AFYONKARAHİSAR TÜRKİYE

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "AFYONKARAHİSAR TÜRKİYE"

Transkript

1 Prof. Dr. Seyfettin ULUDAĞ Anısına / In Memory of Prof. Dr. Seyfettin ULUDAĞ TIP ETİĞİ, TIP HUKUKU VE TIP TARİHİ DERNEĞİNİN 2. ULUSLARARASI TÜRK TIP TARİHİ KONGRESİ 2nd INTERNATIONAL CONGRESS ON THE TURKISH HISTORY OF MEDICINE Ekim October, 2018 (Resim: Millet İçin Memleket ve Örnek Olarak Numune Hastaneleri (N.Sarı-Ü.E.Kurt) Atatürk Dönemi ( ) Sağlık Tarihi Kong. (İzmir, 6-9 Kasım 2007) Bildirileri (Ed.M.Mutluer, E.Akçiçek) Ege Üniv. Ed. Fak. No.156 s.1-72, İzmir 2009) Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü Afyon Kocatepe University, Faculty of Science and Literature, Department of Archeology Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Afyonkarahisar University of Health Sciences, Medical School, Department of Medical History and Ethics Tıp Etiği, Tıp Hukuku ve Tıp Tarihi Derneği Society for Medical Ethics, Law and History Yer-Place: Afyonkarahisar Polis Moral Eğitim Merkezi AFYONKARAHİSAR TÜRKİYE Program ve ler - Programme and Abstracts

2

3 PROGRAM VE ÖZETLER PROGRAMME AND ABSTRACTS 1

4 EDİTÖRLER VE YAYINA HAZIRLAYANLAR Prof. Dr. Ayşegül DEMİRHAN ERDEMİR Prof. Dr. Kadircan KESKİNBORA Prof. Dr. Öztan USMANBAŞ 2

5 İÇİNDEKİLER-CONTENTS PROGRAM / PROGRAMME KONGRE ÖZETLERİ / ABSTRACTS POSTER ÖZETLER / POSTER ABSTRACTS DİZİN

6 Değerli Katılımcılar 2. Uluslararası Türk Tıp Tarihi Kongresi, Tıp Etiği, Tıp Hukuku ve Tıp Tarihi Derneği, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü ve Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik Ana Bilim Dalı tarafından Afyonkarahisar da Ekim 2018 de düzenlenecektir. Kongre Afyon Polis Moral Eğitim Merkezinde 25 Ekim 2018 de başlayacaktır. Afyonkarahisar, kaplıcalara ve tarihi eserlere sahiptir. Derneğin Uluslararası Türk Tıp Tarihi Kongreleri bundan sonra da her iki yılda bir tekrarlanacaktır. Türk Tıp Tarihi ni çeşitli konularıyla incelemek ve tartışmak, bu kongrenin başlıca amacıdır. Bu bağlamda değerli bildiriler sunacak olan meslektaşlarımızın Türk Tıp Tarihini derinliğine inceleyecek olan araştırmalarını tartışarak yararlı sonuçlar elde edileceğini umuyoruz. 5 gün sürecek olan bu kongreyi Uluslararası İslam Tıp Tarihi Derneği (ISHIM) desteklemektedir. Bu vesile ile Sayın Afyon Kocatepe Üniversitesi ve Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü, Prof. Dr. Mustafa Solak a, Sayın Afyon Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Prof. Dr. Adem Aslan a, ve Sayın Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Yaramış a teşekkürlerimizi sunarız. Ünlü Türk şehri Afyonkarahisar daki kongrede 5 gün sizlerle birlikte olmaktan kıvanç duyacağımızı bildirir, saygılar sunarız. Kongre Eş-Başkanları Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir Prof. Dr. Kadircan Keskinbora Prof. Dr. Öztan Usmanbaş Dr.Öğretim Üyesi Nazan Erenoğlu Son Dr.Öğretim Üyesi Ümit Emrah Kurt Dear Participants The Second International Congress on the Turkish History of Medicine is going to be held in Afyonkarahisar,Türkiye between October 25th and October 29 th, 2018 by Society for Medical Ethics, Law and History and Afyon Kocatepe University, Faculty of Science and Literature, Archeology and Afyonkarahisar University of Health Sciences, Medical School, Medical History and Ethics Departments. Congress will begin in Afyon, Polis Moral Eğitim Merkezi during 25 October, Afyonkarahisar has historical buildings and hot springs. We are looking forward to wellcoming our colleagues from both Turkey and abroad to participate in the 2d International Congress on the Turkish History of Medicine, From now on, the international meetings on the Turkish History of Medicine are going to be held once in two years. The main goal of the congress is to study and discuss Turkish Medical History considering several topics. We hope to get the desired results discussing the papers and studies of our colleagues analyzing Turkish History of Medicine in depth. International Society for the History of Islamic Medicine (ISHIM) supports this congress. We thank to Rector Prof. Dr. Mustafa Solak, Deans Prof. Dr. Adem Aslan and Prof. Dr. Adem Yaramış. We will be proud of being with you five days in the congress in Afyonkarahisar, a famous Turkish city. With best regards, Congress Co-Presidents Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir Prof. Dr. Kadircan Keskinbora Prof. Dr. Öztan Usmanbaş Dr. Öğretim Üyesi Nazan Erenoğlu Son Dr. Öğretim Üyesi Ümit Emrah Kurt 4

7 KONGRE ONURSAL EŞ-BAŞKANLARI CONGRESS HONORARY CO-CHAIRMEN Prof. Dr. Mustafa Solak (Rektör-Rector) Prof. Dr. Gönül Cantay Prof. Dr. Esin Kahya Prof. Dr. Nil Sarı KONGRE EŞ-BAŞKANLARI CONGRESS CO-CHAİRMEN Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir Prof. Dr. Kadircan Keskinbora Prof. Dr. Öztan Usmanbaş Dr.Öğretim Üyesi Nazan Erenoğlu Son Dr.Öğretim Üyesi Ümit Emrah Kurt DÜZENLEME KURULU BAŞKANLARI PRESIDENTS OF ORGANIZING COMMITTEE Dr. Öğretim Üyesi Ümit Emrah Kurt, Dr. Öğretim Üyesi Nazan Erenoğlu Son DÜZENLEME KURULU-ORGANIZING COMMITTEE Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir Prof. Dr. Kadircan Keskinbora Prof. Dr. Öztan Usmanbaş Doç. Dr. Elif Atıcı Dr. Öğretim Üyesi Selim Pullu Dr. Öğretim Üyesi Sezer Erer İhsan Kırgız Uz. Tuğba Gençer 5

8 ULUSLARARASI BİLİMSEL KOMİTE (Alfabetik sırayla) INTERNATIONAL SCIENTIFIC COMMITTEE (In Alphabetical Order) Prof. Dr. Ahmet Acıduman (Türkiye) Doç. Dr. Turan Akkoyun (Türkiye) Prof. Dr. Farid al-akbarli (Azerbaycan, Azerbaijan) Dr.Öğretim Üyesi Murat Aksu (Türkiye) Prof. Dr. Faisal Latif Alnasir (Bahreyn, Bahrain) Prof. Dr. Ahmet Altıntaş (Türkiye) Prof. Dr. Ayten Altıntaş (Türkiye) Prof. Dr. Berna Arda (Türkiye) Prof. Dr. Adem Aslan (Türkiye) Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Aydın(Türkiye) Dr. Öğretim Üyesi İbrahim Balık (Türkiye) Prof. Dr. Dana Baran (Romanya, Romania) Prof. Dr. Christian Barsu (Romanya, Romania) Prof. Dr. İbrahim Başağaoğlu (Türkiye) Prof. Dr. Nüket Örnek Büken (Türkiye) Prof. Dr. Gönül Cantay (Türkiye) Doç. Dr. Cihat Cihan (Türkiye) Prof. Dr. Nesrin Çobanoğlu (Türkiye) Prof. Dr. Hanzade Doğan (Türkiye) Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir (Türkiye) Dr. Öğretim Üyesi Sezer Erer (Türkiye) Prof. Dr. Nermin Ersoy (Türkiye) Doç. Dr. Hakan Ertin (Türkiye) Prof. Dr. Mustafa Güler (Türkiye) Dr.Öğretim Üyesi Mahmut Gürgan (Türkiye) Prof. Dr. İlhan İlkılıç (Türkiye) Prof.Dr. Abdul Nasser Kaadan (Suriye, Syria) Doç. Dr. Funda Kadıoğlu (Türkiye) Doç. Dr. Selim Kadıoğlu (Türkiye) Prof. Dr. Esin Kahya (Türkiye) Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Karazeybek (Türkiye) Dr. Öğretim Üyesi. Selim Kaya (Türkiye) Prof. Dr. Stoyanka Kenderova (Bulgaristan, Bulgaria) 6

9 Prof. Dr. Kadircan Keskinbora (Türkiye) Dr. Öğretim Üyesi Ümit Emrah Kurt (Türkiye) Doç. Dr. Elif Vatanoğlu Lutz (Türkiye) Doç. Dr. Berrin Okka Prof. Dr. Gülbin Özçelikay (Türkiye) Prof. Dr. Orlin Sabev (Bulgaristan, Bulgaria) Dr. Öğretim Üyesi Selim Pullu (Türkiye) Prof. Dr. Nil Sarı (Türkiye) Prof. Dr. Sadık Sarısaman (Türkiye) Dr. Öğretim Üyesi Nazan Erenoğlu Son (Türkiye) Prof. Dr. Bozena Plonka Syroka (Polonya, Poland) Prof. Dr. Serap Şahinoğlu (Türkiye) Prof. Dr. Sevgi Şar (Türkiye) Prof. Dr. Seyfettin Uludağ (Türkiye) Prof. Dr. Öztan Usmanbaş (Türkiye) Prof. Dr. İlter Uzel (Türkiye) Prof. Dr. İsmail Yakıt (Türkiye) Prof. Dr. Ahmet Yaramış (Türkiye) Prof. Dr. Giorgio Zanchin (Italya, Italy) 7

10 KONGRE KONULARI CONGRESS TOPICS TÜRK TIP TARİHİNDE SAĞLIK KURULUŞLARI HEALTH FOUNDATIONS IN THE TURKISH MEDICAL HISTORY : Darüşşifalar, Hastaneler, Kaplıcalar- Hospitals, Hot Springs Türklerde Banyo Kültürü - Bath Culture in Turks GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ÜNLÜ TÜRK HEKİMLERİ FAMOUS TURKISH PHYSICIANS FROM PAST TO NOWADAYS TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİNDE TÜRK TIBBI TURKISH MEDICINE DURING THE REPUBLIC PERIOD OF TURKEY TÜRKLERDE HALK TIBBI FOLKLORIC MEDICINE IN TURKS ANTİK ANADOLU TIBBI ANTIQUE ANATOLIAN MEDICINE AFYONKARAHİSAR DA SAĞLIK KURUMLARI HEALTH FOUNDATIONS IN AFYONKARAHISAR AFYONKARAHİSAR DA SAĞLIĞA HİZMET EDENLER KNOWN HEALTH PRACTITIONERS IN AFYONKARAHISAR AFYONKARAHİSAR DA HALK TIBBI TRADITIONAL MEDICINE IN AFYONKARAHISAR DİĞER KONULAR VARIA 8

11 GENEL BİLGİLER Kongre Tarihi ve Yeri Kongre Ekim 2018 de Afyonkarahisar da, Afyon Polis Moral Eğitim Merkezi nde yapılacaktır. Kongre Dili Türkçe ve İngilizcedir. Katılım Belgesi Kongreye kayıt yaptıran katılımcılara kongre boyunca kayıt masasından verilecektir. Slayt ve Teknik Olanaklar Kongre süresince sunumlarda ekipman olarak barkovizyon, slayt makinesi, tepegöz ve video kullanım olanağı sağlanacaktır. Slaytlar sıra numarası verilerek, disketler sunum yapacak kişinin adı/soyadı yazılı olarak, en az iki oturum öncesinden görevlilere teslim edilmelidir. Web: Congress Venue GENERAL INFORMATION Congress will be held at Afyon Termal Polis Moral Eğitim Merkezi in Afyonkarahisar, Türkiye, during October 25-29, Official Languages The official languages will be Turkish and English. Official Certificate of Attendance Official certificate of attendance will be given to the congress delegates during congress. Guide for Presentation During the congress projection, slide, overhead projector and video will be used. Slides should be numbered and presentations should be given to the officer before session. Web: 9

12 KAYIT ÜCRETLERİ Günlük Kayıt Katılımcılar Araştırma Görevlileri Refakatçiler 150 TL 300 TL 100 TL 100 TL REGISTRATION FEES Daily Fee Congress Members Research Assisstants Accompanying persons 50 EURO 200 EURO 50 EURO 50 EURO KAYIT ÜCRETİNE DAHİL OLANLAR / REGISTRATION FEE INCLUDES Tüm Kongre Toplantıları / Attendance to Free Lectures and Scientific Meetings Açılış Kokteyli / Opening Cocktail 2 Öğle Yemeği / 2 Lunches Çay, Kahve İkramları/ Tea-Coffee Breaks Kongre Kiti, Kongre Çantası ve Dokümanlar / Congress Bag and Documents NOT: Gala Yemeği kayıt ücretine dahil değildir. NOTE: Gala Dinner isn t included in Registration Fee. 10

13 KAYIT ÜCRETLERİ / REGISTRATION FEES TL Hesabı Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Türkiye İş Bankası İstanbul / Kadıköy Şubesi Hesap No: 1187/ IBAN: TR Euro Account Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Türkiye İş Bankası İstanbul/Kadıköy Şubesi Swift Code: ISBKTRISXXX Hesap No: 1187/ IBAN: TR

14 KONAKLAMA BİLGİLERİ / ACCOMMODATION Oruçoğlu Termal Otel Adres : Afyon-Kütahya Karayolu 14. Km, Afyonkarahisar Bilgi ve Rezervasyon Hattı : Fax : E-posta : info@orucoglu.com Akrones Thermal Spa & Convention Sport Hotel Adres : Dörtyol Mah., Turgut Özal Cad., No:38, İzmir Karayolu 9. Km., Afyonkarahisar Bilgi ve Rezervasyon Hattı : Fax : E-posta : info@akroneshotel.com NG Hotels Afyon Adres : NG Afyon Wellness & Convention, İzmir Karayolu 7. Km., Afyonkarahisar Bilgi ve Rezervasyon Hattı : Fax : GSM : E-posta : infoafyon@nghotels.com.tr Afyonkarahisar Polis Moral Eğitim Merkezi Müdürlüğü Adres : Dörtyol Mahallesi, Kütahya Karayolu 15. kilometre, Afyonkarahisar Bilgi ve Rezervasyon Hattı : & (5 hat ) Fax : & Korel Termal Resort Hotel Adres : Afyon - Kütahya Karayolu 13. Km, Afyonkarahisar Bilgi ve Rezervasyon Hattı : E-Posta : info@korelthermal.com NOT: Konaklama için başvurular katılımcılar tarafından kişisel olarak yapılacaktır. NOTE: Requests for reservation should be made to the hotels or guest-houses by or telephone 12

15 13

16 PROGRAM / PROGRAMME 14

17 PROGRAM / PROGRAMME 25 Ekim 2018 Perşembe-September 25,2018 Thursday Kayıt-Registration Açılış Töreni-Opening Ceremony Afyonkarahisar Polis Moral Eğitim Merkezi-Konferans Salonu Afyonkarahisar Polis Moral Eğitim Merkezi -Conference Hall Saygı Duruşu-Stand in Silence Açılış Konuşmaları-Opening Speechs Lecture Oturum Başkanı-Chairperson Nil SARI The Counterculture of the 1960s: Changing Life Style with the Use and Abuse of New Hallucinogenic and Psychedelic Drugs Ana Maria ROSSO Panel-Türklerde Vakıf Sistemi - Panel-Fondation (Waqf) System in Turks Oturum Başkanları-Chairpersons Nil SARI, Mustafa GÜLER Vakıf Medeniyetinin Darüşşifalara Yansıması Reflection of the Foundation Civilization to the Darushifas Nil SARI Sağlık Alanında Kurulan Vakıfların Osmanlıdan Günümüze Karşılaştırmalı Değerlendirmesi A Comparative Evaluation of the Waqfsounded in the Field of Health from the Ottoman Ages till Today Mustafa GÜLER Türklerde Vakıf Sistemi ve Önemi The System of Waqf and Its Importance in Turks Gönül GÜREŞSEVER CANTAY Edirne İmaretleri The Imarets of Edirne Nilifer GÖKÇE Açılış Kokteyli-Opening Cocktail 15

18 PROGRAM / PROGRAMME 26 Ekim 2018 Cuma-October 26,2018 Friday Sözlü Bildiriler/Oral Presentations Salon 1 /Hall 1 Geçmişten Günümüze Ünlü Türk Hekimleri(1)-Famous Turkish Physicians from Past to Nowadays(1) Oturum Başkanları-Chairpersons Ayla SAN-Kadircan KESKİNBORA Kubilay Han ın Sarayındaki Hekim, Müslüman Ayşe miydi yoksa Nasturi Hristiyan İsa mı? Was the Physician in Kubilay Khan s Court, Muslim Ayşe or Nasturian Christian Jesus? H. Volkan ACAR, Nüket ÖRNEK BÜKEN İbn Sina Tıbbında Kişiselleştirilmiş Tıp Personalized Medicine In Ibn Sina s (Avicenna) Medicine H. Kadircan KESKİNBORA İbni Sina (Avicenna) ve Onun Böbrekler Üzerine Yaptığı Çalışmalar Ibn Sina (Avicenna) and His Studies on Kidneys Ayla SAN Aile ve Evlilik Konusuna Bilimsel ve Tıbbi Bir Yaklaşım: Besim Ömer Akalın ( ) ve Eseri Fen ve İzdivac Üzerine Bir Değerlendirme A Scientific and Medical Approach to Family and Marriage: An Evaluation on Besim Omer Akalın ( ) and His Work Fen ve İzdivac Bilal GÖKKIR Muheẕẕebu d-dīn b. Hubel el-baġdādī nin Kitābu l-muḫtārāt fī ṭ-ṭıbb ında Yaşlıların Tedbiri Üzerine On Regimen of Elders in Kitāb al-muḫtārāt fī al-ṭibb by Muhaẕẕab al-dīn b. Hubal al-baġdādi Ahmet ACIDUMAN XV. Yüzyıl Osmanlı Hekimlerinden Kütahya lı Hekim Sinan; Su ve İklim Koşullarına İlişkin Görüşleriyle, Çevre Sağlığı Sorunlarına Neler Söylüyor? XV. Century Ottoman Period Kutahya s Physician Hekim Sinan s Views of Water and Climate Conditions and about Environmental Health Problems? Nuriye DEĞİRMEN Sözlü Bildiriler//Oral Presentations Salon 1 /Hall 1 Geçmişten Günümüze Ünlü Türk Hekimleri(2)-Famous Turkish Physicians from Past to Nowadays(2) Oturum Başkanları-Chairpersons İlter UZEL, Hakan ERTİN Anadolu Diş Hekimliği Tarihinde Dört Önemli Şahsiyet Four Important Figures in the History of Anatolian Dentistry İlter UZEL, İlhan UZEL,,Göksu TRAKYALI 16

19 PROGRAM / PROGRAMME Doçent Doktor Mustafa Karatepe ( ) Associate Professor Mustafa Karatepe, MD, PhD ( ) Mehmet DEMİRCİ, Sibel ÖNER YALÇIN Doktor Tevfik Rüştü Aras a Göre XX. Yüzyılda Çiçek Hastalığı Smallpox Disease in 20th Century According to Doctor Tevfik Rüştü Aras Burcu MERCAN Osmanlı Sarayı nda Kütahyalı Bir Hekim ve Şair: Şeyhî A Physician and Poet from Kütahya in the Ottoman Palace: Sheykhi Tayyibe BARDAKÇI, Hakan ERTİN XVIII. Yüzyıl Hekimbaşılarından Biri Olarak Gevrekzâde Hâfiz Hasan Efendi Ve Micennetü t-tâʻûn Ve l-vebâ Adlı Risâlesi Plague in Ottomans in the 18th Century: As a Case Study, The Work of Gevrek- Zâde Hâfiz Hasan s Entitled Micennetü t-tâ ûn Ve l-vebâ Ertuğrul TAN XX. Yüzyıl Başlarında Türkiye de Kadın Hekim Algısı The Perception of Female Doctors at the Start of the 20th Century In Turkey Gülden YÜREKTÜRK Kahve Arası-Coffee Break Panel-Bedii N.Şehsuvaroğlu nu Anma Memorial Panel of Prof.Dr.Bedii Nuri Şehsuvaroğlu Oturum Başkanı-Chairperson Gönül GÜREŞSEVER CANTAY Prof.Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu nun Türk Tıp Tarihi ve Deontoloji Bilimine Katkıları Contributions of Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu to the Turkish Medical History and Deontology Gönül GÜREŞSEVER CANTAY Prof.Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu nun Eczacılık Tarihi Hocalığı ve Çalışmaları Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu as being a Lecturer of the History of Pharmacy and His Works Ayten ALTINTAŞ Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu Anısına Göztepe Adlı Araştırma Yapıtı The Research Book (Göztepe) for The Memory of Prof. Dr. Bedi N.Şehsuvaroğlu Öztan USMANBAŞ Prof:Dr:Bedi.N.Şehsuvaroğlu nun Tıbbi Deontoloji Dersleri Adlı Kitabı Üzerinde Yorumlamalar Comments on Prof.Dr:Bedi.N.Sehsuvaroğlu s Book with the Name of Medical Deontology Lectures Ayşegül DEMİRHAN ERDEMİR Öğle Yemeği-Lunch Şehir Gezisi-City Sightseeing 17

20 PROGRAM / PROGRAMME 27 Ekim 2018 Cumartesi- October 27,2018 Saturday Sözlü Bildiriler-Oral Presentations Salon 1-Hall 1 Değişik Konular-Varia (Diğer Ülkeler-Other Countries) Oturum Başkanları-Chairpersons Abdul Nasser KAADAN - Anna ODRZYWOLSKA-KIDAWA Gout Disease since Qustā Ibn Luqā (died 330H/ 912AC) until Gertrude Elion (died 1999) Abdul Nasser KAADAN Medicinal Use of Natural and Synthetic Drugs Derived from Plants or Fungi, Turkey Production. Ana María ROSSO Contribution of Abul Hasan Ahmad Bin Mohammed Tabri towards BIOETHICS; with Special Reference to Al-Moalejat-E-Buqratıa Sharıq ALI KHAN, Shagufta REHMAN, Nandını K. KUMAR Historical Debates about Authorship of Physiologus and Geminis Tamar CHACHIBAIA, Khetevan XITARISHVILI, Marina KHANJALIASHVILI Opinions on the Water in the 16th Century Polish Medical Guides. Anna ODRZYWOLSKA-KIDAWA The Nursing Profession in Poland: Historically and Presently Marek STYCH Sözlü Bildiriler Oral Presentations Salon 1-Hall 1 Türkiye Cumhuriyeti Döneminde Türk Tıbbı (1) Turkish Medicine during the Rebuplic Period of Turkey(1) Oturum Başkanları-Chairpersons Baha TANELİ, Gülbin ÖZÇELİKAY Geçmişten Bugüne Sağlık Uygulamalarındaki Uyumsuzluklar From Past to Present Incompatibility in Health Practice Baha TANELİ Çocuk hekimliğinin Geçmişi, Bugünü ve Geleceği Past, Present and Future of Pediatric Medicine Baha TANELİ Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Kuruluş Dönemi ( ) Dekanları Yağmur KILIÇDAĞI, Gülbin ÖZÇELİKAY 18

21 PROGRAM / PROGRAMME Türkiye de İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflamasına (NUTS) Göre Sağlık Personeli Sayısının Mekânsal Dağılışı In Turkey Spatial Distribution in the Number of Health Personnel in according to Statistical Regions (NUTS) Mustafa KÖSE Osmanlı dan Günümüze Türkiye Coğrafyasında Yabancı Doktorların Çalışma Hakkı ve İzni The Right to Work and Work Permit of Foreign Medical Doctors in the Turkish Geography from the Ottomans till now Kazım ÇINAR Eczacı Abdi İbrahim Barut un Türk Eczacılığına Katkıları Pharmacist Abdi İbrahim Barut s Contributions to Turkish Pharmaceutical Industry Mehmet Barlas UZUN, Gizem GÜLPINAR, Yağmur KILIÇDAĞI Gülbin ÖZÇELİKAY Kahve Arası-Coffee Break Sözlü Bildiriler Oral Presentations Salon 1-Hall 1 Türkiye Cumhuriyeti Döneminde Türk Tıbbı (2) Turkish Medicine during the Rebuplic Period of Turkey(2) Oturum Başkanları-Chairpersons Selim KADIOĞLU, Funda KADIOĞLU İkinci Dünya Savaşı nda Tıbbi Bir Silah: Penisilin A Medical Weapon in the Second World War: Penicillin Hakan ERTİN, Maide BARIŞ Fatma Bengisu nun Hemşire(Lik) Tekniği Kitabında Yer Alan Tedavi Uygulamaları Treatment Methods in the Book Titled Nursing Technique by Fatma Bengisu Meltem AKBAŞ, Sibel ÖNER YALÇIN, Şenay ÇETİNKAYA, SELİM KADIOĞLU Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu nun Tarihsel Gelişimi ve Prof. Dr. Muhittin Ülker in Katkıları Historical Development of the Turkish Cancer Research and Struggle Institution and Prof.Dr. Muhittin Ülker s Contributions Mukadder GÜN, Nuriye KARADAĞ, Filiz ASLANTEKİN Doktor Sesi: Erken Cumhuriyet Döneminde Adana da Yayımlanmış Bir Sıhhi Mecmua A Medical Journal Published in Adana in Early Period of Turkish Republic: Doktor Sesi (Voice of Doctor) Funda Gülay KADIOĞLU, Müfide KUVVETLİ, Selim KADIOĞLU Öğrencilerin Hemşirelik Tarihi ile İlgili Bilgi Düzeylerinin Değerlendirilmesi Knowledge Levels of Nursing Students about Nursing History Nevin UTKUALP, Aylin PALLOŞ 19

22 PROGRAM / PROGRAMME Hekim Yükümlülük ve Sorumluluklarına Yasal Düzenlemeler Çerçevesinde Tarihsel Açıdan Bir Bakış A Historical View to Physician Obligations and Responsibilities within the Frame of Legal Regulations Selim GENÇ, Sezer ERER KAFA Çok Partili Siyasi Hayata Geçiş Sürecinde Türkiye nin Sağlık Meselelerine Bakış Most Party Political Life in the Transition; Turkey s Health Issues about an Assesment Turan AKKOYUN Öğle Yemeği-Lunch Tarihi Gezi-Trip to Historical Places 20

23 PROGRAM / PROGRAMME 28 Ekim 2018 Pazar- October 28,2018 Sunday Sözlü Bildiriler-Oral Presentations Salon 1-Hall 1 Türkiye Cumhuriyet Döneminde Türk Tıbbı (3) Turkish Medicine during the Rebuplic Period of Turkey(3) Oturum Başkanları-Chairpersons Oya ÖGENLER, Serap ŞAHİNOĞLU Türk Tabipleri Birliği Tarihine Genel Bir Bakış An Overview of the History of Turkish Medical Association Mehmet DEMİRCİ, Serap ŞAHİNOĞLU Türkiye deki İş(Çi) Sağlığı Hakkında Kısa Bir Değerlendirme A Brief Assessment on Occupational (Worker s) Health in Turkey Oya ÖGENLER, SELDA OKUYAZ, Koray KENZİMAN, Naci ÖZER Sosyalleştirilmiş Sağlık Hizmetleri Döneminde ( Dönemi) Ebeler ve Sağlık Ocakları Midwives and Health Centers in Socialized Health Services Period ( ) Nüket PAKSOY ERBAYDAR Adanan Bir Yaşam: Safiye Hüseyin Elbi ( ) The Commited Life: Safiye Hüseyin Elbi ( ) Hale TOSUN, Ayşe TOSUN Türk Psikiyatri Geleneğinde İstisnai Bir Psikiyatri Tarihinin İzi Sürülebilir mi? Is it Possible to Trace an Exceptional History of Psychiatry within the Tradition of Turkish Psychiatry? Şükrü KELEŞ Türk Ordusunda İkinci Dünya Savaşı Öncesinde Askeri Sağlık Hizmetleriyle İlgili Mevzuat Legislation Related to Military Health Services Before the Second World War in the Turkish Army Gülhan SEYHUN İkinci Dünya Savaşı Döneminde Türk Ordusunda Görülen Hastalıklar Diseases in the Turkish Army During World War II Gülhan SEYHUN İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Sıtmayla Mücadelede Yaşanan Önemli Sorunlar ve Alınan Tedbirler The Important Problems and Relevant Measures Relevant to the Struggle of the Second World War Ceren UTKUGÜN İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Tifüsle Mücadelede Yaşanan Önemli Sorunlar ve Alınan Tedbirler The Important Problems and Relevant Measures Relevant to the Struggle of the Second World War Ceren UTKUGÜN 21

24 PROGRAM / PROGRAMME Kahve Arası-Coffee Break Sözlü Bildiriler-Oral Presentations Salon 1-Hall 1 Türkler de Banyo Kültürü(1)-Bath Culture in Turks (1) Oturum Başkanları-Chairpersons Ahmet ACIDUMAN, Öztan USMANBAŞ Dr. Med.RIZA REMZİ REMAN IN Kaplıca Bilgileri The Thermal Bath Knowledge of Dr. Med. RIZA REMZİ REMAN Gönül GÜREŞSEVER CANTAY Ankara Tarihi Şengül Hamamı Özelinde Kadınlar Hamamının Mekan-Kadın İlişkisi Bağlamında Çağrıştırdıkları Üzerine Women s Hamams in the Context of Place-Gender Relation and a Historical Sample; Sengul Hamam in Ankara. Nüket ÖRNEK BÜKEN Ebū l-ḳāsım Ḫalef b. ʿAbbās ez-zehrāvī Ebu Bekr Muḥammed b. Zekeriyyā er- Rāzī nin Hamam Üzerine Yazdıklarından Etkilendi mi? Was Abū al-qāsim Khalef b. ʿAbbās al-zahrāwī influenced by Abū Bakr Muḥammad b. Zakariyyā al-rāzī s Writings on Bath? Ahmet ACIDUMAN Türk Kültüründe Hamam Eşyalarının Yeri ve Önemi The Place and Importance of Bath Goods in Turkish Culture Demet ÖRNEK Hamamdan Müzeye: Gaziantep Hamam Müzesi From Bath to Museum: Gaziantep Bath Museum Burcu ÖZDEMİR, Hasan SARI Sözlü Bildiriler-Oral Presentations Salon 1-Hall 1 Türkler de Banyo Kültürü(2)-Bath Culture in Turks (2) Oturum Başkanları-Chairpersons Levent ÖZTÜRK, Ayşegül DEMİRHAN ERDEMİR Tarihte Suyla Sağlanan Adalet Anlayışı Sense of Justice Supplied with Water in the History Burcu ÖZDEMİR, Elif ATICI Sağlık Açısından Hamamlar Hamam in Terms of Health Aysel ÖZDEMİR Hz. Peygamber ve Dört Halife Döneminde Hamam Var mıydı? Was There Hammam at the Time of the Prophet and Four Caliphs? Levent ÖZTÜRK 22

25 PROGRAM / PROGRAMME XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda Seyahatnamelere Göre Osmanlı Ülkesinde Bir Şifa Kaynağı Olarak Hamamlar ve Hamam Kültürü Turkish Baths as a Healing Resource in the Ottoman Country according to the Travel Books in the XVIII th and XIX th Centuries and the Turkish Bath Culture Gürsoy ŞAHİN Dermatolojik Hastalıkların Tedavisinde Spanın Yeri Area of Use to Spa In the Treatment of Dermatological Diseases Hicran YILDIZ Öğle Yemeği-Lunch Tarihi Yerlere Gezi-Trip to Historical Places Kapanış Yemeği-Closing Dinner 23

26 PROGRAM / PROGRAMME 26 Ekim 2018 Cuma-October 26,2018 Friday Sözlü Bildiriler/Oral Presentations Salon 2/Hall 2 Türk Tıp Tarihinde Gelişmeler ve Sağlık Kuruluşları(1)-Developments and Health Foundations in Turkish Medical History(1) Oturum Başkanları-Chairpersons Nükhet ÖRNEK BÜKEN, Sanavar SHADMANOVA Avrupa Tıbbının Türkistan a Girişi: İnkâr Edilmesi ve Kabul Edilmesi (19.yüzyılın sonu 20.yüzyılın başları) An Entry of European Medicine into the Life of Turkestan People: Denial or Acceptance (Late 19th and early 20th centuries) Sanavar SHADMANOVA Sağlık Kurumlarında Yönetimin Tarihi ve Alanın Geliştirilmesine Yönelik Öneriler Brief History of Healthcare Management and Suggestions for Development of the Field Muhammet Fatih CANBAZ, Enver Samet ÖZKAL 1924 Ankara Şehir Haritası na Göre: Eskinin Mezarlıkları Şimdinin Hastaneleri According to City Map of Ankara in 1924: Old Cemeteries Became Hospitals Today Tarık EREN YILMAZ, İsmail KASIM, Adem ÖZKARA II. Abdülhamit in Ankara ya Miras Bıraktığı Sağlık Tesisi Ankara Gureba (Numune) Hastanesi Sultan Abdülhamit II s Heritage Health Facility in Ankara: Ankara Gureba (Numune) Hospital Tarık EREN YILMAZ, İsmail KASIM, Adem ÖZKARA Bir Örneğin Sessizce Yok Oluşu: Adana Numune Hastanesi Adana Numune Hospital: The Story of a Model Hospital that Disappears Quietly Melike Öztürk, Gülay Halidi, Rana Can, Selim Kadıoğlu Milli Mücadele Dönemi nde Frengi Syphilis During the National Struggle Period Sema KANDİL Çanakkale Savaşları ve Tıbbiyeliler Çanakkale Wars and Medical Students İsmail SABAH Türk Nefroloji Tarihi nin Doğuşu The Birth of Turkish Nephrology Ayla SAN Birinci Dünya Savaşı nda Bulaşıcı Hastalıklara Karşı Alınan Tedbirler Measures Taken Against Disposable Diseases During World War I Sibel YAZICI 24

27 PROGRAM / PROGRAMME Kahve Arası-Coffee Break Sözlü Bildiriler/Oral Presentations Salon 2/Hall 2 Türk Tıp Tarihinde Sağlık Kuruluşları(2)-Developments and Health Foundations in Turkish Medical History(2) Oturum Başkanları-Chairpersons Gülay YILDIRIM, Elif ATICI 19. Yüzyılda Koleranın Hidroterapi Yöntemi İle Tedavisi Treatment of Cholera with Hydrotherapy in the 19th century Elif GÜLTEKİN Tarihimizde Sağlık Kenti Karlovy Vary nin Yeri The History of the Health City of Karlovy Vary G.Nural BEKİROĞLU, Elif VATANOĞLU LUTZ Birinci Dünya Savaşı nda Çanakkale Cephesi nde Bulaşıcı Hastalıklarla Mücadele Fighting Infectious Diseases In The First World War at The Dardanelles Front Line Ahmet ALTINTAŞ, Tuba İŞLER Kastrasyon: Beden Bütünlüğüne Müdahale ile İnsanın Araçsallaştırılması Castration: Instrumentalization of Human by Intervention to Body Integrity Güler KAYABAŞLI, Elif ATICI Rieder Paşa nın Anlatımıyla Haydarpaşa Tıbbiyesinin Mimari Özellikleri Architectural Characteristics of Haydarpasa Medical School in Robert Rieder s Memories Elif GÜLTEKİN Osmanlının Rumeli Eyaleti Topraklarında Kurduğu Hastaneler Hospitals of the Ottoman Empire in the Rumeli Province Baha TANELİ Sözlü Bildiriler/Oral Presentations Salon 2/Hall 2 Türk Tıp Tarihinde Sağlık Kuruluşları(3)-Developments and Health Foundations in Turkish Medical History(3) Oturum Başkanları-Chairpersons Ahmet Zeki İZGÖER-Betül BAKIR Dr. Besim Ömer Paşa nın Nevsâl-i Afiyet inde Mekteb-İ Tıbbiye-İ Şahane The Royal Medical School Mekteb-i Tıbbiye-İ Shahane as to Nevsal-i Afiyet of Besim Omer Pasha Ahmet Zeki İZGÖER Kurumsal Değerlerimizden: Hilal-İ Ahmer One of Our Institutive Value: Hilal-i Ahmer Ayşe TOSUN, Hale TOSUN 25

28 PROGRAM / PROGRAMME Batılı Bilim İnsanları nın Gözünden Türk İslam Tıbbı na Bir Bakış A View from Eyes of Western Scientists upon Turkish-Islamic Medicine Sefa DEREKÖY Sivas Gureba Hastanesi Projesi Sivas Gureba Hospital Project Gülay YILDIRIM, Sarper YILMAZ, Faruk ABURŞU Codex Cumanicus da Yer Alan Tıbbi Terminolojiye Bakış An Overview on Medical Terminology in Codex Cumanicus Abdullah YILDIZ Rumeli deki Gurebâ Hastaneleri Gurebâ Hospitals in Rumelia Neval KONUK HALAÇOĞLU Dr.Mundy nin Osmanlı Devleti ne Hizmetleri Dr. Mundy s Services to the Ottoman State Eray Serdar YURDAKUL Rodos Fethi Paşa Vakfı Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi nde Bulunan Tıpla İlgili Eserleri Bekir ŞAHİN Öğle Yemeği-Lunch Şehir Gezisi-City Sightseeing 26

29 PROGRAM / PROGRAMME 27 Ekim 2018 Cumartesi- October 27, 2018 Saturday Sözlü Bildiriler-Oral Presentations Salon 2-Hall 2 Afyonkarahisar da Sağlık Kurumları ve Sağlığa Hizmet Edenler-Health Foundations and Known Health Practitioners in Afyonkarahisar Oturum Başkanları-Chairpersons Sadık SARISAMAN, Sevgi ŞAR II.Dünya Savaşı Sırasında Afyonkarahisar ın Sıtma Hastalığı İle Mücadelesi The Struggle of Afyonkarahisar Against Malaria During World War II Ayşe AYDIN Afyonkarahisar İli, Çay İlçesi, Karacaören Beldesi, Karamık Köyünde Bir Köy Ebesi ve Uygulamaları A Village Midwife And Applications in Afyonkarahisar City, Çay County, KaracaörenTown, Karamik Village Alparslan SANTUR Cumhuriyetin İlk Yıllarında Afyonkarahisar da Sağlık Hizmetleri The Health Services in Afyonkarahisar During the First Years of the Republic Sadık SARISAMAN Afyonkarahisar ın Eczacılık Tarihine ve Geleneksel Tedavi Usullerine Bir Bakış An Overwiev to the History of Pharmacy and Traditional Treatment Methods of Afyonkarahisar Sevgi ŞAR, Miray ARSLAN, Nilay TARHAN Sandıklı Şifalı Suları ve Aziz Aberkios Sunshine of Sandikli Health and Faith Tourism: Saint Aberkios Mustafa ÖZER 19. Yüzyıl Sonunda Hazırlanan Afyon Vilayeti Kazlıgöl Kaplıcalarındaki Kaynak Suları Haritasının Değerlendirilmesi The Evaluation about the Spring Waters of Kazlıgöl Thermal in Afyon Province Drawn on the Map Prepared at the End of the 19th Century Ekrem SIRMA Afyonkarahisar da Kutsallık ve Yaşam İçeren Motifler Motifs with Sacredness and Life in Afyon Ahmet İLASLI Kahve Arası-Coffee Break Sözlü Bildiriler-Oral Presentations Salon 2-Hall 2 Türklerde Halk Tıbbı(1)-Folkloric Medicine in Turks(1) Oturum Başkanları-Chairpersons Nazan ERENOĞLU SON, Sezer ERER KAFA 27

30 PROGRAM / PROGRAMME Türkiye de Aktarlık Geleneği: Dünü Bugünü Herbalist Custom in Turkey: From Past To Today Nuriye DEĞİRMEN Türk Halk Tıbbının Tarihinin Bir Parçası Olarak Arnavut Halk Tıbbı Üzerine Bazı Görüşler Some Views of Albanian Popular Medicine as Part of the History of the Turkey s Popular Medicine Entela MUÇO Antik Dönemlerden Günümüze Zeytinyağının Tarihçesi History of Olive Oil from Antiquity Until Today Betül BAKIR, İbrahim BAŞAĞAOĞLU Türk Mutfak Kültürünün Son Yüzyılda Evrimi Turkish Kitchen Culture Evolution in the Last Century Nazan ERENOĞLU SON Türk Halk Hekimliğinde Kullanılan Tıbbi Bitkiler Üzerinde Yapılmış Klinik Çalışmalar: Sistematik Derleme Randomized Clinical Trials on Turkish Folk Medicinal Plants: Systematic Review Gizem GÜLPINAR, Mehmet Barlas UZUN, Yağmur KILIÇDAĞI, Gülbin ÖZÇELİKAY Antakya Defne Sabunu: Bir Temizlik ve Sağlık Gerecinin Medikososyal Boyutları Antakya Laurel Soap: Medico-Social Features of an Equipment of Hygiene Rana CAN, Melike ÖZTÜRK, Selim KADIOĞLU Halk İnançları-Mit-Halk Tababeti/Türke Çareler Kavşağında Bazı Kültür Kodları Some Culture Codes as Part of Folk Beliefs Myth-Folk Medicine / Remedies To Turk Yaşar KALAFAT, Ali Osman ABDURREZZAK Eski Türklerde Mumyalama Teknikleri ve Kullanılan Tıbbi Malzemeler The Mummification Techniques in the Old Turks and the Medical Materials Used Gülay KARADAĞ ÇINAR Türk-İslam Devletlerinde Manevi Danışmanlık ve Terapi Yoluyla Tedavi Selim KAYA, Mehmet YAĞCI Ebû Dâvûd un (Ö. 275/888) Sünen Adlı Eserinde Yer Alan Bilgilere Göre Hz. Peygamber Dönemi nde Hacamat Uygulamaları Applications of Cupping in the Time of Prophet According to the Information in the Study Called Sunen by Abu Davud (D. A.D. 888) Levent ÖZTÜRK, Büşra YILDIRIM Öğle Yemeği-Lunch 28

31 PROGRAM / PROGRAMME Poster Bildiriler-Poster Presentations Salon 2-Hall 2 Oturum Başkanları Tuğba GENÇER, Mehmet BARLAS UZUN Astragalus flavescens in Potansiyel Antimutajenik Aktivitesinin Değerlendirilmesi Determination of Potantial Antimutagenic Activity of Astragalus Flavescens Dilek AKYIL, Arzu ÖZKARA Gordion (Yassıhöyük) Aşağı Şehir Kazılarında Çıkarılan İki İskeletin AdliAntropolojik Açıdan İncelenmesi ve Yeniden Yüzlendirilmesi The Forensic-Anthropological Analysis and Facial Reconstruction of the Two Skeletons Found During Excavation of Lower Town in Gordion (Yassıhöyük) Tuğba GENÇER Türk Halk Hekimliğinde Kullanılan Tıbbi Bitkiler Üzerinde Yapılmış Klinik Çalışmalar: Sistematik Derleme Randomized Clinical Trials on Turkish Folk Medicinal Plants: Systematic Review Gizem GÜLPINAR, Mehmet Barlas UZUN, Yağmur KILIÇDAĞI, Gülbin ÖZÇELİKAY Cumhuriyetin Onuncu Yılında Sağlık Alanındaki Gelişmelerin Basındaki Yansımaları Reflections of Developments in the Field of Health on the Mass Media in the 10th Anniversary of Turkish Republic Selim KADIOĞLU, Sibel ÖNER YALÇIN, Funda GÜLAY KADIOĞLU Kokarpınar ve Kokar: Adana da ve Osmaniye de Kötü Kokulu Suda Sağlık Arayışı To Look for the Health from Stinky Waters in Adana and Osmaniye: Kokarpınar and Kokar Melike ÖZTÜRK, Sibel ÖNER YALÇIN, Meltem AKBAŞ, Özgür KIRAN, Selim KADIOĞLU O Bitki Olmasaydı, O İlaç Olmazdı If this plant was not, that Drug Would not be Özge ÖZER, Sevgi ŞAR Astragalus flavescens in Potansiyel Antimikrobiyal Aktivitesi Potential Antimicrobial Activity of Astragalus flavescens Arzu ÖZKARA, Dilek AKYIL Tarihi Gezi-Trip to Historical Places 29

32 PROGRAM / PROGRAMME 28 Ekim 2018 Pazar-October 28, 2018 Sunday Sözlü Bildiriler-Oral Presentations Salon 2-Hall 2 Türklerde Halk Tıbbı(2)-Fokloric Medicine in Turks(2) Oturum Başkanları-Chairpersons İsmail YAKIT, Ayten ALTINTAŞ Semantik Analizler Işığında Muayene Ve Şifa Kavramları The Terms Examination and Healing in the Light of Semantic Analysis İsmail YAKIT Yakı İle Tedavide İki Ekol; Tekli veya Çoklu Reçeteler Two Ecoles for Treatment with the Porous Plaster (Yaki); Single or Multi-Fat Prescriptions Ayten ALTINTAŞ Ordu Eskipazar Köyü Özelinde Ocak Kültürü: Kaybolan Değer Ocak Culture in the Ordu-Eskipazar Village: Lost Value Murat AKSU Selçuklu Tıp Tarihinde Haşhaşın Yeri ve Önemi Mehmet YAĞCI, Selim KAYA Anadolu da Yapılan Etnobotanik Çalışmalarının Tıp Tarihi Açısından Değerlendirilmesi Evaluation of Ethnobotany Studies in Anatolia from a History of Medicine point of view Müge DEMİR Kahve Arası-Coffeee Break Sözlü Bildiriler-Oral Presentations Salon 2-Hall 2 Antik Anadolu Tıbbı-Antique Anatolian medicine Oturum Başkanları-Chairpersons Berrin OKKA, Ahmet YARAŞ Areios a Mektup: De Materia Medica nın Önsözü A Letter to Areios: The Foreword of De Materia Medica Özgür KIRAN, Hale ÖZCÖMERT COŞKUN, Selim KADIOĞLU Antik Çağdan Günümüze Refleksoloji Refloxology from Ancient Age to Today Berrin OKKA Anadolu Roma Ilıcaları nda Sağlık Birimleri Healt Units at Anatolian Roman Hot Springs Ahmet YARAŞ 30

33 PROGRAM / PROGRAMME Antik Dönemde Anadolu da Hidroterapi: Allionai Örneği Hydrotherapy in Anatolia in Ancient Period Nuray GÖRÜR TUNCEL, Elif ATICI Apameia Antik Kentinde Yaşamiş Romalı Bir Kadın Hekim A Roman Physician Woman Who Lived in Apameia Ümit Emrah KURT Ahmet İLASLI Antik Çağ da Batı Anadolu da Sakatlanmalar ve Tedavi yöntemleri Injuries and Treatments in Ancient Western Anatolia Selim PULLU Sözlü Bildiriler-Oral Presentations Salon 2-Hall 2 Diğer Konular-Varia Oturum Başkanları-Chairpersons G.Nural BEKİROĞLU, Elif VATANOĞLU LUTZ Robert Knox ve Anatominin Gizemi Robert Knox: Mystery of Anatomy Şenay GÜL, Serap ŞAHİNOĞLU İslam Tarihinde Lider Bir Hemşire: Rufeyde Bint-İ Sa d El Eslemiyye A Nurse Leader in the History of Islam: Rufaida Bent Saad Al Aslamiya Gülcan EYÜBOĞLU, Zehra GÖÇMEN BAYKARA Sağlık Sosyolojisinin Tarihsel Gelişimi Historical Development of Health Sociology Cengiz ACAR, Elif ATICI İlm-Ün Nefs Teorisi Kognitif Nörobilime Ne Söyler? What Does Ilmun-Nefs Theory Tell to Cognitive Neuroscience? Lütfü HANOĞLU, Mine HANOĞLU İslam Tıbbında Yaşlılık Old Age in the Islamic Medicine Sadık NAZİK, Selim KADIOĞLU, Funda Gülay KADIOĞLU Kök Hücre Çalışmalarının Tarihçesi History of Stem Cell Studies Mehmet KARATAS, Engin Burak SELCUK, Turgay KARATAŞ, Zırhlı Selcuk SENAY Geçmişten Günümüze Elektrokonvülsif Tedavi Tarihi History of Electroconvulsive Therapy from Past to Present Şafak DÜLGER, Sezer ERER KAFA Dr. Hans Prinzhorn ve Şizofreninin Sanata Yansıması Dr. Hans Prinzhorn and Reflectıon of Schizophrenia to Art Serap YILMAZ, Sezer ERER KAFA 31

34 PROGRAM / PROGRAMME Öğle Yemeği-Lunch Tarihi Yerlere Gezi-Trip to Historical Places Kapanış Yemeği-Closing Dinner 29 Ekim 2018 Pazartesi- October 29, 2018 Monday Tarihi Yerlere Gezi-Trip to Historical Places 32

35 33

36 KONGRE ÖZETLERİ / ABSTRACTS 34

37 Sağlık Sosyolojisinin Tarihsel Gelişimi Historical Development of Health Sociology Cengiz ACAR 1, Elif ATICI 2 1 Yüksek Lisans Öğrencisi, Uludağ Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tıp Tarihi ve Etik AD, Bursa 2 Doç. Dr. Uludağ Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik AD, Bursa cengiz. acarr@gmail. com elifatici@uludag. edu. tr Sosyoloji toplum içinde ortaya çıkan sosyal ilişkileri, sosyal olayları, kurumları, sosyal olguları, yapıları ve bu yapılardaki değişimleri inceleyen bir bilim dalıdır. Sosyoloji toplumsal hayatın karmaşık ve dinamik yapısını açıklamanın ve anlamanın yanı sıra ortaya çıkan sosyal sorunların nedenlerini bu yapıya bakarak çözümleme amacı taşır. Sağlık sosyolojisi sosyolojinin alt dallarından biri olup sağlık ve hastalık olgularını sosyolojik açıdan incelemektedir. Sağlık sosyolojisi sağlığın ve hastalığın toplumda nasıl üretildiği ve nasıl dağıldığını, bu süreçlerin toplumsal yapılarla olan ilişkilerinin nasıl olduğunu inceler. Bir bilim dalının önemini anlamanın ve alanda gelecekte nasıl gelişmeler olacağına dair bir çıkarımda bulunmanın, ancak o bilim dalının tarihçesinin iyi bir şekilde anlaşılması ile mümkün olacağı düşünülebilir. Sağlık sosyolojisinin tarihçesi üzerinde durulacak olan bu çalışmada tıp çalışmalarına farklı bir bakış açısı kazandırmak amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda bu bildiride, tarihin farklı dönemleri itibariyle, sağlık sosyolojisinin ortaya çıkmasını sağlayan toplumsal koşullar ve sağlık sosyolojisi alanında yapılmış temel çalışmalar sunulacaktır. Sociology is a science that examines social relations, social events, institutions, social facts and changes in these structures in society. Sociology aims to explain and understand the complex and dynamic nature of social life and to analyze the causes of social problems by looking at this structure. Health sociology is one of the branches of sociology and it examines health and disease cases in terms of sociology. Health sociology analyses how health and disease are produced and distributed in society, and how these processes relate to social structures. Understanding the importance of a discipline and making an inference about how the field will improve in the future can only be devised by a good understanding of the history of it. This study, which will focus on the history of health sociology, aims to give a different perspective to medical studies. In this paper, social conditions that generate health sociology and some basic studies will be presented according to the different periods of history. 35

38 Kubilay Han ın Sarayındaki Uygur Hekim, Müslüman Ayşe miydi Yoksa Nasturi Hristiyan İsa mı? Was the Uyghur Physicıan in Kubilay Khan s Court, Muslim Ayşe or Nasturian Christian Jesus? H. Volkan ACAR 1, Nüket ÖRNEK BÜKEN 2 1 Doktora Öğrencisi; Hacettepe Ün. Tıp Tarihi ve Etik AD Doç. Dr. ; Sağlık Bilimleri Ün. Ankara Eğit. ve Araş. Hast. Anest. ve Rean. Kl. 2 Prof. Dr. ; Hacettepe Ün. Tıp Fak. Tıp Tarihi ve Etik AD nuketbuken@hotmail. com Moğol Yuan hanedanı ( ) dönemini anlatan birçok kaynakta sık sık bir hekimin adının geçtiği görülür. Ancak Kubilay Han ın sarayında görev alan bu hekim hakkındaki bilgilerin, kaynaklarda birbirinden farklı şekilde aktarıldığı dikkat çeker. Bu hekimin adı, dini ve milliyeti konusundaki bilgiler farklıdır. Türkçe yazılmış ve birbirinden alıntılar yapan birkaç kaynakta bu hekimden Müslüman Ayşe olarak bahsedilir. Yabancı dillerdeki kaynaklarda ise hekimin adının İsa olduğu ve Hristiyan olduğu belirtilir. Bu bildiride bu kaynaklar karşılaştırılarak sorun açıklığa kavuşturulmaya çalışılacaktır. Many sources of Mongol Yuan dynasty ( ) frequently mentions a physician s name. However the information regarding him/her i. e. name, religion, and nationality differs in sources. Some Turkish sources states the name of the physician as Muslim Ayşe, while sources in foreign languages refers him/her Christian Jesus. In this presentation, we try to clear this confusion by comparing the sources. 36

39 Ebū l-ḳāsım Ḫalef b. ʿAbbās ez-zehrāvī Ebu Bekr Muḥammed b. Zekeriyyā er-rāzī nin Hamam Üzerine Yazdıklarından Etkilendi mi? Was Abū al-qāsim Khalef b. ʿAbbās al-zahrāwī Influenced by Abū Bakr Muḥammad b. Zakariyyā al-rāzī s Writings on Bath? Ahmet ACIDUMAN Prof. Dr. Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıp tarihi ve Etik Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye ahmetaciduman@yahoo. com Amaç: Orta Çağ da İslam dünyasının bilim ve tıbbının altın çağı olarak adlandırılan döneminin en ünlü hekimlerinden Ebu Bekr Muḥammed b. Zekeriyyā er-rāzī ile Ebū l-ḳāsım Ḫalef b. ʿAbbās ez-zehrāvī nin insanın sağlığını korumada hamamın yeri ile hamamın yararları ve zararları hakkındaki görüşlerini saptamak ve bu görüşlerin benzerlikleri ile farklılıklarını ortaya koyarak, bu bilgilerin tıp tarihindeki yerlerini belirlemeye çalışmak amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada esas olarak Ebu Bekr Muḥammed b. Zekeriyyā er-rāzī nin Kitābu l-manṣūrī ve Kitābu l-murşid av al-fuṣūl adlı eserleri ile Ebū l-ḳāsım Ḫalef b. ʿAbbās ez-zehrāvī nin Kitabu t-taṣrīf li-men ʿaceze ʿani t-telīf adlı eseri incelenmiştir. Rāzī nin ve Zehrāvī nin adı geçen eserlerde hamam üzerine olan görüşleri Arapçadan Türkçeye çevrilmiş ve bulgular bölümünde sunulmuştur. Bu eserlerde yer alan bilgiler birbirleriyle karşılaştırılmış ve bu bilgilerin tarihsel süreçteki yerleri tıp tarihi literatürü ışığında tartışılmıştır. Bulgular: Ebu Bekr Muḥammed b. Zekeriyyā er-rāzī nin Kitābu l-manṣūrī adlı eserinin sağlığın korunması üzerine olan dördüncü makalesinin 17. bölümü Hamamın yararları, zararları ve onun kullanılması üzerine olup, Kitābu l-murşid av al-fuṣūl un da bir bölümü Hamam üzerine fasıllar başlığını taşımaktadır. Ebū l-ḳāsım Ḫalef b. ʿAbbās ez-zehrāvī nin et-taṣrīf li-men ʿaceze ʿani t-telīf adlı eserinin birinci makalesinde de Hamamın yararları ve zararları üzerine fasıl başlıklı bir bölüm yer almaktadır. Sonuç: Ebū l-ḳāsım Ḫalef b. ʿAbbās ez-zehrāvī nin et-taṣrīf li-men ʿaceze ʿani t-telīf adlı eserinde hamam üzerine yazdıkları Ebu Bekr Muḥammed b. Zekeriyyā er-rāzī nin Kitābu l-manṣūrī ve Kitābu l-murşid av al-fuṣūl adlı eserlerinde yer alan bilgilerle neredeyse aynı olup, Zehrāvī nin Rāzī nin eserlerinden birebir alıntılar yaparak, konu hakkında daha kısa bir sentez oluşturduğu izlenimini vermektedir. Anahtar kelimeler: Râzî, Zehrâvî, Kitâbu l-mansûrî, Kitâbu l-murşid av al-fusûl, Kitâbu t-tasrîf, Hamam, Tıp tarihi Object: Abū Bakr Muḥammad b. Zakariyyā al-rāzī (Rhazes) and ( ) Abū al-qāsim Khalef b. ʿAbbās al-zahrāwī (Abulcasis) ( ) were two celebrated physicians of the period called as golden age of Islamic science and medicine during medieval times. To determine their opinions on bath and its benefits and harms in preserving human s health, and try to specify the place of information in the history of medicine revealing similarities and differences in their opinions are aimed in this study. Materials and Methods: Liber medicinalis ad Almansorem and The Guide Book or The Book of Aphorisms by Rhazes and Kitāb al-taṣrīf li-man ʿajaza ʿan al-taʾlīf by Albucasis are mainly examined in this study. Rhazes and Albucasis opinions on bath in these works are translated from Arabic into Turkish, and presented in results section. Information in these works are compared to each other, and discussed their places in historical process in the light of literature for history of medicine. Results: Liber medicinalis ad Almansorem by Rhazes has the 17th chapter on benefits and harms of bath and its usage in the 4th treatise on preserving health, and The Guide Book or The Book of Aphorisms has a chapter containing Aphorisms on bath. Kitāb al-taṣrīf li-man ʿajaza ʿan al-taʾlīf by Albucasis has a chapter On benefits and harms of bath in the first treatise. Conclusion: Writings on bath in Kitāb al-taṣrīf li-man ʿajaza ʿan al-taʾlīf by Albucasis have almost the same information in Liber medicinalis ad Almansorem and The Guide Book or The Book of Aphorisms, and gives the impression that Albucasis synthesized the subject in brief, quoting almost word by word from Rhazes works. Keywords: Rhazes, Albucasis, Liber Almansoris, The Guide Book or The Book of Aphorisms, Kitab al-tasrif, Bath, History of medicine 37

40 Muheẕẕebu d-dīn b. Hubel el-baġdādī nin Kitābu l-muḫtārāt fī ṭ- Ṭıbb ında Yaşlıların Tedbiri Üzerine On Regimen of Elders in Kitāb al-muḫtārāt fī al-ṭibb by Muhaẕẕab al-dīn b. Hubal al-baġdādī Ahmet ACIDUMAN Prof. Dr. Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıp tarihi ve Etik Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye com Amaç: Bu çalışmada Selçuklular devrinde Ahlatşahlara, Artuklulara ve Zengilere hizmet etmiş olan hekim Muheẕẕebu d-dīn b. Hubel el-baġdādī ( ) nin Kitābu l-muḫtārāt fī ṭ-ṭıbb adlı eserinin yaşlıların tedbiriyle ilgili bölümünün incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada Muheẕẕebu d-dīn b. Hubel el-baġdadī nin Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Kütüphanesi nde bulunan Kitābu l-muḫtārāt fī ṭ-ṭıbb adlı eserinin matbu bir nüshası kullanılmıştır. Eserin birinci cildinde yer alan yaşlıların tedbiri ilgili bölüm Arapçadan Türkçeye çevrilerek çalışmanın bulgular bölümünde sunulmuş ve bu konu tıp tarihi literatürü ışığında tartışılmıştır. Bulgular: Yaşlıların tedbiri ile ilgili bilgilerin yer aldığı bölüm Kitābu l-muḫtārāt fī ṭ-ṭıbb da çocukların, gençlerin, orta yaşlıların ve yaşlıların tedbirinin ele alındığı faṣlun fī tedbīri l-insāni mine ṣ-ṣıbyāni ve şşubbāni ve l-kuhūli ve l-meşāyiḫ başlığını taşımakta olup, yaşlıların tedbiri hakkındaki bilgiler bu bölümün sonunda yer almaktadır. Sonuç: Kitābu l-muḫtārāt fī ṭ-ṭıbb da yaşlıların tedbiri hakkında verilen bilgilerin humoral paradigmanın ilkeleri ile uyumlu olduğu ve ʿAlī b. el-ʿabbās el-mecūsī nin Kāmilu ṣ-ṣınāʿati ṭ-ṭıbbiyye ve İbn Sīnā nın el-ḳānūn fī ṭ-ṭıbb gibi Orta Çağ da İslam dünyasının tıbbın ana kaynakları olarak bilinen eserlerde yaşlıların tedbirinin ele alındığı bölümlerde yer alan bilgilerle oldukça koşutluk gösterdiği görülmektedir. Anahtar Kelimeler: İbn Hubel, Kitâbu l-muhtârât fî -Tıbb, Yaşlıların tedbiri, Tıp tarihi Object: To examine the chapter related to regimen of elders in Kitāb al-muḫtārāt fī al-ṭibb by Muhaẕẕab al-dīn b. Hubal al-baġdādī ( ) who served the Ahlatshahs, the Artuqids and the Zengids during the Seljuq era in this study. Materials and Methods: A printed copy of Kitāb al-muḫtārāt fī al-ṭibb by Muhaẕẕab al-dīn b. Hubal al- Baġdādī in the Library of Department of History of Medicine and Ethics, Faculty of Medicine Ankara University is examined in this study. The chapter regarding regimen of elders in the first volume of the book is translated from Arabic into Turkish, and presented in results section, and then discussed with the information on this subject in the light of literature for the history of medicine. Results: Information on the regimen of elders is in the final section of the chapter related to regimen of the children, the young, the middle-aged and the old under the title of faṣl fī tadbīr al-insān min al-ṣibyān wa al-shubbān wa al-kuhūl wa al-mashāyikh. Conclusion: The information on regimen of elders are in accordance with the principles of humoral paradigm and quite parallel to ones in the works known as main sources of medicine such as Liber Regalis by Haly Abbas and the Canon of Medicine by Avicenna in Islamic world in medieval times. Keywords: Ibn Hubal, Kitab al-muhtarat fi al-tibb, Regimen of elders, History of medicine 38

41 Çok Partili Siyasi Hayata Geçiş Sürecinde Türkiye nin Sağlık Meselelerine Bakış Most Party Political Life in the Transition; Turkey s Health Issues about an Assessment Turan AKKOYUN * * Doç. Dr. Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü takkoyun@aku. edu. tr Türklüğün varlık kavgasının kazanılmasından çeyrek yüzyıl sonra başlayan çok partili siyasi yaşamın bir çok cephesi araştırmacılar tarafından ele alınmış, bilimsel sonuçlar ortaya konulmuştur. Aynı zaman diliminde ülkede yaşanan kitlesel ya da bireysel sağlık meselelerin akademik bir yaklaşımla ele alınması toplumsal kazanımlar sağlayacak niteliktedir. Devrin Cumhurbaşkanının medeni hayat, her şeyden önce sıhhî hayattır sözüyle vurguladığı konunun örnekleri ilginç olacaktır. Cumhuriyet in hemen başlarında başkent Ankara başta olmak üzere Sivas, Diyarbekir, Erzurum hastaneleri yanında çok geçmeden enstitü kurularak hayatı değil, sağlığı koruma esas alınmıştır. Tıbbi gelişmeler yakından takip edilmiştir. Dünya savaşı sonrasında ülkenin siyasete odaklandığı zaman diliminde yaşanan, kökü geçmişe uzanan bir türü önü alınamayan hastalıklar, hastane sıkıntıları, sağlık personeline duyulan ihtiyaç, çok geçmeden beyaz ihtilal olarak adlandırılacak demokratik gelişime muhalefet lehine katkı sağlamış görülmektedir. Sağlıklı genç kız ve erkeklerin sıklığı, bir sel halinde ebediyete doğru akıp giderken, yakın tarihin ağırlığından kurtulma yolunda medeni insan, çevrenin durmadan makineleşmesinden ve apartmanlı caddeler ve dairelerle dolan büyük şehir hayatından dolayı çok daha ağırlaşan şartlar dolayısıyla ruhsal bütünlüğü sarsılma yoluna gitmiştir. En çok genç bireyleri eriten ve yaşam enerjisini bitiren verem, tifo, kızamık, çiçek, dizanteri, lekeli humma korkunç ve öldürücü hastalıklardan vatandaş sağlığını korumak devlet politikası haline gelmiştir. Hükümetle halkın el ele çalışması, herkesin görevini yerine getirmesi yolunda yayın organları yol gösterici bir rol üstlenmiştir. Hastalıklar sadece Anadolu insanıyla ilişkili değildir. Sağlık meselesinde diğer hususlar da hastalıklardan korunacak şekilde, dengeli beslenmede doğal ürünlerden yararlanılması, hastalıkları yaygın hale getiren coğrafi alanların ıslah edilmesi, kıyafetlere dikkat edilmesi, ilaçlamanın gerçekleştirilmesi, aşılamaya önem verilmesi, eğitimde ve toplumda sağlık bilgisi zenginliğidir. Çocukluğun yok olması, kısırlaşma, algılama düşüklüğü gibi sonuçlar ortaya çıkaran sıhhat meselesini ele alan araştırmamızın zaman diliminde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ciddiyetle çalışmıştır. Bildirimizin amacı, çokça incelenen çok partili yaşama geçiş sürecinde Türkiye nin sağlık meselesini arşiv belgelerinden, hatıralardan, süreli yayınlardan ve araştırmalardan hareketle ortaya koymaktır. Anahtar Kelimeler: Sağlık, Demokrasi, Vatandaş, Anadolu, Medeni Hayat. Many aspects of the multi-party political life, which began a quarter century after the acquisition of the Turkish existence struggle, were handled by the researchers and scientific results were put forward. To address the mass or individual health issues in the country at the same time with an academic approach; it will provide social benefits. The examples of the subject in which the President of the Democratic Republic emphasizes civilized life, first of all, sanitary life is interesting. At the beginning of the Republic, the capital Ankara, Sivas, Diyarbekir and Erzurum hospitals were established, not life, health protection is based on. Medical developments have been closely monitored. 39

42 After the World War, it is seen that the disease, hospital distress, the need for the health personnel and the democratic development which will be called as the white revolution have contributed in favor of the opposition. While the frequency of healthy young girls and boys has flowed forever into a flood, the civilized man has been on the path to rid of the weight of recent history to shake up his spiritual integrity, due to the constantly mechanization of the surrounding area and the heavier city life that is filled with apartment buildings and apartments. Tuberculosis, typhoid fever, measles, flower, dysentery, stinging fever, terrible and lethal diseases have become the state policy to protect the health of citizens, the youngest of whom most people melt and end their life energy. The government and the people to work hand in hand, everybody s way to fulfill the task; the press has assumed a guiding role. Diseases are not only related to Anatolian people. Other aspects of the health profession are benefiting from the balanced use of natural products to be protected from diseases, improving the geographical areas that make diseases widespread, paying attention to clothing, implementing medication, giving importance to vaccination, health information in education and society. The Ministry of Health and Social Welfare has worked diligently in the time frame of our research, which deals with the question of health, which results in childhood disappearance, infertility, low perception. The purpose of your notice is the multi-party transition to life, Turkey s health issues from the archive documents, memories, lasting from the publication of the research is to reveal and movement. Keywords: Health, Democracy, Citizen, Anatolia, Civilized Life. 40

43 Ordu Eskipazar Köyü Özelinde Ocak Kültürü: Kaybolan Değer Ocak Culture in the Ordu-Eskipazar Village: Lost Value Murat AKSU İstanbul Aydın Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı com Anadolu, erken çağlardan itibaren birçok kavimin yerleştiği ve uygarlık kurduğu önemli bir yerleşim alanı ve kültür havzası olmuştur. Anadolu Türk kültürü de bu zenginlik içinde önemli bir yer tutmaktadır. Anadolu daki halk hekimliği uygulamaları günümüzde Türklerin Orta Asya kökenli animizm inancından bazı pratikleri yansıtan sayılı örneklerden biri ve önemli bir kültürel zenginlik olarak değerlendirilmektedir. Anadolu da halk hekimliğinde söz konusu sağaltım amaçlı uygulamaların ocaklı, şeyh, hoca, okuyucu, üfürükçü, izinli ve orumçular tarafından yapıldığı tespit edilmektedir. Çalışmamızda ele alınması planlanan ocak geleneğinde uygulamalarda sarılık ocağı, kurşun dökme ocağı, siğil ocağı, yılancık ocağı, albastı ocağı, kısırlık ocağı gibi uygulama alanlarında uzmanlaşma gözlenmektedir. Genel olarak ocaklar tek bir hastalık/rahatsızlığın tedavisiyle uğraşırken, bazı uygulamalarda farklı hastalıklara sahip hastaların da kabul edildiği görülmektedir. Ocak tedavisinin amaçlarına bakıldığında hastalığı anlama ve açıklama amacının olmadığı gözlenmektedir. Ayrıca uygulamaların mistik sözlerle güçlendirilmiş olduğu tespit edilmektedir. Araştırmamızda Ocak kavramın Ordu İli Merkez köylerinden olan Eskipazar Köyü özelinde ela alınması planlanmıştır. Çalışmanın saha araştırması aşamasında yaşan son uygulayıcılarla yapılacak derinlemesine görüşme yöntemi kullanılacak ve uygulama örneklerinin dijital kayıt altına alınarak incelenmesi hedeflenmektedir. Çalışma sonucunda ocağın oluşum şeklinin, el verme ve aktarım yönteminin, aktarılacak kişinin seçimi işleminin, tedavi amaçlı uygulamaların, dans ve sözlü ritüellerin özelliklerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Ocak, Ordu, Eskipazar Köyü, halk hekimliği uygulamaları, Anadolu. Anatolia has been an important settlement area and culture basin where many tribes have settled and civilized since the early ages. Anatolian Turkish culture has an important place in this wealth. The practice of folk medicine in Anatolia is regarded as an important cultural wealth as one of the few examples which reflect some practices from the faith of animism originating from Central Asia. In Anatolia, it is determined that the applications for treatment in the folk medicine are made by healers as ocaklı, şeyh, hoca, okuyucu, üfürükçü, izinli and orumçular. Specialization is observed in application fields such as lead casting ocak, wart ocak, serpentine ocak, albastı ocak, infertility ocak in the practice of the Ocak application which is planned to be handled in our work. In general, while quarries deal with the treatment of a single illness / illness, it appears that some practices have accepted patients with different illnesses. It is observed that there is no purpose of understanding and explaining the disease when the purposes of ocak treatment are examined. It is also found that the practices are reinforced by mystical words. In our research, it is planned to examine the concept of ocak in the Eskipazar Village which is one of the villages of Ordu. In-depth interviewing method to be done with the last healers will be used in the field research period and it is aimed to examine the application examples by digital recording. The main aim of the study is to examine the characteristics of the formation of the oven, hand delivery and transfer, selection of the recipient, treatment applications, dance and oral rituals. Key words: Ocak, Ordu, Eskipazar Village, folk medicine applications, Anatolia. 41

44 Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu nun Eczacılık Tarihi Hocalığı ve Çalışmaları Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu as being a Lecturer of the History of Pharmacy and His Works Ayten ALTINTAŞ1 1 Prof. Dr., Medipol Üniversitesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Başkanı, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi, İstanbul aaytenaltintas@gmail. com Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu nu 1969 yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde öğrenci iken tanıdım. Eczacılık tarihi dersinin hocası olan Şehsuvaroğlu, 1950 yılında Süheyl Ünver in yanında tıp tarihi uzmanlık eğitimine başlamış, 1953 yılında uzman, 1955 yılında ise doçent unvanını almıştır. O yıl Eczacılık Okulunun Eczacılık Tarihi ve Deontolojisi derslerini vermek üzere görevlendirilmiş, 1977 yılında ölene kadar bu göreve devam etmiştir. Eczacılık Fakültesi öğretim üyeleri ve öğrencilerinin çok sevdiği, saydığı bir hoca olan Şehsuvaroğlu, 1964 yılından itibaren Özel Yüksek Eczacılık Okulunda da eczacılık tarihi derslerini vermiştir. Bedi N. Şehsuvaroğlu, eczacılık tarihi ile ilgili çalışmalarına Eczacılık Okulunda görevlendikten sonra ağırlık vermiş, 1961 yılında fakülteye dönüştürülen okulun yayını olan Eczacılık Bülteni ne muntazam olarak makaleler yazmıştır. Ayrıca diğer eczacılık dergilerinde, ansiklopedilerde, mecmualarda eczacılık tarihi konusunda pek çok makalesi yayımlanmıştır yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Yayınlarından Eczacılık Tarihi Dersleri adlı kitabını çıkarmış, eczacılığın tüm tarihini içine alan 423 sayfalık bu eserin 15 yıllık bir emeğin neticesi olduğunu bildirmiştir. Bu kitabın girişinde kendini yazmaya teşvik eden öğrenci ve asistanlarına teşekkür etmiştir ki bu isimler arasında Ecz. Müjgan Üçer de bulunmaktadır. Şehsuvaroğlu, eczacılık tarihine 22 sene gibi uzun bir süre emek vermiş ve hizmet etmiştir. Ben 1975 yılında Şehsuvaroğlu nun yanında çalışmaya başladıktan sonra Aralık 1975 te Eczacılık Fakültesinde uzman olarak göreve başlamış, kendisiyle çalışma olanağı bulmuştum. Bu bildiride, 1977 yılındaki ani ölümünden derin üzüntü duyduğumuz Şehsuvaroğlu nu anarken, eczacılık tarihine hizmeti ve katkılarını da ele alacağız. Anahtar Kelimeler: Bedi N. Şehsuvaroğlu, eczacılık tarihi, Eczacılık Tarihi Dersleri I got to know Professor Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu when I was a student at Istanbul University Faculty of Pharmacy in Şehsuvaroğlu, who was a lecturer of history of pharmacy, began to study history of medicine besides Süheyl Ünver in 1950, became a specialist of history of medicine in 1953 and an associate professor in In the same year, he was assigned to give the courses of Pharmacy History and Deontology at the School of Pharmacy and had been keeping on this duty till his death, in Şehsuvaroğlu, who was a lecturer beloved and appreciated by the academic members and students at the Faculty of Pharmacy, had been lecturing on history of pharmacy at the Private College of Pharmacy since Bedi N. Şehsuvaroğlu concentrated his attention on the works on history of pharmacy after his duty at the College of Pharmacy, regularly wrote articles for the Pharmacy Bulletin that was the journal of the school converted to faculty in Moreover, he had published lots of articles about history of pharmacy in other pharmaceutical journals, magazines and encyclopaedias. In 1970, he published his book titled Lectures on History of Pharmacy by Istanbul University Faculty of Pharmacy Publications and mentioned that this 423-page work containing the entire history of pharmacy had been a result of a fifteen year-labour. On the introduction of the book, he thanked the students and their assistants encouraged him to write, Müjgan Üçer pharmacist was among these names thanked. Şehsuvaroğlu worked and served for 22 years to history of pharmacy. After I began to work beside Şehsuvaroğlu in 1975, I became a specialist at the Faculty of Pharmacy in December, 1975 and I had the opportunity to work with him for a while. In this study, we will touch on services and contributions of Şehsuvaroğlu, who we were deeply sorry for his sudden death in 1977, to history of pharmacy while commemorating him. Keywords: Bedi N. Şehsuvaroğlu, history of pharmacy, Lectures on History of Pharmacy 42

45 Yakı İle Tedavide İki Ekol; Tekli veya Çoklu Reçeteler Two Ecoles for Treatment with the Porous Plaster (Yaki); Single or MultiFat Prescriptions Ayten ALTINTAŞ* * Prof. Dr., Medipol Üniversitesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Başkanı, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi, İstanbul, aytenaltintas@medipol. edu. tr Osmanlı tıbbında yakı ile tedavi diğer tedavi şekillerinin içinde önemli bir yer işgal etmiştir. Türkçe bir sözcük olan yakı, Divan-ı Lügat-it Türk te de aynı şekilde yer almıştır. Kadim tıpta ve Eski Türkler de çok uzun zaman kullanılmış bir ilaç şekli olan yakı; vücudun her yerine gözlere, başa, kulağa, genital bölgelere ve makata uygulanabilmiştir. Yakı halinde uygulanan ilaçlar genellikle birçok etkili ilacın bir araya getirilmesi ve bunların balmumu, yumurta beyazı, bitkisel sakızlar gibi bağlayıcı maddelerle kıvama getirilmesiyle hazırlanmıştır. Genelde Kadim tıpta ve özelde Osmanlı tıbbında çeşitli hastalıklar için pek çok yakı reçetesi bulunmaktadır. Bu reçetelerin çoğu Galen ekolünü yansıtmakta olup, ondan fazla ilacın bir araya getirilmesi ile hazırlanmış ancak bazı reçetelerde ise tek bir ilaçla hazırlanan etkili yakılara da rastlanmaktadır. Nohut yakısı, çekem yakısı, mastaki yakısı, zırnık yakısı, aslanpençesi yakısı, gül lapası yakısı, biber yakısı sözü geçen yakılardan birkaçıdır. Bu çalışmada, Osmanlı tıbbında yakı şeklinde uygulanan ilaçlar hakkında bilgi verilecek, çoklu yakı reçeteleri ve tekli yakı reçetelerinden, bunların hazırlanma tekniklerinden ve uygulama şekillerinden örnekler sunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Çoklu reçete, Kadim tıp, Osmanlı tıbbı, tekli reçete, yakı In the Ottoman medicine, treatment with porous plaster (yakı) took part an important place in other kinds of treatment. The word yakı as porous plaster etymologically came from Turkish language was also involved in Divan-ı Lügat-it Türk. The porous plaster (yakı) that was used as remedy for a long time in the Old medicine and among Old Turks could be applied to all parts of the body like the eyes, head, ears, genital area and anus. The medications applied as the porous plaster (yakı) were usually prepared combining lots of effective pharma, and to temper them with binding agents such as beeswax, egg whites, vegetable gums. There are many prescriptions of the porous plaster (yakı) in the Old medicine in general sense and in the Ottoman medicine for some diseases, in special context. Most of the prescriptions did reflect the ecole of Galenos were prepared by bringing medications more than ten together but at the same time effective porous plasters (yakı) prepared with a single medication are seen in some prescriptions. The porous plaster of chickpea, iscum album, pistacia, depilatory agent, carbuncle, rose-poultice and the porous plaster of pepper rank among the aforementioned porous plasters. In this study, it will be informed about the medications applied as the porous plaster (yakı) in the Ottoman medicine, and exemplified from the multi-fat and single-fat prescriptions, their preparation techniques and application forms. Keywords: Multi-fat prescription, Old medicine, Ottoman medicine, single-fat prescription, porous plasters (yakı) 43

46 Birinci Dünya Savaşı nda Çanakkale Cephesi nde Bulaşıcı Hastalıklarla Mücadele Fighting Infectious Diseases in the First World War at the Dardanelles front Line 1 Ahmet ALTINTAŞ * Tuba İŞLER 1 Prof. Dr. Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen-Ed. Fak. Tarih Bölümü Öğretim Üyesi * Afyon Kocatepe Üniversitesi SBE. YL mezunu aaltintas@aku. edu. tr Osmanlı Devleti nin Birinci Dünya Savaşı na girmesinin hemen ardından Çanakkale Cephesi açılmış savaşın yıpratıcı ve zorlu şartları kendini her alanda göstermeye başlamıştır. Cephede savaşan askerlerin yaşadıkları en önemli sıkıntılardan birisi de sağlık alanında olmuştur. Askerler yetersiz beslenme, su azlığı, hijyen eksikliği, savaşın getirdiği diğer olumsuzluklar gibi nedenlerden dolayı sık sık hastalanmışlardır. Hastalanan askerlerin bir kısmı koruyucu sağlık hizmetleri ve diğer alınan tedbirlerle sağlıklarına kavuşarak görevlerini ifa etmişler bir bölümü de hayatını kaybetmiştir. Çanakkale Savaşları esnasında çarpışmaların yoğun olarak yaşandığı 1915 yılı Ağustos ayı hastalık, yaralanma ve vefat hadiselerinin de fazla olduğu bir dönem olmuştur. Bu durum, salgın hastalıkların ortaya çıkması ve yayılması konusunda önemli bir dezavantaj niteliği taşımıştır. Siper savaşlarının yoğun olarak yaşandığı, mesafelerin 5-10 metreye kadar düştüğü bu dönemde siperler arasında kalan iki taraf askerlerinin zamanında defnedilmemeleri gibi nedenlerden ötürü durum içinden çıkılmaz bir hale gelmiştir. Cesetlerden etrafa yayılan ağır koku, akıntı, v. b. ortamı daha da yaşanmaz bir hale getirmiş bu durum bulaşıcı hastalıkların yaygınlaşması için çok uygun bir zemin hazırlamıştır. Bulaşıcı hastalıkların yayılmasının önüne geçilebilmesi için Hilal-i Ahmer Cemiyeti ve 5. Ordu ya bağlı Sıhhi Hizmetlerin destekleriyle çözüm formülleri aranmaya başlanmıştır. Bulaşıcı hastalıkların önüne geçilmek için askerlerin aşılanması kararı alınmış, bunun için de sıhhiye bölüklerine gönderilmek üzere aşı siparişleri verilmiştir. Anafartalar Gurubu Başhekimi nin 5. Ordu Sıhhiye Başkanlığı na konuyla ilgili çözüm önerileri olmuştur. Bulaşıcı hastalıkların zararları her geçen gün daha da artmış, mevcut imkanları kısıtlı olan ordunun durumu daha da zorlaşmıştı. Bulaşıcı hastalıkların yanında lekeli humma (tifüs), tüberküloz, zatüre gibi hastalıklara da rastlanılmış, bit salgınına karşı da ayrıca önlemler alınmaya çalışılmıştır. Bulaşıcı hastalıklarla mücadelede yaşanan en önemli sıkıntıların ilaç, aşı, sağlık malzemesi yetersizliği olduğu göze çarpmaktadır. Eksikliklerin giderilmesi için daha çok Avusturya ve Almanya dan yardım talebinde bulunulmuş bilhassa her türlü ilaç, sağlık malzemesinin tedariki konusunda Hilal-i Ahmer Viyana Temsilcisi Dr. Hikmet Bey in büyük yararlılıkları görülmüştür. Fırsat verildiği takdirde konuyu ayrıntılı şekilde ele almak için başta Kızılay Arşivi olmak üzere diğer arşivler, tetkik eserler, v. b dokümanlardan yararlanılacaktır. Anahtar Kelimeler; Çanakkale Cephesi, bulaşıcı hastalıklar, 5. Ordu Sıhhiye Başkanlığı, Hilal-i Ahmer, Dr. Hikmet Bey. Immediately after the entry of the Ottoman Empire into the First World War, the agonizing and challenging conditions of war at the Dardanelles Front began to show itself in every field. One of the most important problems experienced by soldiers fighting at the frontline was in the field of health. Soldiers were often ill due to reasons such as malnutrition, lack of water, lack of hygiene, other negativities caused by war. Some of the ill soldiers have fulfilled their duties with health recovery by preventive health services and other measures taken and some of them have lost their lives. 44

47 During the Dardanelles War, August 1915, when the conflicts were experienced intensively, the disease, injury and deceased had had a great deal of time. This has been a major disadvantage for the emergence and spread of epidemic diseases. In this period when the trench wars were intensively experienced and the distances were reduced to 5-10 meters, the situation became inconceivable because of the reasons such as the late-burial of two soldiers between the trenches. Heavy smell spreading from the corpses, discharge, etc. has made the environment even more uninhabitable and this has provided a very suitable ground for the spread of infectious diseases. In order to prevent the spread of infectious diseases, Hilal-i Ahmer Society and the sanitary services of the 5th Army have begun to seek solution formulas with the support of them. In order to prevent infectious diseases, vaccination of the soldiers has been decided, and vaccine orders have been given to send to the sanitation departments. The Anafartalar Group Chief has been a proposal regarding the solution to the 5th Army Sanitary Presidency. The harms of infectious diseases have been increasing day by day, and the situation of the army which has limited opportunities has become more difficult. In addition to infectious diseases, diseases such as spotted fever (tifus), tuberculosis, and genitalia have also been encountered and measures have been taken against the lice infection. The most important problems experienced in fighting against infectious diseases are the lack of medicine, vaccine, health care material. In order to overcome the shortcomings, more requests were asked from Austria and Germany for the supply of all kinds of medicines and health care products, especially Hilal-i Ahmer Vienna Representative Dr. Hikmet Bey had great benefits. If opportunity is given, in order to deal with the details, it will be benefited from other archives, inspection works, etc., especially from the Red Crescent Archive. Keywords; the Dardanelles Front, Infectious Diseases, 5th Army Sanitary Presidency, Hilal-i Ahmer, Dr. Hikmet Bey. 45

48 II. Dünya Savaşı Sırasında Afyonkarahisar ın Sıtma Hastalığı İle Mücadelesi The Struggle of Afyonkarahisar Against Malaria During World War II Ayşe AYDIN Yrd. Doç. Dr Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü edu. tr Dünyada ve Türkiye de tarihi geçmişi oldukça eskiye dayanan sıtma hastalığının mücadelesi de bir o kadar eskidir. Osmanlı Devleti nin son dönemlerinde sürekli savaşlar devam ettiği için orduda ve sivil halk arasında sıtma hastalığı yoğun bir şekilde görülmüş devlet tedbir almaya çalışmış ancak yeterli olmadı. Aynı şekilde Milli Mücadele döneminde de ordu ve sivil halk arasında yoğun bir şekilde sıtma hastalığı ile mücadele edildi. Cumhuriyetin ilanından sonra sıtma hastalığı ile mücadele daha da ciddiye alınarak kanun ve talimatnameler hazırlandı. Sıhhat Vekaleti nin coğrafi şartları ve hastalığın yoğun bir şekilde görülmesinden dolayı ilk sıtma hastalığı mücadele merkezlerinden birini de Afyonkarahisar da açtığı görülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan sonra, düzenli bir şekilde bu hastalıkla mücadele ederek hasta oranını oldukça azaltmayı başardı. Ancak 1939 da II. Dünya Savaşı nın çıkmasıyla birlikte ülkenin içinde bulunduğu şartlardan dolayı sıtma hastalığında tekrar yoğun bir artış görüldü. Afyonkarahisar da II. Dünya Savaşı nın yaşandığı yıllarda sıtma hastalığının yoğun bir şekilde arttığı illerden biridir. Bu durumu Afyonkarahisar milletvekilleri dönem dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden dile getirmişler veya hazırladıkları raporlarda belirtmişlerdi. Ayrıca Afyonkarahisar yöneticileri, basını, şehrin ileri gelenleri seferber olmuş halkı bilinçlendirmeye çalışmışlardı. Ancak savaşın içindeki ekonomik şartlardan dolayı yeterli düzeyde tedbirin alınması ve sıtma hastalığı ile mücadele edilmesi çok kolay olamamıştı. Bu çalışmamızda II. Dünya Savaşı esnasında Afyonkarahisar da sıtma hastalığı ile yapılan mücadele ortaya konulmaya çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Afyonkarahisar, Sıtma, Mücadele, II. Dünya Savaşı. The struggle of malaria disease in the world and in Turkey, which is based on its historical history, is very old. In the late of Ottoman Empire, because of the ongoing wars the malaria was heavily seen among the military and civilian population, necessary measures were taken by state but that was not enough. Likewise, during the National Struggle period, the army and the civilian population were struggling intensively with malaria disease. After the proclamation of the Republic, the fight against malaria disease was taken even more seriously cand the law and the instructions were prepared. The Health Ministry has opened one of the first malaria disease fighting centers in Afyonkarahisar because of the geographical conditions and the intense appearance of the disease. After the establishment of the Republic of Turkey, by fighting this disease on a regular basis, quite managed to reduce the proportion of patients. However, in 1939, with the onset of World War II, an intense increase in malaria was seen again due to the conditions of the country. Afyonkarahisar is one of the cities where the malaria disease has increased heavily during the 2nd World War. Afyonkarahisar deputies expressed this issue in the parliament or in the reports they prepared. In addition, Afyonkarahisar executives, the press and the city s elite people tried to raise awareness. However, due to the economic conditions in the war, it was not easy to take adequate precautions and fight with the malaria. In this study, the struggle with malaria disease will be attempted to reveal in Afyonkarahisar, during World War II. Keywords: Afyonkarahisar, Malaria, Struggle, World War II 46

49 Antik Dönemlerden Günümüze Zeytinyağının Tarihçesi History of Olive Oil from Antiquity Until Today Betül BAKIR, İbrahim BAŞAĞAOĞLU *Yrd. Doç. Dr., Mimarlık Tarihi, Restorasyon. **Prof. Dr. Tıp Tarihi ve Etik. com com Dünya da Güney Asya, Güney Afrika ve özellikle Akdeniz havzasında ılıman iklimsel koşullarda üretilen zeytin, antik dönemlerden beri geleneksel yöntemlerle sıkılarak, tıbbi drog, besin, kandil yağı, yarışmalarda atletlerin vücuduna sürülen yağ gibi birçok alanda kullanılmıştır. Santorini adasında yapılan arkeolojik kazılarda yıl öncesine tarihlenen zeytin fosili ve Kuzey Afrika Sahra çölünde yıllık kalıntılar değerlendirilirse ilk çağlardan beri insanlığın kullanımında olması muhtemeldir. Kuzey Afrika dan Girit adasına getirildiği düşünülen zeytinyağı, Orta Doğu bölgesinde Hititler ve Samiler tarafından da ticareti yapılan önemli bir maddeydi. Mezopotamya dan Grek medeniyetlerine ve Roma kültüründe oldukça yoğun kullanılan tabletlerde, Eski Mısır kaynaklarında hiyerogliflerde, vazo, testi ve duvar resimlerinde görülen zeytinyağı, eski Ahid de de yer almaktadır. Anadolu da Ege, Güney-doğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde üretimi yapılan yağ, gemilerle Karadeniz ve Akdeniz deki diğer medeniyetlere ihraç edilmişti. Ege, Akdeniz ve Karadeniz kıyılarındaki kolonilerin ekonomisi ve ticareti buğday, şarap ve zeytinyağına bağlıydı. Zeytinyağının antik dönemlerdeki üretim şekli de kalitesi açısından önemliydi; ahşap çiğneme tekneleri, ezici yuvarlama taşları, değirmen taşları, vidalı ahşap presler üretim aşamasında insan gücünün kullanıldığı el aletleriydi. Romalılarda zeytinyağı, üretimine göre sınıflandırılmıştı. İlk sıkıma olie flos zeytin yağı çiçeği denmekte ve en pahalı zeytinyağı olarak satılmış, ikinci sıkım oleum sequens düşük fiyatıyla halk arasında rağbet görmüş, yere düşen cadacum kandil yağında kullanılmıştı. Türk kültüründe, İbn-i Şerif in Yâdigâr, Kitâbül Müntehab Fî t-tıb, Mehmed bin Ali nin Terceme-i Cedide fîl Havâssi l Müfrede vs. gibi bir çok tıbbi yazmalar ve kitaplarda zeytinyağı ile hazırlanmış terkibler mevcuttur. Günümüzde zeytinyağı üretimi gelenekselden fazla kopmamış, Romalılar dönemindeki gibi derecelendirilmiş, ilk sıkım, soğuk sıkım, zeytin sütü, dizyem, ikinci sıkım rafine yağ, prina yağı, posa yağı, yere düşen zeytinlerin yağı dip yağı, uzun süre yerde kalan zeytin başak zeytin olarak değerlendirilmekte ve fiyatlandırılmaktadır. Taş baskı, topukla çiğneme, presleme gibi geleneksel zeytinyağı çıkarma yöntemleri, içerdiği aflatoksin, radyoaktivite ve hijyen gibi konular açısından değerlendirilse de, fabrikalarda soğuk sıkım, kontinü üretimlerde polifenol, oleik asit sınırları sağlık açısından üretim aşamasında önem kazanmış, kanser dahil bir çok hastalığın tedavisindeki etkileri laboratuvar çalışmalarında kanıtlanmıştır. Cultivated in temperate climates in South Asia, South Africa and especially in Mediterranean basin, olive oil has been used for multiple purposes such as medicine, food, lamp oil and and body oil for athletes. Considering the years old olive fossil found in the archaeological excavations in Santorini island and the year old remains in the North African Sahara desert, it is probable that olive oil has been in the use of mankind since the ancient times. Olive oil, which is considered to have been brought to Crete from North Africa, was an important trade commodity for the Hittites and Semites in the Middle East. It is used in Mesopotamian and Greek civilisations, seen in the Roman tablets, Egyptian hieroglyphics, vases, pots, wall paintings and even mentioned in the Old Testament. In Anatolia, olive oil was cultivated in Southeast, Mediterranean and Aegean regions, which 47

50 was then exported by ships to other civilisations in Black Sea and Mediterranean shores. The economies of colonies in Mediterranean, Aegean and Black Sea shores were dependant on wheat, wine and olive oil trade. The production method of olive oil in the antiquity was important for its quality; wooden crushing basins, round-shaped crushing stones), millstones and screwed wooding pressing machines were among the tools that used human power in production. In the Roman times, olive oil was classified according to its production. First press was called olie flos (olive oil flower) and it was the most expensive product, whereas the second press oleum sequels was more popular among the masses due to its lower price. Cadacum on the floor was used as lamp oil. In Turkish culture, mixtures involving olive oil are described in numerous medical books and scriptures such as Yâdigâr, Kitâbül Müntehab Fî t-tıb of İbn-i Şerif and Terceme-i Cedide fîl Havâssi l Müfrede of Mehmed bin Ali. Today, olive oil production methods are similar to the traditional ones; it is graded like it was in the Roman era. The first press is called the cold press, olive milk, dizy, second press is called the refined oil, pomace oil, pulp oil, the oil from the olives fallen to the ground is used as caducum and the olives that remain in the ground for a long time are used as late evil olive. The pricing is made according to this gradation. Even though the traditional olive oil extraction methods like mola olearia, heel crush and pressing are evaluated in terms of hygiene, radioactivity and the aflatoxin involvement, in continuous cold press production in the factories polyphenol and oleic acid limits gained importance for health issues. Their effect on many diseases including cancer has been proven in laboratory conditions. 48

51 Osmanlı Sarayı nda Kütahyalı Bir Hekim ve Şair: Şeyhî A Physician and Poet from Kütahya in the Ottoman Palace: Sheykhi Tayyibe BARDAKÇI*, Hakan ERTİN* *İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı. tayyibe. b@gmail. com Tarihin ilk çağlarından itibaren hekimlerin sadece tıp ilmiyle değil, aynı zamanda felsefe, fizik, kimya, astronomi gibi disiplinlerin yanı sıra edebiyat ve çeşitli sanat dallarıyla da uğraştıkları bilinmektedir. Hipokrat ın hekimliğin bir sanat olduğunu ifade etmesi, Galen e göre erdemli bir hekimin filozof olması gerekliliği veya günümüzde çokça duyduğumuz Tıbbiyeden her şey çıkar, ara sıra da hekim çıkar ifadesi hekimliğin entelektüel niteliğini vurgulayarak, tıbbın başka birçok alana da kapı açtığını göstermektedir. Hekimlerin bu çok yönlülüğü Anadolu Beylikleri ve Osmanlı İmparatorluğu nun klasik çağı diyebileceğimiz yılları arasında da karşımıza çıkmaktadır. Asıl adı Yusuf Sinan olan ve Germiyan Beyliği nin merkezi Kütahya da doğan Şeyhî de bu dönemde yaşamış şairliğiyle ün yapmış hekimlerden sadece biridir. Bu çalışmada Germiyan Sultanının özel hekimiyken, Osmanlı Sarayı na davet edilerek Çelebi Mehmed i tedavi etmesiyle Osmanlı Devleti nin ilk hekimbaşı (reis-i etıbba) olabileceği iddia edilen Şeyhî nin hekimliği, yaşadığı dönemin siyasi, sosyal ve fikri hayatının yanı sıra, Osmanlılarda hâkim olan tıp anlayışıyla birlikte ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Şeyhî, Osmanlı İmparatorluğu, hekim, şair *İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı. It is known that, physicians not only deal with medicine but also disciplines such as philosophy, physics, chemistry, astronomy as well as literature and art since the ancient historical times. Hippocrates s expression of medicine is an art, Galen s statement of requirement of being a philosopher in order to be a virtuous physician or more recent Turkish expression of every profession graduates from the medical schools, occasionally the physician show that the medicine opens doors to many areas by emphasizing the intellectual nature of being a physician. This versatility of physicians is also existed in the classical age of Ottoman Empire ( ) and in the period of Anatolian Principalities. Sheykhi, whose real name is Yusuf Sinan and who was born in Kütahya, the capital of the Germiyans, is also one of the physicians who has been famous for his poetry lived during this period. While being a private physician of the Germiyan Sultan, by being invited to Ottoman Palace and treating Çelebi Mehmed, Sheykhi is claimed as being the first chief physician (reis-i etıbba) of the Ottoman State. In this study Sheykhi s practice of medicine will be discussed along with the political, social and intellectual life of the time he lived, as well as the medical understanding prevailed in the Ottomans. Keywords: Sheykhi, Ottoman Empire, physician, poet. *Istanbul University, Istanbul Medical Faculty, Department of Medical History and Ethics. 49

52 Tarihimizde Sağlık Kenti Karlovy Vary nin Yeri The History of the Health City of Karlovy Vary G. Nural BEKİROĞLU 1, Elif VATANOĞLU LUTZ 2 1 Marmara Ünversitesi, Tıp Fakültesi, Biyoistatistik Anabilim Dalı 2 Yeditepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Tıp Etiği Anabilim Dalı nural@marmara. edu. tr drvatanoglu@yahoo. com Karlovy Vary, İngilizce de Carlsbad diye anılan, Çek Cumhuriyeti nin Bohemya bölgesinde bulunan ve kaplıcalarıyla ünlü bir sağlık ve turizm kentidir. Kralın Banyosu anlamına gelen bu kaplıcalar kentini bugüne kadar Adolf Hitler, Mozart, Beethoven, Karl Marx, Sigmund Freud, Tolstoy, Rus Çarı Pedro, Stalin, Gothe gibi dünyadaki pek çok ünlü siyasi, asker, bilim adamı ya da sanatçı ziyaret etmiştir... Bunlardan biri de ulu önder Mustafa Kemal Atatürk tür. Karlovy Vary, 17. Yüzyıldan modern tıbbın hızla geliştiği ikinci dünya savaşı dönemine yani 1940 lara kadar Avrupa nın en meşhur sağlık merkezidir. Şehrin çevresini saran, yeşilin her tonuna sahip bitki örtüsü ve ormanları, dönemin doktorları için bir cazibe merkeziymiş. Birçok farklı mineral içeriğine sahip olan termal su kaynakları derece ısılara kadar çıkmakta ve tedavi kürleri içinde bu termal su kaynaklarından içilmesi salık verilmektedir. Birinci Dünya Savaşı sırasında; ağır bir böbrek hastalığı nedeniyle tehlikeli bir biçimde sağlığı bozulan ve ciddi bir şekilde hastalanan Mustafa Kemal Paşa, Çanakkale de askerlerimiz şehir olurken, Gelibolu sırtlarında İngiliz ve Fransız ları denize dökerken, canını hiçe sayarak cepheden cepheye koşmuş ve hasta haliyle hiçbirşeyi yokmuş gibi Başkomutan olarak askerimizin başında bulunmuştur. Ağırlaşan hastalalığı nedeniyle Mustafa Kemal Paşa sağlığına kavuşmak için, önce Viyana ya sonra Karlovy Vary ye gelerek yaklaşık 1 ay Carlsbad Plaza Oteli nde kalmıştır. Prof. Dr. A. Afet İnan şöyle anlatıyor : Daha o zamanlar Kemal Paşa ve 37 yaşında genç bir general. 30 Haziran Karlsbad istasyonuna gelen trenden iner Kemal Paşa, çok yorgundur, hastadır. Trablus-Bingazi deki böbrek krizleri, Balkan savaşlarının sıkıntısı, Anadolu daki harekatlardan biraz ara bulunca kendini buraya atar Muayene edilir, kendisine banyolar, çamur tedavisi ve günlük içme kürleri tavsiye edilir. Bu bir aylık kalış içinde, tam ana banyo binasının karşısında ve ünlü Grand Hotel Pupp un çaprazında iki odalı bir daire tutulur. Yanında emir eri de vardır Burada Türk dostları ile de buluşur, kadınlı-erkekli kişilik sofralar donatılır ama tedavi de tam bir disiplinle sürmektedir. Her sabah saat de şehirdeki çeşmeler dolaşılır ve emzikli ağzı olan kupalardan, dolaşarak, yürüyerek çeşitli sıcaklıklardaki maden suları içilir, aynı bizim de yaptığımız gibi Geceleri evinde geçiren Paşa, gündüz sivil kıyafetle dolaşmakta, tedaviye gitmekte, akşamları, resmi üniformasını giyip, nişanlarını takmakta ve Grand Hotel PUPP da dostları ile buluşup memleket meselelerini konuşmaktadır. Bu arada, Almanca ve Fransızca dersleri de almayı ihmal etmez ve günlüğüne 2 gün Fransızca yazar İstirahat saatlarında Fransızca Balzac okuduğunu, tahta yeni çıkan Sultan Vahdettin ile politikasının ne olacağını günlüklerine yazar (M. Kemal Atatürk ün Karlsbad Anıları-Prof. Dr. Afet İnan-Cumhuriyet kitapları) Karlovy Vary de tedavi gördüğü sürede kaynaktan çıkan şifalı sular Mustafa Kemal Paşa nın sağlığına çok iyi gelmiştir yılında Carlsbad Plaza Hotel i, Atatürk ün Karlovy Vary de ve otelde geçirdiği günlerle ilgili notların yer aldığı Atatürk le ilgili bir köşe hazırlamıştır. Ayrıca, Carlsbad Plaza Hotel in hemen bitişiğindeki 474 No lu binanın kapısına Çekler Ata mızın anısını yaşatmak üzere hoş bir plaket yerleştirmişler. Yapının hemen çaprazında bulunan Grand Hotel Pupp ta kalmak üzere planlanan bu tedavi, otelin, Atatürk ün tedavi bütçesinin çok üzerinde olan fiyatlarının, zaten kıt kanaat olan ülke bütçesine daha fazla yük getirmemesi amacıyla bu binada bir oda kiralanması suretiyle gerçekleştiği söylenmektedir. 50

53 Mustafa Kemal Paşa nın otelde kaldığı günlerde ünlü tarihçi Mgr. Kvetoslav, Mustafa Kemal Paşa ile ilgili notlarında şöyle der; Mustafa Kemal Paşa pek iştahı olan bir insan değildi. Sabah kahvaltısını az yapardı, öğlende balık, et, sebze, meyve; akşam yemeklerinde ise balık, tavuk, omlet, komposto verilirdi. Atatürk en son Karlovy Vary deki Grand Hotel Pupp İmperial da düzenlenen davete katılarak, 28 Temmuz 1918 günü trenle İstanbul a geri döndü. Mustafa Kemal Paşa bu şehirde kaldığı sürede, memleketinin durumunu daha sükûnetle düşünmeye ve çareler aramaya aynı zamanda pek çok kitap okumaya fırsat bulmuştur. Böylece siyasi ve sosyal fikirleri ile günlük anı ve düşüncelerini Osmanlıca ve Fransızca olarak kendi el yazısıyla yazdığı 6 defterden oluşan toplamda 156 sayfalık Karlsbad Hatıraları nda toplamıştır ve 5 i tamamen dolu ve 6. sının sadece ilk sayfası dolu olan hatıralarını şöyle bitirmiştir; Karlsbad da gecen günlerimin hatıratını tümüyle ve olduğu gibi bu defterlere yazamadım. Bunun iki nedeni var. Birincisi; gereği kadar yazı yazmak için yeterli zamanım olmadı. İkincisi; her düşündüğümü, her yaptığımı, yani bütün gizli düşüncelerimi (esrarı fikriyemi) ve hayatımı bu defterlere nasıl emanet edebilirdim. Hatta bu yazdıklarımı bile bir gün, ihtimal pek yakın bir günde mahvetmeyecek miyim?.. Şimdiye kadar hep böyle olduğu içindir ki yazılmış (mazbût) toplu bir hatıratım (hatırayı-mecmuam) yoktur. Bu hatıralarda Kurtuluş Savaşını ( ) en ince ayrıntılarına kadar hazırlayıp, kurgulayan Mustafa Kemal Atatürk; burada hergün düşmanı nasıl yenebileceklerinin hesaplarını yapmış, savaş taktiklerini geliştirmiştir. Ayrıca söz konusu hatıralarda; kuracağı ülkedeki sosyal yaşamı şekillendirecek inkılapları daha o tarihlerde düşündüğü, planlandığı çok net görülür. Yine kuracağı ülkedeki Türk kadınının sosyal yaşam içindeki yerini planlayarak, Türk kadının hakları ve eğitimi üzerine düşüncelerini hatıralarında açıkça belirtmiştir. Yurda döndükten sonra Mustafa Kemal Paşa Filistin deki 7. Ordu Komutanlığı na ikinci kez atanacak, Yıldırım Orduları Grubu Komutanı olacak, bu komutanlığın lağvı ardından İstanbul a gelecek, 15 Kasım ve 20 Aralık 1918 de Padişah Vahdettin le iki kez görüşecek ve 1919 Baharında da, dönüşü olmamacasına, kendi çizdiği yolda yürümeye başlayacaktır. Mustafa Kemal in daha 1919 Mayıs ında Anadolu ya giderken kafasındaki kurtuluş savaşının sınırlarını nasıl çizdiğini, öngörülerinin neler olduğunu kestiremeyebiliriz. Ancak Bandırma Vapuru nda yanında olanlardan bir hekimle, ilerideki sağlık politikasının temellerini oluşturan konuşmalar yaptığı da muhtemeldir. Dr. Refik Samsun a çıkış yolundan itibaren hep Mustafa Kemal in yanında olan - daha sonra çalışkanlığı ve dürüstlüğü nedeniyle Saydam soyadını alacaktır. - Dr. Refik ile kurtuluştan sonrasının sağlık önceliklerini, merkez- i siklet in ne olması gerektiğini tartışmış, netleştirmişler olsa gerektir. Nitekim Dr. Refik Saydam ın Sağlık Bakanlığı yaptığı dönemlerde bütün bu konuşulanların aşama aşama yaşama geçirildiğine, hemen hiçbirinin teoride bırakılmadığına tanık oluruz. Mustafa Kemal Atatürk ün sağlık politikasında koruyucu hekimlik uygulamaları ağırlıklı olmuştur. Tek tek bireylerin, hasta olduktan sonra oldukça masraflı bir biçimde tedavi edilmelerine öncelik verilmesi yerine, çok daha geniş toplum kesimlerinin oldukça düşük bütçelerle daha hastalıklar ortaya çıkmadan korunması yaklaşımı çok daha mantıklıdır kuşkusuz. Bu nedenle, genç Cumhuriyet kıt kaynaklarını tedavi edicilikten daha çok koruyucu hekimliğe seferber etmiştir. Bu son derece akılcı ve aynı zamanda gerçekçi bir sağlık politikasının yürütüldüğünü göstermektedir. Bir yandan imara yönelik çalışmalar sürdürülürken, sıtma ve verem gibi hastalıkların ortadan kaldırılmasına yönelik çabalara da hep ön planda yer verilmiştir. Cumhuriyet tarihimizin en geniş bütçelerinin, sağlığın önceliği gözetilerek ayrıldığı bu dönemde, bütün bu çalışmaların sonuçları oldukça yüz güldürücü olmuştur. Bu durumun, genç bir cumhuriyetin uluslararası planda da takdir gören ve saygı duyulan başarıları olarak kabul edildiğini eklemeliyiz. Mustafa Kemal Atatürk ün kaplıcalara ve termal su tedavisine verdiği önem, onun koruyucu tıbba verdiği önemin bir yansıması olarak kabul edilebilir. Yolu Prag a düşeceklere; döneminin emperyalist güçlerine karşı yürütülen bağımsızlık ve kurtuluş savaşını başlatan öncü düşüncelerin kısmen sentezlendiği, çağdaş bir ülke özleminin pekiştiği ve kaleme de alındığı bu küçük, huzurlu kaplıca kasabasını görmeleri önerilir. 51

54 Karlovy Vary, known as Carlsbad in English, is a well-known town with its thermal springs and tourism in the Bohemian region of the Czech Republic. Many of the famous politicians, soldiers, scientists or artists such as Adolf Hitler, Mozart, Beethoven, Karl Marx, Sigmund Freud, Tolstoy, Russian Tsar Pedro, Stalin and Gothe from around the world have visited this spa town which means King s Bath... One of them is the great leader Mustafa Kemal Atatürk. Karlovy Vary was the most famous medical center of Europe from the 17th century until to the second world war era when modern medicine developed rapidly. The surrounding plantation and forests of every tone of green around made this spa town a center of attraction for the doctors of the period. Thermal water sources, which have many different mineral contents, are heated up to degrees and it is also recommended to drink from these thermal water sources for the treatment cures. During the First World War; Mustafa Kemal Pasha, who has been severely ill and his health has been deterioted due to a severe kidney disease, had been being at the head of his soliders as a commanderin-chief; at the same time his soldiers had been dying for thier fatherland and in Gallipoli, they had been throwing the British and French soliders into the sea. Mustafa Kemal Pasha, due to his growing sickness, first came to Vienna then to Karlovy Vary for getting healthy and stayed in Carlsbad Plaza Hotel for about 1 month. Prof. Dr. A. Afet İnan notes; Kemal Pasha was a 37 year old young general. 30 June Keaml Pasha got out of the train at Karlsbad train station, he was very tired and sick. AS he found a little bit of time interval for himself after his kidney crisis in Trablus-Bingazi, the struggle of Balcan War and the maneuras in Anatolia. After his examination, he was recommended baths, mud thearpy and cures of drinking. During his one month long stay, he rented a two room apartment just acrsoo the main bath building and famous Grand Hotel Pupp. There were two soldierson duty with him. There he also met his Turkish firends, they had dinner tables consisting of people and his therapy continued with a big discipline. Every morning at o clockhe was visiting the taps in the city and just like it is done for everybody, he was drinking mineral water in different temperatures with special cups. He was stayng in his apartments at nights, he was in a casual informal outfit during the day and he was wearing his formal military uniform during the dinners at Grand Hotel PUPP when he met his friends and talked about the issues related with his country. At the same time, he took private German and French lessons; he even wrote for two days in French in his diary. He wrote in his diary that he was reading Balzac in French and what his policies wiould be about Sultan Vahdettin who newly became the Sultan. (M. Kemal Atatürk s Karlsbad Memories-Prof. Dr. Afet İnan-Cumhuriyet books) When he was cured in Karlovy Vary, the therapeutic hot springs came very well to the health of Mustafa Kemal Pasha. In 2005, Carlsbad Plaza Hotel Management decided to organize a Atatürk s corner where Atatürk s notes about the days spent at Karlovy Vary and hotel. They also placed a nice plaquet on the gate of the 474th building next to the Carlsbad Plaza Hotel to keep the memories of Atatürk. For Mustafa Kemal Paşa s cure, it was planned to stay at the Grand Hotel Pupp. Nevertless the price of the hotel, which is far above the Atatürk s treatment budget, for the sake of not purring more burden on the already scarce country budget therefore a room located just across the road of the building rented. In the days when Mustafa Kemal Pasha stayed at the hotel, famous historian Mgr. Kvetoslav notes in his notes about Mustafa Kemal Pasha; Mustafa Kemal Pasha was not a very appetite person. He had little breakfast in the morning; at noon fish, meat, vegetables, fruit and in the evening, fish, chicken, omelette and compote were served. Ataturk attended lastly a party at Grand Hotel Pupp Imperial in Karlovy Vary and returned to Istanbul on 28 July When Mustafa Kemal Pasha stayed in this spa town, he had the chance to read many books at the same time in order to think more calmly and look for remedies. Thus, he collected his political and social ideas and also daily memories and thoughts in 6 notebooks totally156 pages as Karlsbad Memories written in Ottoman and French in his own handwriting, to do this, he completed 5 notebooks as full pages and only 1 page from the 6th notebook; 52

55 I could not write all memories I had in Karlsbad totally and openly in my diaries. It has two reasons. First, I did not have enough time top write everything. Second; I did not feel secure about writing everything I thought, everything I did and all my secret agenda in these notebooks Most probably I will destroy even these diaries one day soon in the future, won t I?.. Because I always thought like this, I don t have a diary consisting of all my memories in total. Mustafa Kemal Ataturk, who organized and conducted the War of Independence ( ) to the finest details, has developed the calculations of defeating enemies and has improved his battle plans. In the Karlsbad Memories; it could be seen clearly that the shape of the social life in the country which will be built in those days are planned. Again, it could be seen that he has planned to create a place for the Turkish woman in the social life in the country, and he has made clear in his remarks about Turkish women s rights and education. After coming back, Mustafa Kemal Pasha will be appointed to the 7th Army Command in Palestine for the second time, will be the Commander of the Lightning Ordnance Group, will come to Istanbul after the lapse of this command, will meet twice with Sultan Vahdettin on 15th November and 20th December, In the Spring of 1919, he will begin to walk on his own path with the point of no return. When Mustafa Kemal went to Anatolia in May 1919, we might not predict what he thought about the independence war and its border lines of this war that he had drawn and the vision that he had got. However, in Bandırma Ferry, it is also possible that he has made many speeches which will constitute the basis of future health policy with his physician friend. Dr. Refik had always been next to Mustafa Kemal even at the Exit to Samsun - later, he will get the surname Saydam because of his hardworking and honesty. It is possible that he will be discussed and clarified with Dr Refik what will be the health priorities and the center of weight after the indenpendence. As a matter of fact, at the times when Dr. Refik Saydam was the Minister of Health, we are witnessing that all these conversations were put into practice gradually and nothing had left as a theory. In Mustafa Kemal Ataturk s health policy, preventive medicine practices have been primarily. The approach of preventing illness at a very low budget in much wider segments of society is much more reasonable rather than giving priority to individual treating costly one by one after becoming ill. For this reason, the young Republic has mobilized its scarce resources in preventive medicine rather than treatment. This shows a very rational and at the same times a realistic health policy. On the one hand, while continuing to work on reconstruction, ongoing efforts to get rid of diseases such as malaria and tuberculosis have always been ranked among the top. In this period, the big part from financial budget was paid to health system in our country history, the results of all these studies were had been pleasingly. We must add that a young republic has been recognized as an appreciated and respected success in the international arena. We must add that a young republic has been recognized as an appreciated and respected success in the international arena. The importance that Mustafa Kemal Atatürk gives to the treatment of hot springs and thermal water can be regarded as a reflection of the importance that he gave to preventive medicine. If you visit Prague one day, it is suggested to visit this small and peaceful spa town, because this town is the initiating place of the leading ideas which were partly synthesized for the Turkish independence war against the imperialist forces and the longing of a modern country which was planned and written here. 53

56 Ankara Tarihi Şengül Hamamı Özelinde Kadınlar Hamamının Mekan- Kadın İlişkisi Bağlamında Çağrıştırdıkları Üzerine Women s Hamams in the Context of Place-Gender Relation and a Historical Sample; Sengül Hamam in Ankara. Nüket ÖRNEK BÜKEN Prof. Dr. (MD, PhD) Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Tıp Etiği Anabilim Dalı Başkanı HÜ Biyoetik Merkezi Müdürü nuketbuken@hotmail. com Osmanlı-Türk Hamamı fiziksel bir yıkanma mekânı olduğu kadar çeşitli kodlar ve normlar yoluyla cinsiyetlendirilmiş temsili bir mekândır. Bu makale, toplumsal cinsiyet ile mekân arasındaki ilişkiyi konu almaktadır. Bunun için cinsiyete bağlı olarak mekânsal davranışlar incelenmektedir. Hamamlar sadece bir yıkanma yeri değil, aynı zamanda arınma yerleridir, daha ötesi sağlık, sosyal ve kültürel etkinliklerin yaşandığı, kadınların bir anlamda sosyalleştikleri mekânlardır. Her sosyokültürel ve ekonomik kesimden kadının bir araya geldiği ve sosyal/ekonomik/kültürel statü göstergelerinden, takıları ve giysileri ile birlikte kimliklerinden arınmış bir şekilde çıplak/yarı çıplak bedenleriyle sohbetler ettiği, dertleştiği, paylaşımlar yaşadığı yerlerdir oraları, yarı özel/kamusal nitelikleriyle kadınların sosyalleşme/dertleşme/ paylaşma mekânlarıdır. Ankara Ulus Anafartalar Mahallesi nde bulunan Şengül Hamamı nın 15. yüzyılın ikinci yarısında inşa edildiği tahmin ediliyor. Şengül Hamamı nda, kadın ve erkekler için ayrı kısım bulunuyor. Hamam 19. yüzyılda tadilat, 2009 yılında ise restore edildi. Eski tuğla kubbeler ve bacalar, yeni taş kaplama duvarların üstünde görülüyor. Soyunma odalarının üstünde sivri ahşap çatılı ışıklıklar yer alıyor. Kadınlar kısmının girişi, barok karakteristikleri taşıyan sivri bir çatı ile örtülü. Hamam, Avrupa Birliği tarafından Tarihi Miras Kapsamında Türkiye de örnek hamam seçildi. Bu bildiri bağlamında hem Ankara nın en eski tarihi bir hamamı gün ışığına çıkarılarak tanıtılacak hem de bu hamam özelinde kadın hamamlarının mekan- cinsiyet ilişkisi kapsamında bir değerlendirmesi yapılacaktır. Anahtar Kelimeler: Şengül hamamı, toplumsal cinsiyet, mekan, Ankara This paper is about the relation between gender and space. For this purpose spatial behaviors related with gender are examined. As much as being a physical bathing space, the Ottoman-Turkish hammam is a representational space which is sexualized through various codes and norms. Hamams are not only a bathing place, but also places of worship and mental and bodily refinement. Furthermore, hamams are places where health, social and cultural activities are experienced and where women are socializing in a meaningful way. This article was not represented visually the Ottoman-Turkish hammam as a space of sexuality, aimed to examine the hammam in terms of space and gender. Beyond its traditional bathing function they are the places where women from every socio-cultural and economic sphere come together and are cleared of signs of social / economic / cultural status, of charms and clothes, and of their identities. They are conversations with naked / half-naked bodies, places where they have trouble sharing. It is the socialization / commiseration / sharing trouble place of women with their semi-private / public qualities. It is estimated that sengul hamam, located in Ankara Ulus Anafartalar Mahallesi, was built in the second half of the 15th century. There is a separate section for women and men in hamam of Sengul. It was first restored in the 19th century and second restored in The old brick dome and chimneys are seen above 54

57 the new stone-faced walls. The locker rooms have sharp wooden roofed skylights. The entrance of the women section is covered with a pointed roof with baroque characteristics. By the European Union, Context of Historical Heritage, It has been selected sample hammam in Turkey. In the context of this declaration firstly a hammam in Ankara, Sengul Hamamı, is presented as a changing space where women negotiate their status, social positions and safety in an urban environment. And, then both the oldest historical bath in Ankara will be introduced to the daylight and an evaluation will be made in the context of place-gender relation of women s hammams in this sample Key Worlds: hamam of Sengul, gender, place, Ankara 55

58 Sağlık Kurumlarında Yönetimin Tarihi ve Alanın Geliştirilmesine Yönelik Öneriler Brief History of Healthcare Management and Suggestions for Development of the Field Muhammet Fatih CANBAZ 1, Enver Samet ÖZKAL 2 Öğr. Gör Afyon Kocatepe Üniversitesi - ASYO Sağlık Yönetimi Bölümü - canbaz@aku. edu. tr Okt. - Afyon Kocatepe Üniversitesi - ASYO Sağlık Yönetimi Bölümü enverozkal@aku. edu. tr 20. yüzyılda bilimsel bir çalışma alanı olarak benimsenen yönetim alanı sadece işletmecilik anlayışı ile kısıtlı kalmamış hayatımızın her alanında etkisi hissedilen önemli bir kavram haline gelmiştir. Tarihte her zaman ve her işte bir yöneten ve yönetilen ilişkisi olagelmiştir. Yöneticilik mesleği esasen çok eskilere dayanmakla beraber bilim olarak kabul edilişi henüz geçtiğimiz yüzyılda dayanmaktadır. Tarihteki ilk sistemli hastane olarak kabul edebileceğimiz Gevher Nesibe Şifahanesinde de yönetici bir grubun varlığı yadsınamaz gerçektir (Kara, 2017). Genelde hastane dediğimizde doktor ve hemşireler akla gelen ilk çalışanlar olmakla birlikte sağlık yöneticileri gizli kariyere sahip bireyler olarak görevlerini ifa etmektedirler. Günümüzde ise sağlık yönetimi veya sağlık kurumları yöneticiliği olarak kavramsallaşan önlisans ve lisans programları sağlık ekonomisinin ve yönetiminin önem kazanması vesilesiyle giderek daha da ilgi duyulan alanlar olmuştur. Sağlık yönetimi eğitimi Türkiye de henüz erken aşama dönemini yaşamakla beraber dünya literatürüne bakıldığında Sağlık yönetiminin resmî tarihi 18. yüzyıl başlarına kadar dayanmaktadır. Bu çalışmada amacımız, tıp tarihi incelemelerinde kendine çok yer edinemeyen sağlık kurumları yöneticiliği mesleğinin gelişimi hakkında genel bir tarihçe vererek bu hususta mesleğin çekici hale getirilmesi adına yapılması gerekenler mütalaa etmektir. Çalışmamızın benzer çalışmalara kaynaklık ederek alana katkı sağlaması umulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Sağlık Yönetimi Tarihi, Sağlık Yönetimi, Sağlık Kurumları Yöneticiliği, Sağlık İdaresi The management science, which was accepted as a scientific study field in the 20th century, has not only been limited to business management but also become an important concept that is felt in every area of our life. Similar to today, in the past, there has been a manager and subordinate relationship in every business. In fact, the management is a very old profession, but acceptance as science is based on the century we have just passed. The presence of the executive group is also a fact in Gevher Nesibe Şifahanes which we can accept as the first systematic hospital in history (Kara, 2017). Doctors and nurses usually come to mind when referring to hospital staff, but with it, the healthcare institution managers perform their duties in hospitals with hidden careers. Today, university programs opened under the name of healthcare management or Management of Healthcare Institutions are becoming increasingly popular because of the importance of the health economy and the management. Healthcare management education in Turkey while living still at an early stage, the official history of healthcare management in the world lasts until the beginning of the 18th century. The porpuse of this study is to give a brief history about the development of healthcare management, which can not take much place in the studies of medical history, and to discuss what should be done in order to make this profession more attractive. It is hoped that this study will contribute to the field by providing similar studies. Keywords: History of Healthcare Management, Healthcare Management, Management of Healthcare Institutions, Health Administration 56

59 Türklerde Vakıf Sitemi ve Önemi The System of Waqf and Its Importance in Turks Gönül GÜREŞSEVER CANTAY 1 Prof:Dr. Gönül Güreşsever Cantay, İstanbul, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, fen-ede. Fak. Sanat tarihi Bölümü emekli öğretim üyesi g. cantay@hotmail. com Bu çalışma içeriğinde, genel olarak vakıf sistemi tanıtılarak, geçmişteki Türk devletlerinde nasıl işlerlik kazandığı üzerinde durularak, Türkiye Cumhuriyeti devletimizde sistemin nasıl yasaya bağlı kurum halinde yaşatıldığı belirlenecektir. Vakıf sisteminin önemli belgeleri olan vakfiyeler kısaca özellikleriyle belirlenerek, günümüzde bilimsel çalışmalarda ve onarımlardaki önemi örneklenecektir. In this study, by generally presenting the system of waqf and by regarding how it has gained function on Turkish States of the past, it will be determined how it has been continued as a foundation connected to the law of Republic of Turkey. The waqfeyas, the important documents of waqf system, will be shortly identified by its properties and will be given examples of its importance on recent scientific researches and also restoration applications. 57

60 Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu nun Türk Tıp Tarihi ve Deontoloji Bilimine Katkıları The Turkish Medical History of Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu and His Contributions to Deontology Gönül GÜREŞSEVER CANTAY Prof:Dr. Gönül Güreşsever Cantay, İstanbul, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, fen-ede. Fak. Sanat tarihi Bölümü emekli öğretim üyesi. g. com Bu çalışma, Prof:Dr. Bedi Nuri Şehsuvaroğlu nun, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi nde, 1933 yılından beri öğrencilik, uzmanlık, mezuniyetle birlikte Sağlık bakanlığı çalışma hayatı, sonrasında İstanbul Tıp Fakültesi ndeki öğretim üyeliği serüveni içinde, Tıp Tarihi ve Deontoloji Kürsüsü nde hocalık, yayın hayatı ve hazırladığı bilimsel çalışmaları kadar, sağladığı kurumsallaşma ve oluşturduğu enstitisyonel metod ile ortaya koyduğu çalışmalar dikkate alınarak, geleceğe hazırlanacak personel seçimi, çalışma yöntem ve sürekliliği gibi, günümüz yeni kuşak bilim hayatına atılmış veya atılmayı düşünenlere örnek olacağı düşüncesiyle hazırlanmıştır. This study was prepared by informing about Prof. Dr. Bedi Nuri Şehsuvaroğlu s studentship years in 1933s, his expertise in medicine, his working life after graduation, later his association in İstanbul Medical Faculty as a professor in The Medical History and Deontology Chair, his publishing life and his scientific researches, also by considering his works of the success of institutionalizing and forming institutional method, his choice of personnel preparing for the future and his way of working and continuity, for giving a proper example for the new generation who has already started or thinks to get in today s scientific platforms. 58

61 Dr. Med. RIZA REMZİ REMAN IN Kaplıca Bilgileri The Thermal Bath Knowledge of Dr. Med. RIZA REMZİ REMAN Gönül GÜREŞSEVER CANTAY Prof:Dr. Gönül Güreşsever Cantay, İstanbul, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, fen-ede. Fak. Sanat tarihi Bölümü emekli öğretim üyesi. g. com ÖZET Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay Kitapları arasında no ile yer alan ve Yazarın hocasına Saygılarmla Dr. M. Reman imzası ile vermiş olduğunu kitabın kabı üzerindeki kendi el yazısın notundan anlaşılan KAPLICA BİLGİLERİ kitabı, Bursa Yeni basımevi basım yeri ile Bursa da 1937 yılında basılmıştır. Bu eserin özelliği, soru ve sorulara verilecek cevaplar olarak ve o yıllarda mevcut olup işletilen bir kaç kaplıcadan istifade etmeleri için hastaları bilgilendirmek üzere hazırlanmış olması, gene halkın anlayacağı bir Türkçe ile yazılmış olmasıyla önemli olmaktadır. Dr. Med. Rıza. R. Reman ı bu çalışmasıyla ve hekim olarak kaplıca tedavisinde kullandığı tavsiye bilgileriyle tanımaya çalışacağız. The book called The Thermal Bath Knowledge which was taken place between Ord. Prof. Dr. Fahrettin Gökay s books as the number 1842 and was given by the writer to his professor with the signature of Best Regards Dr. M. Reman, was published in Bursa by Bursa Yeni Basımevi in This book which contains the questions and the answers about some of the thermal baths, managed in those years, was prepared to inform the patients for visiting there for their own good and also has an importance of written in a very comprehensible Turkish. We will try to know Dr. Med. Rıza Reman by this study of him and also his advices on thermal bath treatments as a medical doctor. 59

62 Historical Debates about Authorship of Physiologus and Geminis Tamar CHACHIBAIA, MD. PhD. Associate Professor. Department of Social and Behavior Sciences. D. Tvildiani Medical University. Tbilisi Georgia Khetevan XITARISHVILI Georgian Manuscripts Scientific Research Institute, Marina KHANJALIASHVILI Telavi Pedagogical University, Department of History and Linguistics The Georgian manuscript Shatberdi Codex was copied in 973 under the supervision of the monk John at the Georgian monastery of Shatberdi (nowdays north-eastern Turkey). It was discovered in 1888 and published in 1890 by the Georgian scholar Eqvtime Takhaishvili. The Shatberdi Codex is comprised of various scholarly chapters. Physiologus and De Gemmis are translated in Latin and the true author of the original Greek Physiologus is unknown, although during the Middle Ages, the Greek and Latin versions were attributed to several writers of the Christian Church, such as Epiphanius, Basil of Caesarea, also called Saint Basil the Great ( ), who was the Greek bishop of Caesarea Mazaca in Cappadocia, Asia Minor modern-day Turkey. Physiologus is translated as the naturalist, but this title is deceptive. The work has no title, and it has been called that because it begins by stating The Physiologist, who wrote these. The primary purpose of the author of the Physiologus was not to describe the actual behaviour of different species, but to present their properties, such as: physical aspects, habits, traits, assumed qualities and defaults, usually fantastical ones, to serve as moral or religious symbols. The natural world was used to explain the parables and teachings of the Bible and especially the Old Testament. In Geminis is described some healing features of precious and semi-precious minerals. Manuscript represents interest due to possibility of restoration original Greek version, which was lost and only Latin translation survived. Authorship of Physiologus and Geminis also represents major interest among scholars to be determined. 60

63 Osmanlı dan Günümüze Türkiye Coğrafyasında Yabancı Doktorların Çalışma Hakkı ve İzni The Right to Work and Work Permit of Foreign Medical Doctors in the Turkish Geography from the Ottomans till now Kazım ÇINAR 1 Araştırma Görevlisi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Özel Hukuk Anabilim Dalı kazimcinar2@gmail. com Hekimlik (tıp doktorluğu) mesleği günümüzde olduğu kadar geçmiş dönemlerde de kutsallık atfedilen ve değer verilen mesleklerin başında gelmiştir. Zira insanın bir takım sebeplerle yaşadığı fiziki ve mental rahatsızlıkların önüne geçilmesi, bu mesleği icra edenlere doğrudan saygı ve minnettarlık hissini harekete geçirmektedir. Bununla birlikte toplumun sağlıklı gelişimi için birinci dereceden öneme sahip bu mesleğin icrası günümüz toplumlarında, en basit ifadesiyle, devletin verdiği izin ve icazet ile yapılabilmektedir. Bu meslek üzerinde egemen otoritenin denetim yetkisi eskiden beri kabul görmüş ve uygulanmıştır. Toplum sağlığının iyi eğitim almadan bu sıfatı kazanmış kişilerce ya da kötü niyetli icracılarla riske edilmemesi gibi çeşitli sebeplerle Türkiye de Türk vatandaşı olmayan kişiler tarafından doktorluk mesleğinin icra edilmesi Cumhuriyet Dönemi nden sonra yasaklanmıştı. Esasen dünya devletlerini, bu çerçevede, göçmenlerin doktorluk mesleği yapmasına izin veren ülkeler ve doktorluk mesleğini yabancı göçmenlerin yapmasına izin vermeyen ülkeler olarak ikili bir ayrıma tabi tutmak aynı grup içerisinde yer alan ülke uygulamalarında farklılıklar bulunmasına karşın- mümkündür tarihli Tababet ve Şuabatı San atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun un eski birinci maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde tababet icra ve her hangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için Türkiye Darülfünunu Tıp Fakültesinden diploma sahibi olmak ve Türk bulunmak şarttır. Ancak 2011 yılında 663 sayılı KHK madde 58 uyarınca, Tababet Kanunu nun 4. maddesindeki Türk hekimlerinin ifadesi hekimlerin şeklinde değiştirilmiştir. Sonrasında ise Yabancı Sağlık Meslek Mensuplarının Türkiye de Özel Sağlık Kuruluşlarında Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik çıkarılmış, buna göre, yabancı sağlık meslek mensubu belirli şartları yerine getirmek suretiyle çalışma izni alma ve mesleği icra etme hakkı kazanmıştır. Sadece vatandaşlara hekimlik mesleğini icra etme yetkisinin verilmesi esasen Lozan Anlaşması öncesinde de tartışma konularından biri idi. Özellikle kapitülasyonlar kapsamında yabancı doktorlar belirli şartlarda Osmanlı coğrafyasında hekimlik mesleğini yapabiliyorlardı. Yabancıların Osmanlı Devleti nde doktorluk yapabilmeleri 11 Ekim 1861 yılında çıkarılan Memâlik-i Mahrusa-i Şahanede Tababeti Belediye İcrasına Dair Nizamname ile düzenlenmiştir. Kapitülasyonların verdiği ayrıcalığın yanı sıra yabancı devletlerin bu konuda Osmanlı ya baskı yapmasında çeşitli gerekçeler öne sürülmekteydi. Bu çalışmada da son dönem Osmanlı sisteminde yabancı tebadan kişilerin Osmanlı coğrafyasında doktorluk yapabilme şartları, Cumhuriyet dönemi uygulaması, bu iki dönem arasındaki tarihsel süreç ve nihai olarak 2011 değişikliği sonrası yabancıların Türkiye de hekimlik yapabilmesi, bunun şartları ve çalışma izni alma süreci ele alınacaktır. Medical profession had been one of the jobs that were attributed to holiness and highly valued in the past as much as it is today. Prevention of the physical and mental disturbances in which a person lived for a certain reason has been directing the feeling of respect and gratitude to those who practice this profession. However, this profession, which has a first degree pre-requisite for the healthy development of the society, can be done by the permission and authorization of states in today s societies. The audit of the sovereign authority over the profession has long been accepted and practiced. The practice of medical profession by non-turkish citizen in Turkey prohibited after the Republic Period because of some reasons including the non-risking community health by practicing of those who have earned 61

64 this title without good education or malicious agents. In fact, states might be divided into two as those who permit foreign medical doctors to be able practice in their territories and those who don t though there are some differences between the countries which are in the same category. According to the former first article of 1928 Law on the Practice of Medicine and Subsidiary Professions, In order to be able to practice medicine and treat a patient in any way in the Republic of Turkey, it is a must to have a diploma from Turkish Darulfünun Medicine Faculty and be a Turk. However, with the Article 58 of the Statutory Decree of Law No. 663 in 2011, the term of Turkish doctors was changed. Thereafter The By-law on Working Principles and Procedures in the Foreign Health Professionals Special Health Organization in Turkey was regulated, and accordingly foreign health practicers had the right to receive work permits and to practice their profession by fulfilling certain conditions. That the right to profession of medicine is only given to the citizens was one of the controversial issues. Especially within the context of capitulations of Western countries, the foreign medical doctors could practice their profession in the Ottoman geography in certain conditions. The latter issue had regulated by the Regulation on the Practice of Medicine in Memalik-i Mahrusa-i Şahane (a. k. a Ottoman Empire). Beside the privilege given by capitulations, various reasons were put forward by states to pressure the Ottoman Empire in this regard. In this study, the conditions for foreigners to be a doctor in Ottoman geography in the late Ottoman Period, the implementation in the Republic Era, the historical process between the two and finally the current legal framework with the 2011 changes in Turkey, will be examined. 62

65 XV. Yüzyıl Osmanlı Hekimlerinden Kütahya lı Hekim Sinan; Su ve İklim Koşullarına İlişkin Görüşleriyle, Çevre Sağlığı Sorunlarına Neler Söylüyor? XV. Century Ottoman Period Kutahya s Physician Hekim Sinan s Views of Water and Climate Conditions and about Environmental Health Problems? Nuriye DEĞİRMEN *Yrd. Doç. Dr. Dumlupınar Üniversitesi, Kütahya Sağlık Yüksekokulu, Ebelik Bölümü, nuriye. degirmen@dpu. edu. tr İklim koşullarındaki değişiklikler ve su sorunları günümüzde tüm Dünya nın çözmeye çalıştığı ve yönetimler, ekonomi ve sağlık organizasyonları tarafından yeni uygulamaların tartışıldığı çevre sağlığı konu alanlarının başında gelmektedir. Geçmişten günümüze ulaşan tıp uygulamaları günümüz sağlık sorunlarına yön verir ancak tarihimizde yaşamış hekimlerin bilgileri gün yüzüne çıkmayı beklemektedir. XV. yüzyıl Osmanlı hekimlerinden Kütahya lı Hekim Sinan, Şair Şeyhi olarak da bilinmektedir. Germiyan beyi II. Yakup Beyin hekimi ve ayrıca Çelebi Sultan Mehmet Han ın Hekim Başı sı olarak hizmet etmiş, tıp alanında maharetli bir hekimdir. Kenzül Menafi Fi Ahvalil Emzice Vet Tabayi (Tabiatın Yaratılışındaki Faydalı Sırlar Hazinesi) adlı eserin bu hekime ait olup olmadığına dair çeşitli görüşler bulunmakla birlikte genel kanı olarak ona ait olduğu yönünde görüşler birleşmektedir. Eser Kütahya Vahit Paşa yazma eserler Kütüphanesinde olup, 2011 yılında Ali Günhan tarafından günümüz Türkçesinde tercüme edilip, Kütahya Belediyesi tarafından yayınlanmıştır. Bu eserdeki başlıklar içerisinde su ve iklim koşullarına şiir diliyle değinen Hekim Sinan her bir su çeşidi ve iklim koşulunda hangi rahatsızlıkların yaşanabileceğini ve bu sorunları çözmek için ne yapılacağına dair önerilerde bulunmuştur. Bu bildiride; Hekim Sinan ın su ve iklim koşulları, yaşanabilecek sorunlar ve çözüm önerileri ile günümüz modern tıp bilimi gelişmeleri ışığında çevre-insan-sağlık kavramları çerçevesinde çevre sağlığına değinilerek, hekimin bu konuda bize neler söylediği değerlendirilmeye çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Hekim Sinan, Su, İklim Koşulları, Sağlık Changes in climate conditions and water problems that the whole world is trying to solve today. New practices are being discussed by governments, economi and health organizations. This problem is at the forefront of environmental health issues. Medical practices in the past lead to today s health problems but the informations of the doctors who lived in our history is expected to come on the agenda. XV. Century Ottoman Period Kutahya s Physician Hekim Sinan is known as Poet Şeyhi. He is II. Yakup Bey s physician. II. Yakup Bey is the Minister of Germiyanogulları Beyligi and Çelebi Sultan Mehmet Han s chief physician. He is a skilled in medicine. Kenzül Menafi Fi Ahvalil Emzice Vet Tabayi (Useful Secrets of Nature Creation Treasure) book that there are various opinions about whether this physician s book. This book is in Kütahya Vahit Pasha Library. Ali Günhan translated to Turkish in There are also the headings in this book include water and climate conditions. This book is written in poetry. He has written about each kind of water and the climate condition what disturbances may be experienced, have made suggestions on what to do to solve these problems. İn this article; will be discussed this physician s views on water and climate condition, his suggestions on what to do to solve these problems. And will be discussed environmental health within environmenthuman-health concepts in modern medical knowledge developments. And what this doctor says to us in this concepts. Key Words: Hekim Sinan, Water, Climate Conditions, Health 63

66 Türkiye de Aktarlık Geleneği: Dünü Bugünü Herbalist Custom in Turkey: From Past To Today Nuriye DEĞİRMEN Yrd. Doç. Dr. Dumlupınar Üniversitesi Kütahya Sağlık Yüksekokulu Ebelik Bölümü nuriye. edu. tr Aktarlık ilaç yapımında kullanılan hayvansal, bitkisel ve madensel maddeleri satan esnaftır ve folklorik tıbbın önemli bir parçasıdır. Anadolu da yaşamış, Yunan, Roma, Hitit, Mezopotamya uygarlıklarında ve Eski Türklerde doğada bulunan maddelerden ilaç yapımı gerçekleştirilmekteydi. Anadolu Selçuklu döneminde aktarlık vardı. XII. ve XIII. yüzyıllarda Anadolu da aktarlar drog satımı yaparken, Osmanlı döneminde eczaneye benzer olarak hizmet vermiş, 1885 Ecza Tüccaranı Hakkındaki Nizamname de aktar, sanayi ve eczacılığa ait ilaç ve kimyasal maddeleri toptan satan esnaf olarak tanımlanmıştır lı yıllarda sentetik ilaç sanayiinin gelişmesi sonucu bitkisel ilaçlar itibarını yitirmiş, 1960 lı yıllarda ilaçların toksisitesi anlaşılmaya başlamış, 1980 li yıllarda doğaya yöneliş hızlanmış, tamamlayıcı tıbba ilgi artmış, ekonomik kaygılar, bitkilerin halk arasında kullanılıyor olması ve kanıtlanmış olması geleneksel aktarlık sisteminin yeni tartışmalarla gündeme gelmesine ve yeni düzenlemelerin yapılmasına neden olmuştur. Sağlık Bakanlığı nın 2016 da Aktarlar, Baharatçılar ve Benzeri Dükkanlar konulu genelgesinde; aktar, baharatçılar ve benzeri dükkanların sağlık, hijyen kurallarına uygunluğunun usul ve esasları belirlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütünün raporunda dünya nüfusunun %65-80 inin sentetik ilaçları istemediği, ¾ ünün geleneksel ilaçlara güvendiği belirtilmiştir. Türkiyede bitki yetiştiriciliğinin geliştirilmesine, kültürünün teşvik edilmesine, kalite, güvenilirlik çalışmalarına, insanların bilinçlendirilmesine ve bilgilendirilmesine, etken madde çalışmalarına, ekonomimize kazandırılmasına, hastaların istismar edilmemesine, aktarlığın eğitimle ilerletilmesine gereksinim vardır. Aktarlık, tıbbi ilaçların keşfinde temel ve öncüdür, ilaçların çeşit ve sayısının artırılması bakımından önemlidir. Anahtar kelimeler: Aktarlık, Folklorik Tıp, Sağlık, Kültür Herbalist is a tradesman selling substances made from animal, plant, mine and used in making medicine, and it is an important part of folkloric medicine. It was a custom to make medicine from the substances available in nature in the civilizations of Greek, Roman, Hittite and Mesopotamia having lived in Anatolia and also in the old Turkish. Herbalism was seen in the period of Anatolian Seljuk as well. When herbalists sold drug in Anatolia in twelfth and thirteenth centuries, they functioned as pharmacist in the Ottoman Period. Than ıt is stated in the 1885 Charter for Pharmacist that he is a tradesman selling industrial drugs and pharmaceuticals as wholesale. Phytochemicals lost their fame in 1940s, as a result of development of synthetic drug industry. Toxicity of the drugs was recognized in 1960s, then tendency of nature increased in 1980s, and interest in complementary medicine scaled up. Besides, economical worries, common-usage and approval of herbs in the society caused the system of herbalism to come to the fore with new discussions and to make regulations. The hygiene and healt fundamentals of herbalist s and spice store etc. were determined in the the notice of the Ministry of Health, whose topic is related to the herbalist s, spice-seller s and similiar stores in It was indicated in the report of WHO that % of the world population did not prefer using synthetic drugs, and ¾ of it trusts traditional ones. It is a need in Turkey to develop plant growing, to foster the culture of that approach, to give importance to quality, stability and active substances, to inform and raise awareness, contribute to the economy, not to explotate patients, improving herbalism via training. Herbalism is the fundamental and pioneer in the the discovery of pharmaceuticals. Also, they are crucial in terms of increasing the number and sort of them. Key Words: Herbalism, Folkloric Medicine, Health, Culture 64

67 Anadolu da Yapılan Etnobotanik Çalışmalarının Tıp Tarihi Açısından Değerlendirilmesi Evaluation of Ethnobotany Studies in Anatolia from the Point of the History of Medicine Müge DEMİR* Yrd. Doç. Dr. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Rektörlük binası asma kat, Sıhhiye Ankara : mdemir@hacettepe. edu. tr, mydere@gmail. com Etnobotanik çalışmaları biyoloji, antropoloji ve eczacılık gibi birçok bilim dalının ilgi alanlarından biridir. Etnobotanik dar alanda halkın herhangi bir amaçla kullandığı bitki bilgisi olarak tanımlanabilirken günümüzde bu bitkilerin niçin kullanıldığı ve yetiştiği ortam şartlarının belirlenmesi konularına da odaklanmış olup daha geniş bir alanda var olmaktadır. Temelde insanın bitkilerle ilişkisini çok boyutlu ve sistematik olarak inceleyen bilim dalıdır. Saha çalışmalarında araştırmacılar kullanılan bitkileri, kullanım amaçlarını, kullanım biçimlerini birinci elden araştırıp kendi perspektiflerinden değerlendirmektedir. Pek çok medeniyetin beşiği olan Anadolu da yapılmış pek çok etnobotanik çalışması bulunmaktadır. Bu bildiri ile amaçlanan ulusal tez merkezinde etnobotanik anahtar kelimesi ile tarama yapıldığında bulunan 113 lisansüstü tez çalışmasından, tam metnine ulaşılabilen tüm etnobotanik çalışmalarını tıp tarihi bakış açısı ile yeniden değerlendirmektir. Ethnobotany studies are one of the interests of many sciences such as biology, anthropology and pharmacy. The ethnobotany can be defined as the plant information that the public uses for any purpose, but nowadays there is a wider definition which is also focusing on why these plants are used and the environmental conditions of the plants. It is a science that studies human relation to plants in a multi-dimensional and systematic way. In the field, researchers investigate the usage of the plants, their usage purposes, their usage patterns and evaluate them from their scientific perspectives. There are many ethnobotany studies in Anatolia which is the home of the many civilizations. In this paper, all ethnobotanical studies (113 graduate theses) screened by ethnobotanical key word that can be reached to the full text from the national thesis center, will be reevaluated from a medical history point of view. 65

68 Doçent Doktor Mustafa Karatepe ( ) Associate Professor Mustafa Karatepe, MD, PhD ( ) Mehmet DEMİRCİ, Sibel ÖNER YALÇIN 1 Araştırma Görevlisi, Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, dr_mehmet23@hotmail. com 2 Öğretim Görevlisi Doktor, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü, sibelemreduygu@gmail. com Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç Dr Mustafa Karatepe nin yaşamı genç yaşta sona ermiş ve bu durum hem bünyesinde çalıştığı eğitim kurumu hem de mensubu bulunduğu disiplin açısından önemli bir kayıp olmuştur. Verimli çalışmalarını çevresiyle kurduğu sıcak ilişkiler içinde yürüten Karatepe, kendisini tanıyan herkes tarafından saygıyla ve özlemle anılmaktadır. Bu bildiri, kurucu öğretim üyesi olduğu birimde görev yapan anısına bağlı öğretim elemanlarının oluşturma arzusu ve hazırlığı içinde olduğu Karatepe nin yaşam öyküsünü, eserlerini ve hakkında yazılanları kapsayacak hacimli bir çalışmanın ön ürünü niteliğini taşımaktadır. Early death of Mustafa Karatepe has been a significant missing for both his institution Pamukkale University Medical School and Turkish academic community of medical ethics and history of medicine that he was a reputable member. Dr Karatepe was a capable academic staff and a good friend, he is mentioned with respect and longing by everyone who knows him. This paper is prepared by his successors working at the department he had been established. It can be considered as a first step of a large-scale publication; the authors intend and work to edit a book in the memoriam of Dr Karatepe that contains his all works, his biography and writings regarding him. 66

69 Türk Tabipleri Birliği Tarihine Genel Bir Bakış An Overview of the History of Turkish Medical Association Mehmet DEMİRCİ 1, Serap ŞAHİNOĞLU 2 1) Pamukkale Ü. Tıp Fak. Tıp Tarihi ve Etik AD, Doktora öğrencisi 2)Ankara Ü. Tıp Fak. Tıp Tarihi ve Etik AD, Öğretim üyesi serapsahinoglu@yahoo.co.uk Örgütlenme gereksinimi, tarih boyunca insanlar arasında, belli amaçları gerçekleştirmeğe ve ihtiyaçları gidermeye yönelik olarak ortaya çıkmıştır. Mesleki örgütlenmenin ortaya çıkışı da sosyal hayatın doğal ve zorunlu bir sonucudur. Meslek örgütleri, temelde, ilgili mesleğin üyelerinin ortak gereksinimlerini karşılamak ve ortak çıkarlarını korumak için etkinlik gösteren organizasyonlardır. Meslek örgütleri kamu yararını da göz önünde bulundurarak mesleğin en iyi şekilde yapılmasını sağlamaya çalışır. Alanyazında, Osmanlıda ve Cumhuriyet in ilanından sonra, hekimlerin değişik amaçlarla çok sayıda cemiyet kurarak örgütlendiklerini görülmektedir. Etibba odaları ise 1928 yılında Tababet ve Şuabatı San atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun ile kurulmuş ve yapısı berlilenmiş mesleki bir örgüttür yılında 6023 sayılı kanun ile yeniden düzenlenerek Türk Tabipleri Birliği (TTB) kurulmuştur. Bu çalışmada, kuruluşundan bugüne TTB tarihine ilişkin belgeler ve kaynaklar değerlendirilerek Türk tıp tarihinde TTB nin yeri yorumlanarak ve sunulacaktır. Throughout the history, the necessity of organizing has emerged among people to achieve certain goals and meet certain needs. The emergence of professional organizing is also a natural and necessary result of social life. Professional organizations are those that basically aim at meeting the common needs of the members of a profession and protecting their common interests. Professional organizations try to ensure that a profession is performed in the best possible way by considering the public interest. The related literature indicates that physicians became organized by establishing a large number of associations with different purposes at the period of Ottoman Empire and after the proclamation of the Republic. Etibba odaları (chambers of medicine) are the professional organizations that were established and structured in line with the law of Tababet ve Şuabatı San atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun (The law about the way of performing arts of medicine and sub branch) in Chambers of medicine were reorganized and Turkish Medical Association (TTB) was established according to the Law No in In this study, the documents and resources related to the history of TTB will be addressed, and the place of the TTB in the history of Turkish medicine will be discussed and presented based on these related resources. 67

70 Batılı Bilim İnsanları nın Gözünden Türk İslam Tıbbı na Bir Bakış A View from Eyes of Western Scientists upon Turkish-Islamic Medicine Sefa DEREKÖY * *Prof. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Tıbbi Etik AD Başkan V., Çanakkale. sefaderekoy@gmail. com Yayın hakkına TUBİTAK ın sahip olduğu, yılları arasında 19 kez basılan ve bilimin öncü kişilerini konu alan bir kitapta, hiçbir Türk-İslam bilginine yer verilmediği gibi; Milat tan önce 192 de vefat etmiş İskenderiye li Eratosthenes ile 1452 de doğmuş Leonardo da Vinci arasında da hiçbir bilim adamından söz edilmemiştir. Halbuki artık Batı da bile geleneksel olarak öne çıkarılan ve Copernicus-Galileo-Newton üçlüsü ile başlatılan Bilim Devrimi nin klasik anlatımı tepkiyle karşılanmaktadır. ABD Columbia Üniversitesi nden George Saliba nın vurguladığı gibi, Batı Rönesans ve Modern Bilim in ruhunun Copernicus in çalışmaları ile kristalleştiği varsayılıyorsa; o halde Modern Bilim in Türk-İslam Dünyası nda yüzyıllar önce kurulmuş olduğu kanaatine varabiliriz. Astronom ve din adamı olan Copernicus in aynı zamanda da bir tıp hekimi olduğu ortaya çıkmıştır. Son yıllarda yayınlanan bir makalede, Copernicus in 1500 lerde tıp eğitimi aldığı Padua Tıp Okulu nda İbn Sina nın eserlerinin okutulduğu ve ünlü astronomun reçetelerinde İbn Sina nın kullandığı ilaçlara yer verdiği görülmektedir. Literatürde İngilizce yayınlanan pek çok makalede Türk İslam Tıbbı nın Batı Tıp Okulu na büyük katkılar sağladığı itiraf edilmektedir. Buna karşılık 1665 lerde bir İngiliz hekim, cadılık ve büyücülükle ilgili yayınladığı tezinde, bitlerin çocukların baş ağrılarına ve ateşli hastalıklarına sağladıkları yararlardan söz etmektedir. Bu çalışmamızda, başta bilim tarihçisi George Sarton olmak üzere tıp tarihçisi Jacalyn Duffin gibi bazı Batı lı bilim insanların bakış açılarından Türk-İslam hekimlerinin sunduğu katkılar ele alınacaktır. Bu gerçeklerin ışığında ülkemizde yeniden bir bilim tarihi yazım seferberliği düzenlenmelidir. Genç nesillerin bu kıymetli mazinin temelinde ileriye güvenle bakışının sağlanması gerekmektedir. Karşılaştırmalı tarih bakışı bu amaca hizmet edecektir. Anahtar Kelimeler: Türk-İslam tıp tarihi, Türk-İslam hekimleri, Batılı bilim insanları, Bilim tarihindeki önyargılar. *Prof. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Tıbbi Etik AD Başkan V., Çanakkale. As no Turkish-Islamic scientists were included in a book whose right of printing belongs to TUBİTAK and published for 19th times between the years 1995 and 2003, any scientists were not mentioned yet between Eratosthenes of Alexandria died in 192 BC and Leonardo da Vinci born in However the classic highlighted expression of Scientific Revolution started with the trio Copernicus-Galileo-Newton has been met with reaction even in the West. As George Saliba from Columbia University of US emphasized, if the spirit of Western Renaissance and modern science was assumed to be cristallized with the studies of Copernicus, then we are convinced that modern science had been founded in Islamic World centuries ago. It was revealed that Copernicus, an astronomer and clergyman was also medical doctor. In an article published recently, it was seen that Avicenna s works had been taught in Padua University in which Copernicus trained in the years of 1500 and that in his recipe, the famous astronomer included the drugs which Avicenna used. In many articles published in English literature, it has been admitted that Turkish-Islamic Medicine gave great contributions to Western Medicine School. On the contrary, in his published thesis about witch and sorcerer, an English doctor talked about benefits of lice in headaches and febril illnesses of children around the year In our study, the contributions given by Turkish-Islamic doctors were evaluated mainly in the viewpoints of George Sarton, science historian and some other Western scientists such as Jacalyn Duffin, medical historian. In the light of those realities, for rewriting a science history, a campaign is required again in our country. On the basis of this precious past, it should be provided that young generations look forward confidently. Comparative understanding of history will serve this purpose. Key Words: Turkish-Islamic medicine history, Turkish-Islamic doctors, Western scientists, Prejudices in science history. 68

71 Geçmişten Günümüze Elektrokonvülsif Tedavi Tarihi History of Electroconvulsive Therapy from Past to Present Şafak DÜLGER 1, Sezer ERER KAFA 2 1 Uludağ Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, Bursa 2 Yrd. Doç. Dr. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, Bursa sfkyildiz@hotmail. com sezer@uludag. edu. tr İlk çağlardan itibaren psikiyatrik rahatsızlıkların beyinle alakalı olduğu düşünülmüş, buna yönelik değişik tedavi yaklaşımları geliştirilmiştir. Bunlardan bir tanesi de Elektroşok ya da günümüzde kullanılan adı ile Elektrokonvülsif tedavidir. Günümüzde ise bu tedavi psikiyatrik hastalıklarda son çare olarak düşünülen bir tedavi yöntemi haline gelmiştir. Ancak, geçmişten günümüze kullanımı sürdürülmekte olan bu yöntemin yararlılığı, insanların gözünde korkutucu yönleri olması ve işlem yapılan hastaların etiketlenmesi vb. nedenlerden dolayı gölgede kalabilmektedir. İlk olarak şizofreni hastalarında denenen bu yöntem, daha sonraları ise çözüm bulunamayan psikolojik hastalıklarda ve özellikle psikolojik problem yaşayan gebelerde uygulanabilir bir tedavi yöntemi olarak benimsenmiş ve endikasyon alanları genişlemiştir. Bu bildiride, tarihsel süreç içerisinde Elektrokonvülsif tedavinin keşfinden başlayarak günümüze kadar değişen uygulama biçimlerine ve kullanılan aletlere kadar tedavi yönteminin gelişim süreci anlatılarak, halen uygulanmakta olan ancak birçok kesim tarafından, hatta bazı sağlık personellerinin de kuşku ile yaklaştığı Elektrokonvulsif (elektroşok) tedavisinin tıp tarihi içindeki yerini incelenecektir. Anahtar Kelimeler: Elektrokonvülsif tedavi, psikiyatrik hastalıklar, şizofreni Since antiquity, psychiatric disorders have been considered to be related to the brain and towards different treatment approaches have been developed. One of them is Electroshock or with the naming today, Electroconvulsive therapy. Today, this therapy has become a treatment method considered as a last resort in psychiatric diseases. However, the usefulness of this method, which is being used from the past, can remain in the shadows due to the frightening aspects in the eyes of people and the labeling of the treated patients. This method has firstly been tried in schizophrenia patients, has been adopted as a feasible treatment method in unsolved psychological diseases and especially in pregnant women with psychological problems and so its indications are expanded. The development process of electroconvulsive therapy from the discovery of the method with the changes in applications and the instruments used, in the historical process will be explained and the use of electroconvulsive (electroshock) therapy, which is still being implemented, but which many people and even some health personnel are suspicious of, will be examined in the history of medicine. Key Words: Electroconvulsive therapy, psychiatric disorders, schizophrenia 69

72 Sosyalleştirilmiş Sağlık Hizmetleri Döneminde ( Dönemi) Ebeler ve Sağlık Ocakları Midwives and Health Centers in Socialized Health Services Period ( ) Nüket PAKSOY ERBAYDAR Doç. Dr. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı com Osmanlı döneminde ve Türkiye Cumhuriyeti nin ilk yıllarında ebelerle modern tıp arasındaki gerilim geleneksel ebeliğin tasfiyesi ile son bulmuştur. Modern ebeliğin teşkili ile birlikte ebelerin yeni çalışma yerleri doğum evleri ve hastaneler olarak biçimlenmiştir. Türkiye de 1961 de sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesiyle kurulan sağlık ocakları ve sağlık evlerinde ebelere yeni görevler verilmiş ve ebelik yeniden tanımlanmıştır. Kırk bir yıl süren ( ) bu dönemde devlet, ebeler aracılığı ile köylerin, mahallelerin içine kadar uzanmıştır. Sosyalleştirilmiş sağlık hizmetleri yasasıyla hedef kitlesini doğurgan çağ kadınlar ve 0-6 yaş çocukların oluşturduğu gruba hizmet vermesi planlanmış olan ebelerin esas görev yeri de bu süreçte ev olarak şekillendirilmiştir. Bu çalışma, Türkiye Cumhuriyeti nin birinci basamak sağlık hizmetleri yapılanmasını bir de ebeler açısından değerlendirmeyi ve toplumsal cinsiyet bağlamında ebelerin sağlık ocağı, köy, mahalle ve ev ile ilişkisini incelemeyi amaçlamaktadır. Anahtar sözcükler: Toplumsal Cinsiyet, Ebelik, Sağlık Ocağı The tension between midwives and modern medicine during the Ottoman period and the first years of Republic of Turkey ended with the dissolution of traditional midwifery. With the structuring of modern midwifery, new working places of midwives have been formed as maternity centers and hospitals. In Turkey, new tasks have been assigned to midwives, and midwifey has been redefined after founding of health centers and health houses with the socialization of health services in The government extended into the districts and villages by the agency of midwives during this period, which has continued for forty-one years ( ). In this period, by socialized health services law, the main service place of midwives was shaped as houses and the main population, which they were planned to serve, was determined as fertile age women and 0-6 years of children. This study aimed to evaluate the construction of primary health services of Republic of Turkey in terms of midwives, and to examine the relationship of midwives with health center, village, district and house in the context of gender. Anahtar sözcükler: Gender, Midwifery, Health Center 70

73 Prof. Dr:Bedi. N. Şehsuvaroğlu nun Tıbbi Deontoloji Dersleri Adlı Kitabı Üzerinde Yorumlamalar Comments on Prof. Dr:Bedi. N. Sehsuvaroğlu s Book with the Name of Medical Deontology Lectures Prof. Dr. Ayşegül DEMİRHAN ERDEMİR Maltepe Üniversitesi Tıp Fak, Tıp Tarihi ve Etik ABD, Tıp Etiği, Tıp Hukuku ve Tıp Tarihi Derneği Başkanı ayseguldemirhanerdemir@gmail. com Prof. Dr. Bedi. N. Şehsuvaroğlu nun Tıbbi Deontoloji Dersleri adlı kitabı 1975 de basıldı. Bu kitap bütün tıbbi deontoloji konularını içerir. Bunlar, hekim görevleri, hekim sorumluluğu, cerrahi sorumluluk, yardımcı üreme teknikleri, hibernasyon, hekimlik sırrı, hekim raporları, konsültasyon, şarlatanlık v.b larıdır. Fakat bu kitapta etik ilkeleri ve hasta hakları gibi konuları göremiyoruz. Çünkü hasta hakları dünyada 1980lerden sonra görüldü ve bildirgeler yayınlandı. Türkiye de ise hasta hakları yönetmeliği 1998 tarihlidir.. Ancak bu konuları bu kitapta göremiyoruz. Bilindiği gibi bir hekimin görevi, hastalarına karşı empatik, sempatik ve vicdanlı davranmaktır. Böylece hastaya karşı yararlı olma, zarar vermeme ilkeleri uygulanır. Bu bildiri, bu konular hakkında bazı yorumlamalar verir ve bazı bilimsel sonuçlar elde edilir. Prof. Dr. Bedi. N. Şehsuvaroğlu s book with the name of Medical Deontology Lectures contains all the deontological and ethical topics. This book is with the date of The topics in this book are physicians duties, physician responsibility, surgical responsibility, abortion, heterological insemination, euthanasie, medical secrecy, physician reports, consultation, quackery, hibernation, organ transplantation etc. But, we cannot see ethical principals and patients rights in this book. Because, patients rights were accepted in Turkey in Ethical Principles are present for about 20 years. So we cannot see these subjects in this book. But, a physician s duty is to provide the ethical principles in their patients therapies. This condition is duty of a physician. A physician should behave empathic, sympathetic and conscientious in all the medical applications. So, the principles of beneficence and nonmaleficence are applied for his or her patient. This paper, some comments give about these topics and some scientific results are obtained. 71

74 1924 Ankara Şehir Haritası na Göre: Eskinin Mezarlıkları Şimdinin Hastaneleri According to City Map of Ankara in 1924: Old Cemeteries Became Hospitals Today Tarık EREN YILMAZ 1, 2, İsmail KASIM 1, Adem ÖZKARA 1 1 Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ankara Numune Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Aile Hekimliği Anabilim Dalı 2 Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı TRKeren@hotmail. com Ankara şehrinin mikyas olarak 1:4000 lik şehir haritası Türk Subaylar tarafından 1924 yılında büyük bir özveri ve özenle yapıldığı şimdilerde daha da anlaşılmaktadır. Ülke işgal altındeyken İstanbul dan haritacılık için elzem olan malzeme, alet ve edavatlar Türk Subaylarının cesareti ve azmi ile işgal kuvvetlerinden kurtarılır. İnebolu üzerinden Ankara ya vasıl olan haritacı mühendis subaylar birçok hizmete ön ayak olup bulundukları her önemli mekânın mikyaslı haritalarını ortaya koyarlar. Bunlardan en önemlilerinden biri de 1924 Ankara Şehir Haritası dır. Zira bu harita günümüzde Ankara şehir tarihine önemli ipuçları veren bir konumda olarak karşımıza çıkmaktadır. Hatta şu anki Ankara nın şekillenmesine önemli katkılar sunan şehir planları için yurtdışından çağrılan ilk Ankara şehir planlamacılarına önemli bir kaynak olarak kullanıldığı yapılan değerlendirmeler neticesinde anlaşılmaktadır. Zamanla şehir Cumhuriyetimizin Başkenti olması hasebiyle kat be kat büyür ve gelişir. Birçok yerde eskinin izleri kalmakla beraber bazı mühim yerlerin yerlerine önemli değişiklikler yapılmış olduğunu yaptığımız araştırmalar neticesinde ortaya konacaktır. Yaptığımız araştırma ile Ankara nın şu anki hali ile 1924 yılı Ankara şehrinin karşılaştırması yapılmıştır. Günümüz Ankara sını birebir uydu görüntüsü ile gösteren Google Earth programı kullanılarak ortaya konulmuş ve 1924 yılı haritası ise üzerine bindirme metodu ile eşleştirmesi yapılmıştır. Günümüzde varlığı koruyan eski tarihi binalar ayrıca referans binalar olarak alınmış ve haritanın birebir örtüştürülmesi sağlanmıştır. Yaptığımız bu eşleştirme ile günümüz Ankara ilindeki birçok Üniversite ve Sağlık Bakanlığı Hastahanelerinin geçmişte hangi araziler üzerinde olduğunun tespiti yapılmıştır. Tespit edilen görüntülerde Ankara nın birçok mezarlığının şuanda hastahane binası ve kampüsleri üzerinde kaldığı görülmüştür. Genel bir şekilde Ankara nın durumunu 94 yıl öncesi ile karşılaştıran bu çalışma günümüzde Ankara da sağlık hizmetlerinin önemli bir kısmını deruhte eden hastanelerin geçmişine de ışık tutması beklenmektedir. First modern map of Ankara City in the scale of 1:4000, made by Turkish cartographer officers who came to Ankara from İstanbul via İnebolu with cartographic materials to participate in the independence war. They made a lot of maps during and after the Independence War. It was a need for new capital city of young Republic to make development plan beginning with a current map. This map is so real that when we settled map on satellite image, old buildings as well as old castle walls settled their places accurately. We could understand why first development plans made based on this map. We could determine that many University and Ministry of Health Hospitals constructed on cemeteries which one of spare empty lands of old city. This manuscript would be a milestone in the architectural history of Ankara buildings 72

75 II. Abdülhamit in Ankara ya Miras Bıraktığı Sağlık Tesisi Ankara Gureba (Numune) Hastanesi Sultan Abdülhamit II s Heritage Health Facility in Ankara: Ankara Gureba (Numune) Hospital Tarık EREN YILMAZ 1, 2, İsmail KASIM 1, Adem ÖZKARA 1 1 Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ankara Numune Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Aile Hekimliği Anabilim Dalı, 2 Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı TRKeren@hotmail. com II. Abdülhamit in tahta çıkışıyla ülke çapında eğitim ve sağlık hamlelerine girişilir. Memleketin dört bir köşesinde üniversiteler, ilk ve orta dereceli okullar, hastaneler, bakımevleri, yetimhaneler açılır. O zamana kadar yeterince ilgilenilememiş memleket yeni eserlerle dolmaya başlamıştır. Bu hamleler aslında o kadar önemli ve gereklidir ki Osmanlı İmparatorluğu nun yıkılışını geciktirmek yanında yerine kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti nin kurtuluş savaşını veren ve kuran neslin yetişmesini sağlamıştır. Bu arada bir kısmı yabancı doktorlar eliyle verilen sağlık hizmetlerini verecek yeni nesilleri yetiştirecek Tıp Fakülteleri ve o zamanki adıyla Gureba hastaneleri de bu yatırımlar arasında yer alır. Birçok şehirde hastane inşaatları başlar. Ankara Gureba Hastanesi nin de ileride oynayacağı tarihi misyondan habersiz (belki de haberdar) olarak o tarihlerde inşaatına başlanmıştır. Demiryolu yapımıyla önemi artan ve kendisine Kayseri dâhil birçok şehrin bağlandığı Ankara Vilayeti de büyür. Zamanın valisi Abidin Paşa nın deyişiyle Ankara da bir hastanenin yapılması elzem olmuştur. Hastane inşaatına başlanan kesin tarih bilinmemekle beraber 1889 yılında ilk bina biter lakin hizmet verme noktasında sıkıntılar yaşanır. Eksikliklerin giderilip hizmete açılmasına yönelik 1895 tarihli emr-i ferman ve iradeyi seniyyenin Başbakanlık Osmanlı Arşivlerindeki belgelerden Ramazan ayında çıktığı anlaşılmaktadır: Memalik-i Osmaniyye içinde zamanının cesim (büyük) ve tarihçe müsellem ve meşhur şehirlerinden olan Ankara nın Vilayet-i İdariyesi tarafından ifade buyrulan inşaatın son durumu, Bakanlar Kurulu nda görüşülür, Sadrazam Ahmet Cevat Paşa tarafına mazbata iletilir ve son olarak sadrazamın tezkiresi padişaha olurlarını almak adına sunulur. Gereken paranın tedariki için onay verilerek en kısa sürede bitirilmesinin iradesi bizzat Hilafet penah-i Sultan Abdulhamid-i Sani tarafından verilerek Serkatibi Tahsin Paşa tarafından kaleme alınır ve kısa sürede Anadolu Demiryolu nun Ankara ya ulaşmasına takiben hastane Ankara nın önemli toplanma mekânı ve şehre hâkim bir tepesi olan Namazgâh Tepesi nin yanında hizmete açılır. İlk hastane 50 yatak ile hizmet verirken zaman içinde ek binalar yapılarak yatak kapasitesi 150 yatağa çıkarılmış ve ameliyathane de eklenerek cerrahi yapılabilir hale getirilmiştir. Kurtuluş savaşı başlamadan evvel Namazgâh Tepe de halkın cihat hutbesi ile Milli Mücadeleye katılma azminin ilk meşalesinin atılmasına bu mekânlar ayrıca şahitlik eder. Şanlı Milli Mücadelenin ilerleyen zamanlarında ise düşman Polatlı civarına kadar geldiğinde Ankara Gureba Hastanesi yine tarihi misyonu ile bölgedeki tek hastane olarak görev alır. Etrafındaki evler, taş mektep ve hatta bahçesi dâhil 3000 yatak kapasitesine ulaşır. Devlet-i Aliye nin çeşitli bölgelerinden gelen sağlık personeli adeta kurtuluş savaşına burada katılır ve Hastanemiz tarihinde görmediği bir yoğunlukta gazilerimize hizmet etmeye çalışır. Yaralılar tedavi edilirken bir yandan da bulaşıcı hastalıklarla savaşılır. Hastanenin etrafında bulunan Müslüman mezarlıkları şehit cenazelerine ev sahipliği yapmaya başlar. Etrafı şehitliklerle çevrilen Gureba Hastanesi şehitliklerin ortasında bütün mütevaziliği ile hizmetine devam eder. Kurtuluş savaşı biter ve yeni devlet kurulmuştur. Meclis-i Mebusan a ev sahipliği yapan Ankara nın ilk modern haritası Kurtuluş Savaşı gazisi haritacı subaylarca mükemmel bir ölçümle yapılır. Bu haritada Ankara Gureba Hastanesi altı binası ile şehitlerimizi hatırlatacak adeta bir abide şeklinde yer aldığı görülmektedir. 73

76 Şimdiye kadar binlerce garib, Gureba ya; fakir, fukaraya kucak açmış, hastalıklarına şifa bulmaya çalışmış ve arkalarından dualarla uğurlamış bir sağlık tesisi olan bu Padişah Eseri, Cumhuriyet ile beraber tüm Anadolu ya Numune olmayı başararak günümüzde de kuruluş amacına doğrultusunda çalışmalarına devam etmektedir. Nitekim yine Sultan Abdulhamid-i Sani nin bir başyapıtı olarak Payitaht İstanbul da boğazın her tarafından ihtişamı ile bir inci gibi parlayan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Külliyesi merkezinde hizmet veren Sağlık Bilimleri Üniversitesi himayelerinde; eğitim öğretim hizmetine devam eden Ankara Numune Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi yapmış olduğu yüzlerce örnek araştırma ile sağlık bilimine ve binlerce kaliteli Hekim yetiştirerek Vatan Sathında sağlık hizmetine ciddi katkılar sunmaya devam etmektedir. Sultan Abdülhamit II ruled The Ottoman Empire from the end of 19th century to early 20th century. Ottoman Empire had great advance in this time by opening of universities, primary and secondary schools, hospitals, nursing homes and orphanages all over the country and constructing of roads and railways. Ankara province also grows by constructing railway and became a center which many cities were depended including Kayseri. There was no hospital in Ankara until Construction of first building of Ankara Gureba (former name meaning strangers, this name changed in 1924 as Numune meaning sample or model) Hospital finished in that time. In accordance with the name all health facilities were priceless for people. Additional buildings constructed in the following years. Reached 3000 beds and play an important role in Independence War by including all homes near to hospital. By the way all surrounding land became martyrdom. After establishing new republic Ankara Numune Hospital became a Training Hospital and trained thousands of physicians and remained the biggest training hospital in the country until early 21st century. Ankara Numune Training and Research Hospital standing with courage of history and responsibility of being a pioneer at the heart of Türkiye. 74

77 İkinci Dünya Savaşı nda Tıbbi Bir Silah: Penisilin A Medical Weapon in the Second World War: Penicillin Doç Dr Hakan ERTİN 1, Maide BARIŞ 2 1 : İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik ABD, Öğretim üyesi 2 : İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik ABD, Doktora öğrencisi hakanertin@gmail. com baris. maide@gmail. com Canlı bir mikroorganizma tarafından doğal koşullarda üretilen ve diğer bir mikroorganizmanın üremesine veya büyümesine engel olan madde şeklinde tanımlayabileceğimiz antibiyotikler, 20. Yüzyılın en çok hayat kurtaran buluşları olmuştur. Antibiyotik kullanımının, bu tanıma uygun şekilde, antikitede de mevcut olduğuna dair çalışmalar bulunmaktadır. Örneğin Antik Mısır da açık yaraların üzerine küflenmiş ekmek koyulduğu, Antik Çin de de benzer şekilde yaraların tedavisi için soya fasülyesinin küflü lapasının kullanıldığı bilinmektedir. Bizim anladığımız manada ilk antibiyotik olan penisilin, 1928 yılında Alexander Fleming tarafından tesadüfen keşfedilmiş olmasına rağmen 1940 lı yılların ortalarına dek, halkın ve diğer ülkelerin kullanımına sunulmayıp, yalnızca askeri kullanım için üretilmiştir. Bu bildiride penisilinin ülkemizdeki ilk kullanım örnekleri, yılları arasında penisilinin medyaya yansıyışı, Türkiye de ilk kez penisilin üretimi ve İkinci Dünya Savaşı sırasında siyasi bir figür olarak penilisinin rolü tartışılmaya çalışılacaktır. Antibiotics that can be defined as substances produced by living microorganisms under natural conditions and preventing the reproduction or growth of other microorganisms have become the most life-saving discovery of the 20th century. In accordance with this definition, there are studies showing that the use of antibiotics was also available in antiquity. For instance, it is known that, moldy bread was applied on open wounds in Ancient Egypt, and similarly, the mash of moldy soybeans was used in Ancient China. The penicillin, the first antibiotic in our understanding, was discovered incidentally by Alexander Fleming in 1928, however was only for military use and was not made available to the public and other countries until the mid-1940s. In this paper, examples of first penicillin use in Turkey, the media reflections of penicillin between the years , first penicillin production in a national level and role of penicillin as a political figure during the Second World War will be discussed. 75

78 İslam Tarihinde Lider Bir Hemşire: Rufeyde Bint-İ Sa d El Eslemiyye A Nurse Leader in the History of Islam: Rufaida Bent Saad Al Aslamiya Gülcan EYÜBOĞLU(1), Zehra GÖÇMEN BAYKARA(2) 1)Arş. Gör. Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Ankara 2) )Doç. Dr. Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Ankara gulcanboke@gmail. com gocmenzehra@yahoo. com İlkçağlardan itibaren hasta bakımı kadınlar tarafından yapılmıştır. İslam toplumunda sağlıkla ilgili hususlarda da kadınlar ön planda yer almıştır. Yaralı askerlerin tedavisi, bazı cerrahi müdahaleler, doğum gibi özel durumlarda, bilgi birikimi ve tecrübesi olan kadınlara başvurulmuştur. Bununla birlikte her ne kadar bugünkü anlamda bir hemşirelikten söz edilmese de, Hz. Muhammed (S. A. V. ) zamanında hemşireliğin temellerinin Rufeyde Bint-i Sa d el Eslemiyye tarafından atıldığı belirtilmektedir. İslam savaşlarında peygambere eşlik eden Rufeyde nin, doğu ülkelerinde hemşireliğin başlangıcını temsil ettiği düşünülmektedir. Rufeyde, 570 yılında Medine de doğmuştur. Medine de iyi tanınan sağaltıcı bir babanın, Sa d bin Eslemi nin kızı olan Rufeyde, ilk hemşirelik bilgi ve becerilerini babasına yardım ederken öğrenmiştir. Rufeyde kişilik olarak da sabırlı, nazik ve kararlı bir kadındır. Müslüman olmuş ve babasının ölümünden sonra kendi seyyar çadırında hemşireliği sürdürmüştür. Sadece hastaların ve yaralıların bakımını üstlenmemiş, toplum sağlığını korumaya yönelik sağlık eğitimleri vermiştir. Rufeyde, Uhud Savaşı ndan önce Hz. Muhammed in (S. A. V. ) izniyle, bir ay içinde bir grup Müslüman kadını; hasta bakımı, ilk yardım, yaralıların taşınması, hijyen kuralları, yaranın temizliği, beslenmenin önemi gibi konularda eğitmiştir. Rufeyde, Basra Körfezi nde ilk hemşirelik okulunu kurarak hemşirelik eğitimine kadınları aktif bir şekilde dahil etmiştir. Batı ülkelerinde Florence Nightingale in güçlü etkisine benzer şekilde, Rufeyde nin de doğu ülkelerinde, sağlık hizmetlerine ve hemşirelik eğitimine yaptığı katkıların çok değerli olduğu belirtilmektedir. İkisi de acıyı hafifletmek ve şifayı arttırmak için ahlaki sorumluluk üstlenilmesi gerekliliğine inanmışlardır. Sonuç olarak hem doğu hem de batı ülkelerinde lider kadınlar, savaşlar başta olmak üzere her koşulda toplumun bakım gereksinimini fark etmişlerdir. Bu kadınlar, hemşireliğin varoluşu ve felsefesi ile ilgili oldukça önemli izler bırakmışlardır. Anahtar kelimeler: İslam Tarihi, Rufeyde Bint-i Sa d el Eslemiyye, hemşire. Since the early ages, patient care has been done by women. In the Islamic society, women have also been at the forefront on health issues. Knowledgable and experienced women have been referred in special cases such as the treatment of wounded soldiers, some surgical interventions, and births. Although the meaning of nursing is not the same as (it is) now, at the time of the Prophet Hazrat Muhammad (PBUH), it is stated that the bases of nursing were founded by Rufaida Bent Saad Al Aslamiya. It is thought that Rufaida, who accompanied the Prophet in the Islamic wars, represents the beginning of nursing in eastern countries. Rufaida, was born in Medina in 570. She was a daughter of Saad Al-Aslamy who was a well-known healer in Al-Medina. She developed her nursing knowledge and skills while assisting her father. She was also very patient, kind, and committed. She became a Muslim and after her father s death, she continued nursing in her own mobile tent. She had not only taken care of the patients and the wounded, she had also advocated for preventive care and delivered health-related teachings to the community. Before the Battle of Uhud, Rufaida organized a group of Muslim women after the permission of the Prophet Hazrat Muhammad (PBUH) within a month and she trained them in patient care, first aid, transportation of wounded, hygiene rules, cleansing of the wounds, and the importance of nutrition. Rufaida actively involved women in nursing education by founding the first nursing school in the Gulf of Basra. Similar to Florence 76

79 Nightingale s powerful impression in western countries, Rufaida s contributions to health care and nursing education in the eastern countries are also very precious. They both believed that moral responsibility should be taken to relieve pain and improve healing. Consequently, the women leaders in both eastern and western countries had recognized the health care needs of the community in all cases, especially in wars. These women had left very important traces on the existence and philosophy of the nursing. Key words: History of Islam, Rufeyde Bent Saad al Aslamiya, nurse. KAYNAKLAR 1. Hussain, S. (1981). Rufida Al-Asalmia. Islamic Medicine, 1(2), Miller-Rosser, K., Chapman, Y., Francis, K. (2006). Historical, Cultural, and Contemporary Influences on the Status of Women in Nursing in Saudi Arabia. Online Journal of Issues in Nursing, 11(3), El-Fencuri A. Ş. (1992). İslam da İlk Hemşire Hanım Sahabi Rufeyde (T. Uzun, Çev. ) Konya: Tekin Kitabevi Yayınları. 4. Meleis, A. I. (2007). Theoretical Nursing: Development and Progress. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins, 5. Öztürk L. (2013). İslam Tıp Tarihi Üzerine İncelemeler. Ensar Neşriyat 6. Jan, R. (1996). Rufaidah Al-Asalmiya, the first Muslim nurse. Image: Journal of Nursing Scholarship, 28(3),

80 Hekim Yükümlülük ve Sorumluluklarına Yasal Düzenlemeler Çerçevesinde Tarihsel Açıdan Bir Bakış A Historical View to Physician Obligations and Responsibilities within the Frame of Legal Regulations Selim GENÇ 1, Sezer ERER KAFA 2 1 Uludağ Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, Bursa 2 Yrd. Doç. Dr Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, Bursa selimgenc16@gmail. com sezer@uludag. edu. tr Cumhuriyet ilanından sonra sağlık konusunda önemli adımlar atılmıştır. Sağlıkla ilgili atılan adımlardan biri de sağlık hizmetlerine ilişkin yasal düzenlenmelerin tebliğidir. Bu yasal düzenlemelerde hekimlerin yetki, görev, yükümlülük ve sorumluluklarına dair maddeler de bulunmaktadır. Sağlık mevzuatında hekimlerin yetki, görev, sorumluluk ve yükümlülüklerini kapsayan ve 1920 li yıllardan 2000 li yıllara kadar geçen sürede yayımlanan yasal düzenlemelerden 1928 tarih ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun, 1930 tarih ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, 1960 tarih ve sayılı Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi ele alınacaktır. Bu yasal düzenlemelerde salgın hastalıklarda hekim sorumlulukları, çocuk ve gençliğin korunmasında hekim sorumlulukları, ölüm ve defin işlemlerinde hekim sorumlulukları, sanatını icra edecek hekimlere dair şartlar, tanı, teşhis ve tedavi sürecindeki görev ve yükümlülükleri vb. maddeler yer almaktadır. Üç yasal düzenlemede belirlenen çerçevede incelenecek olan maddeler, 2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu nda hekimlere yönelik maddelerle karşılaştırılacaktır. Bu bildiride yasal düzenlemelerde hekimlerin yükümlülük ve sorumluluklarının, Türk tıp tarihindeki değişim ve gelişimi, dönemlere göre ele alınarak değerlendirilecektir. Anahtar Kelimeler: Hekim Sorumluluğu, Hekimin Yükümlülükleri, Hasta ve Hekim İlişkisi, Yasal Düzenlemeler, Sağlık Mevzuatı After the proclamation of the Republic, considerable steps have been taken about health. One of the steps taken about health in this period is the notification of the legal arrangements related to health services. In these legal regulations, there are also provisions concerning the authorities, duties, obligations and responsibilities of physicians. Of the regulations covering the authority, duties, responsibilities and obligations of physicians in the health legislation and being published by 1920 to 2000; Law on the Mode of Execution of Medicine and Medical Sciences dated 1928 and numbered 1219, Public Health Law in Turkey dated 1930 and numbered 1593 and Medical Deontology Regulation dated 1960 and numbered will be examined. These legal arrangements include physician responsibilities in epidemics, physician responsibilities in welfare of child and youth, physician responsibilities in death and burial, conditions for physicians during practice, physician duties and responsibilities during diagnosis and treatment process, etc. The items to be examined in the framework determined in the three legal regulations will be compared to the items for physicians in the Turkish Penal Code dated 2004 and numbered The obligations and responsibilities of the physicians in the legal arrangements will be evaluated according to the periods of changes and developments in Turkish history of medicine. Key Words: Physician Responsibility, Physician Obligations, Patient-Physician Relationship, Legal Regulations, Health Legislation 78

81 Edirne İmaretleri The Imarets of Edirne Nilifer GÖKÇE 1 Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik ABD, EDİRNE nilifergokce@gmail. com İmaret sözcüğü; Yoksullara yiyecek dağıtmak üzere kurulmuş hayır evi. Olarak kullanılmakla birlikte asıl anlamı; Cami, medrese, hamam, köprü gibi birden fazla binadan oluşan külliye, çeşme, bedesten, kütüphane gibi tüm bayındırlık eserlerini kapsamaktadır. Edirne de aşevli olarak kurulmuş dokuz imaret bulunmaktadır. Bunlardan ilki Yıldırım Bayezid tarafından kurulmuş olan Yıldırım Bayezid İmareti dir. Sultan II. Bayezid tarafından 1488 yılında kurulan Sultan II. Bayezid İmareti Yeni İmaret, Edirne de kurulmuş olan son imarettir. Bugün aşevi ayakta kalmış nadir imaretlerden birisidir. İmaretin bulunduğu Edirne Sultan II. Bayezid Külliyesi birimleri arasında darüşşifa, tıp medresesi de yer almaktadır. Günümüzde bu binalar Sağlık Müzesi olarak hizmet vermeye devam etmektedirler. Anahtar Kelime: İmaret, Edirne, Aşevi, Sağlık Müzesi Imarets are public soup houses serving food to pilgrims. However, these public kitchens were actually a part of a larger complex, which could consist of structures such as mosque, madrasa, Turkish bath, library, and bazaar. There were nine Imarets in Edirne which served as public soup kitchens. Initial one, The Imaret of Bayezid, was founded by Yildirim Bayezid. The last Imaret founded in Edirne, named New Imaret, was opened for service by Sultan Bayezid II. It is one of the rare Imarets whose kitchen outstands until today. Edirne Yildirim Bayezid Kulliyesi consists of complex of buildings including Imaret, hospital, and medical madrasa. Today, those buildings are serving as a museum of health and medicine. Keywords: Imaret, Edirne, soup house, museum of health and medicine 79

82 Aile ve Evlilik Konusuna Bilimsel ve Tıbbi Bir Yaklaşım: Besim Ömer Akalın ( ) ve Eseri Fen ve İzdivac Üzerine Bir Değerlendirme A Scientific and Medical Approach to Family and Marriage: An Evaluation on Besim Omer Akalın ( ) and His Work Fen ve İzdivac Bilal GÖKKIR Prof. Dr. İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir ABD bgokkir@istanbul. edu. tr Besim Ömer Akalın ( ) Türk tıp tarihinde en önemli isimlerden biridir. Bu çalışmamızda Besim Ömer in özellikle Fen ve İzdivaç adlı eserinde aile ve evlilik konusunu ele alırken yer verdiği tıbbi ve bilimsel açıklamalar İslam kaynakları açısından analiz edilecektir. Birinci olarak, öne sürdüğü fikirlerin dönemin Batı bilim ve tıp anlayışı olan öjenik (eugenics) fikirler ile ilgisi ele alınacaktır. İkinci olarak, eserinde yer verdiği dini referanslar incelenerek düşünceleri İslam kaynakları açısından değerlendirilecektir. Besim Ömer toplum hayatında aile ve evlenmenin önemli olduğunu söyler ve bu konuda bilimsel ve tıbbi yaklaşımın önemini vurgular. Geleneksel İslami anlayışa bilimsel ve tıbbi tekliflerde bulunur. Evlilikte yaş sınırı ve evlilikte denklik (kefaet, küfüvvet) gibi konulara geniş yer verir. Erken yaşta evliliği ve kızların çocuk yaşta anne olmalarını sağlıklı bulmaz. İslam da daha çok mali ve sosyal hususları kapsayan evlilikte denklik küfüvvet/kefaet başlığı altına kefâet-i bedeniye ve kefâet-i sıhhiye nin de eklenmesi gerektiği kanaatini belirtir. Besim Ömer evlilikte amacın çocuk yetiştirmek olduğunu vurgular ve evlenecek kişiler kadar içinde bulundukları ırk ve toplumun da bu evlilik anlaşmalarında söz hakkının olması gerektiğini savunur. Üstelik toplumların sağlıklı nüfus sahibi olmaları için aile ve evlilik kurumlarında din kadar, ve belki daha fazla, bilimin de söz sahibi olması gerekir. Uzun yıllar Fransa da tıp eğitimi ve tıp tecrübesi kazanmış olan Besim Ömer in, dönemin tıbbi ve antropolojik anlayışına etki eden ve bir tür sosyal kontrol mekanizması öngören öjenik (eugenics) yaklaşımların etkisi altında olduğu düşünülebilir. Bu nedenle olsa gerektir ki Besim Ömer İslami ve geleneksel kaynakları yorumlarken evlilik konusunda dini uygulamalara yer yer bilimsel ve tıbbi tekliflerde bulunur. Anahtar Kelimeler: Besim Ömer Akalın, evlilik, aile, öjeni, İslam, tıp etiği, tıp tarihi. Besim Ömer Akalın ( ) is one of the most important names in the Turkish history of medicine. In this study, Besim Ömer s medical and scientific explanations on the issue of family and marriage will be analysed in terms of Islamic sources with particular reference to his book Fen ve İzdivaç (science and marriage). Firstly, there will be a discussion of the link between the ideas put forward by Besim Omer and the concept of eugenics which was prominent in the Western scientific field of the time. Secondly, the religious references and the thoughts he went on to develop in his work will be evaluated from the perspectives of Islamic sources. Besim Ömer says that family and marriage are important in society and emphasizes the importance of taking a scientific and medical approach to the issues of family and marriage. He proposes some scientific and medical contribution to the traditional Islamic understanding of family and marriage. In his work, he particularly tackles the age limit for marriage and the concepts of equivalence in marriage (kefaet, küfüvvet). He believes that early age marriages and early age pregnancies and motherhood are not healthy. In Islamic literature, equivalence in marriage (kefaet) is generally understood to be equivalence in financial and social status. However, for Besim Ömer, it is necessary to add equivalence in body and equivalence in health under the title of equivalence/kefaet in marriage. In other words, while equivalence in marriage mostly refers to financial and social status in Islamic literature, Besim Omer thought that it was necessary to also consider the health of the people involved in the marriage. Besim Ömer states that the purpose of marriage is the upbringing of children, and argues that society should have as much say on the act of marriage as the people involved in the act itself. Moreover, in order for communities to have a healthy population, science should have as much authority, if not more, as religion when it comes to issues regarding family and 80

83 marriage. It is interesting to consider whether Besim Omer, who had medical education and experience in France for many years, was perhaps influenced by the concept of eugenics which influenced the medical and anthropological ideas of the time and sought to establish a social control mechanism. It is probably for this reason that Besim Omer puts forwards scientific and medical proposals to the religious application of marriage while interpreting the Islamic and traditional sources. Keywords: Besim Ömer Akalın, marriage, family, eugenics, Islam, medical ethics, history of medicine. 81

84 Robert Knox ve Anatominin Gizemi Robert Knox and Mystery of Anatomy Şenay GÜL*, Serap ŞAHINOĞLU** * Hacettepe Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Hemşirelik Esasları Anabilim Dalı ** Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı senaygundogmus@gmail. com serapsahinoglu@yahoo. co. uk Bu bildiride amaç 19. yüzyıl başlarında Edinburg da yaşamış olan anatomist Robert Knox un anatomiye ve sanata olan katkılarını dönemin özellikleri çerçevesinde ele almaktır. İnsan bedeni en eski dönemlerden bu yana insanın ilgisini çekmiştir. Elimizdeki bulgular insan cesetleri üzerindeki ilk çalışmaların Herophilos (M. Ö ) tarafından İskenderiye şehrinde yapıldığı yönündedir. Bu süreç M. S. 2. yüzyıla kadar sürmüştür. Ancak tarihsel süreçte dini inançların etkisiyle diseksiyonlar hayvanlar üzerinde yapılmış ve bu pek çok hataya neden olmuştur. Rönesans a kadar süren bu dönem anatominin karanlık yılları olarak değerlendirilmektedir de Anatomi Yasası yürürlüğe girmeden önce anatomistler için tek yasal ceset kaynağı mahkemelerdi. Ancak bu cesetler diseksiyonlar için yeterli değildi. Anatomistler ve cerrahlar, tıp için önemi tartışılmaz olan diseksiyon çalışmalarını tüm yasaklara ve sınırlandırmalara rağmen farklı boyutlarda sürdürerek, anatomi cinayetleri işlenmeye başlanmıştır. Örneğin Edinburgh Tıp Okulu öğrencilerinin diseksiyona karşı ilgi ve istekleri nedeniyle ceset veya iskelet satmak isteyen mezar hırsızları ortaya çıkmıştır. Bu anatomi cinayetlerinin en sarsıcı olanı ise William Burke ve William Hare tarafından gerçekleştirilmiştir. Onlar anatomist Robert Knox a ( ) kadavra satabilmek için bir yıl boyunca 16 kişiyi öldürmüşlerdir. Dr. Knox da kadavraları anatomi dersi için kullanmıştır. Robert Knox sadece bir anatomist değil aynı zamanda estetik antropometri ve bu alanın güzel sanatlarla ilişkisini inceleyen, sanat üzerine kitaplar yazan bir cerrahtır. The purpose of this paper is to examine the contributions of anatomist Robert Knox, who lived in Edinburgh in the early 19th century, on the anatomy and art in the context of the period features. The human body has attracted the attention of people since the earliest times. Findings at hand are that the first work on human corpses was carried out by Herophilos ( BC) in the city of Alexandria. This process continued until the 2nd century M. S. However, due to religious beliefs in the historical process, dissections were made on animals and this has caused many mistakes. The period, which continued until the Renaissance, is considered as the dark years of anatomy. Before the Law on Anatomy in 1832, courts were the only legal source for dissecting for the anatomists. But these dead bodies were not enough for dissections. Anatomists and surgeons have tried to maintain dissecting work, which is undisputable for medicine, in different dimensions despite all prohibitions and limitations and anatomic killings have begun to be committed. For example, students of the Edinburgh School of Medicine found grave robbers who want to sell corpses or skeletons because of their interest and desire for dissection. William Burke and William Hare did the most treacherous of these anatomical killings. They killed 16 people over a year to sell cadavers to anatomist Robert Knox ( ). Dr. Knox also used cadavers for anatomy lessons. In the same period in the Ottoman State Charles Ambroise Bernard came from the Vienna Medical School. Using the cadavers of the rowing prisoners owing to Charles Ambroise Bernard s intense requests was made dissection studies in

85 Sağlık Alanında Kurulan Vakıfların Osmanlıdan Günümüze Karşılaştırmalı Değerlendirmesi A Comparative Evaluation of the Waqfsounded in the Field of Health from the Ottoman Ages till Today Mustafa GÜLER 1 Prof. Dr. Afyon Kocatepe Üniversitesi Tarih Bl. mustafaguler4308@gmailcom İslam Medeniyetinin karşılık beklemeksizin varlıkların her ihtiyacını karşılama yönnüde tesis ettiği en mükemmele kurumlarından biri olan vakıfların faaliyet sahalarında biri de değişik maksatlarla kurulmuş olan sağlık vakıflarıdır. Bu minvalde temel sağlık hizmetlerinden koruyucu sağlık hizmetlerine, akıl hastalığı gibi tedavisi zor hastalıklardan karantina uygulaması gereken alanlara kadar birçok vakfın kurulduğu bilinmektedir. Vakfın bu yaygın uygulamanın yanı sıra bir diğer özelliği ile hem gelir kaynakları hem de hizmet alanları olarak kalıcı olmasıdır. Bu özellik hususiyle sağlık alanında günümüze uzanan bir çok sağlık kuruluşunun temelini de oluşturmaktadır. Yani Vakfın temel şartlarından olan ebedilik(gelir kaynakları devam ettikçe hayırın da devam etmesi) hem türkiyede hem İsmal aleminin başka yerlerinde bir çok sağlık kuruluşunun nüvesini oluşturmaktadır. Bu çalışmada günümüzde aynı adla devam eden ancak artık klasik vakıf hukuk ile günümüz vakıf kanunlarının farklılığından dolayı aynı sistem üzerine çalışmayan çok bilinen( Bezmialem Vakıf Gureba gibi), az bilinen ( Koruyucu sağlık hizmeti yapan kimi vakıflar gibi) örneklerden hareketle biır kıyaslama yapılacak ve klasik vakıf hukukundan ile günümüz uygulamalarının iyileştirilmesine yönelik teklifler sunulacaktır. The health waqfs established for various purposes are one of the fields of activity of the waqfs that are one of the most splendid institutions founded by Islamic civilization for meeting the needs of the assets without expecting any gain. In this manner, it is known that several waqfs were founded for the fields from basic health services to protective health services and from the refractory diseases such as mental diseases to the quarantine treatments. Together with this widespread application of the waqf, another feature of it is that it is permanent both as sources of income and as service areas. Moreover, this feature forms especially the basis of various health institutions reaching the present day in the field of health. Namely, one of the essential condition of waqf, endlessness (continuation of charity as the sources of income continue) forms the core of the several health institutions both in Turkey and in other places of the world of Islam. In the present study, a comparison will be made from widely known Bezm-I Alem Waqf Gureba and so on) and lesser-known (such as some waqfs providing protective health services) examples having the same name today but not functioning on the same system due to the difference between classical waqf legal system and today s waqf laws. Then some proposals will be submitted for the improvement of modern-day implementations with Ottoman clasical waqf system. 83

86 Türk Halk Hekimliğinde Kullanılan Tıbbi Bitkiler Üzerinde Yapılmış Klinik Çalışmalar: Sistematik Derleme Randomized Clinical Trials on Turkish Folk Medicinal Plants: Systematic Review Gizem GÜLPINAR*, Mehmet Barlas UZUN*, Yağmur KILIÇDAĞI*, Gülbin ÖZÇELİKAY* * Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Eczacılık İşletmeciliği Anabilim Dalı, Tandoğan, Ankara gaykac@gmail. com İlerleyen teknoloji ve bilimsel araştırma olanakları sayesinde bitkilerin etkinliği, güvenirliği ve kalitesi ile ilgili çalışmaların sayısı giderek artmaktadır. Türkiye nin halk hekimliği açısından sahip olduğu zengin geçmişi yapılacak klinik çalışmalar için ideal bir araştırma konusudur. Bu çalışmada Türkiye de halk hekimliğinde kullanılan tıbbi bitkiler üzerinde yapılan klinik çalışmalar incelenerek, bu bitkilerin halk arasındaki kullanılışları ile klinik çalışmalarda elde edilen etkinlik verileri karşılaştırılmıştır. Çalışmadaki tıbbi bitkiler FFD monografları ve yılları arasında 10 makale halinde yayınlanmış olan Traditional Medicine in Turkey (Türkiye de Geleneksel Tıp I-X) isimli çalışma incelenerek belirlenmiştir. Bu doğrultuda çalışmaya dâhil edilecek Türkiye de halk hekimliğinde kullanılan 106 adet tıbbi bitki tespit edilmiştir. Bu bitkilere dair yapılan çalışmalar Pubmed ve Scopus veri tabanları kullanılarak taranmıştır. Çalışmaya randomize kontrollü olarak tasarlanan klinik çalışmalar dâhil edilmiş ve kombine etki çalışmaları hariç tutulmuştur. Tarama işlemi Aralık 2017 de son bulmuştur. Elde edilen verilere göre, Türk halk hekimliğinde kullanılan 29 tıbbi bitki üzerinde yapılmış herhangi bir klinik çalışmaya rastlanmamıştır. Seçim ölçütlerine göre çalışmada yer alması uygun görülen toplam 364 bilimsel makalenin 164 ünün sonucunda tespit edilen etkiler, ilgili tıbbi bitkinin halk tıbbında kullanılışı ile aynı veya benzer etkiyi gösterirken, 198 inde farklı etki tespit edilmiştir. Buna ilave olarak ulaşılan klinik çalışmaların yalnızca birinin Türkiye de yapıldığı görülmüştür. Sonuç olarak, Türk halk hekimliğinde kullanımı olan tıbbi bitkiler üzerinde yapılacak klinik çalışmaların bu etkilerin varlığını araştırmaya yönelik tasarlanabileceği ve henüz üzerinde klinik çalışma yapılmamış pek çok bitkinin de halk hekimliğindeki kullanılışları dikkate alındığında incelenmeye değer olduğu görülmüştür. Anahtar kelimeler: halk hekimliği, halk tıbbı, randomize kontrollü klinik çalışma Due to advancing technology and scientific research facilities, the number of studies related to the efficiency, reliability and quality of plants is increasing steadily. Turkey has a rich history as a folk medicine in terms of an ideal research subject for clinical trials to be done. In this study, clinical trials on medicinal plants used in folk medicine in Turkey were examined, their traditional use and the efficacy data obtained from these researches were compared. Medicinal plants were determined by examining the study named Traditional Medicines in Turkey, published in 10 articles held between the years and FFD monographs- 2 nd and 3 rd edition. In this regard 106 Turkish folk medicinal plants to be included in the study were identified. Medline/PubMed and Scopus were searched until December, Randomized controlled trials were eligible and combined efficacy trials were excluded. According to the obtained data, no clinical trials were reached on 29 Turkish folk medicinal plants. According to the results, 164 of the 364 randomized clinical trials which are considered eligible by selection criteria have showed the same or similar effect as the use of the related medicinal plant in folk medicine. On the other hand, data obtained from 198 scientific researches were determined as different effect. Additionally, only one clinical trial was held in Turkey. lin conclusion, it has been seen that clinical trials on Turkish folk medicinal plants can be designed to investigate the presence of these effects, and that many of the plants that have not yet been subjected to clinical trials can be worthy of consideration, given their use in folk medicine. Key words: folk medicine, traditional medicine, randomized control trials, Turkey 84

87 19. Yüzyılda Koleranın Hidroterapi Yöntemi ile Tedavisi Treatment of Cholera with Hydrotherapy in the 19th century Elif GÜLTEKİN Yrd. Doç. Dr. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik ABD com 1817 yılından itibaren dünyanın her tarafından büyük salgınlara yol açan kolera, uzunca bir süre başarılı bir şekilde tedavi edilememiştir. Bu nedenle kolera 19. yüzyıl boyunca büyük can kayıplarına yol açmıştır. Koleranın kesin tedavisi bulununcaya değin, herhangi bir etki mekanizması nedeniyle kolerayı tedavi edebileceği düşünülen pek çok yöntem hastalara tatbik edilmiştir. Dönemin popüler tedavi yöntemlerinden olan hidroterapinin de kolera hastalarına uygulandığı görülmektedir. Bu çalışmanın amacı kolerada hidroterapinin ne şekilde uygulandığını incelemek ve alınan neticeleri tartışmaktır. Anahtar Kelimeler: 19. Yüzyıl, Kolera, Hidroterapi From 1817, cholera has caused major epidemics all over the world and has not been successfully treated for a long time. For this reason, cholera led to great losses in the 19th century. Until the exact treatment of cholera has been found, many methods have been applied to the patient, which can probably treat the cholera. Hydrotherapy, one of the most popular treatments of the time, have been applied to cholera patients, too. The purpose of this study is to examine how hydrotherapy was applied to the patient and to discuss the consequences of these applications. Keywords: 19th Century, Cholera, Hydroterapy 85

88 Rieder Paşa nın Anlatımıyla Haydarpaşa Tıbbiyesinin Mimari Özellikleri Architectural Characteristics of Haydarpasa Medical School in Robert Rieder s Memories Elif GÜLTEKİN Yrd. Doç. Dr. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik ABD elifgultekin@yahoo. com Osmanlı Devleti nde tıp eğitiminin modernleşmesi sürecinde tıp okulu pek çok kez bina değiştirmek zorunda kalmıştır. Kimi zaman, öğrenci sayısının artması ile okul binası yetersiz hale gelmiş, kimi zamansa kurulan düzen bir yangına kurban gitmiştir. Osmanlı döneminin son tıp okulu binası olan Haydarpaşa daki Mekteb-i Tıbbiye-yi Şahane binası, Sultan 2. Abdülhamid döneminde tıp okulunun mekan sorununa kesin bir çözüm bulabilmek maksadıyla inşa ettirilmiştir. Bu binanın tasarım sürecine Almanya dan Dr. Robert Rieder danışmanlık yapmıştır. Dr. Robert Rieder daha sonra kaleme aldığı anılarında Haydarpaşa tıbbiyesinin mimari tasarım sürecini ayrıntılı olarak anlatmıştır. Bu hatıralar, ideal bir tıp okulu binasının özellikleri konusunda yüz yıl öncesinden günümüze çarpıcı bilgiler sunmaktadır. Bu çalışma ile Dr. Robert Rieder in anlatımlarıyla Haydarpaşa tıbbiyesinin mimari özellikleri incelenecektir. Anahtar Kelimler: Rieder Paşa, Robert Rieder, Haydarpaşa Tıbbiyesi, Mekteb-i Tıbbiye-yi Şahane During the modernization of medical education in the Ottoman state, the medical school had to change places many times. Sometimes, with an increase in the number of students, the school building became inadequate and sometimes the building was destroyed because of the fire. Medical School in Haydarpaşa, the last medical school building of the Ottoman era, was built by Abdulhamid II with the aim to find a definitive solution to the question of the place of medical school. Dr. Robert Rieder from Germany accompanied the design process of this building. Dr. Robert Rieder later described detailed the process of architectural design of the Haydarpaşa Medical School in his memoirs. These memories provide informations about the characteristics of an ideal medical school building. In this article will be presented the architectural characteristics of Haydarpaşa Medical School in Robert Rieder s memories. Keywords: Rieder Pasha, Robert Rieder, Haydarpaşa Medical School, Mekteb-i Tıbbiye-yi Şahane 86

89 Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu nun Tarihsel Gelişimi ve Prof. Dr. Muhittin Ülker in Katkıları Historical Development of the Turkish Cancer Research and Struggle Institution and Prof.Dr. Dr. Muhittin Ülker s Contributions Mukadder GÜN*, Nuriye KARADAĞ**, Filiz ASLANTEKİN *Yrd. Doç. Dr. Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Ana Bilim Dalı, Ankara, Türkiye. ** Öğretim Görevlisi. Balıkesir Üniversitesi Sağlık Yüksek Okulu, Balıkesir Türkiye *** Dr. Öğretim Görevlisi. Balıkesir Üniversitesi Sağlık Yüksek Okulu, Balıkesir Türkiye mukadder2005@yahoo.com Son yıllarda gelişmiş ülkelerdeki önemli sağlık sorunları incelendiğinde ön sıralarda kanser olgularının yer aldığını görmekteyiz. Kanserin en önemli nedeni olan çevresel faktörler arasında da tütün ürünlerinin kullanımı, sağlıksız beslenme ve obezite ile birlikte alkol ve enfeksiyonlar yer almaktadır. Küresel olarak yılda yaklaşık12 milyondan fazla insanın kanser olduğu bir dönemde, kansere karşı savaşım önem kazanmaktadır. Kanser gibi bir sağlık sorunu ile baş edebilmek için, devlet, üniversiteler, gönüllü sağlık kuruluşları, toplum, toplumun diğer yönetsel ve sosyal kuruluşları işbirliği yapmalıdır. Ülkemizde kanserle savaşımda çağdaş düzeye ulaşabilmek ve kanserle savaşım olanak ve yöntemlerini saptamak amacıyla 18 Şubat 1947 de Ankara da zamanın seçkin bilim adamları ve aydınlarının önderliğinde Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu adı altında bir bilim ve yardım derneği kurulmuştur. Kurumun diğer amaçları Kanserli hastaların bakımını gerçekleştirmek, halkın ve hekimlerin eğitimlerini desteklemek ve kanserle savaşa katılımlarını sağlamak, kanser konusunda araştırmaları desteklemek idi yılında kurum Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu adını almıştır ve Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu 1973 yılında Uluslararası Kanser Savaş Örgütü (UICC) üyeliğine seçilmiştir Çalışmada Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu nun kuruluşundan günümüze dek tarihsel gelişimiyle ilgili gelişmeler değerlendirilecektir. Prof. Dr. Muhittin Ülker in kurumun kuruluşunda ve çalışmalarındaki önemli katkıları da çalışmanın diğer boyutunu oluşturmaktadır. Key Words: Kanser, kanserle mücadele, kanser savaş kurumu, Türk kanser araştırma ve savaş kurumu When we look at the important health problems in the developed countries in recent years, we see that cancer cases take place in the first.. Among the most important environmental factors of cancer are the use of tobacco products, unhealthy diet and obesity as well as alcohol and infections in the first place. Today globally more than 12 million people have cancer every year, the fight against cancer is gaining importance. The state, universities, voluntary health organizations, society, other community administrative and social organizations should cooperate ın order to cope with a health problem such as cancer problem. Cancer Research and Struggle Institution was established in Ankara on 18 February 1947 which name a science and aid association under the leadership of distinguished scientists and intellectuals in order to reach contemporary level in the war against cancer in our country and to determine the methods and means of warfare with cancer. Other aims of the institution were to carry out caring for cancer patients, to support the education of the public and physicians and to participate in the war with cancer, to support research on cancer. In 1973 the institution was named as the Turkish Cancer Research and Struggle Institution and the same year the Turkish Cancer Research and Warfare Agency was elected to the International Cancer Warfare Organization (UICC). In the study we will evaluate the development of the Turkish Cancer Research and Warfare Institution from its establishment to its day-to-day historical development. Professor Dr Muhittin Ülker s important contributions to the foundation and work of the institution are the other dimension of the work. Key Words: Cancer, struggle with the cancer, cancer research institution, Turkish cancer research and fighting institution 87

90 Rumeli deki Gurebâ Hastaneleri Gurebâ Hospitals in Rumelia Neval KONUK HALAÇOĞLU(1) 1) Öğr. Gör. Dr. Marmara Üniversitesi com. tr Osmanlı tıp tarihinde hastahane sözcüğü ilk kez, 1843 yılında Abdülmecid in annesi Bezm-i Alem Valide Sultan ın kurdurduğu Bezm-i Alem Valide Sultan Guraba-i Müslimin Hastahanesi için kullanılmıştır. Bu hastane genel sağlık koşulları göz önüne alınarak, kent içindeki yerleşme alanlarından biraz uzakta inşa edilerek vakıf niteliğinde faaliyet göstermiştir. Tebliğimizde Rumeli de Dedeağaç, Gümülcine, Hanya (Girit), Kandiye(Girit) ve Manastır da inşa edilmiş Gurebâ Hastaneleri ilk defa ele alınacaktır. Batılılaşma dönemi olarak adlandırılan ve Osmanlı toplum yapısında büyük değişikliklere yol açan 19. yüzyılın karmaşık ortamında fakir ve kimsesizlerin faydalandığı bu hastanelerde, yüz binlerce insana teşhis ve tedavi hizmeti sunulmuştur. Rumeli de ki Guraba Hastanelerinin derlenmesi ve incelenmesi, sistemli olarak bir araya getirilmesi ve bu işi derinliğine çalışılması amacını taşıyan bu yazı, böyle bir çalışmanın örneklerinden biridir. Beş yüzü aşkın senedir, bölgedeki diğer milletlerin medeniyetini ve kültürünü belirlemiş, kültürel hayatında hâlâ gözle görülen izler bırakmış olan Osmanlı nın, bu hastaneler aracılığıyla bir başka önemli etkisi ortaya çıkarılacaktır. Anahtar Kelimeler: Tanzimat, Batılılaşma Dönemi Osmanlı Mimarisi, Hastane, Rumeli, Dedeağaç, Gümülcine, Girit, Manastır. The word hospital in the Ottoman medical history was first used for the Bezm-i Alem Valide Sultan Guraba-i Muslim Hospital in 1843, which was founded by Bezm-i Alem Valide Sultan, the mother of Abdülmecid. This hospital was built at a distance from the settlement areas in the city, taking into consideration the general health conditions and operating as a foundation. Gurebâ Hospitals built in Alexandria(Dedeağaç), Komotini(Gümülcine), Hanya (Crete), Kandiye (Crete) and Bitola(Manastır) in Rumeli will be discussed for the first time in our communiqué. In the complex environment of the 19th century, which is called the modernization period, which led to major changes in the structure of the Ottoman society, hundreds of thousands of people were diagnosed and treated in these hospitals, which benefited from the poor and the orphans. This article is one of the examples of such a study which aims to systematically gather and examine Guraba Hospitals in Rumelia systematically and to study this work in depth. The Ottoman Empire, which has more than five hundred years old, has left the civilization of other nations in the region and has identified the cultures and still visible traces in their cultural life, through these hospitals, another important effect will be revealed. Key words: Tanzimat Era, Ottoman Architecture in the Balkans, Hospital, Rumelia, Alexandria, Komotini, Crete, Bitola. 88

91 İlm-Ün Nefs Teorisi Kognitif Nörobilime Ne Söyler? What Does Ilmun-Nefs Theory Tell to Cognitive Neuroscience? Lütfü HANOĞLU*, Mine HANOĞLU** Prof. Dr. Lütfi Hanoğlu. Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji ABD, Medipol Üniversitesi Sinirbilim ABD edu. tr **Uzm. Dr. Mine Hanoğlu. Nisa hastanesi Anesteziyoloji Uzmanı. ; com İnsan zihninin ne olduğu, nasıl çalıştığı sorunu üzerinde her zaman düşünülmüş ve bir takım kuramlar oluşturulmuştur. Bu konuda Aristoteles in yazdığı De Anima felsefede psikolojinin başlangıcını oluşturmaktadır. Bu geleneğin daha sonra İslam dünyası tarafından İlmü n-nefs konu başlığı ile tevarüs edildiğini görüyoruz. İlmü n-nefs, doğasındaki ikiliği çok iyi temsil edecek biçimde bilimler sistematiği içerisinde tabiat bilimleri (Fizik) ile ilahi bilimler (Metafizik) arasında bir geçiş bilimi olarak tanımlanmıştır. İlmü n-nefs disiplini, İbn-i Sina ile hem kristalize olmuş, hem de aristoda olmayan bir takım kavramsal gelişmeler göstermiştir. Klasik zihin beden sorununun çağdaş versiyonu zihin/beyin sorunudur. Nasıl olupta sübjektif zihnimizin beyin tarafından oluşturulduğu sorunu bu günde bilimin en zor ve önemli problemini oluşturmaktadır. Günümüzde, Kognitif nörobilim (cognitive neuroscience), son yıl içerisinde multidisipliner bir yapı halinde gelişen, zihin/beyin sorununun araştırıldığı/tartışıldığı ana bilimsel platform haline gelmiştir. Ama bu dönem zihnin ve beyin açıklanması çalışmalarında henüz bir girişi temsil etmektedir. Bugün kognitif nörobilimin temel sorunu Damasio nun da belirttiği gibi, ulaşılan teknolojik yöntemler sayesinde elde edilmiş bulunan büyük miktarda deneysel bilgi nin yeterince iyi bir biçimde kavramsallaştırılamaması, gelişmeye elverişli teorik zeminler oluşturulamamasıdır. Bu çalışmada, İlmü n-nefs teorisi ile günümüz kognitif nörobilim bilgi birikimi ve yaklaşımları arasındaki paralellikler ve özellikle İbn-i Sina nın İlmü n-nefs kavramları çerçevesinde kognitif nörobilimin elindeki bilginin daha verimli teorik yaklaşımlar oluşturmakta kullanılıp kullanılamayacağı gözden geçirilecektir. Anahtar Kelimler; İbn-i Sina, İlmü n-nefs, Kognitif nörobilim It has always been thought about the question of what the human mind is and how it works, and a number of theories have been created. In this regard, Aristotle s De Anima is the beginning of psychology in philosophy. We see that this tradition was later acquired by the Islamic world with the title Ilmü n-nefs. Ilmü n-nefs is defined as a transition between physics and metaphysics, so as to represent the natural duality very well. İlmü n-nefs discipline has shown a number of conceptual developments with Ibn Sina. The contemporary version of the classical mind body problem is a mind / brain problem. How the mind is formed by the brain is the most difficult and important problem of science on this day. Nowadays, cognitive neuroscience has become the main scientific platform in which the mind / brain problem has been investigated, which develops as a multidisciplinary structure in the last years. But this period represents an entry yet in the work of the mind and brain explanations. The main problem of cognitive neuroscience today, as Damasio points out, is that the large amount of experimental knowledge obtained by the technological methods that have been achieved can not be conceptualized sufficiently well, that the theoretical grounds for development can not be established. In this study, we aim to observe the paralells between the Ilmun-nefs theory and current knowledge of cognitive neuroscience and to review if the information of cognitive neuroscience can be used to form more efficient theoretical approaches within the framework of Ibn-Sina s Ilmun nefs theory concepts. Key Words; İbn-i Sina, İlmü n-nefs, Cognitive neuroscience 89

92 Afyonkarahisar da Kutsallık ve Yaşam İçeren Motifler Motifs with Sacredness and Life in Afyon Ahmet İLASLI 1 Emekli Arkeolog, Afyonkarahisar Müzesi ahmetilasli@hotmail. com İnsan var olduğu sürece yaşamını sürdürebilmesi için kutsallığın varlığına inanmış ve bu amaçla da doğadan görerek aldığı varlıkları kendine simge edinmiştir. Bunlar içinde su en çok kullandığı ve simgeleştirdiği bir varlık olmuştur. Su kaynaklarını kutsallaştırmış ve zaman içinde tanrılaştırmıştır. Bununla yetinmemiş suyu her fırsatta ve her yerde simgesel olarak da kullanmıştır. Ayrıca kaseler ve yılan en çok kullanılan motifler arasındadır. Afyonkarahisar Müzesinde ve çevresinde İlk tunç çağından günümüze kadar bulunan eserler içinde bu motiflerle ilgili olarak çok sayıda eser bulunmaktadır. Bildirimizin konusu olan su kaseleri, yılan motifli veya tanrı ve tanrıçaların ellerinde tuttukları kaseler biçimindedir. Ayrıca bölgemiz termal suların merkezi, hatta Termalin Başkenti olarak da adlandırılan, eskiden ise Şifalı Frigya (Frigya Salutares) olmakla tanınan bir yerdir. Şifalı bir yer olması nedeniyle sıcak suları fışkırmakta ve tasları (kaseleri) da şifa dağıtmaktadır. Bugün Hüdai veya Hüzai denilen Sandıklı kaplıcalarında antik bir kent olan Hierapolis kenti kurulmuştur. Anahtar Kelimeler: Sandıklı, Şifa, Termal, sağlık motifleri As long as man exists, he believed in the existence of holiness so that he could continue his life, and for this purpose he symbolized the beings that he received by seeing from nature. Among them, water is the most used and symbolized entity. It sanctified and deified the water resources in time. Water has been used symbolically at every opportunity and everywhere. In addition, bowls and snakes are among the most commonly used motifs. In the Afyonkarahisar Museum, there are many works related to these motifs among the works dating from the first bronze age to the today. The water bowls, which are the subject of your note, are shaped like serpentine bowls or cups held by the gods and goddesses. Our territory is the center of thermal waters, and is also known as The Capital of thermal waters, formerly known as Healing Phrygia (Phrygian Salutares). Hot water is gushing and the bowls are healing. Hierapolis which is an ancient city, has been established in today s sandy springs called Hüdai or Hüzai. Key words: Sandıklı, Healing, Thermal, Health Motifs 90

93 Dr. Besim Ömer Paşa nın Nevsâl-i Afiyet inde Mekteb-İ Tıbbiye-İ Şahane The Royal Medical School Mekteb-i Tıbbiye-İ Shahane as To Nevsal-i Afiyet of Besim Omer Pasha Ahmet Zeki İZGÖER1* * Dr. Öğr. Üyesi, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü, İstanbul/Türkiye, azeki. izgoer@sbu. edu. tr Dr. Besim Ömer [Akalın] Paşa tarafından tarihlerinde dört cilt halinde yayınlanan Nevsâl-i Afiyet kitabında 1903 te açılan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ile ilgili orijinal bilgiler verilmektedir. Paşa nın verdiği bu bilgiler, daha çok inceleme ve gözlemlerine dayanması ve mektebin ilk kurulduğu yılları içine alması sebebiyle birinci elden kaynak malzemesi olarak değerlendirilebilir. Sultan II. Abdülhamid ( ) döneminde inşa edilen darülaceze, bakteriyolojihane, cüzamhâne, acezehane, doğumhane, telkihhane, teşrihhane, karantinahane, hastane, tıp ve baytar mektepleri gibi pek çok sağlık kurumunun yanı sıra, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ayrı bir önem arz eder. Paşa nın ifadesiyle Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Avrupa darülfünun tabiblerine isbat-ı tefevvuk edecek surette yapılan bir müessese ve tababetimizin edvar-ı tekümül e eriştiği bir kurumdur. Besim Ömer Paşa, Nevsâl-i Afiyet inde mektebin tarihçesi, nâzırların kısa biyografisi, mimarî yapısı, idarî birimler, sağlık üniteleri ve pavyonlar, müfredat, doktorlar, ders veren yerli ve yabancı hocalar gibi pek çok konuya detaylı bir şekilde ve zaman zaman fotoğraflarıyla beraber yer vermiştir. Bu bildiride, sayfa civarındaki Nevsâl-i Afiyet ciltleri taranarak içerisinden Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ile ilgili kısımlar tespit edilmiş ve bildiri sonunda ayrıca transkripsiyon halinde ek olarak verilmiştir. Bu bildiriyle söz konusu kurum üzerinde çalışacaklara kaynak erişimi sağlanmasının yanında halen restorasyonu devam eden mektebin bakım, onarım ve yenilenme çalışmalarına da katkı sağlanması amaçlanmaktadır. Bildiri, bir hekim gözünden Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane yi tasvir edecektir. Original information about the Royal Medical School called Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane, which was opened in 1903, is found in the book Nevsâl-i Afiyet dated and published in four volumes by Dr. Besim Ömer [Akalın] Pasha. This information provided by Dr. Besim Ömer Pasha can be regarded as a primary source material because it is based on his investigations and observations during the years when the medical school was first established. In addition to many health institutions founded during the reign of Sultan Abdülhamid II ( ), e. g. bacteriology laboratories, leprasorium, almshouses, maternity hospitals, vaccine laboratories, anatomy halls, quarantine buildings, hospitals, medical and veterinary schools, The Royal Medical School has a particular importance. With the expression of Pasha, The Royal Medical School was founded to prove its superiority to European doctors as an institution where Our medicine has reached contemporary development. Dr. Besim Ömer Pasha wrote in detail with occasional photographs on many subjects, such as the history of the medical school, the curriculum, short biographies of the deans, architectural structure of the school and its administrative units, medical units and pavilions, employed doctors, native and foreign lecturers, in his book Nevsâl-i Afiyet. In this paper, about 2, 400 pages of the Nevsâl-i Afiyet volumes were reviewed and the parts related to the Royal Medical School were found out and transcribed. In addition to providing access to resources for those working on the institution, the paper also aims to contribute to the still ongoing restoration of the school building. The paper will describe the Royal Medical School from a physician s perspective. 91

94 Gout Disease since Qustā Ibn Luqā (died 330H/ 912AC) until Gertrude Elion (died 1999) Abdul Nasser KAADAN* * Professor of History of Medicine, Dept. of History, Weber State University, Ogden, Utah-USA ankaadan@gmail. com Introduction: Gout has been known since antiquity. Historically, the first documentation of the disease is from Egypt in 2, 600 BC in a description of arthritis of the big toe. Aim of the paper: is to identify the achievements of Arab and Muslim Physicians in the field of gout disease and to shed lights on the different historical stages in which diagnosis an treatment of gout were performed. Material and Methods: the historical method was followed in this research, by going back to the old Arabic medical books, mainly the different chapters of the book Risalah fi Awgael Nukros or Hand book of Gout Disease, edited by Qustā Ibn Luqā (died 330H/ 912AC), and to different old Arabic medical books such as the gout book and Al-Hawi book of al-razi, in addition to al-qanunn book of ibn-sina. Then, I went back to some English books which talked about gout during renaissance period and afterward. Results: 1- It seems that the famous Treatise on Gout of al-razi seems to be attributed to him, but indeed it is most likely edited by Qustā Ibn Luqā. 2- The question the familial tendency to the disease is not just recently mentioned, but Qustā Ibn Luqā stressed on this reality in the twentieth chapter of his book on gout. 3- The decisive treatment of gout was in 1963 when Allopurinol were discovered by Gertrude Elion. Conclusion: Gout has been known since antiquity, it has been referred to as the disease of kings or rich men s disease. Qustā Ibn Luqā ( AD), is considered the first Arab physician who wrote a separate book on gout in Arabic, which was entitled Risālah Fi Aujā Al-Niqris (a Handbook on Gout). The most important achievement regarding this disease is discovering Allopurinol by Gertrude Elion in Key words: History of Gout Disease, Qustā Ibn Luqā, Arabic Medicine, Islamic Medicine. 92

95 Doktor Sesi: Erken Cumhuriyet Döneminde Adana da Yayımlanmış Bir Sıhhi Mecmua A Medical Journal Published in Adana in Early Period of Turkish Republic: Doktor Sesi (Voice of Doctor) Funda Gülay KADIOĞLU 1, Müfide KUVVETLİ 2, Selim KADIOĞLU 3 1 Doçent Doktor, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, kadioglufg@gmail. com 2 Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tıp Tarihi ve Etik Yüksek Lisans Programı Öğrencisi, mufideye@gmail. com 3 Doçent Doktor, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, selimkad@gmail. com Op Dr Cafer Tayyar Kankat, Türkiye de beyin cerrahisi alanının öncülerindendir ve ilk ulusal nöroşirürji dergisi olan Modern Cerrahi ve Nöroşirürji Mecmuası nın kurucusudur. Adana da yaşadığı yıllarda başarılı mesleki çalışmalarını yürütmenin yanı sıra kariyerinin sonraki aşamalarında da sürdüreceği tıbbi yayıncılık etkinliklerine de el atmıştır. İlk sayısı 1927 yılı Ocak ayında çıkan Doktor Sesi: Aylık Sıhhi Halk Gazetesi adlı bir tıbbi periyodik yayımlamıştır. Derginin düzensiz olarak yayımlanmış az sayıda nüshası taranarak hazırlanan bu çalışma çerçevesinde bir yandan Kankat ın az bilinen bu etkinliğini diğer yandan 1920 lerde ve 1930 larda Adana nın sağlık hayatından kesitleri gündeme getirmek amaçlanmaktadır. Dr Surgeon Cafer Tayyar Kankat is considered a pioneer in the field of neurosurgery and he was the founder of the first national journal of neurosurgery called Modern Cerrahi ve Nöroşirürji Mecmuası (Journal of Modern Surgery and Neurosurgery). While living in Adana, beside working professionally, he started his medical journal publishing business and published a medical periodic called Doktor Sesi: Aylık Sıhhi Halk Gazetesi (Voice of Doctor: Monthly Health Journal for Public) in In our study, we aimed to review the copies of this short-lived and not well-known journal and to introduce the past public health setting in Adana in 1920 s and 1930 s. 93

96 Areios a Mektup: De Materia Medica nın Önsözü A Letter to Areios: The Foreword of De Materia Medica Özgür KIRAN 1, Hale ÖZCÖMERT COŞKUN 2, Selim KADIOĞLU 3 1 Tıp Tarihi ve Etik Bilim Doktoru, ozgurkiran@gmail. com 2 Yardımcı Doçent Doktor, Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Eczacılık İşletmeciliği Anabilim Dalı, hale. ozcomert@marmara. edu. tr 3 Doçent Doktor, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, selimkad@gmail. com Dioskorides in De Materia Medica sı hem tıp ve eczacılık hem de botanik ve taksonomi tarihleri açısından çok önemli bir eserdir. Orijinal metninin ve bölümlendirme düzeninin günümüze ulaşamamış olması, onu etüt eden tarih çalışmacıları açısından ciddi bir kayıptır. Dioskorides in hocası Areios a hitap eden bir mektup şeklindeki önsözü, eserin tıbbi maddeler ve özellikle bitkiler hakkında ayrıntılı bilgi aktaran ana bölümlerinin gölgesinde kalmakla birlikte, bir yandan yazar diğer yandan orijinal metindeki bölümlendirme düzeni hakkında önemli ipuçları içeren dikkate değer bir metindir. Bildiri sahiplerinden Özgür Kıran ın doktora tezinin bir yan ürünü olan bu çalışma, söz konusu önsözün tanıtımını ve ondan hareketle yapılan çıkarımları içermektedir. De Materia Medica of Dioscorides is a main source for the histories of medicine and pharmacy and also botany and taxonomy. Its original text in Greek and chapter systematization are lost and this situation is a misfortune for historians. The foreword of the book is written as a letter to Areios, the tutor of the author. This part is not as remarkable as the main text contains detailed information regarding therapeutic agents especially medical plants. However, it is important in terms of to estimate the original chapter systematization and to learn Dioscorides s life story. This paper is a by-product of Özgür Kıran s doctoral dissertation and includes presentation and interpretation of the foreword. 94

97 Antakya Defne Sabunu: Bir Temizlik ve Sağlık Gerecinin Medikososyal Boyutları Antakya Laurel Soap: Medico-Social Features of an Equipment of Hygiene Rana CAN 1, Melike ÖZTÜRK 2, Selim KADIOĞLU 3 1 Yardımcı Doçent Doktor, Mustafa Kemal Üniversitesi Hatay Sağlık Yüksekokulu Hemşirelik Bölümü, rcan0131@gmail. com 2 Öğretim Görevlisi Doktor, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü, melikeden@gmail. com 3 Doçent Doktor, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, selimkad@gmail. com Kendine özgü medikososyal özellikleri olan sabun, temizlik ve sağlığı koruma tarihçelerinde önemli yeri olan bir gereçtir. Florasının içerdiği nitelikli defne ve zeytin ağaçları Antakya ya sabun üretiminde ciddi bir avantaj sağlamakta; defne sabunu kentin kültürel ve ekonomik bir değeri niteliğini taşımaktadır. Antakya defne sabununun farklı yönleriyle tanıtımını içeren bu çalışmada özellikle geleneksel üretim süreci ve sağlık üzerindeki etkilerine ilişkin yerel inanışlar üzerinde durulmuştur. The soap has several medico-social features and an important place in the histories of cleanliness and hygiene. Antakya s flora includes laurel and olive trees; therefore it has a significant advantage in soap production. In this context laurel soap is a cultural and economic value of the city. In our paper various characteristics of Antakya laurel soap are mentioned, especially traditional producing process and local people s beliefs regarding its impacts on health are introduced. 95

98 Fatma Bengisu nun Hemşire(Lik) Tekniği Kitabında Yer Alan Tedavi Uygulamaları Treatment Methods in the Book Titled Nursing Technique by Fatma Bengisu Meltem AKBAŞ, Sibel ÖNER YALÇIN, Şenay ÇETİNKAYA, SELİM KADIOĞLU 1 Yardımcı Doçent Doktor, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü, makbaskanat@ gmail. com 2 Öğretim Görevlisi Doktor, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü, sibelemreduygu@gmail. com 3 Doçent Doktor, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü, scetinkaya@cu. edu. tr 4 Doçent Doktor, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, selimkad@gmail. com Türk hemşirelik eğitimi tarihinin önemli simalarından biri olan Fatma (Eneren) Bengisu nun adı unutulmamış olmakla birlikte hakkında günümüze ulaşan bilgiler oldukça sınırlıdır. Adının günümüzde bilinir olmasındaki önemli etkenlerden biri 1940 lardan 1970 lere kadar pek çok kez basılmış olan Hemşirelik Tekniği (ilk adı Hemşire Tekniği) ders kitabıdır. Birçok hemşire kuşağının yetişmesine katkı sağlayan bu kitap, günümüzde de değişen hemşirelik anlayışını anlamak ve tarihsel çerçeveye oturtmak bakımından önemli bir referans niteliği taşımaktadır. Odağında kitapta aktarılan hemşireler tarafından gerçekleştirilecek tedavi uygulamaları bulunan bu çalışmada, değişen hemşirelik anlayışı hakkında değerlendirmeler ve yazar hakkında erişilen bilgiler de yer almaktadır. Fatma (Eneren) Bengisu is a significant tutor and author in the Turkish history of nursing. There is not enough biographical information about her in our day, but her name is known in nursing community by many people because of her famous textbook Nursing Technique published many times from 1940 s to 1970 s. This textbook had had important contribution on education of many nurse generations in the past. And in present it is a valuable source for studies of nursing history. Our paper includes treatment methods dealt in the book, comments on development of nursing concept, and biographical information regarding Bengisu. 96

99 Bir Örneğin Sessizce Yok Oluşu: Adana Numune Hastanesi Adana Numune Hospital: The Story of a Model Hospital that Disappears Quietly Melike ÖZTÜRK, Gülay HALİDİ, Rana CAN, Selim KADIOĞLU 1 Öğretim Görevlisi Doktor, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü, melikeden@gmail. com 2 Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tıp Tarihi ve Etik Doktora Programı Öğrencisi, gulayhal@gmail. com 3 Yardımcı Doçent Doktor, Mustafa Kemal Üniversitesi Hatay Sağlık Yüksekokulu Hemşirelik Bölümü, rcan0131@gmail. com 4 Doçent Doktor, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, selimkad@gmail. com Belirli bir ada ve niteliklere sahip sağlık kurumlarının kuruluşu, varlığını sürdürmesi ve ortadan kalkışı değişen sağlık politikalarının ve onları belirleyen resmi sağlık anlayışının türevi ve göstergesidir. Yakın geçmişte ve kısa süre içinde önce bir taşınma yaşayan, sonra da tüm kadrosu bir başka sağlık kurumuna transfer edilen Adana Numune Hastanesi nin dramatik yok oluş öyküsü bu çalışmanın merkezinde yer almaktadır. Konunun ele alınış çerçevesini ise numune hastanelerini biçimlendiren ve sağlık hizmeti sunumunda onları önemli bir konuma yerleştiren anlayış ile bu hastaneler dizisinin Adana da yer alan örneğinin tarihçesi oluşturmaktadır. Establishment, presence and disappearance of any health institution that has a certain name and characteristics may be considered as both derivative and indicator of governmental health policies. A big and advanced hospital in Adana has been unexpectedly and quietly disappeared in the recent few years. This dramatic event took place in two steps. In the first step it moved out from its historical place in the center of the city. In the second one all of the staff is transferred to another hospital. Our paper is focused on this dramatic event and deals its topic in the context of model hospital approach of early republic and the history of Adana Numune Hospital. 97

100 İslam Tıbbında Yaşlılık Old Age in the Islamic Medicine Sadık NAZİK 1, Selim KADIOĞLU 2, Funda GÜLAY KADIOĞLU 3 1 Tıp Tarihi ve Etik Bilim Doktoru, sadiknazik2003@yahoo. com 2 Doçent Doktor, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, selimkad@gmail. com 3 Doçent Doktor, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, kadioglufg@gmail. com Ortalama yaşam süresinin giderek uzaması ve yaşlı nüfus oranının artışı, yaşlılığa yönelik bilimsel ilginin ve yaşlı hekimliğinin önemini ve ağırlığını arttırmaktadır. Günümüzün gözde disiplinleri olan gerontolojinin ve geriatrinin geçmişini incelemenin ilginç olacağı görüşünden yola çıkan bu çalışma, İbn-i Sina nın ve izleyicilerinin eserlerinde yer alan yaşlılıkla ve yaşlılara yönelik tıbbi uygulamalarla ilgili kısımların toplu ve yapılandırılmış olarak aktarılmasından ve değerlendirilmesinden oluşmaktadır. The average life expectancy and the ratio of elderly people increase day by day and therefore gerontology and geriatrics are getting more important and interesting. It is possible to consider that to study past of these popular disciplines is appropriate, and our paper is based on this opinion. As the way of handling the subject, parts regarding old age and elderly people in the works of İbn-i Sina and other authors of Islamic medicine are collected, systemized and interpreted. 98

101 Halk İnançları-Mit-Halk Tababeti/Türke Çareler Kavşağında Bazı Kültür Kodları Some Culture Codes as Part of Folk Beliefs Myth-Folk Medicine / Remedies to Turk Yaşar KALAFAT 1 /Ali Osman ABDURREZZAK 2 Dr. / Halkbilim Araştırmacısı / Halkbilim Araştırmalar Merkezi yasarkalafat@gmail. com 2 Yrd. Doç. Dr. / Kastamonu Üniversitesi ali-37@hotmail. com Sözlü kültürde yer alan bir takım; Daun, Çor, Zıkkım, Lalet, Kara, Baba gibi illet içerikli kelimeler vardır ki; bunlar mitoloji sözlüklerinde kara iyeler, şer güçler, kem varlıklar, üç harfliler olarak bilinirler. Halk sağaltmacılığında bunların etrafında birtakım kültler oluşmuş ve kültür coğrafyaları ortak olan halklar arasında bu kültler, aynı coğrafyanın kültür kesimleri arasındaki kültür kodlarını meydana getirmişlerdir. Azerbaycan Türk kültür coğrafyasında türkeçare olarak bilinen ve etkileri günümüz sağaltmacılığında süren bu alanın kök hücreleri, arkaik dönemlerin bulgularına kadar uzanabilmektedir. Bunlar; basmak/basılmak, satmak/satılma, örtmek/örtünmek, bağlamak bağlanmak, Sahiplenmek/ sahipli olmak, kült oluşturmuş kodlardır. Geçmişin hastalıkları, korunma ve kurtulma yol ve yöntemlerini içeren bu alanın harcında bitkiler, hayvanlar toprak, su, ateş gibi cansız bilinenler ve bunlarda aranılan, varlıkları kabul gören bir takım görünmeyenler vardır. Halk sağlığındaki bu uygulama alanı bir takım derman mahiyetli karışımlardan ziyade, büyü niteliğinde inanç içerikli uygulamalardır. Kişioğlu er kişi veya kadın kişi oluşuna göre, buluğ çağına gelmiş olup olmayışı ve hallerine göre bir hayvan, bitki, insan ve hatta eşyadan bir cisim basabilir. Kızıl, sarı ve kara olarak da bilinen türleri ile Al Karısı, Al Ocakları bu kapsamda zikredilebilirler. Basmadan korunmak ve basılmış olmaktan kurtulmanın yöntemlerine dair inançlar vardır. Bir takım hastalık veya illetler satılabilirler. Mesela bebekleri yaşamayan veya bebeği olmayan anne sembolik olarak satılabilir. Yaşamayacağına, yaşanmış olaylardan hareketle inanılan bebek keza satılabilir. Bu kapsamda nezle dâhil birçok hastalığın da satılarak şifa bulacağına inanılır. Rahatsızlıklara, bilhassa psikolojik rahatsızlıklara yol açtığına inanılan görünmeyen varlıkların bu türden zararlarından korunmak için, korunacak kimse örtülenir. Hastalığa yol açtığına inanılan gücün aldatılması yöntemleri uygulanır. Örtülenmenin de çeşitli yöntemleri vardır. Bağlamak da bir hastalık rahatsızlık türüdür. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler hatta cansız bilinenlere zarar vermek için onlara bağlama işlemi yapılır. Kurtağzı bağlanılarak çayırda kalmış çiftlik hayvanının parçalanması önlenir. Damat bağlanılarak özel gecesinde başarısız olması sağlanır. Çekirge salgını bağlanarak yayılması önlenir. Hatta ağır kış şartlarının faktörü bağlanılarak yazın gelmesi amaçlanır. Hırsızlık yapmış bir kimsenin itirafta bulunması için ilgili organı bağlanır. Bir diğer korunma ve kurtulma yöntemi de sahiplenmek, sahibinin olmasının sağlanması yöntemidir. Rahatsızlığa yol açtığına inanılan güce karşı, koruyucu ve kurtarıcı olduğuna inanılan bir gücün, muhtelif uygulamalar sonucu himayesine girilir. Sahipsiz hiçbir şeyin olmadığı, sahipsizlerin, zararlılar tarafından sahiplenilebilecekleri inancından hareketle, sahip bulunmak suretiyle, çok kere de tedbir olarak hastalığa yol açabilecek şer güçten korunmak ve kurtulmak amaçlanır. Bildirimizde, bu tür yarı büyü, yarı mit içerikli inanç uygulamaları incelenerek, aralarındaki ilişkiler üzerinde durulamakta, oluşturdukları sistemin halk sağlığındaki yerine işaret edilmek istenmektedir. Anahtar Kelimeler: Halk sağaltmacılığı, inanç, mit, kültür. 99

102 A team in oral culture; Daun, İlness, Poison, Damn, Black, Father are the words that have a bad content; these are known as the mythological dictionaries, the black figures, the sharps, the beings, and the three letters. Among the peoples who have formed a number of cults around them in common healing and have common cultural geographies, these cults have brought about cultural codes among the cultural segments of the same geography. Azerbaijan The root cells of this area, which is known as Turkish culture in Turkish culture geography and whose effects are present in today s healing, can reach up to the finds of archaic periods. These; to sell / sell, to cover / bind, to connect, to be owned / possessed, are cult codes. There are a number of invisible things that are known to be lifeless things such as animals, soil, water, fire, and their sought after assets, which include past diseases, ways and means of protection and survival. This field of practice in public health is largely a magical, faithful practice, rather than a blend of certain ingredients. Depending on whether or not the person is a person or a woman, an animal, plant, human, or even an object can be printed according to whether or not they have come to the age of the present. The species known as red, yellow and black, as well as the Al marsh, Al mines can be mentioned in this context. There are beliefs about the methods of avoiding repression and getting rid of being reprinted. Some diseases or illnesses can be sold. For example, a baby who is not a baby or a baby can be sold symbolically. The baby, who believes in the act from the events that happen, can be sold again. In this context, it is believed that many diseases, including flu, will be sold and healed. In order to protect the unseen beings believed to cause discomfort, especially psychological disturbances, to be protected from such harm, nobody is protected. The methods of deceiving the power that are believed to lead to the disease are applied. There are various methods of covering. Bonding is also a disease disorder type. People, animals, plants and even inanimate known things are tied to them to harm them. The fairlead is connected to prevent the disintegration of the farm animal remaining in the meadow. It is ensured that the groom is connected and fails in the special night. Grasshopper epidemic is prevented by spreading. It is even aimed to arrive in summer by connecting factors of heavy winter conditions. A person who has committed theft is attached to the relevant body to make a confession. Another method of protection and rescue is to take ownership and ensure that the owner is there. A power that is believed to be protective and rescuing against the gentle believing to lead to discomfort is entered into the conclusion of various applications. It is aimed at protecting and getting rid of the burdens that cannot lead to illness in many ways as a precaution, with the act of having no possessions, with the belief that the impoverished can be possessed by the harmful. In our notice, we will examine such semi-magical, semi-mythic belief practices and focus on the relationships between them and point out that the system they create is in the place of public health. Key Words: Folk medicine, faith, myth, culture. 100

103 Milli Mücadele Dönemi nde Frengi Syphilis During the National Struggle Period Sema KANDİL 1* Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Öğrencisi com Türkçe de kullanılan Frengi ismi Batı ya ya da Avrupa ya ait Farsça Freng sözcüğünden türetilmiştir. Tıp çevrelerinde Sifilis adı ile geçmekte olan bu hastalık zührevi ve bakteriyel bir hastalıktır. 16. Yüzyılda Asya ve Avrupa da büyük salgınlara neden olmuştur. Elde edilen bulgular sonucunda ilk frengi olgularının 1492 de Amerika nın keşfinden hemen sonra İspanya da görüldüğü kanısına ulaşılmıştır. Avrupa dan çeşitli yollar vasıtası ile Osmanlı ya ulaşan frengi, 19. Yüzyılda gazete manşetlerinde büyük yer edinerek, insanları hem fiziksel hem de psikolojik olarak sarsan bir zührevi hastalık olarak Osmanlı toplumunda hayat bulmuştur. Frengi ile mücadele ve tedavi yollarının araştırılması amacı ile uzmanlardan oluşan komisyonlar kurulsa da frengi tam olarak engellenmemiş, Cumhuriyet Dönemi nde de salgınlar artarak devam etmiştir. Çalışma da Osmanlı dan Cumhuriyet e miras kalan frengi hastalığının insanlar üzerinde ki etkisine yer verilerek hastalığa karşı alınan tedbirler ve hastalığın yayılmasını engelleyici faaliyetler Milli Mücadele Dönemi sürecinde incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, Milli Mücadele Dönemi, Frengi, Salgınlar. The name Syphilis which is used in Turkish is derived from Persian Freng which belongs to the Westerns or Europe. This disease, which is called Syphilis in medical mediums, is a venereal and a bacterial disease. It caused major outbreaks in Asia and Europe in the 16th century. As a result of the researches, it is discovered that the first cases of Syphilis were found in Spain immediately after the discovery of America in Syphilis, reaching the Ottoman Empire through various means from Europe, showed up in the Ottoman Community as a venereal disease that affected people both physically and psychologically by taking a major place in the headlines of the newspapers in the 19th century. Syphilis with researches on the ways of struggle and treatment have been established, but Syphilis has not been completely prevented and plague have continued to increase in the Republican Period. As per a study, the effects of Syphilis disease inherited from the Ottoman Empire on the people were examined, and the measures against the disease and the activities preventing the spread of the disease were examined during the National Struggle Period. Key words: Ottoman State, National Struggle Period, Syphilis, Outbreaks. 101

104 Eski Türklerde Mumyalama Teknikleri ve Kullanılan Tıbbi Malzemeler The Mummification Techniques in the Old Turks and the Medical Materials Used Gülay KARADAĞ ÇINAR Yrd. Doç. Dr. Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü com ÖZET Sibirya-Altay bölgesi ile İskit sahasında tespit edilen Eski Türklere ait kurganlar defnedilen kişinin cenazesinin yanı sıra çok çeşitli ve kıymetli eşyalara havidirler. Bu yapısı dolayısıyla en eski Türklerin sosyal ve kültürel hayatının tanınmasına olanak sağlamaktadırlar. Mumyalanmış cesetlere sahip kurganlar ise Eski Türklerin anatomisinin şifrelerini sunmaktadırlar. Türklerin mezar inşasında ve mumyalama sanatındaki becerileri ve kullandıkları teknik dolayısıyla cesetler gerçeğe en yakın formuyla günümüze ulaştıkları gibi metfuna ait kıyafetler ve mezarda rastlanılan kumaşlar da sahip olduğu renkler dolayısıyla canlılığını yitirmemişlerdir. Bu özelliği ile Türk mumyalama geleneği en meşhur Mısır mumyalarını da geride bırakmaktadır. Bunu sağlayan en önemli faktör Türklerin kurgan inşaatında iyi kurutulmuş toprağı tercih etmiş olmalarıdır. Ayrıca cenazenin tuzlanarak defnedilmesi de her türlü çürüme ve bozulmalara engel teşkil etmiştir. Bu yöntem üzere binlerce yıl zarfında mezarlara en ufak bir nem bile işlememiştir. Mumyalama sırasında kullanılan malzemeler özellikle de bitkiler mumyalama tekniğinin başarılı olmasında bir diğer etkendir. Bu bağlamda mevcut çalışma kapsamında, kurganlar özelindeki arkeolojik çalışmalar ışığında Türklerin cenazesinin defin sürecine kadarki muhafaza aşaması ve definden önceki mumyalama işlemleri irdelenecektir. Ayrıca kullanılan bitkilerin cesedi muhafaza etmekteki etkisi ile birlikte Türklerin bu bitkileri tıbbi işlemlerde kullanımı üzerine tetkikler ve değerlendirmeler yer bulacaktır. The Mummification Techniques in the Old Turks and the Medical Materials Used The kurgans belonging to the old Turks found in the region of Siberia-Altai and in the country inhabited by Scythian preserved both the buried body and the various and valuable goods of the dead. Thanks to this characteristic, the kurgans present the social and cultural life of old Turks. Having the mummified corpse the kurgans illuminate the anatomies of old Turks also. The bodies have reached with the nearest forms to the original to today by the means of abilities of Turks both the building of kurgans and mummification art. Colors of the dead s clothing and the textiles in the kurgans didn t lose liveness. Therefore the mummification tradition of Turks has lifted the most famous Egypt mummies behind. The best-preserved bodies were result of that the old Turks buried their dead in well drained soils. Moreover the corpse has been buried as salted by Turks. So the corpses have been inhibited putrefaction and prevented deterioration. After thousands of years the slight amounts of moisture have not even penetrated to these kurgans. The plants and medical materials used when the bodies were mummifying were factors to be successful in the Mummy Technique of Turks. In this paper the processes of mummification before burial and the amazingly well-preserved will be examined according to archaeological studies in the kurgans. In addition the evaluations about the plants which are influence at preserved of the body and these plants used in what medical operations will be presented. 102

105 Kök Hücre Çalışmalarının Tarihçesi History of Stem Cell Studies Mehmet KARATAS Inonu University Faculty of Medicine, Dept. of History of Medicine and Ethics, Malatya / TURKEY, drkaratas@hotmail. com Engin BURAK SELCUK Inonu University Faculty of Medicine, Dept. of Family Medicine, Malatya / TURKEY, engin. selcuk@inonu. edu. tr Turgay KARATAŞ Malatya Training Research Hospital, General Surgery, Malatya / TURKEY drkaratas44@hotmail. com Zırhlı Selcuk SENAY Malatya Training Research Hospital, Pediatrics, Malatya / TURKEY senaydr@yahoo. com İnsan vücudundaki hücreler somatik ve germ hücreleri diye tasnif edilirken artık, bunlara kök hücre kavramı da ilave olmuştur. Deneysel çalışmaların 1900 lü yıllara uzandığı kök hücreler günümüzde oldukça popüler bir konu olarak güncelliğini korumaktadır. Nörolojik hastalıklar, plastik ameliyatlar, organ transplantasyonu, infertilite, kanser tedavisi gibi birçok alanda çalışmaların yapıldığı bir konudur yılında Rus histolog Alexander Maximov kandaki hücresel elemanların atası olarak kök hücreyi tanıtmıştır. O günden günümüze kadar birçok araştırma ve yayın konuyla ilgili olarak yapılmıştır. When the cells in the human body are classified as somatic and germ cells, the concept of stem cells has been added to them. The stem cells that the experimental studies extend to the 1900s remain a popular topic today. Neurological diseases, plastic surgery, organ transplantation, infertility, cancer treatment, such as a lot of field work is done. In 1908, the Russian histologist Alexander Maximov introduced the stem cell as the predecessor of the cellular elements on the side. It has been made about the issue of many researches and publications from day to day. Kaynaklar: Elbe H. Kök hücre uygulamalarının tarihsel süreci. Türkiye Klin. J med Ethics Law Hist Special Topics. 2017;(3)2: Tanrıverdi Ö. Kanserde kök hücre araştırmalarında etik. Türkiye Klin. J med Ethics Law Hist Special Topics. 2017;(3)2: Karahüseyinoğlu S. Kök hücre araştırmalarında ve yardımla üreme tekniklerinde etik konular ve yasal tartışmalar. Türkiye Klin. J med Ethics Law Hist Special Topics. 2017;(3)2:

106 Türk-İslam Devletlerinde Manevi Danışmanlık ve Terapi Yoluyla Tedavi Selim KAYA 1* Mehmet YAĞCI 2** * Dr. Öğretim Üyesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Tarih Bölümü, e-posta: skaya@aku. edu. tr ** Arş Grv., Afyon Kocatepe Üniversitesi, Tarih Bölümü, e-posta: myagci@aku. edu. tr Tıp biliminin gelişmesiyle pek çok hastalık teknolojik imkânlar sayesinde teşhis ve tedavi edilmektedir. Ancak bütün hastalıkların tedavisinde manevi desteğin ve moral katkının en önemli iyileşme aracı olduğu da bütün hekimler tarafından kabul edilmektedir. Manevi destek yöntemi Türk-İslam tarihinde tıbbi eğitimin bir parçası olduğu gibi, savaş sonrası psikososyal destek sürecinde, savaş travma tedavisinde ayrıca duygusal ve fiziksel problemlerin tedavisinde kullanılmıştır. Türk-İslam devletlerinde inşa olunan sağlık kuruluşlarında tıbbi tedavi yöntemleri yanında hastalara moral ve motivasyon katkı sağlayarak iyileşme sürecini çabuklaştırmak için manevi destek hizmeti sunulmuştur. Psikolojik rahatsızlıkları olan bireylere Türk-İslam kültürünün yüzyıllardır beslendiği manevi metinler (örneğin Mesnevi) ile yapılandırılmış bibliyoterapi uygulaması yapılmıştır. İslam tarihinde manevi danışmanlık hizmeti sunulurken kullanılan yöntemlerden biri Kur an Kıssaları ile ortaya çıkartılan Öyküsel Terapi (Narrative Therapy) yöntemidir. Yine Hz. Muhammed in yaşamı ve sözleri, meşhur kahramanların kıssaları da öyküsel terapi yönelimli manevi danışmanlık sürecinde etkili olarak kullanılmıştır. Abdullah b. Amr hayatı bu konuda iyi bir örnektir. Selçuklular zamanında Anadolu da inşa edilen Darüşşifalarda da dinin stresi azaltıcı rehabilite ve teskin edici özelliği, manevi danışmanlık ve terapi hizmeti olarak kullanılmıştır. Anahtar Kelimeler: Tıp, Manevi Danışmanlık, Terapi, Türk-İslam, Selçuklu. 104

107 Kastrasyon: Beden Bütünlüğüne Müdahale ile İnsanın Araçsallaştırılması Castration: Instrumentalization of Human by Intervention to Body Integrity Güler KAYABAŞLI 1, Elif ATICI 2 1 Doktora Öğrencisi, Uludağ Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tıp Tarihi ve Etik AD, Bursa 2 Doç. Dr. Uludağ Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik AD, Bursa guleraklli@gmail. com elifatici@uludag. edu. tr Kastrasyon, cerrahi ya da kimyasal yöntemlerle kişilerin cinsel faaliyette bulunma ve üreme yeteneğini tamamen sonlandırma ya da geçici olarak durdurma eylemidir. İki uygulama arasındaki temel fark kimyasal kastrasyonda üreme yeteneği ve cinsel faaliyetin geri dönüşebilir olmasıdır. Kastrasyon, sterilizasyondan (kısırlaştırma) farklıdır. Sterilizasyon ile kişinin cinsel faaliyette bulunmasına zarar verilmez. Kastrasyon işlemi yapılmış kişi kastrat, hadım, iğdiş, enenmiş, buruk, tavaşi, hassiy olarak isimlendirilir. Üçüncü cinsiyet olarak da adlandırılan cerrahi olarak kastre edilenler, bir toplumsal kesimi temsil etmişlerdir. Pek çok medeniyet ve coğrafyada dini, sosyal, ekonomik, hukuki gerekçelere dayanarak uygulanmıştır. Düşmanın onurunu kırmak, devlet yönetiminde, kilise korolarında, haremde görev almak, köle olarak çeşitli hizmetlerde bulunmak bu gerekçeler arasındadır. İlk olarak Asur Kraliçesi Semiramis tarafından başlatıldığı ya da ilk bilinen uygulamanın Sümerliler tarafından Lagash şehrinde yapıldığı ileri sürülmektedir. İlk kez Perslerde sadakatlerine güvenilen hadımlar, Antik Yunan da bir ticaret unsuru olmuşlardır. Doğuda hanedanlık dönemi ile birlikte hadım edilmenin başladığı görülmektedir. Hadımların tarihsel olaylarda yer alması ise MÖ 8. yüzyılda başlamıştır. Türklerde hadım kölelerin kullanımının muhtemelen Memluk Devletinin ele geçirilmesi ile (1517) başladığı ifade edilmektedir. Osmanlı İmparatorluğunun yükselme döneminde kastre kölelerin önemi artmıştır. Sadece beyaz hadımların saray dışına çıkış izni bulunurken hareme girebilen siyahi hadımların başı olan kızlarağası ya da darüssa ade ağası bizzat sultan tarafından atanmıştır. Kethuda, kayyım, muhafız ve hizmetli olarak görevlendirilmişlerdir. Hadım görevliler, zamanla siyasi bir konuma kadar yükselerek devlet yönetiminde de söz sahibi olmuştur. Tanzimat ile birlikte köle ticaretinin yasaklanması, cerrahi kastrasyon uygulamasını sona erdirmiştir. Yaklaşık 125 yıldır kişilerin cinsel dokunulmazlığına karşı işlenen suçlarla mücadelede ve suçluyu tedavi etmede bir yöntem olarak da kullanılmaktadır. Cerrahi kastrasyon ilk kez 1892 de İsviçre de, kimyasal kastrasyon ise pisikoterapi ile birlikte tedaviye yönelik olarak 1966 da bu suç grubunda uygulanmıştır. Cerrahi yönteme göre daha insani kabul edilen kimyasal kastrasyon, 26 Temmuz 2016 da yürürlüğe giren ilgili yönetmelik ile Türkiye nin gündemine gelmiştir. Bu bildiride, kastrasyonun tarihi ve Türklerde kullanımı hakkında bilgi verilecektir. Castration is an intervention to completely terminate or suspend sexual activity and reproductive ability of persons with surgical or chemical methods. The main difference between the two applications is that the reproductive ability and sexual activity are reversible in chemical castration. Castration is different from sterilization. Sterilization does not harm a person s sexual activity. Castrated person (eunuch) is called as kastrat, hadım, iğdiş, enenmiş, buruk, tavaşi, hassiy. Castrated surgically also called as a third gender, represented a social segment. In many civilizations and geography it has been practiced on the basis of religions, social, economic, and legal reasons. To insult the enemy, to be employed in the state administration, in the church corpses and in the harem, and in various services as slaves are among these reasons. It was suggested that the first initiation was done by the Assyrian 105

108 Queen Semiramis, or that the first known practice was conducted by the Sumerians in Lagash. In the Persians the eunuchs, which for the first time trusted to their loyalty, became a trade element in Ancient Greece. It is seen that the castration began with the dynastic period in the east. The eunuchs to take part in historical events began in the 8 th century BC. It is expressed that the use of castrated slaves in the Turks probably began with conquer of the Mamluk State (1517). The preciousness of the castrated slaves has increased in the period of the rise of the Ottoman Empire. Only the white eunuchs were allowed to leave the palace. The head of the black eunuchs who can enter the harem called as kızlarağası or darüssa ade ağası was personally appointed by the Sultan. They were appointed as principal chamberlain, administrator, guardian and servant. These officials also rose to a political position over time, and became a party in state administration. The prohibition of slave trade with the Tanzimat ended the practice of surgical castration. It has also been used as a method of fighting againt crime and treating criminal offenses against sexual inviolability for about 125 years. Surgical castration was first applied in Switzerland in 1892, and chemical castration was applied in this crime group in 1966 with psychotherapy for treatment. Chemical castration, which is considered a more humane method than surgery, has become Turkey s diary with related regulation came into force on July 26, In this study, information about the history of castration and its use in Turks will be given. 106

109 Türk Psikiyatri Geleneğinde İstisnai Bir Psikiyatri Tarihinin İzi Sürülebilir mi? Is it Possible to Trace an Exceptional History of Psychiatry within the Tradition of Turkish Psychiatry? Şükrü KELEŞ Dr. PhD. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı com Günlerim taburcu olmamı beklemekle geçiyor Gençliğim delilere hoş görünmekle bitiyor 1 Tarihsel bir fenomen olarak psikiyatri tarihsel, kültürel ve politik olarak iktidarla angajmana girebilen ve bu özelliği nedeniyle tıbbın diğer alanlarıyla kıyaslandığında istisnai bir konumu hak eden bir bilim dalıdır. Psikiyatri tarihinin yazımında sadece resmi bir bakış açısından yol almaya çalışmak tıp tarihçisini kısıtlayabilir, psikiyatrinin farklı dönemlerde geçirdiği değişimlerin anlaşılmasını zorlaştırabilir. Bu nedenle, ihmal edilmiş bir grup olan psikiyatri hastalarından kalan izlerin tarihsel anlatıya eklenmesi, psikiyatri tarihinin farklı biçimlerde okunup yorumlanabilmesine olanak sağlayabilir. Kaldı ki, psikiyatri tarihinin yazımında yöntemsel bir birlik sağlanamadığı ilgili literatürde ifade edilmektedir (Sayar, 1991). Türk psikiyatri tarihi ile ilgili yapılan kısıtlı sayıdaki çalışma alandaki gelişmeleri, hastalara yaklaşım ve tedavi yöntemlerinin seyrini, hizmet sunulan kurumları ve Cumhuriyet döneminde alanın uzmanlarının nasıl bir eğitimden geçtiğini ortaya koymaktadır (Sarı ve Akgün, 2008). Günümüzde çağdaş tıbbın ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilen psikiyatrinin hasta ya da danışanlarına nitelikli sağlık hizmeti sunma konusunda politika geliştirmeye yönelik çalışmaları hem Batılı ülkelerde hem de Türkiye de devam etmektedir (Yılmaz, 2012). Ülkemizde Sağlık Bakanlığının öncülüğünde Toplum Ruh Sağlığı Merkezlerine yönelik yürütülen çalışmalar (TC Sağlık Bakanlığı, 2014), alanın insan haklarını gözeten, hasta ve danışanların ihtiyaçlarını dikkate alan, etik açıdan taraf olunabilecek sosyal politikalar geliştirme çabasında olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda düşünüldüğünde psikiyatri, modern bilimin ve çağdaş tıbbın ilkelerini benimseyen ve sağlık gereksinimi olan danışanlarına ya da hastalarına nitelikli sağlık hizmeti sunmaya çalışan saygın bir bilim dalı olarak kabul edilir. Bu çalışmada psikiyatrinin tarihsel süreçte yer edindiği istisnai konumuna ilişkin iki temel soruya yanıt aranacaktır: i) Batılı ülkelerde 1960 lı yıllarda anti-psikiyatri hareketi yandaşları tarafından ruhsal/zihinsel hastalık [ing: mental illness] kavramının ne liğine ve içeriğine ilişkin yürütülen tartışmalar Türkiye de karşılık bulmuş mudur, nasıl? Anti-psikiyatri hareketinin alana yönelttiği eleştirilerin Türkiye deki yansımaları psikiyatrinin epistemolojik temellerinin zayıf olmasına yönelik argümanlarla sınırlı mı kalmıştır? Hastanın zorla yatırılması, izolasyonu, ilaç kullanmaya zorlanması gibi uygulamaları da içermiş midir? ii) Şizofreni hastalığının cin çıkarma ile tedavisinin yapılabileceğinin öne sürülmesi 2 ya da beyaz önlüklü metafizik uzmanlarının büyü bozma terapileri düzenlediği manevi şifa merkezlerinin 3 sağlık hizmeti sunma girişimleri ruhsal hastalıkların tanı ve tedavilerindeki paradigmaya muhalif olan uygulamalar mıdır? Bilimsel açıklamalar ile gerçeklik arasındaki uyumsuzluğa işaret eden bu tür uygulamalar, Kuhn un bir bilimin gelişim aşamaları düşünüldüğünde, psikiyatri paradigmasının bir bunalım dönemine girdiğini mi göstermektedir? Öte yandan, söz konusu metafizik uygulamalarının yaygınlık kazanmasının ruh 4 sağlığı ya da ruh hastası kavramlarının Türkçedeki ruh teriminin çağrıştırdığı çoklu anlam içeriğiyle bir ilişkisi var mıdır? 107

110 Dipnot: 1 Günlerim başlıklı şiirden alınan bu dizeler 1960 larda Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde 6. Koğuşta yatan Ü. S. ye aittir (Prot No: 963/326) (Tuncel, 1961). 2 İlgili haber için bkz. Erişim Adresi: hurriyet. com. tr/gata-profesoru-sizofreniyi-cin-ebagladi Erişim Tarihi: 30 Ocak İlgili haber için bkz. Erişim Adresi: hurriyet. com. tr/cin-hastanesi-kapatildi Erişim Tarihi: 30 Ocak Psikiyatrinin kendisine nesne edindiğini iddia ettiği alan Antik Yunanca psyche, Latince psyché, İngilizce mind ve türevi mental ile karşılanmaktadır. Türkçede İngilizcedeki sprit veya soul terimleri ile aynı anlama gelebilecek ruh terimi kullanılmaktadır. Türkçede ruh kelimesi insanın ölümünden sonra var olmaya devam eden özü ; insanın düşünce ve kişiliğine karşılık gelen özü ; can, yaşam enerjisi, dirim anlamlarına gelmektedir. Psikiyatri, ruhsal/zihinsel hastalıkların tanı, tedavi ve önlenmesine yönelik olarak Türkçede ruh hekimliği anlamında kullanılmakta, bilim alanının resmi adı ruh sağlığı ve hastalıkları olarak kabul edilmektedir (Sayar, 1991; Atbaşoğlu, 2012). Kaynakça: Atbaşoğlu C. Psikiyatriye Eleştirel bir Bakış. Bilim ve Ütopya, Sayı 212, s:1-17. Sarı N ve Akgün B. Türk Tarihinde Psikiyatriye Bakış. İ. Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri. Türkiye de Sık Karşılaşılan Psikiyatrik Hastalıklar. Sempozyum Dizisi No: s:1-24. Sayar K. Sana Ruhtan Soruyorlar. Önsöz (Erol Göka). İz Yayıncılık, İstanbul, s: Tuncel B. İnilti: Akıl hastalarının yazdıkları şiirler. Derleyen: Bedia Tuncel. Matbaa Teknisyenleri Basımevi. İstanbul, TC Sağlık Bakanlığı, Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri Hakkında Yönerge. Erişim Adresi: dosyamerkez. saglik. gov. tr/eklenti/4299, toplum-ruh-sagligi-merkezleri-hakkinda-yonergepdf. pdf?0 Erişim Tarihi: 30 Ocak 2018 Yılmaz V. İnsan Hakları ve Karşılaştırmalı Sosyal Politika Yaklaşımı Işığında Türkiye de Ruh Sağlığı Politikaları: Tespitler ve Öneriler, Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi. İstanbul Bilgi Üniversitesi, Erişim Adresi: org. tr/pdf/rusihak_turkiye_de_ruh_sagligi_politikalari. pdf Erişim Tarihi: 30 Ocak 2018 My youth is ending with the efforts to look nice for insanes 1 As a historical phenomenon, psychiatry can enter an engagement with the power in historical, cultural and political sense, therefore it deserves an exceptional status compared to other fields of medicine. Trying to make way merely from a formal perspective in writing the history of psychiatry may restrict the medical historian and becloud understanding the changes that psychiatry underwent in different periods. For this reason, including the traces of psychiatric patients, an unheeded group in historical writing may enable the history of psychiatry to be read and interpreted in different ways. Besides, it is predicated in relevant literature that a procedural uniformity has not been ensured in writing of history of psychiatry (Sayar, 1991). Limited number of studies about history of Turkish psychiatry reveal the developments in psychiatry, course of approaches to patients and of treatment methods, the institutions served and what kind of education the experts of this field in the Republic era had (Sarı and Akgün, 2008). The studies on developing policies to provide qualified health care service to patients or clients in psychiatry which is an integral part of today s modern medicine continue both in Western countries and Turkey (Yılmaz, 2012). In our country, the studies about Community Mental Health Centers under the guidance of the Ministry of Health (TR Ministry of Health, 2014) show the efforts of this field to develop social policies that respect human rights, consider the needs of patients and clients and can be supported ethically. In this context, psychiatry is regarded as a 108

111 reputable discipline that adopts the principles of modern science and medicine and aims to give meritable healthcare service to clients or patients. This study will seek the answers of two basic questions regarding the exceptional status of psychiatry in historical process: i) Were the debates about the definition and content of mental illness sparked by the advocates of the anti-psychiatry movement in the 1960s in western countries reciprocated in Turkey? How? Were the responses in Turkey which were given to the criticisms of the anti-psychiatry movement limited to the arguments on weak epistemological foundations of psychiatry? Did they embrace the practices such as forcible hospitalization, isolation and forcible medication of the patient? ii) Are the assertions claiming that schizophrenia can be treated with exorcizing 2 or the attempts of spiritual healing centers 3 in which metaphysic specialists with white coat arrange therapies to break a spell, to render healthcare service opposed to the paradigm in diagnosis and treatments of mental diseases? Do such practices which show the incompatibility between the scientific explanations and the reality indicate that psychiatry paradigm of Kuhn fell into a depression period, considering the development stages of a discipline? Is the proliferation of the relevant metaphysical practices related to content of multiple meanings in which the concept of mental 4 health or psychopath evokes ruh term in Turkish? Footnote: 1 These lines from the poem My Days belong to Ü. S. who stayed at Ward 6 of Bakırköy Psychiatric Hospital in the 1960s (Protocol No: 963/326) (Tuncel, 1961). 2 Visit for related news: hurriyet. com. tr/gata-profesoru-sizofreniyi-cin-e-bagladi Access Date: January 30, Visit for related news: hurriyet. com. tr/cin-hastanesi-kapatildi Access Date: January 30, Objectification of psychiatry is ensured with the concepts of psyche in Ancient Greek, psyché in Latin, mind and its derivative mental in English. In Turkish, the word ruh that has the same meaning of the terms sprit or soul is used. The Turkish word ruh means essence of human that continues to exist after death, essence of human that matches with the ideas and personality of the human and spirit, life energy, life. In Turkish, psychiatry refers to mental medicine in the sense of diagnosis, treatment and prevention of the mental diseases, and formal name of this discipline is accepted as mental health and diseases (Sayar, 1991; Atbaşoğlu, 2012). References: Atbaşoğlu C. Psikiyatriye Eleştirel bir Bakış. Bilim ve Ütopya, Sayı 212, s:1-17. Sarı N ve Akgün B. Türk Tarihinde Psikiyatriye Bakış. İ. Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri. Türkiye de Sık Karşılaşılan Psikiyatrik Hastalıklar. Sempozyum Dizisi No: s:1-24. Sayar K. Sana Ruhtan Soruyorlar. Önsöz (Erol Göka). İz Yayıncılık, İstanbul, s: Tuncel B. İnilti: Akıl hastalarının yazdıkları şiirler. Derleyen: Bedia Tuncel. Matbaa Teknisyenleri Basımevi. İstanbul, TR Ministry of Health, Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri Hakkında Yönerge. Access Address: dosyamerkez. saglik. gov. tr/eklenti/4299, toplum-ruh-sagligi-merkezleri-hakkinda-yonergepdf. pdf?0 Access Date: January 30, 2018 Yılmaz V. İnsan Hakları ve Karşılaştırmalı Sosyal Politika Yaklaşımı Işığında Türkiye de Ruh Sağlığı Politikaları: Tespitler ve Öneriler, Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi. İstanbul Bilgi Üniversitesi, Access Address: org. tr/pdf/rusihak_turkiye_de_ruh_sagligi_politikalari. pdf: Access Date: January 30,

112 İbn Sina Tıbbında Kişiselleştirilmiş Tıp Personalized Medicine in İbn Sina s (Avicenna) Medicine H. Kadircan KESKİNBORA, Ph. D. Prof. Dr. Bahçeşehir Ü. Tıp F. İstanbul-Türkiye kadircan. keskinbora@gmail. com Tıp uygulamaları, doğası gereği kişiye özgüdür (kişiselleştirilmiş). Tıbbın uzun tarihinde hastayı dinleme, sorgulama ve dikkatli muayene şeklindeki birbirini tamamlayan aşamalar, geçerli hastalık sınıflandırmalarına göre değerlendirilir, reçete ve tedavi düzenlenir. Ne var ki, onaylanmış bir ilacın herkes için güvenli ve etkin olabilmesi mümkün değildir. Genetik ve çevresel faktörler, birbirleri arasındaki etkileşim, bireyler arasında azımsanmayacak değişiklikler yaratmaktadır. Genetik olmayan çevresel faktörler sadece gerçek çevre faktörleri değil, diyet, ilaçlar arası etkileşme, yaş ve diğer hastalıklar gibi etkenlerdir. El Kanun fit-tıb (Canon of Medicine), İbn Sina tarafından 11. yüzyılda yazılmış önemli bir tıbbi referans kitaptır. İbn Sina nın çalışmaları tıbbı deneysel gözlem, nesnellik ve rasyonellik üzerinde kurgulamakta, kişiselleştirilmiş tıbba ilişkin uygulama modeli sunmaktadır. vücudun dört temel salgısı (humor) ve mizacını (temperament) ve sıvı dengesi önemle vurgulamaktadır. Kanun da sağlıklı olmaya ilişkin olarak; taze-temiz hava, temiz su ve gıda, hareket ve dinlenme, uyku ve uyanıklık, yeme ve fiziksel aktivite ile sağlıklı zihinsel durum olmak üzere temel gereksinimler ifade edilmektedir. Ek olarak, ırk, cinsiyet, yaş ve coğrafi konum sağlık bileşenleri olarak ileri sürülmüştür. Bunlar günümüzde de koruyucu tıpta sağlıklı yaşamın ön koşulları olarak kabul edilmektedir. 21. yüzyılda, farmasötik tıpta olduğu gibi, hastalık sınıflandırma ve tanımlamasında, cerrahide, hasta muayene ve tanısında incelikli tanımlamalarda büyük ilerlemeler görüldü. Bu değişiklikler, uygun reçete edilmiş ilaçlara kişiden kişiye değişen cevaplar alınması sorunununa odaklanmaya ve kişiselleştirilmiş tıp anlamında gelişmeye yol açtı. Bugünkü kullanımında kişiselleştirilmiş tıp, kişiye özgü leştirilen, farmakogenomik temelli bir genetik şifre çözümlemesidir. Oysa, İbn Sina nın kişiye özgü tıbbında hastanın sağlığıyla ilgili bütün karakteristikleri, çevre koşulları ve coğrafik konum bilgileri sorgulanmaktadır. Bu geniş sorgulamadan ve detaylı muayeneden sonra her hastaya kendi tedavi şekli çizilmektedir. Bu çalışmada, İbn Sina nın tedavi yöntemi, günümüz kişiselleştirilmiş tıp özellikleriyle karşılaştırılacaktır. Medical practice is inherently personalized. Its long history has a consistent theme of listening to and questioning patients, careful examination of patients with available means, diagnosis according to the prevailing classification of disease, and prescription of treatment with available means. However, it is impossible for an approved drug to be safe or effective for everyone. Genetic and environmental factors, including their interactions, result in substantial variability among individuals. Environmental factors (also called nongenetic factors) include not only true environmental factors, such as diet and drug drug interactions, but also others such as age and disease. Al-Qanun fit-tıb (Canon of Medicine) is an important reference medical book written by Ibn Sina (Avicenna) in 11st century. Ibn Sina s studies consist experimental and observational medical conclusions, and reveal personalized medicine model by rational and objective reasoning. In Qanun, for health improving, fresh air, clean water and food, working and resting, sleeping and awakening, alimentation and physical activity, healthy mental state are expressed as the basic necessities. Additionally, the race, gender, age, and geographic location asserted as health components. These features are the prior conditions for today s preventive medicine as well. In the twenty-first century has seen a rise in pharmaceutical medicine and increasingly refined definitions and classification of disease, great advances in surgery, and greatly expanded means for examining and making diagnose of patients. These changes have refocused the meaning of personalized medicine to 110

113 the achievement of variability responses to the administration of appropriately prescribed drugs. In today s usage, the term personalized medicine is something of a code-word for a pharmacogenomics-based individualization of the treatment of disease. On the other hand, in the study of Ibn Sina s personalized medicine all the characteristics according to the health state, the environmental conditions and geographic location are inquired. After this wide enquiring and detailed examination a therapeutic way is planned for every case. In this study, Ibn Sina s therapeutic method will compare with today s personalized medicine 111

114 Contribution of Abul Hasan Ahmad Bin Mohammed Tabri towards BIOETHICS; with Special Reference to Al-Moalejat-E-Buqratıa Sharıq ALI KHAN*, Shagufta REHMAN**, Nandını K. KUMAR*** * Prof. Dr. Presenting author, Former Dy. Director Incharge, RRIUM (CCRUM), Aligarh ** Dr. Research Officer (Unani), RRIUM (CCRUM), AMU, Aligarh ***Prof. Dr. Adjunct Professor, Kasturba Medical College, Manipal& Ex Senior Dy. Director General ICMR, N. Delhi drshariqakhan@gmail. com Abdul Hasan Ahmed Bin Mohammad Tabri, a physician of 11th century A. D was a learned scholar and personal physician of Ruknuddaula of Tabristan. He authored several books but Moalejat-e-Buqratia finds a lofty place in his entire write-ups. Besides, management of the diseases, this book contains valuable references regarding medical bioethics including clinical and research bioethics. Hence, it was decided to survey the entire writeup for searching the references regarding medical bioethics. For this survey, Urdu translation of this book published by CCRUM, New Delhi was taken into consideration. This translation is based upon the Arabic manuscript from the libraries of Nizamia Tibbia College Hyderabad and NBRI Lucknow. Vol. I. II&III of this publication from CCRUM were surveyed thoroughly. It was found that the whole book contains 178 references related to clinical bioethics while 02 belong to research bioethics. The details will be presented during the deliberation. 112

115 Opinions on the Water in the 16th Century Polish Medical Guides Anna ODRZYWOLSKA-KIDAWA Dr. hab. Akademia im. Jana Długosza w Częstochowie, Instytut Historii, Częstochowa, ul. Armii Krajowej 36A, POLAND a. odrzywolska@wp. pl Water was fulfilling a lot of functions over the centuries. A drink, a component of dishes, hygiene maintaining tool. Water had a special cultural significance and in human life. People even believed in magical effects of water, especially the water illumination caused by the rays of the moon. Particular importance was attributed to the first bath of the newborn, as well as the bathing of a pregnant woman who was preparing for childbirth. The water also had a symbolic effect - it was cleaning the body from sins. However, views from western Europe began to permeate the harmful effects of bathing and water on the human body. The water would open the vapors [holes] in the skin and contribute the releasing of harmful substances into the body. Water was a cheap and available product for everyone. In spite of this, in the 16th century, the poorest peasants and monks who lived the harsh monastery life were drinking water in Poland, aswell the monarchs from the Jagiellon dynasty who were afraid of poison were drinking water. However, the richer social layers were drinking beer or, more rarely, wine. Drinking water was thought to be harmful for health. It was believed that stagnant water (in reservoirs) is spreading epidemics. The authors of medical guides claimed that drinking such water can cause infertility, dysentery [dysentery, which is symptomatic of persistent diarrhea] and other diseases. Only boiling the water was a way to improve its properties. To eliminate the smell they were adding garlic, salt, and vinegar. From Asia [from the Tartars] the custom of adding so-called Tatar herb, later called calamus. Other herbs (eg mint, sage) were also added to the water. The flowing water ( living water ) was valued more, as it was believed that drinking such water is healthier. In the 16th century, hot springs were also examined in Poland. It was believed to be harmful but on the other hand sometimes could help. The taste of water, smell, color and transparency were tested, because all these factors had an impact on the health condition of people. Then the interest in the use of hot springs in medicine began. 113

116 Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Kuruluş Dönemi ( ) Dekanları Yağmur KILIÇDAĞI a, Gülbin ÖZÇELİKAY b a Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Eczacılık İşletmeciliği Anabilim Dalı b Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Eczacılık İşletmeciliği Anabilim Dalı yagmursfl89@hotmail. com Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi nin kuruluş fikri ilk defa A. Ü. Tıp Fakültesi Materya Medica hocası olan Prof. Dr. Mustafa Necip Suner tarafından ortaya atılmıştır. Prof. Dr. Mustafa Necip Suner 1953 yılında A. Ü. Tıp Fakültesi Profesörler Kurulunda Ankara Üniversitesine bağlı bir Eczacılık Fakültesi açılması konusunda karar alınmasını sağlamıştır. 9 Eylül 1960 ta Prof. Dr. Mustafa Necip Suner in vefatı girişimleri durdurmamış, Ankara Üniversitesi kuruluş kanunu olan 156 sayılı yasa, kurucu meclis tarafından kabul edilerek 16 Aralık 1960 tarihli resmi gazetede yayınlanmıştır. Eczacılık Fakültesi ilk öğrencilerini öğretim yılında kaydetmiş, ilk mezunlarını 1965 yılında vermiştir. A. Ü. Eczacılık Fakültesi kuruluş yıllarında yeterli olmayan bina ve şartlarda eğitim öğretim yapmak zorunda kalmış olmakla birlikte, bugün gerek eğitim öğretimde gerekse araştırma ve yayınlarda ileri ülkeler seviyesine çıkmıştır. Kurulduğu yıllarda binası bile bulunmayan, dershane ve laboratuar olanakları çok kısıtlı olan Eczacılık Fakültesi bugün 2 bloktan oluşan binasına yerleştirilmiştir. Kurulduğu yıllarda son derece kısıtlı bir öğretim kadrosu, hatta İstanbul Üniversitesi nden gelen konuk hocalarla hizmet vermeye çalışan fakülte; kuruluş yıllarının hemen ardından genç ve nitelikli öğretim kadrosu yetiştirmeyi başarmış ve güçlü bir eğitim kadrosuyla hizmet vermeye devam etmiştir. Bu çalışmada A. Ü. Eczacılık Fakültesi nin kuruluş yılları olarak adlandırılan yılları arasında Fakülte Dekanlığı yapan; ilk dekan Prof. Dr. Nurettin Mazhar Öktel( ), daha sonra Prof. Dr. Muzaffer Atasağungil( ), Prof. Dr. Kamil Karamanoğlu( ) ve Prof. Dr. Mustafa Güley in ( ) Eczacılık Fakültesine katkıları ortaya çıkarılmaya çalışılarak tarihsel bir çalışma yapılması planlanmıştır. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi arşivlerinin incelenmesi ile Profesörler Kurulu ve Yönetim Kurulu kararlarına ulaşılmıştır. Sonuç olarak; Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi kuruluş yıllarındaki zor ve yetersiz günlerin aşılarak bugünlere gelinmesinde o dönem dekanlarının çok büyük katkıları olduğu ortaya çıkmıştır. 114

117 Türkiye de İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflamasına (NUTS) Göre Sağlık Personeli Sayısının Mekânsal Dağılışı In Turkey Spatial Distribution in the Number of Health Personnel in according to Statistical Regions (NUTS) Mustafa KÖSE* * Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü Ahmet Necdet Sezer Kampüsü, 03200, Türkiye. kosemustafa01@gmail. com Sosyal devletlerin en temel görevlerinin başında sağlık hizmetlerinin nitelikli ve verimli bir şekilde sağlanması gelmektedir. Günümüz itibariyle önemi artarak devam eden konulardan biride bireylerin sağlık hizmetlerinden yeterli düzeyde yararlanabilme durumudur. Ancak, istatistiksel bilgilerin varlığına rağmen Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sağlık hizmetlerinin mekânsal dağılışı sağlık coğrafyası kapsamında yeterince değerlendirilmediği görülmektedir. Bu nedenle bu araştırmada sağlık personelinin mekânsal dağılışının irdelenmesi amaçlanmıştır. Türkiye genelinde ekonomik gelişmelere bağlı olarak sağlık hizmeti sağlayan özel ve devlet kurumları sayısal olarak artış göstermiş ve bu gelişmeler sağlık hizmeti veren personel sayısının da artmasına olumlu katkı yapmıştır. Bunun aksine sağlık kurumları ve personelinin dağılışı istatistiki bölge birimlerinin gelişmelerine bağlı olarak farklılık göstermektedir. Bu bağlamda 2015 yılındaki tüm sağlık personelinin sayısal dağılışı coğrafi bilgi sistemleri aracılığıyla değerlendirilmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu ndan (TÜİK) istatistiksel veriler temin edilerek çalışmanın amacı kapsamında analizler yapılmıştır. Sağlık hizmetleri verileri ölçeğinde sağlık personelinin dağılış haritaları ArcGIS yazılımında hazırlanmıştır. Ayrıca, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verileri vasıtasıyla sağlık personeli başına düşen kişi sayısı hesap edilerek bölgeler arası farklar istatistiksel yöntemlerle analiz edilmiştir. Sonuç olarak; sağlık personelinin mekânsal dağılımının Türkiye de bölgesel birimlerin sosyo-ekonomik gelişimine göre istatistiksel olarak farklılık gösterdiği saptanmıştır. Anahtar Kelimeler: Sağlık Personeli, Mekânsal Dağılış, İstatistiki Bölge Birimleri, Türkiye The most basic task of social goverments is to provide health services in a qualified and efficient way. In today s world, one of the most important issues is the ability of individuals to benefit from health services at an adequate level. However, despite the existence of statistical information, there has not been adequately evaluated spatial distribution of health services within the scope of health geography in the history of the Republic of Turkey. For this reason, it is aimed to investigate the spatial distribution of health personnel in this research. Private and public institutions that provide health services in Turkey has increased numerically due to economic developments. These developments contributed positively to the increase in the number of health service personnel. On the contrary, the distribution of health institutions and medical personel varies depending on the socio-economic development of the geographical regions. In this context, the numerical distribution of all health personnel in 2015 has been evaluated by using geographic information systems (GIS). Statistical datasets were obtained from the Statistics Institute of Turkey (TURKSAT) and analyses were performed under the objective of the study. Distribution of health personnels are mapped in ArcGIS software at the scale of health services. Additionally, the number of persons per medical personel was calculated by usage of population dada obtained from Adrese Based Population Registration System and the differences between geographical regions were analyzed by statistical methods. As a result; it was determined that the spatial distribution of health personnel showed statistical differences according to the socio-economic development of regional units in Turkey. Key words: Health Personnel, Spatial Distribution, Statistical Regional Units, Turkey 115

118 Apameia Antik Kentinde Yaşamiş Romalı Bir Kadın Hekim A Roman Woman Who Lived in Apameia Ümit Emrah KURT 1 Ahmet İLASLI 2 Afyonkocatepe Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü, Afyonkarahisar. E-posta:umitemrah@gmail. com Emekli Arkeolog, Afyonkarahisar Müzesi umitemrah@gmail. com 2004 yılında Dinar ilçesinde (Kelainai/ Apameia) yapımı devam eden Devlet Hastanesi Acil Servis Binası nın temel kazısı sırasında bir antik mezar odasına raslanmış, Afyonkarahisar Müzesi nin yaptığı çalışma sonrasında bu mezardan ele geçen buluntular müzede korunma altına alınmıştır. Mezar odası içinden ele geçen tıp aletleri ve bir kadın hekimi işaret eden yazıtlı mezar taşı bölgenin tıp tarihine yönelik önemli kaynaklardır. Çalışmamızda bu eserler tanıtılacaktır. Anahtar Kelimeler: Kelainai /Apameia, Romalı Kadın Hekim, Tıp Aleti During the main excavation of the State Hospital Emergency Service Building in the town of Dinar (Kelainai / Apameia) in 2004, an ancient burial chamber was found and after the work of the Afyonkarahisar Museum, the remains uncovered from this grave were taken under protection in the museum. The inscribed tombstones and medical instruments that were found in the grave and pointed to a female physician are important sources for the medical history of the region. These works will be introduced in our work. Keywords: Kelainai / Apameia, Roman Female Physician, Medical Instrument 116

119 Doktor Tevfik Rüştü Aras a Göre XX. Yüzyılda Çiçek Hastalığı Smallpox Disease in 20th Century according to Doctor Tevfik Rüştü Aras Burcu MERCAN Kırklareli Üniversitesi, Tarih Anabilim Dalı, Yüksek Lisans, burcuumercan@gmail.com Asırlardır devletleri ve toplumları derinden etkileyen çiçek hastalığı, XX. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti nin pek çok noktasında görülmüştür. Modern aşının keşfi ve devletin aşılama faaliyetleri ile bu illet nispeten kontrol altına alınmışsa da imparatorluğun sonuna kadar görülmeye devam etmiştir. Bu sebeple Dr. Tevfik Rüştü Aras ın 1914 yılında kaleme aldığı çiçek hastalığının şekli, özellikleri ve tarihi, çiçekten korunma yöntemleri, salgın zamanında ve sonrasında fennî temizlik ve çiçek aşısı uygulaması konularını ele aldığı Çiçek Hastalığı adlı eseri, dönemi anlamamız açısından oldukça kıymetlidir. Bu bildiride, XX. yüzyılda çiçek hastalığı ile mücadelede kaydedilen ilerleme ve gelinen noktada Osmanlı nın çağdaşlarına göre vaziyeti ortaya konmaya çalışılacaktır. Araştırmamızda başta Osmanlı arşiv kaynakları olmak üzere çeşitli yazılı ve görsel kaynaklardan faydalanılmış, konunun birinci el kaynaklar üzerinden aydınlatılması ve tıp tarihi araştırmalarına yardımcı olması amaçlanmıştır. Anahtar Kelimler: Çiçek Hastalığı, Tevfik Rüştü Aras, Emrâz-ı Sariyye The smallpox disease that has deeply affected the states and societies for centuries, has been also seen in many parts of the Ottoman State until the 20th century. This illness has been relatively brought under control with the discovery of the modern vaccine and state vaccination activities, but has continued to be seen until the end of the Empire. That s why Dr. Tevfik Rüştü Aras work named Smallpox Disease dated 1914, which discuss the onset and process, characteristics and history of the smallpox and the methods of protection from the smallpox, and the application of the professional cleansing and smallpox vaccine during and after the epidemic, is very valuable in terms of understanding the period. In this declaration, the progress made in the struggle with the smallpox disease in the 20th century will be tried to be revealed Ottoman s position and condition according to the contemporaries of the Ottoman state. In our research, it was benefited from various written and visual sources, especially Ottoman archival sources, and it was aimed to illuminate the subject through primary sources and support researching the history of medicine. Key words: Smallpox Disease, Tevfik Rüştü Aras, Contagious Disease 117

120 Türk Halk Tıbbının Tarihinin Bir Parçası Olarak Arnavut Halk Tıbbı Üzerine Bazı Görüşler Some Views of Albanian Popular Medicine as Part of the History of the Turkey s Popular Medicine Entela MUÇO Dr. Dostluk, Bilimsel, Kültürel Arnavutluk-Azerbaycan Derneği Başkan Rr. Dibrës, L. 3, P. 369, Ap.9 entelatirana@yahoo.com Tıp en insancıl uygulamalı bilimlerin bir parçası ve insani ve ruhani dünyasıyla yakından ilişkilidir. Tıp, sonsuz bir vaha ve bu bilimin insana bağlandığı nokta HÜMANİZMdir. Bu kaçınılmaz ve çözülmeyen Tıp-İnsan ilişki de, İnsan belirleyici rolü ve Tıbbın bilimi belirlenmiş rolünda, onu geliştiren ve ilerleyen insandır. Aralarındaki bağlantı çok eski, bile o adamla doğmuş ve insanın tarihsel gelişiminde genelde, özellikle halkların tarinde gezginler olduğunu söyleyebiliriz. Tıp bilimi, geçmişi ve şimdiki yüz yüze geldiğinde ve birbirine ihtiyaç duyan ve asla ayrılmayacak tek insan bilimidir. Yer yüzünde insan olduğu sürece, tabiat ve bitki örtüsü, tıp da olacaktır. Halklar, uygulamalarında, bu bilimi geliştirmeleri için kendilerine sunulduğu koşul ve imkanlara uygun olarak tıbbı geliştirenlerdir. Tıp, bilim olduğu gibi değerlerinden birii nsancıl rolü ve şifa amaçından başka, halklar arasındaki bir bağ köprüsü rolü vardır. Eski yüzyıllar boyu tarihi birleştiren Arnavut ve Türk halklar arasındaki bağ köprüsü görevi yapmış ve yapmakta olduğu en iyi örnektir. Türk halk tıbbının tarihinin bir parçası olarak arnavut halk tıbbı üzerine bazı görüşler üzerine yaptığım çalışmamda, halk tıbbı bağlantısını Arnavut ve Türk halkları arasında, yüzyıllar boyu var olan iki halkım arasındaki ayrılmaz bir bağ olan Arnavut ve Türk halk yüzyıllar boyunca var olan iki halkım arasındaki ayrılmaz bir bağ içerisindeydi ve halk tıbbının değerleri, bu bağlantısını belirlemeye çalışacağım,vurgulamaya çalışacağım. Medicine is part of the most humane applied sciences and is closely related to man and his spiritual world. Medicine itself is an endless oasis where HUMANISM is the linkage of this science to mankind. In this inescapable and unavoidable relationship Medicine-Man, where man has a defining role and the Medicine is a defined science, man is the one who develops it and advances it. The connection between them is ancient and even we can say that medicine was born at the same time as man and are fellow travelers to the path of man s historical development, human history in general and peoples in particular. Medicine science is the only human science where the past does face the present, they need each other and can never remain detached. As long as there will exist the human being, the nature and the fauna, there will always exist the medicine. Nations have developed medicine along the years and centuries in accordance with the conditions and opportunities offered to them and the possibilities to practice it. One of the values of Medicine as science lies in the fact that besides its human role and purpose healing it has served and serves as a bridge between nations. The best example is the role it has played and continues in nowadays in strengthening the relationship between the Albanian people and the Turkish one, united in an ancient story. In my study on Albanian popular medicine as a part of the Turkish popular medicine heritage, I will try to highlight this connection of popular medicine between the Albanian and the Turkish nations, its values in the inseparable link between our two nations who have existed for centuries. 118

121 Antik Çağdan Günümüze Refleksoloji Refloxology from Ancient Age to Today Berrin OKKA Doç. Dr., Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik A. D. Meram, Konya com Refleksoloji, ayaklarda, ellerde bulunan, iç organlara ve insan vücudunun çeşitli bölgelerine karşılık gelen belli noktalara masaj uygulama tekniğidir. El ve ayaklardaki refleks bölgeleri temel organlar ya da bezlerle ilişkilidir. Refleksoloji yöntemi ile konjesyon ve enerji akışı sağlanabileceğine inanılmaktadır. Bu yöntem ayrıca dolaşımdaki artmış olan toksinlerin elimine edilmesine de katkıda bulunmaktadır. Antik çağdan günümüze kadar insanların sağlığının korunmasında ve ağrılarının giderilmesinde ayaklara ve ellere uygulanan özel masaj uygulamalarının önemli olduğu bilinmektedir. Bu yönteminin tarihçesine baktığımızda ilaç kullanmadan insan vücudunun iyileşmesini sağlamak için Hindistan ve Çin de 5000 yıl önce uygulanan bir tedavi yöntemi olduğu görülmektedir. Eski Mısır da Sakkara da M. Ö 2330 yılında yaşadığı tahmin edilen bir hekimin mezarında 2 kişinin el ve ayaklarına refleksoloji uygulandığını gösteren bir duvar resmi bulunmuştur. Marco Polo nun 1300 lü yıllarda bir Çin masaj kitabını İtalyanca ya tercüme etmesiyle refleksoloji ve masajı Avrupa ya tanıttığı düşünülmektedir de, Avrupa da Dr. Adamus ve Dr. A tatis tarafından yayınlananan bir kitapta zone therapy (bölge terapisi) adı verilen refleksoloji yönteminden söz edilmektedir. Medikal terapi olarak refleksoloji kavramı 19. yüzyılda bilim adamları ve tıp doktorları tarafından sinir sistemine yapılan araştırmalara dayanarak yeniden popüler olmaya başlamıştır. Dr. William Fitzgerald ( ) modern refleksolojinin babası olarak bilinmektedir yılında Fitzgerald, Amerika Birleşik Devletleri nde vücudu dikey olarak on bölgeye ayıran bir harita yayınladı. Ayakta belli bölgelere yapılan basınç uygulamasının vücuttaki ilgili zonlarda anestesi etkisi gösterdiğini ve bu yöntemin küçük ameliyatlar esnasında ağrının hafifletilmesinde yararlı olabileceğini buldu. Dr. Fitzgerald ın bu çalışması Dr. Shelby Riley tarafından geliştirildi. Dr. Riley, vücudun yatay bölgelerle ilgili zonlarını belirleyerek ayakların ve ellerin refleks noktalarının detaylı bir haritasını geliştirdi. Ayrıca dış kulakta da bazı basınç noktaları olduğunu belirtti. Dr. Riley ile birlikte çalışan fizyoterapist Eunice Ingham, 1930 yılında basınç noktaları ile ilgili yaptığı araştırmada bölgesel terapide ayakların en duyarlı bölge olduğunu buldu. Günümüzde hala kullanılmakta olan ayak haritaları ve refleksoloji çizelgelerini geliştirdi de Dr. Paul Nogier dış kulaktaki refleks noktalarını buldu. Bu yöntem Oleson ve Flocco tarafından geliştirildi. Bu yöntem günümüzde el, kulak ve ayak refleksolojisi ile birlikte kullanılmaktadır. Günümüzde birçok toplumda tamamlayıcı tıp yöntemleri arasında bilinen refloksolojinin ülkemizdeki kullanımı son dönemlerde popüler olmaya başlamıştır. Refleksoloji vücudumuzun kendisini iyileştirme gücünü harekete geçirerek etkili olmaktadır. Stres azaltıcı etkisi sayesinde uygulanan kişiyi rahatlatabilir. Kas spazmını azaltır ve kan dolaşımını ve lenfatik akımı düzenler. Toksinlerin atılmasını sağlar, immün sistemi güçlendirici bir etki gösterir. Bu yöntem mide rahatsızlıkları, menstruel ağrılar, baş, boyun ve sırt ağrılarının giderilmesi, astım, migren vb. hastalıkların tedavisinde önemli bir rol oynadığı kabul edilmektedir. Anahtar Kelimeler: refleksoloji, tamamlayıcı tedavi, zon terapi 119

122 Reflexology is a therapeutic healing massaging technique applied to specific points of feed and hand connected to other areas of the body. Reflex points on hands and feed are energetically connected to basic organs and other body parts. It is believed that congestion and energy flux can be performed via this technique. It also helps to eliminate the aggregated toxins in the circulatory system. From ancient age to today, it is known that application of specific massages is used for keeping wellbeing and healing purposes. When we search for the roots of reflexology, it is seen that about five thousand years ago, the technique is applied for healing a person s body without using any medicine in India and China. In antique Egypt, inscriptions found a wall picture in a physician s tomb at Saqqara showing the person performs reflexology technique to hands and feet of two people. It is believed that by a Chinese massaging book translated into Italian by Marco Polo in 1300, reflexology and massage was introduced to Europe. A book published in Europe in 1582 also discusses reflexology technique with a section called zone therapy. The term reflexology gains popularity among medical doctors and scientists as a medical therapy in 19. century based on the research regarding to nerve system. Dr. William Fitzgerald ( ) is known as the father of reflexology. He published a map in the USA which divided the body vertically into 10 parts. He found that applied pressure on the specific parts of feet showed anesthesia effect in the related zone of the body and this technique can be used to reduce pain in small surgery. This study of Dr. Fitzgerald was improved by Dr. Shelby Riley. Dr. Riley determined the horizontal reflex zones of hands and feet and developed a detailed map of these reflex points. He, additionally, specified that there are pressure points on the outer ear. With the research performed about pressure, a physiotherapist Eunice Ingham who worked with Dr. Riley found that feet are the most sensitive zones in our body. She developed feet maps and reflexology tables used in even today s researches. In 1957, Dr. Paul Nogier found the reflex points on the outer ear. This method was developed by Oleson ve Flocco. Today, it is used with hand, foot, and ear reflexology together. Known as an complementary therapy techniques in many societies, reflexology begins to be popular in our country as well. Reflexology becomes effective by initiating the self-healing power of the body. Due to its stress-relies property, reflexology can relax the person applied. It reduces muscle spasm and has a regulatory effect on the blood circulation and lymphatic flow. It provides eliminating of toxins and has an effect on strengthening of immune system. This therapeutic technique is accepted to have an important role on healing of a variety of problems such as asthma, neck and shoulder pain, menstrual disorders, digestive problems, tension headaches and migraines. Keywords: Reflexology, complementary therapy, zone therapy 120

123 Türkiye deki İş(Çi) Sağlığı Hakkında Kısa Bir Değerlendirme A Brief Assessment on Occupational (Worker s) Health in Turkey Oya ÖGENLER 1, Selda OKUYAZ 1, Koray KENZİMAN 2, Naci ÖZER 2 Yrd.Doç. Dr.Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik AD, 2. Dr.Mersin Sağlık Müdürlüğü oyaogenler@gmail.com Giriş: İşin tarihte var olmasından bu yana iş ile ilgili sağlığı etkileyen durumlar söz konusudur. İş(çi) ve sağlık arasındaki ilişki tıp tarihi içinde birçok belgede yer almaktadır. İş(çi) sağlığının; korunmayı ve eğer yaralanma veya hastalık oluşmuşsa iyileştirilmeyi kapsayan tıbbi boyutu ile sağlığı etkileyen işe bağlı faktörlerin saptanmasını sağlayan teknik boyutu bulunmaktadır. İş(çi) sağlığı üzerine yapılan Tıp Tarih çalışmalarının her iki boyutu içine alabilmesi gerekmektedir. Amaç: Bu çalışmada geçmişte işçi olarak adlandırılan günümüz çalışanlarının sağlığının hem teknik hem tıbbi boyutu üzerinde kısa değerlendirme mevzuat üzerinden yapılacaktır. Tıp tarihi bakış açısıyla iş(çi) sağlığının Türkiye deki durumunun tespiti amaçlanmaktadır. Yöntem: Aralık 2017-Ocak 2018 tarihleri arasında literatürde yer alan İş sağlığı tarihi çalışmaları ve Başbakanlığın adresli web sitesinden iş ve işçi sağlığı ile ilgili mevzuat araştırmaya dahil edildi. Başbakanlığın adresli web sitesinde yer alan mevzuat türleri altında Kanunlar, Kanun Hükmünde Kararnameler, Tüzükler, Bakanlar Kurulu Kararları, Yönetmelikler ve Tebliğler içerisinde işçi, işçi sağlığı, iş sağlığı ve çalışan sağlığı anahtar kelimeleri başlık ve metinlerde ayrı ayrı taranarak yasal metinlere ulaşıldı. Ayrı ayrı işçi sağlığı açısından irdelendi. Bulgular: Başbakanlığın adresli web sitesinde işçi anahtar kelimesiyle başlıkta 43, metin içinde 1286 yasal metine ulaşıldı. İşçi sağlığı anahtar kelimesiyle ise başlıkta 1, metinde 120 adet yasal metine ulaşıldı. İş sağlığı için başlıkta 46, metin içinde 355 yasal metine ulaşıldı. Çalışan sağlığı anahtar kelimesiyle ise sadece metin içinde 173 yasal metine ulaşıldı. Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze işçi, işçi sağlığı, çalışan sağlığı ve iş sağlığı adlandırmasının yasal metinler arasında bulunduğu ancak çalışan ve iş sağlığı kavramlarının iki binli yıllardan sonra daha fazla yer alması; yasal metinlerde, araştırmaya dâhil ettiğimiz anahtar kelimelerin anlamlarının zaman içinde farklılaştığı dikkati çekmektedir. Sonuç: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık mevzuat bilgi sistemi üzerinde yaptığımız irdeleme sonucunda, kafasını, bedenini veya el becerisini kullanarak ücretle çalışan kimselerin, fiziksel, ruhsal ve sosyal iyiliğinin tam olması için, geçmişten bugüne çağdaş sağlık anlayışına uygun birçok yasal metinin yayınlandığı görülmektedir. Türkiye deki yasal düzenlemelerin sosyal, ekonomik ve kültürel gelişime uygun yapılandırılması iş(çi) sağlığı açısından olumlu bir durumdur. Son olarak iş(çi) sağlığı ile ilgili irdelenen mevzuatların işlerliğinin sağlanması; çalışanın ve/veya işçinin sağlık durumunu saptayan, sorunlara ve çözümlerine yönelik araştırmaların artırılması ile mümkün olacağı düşünülmektedir. Anahtar kelimeler: İşçi sağlığı, İş sağlığı, Mevzuat, Çalışan sağlığı Introduction: Situations which affect health related to occupation have ever been a subject matter since the history of work. The relationship between work (worker) and health has been handled in many documents within the history of medicine. Occupational (worker) health has a technical dimension that determines the work-related factors which affect health along with a medical dimension that includes protection and recovery in cases where occupational injury or disease occurs. The Medical History studies performed on occupational (worker) health must be able to include both dimensions. Objective: In this study, a brief assessment will be made through legislation on both technical and medical extent of health of today s employees, who were formerly called workers. Determination of the situation of Occupational (Worker) health in Turkey is intended from the point of view of history of medicine. 121

124 Method: Studies on occupational health history available in the literature covering the dates from December 2017 until January 2018 and the legislation related to occupational and worker s health were included in the Prime Ministry s website at Legal texts were reached as keywords Worker, Worker s health, Occupational health and Employee s health were scanned separately as they were included in the titles and texts within the laws, regulations, statutes, decisions of the Council of Ministers, Regulations and Communiqués under the types of legislation contained in the web site of the Prime Ministry They were examined separately in terms of worker s health. Findings: By the keyword of worker 43 titles and 1286 legal texts within the texts were reached in the website of the Prime Minister s at With the worker s health keyword, 120 legal texts were reached within the text and 1 title was reached within the text. For occupational health, 46 were reached in the title and 355 legal texts were reached within the text. By the keyword of employee s health, only 173 legal texts were reached within the text. From the first establishment of the Republic until today, the names of worker, workers health, employee and occupational health were found to be among the legal texts, but the concepts of work and occupational health have begun to take place more frequently in the years that followed the second millennium; it worth mentioning that in the legal texts, the meanings of the keywords we have included in the study have changed over time. Conclusion: In result of the examination we have conducted on the Legislative Information System of Prime Ministry of the Republic of Turkey, for the complete physical, mental and social well-being of persons who use their heads, bodies or hand skills for a specific wage, we can see that appropriate number of legal texts have been published in compliance with modern health concept that has come from the past to the present. The construction of the legal arrangements in Turkey in compliance with the social, economic and cultural development is a positive condition in terms of Occupational (Worker) health. Eventually, it is thought that ensuring the functionality of the analyzed legislation handling Occupational (Worker) health would be possible by increasing the surveys and researches that determine the problems and solutions of employee s and / or worker s health status. Keywords: Worker s health, Occupational health, Legislation, Employee s health 122

125 Türk Kültüründe Hamam Eşyalarının Yeri ve Önemi The Place and Importance of Bath Goods in Turkish Culture Demet ÖRNEK Yrd. Doç. Dr. Gazi Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü edu. tr Geçmişten günümüze varlığını sürdürmeye çalışan kültürel miraslarımızdan biri de hamamlardır. Gerek mimari, gerek süslemeleri olsun hamam, temizlenme ihtiyacını gidermek için su ve suya duyulan gereksinimden dolayı gelişmiş önemli yapılardan biridir. Hamam eşyaları ise Türk Hamam Kültürünün zenginliğini anlatan sanat eserleri olarak değer taşımaktadır. Hamamın vazgeçilmezi olan hamam bohçaları ve değişik malzemelerden oluşan hamam eşyaları, hamam mimarisiyle bütünlük teşkil ederek, sanatsal açıdan kendi içerisinde erkek ve kadın hamam eşyaları olarak ayrılmıştır. Erkek hamam eşyaları kadınların ki kadar çok ve ayrıntılı değildir. Gösterişten uzak, sade ve yalındır. Yalnız işlevsel olarak yapılmış eşyalar içerisinde erkek hamam tasları boyut olarak büyük olmasıyla dikkat çekmektedir. Peştamal, hamam tası, kese, havlu takımı, lif, tarak, nalın, saç ve vücut usturaları, tıraş fırçası kullanılan eşyalardır. Ama asıl hazırlıklar kadın hamamlarında, bohçalarda görülmektedir. Bu bohçalar, hamama gelenlerin sosyal statülerini gösterdiği için önemlidir. Bohçalar; gümüş ya da altın sim ve farklı motiflerden özenle işlenmiş olup, kadife, atlas ve ipek kumaşlardan yapılmış kare şeklindeki örtülerdir. Bu hamam bohçaları içerisinde peştamal, lif, kese, havlu, yemeni, sabun, kına, hamam tası, tarak, ayna, kildan, mücevherleri koymak için kutular, temiz kıyafetler ve nalınlar bulunmaktadır. Bohçalar çoğunlukla halayığa verilerek hamama önceden gönderilmektedir. Toplumsal bir yaşam biçimi olarak hamam kültürü, özellikle gelin hamamı, loğusaların kırk hamamı, asker hamamı geleneği hala birçok şehirde devam etmektedir ancak hamam eşyalarının büyük bir kısmı artık kullanılmamaktadır. Anahtar Kelimeler: Hamam, Hamam Eşyaları, Nalın, Bohça One of the cultural heritages that try to maintain our day-to-day presence is the baths. Whether it is architecture or adornment, hammam is one of the most important structures developed due to the need for water and water to get rid of the need for cleaning. Hammam goods are the value as a work of art that tells the value of Turkish bath culture. Bath packs, which are indispensable for the bath, and various items of bath goods are separated from their artistic aspects as men and women bath goods. Male bath goods are not as very detailed as women s. Distant from the show, simple and plain. Men s bath stones only in functional articles attract attention with their big size. Peshtamal, hammam stone, pouch, towel set, fiber, comb, pattaya, hair and body artisan, shaving brush are used goods. But the actual preparations are seen in the women s baths, in the packs. This packs is important because it shows the social status. Packs; silver or gold motifs and carefully crafted from different motifs; made of square shapes cover with velvet, atlas and silk fabrics. There are peştemal, fiber, pouch, towel, yemeni, soap, henna, hamam stone, comb, mirror, chaldean, clean clothes, jewel boxes and patina in bath packs. Packs has been send beforehand with halayık. Bath culture as a social life style, especially the bride s bath, the forty baths of maternity baths, the military bathing tradition still continues in many cities, but most of the bath goods are not used anymore. Keywords: Bath, Bath goods, Nalın, Packs 123

126 Tarihte Suyla Sağlanan Adalet Anlayışı Sense of Justice Supplied with Water in the History Burcu ÖZDEMİR 1, Elif ATICI 2 Yüksek Lisans Öğrencisi, Uludağ Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tıp Tarihi ve Etik AD, Bursa 2 Doç. Dr. Uludağ Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik AD, Bursa burcuozdemir68@gmail.com elifatici@uludag.edu.tr Saf, kutsal ve tabiatın en büyük hediyesi olarak kabul edilen su, tarihte birden fazla kullanım şekliyle karşımıza çıkar. Kutsal sayılan mekânlarda dualı kapların içinde içildiğinde ya da o suyla yıkanıldığında tüm pislik ve kötülüklerden arınıldığı, şifa bulunduğu ve hem bedenen hem de ruhen sağlıklı olunacağına inanılmıştır. Sağlıkla ilişkilendirilen suyun pislikleri gün yüzüne çıkardığı inancına bağlı olarak nehirlere kutsiyet ve tanrısallık atfedilmiştir. Temizliği ve kutsallığı su ile sağlayan insanoğlu, bir suçu tespit etmek ya da masumiyeti ortaya çıkarmak için de suyu kullanmıştır. Şüphe duyulan kişiyi suya atarak nehir tanrısından suçunu tespit etmesi beklenirdi. Bu kişi masum ise su yüzüne çıkacak ya da suyun derinliklerinde kaybolup suçu tescil edilmiş olacaktı. Bu bildiri ile tarihten suyun cezalandırmada kullanımı ile ilgili örnekler verilerek, hangi suçlarda suyun adaletine güvenildiği, kimlerin suya atıldığı, kimlerin bu uygulamada görevli olduğu, hangi dönemlerde bu yöntemin kullanıldığı gibi sorulara yanıt aranacaktır. The water, which is considered to be the purest, sacred and the greatest gift of nature, comes out in multiple forms of use in history. It is believed that when someone drunk water in prayerful cups or had a bath with that water in sacred places, he would be purified from all dirt and evil, healed, and healthy both physically and mentally. Sanity and divinity had been attributed to the rivers depending on the belief that the water associated with health rank filths up. Humanity who provides cleanliness and sanctity with water, has also used water to detect a crime or to reveal innocence. It was expected that the god of the river will determine the guilt by throwing the suspected person into the water. If this person was innocent, he would be surfaced or be lost in the depths of the water and be registered as a criminal. With this paper, answers will be given to the questions by giving examples on the use of water for punishment, such as in which crimes had they been trusted in justice of the water, who was thrown into the water, who was responsible of this practice and in which periods this method was used. 124

127 Hamamdan Müzeye: Gaziantep Hamam Müzesi From Bath to Museum: Gaziantep Bath Museum Burcu ÖZDEMİR 1, Hasan SARI 2 Yüksek Lisans Öğrencisi, Uludağ Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tıp Tarihi ve Etik AD, Bursa 2 Doktora Öğrencisi, İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tıp Tarihi ve Etik AD, İstanbul burcuozdemir68@gmail. com Hamamlar, tarihten günümüze işlevini kaybetmeden, yaşayarak gelen en önemli yapılarımızdandır. Günümüzde de kullanılmaya devam eden tarihi hamamlar kendi işlevi dışında belki de ilk kez bu bildirinin konusunu oluşturacak şekliyle yani müze olarak kullanılmıştır. Osmanlı hamam mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan, vakfiyesine göre 1577 yılında Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan hamam, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından 2015 yılında restorasyonu tamamlanarak Gaziantep hamam kültürünün yaşatıldığı bir müze haline dönüştürülmüştür. Aslına sadık kalınarak teşhir tanzim yapılan müze içinde kısa bir yolculuğa çıkmak, bu bildirinin konusunu oluşturur. Turkish bathes without losing their functionality and living through ages are our one of the most important structures. Even today those historical Turkish bathes are functional and maybe for the first time one of them being used different from its original functionality as a museum which is also the subject of this report. The bath which had been built in 1577 by Lala Mustafa Pasha according to its foundation, was restored by Municipality of Gaziantep in 2015 and it was turned into a museum in which Gaziantep Bath Culture is living, is one of the most marvelous examples of Ottoman Turkish Bathes, Having a journey through the museum in which exhibition is being done as faithfull as possible to original is the subject of this report. 125

128 Sağlık Açısından Hamamlar Hamam in terms of Health Aysel ÖZDEMİR Doç. Dr. Uludağ üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Halk Sağlığı Hemşireliği Anabilim Dalı edu. tr Hamam kelimesi; Hamma Arapça da ısıtmak, Ibranice de sıcak olmak anlamına gelmektedir. Türkçede hamam; yıkanılan yer, banyo anlamında kullanılmaktadır Türklerin yaşamında hamamlar sadece bir yıkanma yeri olarak değil sağlık, sosyal ve kültürel etkinliklerin yaşandığı, yaşamın vazgeçilmez bir parçası olarak görülmektedir. Bu yüzden hamamların insan sağlığının korunması ve sürdürülmesinde olumsuz koşullara sahip olmaması gereklidir. Halkın sağlığının korunması için topluma açık bu alanların, uygun teknik ve hijyenik şartlarda hizmet sunması için tedbirler alınmasını gerekli kılmaktadır. On altıncı yüzyılda halk banyoları, sifiliz, lepra ve veba gibi hastalıkların bulaşma kaynakları olarak düşünülmüş ve kapatılmıştır. Çünkü bu tür toplu kullanım alanlarında hijyen koşullarına dikkat edilmediği zaman insan sağlığı bozulmaktadır. İnsan sağlığının bozulması kişinin yaşam kalitesini düşürürken, toplumun hastalık yükünü de arttırmaktadır. Bu yüzden bu tür yerlerde sağlığı olumsuz etkileyen durumların yaşanmaması için hijyen ve sanitasyona dair uygulamaların doğru ve yeterli bir şekilde gerçekleştirilmesi ve düzenli denetimlerin yapılmasını gerektirmektedir. Toplu kullanım alanlarının yapı malzemeleri açısında da bazı özellikleri mikroorganizmaların yaşaması için uygun ortamlar olabilir bu yüzden bu yapı malzemelerinin hijyenik olmalarına özen gösterilmelidir. günümüzde hamamlar belediye sağlık işleri müdürlükleri tarafından denetlenmekte, bulaşıcı hastalıklar ve insan sağlığını bozucu çevresel etkenler kontrol altına alınmaya çalışılmaktadır. ancak hamamlarda sağlık risklerinin belirlenmesi için yapılan çalışmalar yeterli değildir. Etkenlere yönelik önlemler alınması ve mevcut kalite standartlarının ihtiyaca cevap verip vermediği tespit edilmelidir. Hamma Heating in Arabic means to be hot in Hebrew. In Turkish, the word hamam is used for washing place or bathroom. In the life of the Turks, baths are seen not only as a place of washing but as an indispensable part of life, where health, social and cultural activities are experienced. That is why it is necessary for the baths not to have adverse conditions in the protection and maintenance of human health. For the protection of the health of the people; precautions should be taken to ensure that these areas, which are open to public use, are serviced under appropriate technical and hygienic conditions. In the sixteenth century; public baths are thought to be sources of infection such as syphilis, leprosy and plague, and they are closed. human health is deteriorated when hygiene conditions are not paid attention to in such collective usage areas. While the deterioration of human health reduces the quality of life of the person, also increases the disease burden of the society. That s why; hygiene and sanitation practices should be carried out properly and adequately and regular inspections should be carried out in order to avoid situations that adversely affect health in such places. The building materials of public use areas may be suitable environments for microorganisms in terms of their characteristics. That s why; care must be taken to ensure that these building materials are hygienic. The hammams are supervised by the municipal health directorates, and the infectious diseases and environmental factors damaging human health are being controlled. but the work done to determine the health risks in the baths is not enough. Measures should be taken for the causes. It must be determined whether the existing quality standards meet the needs. 126

129 Sandikli Şifalı Suları ve Aziz Aberkios Sunshine of Sandikli Health and Faith Tourism: Saint Aberkios Mustafa ÖZER com, org. tr 4. yüzyılda yaşayan bir yazar, Roma imparatoru Marcus Aurelius devrinde (İ. S ) Frigya daki Hierapolis kentinin piskoposu olan Aziz Aberkios adındaki bir Hıristiyan azizinin hayat hikayesini ve onun yarattığı mucizeleri ayrıntılı bir şekilde Vita Abercii (Aberkios un hayatı) adlı eserinde kaleme almıştır. Kitapta Aziz Aberkios un mucizeleri arasında Sandıklı Hüdai sıcak sularını dua ile fışkırttığı ve bu su ile insanları tedavi ettiği anlatılmaktadır. 19. yüzyıla kadar bazıları tarafından efsane olabileceği düşünülebilen Aziz Aberkios un, mezar taşının bulunması ile bir gerçek kimlik olduğu ispatlanmıştır. Büyük bir ün kazanan ve hatta Havari Paul ile bir tutulan Aziz Aberkios, kiliseler tarafından her yıl 19 Ekim de anılmaktadır. Anahtar kelimeler: Aziz Aberkios, Hierapolis, Frigya, Sandıklı, Termal / Şifalı Şu, A fourth-century writer, the life story of a Christian saint named St. Aberkios, the bishop of the Hierapolis city of Phrygia during the Roman emperor Marcus Aurelius (AD ), and the miracles he created were detailed in Vita Abercii ) has received a stay in his work. Among the miracles of St. Aberkios in the book it is told that the hot water of Sandıklı Hüdai was filled with prayer and treated people with this water. By the 19th century, St. Aberkios, believed to be a legend by some, proved to be a true identity with the presence of a tombstone. St. Aberkios, who gained great fame and was held by Paul the Apostle Paul, is known by the churches every year on October 19th. Keywords: Saint Aberkios, Hieropolis, Phrygia, Sandıklı, Thermal spring, Treatment 127

130 Ebû Dâvûd un (Ö. 275/888) Sünen Adlı Eserinde Yer Alan Bilgilere Göre Hz. Peygamber Dönemi nde Hacamat Uygulamaları Applications of Cupping in the Time of Prophet According to the Information in The Study Called Sunen by Abu Davud (D. A. D. 888) Levent ÖZTÜRK, Büşra YILDIRIM Prof. Dr. Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi Anabilim Dalı Arş. Gör. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi Anabilim Dalı com com Fasd (kan akıtma) ve hacamat (kuru veya ıslak kupa çekme), eski zamanlardan beri tedavi edici bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Bunlardan hacamat, günümüzde tamamlayıcı veya alternatif tıp uygulaması olarak yaygın bir biçimde karşımıza çıkmaktadır. Yaygınlık kazanmasının en önemli etkenlerinden birisi Hz. Peygamber in bizzat bu yöntemi uygulamış olması ve müslümanlar arasında hacamatın sünnet olarak algılanmasıdır. Ebû Dâvûd hicrî ( ) tarihleri arasında yaşamış olan bir hadis âlimidir. Sünen adlı eseri, Hadis kültürünün önemli eserlerinden birisi sayılır. Kütüb-i sitte (altı sahih hadis kitabı) içerisinde zikredilen önemli bir eserdir. Bu tebliğde Ebû Dâvûd un Sünen adlı eserinde yer alan hacamatla ilgili bilgiler tespit edilerek bunların, dönemin uygulamalarına hangi ölçüde ışık tuttuğu ortaya konmaya çalışılacaktır. Bu bilgilere bağlı olarak tıbbî bakımdan Hz. Peygamber dönemi hacamat folklorunu yansıtan yönler tespit edilecektir. Ayrıca elde edilen bilgilerden hareketle farklı bölge ve zaman dilimlerine ait hacamat uygulamalarıyla bir karşılaştırma yapılacak, Hz. Peygamber dönemi hacamat uygulamalarının orijinal olup olmadığı irdelenecektir. Fasd (Bloodletting) and Hijama (Dry or Wet Cupping) are used as a medical way since ancient times. Cupping is a subsidiary and an alternative medical application from both. One of the most important reasons of its gain wide currency is its use by prophet personally and its perceiving as Sunnah. Abu Davud is a Hadith scholar who lived between hijri ( ). His book Sunan is accepted one of the important studies of Hadith culture. It is an important book mentioned in Kutub-i Sitte (Six Sahih Hadith Books). In this paper, information related to cupping mentioned in Sunan of Abu Davud will be determined and tried to be understood how much it enlightens the application of the era. Staying related to these information, applications of cupping in the time of prophet will be analyzed regarding medicine. Moreover, a comparison of cupping applications will be made regarding different regions and times with the acquired information, whether the applications in the time of prophet is original or not will be examined. 128

131 Hz. Peygamber ve Dört Halife Döneminde Hamam Var mıydı? Was there Hammam at the Time of the Prophet and Four Caliphs? Levent ÖZTÜRK Prof. DrSakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi Anabilim Dalı com İslâm da bedensel ve çevresel temizliğe önem verilmesine karşın İlk İslâm coğrafyasında hamam olup olmadığı, bedensel temizliğin hamam kültürü çerçevesinde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği merak konusudur. İslâm ın temizliğe verdiği önem sebebiyle Müslümanlar arasında hamam kültürünün çok hızlı geliştiği Medeniyet Tarihi çalışmalarında sıkça vurgulanır. Buna ilave olarak İslâmiyet in ilk olarak yayıldığı Mekke ve Medine de hamam bulunduğu ileri sürülür. Ayrıca Hz. Peygamber in bu hamamlarda nasıl davranılması gerektiği ile ilgili bazı kurallar dile getirdiği söylenir. İslâmiyet in temizliğe dikkat çekmesi, temizliği günlük hayatın önemli bir parçası sayması önem arz eden bir husustur. Ancak yapısal ve kültürel olarak hamam bulunup bulunmadığı hususu ise ayrı bir tartışma konusudur. Bu tebliğde İlk İslam coğrafyasında hamam bulunup bulunmadığı ele alınacaktır. Müslümanların hamamlarla ve hamam kültürüyle tanışma maceralarına açıklık getirilmeye çalışılacaktır. The topics that whether there are hammams or not in the Early Islamic Geography although Islam gives crucial importance to body and environment, whether body cleanliness is achieved within the scope of hammam culture or not. The quick development of the hammam culture is emphasized frequently in the Civilization History studies because of the importance that Islam gives to cleanliness. Additionally, it is put forward that there were hammams in Macca and Medina where Islam first spread. Moreover, it is mentioned that some rules found voice from the Prophet Mohammad about how should be behaved in hammams. It is important that Islam attracts notice to cleanliness and sees cleanness as a part of daily life. However, it is another debate that whether there is a structural and cultural hammams. In this paper, it will be addressed that whether there was hammam or not. The meeting adventure of Muslims with hammams and hammam cultures will be tried to be clarified. 129

132 Antik Çağ da Batı Anadolu da Sakatlanmalar ve Tedavi yöntemleri Injuries and Treatments in Ancient Western Anatolia Selim PULLU 1* Yrd. Doç. Dr. Afyonkocatepe Üniversitesi, Eskiçağ Tarihi ABD. edu. tr Günümüze ulaşan yazılı kaynaklar ve arkeolojik buluntular, Antik Çağ da tedavi konusunda bizi bilgilendirmektedir. Hastalıkların, tanrıların laneti ya da cezası olarak yorumlandığı dönemlerde, tedavi anlayışının kökeni din ve büyüye dayanıyordu. Antik Çağ da uygulanan tedavi çeşitlerini psikoterapi, hidroterapi, fizik tedavi ve tıbbî müdahaleler olarak günümüze branşları ile paralel bir şekilde sınıflandırabiliriz. Bununla beraber ruhi ve mental tedavi yöntemleri ise psikoterapik tedavi, telkin, müzik dinletileri, tiyatro oyunları ve kitap okuma ile desteklenmekteydi, ayrıca dini tedavi( terapi/ Meditasyon? ) ve istihareye yatmaktan da faydalanılmaktaydı. Özellikle Afyon bölgesinde Hidroterapi uygulamaları sıkça karşımıza çıkmaktadır. Şifalı olduğuna inanılan su, vücudun yaralı yerlerine kompres yapılmakta ve/veya hastaya içirilmekteydi. Ürolojik ve romatizma rahatsızlıklarında da özellikle hastalıklı bölge suya daldırılıyordu. Vücudun hareket etmesi esasına dayalı fizik tedavi yönteminde ise, gerektiğinde soğuk ve sıcak su tedavisi, çıplak ayakla yürüyüş, spor, çamur ve güneş banyosu uygulanmaktaydı. Bu çalışmamızda, özellikle kültürel olarak kendine has mitolojisi, dili, yemek kültürü vb ögelerle diğer bölgelerden ayrılan Batı Anadolu da sakatlanma ve tedavi ile ilgili yöntem ve uygulamalar konusuna dikkat çekmeye çalışacağız. Anahtar Kelimeler: Antik Batı Anadolu, Sakatlanmalar, Tedaviler. We got information about injuries (the way it happens) and treatments of them in many sources in Ancient Anatolia. As we know that in ancient time s people believed that the cause of sickness is a curse or punishments by god(s). However they search to cure them as well. Some of the cure treatments was categorised as physical or mental such as physiotherapy, hydrotherapy, physical exercises as well as, music therapy, theatre, reading, inculcation, meditation and lucid therapy. Especially in Afyon region, the hydrotherapy was such a popular way to cure injuries or sickness but not only as external treatment but also drinking it as well. Beside all this treatments, we could count also mud bath and sunbath as course of treatments. In this paper we aim to search and explain the way of treatments in Ancient Western Anatolia where is almost everything is unique culturally such as, believes, mythology, food culture ect. Key Words: Ancient Western Anatolia, Injuries, Treatments. 130

133 The Counterculture of the 1960s: Changing Lifestyle with the Use and Abuse of New Hallucinogenic and Psychedelic Drugs Ana María ROSSO Mg. University of Buenos Aires, Argentina, Vice-president of the International Society for the History of Medicine com The 1960s were a time of social upheaval, wars, vibrant creativity and missed opportunities. An antiestablishment cultural phenomenon developed first in the United Kingdom (UK) and the United States (US) and then spread throughout much of the Western world. Mainstream culture and experimentation with psychoactive drugs (a psychedelic drug-using counterculture) shared a belief in better living through chemistry, regarding human sexuality, women s rights, traditional modes of authority and differing interpretations of the American Dream. The slogan of the era was Sex, Drugs and Rock and Roll. Mushrooms became more and more popular in a very short time, after the Swiss scientist Albert Hofmann earlier synthesized and learn of the psychedelic effects of lysergic acid diethylamide (LSD) in Sandoz Laboratories and later isolated the two operative substances psilocybin and psilocin found in Mexican magic mushrooms and the active compound of the seeds of the Mexican Turbina corymbosa, closely related to LSD. Timothy Leary, an American psychologist, conducted experiments on the therapeutic potential of psychedelic drugs under controlled conditions for therapeutic used in psychiatry at Harvard University. However, he allowed free use among his students and, fired from that University, popularized the use of psychedelic drugs, becoming a well-known counterculture figure. As the era unfolded, new cultural forms and other alternative lifestyles emerged like the hippies, just using drugs for their own pleasure, and many others creative artists, authors and thinkers, helped to define the counterculture movement. They quickly attracted the attention of the United States government and soon the mushrooms were banned (1968) after having being promoted the project MK Ultra, the CIA s Program of Research in Behavioral Modification. Eventually these drugs were mostly discarded and opium retakes its preponderance. 131

134 Medicinal Use of Natural and Synthetic Drugs Derived from Plants or Fungi, Turkey Production Ana María ROSSO University of Buenos Aires, Argentina com Some drugs are natural, derived from plants that exist in nature without any help from humankind: opium poppies (heroin, morphine, codeine), coca leaves (cocaine), psilocybin mushrooms and marihuana. Other drugs are synthetic, created using man-made chemicals, not natural ingredients. Until the 19th century, drugs had been used for millennia in their natural form. The advent of organic chemistry in the 1800s changed the available forms, being morphine isolated in the first decade and cocaine by Cannabis or marihuana, including opium and cocaine, has been used to treat menstrual cramps for centuries while cannabis extracts have sedative and anticonvulsant effects. It has been becoming overshadowed by newer, more targeted, effective pure substances as a variety of natural and synthetic opium-like drugs used as pain relievers and barbiturates. The medicinal properties of opium have been known from ancient times and used as a narcotic as early as 4, 000 BC. Compared to other chemicals available on 18th century, opium was a benign alternative to the arsenic, mercury or emetics, alleviating a wide range of ailments. It was one of the most effective treatments for cholera, dysentery, and diarrhea, including bronchitis, tuberculosis and other respiratory illnesses. Prescribed for rheumatism and insomnia, physicians and pharmacists used it to treat the mentally ill and women menstrual pain and hysteria. Cocaine or coke has a small number of accepted medical uses such as a local numbing for some nose and oral surgeries, being a strong addictive stimulant drug. Medicinal fungi produce active compounds identified as antibiotics, anti-cancer drugs, cholesterol inhibitors, psychotropic drugs, immune suppressants and even fungicides. Used in traditional medicine, probably since pre-history, its beneficial properties and active ingredients were first exploited with the discovery of penicillin by Alexander Fleming in During the 60 s a large amount of new types of drugs appeared, some derived from fungi like synthetic psilocybin and LSD 25 (lysergic acid diethylamide), obtained by Hoffman, looking for a circulatory and respiratory stimulant in the fungus ergot alkaloids. Due to its uterotonic properties, ergotamine was used in obstetric practice to facilitate labor; other semi-synthetic derivatives are interesting arteriolar vasoconstrictors for arterial hypotension and migraine attacks. Associated with levodopa, it is applied to treat Parkinson s disease. Following these investigations, considerable amounts of LSD appeared in 1965 at universities, bohemian and radical environments of the United States. The result was the anti-culture of LSD, the youthful rebellion, the development of the hippie culture, believing this ideal chemical remedy will spread peace and love in the world. These hallucinogens and psilocybin mushrooms, used since prehistoric times, were applied to treat a number of otherwise intractable psychiatric disorders, including chronic depression, post-traumatic stress disorder, and drug or alcohol dependence. At the same time, the astounding growth of the pharmaceutical industry intensified the ramifications of these marketable innovations moving it into mass production and distributing it throughout the world. Paradoxically, the war on drugs against LSD, marihuana, opium and heroin did not, in principle, have problems with cocaine. Being Afyonkarahisar Province a traditional center of poppy cultivation, Turkey signed the Single Convention on Narcotic Drugs in 1961, ratified in In the 1970s, there was a worldwide shortage of opium for the medical market (in part because of the temporary ban that Turkey introduced), which meant there was a great deal of demand to be met. Since then in Turkey it was permitted to produce opium for legal medical markets. rossoanamaria@gmail. com 132

135 Çanakkale Savaşları ve Tıbbiyeliler 1 Çanakkale Wars and Medical Students 2 İsmail SABAH Öğr. Gör. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Bayramiç Meslek Yüksekokulu i smailsabah@comu. edu. tr İsmail SABAH, Prelector, Çanakkale Onsekiz Mart University Bayramiç Vocational School ismailsabah@comu. edu. tr yılları arasında dört yıl süren, eskilerin Büyük Harp diye adlandırdığı günümüzde ise I. Dünya Savaşı olarak adlandırılan küresel güçler arasındaki kapışma dünyanın birçok noktasında çok sayıda cephede meydana gelen muharebeler bütünüdür. Ancak savaşın genel gidişatını değiştiren ve yarattığı etkiler nedeniyle Çanakkale Cephesi en kritik muharebeler arasındadır. Şöyle ki, itilaf güçlerinin önemli partneri olan Rusya, Almanlar karşısında zor durumdaydı ve savaşa devam edebilmesi için müttefiklerinin desteğine muhtaçtı. Bu desteğin en kestirme yolu ise Türk boğazlarından geçmekteydi. Böylelikle Çanakkale Cephesi açılmış oldu. Savaşta askerlerin tedavilerinin en iyi ve en hızlı bir şekilde yapılarak tekrar cepheye gönderilmesi büyük bir önem taşımaktaydı. Bu amaçla gerek cephe hattına yakın bölgelerde gerekse cephe geresinde ve hatta cepheye uzak merkezlerde bu askerlerin tedavilerinin yapılabilmesi adına birçok hastane, sargı yeri ve sargı yuvası meydana getirilmiştir. Ancak burada yanıtlanması ve aşılması gereken en önemli sorunlardan biri tedavi işlemlerini yapabilecek nitelikli insan gücü eksikliğinin giderilebilmesiydi. Bu sebeple eğitimini tamamlayarak hizmete atılmış doktorların yanı sıra tıp fakültesi öğrencilerine de büyük ihtiyaç duyulmaktaydı. Bu amaçla bu çalışmada Çanakkale Savaşları nda Tıp Fakültesi öğrencilerinin (Tıbbiyelilerin) silahaltına alınmaları, savaş boyunca yaptıkları görevler, görev esnasında varsa kayıpları nelerdir ve Tıp Fakültesinin Çanakkale Savaşı süresince durumu nedir gibi sorulara cevaplar aranmıştır. Söz konusu yanıtlar için ATASE (Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Daire Başkanlığı), Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Kızılay Arşivi gibi ana kaynak diye tabir edilen belgeleri muhteva eden arşiv merkezlerine gidilmiş ve literatür taraması yapılmıştır. Bu sebeple bu çalışma betimsel bir araştırmadır. Ayrıca çalışma I. Dünya Savaşı nın başlamasına neden olan Avusturya-Macaristan veliahdının öldürüldüğü tarih olan 28 Haziran 1915 ile Çanakkale Savaşlarının fiilen sona erdiği tarih olan 10 Ocak 1916 tarihi ile sınırlandırılmıştır. Burada amaç dört yıl süren I. Dünya Savaşı içerisinde Çanakkale Savaşlarının etkisini ortaya çıkarmaktır. Tarihsel araştırmalarda çalışmayı belirli tarihlerle sınırlamak araştırmanın geçerliği ve güvenirliği için gerekli bir adımdır. Anahtar Kelimeler: I. Dünya Savaşı, Çanakkale Savaşları, Tıp Fakültesi, Tıbbiyeliler The battle between the global powers, called the First World War, which we call the Great War, which lasted for four years between 1914 and 1918, is the whole of the battlefields that have occurred on many fronts in many parts of the world. However, the Dardanelles Front is among the most critical battles due to the effects that have changed and created the general course of the war. Russia, an important partner of the forces of the Confederacy, was in a difficult situation against the Germans and desperately needed the support of its allies to continue the war. The shortest way of this support was through the Turkish Straits. Thus the Dardanelles Front was opened. It was of utmost importance that the treatment of the soldiers in the battle was carried out in the best and fastest manner and again sent to the front. For this purpose, many hospitals, dressing stations have been established to treat these soldiers in the areas close or even at distant aread to the front. However, one of the most important problems was the lack of qualified medical staff to perform treatment procedures. For this reason, there was a great need for the medical faculty students as well as the doctors who completed the education. 133

136 For this purpose, in this study, answers were sought the duties of medical students who were taken under the army during the war, the losses during the mission and the situation of the Faculty of Medicine during the Dardanelles War. For the aforementioned answers, we went to the archive centers that contain the so-called main source such as ATASE (General Staff Military History and Strategic Survey Department), Prime Ministry Ottoman Archives and Kızılay Archives, and literature searches were conducted. For this reason, this study is a descriptive research. The study was also limited to the date of the killing of the Austrian-Hungarian crown prince, 28 June 1915, which caused the beginning of World War I, and the actual ending date of the Gallipoli Wars, 10 January The aim here is to reveal the influence of the Gallipoli Wars in the First World War for four years. Limiting work to specific dates in historical research is a necessary step for the validity and reliability of the research. KeyWords: First World War, Dardanelles Wars (Gallipoli Campaign), Medical students 134

137 İbni Sina (Avıcenna) ve Onun Böbrekler Üzerine Yaptığı Çalışmalar Ibn Sina (Avicenna) and His Studies on Kidneys Ayla SAN Prof. Dr. Anadolu Böbrek Vakfı Başkanı ayla. com ayla. com İbni Sina 980 de Buhara Afsana da doğdu, 1037 de Hamedan da vefat etti. Türk hekimi, yazar, filozof ve bilim adamıdır. O, Ortaçağ dünyasında yaşayan en büyük Türk Tıp doktoru olarak bilinir. Avrupa Üniversitelerinde ana tıp kaynağı olarak 17. Yüzyıla kadar kullanılan El-Kanun Fi t-tıbb adlı eseriyle ünlüdür. El-Kanun fi t-tıbb da İbni Sina böbrekleri, mesaneyi ve üriner sistemi, onların anatomi ve fizyolojisisini ve kateter kullanımını analiz etti. İbni Sina El-Kanun Fi t-tıbb da renal hastalıkları; pitoz, renal zayıflık, renal şişlikler, renal travma, böbrek ve üriner yollardaki ülserler, böbrek taşı (renal kalkül) olarak sınıflandırmıştır. İbni Sina getirdiği yenilikler ile idrar analizini geliştirebildi. Renk, doku, duruluk, sedim, hacim, koku ve köpük olarak sınıflandırmaları klinik belirtiler ile karşılaştırmıştır ve diğer hastaların idrar analizindeki sonuçların benzerine ulaşmıştır. Hipokrat döneminde renal inflamasyonlar renal kalkül olarak atfedilmiş, bununla birlikte İbni Sina onları ayrı bir renal hastalık olarak düşünmüştür. Böbreklerde olan disfonksiyonun bu hastalığa sebep olduğunu düşünmüştür, bu yüzden onun tedavisi idrar yollarındaki daralmaları genişletmeye yöneliktir. Hastaların cinsi münasebetten, banyodan ve diüretiklerden uzak durması gerekmekteydi. Çünkü inflamasyonlar böbrekteki konumlarına göre sınıflandırılırlar, fakat bugünkü bilgi olmadığı için, bu hastalığın geçici ağrılara neden olduğunu ve böbreklerin genişlediğini düşünmüştür. Bu hastalık akut pyelonefrit olarak adlandırılır. Ona göre salgılardaki düzensizlikler günümüzde kronik pyelonefrit olarak adlandırılan böbrek zaafiyetine neden olur. Böbreğin tübüler sistemindeki mikroskobik araştırma aşağı yukarı aynı sonuçları verir. O böbrek kalkülünün balgamsı madde, yapışkan sümük, pus ve nadiren yoğun çekirdek parçacığıınn etrafındaki maddenin birleşmesi ile meydana geldiğine inanmıştır. İbni Sina renal kalkülün tedavisinde; ilaç, banyo, cerrahi müdahale yollarını tavsiye etmiştir. Melhemler ve parçacıklar halindeki civa ve spazm giderici lavmanların renal şişlikler için çok yararlı olduğunu eklemiştir. Ona göre, böbreğin bağlantıları yağlarını kısmen veya tamamen kaybederler. O muhtemelen ptoz veya ren mobili tarif etmiştir. Soğuk şişliklerin ürünü olarak sümüksü maddeleri açıklamıştır. Bazen hastalığın yalnız böbrekte kalmadığını, fakat kalçalara ve kaslara ağrı verecek şekilde aşağı doğru ilerlediğini de tanımlamıştır. Sert şişlikler iyi salgılara veya taşa dönüşebilir. İbni Sina nın hastalık hakkındaki kanıtı bize hiperkalsemik nefropatiyi veya hiperkalsemiyi hatırlatmaktadır. Bu hastalığın ana sebepleri günümüzde metabolik olarak adlandırılan kesin melankolik maddelerdi. Her ne kadar Celsus (M. Ö. 25- M. S. 50) tarafından renal travmadan bahsedilmiş olsa da, ilk kez İbn-i Sina tarafından daha detaylı olarak açıklanmıştır. İbn-i Sina ya göre bunun başlıcaları; renal travmalar renal damarlardaki kesilmeler, onların delinmesi, renal inflamasyon veya kalkül olan pek çok sebebe sahiptir. Renal travma ağrılı idrar yapmaya neden olur. İdrar kolay geçmezse, bu hastalık iyileşme döneminde değil demektir. Ayrıca İbni Sina El-Kanun Fi t-tıbb da mesane ve idrar ile ilgili normallikleri ve bozuklukları anlatmıştır. İbni Sina nın vardığı sonuçlar günümüzde hala geçerlidir. 135

138 Avicenna, born 980 in Afşana, Buhara, died in 1037 in Hamedan, a Turkish physician, writer, philosopher and scientist. He is the most known and greatest Turkish medical doctor in the Medieval world. He is famous for his Canon of Medicine, which was used as the main medical source in European universities until the 17 th Century. In Canon of Medicine Avicenna analyzed kidneys, bladders and urinary system, their anatomy and physiology and the use of catheter. Avicenna classified renal diseases as ptosis, renal weakness, renal swellings, renal trauma, ulcers in the kidney and urinary passages, renal calculi in the Canon of Medicine. Avicenna could improve urinalysis with his innovations. He could relate characteristics of colour, texture, clarity, sediment, volume, odour, and foam to clinical manifestations, and reached similar conclusion as in urinalysis of other patients. Renal inflammations were attributed to renal calculi during Hippocrates. However, Avicenna considered them an independent renal disease. He thought that the disorderliness of kidneys caused this disease so its treatment was to enlarge the urinary passages which became narrow. The patients had to avoid sexual relation, bath and diuretics. Because inflammations are classified according to their location in the kidneys, but due to lack of present knowledge, he noted that this disease caused temporary pains and enlarged the kidneys. We call this disease acute pyelonephritis. According to him, the disorderliness of humours causes weakness in kidneys, now called chronical pyelonephritis. The microscopial examination of the tubular system in the kidney gives more or less the same results. He believed that kidney calculi were caused by coalescence of phlegmatic material, sticky mucus, pus, and rarely bloody material around a dense core particle. Avicenna advised the following ways in the treatment of renal calculi: Medicine, baths, surgery. He added ointments and quicksilver in particular, and antispasmodic enemas were very useful for renal swellings. According to him, the attachments of kidneys lose their fat partially or completely. He probably meant ptosis or ren mobilis. He explained that mucous substances yield cold swellings. Sometimes the disease doesn t remain only in the kidney but extends downward to the hips and muscles causing pain. Solid swellings can be turned to good humours or stone. Avicenna s evidence about the disease reminds us of hypercalcemic nephropathy or hypercalcemia. The main causes of this disease were certain melancholic substances, now called metabolic. Although Celsus (25 B. C. 50 A. D. ) mentioned renal traumas, Avicenna was the first to explain them in detail. According to him, renal traumas have many causes the main of which are cuts in renal vessels, their punctures, renal inflammations or calculi. Renal trauma causes painful micturition. When the urine doesn t easily pass, it means that the illness is not in its recovery period. Also Avicenna explained the normal and abnormal situations of bladder and urine in Canon of Medicine. The conclusions of Avicenna are still valid nowadays. 136

139 Türk Nefroloji Tarihi nin Doğuşu The Birth of Turkish Nephrology Ayla SAN Prof. Dr. Anadolu Böbrek Vakfı Başkanı ayla. com ayla. com 16. Yüzyıla kadar Batı Tıbbı ndan farklılık göstermeyen Türk Tıbbı, 18. Yüzyıl a kadar Arap-İslam tıbbı ile birlikte gelişmiştir. Üroloji hakkındaki bilinen en eski kitap, Amasyalı Sabuncuoğlu Şerafeddin ( ) tarafından yazılan Cerrahiye-i Ilhaniye dir. Hekim Ahi Çelebi ( ), Risale-i Hasat-ül Kilye vel- Mesane adlı Osmanlıca yazılan eserinde, böbrekteki taşları ve mesaneyi tanımlamış, doğal ilaçlar ile banyo ve şifalı suları tavsiye etmiştir. Çelebi taşların etiyolojisini o dönemde hakim olan salgısal teoriyi esas alarak açıklamaya çalışmıştır. Batı ya açılma ile birlikte Türkiye deki modernleşme döneminde ilk modern tıp fakültesi; Mustafa Behçet in öncülüğünde Tıphâne-i Amire (İmparatorluk Tıp Okulu) adıyla İstanbul da 1827 yılında kuruldu. Tıp Fakültesi nin açılması ve Dr. A Bernard ın 1839 da atanmasıyla Batı Tıbbı na ilgi artmıştı. İlk tıp dergisi Mekteb-i Şahane tarafından 1849 da basılmaya başlayan Vekayi-i Tıbbiye dir arası üniversite reformu dönemidir. Modern anlamda, Türkiye de Nefroloji nin dünya çapında kimlik kazanması 1940 lardan sonra görüldü. Tarihi gelişme yönünden Nefroloji nin tohumları ülkemizde ilk kez 1950 lerde atılmaya başlandı ve gelişmeler 1970 lerde hızlandı. Nefroloji bireysel çabalar ve özveriler nedeniyle başlangıçta yavaş gidiyordu lerde ise hemodiyaliz merkezlerinin kurulması ve böbrek transplantasyonunun başlaması ile süreç ilerledi ve Dünya standartlarında tedavi uygulamalarına 1990 larda kavuştu. Türk Nefrolojisi nin öncüleri: Erich Frank ( ), Cavit Sökmen ( ) ve Kemal Önen dir ( ). Son araştırmalara göre Nefroloji ve Üroloji nin birlikte başladığı net olarak görülmektedir. Vural Solok (1932) tüm makaleleri, monografik incelemeleri, kitapları ve uzmanlık tezlerini içeren Türk Üroloji ve Nefroloji Bibliyografyası nı ( ) 1969 da yazdı li yıllara kadar bireysel olarak yapılan Diyaliz ve transplantasyon uygulamaları, diyaliz merkezlerinin daha çok 1990 ve 2000 lerde kurulmasıyla artmıştır. Yüksek Öğretim Kurulu nun aldığı kararla Nefroloji Bilim Dalı resmen 1982 yılında kuruldu. Uzun mesafeler alındıktan sonra 2000 li yıllara ulaşıldı. Daha önceden Dahiliye Bilim Dalı bünyesinde başlayan Nefroloji ile ilgili çalışmalar 1982 de Nefroloji Bilim Dalı nın kurulması ile etkin hale gelmiştir. Bu konu ile ilgili vakıf ve derneklerin kurulmasıyla da daha ivme kazanmıştır ve Sağlık Bakanlığı ve Türk Nefroloji Derneği 1990 yılından bu yana Nefroloji ile ilgili raporları yayınlamaktadırlar Verilerine göre Türk Nefrolojisi nin durumu; 41 Nefroloji Bilim Dalı, 860 hemodiyaliz merkezi, 118 Periton Diyalizi merkezi vardır. T. C. Sağlık Bakanlığı nın 2016 yılı transplantasyon verileri; Canlı Donör: , Kadavra Donör: 782, Toplam sayı dur. Ayrıca Böbrek Nakli Bekleme Listesinde 2017 yılı itibari ile , Toplam Organ Bekleme Listesinde ise kişi vardır yılı itibari ile Hemodiyaliz hasta sayısı (%76. 12), Periton Diyalizi (%4, 71) (SAPD , APD ), Transplantasyon: (%19, 17), Toplam hasta sayısı: tir. 137

140 Turkish Medicine, which did not differ from the Western Medicine until the 16th Century, advanced together with Arabic-Islamic Medicine until the 18th Century. The earliest known Turkish book about urology is Cerrahiye-i Ilhaniye (Ilhanian Surgery), which was written by Sabuncuoğlu Şerafeddin from Amasya ( ). Hekim Ahi Çelebi ( ) in Risale-i Hasatül Kilye vel- Mesane (The Book on Diseases of Kidney and Bladder), written in Ottoman, describes stones in the kidney and bladder, and advises bathing with natural drugs and curing water. Çelebi tried to explain the etiology of stones based on the humoral theory, which was dominant at that time. Regarding the opening to West and the modernization period in Turkey, the first modern medical school was established in İstanbul in 1827, under Mustafa Behçet s leadership, with the name Tıphâne-i Amire (Imperial Medical School). With the opening of the Medical Faculty and the appointment of Dr. A. Bernard in 1839, there was more interest in Western medicine. The first medical journal, Vekayi-i Tıbbiye, was published by Mekteb-i Şahane in The period between 1933 and 1946 was the period of university reform. Modern medicine is considered to have started in the period after In a modern sense, nephrology in Turkey is seen to have gained a worldwide identity in the 1940s. And from the historical development point of view, it is in the 1950s that the seeds of nephrology were first sown in our country, and their growth was accelerated through the 1970s. Initially, Nephrology developed slowly due to sole individual endeavor and acts of self-giving. Thanks to establishment of the hemodialysis centers in the 1980s and the initiation of kidney transplantation, it made progress and managed to establish and maintain a world standard care in 1990s. The pioneers of Turkish Nephrology were Erich Frank ( ), Cavit Sökmen ( ) and Kemal Önen ( ). According to recent research, it is clear that nephrology and urology started together. Vural Solok wrote the Turkish Urology and Nephrology Bibliography ( ), which was a comprehensive index of all the articles, monographies, books and dissertations published in Dialysis and transplantation practises which were done individually until 1980, increased as more centers were established in 1990s and 2000s. Upon the decision taken by the Council of Higher Education, the Nephrology Department was established officially in After getting long distances we reached 2000s. Nephrology, which started working as a subfield of Internal Diseases, became active after the establishmet of Nephrology in 1982, which spread widely with the start of Neprology Societies and foundations. Health of Ministry and Turkish Society of Nephrology have been releasing reports related to Nephrology since According to 2016 data the situation of Turkish Nephrology; there were 41 Nephrology Sections, 860 hemodialysis centers and 118 peritoneal dialysis centers. According to the transplantation data of Ministry of Health (2016), there were 2637 live donors, 782 cadaveric donors, and total donors. Also, people were in the waiting list of Renal Transplantation and people in the waiting list of Total Organ Transplantation in The number of hemodialysis patients were (76, 12%) peritoneal dialysis %4, 71%) (CAPD and APD ), transplantation (19, 17%) total number of patients

141 Afyonkarahisar İli, Çay İlçesi, Karacaören Beldesi, Karamık Köyünde Bir Köy Ebesi Ve Uygulamaları A Village Midwife and Applications in Afyonkarahisar City, Çay County, Karacaören Town, Karamik Village Alparslan SANTUR alparslansantur@hotmail.com Adı Şadiye Tuncer. Araştırma tarihinde altmış yaşlarında. Okuma, yazması yok. On dört yaşında evlenmiş. Yedi yıl çocuğu olmamış. Herhangi bir şey yapmamasına rağmen, daha sonra yedi çocuğu olmuş. Ebeliği, annesinin yanında doğumlara giderek ondan öğrenmiş. İlk çocuğunun doğumundan sonra da kendisi doğum yaptırmaya başlamış. Anlattığına göre doğumlara, teklif üzerine, yöredeki sağlık ocağı ebeleri ile birlikte gittiği de oluyormuş. Yine onun ifadesine göre genç ve tecrübesiz olan bu ebeler, onun tecrübesinden yararlanmak istiyorlarmış. Ancak doğumlarda ebelerin yerine kendisini ön plana çıkardığı gerekçesiyle bir ebe onu mahkemeye vermiş. İfadesi alınmış. Doğum yaptırdığı kişiler kendi rızaları ile onu doğumlara çağırdıklarını söyleyince bir sonuç çıkmamış. Çalışmanın bundan sonraki bölümü, kaynak kişinin doğumla ilgili bazı geleneksel uygulamalarını kapsıyor. Sonuç olarak bir köy ebesi ve bulunduğu yöreyle ilgili durum, Anadolu da gençlerin erken yaşta evlendirilmeleri, doğum kontrolü, halkın modern sağlık hizmetlerine yaklaşımı gibi konuların devamlı olarak gündemde tutulması gerekliliğini bize hatırlatmaktadır. His name is Şadiye Tuncer. He s about sixty years old in the history of research. No reading, no writing. He married fourteen years old. He didn t have a child for seven years. He didn t do anything, but then he had seven kids. Her midwife went to birth with her mother and learned from her. After the birth of his first child, he started having a baby. He told me that he went to births with midwives in the area on offer. Again, according to his statement, young and inexperienced midwives want to take advantage of his experience. However, instead of midwives on the grounds that a midwife brought him to the forefront of the court gave him. His statement was taken. The people she gave birth to told her that they were calling her to give birth with their consent. The next part of the study covers some traditional practices of birth of the source person. As a result, the situation of a village midwife and its region reminds us that issues such as the early marriage of young people in Anatolia, birth control, and the approach of the people to modern health care should be kept on the agenda. 139

142 Vakıf Medeniyetinin Darüşşifalara Yansıması Reflection of the Foundation Civilization to the Darushifas Nil SARI Prof. Dr. İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik ABD com Darüşşifalar, halka hizmet ederek hastaların hayır duasını alma, Allah rızasını kazanarak bağışlanma ve ahiretin ebedî saadetine kavuşma arzusuyla yapılan hayır kuruluşlarıdır. 9 uncu yüzyıldan itibaren İslâm hastaneleri fakir, kimsesiz ve yolcu hastaların tedavi edildiği vakıf kuruluşlar olarak gelişmiştir. Ancak bu hastaneler Avrupa daki manastır hastanelerinden farklı olarak dini kuruluşlar değildi ve hastalar dönemin tıp bilgisine göre tedavi edilirdi. Selçuklu dönemi darüşşifalarından sadece Sivas taki İzzeddin Keykâvus Darüssıhha sının bir vakfiye sureti mevcuttur. Osmanlı darüşşifalarının vakfiyeleri bulunduğundan, vakfın şartlarını ayrıntılarıyla öğrenebilmekteyiz. Hastane yönetmeliği olarak da niteleyebileceğimiz vakfiyelerde, darüşşifanın yönetim kuralları ve vakfedilen yerlerden gelen gelirlerin hangi kalemlerde ne kadar kullanılacağı açıkça belirlenmiştir. Çalışanların görev tanımları ve görev dağılımı; hastalarla ilişkide gözetilmesi beklenen ahlak kuralları; tayin edilecek her bir görevlide aranılan mesleki bilgi, beceri ve ahlak özellikleri; görevlilerin sorumlulukları, beklenen bakım düzeyi de darüşşifa vakfiyelerinde ayrıntılarıyla belirtilir. Vakfiyelerde adayların fizyonomileri ölçü alınmaz, liyakat esası aranırdı. Vakıf sağlık kurumları idarî ve malî bakımdan mütevelli heyetine bağlı olmakla birlikte, devletin gözetimindeydi ve özellikle sağlık görevlilerinin atamaları devletçe yapılırdı. Selçuklu ve Osmanlı darüşşifaları vakıf kuruluşlar olduğundan hastalar ücretsiz tedavi edilir, tüm ihtiyaçları ücretsiz karşılanır, ilaçlar hastalara ücretsiz verilirdi. Kimsesiz ve yoksulları ayırt etmeden tedavi etmek kurum görevlisi sağlık çalışanlarının yükümlülükleri arasında yer alırdı. Ücretsiz olarak sunulan hizmetlerin sürekli karşılanabilmesi ve müessesenin sonsuza dek yaşatılması için vakfın kurucusu, köy, arazi, çiftlik, bağ, bahçe, değirmen, han, hamam ve dükkân gibi akarları müesseseye vakfederdi. Sunumda, yukarıda anlatılan konular örneklerle ele alınacaktır. Darushıfas are charitable hospitals founded for public service, hence receiving the blessing of the sick, gaining the pleasure of Allah- attaining forgiving by the acceptance of Allah and meeting with eternal happiness. Since the 9th century, Islamic hospitals have evolved as charity institutions for the treatment of the poor, the lone and passengers. However, unlike the monastery hospitals in Europe, these hospitals were not religious establishments and the patients were treated according to the medical knowledge of the period. There is only the endowment of the Darussihhah of Izzeddin Keykavus founded in Sivas belonging to the Seljuk era. Since there are statutes of the Ottoman Darusshıfas, we can learn in detail the terms of the foundations. Each hospital s statute describing where and how much income can be used are clearly stated in the trust of deeds (vakfiye), which can be characterized as hospital regulations. Occupational role definitions, distribution of duties, the ethical rules expected to be observed in patient-health practitioner relationship; the professional knowledge; skills and moral characteristics sought in each practitioner to be appointed; responsibilities of the staff; expected level of care- due care are also specified in detail in the deeds of foundations. Physiognomy of the candidates was not taken as a measure, but the basis of merit was sought in each foundation deed. Although the administrative and financial duties in health institutions were subject to the board of trustees, the foundation was under the supervision of the government, and the appointments of especially health officials were made by the state. Since the Seljuk and Ottoman hospitals were charity organizations, patients were treated free of charge, all their needs were met gratis and drugs were given free to patients. The treatment of the alone and the poor without discrimination was one of the obligations of health practitioners. The founder of the institution 140

143 devoted villages, land, farms, vineyards, orchards, mills, inns, baths and shops to the institution to meet the continuous services offered free of charge and for keeping the establishment alive forever. In the presentation, the above mentioned topics will be discussed with examples. 141

144 Cumhuriyetin İlk Yıllarında Afyonkarahisar da Sağlık Hizmetleri The Health Services in Afyonkarahisar during the First Years of the Republic Sadık SARISAMAN 1* * Prof. Dr. Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ssadik@aku. edu. tr. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Afyonkarahisar da sağlık hizmetleri ülke geneli ile benzerlik göstermektedir. Öncelikle halkın bilgilendirilmesi ve aydınlatılması gerekmiştir. Bilgisizliği yenebilmek için konferanslar verilmiş, gazetelerde sağlıkla ilgili yazılar yazdırılmıştır. İlim dışı uygulamalardan medet uman toplum bilgilendirilmeye çalışılmıştır. Dönemin en önemli sorunlarından birisi de bulaşıcı hastalıklardır. İl sağlık müdürlüğü devlet politikasına uygun olarak bulaşıcı hastalıklarla mücadelede ihbar zorunluluğunu uygulamaya koymuş, ücretsiz, ilaç ve aşı kampanyaları yürütmüştür. Afyonkarahisar daki en önemli sağlık kuruluşu Memleket hastanesi idi. Bu hastane bir süre kiralık binalarda hizmet vermişti. Bilahare de binası inşa edilmiş ve fiziki imkanlarının artırılması için çalışmalar yapılmıştır. Bu hastanede tüm ihtisas alanlarında doktor bulmak mümkün değildi. Teknik donanım da yetersizdi yılında röntgen gelmiştir. Bütün imkansızlıklara rağmen fakir halkın da sağlık hizmetlerinden yararlandırılmasına özen gösterilmiştir. Örneğin 1926 yılı içerisinde Afyonkarahisar memleket hastanesinde tedavi edilen hastaların yaklaşık %10 u fakir hastalardan oluşmaktaydı. Sağlık hizmetlerinin bir diğer ayağı olan eczanelere gelince bu dönemde eczane sayısı da yetersizdi. Örneğin 1923 yılı itibarıyla Bolvadin de eczane yoktu. Bu bildirinin amacı cumhuriyetin ilk yıllarında Afyonkarahisar daki sağlık hizmetlerini somut verilerle ortaya koymaktır. Araştırmada özellikle Afyonkarahisar basını, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi belgelerinden yararlanılacaktır. Anahtar Kelimeler: Afyonkarahisar, Memleket Hastanesi, Bulaşıcı Hastalıklar, Eczahane, Mutatabbib. During the first years of the Republic, health services in Afyonkarahisar showed similarity with the situation in the whole country. First, it was needed that the public should be informed and enlightened. In order to be able to overcome the lack of knowledge, lectures were given and newspaper articles about health were written. Hoping for the help of non-scientific applications, the society was tried to be informed. One of the most important problems of this period was contagious diseases. In accordance with the government policy, the provincial directorate of health put the necessity of informing into practice for struggling with the diseases, and conducted campaigns of medicine and vaccine free of charge. The most important health institution in Afyonkarahisar was Memleket hospital. This hospital provided service in rental buildings for a period of time. After that, its building was also constructed and considerable effort was put in order to increase its physical properties. It was not possible to find a doctor in all the specialised fields in this hospital. The technical installation was also insufficient. X-ray machine was brought to the hospital in Despite all of the impossibilities, it was cared to make the poor public benefit from the health services. For example, 10 % of the patients treated in the Afyonkarahisar Memleket hospital during 1926 comprised of the poor patients. Regarding the pharmacies, another branch of the health services, the number of the pharmacies during this period was also insufficient. For example, there was not any pharmacy in Bolvadin in The purpose of this report is to reveal the health services in Afyonkarahisar during the first years of the republic using concrete data. Especially the Afyonkarahisar press and the documents of the Republic Archives of the Prime Ministry will be used as the sources in the current research. Key Words: Afyonkarahisar, Memleket Hospital, Contagious Diseases, Pharmacy, Fake Doctor 142

145 Türk Ordusunda İkinci Dünya Savaşı Öncesinde Askeri Sağlık Hizmetleriyle İlgili Mevzuat Legislation Related to Military Health Services before the Second World War in the Turkish Army Gülhan SEYHUN Dr. (Öğr. Gör.) Altınbaş Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu gulhan. edu. tr. Türkiye de tıbbın gelişim sürecinde önemli bir yere sahip olan askeri sağlık hizmetleri, Türk ordusunun gücünü etkileyen temel hizmetler içinde yer almıştır. Ordunun gücü askerin gücüne dayandırılmış, güçlü askerin de onun sağlıklı olmasıyla sağlanacağı kabul edilmiştir. Türk ordusunun temelini disiplin, disiplini ise kanunlara ve nizamlara riayet edilmesi sağlamıştır Askeri sağlık hizmetleri, verildiği fiziki ve psikolojik ortamın, hizmetin verildiği kitlenin ve bu kitlenin maruz kaldığı hastalık ve yaralanmaların farklı olması; aynı zamanda hizmeti veren personelin de asker olması ve nihayet barış ve savaş şartlarında da diğer askeri birliklerle koordineli olmak zorunda olması yönüyle sivil sağlık hizmetlerinden ayrılmıştır. Askeri sağlık hizmetlerinde görülen bu farklılıklar mevzuatta yerini bulmuştur. Yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan sonra askeri sağlık hizmetlerine, Osmanlı ordusunda özellikle II. Meşrutiyet döneminde yürürlüğe girmiş ve uygulamada olan mevzuatla devam edilmiş, ihtiyaca göre yeni mevzuat kabul edilmiştir. Askeri sağlık birlik ve kurumların teşkilatı, işleyişi, hizmetleri, hastalıklarla mücadele, personel görevleri, eğitimi, sağlık malzemesi gibi farklı amaçlar için hazırlanmış olan bu mevzuatla askeri sağlık hizmetlerinin belli bir sistemde yürütülmesi hedeflenmiştir. İkinci Dünya Savaşı öncesinde yürürlükte olan bu mevzuat arasında hiç şüphesiz en önemli olan Ordu Dahili Hizmet Kanun ve Talimatnamesi dir. Çünkü bu mevzuat, tüm askeri hizmetlerin, dolayısıyla, askeri sağlık hizmetlerinin de temel dayanağını oluşturan bir nevi anayasa olarak kabul edilmiştir. Military health services which have an important place in the evolution of medicine in Turkey was one of the basic services affecting the power of the Turkish army. The force of the army was based on the strength of the soldiers and it was accepted that the powerful soldier would be provided with his health. The foundation of the Turkish army was discipline, discipline was to respect the laws and regulations. Military health services differed in some respects from civilian health services. These were the physical and psychological environment in which the service is provided, the community in which the service was provided and the diseases and injuries suffered by the community were different; health personnel was soldier, finally military health services must be coordinated with other military units in peace and war conditions. These differences in military health services were included in legislation. After the establishment of the Republic of Turkey, military health services were conducted in compliance with legislation especially admitted in the period of Constitutional Monarchy II and new laws. Then new legislation was adopted according to need. Military health services were done in a certain discipline according to this legislation prepared for different purposes such as the organization of military health unions and institutions, working, fight disease, stuff duties and educations, health material. Among legislation in force, no doubt, the most important was the Army Internal Service Law and Instructionbook before World War II. Because this legislation was been accepted as a kind of constitution constituting the basic basis of all military services and military health services too. 143

146 İkinci Dünya Savaşı Döneminde Türk Ordusunda Görülen Hastalıklar Diseases in the Turkish Army During World War II Gülhan SEYHUN Dr. (Öğr. Gör. ) Altınbaş Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu gulhan. seyhun@altinbas. edu. tr. Türkiye İkinci Dünya Savaşı na fiili olarak girmemiş ancak her an savaşa girecekmiş gibi seferberlik ilan etmeden orduyu savaşa hazırlamıştır. Bu dönemde toplumda sıtma, tifüs ve çiçek gibi salgınlar devam etmiş, Türk ordusuna personel gönderen halkın sağlığı orduya yansımış, bir milyonu aşan askerin beslenme ve barınması problem olmuş, birliklerin yer değişikliği, askerlerin sevklerinde yaşanan olumsuz şartlar da asker sağlığını olumsuz etkilemiştir. Orduda verem, tifüs, sıtma, çiçek, bit, uyuz, bu dönemin en önemli sağlık sorunlarını oluşturmuş, bitlenmenin engellenmesi için temizleme istasyonları kurulmuş, ilk defa DDT uygulanmaya başlanmış ancak barınma şartlarındaki olumsuzluklar bu sorununun tamamen ortadan kaldırılmasına engel olmuştur. Birliklerin yer değiştirmesiyle askerler ya ahırdan bozma binalarda ya çadırlarda veya camilerde konaklamışlardır. Bitlerle bulaşan tifüs hastalığı özellikle 1943 te bazı şehirlerde salgın şeklinde görülürken, ordu içinde Birinci Dünya Savaşı nın acı tecrübelerini yaşayan ve hala görevde olan askeri doktorların önderliğinde alınan önlemlerle salgın şeklini almamıştır. Verem hastalığı, bu dönemde basında ve yetkililer nezdinde her ne kadar hak ettiği ilgiyi göremese de Türk ordusunu zafiyete uğratan en önemli hastalık olmuştur. Verem hastalığı; teşhis ve tedavisinin yetersiz olması, hasta olanların iyileşmeden memleketlerine dönmesi, hastalık hakkında yeterince bilinçli olunmaması ve gıda azlığı nedeniyle sinsice ilerlemiştir. Askeri sanatoryuma ilaveler yapılmış, ancak, yetersiz kalmıştır. Çiçek hastalığı Suriye den ülkeye giren mülteciler vasıtasıyla yayılmış, ancak, aşılamanın önemi halk arasında anlaşılamamasından hastalık yayılmıştır. Hastalıkla ilgili halk bilgilendirilmiş, sivil halk arasında çiçekle mücadelede askerler görevlendirilmiştir. Dikkatli aşılama kontrolüyle bu hastalığın önü alınmıştır. Turkey did not join the world war II actively, nevertheless, they prepared the army as if they would enter the war, although the mobilization was not declared. There were outbreaks such as malaria, typhus and flower in this period, the health of the people who sent personnel to the Turkish army reflected in the army, there was a problem of feeding and sheltering over a million troops, displacement of troops and disadvantages of being sent to troops were affected soldier health negatively. Tuberculosis, typhus, malaria, variola, lice and scabies were the most important health problems of this period in the army, cleaning stations were established to prevent lice, DDT started to be applied for the first time, but the negativity in the accommodation prevented this problem from being completely removed. With the displacement of the associations, soldiers stayed stables, tents and mosques. While typhus which infected with lice was seen as an epidemic in some cities, especially in 1943, typhus did not take the epidemic thank to the measures taken under the leadership of the military doctors who are living and experiencing the bitter experiences of the First World War in the army. Tuberculosis was the most important disease that weakened the Turkish army in this period, although it did not see any interest in the press and the authorities. Tuberculosis spread sneaky through diagnosis and treatment are inadequate, sick people return to their country without healing, lack of consciousness about the disease and lack of food. Military sanatoriums were made but were inadequate. Variola was spread through the refugees entering the country from Syria, unfortunately the disease was spreading due to fact that people did not understand the importance of vaccination. The public was informed about variola, soldiers were assigned to the civilian population in the fight against the variola. it was prevented the spread of the disease with careful control of variola vaccination. 144

147 Avrupa Tıbbının Türkistan a Girişi: İnkâr Edilmesi ve Kabul Edilmesi (19.Yüzyılın Sonu 20.Yüzyılın Başları) An entry of European Medicine into the life of Turkestan people: Denial or Acceptance (Late 19th and early 20th centuries) Sanavar SHADMANOVA Prof.Dr.Özbekistan Cumhüriyeti Fenler Akademisi Tarih Enstitüsü shadmanova.sanobar@gmail.com İlk dönemlerde Türkistan da yapılan Avrupa tıbbi kurumlarına yerliler tarafından Hristiyanlık tıbbı olarak bakılıyordu. Müslümanlar tarafından söz konusu tıbbı Rus sömürgesinin bir kısmi olarak görülmekteydi. Rusya hükümet Avrupa tıbbının ülkeye getirtmesinden amacı yerlileri sevdiğinden değil belki Avrupa kültürünü yaymak misyonunu yerine getirmekti. Ayrıca ülkeye gelen Ruslara da tıbbı hizmet sunulması gerekmekteydi. Rus doktorları yerel tıbba oryantal bir tıp olarak aşağıdan bakıyorlardı. Bildiride Türkistan Müslümanlarının yavaş yavaş Avrupa tıbbi kurumlarından yardım istemeye başladıkları, hatta kadınların da söz konusu tıbbi hizmetlerden istifada etmeye başladıkları ve hastalara cerrahi tedaviler hem de doğum hizmetlerinin sunulması nedenleri mikro tarihi metoduyla analiz edilmiştir. Bununla birlikte 19.yüzyılın sonu 20.yüzyılın başlarında Türkistan da devlet hastaneleriyle birlikte özel tıbbi sektör de gelişmeye başlamıştır. Bildiride Rus İmparatorluğunun ülkeyi doktor kadrolarla temin edilmesi konusunda birkaç mali desteklerde bulunması konuları Rusya nın diğer vilayetleriyle mukayese edilerek analiz edilmiştir. Söz konusu bildirinin hazırlanmasında Özbekistan Cumhuriyeti Merkezi Devlet Arşivi ve Özbekistan Cumhuriyeti Bilimsel Teknik ve Tıbbi Belgeler Arşivindeki dönemin bilim adamlarının eserleri, raporları ve istatistik bilgilerden istifada edilmiştir. Anahtar kelimeler: Tıp, Hastane, Doktor, Müslümanlar, Türkistan, Rusya İmparatorluğu, Sömürge. The emergence of European medical institutions was acknowledged as a predominantly confessional discomfort of the region s inhabitants, and it was strange for the local population. Muslims had seen empire medicine as an aspect of their colonization. The Russian Empire s government did not treat the local people with great love, but rather considered it as part of the empire and they proceeded from the idea of its civic mission. At the same time, colonial administration had to provide medical care to the Russian-speaking population. European doctors looked at traditional methods of treatment of local population from the view of Orientalist approach. This work shows that (i) why Muslims appeals to European medical organizations gradually increased; (ii) why even Muslim women have started to use their services and their reasons; and (iii) surgical care for local women during a birth. Furthermore, this article analyzes issue of private healthcare together with state medical institutions. At the same time, medical cadres and financial resources in the field of medicine in Turkestan compares with other provinces of the Russian Empire. This issues are explored by microhistorical analyzes. The paper studies issues on bases of numerous sources, including archival documents from archives of Scientific, Technical and Medical documents of the Republic of Uzbekistan and Central State archive of the Republic of Uzbekistan. It covers reports, memoirs and statistical data deal with medicine in the region that done by colonial medical doctors who served in the region. Key words: medicine, hospital, stationary, the doctor, Muslims, Turkestan, Russian Empire, colonial 145

148 19. Yüzyıl Sonunda Hazırlanan Afyon Vilayeti Kazlıgöl Kaplıcalarındaki Kaynak Suları Haritasının Değerlendirilmesi The Evaluation about the Spring Waters of Kazlıgöl Thermal in Afyon Province Drawn on the Map Prepared at the End of the 19th Century Ekrem SIRMA1 Başbakanlık Araştırıcısı, Osmanlı Arşivi Uzmanı, com Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan bir haritada Afyon Vilayeti Kazlıgöl kaplıcalarındaki kaynak suları resmedilmiştir. 19. yüzyıl sonunda hazırlanan bu haritada kaynak sularının çıktığı yerler, bu suların hangi hastalıklara iyi geldiği, maden suları veya kaynak suları tek tek yazılmıştır. Özellikle bu suların hangi hastalıklara şifa verdiği de belirtilmiştir. Bu bildiride, Osmanlı Arşivinde yer alan ve tanıtılmamış belge açıklanacak ve burada yer alan şifalı suların çıktığı yerler ve hangi hastalıklara iyi geldiği anlatılacaktır. Anahtar Kelimeler: Afyon Vilayeti, Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Kazlıgöl kaplıcaları, kaynak sular The spring waters of Kazlıgöl thermal in Afyon province was drawn on the map found in the Ottoman Archives of the Prime Ministry s Office also called as the Ottoman Archives. The sources of the spring waters, the waters good for which diseases, the mineral waters or spring waters were written one by one on this map prepared at the end of the 19th century. In particular, it was mentioned which diseases could be healed by these waters. In this study, the unknown document found in the Ottoman Archives will be examined, and the healing water will be explained in sense of the sources and curative power for (which) the diseases. Keywords: Afyon province, Ottoman Archives of the Prime Ministry s Office, Kazlıgöl thermal, spring waters 146

149 Türk Mutfak Kültürünün Son Yüzyılda Evrimi Turkish Kitchen Culture Evolution in the Last Century Nazan ERENOĞLU SON Yrd. Doç. Dr. Afyon Kocatepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik ABD Afyon Sağlık Yüksekokulu, Beslenme ve Diyetetik Bl Afyonkarahisar/TÜRKİYE com Türkler tarih boyunca farklı uygarlıklarda yaşamlarını sürdürerek günümüze gelmiştir. Yaşadıkları uygarlıklarda en önemli değişim konar-göçer yaşamdan yerleşik yaşama geçişleri olmuştur. İnsanoğlunun yerleşik hayata geçişi besin üretimi, işlenmesi ve saklanması ile ilgili teknolojiler geliştirmelerine fırsat vermiştir. Anadolu da başlayan gelişmeler buradan dünyanın diğer taraflarına yayılmıştır. Bu açıdan Anadolu, zengin bir beslenme kültürüne sahiptir. Yemek kültürü evrensel bir kültürdür. Türkler günümüzde dünyada en büyük yemek kültürüne sahip ülkelerden bir tanesidir. Türk mutfağı zengin bir yapıya sahip olmakla birlikte kendine özgüde bir mutfaktır. Türk yemekleri genel olarak içinde bulunduğu sosyal yapıya, coğrafyaya bağlı, tarım ve hayvancılılığa dayalı, gelenek-görenekleri ön planda tutan, özel günlere ait yemekleri olan bir kültür sergilemektedir. Ülkenin neredeyse her yöresinin kendine özgü yemekleri ve yemek kültürü bulunmaktadır. Kültürün özelliklerini yansıtan yemeklerin içlerine giren malzemeler çok çeşitlilik gösterirken, her birinin hazırlanışı bazen bir oya işler gibi zaman alır, büyük marifet ve emek ister. Türk yemek kültürü zengin çeşitliliği ile birlikte, marifetli eller ve donatılmış sofralarla bir şölene dönüşür. Yıllar içinde kadınlarında çalışma hayatına katılması, gelişen dünya, insanoğlunun zamanını daha kıymetli hale getirmiştir. Gelişen teknoloji yemek kültürlerinin değişimine neden olmuştur. Birçok besin kullanıma hazır şekle dönüşmüş ve kolay ulaşılır, kolay hazırlanır paketlere girmiştir. Sıklıkla batı tarzı beslenme olarakta bilinen, ayaküstü beslenme, fast food, paket yemekler ön plana çıkmıştır. Ülkemizde özellikle metrapollerde yaşam geleneksel yemek kültüründen uzaklaşarak, batı tarzı hazır yemeğe kolay ve hızlı ulaşım yollarının benimsenmesine neden olmaktadır. Geleneksel yemeklerin çoğu sadece özel günlerde, daha çok aile büyüklerinin hazırlaması veya güdülemesiyle yapılmaktadır. Bu durum birçok alanda olduğu gibi geleneksel yemek kültürümüzünde evrime uğradığının göstergesidir. Yakın gelecekte ikinci kuşak çocuklarımız geleneksel yemeklerimizi hiç tatmamış ve isimlerini bile sayamayacak duruma gelecekler gibi görünmektedir. Turks have been living in different civilizations throughout history. The most important change in civilizations they have lived has been the transition from immigrate to resident life. This situate of the mankind beings has given them the opportunity to develop technologies related to the production, processing and storage of food. The developments that started in Anatolia spread from here to other parts of the world. In this respect, Anatolia has a rich dietary culture. Food culture is a universal culture. Turks are one of the countries with the largest food culture in the world today. Turkish cuisine is a unique cuisine with a rich structure. Turkish cuisine generally exhibits a culture that is based on social structure, geography, agriculture and livestock, traditions and customs, and dishes with special days. Almost every region in the country has its own food and food culture. The different plants that enter the meal reflect the diversity of the cultures, the preparation of each one takes time as a process of preparation, requires great ingenuity and labor. With a rich variety of Turkish food culture, it becomes a feast with ingenious hands and well-equipped dishes. Over the years, the developing world, the participation of women in working life, has made the time of man more precious. The developing technology has caused the change of food cultures. Many uses of nutrients have transformed into ready-made forms and are easily accessible and packaged. Fast food, fast eat, packed meals, which are often known as western style foods, have come to the forefront. In our country, especially in metropoles, life moves away from the traditional food culture and leads to the adoption of easy and quick ways of transportation to western style prepared food. Most traditional meals are made only on special 147

150 occasions, mainly by the preparation or motivation of the elders. This is indicate of change in traditional food culture, as in many areas. In the near future our second generation children seem to have never tasted our traditional food and will be in a position to not even know their names. 148

151 The Nursing Profession in Poland: Historically and Presently Marek STYCH PhD, Pedagogical Uniwersity in Crakow pl Each medical profession possesses its historical conditioning and as such its contemporary regulation cannot be analyzed without reference to its past. Nursing past and present is inherently tied to the history of medicine. It should be noted that over a period of a few centuries, nursing and healing were considered synonymous. One of the first scientists who distinguished the activity of nursing and/or care was the Greek doctor Hippocrates, historically known as the father of medicine. Nursing care was already recognized in ancient times; however, its recognition as a profession occurred in the 18 th century, a result of the initial appearance of lay nurses. Nursing, as a defined vocation in Polish, appeared around This profession, as other medical vocations, is characterized with an evolution of regulations resulting from changes in its philosophical and medical reception. The legal regulation currently treats the profession of nursing as an independent medical practice yet also a member of the therapeutic team in the area of professional activity and work quality. The foundation of professional nursing is found in various legislative acts. This article undertakes an analysis of the legislated acts pertaining to a medical profession as nursing is considered in Poland. This endeavor will be presented in two aspects historically and contemporarily. Regarding the historical analysis, two legislated regulations, from two periods, regarding nursing will be examined: - the first ( ) refers to the regained independence of Poland and the demands of providing health care. Previously, hospital care was provided by nuns who had little training and were supported by totally ill qualified help. The period 1918 to 1939 showed an intensive development of nursing in Poland; - the second, is the period of Socialist Poland i. e. people s democracy. Initially, the socialist regime nationalized all medical training facilities, including nursing. During this period a total, massive reorganization of medical training facilities was undertaken. A major objective was to re-classify the structures of nursing. The main effort of Poland s socialist regime was training new nurses, which is why the old, pre-war management personnel and nursing nuns were removed. They were frequently charged with substandard performance. The contemporary regulations refer to legislation post-1990, after the political transformation and introduction of the tenants of a democratic, lawful state. An analysis of contemporary nursing regulations in the current democratic state cannot be accomplished without referral to international and European Union regulations. The article utilizes the dogmatic method for the analysis and interpretation of selected legislated solutions. Additionally, also key is an analysis of language/logical considerations with the purpose of establishing their significance, interpretation and finally systematization of analyzed legislated acts. Conclusionary remarks end the article. 149

152 Rodos Fethi Paşa Vakfı Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi nde Bulunan Tıpla İlgili Eserler Bekir ŞAHİN Konya Yazma Eserler Bölge Müdürü Tarihi ve turistik Rodos Adasında günümüzde Türk ismine izin verilmediği için Müslüman Kütüphanesi olarak adlandırılan ve yıllardır tarihi bir mimari yapının içerisinde duran tarihi eserler olmaktan öte bir anlam taşımadığı anlaşılan Hafız Ahmed Ağa Kütüphanesi ndeki el yazması kitaplar 2008 yılının sonunda TİKA nın organizasyonuyla tarafımızca yerinde incelenmiş; bir an önce bu nadide koleksiyonun sağlıklı bir ortamda güvenli bir şekilde muhafazası ve dijital ortama aktarılarak okuyucu ve araştırmacıların hizmetine sunulması gerektiği kanaatine varılmıştır. Bu konuda her türlü desteği veren TİKA nın katkıları ve Rodos Başkonsoloğluğu nun operasyon desteğiyle 2009 yılı başında bir yandan kütüphanenin güvenlik sistemiyle ilgili modernizasyon yapılırken bir yandan da Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi ve Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi personellerinden oluşan ekip kütüphanede bulunan el yazması kitapların dijital çekim işlemlerini gerçekleştirmiş, bu sırada acil bakım ve restorasyonu gerektiği tespit edilen kitapların restorasyon işlemleri de 2010 yılı başlarında Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi nden giden bir ekip tarafından başlatılmıştır. Her yıl milyonlarca turist tarafından ziyaret edilen kütüphane binası mimari özelliklerinin yanı sıra içinde barındırdığı tarihi Türk İslam kültür ve sanatının çok değerli örneklerinden oluşan kitap koleksiyonu ile de bu vitrinde yerini alması gerektiği düşüncesiyle incelemelerde bulunduk Dönemin tüm ilmi alanlarda bilinen eserlerinden derlendiği görülen ve 20 farklı konuda 816 cilt çok nitelikli el yazması kitaptan oluşan Hafız Ahmed Ağa Koleksiyonu kitaplar Hafız Ahmed Ağa vakıf mührü taşımaktadır ve kuruluş dönemi demirbaş defteri mevcuttur. Bir kaç eksik dışında bu defterde kayıtlı kitapların tamamı yerindedir. Ayrıca kütüphanede civar medrese, cami ve şahıslardan yakın dönemde kütüphaneye getirildiği öğrenilen ve hiçbir kaydı bulunmayan 459 cilt yazma kitap bulunmaktadır. Toplam 1288 cilt kitap içerisinde 2187 eser yer almaktadır. Ayrıca Hafız Ahmed Ağa mührü taşıyan ilk grup kitaplar sanatsal özellikleri açışından dikkat çekmektedir. Bu makalemizde Rodos Fethi Paşa Vakfı Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi nde bulunan tıp ilgili eserleri tanıtacağız. 150

153 XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda Seyahatnamelere göre Osmanlı Ülkesinde Bir Şifa Kaynağı Olarak Hamamlar ve Hamam Kültürü Turkish Baths as a Healing Resource in the Ottoman Country according to the Travel Books in the XVIII th and XIX th Centuries and the Turkish Bath Culture Gürsoy ŞAHİN 1* * Doç. Dr. Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, Afyonkarahisar/Türkiye. gsahin@aku. edu. tr Bu çalışmada XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Osmanlı ülkesini ziyaret eden gezginlerin kaleme aldığı seyahatnamelere göre Osmanlı toplumunda bir şifa kaynağı olarak değerlendirilen hamamlar ve hamam kültürü irdelenecektir. Hamamlar gezginlerin seyahatleri sırasında değindikleri önemli ve ilgi çekici mekanlardandır. Birçok gezgin Türk hamamıyla ilgili tecrübelerini ve kendilerinde bıraktığı etkiyi Doğu nun egzotik ve mistik havası içinde tasvir etmiştir. Buraları, oryantalist bir bakış açısı ile insanların bir takım şehevi duygularını tatmin ettikleri mekanlar olarak göstermişlerdir. Gezginlerin, hamamları egzotik ve büyüleyici bulmaları Şark kadınına bakışlarıyla yakından ilgilidir. Zira erkeklerin günlük hayatında da hamamların çok önemli bir yeri varken oryantalist ressamlar genellikle kadınlar hamamını tasvir etmişlerdir. Bazı gezginler ise hamamların mimari ve teknik özelliklerine odaklanmış ve bu konularda ayrıntılı bilgiler aktarmışlardır. Öte yandan Osmanlı toplumunda hamamı şifa kaynağı mekanlar olarak değerlendiren seyyahlar da bulunmaktadır. Bu gezginler hamamları günlük yaşantının vazgeçilmez bir parçası olarak görmüş ve insanların hamamda birkaç dakika geçirmesi halinde ömürlerinin birkaç yıl uzayacağını ifade etmişlerdir. Araştırmada İngiliz gezginlerin kaleme aldığı ve hamamı sağlık, temizlik ve şifa kaynağı olarak değerlendiren seyahatnamelere ağırlık verilecektir. Kıyaslama açısından farklı milletlerden gezginlerin hamamlar ile ilgili izlenimlerine de yer verilecektir. Anahtar Kelimeler: Hamam, Gezgin, Seyahatname, Osmanlı Toplumu, XVIII. Yüzyıl, XIX. Yüzyıl. In the current study, Turkish Baths regarded as healing resources in the Ottoman society and the Turkish bath culture will be examined according to the travel books written by travellers visiting the Ottoman country during the XVIII th and XIX th centuries. The Turkish Baths are among the important and interesting places that the travellers mentioned during their travels. Several travellers have portrayed their experiences about the Turkish Baths and the effect of these places on them in an exotic and mystic atmosphere of the East. They have demonstrated these places as the places of satisfying some of the sensual feelings with an orientalist point of view. That the travellers find the Turkish Bath as exotic and mesmerizing is closely related to their viewpoints on Oriental woman. Likewise, orientalist painters have generally portrayed the Turkish Baths for women although the Turkish Baths have a great importance also in the daily life of men. Some of the travellers have focused on architectural and technical features of the Turkish Baths and conveyed detailed information about these issues. On the other hand, there are also travellers considering the Turkish Baths as the places of healing resources in the Ottoman society. These travellers have accepted these places as an essential part of daily life and expressed that life span of people would expand some more years in case of spending a couple of minutes in these places. 151

154 In the present research, the focus will be on the travel books written by English travellers and evaluating the Turkish Baths as the resources of health, cleaning, and healing. In terms of comparison, the impressions of travellers from different nations about the Turkish baths will also be placed. Key Words: Turkish Bath, Traveller, Travel Book, Ottoman Society, XVIII th Century, XIX th Century. 152

155 Afyonkarahisar ın Eczacılık Tarihine ve Geleneksel Tedavi Usullerine Bir Bakış An Overwiev to the History of Pharmacy and Traditional Treatment Methods of Afyonkarahisar Sevgi ŞAR*, Miray ARSLAN*, Nilay TARHAN* *Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Eczacılık İşletmeciliği A. D. Anadolu/Ankara, com, com, com Bugün Türkiye de eğitim vermekte olan 32 eczacılık fakültesi bulunmaktadır. Bu fakültelerden mezun olan eczacıların çoğunluğu eczane eczacılığı yapmayı tercih etmektedir. Ülkemizdeki ilk eczaneler 1800 lü yılların sonlarında açılmıştır da İstanbul da 250 Anadolu da 115 eczane olduğu kaydedilmiştir yılında Afyonkarahisar merkezde İstanbul Eczanesi, Sağlık Eczanesi, Afyon Eczanesi, Bolvadin de Sıhhat Eczanesi, Dinar da Ali Yakup Eczanesi, Emirdağ ında İstikamet Eczanesi ve Sandıklı da Sağlık Eczanesi olmak üzere toplam 7 eczanenin olduğu bilinmektedir. Afyonkarahisar da merkez ve ilçelerinde eczane sayısı 1975 yılında 40 iken, 1980 li yıllarda bu sayı 56, 1989 da 113 e çıkmıştır. İlerleyen yıllarda bu sayı giderek artmış ve 2018 Ocak itibariyle 219 a ulaşmıştır (Türkiye genelinde aynı tarihte ülkemizde eczane mevcuttur). Bu çalışma ile ilgili materyaller Sağlık Bakanlığı, Türk Eczacıları Birliği, Afyonkarahisar İl Sağlık Müdürlüğü ve 33. Bölge Afyonkarahisar Eczacı Odası arşivlerinden temin edilmiştir. Elde edilen veriler doğrultusunda bu çalışmada Afyonkarahisar ve ilçelerindeki eczane sayılarını belirlemek ve bunlarla ilgili tarihsel bir çalışma yapmak amaçlanmaktadır. Afyonkarahisar da eczanelerin yanı sıra pek çok eczacının diğer sağlık alanlarında da istihdam edildiği bilinmektedir. Bu doğrultuda çalışmada, eczane eczacılığı dışında diğer alanlarında hizmet vermekte olan eczacılar ve çalışma alanları da ele alınacaktır. Ayrıca yine bu çalışmada bölgede geleneksel tedavi usullerinden de örnekler verilecektir. Afyonkarahisar daki ocaklar, hamamlar, şifalı sular, içmeceler, maden suları, tıbbi bitkiler ve Afyon Alkaloit Fabrikası hakkında da kısa bilgiler sunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Afyonkarahisar, Eczacılık, Eczacılık Tarihi, Afyonkarahisar daki Geleneksel Tedavi Today 32 pharmacy faculties provide education in Turkey. Most of the pharmacists who graduate from these faculties prefer being a community pharmacist. The first pharmacies in our country were opened in the late 1800s. In 1890, there were 250 pharmacies in Istanbul and 115 in Anatolia. It is known that in 1949 there were 7 pharmacies in Afyonkarahisar: İstanbul Pharmacy, Sağlık Pharmacy, and Afyon Pharmacy in the center, Sıhhat Pharmacy in Bolvadin, Ali Yakup Pharmacy in Dinar, İstikamet Pharmacy in Emirdağ, and Sağlık Pharmacy in Sandıklı. In Afyonkarahisar, while the number of pharmacies in the center and districts was 40 in 1975, this number increased to 56 in 1980 and to 113 in This number has increased steadily in the following years and reached to 219 as of January 2018 (On the same date there are pharmacies in Turkey). Materials related to this study were obtained from the archives of the Ministry of Health, Turkish Pharmacists Association, Afyonkarahisar Provincial Health Directorate, and 33 rd Region Afyonkarahisar Pharmacist Chamber. In this study, it is aimed to determine pharmacy numbers in Afyonkarahisar and its districts, and to carry out a historical study on them. In Afyonkarahisar, it is known that many pharmacists are employed in other health fields as well as pharmacies. In this direction, pharmacists and their working areas other than community pharmacy will also be evaluated in this study. In addition, examples of traditional treatment methods will be given in this study. Short information about the quarries, baths, medicinal waters, drinking water, mineral waters, medical plants and Afyon Alkaloitleri Factory in Afyonkarahisar will also be presented. Keywords: Afyonkarahisar, Pharmacy, History of Pharmacy, Traditional Treatment in Afyonkarahisar 153

156 XVIII. Yüzyıl Hekimbaşılarından Biri Olarak Gevrekzâde Hâfiz Hasan Efendi Ve Micennetü t-tâʻûn Ve l-vebâ Adlı Risâlesi Plague in Ottomans in the 18th Century: As a Case Study, The Work of Gevrek-Zâde Hâfiz Hasan s Entitled Micennetü t-tâ ûn Ve l-vebâ Ertuğrul TAN Ars. Gör. Dr. Artvin Çoruh Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi akademisyen38@hotmail. com Bildiri, XVIII. yüzyılda Osmanlı Devleti nde yaşamış, belli başlı hekimlerden biri olan Hekimbaşı Gevrekzâde Hâfız Hasan Efendi nin tâûn ve vebâ hastalıklarını konu edinen, Micennetü t-tâʻûn ve l-vebâ adlı eserini ihtiva eder. Bu incelemeyle, XVIII. yüzyılda hastalıkla mücadelenin ne seviyede olduğu, kullanılan tedavi yöntemleri ve hastalıkla mücadelede alınan tedbirlerin neler olduğu açıklanacaktır. Yine Gevrekzâde Hâfız Hasan Efendi nin, ailesi, medrese hayatı, bulunduğu mevkiler, hekimbaşılık görevi ve aldığı pâyeler hakkında bilgiler verilecektir. The Paper presents Micennetü t-tâ ûn ve l-vebâ including the subject of the pestilence and plague written by Chief Physician Gevrekzâde Hâfiz Hasan Efendi who was one of the major physicians lived in the Ottoman Empire in the 18th century has been examined. With this examination, what level of the fight against disease, the treatment methods used and the measures taken in the struggle against disease have been revealed. in addition to being examined of Gevrekzâde Hâfız Hasan Efendi s family, the life of the madrasa, the positions he was in, medicine duty, and the honour he received. 154

157 Osmanlının Rumeli Eyaleti Topraklarında Kurduğu Hastaneler Hospitals of the Ottoman Empire in the Rumeli Province Baha TANELİ Prof. Dr. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Emekli Pediatri Uzmanı net Bugünkü hudutlarımızın dışında kalan Avrupa topraklarında yapıp, işletip bıraktığımız Hastaneler bulabildiğim kaynaklardan derlenmiştir. Osmanlı yurdunda Serbest hekimlik yapanlar esnaf sayılırdı, bunların içinden seçilenler sarayda ve orduda görevlendirilirdi. Orduda görevlendirilenlere reisül-etıbba unvanı verilirdi. Hekimlik esnafının bir loncası olduğu bilinmemektedir. III. Murat döneminde( ) Osmanlı imparatorluğu ülkelerinde 59 adet hastane olduğu Michel Baudiler in 1663te Pariste yayınlanan Histoire du Scrail et de fa cour isimli kitabında yer almaktadır(1). Yusuf Halaçoğlu ise 16. Yüzyılda İstanbul da 110 hastane olduğunu belirtmektedir(21). Osmanlı ülkesinde hekimlik yapmak, hekimbaşının sınavından geçmek şartına bağlıdır. Tıp okulu kuruldaktan sonra bu okulun onayı aranmıştır yılından itibaren muhtelif yerlerde askeri hastaneler yapılmıştır yılında çıkarılan vilayet nizamnamesinde belediyelerin hastane çalıştırması zorunlu hale getirildikten sonra birçok vilayette belediyelerce şehrin zenginlerinin de teşviki ile hastaneler yapılması sağlanmıştır(2). Bugünkü Yunanistanda; 1848de Yanyada, 1851de Kandiye şehrinde, 1865te Girit adası Hanya şehrinde, 1886da Selanikte, 1897de Alasonyada 1906da Serezde, Kavala da, Drama da, 1910 yılında Hamidiye Gureba hastanesi(6, 9) Nevrokop ta birer sivil hastane vardı(14), kurulup faaliyet gösteren 18 adet Hamidiye hastaneleri vardır. Ayrıca Dimetoka ve Gümülcine de birer Asker hastanasi vardır(18). Bugünkü Bulgaristan ve Romanya da birer tane Gureba hastanesi vardır. Bugünkü Sırbistanda 1860ta Niş Kalesi içinde, 1877de Yenipazarda, 1888de Presova kazası Piloça köyünde 3 adet Hamidiye hastanesi vardır. Bugünkü Kosovada: Mitroviçe de Kızılay, Çernova ve Osmaniye de birer olmak üzere 3 adet Gureba hastanesi vardır(4, 5). Bugünkü Makedonyada, 1837de Manastırda, 1883te Üsküpte, birer Gureba hastanesi(9) ve Üsküpte bir de Kızılay hastanesi 0larak 3 adet hastane vardır. Bugünkü Bosna-Hersekte 1868de Saraybosnada. 1863te Mostarda, 1863te İzvornikte. (2). 3 adet Gureba hastanesi ve bir Kızılay hastanesi olmak üzere 4 adet hastane vardır. Bugünkü Arnavutlukta 1867de İşkodrada, kızılay hastanesi, kurulduğu ve bu hastanelerin sivil halka da hizmet vermiş olması ile Toplam 30 sivil, Gureba veya Hamidiye adıyla çalışmış hastaneler belirtilmektedir(3). Bu hastaneler hakkında bulabildiğim ayrıntılı bilgiler ve resimleri sunulacaktır. 155

158 In the Ottoman dynasty, the freelance doctors were regarded as artisans, and the ones chosen from them were assigned to the palace and army. Those assigned to the army were given the title of reisul-etibba. However, it is not known that a medical practitioner s had a guild. According to Michel Baudiler s book Histoire du Scrail et de fa cour published in 1663 in Paris, at the period of Murat III. ( ), there were 59 hospitals in the Ottoman Empire countries. Yusuf Halacoglu states that there were 110 hospitals in Istanbul in the 16th century. performing medical treatment in the Ottoman country depended on the condition of passing the examination of the chief physician. After the establishment of the medical school, the consent of the school s teachers was sought for permission to work in Since 1835, military hospitals have been built in various places. In 1870, after the municipalities were forced to employ hospitals in the province, many provincial municipalities constructed hospitals with the donations of the rich of the city. In today s Greek territory, 4 Red Crescent, 17 Gurebas, and 28 Military hospitals, total of 49 hospitals, in today s Bulgarian territory 1 Gureba and 7 military hospital in total 8 hospitals, in today s Romania Territory 1 Red Crescent, 1 Gureba, 2 Military hospitals in total 4 hospitals, in today s Kosova territory 1 Red Crescent 2 gureba 8 Military hospitals in total 11 hospitals were known to be established and operated by Turkish and non-muslim physicians. It is known that in the places known as todays Macedonia, there were1, Red Crescent, 3 Gureba, 7, military hospitals, in today s Serbia 3 Gureba, 3 military a total of 6 hospitals, in today s Bosnia Herzegovina 1 Red Crescent, 3 Gureba, 5 military hospitals in total nine hospitals, in the territory of today s Albania 1 Red Crescent 1 military 2 hospitals in today s Montenegro territory 2 military hospitals were established and left to work. The title of colonel or pasha were given to Turkish and non-muslim doctors. In total, there were 63 military hospitals in the Balkans, 9 of which were by the Red Crescent and 30 of them were for civilians, Gureba or Hamidiye. A total of 102 hospitals were set up in the Balkans, operated and left to work there. Detailed information and pictures about these hospitals will be presented. 156

159 Geçmişten Bugüne Sağlık Uygulamalarındaki Uyumsuzluklar From Past to Present Incompatibility in Health Practice Baha TANELİ Prof. Dr. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatri emekli öğretim üyesi net 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sağlık uygulamalarını yapanlara yetiştiği tıp okulunun diploması sorulmadan faaliyetine izin verilmiştir. Bunların çoğu da gayrimüslimlerdir. Osmanlı topraklarındaki tıp okullarında da daha çok gayri Müslimler okuyup mezun olmuştur. Cumhuriyet döneminde 100, 000 kişiye düşen yatak sayısı 19 dan 2016 da 265 e çıkarken hekim sayısı 100, 000 kişiye 12 den 181 e çıkmıştır. Uzmanların da 1/3 ü üniversitelerde görevlidir (sağlık Bakanlığı 2016 istatistiği). OECD ortalaması 100, 000 kişiye 476 yatak ve 298 hekimdir. Biz hekim olarak Avrupa ortalamasının %52si, yatak olarak ta %56sına sahibiz. Bizdeki 100, 000 kişiye düşen 181 hekimin 99 u uzmandır. Bu sonuç yataktan çok hekime ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Başarılı bir sağlık sisteminde hekimlik uygulaması Hastalık yok hasta var anlayışı ile, hasta ile hekimin yeterli diyaloğunu, hekimin hastasına sahip çıkması, hastanın da hekimine ihtiyacı olduğu her an ulaşabilmesini sağlayacak yöntem değişiklikleri yapılmalıdır. Hastalığın ne zaman geleceği ve nerede nasıl hekimini bulacağı belirlenemediğinden Belirli kurumlarda belirtilen saatte görev yapan hekimler memur olarak görevini yapmakta ama hastalar tatmin olmamaktadır. Hasta kendi muayene ve tedavisi için aynı kurum içinde bile hastalığını önceden bilen hekimini bulup tekrar muayene ettirememektedir. Bunun için Sağlık kurumlarında tam gün çalışan hekimlere mesai saati kısıtlaması olmadan, hastaya yeterince vakit ayırabileceği, hastasını takip edebilecek şekilde hasta görme olanağı verilmelidir. Hastalarımızın layıkı ile bakılabilmesi için hasta ve hekimin isteğine bağlı, teşvik edici, yöntemlerle hastayı ve hekimi memnun edecek usuller teklif edilerek, uygulanmalısının yararları tartışılacaktır. Uygulanmakta olan sağlıkta dönüşüm sisteminin iyi tarafları aile hekimliği ve SGK prim sistemidir Düzeltilmesi yönetmeliklerle sağlanacak değişiklikler belirlenirken hekim görüşü de alınmalı, hekimlerimizin güncel bilgilerle yenilenmesi olanakları da sağlanmalıdır. From the second half of the nineteenth century, health care professionals could operate without being asked for their diploma. Most of them are non-muslims. In medical schools in Ottoman lands, mostly non- Muslims have studied and graduated. In the Republican period, the number of beds per 100, 000 persons increased from 19 to 265 in 2016, while the number of physicians increased from 12 to 181 per 100, 000 persons. One third of the experts are in the universities (Ministry of Health 2016 statistics). The OECD average is 47, 000 beds and 298 doctors per 100, 000 people. As for physicians we have 52% of the European average and 56% of the beds. 99 of our 181 physicians per 100, 000 are experts. This result shows that there is a need for doctors rather than beds. Practice of a medical system in a successful health system with the understanding of there is the patient rather than the disease, the method changes should be made to ensure that the patient has a sufficient dialogue with the physician, the physician can take care of his / her patient, and the patient can access the doctor whenever he / she needs it. Since it is not possible to determine when the disease will arrive and where and by whom the patient will be diagnosed, the doctors who work at the hours specified in the specific institutions perform their duty as civil servants, but the patients are not satisfied. The patient cannot find and be re-examined by the physician who knows his or her disease even within the same institution for his examination and treatment. For this reason, physicians working full-time in health institutions should be given the opportunity to see patients in such a way that they can devote enough time to the patient and follow the patient without restriction of working hours. In order to ensure that our patients can be properly screened, the patient and the physician should be encouraged and should be provided with methods that will please the patient and the physician, and the benefits of their implementation will be discussed. 157

160 The good sides of the health conversion system being implemented are the family medicine and SGK premium system. When determining the changes to be provided by the regulations, the opinions of the physician should be taken and the opportunities for physicians to be renewed with updated information should be provided. 158

161 Çocuk Hekimliğinin Geçmişi, Bugünü ve Geleceği Past, Present and Future of Pediatric Medicine Baha TANELİ Ege Üniv. Tıp Fak. Çocuk sağlığı ve Hastalıkları emekli öğretim üyesi net M. Ö. 2000yıllarında Eti Türklerinin başlattığı Çocuğa ve onun bakımına önem veren anlayış M. Ö. 1500yıllarında Hindistanda Yacur-Veda kitabında, ve İbni Sina nın kitaplarında, Abbasiler döneminde Ebubekir- Er-Razi nin M. S. 9. Yüzyılda yazdığı Kitab ul Cederi ve Kitab ul Hasbe isimli eserlerde, M. S. 12. Yüzyılda, Ebu Sait Gökbörü nün Erbil de Kimsesiz çocuklar için açtığı bakımevi, 15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet Döneminde ( ) Eşref bin Muhammet çocuk konularında yazdığı kitap. 17. Yüzyıl hekimlerinden Ayaşlı Şaban Şifahi nin doğum tedbirleri kitabı, ve Gevrekzade Hafız Hasan nın Doğum tedbirleri üzerine düşünceler kitabı (Neticet al-fikriye), 18. yüzyılda Vesim Abbas ın Vesim Düsturu kitabı geçmişte çocuklara verilen önemi göstermektedir. 19. yüzyılda artık klasik hekimlik uygulamaları başlayınca önce doğum hekimleri bebeklere, iç hastalıkları hekimleri büyük çocuklara bakmıştır, 1917 yılında Kadri Raşit Paşa(Anday), 1921 yılında Ali Şükrü bey(şavlı) üniversite reformu ile de İhsan Hilmi Alantar kurulan Çocuk hastalıkları kliniğinin başına geçmiştir da çıkan 4936 sayılı kanun ile kürsüler olmuştur arasında şevket Salih Soysal kürsüyü yönetmiştir ten sonra da İstanbul dışında Tıp fakülteleri ve çocuk kürsüleri kurulmuştur. İhtiyaç nedeniyle önce 1922 de İstanbul da sonra İzmir ve Ankara da çocuk hastaneleri kurulmuştur. Son yıllarda her yıl çocuk doğmaktadır sayılı kanunla da kürsüler Anabilim dalı ve içinde Bilim dalı adıyla Çocuk hastalıklarının değişik alanlarında çalışan birimler gelişerek 16 bilim dalı olmuştur. İleride daha da artacağı tabiidir. Ayrıca Cerrahi bilim dalları içinde de Çocuk cerrahisi, Çocuk ürolojisi, Çocuk ortopedisi, çocuk nöroşirurjisi çocuk kalp cerrahisi, çocuk psikiyatrisi oluşmuştur. Önümüzdeki yıllarda Çocuk Göz hastalıkları, Çocuk K. B. B. Çocuk Fizik tedavi, mikro metotları kullanan Çocuk biyokimyası alanlarında çalışan uzman hekimler olacaktır. Çocuk popülasyonu arttıkça ve bilim bu hızla ilerledikçe geniş alandaki yenilikleri takip etmek olanaksız olmuştur. Bunların daha kısa zamanda yan dal uzmanı yetişmesi için de Tıp eğitimi değişecektir. Olması muhtemel eğitim, toplumun aradığı dar alanlarda yetişmiş eleman olarak 16 yılda dal uzmanı olmak yerine 10 yılda dal uzmanı olacak fonksiyonel tıp uygulaması yapabilen hekim yetiştiren sistem teklif edilmiştir. Bu değişiklik ile her 5 yılda bir değişen çağın bilgilerini öğrenen ve uygulayabilen uzman olmak olanağı artacaktır. Bu hekimlerin halka hizmet süresi de 25 yerine 35 yıla çıkacaktır. Mevcut sağlıkta dönüşüm sisteminde hasta memnuniyeti gittikçe azalmaktadır. Hasta ve hekim memnuniyetini arttıracak değişiklik önerileri tartışılacaktır. The importance of the child and his care initiated by the Eti Turks in the 2000 B. C., and the book Yacur- Veda published in India in 1500 BC and in the books of Ibni Sina, in the period of Abbasids, Ebubekir-Er-Razi. In the works named Kitab ul Cederi and Kitab ul Hasbe, written in the 9th century, A. D. In the 12th century, Ebu Sait Gökbörü s opening a nursing home for the orphaned children in Erbil, a book written about children by Esref bin Muhammad in the 15th century during the reign of Sultan Mehmet the Conqueror ( ), the book of birth measures of Ayaşlı Şaban Şifahi, one of the century s doctors, and the Book of Reflections on the Measures of Birth by Gevrekzade Hafız Hasan (Neticet al-fikriye), the book of Vesim Abbas Vesim Düsturu in the 18th century shows the importance given to children in the past. In 19th century, classical medicine practices were started. In 1917 Kadri Raşit Pasha (Anday), 1921 Ali Şükrü Bey (Şavlı), 1933 university reform and Ihsan Hilmi Alantar were the head of the Clinic. With the law no which came out in 1946, pediatrics became a department. 159

162 Between Şevket Salih Soysal directed the clinic. After 1945, medical faculties and children s departments were established outside Istanbul. Due to need, children hospitals were established in Istanbul in1922 later in İzmir and Ankara. In the last years, children are born every year. With the law number 1750, the units working under the name of Pediatrics devided and 16 new science branches in various fields of child diseases have been developed. It will be even more likely to divide more in the future. The branches of Surgical Science, child surgery, child urology, pediatric orthopedist, pediatric neurosurgery child heart surgery, child psychiatry have been formed. Child Eye Diseases in the coming years, Child Otorhinolaryngology, Child Physical Therapy and Child Biochemistry using micro methods will be specialist physicians working areas. As the child population grows and science progresses at such a pace, it is impossible to follow innovations in the broader context. Medical education will change for these to be trained in a shorter time. Instead of training a branch specialist in 16 years, community-trained staff in a narrower field in 10 years who can do functional medicine education system have been proposed. With this change, it will be possible to become an expert who can learn and apply the information of the changing age every 5 years. The period of service of these physicians to the public will be 35 instead of 25. Patient satisfaction in the existing health care conversion system is gradually diminishing. Suggestions for changes that will increase patient and physician satisfaction will be discussed. 160

163 Kurumsal Değerlerimizden : Hilal-İ Ahmer One of Our Institutive Value: Hilal-i Ahmer Ayşe TOSUN 1, Hale TOSUN 2 1 PhD. Gölbaşı Devlet Hastanesi, Ankara 2 Yard. Doç. Dr. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, İstanbul aysetosun10@gmail.com haletosun@gmail.com Hilal-i Ahmer Cemiyeti,Osmanlı Devleti nin imzaladığı Cenevre Sözleşmesi gereği olarak Dr. Abdullah Bey, Marko Paşa ve Ömer Paşa nın öncülüğünde Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti adıyla11 Haziran 1868 tarihinde kurulmuş fakat ilk zamanlarda aktif şekilde çalışamamıştır. 14 Nisan 1877 de Marko Paşa önderliğinde yapılan toplantılardan sonra Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti adını almış, savaşlarda yardım çalışmaları yapmasına rağmen, ancak 1911 yılında kurumsal olarak çalışmalara başlamıştır.1923 de Türkiye Hilali Ahmer Cemiyeti, 1935 te Türkiye Kızılay Cemiyeti ve 1947 de Türkiye Kızılay Derneği adını almıştır. Kuruluşa KIZILAY adını büyük önder Atatürk vermiştir. Kızılay, 1876 Osmanlı- Rus Savaşı ndan 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı na kadar geçen süre içinde, Türkiye nin taraf olduğu tüm savaşlarda, cephe gerisinde kurduğu geçici ve sabit hastaneler, hasta taşıma servisleri, donattığı hastane gemileri, yetiştirdiği hemşireler ve gönüllü hasta bakıcılar aracılığıyla savaş alanında yaralanan ya da hastalanan Mehmetçik lere, savaş esirlerine gereken insani yardımları yapmıştır. Savaştan etkilenen sivil halkın bakımı ve korunması için çaba göstermiştir. I. Meşrutiyetin ilanından sonra İstanbul da görülen büyük kolera salgınından bu yana yurdumuzda ortaya çıkan doğal afetlerde felaketzedelerin barınma ve beslenmelerini sağlamıştır. Korunmaya gereksinimi olan vatandaşlara da gereken sosyal yardım ve hizmetleri sunmuştur. Hemşirelik eğitimi, ilkyardım ve kan hizmetleri alanında öncülük yapmıştır. İnsan yaşamını ve sağlığını korumak amacı ile yapılan bu faaliyetlerde hiçbir dil,din,ırk ayrımı yapmaksızın görev almaktadır. Kızılay, bölgesel olmanın yanı sıra tüm dünyada yapmış olduğu uygulamalar ve sosyal sorumluluk projeleri ile uluslararası faaliyetlerde de yer almaktadır. Uluslararası Kızılay-Kızılhaç Topluluğu nun temel evrensel ilkeleri olan; insanlık, ayrım gözetmemek, tarafsızlık, bağımsızlık, gönüllü hizmet, birlik ve evrensellik değerlerini benimsemiştir. Gerek ülkemizin gerekse komşu ülkelerin son yıllarda da yaşadığı doğal afet ya da savaş durumlarında evrensel ilkeleri doğrultusunda görev almıştır. Kızılay, tüzel kişiliğe sahip, özel hukuk hükümleri gereğince, kâr amacı gütmeyen, yardım ve hizmetlerini karşılıksız veren ve kamu yararına çalışan gönüllü bir sosyal hizmet kuruluşudur. Association of Hilal-i Ahmer was foundedon 11 June 1868 withthe name of Society for Aiding the Wounded and Ailing Ottoman Soldiers under the leadership of Dr.Abdullah, Marko Pashaand Ömer Pashaas a requirement of the Geneva Convention signed by the Ottoman State but could not actively function in the early times.on 14 April 1877, after the meetings led by Marko Pasha, it named as Ottoman Red Crescent Society, Although it did charity works in wars, hardly in 1911 it started to work as an institution. Laterit named as Turkey s Red Crescent Community in 1923, Turkish Red Crescent Community in 1935 and Turkish Red Crescent Society in It was the great leader Ataturk who entitled the name KIZILAY (Red Crescent) to the institution. From the Ottoman-Russian War in 1876 to the Cyprus Peace Operation in 1974, Turkish Red Crescent Society provided humanitarian aid to soldiers who injured or ill and war slaves in all battle fields in which Turkey was present, through mobile and fixed hospitals, patienttran sportation services, hospital vessels, 161

164 trained nurses and volunteering caregivers.it endeavoured forcaring and protection of all civilians affected by war. Turkish Red Crescent provided health care, she lterand nutrition of the disaster victims in all natural disasters in the country dating back to the great cholera epidemic in Istanbul following the declaration of the 1st Reformation Period. It also provided the required social assistance and services to the citizens who need protection. It pioneered in the realm of nursetraining, first aid and blood services. The Red Crescent take charge in with out any language, religion or race discrimination in these activities that areaimed at protecting human life and health. In addition to being regional, the Red Crescent is also involved in international activities with applications and social responsibility projects that have been carried out all over the world. Turkish Red Crescent Society adopts the fundamental principles of the International Red Cross and Red Crescent Movement which are humanity, impartiality, neutrality, independence, volunteer service, unity and universality. It has also served in the direction of universal principles both in the natural disasters that our country has experienced in recent years and also in the natural disasters or war in the neighboring countries. The Red Crescentis a volunteer-based social service institution that has a legal personality, nonprofit making, providing unconditionalaid and service, and is a corporate body governed by special legal provisions. 162

165 Adanan Bir Yaşam :Safiye Hüseyin Elbi ( ) The Commited Life: Safiye Hüseyin Elbi ( ) Hale TOSUN 1, Ayşe TOSUN 2 1 Yard. Doç. Dr. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, İstanbul 2 PhD. Gölbaşı Devlet Hastanesi, Ankara haletosun@gmail. com aysetosun10@gmail. com Safiye Hüseyin, İngiltere de Deniz Ateşeliğinde bulunan Ahmet Paşa nın ve İngiliz soylularından Hammond Wilward ın kızı Josephine Wilward ın kızıdır. Öğrenimini Avrupa da yapmıştır. Üç dil bilen ve Batı kültürü ile yetişen ilk diplomalı Türk Hemşiresi dir. Osmanlı döneminde Almanya ve İsviçre de düzenlenen Milletlerarası kongrelere katılmıştır. Hemşirelik mesleğini severek ve isteyerek seçen, ilk hizmetini Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti nde Dr. Besim Ömer Paşa ile çalışarak yapan Safiye Hüseyin, İstanbullu hanımların fahri olarak hemşirelik yapmalarında öncülük yapmıştır. Balkan savaşlarında ve yılları arasında I. Dünya savaşında bir çok cephede çalışan Safiye Hüseyin, tarihin en kanlı savaşlarından biri olan Çanakkale de kahraman vatan evlatlarının yanında gönüllü hasta bakıcı olarak görev yapmıştır. Çanakkale Savaşı ndaki hizmetlerinden dolayı kendisine kırmızı şeritli harp madalyası verilmiştir. I. Dünya Savaşı sonunda Avrupa nın çeşitli ülkelerindeki Türk esirlere ve öğrencilerine yardım etmek ve Kızılhaç Teşkilatı yla görüşmek için Avrupa ya gönderilmiştir. Amerika ve Avrupa daki birçok kongreye katılmıştır. Göçmenlere Yardım Derneğinde, Verem Mücadelesinde, Yeşilay Kadınlar Kolunda, Kızılay Sanat Evinde çalışmış ve yabancı devletlerden takdir nişanları almıştır. Cumhuriyet sonrasında, hayır kurumlarında ve derneklerde üstün bir gayret ile çalışmıştır. Hemşirelik mesleği ile ilgili yazılar yazarak çeşitli konferanslar düzenlemiştir. Cumhuriyet in ilk Milli Hemşire okulu olan Kızılay Hemşire Okulunun yönetim kuruluna seçilmiştir. 1923, 1927 yıllarında Cenevre de toplanan Uluslararası Hemşire Kongresi ne katılmıştır. Türkiye Kızılay Derneği hizmetlerinden dolayı Safiye Hüseyin Elbi yi Florence Nightingale madalyası ile taltif etmiştir. Bunun dışında uluslararası madalyalar almıştır. Bugün hemşirelik mesleğinin değerlerinin oluşmasında büyük önemi bulunan Safiye Hüseyin Elbi, yaşamının son gününe kadar mesleğinin bir neferi olarak çalışmış ve 1964 yılında vefat etmiştir. Safiye Hüseyin is the daughter of AhmetPaşa who served as naval attache in England and Josephine Wilward, daughter of a British aristocrat Hammond Wilward. She was educated in Europe. She is the first Professional Turkish nurse who speaks three languages and has grown up with Western culture.. She attended to the international congresses which held in Germany and Switzerland during the Ottoman Period. Safiye Hüseyin, a pioneer in the nursing of lstanbul ladies as an honorary nurse, chose nursing profession willingly and voluntarily, and did her first service team up with Besim Ömer Pasha in the Ottoman Hilal-i Ahmer Society. Safiye Hüseyin, worked in many front lines in the Balkan Wars andduring the First World War( ), served as a volunteer sick caregiver beside heroic sons in Çanakkale which is one of the most bloody wars of the history. Due to her services in the Gallipoli War, she was awarded a red ribbon war medal. At the end of World War I, she was sent to Europe to help Turkish citizens and students in various European countries and to meet with the Red Cross. She has participated many congresses in America and Europe. She worked in the Aid Association for Migrants, in the Tuberculosis Struggle, in the Yeşilay Women s Arm, in Kızılay Art House and awarded by foreign countries withbadge medals. 163

166 After the establishment of Turkish Republic, she performed with a great effort in charities and associations. She has written articles about the profession of nursing and organized several conferences. She was elected to the management board of the Red Crescent Nurse School, the first National Nurse school in the Turkish Republic. She attended the International Nursing Congress, which was held in Geneva in 1923 and She was awarded the Florence Nightingale medal for her services from the Red Crescent Society. Also she awarded with many international medals. Safiye Hüseyin Elbi, who has important role within the formation of the nursing profession values today, worked as a nephew of her profession until the last day of her life and died in

167 Antik Dönemde Anadolu da Hidroterapi: Allionai Örneği Hydrotherapy in Anatolia in Ancient Period Nuray GÖRÜR TUNCEL 1, Elif ATICI 2 Yüksek Lisans Öğrencisi, Uludağ Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tıp Tarihi ve Etik AD, Bursa 2 Doç. Dr. Uludağ Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik AD, Bursa nungorur@hotmail. com elifatici@uludag. edu. tr Antik dönemde sağlık tanrısı Asklepios adına kurulan sağlık merkezleri (asklepion) akarsu kenarında, tedavi edici özelliği olduğu bilinen su kaynaklarının yakınlarında ve temiz havası olan yerlerde konumlandırılmıştır. Epidauros Asklepion u (Yunanistan ın Korinth şehrinde), Kos Asklepion u (Kos Adası İstanköy) ve Bergama Asklepion u antik dönemin önde gelen asklepionlarıdır. Buralarda değişik tedavi yöntemleri geliştirilerek bitkilerden elde edilen ilaçlar kullanılmış, şifalı suların içilmesi sağlanmış, soğuk havada koşular düzenlenmiş, su ve çamur banyoları, müzikle tedavi yöntemleri uygulanmıştır. Müzikle tedavi, spa, çamur banyosu, meditasyon, telkin, aromaterapi gibi günümüzde halen kullanılan yöntemler Antik döneme dayanmaktadır. Antik dönemde Anadolu da asklepionların yanı sıra termal su ile tedavi yapılan merkezler de kurulmuştur. Bunlar içerisinde tıp tarihi açısından günümüzde önemli izler bırakan termal tedavi merkezleri; Allianoi (Paşa Ilıcası), Kleopatra Güzellik Ilıcası (Bergama), Aquae Sarvenae ve Thermae Basilica adlarıyla bilinen Yozgat Sarıkaya da bulunan termal hamam, Hierapolis (Pamukkale), Agamemnon Kaplıcaları (Balçova) sayılabilir. Bergama nın 18 km kuzeydoğusunda yer alan ve Bergama Asklepionu na komşu bir konumda kurulmuş olan Allianoi (Paşa Ilıcası), bünyesinde barındırdığı ılıca ve ortaya çıkarılan tıpla ilgili pek çok obje nedeniyle tıp tarihi açısından çok özel bir yere sahiptir. Bu çalışmada üzerine Yortanlı barajı yapılan ve şu an kullanımda olmayan Allianoi nin tarihçesi incelenerek tıp tarihi açısından önemi ve tedavi yöntemleri ile ilgili bilgiler aktarılacaktır. Health centers (asclepieion) founded in the name of the god of health Asclepius in ancient times were positioned at the edge of the stream, near water sources known to be a therapeutic and in places with clean air. Asclepieions in Corinth, Kos and Bergama are prominent asclepieions of antiquity. Various treatment methods have been developed in these, medicines obtained from plants have been used, healing water has been provided, cold weather conditions have been arranged, water and mud baths and music therapy methods have been applied. The methods currently used today as music therapy, spas, mud baths, meditation, suggestion therapy, aromatherapy are based on ancient times. In antiquity, there are centers in Anatolia where treatment with thermal water is performed besides asclepieions. Allianoi (Pasha Thermal), Cleopatra Beauty Thermal (Bergama), Thermal bath in Yozgat Sarıkaya, known as Aqua Sarvenae and Thermae Basilica, Hierapolis (Pamukkale), Agamemnon Spa (Balçova) are among the thermal treatment centers that leave important traces today in terms of medical history. Allianoi (PashaThermal), located 18 km north east of Bergama and situated next to Bergama Asclepieion, has a very special place in terms of medical history due to its hot spring and many objects related to medicine. In this study, the history of Allianoi, which Yortanlı dam was built on and which is not in use at present, will be examined and the information about its importance in terms of medical history and treatment methods will be given. 165

168 Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu Anısına Göztepe Adlı Araştırma Yapıtı The Research Book (Göztepe) for the Memory of Prof. Dr. Bedi N. ŞEHSUVAROĞLU Öztan USMANBAŞ Prof. Dr. Aydın Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İstanbul com Bu bildiride, Prof. Şehsuvaroğlu ( ) nun GÖZTEPE adlı yapıtı ele alınarak;kısaca özeti yapılmış ve günümüz GÖZTEPE sine ait yorumlar da getirilmiştir. In this paper, the book of Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu named GÖZTEPE has been summarizied and also comments about today s GÖZTEPE district are included. 166

169 Öğrencilerin Hemşirelik Tarihi ile İlgili Bilgi Düzeylerinin Değerlendirilmesi Knowledge Levels of Nursing Students about Nursing History Nevin UTKUALP, Aylin PALLOŞ Uludağ Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü, Bursa edu. tr Amaç: Çalışma hemşirelik öğrencilerin hemşirelik tarihi ile ilgili bilgi düzeylerinin değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı nitelikteki araştırmanın evrenini eğitim öğretim yılında Uludağ Üniversitesi nde öğrenim gören 3. Sınıf öğrencileri, örneklemini ise bu öğrenciler arasından çalışmaya katılmayı kabul eden 94öğrenci oluşturmuştur. Veriler, araştırmacılar tarafından literatür doğrultusunda hazırlanan Anket Formu aracılığı ile toplanmıştır. Veriler SPSS programında değerlendirilmiştir. Değerlendirmede ortalamalar ve yüzdelikler kullanılmıştır. Bulgular: Yaş ortalamaları 21 olan öğrencilerin, % 75, 5 i kadındır. Olguların %.. 60 inin yaşamının büyük çoğunluğunu geçirdiği yer il merkezidir. %37, 4 ünün ailesi Marmara Bölgesi ndendir. %80 unun aile tipi çekirdek ailedir. % 64, 9 inin ailesinin gelir durumu orta düzeydedir. %90. 3 sinin sosyal güvencesi vardır. Olguların %25, 8 i ülkemizde modern hemşirelik mesleğinin başlamasına öncelik eden Besim Ömer Paşa olduğunu, % 73, 4 ün modern hemşireliğin gelişimi Cumhuriyet Döneminde başladığını, % 34, 4 ü ilk resmi okulun Kızılay Hemşirelik Okulu olduğu ve 41, 5 % ilk çıkarılan hemşirelik kanun nun tarihini doğru bildikleri belirlenmiştir. Sonuç: Öğrencilerin meslek tarihleri konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıkları saptanmıştır. Bu konuda öğrencilere yönelik yapılan eğitimlerin tekrarlanması önerilmiştir. Anahtar Kelimeler: hemşirelik tarihi, hemşirelik öğrencisi, hemşirelik eğitimi Objective: The study was conducted to determine the. knowledge levels of students about nursıng hıstory. Method: The universe of the descriptive research was formed by the 3th grade students studying at Uludağ University in the educational year and the sample was 94 students who accepted to participate in the study among these students. The data were collected by the through the Questionnaire Form prepared by researchers in accordance with the literature. The data were evaluated in the SPSS program. Averages and percentages were used for the evaluation. Results: 75, 5 % of the students are females whose average age is 21. The place where 60% of the cases spend most of their lives is the province center 37, 4 % of the family is in the Marmara Region. 80% of the family type is the core family. It was found that % of the students knew that Besim Ömer Paşa was the person who gives priority to the beginning of modern nursing profession in our country, 73. 4% of them said that the development of modern nursing started in the Republican Period, 34. 4% of them knew that Kızılay Nursing School was the first official nursing school, 41. 5% of them knew the first nursing law was enacted in Conclusion :It has been determined that the students do not have enough knowledge about their professional history. In this regard, it is suggested to repeat the trainings for the students. Keywords:, nursing history, nursing students, nursing education 167

170 İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Sıtmayla Mücadelede Yaşanan Önemli Sorunlar ve Alınan Tedbirler The Important Problems and Relevant Measures Relevant to the Struggle of the Second World War Ceren UTKUGÜN Arş. Grv. Dr. Afyon Kocatepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Türkçe ve Sosyal Bilgiler Eğitimi Bölümü com Amaç Bu araştırmanın amacı İkinci Dünya Savaşı yıllarında en önemli sağlık sorunlarından biri haline gelen sıtma ile mücadele konusunda yapılan çalışmaları ortaya koymaktır. Yöntem Araştırmamızda tarama modeli kullanılmıştır. Veri toplama tekniği olarak döküman incelemesi tekniği kullanılmıştır. Araştırmamız İkinci Dünya Savaşı yıllarına ait resmi ve süreli yayınlar ile telif ve tetkik eser incelemesini kapsamaktadır. Bulgular Sıtma Anofel türü sivrisineğin sokmasıyla bulaşan; titreme, ateş ve ter nöbetleriyle kendini gösteren bir hastalıktır. İkinci Dünya Savaşı nın dışında kalmasına rağmen Türkiye nin içinde olduğu bir başka savaş, sıtmaya karşı verilen savaştır. Sıtma siyasi ve ekonomik açılardan tehlikeli, işgücü ve verimliliği azaltan, ekonomik kayıplara neden olan bir hastalıktı. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri sıtma ile mücadele sosyal, sağlık, nüfus ve ekonomi politikalarının temel ayaklarından biri olmuştur. Sıtma mücadelesi ülkenin kalabalık nüfuslu, tarımsal ekonomi açısından verimli ve ülke ekonomisine katkıda bulunan bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Yapılan mücadeleler sonucunda resmi istatistiklere göre 1923 de yaklaşık %70-90 arasında olan sıtmalı nüfus oranı 1940 de %11 e inmiştir. Savaş 1930 ların sonuna doğru görece azaltılmış olan sıtma hastalığına karşı alınan tedbirlerin aksamasına ve hastalığın yeniden yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Sıtmalı oranı özellikle yılları arasında yeniden yükselerek %32 ye ulaşmıştır. Muğla Milletvekili İzzettin Çalışlar, 1941 yılı bütçe müzakerelerinde sıtmanın ülke nüfusu ve ekonomisi bakımından tehlikelerini sıtma bünyeyi zayıflatır ve buna müptela olan adam kuvvet sarf ederek çok çalışamaz, istihsal (üretim) yapamaz. cümlesi ile vurgulamıştır. Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti, kafa ve vücutça sağlam bir nesil yetiştirmek için propaganda faaliyetlerine girişmiştir. Avrupa dan getirilen sinema makineleri ve filmlerle köylüye uzmanlar eşliğinde salgın hastalıklardan korunma yolları öğretilmiş, doktorlar köylerde konferanslar vermiştir. Vekalet, Adana Sıtma Enstitüsü nün genişletilmesine karar vermiş ve ülkenin çeşitli yerlerinde sıtma kursları açarak halka sıtmadan korunma yöntemleri anlatmıştır. Nemli ve sulak arazilerde yapılan değişikliklere rağmen sızıntı ve su birikintilerinin giderilememesi durumunda kökleri çok su emen okaliptüs, söğüt, kavak gibi fidanlarla arazilerin ağaçlandırılması tavsiye edilmiştir. Gezici sağlık memurları ve köy sağlık korucuları su birikintilerinin kurutulmasında, tuvalet, lağım çukurları ile çeşme, kuyu, kanal, su birikintilerinin düzenlenmesinde köylülere rehberlik yapmakla görevlendirilmişlerdir. Sıtma ile mücadelede sağlık propagandasına büyük önem verilmiş, Sıtmadan Korunma ve Kurtulma Öğütleri adlı broşür, halk sağlığını ilgilendiren konularda afişler ve ulaşım araçlarına asılmak üzere sıtma propaganda kartları bastırılarak halka dağıtılmıştır. 29 Nisan-5 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen Sıtma Hafta sında radyoda Vekalet yetkilileri sıtma savaşının önemi üzerine konuşmalar yapmış, skeçler düzenlenmiş, uzmanlar sıtma hakkında sağlık konuşmaları yapmışlardır. 168

171 Sonuç Ülkenin çeşitli yerlerinde kurulan Sıtma Mücadele Teşkilatının faaliyetlerine ve ülke genelinde uygulanmaya çalışılmasına, kanundaki çabalara karşın sıtma mücadelesinde kısa ve orta vadede istenilen başarı gelmemiştir. Bazı köy ve kasabalarda ortadan kaldırılması mümkün olan küçük su birikintileri dahi ortadan kaldırılmamıştır. Sulama kanallarının temizliğine yeterince dikkat edilmediği, su birikintisi nedeniyle yeni sıtma vakalarının baş gösterdiğine dair şikayetler basına yansımıştır. Sıtmayla savaş sağlık teşkilatının kapasite sorunları ve mali sınırlılıklar nedeniyle başarılı olamamış, alınan kararlar ve tedbirler uygulamaya yansıtılamamıştır lu yılların sonuna kadar sıtmalı nüfus oranında kaydedilen düşüş trendi savaş yıllarında tersine dönmüştür. Sıtma mücadelesi kapsamına alınmayan bölgelerde yaşayanlar Hükümetten kendi bölgelerinin de sıtmayla mücadele kapsamına alınmasını, mücadele kapsamındaki bölgelerde yaşayanlar ise daha etkili bir mücadele programı takip edilmesini talep etmişlerdir. Sıtma mücadelesi için tahsis edilmiş teşkilatın iyi organize olamaması ve etkin biçimde çalışamaması sıtma mücadelesini aksatmış, halk arasında yakınmalara yol açmıştır. Purpose The aim of this research is to present the work on combating malaria, which became one of the most important health problems in the Second World War years. Method We used a screening model in our study. The document review technique was used as the data collection technique. Our research covers the official and periodical publications of the Second World War and the examination of copyright and examination works. Findings Malaria is transmitted through the sting of Anofel type mosquito; shivering, fever and sweating. Despite staying out of the Second World War, another war is in Turkey, it is the fight against malaria. Malaria is a disease that is dangerous from the political and economic fronts, reduces labor and productivity, and causes economic loss. Since the first years of the Republic, fighting against malaria has been one of the main pillars of social, health, population and economic policies. The malaria struggle has been intensified in the regions of the country with crowded populations, productive agricultural economy and contributing to the country s economy. According to official statistics, as a result of the struggles made, the proportion of the malaria population, which was about 70-90% in 1923, dropped to 11% in The war led to the disruption of measures against malaria, which were relatively reduced in the late 1930s, and to the re-spread of the disease. The malaria rate, especially between , rose again to 32%. Muğla deputy Izzettin Calislar emphasized the dangers in the 1941 budget negotiations in terms of population and economy of the country as weakening the malaria world and the man who is annoyed by it can not work hard, can not produce (production) by using force. The Ministry of Health and Internal Affairs has started propaganda activities in order to raise a healthy generation of head and body. With film machines and films brought from Europe, the villagers were taught ways to protect themselves from epidemics and doctors gave lectures in villages. The Attorney has decided to expand the Adana Malaria Institute and has opened malaria courses in various parts of the country and described the methods of malaria prevention. Despite the changes made in moist and wetlands, if leakage and water deposits can not be removed, it is recommended to plant the lands with seedlings such as eucalyptus, willow, poplar, which absorb a lot of water. Mobile health officers and village health care providers have been assigned to guide villagers in the drying of water deposits, in the toilet, sewage pits and in the preparation of fountains, wells, canals and water deposits. In the fight against malaria, health propaganda was given great importance, and the pamphlet entitled Malaria prevention and salvation advice was distributed to the public by printing posters and propaganda cards to be hung on public health issues and transport vehicles. During Malaria week, which was held between 29 April and 5 May, the officials of the powers of the radio made speeches on the importance of malaria war, sketches were organized and experts made health talk about malaria. 169

172 Result Despite the struggle in the law, the desired success has not been achieved in the short and medium term in the struggle against the Malaria Control Organization established in various places of the country and in the whole country. In some villages and towns, even small water deposits that could be removed from the center were not removed. The complaints that the irrigation ducts are not sufficiently cleaned and that new malaria cases are beginning to occur due to water accumulation are reflected in the press. It has not been successful because of the capacity problems and financial limitations of the war health organization, and the decisions and measures taken have not been reflected in implementation. The decline trend of the malaria population until the end of the 1930s reversed during the war. Those living in areas not covered by the malaria struggle demanded that their regions be included in the struggle against malaria, and those living in the areas covered by the struggle demand a more effective fighting program. Failure to properly organize the organization assigned to the malaria struggle and its inability to work effectively has hindered the fight against malaria and has caused complaints among the people. 170

173 İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Tifüsle Mücadelede Yaşanan Önemli Sorunlar ve Alınan Tedbirler The Important Problems and Relevant Measures Relevant to the Struggle of the Second World War Ceren UTKUGÜN Arş. Grv. Dr. Afyon Kocatepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilgiler Eğitimi Bölümü com Amaç Bu araştırmanın amacı İkinci Dünya Savaşı yıllarında en önemli sağlık sorunlarından biri haline gelen tifüs ile mücadele konusunda yapılan çalışmaları ortaya koymaktır. Yöntem Araştırmamızda tarama modeli kullanılmıştır. Veri toplama tekniği olarak döküman incelemesi tekniği kullanılmıştır. Araştırmamız İkinci Dünya Savaşı yıllarına ait resmi ve süreli yayınlar ile telif ve tetkik eser incelemesini kapsamaktadır. Bulgular İkinci Dünya Savaşı yıllarında insanlar ekonomik sıkıntılar kadar bulaşıcı hastalıklarla da mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Bulaşıcı hastalıkların artması üzerine Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti vatandaşlara aşı ve ilaç desteği sağlamıştır. İkinci Dünya Savaşı yıllarında en önemli sağlık sorunlarından biri giderek yaygınlaşan tifüs vakaları olmuştur. Tifüs bitle geçen, ortalama on beş gün süren, vücutta pembe lekelerle beliren ateşli ve tehlikeli bir hastalıktır. Ekonomik koşullarla yakından ilgisi olan tifüs, Türkiye de tifüs İkinci Dünya Savaşı nın olumsuz ekonomik ve toplumsal etkilerinin görüldüğü ortamda özelikle hayat pahalılığının zirveye ulaştığı 1942 ve 1943 yıllarında artmıştır. Savaşın ve devletin ekonomik politikalarının etkisiyle gelir dağılımının bozulması, artan fakirlik ve temel tüketim maddelerinde darlıkların görülmesi, yetersiz beslenme ve toplumsal hijyen koşullarının bozulması sonucunda tifüs vakaları artış kaydetmiştir. Savaş yıllarında özellikle büyük şehirler, ya da toplu taşıma araçları gibi kalabalık ortamlar tifüs hastalığının oluşması için uygun ortamlar olmuştur. Hastalığın ülke çapında yayılması büyük tedirginlik oluşturmuştur. Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti, Belediyeler, Halkevleri hastalıkla mücadele için ciddi önlemler almışlardır. Basın da tifüs salgını, alınan tedbirler ve hastalıkla mücadele konusunda bilgilendirici yayınlar yapmıştır. Sonuç Tifüs hastalığının 1942 ve 1943 yıllarında salgın haline gelmesi karşısında Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletince hazırlanan plan kapsamında tüm kuruluşlar ve halkın katılımıyla alınan tedbirlerle hastalık azalarak etkisini kaybetmiştir yılında önemli ölçüde vakalar azalmaya başlamış, savaşın sonuna doğru hastalığın yayılması yayılması tamamen durdurulmuştur. Ancak yapılan uygulamalara ve alınan kararlalara bakılarak savaş yıllarında artan tifüs vakaları karşısında tifüs mücadelesinde yetersiz kalındığı, sağlık teşkilatının yetersizlikleri daha açık ve net biçimde ortaya çıkmıştır. Basında alınan önlemlerin yetersizliği sık sık eleştirilmiştir. En çok vurgulanan nokta alınan kararların kağıt üzerinde kaldığı, pratikte işlemediği noktasında toplanmıştır. Ayrıca tifüsün fakirleşme ve hayat pahalılığı ile ilgili olduğu belirtilmiş, önünün alınması için insanların sosyal ve ekonomik koşullarının düzeltilmesi gerektiği vurgulanmıştır. 171

174 Purpose The aim of this research is to present the work on the fight against typhus, which became one of the most important health problems during the Second World War. Method The scanning model was used in our research. Document review technique was used as data collection technique. Our research covers the official and periodical publications of the Second World War and the study of copyright and audit works. Findings During the Second World War, people had to struggle with infectious diseases as well as economic troubles. On the increase of communicable diseases, the Ministry of Health and Physical Assistance has provided vaccine and drug support to the citizens. During the Second World War, one of the most important health problems became increasingly common typhus cases. Typhus is a feverish and dangerous disease that lasts for an average of fifteen days and lasts for a few days. typhus, which is closely economic conditions in Turkey typhus Second World War, the negative economic and social effects of media can be seen particularly in the increased cost of living of its peak in 1942 and The typhus cases have increased as a result of the war and the deterioration of income distribution due to the economic policies of the state, increasing poverty and shortage of basic consumption goods, inadequate nutrition and impaired social hygiene conditions. During the war, crowded environments such as large cities, or public transportation, have become suitable environments for typhus. The spread of the disease across the country has created great anxiety. The Ministry of Health and Physical Assistance, Municipalities, Community Houses have taken serious measures to combat the disease. The press also made informative publications about the typhus epidemic, the measures taken and the fight against the disease. Result In the event of typhus disease becoming epidemic in 1942 and 1943, the disease has decreased and its impact has been decreased with the measures taken by all organizations and public participation in the plan prepared by the Ministry of health and internal medicine. In 1944, significant cases began to decline, and the spread of the disease to the end of the war was stopped completely. However, due to the practices and decisions made, the inadequacies of the health care organization have emerged more clearly and more clearly in the fight against typhus in the face of increasing cases of typhus in the war years. The lack of measures taken in the media is often criticized. The most emphasized point is that the decisions taken are kept on paper and do not operate in practice. In addition, it is stated that typhus is related to poverty and cost of life, and it is emphasized that social and economic conditions of people need to be fixed in order to get ahead.. In the event of typhus disease becoming epidemic in 1942 and 1943, the disease has decreased and its impact has been decreased with the measures taken by all organizations and public participation in the plan prepared by the Ministry of health and internal medicine. In 1944, significant cases began to decline, and the spread of the disease to the end of the war was stopped completely. However, due to the practices and decisions made, the inadequacies of the health care organization have emerged more clearly and more clearly in the fight against typhus in the face of increasing cases of typhus in the war years. The lack of measures taken in the media is often criticized. The most emphasized point is that the decisions taken are kept on paper and do not operate in practice. In addition, it is stated that typhus is related to poverty and cost of life, and it is emphasized that social and economic conditions of people need to be fixed in order to get ahead. 172

175 Anadolu Diş Hekimliği Tarihinde Dört Önemli Şahsiyet Four Important Figures in the History of Anatolian Dentistry İlter UZEL(*) (*)İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi-İstanbul dr. com İlhan UZEL(**) (**)Serbest Diş Hekimi(Periodontolog) Princeton NJ-USA Göksu TRAKYALI(***) (***)İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi-İstanbul Bilim tarihçileri bilimi milattan önce 5. yüzyılda Miletos ta yaşayan Thales ile başlatırlar. Dolayısıyla Anadolu nun bilimde ve tıp bilimi tarihinde önemli bir yeri vardır. Bu çalışmada Anadolu da yaşamış dört önemli şahsiyetin diş hekimliğine katkıları açıklanmıştır. 1. Saint Antipas: İmparator Domitianus (81-93) zamanında Bergama da yaşadı. Bergama baş rahibiydi. Diş hekimliği yaptı. 93 yılında inançlarından dolayı katledildi. 2. Şerefeddin Sabuncuoğlu: 15. yüzyılda Amasya da yaşamış, hekimi ve cerrahtır. Cerrahiyyetü l - Haniyye eserinde Diş hekimliği konuları 14. bölümde incelenmiş ve 35 diş aletinin çizimi yapılmıştır. 3. Moses Hamon: Kanuni Sultan Süleyman ın döneminde ( ) baş hekimlik yapmıştır. Moses Hamon ( ) diş hekimliği tarihinin en eski monograflarından birini yazmıştır. 4. Halid Şazi: 19. yüzyılda yaşayan Halid Şazi ( ) Anadolu da ilk diş hekimlği okulunu 1908 yılında İstanbul da açmıştır. Knowledge about science historians begins with Thales, who lived in Miletos in the 5th century BC. Therefore, Anatolia plays an important role in science and medical science history. In this study, the contribution of four important personalities living in Anatolia to dental medicine is explained. 1. Saint Antipas: He lived in Bergama as the chief priest and practised dentistry in the period of Emperor Domitian (81-93). He was murdered in 93 due to his beliefs. 2. Şerefeddin Sabuncuoğlu: He lived in Amasya in the 15th century, as a physician and a surgeon. Dental medicine topics were described in his book named Cerrahiyyetü l - Haniyye in chapter 14, where 35 dental instruments were illustrated. 3. Moses Hamon: During the reign of Sultan Süleyman the Magnificent ( ) he served as chief physician. Moses Hamon ( ) wrote one of the oldest monographs of history of dentistry. 4. Halid Shazi: Halid Shazi ( ), who lived in the 19th century, opened the first dental school in Anatolia in 1908 in Istanbul. 173

176 Eczacı Abdi İbrahim Barut un Türk Eczacılığına Katkıları Pharmacist Abdi İbrahim Barut s Contributions to Turkish Pharmaceutical Industry Mehmet Barlas UZUN, Gizem GÜLPINAR, Yağmur KILIÇDAĞI, Gülbin ÖZÇELİKAY Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mehmetbarlasuzun@gmail. com Abdi İbrahim Bey 1888 yılında Selanik te doğmuştur. Barutçuzade lerden İbrahim Bey ve eşi Alya Hanım ın oğlu olan Abdi İbrahim Bey babasını ve amcalarını baruthanedeki bir patlamada kaybetmiş, ailesinin büyük fedakarlıkları ile Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane nin Eczacı Sınıfı nı 1908 yılında tamamlamıştır. Mesleki hayatına Belediye Eczacısı olarak başlayan Abdi İbrahim Bey, Balkanlar ın çeşitli ilçelerinde bir süre görev yaptıktan sonra Selanik te bulunan İngilizlere ait bir pamuk fabrikasında çalışmaya başlamıştır. Selanik te çalıştığı pamuk üretim tesisinden çok etkilenen Abdi İbrahim Bey kendi ilaç üretim laboratuvarını açmak hayaliyle 1912 yılında İstanbul a gelmiş, aynı yıl Fatma Mehveş Hanım la hayatını birleştirmiştir. Abdi İbrahim Bey İstanbul a geldikten sonra ilk olarak, Cibali de Abdi İbrahim Eczanesi ni açmıştır. Eczanenin açılışından kısa bir süre başlayan Birinci Dünya Savaşı boyunca Sarayburnu Ordu Sıhhiye Deposu nun başında bulunan Abdi İbrahim Bey büyük gayretle aynı zamanda eczanesinin laboratuvarında galenik preparat üretimini sürdürmüştür. Birinci Dünya Savaşı sonra erdikten sonra Abdi İbrahim Bey eczanesi kapatarak, 1919 yılında Mahmutpaşa semtinde Abdi İbrahim Müstahzarat-ı İspençiyariye Fabrikası nı açmıştır. Burada Bromovalerin Nadir, Müshil-i Nadir, Kuvvet Şurubu gibi preparatları üreten Abdi İbrahim Bey kısa süre sonra laboratuvarını üretim kapasitesini arttırmak amacıyla Çemberlitaş a taşımıştır. Burada, aynı binada laboratuvarı bulunan Eczacı Ethem Pertev ve yardımcısı Eczacı Niyazi Özmay ile de iyi ilişkiler kuran Abdi İbrahim Bey, 1926 yılında böbrek hastalığı nedeniyle vefat etmiştir. Bu çalışmada, bugün Türk İlaç Sanayisi nin önde gelen firmalarından Abdi İbrahim in kurucusu olan, Abdi İbrahim Barut Bey in Türk Eczacılığı na olan katkıları anlatılacak, kendi laboratuvarında ürettiği preparatlar hakkında bilgiler verilecektir. Anahtar Kelimeler: Eczacılık, Eczacılık Tarihi, Türk Eczacılık Tarihi Abdi İbrahim Bey was born in 1888 in Thessaloniki. He was son of Barutçuzade İbrahim Bey and Alya Hanım. Abdi İbrahim Bey lost his father and uncles in an explosion int he gunpowder factory. With the great sacrifices of his family, he completed the Pharmacist Class of Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane in Abdi İbrahim Bey started his career as a municipal pharmacist. After serving for some time in various districts of the Balkans, he started working in a British cotton factory in Thessaloniki. Abdi İbrahim Bey was very impressed by the cotton production facility he worked in Thessaloniki and came to Istanbul in 1912 with the dream of opening his own pharmaceutical production laboratory. In the same year he merged his life with Fatma Mehveş Hanım. After came to Istanbul, Abdi İbrahim Bey first opened Abdi İbrahim Pharmacy in Cibali. Abdi İbrahim Bey was at the head of the Sarayburnu Army Sanitary Warehouse during the First World War, at the same time he continued to produce galenical preparations in the laboratory of his pharmacy. After the First World War, Abdi İbrahim Bey closed his pharmacy and opened Abdi İbrahim Müstahzarat-ı İspençiyariye Fabrikası in Mahmutpaşa district in Abdi İbrahim Bey produced preparations such as Bromovalerin Nadir, Müshil-i Nadir, Force Syrup in there and after a while he moved his laboratory to Çemberlitaş in order to increase the production capacity. Abdi İbrahim Bey had a good relationship with 174

177 Pharmacist Ethem Pertev and his assistant Pharmacist Niyazi Özmay, who had laboratory in the same building. Abdi İbrahim Bey died in 1926 due to kidney disease. In this study of Abdi İbrahim Barut Bey s (the founder of Abdi İbrahim which is one of the leading companies of Turkish Pharmaceutical Industry) contributions, to Turkish Pharmacy will be explained and informations about the his preparations which produced in his own laboratory will be given. Keywords: Pharmacy, History of Pharmacy, History of Turkish Pharmacy 175

178 Selçuklu Tıp Tarihinde Haşhaşın Yeri ve Önemi Mehmet YAĞCI 1* Selim KAYA 2** * Arş Grv., Afyon Kocatepe Üniversitesi, Tarih Bölümü, ** Dr. Öğretim Üyesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Tarih Bölümü myagci@aku. edu. tr skaya@aku. edu. tr Haşhaş (Papaver Somniferum) bitkisinden pek çok alanda yararlanılmaktadır. Haşhaşın tohumu ve yağı yemeklerde, ressamlıkta, sabunculukta kullanıldığı gibi, haşhaşın sapları tutuşturucu, çiçekleri de süs bitkisi olarak kullanılmaktadır. Haşhaş doğal ve etkili bir alternatif tıp ürünü da olarak halk hekimliğinde ağrı kesici ve uyuşturucu olarak kullanılmıştır. Pek çok kullanım alanı ile öne çıkan haşhaşın en önemli özelliği tıbbi bitki olmasıdır. İbn Sina nın (ö. 1037) teskin eden ilaçların en kuvvetlisi olarak zikrettiği haşhaş, Şerafeddin Sabuncuoğlu tarafından kaleme alınan ilk Türkçe deneysel tıp eseri olan Mücerreb-nâme de de; sindirimi kolaylaştırıcı, kan dindirici, ağrı kesici, balgam söktürücü olarak belirtilmiş, bağırsak ve kadın hastalıklarında tavsiye edilmiştir. Haşhaş Büyük Selçuklular döneminde de kullanılmıştır. Batini lider Hasan Sabbah tarafından haşhaş yedirilerek fedai haline dönüştürülen ve beyinleri uyuşturulan gençler, fail-i meçhul cinayetler ve su-i kastler gerçekleştirerek Selçuklu Devleti nin yıkılması için çalışmışlardır. Assassin kelimesi Haçlılar vasıtasıyla Avrupa ya intikal etmiştir. Bu bildiride haşhaşın Büyük Selçuklu Devleti nde uyuşturucu olarak kullanımı, insanlar üzerindeki etkisi ve devlete verdiği zararlar ortaya konulacaktır. Anahtar Kelimeler: Haşhaş, Tıp, Selçuklu, Batini, Hasan Sabbah. 176

179 Semantik Analizler Işığında Muayene ve Şifa Kavramları The Terms Examination and Healing in the Light of Semantic Analysis İsmail YAKIT Prof. Dr. Akdeniz Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, Emekli Öğretim Üyesi, Antalya com Daha önce gerçekleştirilen VII. Türk Tıp Tarihi Kongresi nde; hikmet, hekimlik ve tababet kavramlarının gerek Arapça ve gerekse Grekçe ve Latince etimolojilerinden hareketle semantik analizlerini yapmış ve çalışmamı Tıp Felsefesi ve Etiği Üzerine adlı kitabımın ilk bölümüne koymuştum. Daha sonra, yine aynı metotla XIII. Türk Tıp Tarihi Kongresinde tahlil, teşhis ve tedavi kavramlarını ele aldım. Şimdi ise, Muayene ve Şifa kavramlarını ele alıp semantik incelemelerini yapmak istiyorum. Söz gelimi muayene kelimesi Arapçadan dilimize geçmiş etimolojik olarak gözle görmek demektir. İbn Sina ve diğer hekimlerin bu kelimeyi kullanımıyla tıbbi bir terminoloji olarak günümüze kadar gelmiştir ve hekimler için bizzat kendi gözleriyle görmek anlamında tıbbın temel kavramlarından biri olmuştur. Bugün Batı dillerinde examen, inspection olarak kullanılan bu kelime Latince inspectare den batı dilerine geçmiş denetlemek, teftiş, dikkatle incelemek gibi anlamlarla tıp literatüründe kullanılmaktadır. Keza şifa kavramı için de aynı işlem yapılacak ve onlarca türevlerinin içinden bu kelimelerin seçilmesinin semantik gerekçeleri gösterilecektir. Anahtar Kelimeler: Semantik, muayene, şifa In the 7th History of Turkish Medicine Congress held before, the terms wisdom and medicine were semantically analyzed in Arabic, Greek and Latin, and this study was used in the first part of my book On Philosophy and Ethics of Medicine. Then, with the same method, I handled the terms analysis, diagnosis and treatment in the 13th History of Turkish Medicine Congress. This time, I want to study the terms examination and healing semantically. For example examination was transferred from Arabic to our language and, etymologically, it means to see with eye. As İbn Sina (Avicenna) and other doctors used that word, it has been a medical term until now and has become one of the main terms of medicine for doctors meaning to see with your own eyes. Today, this term, used as examen, inspection in the Western languages was derived from inspectare in Latin to western languages and used in medical terminology with the meanings to check, to inspect and to examine carefully. Same method will be applied to the term healing and the semantic reasons of why these words have been chosen among tens of their derivatives will be shown. Key Words: Semantics, examination, healing 177

180 Anadolu Roma Ilıcaları nda Sağlık Birimleri Healt Units at Anatolian Roman Hot Springs Ahmet YARAŞ Prof. Dr. Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı : edu. tr Anadolu, barındırdığı tektonik yapısından dolayı çok sayıda şifalı sıcak su kaynağının bulunduğu bir yarımadadır. Sıcak suyun yararlarını insanoğlu çok önceden keşfetmiştir. Şifalı su kaynaklarının bulunduğu alanlarda suyun özelliklerine göre irili ufaklı değişik sağaltım merkezleri kurulduğu arkeolojik verilerle anlaşılmaktadır. Batı Anadolu da bugün bilebildiğimiz yaklaşık yüz civarında sıcak su kaynağı vardır. Bunlardan ancak birkaçının tespiti yapılmış, sadece birinde bilimsel arkeolojik kazılar yapılabilmiştir. Antik kaynaklar bu kaplıcalarda o dönemde nasıl şifa bulduklarına dair bilgi vermekle beraber, özellikle Asklepios kültüne şükran amaçlı bırakılan arkeolojik ve epigrafik buluntuların ele geçmesi bu sağaltım merkezlerinin ne kadar uzun soluklu kullanıldığını da göstermektedir. Ayrıca bu sağaltım merkezleri o dönemdeki ünlerinin ne kadar yaygın olduğunu ve ne yoğunlukta kullanıldığını da anlamamızı sağlamaktadır. Politeizmden sonra da sağaltım işlevlerini sürdüren ılıcaların, Musevi, Hristiyan ve İslam dinlerinde değişik ritüellerle birlikte kullanımı devam etmiştir. Farklı dinsel inançların sağaltım esas alındığından aynı ılıcada birlikte yaşam buldukları gözlemlenmiştir. Ancak genç fay hatlarının sürekli aktif olması, yaşanan depremlerle sıcak su bazen kesilmekte bazen debisi veya içinde mevcut materyallerin değişkenlik göstermesi sonucu, gözden düştüğü de saptanmıştır. Ilıcalar fay hatlarının üzerinde, genellikle vadiler içinde olduğu için bugün pek çoğu bilinmemektedir. Ayrıca henüz yeteri kadar bilimsel arkeolojik çalışmalar yapılmadığından bu konuda bilimsel anlamda çok büyük bir boşluk vardır. Antik Çağ da sağaltım açısından antik dünyanın önemli coğrafyalarından birinin tereddütsüz Anadolu olduğu bütün araştırmacılar tarafından kabul edilmektedir. Roma Çağı nda Anadolu da pek çok tıp adamı yetişmiş olup, Akdeniz e komşusu olan önemli tıp merkezlerinde ekollerini yaymışlardır. Bu çalışmayla başta Anadolu olmak üzere antik ılıcalar farklı bir bakışla ele alınacak, bu komplekslerdeki sağlık yapılarının yakınında veya içinde bulunan hastanelerde tıp aletleri başta olmak üzere sağlık kültüne ait adak eserler ve epigrafik eserler ele alınarak yorumlanmaya çalışılacaktır. Anahtar kelimeler: Anadolu, ılıca, sağlık, Roma Anatolia is a peninsula with numerous healing hot springs which is due to its tectonic structure. The benefits which hot water provided have been discovered by mankind long ago. It is understood on the basis of archaeological data that, in areas where healing water resources are present, various small and big treatment centers, which vary according to the characteristics of the water, were established. There are about a hundred hot water sources in western Anatolia, which we can observe today. Only a few of these sources have been identified and scientific archaeological excavations have been made in only one of them. Ancient sources tell us how the people found healing in those hot springs, and the archaeological and epigraphic finds that were left as sings of gratitude to the Asclepius cult show how long these centers were in use. Besides, these treatment centers provide us with a sense of how widespread their fame at that time was, and at what intensity they were used. Hot springs continued to function after polytheism. In Jewish, Christian, and Islamic religions, these springs continued to be used with different rituals. It is observed that different religious beliefs lived together as the treatment was the base. However it has been also determined that hot springs lost favor due to constantly active fault lines, water cut offs after earthquakes and changes in their debit and materials in them. Most of the hot springs is not known today as they are generally found on fault lines and within valleys. Besides, there is an empty space in scientific meaning as the archaeological researches and studies are not 178

181 sufficient. It is agreed by all the researchers that one of the significant geographies of the ancient world was Anatolia without hesitation in terms of healing in ancient period. In the Roman Period, many medical scientists grew up in Anatolia and they spread their schools in important medical centers, which are neighbor to the Mediterranean. With this study, ancient hot springs, Anatolia being in the first place, are discussed with a different perspective. Offering artifacts and epigraphic works, which belong to health cult, in hospitals in or near the health structures within these complexes are tried to be discussed and interpreted. Key Words: Anatolia, Asclepius, Hospital, Hot Spring, Roman 179

182 Birinci Dünya Savaşı nda Bulaşıcı Hastalıklara Karşı Alınan Tedbirler Measures Taken Against Disposable Diseases During World War I 1Sibel YAZICI Öğretim Görevlisi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi, syazici@aku. edu. tr Birinci Dünya Savaşı pek çok bulaşıcı hastalığın (emrâz-ı sariyye) halk arasında artmasına neden oldu. Bunlar arasında tifüs denilen lekeli humma, sıtma, çiçek, kolera en önemli bulaşıcı hastalıklar arasındaydı. Sağlık personelinin yüzde sekseni askeriyenin hizmetinde bulunduğundan halkın hastalıklarla olan mücadelesi bundan olumsuz etkilendi. Sıhhiye Müdüriyeti buna çare olarak bir yerden bir yere nakledilmeyen askeri doktorları o yerin sivil halkına hizmet için Sıhhiye Nezaretine tâbi hale getirdi. Ordu mıntıkaları dikkate alınarak bulaşıcı hastalıklar için bölgeler oluşturuldu. Bunun için İkinci, Üçüncü, Dördüncü ve Beşinci Ordu mıntıkaları aynı zamanda bulaşıcı hastalık mıntıkası olarak kabul edildi. İstanbul da bu mıntıkalardan biriydi. Orduların sıhhiye reisleri, o mıntıkaların bulaşıcı hastalıkla mücadele heyeti reisi olarak tayin edildi. Ayrıca askeri sıhhiye mekteplerinden yetişen gençlerin bir kısmı sivil halka hizmet için görevlendirilirken; ordunun seyyar ve sabit pek çok tıbbi laboratuvarı bulaşıcı hastalıklarla ilgili sivil halka hizmet vermeye başladı. Mümkün olan bölgelerde tebhirhaneler (dezenfeksiyon evleri) açılarak etüv hizmeti verildi. Tebhirhaneler ilk olarak Üçüncü Ordu Bölgesi nde açıldı. Zira bölge en fazla bulaşıcı hastalık görülen yerlerin başındaydı. Bulaşıcı hastalık ile mücadelede en etkili yol halkı temizlik konusunda bilinçlendirmekti. Bunun için hamamlar kuruldu. Bu arada her yere hamam kurmak mümkün olmadığından bazı bölgelerde küçük evler tutularak içlerine hamam yaptırıldı. Tifüs, Kolera ve sıtma hastalıkları ile mücadele için doktorlar ev ev dolaşarak halkı bilinçlendirirken; temizleme evleri kurma ve aşı yapma yoluyla da hastalıkların tedavisi yapıldı. Anahtar Kelimeler: Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti, Ordu, Bulaşıcı Hastalıklar. World War I caused many contagious diseases (Emrâz-i Sariyye) among the people. Among these, spotted fever called typhus, malaria, flower, cholera were among the most important infectious diseases. When the healthcare personnel were in the service of eighty percent of the military personnel, the people s struggle with diseases was adversely affected. The Sanitary Supervision made military doctors who have not been transferred from one place to the next as a remedy to the Citizens Ministry for serving the civilian population of that place. Regions for infectious diseases were created taking into account the army districts. For this, the Second, Third, Fourth and Fifth Army bands were also considered as infectious disease areas. The chiefs of the Army were appointed as the chiefs of the committee to fight infectious diseases in those areas. In addition, some of the young people who were raised from military health centers were assigned to serve the civilian population; Many mobile and stationary medical labs of the army began to serve civilian people related to infectious diseases. Wherever possible, tebhirhaneler (disinfection houses) were opened and an oven service was provided. Tebhirhaneler first opened in the Third Army Region. Because the region was at the head of places where the most infectious diseases were seen. The most effective way to combat infectious disease was to make the public aware of cleanliness. Baths were set up for this. In the meantime, it was not possible to build a hamam everywhere, so small houses were kept in some areas and hammams were built in them. In order to combat typhus, cholera and malaria diseases, doctors are raising awareness of the public by going around the house; diseases were also cured by setting up cleaning houses and making vaccinations. Key Words: World War I, Ottoman State, Army, Infectious Diseases 180

183 Sivas Gureba Hastanesi Projesi Sivas Gureba Hospital Project Gülay YILDIRIM 1, Sarper YILMAZ 2, Faruk ABURŞU 3 1 Doçent, Cumhuriyet Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, Sivas/Türkiye. gyildirimg@gmail. com 2 Profesör, Cumhuriyet Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı, Sivas/Türkiye. sarper@bilkent. edu. tr 3 Emekli Öğretim Görevlisi, Tarih Bölümü On Dokuzuncu yüzyılda Osmanlı sağlık sisteminde köklü değişiklikler olmuş, memleketin pek çok yerinde yeni hastaneler inşa edilmiştir. İlk sivil hastaneler genellikle gureba hastanesi adı altında kurulmuştur. Bunlardan ilki 1837 yılında faaliyete geçen Edirnekapı Gureba Hastanesi olup kısa bir süre hizmet vermişken, ikincisi olan Bezm-i Alem Valide Sultan Gureba Hastanesi 1845(47) yılında hizmete girmiş olup halen hizmet vermeye devam etmektedir. Ülkenin sosyoekonomik şartları, coğrafi bölgelerdeki dağılım ve gereksinimlere göre ülke genelinde ihtiyaca uygun hastane inşa etmek yönünde çabalar göze çarpmaktadır. Bunlar arasında Mekke, Medine, Cidde, Ankara, İzmir, Çankırı, Kayseri, Tokat, Kırşehir, Sivas Gureba Hastaneleri sayılabilir. Osmanlı arşiv belgelerinde gureba hastanelerinin kurulması ve sürdürülmesine yönelik yazışmalar bulunmaktadır. Bu girişimlerden bazıları hastanenin kurulup faaliyete geçmesi ile sonuçlanmışken, bazıları da akim kalmıştır. Bu konudaki çalışmalar yeterli sayıda değildir. Bezmi Alem Valide Sultan ve İzmir Gureba Hastaneleri dışında yapılmış ayrıntılı çalışma bulunmamaktadır. Sivasta da bir gureba hastanesi yapılmasına dair yazışmalar Başbakanlık Osmanlı Arşivi(BOA) kayıtlarında mevcuttur. Kayıtlara göre Sivas ta 19. Yüzyılın sonlarından itibaren bir gureba hastanesi inşası için yazışmaların yapıldığı, inşaatının 20. Yüzyılın başlarında sürdüğü ve hastaneye bir müdür atandığı anlaşılmaktadır. Bu çalışmada Sivas Gureba Hastanesi nin mevcut BOA arşivi belgeleri ile Sivas Kadı Sicilleri ışığında belgelere yansıdığı kadarı ile Sivas Gureba hastanesinin hikayesi ve akıbetini araştırmak amaçlanmıştır. Radical changes happened in the Ottoman Health System throughout the 19th century and new hospitals were built in many parts of the country. The first civilian hospitals were usually established under the name Gureba. The pioneer of these hospitals was the Edirnekapı Gureba Hospital, which was opened in While this hospital was in service for a short time, the second one, Bezm-i Alem Valide Sultan Gureba Hospital, was put into service in 1845 (47) and still continues to provide health services. Depending on the socioeconomic conditions of the country, the distribution of the population in the geographical regions and the needs of people, efforts were made to build hospitals throughout the country to fulfill the needs. Mecca, Medina, Jeddah, Ankara, Izmir, Cankırı, Kayseri, Tokat, Kırşehir and Sivas Gureba Hospitals may be mentioned among the ones which were intended to be built. Correspondence regarding the establishment and maintenance of Gureba hospitals is available in the Ottoman archival documents. While some of these hospitals were founded and started to offer services to people, the others did not. Not much research has been undertaken in this context. There are no detailed studies performed on these hospitals except for Bezm-i Alem Valide Sultan and İzmir Gureba Hospitals. The correspondence regarding the construction of a Gureba hospital in Sivas is available in the Ottoman Imperial Archives (BOA). According to the records, it is understood that correspondence on the construction of a Gureba hospital in Sivas was started at the end of the 19 th century, and its construction was continuing at the beginning of the 20 th century, and a director was appointed to the hospital. In this study, it was aimed to investigate the history and fate of Sivas Gureba hospital in the light of the documents of the Ottoman Imperial Archives and Qadi Court Registers of Sivas. 181

184 Dermatolojik Hastalıkların Tedavisinde Spanın Yeri Area of Use to Spa in The Treatment of Dermatological Diseases Hicran YILDIZ Doç. Dr. Uludağ Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi com Dermatolojik hastalıklar, sistemler üzerindeki etkilerinin yanı sıra bireyin görünümünde yarattığı sorunlara da neden olan bir hastalık grubudur. Özellikle, son yıllarda bireyin görünümüne verilen önemin artması ile birlikte bireyler farklı tedavi arayışına girmişlerdir. Dermatolojik hastalıkların tedavisinde ilaçların yanı sıra, kozmetik ürünler, organik dermatolojik ürünler, ışın tedavisi vb. tedavi yöntemleri de kullanılmaktadır. Bunlardan bir de mineral su ve çamurların kullanımını içeren spa tedavileridir. Dermatolojik hastalıklarda spa tedavisinin farklı türleri tek başına ya da başka bir tedavi yöntemi ile birlikte kullanılmaktadır. Bu tedavide, genellikle mineralli suyun fiziksel ve kimyasal değişik özelliklerinden yararlanılmaktadır: Tuz, radon, kükürt, hidrojen sülfür ve sülfat gibi maddelerin en az biri açısından zengin olma ve/ veya hipotonik, hipertonik ya da izotonik olma gibi. Ayrıca, suda bulunan bazı balık türleri de ciltteki lezyon ya da yaraları debride etme yeteneklerinden dolayı, çeşitli dermatolojik hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Spa tedavileri genellikle sedef, dermatitler, akneler, egzemalar, ürtiker, gül hastalığı, vitiligo gibi dermatolojk hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Bazı dermatolojik hastalıkların tedavisinde sadece mineralli su kullanılırken, bazılarında mineralli su ve çamur (Akne vb. ) ya da mineralli su çamur ve balıklar (Sedef vb. ) kullanılmaktadır. Spa tedavilerinde en başarılı sonuçların elde edildiği dermatolojik hastalıklar, psöriazis ve atopik dermatittir. Spa tedavilerinin dermatolojik hastalıklardaki etki mekanizmaları tam olarak bilinmemektedir. Ancak, tedavi edici etkilerin, kimyasal, termal, mekanik ve immünmodülatör etkilerin bir araya gelmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Anahtar kelimeler: dermatoloji, spa, tedavi Dermatologic diseases are a group of diseases which cause not only the effects on the systems but also the problems created by the individual s appearance. Especially, in recent years, with the increasing importance of appearance of the individual, individuals have sought different treatment. In the treatment of dermatological diseases, besides medicines, they use treatment methods such as cosmetic products, organic dermatological products, ray therapy. One of these is spa treatments involving the use of mineral water and mud. In dermatological diseases, different types of spa treatment are used alone or in combination with other treatment methods. In this treatment, various physical and chemical properties of the mineral water are generally utilized: Properties such as being rich in at least one of the substances such as salt, radon, sulfur, hydrogen sulphide and sulphate and / or being hypotonic, hypertonic or isotonic. In addition, some fish species in the water are also used in the treatment of various dermatological diseases due to their ability to debride lesions or wounds on the skin. Spa treatments are often used in the treatment of dermatological diseases such as psoriasis, dermatitis, acne, eczema, urticaria, rose disease, vitiligo. While only mineral water is used in the treatment of some dermatological diseases, some of them use mineral water and mud (acne etc. ) or mineral water mud and fish (psoriasis etc. ). Dermatological diseases where the most successful results in spa treatments are psoriasis and atopic dermatitis. The mechanisms of action of spa treatments on dermatological diseases are not fully known. However, therapeutic effects are thought to be caused by the combination of chemical, thermal, mechanical and immunomodulatory effects. Key words: dermatology, spa, treatment 182

185 Codex Cumanicus da Yer Alan Tıbbi Terminolojiye Bakış An Overview on Medical Terminology in Codex Cumanicus Abdullah YILDIZ1 Araştırma Görevlisi, Dr, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik A. D. dr. com Codex Cumanicus Türk dili tarihinin en önemli eserlerinden birisidir. Eserin tarihleri arasında, Avrupalı misyonerler ve tüccarlar tarafından yazıldığı düşünülmektedir. Eserin yazıldığı coğrafya Karadeniz in kuzeyinde Kuman-Kıpçak Türkleri nin yaşadığı bölgedir. Eser, Latin alfabesinin Türkçeye uyarlandığı ilk örnek olarak kabul edilmektedir. Bu yönüyle dilbilimciler tarafından oldukça değerli bir kaynak olarak kabul edilmiştir. Eser, bu özelliğinin yanı sıra her bir kelime için aynı kelimeye işaret eden farklı dillerden (Latince, Kumanca/Türkçe, Farsça, Almanca) ifadeleri içerisinde barındırdığından anlama ilişkin olarak da önemli veriler sunmaktadır. Bu çalışmada Latin alfabesi ile yazılmış ilk Türkçe eser olan Codex Cumanicus da yer alan tıbbi terimlerin incelenmesi ve tartışılması amaçlanmıştır. Bu çalışmanın gerçekleştirilmesi amacıyla Mustafa Argunşah ve Galip Güner tarafından içerisinde tıpkıbasımlarına da yer verilerek ve tam metin olarak Türkçeye kazandırılan Codex Cumanicus adlı eser incelenmiştir. Eser, misyonerler ve tüccarlar tarafından pratik amaçlarla kullanıma uygun olarak yazıldığı için döneminin gündelik dilini de yansıtmaktadır. Aynı zamanda metin içerisinde çok sayıda tıbbi göndermeli ifadenin yer aldığı görülmüştür. Örneğin; ateş, hava, su, yer gibi unsurlar ile bunların bedende karşılık geldikleri durumlar; organlar ve duyular; karakter yapıları; hastalık, sağlık ve iyileşme gibi ifadeler bunlardan bazılarıdır. Özellikle kullanılan terimlerin Latince ve diğer bazı dillerdeki karşılıklarının metinde bir arada yer alıyor olmasının terimlerin tıbbi kullanımına ilişkin önemli veriler sunduğu düşünülmüştür. Anahtar kelimeler: Codex Cumanicus, tıp tarihi, Türk dili, Codex Cumanicus is one of the most important books of Turkish language history. It is thought to be written by European missionaries and merchants between 1290 and The book was written in the region where Kuman-Kipchak Turks live in the north of the Black Sea. The work is regarded as the first example of Latin alphabet adapted to Turkish language. This aspect has been regarded as a very valuable resource by linguists. In addition to this feature, Codex Cumanicus also provides important data on meaning as it contains expressions from different languages (Latin, Cumans / Turkish, Persian, German) pointing to the same word for each word. In this study, it is aimed to examine and discuss the medical terms in Codex Cumanicus, the first Turkish work written in Latin alphabet. In order to carry out this study, Codex Cumanicus which is translated to Turkish language as fulltext with manuscript by Mustafa Argunşah and Galip Güner was analyzed. The book reflects the everyday language of the period as it is written by missionaries and merchants in accordance with their use for practical purposes. At the same time, it has numerous term attributed to medicine. For example; elements such as fire, air, water and earth; and situations in which they correspond to body; organs and senses; personality traits; illness, health, and healing are some of these. It s thought that the use of Latin terms and some other language equivalents together in the text provides important data on medical use of these terms. Key words: Codex Cumanicus, history of medicine, Turkish language 183

186 Dr. Hans Prinzhorn ve Şizofreninin Sanata Yansıması Dr. Hans Prinzhorn and Reflection of Schizophrenia to Art Serap YILMAZ 1, Sezer ERER KAFA 2 1 Uludağ Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, Bursa 2 Yrd. Doç. Dr. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, Bursa serapyilmaz1909@gmail.com sezer@uludag.edu.tr Tıbbın var olduğu zamandan beri insanlar hastalıkları için çare düşünmüş ve bu hastalıklar için çeşitli tedavi yöntemleri üretmiştir. Zaman içinde mistik tedaviden maddi tedaviye evrilen bu yöntemler arasında sanatın tedavide kullanılması da bulunmaktadır. Öncelikli olarak psikiyatri alanında başlayan sanat ile tedavi, süreç içinde daha yaygın bir kullanım alanına sahip olmuştur. Alman psikiyatrist ve sanat tarihçisi Dr. Hans Prinzhorn ( ) sanat ile tedavinin öncüsü olarak kabul edilmektedir. Dr. Prinzhorn, sanat ile tedaviyi özellikle şizofren hastalar üzerinde uygulamıştır. Dr. Prinzhorn, Heidelberg Üniversitesi psikiyatri kliniğinde yatmakta olan ve çoğunluğunun hiç resim eğitimi almamış olduğu şizofren hastalarının resimlerinden oluşan bir koleksiyon hazırlamış ve 1922 yılında yayımlanan Ruh Hastalarının Resimleri-Artistry of the Mentally Ill ismini verdiği kitabın da temelini oluşturmuştur. Bu koleksiyonda yer alan hastaların resimleri modern sanatçıların resimlerine çok benzetilmişse de hastaların modern sanatçılar ile alakası bulunmamaktadır. Bu bildiride Dr. Hans Prinzhorn un hazırlamış olduğu kitap özelinde şizofren hastaların, hastalıkları çerçevesinde geçirmiş oldukları ataklar ve atakların olmadığı anlardaki ruh hallerinin resimlere yansımasını ortaya koymak ve sanatın kişilerin ruhsal durumunu yansıtmada önemli bir yere sahip olduğunu vurgulamak amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Şizofreni, Tıp ve Sanat, Sanat ile Tedavi, Dr. Hans Prinzhorn Since the time medicine has existed, people have tried to find a remedy for their diseases and have found various treatment methods for these diseases. Art therapy is among these methods that evolve over time. Art therapy, which has first started in the field of psychiatry, has begun a widespread use within the process. German psychiatrist and art historian Dr. Hans Prinzhorn ( ) is regarded as the pioneer of art therapy. Dr. Prinzhorn has administered art therapy especially on schizophrenic patients. Within his studies, Dr. Prinzhorn has created a collection of paintings of schizophrenic patients hospitalized in the psychiatric clinic of the University of Heidelberg, whom had never received any art education and these paintings have formed the basis for the book Artistry of the Mentally Ill which was published in Although the paintings of patients in this collection have been likened to modern artists, patients were not related to any of the modern artists. It is aimed to reveal the reflection of the moods of the schizophrenic patients during the episodes they have had in the context of the diseases and the moods in the moments without episodes to paintings within the frame of Dr. Prinzhorn s book and to emphasize that art has an important place in reflecting people s mental state. Key Words: Schizophrenia, Art and Medicine, Art Therapy, Dr. Hans Prinzhorn 184

187 Dr. Mundy nin Osmanlı Devleti ne Hizmetleri Dr. Mundy s Services to the Ottoman State Eray Serdar YURDAKUL 1 Dr. Öğretim Üyesi, SBÜ. Gülhane Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Ad. esyurdakul@yahoo.com.tr Osmanlı Devleti 19. Yy da katıldığı savaşlarda ve özellikle Osmanlı Rus Savaşı ndan önce sağlık sistemini iyileştirmeye çalışmış, bu kapsamda yurt dışından hekim getirme yoluna gitmiştir. Zaman zaman doktor getirebilmek için dünya çapında gazetelere ilanlar verildiğini de bilmekteyiz. Yurt dışından gelen ve ordu bünyesinde birliklere dağıtılan bu doktorlar, merkez hastanelerde olduğu kadar, seyyar hastanelerde ve cephe hattında hizmet vermiştir. Dr. Mundy Tarihimizde 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı Rus Savaşı öncesinde Anadolu ya gelerek Osmanlı Devleti nin hizmetine giren hekimlerden biridir. 14 Nisan 1877 de Mecruhin ve Mardayı Askeriyeye İmdat ve Muavenet Cemiyeti Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti adını alarak resmen kurulmuştur ve Türk Kızılayı nın başlangıcı olan bu kurum tarihteki ilk sınavını 93 Harbi nde vermiştir. Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti nin Merkez Yönetim Komitesi nde görev alan Dr. Mundy bu cemiyette aktif olarak rol almıştır. Kızılay ın Merkez konsey üyesi olarak görev yapan Dr. Mundy ayrıca Sirkeci Tren istasyonunun yakınında deniz ve demir yoluyla gelen yaralılara hizmet amacıyla kurulan bir hastaneyi organize etmiş ve binasını düzenlemişti. Bu hastane onun adına ithafen Dr. Mundy Baraka Hastanesi olarak anılıyordu. Bu çalışmada, Osmanlı Devleti nin bu karışık döneminde Türk Hekimliği ne katkıda bulunmuş bir bilim insanı ile ilgili tarihî vesikaları meslektaşlarımızla paylaşarak döneme ait bir tarih kesitini aydınlatılmaya çalışıldı. Anahtar Kelimeler: Dr. Mundy, Türk Kızılayı, 93 Harbi 185

188 XX. Yüzyıl Başlarında Türkiye de Kadın Hekim Algısı The Perception of Female Doctors at the Start of the 20th Century in Turkey Gülden YÜREKTÜRK Okutman, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Rektörlük, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölüm Başkanlığı, Afyonkarahisar, Türkiye, edu. tr Tarih biliminin en önemli alanlarından biri olan sosyal tarih, son dönemlerde kadın merkezli araştırmalara ağırlık vermiştir. Tarihi süreçte kadının eğitimi, mesleki kazanımları, sosyo-kültürel gelişimi, iktisadi hayata katkıları gibi konular önem kazanmaya başlamıştır. XIX. yüzyıldan, erken dönem Türkiye Cumhuriyeti ne kadar Türk kadını eğitim hakkı konusunda önemli bir dönüşüm yaşamıştır. Bu dönüşüm şüphesiz Tanzimat Fermanı nın getirdiği modernleşme çabasının sonucudur. Türk kadınının tıp eğitimi alabilmesi ise diğer pek çok mesleki eğitimi alabilmesinden sonra gerçekleşmiştir. Osmanlı Devleti nde yardımcı sağlık personeli olarak çalışabilme hakkı olan Türk kadını, tıp fakültesine girebilmek ve ülkesinde hekimlik yapabilmek için uzun yıllar beklemek zorunda kalacaktır. Kadınların hekimlik yapıp yapamayacaklarının basında tartışılması ise ilk defa 1890 lı yıllara kadar dayanır. Bu tartışmaların sonucunda 23 Mayıs 1898 tarihinde kadınların hekimlik yapamayacakları açıklanmıştır. Diğer taraftan Başbakanlık Osmanlı Arşivi Maarif Nezareti evraklarından anlaşıldığı üzere Türk kadını yurtdışında tıp eğitimi görebilmiştir. İlk olarak 1915 yılında yurtdışında tıp eğitimi alan Türk kadını, kendi ülkesinde tıp eğitimi almaya ancak 1922 yılında uzun tartışmalar sonucu hak kazanabilmiştir. O dönemde Darülfünun Emini olan, doğum ve kadın hastalıkları uzmanı Dr. Besim Ömer Akalın ın da teşebbüsüyle Haydarpaşa Tıp Fakültesine 7 kız öğrenci kaydedilmiştir. Bu öğrenciler çeşitli tepkilere maruz kalmışlar, hatta erkek öğrenciler bile kadınların Tıp Fakültesi öğrencisi olmasını eleştirmekten kaçınmamışlardır. Atatürk döneminde ise Türk tıbbı için gerçekleştirilen en önemli reformlardan biri Karantina Müessesesinin kaldırılması ile Türkiye de hekimlik hakkının yalnız Türk uyruklu tabiplere tanınmasıdır. Bu dönemde özellikle Refik Saydam ın Sağlık Bakanlığı görevine getirilmesiyle tıp eğitimi ve kadınların tıp eğitimi alması daha sistematik ve düzenli bir hale gelmiştir. Araştırma alanımız dâhilinde ele aldığımız Türk kadınının tıp eğitimi alabilme süreci ve bu sürece tepkiler, yaklaşımlar, tartışmalar, olumlu ya da olumsuz fikirler dönemin gazete ve dergilerinden faydalanılmak suretiyle aydınlatılmaya çalışılacaktır. Çalışma arşiv belgeleri ve resmi kayıtlarla desteklenerek, tarihsel bir bakış açısı ile değerlendirilecektir. Anahtar Kelimeler: Kadın, Hekim, Tıp Fakültesi, Tıp Eğitimi, Modernleşme Social history, one of the most important fields of the science of history, has recently concentrated on women-focused research. Historically, topics like women s education, professional achievements, socialcultural development, and contributions to economic life have started to gain importance. From the 19th century until the early era of the Turkish Republic, an important transformation was experienced on the subject of women s right to education. This transformation is undoubtedly the result of the efforts of modernization that the Edict of Gülhane brought. Turkish women being able to receive medical education, however, materialized after them being able to receive many other vocational educations. Turkish women, who had the right to be able to work as an assistant healthcare worker in the Ottoman State, were forced to wait years to be able to enter medical school and become a doctor in their country. The discussion in the press of whether women can be doctors endured for the first time until the 1890s. As a result of these debates, it was announced on May 23, 1898 that women cannot become doctors. 186

189 On the other hand, as it is understood from the Ministry of National Education documents of the Ottoman Archives of the Prime Ministry, Turkish women were able to receive medical training abroad. Turkish women, who first received medical training abroad in 1915, won the right to receive medical education in their own country as a result of long debates in Seven female students were also registered to the Haydarpasha Medical Faculty with the attempts of Dr. Besim Ömer Akalın, a specialist in obstetrics and gynecology who was an official at Darülfünun. These students were exposed to a variety of reactions, and even male students didn t avoid criticizing female students for being Medical Students. In the Atatürk era, however, one of the most important reforms that took place for Turkish medicine is the removal of the Quarantine Institutions and granting the right to be a physician in Turkey only to Turkish nationals. In this period, especially with Refik Saydam being appointed to the Ministry of Health, the acquisition of medical training and women receiving medical education became more systematic and organized. Within the scope of our research, we will try to shed light on the process and reactions to the process, approaches, discussions, and positive and negative opinions to Turkish women receiving medical education that we acquired, utilizing newspapers and journals of the era. The study will be evaluated in terms of an historical point of view, being supported by archived documents and official records. Keywords: Woman, Physician, Medical School, Medical Education, ModernizationAstragalus flavescens in Potansiyel Antimutajenik Aktivitesinin Değerlendirilmesi 187

190 POSTER ÖZETLER / POSTER ABSTRACTS 188

191 Astragalus flavescens in Potansiyel Antimutajenik Aktivitesinin Değerlendirilmesi Determination of Potantial Antimutagenic activity of Astragalus flavescens Dilek Akyıl, Arzu Özkara Arş,Gör.Dr.Molecular Biology and Genetic Department, Afyon Kocatepe University Science and Literatures Faculty, Afyonkarahisar, Turkey Tıbbi bitkilerin faydalı olduğu yüzyıllardır bilinen bir gerçektir. Bu bitkilerin içerdikleri aktif maddeler hayatı iyileştirmede yardımcı kaynaklardır. Fabaceae familyasında bulunan Astragalus cinsi Türkiye de yaklaşık 380 türle temsil edilmektedir. Astragalus a ait birçok tür biyolojik özelliklerinden dolayı halk tıbbında uzun zamandır kullanılmaktadır. Astragalus türleri ve onların ekstraktları alternatif terapi için kullanılmaktadır. Birçok Astragalus türü geleneksel tıpta; terlemeyi önleyici, diüretik, tonik ilaç olarak kullanılabildiği gibi şeker hastalığı, nefritis ve lösemi tedavisinde ve yine antiviral, aktioksidatif ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirici olarak da kullanılmaktadır. Aynı zamanda bu türlerin yangı giderici, ağrı kesici, sakinleştirici, hipotansif ve kardiyotik aktivite için de kullanıldığı rapor edilmiştir. Son zamanlarda Astragalus türlerinin farklı oranlarda immünopotansiyel etkileri olduğu ve kanser tedavisinde de kullanıldığı bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı Afyonkarahisar dan toplanan Astragalus flavescens (Boissier) in antimutajenik aktivitesini değerlendirmektir. Astaragalus flavescens in aseton ve metanol ekstraktlarının antimutajenik aktiviteye sahip olup olmadığı Ames/Salmonella mikrozom test sistemi ile Salmonella typhimurium un TA98 ve TA 100 suşları kullanılarak belirlenmiştir. Sonuç olarak aseton ve metanol ekstraktlarının her iki suş üzerinde de herhangi bir mutajenik aktiviteye karşı engelleyici bir etkisi bulunduğu saptanmamıştır. It has been known that medical plants were useful for many centuries. Many of them include efficient active substances that may help in curing the livings. One of the largest genera, Astragalus, is present in the Fabaceae family and the Turkish flora has about 380 species of this genus. Many species of the genus Astragalus have been long used in folk medicine because of their biological properties. Several Astragalus species are used in traditional medicine as an antiperspirant, diuretic, tonic drug, and for the treatment of diabetes mellitus, nephritis and leukemia; but also for their hepatoprotective, antioxidative, immunostimulant and antiviral properties. Antiinflammatory, analgesic, hypotensive, sedative and cardiotonic activities are also reported. Nowadays, it was known that Astragalus species have immunopotentiating effects with different ratios, and it was proved that this genus could be used for cancer therapy. The aim of this study, to evaluate the antimutagenic activity of Astragalus flavescens, (Boissier) that was collected from Afyonkarahisar, Turkey. For antimutagenic activity, by using Ames/Salmonella microsome test system, acetone and methanol extracts of A. flavescens have been evaluated whether to have antimutagenic activities or not on TA 98 and TA 100 strains of Salmonella typhimurium. In coclusion, no inhibitory effect was observed in any of the strains and against any of the test mutagens with both extracts. 189

192 Gordion (Yassıhöyük) Aşağı Şehir Kazılarında Çıkarılan İki İskeletin Adli-Antropolojik Açıdan İncelenmesi ve Yeniden Yüzlendirilmesi The Forensic-Anthropological Analysis and Facial Reconstruction of the Two Skeletons Found During Excavation of Lower Town in Gordion (Yassıhöyük) 1 Tuğba GENÇER 2 2 Arkeolog, Uzm., İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, İstanbul tugbaajan@hotmail.com Gordion (Yassı Höyük), antik dünyanın en önemli yerleşimlerinden biri olup, günümüzde İç Anadolu Bölgesinde (Ankara nın 95 km güney batısında) stratejik öneme sahip konumda yer almaktadır. Özellikle MÖ 1. binin erken dönemlerinde, Orta Anadolu da hüküm sürmüş Frigler in politik ve kültürel başkenti olan kent, Tunç çağdan günümüze, 4 bin yıldan daha uzun bir süre iskân görmüştür. Büyük İskender tarafından ünlü gordion düğümünün de kesildiği yer olan bu antik yerleşim yeri, anıtsal binalar, savunma duvarları ve yüzden fazla tümülüsü kapsamaktadır. Bu bölgede, 1950 den itibaren yapılan arkeolojik kazı çalışmaları, şu an Pennsylvania Üniversitesi ve diğer bazı kuruluşlarca desteklenerek kapsamlı bir şekilde halen devam etmektedir lerden itibaren süregelen kazı çalışmalarında, özellikle 1993 ve 1995 yılları arasında Gordion- Aşağı şehir, Alan A ve Alan B de yapılan kazılar neticesinde insan iskeletleri bulunmuştur. Gün yüzüne çıkarılan bu iskeletlerin, MÖ 3. yy ortalarından sonra, batı Avrupa dan gelen Kelt-Galat göçüyle bağlantılı oldukları, Keltler in özellikle Geç Helenistik dönemde, Anadolu da dönemin önemli yerleşim noktalarından biri olan Gordion a geldikleri ve burayı mesken edindikleri antik kaynaklarca bilinmektedir. Açığa çıkarılan bu iskeletler üzerinde yapılan incelemeler ve beraberinde keşfedilen buluntular, bölgeye yerleşen Keltler in-galatlar ın; günlük yaşam tarzı, diyet sistemleri, inanç yapısı, sıra dışı gömü şekilleri ve adetleri hakkında geniş bilgiler vermektedir. Bu çalışma, Gordion-Aşağı şehirde ortaya çıkarılan, 20 bireye ait olduğu saptanan galat grubu (Galat dönemi- geç Helenistik, erken Roma dönemi) arasından sıra dışı gömü şekli ve belirlenen travmatik izler sebebiyle seçilen, özellikle YH35741 ve YH47397 olarak numaralandırılmış, iki bireye ait iskelet buluntusunun adli ve antropolojik açıdan incelemesini kapsamaktadır. Ayrıca YH47397 olarak numaralandırılmış bireyin kafatasına, İstanbul Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Bölümünden uzman bir görevli ile birlikte uyguladığımız yeniden yüzlendirme çalışmasına da yer verilmektedir. Anahtar Kelimeler: Frig, Galat, gömü şekli, travma, yeniden yüzlendirme Gordion (Yassı Höyük) is one of the most important settlements in the ancient world and is situated in a strategically important point in Central Anatolia (95 km South-west of Ankara). The location has been inhabited for over four thousand years from the Bronze Age, particularly during the early phases of the first millennium BC, when the city was the political and cultural capital of the Phrygians that, at the time, reigned over Central Anatolia until today. This ancient settlement area, where Alexander the Great cut the well-known gordian knot, also contains monumental structures, ramparts and more than a hundred tumuli. The location has also been a site for multiple excavations since 1950 with the support of the University of Pennsylvania and several other establishments, said excavations are continuing extensively. During the ongoing excavations stemming from the 1950s, in particular between the years of 1993 and 1995, findings of human skeletons have been made in Gordian- Lower Town, Area A and Area B. The skeletons are known to be from the latter half of the third century BC, and related to the Celt-Gaul immigration from the Western Europe, and in particular that the Celts immigrated to Galatia during the late Hellenistic Period thanks to ancient sources. The recovery of aforementioned skeletons has shed light on the daily lifestyle, dietary systems, belief structure and unusual burial form and rituals belonging to the Celts-Gauls that settled in the area. 190

193 This study contains the forensic and anthropological analysis of the skeletons of two individuals, specifically numbered YH35741 and YH47397, from among twenty individuals identified to be part of the Galatian group (Galatian Period- late Hellenistic Period, early Roman Period) chosen due to having unusual burial form and determined traces of trauma, found in Gordian- Lower Town. Additionally, the facial reconstruction work done on the individual numbered YH47397 s skull by a specialist from the Mortuary Department of the Council of Forensic Medicine in Istanbul and I is also present within the study. Key Words: Phrygian, Gaul, burial form, trauma, facial reconstruction 191

194 Türk Halk Hekimliğinde Kullanılan Tıbbi Bitkiler Üzerinde Yapılmış Klinik Çalışmalar: Sistematik Derleme Randomized Clinical Trials on Turkish Folk Medicinal Plants: Systematic Review Gizem GÜLPINAR*, Mehmet Barlas UZUN*, Yağmur KILIÇDAĞI*, Gülbin ÖZÇELİKAY* *Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Eczacılık İşletmeciliği Anabilim Dalı, Tandoğan, Ankara İlerleyen teknoloji ve bilimsel araştırma olanakları sayesinde bitkilerin etkinliği, güvenirliği ve kalitesi ile ilgili çalışmaların sayısı giderek artmaktadır. Türkiye nin halk hekimliği açısından sahip olduğu zengin geçmişi yapılacak klinik çalışmalar için ideal bir araştırma konusudur. Bu çalışmada Türkiye de halk hekimliğinde kullanılan tıbbi bitkiler üzerinde yapılan klinik çalışmalar incelenerek, bu bitkilerin halk arasındaki kullanılışları ile klinik çalışmalarda elde edilen etkinlik verileri karşılaştırılmıştır. Çalışmadaki tıbbi bitkiler FFD monografları ve yılları arasında 10 makale halinde yayınlanmış olan Traditional Medicine in Turkey (Türkiye de Geleneksel Tıp I-X) isimli çalışma incelenerek belirlenmiştir. Bu doğrultuda çalışmaya dâhil edilecek Türkiye de halk hekimliğinde kullanılan 106 adet tıbbi bitki tespit edilmiştir. Bu bitkilere dair yapılan çalışmalar Pubmed ve Scopus veri tabanları kullanılarak taranmıştır. Çalışmaya randomize kontrollü olarak tasarlanan klinik çalışmalar dâhil edilmiş ve kombine etki çalışmaları hariç tutulmuştur. Tarama işlemi Aralık 2017 de son bulmuştur. Elde edilen verilere göre, Türk halk hekimliğinde kullanılan 29 tıbbi bitki üzerinde yapılmış herhangi bir klinik çalışmaya rastlanmamıştır. Seçim ölçütlerine göre çalışmada yer alması uygun görülen toplam 364 bilimsel makalenin 164 ünün sonucunda tespit edilen etkiler, ilgili tıbbi bitkinin halk tıbbında kullanılışı ile aynı veya benzer etkiyi gösterirken, 198 inde farklı etki tespit edilmiştir. Buna ilave olarak ulaşılan klinik çalışmaların yalnızca birinin Türkiye de yapıldığı görülmüştür. Sonuç olarak, Türk halk hekimliğinde kullanımı olan tıbbi bitkiler üzerinde yapılacak klinik çalışmaların bu etkilerin varlığını araştırmaya yönelik tasarlanabileceği ve henüz üzerinde klinik çalışma yapılmamış pek çok bitkinin de halk hekimliğindeki kullanılışları dikkate alındığında incelenmeye değer olduğu görülmüştür. Anahtar kelimeler: halk hekimliği, halk tıbbı, randomize kontrollü klinik çalışma, Türkiye Due to advancing technology and scientific research facilities, the number of studies related to the efficiency, reliability and quality of plants is increasing steadily. Turkey has a rich history as a folk medicine in terms of an ideal research subject for clinical trials to be done. In this study, clinical trials on medicinal plants used in folk medicine in Turkey were examined, their traditional use and the efficacy data obtained from these researches were compared. Medicinal plants were determined by examining the study named Traditional Medicines in Turkey, published in 10 articles held between the years and FFD monographs- 2 nd and 3 rd edition. In this regard 106 Turkish folk medicinal plants to be included in the study were identified. Medline/PubMed and Scopus were searched until December, Randomized controlled trials were eligible and combined efficacy trials were excluded. According to the obtained data, no clinical trials were reached on 29 Turkish folk medicinal plants. According to the results, 164 of the 364 randomized clinical trials which are considered eligible by selection criteria have showed the same or similar effect as the use of the related medicinal plant in folk medicine. On the other hand, data obtained from 198 scientific researches were determined as different effect. Additionally, only one clinical trial was held in Turkey. 192

195 lin conclusion, it has been seen that clinical trials on Turkish folk medicinal plants can be designed to investigate the presence of these effects, and that many of the plants that have not yet been subjected to clinical trials can be worthy of consideration, given their use in folk medicine. Key words: folk medicine, traditional medicine, randomized control trials, Turkey 193

196 Cumhuriyetin Onuncu Yılında Sağlık Alanındaki Gelişmelerin Basındaki Yansımaları Reflections of Developments in the Field of Health on the Mass Media in the 10 th Anniversary of Turkish Republic Selim KADIOĞLU 1, Sibel ÖNER YALÇIN 2, Funda GÜLAY KADIOĞLU 3 1 Doçent Doktor, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, selimkad@gmail.com 2 Öğretim Görevlisi Doktor, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü, sibelemreduygu@gmail.com 3 Doçent Doktor, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, kadioglufg@gmail.com Türkiye Cumhuriyeti nin kuruluşunun onuncu yılında topluma mal olan coşkulu kutlamalar gerçekleştirilmiş ve bu bağlamda geride bırakılan on yılda farklı alanlarda gerçekleştirilen başarılar anılıp önemleri vurgulanmıştır. Bu çalışma çerçevesinde döneminde ülkemizde sağlık alanında kaydedilen gelişmeler, haklarında 1933 yılı gazetelerinde yer alan haberler ve yorumlar üzerinden ele alınmıştır. The 10 th anniversary of Turkish Republic was celebrated with enthusiasm by the whole community and as a part of these celebrations; achievements carried out in different fields in this decade were mentioned and emphasized in mass media. In our paper, developments in the field of health in Turkey in the period of are reported through a collection of news and comments in the newspapers of the year

197 Kokarpınar ve Kokar: Adana da ve Osmaniye de Kötü Kokulu Suda Sağlık Arayışı To Look for the Health from Stinky Waters in Adana and Osmaniye: Kokarpınar and Kokar Melike ÖZTÜRK 1,Sibel ÖNER YALÇIN 2,Meltem AKBAŞ 3,Özgür KIRAN 4,Selim KADIOĞLU 5 1 Öğretim Görevlisi Doktor, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü, melikeden@gmail.com 2 Öğretim Görevlisi Doktor, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü, sibelemreduygu@gmail.com 3 Yardımcı Doçent Doktor, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü, makbaskanat@gmail.com 4 Tıp Tarihi ve Etik Bilim Doktoru, ozgurkiran@gmail.com 5 Doçent Doktor, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, selimkad@gmail.com Kötü kokan şifalı sular, sağlık ile temizliği bütünleştiren veya özdeşleştiren anlayış çerçevesinde ilginç bir paradoks oluşturmaktadır. Bu çalışmanın konusu olan Adana-Ceyhan daki Kokarpınar içmecesi ve Osmaniye- Kadirli deki Kokar kaplıcası yerel ölçekte şifalı su kaynağı olarak tanınmakta ve sağlık arayışı içindekilerin yöneldiği birer merkez niteliği taşımaktadır. Çalışmamız çerçevesinde bu iki su kaynağının tanıtımı ve onlarla ilgili yöre kültürüne mal olmuş inanışlar ve uygulamalar ele alınmıştır. A malodorous and healing water is a paradox, because of the health and the cleanliness concepts are taken integrated as parts of hygiene. Kokarpınar (Stinky Fountain) in Ceyhan-Adana and Kokar (Stinky) in Kadirli-Osmaniye are two natural springs of malodorous water. Local people believe the healing effect of these water springs, and visit them to purify their problems and to be healthier. Our paper contains general information regarding Kokarpınar and Kokar, and also knowledges of beliefs and practices related with them. 195

198 O Bitki Olmasaydı, O İlaç Olmazdı If This Plant Was Not, That Drug Would Not Be Özge ÖZER* Sevgi ŞAR* *Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Eczacılık İşletmeciliği AD, 06100, Anadolu Meydanı-Ankara, ozgeozer.ecz@gmail.com, sevgisar98@gmail.com Bitkilerin tedavide kullanımları insanlık tarihiyle birlikte başlamıştır. İnsanlar hayvanların davranışlarını gözlemleyerek bazı bitkilerin iyileştirici etkilerini keşfetmişler ve hastalıkların tedavisinde yararlanmaya başlamışlardır. Antik ve Anadolu medeniyetlerinde çok sayıda bitkinin değişik amaçlarla tedavide kullanılışına ait pek çok bilgiye tarih kitaplarında rastlanılmaktadır. Bilim ilerledikçe bilim adamları bitkilerin etken bileşiklerini araştırmaya başlamışlar ve ilaç üretiminde bu bileşikleri kullanmışlardır. Bu konudaki ilk keşif Alman eczacı Friedrich W. Sertürner tarafından Papaver somniferum un sakızından (Afyon) morfinin eldesiyle gerçekleştirilmiş ve böylece bitkinin etken bileşikleri kullanılarak ilaç endüstrisinin gelişimi sağlanmıştır. Günümüzde çokça bilinen bir antienflamatuar ajan olan asetilsalisilik asit (Aspirin), Salix alba (Söğüt ağacı) kabuğundan izole edilen doğal salisinden elde edilmiştir. Avrupa da 10. yüzyılda bile kullanılan ve etken maddesi digitoksinin keşfi ancak 1700 lerde yapılan Digitalis purpurea (Yüksükotu) ise kalp yetmezliğinde tıpta uzun süre kullanılmış önemli bir bitki olmuştur yılında ABD de FDA tarafından onaylanan kinin, 1800 lerden beri Cinchona officinalis (Kınakına ağacı) kabuğundan elde edilerek başta sıtma olmak üzere birçok rahatsızlıkta kullanılmıştır. Özellikle meme kanseriyle tedavide çok önemli bir bileşik olan taksol, Taxus brevifolia (Porsuk ağacı) kabuğundan elde edilmiştir. 2. Dünya Savaşı na kadar yüksek bitkilerden çok sayıda madde izole edilerek büyük çoğunluğu klinik kullanıma sunulmuştur. Erythroxylum coca (Koka ağacı) kabuğundan kokain ve Rauwolfia serpentina (Hint snakeroot) kökünden rezerpin gibi tıbbi bitkiler de dâhil olmak üzere geçmişten günümüze birçok bitki tarihten günümüze kadar yerini korumuştur. Depresyondan ağrı kesici özelliklerine ve kalp hastalığından kansere kadar çok geniş kullanımı olan önemli tıbbi bitkiler çalışmaya dahil edilmiştir. Bu çalışma kapsamında O bitki olmasaydı o ilaç olmazdı denilebilecek bazı bitkiler incelenerek, geçmişteki kullanımlarından günümüzdeki bilimsel kullanımına kadar geçirdiği süreç ele alınacak ve konu çeşitli yönleriyle tartışılacaktır. The use of the plants for medical treatment has started with the human history. People observed animal behaviors and discovered some of the plants healing effects, and started using these plants to cure diseases. A lot of information on using plants for different treatments have found in historical books of Antique and Anatolian civilizations. As the science progressed, the scientists started to search plants active substances and used these substances on producing new drugs. The first discovery on this subject had been made by the pharmacist Friedrich W. Sertürner. He derived morphine from the plant called Papaver somniferum. With this discovery, active substances and drug invention progress started in the pharmaceutical industry. Probably the most famous and well known example to date would be the synthesis of the anti-inflammatory agent, acetylsalicyclic acid (Aspirin) derived from the natural product, salisin isolated from the bark of the willow tree Salix alba. Digitalis purpurea (foxglove) had been traced back to Europe in the 10th century but it was not until the 1700s that the active constituent digitoxin was found. Digitoxin and its analogues have long been used in the management of congestive heart failure. The anti-malarial drug quinine approved by the United States FDA in 2004 isolated from the bark of Cinchona officinalis (Henna tree), had been used for the treatment of malaria since 1800s and for other diseases. The most widely used breast cancer drug is paclitaxel (Taxol), isolated from the bark of Taxus brevifolia (Pacific Yew). Until the World War II, a lot of active substances had isolated from the plants and used in the medical treatments. Including cocain from the Erythroxylum coca (Coca tree) 196

199 bark and reserpine from the Rauwolfia serpentina (Indian snakeroot) root are still being used for the medical purposes. Important plants that have several effects on depression treatment to painkiller features and curing heart diseases to cancer, are included to the research. In this study some plants which can be called If this plant was not, that drug would not be, will be reviewed from history to now and the scientific usages of the plants will be addressed. In this study, subjects will be discussed from various aspects. 197

200 Astragalus flavescens in Potansiyel Antimikrobiyal Aktivitesi Potential Antimicrobial Activity of Astragalus flavescens Arzu ÖZKARA, Dilek AKYIL Molecular Biology and Genetic Department, Afyon Kocatepe University Science and Literatures Faculty, Afyonkarahisar, Turkey Tıbbi bitkiler tedavi amaçlı kullanım için oldukça önemlidir. Fabaceae familyasında bulunan Astragalus cinsi Türkiye de yaklaşık 380 türle temsil edilmektedir. Astragalus türleri ve onların ekstraktları alternatif terapi için kullanılmaktadır. Birçok Astragalus türü geleneksel tıpta; terlemeyi önleyici, diüretik, tonik ilaç olarak kullanılabildiği gibi şeker hastalığı, nefritis ve lösemi tedavisinde ve yine antiviral, aktioksidatif ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirici olarak da kullanılmaktadır. Aynı zamanda bu türlerin yangı giderici, ağrı kesici, sakinleştirici, hipotansif ve kardiyotik aktivite için de kullanıldığı rapor edilmiştir. Bu çalışmada, Afyonkarahisar dan toplanan Astragalus flavescens (Boissier) in antimikrobiyal aktivitesinin tanımlanması amaçlanmıştır. Bitki materyali aseton ve metanol ile ekstrakte edilmiştir. Çalışmada ekstraktların antimikrobiyal aktivitesi 10 bakteri (Escherichia coli (ATCC 25992), Enterecoccus fecalis (ATCC 29212), Salmonella typhimurium (NRRLB-4420), Bacillus subtilis (NRS-744), Proteus vulgaris, Micrococcus luteus, Listeria monocytogenes (ATCC7644), Pseudomonas aeruginosa, Bacillus cereus (ATCC11778), ve Yersinia) kullanılarak disk difüzyon yöntemi ile değerlendirilmiştir. Sonuç olarak en yüksek inhibisyon zonu 13 mm olarak Salmonella typhimurium türünde metanol ekstraktında saptanmıştır. Tüm ekstraktlar pozitif kontrol grubu (amikacin) ile karşılaştırıldığında kuvvetli bir antimikrobiyal etkiye rastlanmamıştır. Medicinal plants are very important for therapeutical usage. One of the largest genera, Astragalus, is present in the Fabaceae family and the Turkish flora has about 380 species of this genus. Astragalus species and their extracts have been used for alternative therapy. Several Astragalus species are used in traditional medicine as an antiperspirant, diuretic, tonic drug, and for the treatment of diabetes mellitus, nephritis and leukemia; but also for their hepatoprotective, antioxidative, immunostimulant and antiviral properties. Antiinflammatory, analgesic, hypotensive, sedative and cardiotonic activities are also reported. In this study, it was aimed to describe the antimicrobial activity of Astragalus flavescens, (Boissier) that was collected from Afyonkarahisar, Turkey. Plant material was extracted with acetone and methanol solvents. The antimicrobial activity of the extracts was then assessed using the disc diffusion method against 10 bacteria. Ten test microorganisms were used, namely, Escherichia coli (ATCC 25992), Enterecoccus fecalis (ATCC 29212), Salmonella typhimurium (NRRLB-4420), Bacillus subtilis (NRS-744), Proteus vulgaris, Micrococcus luteus, Listeria monocytogenes (ATCC7644), Pseudomonas aeruginosa, Bacillus cereus (ATCC11778), and Yersinia. The highest inhibition zone obtained from the extracts was 13 mm on Salmonella typhimurium at methanol exstract. All extracts were found to be not vigorously efficient as antimicrobial agents when compared with the positive control group (amikacin) results. 198

201 DİZİN 1. Cengiz ACAR, Elif ATICI H. Volkan ACAR, Nüket ÖRNEK BÜKEN Ahmet ACIDUMAN Ahmet ACIDUMAN Turan AKKOYUN Murat AKSU Ayten ALTINTAŞ Ayten ALTINTAŞ Ahmet ALTINTAŞ, Tuba İŞLER Ayşe AYDIN Betül BAKIR, İbrahim BAŞAĞAOĞLU Tayyibe BARDAKÇI, Hakan ERTİN G. Nural BEKİROĞLU, Elif VATANOĞLU LUTZ Nüket ÖRNEK BÜKEN Muhammet Fatih CANBAZ, Enver Samet ÖZKAL Gönül GÜREŞSEVER CANTAY Gönül GÜREŞSEVER CANTAY Gönül GÜREŞSEVER CANTAY Tamar CHACHIBAIA, Khetevan XITARISHVILI, Marina KHANJALIASHVILI Kazım ÇINAR Nuriye DEĞİRMEN Nuriye DEĞİRMEN Müge DEMİR Mehmet DEMİRCİ, Sibel ÖNER YALÇIN Mehmet DEMİRCİ, Serap ŞAHİNOĞLU Sefa DEREKÖY Şafak DÜLGER, Sezer ERER KAFA Nüket PAKSOY ERBAYDAR Ayşegül DEMİRHAN ERDEMİR Tarık EREN YILMAZ, İsmail KASIM, Adem ÖZKARA Tarık EREN YILMAZ, İsmail KASIM, Adem ÖZKARA Hakan ERTİN, Maide BARIŞ Gülcan EYÜBOĞLU, Zehra GÖÇMEN BAYKARA Selim GENÇ, Sezer ERER KAFA Nilifer GÖKÇE Bilal GÖKKIR Şenay GÜL, Serap ŞAHİNOĞLU Mustafa GÜLER Gizem GÜLPINAR, Mehmet Barlas UZUN, Yağmur KILIÇDAĞI, Gülbin ÖZÇELİKAY Elif GÜLTEKİN Elif GÜLTEKİN Mukadder GÜN, Nuriye KARADAĞ, Filiz ASLANTEKİN Neval KONUK HALAÇOĞLU Lütfü HANOĞLU, Mine HANOĞLU Ahmet İLASLI Ahmet Zeki İZGÖER Abdul Nasser KAADAN Funda Gülay KADIOĞLU, Müfide KUVVETLİ, Selim KADIOĞLU Özgür KIRAN, Hale ÖZCÖMERT COŞKUN, Selim KADIOĞLU Rana CAN, Melike ÖZTÜRK, Selim KADIOĞLU

202 51. Meltem AKBAŞ, Sibel ÖNER YALÇIN, Şenay ÇETİNKAYA, SELİM KADIOĞLU Melike ÖZTÜRK, Gülay HALİDİ, Rana CAN, Selim KADIOĞLU Sadık NAZİK, Selim KADIOĞLU, Funda GÜLAY KADIOĞLU Yaşar KALAFAT, Ali Osman ABDURREZZAK Sema KANDİL Gülay KARADAĞ ÇINAR Mehmet KARATAS, Engin BURAK SELCUK, Turgay KARATAŞ, Zırhlı Selcuk SENAY Selim KAYA, Mehmet YAĞCI Güler KAYABAŞLI, Elif ATICI Şükrü KELEŞ H. Kadircan KESKİNBORA Sharıq ALI KHAN, Shagufta REHMAN, Nandını K. KUMAR Anna ODRZYWOLSKA-KIDAWA Yağmur KILIÇDAĞI, Gülbin ÖZÇELİKAY Mustafa KÖSE Ümit Emrah KURT, Ahmet İLASLI Burcu MERCAN Entela MUÇO Berrin OKKA Oya ÖGENLER, Selda OKUYAZ, Koray KENZİMAN, Naci ÖZER Demet ÖRNEK Burcu ÖZDEMİR, Elif ATICI Burcu ÖZDEMİR, Hasan SARI Aysel ÖZDEMİR Mustafa ÖZER Levent ÖZTÜRK, Büşra YILDIRIM Levent ÖZTÜRK Selim PULLU Ana María ROSSO Ana María ROSSO İsmail SABAH Ayla SAN Ayla SAN Alparslan SANTUR Nil SARI Sadık SARISAMAN Gülhan SEYHUN Gülhan SEYHUN Sanavar SHADMANOVA Ekrem SIRMA Nazan ERENOĞLU SON Marek STYCH Bekir ŞAHİN Gürsoy ŞAHİN Sevgi ŞAR, Miray ARSLAN, Nilay TARHAN Ertuğrul TAN Baha TANELİ Baha TANELİ Baha TANELİ Ayşe TOSUN, Hale TOSUN Hale TOSUN, Ayşe TOSUN Nuray GÖRÜR TUNCEL, Elif ATICI

203 103. N. ŞEHSUVAROĞLU, Öztan USMANBAŞ Nevin UTKUALP, Aylin PALLOŞ Ceren UTKUGÜN Ceren UTKUGÜN İlter UZEL, İlhan UZEL, Göksu TRAKYALI Mehmet Barlas UZUN, Gizem GÜLPINAR, Yağmur KILIÇDAĞI, Gülbin ÖZÇELİKAY Mehmet YAĞCI, Selim KAYA İsmail YAKIT Ahmet YARAŞ Sibel YAZICI Gülay YILDIRIM, Sarper YILMAZ, Faruk ABURŞU Hicran YILDIZ Abdullah YILDIZ Serap YILMAZ, Sezer ERER KAFA Eray Serdar YURDAKUL Gülden YÜREKTÜRK Dilek AKYIL, Arzu ÖZKARA Tuğba GENÇER Gizem GÜLPINAR, Mehmet Barlas UZUN, Yağmur KILIÇDAĞI, Gülbin ÖZÇELİKAY Selim KADIOĞLU, Sibel ÖNER YALÇIN, Funda GÜLAY KADIOĞLU Melike ÖZTÜRK, Sibel ÖNER YALÇIN, Meltem AKBAŞ, Özgür Kıran, Selim KADIOĞLU Özge ÖZER, Sevgi ŞAR Arzu ÖZKARA, Dilek AKYIL

204

AFYONKARAHİSAR TÜRKİYE

AFYONKARAHİSAR TÜRKİYE 1. DUYURU 1 st ANNOUNCEMENT 2. ULUSLARARASI TÜRK TIP TARİHİ KONGRESİ 2 nd INTERNATIONAL CONGRESS ON THE TURKISH HISTORY OF MEDICINE 25-29 Ekim 2018 25-29 October, 2018 (Resim: Millet İçin Memleket ve Örnek

Detaylı

CULTURE EUROPEAN CAPITAL OF CULTURE AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FROM PAST TO PRESENT İSTANBUL DA SAĞLIK HEALTH IN ISTANBUL

CULTURE EUROPEAN CAPITAL OF CULTURE AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FROM PAST TO PRESENT İSTANBUL DA SAĞLIK HEALTH IN ISTANBUL GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İSTANBUL DA SAĞLIK HEALTH IN ISTANBUL FROM PAST TO PRESENT AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ EUROPEAN CAPITAL OF CULTURE CULTURE İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ TÜRK TIP TARİHİ KURUMU ISTANBUL UNIVERSITY

Detaylı

Değerli Katılımcılar. Türk Tıp Tarihi Kurumu Başkanı Kongre Eş-Başkanı. Türk Tıp Tarihi Kurumu İkinci Başkanı Kongre Eş-Başkanı

Değerli Katılımcılar. Türk Tıp Tarihi Kurumu Başkanı Kongre Eş-Başkanı. Türk Tıp Tarihi Kurumu İkinci Başkanı Kongre Eş-Başkanı Değerli Katılımcılar 2. Uluslararası Türk Tıp Tarihi Kongresi, 12. Ulusal Türk Tıp Tarihi Kongresi ve 2. Türk Diş Hekimliği Tarihi Sempozyumu bir arada olarak İstanbul da, 10-13 Aralık 2012 de, Türk Tıp

Detaylı

1.ULUSLARARASI TÜRK TIP TARİHİ KONGRESİ 10.ULUSAL TÜRK TIP TARİHİ KONGRESİ

1.ULUSLARARASI TÜRK TIP TARİHİ KONGRESİ 10.ULUSAL TÜRK TIP TARİHİ KONGRESİ 1.ULUSLARARASI TÜRK TIP TARİHİ KONGRESİ 10.ULUSAL TÜRK TIP TARİHİ KONGRESİ 1. INTERNATIONAL CONGRESS ON THE TURKISH HISTORY OF MEDICINE 10.NATIONAL CONGRESS ON THE TURKISH HISTORY OF MEDICINE 20-24 Mayıs

Detaylı

7.2MW Van Depremi 23 Ekim 2011 6.TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU SEMPOZYUMU. 23-26 Eylül 2014 / Van

7.2MW Van Depremi 23 Ekim 2011 6.TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU SEMPOZYUMU. 23-26 Eylül 2014 / Van 7.2MW Van Depremi 23 Ekim 2011 6.TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU SEMPOZYUMU 23-26 Eylül 2014 / Van TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU DERNEĞİ YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIP TARİHİ VE ETİK ANABİLİM DALI / VAN

Detaylı

I.YIL HAFTALIK DERS AKTS

I.YIL HAFTALIK DERS AKTS I.YIL SOS 101 Z Sosyal Bilgilerin Temelleri Basics of Social Sciences 2-0-2 4 I SOS 103 Z Sosyal Psikoloji Social Psychology 2-0-2 4 SOS 105 Z Arkeoloji Archeology SOS 107 Z Sosyoloji Sociology SOS 109

Detaylı

14-16 Kasım November 2019 İSTANBUL-TÜRKİYE

14-16 Kasım November 2019 İSTANBUL-TÜRKİYE 8.ULUSLARARASI İSLAM TIP TARİHİ VE ETİĞİ KONGRESİ THE 8 th INTERNATIONAL CONGRESS OF ISLAMIC MEDICAL HISTORY AND ETHICS 14-16 Kasım 2019-14-16 November 2019 İSTANBUL-TÜRKİYE İbn-i Sina Maltepe Üniversitesi,

Detaylı

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DEONTOLOJİ ANABİLİM DALI TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU DERNEĞİ, IMGB VE ALL INDIAN BIOETHICS ASSOCIATION

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DEONTOLOJİ ANABİLİM DALI TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU DERNEĞİ, IMGB VE ALL INDIAN BIOETHICS ASSOCIATION 2. ULUSLARARASI TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU KONGRESİ TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU AÇISINDAN 21. YÜZYIL BAŞINDA YAŞAMA DESTEK TEDAVİLERİ 2. INTERNATIONAL CONGRESS ON MEDICAL ETHICS AND MEDICAL LAW LIFE MAINTENANCE

Detaylı

Değerli Katılımcılar. Prof. Dr. Seyfettin ULUDAĞ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Konge Eş-Başkanı

Değerli Katılımcılar. Prof. Dr. Seyfettin ULUDAĞ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Konge Eş-Başkanı Değerli Katılımcılar 12-15 Kasım 2013 de İstanbul da düzenlenecek olan 4. Uluslararası Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Kongresi, 2004 yılında kurulan Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği nin dördüncü uluslararası kongresidir.

Detaylı

1.ULUSLARARASI TÜRK TIP TARİHİ KONGRESİ 10.ULUSAL TÜRK TIP TARİHİ KONGRESİ. 20 24 Mayıs 2008 / 20 24 May, 2008

1.ULUSLARARASI TÜRK TIP TARİHİ KONGRESİ 10.ULUSAL TÜRK TIP TARİHİ KONGRESİ. 20 24 Mayıs 2008 / 20 24 May, 2008 1.ULUSLARARASI TÜRK TIP TARİHİ KONGRESİ 10.ULUSAL TÜRK TIP TARİHİ KONGRESİ 1 st INTERNATIONAL CONGRESS ON THE TURKISH HISTORY OF MEDICINE 10 th NATIONAL CONGRESS ON THE TURKISH HISTORY OF MEDICINE 20 24

Detaylı

2013-2014 BAHAR DÖNEMİ BÜTÜNLEME SINAV TAKVİMİ / 2013-2014 SPRING SEMESTER RETAKE EXAM SCHEDULE Wednesday / Çarşamba 11.06.2014

2013-2014 BAHAR DÖNEMİ BÜTÜNLEME SINAV TAKVİMİ / 2013-2014 SPRING SEMESTER RETAKE EXAM SCHEDULE Wednesday / Çarşamba 11.06.2014 Ders Kodu ve Adı / Course Code and Name ARCH 132:Introduction to Building Materials 2013-2014 BAHAR DÖNEMİ BÜTÜNLEME SINAV TAKVİMİ / 2013-2014 SPRING SEMESTER RETAKE EXAM SCHEDULE Wednesday / Çarşamba

Detaylı

INTERNATIONAL INTERNAL MEDICINE TRAINING MEETINGS-2 MACEDONIA

INTERNATIONAL INTERNAL MEDICINE TRAINING MEETINGS-2 MACEDONIA INTERNATIONAL INTERNAL MEDICINE TRAINING MEETINGS-2 MACEDONIA Uluslararası İÇ HASTALIKLARI EĞİTİM TOPLANTILARI-2 MAKEDONYA 06-08 Aralık 2013 Üsküp/Makedonya December 06-08, 2013 Skopje/Macedonia International

Detaylı

TAR TAR TAR TAR TAR 722 Türk-Macar İlişkileri Tarihi

TAR TAR TAR TAR TAR 722 Türk-Macar İlişkileri Tarihi SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ENSTİTÜ ANA BİLİM DALI-TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI-YENİ KATALOG BÖLÜM KODU : 82114 01.Yarıyıl Dersleri 02.Yarıyıl Dersleri Ders Ders Adı İngilizce Ders Adı TE PR KR AKTS

Detaylı

(1971-1985) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR

(1971-1985) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR ANABİLİM DALI ADI SOYADI DANIŞMANI TARİHİ :TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI : Yasemin YABUZ : Yrd. Doç. Dr. Abdullah ŞENGÜL : 16.06.2003 (1971-1985) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR Kökeni Antik Yunan

Detaylı

HEARTS PROJESİ YAYGINLAŞTIRMA RAPORU

HEARTS PROJESİ YAYGINLAŞTIRMA RAPORU HEARTS PROJESİ YAYGINLAŞTIRMA RAPORU BOLU HALKIN EGITIMINI GELISTIRME VE DESTEKLEME DERNEGI TARAFINDAN ORGANİZE EDİLEN YAYGINLAŞTIRMA FAALİYETLERİ - TURKİYE Bolu Halkın Egitimini Gelistirme ve Destekleme

Detaylı

Doktora Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008

Doktora Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008 ÖZGEÇMİŞ I. (Ana sayfada görünecektir.) Adı Soyadı (Unvanı) Miyase Koyuncu Kaya (Yrd. Doç.Dr.) Doktora: Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008 E-posta: (kurum/özel) mkkaya@ybu.edu.tr Web sayfası

Detaylı

5 th BALKAN CONGRESS ON THE HISTORY& ETHICS OF MEDICINE 5. BALKAN TIP TARİHİ VE ETİĞİ KONGRESİ

5 th BALKAN CONGRESS ON THE HISTORY& ETHICS OF MEDICINE 5. BALKAN TIP TARİHİ VE ETİĞİ KONGRESİ 5 th BALKAN CONGRESS ON THE HISTORY& ETHICS OF MEDICINE 5. BALKAN TIP TARİHİ VE ETİĞİ KONGRESİ Balkan Association for the History & Philosophy Of Medicine Balkan Tıp Tarihi ve Felsefesi Derneği Turkish

Detaylı

İŞLETMELERDE KURUMSAL İMAJ VE OLUŞUMUNDAKİ ANA ETKENLER

İŞLETMELERDE KURUMSAL İMAJ VE OLUŞUMUNDAKİ ANA ETKENLER ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANA BİLİM DALI İŞLETMELERDE KURUMSAL İMAJ VE OLUŞUMUNDAKİ ANA ETKENLER BİR ÖRNEK OLAY İNCELEMESİ: SHERATON ANKARA HOTEL & TOWERS

Detaylı

The person called HAKAN and was kut (had the blood of god) had the political power in Turkish countries before Islam.

The person called HAKAN and was kut (had the blood of god) had the political power in Turkish countries before Islam. The person called HAKAN and was kut (had the blood of god) had the political power in Turkish countries before Islam. Hakan was sharing the works of government with the assembly called kurultay.but the

Detaylı

Doç. Dr. Ümit KOÇ (You can see his CV in English on the following pages)

Doç. Dr. Ümit KOÇ (You can see his CV in English on the following pages) Doç. Dr. Ümit KOÇ (You can see his CV in English on the following pages) Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Yeniçağ Tarihi Anabilim Dalı umit.koc@bayar.edu.tr, kocumit1971@gmail.com

Detaylı

XII. ULUSLARARASI TÜRKİYE MUHASEBE

XII. ULUSLARARASI TÜRKİYE MUHASEBE İSTANBUL SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI ISTANBUL CHAMBER OF CERTIFIED PUBLIC ACCOUNTANTS XII. ULUSLARARASI TEKNOLOJI VE INOVASYON S E M P O Z Y U M P R O G R A M I 06 ARALIK 2017, ÇARŞAMBA 12.00:

Detaylı

Improving Outcomes of Implant Dentistry Antalya, Turkey

Improving Outcomes of Implant Dentistry Antalya, Turkey INTERNATIONAL SYMPOSIUM SERIES 2017 Improving Outcomes of Implant Dentistry Antalya, Turkey Tomas Linkevicius Alain Romanos Marius Steigmann Hom-Lay Wang RIXOS SUNGATE 5-8 OCTOBER / EKIM, 2017 Registration

Detaylı

Doktora, Uludağ Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü 2014

Doktora, Uludağ Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü 2014 Nilüfer ÖZER Tel: 0224 294 0951 e-mail: niluferyilmaz@uludag.edu.tr Bu EĞİTİM Doktora, Uludağ Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü 2014 Yüksek Lisans, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Müzik

Detaylı

ALANYA HALK EĞİTİMİ MERKEZİ BAĞIMSIZ YAŞAM İÇİN YENİ YAKLAŞIMLAR ADLI GRUNDTVIG PROJEMİZ İN DÖNEM SONU BİLGİLENDİRME TOPLANTISI

ALANYA HALK EĞİTİMİ MERKEZİ BAĞIMSIZ YAŞAM İÇİN YENİ YAKLAŞIMLAR ADLI GRUNDTVIG PROJEMİZ İN DÖNEM SONU BİLGİLENDİRME TOPLANTISI ALANYA HALK EĞİTİMİ MERKEZİ BAĞIMSIZ YAŞAM İÇİN YENİ YAKLAŞIMLAR ADLI GRUNDTVIG PROJEMİZ İN DÖNEM SONU BİLGİLENDİRME TOPLANTISI ALANYA PUBLIC EDUCATION CENTRE S FINAL INFORMATIVE MEETING OF THE GRUNDTVIG

Detaylı

ULUSLARARASI İSLAM MEDENİYETİNDE ZAMAN SEMPOZYUMU EKİM INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON TIME IN ISLAMIC CIVILIZATION 08-11October, 2015

ULUSLARARASI İSLAM MEDENİYETİNDE ZAMAN SEMPOZYUMU EKİM INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON TIME IN ISLAMIC CIVILIZATION 08-11October, 2015 ULUSLARARASI İSLAM MEDENİYETİNDE ZAMAN SEMPOZYUMU 08 11 EKİM 2015 INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON TIME IN ISLAMIC CIVILIZATION 08-11October, 2015 9:30 10: 30 Sempozyum Açılış Konuşmaları protocolandinaugurationspeeches

Detaylı

MOZAİK SANATI ANTAKYA VE ZEUGMA MOZAİKLERİNİN RESİM ANALİZLERİ MEHMET ŞAHİN. YÜKSEK LİSANS TEZİ Resim Ana Sanat Dalı Danışman: Doç.

MOZAİK SANATI ANTAKYA VE ZEUGMA MOZAİKLERİNİN RESİM ANALİZLERİ MEHMET ŞAHİN. YÜKSEK LİSANS TEZİ Resim Ana Sanat Dalı Danışman: Doç. MOZAİK SANATI ANTAKYA VE ZEUGMA MOZAİKLERİNİN RESİM ANALİZLERİ MEHMET ŞAHİN Yüksek Lisans Tezi Eskişehir 2010 MOZAİK SANATI ANTAKYA VE ZEUGMA MOZAİKLERİNİN RESİM ANALİZLERİ MEHMET ŞAHİN YÜKSEK LİSANS TEZİ

Detaylı

ENG ACADEMIC YEAR SPRING SEMESTER FRESHMAN PROGRAM EXEMPTION EXAM

ENG ACADEMIC YEAR SPRING SEMESTER FRESHMAN PROGRAM EXEMPTION EXAM ENG111 2016-2017 ACADEMIC YEAR SPRING SEMESTER FRESHMAN PROGRAM EXEMPTION EXAM Exam Type Date / Classes / Time Written Thursday, September 22 nd, 2016 Classes & Time to be announced on September 20th.

Detaylı

Demokrat Partiden Günümüze Siyasal Gelişmeler. XV. ve XVI. Yüzyıllarda Ortadoğu Ticaret Tarihi II

Demokrat Partiden Günümüze Siyasal Gelişmeler. XV. ve XVI. Yüzyıllarda Ortadoğu Ticaret Tarihi II SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ENSTİTÜ ANA BİLİM DALI-DOKTORA PROGRAMI-YENİ KATALOG BÖLÜM KODU : 82206 01.Yarıyıl leri Adı İngilizce Adı TE PR KR AKTS 02.Yarıyıl leri Adı İngilizce Adı TE PR KR AKTS Seçmeli

Detaylı

Ankara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi

Ankara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Ankara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Adı Soyadı: Araş.Gör. Oğuz Gürkan Doğum Tarihi: 06.07.1990 Emirdağ / Afyonkarahisar Öğrenim Durumu Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Antrenörlük Eğitimi Muğla

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Lisans Hemşirelik Hacettepe Üniversitesi 2013

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Lisans Hemşirelik Hacettepe Üniversitesi 2013 ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ 1. ADI SOYADI: Erdal Ceylan 2. E-MAIL: erdlcyln.ec@gmail.com 3. UNVANI: Araştırma Görevlisi Derece Alan Üniversite Mezuniyet Yılı Lisans Hemşirelik Hacettepe Üniversitesi 2013

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: Cihan ERDÖNMEZ Doğum Tarihi: 20 Mart 1970 Öğrenim Durumu: Doktora Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Orman Mühendisliği İstanbul Üniversitesi 1990

Detaylı

Invitation. Prof. Dr. A. Nail İzgi - Ass. Prof. Altay Sencer Director of the Department of Neurosurgery Medical School of Istanbul Istanbul University

Invitation. Prof. Dr. A. Nail İzgi - Ass. Prof. Altay Sencer Director of the Department of Neurosurgery Medical School of Istanbul Istanbul University Invitation Dear Colleaques, Lumbar disc disease is an important cause of disabilty affecting millions of people world wide being a financial an social burden to community, new treatment options and surgical

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ II. Akademik ve Mesleki Geçmiş

ÖZGEÇMİŞ II. Akademik ve Mesleki Geçmiş ÖZGEÇMİŞ I. Adı Soyadı (Unvanı) Muammer Mete Taşlıova (Doç. Dr.) Doktora: Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006 E-posta: (kurum/özel) metetasliova@gmail.com Web sayfası Santral No: 0312-4667533

Detaylı

TIHUD INTERNATIONAL MEETINGS - 4 ULUSLARARASI İÇ HASTALIKLARI EĞİTİM TOPLANTILARI TIHUD - 4 MOSCOW. September 4-6, 2014 Russia

TIHUD INTERNATIONAL MEETINGS - 4 ULUSLARARASI İÇ HASTALIKLARI EĞİTİM TOPLANTILARI TIHUD - 4 MOSCOW. September 4-6, 2014 Russia TIHUD INTERNATIONAL MEETINGS - 4 ULUSLARARASI İÇ HASTALIKLARI EĞİTİM TOPLANTILARI TIHUD - 4 MOSCOW September 4-6, 2014 Russia Uluslararası İç Hastalıkları Eğitim Toplantıları - TIHUD - 4 / Moskova TIHUD

Detaylı

ULUSLARARASI ENERJİ KONGRESİ VE FUARI/ EIF 2014 PROGRAM INTERNATIONAL ENERGY CONGRESS AND FAIR / EIF 2014 PROGRAMME

ULUSLARARASI ENERJİ KONGRESİ VE FUARI/ EIF 2014 PROGRAM INTERNATIONAL ENERGY CONGRESS AND FAIR / EIF 2014 PROGRAMME ULUSLARARASI ENERJİ KONGRESİ VE FUARI/ EIF 2014 PROGRAM INTERNATIONAL ENERGY CONGRESS AND FAIR / EIF 2014 PROGRAMME 24.11.2014 Ana Salon (A SALONU) / Main Hall (A Hall) 08.30 09.30 Kayıt / Registration

Detaylı

Yrd.Doç.Dr. SEZAİ KOÇYİĞİT

Yrd.Doç.Dr. SEZAİ KOÇYİĞİT Yrd.Doç.Dr. SEZAİ KOÇYİĞİT Eğitim Fakültesi Temel Eğitim Bölümü Okul Öncesi Eğitimi Anabilim Dalı Eğitim Bilgileri Eğitim Fakültesi Temel Eğitim 1996-2000 Lisans Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Bölümü

Detaylı

ESERLER LİSTESİ. A. Uluslararası hakemli dergilerde yayımlanan makaleler: SCI-E, SSCI veya AHCI kapsamındaki makaleler:

ESERLER LİSTESİ. A. Uluslararası hakemli dergilerde yayımlanan makaleler: SCI-E, SSCI veya AHCI kapsamındaki makaleler: ESERLER LİSTESİ A. Uluslararası hakemli dergilerde yayımlanan makaleler: SCI-E, SSCI veya AHCI kapsamındaki makaleler: A1. Ersoy N, Akpınar A. Attitudes about prenatal HIV testing in Turkey. Nurs Ethics.

Detaylı

XII. ULUSLARARASI TÜRKİYE MUHASEBE

XII. ULUSLARARASI TÜRKİYE MUHASEBE İSTANBUL SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI ISTANBUL CHAMBER OF CERTIFIED PUBLIC ACCOUNTANTS XII. ULUSLARARASI TEKNOLOJI VE INOVASYON S E M P O Z Y U M P R O G R A M I 06 ARALIK 2017, ÇARŞAMBA 12.00:

Detaylı

ŞEYH SAFVET İN TASAVVUF DERGİSİ NDEKİ YAZILARINDA TASAVVUFÎ KAVRAMLARA BAKIŞI

ŞEYH SAFVET İN TASAVVUF DERGİSİ NDEKİ YAZILARINDA TASAVVUFÎ KAVRAMLARA BAKIŞI T.C. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı ŞEYH SAFVET İN TASAVVUF DERGİSİ NDEKİ YAZILARINDA TASAVVUFÎ KAVRAMLARA BAKIŞI Zekiye Berrin HACIİSMAİLOĞLU Yüksek Lisans

Detaylı

Yrd.Doç.Dr Ahmet Kesgin, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesii Felsefe Bölümü, Sistematik Felsefe ve Mantık

Yrd.Doç.Dr Ahmet Kesgin, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesii Felsefe Bölümü, Sistematik Felsefe ve Mantık Yrd.Doç.Dr Ahmet Kesgin, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesii Felsefe Bölümü, Sistematik Felsefe ve Mantık Adı Soyadı (Unvanı) Ahmet KESGİN (Yrd. Doç. Dr.) Doktora: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Detaylı

Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü 1. Sınıf Güz Yarıyılı (1. Yarıyıl) Dersin Kodu Türü Türkçe Adı İngilizce Adı T U Kredi AKTS ATA101 Z

Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü 1. Sınıf Güz Yarıyılı (1. Yarıyıl) Dersin Kodu Türü Türkçe Adı İngilizce Adı T U Kredi AKTS ATA101 Z 1. Sınıf Güz Yarıyılı (1. Yarıyıl) ATA101 Z Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I History of Turkish Revolution and Ataturk's Principles I 2 0 2 2 TDL101 Z Türk Dili I Turkish Language I 2 0 2 2 İNG101

Detaylı

MUSLIM WOMEN IN THE CHANGING WORLD

MUSLIM WOMEN IN THE CHANGING WORLD MUSLIM WOMEN IN THE CHANGING WORLD DEĞİŞEN DÜNYA DA MÜSLÜMAN KADIN 22TEMMUZ2017 İÜ KONGRE MERKEZİ BEYAZIT İSTANBUL Hayat Foundation for Health and Social Services will be hosting a Symposium titled Muslim

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. I. Bireysel Bilgiler

ÖZGEÇMİŞ. I. Bireysel Bilgiler ÖZGEÇMİŞ I. Bireysel Bilgiler Adı: Gamze Soyadı: KUTLU Doğum Yeri ve Tarihi: Afyonkarahisar, 08.07.1990 Uyruğu: T.C Medeni Durumu: Bekâr İletişim Adresi ve Telefonu: Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri

Detaylı

2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI İÇİN İNGİLİZCE İLÂHİYAT PROGRAMI DERS MÜFREDATINDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİ GÖSTERİR ÇİZELGE

2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI İÇİN İNGİLİZCE İLÂHİYAT PROGRAMI DERS MÜFREDATINDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİ GÖSTERİR ÇİZELGE 2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI İÇİN İNGİLİZCE İLÂHİYAT PROGRAMI DERS MÜFREDATINDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİ GÖSTERİR ÇİZELGE EK-5 BİRİNCİ SINIF GÜZ YARIYILI Adı DIV101 Elementary Arabic I 4 4 8 6 12 DIV103

Detaylı

Bu program ve akademik yıllarında birinci sınıfa başlayan öğrencilere uygulanacaktır.

Bu program ve akademik yıllarında birinci sınıfa başlayan öğrencilere uygulanacaktır. MÜFREDAT ADI: Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler 2010 Bu program 2010-2011 ve 2011-2012 akademik yıllarında birinci sınıfa başlayan öğrencilere uygulanacaktır. BİRİNCİ YIL BİRİNCİ YARIYIL Dersin

Detaylı

HANDS-ON COURSE ON DIAGNOSTIC AND PALLIATIVE PROCEDURES IN PLEURAL DISEASES March 30 - April 1, 2017, Osmangazi University, Eskişehir

HANDS-ON COURSE ON DIAGNOSTIC AND PALLIATIVE PROCEDURES IN PLEURAL DISEASES March 30 - April 1, 2017, Osmangazi University, Eskişehir HANDS-ON COURSE ON DIAGNOSTIC AND PALLIATIVE PROCEDURES IN PLEURAL DISEASES March 30 - April 1, 2017, Osmangazi University, Eskişehir With the cooperation of Turkish Respiratory Society (TRS), European

Detaylı

ULUSLARARASI ENERJİ KONGRESİ VE FUARI/ EIF 2014 PROGRAM INTERNATIONAL ENERGY CONGRESS AND FAIR / EIF 2014 PROGRAMME 24.11.2014

ULUSLARARASI ENERJİ KONGRESİ VE FUARI/ EIF 2014 PROGRAM INTERNATIONAL ENERGY CONGRESS AND FAIR / EIF 2014 PROGRAMME 24.11.2014 ULUSLARARASI ENERJİ KONGRESİ VE FUARI/ EIF 2014 PROGRAM INTERNATIONAL ENERGY CONGRESS AND FAIR / EIF 2014 PROGRAMME 24.11.2014 Ana Salon (ODİTORYUM) / Main Hall AUDOTORIUM 08.30 09.30 Kayıt / Registration

Detaylı

Dersin İngilizce Adı Dersin Türkçe Adı Kurums al Kredi. Akademik İletişim

Dersin İngilizce Adı Dersin Türkçe Adı Kurums al Kredi. Akademik İletişim MÜFREDAT ADI: Siyaset 2012 Bu program 2012-2013, 2013-2014 ve 2014-2015 akademik yıllarında birinci sınıfa başlayan öğrencilere uygulanacaktır. BİRİNCİ YIL BİRİNCİ YARIYIL Dersin Dersin İngilizce Adı Dersin

Detaylı

Ekonomiye Giriş I Economics I

Ekonomiye Giriş I Economics I MÜFREDAT ADI: Siyaset 2010 Bu program 2010-2011 ve 2011-2012 akademik yıllarında birinci sınıfa başlayan öğrencilere uygulanacaktır. Siyaset 2012 müfredatı için tıklayınız Siyaset 2015 müfredatı için tıklayınız

Detaylı

SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI GÜZ DÖNEMİ PROGRAMI

SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI GÜZ DÖNEMİ PROGRAMI ANADAL EĞİTİM PROGRAMI ZORUNLU DERSLERİ.Sınıf/.Yarıyıl YDİ0 Temel Yabancı Dil (İngilizce) (Basic Foreign Language (English)) - 2 YDF0 Temel Yabancı Dil (Fransızca) (Basic Foreign Language (French)) - YDA0

Detaylı

KİTAP TANITIMI. Necmi UYANIK

KİTAP TANITIMI. Necmi UYANIK TARİHİN PEŞİNDE ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ Yıl: 2015, Sayı: 13 Sayfa: 449 453 THE PURSUIT OF HISTORY INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH Year: 2015, Issue: 13

Detaylı

KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİEĞİTİM FAKÜLTESİ SINIF ÖĞRETMENLİĞİ PROGRAMI 2013 2014 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI LİSANS PROGRAMI ÖĞRETİM PLANI.

KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİEĞİTİM FAKÜLTESİ SINIF ÖĞRETMENLİĞİ PROGRAMI 2013 2014 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI LİSANS PROGRAMI ÖĞRETİM PLANI. I. YARIYIL KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİEĞİTİM FAKÜLTESİ SINIF ÖĞRETMENLİĞİ PROGRAMI 2013 2014 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI LİSANS PROGRAMI ÖĞRETİM PLANI 0801101 Temel Matematik I 2+0 General Mathematics I 6 0801102 Genel

Detaylı

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ SOSYAL HİZMET BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERSLERİ

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ SOSYAL HİZMET BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERSLERİ YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ SOSYAL HİZMET BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI DERSLERİ 1. SINIF GÜZ DÖNEMİ DERSLERİ (saat) SHB101 Sosyal e Giriş Introduction to Social Work Z 3/0 5 SHB103

Detaylı

JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER

JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER VOLUME: XXVII NOVEMBER 2011 NUMBER: 81 Mart, Temmuz ve Kasım Aylarında Yayımlanan Hakemli Dergi Peer Reviewed Journal Published in March, July and November ATATÜRK KÜLTÜR,

Detaylı

Ankara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi

Ankara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Ankara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Adı Soyadı: Ar.Gör. Oğuz Gürkan Doğum Tarihi: 06.07.1990 Emirdağ / Afyonkarahisar Öğrenim Durumu Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Antrenörlük Eğitimi Muğla

Detaylı

TÜRKİYE GÜREŞ FEDERASYONU BAŞKANLIĞI TURKISH WRESTLING FEDERATION INVITATION TO

TÜRKİYE GÜREŞ FEDERASYONU BAŞKANLIĞI TURKISH WRESTLING FEDERATION INVITATION TO INVITATION TO 1 st BALKAN CHAMPIONSHIPS FOR CADETS IN FREE STYLE, GRECO-ROMAN AND FEMALE WRESTLING OCTOBER 23 25, 2015 BURSA / TURKIYE Dear President, The 1 st Balkan Championships for Cadet in Free Style,

Detaylı

ENGELLERİ TASARIMLA AŞMAK OVERCOMING DISABILITIES BY DESIGN

ENGELLERİ TASARIMLA AŞMAK OVERCOMING DISABILITIES BY DESIGN KENT ve ENGELLER CITY and DISABILITIES ENGELLERİ TASARIMLA AŞMAK OVERCOMING DISABILITIES BY DESIGN 05 Aralık 2013, Perşembe / 05 December 2013, Thursday Selçuk Yaşar Kampüsü, Konferans Salonu / Selçuk

Detaylı

İÇİNDEKİLER / CONTENTS

İÇİNDEKİLER / CONTENTS İÇİNDEKİLER / CONTENTS Arş. Gör. Birol Bulut Arş. Gör. Cengiz Taşkıran ALTINCI SINIF SOSYAL BİLGİLER PROGRAMINDAKİ KAZANIMLARIN ZİHİNSEL BECERİLER AÇISINDAN İNCELENMESİ To Investigate In Terms Of The Mental

Detaylı

Arş. Gör. Dr. Mücahit KÖSE

Arş. Gör. Dr. Mücahit KÖSE Arş. Gör. Dr. Mücahit KÖSE Dumlupınar Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Evliya Çelebi Yerleşkesi (3100) KÜTAHYA Doğum Yeri ve Yılı: Isparta/Yalvaç Cep Telefonu: Telefon:765031-58 E-posta:

Detaylı

Grundtvig Öğrenme Ortaklığı Projesi CRISTAL Common References in Sustainable Training in Adult Learning 2011-2013

Grundtvig Öğrenme Ortaklığı Projesi CRISTAL Common References in Sustainable Training in Adult Learning 2011-2013 Grundtvig Öğrenme Ortaklığı Projesi CRISTAL Common References in Sustainable Training in Adult Learning 2011-2013 Bu proje Avrupa Komisyonu tarafından finanse edilmektedir. İletişim: Afyonkarahisar İl

Detaylı

FATİH ARTVİNLİ CURRICULUM VITAE

FATİH ARTVİNLİ CURRICULUM VITAE FATİH ARTVİNLİ CURRICULUM VITAE Date and Place of Birth Nationality Title Address E-mail : Feb. 17, 1977 Artvin : Turkish : Assistant Professor : Acıbadem University School of Medicine Department of Medical

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Kamu Yönetimi Trakya Üniversitesi 2001

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Kamu Yönetimi Trakya Üniversitesi 2001 ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Volkan TATAR 2. Doğum Tarihi : 08.04.1977 3. Unvanı : Yrd. Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu: Doktora Derece Alan Üniversite Lisans Kamu Yönetimi Trakya Üniversitesi 2001 Y.Lisans Uluslararası

Detaylı

XIII. TÜRK TIP TARİHİ KONGRESİ Sivas, Ekim 2017

XIII. TÜRK TIP TARİHİ KONGRESİ Sivas, Ekim 2017 Sivas Darüşşifası nın 800. Yılı Anısına XIII. TÜRK TIP TARİHİ İlk Duyuru Değerli Araştırmacılar, XIII. Türk Tıp Tarihi Kongresi, I. İzzeddin Keykâvus Darüşşifası nın (1217-2017) 800. yılını kutlama etkinlikleri

Detaylı

FAKÜLTE VE BÖLÜMLERİMİZ

FAKÜLTE VE BÖLÜMLERİMİZ www.izu.edu.tr 1 2 3 4 FAKÜLTE VE BÖLÜMLERİMİZ Eğitim Fakültesi - İngilizce Öğretmenliği - Okul Öncesi Öğretmenliği - Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık - Türkçe Öğretmenliği - Üstün Zekalılar Öğretmenliği

Detaylı

BOLOGNA PROJESİ HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ ERGOTERAPİ LİSANS PROGRAMI

BOLOGNA PROJESİ HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ ERGOTERAPİ LİSANS PROGRAMI BOLOGNA PROJESİ HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ ERGOTERAPİ LİSANS PROGRAMI DERS TANITIM BİLGİLERİ Dersin Adı Kodu Yarıyıl Teori (saat/hafta) Uygulama (saat/hafta) Laboratuar (saat/hafta)

Detaylı

Bu program akademik yılı ve sonrasında birinci sınıfa başlayan öğrencilere uygulanacaktır.

Bu program akademik yılı ve sonrasında birinci sınıfa başlayan öğrencilere uygulanacaktır. MÜFREDAT ADI: Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler 2015 Bu program 2015-2016 akademik yılı ve sonrasında birinci sınıfa başlayan öğrencilere uygulanacaktır. BİRİNCİ YIL BİRİNCİ YARIYIL Dersin Dersin

Detaylı

ULUSLARARASI İSLAM MEDENİYETİNDE ZAMAN SEMPOZYUMU 08 11 EKİM 2015 ANEMON KONYA OTEL

ULUSLARARASI İSLAM MEDENİYETİNDE ZAMAN SEMPOZYUMU 08 11 EKİM 2015 ANEMON KONYA OTEL ULUSLARARASI İSLAM MEDENİYETİNDE ZAMAN SEMPOZYUMU 08 11 EKİM 2015 ANEMON KONYA OTEL INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON TIME IN ISLAMIC CIVILIZATION 08 11 OCTOBER 2015 ANEMON KONYA HOTEL 9:30-10:30 Sempozyum Açılış

Detaylı

YABANCI DİL I Zorunlu 1 1 4

YABANCI DİL I Zorunlu 1 1 4 Ders Öğretim Planı Dersin Kodu Dersin Adı Dersin Türü Yıl Yarıyıl AKTS 200001212010 YABANCI DİL I Zorunlu 1 1 4 Dersin Seviyesi Lisans Dersin Amacı After attending the Foreign Language I, students will

Detaylı

2nd SEMESTER REQUIRED COURSES. Prerequisite Name of the course in Turkish Name of the course T* S* AKTS

2nd SEMESTER REQUIRED COURSES. Prerequisite Name of the course in Turkish Name of the course T* S* AKTS MIMAR SINAN FINE ARTS UNIVERSITY FACULTY of ARCHITECTURE DEPARTMENT OF URBAN AND REGIONAL PLANNING 2017-2018 CURRICULUM 2nd SEMESTER REQUIRED COURSES Code Prerequisite Name of the course in Turkish Name

Detaylı

ULUSAL SAĞLIK BAKIM HİZMETLERİ KONGRESİ. Sağlık Bakım Hizmetlerinde Hep Birlikte Daha İyiye

ULUSAL SAĞLIK BAKIM HİZMETLERİ KONGRESİ. Sağlık Bakım Hizmetlerinde Hep Birlikte Daha İyiye ULUSAL SAĞLIK BAKIM HİZMETLERİ KONGRESİ Sağlık Bakım Hizmetlerinde Hep Birlikte Daha İyiye 11-12 MAYIS 2017 Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Halil AKÇİÇEK Konferans Salonu ANKARA ULUSAL SAĞLIK BAKIM

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ Uluslararası hakemli dergilerde yayınlanan makaleler (SCI & SSCI & Arts and Humanities)

ÖZGEÇMİŞ Uluslararası hakemli dergilerde yayınlanan makaleler (SCI & SSCI & Arts and Humanities) ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Arzu BAHAR 2. Doğum Tarihi: 05.09.1979 3. Unvanı: Yrd.Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu: Mezun Olduğu Üniversite Fakülte/Bölüm/Mezuniyet Tarihi Yüksek Lisans/Tarihi Doktora/Alanı/Tarihi

Detaylı

AİLE İRŞAT VE REHBERLİK BÜROLARINDA YAPILAN DİNİ DANIŞMANLIK - ÇORUM ÖRNEĞİ -

AİLE İRŞAT VE REHBERLİK BÜROLARINDA YAPILAN DİNİ DANIŞMANLIK - ÇORUM ÖRNEĞİ - T.C. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı AİLE İRŞAT VE REHBERLİK BÜROLARINDA YAPILAN DİNİ DANIŞMANLIK - ÇORUM ÖRNEĞİ - Necla YILMAZ Yüksek Lisans Tezi Çorum

Detaylı

EGE ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJE KESİN RAPORU EGE UNIVERSITY SCIENTIFIC RESEARCH PROJECT REPORT

EGE ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJE KESİN RAPORU EGE UNIVERSITY SCIENTIFIC RESEARCH PROJECT REPORT I EGE ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJE KESİN RAPORU EGE UNIVERSITY SCIENTIFIC RESEARCH PROJECT REPORT PROJE NO: 2012-BİL-032 AKDENİZ VE KARADENİZ DE EAF (EKOSİSTEM YAKLAŞIMLI BALIKÇILIK) UYGULAMASINI

Detaylı

ÖZET Amaç: Yöntem: Bulgular: Sonuçlar: Anahtar Kelimeler: ABSTRACT Rational Drug Usage Behavior of University Students Objective: Method: Results:

ÖZET Amaç: Yöntem: Bulgular: Sonuçlar: Anahtar Kelimeler: ABSTRACT Rational Drug Usage Behavior of University Students Objective: Method: Results: ÖZET Amaç: Bu araştırma, üniversite öğrencilerinin akılcı ilaç kullanma davranışlarını belirlemek amacı ile yapılmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı-kesitsel türde planlanan araştırmanın evrenini;; bir kız ve

Detaylı

Bu program akademik yılı ve sonrasında birinci sınıfa başlayan öğrencilere uygulanacaktır.

Bu program akademik yılı ve sonrasında birinci sınıfa başlayan öğrencilere uygulanacaktır. MÜFREDAT ADI: Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler 2018 Bu program 2018-2019 akademik yılı ve sonrasında birinci sınıfa başlayan öğrencilere uygulanacaktır. BİRİNCİ YIL BİRİNCİ YARIYIL Dersin Dersin

Detaylı

MİMARİ YÖNLENDİRME SİSTEMLERİ ARCHITECTURAL WAYFINDING SYSTEMS KİMLİKLENDİRMELER IDENTIFICATIONS

MİMARİ YÖNLENDİRME SİSTEMLERİ ARCHITECTURAL WAYFINDING SYSTEMS KİMLİKLENDİRMELER IDENTIFICATIONS MİMARİ YÖNLENDİRME SİSTEMLERİ ARCHITECTURAL WAYFINDING SYSTEMS KİMLİKLENDİRMELER IDENTIFICATIONS KİMLİK- LENDİRME PROJELERİ Kurumsal kimlik, hedef kitleye kendini doğrudan anlatmayı, yüzünü görünür kılmayı

Detaylı

Doğu Akdeniz Üniversitesi Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi

Doğu Akdeniz Üniversitesi Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi Doğu Akdeniz Üniversitesi Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi 14 Mart Tıp Bayramı ve Beyaz Önlük Giydirme Tören Programı Eastern Mediterranean University Dr. Fazıl Küçük Faculty of Medicine 14 th March Medicine

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 7.3. Uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan ve bildiri kitabında (Proceedings) basılan bildiriler

ÖZGEÇMİŞ. 7.3. Uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan ve bildiri kitabında (Proceedings) basılan bildiriler ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Cevat ŞAYİN 2. Doğum Tarihi : 1965 3. Unvanı : Doktor (E) Albay 4. Öğrenim Durumu : sayincevat@gmail.com, 5352443369 Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Elektrik-Elektronik Kara

Detaylı

TELİF HAKKI DEVİR SÖZLEŞMESİ Bornova Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Dergisi Makalenin Başlığı:......... Yazar/Yazarlar ve tam isimleri:............ Yayından sorumlu yazarın adı-soyadı, adresi

Detaylı

T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ISPARTA İLİ KİRAZ İHRACATININ ANALİZİ

T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ISPARTA İLİ KİRAZ İHRACATININ ANALİZİ T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ISPARTA İLİ KİRAZ İHRACATININ ANALİZİ Danışman Doç. Dr. Tufan BAL YÜKSEK LİSANS TEZİ TARIM EKONOMİSİ ANABİLİM DALI ISPARTA - 2016 2016 [] TEZ

Detaylı

TURKISH RADIO AND TELEVISION CORPORATION Training Department

TURKISH RADIO AND TELEVISION CORPORATION Training Department TRT 50th Anniversary Events Theme Public Service Broadcasting in The Digital Era: Future, Challenges, Different Public Service Broadcasting Practices in The World 02 June 2014, Adnan Oztrak Conference

Detaylı

GALATASARAY UNIVERSITY Communication Faculty Autumn Semester First Year

GALATASARAY UNIVERSITY Communication Faculty Autumn Semester First Year GALATASARAY UNIVERSITY Faculty 2018-2019 Autumn Semester First Year DAY/HOUR MONDAY TUESDAY WEDNESDAY THURSDAY FRIDAY 09:00 09:50 COM 135 Basic Design COM 105 Atatürk s Principles & History of Turkish

Detaylı

NOKTA VE ÇİZGİNİN RESİMSEL ANLATIMDA KULLANIMI Semih KAPLAN SANATTA YETERLİK TEZİ Resim Ana Sanat Dalı Danışman: Doç. Leyla VARLIK ŞENTÜRK Eylül 2009

NOKTA VE ÇİZGİNİN RESİMSEL ANLATIMDA KULLANIMI Semih KAPLAN SANATTA YETERLİK TEZİ Resim Ana Sanat Dalı Danışman: Doç. Leyla VARLIK ŞENTÜRK Eylül 2009 NOKTA VE ÇİZGİNİN RESİMSEL ANLATIMDA KULLANIMI SANATTA YETERLİK TEZİ Resim Ana Sanat Dalı Danışman: Doç. Leyla VARLIK ŞENTÜRK Eylül 2009 Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Eskişehir RESİMSEL

Detaylı

S A I15 NUMBER Y I L08

S A I15 NUMBER Y I L08 S A I15 Y NUMBER Y I L08 Y E A R Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi Divan Edebiyatı Vakfı (DEV) yayınıdır. Yayın Türü Dizgi-Mizanpaj Baskı-Cilt Kapak Tasarım İlmî ve Edebî Divan Edebiyatı Vakfı Dizgi

Detaylı

IRE1 IRE3 IRE5 IRE7 MONDAY. DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ / İşletme Fakültesi H-1 H-2. IRE 3201 Contemporary Political Ideologies. FBA2201 Research Methods

IRE1 IRE3 IRE5 IRE7 MONDAY. DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ / İşletme Fakültesi H-1 H-2. IRE 3201 Contemporary Political Ideologies. FBA2201 Research Methods MONDAY FBA1201 Calculus JOSHUA DAVID COWLEY FBA2201 Research Methods IRE 3201 Contemporary Political Ideologies IRE 4201 Turkish Foreign Policy in the Post-Cold War Era MÜGE AKNUR Z-26 FBA1801 Introduction

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Görev Kurum/Kuruluş Yıl Araştırma Görevlisi. Erzincan Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu. Maltepe Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu

ÖZGEÇMİŞ. Görev Kurum/Kuruluş Yıl Araştırma Görevlisi. Erzincan Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu. Maltepe Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Rabia SAĞLAM 2. Doğum Tarihi : 17. 10. 1984 3. Unvanı : Dr. Öğr. Üyesi 4. Öğrenim Durumu : Doktora Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Hemşirelik Atatürk Üniversitesi 2003-2007 Toplum

Detaylı

AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri Yapisi ve Uyum Sorunlari (Turkish Edition)

AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri Yapisi ve Uyum Sorunlari (Turkish Edition) AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri Yapisi ve Uyum Sorunlari (Turkish Edition) Hakan Cora Click here if your download doesn"t start automatically AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri

Detaylı

TÜRKİYE GÜREŞ FEDERASYONU BAŞKANLIĞI TURKISH WRESTLING FEDERATION INVITATION TO

TÜRKİYE GÜREŞ FEDERASYONU BAŞKANLIĞI TURKISH WRESTLING FEDERATION INVITATION TO INVITATION TO 2 nd BALKAN CHAMPIONSHIPS FOR SCHOOLBOYS, SCHOOLGIRLS IN FREE STYLE, GRECO-ROMAN AND FEMALE WRESTLING OCTOBER 14 16, 2016 BURSA / TURKIYE Dear President, The 2 nd Balkan Championships for

Detaylı

Asst. Prof. Esma ESGİN GÜNDER

Asst. Prof. Esma ESGİN GÜNDER Asst. Prof. Esma ESGİN GÜNDER Date of Birth / Place E-Mail Adress : 977 / Bandırma : esma.esgin@bayar.edu.tr Education Programme/Department University Year Bachelor Sociology Ege University 000 Master

Detaylı

BAYAN DİN GÖREVLİSİNİN İMAJI VE MESLEĞİNİ TEMSİL GÜCÜ -Çorum Örneği-

BAYAN DİN GÖREVLİSİNİN İMAJI VE MESLEĞİNİ TEMSİL GÜCÜ -Çorum Örneği- T.C. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı BAYAN DİN GÖREVLİSİNİN İMAJI VE MESLEĞİNİ TEMSİL GÜCÜ -Çorum Örneği- Lütfiye HACIİSMAİLOĞLU Yüksek Lisans Tezi Çorum

Detaylı

T.C. Hitit Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı W. MONTGOMERY WATT IN VAHİY VE KUR AN ALGISI.

T.C. Hitit Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı W. MONTGOMERY WATT IN VAHİY VE KUR AN ALGISI. T.C. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı W. MONTGOMERY WATT IN VAHİY VE KUR AN ALGISI Ersin KABAKCI Yüksek Lisans Tezi Çorum 2013 W. MONTGOMERY WATT IN VAHİY

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ İŞLERİ DAİRE BAŞKANLIĞI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ İŞLERİ DAİRE BAŞKANLIĞI A PROGRAM ADI : SANAT TARİHİ 1. SINIF / 1. YARIYIL* ANADAL EĞİTİM PROGRAMI ZORUNLU DERSLERİ Dersin ön koşulu var mı? ***** İntibak Dersi mi? **** TOPLAM SAAT ** AKTS Kredisi ** 1 YDİ101 YDF101 YDA101 Temel

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Yabancı Diller İngilizce (KPDS 2011/71.25), Arapça (Arap Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı mezunu)

ÖZGEÇMİŞ. Yabancı Diller İngilizce (KPDS 2011/71.25), Arapça (Arap Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı mezunu) ÖZGEÇMİŞ I. Adı Soyadı (Unvanı) Zeynep Tek (Arş.Gör.) Yüksek Lisans Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (2013) Doktora: Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (Devam

Detaylı

AMAÇ VE KAPSAM About KALEMİŞİ

AMAÇ VE KAPSAM About KALEMİŞİ KALEMİŞİ DERGİSİ Kalemişi Dergisine gönderilecek yazıların özgün olması ve evrensel bilime katkı sağlaması beklenmektedir. Bununla birlikte, bilim insanı ve sanatçıları tanıtan, yeni etkinlikleri veya

Detaylı

Kaybettiğimiz Tüm üyelerimizin ailelerine ve Maden Mühendisliği camiasına başsağlığı dileriz.

Kaybettiğimiz Tüm üyelerimizin ailelerine ve Maden Mühendisliği camiasına başsağlığı dileriz. Yitirdiklerimiz Nevzat YAZ (1935-2000) 1935 yılında Elazığ'da doğan Nevzat YAZ, 1960 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi'nden mezun oldu. Meslektaşımız, Ege bölgesindeki çeşitli kuruluşlarda

Detaylı

THD 7th International Medical Hypnosis Congress

THD 7th International Medical Hypnosis Congress THD 7th International Medical Hypnosis Congress AWARENESS AND HYPNOSIS Istanbul-TURKIYE 12 14th April, 2013 Bu kongre ESH (Avrupa Hipnoz Derneği) tarafından 20 ECH (European Certificate of Hypnosis/ Avrupa

Detaylı

Bilimin ışığında adalet KONGRE PROGRAMI

Bilimin ışığında adalet KONGRE PROGRAMI Bilimin ışığında adalet KONGRE PROGRAMI 1 ONURSAL BAŞKAN Abdulhamit GÜL Adalet Bakanı BAŞKAN Yalçın BÜYÜK Adli Tıp Kurumu Başkanı KONGRE SEKRETERİ Ömer H.A. MÜSLÜMANOĞLU Adli Tıp Kurumu Başkan Yardımcısı

Detaylı

Profiling the Urban Social Classes in Turkey: Economic Occupations, Political Orientations, Social Life-Styles, Moral Values

Profiling the Urban Social Classes in Turkey: Economic Occupations, Political Orientations, Social Life-Styles, Moral Values Profiling the Urban Social Classes in Turkey: Economic Occupations, Political Orientations, Social Life-Styles, Moral Values Presentation of the Basic Findings of a Public Opinion Survey Supported with

Detaylı

TARİH BÖLÜMÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI BAHAR DÖNEMİ DERS KATALOĞU

TARİH BÖLÜMÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI BAHAR DÖNEMİ DERS KATALOĞU 201-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI BAHAR DÖNEMİ DERS KATALOĞU ANADAL EĞİTİM PROGRAMI ZORUNLU DERSLERİ 1.YIL 2. YY. 1 YDİ2 YDA2 YDF2 Temel Yabancı Dil (İngilizce) Temel Yabancı Dil (Almanca) Temel Yabancı Dil

Detaylı