54. BEYAZ ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "54. BEYAZ ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ"

Transkript

1 54. BEYAZ ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ 10 MART 2019 PAZAR, SAAT 14:00 SWISSOTEL THE BOSPHORUS - BEŞİKTAŞ

2 Mübin Orhon (Detay/Detail)

3 54. BEYAZ ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ 54. BEYAZ CONTEMPORARY AND MODERN ART AUCTION Yöneten Auction Director Aziz KARADENİZ 10 Mart 2019, Pazar, Saat 14:00 10 March 2019, Sunday, 14:00 Swissotel The Bosphorus Beşiktaş, İstanbul Eserlerin Sergilenmesi Exhibition Period 28 Şubat - 9 Mart 2019, Saat 10:00-20:00 28 February - 9 March 2019, 10:00-20:00 Beyaz Space, Rumeli Caddesi No:4 Kat: 2-3 Nişantaşı, İstanbul Müzayede öncesi ulaşabileceğiniz telefonlar Contact numbers before the auction date +90 (0) (Pbx) / +90 (0) Müzayede günü ulaşabileceğiniz cep telefonları Contact numbers during the auction day +90 (0) (0) , +90 (0) , +90 (0) Online Katalog Burhan Doğançay (Detay/Detail) BEYAZ PAZARLAMA ve MÜZAYEDECİLİK A.Ş. Rumeli Caddesi No:4 Kat:5 Nişantaşı İstanbul, Türkiye

4 Adnan Çoker (Detay/Detail)

5 Müzayede Yönetimi Auction Management Aziz A. KARADENİZ Müzayede Koordinasyon Auction Coordination Eda ŞENKAN Müzayede Departmanı Auction Department Ezgi ATAY Hasan FURAT Ayçin KÖKÇE İrem Melis KÜÇÜK Eser ÖZTUNALI Deniz PAMUKOĞLU Hukuk İşleri Legal Issues Av. Korkut ÇEBİ Mali İşler Financial Issues Eyüp Sabri YÜCEL Fotoğraflar Photography Hüseyin ATİŞ Tasarım Design Gürkan KIZILSAKAL Web Sitesi Tasarım ve Yönetimi Website Design and Management GOM Stratejik İletişim Hiz. Ltd. Şti. Pronsa Bilişim Tic. Ltd. Şti. Renk Ayrımı, Baskı ve Cilt Colour Separation, Printing and Binding Bilnet Matbaacılık ve Yayıncılık A.Ş. Dudullu Org. San. Bölgesi 1. Cad. No:16 Dudullu Ümraniye / İstanbul Tel: Ulaşım Transportation Kemal KALAY Cemal YANAÇ Haşim YILDIZ Jeff Knoos (Detay/Detail) Katkıda Bulunanlar Special thanks for their commitment to İlhan AYDOĞDU Yağmur ERTEKİN Ünal IŞIK Ayşegül ÖZDEMİR Serkan ŞAHİN Selim Turan (Detay/Detail)

6 MÜZAYEDE KATILIM ŞARTLARI Beyaz Pazarlama ve Müzayedecilik A.Ş. (kısaca Beyaz Müzayede ) olarak düzenlediğimiz müzayedelere iştirak eden alıcılar aşağıdaki şartları peşinen kabul eder. 1. Müzayedeyi düzenleyen Beyaz Pazarlama ve Müzayedecilik A.Ş. (kısaca Beyaz Müzayede veya Şirket olarak anılacaktır) satıcı için aracı konumundadır. 2. Müzayedelerimizde satışa sunulan tüm eserler Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca ilgili müze uzmanları tarafından kontrol edilmekte olup, Kanun kapsamına giren ve gerek görülen eserlere belge verilmektedir. 3. Eserler, müzayede kataloğunda ve Beyaz Müzayede nin internet sayfasında ( belirtilen adreste satış öncesinde teşhir edilerek alıcıların incelemesine sunulmuştur. Bu bakımdan müzayedeye katılanlarının eserleri önceden görmüş ve incelemiş oldukları kabul edilir. Alıcı satış gerçekleştikten sonra esere ilişkin herhangi bir kusur/ayıp itirazında bulunulamaz. Müzayedede satışa çıkarılan tüm eserler haliyle satışa sunulmakta olup, ayrıca her bir eser için yanına haliyle satışa çıkarıldığının yazılması zorunlu değildir. Alıcı pey süreceği eseri müzayede öncesinde yeterince gözden geçirmekle, eserin niteliklerini ve kondisyonunu incelemekle ve eserin tarife uyup uymadığını kontrol etmekle yükümlü olduğunu, eseri satın aldıktan sonra gözden geçirme hakkı bulunmadığını, bu çerçevede borçlar kanununun 223. Maddesinde belirtilen hükümlerden feragat ettiğini kabul ve taahhüt eder. Müzayede kataloğunda eserlerin tanımı için verilen bilgiler taahhüt niteliğinde olmayıp, genel bilgi ve kanaat niteliğindedir. Beyaz Müzayede satılan malın tekeffülü (garantisi) ile mükellef değildir. Alıcı bu hususu kabul eder ve satın aldığı eserlerin tekeffülü (garantisi) ile ilgili olarak Beyaz Müzayede den herhangi bir talepte bulunmayacağını taahhüt eder. 4. Müzayede açık olarak yapılır. Müzayedede fiyat artırımı sarih şekilde bayrak kaldırmak suretiyle yapılır. Alıcı bayrak kaldırmak sureti ile yapmış olduğu teklif ile bağlıdır. Alıcı, müzayedenin her ne sebeple olursa olsun butlanını dermeyan edemez. Bayrağın her kaldırılışının ne kadar değer artışını ifade ettiğini belirleme ve bu değeri değiştirme yetkisi Şirket e aittir. Bir kez pey ileri süren alıcı, kendisini meşru şekilde aşan bir diğer pey kabul edilene kadar peyinden sorumlu olarak kalır. 5. Satın alınan eserin bedeli peşin olarak ödenir. Satış bedelinin tamamı, 7. maddede belirtilen depolama ücretleri ve Beyaz Müzayede nin satın alınan eser(ler)le ilgili yapmış olduğu bilcümle masraflar Alıcı tarafından tamamen ödenmedikçe eser(ler) Alıcıya teslim edilmez. Eserin satış bedeli, çekiç fiyatı üzerinden önce %7 müzayede şirketi komisyonu, sonra KDV ve ödenmesi gereken diğer vergi, resim ve yasal giderler ilave edilerek bulunur. Alıcı, satış bedelinin tamamını en geç müzayede tarihinden itibaren 7 gün içinde ödemekle yükümlüdür. Bu süre zarfında eserin satış bedeli tam olarak ödenmediği takdirde, Beyaz Müzayede dilerse satış akdini herhangi bir ihtara lüzum kalmaksızın feshe ve uğradığı zararlarını (alıcı, satıcı komisyonları, depo, nakliye giderleri ve sair diğer zararlar) ticari faiz ile birlikte Alıcı dan tahsile yetkilidir. Bahse konu yetkinin belli bir süre içerisinde kullanılmamış olması bu haktan vazgeçildiği anlamında değerlendirilemez. Beyaz Müzayede, satış sonrası fatura ihtaratı yapmaksızın, her türlü alacaklarına ve zarar taleplerine müzayede tarihinden 7 gün sonrasından itibaren ticari faiz işletme hakkına sahiptir. 6. Müzayedede satın alınan eserlere ilişkin fatura, müzayede katılım sözleşmesinde ismi yer alan Alıcı adına düzenlenir. Faturanın başka bir kişi veya bir şirket adına düzenlenmesi isteniyorsa, müzayede katılım sözleşmesinde ismi yer alan Alıcı nın Beyaz Müzayede ye yazılı olarak talepte bulunması gereklidir. Beyaz Müzayede sözkonusu talebi geri çevirme hakkına sahiptir. Beyaz Müzayede Alıcı nın bu talebini kabul etse dahi eser(ler)in bedelinin Alıcı tarafından bildirilen kişi tarafından zamanında ödenmemesi durumunda, müzayede katılım sözleşmesinde ismi yer alan Alıcı, satın alınan eser(ler) in bedelinin tamamını ve 7. maddede belirtilen depolama ücretleri ve Beyaz Müzayede nin satın alınan eser(ler)le ilgili yapmış olduğu bilcümle masrafları ödemekle yükümlüdür. 7. Alıcı satın aldığı eser(ler)i Beyaz Müzayede adresinden en geç müzayedeyi takip eden 30 gün içinde her türlü masrafı kendisine ait olmak üzere teslim almak ile yükümlüdür. Zamanında teslim alınmayan eser(ler) için Alıcı, Beyaz Müzayede ye müzayededen sonraki 30. günü takiben haftalık %1+KDV depolama ücreti ödemekle yükümlüdür. Alıcı, satın aldığı eser(ler)i teslim almak için Beyaz Müzayede nin nakliye imkânlarını kullandığı takdirde, nakliyat esnasında oluşabilecek hasar ve zararlardan Beyaz Müzayede yi sorumlu tutmayacağını ve Beyaz Müzayede den herhangi bir talepte bulunmayacağını beyan ve taahhüt eder. 8. Alıcı, müzayede katılım sözleşmesinde belirtilen adresinin yasal tebligat adresi olduğunu ve belirtilen telefon, faks numaralarının ve elektronik posta adresinin hâlen kullanımda, geçerli ve güncel olduğunu beyan ve kabul eder. Beyaz Müzayede, Alıcı ya posta adresine yazılı olarak göndermek suretiyle bildirim yapabileceği gibi telefon, SMS, elektronik posta, kayıtlı telefon gibi elektronik iletişim kanallarından herhangi biri vasıtasıyla da bildirim yapabilir. Alıcı, adres, telefon, faks numaraları veya elektronik posta adresinde meydana gelecek değişiklikleri yazılı olarak Beyaz Müzayede ye bildirmediği takdirde burada belirtilen adres, numara ve elektronik posta adreslerine yapılacak bildirimlerin hukuken geçerli bir tebligatın tüm hüküm ve sonuçlarını doğuracağını kabul ve taahhüt eder. Beyaz Müzayede, verilen bilgilerdeki yanlışlık, adres değişikliği, üçüncü kişi konumundaki servis/hizmet sağlayıcılar nedeniyle oluşabilecek gecikmeler nedeniyle bildirimlerin Alıcı ya hiç ulaşmamasından ve/veya geç ulaşmasından ötürü sorumlu değildir. 9. Müzayedede satışa sunulan eserlerle ilgili olarak müzayede öncesinde rezerv fiyat bırakmak veya müzayedeye telefonla iştirak ederek pey sürmek isteyen alıcıların Beyaz Müzayede Rezerv Sözleşmesini imzalaması gerekmektedir. Alıcıların müzayedede bulunmaları tavsiye edilir. Müzayede öncesi rezerv fiyat bırakmak veya müzayedeye telefonla iştirak ederek pey sürmek Beyaz Müzayede tarafından müşteriye verilen bir hizmettir. Müzayede öncesinde rezerv fiyat bırakılarak ve/veya müzayede esnasında telefonla bildirilerek iletilen emirleri Beyaz Müzayede iyi niyet çerçevesinde ve emirlere uygun bir biçimde yürütmek için en iyi gayreti gösterir. Ancak Beyaz Müzayede bahse konu emirlerin iletimi ile ilgili olarak meydana gelebilecek ihmal veya hatadan veya telefon bağlantısının herhangi bir sebepten dolayı kurulamaması veya kesilmesinden dolayı emirlerin yerine getirilememesinden ötürü sorumluluk kabul etmez. 10. Müzayede kapsamında satışa sunulan eserlerin beyan edilen vasıflara haiz olmaması, orijin itibari ile beyana uygun olmaması, eserlerin üzerinde hukuki bir takyidat bulunması veya eserlerin hak sahibinin rızası dışında elden çıkmış olması durumunda hukuki sorumluluk eserin satışa arzını talep eden kişiye aittir. 11. Şirketimiz, müzayedede yer alan herhangi bir eseri, müzayededen geri çekmek, başka eserle birlikte satmak, birbirinden ayırmak, eserin satışını reddetmek ve dilediği takdirde müzayede kataloğundaki sıralamayı değiştirmek hakkına sahiptir. 12. Şirketimiz eser sahibinden tahmini fiyat aralığının içinde veya üstünde rezerv fiyatı kabul etme hakkına sahiptir. 13. Şirketimiz herhangi bir gerekçe göstermeksizin dilediği şahısları müzayede salonuna kabul etmeme ve/veya peylerini kabul etmeme/dikkate almama yetkisine sahiptir. 14. Müzayedeye katılan gerçek ve tüzel kişiler için 5549 sayılı kanun ve ilgili mevzuat uyarınca kimlik tespiti yapılacaktır. 15. Şirket müzayede esnasında görüntü ve ses kaydı yapmak, Alıcı ile yapılan telefon görüşmelerini kayda almak ve bu kayıtları delil olarak kullanmak hakkına sahiptir. 16. Katalogda dizgi ve baskı hataları olması halinde müzayede anındaki açıklamalar esas alınır. 17. Katalogda yayınlanan yazı ve fotoğraflar Beyaz Müzayede nin yazılı izni olmaksızın kısmen veya tümüyle yayınlanamaz/kullanılamaz. 18. Müzayede Türk Lirası üzerinden yapılır. Katalogda yer alan döviz cinsinden fiyatlar sadece bilgilendirme amaçlıdır. 19. Müzayede Katılım Sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklarda İstanbul Çağlayan Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkilidir. Fahrelnissa Zeid (Detay/Detail) Müzayede TL. üzerinden yapılacaktır. Katalogda yer alan Euro fiyatları sadece bilgilendirmek amaçlıdır. Kullanılan referans kur 5,95 TL/Euro dur.

7 CONDITIONS OF AUCTION PARTICIPATION Buyers who participate in the auctions organized by Beyaz Pazarlama ve Müzayedecilik A.Ş. (hereon Beyaz Müzayede ) accept the following conditions in advance. 1. Beyaz Pazarlama ve Müzayedecilik A.S. (shall be referred as Beyaz Müzayede or Company hereinafter) holding the auction acts as the agent of the Seller. 2. All artworks auctioned are audited by related museum officers in accordance with Code of Protection of Cultural and Natural Properties and artworks falling under the law are granted certificate. 3. Artworks are exhibited in auction catalogue and at the address declared in web page of Beyaz Müzayede ( prior to auction to be examined by bidders. In this regard it is deemed that participants reviewed and examined the artworks. Buyer cannot raise any defect/flaw objection after the purchase. All the art works are put up for sale as is. It is not obligatory to state as is next to each and every artwork. Buyer accepts that they have sufficiently examined the piece on sale, reviewed the quality and condition of it and whether or not the artwork is in compliance with the description before they made the bid, they are not entitled to examine the product after purchase and the buyer also agrees and undertakes to renounce the provisions set forth in Clause 223rd of the Code of Obligations. Information in auction catalogue are provided only for introduction purposes and do not pose any kind of undertaking. Beyaz Müzayede is not liable for the warranty of sold pieces. Buyer acknowledges this matter and undertakes that they shall not raise any claim to Beyaz Müzayede in this regard. 4. Open auction method shall be implemented. Price increases are made explicitly by rising flags. The buyer is bound with the bid they have made by raising the flag. The buyer cannot put forward the invalidity of the auction under any condition. Company is entitled to determine/change the price increase indicated by each flag. 5. Any buyer who makes a bid is responsible for their bid unless another bid that exceeds it legitimately is accepted. 5. The price of the purchased artwork shall be paid in cash. Unless full purchase payment, storing expenses stated in Article 7, all costs incurred by Beyaz Müzayede regarding the artwork are made by Buyer, artwork(s) shall not be delivered to Buyer. Sales price of artwork is determined by adding 7 % auctioner s commission, VAT and other taxes, charges and legal fees upon the final auction price. During this period if the sales price is not paid in full, Beyaz Müzayede may choose to terminate the sales contract without any prior warning and charge all its losses (seller, buyer commissions, storing, transportation costs and other losses) together with the commercial interest to Buyer. Non-execution of these rights for a specific time shall not be deemed as waiver. Beyaz Müzayede is entitled to charge commercial interest on all receivables and loss claims in 7 days after auction without any warning or reminder. 6. Invoice regarding the artwork purchased in auction is issued on behalf of the Buyer in accordance with participation agreement. Any request on invoicing on behalf of any other party must be declared to Beyaz Müzayede in written by the Buyer whose name is stated in auction participation Agreement. Beyaz Müzayede is entitled to refuse the request. Even if Beyaz Müzayede agrees the request of Buyer unless the price of artworks are not paid by the individual designated by Buyer, Buyer whose name is stated in auction agreement is liable for paying the full price of artworks, storing expenses stated in 7th Article and all costs incurred by Beyaz Müzayede regarding the piece purchased. 7. Buyer is liable for receiving the artwork they purchased from Beyaz Müzayede in latest 30 days following auction at their sole cost and expense. For pieces not received on time, Buyer is liable for paying 1 % + VAT storing price for each week starting from 30th day. Buyer agrees and undertakes that if they utilize transportation means of Beyaz Müzayede, they shall not make any claim or hold Beyaz Müzayede responsible for any damage and loss occurred during transportation. 8. The Buyer agrees and acknowledges that the address they provided in auction participating agreement is their legal correspondence address and that the stated telephone, fax numbers, electronic mail address are still in use, valid and up to date. Beyaz Müzayede may notify the Buyer in writing to their mailing address or may also notify through any electronic communication channel such as telephone, SMS, electronic mail, registered phone. Unless the Buyer informs any changes in address, telephone, fax numbers or electronic mail address in writing to Beyaz Müzayede, they agree and acknowledge all order and results of a legally valid notifications sent to the address, number and electronic mail written herein. Beyaz Müzayede is not liable for failure to delivery of notifications to Buyer and/or late delivery of them due to error in information given, address change, service providers who are third persons. 9. Buyers who wish to submit reserved price before auction or bid at auction through phone call regarding art works presented for sales at the auction should sign Beyaz Müzayede Reserve Agreement. Buyers are recommended to participate in the auction. Submitting reserve price before auction or offering bids upon participating into auction via phone call is a service provided to the customer by Beyaz Müzayede. Beyaz Müzayede shows its best efforts to carry out orders given by submitting reserve price before auction and/or notifying during auction through phone in line with goodwill and in accordance with orders. However, Beyaz Müzayede does not accept any responsibility for any negligence or mistake which may arise out of conducting the said orders or because of failure to establish phone connection for any reason or interruption of the phone call. 10. In case art works presented for sales under the auction do not have declared qualities, are not in compliance with statement in terms of their origin, in case there is any legal restriction on art works or art works are sold without consent of their right holder, legal liability is incumbent upon the person who demand the art work to be presented for sales. 11. Our Company is entitled to withdraw any work of art from the auction, to sell it with another work of art, to separate them from each other, to refuse the sales of the work and change the order in auction catalogue when they wish. 12. Our Company is entitled to accept a reserve price within the range of or exceeding estimated price from the owner of art work. 13. Our Company is entitled to refuse entry of any person they wish into the auction hall without indicating any reason and/or to ignore/not consider their bids. 14. Identification will be made for real and legal persons participating in the auction under law no: 5549 and relevant legislation. 15. The Company is authorized to record video and sound during auction, record phone calls made with Buyer and use such records as evidence. 16. In case there are press or composition mistakes in the catalogue, explanations during the Auction will be valid. 17. Any written material or picture in the catalogue cannot be published/used partially or totally without written consent of Beyaz Müzayede. 18. Auction is held over Turkish Lira. Prices in foreign currencies in the catalogue are for informative purposes only. 19. Istanbul Caglayan Courts and Execution Offices will be authorized to settle any disputes arising out of Auction Participation Agreement. The auction will be conducted on TL currency. The Euro quotes are displayed only for information purpose. The referance exchange rate used is 5,95 TL/Euro. Nejad Melih Devrim (Detay/Detail)

8 Fikret Mualla (Detay/Detail)

9 Oyumuzu kime vericez?.. 1 Haluk Özden (1956) Soyut Kompozisyon tuval üzeri akrilik imzalı, 165 x 165 cm., 2013 acrylic on canvas TL Euro Soyut Kompozisyon yılında İstanbul da doğan sanatçı Galatasaray Lisesi ni bitirdikten sonra Fransa nın Grenoble kentinde bir yıl ekonomi okudu. Ardından Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi nden 1983 yılında yüksek lisans diplomasını alarak üstün başarıyla mezun oldu. 90 lı yılların başına kadar serbest grafik çalışmaları yaptı, aynı zamanda müzikle uğraştı. Ardından tuval resmine yoğunlaştı. İlk dönem resimlerinde biraz da tekniğinin ona tanıdığı imkanlarla fotorealist ögelere ağırlık vererek fantastik ve gerçeküstücü kurgulamalara başvurdu. Ancak fizik-üstü gerçeklikleri de ön plana çıkarma eğilimiyle, bunu en iyi ifade tarzı olarak gördüğü soyut resme yöneldi. Klasik resim kökeni olmadığından kompozisyonlarında ve tekniğinde kendini tamamen özgür hisseden sanatçı estetik değerleri ön planda tutar ve yapıtlarını mükemmeliyetçi bir anlayış ve teknikle gerçekleştirir. Özden yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. Özden was born in Istanbul in Graduated from Galatasaray High School studied Economics for a year in Grenoble, France. Then, he received his MA degree from Mimar Sinan Fine Arts University, with honors. Until the 90 s he worked freelance by making music and graphics. He eventually concentrated on painting, the canvas. During his primary stage he was able to make photorealist component paintings using the technical advantages, containing surreal and fantastic construct. With his tendency to bring out the hyper-physical realist he leaned toward abstract painting. He has had no prior classical art training therefore he is completely free in his compositions and technique, keeping aesthetical values in the forfront of his work with a sense of perfection. Haluk Özden lives and works in Istanbul

10 12 Parça Kompozisyon 2004 nü Yiğit Yazıcı (1969) 12 Parça Kompozisyon tuval üzeri akrilik imzalı, 186 x 240 cm., 2004 acrylic on canvas TL Euro Bu eser, Beyaz Yayınları nın 2007 yılında yayınladığı Hayallere ayna olmak kitabının 9. sayfasında yer almaktadır. This painting is displayed on page 9 of the Mirror to Imagination book published by Beyaz Publications in yılında Bursa da doğdu de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü, Özdemir Altan Atölyesi nden mezun oldu. Menasa Art Fair, Beyrut, Lübnan, Next Artfair, Tally Beck Contemporary, Chicago/USA, ArtMRKT, Tally Beck Contemporary, San Francisco/USA, Art Asia Miami Hat Art Fruit, Miami USA, Asian Art 2010 Tally Beck Contemporary, New York, NY USA, La Table de Tee Tally Beck Contemporary, Bangkok Thailand, Scope ArtAsia Fair, Hat ArtFruit, Miami USA, Scope Art Fair, Hat ArtFruit, Basel Switzerland, Artasia Sanat Fuarı, Miami ABD de fuarlara katılmış ve Seattle Town Hall, ABD, Den Haag, Hollanda, Beyrut, Lübnan, Markus Garvey Park, New York, ABD de kişisel sergiler açmış olan sanatçı Yurtiçinde de çeşitli karma ve kişisel sergiler açmıştır. Renkliliği bir sıfat olmaktan çıkarıp, bir gerçeklik olarak karşımıza çıkaran sanatçı Soyut Dışavurumcu tarzın öne çıktığı tuval çalışmalarının yanı sıra fonksiyonel sanat eserleri de yapmaktadır. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. Yiğit Yazıcı (1969) Nü tuval üzeri akrilik imzalı, 200 x 200 cm., 2010 acrylic on canvas TL Euro Yiğit Yazıcı, born in Bursa in 1969, graduated from Özdemir Altan Studio in Mimar Sinan Fine Arts University Faculty of Fine Arts. He held solo exhibitions in Miami, Seattle Town Hall, Den Haag, Hollanda, Beirut, Lebanon, Markus Garvey Park, New York, and participated in numerous group exhibitions in Turkey and abroad. Yazıcı has also participated in; Menasa art Fair, Beirut, Lebanon, Next Artfair, Tally Beck Contemporary, Chicago/USA, ArtMRKT, San Francisco/USA, Art Asia, Hat Art Fruit, Miami/ USA, Asian Art 2010, New York, N.Y/ USA, La Table de Tee, Bangkok Thailand, Scope Art Fair, Basel Switzerland. Color to him is more real then a description where he displays it as Abstract Expressionist style, and creates functional artworks. Yiğit Yazıcı works and lives in Istanbul

11 CIrcus III WaITIng for a Phone Call Murat Işık (1967) Circus III tuval üzeri yağlıboya imzalı, 150 x 150 cm. oil on canvas TL Euro 5 Hakan Onur (1965) Waiting for a Phone Call tuval üzeri karışık teknik imzalı, 129 x 162 cm., 1989 mixed media on canvas TL Euro 1967 yılında İstanbul da doğdu. Marmara Üniversitesi Grafik Bölümü nden mezun oldu yılında Günümüz Sanatçıları sergisinde aldığı birincilik ödülü sonrasında eserleri ilk olarak Rene Block küratörlüğündeki 4. İstanbul Bienali nde sergilendi. Fransız Art Press dergisine göre eserleri Politik Pop Art olarak sınıflandırılabilir. Ulusal ve uluslararası karma sergilerde eserleri sergilenmektedir. Sanatçı yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. Işık was born in Istanbul in He graduated from Marmara University Graphics department. Işık received first prize award in 1995, in the exhibition for Modern-Day Painters. His works were exhibited during the 4th. Istanbul Biennial curated by Rene Block. According to the French Art Press magazine his paintings were categorized as Political Pop Art. Işık s works are exhibited in national and international mixed exhibitions. The artist works and lives in Istanbul yılında İstanbul da doğdu. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü nde öğrenim gördü ve yine aynı bölümde yüksek lisansını tamamladı. Tuval üzerine karışık teknikle oluşturduğu resimlerinde, kavramsal temalar üzerinde durmakta, eleştirel gerçekçi bir sanat anlayışını benimsemektedir. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. Onur was born in Istanbul in He graduated from the Painting Department of Fine Arts Faculty of Marmara University and earned masters degree from the same department. His paintings are created with mixed techniques on canvas; he bases his works on conceptual themes and embraces critical realist point of view. He lives and works in Istanbul

12 Aile 2006 ÇIKMAZ SOKAK 2006 Alp Tamer Ulukılıç (1957) Aile tuval üzeri yağlıboya imzalı, 140 x 160 cm., 2006 oil on canvas TL Euro 1957 de Bitlis de doğan sanatçı yılları arasında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Devrim Erbil Atölyesi nde sanat eğitimi aldı. Eserleri toplum yaşamımızın ayırıcı özelliklerini, geleneksel kültürle çağdaş kültürün çatışmasından kaynaklanan sorunları, insan varlığımızın boyutlarını, anlatımcı bir resim tekniğinin gerekleri doğrultusunda ele aldığı renkçi-figüratif bir anlayışı yansıtır. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. Ulukılıç was born in Bitlis in The artist studied in Devrim Erbil Atelier of Istanbul State Academy of Fine Arts (currently known as Mimar Sinan Fine Arts University). His works reflect the distinctive features of the society, the problems rising from the coflict between traditional and contemporary culture, the dimensions of human beings, the colorist-figurative understanding of the descriptive painting technique. He lives and works in Istanbul. Tunca Subaşı (1982) Çıkmaz Sokak tuval üzeri karışık teknik imzalı, 140 x 200 cm., 2006 mixed media on canvas TL Euro 1982 yılında İzmir de doğdu yılları arasında Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Grafik Bölümü nde öğrenim gördü da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü nden mezun oldu. Sanatçının dilini genişletirken yararlandığı materyaller daha çok çeşitli propoganda yöntemleri için kullanılan afiş, poster gibi matbu nesneler ve bilinçli olarak eskitilmiş objelerdir. Resimlerinde tuval yüzeyinin dışına çıkarak tarihsel dönüşümleri inceleyen Tunca Subaşı, grafik etkisini taşıyan sloganlaşabilecek görsel imgeleri stencil ve airbursh tekniği ile yeniden üretmektedir. Sanatçının kurmuş olduğu dilin kalıntıları bütüncül bir olayı öyküleyebildiği kadar, her iş kendi başına bir olayın öğesi olarak okunabilir. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. Tunca Subaşı, born in İzmir in 1982, studied between at the Graphics Department of the Fine Arts Faculty of Dokuz Eylül University and graduated in 2010 from the Painting Department of the Faculty of Fine Arts of Mimar Sinan University. The raw materials used by the artist are deliberately aged billboards, posters and similar printed matter generally used for publicity. Tunca Subaşı, examines historical mutations, going beyond the canvass surface and using stencil and airbrush techniques to create visual images with a graphical impact. The residue of the language conceived by the artist can represent the interpretation of a holistic event as well as its individual components. The artist lives and works in İstanbul

13 kuyu yılında İstanbul da doğdu yılında Londra, Central Saint Martins Sanat Üniversitesi, Grafik Sanatlar ve Tasarım Bölümü nden mezun oldu da oluşan Tershane projesinin iki yaratıcısından biri olan sanatçı 2009 yılında St-art ta (14. Avrupa Çağdaş Sanat Fuarı, Strasbourg, Fransa), 2012 yılında VIP Art Fair, Art Dubai ve SCOPE Basel fuarlarında yer aldı. Felsefe, mitoloji ve dinlerden esinlenerek oluşturduğu sembollerini günlük hayatın imgeleri ile birleştiren Sena, kadın olmayı kendi inançları çerçevesinde incelemekte, gündelik yaşantının tecrübelerinden esinlenerek oluşturduğu karakterlerinde alışılmış kuralları bozmaktadır. Toplumsal gelenek ve görenekler karşısında ağırlıklı olarak kadınların yaşadığı güçsüzlük ve çaresizliği ele alırken, simgesel anlatımlarını yapıtlarındaki detaylarda gizlemektedir. Kendine has düşünce tarzını resim, heykel, gravür gibi farklı disiplinlerle ifade eden sanatçı, eleştirel ve gerçekçi yaklaşımı ile toplumları doğru bildiklerini sorgulamaya, kendi gerçeklerinden sıyrılıp evrensel gerçekleri aramaya itmektedir. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. Sena (1982) Kuyu kağıt üzeri karışık teknik imzalı, 150 x 120 cm., 2014 mixed media on paper TL Euro Sena was born in İstanbul in Graduated from London Central Saint Martins Art School, Graphic Arts and Design Department. Sena questions the issue of being a woman by making use of her observances and her own experiences, combining modern daily images through the use of symbols rooted in philosophy, mythology and religions. Sena turns her focuses on the prevalence of religious practices and the persistence of traditional cultural patterns while covering the symbolic expressions in the details of her works. Women become symbols of power through their maternal abundance and fertility; they even become heroes. Sena challenges traditional stereotypes of women and presents a critical and realistic approach, a path which leads the audience to search for universal truths stripping away their own rigid ideas & practices and hence seeks to promote dialog and discussion. Her Works have been on display internationally. She lives and Works in İstanbul Sayat Uşaklıgil (1975) Lobby Card tuval üzeri yağlıboya imzalı, 180 x 180 cm., 2011 oil on canvas TL Euro Lobby Card yılında İstanbul da doğdu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü nü bitirdi yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü nde yüksek lisans eğitimini tamamladı. Sanatçı, en ucuzundan en ihtişamlısına kadar tüm sinema eserlerine, el üstünde tutulmanın itibarını fırça darbeleriyle ifade etmektedir. Eserlerinde, dijital kopyacılık, tekrar ve bolluk içinde kimliklerini yitirme noktasına sürüklenen sinema efsaneleri, yağlıboyanın meşakkati ile tuval üzerinde dimdik ayağa kaldırılmaktadır. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. Sayat Uşaklıgil, born in Istanbul in 1975, graduated from Mimar Sinan Fine Arts University, Faculty of Fine Arts Painting Department and received his master s degree from the Social Sciences Institute of the same university in With a few brushstrokes, he manages to bestow splendor to all kinds of movies from the simplest to the most magnificent ones. The cinematographic legends, which are on the verge of losing their identity through digital copying and repetition, recover their glory through his oil paint brush strokes on canvas. The artist works and lives in Istanbul.

14 Amorf Göstergeler VI 1987 BAR Adem Genç (1944) Amorf Göstergeler VI tuval üzeri yağlıboya imzalı, 140 x 170 cm., 1987 oil on canvas TL Euro 11 Ali Atmaca (1947) Bar tuval üzeri yağlıboya imzalı, 110 x 200 cm., 2003 oil on canvas TL Euro 1944 yılında Rize de doğdu de Gazi Eğitim Enstitüsü Resim İş Bölümü nü bitirdi da Almanya ve İngiltere ye giderek incelemelerde bulundu yılları arasında Saint-Martin s School of Art ta yüksek lisans yaptı. İlk sergisini 1972 de Londra da açan sanatçı yıllarında Samsun Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü nde öğretim görevlisi olarak çalıştı te Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi nde yüksek lisans ve doktora çalışmalarını tamamladı de doçent, 1994 te de profesör oldu. Çeşitli ödüller ve mansiyonlar kazanmış olan sanatçının resimleri büyük geometrik biçimler içeren soyut kompozisyonlardan oluşmaktadır. İstanbul Beykent Üniversitesi nde öğretim üyesi olarak görev yapan sanatçı yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. Genç was born in Rize in Graduated from the Fine Arts Department of Gazi Institute of Education. In 1966, he went to Germany and England to continue his work there. During he earned his MA degree from Saint-Martin s School of Art. He had his first exihibiton in 1972 in London. He worked as a research assistant in the Fine Arts Department of Samsun Institute of Education during From 1980 to 1983, he completed his Ph.D in the Fine Arts Faculty of Ege University. He became an associate professor in 1988 and professor in His artworks received various awards and merits. His paintings are abstract compositions that contain sizable geometric shapes. Adem Genç is a faculty member of Beykent University in Istanbul yılında Kahramanmaraş ta doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi nde (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) üç yıl sanat eğitimi aldı. Akrilik tuvallerinde, renkçi bir sanat anlayışı temelinde, figürü soyutçu biçim oluşumlarıyla dengeleyen bir eğilim ağır basar. Resimleri, yaratıcının düş ve düşünce dünyasından süzülüp sadeleşerek ve basitleşerek izleyeni yeni ve farklı bir dünyanın keşfine çağırır. Değişebilen, devingen ve kendiliğinden oluşlarıyla Atmaca nın resimleri insana ve yaşama ait izler taşır. Yaşamını ve çalışmalarını Bodrum da sürdürmektedir. Atmaca was born in Kahramanmaras in He studied art for three years in the Painting Department of Istanbul State Academy of Fine Arts (currently known as Mimar Sinan University Faculty of Fine Arts). His work on acrylic canvas, are based on a colorist art comprehension, and have a tendency that balance the figure with abstract form. His paintings invite the art spectator to explore a new and different world by filtering, purifying and simplifying the creator s world of ideas. Atmaca s works have the traces of life and human beings with their changeability, dynamism and spontaneousness. He lives and works in Bodrum

15 kumsalda 1985 SOYUT Kompozisyon 1980 Tomur Atagök (1939) Kumsalda tuval üzeri karışık teknik imzalı, 130 x 225 cm, 1985 mixed media on canvas TL Euro 1939 yılında İstanbul da doğdu. Sanat öğrenimini ABD de Oklahoma Devlet Üniversitesi, California Sanat Koleji ve Berkeley Üniversitesi nde tamamladı yılında İstanbul a dönerek bir süre ortaöğretim kurumlarında öğretmenlik yaptı arasında ise Mimar Sinan Üniversitesi-Resim Heykel Müzesi-Müdür Yardımcılığı görevini üstlendi. Sanat ortamına birçok açıdan öncülük eden sanatçı, aynı zamanda Türkiye deki ilk ve tek Müzecilik eğitim programının kurucusudur. Bir bölümünü tuval bir bölümünü metal üzerine uyguladığı çalışmalarında, görsel etkiyi, yüzeyin renk ve biçim parçalanmaları içinde ton farkına dayalı, soyut bir estetiğin sınırlarını zorlayıcı bir doğrultuda değerlendirmektedir. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. 12 Born in Istanbul in She completed her art education at the State University of Oklahoma, California Art College, and University of California, Berkeley. She returned to Istanbul in 1973, and thought art in middle schools. During , she was the assistant manager at the Art and Sculpture Museum of the Mimar Sinan University Her research was published on art and museum administration abroad as well as in Turkey. She is the founder of the first and the only education program on museum administration in Turkey. She applies her art both on canvas and on metal. In her works, she assesses the visual effect in the direction of the disintegration of color and form within the surface, based on differentiation of tones, challenging the limits of abstract aestheticism. She lives and works in Istanbul yılında Ankara da doğdu yılları arasında Viyana Güzel Sanatlar Akademisi nde Prof. Anton Lehmden ile çalıştı de Hausner in atölyesine geçti ve 1983 te diplomasını aldı de Viyana Güzel Sanatlar Akademisi Altın Figür Ödülü nü aldı. Resimlerinde keten ve tuval zemini üzerinde yer yer leke, trükaj ve kaligrafi öğelerinin, görsel ve soyut bir bütünlük içinde yorumlandığı spontan ve kavramsal anlayışı temel almaktadır. Eserleri Solomon Guggenheim Museum, Viyana Birleşmiş Milletler Merkezi, İstanbul Modern gibi müzelerde, yerli ve yabancı önemli koleksiyonlarda yer almaktadır yılında Berlin de vefat etmiştir. Gün was born in Ankara in He worked with Prof. Anton Lehmden in Fine Arts Academy of Vienna between In 1982, he moved to the studio of Hausner and received his diploma. He was granted with the Gold Figure Award of Fine Arts Academy of Vienna in Gün s artworks is based on spontaneous and conceptual approach, in which the stains, tricking elements and calligraphic items are interpreted within the framework of visual and abstractive integrity on linen and canvas. His paintings are held by many museums including Solomon Guggenheim Museum, United Nations Center in Vienna, Istanbul Modern Museum as well as in many important local and foreign collections. He passed away in Berlin in Mehmet Gün ( ) Soyut Kompozisyon tuval üzeri yağlıboya imzalı, 155 x 193 cm., 1980 oil on canvas TL Euro Fotoğraf: Yahşi Baraz

16 SOYUT Kompozisyon 2008 Soyut Kompozisyon Mehmet Gün ( ) Soyut Kompozisyon tuval üzeri yağlıboya imzalı, 115 x 170 cm., 2008 oil on canvas TL Euro Bu eserin benzeri, MAC Art Gallery nin 2007 yılında yayınlamış olduğu Mithat Şen kitabının 28. sayfasında yer almaktadır. A similar painting is displayed on page 28 of the Mithat Şen book published by MAC Art Gallery in Mithat Şen (1957) Soyut Kompozisyon karışık teknik imzalı, Ø: 123 cm., 2006 mixed media TL Euro 1957 yılında İstanbul da doğdu. Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu (şimdiki adıyla Marmara Üniversitesi) Resim Bölümü nü bitiren sanatçı ilk kişisel sergisini 1982 de İstanbul da düzenlemiştir Venedik Bienali nde Türkiye yi temsil etmiştir. Soyut organik biçim şemaları üzerinde, gerçeklilikle gerçekdışı olanın ilişkilerini kendine özgü bir teknik düzeyde yansıtmakta, insan bedeninin yapısından kaynaklanan bir bütünlüğü, görsel organizmanın da yapısal karakteri olarak değerlendirmektedir. Son dönem yapıtlarında tamamen soyut kompozisyonlar ve farklı malzeme kullanımları ağırlık kazanmıştır. İstanbul da yaşamakta ve çalışmaktadır. Şen was born in Istanbul in He graduated from the Painting Department Istanbul Academy of Fine Arts of Marmara University, and had his first solo exhibition in Istanbul in He represented Turkey in Venice Biennial in He uses abstract organic structural forms to reflects the relationship between reality and imagination in a unique technical level. He evaluates the integrity of human body, as a structural character of a visual organism. In his recent works of abstract compositions he uses a variety of different materials. Mithat Şen lives and works in Istanbul

17 soyut Kompozisyon 2005 Otoportre Bu eser, Bilim Sanat Galerisi nin 2002 yılında yayınladığı Bubi kitabının sayfalarında yer almaktadır. This painting is displayed on pages Bubi book published by Bilim Sanat Galerisi in Bubi (1956) Otoportre tuval üzeri akrilik 150 x 200 cm., 1980 acrylic on canvas TL Euro 16 Mehmet Gün ( ) Soyut Kompozisyon tuval üzeri yağlıboya imzalı, 190 x 170 cm., 2005 oil on canvas TL Euro 1956 yılında İstanbul da doğdu. İstanbul Üniversitesi nde psikoloji ve antropoloji öğrenimi gördü. Sanat çalışmalarında otodidakt olan sanatçının geçmiş dönem eserleri geometrik kompozisyonlardan tuval üzeri tekstil çeşitlemelerine kadar uzanan kavramlar sergilemektedir. Sanat tarihçisi ve eleştirmeni Yalçın Sadak tarafından 18 ayrı dönemi belirlenen sanatçının eserleri Sotheby s ve Christie s de satılmış olup yurtdışı ve yurtiçi birçok önemli koleksiyonda da yer almaktadır. Çalışmalarında, boyanmış bez kordonları, yatay ve dikey kafes biçimleri örgüsel bir kompozisyon düzeni içinde bir araya getirir. Eserleri, geleneksel tuval resmi karşısında, teknik ve estetik bir uygulama olarak yeni özgün bir seçenek oluşturmaktadır. İstanbul da yaşamakta ve çalışmaktadır. Bubi was born in Istanbul in He studied psychology and anthropology in Istanbul University. Being an auto-didactic in his art, artist s early works present the concepts from geometrical compositions to textile variation on canvas. His works were designated as 18 periods by art historian and critic Yalçın Sadak. Bubi s art pieces were sold on Sotheby s and Christie s and also included in many collections in both Turkey and abroad. In his works, he combines painted fabric cordons in vertical and horizontal cage shapes and plaited compositions. His works are considered as new and authentic when compared to the traditional canvas paintings. He lives and works in Istanbul

18 arılar Temur Köran (1960) Arılar tuval üzeri yağlıboya imzalı, 130 x 150 cm., oil on canvas TL Euro 1960 yılında Siverek de doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Resim Bölümü, Devrim Erbil Atölyesi nde öğrenim gördü. Aynı üniversitede Sanatta Yeterlilik programını tamamladı. İçe dönük bir gözlemle, psikolojik boyutlu bir resim anlayışını benimsemekte ve bu yönde çalışmalar yapmaktadır. Mekân-zaman ilişkisini, kendine özgü anlatımlarla harmanlayan sanatçının resminde, çevresinden pek çok olay, durum ve nesne model haline geliyor. Figür ve renk buluşmalarını farklı kompozisyon kuruluşları içinde yeniden değerlendiren sanatçı, kendi dünyasıyla beslediği anlatımlarına izleyiciyi de dahil ediyor. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. 18 Köran was born in Siverek in He graduated from the Devrim Erbil Studio of the Fine Arts Academy in İstanbul (currently known as Mimar Sinan Fine Arts University). He completed proficiency in art at the same university. Based on an introverted observation, his works have an element of psychological dimension. He blends the place-time relation with his own expression style where happenings, objects and articles from his environment become his models in the paintings. The artist incorporates the viewer to his works by reevaluating the figure and color unification with establishing different compositions. He currently lives and works in Istanbul. Yavuz Tanyeli (1950) You Can't Always Get What You Want tuval üzeri yağlıboya imzalı, 174 x 143 cm., 2007 oil on canvas TL Euro 1950 yılında Trabzon da doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Uygulamalı Endüstri Sanatları Yüksek Okulu ndan mezun oldu. Geniş fırça tuşlarına ve anlatımcı estetiğe dayanan resimlerinde ve fiber malzeme ile oluşturduğu heykel canavarları nda, Doğu ve Batı kültürlerinin görsel dünyaya açtığı zengin yelpazeden, primitif sanatlardan, Siyah Kalem resimlerinden esinlenir. Sanatın insanlar arasındaki iletişim olanağını, anlatımcı üslubun keskin ve etkili form anlayışını değerlendirerek kullanır. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul ve Bodrum daki atölyesinde sürdürmektedir. Tanyeli was born in Trabzon in He graduated from the Applied Istanbul State Academy of Fine Arts (currently known as Mimar Sinan Fine Arts University). Tanyeli s paintings with wide brush strokes and expressionist aesthetic, and his monster sculptures made of fiber are both inspired by the rich perspective spectrum of the eastern and western cultures, primitive arts and charcoal paintings. He uses the communication nature of art among people by utilizing the sharp and effective form definition of expressionist style. He works in his studio in Istanbul and Bodrum you can't always get what you want 2007

19 Portre 2011 Adsız Osman Kerkütlü (1981) Portre tuval üzeri yağlıboya 130 x 160 cm., 2011 oil on canvas TL Euro 21 Serkan Adın (1977) Adsız tuval üzeri yağlıboya 125 x 195 cm., 2008 oil on canvas TL Euro 1981 yılında Kilis de doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü nden mezun oldu. Aynı kurumda yüksek lisans öğrenimine devam etmektedir. Kerkütlü, eserlerinde konu edindiği ve kendi yaşamından seçtiği kişileri, geçmişine ve geleceğine dair önemli sorulara yanıt verebilecek anahtarlar olarak değerlendiriyor. Hatta bir adım daha ileri giderek, kendi durduğu noktayı ve bu kariyerin şifrelerini de sergisinde sorguluyor. Mekanlardan, sembollerden, nesnelerden tamamen arınmış portreler güç ve ego gibi kavramları, kimi zaman eleştirerek kimi zaman dışarıda bırakarak karşımıza çıkarıyor. Klasik resmi, dijital dünyanın efektleriyle harmanlayan sanatçı yaşamını ve çalışmalarını İzmir de sürdürmektedir yılında İzmir de doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü nden mezun oldu. Romanya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Brezilya, Macaristan, İngiltere, Kanada, Japonya, İspanya, İsveç, Kore ve Finlandiya da sergi, bienal ve trienallere katıldı. Yüksek baskıresim teknikleriyle oluşturduğu çalışmalarında, fotoğrafik görüntüye dijital tasarım süreciyle ilişkili bir müdahale yaparak, özgün biçim dili yaratmaktadır. Genelde kadın figürü merkezli ve cinselliği çağrıştıran bir anlatımın öne çıktığı bu yapıtlar, çağdaş resim ve baskıresim alanındaki açılımlara denk düşen yeni ve deneysel bir niteliği de bünyelerinde barındırmaktadır. Yaşamını ve çalışmalarını İzmir de sürdürmektedir. Kerkütlü was born in Kilis in He completed his undergraduate degree in the Painting Department of Dokuz Eylül University Faculty of Fine Arts and continues his graduate studies. Kerkütlü picks people from his real life as subjects and portray them as a key to past and future able to bring answers to the important questions. He takes this a note further and questions his existence his stand and decipheres the codes to his carreer in front of the viewers. His portriats are completely void of space, symbol, and elements and he sometimes criticizes or leaves out power and ego completely. He uses classical pictures and blend it with digital effects. He lives and works in İzmir. Adın was born in İzmir in He graduated from the Dokuz Eylul University, Faculty of Fine Arts. He participated in shows, biennials, triennials in Romania, Bulgaria, Poland, Czech Republic, Brazil, Sweden, Hungary, Canada, UK, Japan, Spain, Korea, Finland. His works developed with high printing techniques, has an original language with photographic images intervened by related digital design. Generally, female figure is at the center of his work, and he has an expression that reminds sexuality. His work can be considered as contemporary painting, and prints which contain new and experimental elements. He currently lives and works in İzmir

20 welcome to the rabbıt hole yılında İstanbul da doğdu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü nde öğrenim gördü. Aynı üniversitede grafik ve resim yüksek lisans programını tamamladı. Resimlerinde insanlığın içinde bulunduğu zor zamanları konu olarak işleyen sanatçı tuval üzerine yerleştirdiği birbiriyle ilgisiz gibi görünen figürlerinin ardında gerilimli anları, dünyasal meseleleri ele almaktadır. Gülfidan ın resimlerinde figürler çoğu kez sakat duruşları ile zamanı ve mekanı belirsiz bir dünyaya ait gibidirler. Resimlerini oluşturan formlar birşeyi işaret etmek ve birbirinden bağımsız elemanlar olmak yerine hepsi bir başka ortak amaç için bir arada bulunmaktadırlar. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. 22 Onur Gülfidan (1974) Welcome To The Rabbit Hole tuval üzeri akrilik imzalı, 140 x 185 cm., 2016 acrylic on canvas TL Euro Onur Gülfidan, born in Istanbul in 1974, studied at the Mimar Sinan Fine Arts University where he completed his master s degree in graphic design and painting. The artist, who depicts mankind s currently prevailing hard times, uses unrelated figures on canvas to represent stressful moments and global problems. Gülfidan s figures, mainly depicted in crippled positions, seem to belong to a universe of undefined time or space. The composing shapes of his paintings are used to serve together a common goal rather than representing independent figures pointing at something. He lives and works in ıstanbul Yeşim Akdeniz Graf (1978) Latent No:2 tuval üzeri yağlıboya imzalı, 200 x 230 cm., 2013 oil on canvas TL Euro Latent No: yılında İzmir de doğdu yılında Düsseldorf Sanat Akademisi nden mezun oldu. Lisansüstü eğitimini yılları arasında Amsterdam da tamamladı yılndan sonra Düsseldorf, Amsterdam, İstanbul, Londra ve Zürich te kişisel sergiler açtı, çeşitli karma sergilere katıldı. Sanatçı gündelik hayatta yer alan sembol ve görüntülerden etkilenmekte olup amacı yeni sembol, görüntü ve anlamlar yaratmaktır. Çok farklı kaynaklardan esinlenmektedir; bunlar arasında çeşitli işaretler, beş köşeli yıldız, tasarım mobilyaları, fabrika binaları ve Pier Paolo Pasolini filmleri de yer almaktadır. Sanatçı nın kağıt üzerine büyük ebatlı resimleri bulunmakta olup sanatında sistemli bir şekilde hikayeler yer alıp, bu şekilde belirsiz bir açıklıkla, gizem yanyana verilmektedir yılında, Bonner Kuntsverein ın Peter Mertes bursunu kazanmıştır. Yaşamını ve sanatını Düsseldorf ta ve İstanbul da sürdürmektedir. Akdeniz was born in 1978 in Izmir. She graduated from the Artacademy Düsseldorf in During , she completed de Ateliers post graduation program Amsterdam. After she has been praised as one of the great painter discoveries in 2003, numerous solo and group exhibitions in Düsseldorf, Amsterdam, Istanbul, London and Zurich followed. The symbols and images that surround us every day are a source of inspiration for Yesim Akdeniz Graf. Her main concern is to create new image combinations and meanings. She draws from a wide range of sources: the anagram, the five-pointed star, modernist architecture, design furniture, factory landscapes and images from the films of Pier Paolo Pasolini. Akdeniz Graf has large-sized works on paper which schematize and codify concrete narratives and therefore offer an ambiguity of openness and mysteriousness. In 2006 she was awarded the Peter Mertes scholarship by the Bonner Kunstverein. She lives and works in Düsseldorf and Istanbul.

21 çiçekli Kompozisyon yılında Ankara da doğdu. Galatasaray Lisesi ndeki öğreniminin ardından Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Hüsamettin Koçan Atölyesi nde sanat öğrenimi gördü. Kısa bir süre Salzburg Akademisi nde çalıştıktan sonra, yüksek lisansını Marmara Üniversitesi nde tamamladı. Tekrarlı motiflerin kavramsal içeriklere dönüştürüldüğü resimlerinde, psikolojik kökenli mesajlar, görsel iletişimin kuralları düzeyinde işlenir. Resimlerinde, insanın iç dünyasındaki hallerini alıştığımız ama pek sık karşılaşmadığımız imgelerle dile getirmektedir. Tanıdık sanat nesnelerine aykırı, genellikle çeşitli formların ya da motiflerin tekrar edilmesiyle ortaya çıkan üç boyutlu işleri de bulunmaktadır. Paris Fondation Cartier koleksiyonunda işleri bulunan ve Paris, Köln, Londra, Düsseldorf, New York gibi merkezlerde sergilere katılan sanatçı yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. 24 Elvan Alpay (1968) Çiçekli Kompozisyon tuval üzeri karışık teknik imzalı, 140 x 120 cm., 2015 mixed media on canvas TL Euro 25 Evren Tekinoktay (1972) Black Egg ahşap üzeri kolaj ve karışık teknik imzalı, 152 x 160 cm., 2009 collage and mixed media on wood TL Euro Black Egg yılında Kopenhan da doğdu arasında Gerrit Rietveld Academy, College of Art and Design, Amsterdam/Danimarka da, yıllarında Jan van Eyck Academy, Postgraduate Center for Fine Art, Tasarım Bölümü nde, Maastricht/Hollanda, yılları arasında The Royal Danish Art Academy, Kopenhag/Danimarka da, Professor Claus Cartensen in öğrencisi olarak öğrenim gördü. Yaşamın karmaşıklığını ve insanın samimiliğini yapıtlarında yansıtan sanatçı, farklı teknikleri sıklıkla aynı ebattaki yüzeye çalışmaktadır. Bilinçaltının tortusundaki tüm form ve renkleri, kendi kültüründe iz bırakmış bir ebru sanatçısı gibi, kâğıdında sabırla bekleten ve yansıtan sanatçının eserlerinde, teori, sanat ve tasarımın bileşkeleri görülür. Tekinoktay ın görsel tanıları, kompozit karşılıklarını renklerin coşkun renk seviyelerinde bulur. İngiltere, Almanya, Danimarka ve Hollanda da kişisel sergiler gerçekleştirmiş olan sanatçı yaşamını ve çalışmalarını Kopenhag/Danimarka da sürdürmektedir. Elvan Alpay was born in Ankara in 1968 graduated from Lycee de Galatasaray. She then entered Marmara University Painting Department and participated in Hüsamettin Koçan s workshop. Alpay worked at the Salzburg Academy have she later returned to Marmara University and completed her Master s degree. Her paintings where repetitive motifs that are transformed into conceptual content which, convey psychological messages reflecting the rules of visual communication. Her works depict the inner world of mankind with unusual symbols. She has three dimensional works, contrasting with familiar art objects and various forms recurring motifs. Her works are exhibited at the Fondation Cartier in Paris as well as in various international art centers in Paris, Cologne, London, Düsseldorf and New York. She lives and works in Istanbul. Tekinoktay born Cophenagen Tekinoktay was educated in Gerrit Rietveld Academy in the College of Art and Design in Amsterdam, Holland in She continued her education in Jan Van Eyck Academy in the Postgraduate Center for Fine Art in Design and Theory in Maastricht, Holland. In she studien in the Royal Danish Art Academy under Professor Claus Cartensen in Copenhagen, Denmark. Tekinoktay depicts life s complexities and human relationships through the use of a range of techniques on a single canvas. With the wide use of techniques and colours that Tekinoktay draws from her own experiences and foundations, she is able to create art as a visual representation of her culture. Tekinoktay has had personal exhibitions in England, Germany, Denmark, and Holland. She currently lives and works in Copenhagen, Denmark

22 İsimsiz yılında Eğridir de doğan Kemal Önsoy, 1980 yılında İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu (şimdiki adıyla Marmara Üniversitesi) Resim Bölümü, Ergin İnan Atölyesi nden mezun oldu yılları arasında çalışmalarını New York ta sürdürdü. Önsoy ilk sergisini İstanbul da 1979 da gerçekleştirdi, daha sonra İtalya ve Brezilya da olmak üzere çok çeşitli sergilerde yer aldı; 1990 yılı Venedik Bienali, 1995 yılı 4. İstanbul Bienali ve 2001 yılı 7. İstanbul Bienali ve 2002 São Paolo Bienali nde eserleri yer aldı. Önsoy, çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. Kemal Önsoy (1954) Önsoy was born in Egridir in He graduated from the Ergin İnan Studio in the Painting Department of State Applied Fine Arts Academy of Istanbul (currently known as Marmara University) in He worked in New York from 1990 to Önsoy had his first exhibition in Istanbul in 1979 and since then has regularly presented his works not only in Turkey but also in Italy and Brazil. He showed his work at the Venice Biennial in 1990, 4th Istanbul Biennial in 1995, 7th Istanbul Biennial in 2001 and São Paolo Biennial in Önsoy currently lives and works in Istanbul. Kemal Önsoy, uzun süre, katmanlarla ilgilendi. Toplumların, kümelerin, yaşam koşulları sonucunda bıraktıkları izlere yöneldi. Yerleşmelerdeki döküntüler, sürekli yapılanmalar ve yıkımlarla birbiri üzerine yığınlaşan kültürel kodların peşine düştü. Bu takip bir bakıma sanat tarihinin izini sürmek biçiminde de anlaşılabilir. Böylelikle biz, katmanların üst üsteliğini kavrıyor, zaman içinde dolanabiliyorduk. Zaman olgusunun içerdiği ardışıklık, süre ve zamandaşlık kavramları ana sorunsalları gibi görünüyordu. Resimlerinde, katmanları birbirinden ayırt edebilecek işaretler bırakıyordu. Sonuç olarak, yaşanmış ve bitmişin anılarını, el izlerini hâlâ yaşamlı kılan, duvarlara yönelik bir ilgiydi onunki. Taa tarih öncesi çağlara, mağara resimlerine uzanıyordu. Önsoy, prehistoryadan günümüze katmanlaşan kültürel geçmişin nasıl duyumsanabileceğine ilişkin resimler boyadı. O nun resimleri, sanatsal arkeoloji için oluşturulmuş en üst katman değerindeydi. (...) Kemal Önsoy, maddenin makroskobik özelliklerini belirleyen devinimlerini, bileşenlerini, değişimlerini, gözle görülemeyen karmaşık içyapıyı; atomik olanı sorgulayarak katmanlaşmayı geleceğe doğru sürdürüyor. Zeynep Yasa Yaman For a long period of time, Kemal Önsoy concentrated on the layers in society. He emphasized the traces left due to the living conditions of the communities and societies. He followed the cultural codes that have intensified layer by layer on top of each other due to continuous reconstructions, and demolitions, and on debris of settlements. This pursuit can be regarded in a way as trailing the art history. This way, we can assess the fact that the layers are built on each other, and they stroll in time. He identified the major problems as concurrency, duration and consequency embedded in the perception of time. He left traces in his paintings that can differentiate the layers from each other. Consequently, his interest was on the traces left on the walls by the memories of the lived and finalized that in a way made these fingerprints still existent. This interest went way back to prehistoric times, early drawings on the walls of the caves. Önsoy, painted about how to sense the layered cultural history dating back from the prehistoric times to the present day. His paintings can be regarded as the highest layer in the artistic archeology Kemal Önsoy continues to carry the layers into future by questioning the atomic, the unseen to the naked eye; that is the actions, combinations and changes within atom that define the macroscopic properties. Zeynep Yasa Yaman 26 Kemal Önsoy (1954) İsimsiz tuval üzeri akrilik imzalı, 145 x 117 cm., 2002 acrylic on canvas TL Euro Özel Koleksiyon Private Collection

23 İsimsiz 2000 İsimsiz Kemal Önsoy (1954) İsimsiz tuval üzeri akrilik imzalı, 110 x 83 cm., 2000 acrylic on canvas TL Euro Özel Koleksiyon Private Collection 28 Kemal Önsoy (1954) İsimsiz tuval üzeri akrilik imzalı, 159,5 x 124,5 cm., 1999 acrylic on canvas TL Euro Özel Koleksiyon Private Collection 44 45

24 Soyut Kompozisyon yılında İstanbul da doğdu de Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü nde sanat eğitimi gördü de Kingston Üniversitesi nde Sanat ve Tasarım Bölümü nde öğrenim gördü, de Brighton Üniversitesi, İlüstrasyon Bölümü nü bitirdi. Tuval üzerinde değişik tekstürler yaratmak suretiyle soyut kompozisyonlar oluşturmaktadır. Eserlerinde, tuval üzerine yedirilen, Ebru Uygun (1974) Soyut Kompozisyon tuval üzeri karışık teknik imzalı, 200 x 200 cm., 2010 mixed media on canvas akıtılan ve kendi nitelikleri doğrultusunda bezin dokusuna yayılan malzemeyle yaratılan sisli-puslu bir görsellik görülmekte ve fırça darbeleri belli belirsiz hissedilmektedir. Resimlerinde malzeme ve tekniğin tuvalin bütününde nasıl bir imgelem yarattığını anlamaya çalışmakta olan sanatçının eserleri, kullandığı teknik ve yöntemlerden ötürü rastlantısallığa açıktır. İmge, sanatında rastlantısal biçimlerde ortaya çıkan bir olgu, öykü ise hiç yok. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir TL Euro Uygun was born in Istanbul in During she studied Painting at the Fine Arts Faculty of Marmara University. Ebru Uygun went to Kingston University Art and Design where she completed her art education and then to Brighton University for İllustration Art during She originates abstract compositions in her paintings by creating different textures on the canvas. She designs hazy-foggy effects with materials poured, diffused and dispersed on the canvas where the brush strokes can only be vaguely felt. She wants to show how the technique and materials can create an illusion on the overall painting. Her artwork is coincidental from the technique and process standpoints, and no story nor plot emerge in her paintings. She lives and works in Istanbul yılı Adıyaman doğumlu olan sanatçı İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi nde öğrenim gördü ve yüksek lisans yaptı yılları arasında Frankfurt Städelschule de Prof. Hermann Nitsch ile çalıştı. Yapıtlarında geometrik ve floral motifleri el işçiliğine bir övgü niteliğinde kullanan Ekrem Yalçındağ, sanat ve tasarım arasında, resim sanatının geleneksel tekniklerinden yola çıkarak bağ kurar. Motifler tekrar ve iç içe geçme yoluyla izleyicide görsel yanılsama yaratırken, kültürel bağlamda zamansızlığa (düne bugüne yarına) işaret eder. Yurt içinde ve yurt dışında birçok sergi gerçekleştirmiş olan sanatçının, Kunstmuseum, Stuttgart, Lahey/Avrupa Patent Dairesi, Münih/Goetz Koleksiyonu, Münih/Allianz Koleksiyonu nda eserleri bulunmaktadır. Çalışmalarını Almanya ve İstanbul da sürdürmektedir. Yalçındağ was born in Adıyaman in The artist graduated from the Fine Arts Faculty of Izmir Dokuz Eylül University where he also received his master s degree. He worked with Prof. Hermann Nitsch in Frankfurt Stadelschule between Using geometric and floral patterns so as to praise handcraftsmanship, he maintains connection between art and design by adapting the traditional techniques of painting. While patterns create a visual delusion by repetition and interaction with each other, they signify timelessness (past-today-future) in the cultural context. The artist, held many exhibitions both in Turkey and in Europe, has artworks in Kunstmuseum, Stuttgart, Lahey/European Patent Office, Goetz Collection/Munich and Allianz Collection/Munich. He lives and works in Germany and Istanbul Ekrem Yalçındağ (1964) Schloss Balmoral tuval üzeri yağlıboya imzalı, 150 x 150 cm., 2018 oil on canvas TL Euro Schloss Balmoral 2018 Fotoğraf: Micha Goebig

25 Tanrı İnanmanı Bekliyor 2011 Haluk Akakçe (1970) 1970 yılında Ankara da doğdu de Bilkent Üniversitesi nden mezun olmuş, ardından Londra daki Royal College of Art ve Chicago daki the School of the Art Institute da iki ayrı lisansüstü program tamamlamıştır. Çağdaş sanat dünyasının genç sanatçıları arasında en yaratıcılarından biri olarak kabul edilmektedir. Genç yaşında dünyanın önde gelen çağdaş müze ve galerilerinde kişisel sergiler açma başarısına ulaşmıştır. Bu yerler arasında İstanbul, Sao Paulo ve Shanghai Bienalleri, New York-New Museums Contemporary Art, Minesota-the Walker Art Center, Frankfurt-Museum für Moderne Kunst, Londra-Tate Britain ve Londra-Institute of Contemporary Art sayılabilir. Akakçe çeşitli kişisel sergilerini the P.S.1 Contemporary Art Center, Whitney Museum of Art New York, Kunst-Werke Berlin, Museum für Gegenwartskunst Basel, Centre d art Contemporain Cenevre ve Platform Garanti İstanbul da gerçekleştirmiştir. Akakçe nin çalışmaları Flash Art, Frieze, Artforum, Art in America ve Vogue dergileri gibi çeşitli uluslararası yayınlara konu olmuştur. Akakçe önemli müze, bienal, galeriler tarafından konuşmacı olarak davet edilmiş ve Yale Üniversitesi nde konuk eleştirmen olarak bulunmuştur. Sanatçı, videodan duvar resmine, kağıt üzerine akrilik resimlerden ahşap üzeri ayna ve çeşitli boyama tekniklerini içeren panellere kadar geniş perspektifte çağdaş eserler üretmektedir. Son iki senedir videolarında soyut bir dil kullanmaya başlayan sanatçı kanvasın veya duvarın iki boyutluluğunu kırmaya çalışarak ve ahşap kullanarak daha heykelsi üç boyutlu işler oluşturmaktadır. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul, Londra ve New York da sürdürmektedir. Akakçe was born in Ankara in He graduated from Bilkent University in Then he completed two graduate programs in Royal College of Art in London and the School of the Art Institute in Chicago. Among the young artists of contemporary art world, he is considered as one of the most talented ones. His works have been showcased in internationally acclaimed institutions, and art events including the İstanbul, Sao Paulo and Shanghai Biennials, the New Museums Contemporary Art in New York, the Walker Art Center in Minnesota, Museum für Moderne Kunst in Frankfurt and the Tate Britain, Royal Academy of Art and Institute of Contemporary Art, all in London. Among numerous solo shows, Akakçe has exhibited at the P.S.1 Contemporary Art Center and Whitney Museum of Art in New York, Kunst-Werke in Berlin, Museum für Gegenwartskunst in Basel, Centre d art Contemporain in Geneva. Akakçe s works were also the subject of various reviews in international publications such as Flash Art, Frieze, Artforum, Art in America, and Vogue. He was invited to lecture at museums, biennials, and galleries and was a visiting art critic at Yale University during the spring of Akakçe produces contemporary artworks in a wide range from paintings to works on paper, three-dimensional sculptures to computer-generated videos. He combines these different disciplines in his works. He creates installations of murals to assist his videos with geometric abstract figures of natural forms and multi dimensional sculptures, playing with depth, light, shadow, and reflection. He lives and works in Istanbul, London and New York. 31 Haluk Akakçe (1970) Tanrı İnanmanı Bekliyor ahşap panel üzeri karışık teknik imzalı, 180 x 160 cm., 2011 mixed media on wooden panel TL Euro

26 siyah şekilli panel Mavi Soyut 33 Kemal Seyhan (1960) Mavi Soyut tuval üzeri yağlıboya imzalı, 180 x 130 cm. oil on canvas TL Euro 32 Haluk Akakçe (1970) Siyah Şekilli Panel şekilli ahşap panel 160 x 200 x 10 cm. shaped wood panel TL Euro 1960 yılında Kayseri de doğdu. Boğaziçi Üniversitesi nde aldığı sosyoloji eğitiminin ardından Viyana ya yerleşerek sanat tarihi ve felsefe okudu. Viyana Uygulamalı Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü nden mezun olan sanatçı, 20 yılı aşkın bir süre Viyana da bulunduktan sonra İstanbul a yerleşti. Seyhan ın resimlerinin en belirgin özelliği ince saydam tabakalardan oluşan bir koordinat sistemi üzerindeki spatula izleri ve kullandığı renklerdir. Sanatçı, tuvalde derinlik hissini, birbiri üzerine uyguladığı tabakalar arasında, boşluklarda yaratır ve bu fiziksel katmanları, kendine özgü bir zaman-mekân olarak belirler. Seyhan ın resmi, zaman dilimlerinin adeta üst üste yığılması sonucu oluşan bir durumdur, süreçtir; zamanın kendisidir. Burada, resmi oluşturan bir öğe olarak ele alınan zaman, tarihi-kültürel belirlenmişliğinin ötesinde, genel geçer ya da lineer bir zaman kurgusuna dayanmaz. Atölye içi uğraştan fiziksel bir nesne olarak resmin kendisine, içsel bir zaman araştıran Seyhan, kullandığı renklerde, doğadan ve fiziksel çevreden etkilenir. Sanatçı, bir ruh halini ya da duygu durumunu değil, resmin kendisini sorgular. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. Seyhan was born in Kayseri in After graduating from Bosphorus University with a degree in Sociology, he continued his education in Vienna, where he studied philosophy and art history at Vienna University. Later, Seyhan graduated from the Department of Painting and Graphics at the University of Applied Arts in Vienna. After living in Vienna for over 20 years, the artist moved back to İstanbul. The distinctive characteristics of Seyhan s paintings are the spatula marks aligned on a coordinate system made of fine transparent layers as well as the colors he uses. The artist creates a sense of depth with the empty spaces left among the multiple layers, defining them as a distinctive time-space. Seyhan s work is a process, a situation generated by stratified time frames. It is time itself. Beyond its historic-cultural designation, time is not based on an ordinary fiction but produced within the act of painting itself. He takes his colors from nature and the physical environment he lives in. The artist questions the painting itself, not as a state of mind or an emotional state of being. He lives and works in Istanbul

27 Fotoğraf: Ara Güler Selma Gürbüz (1960) 1960 yılında İstanbul da doğdu. Sanat öğrenimine 1978 de İngiltere de Exeter College da resim, fotoğraf ve tiyatro dallarında başlayan sanatçı, Exeter College of Art Design da iki yıl resim ve heykel öğrenimi gördü. Ardından Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü nü bitirdi. Selma Gürbüz, çağdaşlarından kimselere benzemeyen bir sanatçı. Görünmeyenlerden görünen imgeleri yaratma ustası. Masalların düşsel yaratıklarından, hayaletlerden, cinlerden, perilerden; 1001 gecenin devamından, kara, ak ya da gri büyülerden bir dünya yaratıyor. Karagözden, şamanlardan, tılsımlardan, Siyah Kalem in gizemli figürlerinden, Falnamelerden, Yıldıznamelerden Tüm bunlardan yola çıkarak ya da onlara doğru yola çıkarak yaratıyor resimlerini. Geçmişteki bu hısım-akrabalarını, günümüze, hatta bizden sonraki bir geleceğe doğru çağırıyor. Siyahbeyaz ağırlıklı resimlerinde ve hayvan formlarına yer verdiği heykellerinde, formun gerisindeki psikolojik çağrışımları, vurgulayıcı ve ekspresif bir teknikle sergilemektedir. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul ve Paris te sürdürmektedir. Gürbüz was born in Istanbul in She started her art education on painting, photography and drama in Exeter College, England in The artist had also studied painting and sculpture in Exeter College of Art Design for two years. Later on, she graduated from the Painting Department in Fine Arts Faculty of Marmara University. Selma Gürbüz is an artist unique amongst her contemporaries. One has to look not to our times but instead much deeper into a far distant past in order to find works that can be compared to hers. Selma is an expert at conjuring into being to so-far hidden image. She cretes words from imaginary creatures of legend, from ghosts, genies and fairies; from black, white or grey magic and from the enduring threads of the Tales 1001 Nights. She also draws inspiration from Karagöz shadow puppertry, from shamans and spells, from Divination boks, Astrology boks and from the mystical figures portrayed by the 15th century artist Siyah Qalem. She creates her art by starting from these reference points and yet moves towards rather than away from them. She summons these ancient kith and kin to our times and even into a future beyond our present. In her black and white paintings and animal formed sculptures, she shows the forms behind the psychological connotations with an emphasizing expressive technique. She lives and works in Istanbul and Paris. Bulunduğu Koleksiyonlar / Public Collections The British Museum, Londra Galerie Maeght, Paris İstanbul Modern Santral İstanbul, İstanbul İstanbul Bilgi Üniversitesi Proje 41, İstanbul Ankara Resim Heykel Müzesi Aya Baktım Seni Gördüm 2008 Ortak Kültürel Belleğin Arketipleri: Dünyaya ait gerçekliğin sadece bilinçaltında değil tam tersi dışa vurulan bilinçdışında gizli olduğunu öne sürüyor Selma Gürbüz. Bastırılmış arzuların saklanma yeri olarak bilinçaltını çözmek yeterli değil onun için. Egonun korunağı ve kaçış yerinde duraklıyor hiç şüphesiz. Bugüne kadarki sanatında kişisel bilinçaltını ele veren aşk, cinsellik, korku, şiddet, yalnızlık gibi semboller mevcut. Ama bunların hiçbirini kendi eşsiz hayal gücünün kaynağıymış gibi göstermedi. Dışa vurduğu duygularını tanıdık kodlarla, ortak kültürel imgelerle, başka insanların, başka sanatçıların üretimleriyle akraba kıldı. Görünür kıldığı her imgeyi, kültürel bir referansla, bir mitos veya destanda karşılaşılan/okunan bir hayali bir canlıyla, bir uzakdoğu resminde bir fırça darbesi ile, oluşturulan bir bulut jestiyle, bir hiyeroglifte tekrar eden kalıpçı figür hareketiyle, bir minyatürde gözlerden kaçan küçük bir tepenin yuvarlaklığıyla ilişkilendirdi. İşlerinin referansını her zaman için bilinçaltıyla dışa vurulmuş kültürel kodun ince ve hassas dengesi üzerine kurguladı. Bilinçaltında patlayan semboller ile merak ettiği kültürel bilgi arasında kendine özgü bir sentez kurdu. Bu ilişkisellik şüphesiz günübirlik bir araştırma ve eylem sahası değil onun için. Sonsuz bir iştah ve merakla kültürel tarihin belleklerde yer edinmiş arketiplerini taramakla da bir yere varamayacağını biliyor. Tarihteki görsel üretimin imaj koleksiyoneri olmak değil amacı. Önemli olanın bu çoğulluğu dönüştürmek, bilinçaltının işaretleriyle örtüştürmek ve nihayetinde sanatsal bir dilin olanaklarında sınamak olduğunun farkında. The Archetypes of a Shared Cultural Memory: Selma Gürbüz asserts that the reality of the world is not hidden in the subconscious but on the contrary, in the unconscious which is expressed. Unravelling the unconscious, were suppressed desires are hidden, is not enough for her. There is no doubt she pauses for a while in the shelter and point of escape of the ego. Her art up to the present contains symbols that reveal the personal subconscious, such as love, sexuality, fear, violence and solitude, but she has never pretended as if any of these were the sources of her own singular imagination. She has linked the feelings she expresses with familiar codes, shared cultural images and the creation of other people other artists. She has associated every image she renders visible with a cultural reference, with an imaginary being encountered/ read in a myth or legend, with the hint of a cloud created with a small stroke in an oriental painting, with the movement of a moulded figure repeated in a hieroglyph, will the roundness of a small hill that goes unnoticed in a miniature. She has always constructed the references in her work with the delicate balance of the cultural code expressed through her subconscious. She has established her own synthesis between the symbols that explode in her subconscious and the cultural knowledge she is curious about. There is no doubt that for her this relationship does not consist of a one-day long research or action field. She knows that even with an endless appetite and curiosity, she will not achieve anything by searching through archetypes that are established in the memory of history. She does not aim to collect images of visual production from history. She is aware that what matters is to transform this plurality, to make it coincide with the signs of the subconscious and to put it to the test of the possibilities offered by an artistic language. Levent Çalıkoğlu, Selma Gürbüz, Arketip, 2010, Sayfa: 7, 9 34 Selma Gürbüz (1960) Aya Baktım Seni Gördüm tuval üzeri yağlıboya imzalı, 200 x 140 cm., 2008 oil on canvas TL Euro

28 Bağımsız - Diğer Makas 1993 Bedri Baykam (1957) 1957 yılında Ankara da doğdu yıllarında, Paris te Pantheon- Sorbonne da Ekonomi öğrenimi gördü de Paris te L Actorat da oyunculuk üzerinde çalıştı. Resme duyduğu ilgi nedeniyle, öğrenimini sanat alanında sürdürdü yıllarında, Kaliforniya da College of Arts and Crafts ta, sinema ve resim dallarında öğrenim gördü yılına kadar Amerika da kaldı, bu süre içinde üç kısa film de çekti. Baykam önceleri grafiti sanatından etkilendi, fotoğraf ve kolajların yer aldığı çalışmalar yaptı yılında Amerika dan ayrıldığında resimleri daha da politikleşmeye başladı, Batı sanatını ve Batının sanata bakış açısını eleştirdi. Bir protesto ya da karşı-sanat olarak da yorumlanabilecek resimlerinde, çağdaş Amerikan dışavurumcu resmine ve özgür anlatımcılığa yakın bir üslup niteliği saptanmaktadır. Bedri Baykam dünyaca ünlü sanat eleştirmeni Edward Lucie Smith in hem Art Today hem de Art Tomorrow kitaplarında yer almış tek çağdaş Türk sanatçısıdır. Yurtdışında ABD, Çin, Kore, İngiltere, Kanada, Fransa, Hollanda ve Mısır da eserleri sergilendi. Yurtiçi ve yurtdışında çeşitli müze ve koleksiyonlarda eserleri bulunmaktadır. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. Baykam was born in Ankara in 1957, studied Economics at Pantheon- Sorbonne University in Paris during He practiced acting at L Actorat in Paris between 1979 and After focusing on economics and business, Baykam realized his passion for art and studied at the California College of Applied Arts in 1980 for three years. During his time living in California and New York, which he left in 1987, he also directed three short films as well as producing a varied anthology of work. Since 1986, while still living in the US, Baykam became influenced by graffiti art and began producing works using photography and collages. Baykam has also been active as an author, having written numerous books on art and politics. After leaving California in 1987, Baykam s work became even more political in which, through his installations and paintings, he began to criticize the Western view of art and Western painting. His paintings can be interpreted as a protest or con-argument towards art, a style that is close to modern American liberal expressionism. Bedri Baykam is the only contemporary Turkish artist that was included in both of Edward Lucie Smith s books, Art Today and Art Tomorrow, a worldwide famous art critic. Baykam has participated in numerous local and international group exhibitions in Turkey, the U.S., China, Korea, the U.K., Canada, France, Egypt and the Netherlands. He also had solo shows since 1960s in prestigious galleries around the world, including New York during his stay in the U.S. Baykam currently lives and works in Istanbul. 35 Bedri Baykam (1957) Bağımsız - Diğer Makas tuval üzeri karışık teknik imzalı, 129 x 210 cm., 1993 mixed media on canvas TL Euro Bu eser, Beltaş A.Ş Sanat Yayınları nın 2009 yılında yayınladığı Bedri Baykam kitabının 62. sayfasında yer almaktadır. This painting is displayed on page 62 of the Bedri Baykam book published by Beltaş A.Ş Publications in Özel Koleksiyon Private Collection

29 Ahmet Güneştekin (1966) 1966 yılında Batman da doğdu. Beş yaşından itibaren resim yapmaya başlayan sanatçı 16 yaşında ilk kişisel sergisini açtı yılında Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi ni yarıda bırakarak 1986 yılında girdiği Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü nde öğrenim gördü. Bugüne kadar 80 e yakın kişisel ve karma sergiyle birlikte çeşitli sanatsal aktivitelerde yer aldı ile 2003 yılları arasında Anadolu seyahatlerinde bulunarak efsaneler derledi ve tuvaline aktardı yılında TRT için Güneşin İzinde adlı belgesel projesini hayata geçirdi. Sanatçı, işlediği temalardan yola çıkarak çok sayıda tasarıma imza attı, tasarımları dünya markaları tarafından üretildi ve Uluslararası Tasarım Fuarı nda sergilendi. Bugüne kadar gerçekleştirdiği birçok projeye çocukları dahil etmiş, 5000 e yakın çocukla resim çalışmaları yapmıştır. Eserlerindeki, birbiri içinde kıvrılan, sonra açılarak genişleyen, sık sık yerel mitlerin kavrayıcı gücüne gönderme yapan çizgiyle sınırlandırılmış renk sarmalları, bu kompozisyonlarda özellikle Anadolu nun yaşam gerçeklerini akla getirir. Akla getirmekle kalmaz, bu gerçeklerin çizgide ve renkte nasıl bir işlerlik kazanabileceğine dair izleyiciye görsel çözüm örnekleri sunar. Yuriçi ve yurtdışında yüzden fazla kişisel ve karma sergiye katılmış olan Güneştekin in eserleri, yurtiçi ve yurtdışında birçok koleksiyonda yer almaktadır. Çalışmalarını İstanbul/Beyoğlu ndaki atölyesinde sürdürmektedir. Güneştekin was born in Batman in 1966, began to paint at the age of 5 and opened his first solo exhibition at the age of 16. He left Mimar Sinan University, Fine Arts department in 1984 and studied Business Administration at Eskisehir Anatolian University in Until now, he participated in many artistic activities including nearly 80 solo and group exhibitions. Between he travelled through Anatolia compiling legends and has transfered them onto the canvas. In 2005 he compiled a documentary for TRT called In the Footprints of the Sun. The artist has signed on to many themes in his designs. His designs were produced by many world brands and been on exhibition in the Design Fair. He has included children in many of his works, close to children have made paintings. In his paintings, the color spirals restrained with lines, that curl within each other, then widen and often refer to the grasping power of local myths. His paintings not only touches the realities of Anatolian life in these compositions, but also present visual resolutions about how these realities function with line and color. Güneştekin has participated in many domestic and international solo and group exhibitions and his works are in many public and private collections. He continues to work in his studio in Beyoglu, Istanbul. Kazıyan darbenin dibine yığdığı boyayla daha da keskinleşmekte sınır, ışık onun kazıdığı izden yansımakta ve böylece öne fırlamakta figürler. Sonuç, renk, boya ve ışık dağılımı açısından ön görülemez olduğu içindir ki, sabırla nakşedilmiş imge, dışavurumcu bir zindelik de kazanmakta. Renklerse, saf bir duyumdan süzülürcesine katıksız. Sarı, yeşil, kırmızı, mavi, turuncu, mor Aynı yüzey üzerinde toplanmış, göz alıcı bir alay renk. Hepsi de eşit derecede baskın. Onlardaki yabanıllık fovlar için bile fazla: Fovlar kentin yabanıdırlar ne de olsa, bütün aşırılıklarına karşı onların renk duyumunda kentli bir arka plandan sızan bir seçicilik devinir. Güneştekin in renkleriyse, neredeyse içgüdüsel bir sezişle tartılmış. Başka deyişle renkler de, kendi kültürel ekolojisine (kökene) yönelik bir kaçışı değil, yersiz yurtsuzlaşmaya yönelik dikeyine bir hareketlenmeyi imler. Bunca ilkesiz olumlamayı, sanatın içinden gören bir beğeninin onaylanması mümkün mü? Tutarlılıktan feragat etmeyecekse eğer, hangi ifade anlayışı, o çifte yönelimli tekniğe razı gelebilir? Dikkatimiz, ister istemez ressama yönelmekte. Returning to them, he engraves them with very thin strokes. With the tint he lays around the incising strokes, the margins become sharper as the light reflected from these incised traces lunges the figures forward. In terms of color, tint and light distribution, the result remains unpredictable. The patiently engraved image gains an expressionist liveliness. The colors are almost pure, as if gliding from a naive sensation. Yellow, green, red, blue, orange, purple lots of spectacular colors coming together on the same surface They all dominate equally. Their primitiveness is too much for FOVs. After all the FOVs are the wilds of the city and despite all their exaggerations, selectivity moves itself within the color sensation, which flows out from a civil background. Güneştekin s colors are almost deliberated by instinctive perceptions. In other words, the colors do not only indicate an escape from their own cultural ecology (root), but aldo from a vertical motion towards a homeless being. Is it possible for admiration observed through art to accept such an unscrupulous affirmation? Which sense of expression, if it will not relinquish consistency, will agree to this double-tendency oriented technique? Out of necessity we look into the painter (for some answers or background). Yalçın Sadak, Güneştekin 2010 Güneşin İzinde Bir Mit, Güneştekin Sanat Merkezi, 2010, Sayfa: 11 yedi masalın kahramanı" 36 Ahmet Güneştekin (1966) Yedi Masalın Kahramanı tuval üzeri yağlıboya imzalı, 150 x 150 cm. oil on canvas TL Euro 57

30 Kemal Önsoy un Resimlerinde Varoluş ve Antikite: Görülmeyen fizik güçlerin, bıçak sırtı dengelerin, enerji yayılımlarının, karanlık bölgelerin odağında, çok uzun zamandır tek bir resmin (davranışın) alanını inatla genişletiyor Kemal Önsoy. Önsoy un yeryüzünde kaplamak istediği alanın sınırsızlığı, yeryüzünün görünmeyen, salt nesnelere adanmış fizik belleğine sezgi ve duyumlarıyla erişmesinde yatıyor. Bu bilginin verdiği iç huzursuzluk onda varoluşun resimsel tragedyasını temellendiriyor. Öte bir ilişkiler zincirinin, gizli kimyasını keşfetmiş, yeryüzünde kentlerin karanlık bölgelerinde varoluşunun dinmez, sürükleyici güdüsüyle geziniyor. Yaşamın katları arasında iç ve kapalı bir antikitenin izleğini sürüyor, acı, ateş, gölge, kül ve yıkımla besleniyor. Resme durmadan taşıdığı, elinde olsa da olmasa da her türlü yüzey karşısında gösterdiği eylemin özünde yatan öfke, acı ve haykırış dolu darbeler yaşama karşı tavrını belirliyor. Böylece zamanın başladığı andan itibaren yıkımın gövdeleşmiş, birikmiş, billur nesneleri diyebileceğimiz tuvalleri ilkel ritüellerin izlerini, tırmanmalarını, psişik bir antikiteyi içeriyor. Kendi varoluşu karşısında yokoluşu, erimeyi, solmayı yerleştiriyor. Plastik sorunsalı da bu çerçeveye çekip onu orada sorguluyor. Tema, resmin dokusundan, resme uzaklaşıldığında özdeğinden, renk, leke, figür yani kendinden, hiç ama hiç kopmadan yaşıyor. Dokular arası örgü, kılcal bölgeler arası gerilim, plastik kuruluş, makro boyutta da kendini özgürce var edebiliyor. Kemal Önsoy da figür zamansal bir düzleme itilir. Figürler arkaik katlar arasında salınırlar. Kazımalar, darbeler onları genişletir, nefes verir, yayar. Böylece figür, figürlüğünden soyunur, içsel, ruhsal bir bölge, bir sanrı nesnesine dönüşür. Katlar, zamanı hapseden bölgeler, o sanrı nesnesini saydamlaştırır. Öte bir deyişle, katlar arttıkça, yüzey ağırlaşıp, doku üçüncü bir boyuta düğümlendikçe, figür saydam bir derinlik kazanır. Figür, arkaik bir enerjinin savurduğu zamansal bir varoluş, fizik varlıktan tinsel bir yaratığa çevrinme sürecini, iklimini dışa vurur. Aklın karanlık bölgelerinde rastlanan sanrı nesneleri, kentlerin yine karanlık alanlarında rastlanan şiddet nesneleri/ varlıklarıyla örtüşür. Enerji ilk haliyle, psişik arkaik etki-tepkilerle, yüzeyi hakiki darbe, kazıma ve yırtılmalarla, hacim yok oluşla, zaman, derinlik ve yıkımla kendini var eder. Bu özgürlük dolu süreç nostaljik değildir. Çünkü daha acil, tarih kadar yeni, varoluş kadar da yaşamsal problemler ortaya atar. Kemal Önsoy salt kendine özgü, sadece resimle ifade edebildiği bir yeryüzü/yeraltı, bilinç üstü/ bilinçaltı katmanı enine boyuna resmediyor. Kaygıları, bugün Türk resminin boğulduğu kaygıların çok ötesinde, çok başka. İsimsiz Existence and Antiquity in Kemal Önsoy s Paintings: Invisible dark power, knife-edge balances, dispersion of energy towards the center of dark area, for a very long time Kemal Önsoy has persistently been expanding the very surface of a Painting (behavior). Önsoy s desire to cover earth boundless, invisible surface lies in his devotion of the physical mind to intuition and sensation. The truth that lies within enlightment causes restlessness, which finds ground in the tragedy of picturesquel existence. Beyond, wanders in the dark areas of the cities on earth, a sequel of relationships, discovering the secret chemistry of the never ending, absorbing, motive of existence. It is following the path of an inner and confined antiquity that is layered in life, with pain, fire, shadow, ash, destruction and nourished. Since the beginning of time he is epitomizing the embodiment of destruction, collecting chrystal clear objects, the canvas, and trail the early rituals, such as the ascent of psychic antiquity. In oppositon to his own very existence he places annihilation, dissolvation, and discoloration. He draws the problematic plastic into this area and interrogates. The theme lives in the texture of the painting, when pulled away from the core, color, and figure lives within. The close knit between texture, the tension between capillary zones, the plastic establishment, in a macro scale self-exists freely. In Kemal Önsoy s painting time is pushed to a temporal plane. Figures hang between archaic levels. Scraping and blows of the paint brush expand by giving the painting breath and it enlarges. The figure undresses and it transforms into an internal spiritual area to an object of delusion, transparency. In other words, as the layers increase, the surface becoms heavy, the texture becomes knotted to another dimension thus depth is achieved in the transparent figure. The figure is a temporal existence that is swept in the archaic energy, pan shot in the process from a physical existence to an incorporeal creature externalize climatically. The objects of delusion that are encountered in the dark areas of the mind coincide with the objects of violence found in the dark areas of the cities. The initial form of energy, the psychic archaic effect-reaction impulse a real blow of the brush to the surface scraping and tearing the disappearance of volume, time, depth, and destruction self creates. This period of freedom is not a nostalgic one. Because more urgent, new history, life-sustaining existence, becomes relevant. Kemal Önsoy distinctively expresses in his painting earth/ underground, overconscious/subconscious layers in length and breadth. His concern is beyond the fact that Turkish painting is suffocating, its something much more than that. 37 Kemal Önsoy (1954) İsimsiz tuval üzeri akrilik imzalı, 189 x 169 cm. acrylic on canvas TL Euro Özel Koleksiyon Private Collection Semih Kaplanoğlu, Sanat Dünyamız, Yapı Kredi Kültür Yayını, 1990, 41. sayı, Bahar-Yaz 59

31 İsimsiz 1999 İsimsiz Özel Koleksiyon Private Collection Kemal Önsoy (1954) İsimsiz tuval üzeri akrilik imzalı, 160 x 125 cm., 1999 acrylic on canvas TL Euro Kemal Önsoy (1954) İsimsiz tuval üzeri akrilik imzalı, 161 x 124 cm., 2000 acrylic on canvas TL Euro Özel Koleksiyon Private Collection 60 61

32 Bırd 2011 Kezban Arca Batıbeki (1956) 1956 yılında İstanbul da doğdu. İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu (Şimdiki adıyla Marmara Üniversitesi) Grafik Bölümü nden mezun oldu. Mezuniyetini takiben sinema ve tiyatro için afişler, televizyon için çocuk filmi, tiyatro sahne dekorları, uzun metrajlı sinema film jenerikleri, fotoğraf ve sanat yönetmenliği, dergilerde fotoğraf editörlüğü yaptı de gittiği ve uzun süre kaldığı Oxford ve Londra da resim üzerine yoğunlaştı den itibaren Türk Çağdaş sanatının önde gelen isimleri arasına girdi. Bugüne dek 16 kişisel sergi açtı, birçok yurtiçi ve yurtdışı karma sergiye katıldı. Tuval üzerine akrilik tekniğinde oluşturduğu resimleri, insan, cinsellik, sansür, gizem, yansıma, aşk ve erotizm gibi evrensel temaları içerir. Kökeninde grafik öğelerin çağdaş resimsel elemanlara dönüştürülmüş görsel dinamizmi, egemen bir eğilim olarak kendini gösterir. Araştırıcılık ve ortak bir tema çevresinde derinleşme çabası, bütün çalışmalarını birleştiren özelliklerdir. Sanatçı yaşamını İstanbul da sürdürmektedir. Batıbeki was born in Istanbul in She graduated from the Graphics Arts Department of Fine Arts Academy at Marmara University. After her graduation, she created posters for cinema and theatre, stage decors and animation film for children for TV, where she worked as production designer and photographer on this film. In 1983, she traveled to the UK, where she focused on her painting both in Oxford and London. Since 1984, she is one of the most important artists in Turkish Contemporary Art. Batıbeki featured in numerous group shows with both Turkish and international artists such as the Baku Biennial 2008 in Azerbaijan and Lukas Feichner Art Gallery in Vienna, Austria She also had sixteen solo exhibitions including On the Road at the Costume Design Museum in Tokyo, Japan (2004). Her acrylics on canvas paintings include global themes like human beings, sexuality, censorship, mystery, reflection, love and eroticism. Graphic elements visual dynamism transferred to her contemporary paintings is a common tendency in all her paintings. She currently lives and works in Istanbul. Kezban Arca Batıbeki: Pulp Fiction... Kezban Arca Batıbeki nin üretimleri, ne estetik kendinden geçmeyi ne de duygusal ya da simgesel katılımı zorunlu kılar. Ama bir tür araçsal merakı talep eder ve bu merak yalın bir keyif coşkusundan birşeyler taşır. Sanatçının çalışmalarında sanki bir aralıktan gizlice içeriye bakıyor gibiyizdir. Burada, resimsel mekan dünyevi uzamla uyumlu değildir. Resimlerin hemen hepsinde ilgiyi talep eden baskın imge, fantezi dünyasında olduğunu hissettiğimiz kadındır. Resim sanatında çok uzun zaman geçerli sayılan hakim algı erkekler eyler, kadınlar boy gösterir olarak tanımlanır, yani gözetleyen erkek, gözetlenen kadındır. Kimliğinden soyutlanan kadın nesneleşir, görsel bir nesne haline, bir görüntüye dönüşür Bu aynı anda hem güç gösterisinin hem de zaafın fonksiyonudur. Buradaki esas, sanatçının herhangi bir kimliği temsil etmek yerine, onu ustalıkla bir imgede ele geçirmesidi. Sanatçının çalışmalarında merkezi bir rol oynayan pop, yapıtların içeriğine sinenn düşünsel/eleştirel derinliğin en umulmadık elçisi oluverir. Diğer taraftan bir tür tüketim toplumu izlenimciliği olan pop ta gerçeklik düzeni yok, anlamlandırma düzeyleri vardır ve tek mekan tuvalin mekanı tek zamansa imgenin algılanma sürecidir. Batıbeki nin çalışmalarında da aslında ne gerçek mekan ne de gerçek zaman vardır, kavramlar gibi imgeler de çok katmanlıdır. Yapıtlardaki birleştirici kuşatma aslında tam da bu noktada belirir. Kezban Arca Batıbeki: Pulp Fiction: Kezban Arca Batıbeki s works require neither an aesthetical revery nor an amotional or symbolic participation. They do, however, demand a type of utilitarian curiosity, which carries overtones of a simple joy of discovery. Her Works make us feel us if we are looking inside secretly though a crack. Here the pictorial space is out of step with the real world. In almost all the paintings the dominant image demanding attention is the woman, whom we feel existed a perception in the history of painting to the effect that men act, women just Show themselves;in other words, men observe, women are the ones being observed. The woman who loses her identity turns into a visual object, an image. This is a function of both an exhibition of power and of weakness. The main issue here is the way the artist masterfully captures and identity in an image, instead of representing it. The latter plays a central role in the artist s Works, becoming the most unexpected envoy of the philosophical/ critical profundity. On the other hand, as the impressionism of the consumer society there is no orderof reality in pop, just levels of interpretation; the only place is the place of the canvas, and the only time is the process of perceiving the image. In a similar vein, there is no real place or time in Batıbeki s works, and images are multilayered just like concepts. The connecting siege in these works emerges at exactly this point. Derya Yücel, Kezban Pulp Fiction, Passage 1, 2010, Sayfa: 7 40 Kezban Arca Batıbeki (1956) Bird tuval üzeri karışık teknik imzalı, 140 x 160 cm., 2011 mixed media on canvas TL Euro 63

33 Onu Öldür, Beni Güldür III 2014 Ali Elmacı (1976) 1976 yılında Sinop da doğdu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü nden mezun oldu. Her sergisinde bir söylemi, eleştirisi olan Ali Elmacı, sosyal sorunların güncel tarihini hiciv ve kinayeden sakınmadan resmetmekte, ailenin, toplumun, devletin, medyanın ve kutsal değerlerin çıplak gözle görülmeyen yönlerini kendi kurguları ve karakterleri üzerinden aktarmaktadır. Eserlerindeki şaşkın ve gülen suratlar la, toplumu kişisel portreler üzerinden eleştiren sanatçının her resminde ayrı bir eleştiri, ayrı bir tespit vardır. Art Dubai 2011, Scope Basel 2012 fuarlarında eserleri sergilenmiş olan sanatçı yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. Elmacı nın eserleri günümüzde de, uluslararası alanda Singapur, Avusturalya, Avusturya, Amerika gibi ülkelerde yer alan önemli galeri ve sanat fuarlarında sergilenmektedir. Ali Elmacı, born in Sinop in 1976, graduated from the Mimar Sinan Fine Arts University, Faculty of Fine Arts, Department of Painting. He uses his imagination and subjects to express fearlessly, in each of his exhibitions, his opinions and criticism concerning the current history of hidden social problems involving family, society, state, media and sacred values. The puzzled and laughing faces depicted in his portraits reflect the critical mind of the artist. Ali Elmacı whose works were exhibited at Art Dubai in 2011 and Scope Basel in 2012, lives and works in Istanbul. The artworks of Elmaci are exhibited internationally in significant galleries and art fairs in Singapore, Australia, Austria and America. 41 Ali Elmacı (1976) Onu Öldür, Beni Güldür III tuval üzeri yağlıboya imzalı, 175 x 220 cm., 2014 oil on canvas TL Euro 65

34 soyut Kompozisyon 2008 Deniz ve Che" Serisi'nden Selma Gürbüz (1960) Soyut Kompozisyon el yapımı Nepal kağıdı üzeri yağlıboya imzalı, 70 x 100 cm., 2008 oil on handmade Nepal paper TL Euro 43 Bedri Baykam (1957) Deniz ve Che Serisi tuval üzeri karışık teknik imzalı, 130 x 198 cm., 1997 mixed media on canvas TL Euro Özel Koleksiyon Private Collection Bu eser, Beltaş A.Ş Sanat Yayınları nın 2009 yılında yayınladığı Bedri Baykam kitabının 72. sayfasında yer almaktadır. This painting is displayed on page 72 of the Bedri Baykam book published by Beltaş A.Ş Publications in

35 Azade Köker (1949) 1949 yılında İstanbul da doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Seramik Bölümü nü bitirdi yılında burslu olarak Berlin e giderek Berlin Güzel Sanatlar Akademisi nde endüstriyel tasarım eğitimi gördü. Ardından, heykeltıraş Lothar Fisher ile üç yıl sürecek heykel yüksek eğitimine başladı. Azade Köker in eski dönem çalışmaları genel olarak kimlik ve aidiyet konularına değinir. Sanatçı melezleme yi kaçınılmaz bir hayatta kalma mekanizması olarak gösterir. Bu melezlemeye, farklılık, şeffaflık ve hassasiyet aracılığıyla ulaşılır. Daha ileri dönem çalışmalarında ise doğa, kültürel bir yapı olarak müzakere edilir. Köker, insanlar tarafından müdaheleye uğramış bir doğanın görüntülerini yaratır, daha sonra da bunları yüzeyde tekrar eden bir desen aracılığıyla tahlil eder. Bu yüzey katmanlama ve yeniden işlemeyle görüntünün mükemmelliğini ve okunaklığını bozar ve resimlerin olanaklarını yorumlar. Berlin deki Braunschweig Teknik Üniversitesi nde öğretim görevlisi olarak görev yapan sanatçı yaşamını ve çalışmalarını Berlin ve İstanbul da sürdürmektedir. Köker in çalışmaları pek çok özel ve kamusal koleksiyonda yer almaktadır. Bunlardan bazıları: Akbank, İstanbul, The British Museum, Londra, Berlinische Gallery, Berlin, Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi, İstanbul, Lebendiges Museum, Berlin, John Michael Kohler Arts Center, Wisconsin, İstanbul Modern. Sanatçının heykellerinin sergilendiği kamusal mekanlar; Cuvry-Brunnen (Berlin), Bundesgartenschau (Berlin), Menschenlandschaften (Berlin, Frechen Museum (Düsseldorf), Bremen- Nord Zentralkrankenhaus (Bremen), Schule am Barbarossaplatz (Berlin), Schlosspark (Wolfsburg), Türkiye Büyükelçiliği Binası (Japonya), Altınpark (Ankara), İstanbul Borsası (İstanbul), Aspat Art Park (Bodrum) ve Almanya Büyükelçiliği Parkı (Ankara). Köker was born in Istanbul in 1949, studied at the Ceramics Department of Istanbul State Fine Arts Academy of (currently Mimar Sinan Fine Arts University). In 1972 she was granted a scholarship to study Industrial Design at the Berlin Fine Arts Academy, followed by three years of sculpture training with the sculptor Lothar Fisher. Azade Köker s earlier works are mainly concerned with identity and belonging. The artist proposes hybridity as an inevitable survival mechanism, which is achieved through a subjectivity based on discrepancy, transparency and vulnerabilty. In her later works, nature is negotiated as a cultural construct. She creates images of nature inhabitants by traces of human intervention, which she then deconstructs by a repeating pattern on the surface. Through this layering and reworking of the surface, she disrupts the perfection and legibility of the represented image and comments on the possibilities of paintings. Her works are in numerous public and corpyorate collections including Akbank, Istanbul, The British Museum, London, Berlinische Gallery, Berlin, Elgiz Museum of Contemporary Art, Istanbul, Lebendiges Museum, Berlin, John Michael Kohler Arts Center, Wisconsin, Istanbul Modern Museum. She has public sculptures in Cuvry-Brunnen (Berlin), Bundesgartenschau (Berlin), Menschenlandschaften (Berlin, Frechen Museum (Düsseldorf), Bremen-Nord Zentralkrankenhaus (Bremen), Schule am Barbarossaplatz (Berlin), Schlosspark (Wolfsburg), Building of Turkish Embassy (Japan), Altınpark (Ankara), Istanbul Stock Exchange (Istanbul), Aspat Art Park (Bodrum) and Park of German Embassy (Ankara).

36 traum 2017 Azade Köker in Eserleri Hakkında: Azade Köker in çalışmaları, birer sanat eseri olarak, gelecekteki doğanın biçimi etrafında dönüyor. Doğrudan bu doğayı değil, bu doğanın toplumun ufkundaki imgesini konu alıyor. Eserlerinde gün yüzüne çıkardığı manzara pek de idil değil. Sanatçının çalışma malzemesini endüstriyel olarak işe koşulmuş doğal süreçler oluşturuyor. Azade Köker kimyasal olarak değiştirilmiş kağıtla çalışıyor ve kağıdı bir heykeltıraş gibi işliyor. İlgisinin odağında ne renk ne de bir suret olarak fotoğraf var. Büyük sanayide üretilmiş fotoğraf kağıdını elle işleyerek yabancılaştırıyor: Kağıdı parçalarına ayırıyor, biçim veriyor ve yeniden birleştiriyor. Eserleri, farklı katmanlardan oluşan montajlar olarak çıkıyor karşımıza. Malzemenin transparanlığı ve renklerinin berraklığı bu sanatsal kavrayışın en önemli karakteristiğini oluşturuyor. Seri olarak biçimlendirilmiş çalışmalar, üzerine tam anlamıyla odaklanmaya izin vermeyen bir konuyu, imge ve obje arasında el yordamıyla arıyor. Bakışımızın karşılaştığı belirsizlik ve çok anlamlılık salt biçimsel düzlemde kalmıyor: Bu durum, eserlerin karmaşıktan ziyade açık niteliğiyle kendini ele veriyor. About Azade Köker s Works: Azade Köker s work of art focus on the shape of nature to come. They don t focuson nature directly but on its image within society. What the artist displays is not idyll. The materials used consist of natural processes utilized industrially. Azade Köker works with chemically altered paper which she processes like a sculpture. She neither focuses on any colors nor photographs as counterparts. Processing it manually, she alienates the photographic paper manufactured by big industry: She tears the paper into pieces, gives these pieces a new form and recombines them. Her works are montages consisting of multiple layers. The transparency of the materials and the lucidity of the colors are important characteristics of this artistic realization. Designed as a serial work, her pictures seem to be fumbling around for a subject that cannot be focused on directly. This elusiveness and ambivalence appears not just on the formal level: it s characteristic for nature in the Anthropocene. Marc Wrasswi, Azade Köker, The Third Nature Galeri Zilberman 44 Azade Köker (1949) Traum tuval üzeri karışık teknik imzalı, 140 x 200 cm., 2017 mixed media on canvas TL Euro 70 71

37 İstiklal Caddesi Lev Troçki nin Rüyası Murat Germen (1965) İstiklal Caddesi diasec baskı 250 x 40 cm. diasec print TL Euro 1965 yılında Ankara da doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi nden Kent Plancılığı lisans ve Fulbright burslusu olarak gittiği Massachusetts Institute of Technology den Mimarlık yüksek lisans derecesini Amerikan Mimarlar Birliği Altın Madalyası ile aldı. Halen Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi nde fotoğrafçılık ve görsel iletişim tasarımı dersleri vermektedir. Daha önce Bilkent, Yeditepe, İTÜ, Yıldız ve Bilgi Üniversiteler inde multimedyaya giriş, temel tasarım, bilgisayar destekli tasarım, arayüz tasarımı gibi dersler vermiştir. Fotoğraf, mimarlık, multimedya tasarımı, kent planlaması, sanat ve bilgisayar destekli tasarım konularında birçok basılı/online yayını olan Germen, aynı konular üzerinde üniversitelerde ve SIGGRAPH, Mutamorphosis, CAe2008, CAC2, EVA-London 08, ecaade, ASCAAD gibi sempozyum/ konferanslarda çalışmalarını sunmuştur. Türkiye, Amerika, İtalya, Almanya, İngiltere, Meksika, Portekiz, Özbekistan, Yunanistan, Rusya, İran, Hindistan ve Japonya da olmak üzere otuz üzerinde kişisel/karma sergiye katkıda bulunmuştur. Etkin olduğu alanlarda yaptığı çalışmalar için ulusal/uluslararası (2004, 2005, 2006, 2007 yıllarındaki IPA, Px3, IVRPA 2007 mansiyon ve 2007 IPA 2.lik ödülleri gibi) ödüller almıştır. Ulusal fotoğraf yarışmalarında jüri üyeliği yapmıştır. Murat Germen was born in Ankara in He received his undergraduate degree from the Istanbul Technical University and continued his education at the Massachusetts Institute of Technology with Fulbright scholarship. He earned his graduate degree in Architecture in MIT and was awarded a gold medal by the Union of American Architects. Presently, he teaches photography and visual communication courses at Sabancı University, Art and Social Sciences Department. He had also taught at Bilkent, Yeditepe, ITU, Yıldız and Bilgi Universities introduction to multimedia, computer aided design, and interface design courses. Germen has many published and online works on photography, architecture, multimedia design, art, city planning and computer aided design. He also presented his work in seminars and conferences like SIGGRAPH, Mutamorphosis, CAe2008, CAC2, EVA-London 08, ecaade, ASCAAD. He held solo/mixed shows in over 30 shows in Turkey, USA, Italy, UK, Mexico, Portugal, Greece, Russia, Iran, India and Japan. He was awarded with local/ international (2004, 2005, 2006, 2007 years IPA, Px3, IVRPA 2007 award ve 2007 IPA 2.nd place). He is a jury member in local photography contests. BashIr Borlakov (1977) Lev Troçki nin Rüyası fotoğraf, dibond alüminyum, pleksiglass, 2/5 edisyon + 1 AP imzalı, 80 x 235 cm., 2011 photograph, dibond alluminnium, plexy, edition 2/5 + 1 AP TL Euro Bashir Borlakov, 1977 yılında, Rusya nın Karachaevsk şehrinde dünyaya geldi. Üniversite eğitimini tamamlamak için Türkiye ye taşındı ve 2000 yılında Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü nden mezun oldu. Bu süreç içerisinde Balkan Naci İslimyeli ve Bülent Songer gibi hocaların atölyesinde eğitim gördü. Aynı zamanda 1998 yılından itibaren, İstanbul Contemporary Art Project (ICAP) kapsamında verilen seminerlere ve derslere katıldı, burada Vasıf Kortun dan dersler alma ve beraber çalışma şansı yakaladı da ilk solo sergisini Galeri Nev, İstanbul da açan Borlakov; birçok ödüle layık görüldü; sayısız grup sergisine ve fuarlara katıldı. Borlakov, halen İstanbul da yaşamakta ve çalışmaktadır. Bashir Borlakov, was born in 1977 in Russia, Karachaevsk. He later moved in İstanbul to finish his graduate studies and he graduated from Marmara University, Faculty of Fine Arts, Painting Department in While studying there, he became a student of professors such as Balkan Naci İslimyeli and Bülent Songer. In the mean time, he has participated to the seminars and courses of İstanbul Contemporary Art Project (ICAP) and he got the chance of working together with Vasıf Kortun. He opened his first solo exhibition in Galeri Nev İstanbul, Borlakov has been nominated and won many artistic awards, joined in many group exhibitions and art fairs. Borlakov still lives and works in İstanbul

38 The CrIme Scene 2007 Ansen (1978) 1978 yılında Kayseri de doğdu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Resim Bölümü nden mezun oldu. Organik ve inorganik formları dijital aygıtlar aracılığı ile şeffaflaştırılıp dış dünyadan sıyrılarak beyaz uzay içerisinde yeniden yapılanmasıyla ruh ve bedenin terk edilişi dolaylı bir paralellik kurmakta ve soyut figüratif anlayışın hareket noktalarından birinin de altını çizmektedir. Bilgisayar yardımıyla üretilen üç boyutlu resimlerinde; çakmaktan diş fırçasına kadar çok çeşitli objeleri kullanarak eserlerini oluşturmakta, belirlediği resmin senaryosuna göre objeleri kullanarak, heykelleri yaparak sahneyi kurmakta, yarattığı sahnenin fotoğrafını çekerek son aşamada bilgisayarla şekillendirmektedir. Zamansız ve mekansız yarattığı sahnelerde sinematografik anlatı dilini ve romandaki tasvir kullanımının işleyiş mekanizmasını görebilmek mümkün olmaktadır. Bu işler, gerçek ve gerçekötesi durumları, benliğin ve ruhun plastik bir dile dönüşebilme özgürlüğünü özü ve geleneksel estetiği boyutunda yeniden yapılandırıp, var olduğu düşünülen ruh ile beden arasındaki boyutsal geçişi ifade problemine farklı bir bakış yolu olarak da algılanabilir. Art Fair Cologne 06 (Almanya, 2006), CIGE 08 - Çin Uluslararası Galeri Fuarı (Pekin, Çin, 2008), ShContemporary 09 (Şanghay Asya Pasifik Güncel Sanat Fuarı), SCOPE New York 2010, ArtRT HK 10 (Hong Kong Uluslararası Sanat Fuarı), SCOPE Basel 2010, Art Beat 2011 (İstanbul), Art Dubai 2011 & 2012, Art14London, ArtInternational 2013 & 2014 (İstanbul) ve 2012 fuarlarına katılan Ansen in eserleri özel koleksiyonlar ve Grundfloss Inc. Bank Koleksiyonu, Berlin Belediye Sarayı gibi kamusal koleksiyonlarda yer almaktadır. Teknolojinin aygıtlarını, yeni malzemeleri kullanarak kendi özgün dilini oluşturmaya çalışan sanatçı yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. He was born in Kayseri, in Graduated from Mimar Sinan Fine Arts University, Faculty of Fine Arts, Painting department. He restructures organic and inorganic forms in white space by making them transparent with the aid of digital devices, freeing them from the outer world; he establishes parallelism with the separation of the spirit from the body; underlines the abstract figurative approach. He creates his photographs three dimensional on a computer; the object of the photograph can be anything from a lighter to a toothbrush. He defines the scenario according to the use of the object, makes sculptures to save the scene, and takes the photograph of the scene and shapes them on the computer. The settings of his scenes are timeless and spaceless, one can see the sinematographic narrative and the use of novel description. This can also be understood as the dimensional transition of the truth, to the language of art without losing it s soul s freedom and self offering a different explanation to their very existence. He participated in Art Fair Cologne 06, CIGE 08 Chinese International Gallery Fair, 2008), ShContemporary 09, SCOPE New York 2010, ArtRT HK 10, SCOPE Basel 2010, Art Beat 2011 Istanbul, Art Dubai 2011 & 2012, Art14London, ArtInternational 2013 & 2014 Istanbul. His art work can be found in private collectons as well as public such as Grundfloss Inc. Bank and Berlin City Hall. He works with technical devices, new material, forming his own language. He lives and works in Istanbul. 47 Ansen (1978) The Crime Scene lambda tek baskı 100 x 207 cm., 2007 lambda mono-print TL Euro 75

39 Studıo 2012 Murat Pulat (1978) 1978 yılında Akşehir de doğdu. Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi nde öğrenim gördü yılında 'Yılın genç sanatçısı seçilen Murat Pulat çalışmalarında hareketli imgelerin; özellikle sinemanın kitleler üzerindeki hipnotik etkisi, boya katmanlarının merkezden dışa doğru büyüyen, çoğalan, dairesel dizilimleriyle düzenlenen, hareketli imgenin viral durumlarını imlemekte. Kullandığı her boya parçasını birer veri yani sinyal olarak kabul ediyor ve resimlerinde, sürekli karşılaştığı görsel imgeleri kendi alanlarının dışına çıkarıp, resmin imkanlarıyla tekrardan kuruyor. Diğer bir deyişle bu imajları zeminde yerleştirip üzerine resmin olanaklarını uygulayıp onu süzgecinden geçiriyor. Çoğunlukla resimlerinde filmlerin imajlarını kullanan Pulat siyah beyaz kullanarak 1960 lı yılların filmlerine gönderme yapmakta, renklendirdiği zamanlarda ise kimi zaman siyah beyaz film karelerinden oluşan imajlara renk verilen nesneleri kullanmaktadır. Nesneler siyah beyaz fon üzerinde renkleniyor, kimi zaman ise renkler bir doku olarak dokunma duygusunu yaratırcasına örülüyorlar. Resimlerindeki görüntüler, seçilen malzeme ve onun kullanım karakteristiği açısından, bir pentür halinde karşımıza çıkmaktadır. Fakat söz konusu pentürlerin bize aktardıkları, genellikle ya sinema ya da fotoğraf görüntüleridir: Ressam, daha önce izlediği filmlerin bazı karelerini almış ve onları pentüre dönüştürmüştür. Pulat, sinema ya da fotoğraf disiplinlerine pentürü ortak etmeye ve bu disiplinlerin birbirine dönüştürmeye çalışmaktadır. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. Pulat was born in Akşehir in He studied at Marmara University, Atatürk Education Institute. In 2007, he was elected as the Young Artist of the Year. Pulat uses dynamic symbols especially the hypnotizing effect of cinema on masses. He marks the layers of paint growing in concentric circles increasing from the center on. He considers each particle of paint a signal of data, and he uses the symbols that he frequently comes across with and takes them away and beyond their own meaning and establishes them with the infinite possibilities of painting. In other words, he uses such images at the background and filters and applies the facilities of the painting on to this background. Pulat mostly uses film images in his paintings makes a reference to the films of the 1960 s, by using black and white in his work. And when he adds color, he sometimes uses objects that add spark to black and white images. The objects are enlivened on a black and white background; sometimes colors are woven as if to create a sense of touch. The images, in terms of materials and the use of them in Murat Pulat paintings, each appear before us as a peinture. But these peintures generally relay to us are images from cinema and photography: The artist has borrowed some of the frames from films he s previously seen and transformed them into peintures. The artist is trying to associate peinture with the disciplines of cinema or photography and convert them into each other. He lives and works in Istanbul. Murat Pulat ın Ağzından Murat Pulat: Sınırımı kaybettim. Nesnelerin sınırlarını da Onları oluşturan zerrecikler gibi, her şey zerrecik oldu Bir virüs gibi yayılan, çoğalan zerrecikler Yayılan bu virüssel zerrecikler bir bütün oluştururken aslında o bütünü parçalıyor Sınırlar bir yayılım alanının tükenişi olarak algıda belirsizleşirken, aslında yayılmaya da kendi sürekliliği olarak devam mı edecek? Murat Pulat by Murat Pulat: I ve lost my boundary And the boundaries of the subjects Like the tiny grains that create it, everything is in grains Grains that spread and multiply like a virus While these spreading viral grains form a whole, they re actually shattering that same whole While boundaries become indistinct within perception as the exhaustion of a dissemination area, will it actually continue to spread within its own permanency? Şeref Erol, Broadcast Testing-Murat Pulat Alanistanbul, 2012 Bu eser, Alan İstanbul un 2012 yılında yayınladığı Test Yayını Murat Pulat kitabının 6. sayfasında yer almaktadır. This painting is displayed on page 6 of the Broadcast Testing Murat Pulat book published by Alan İstanbul in Murat Pulat (1978) Studio tuval üzeri yağlıboya imzalı, 180 x 180 cm., 2012 oil on canvas TL Euro 77 48

40 TessellatIon Refik Anadol (1985) Refik Anadol, 1985 yılında İstanbul'da doğan yeni medya sanatçısı ve yönetmendir. UCLA nın Tasarım Medya Sanatları Bölümü'nde öğretim görevlisi ve misafir araştırmacı olarak görev yapmaktadır. California Los Angeles Üniversitesi nde Medya Sanatları, İstanbul Bilgi Üniversitesi nde ise Görsel İletişim Tasarımı alanında yüksek lisans yapmıştır. Buna ek olarak İstanbul Bilgi Üniversitesi Fotoğraf ve Video alanında onur derecesine sahiptir. Antilop tasarım stüdyosunun kurucu ortağı ve yaratıcı yönetmenidir. Eserlerinde mimariyi tuval, verileri ise materyal olarak kullanmaktadır. Mimari ve yeni medya sanatları arasındaki ilişki üzerinden çalışmalarını sürdüren Anadol, teknolojiyi üretimlerinin temeline konumlandırmaktadır. Floransa Bienali tarafından Da Vinci Yılı ilan edilen senede ömür boyu başarı ödülüne layık görülen Anadol, aynı zamanda ilk yapay zeka sanat projesine de imza atmıştır. Google tarafından desteklenen projeleri, hem Amerika da hem de yapay zeka alanında yeni kapılar açmıştır. Çoğu zaman, hayal kurmanın öneminin altını çizen sanatçı, projelerini NASA yla sürdürmektedir. Refik Anadol, dünya çapında konferanslara konuşmacı olarak katılmış ve imza atmış olduğu eserlerle birçok ödül almıştır. Halen Los Angeles, California'da yaşamakta ve çalışmaktadır. 49 Refik Anadol (1985) Tessellation 2 3d yeni medya enstalasyonu, 5 dakika 150 x 200 cm., d mapping on print, 5 minutes TL Euro Proje animasyonundan görüntüler Project's screenshots Refik Anadol is a new media artist and director who was born in 1985 in Istanbul. He works as a lecturer and guest researcher in the Department of Design Media Arts at UCLA. He received his Master's degree in Media Arts from the University of California at Los Angeles and in Visual Communication Design from the Istanbul Bilgi University. In addition, he has an honorary degree in Photography and Video Arts from the Istanbul Bilgi University. He is the co-founder and creative director of the Antilop Design Studio. At the The Da Vinci Year which is declared by the Florence Biennial, Anadol is awarded with the lifetime achievement award and he has also signed the first artificial intelligence art project. His projects are supported by Google and have opened new doors for both America and artificial intelligence. The artist often underlines the importance of dreaming and continues his projects with NASA. In his works, he uses architecture as canvas and data as material. Anadol s works are based on the relationship between architecture and new media arts. Technology is positioned on the basis of his artworks. Refik Anadol has participated as a speaker at worldwide conferences and has received many awards for his artworks. He currently lives and works in Los Angeles, California.

41 İsimsiz 1993 Kemal Önsoy'un Resimleri Hakkında: Kemal Önsoy'un resimlerinde büyük bir titizlikle çalışılmış, hatta düzenlenmiş bir ''rastlantı'' estetiğiyle karşılaşırız. Gün'ün tersine, Önsoy baskı tekniğini anımsatan bir yöntem uygulayarak, resimlerinde fırça izi bırakmaz, ama parmaklarının ve ellerinin izini bırakarak ya da bazen tarih atarak imzalar. 1980'lerde Önsoy'un Giacometti figürlerini anımsatan, lekesel figürleri ve kent peyzajlarını, 1990'larda uzaydaki karadelikleri anımsatan soyut organik oval formlar takip eder. ''Dan Lynch'' (1991) olarak adlandırdığı bu dizisinde, daha önceki resimlerinde gördüğümüz ön plan ile arka plan arasında gidip gelen bakışımızla, kaybolup beliren figürler ve ilişkilerden doğan ve sürekli değişen algılama oyunu yerini, daha meditatif bir algılama sürecine bırakır. Resim yüzeyinin açılarak, ortaya çıkan boşluğun neredeyse tuvalin tümünü kapladığı, lekenin birincil duruma geldiği bu resimlerinde ön plan ile arka plan arasında başka bir diyalektik oyun başlar. Ovallerin yamuk organik formları ve boyanın bazı yerlerde yoğunlaşmasından doğan hacim nedeniyle bazen yüzeyi arka plana iterek ortaya çıkmakta olan gök cisimlerini anımsatır, bazen de yüzeyin açılmasıyla oluşan içe doğru açılan bir delik yanılsaması yaratır. Önsoy 2000'lerde organik ve geometrik soyutlamayı bir araya getirerek, mutlak soyutlama ile figüratif arasında gidip gelen resimler yapmış, hem de 2001 yılında 6. Uluslararası İstanbul Bienali'nde resmini üçüncü boyutla ilişkilendirmiştir. Genetik araştırmalar, mikrobiyoloji ve uzay çalışmalarına kavramsal göndermeler yapan Önsoy, Gel Gözlerimden Ağla (2001) isimli strafordan yapılmış helezon formundaki merdiveni andıran anıtsal heykelinde de, hem su moleküllerinin yörünge hareketlerine, hem de minarelerin içindeki merdivenlere gönderme yapar. About Kemal Önsoy's Paintings: In Kemal Önsoy's paintings we encounter an aesthetics of ''coincidence'' meticulously crafted, even deliberately arranged. Unlike Gün, Önsoy applies a technique recalling the printing method, not leaving any brush strokes on his painting, while leaving his finger and hand prints on them as his signature or sometimes signing them by date. In the 1990s, abstract organic oval forms recalling the black holes in space, succeed Önsoy's stain-like figures and urban landscapes of the 1980s recalling Giacometti figures. In this series his titles ''Dan Lynch'' (1991) the ever shifting perception game emerging from the figures and relationships created by our gaze moving between the foreground and background in his earlier paintings leaves its place to a more meditational perception process. In his paintings where the surface of the painting is opened up to an emerging emptiness filling almost the entire canvas and stain becomes primary, a dialectic game begins between the foreground and background. The uneven organic shapes of the ovals, and the volume created by the paint's dilution at certain places, sometimes recall objects from the sky coming forth, thrusting the surface to the background, and sometimes, with the opening of the surface, create the illusion of a hole opening inwards. In the 2000s, Önsoy has made paintings going back and forth between absolute abstraction and the figurative, bringing together organic and geometric abstraction, and at the 6th International İstanbul Biennial in 2006 he has related his painting to the third dimension. Önsoy, who made conceptual references to genetic research, microbiology, and space research, refers both the orbital movements of water molecules, and the staircases inside the minaret in his monumental sculpture entitled Gel Gözlerimden Ağla (Come Cry Through My Eyes, 2001) of styrofoam resembling helical stairs. Fulya Erdemci, Modern ve Ötesi: , İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2007, sayfa: Kemal Önsoy (1954) İsimsiz tuval üzeri akrilik imzalı, 160 x 170 cm., 1993 acrylic on canvas TL Euro Özel Koleksiyon Private Collection 81

42 İsimsiz Kemal Önsoy'un Resimleri Hakknıda: Kemal Önsoy, uzun süre, katmanlarla ilgilendi. Toplumların, kümelerin, yaşam koşulları sonucunda bıraktıkları izlere yöneldi. Yerleşmelerdeki döküntüler, sürekli yapılanmalar ve yıkımlarla birbiri üzerine yığınlaşan kültürel kodların peşine düştü. Bu takip bir bakıma sanat tarihinin izini sürmek biçiminde de anlaşılabilir. Böylelikle biz, katmanların üst üsteliğini kavrıyor, zaman içinde dolanabiliyorduk. Zaman olgusunun içerdiği ardışıklık, süre ve zamandaşlık kavramları ana sorunsalları gibi görünüyordu. Resimlerinde, katmanları birbirinden ayırdedebilecek işaretler bırakıyordu. Sonuç olarak, yaşanmış ve bitmişin anılarını, el izlerini hâlâ yaşamlı kılan, duvarlara yönelik bir ilgiydi onunki. Taa tarih öncesi çağlara, mağara resimlerine uzanıyordu. Önsoy, Prehistoryadan günümüze katmanlaşan kültürel geçmişin nasıl duyumsanabileceğine ilişkin resimler boyadı. Onun resimleri, sanatsal arkeoloji için oluşturulmuş en üst katman değerindeydi. (...) Kemal Önsoy, maddenin makroskobik özelliklerini belirleyen devinimlerini, bileşenlerini, değişimlerini, gözle görülemeyen karmaşık iç yapıyı; atomik olanı sorgulayarak katmanlaşmayı geleceğe doğru sürdürüyor.'' About Kemal Önsoy's Paintings: For a long period of time, Kemal Önsoy concentrated on the layers in society. He emphasized the traces left due to the living conditions of the communities and societies. He followed the cultural codes that have intensified layer by layer on top of each other due to continuous reconstructions, and demolitions, and on debris of settlements. This pursuit can be regarded in a way as trailing the art history. This way, we can assess the fact that the layers are built on each other, and they stroll in time. He identified the major problems as concurrency, duration and consequency embedded in the perception of time. He left traces in his paintings that can differentiate the layers from each other. Consequently, his interest was on the traces left on the walls by the memories of the lived and finalized that in a way made these fingerprints still existent. This interest went way back to prehistoric times, early drawings on the walls of the caves. Önsoy, painted about how to sense the layered cultural history dating back from the prehistoric times to the present day. His paintings can be regarded as the highest layer in the artistic archeology... Kemal Önsoy continues to carry the layers into future by questioning the atomic, the unseen to the naked eye; that is the actions, combinations and changes within atom that define the macroscopic properties. Zeynep Yasa Yaman. (Bu yazı galerinev.com dan alınmıştır.) 51 Kemal Önsoy (1954) İsimsiz tuval üzeri akrilik imzalı, 182 x 182 cm. acrylic on canvas TL Euro Özel Koleksiyon Private Collection 83

43 Tek Başına Bir Ressam: İtiraf etmeliyim; bu sergiyi görmeseydim, Kemal Önsoy un hiç bıkmadan, yıllar boyunca aynı odaya tıkılıp, tuvaline kurduğu katmanlarda ısrarla kazıdığı küllerin altından, aynı soğuk ateşi çıkaran ressam olduğuna ilişkin önyargımı koruyacaktım. Çünkü, benim için bir sanatçının serüvenini anlamlı ve ilginç kılan, kaybolmaktan korkmadan araması, bulduğunu sandığı an soluksuz yeniden aramaya girişmesidir. Bu arayış, zaman zaman sanatçının işleri arasında büyük uçurumlar doğurduğu için ne sanat toplayıcısının ne de market yöneticilerinin hoşnut olmadıkları bir özelliktir. Oysa, imzaya lüzum kalmadan işin kendisinin imza olması ve bir aksın etrafında birbirine yakın bin eserin üretilmesi, sanatçı için de, kârlı izleyiciler için de güvenilir sulardır. Yazık ki kendini tekinsiz odalarda kaybeden, yolunu ararken başka yöne sapan sanatçılar, her dönemde kafası karışıklık olmakla suçlanmışlardır. Yine itiraf etmeliyim ki, nasıl ki koca bir Osmanlı şiir geleneği, aynı sözcük, terkip ve ilişki sistemi üzerinden sınır çizgilerini koruyarak binlerce yeni şiir ürettiyse, pekalâ bir ressam da kendi takıntısının sınır çizgileri içinde sınırsız bir üretime girişebilirmiş. İsimsiz 1997 A Painter Alone: I must admit; if I hadn t seen this exhibition, I would have preserved my prejudice about Kemal Önsoy, still the same artist tirelessly, stuck in the same room for years, stubbornly scraping the ashes, releasing the cold fire onto his layers. Because for me what makes it interesting and meaningful is the artist s adventure, to search without fear of getting lost, and just when he thinks he found it to relentlessly begin to search again. This pursuit, from time to time can create big gaps amongst the artist s works, art collectors and market makers do not like this. In fact, when the painting itself is the artist s signature without actually needing one, and producing work around an axis, is both safe waters for the artist and the viewers. Such a pity for those artists that lose their self in eerie rooms, taking a different coarse while trying to find themselves, they have always been accused of losing their head. I must admit again, that the great Ottoman poetry tradition has produced thousands of poems by preserving its outlines for the same word, composition and the system of connection, so can an artist produce infinite work within the boundaries of his own obsession. Gökşen Buğra, lebriz.com, 20 Aralık Kemal Önsoy (1954) İsimsiz tuval üzeri akrilik imzalı 101 x 199 cm., 1997 acrylic on canvas TL Euro Özel Koleksiyon Private Collection 84 85

44 Komet (1941) 1941 yılında Çorum da doğdu yılları arasında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi nde (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Halil Dikmen ve Zeki Faik İzer Atölyeleri nde çalıştı de devlet bursu ile Paris e giderek Vincence Üniversitesi Plastik Sanatlar Bölümü ne devam etti. Dışavurumcu anlayışın egemen olduğu figüratif yapıtlarıyla tanınır. Komet in gerçek dışı ve/veya düşsel bir mekanda yer alan figürleri, geçmiş bir dünyanın günümüze yansımış bireyleri ve insan olgusunun simgeleri izlenimini yaratır. 1970'lerin ortalarına doğru eski resimlerindeki anlam ve psikolojik atmosferle devamlılık gösteren yapıtlar gerçekleştirmeye başlamıştır. Ancak bu yıllardan itibaren köylü ve kentlisiyle Türk tipinin yerini Batılı tipler, düzensiz kalabalık grupların yerini tek figürlerle ikili ya da üçlü figür grupları almıştır. Daha önceleri içedönük bir anlam taşıyan ölüm ve acı teması, bu yapıtlarında bilinçli olarak yaşayan bir anlatıma dönüşmüştür. Komet ana öğesi figür olan ve olayın bu öğeye bağlı olarak kurgulandığı resimlerinde gerek figürü, gerek olayı keskin çizgi ve renklerle, şok etkisi yapan leke ve renk kullanımıyla vurgulamaktadır. Buna karşın figürün ve olayın yerleştirildiği ortam çok daha romantiktir ve sanatçı burada saydam bir boyama tekniği ve yumuşak renkler kullanarak karşıtlığı daha da belirginleştirmiştir. Yer yer bilinçli olarak kullandığı boya akıtmalarıyla resmin etki gücünü artırmıştır. Sanatçı 1973'ten 1981'e değin sırasıyla Yeni-Romantik, Yeni-Dışavurumcu ve Post-Modernist anlatımların egemen olduğu resimler yapmış, bu tarihten sonraysa bütünüyle bağımsız bir anlatıma ulaşmıştır. On beşi Türkiye de, dokuzu Paris te olmak üzere kırk beş kadar kişisel sergi açtı. Eserleri; Lozan Canton Müzesi, Viyana Modern Sanatlar Müzesi, Kopenhag Grafik Sanatlar Müzesi, Paris Modern Sanatlar Müzesi ve İstanbul Modern gibi müzelerde yer almaktadır. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul ve Paris te sürdürmektedir. Komet was born in 1941 in Çorum. He attended Istanbul State Applied Fine Arts Academy (currently Mimar Sinan Fine Arts University) between and worked in Halil Dikmen and Zeki Faik İzer studios. He is famous for his expressionist understanding where figures are mostly dominant in his works. Komet went to Paris in 1971 with a state scholarship to Vincence University Plastic Arts Department. Towards the mid- 70's he began to make paintings that were congruent to the meaning in his old paintings that showed psychological stability in the atmosphere. After those years the Westerners took over the villagers and the Turkish towny types, and instead of crowded disorganised groups, single, double or triple figured groups were more dominant in his paintings. In his previous paintings death, and suffering had a more introvert description, whereas today it has become a living conscious composition in his recent works. Komet s main factor is figures and the pictures are constructed according to the elements, figures, clear lines, colors, that leave you in shock and emphasized with spots and use of color. Though the figure and its environment is very romantic the artist uses transparent painting techniques and soft colors that accentuate the contrast. The artist has produced paintings in Neo-Romantic, Neo-Expressionist, and Post-Modernist since 1973 to After this date the expression in his paintings have become completely free. He has had fifteen in Turkey and nine in Paris, a total of fortyfive personal exhibitions. His works can be seen in; Lausanne Canton Museum, Vienna Modern Arts Museum, Coppenhagen Graphic Arts Museum, Paris Modern Arts Museum and Istanbul Modern Museum. He lives and works in Istanbul and Paris.

45 Düş, Düşlem ve Gerçeklik: Komet gördüğü düşleri resmetmiyor, tam tersine, resmetmek istediği düşleri görüyor. İşte bu yüzden, Komet in düşlerinin içeriğinin biraz ayrıştırılması, yorumlanması ve Gerçeküstücülük ile ilişkilerinin gözden geçirilmesi gerekiyor. Hiç kuşkusuz Komet in düş düzenlemelerinin tümüyle yapay ya da sentetik olduğunu söyleyemeyiz. Birey olarak gördüğü gerçek düşlerin tortuları vardır resimlerinde. Ama bu gerçek düş malzemesini estetik/artistik düzlemde kurgulayıp düzenlerken, o düşleri adeta yeniden görür. Sorunu daha da geniş bir bağlamda ele almaya yönelirsek, Komet in sadece kendi geçmiş-düşlerini değil başkalarının düşlerini de görmeye çalıştığını söyleyebiliriz. Burada Freud un, Komet in resmi bağlamında geçerli olduğunu düşündüğüm ve içeriksel/anlamsal düzeyi kuşatan bir saptamasını anacağım: mutlu kişiler düş kurmaz, ancak bir doyuma ulaşamayanlar yapar bunu. Doyurulmamış istekler, düşlemenin itici güçleridir ve her düş bir isteğe doyum sağlama çabası ve böyle bir doyumu ondan esirgeyen gerçek i değiştirme işlemidir. Yapıtının tümü göz önünde bulundurulduğunda, Komet in dünyasının mutsuz bir dünya olduğu kesinleşebilir. Kuşkusuz, neşe tümüyle yok olmamıştır ama mizah duygusu, her an kara mizaha ve acıya dönüşmeye hazırdır. Şunu söyleyeceğim: Komet, bütün düşleri içeren tek ve büyük bir düşü görür gibidir. Dolayısıyla yapıtlarındaki düşler, öznesellikler arası bir nitelik taşır. Ve asıl önemlisi düşsel bir öyküyü, bir özgürleşim isteği (emancipation) vb. "bekledim de gelmedin hiç mi beni sevmedin" 1992 Dream, Fantasy and Reality: Have to mention that Komet isn t painting a dream on the contrary he paints the dreams he wants to envision. And because of this Komet needs to extricate, and interpret his dreams and re evaluate his relation to the surreal. With no doubt we cannot state that the whole arrangement of Komet s fantasies are neither unnatural or synthetic. There are the residues of his actual fantasies his dreams. In his paintings. But when he construes this real fantasy full of objects in an aesthetic and artistic set-up, it s seems as if he sees the same dreams again. If we take this matter and evaluate it in a larger context we can say that Komet not only sees his own past, his own dreams, but others as well. Relevent to Komet s position a quote from Freud about substance and meaning seems at use: Happy people don t dream, only those that haven t reached complete satisfaction would do such. Unsatisfied desires are the repellant force of dreaming. Every dream is the attempt to satisfy the desire and to change the truth that with holds the attempt. When we take his work into consideration, Komet s life is definitely a very unhappy one. No doubt, joy has not disappeared completely, but sense of humor is ready to change to dark comedy which can turn into pain. I would like to say that Komet is seeing a big dream that can encompass all the other dreams within. Therefore the dreams in his work carry a quality of subjectivity. Ahmet Oktay, Komet, Galeri Nev, 1995, Sayfa: 14, 16, Komet (1941) Bekledim De Gelmedin, Hiç Mi Beni Sevmedin tuval üzeri yağlıboya imzalı, 115 x 190 cm., 1992 oil on canvas TL Euro

46 patlangaç 2009 Anımsama Dağarcığı: Freud, düşlerin yeniden üretmek üzere malzeme sağladıkları kaynaklardan başlıcasının çocukluk yaşantısı olduğunu belirtir. Komet in düşsel evreninde de çocukluk yıllarından derlenmiş pek çok malzeme bulunduğunu söylemek gerekir. Ancak hemen eklenmelidir: çocukluğun en erken dönemlerine kadar uzanan bu malzemenin düş imgelemi tarafından mı çıkarıldığını yoksa istenç içi bellek (memoire volontaire) tarafından mı anımsanıp düzenlediğini ya da istenç dışı belleğe mi (memoire involontaire) ait olduğunu kesinlikle belirleyemeyiz. Çünkü burada söz konusu olan klinik ve belirtisel (symptomatic) düşler ve anımsamalar değil, sanatsal imgeleme özgü düşler ve anımsamalardır. Şunun önemle vurgulanması gerekir: Komet in kurduğu evren tümüyle poetik bir evrendir. Bu yüzden, tıpkı şiir gibi çok anlamlıdır ve hızını aynı zamanda oyun isteğinden almaktadır. Bize gösterdiği, poetik düşlemin ürettiği, ille de nesnel karşılıkları olması gereken olgular ve olaylar değildir. Komet in resmini gündelik semantiğin terimleri içinde asla anlayamayız. Burada, Komet in alımlanma düzeneği konusunda yardımcı, daha da önemlisi; aydınlatıcı olacağına inandığım bir cümlesini anacağım Roman Ingarden in, Ingarden cümleyi edebiyat yapıtı bağlamında söylemiş olmasına rağmen: eserde verilen görmeler (perspektifler) hiçbir zaman gerçek algı perspektiflerinde değil de, tersine sırf fantezide aktüelleşebilirler. Eserde sözkonusu olan nesneler nasıl gerçek reel nesneler değilse, aynı şekilde onların verildiği perspektif de irreeldir. Komet in resimlerinde bizi bireysel tarihin artık unutulmuş, bulanıklaşmış içeriğiyle karşı karşıya getiren ve hem tedirgin eden hem de duygudaşlık sağlayan bu anımsama ve düşleme düzeneğine ait imgeler ve nesneler, tam da bu yüzden, hem metafizik bir kaygı yansıtır hem de dramatik bir gerilim kazanırlar. Repertory of Remembrance: Freud said dreams are the material for creation whose essence and source lies mainly in your childhood life. We can affirm that Komet s universe of dreams contains many references to his childhood. But we also have to say that it is hard to define precisely if this universe is created by images based on dreams or constructed and defined by voluntary memory or involuntary memory. What is important here is nor clinical and symptomatic dreams and memories, but artistic images and memories. The main fact to be underlined is that the universe created by Komet is a lyrical universe which has a poetical meaning and whose rhythm is based on playfulness. The creations of his poetic imagination are not facts and events which always have an objective equivalence. You can never understand Komet paintings within daily semantic terms. Here I would like to mention a sentence from Roman Ingarden on the reception arrangement of Komet that can be helpful or more enlighting. Eventhough Ingarden used this sentence in literary context: what you see in the painting (perspective) is not a real sensory perception but on the reverse can only actualize in fantasies. The objects in the painting are not real, their given perpective also is not real. In Komet s paintings you are reminded of your forgotten history, puts you face to face with the blurred context creating unease and empathy and this dream arrangement of images and symbols reflect a metaphysical doubt that ends with dramatic intensity. Ahmet Oktay, Komet, Galeri Nev, 1995, Sayfa: 14, 16, Komet (1941) Patlangaç tuval üzeri yağlıboya imzalı, 89 x 116 cm., 2009 oil on canvas TL Euro 91

47 figürlü Kompozisyon figürlü Kompozisyon 55 Komet (1941) Figürlü Kompozisyon tuval üzeri yağlıboya imzalı, 22 x 16 cm. oil on canvas TL Euro figürlü Kompozisyon Komet (1941) Figürlü Kompozisyon tuval üzeri yağlıboya imzalı, 22 x 16 cm., 1999 oil on canvas TL Euro 57 Komet (1941) Figürlü Kompozisyon tuval üzeri yağlıboya imzalı, 55 x 65 cm. oil on canvas TL Euro 92 93

48 ERGİN İNAN (1943) 1943 yılında Malatya da doğdu de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Resim Bölümü nü bitirdi. Salzburg Yaz Akademisi nde Prof. Emilio Vedova ile Münih de Prof. Mac Zimmerman ile çalıştı yılları arasında Berlin Güzel Sanatlar Yüksek Okulu nda konuk profesör olarak bulundu. Ergin İnan ın sanatı, var oluşla yok oluş arasındaki meta-fizik anlamın kendi bakış açısından irdelenip yorumlanmasına dayanmaktadır. Resimlerinde, Doğu ve Batı kültürlerinin sentez arayışları gözlemlenir lerden başlayarak böcekleri ve insan figürlerini işlediği eserlerinde, imgeler arasında kurulan görsel ve simgesel ilişkileri yansıtır. Bunların yanı sıra zaman zaman eski uygarlıklardan aldığı kültürel imgelere de yer vererek bunları aynı sanatsal bağlamda değerlendirmiştir. Eserlerinde çok farklı malzeme ve teknikten yararlanan İnan, tuvalin yanı sıra ahşap, duralit, kağıt ya da el yapımı özel kağıtlar vb. taşıyıcılar üstüne yağlıboya, suluboya, tempera, renkli mürekkep ve kolaj gibi değişik teknik ve malzemeler kullanır. Eserleri yurtiçi ve yurtdışında Almanya, Norveç, İngiltere, Belçika, Hollanda, Japonya gibi ülkelerin müzelerinde ve çok sayıda özel koleksiyonlarda yer almaktadır. Çalışmalarını İstanbul ve Berlin de sürdürmektedir. Ergin İnan was born in Malatya in He graduated from the Painting Department of Istanbul Academy of Fine Arts (currently known as Mimar Sinan Fine Arts University) in He studied and worked with Prof. Emilio Vedova in Salzburg Summer Academy and Prof. Mac Zimmerman in Munich. He worked as a visiting professor at the Berlin Fine Arts School between 1985 and The art of Ergin İnan is based on an exploration, from his own viewpoint, of the metaphysical meaning between being and nothingness. In his paintings one notes the quest for a synthesis of Eastern and Western cultures. The insects and human figures which appear in his works in the 1970s reflect a visual and symbolic relationships between images. İnan sometimes also uses cultural images from ancient civilizations and treats them in the same artistic context. He uses many different materials and techniques in his work- not only canvas but also wood, duralite, paper or special hand-made paper, to which he applies oil paint, watercolors, tempera, colored ink, collage and the like. His artworks are exhibited in many international museums in Germany, Norway, England, Belgium, Nederland, and Japan as well as in many important private Turkish and international collections. He works both in Istanbul and Berlin. das SchweIgen 2018 Ergin İnan ya da Ayrıntıya Odaklanan Dalınç: Görsel iletişim, görünenden hareket ederek kendimizle kurduğumuz bir diyalogdur esasen; sanatçı olsa olsa bu yönde bir takım ipuçları verir bize; iletişimin karşılıklılık ilkesi üzerine kurulu belirlenimi bir ölçüye kadar geçerliliğini yitirmiştir böylece. Gelgelelim, sanat yapıtı ile bir iletişim aracı olarak ilişki kurma yönündeki genel eğilim, her şeye rağmen sonuna kadar direnir buna; zira muhatabı izleyicinin kendi beni bile olsa, her sanat yapıtı başkasının aracılığıyla gerçekleşen bir buluşma noktasıdır son çözümlemede. İnan ise gördüğü şifrenin gizemli ve kapalı olması nedeni ile değil, alabildiğine açık olmasından ötürü bu iletişim olanağını yokuşa sürüp, zora koşmaktır bizi izleyici, apaçıklığın tuzağına düşmüştür sessizce. Buna göre, deforme edilen bir nesneyi yorumlarken sahip olduğumuz özgür devinim alanı, aynı şeyin gerçekçi temsiliyle ulu orta tekrarında kendiliğinden daralmıştır; yorumlamada; resmin öbür yarısını oluşturan sentaktik kaygıyı gözardı etmemek için özel bir çaba gereklidir en azından, aksi takdirde yorumun yerini hikaye almıştır usulca. Aslında hiçbir şey şifrenin ardına gizlenme isteği kadar İnan a yabancı değildir; ne var ki, tam da bu yüzden şifreli bir dünyanın ardında bulur kendini; en azından bizim için böyledir bu. Nitekim şeytan minaresinden bok böceğine kadar yığınla canlı, yahut aralarında tuğramsı mühür ve yazı başta olmak üzere çok sayıda im, özel bir anlam yüklenmeksizin öylece karşımıza çıkarken, onların açtığı boşluğun biz doldurmak zorunda kalıp anlamlı kılmaya çalışırız hep. İnan yaratıcı olmanın ayrıcalığını izleyiciyi kendi haline bırakmakta kanıtlar sanki. Bir biçim resmedilmeye değer bulunduğu sürece, dış dünyaya açıkça gönderme yapsa bile gerçekçi bağlamından soyutlanabilir pekala, dalınç onun anlamını çoktan atlayıp iptal etmiştir çünkü. Ergin İnan or Focusing on Detail: Visual communication is mainly a dialogue that we make with our selves based on what we see. The artist may give us some clues at most. That way, communication s determination which based on principle of reciprocity loses its validity partially. However the general tendency to communicate with an art work as a media of communication resists it regardlessly. Because even it is addressed to the viewer itself, in the end every art work is a meeting point which is created by someone else. İnan is forcing this opportunity of communication, not because the code that he has seen is secret or mysterious but because it is wide open to be seen. The viewer has been trapped in truism very quietly. Hereunder, the kinesis that we have while we interpret the deformed object, has narrowed itself in its open recursiveness with its realistic reflection. In interpretation we at least need a special effort to not to ignore the synthetic concern which forms the other half of the painting. Otherwise, the story takes over interpretation discretely. In fact, nothing is stranger to Inan, than the need to hide behind secret codes. However this is exactly why he finds himself in a world of secret codes, at least for us. As a matter of fact, while a lots of creatures such as horn shells and dung beetles or lots of symbols as seals and writings come forward by not even carrying hidden meanings; it is us, trying to fill their space and assign them some deep meanings. It often seems like İnan proves the privilege of being the artist by leaving the viewer alone by itself. As long as a shape has been found paint worthy, it can be easily isolated by its true meaning, even if it makes a reference to the outside world because the trance has already passed through and defeated its meaning. Mehmet Ergüven, Ergin İnan, YKY Yayınları, 1996, Sayfa: 3, 4 58 Ergin İnan (1943) Das Schweigen tuval üzeri yağlıboya imzalı, 100 x 70 cm., 2018 oil on canvas TL Euro 95

49 Berlin Melekleri serisi nden 2005 ikon portre Ergin İnan (1943) Berlin Melekleri Serisi nden mdf üzeri yağlıboya imzalı, 70 x 100 cm., 2005 oil on mdf TL Euro 60 Ergin İnan (1943) İkon Portre ahşap üzeri yağlıboya ve karışık teknik imzalı, 47 x 38 cm., 2017 oil and mixed media on wood TL Euro 96 97

50 Arture 285, ETKİLER (B)-25 Marx VE ENGELS 1982 Yüksel Arslan ( ) 1933 yılında İstanbul da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi ne devam ederken, suluboya, guaj ve pastel karışımı resimleriyle dikkat çekti. İstanbul Üniversitesi ndeki Sanat Tarihi öğrenimini resim çalışmalarına yönelerek yarım bıraktı ve ilk sergisini 1955 te açtı senesinde, Phallisme Serisi ni tamamladı yılında Paris e Andre Breton ve Raymond Cordier nin davetlisi olarak gitti larda Paris, Kopenhag ve Berlin de sergiler düzenledi ve Arture serisi üzerinde çalışmalarına devam etti te çok önemli bir galeri olan Gallery Charpantier in düzenlediği Surrealism: Sources, Histoire, Affites sergisine davet edildi da Karl Marx ın yazılarından etkilendiği Capital serisi üzerinde çalışmaya başladı. Arslan ın ABD deki ilk sergisi New York, Drawing Center da 2008 da gerçekleşti. Otodidakt bir ressam olan sanatçı, tuvalle yağlıboya tekniğini aşarak kendine özgü malzemeyle çizgi ve boya uygulamaları ile özgün bir gerçeküstü üslup geliştirmiştir. Resmin plastik değerlerini araştırarak, resimlerinde düşüncelerini anlatır. Sanatçının yapıtlarında ilk göze çarpan özellik kullanacağı kağıda toprak sürmesi, çeşitli boyalar katması, su ve yağ lekeleri yapmasıdır. Yapıtları Türk resminde yeni bir oluşuma da ışık tutmaktadır. Türkiye de ve yurtdışında çeşitli müze ve özel koleksiyonlarda resimleri bulunmaktadır. Arslan ın çalışmalarında, Nietsche, Marx ve Freud un yazılarının etkisi, Doğu ve Batı geleneklerinin buluşması ve psikoloji, erotizim ve bilinçaltı konuları yer almaktadır. Resimlerinde doğu minyatürleri ve Anadolu folklorunun izleri görülebilir yılında vefat etmiştir. Arslan was born in Istanbul in He studied Art History at Istanbul University and discontinued his study to practice art. He had his first solo exhibition in His autobiographical and erotic Phallisme series were concluded in He moved to Paris in 1961 with the invitation of André Breton and art dealer Raymond Cordier. He kept working on his Arture series in 1960s while continuing to exhibit around Europe including Berlin, Paris and Copenhagen. In 1964, he was invited to participate in one of the most important surrealist exhibitions: Surréalisme: Sources, Histoire, Affinités currated by Gallery Charpantier in Paris. In 1969, Arslan began working on the Capital series having been inspired by the writings of Karl Marx. One of Arslan s recent exhibitions and his first in the US, with works from the artists complete oeuvre was held at the Drawing Center in New York called Visual Interpretations curated by Brett Littman in Arslan s work is inspired by the writings of Nietzsche, Marx, and Freud and he brings together the Western and Eastern traditions and deals with various subjects like psychology, eroticism and the subconscious. The influence of Eastern miniatures and Anatolian folklore can be found in his works which are produced by the artist s self-made colours using the ancient methods of combining raw pigments with his own saliva, blood, urine, honey, earth and egg whites. His most well-known series besides the above mentioned ones are Influences, Autoartures, L Homme and Nouvelles Influences. He passed away in Bu eser, Santralistanbul Yayınları nın 2009 yılında yayınladığı Yüksel Arslan Retrospektifi kitabının 208. sayfasında yer almaktadır. This painting is displayed on page 208 of the A Retrospective of Yüksel Arslan book published by Santralistanbul Publications in Yüksel Arslan ( ) Arture 285, Etkiler (B) - 25 Marx ve Engels kağıt üzeri karışık teknik imzalı, 28 x 20 cm., 1982 mixed media on paper TL Euro 99

51 godot geldi Komet (1941) Godot Geldi tuval üzeri yağlıboya imzalı, 74 x 92 cm., 2016 oil on canvas TL Euro 101

52 bağbozumu günleri Komet (1941) Bağbozumu Günleri tuval üzeri yağlıboya imzalı, 72 x 92 cm., 2001 oil on canvas TL Euro 103

53 Portre 64 Komet (1941) Portre tuvale marufle kağıt üzeri yağlıboya imzalı, 82 x 65 cm. oil on paper pasted on canvas TL Euro 65 Utku Varlık (1942) Haliç Serisi'nden tuval üzeri karışık teknik imzalı, 200 x 200 cm. mixed media on canvas TL Euro haliç serisi'nden 1942 yılında Bolu da doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Resim Bölümü nü bitiren sanatçı Paris Güzel Sanatlar Akademisi nde öğrenimine devam etmiştir. İlk kişisel sergisini 1965 te Cenevre de açmıştır ten bu yana yaşamını ve çalışmalarını Paris te sürdürmektedir. Işık-gölge etkileri içinde dağılan, simgesel ve romantik çağrışımlar yaratan figür, nesne ve mekan bağlantılarından hareket ettiği resimlerinde, gerçeklik ve düş, imge ve yansıma gibi birbirini tamamlayıcı plastik öğeleri, kurgusal bir dünya içinde yorumlamakta, fantastik-gerçekçi bir anlayışı benimsemektedir. Yurtiçi ve yurtdışında müzelerde ve önemli koleksiyonlarda resimleri bulunmaktadır. Varlık 1975 yılından yaşamını ve çalışmalarını Paris te sürdürmektedir. Varlık was born in Bolu in Utku Varlık, graduated from the Painting Department of Istanbul Academy of Fine Arts, and later continued his education at Paris Fine Arts Academy. He opened his first solo exhibition in Geneva in His paintings are dispersed within the effects of light, shadow and romantic connotations where the artist is acting free from the connections between figure, object, and place. Utku Varlık interprets plastic elements in terms of dreams, images, and reflections in a fictitious world with a fantastic realist approach. His paintings are in several museums and collections in Turkey and Europe. Varlık lives and works in Paris since

54 ikon portre 2018 ikon portre Ergin İnan (1943) İkon Portre ahşap üzeri karışık teknik imzalı, 50 x 40 cm., 2018 mixed media on wood TL Euro Ergin İnan (1943) İkon Portre ahşap üzeri karışık teknik imzalı, 50 x 40 cm., 2018 mixed media on wood TL Euro

55 beyoğlu nda bir pasaj kahvesinde konuşanlar 1958 EMİNÖNÜ 1962 Bu eser, KOPART Gallery nin 2014 yılında yayınladığı Ara Güler Yaşayan Klasikler kitabının 38. sayfasında yer almaktadır. This painting is displayed on page 38 of the Ara Güler Yaşayan Klasikler book published by KOPART Gallery in Ara Güler ( ) Eminönü fotoğraf imzalı, 50 x 70 cm., 1962 photograph TL Euro Ara Güler ( ) Beyoğlu nda Bir Pasaj Kahvesinde Konuşanlar fotoğraf imzalı, 70 x 100 cm., 1958 photograph TL Euro Bu eser, Kaptan Yayınları nın 2015 yılında yayınladığı Ara Güler Eski İstanbul Anıları kitabının 168. sayfasında yer almaktadır. This painting is displayed on page 168 of the A Photographical Sketch on Lost Istanbul book published by Kaptan Publications in yılında İstanbul da doğdu de Yeni İstanbul Gazetesi nde gazeteciliğe başlarken aynı zamanda İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi ne devam etti de Time-Life, Paris-Match ve Der Stern dergilerinin yakın doğu foto-muhabirliği görevlerini üstlendi de Henri Cartier Bresson ile tanışarak Paris Magnum Ajansı na katıldı ve İngiltere de yayımlanan Photography Annual Antolojisi onu dünyanın en iyi 7 fotoğrafçısından biri olarak tanımladı. Aynı yıl ASMP ye (Amerikan Dergi Fotoğrafçıları Derneği) tek Türk üye olarak kabul edildi de Almanya da çok az fotoğrafçıya verilen Master of Leica ünvanını kazandı. Sanat ve sanat tarihi konularındaki fotoğrafları ABD de Time-Life, Horizon ve Nesweek kitap bölümlerince ve İsviçre de Skira Yayınevi tarafından kullanıldı. Bütün dünyayı gezerek foto röportajlar yaptı ve bunları Magnum Ajansı ile dünyaya duyurdu. Ara Güler in fotoğrafları Paris Ulusal Kitaplıkta, ABD de Rochester Georg Eastman Müzesi nde Nebraska Üniversitesi Sheldon Koleksiyonu nda bulunuyor. Köln Mueseum Ludwing de Das Imaginare Photo Museum da fotoğrafları sergileniyor yılında, İstanbul'da vefat etmiştir. Ara Güler was born in Istanbul in 1928 and studied at the Istanbul University Faculty of Economics while working for the newspaper Yeni Istanbul in In 1958 he was appointed by Time-Life, Paris Match and Der Stern magazines as their photo reporter for the Near-East. He met Henri Cartier Bresson in 1953 and joined the Paris Magnum Agency; he was elected one of the best seven photographers in the world by the Photography Annual Anthology published in the U.K and is the only Turkish member of ASMP (American Society of Media Photographers). In 1962, he was awarded the Master of Leica prize of Germany, an award granted to very few photographers. His art and history of art photos were published in the U.S Time-Life, Horizon and Newsweek anthologies as well as by the Swiss Skira Publishing House. He traveled around the world for photographic interviews published by the Magnum Agency. Ara Güler s works are exhibited at the Paris Bibliothèque Nationale, Rochester George Eastman Museum, the Sheldon Collection of Nebraska University as well as the Köln Photo Museum. He passed away in Istanbul in Haliç Ara Güler ( ) Haliç fotoğraf imzalı, 70 x 50 cm. photograph TL Euro

56 1944 yılında Adana da doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Heykel Bölümü, Şadi Çalık Atölyesi nden mezun oldu. Avrupa sınavını kazanarak Devlet Bursu ile İtalya ya giderek, yılları arasında heykeltıraş Emilio Greco nun Atölyesi nde eğitim gördü yılında Roma da kendi atölyesini kurdu. Ertesi yıl ilk kişisel sergisini açtı. Daha sonra eserleri, aralarında Floransa, Belgrad ve Budapeşte nin de bulunduğu pek çok Avrupa kentinde sergilendi yılına kadar Roma da heykel çalışmalarına devam etti de Türkiye ye dönerek Mimar Sinan da öğretim görevlisi olarak göreve Koray Ariş (1944) başladı ve bu görevini 1977 yılına kadar sürdürdü. Malzeme olarak ahşap ve deri kullanan Ariş, parçaları ahşap çivilerle örgütleyerek masif hale getirerek ana formu oluşturmakta, istediği şekli ve formu elde ettikten sonra dıştan deri giydirme tekniği uygulamaktadır. Ahşap torso kalıpları üzerine geçirdiği kösele kaplı heykellerinde, ana tema olarak insan bedeninin gerilimli formlarından hareket etmekte, kimi yerde metal heykel kolajları ve çiviler kullanarak, bu gövdeye fetiş özelliği kazandırmaktadır. Biçim, onda yanılsama estetiğinin zengin çağrışımlarıyla örülüdür. Eserleri hem çağdaş, günümüz heykel sanatıyla diyalog içinde hem de ilk bakışta göze çarptığı gibi tarih ve malzeme kültürüne derinden bağlı bir sanatsal yaratıcılığın mümkün olduğunu gösterir. Modern heykelin kendisini kuşatan mekana karşı gösterdiği hem olumlayıcı hem de reddedici tavır Ariş in sanatının önemli özelliklerinden birini oluşturmaktadır. Çalışmalarını Çatalca daki atölyesinde sürdürmektedir. Ariş was born in Adana in He graduated from the Sculpture Department of Istanbul State Academy of Fine Arts (currently known as Mimar Sinan Fine Arts University), Şadi Çalık workshop. He worked with sculptor Emilio Greco between In 1971 he established his own studio in Rome and had his first solo exhibition the following year. His works have been on exhibition in other European cities; Florence, Belgrad and Budapest. He continued to work on sculpture in Rome until Ariş returned to Turkey and became a faculty member at Mimar Sinan University until He used wood and leather material in his works and assembled them with wooden nails to build a massive form and to give it the intended shape it is layered with leather. His work on sculpture in Rome continued until The main theme of his sculptures stems from tense parts of the human body, where he covers the wooden torso mold sculptures with leather and in some cases he uses metal collage and nails to furnish the body with fetish features. Form is woven by the rich reflections of deluding aesthetics. His works are contemporary, and are in deep dialogue with today s art sculpture understanding. At first sight it is in context with its deep connection to the date and material culture and proves the creativity of art is possible. He continues to work in his studio in Çatalca. Bilyeli Denge 71 Koray Ariş (1944) Bilyeli Denge ahşap kösele ve deri imzalı, 129 x 72 x 47 cm. wood and leather TL Euro 111

57 kırık tekerlek 2010 OSMAN DİNÇ (1948) 1948 yılında Denizli de doğdu. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim İş Bölümü, Turan Erol Atölyesi nden mezun oldu de devlet bursuyla Paris e gitti yılında öğrenimini tamamlayarak Türkiye ye döndü ve Bursa Eğitim Enstitüsü nde göreve başladı yılında tekrar Fransa ya dönerek Paris e yerleşti. Fransa da yaptığı çalışmalar ve sanatındaki çağdaş yaklaşımlarıyla dikkatleri üzerinde toplayan Osman Dinç, 1990 da Ecole National de Bourges de profesör oldu. Osman Dinç in öncelikle malzemenin özelliklerini öne çıkaran, yalın ve anlatımcılıktan uzak heykelleri, günlük yaşamda örnekleri görülmeyen nesne ve biçimlerdir. Maden ve ahşap malzemeyi, kavramsal görüşler doğrultusunda değerlendiren Osman Dinç in, heykel enstalasyonu yönündeki çalışmaları, Anadolu gerçekliğine ilişkin kavram motifleri içermektedir. Yaşamını ve çalışmalarını Ankara ve Paris de sürdürmektedir. Dinç was born in Denizli in He graduated from Turan Erol Studio at the Painting-Work Department of Gazi Education Institute in Ankara. In 1972, he went to Paris with state scholarship. Upon completion, he returned to Turkey in 1976 and started teaching as Faculty at The Bursa Education Institute. Later in 1977, he returned to settle back in Paris. His contemporary approach to art attracted attention and his name became prominent within art circles. In 1990, Osman Dinç became a professor at the Ecole Nationale de Bourges. Dinç draws attention to the detail and the essence of the material he uses, and brings out the meanings within figures that cannot be recognized instantly through daily life, which allows thorough reflection and thought. Dinç s sculpture installations have conceptual motifs relating to Anatolian reality. His works stress the relation between iron, wood and the organic human being, which may closely be connected to conceptual beliefs. Dinç presently lives and works both in Ankara, and Paris. 72 OSMAN DİNÇ (1948) Kırık Tekerlek çelik 130 x 185 x 140 cm., 2010 steel TL Euro

58 "soyut denge" demir çağı tamtam Koray Ariş (1944) Soyut Denge ahşap kösele imzalı, 77 x 40 x 12 cm. wood and leather TL Euro 74 Osman Dinç (1948) "Demir Çağı Tamtam" çelik 137 x 50 x 44 cm. (kaideli) 69 x 50 x 44 cm., 1990 steel TL Euro Farklı görünüm Different view Farklı görünüm Different view

59 masumiyet 2017 seneye de giyerim Farklı görünüm / Different view Evrim Kılıç (1977) Seneye De Giyerim ahşap imzalı, 95 x 35 x 21 cm., 2016 wood TL Euro 75 Ozan Oganer (1973) Masumiyet dantel, reçine, akrilik 165 x 45 x 40 cm., 2017 lace, resin, acrylic TL Euro Detay / Detail 1973 yılında İzmir de doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Heykel Bölümü nde öğrenim gördü yılında İKSV bursuyla Paris te Cité Internationale des Arts ta altı ay sanatsal araştırmalarda bulundu, atölye çalışmalarına katıldı. Oganer, heykellerini geleneksel Türk el sanatlarında önemli bir yer teşkil eden dantel, iğne oyası gibi yapım süreci meşaketli ve kadınların el izlerini taşıyan dekoratif bir malzemeyi bronza, ahşaba, kile tercih ederek oluşturmakta, çalışmalarında mitik, kültürel ve kişisel tarihlerden yola çıkan konuları sorgulamaktadır. Yaşamını ve çalımalarını İzmir de sürdürmektedir. Ozan Oganer, born in İzmir in 1973, graduated from the Department of Sculpture of the Dokuz Eylül University Fine Arts Faculty, followed by six month research and workshop studies at Paris Cité Internationale des Arts, with a grant provided by IKSV (İstanbul Culture and Arts Foundation) in In his sculptures, Oganer prefers to use traditional Turkish handicrafts and decorative material such needle and point lace, rather than bronze, wood or clay, to question themes based on mythical, cultural and personal narratives. He lives and works in İzmir. İmza Signature 1977 yılında İstanbul da doğdu Yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Heykel Bölümü nde Lisans Eğitimi ni, 2009 yılında da İtalya nın Carrara Şehri ndeki Carrara Güzel Sanatlar Akademisi, Heykel Bölümü nde de Yüksek Lisans Eğitimi ni tamamladı Yılları arasında birçok ülkede düzenlenen uygulamalı heykel sempozyumlarına katılarak 30 un üzerinde ahşap, taş, mermer ve granit gibi malzemelerden büyük ölçekli heykeller yaptı. Bu heykeller başta Türkiye ve İtalya olmak üzere Dubai, İsrail, Brezilya, Karadağ, Belçika, Almanya, Danimarka ve Çin deki bazı özel kurumlarda ve kamu kuruluşlarında yer almaktadır yılında İstanbul da ilk kişisel sergisini açan sanatçı, 2002 yılından itibaren ülkemizde ve İtalya, Almanya, Yunanistan ve Hong Kong gibi birçok ülkede karma sergilere katılmış, 2008 yılında Dubai de ve 2007 yılında İtalya da gerçekleştirmiş olduğu kentsel heykelleri için ödüller almıştır. Son yıllardaki çalışmalarında ağırlıklı olarak ahşap figürler üzerine yoğunlaşan Kılıç, çalışmalarına İstanbul daki atölyesinde devam etmektedir. Evrim Kılıç was born in Istanbul, Turkey. She graduated of Fine Arts in Sculpture at Mimar Sinan University in Istanbul and she moved to Italy and there had Master Degree in Sculpture from Fine Arts Academy of Carrara. Between had participated professionally in sculpture symposiums/sculpture creation camps in several countries and created more than 30 large scale sculptures with different materials as wood, stone, marble and granite. Those sculptures/statues are located in countries such as Turkey, Italy, Dubai, Germany, Denmark, Belgium, Brazil, China and Montenegro which are now properties of private/ municipal corporations and collections. Since 2002 including a solo exhibition in 2004 which located in Istanbul, had also participated in more than 20 collective sculpture exhibitions and workshops in Turkey, Italy, Germany, Greece and Hong Kong and received awards for public sculptures in Dubai, 2008 and in Italy, The Artist who is recently more interested in wooden figures, currently lives and works in Istanbul

60 77 Saim Bugay ( ) Eşek ahşap ve metal imzalı, 32 x 29 x 18 cm. wood and metal TL Euro Tree of LIfe 2012 temsilcileri arasında yer almaktadır yılında vefat etmiştir yılında Mersin de doğdu yılları arasında, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Şadi Çalık Atölyesi nde eğitim gördü. Sanatçı, yılları arasında Avrupa da çeşitli ülkelere yaptığı gezi ve incelemelerde özellikle ahşap heykel konusunda uzmanlık bilgilerini geliştirme imkanı buldu. Demiri işleyerek yaptığı ilk soyut heykelleriyle dikkat çekti. Ağaç heykellerinde amblem ya da fetiş özelliği gösteren formlara bağlı simetrik biçimlere ağırlık verdi. Heykelde değişik araç ve gereçlerle mesaj iletmeye yönelik anlatımcı bir çizgiyi sürdüren Saim Bugay, orta kuşağın başarılı Bugay was born in Mersin in He studied in Şadi Çalık Atelier of İstanbul State Academy of Fine Arts (currently known as Mimar Sinan Fine Arts University). Between 1969 and 1975 he conducted observations in several cities in Europe and he found the chance to expand his expertise about especially wooden sculpture. He took attention with his first abstract sculptures with hammered iron. In his wooden sculptures he concentrated on symmetric styles connected to the forms that feature fetish and emblem. Saim Bugay, who draws a narrative line to give a message with various tools in his sculptures, is among the successful representatives of the middle generation. He passed away in Chintan Upadhyay 1972 yılında, Partapur, Rajasthan, Hindistan da doğmuştur yılında Maharaja Sayajirao Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi nden mezun olduktan sonra, yüksek lisansını yine aynı üniversitede 1997 yılında tamamladı ve İlk kişisel sergisini 1996 yılında, Mumbai Leela Kempenski Art Gallery de açtı yılında Charles Wallace Vakfı Ödülünü ve Ingiltere Bristol da oturma hakkını 2012 yılında kazanmıştır. Sanat hayatına ressam olarak başlayan sanatçı, yüzlerini boyadığı heykeller ve enstelasyonlar üretmektedir. En önemli heykel projesi PET SHOP her sezona model bebek heykel üretilen projesi devam etmektedir. Baby Fetish projesi Sandarb, kar amacı gütmeyen kuruluş Hindistan ın geri kalmış kırsal kesimlerde yaşayanlara, çağdaş sanatı teşvik etmek için workshoplar ve programlar düzenlemektedir. Bu radikal proje Hindistan dan ve dünyadan sanatçıları küçük köy, Partapur a Rajastan a sanat için getirtmektedir. Gelen ziyaretçiler sanat adına yerli halk ile beraber yaşayıp, kaynaşmaktadır. Upadhyay nın eserleri birçok uluslararası galerilerde ve özel koleksiyonlarda yer almaktadır. Sanatçı yaşamını ve çalışmalarını Mumbai de sürdürmektedir. Chintan Upadhyay was born in Partapur, Rajasthan, India in He received his undergraduate and graduate degree in (1997) from Maharaja Sayajiao University of Baroda, Faculty of Fine Arts, India. He had his first exhibition in 1996, Mumbai Leela Kempinski Art Gallery. He was awarded the Charles Wallace Foundation Award for Residency in Bristol, UK in The artist began as a painter, but now creates sculptures and installations of which he paints the surface. His most popular sculpture project is perhaps the Pet Shop project, which is an ongoing production of a model baby for every season. Baby fetish He also run Sandarbh, a nonprofit organization set up for residencies, workshops, and programs, and dedicated to promoting the arts and raising awareness about contemporary artistic practices in rural areas of India. It s a radical experiment that brings artists from India and the world to a small village called Partapur, Rajasthan.They live and engage with the local community there through the means of art. Upadhyay has had many international exhibitions and his art is in many private collections. He lives and works out of Mumbai. 78 Chıntan Upadhyay (1972) Tree of Life altın varak, fiberglass ve ahşap 61 x 48 x 48 cm., 2012 gold leaf, fiberglass and wood TL Euro

61 JEFF KOONS (1955) Jeff Koons, Pensilvanya York da 1955 yılında doğmuştur. Baltimore da Maryland College of Art ta ve School of the Art Institute of Chicago da sanat eğitimi almıştır de ilk kişisel sergisini açtığından bu yana eserleri uluslararası büyük galeri ve kurumlarda sergilenmiştir. Koons, özellikle ikonik heykelleri olan Rabbit ve Balloon Dog ile bilinmektedir. Aynı zamanda Rockefeller Center da sergilenmiş olan ve kalıcı olark Guggenheim Bilbao da yer alan çiçekten yapılmış Puppy heykeli ile de tanınmaktadır. Daha önce Avignon'daki Papalık Sarayına, Château de Versailles ve Basel'deki Fondation Beyeler'e kurulan bir başka çiçek malzemeli heykeli olan Split-Rocker (2000), en son 2014 yılında Rockefeller Center'da sergilenmiştir. Jeff Koons sanat alanında aldığı sayısız ödülün yanı sıra kültürel alandaki çalışmaları ile de onur ödüllerine layık görülmüştür den beri The International Centre for Missing & Exploited Children a (ICMEC) üyedir. Aynı zamanda ICMEC ile beraber the Koons Family International Law and Policy Institute u kurmuştur. Koons, küresel çocuk kaçırma ve sömürü konularında mücadele etmeyi ve dünya çocuklarını korumayı kendine amaç edinmiştir. Sanatçı yaşamını ve çalışmalarını New York ta sürdürmektedir. Jeff Koons was born in York, Pennsylvania in He studied at the Maryland Institute College of Art in Baltimore and the School of the Art Institute of Chicago. He received a BFA from the Maryland Institute College of Art in Since his first solo exhibition in 1980, Koons s work has been shown in major galleries and institutions throughout the world. Koons is widely known for his iconic sculptures Rabbit and Balloon Dog as well as the monumental floral sculpture Puppy (1992), shown at Rockefeller Center and permanently installed at the Guggenheim Bilbao. Another floral sculpture, Split-Rocker (2000), previously installed at the Papal Palace in Avignon, Château de Versailles, and Fondation Beyeler in Basel, was most recently on view at Rockefeller Center in Jeff Koons has received numerous awards and honors in recognition of his cultural achievements. Koons has been a board member of The International Centre for Missing & Exploited Children (ICMEC) since 2002, and co-founded the Koons Family International Law and Policy Institute with ICMEC; for the purpose of combating global issues of child abduction and exploitation and to protect the world s children. Koons lives and works in New York City. BLUE balloon dog 80 jeff koons (1955) Balloon Dog (Blue) cam 30 x 11 x 30 cm. glass TL Euro PINK balloon dog red balloon dog 79 jeff koons (1955) Balloon Dog (Pink) cam 30 x 11 x 30 cm. glass TL Euro 81 jeff koons (1955) Balloon Dog (Red) cam 30 x 11 x 30 cm. glass TL Euro

62 İ TAPPİ - UNTER WASSER 2001 JENS JENSEN (1940) İ Tappi -Unter Wasser tuval üzeri akrilik ve kum imzalı, 200 x 150 cm., 2001 acrylic and sand on canvas TL Euro 1940 yılında Frankfurt ta doğdu. Ortaöğrenimini tamamladıktan sonra çeşitli caz gruplarında trompet çaldı yılında Berlin e yerleşerek desen ve resim çalışmalarına başladı. Avrupa, Amerika ve Uzak Doğu da birçok sergi açan Jens Jensen, 2000 li yılların başından itibaren eserlerinde anlatım öğesi olarak renk ve renk kombinasyonlarına yoğunlaşmıştır. Yapıtın etkin yaratma eyleminin önem kazandığı soyut dışavurumcu anlayış ile çalışan sanatçının resimleri çoğu zaman aydınlık ve canlı renkler ile karakterizedir. Jensen, monokrom espas üzerinde renk ve doku parametrelerini tesadüflere açık bırakır. Birbirini dengede tutan paralel ya da zıt renklerin yarattığı hareketlilikle renkleri ve renklerin oluşturduğu dokuları çoğaltmakta ve espas bir bütün olarak odak noktasına dönüşmektedir. Eserleri Bibliotheque National, Paris, Fransa Stattisches Kunstmuseum, Bonn, Almanya gibi müzelerde yer almaktadır. Paris ve Berlin de yaşamaktadır JENS JENSEN (1940) İ Tappi - XXL tuval üzeri akrilik imzalı, 200 x 150 cm., 2001 acrylic on canvas TL Euro İ TAPPİ - XXL 2001 Jensen was born in Frankfurt in After finishing secondary education he played turmpet in several jazz bands. Moving to Berlin in 1966 he started painting and pattern studies. Jens Jensen who participated in many exhibitions in Europe, America and Far East, he has focused on color as an element of narration and color combinations since Working with the abstract expressionist understanding in which the active creation of the work gains importance the artist s paintings are characterized mostly with alive and bright colors. Jensen leaves color and texture parameters to coincidences on the monochromatic space. He multiples the colors and the textures formed by colors with the activity balanced by parallel and contrast colors and the space as a whole turns into the focus point. His works are included in important museums and collections like Bibliotheque National, Paris, France Stattisches Kunstmuseum, Bonn, Germany. He lives in Paris and Berlin.

63 Burhan Doğançay ( ) 1929 yılında İstanbul'da doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde öğrenim gördü. Paris e giderek L Académie de la Grande Chaumière e devam etti. Resim sanatına olan ilgisi bu dönemde, babası ressam Adil Doğançay'ın katkısıyla biçimlenmeye başladı. Paris Üniversitesi nde 1953 yılında ekonomi dalında doktora yaptı. 1962'de New York'a yerleşti da Los Angeles te Tamarind Lithography Workshop Fellowship ödülüne ve 1995 yılında Türkiye Cumhuriyeti tarafından sanat dalında başarı madalyasına layık görüldü. İlk kişisel sergisini 1956 da Ankara da açtı. Bunu New York, Washington, Ohio, İsviçre, Almanya, Kanada, Belçika, İsveç ve Japonya sergileri takip etti. Ayrıca 1982 de Paris te Centre Pompidou da, 1992 de St. Petersburg da ve 1983 de Montreal de Musée d Art Contemporain de önemli kişisel sergiler düzenledi de 1. İstanbul Bienali ne katıldı. Yurtiçi ve yurtdışında çeşitli sergiler gerçekleştirmiş olan sanatçının resimleri Guggenheim Müzesi'nde de bulunmaktadır. Burhan Doğançay'ın grafiti tekniği paralelinde, duvar üzerine yapıştırılmış ilanlardaki aşınmış ve yıpranmış kağıtların yarattığı görsel etkiler, üçüncü boyut ve espas arayışlarına ilişkin kompozisyonları, soyut-kavramsal bir sanat anlayışının ürünleridir. Son resimlerinde bu renksel oluşumlar, kolaj tekniğinin doğal ifade olanaklarıyla bütünleşmektedir. İstanbul da 2004 yılında Doğançay Müzesi ni kurmuştur yılında İstanbul da vefat etmiştir. Doğançay was born in Istanbul in He graduated from the Ankara University Faculty of Law and went to Paris, attending courses at L Académie de la Grande Chaumière. His interest in art was inspired by his painter father, Adil Doğançay. He also earned a Ph.D in economics from the University of Paris, France. In 1962, Doğançay started living in New York. He received the Tamarind Lithography Workshop Fellowship in Los Angeles in 1969 and the National Medal for the Arts for Lifetime Achievement and Cultural Contribution, given by the Republic of Turkey in Doğançay had his first solo exhibition in 1956 in Ankara followed by numerous exhibitions in New York, Washington and Ohio in the U.S. Switzerland, Germany, Canada, Belgium, Sweeden and Japan, from 1964 onwards. He had solo exhibitions in prestigious institutions such as Centre Pompidou in Paris (1982), the State Russian Museum in St. Petersburg (1992) and Musée d Art Contemporain in Montreal, Canada (1983). He has also participated in the 1st Istanbul Biennial in 1987 and was included in group shows around the world, including Some Recent Gifts at the Solomon R. Guggenheim Museum in New York (1965) and at Finch College Museum of Art, New York (1970). Doğançay also founded a museum in his name in He passed away in 2013 in Istanbul.

64 Twofold : İkili Tuvaller: Üzerinde çalıştığı tema ne olursa olsun Doğançay, sürekli olarak Dünya Duvarları arşivi için duvar fotoğrafları çeker. Sanatçı 1986 da farklı bir dizi üzerinde düşünmeye başladığında gene arşivine başvurmuş, gene bu fotoğraflarda saptadığı bazı özelliklerden hareket etmiştir. İkili Tuvaller adını verdiği bu dizide sanatçı farklı teknikte çalışmış iki tuvali üst üste yerleştirmiştir. Kurgulanmış gerçeklik ilkesi içinde değerlendirilebilecek bu yapıtlarda üst yüzeyde gelişmiş bir kolaj tekniği uygularken, açılan delikten görülen alt yüzeyde Kurdeleler dizisini anımsatır biçimde yırtılarak kıvrılan afiş parçaları boyamıştır. Üst yüzeyde kolajın üç boyutluluğunu farkeden izleyici, alt yüzeydeki afiş kıvrımlarını da gerçek sanabilir. Sanatçının burada yararlandığı göz aldatımı tekniği (yani kurgulanmış gerçeklik) giderek işlerinin temel niteliklerinden biri haline gelir : Double Canvases: Whatever the theme he might be working on, Doğançay continued to take photographs for his archive of The Walls of the World. During 1986, when he was considering starting a new series, it was again certain characteristics he had come across in photographs from this archive that shaped his new path. The series of paintings that emerged, from the juxtaposition of two canvases on top of each other with a different technique, were called Double Canvases. An extension of the fictional reality principle, these works showed an advanced collage technique on the upper surface, while the visible lower surface consisted of painted, twisted forms that resembled the Ribbons series. The viewer could notice the three-dimen-sional effect of the collage on the upper surface, and mistake the rolled posters-the twists-on the lower surface to be real. The trompe- l oeil (or, fictional reality) effect the artist used here gradually became one of the fore-most characteristics of his art. Necmi Sönmez, Burhan Doğançay-Retrospektif, Eczacıbaşı, Duran Kitapları, 2001, Sayfa: Burhan Doğançay ( ) Twofold tuval üzeri karışık teknik imzalı, 102 x 78 cm., 1986 mixed media on canvas TL Euro 127

65 "Kalpler Serisi"nden 1984 KurdelA Serisi"nden Burhan Doğançay ( ) Kalpler Serisi nden karton üzeri karışık teknik imzalı, 57 x 38 cm., 1984 mixed media on cardboard TL Euro 86 Burhan Doğançay ( ) Kurdela Serisi'nden karton üzeri guaj imzalı, 57 x 76 cm., 1980 gouache on cardboard TL Euro

66 kırmızı düzlemler 2005 Ferruh Başağa ( ) 1914 yılında İstanbul da doğdu. Orta ve teknik öğreniminden sonra, Yugoslavya da Güzel Sanatlar Akademisi nden mezun oldu ve 1940 yılları arasında, İstanbul da Nazmi Ziya, Leopold Levy ve Zeki Kocamemi ile çalıştı. İlk sergisini 1945 te İstanbul da açtı, 1946 da Paris te Musée d Art Moderne de grup sergisine katıldı. Ferruh Başağa nın soyut resme yönelmesi 1940 larda Yeniler Grubu na katılmasıyla başladı lerde başladığı soyut çalışmalar, Türk resminde gelişen bir tavrın ifadesi ve başlangıcı idi. Soyuta yönelmesine neden olan etkenlerin başında, çağımızda yalnızca görünüm ve doğa olamayacağını, sanatta düşünce ve yaşamın büyük etkisi olduğunu düşünmesi yatıyordu li yılların başında soyut anlayışı inanç ve duyarlıkla savunmuş ve daha 1949 daki devlet sergisinde bu yolu açmaya yönelik ilk çalışmalarını gerçekleştirmiş olan bir sanatçıdır lerden sonra yurtdışına da açılmıştır; ABD de Pennsylvania Academy of Fine Art a, Venedik Bienali, ve Sao Paulo Bienaline davet edilmiştir lerden sonra Fransa, Mısır, İsviçre ve Avusturya da olmak üzere çeşitli ülkelerde sergilere katıldı lardan sonra eserleri, iç içe geçen, değişik renk ve boyutta üçgenler ile daha geometrik bir yaklaşım aldı. Sanatçının uyumlu bir geometrik düzene, düz ve eğimli çizgilerin dengeli kompozisyonuna bağlı çalışmaları, doğa kökeniyle bağlarını soyutçu bir eğilim çerçevesinde canlı tutan bir anlayışın ürünleridir. Düşey dik üçgenler ile eğri veya eliptik çizgilerin kesişmesinin farklı, çarpıcı kompozisyon çeşitlemeleriyle sonuçlanan yapıtları, kompozisyonun genel disipliniyle uyuşmayan ayrıksı-yumuşak hatlı bir çizginin ne denli güçlü bir resimsel öge olabileceğini göstermesi açısından da önemlidir. Başağa, tuval yüzeyini çizgilere böldükten sonra, karar verdiği armonilerin saydam boya katlarını boyayarak resmini geliştirir. İlk baştaki ara çizgiler bazen çok yakın tondaki aynı rengin arasında kalarak yok edilebilecekleri gibi, zıt bir renkle çok belirgin bir duruma da getirilebilirler. Genelde, alt kısımları koyu, en üste doğru, giderek açık renklere ve tonlara bir gidiş yeğlenir. Bazı resimlerde bu yukarı hareketi durduran yatay ve verev çizgiler olabileceği gibi, bazı son dönem yapıtlarında ortadaki ışıklı alanı dört yandan sınırlayan kurgulara da rastlarız. Sanatçının resimlerindeki formların yelkenlileri veya piramidal biçimli kolosal yapıları anımsatması makine intizamındaki alt yapıları nedeniyledir yılında İstanbul da vefat etmiştir. Başağa was born in Istanbul in Following his secondary and technical education, he graduated from Fine Arts Academy in Yugoslavia. He worked in Studios of Nazmi Ziya, Leopold Levy, and Zeki Kocamemi in Istanbul between 1935 and His first solo exhibition was held in 1945 in İstanbul followed by his participation in a group show at the Musée d Art Moderne in Paris in Başağa s interest in abstract art began early in his career when he joined the New group in 1940s; and later on the Attic Painters. Başağa s artistic career gained international momentum after 1950s; he was invited to the Contemporary Artists of the Academy of Fine Arts at the Pennsylvania Academy of Fine Art in the USA., the Venice Biennial, and the Sao Paulo Biennial, all in Since the 1970s, Başağa has exhibited around the world including France, Egypt, Switzerland and Austria as well as having numerous exhibitions in Turkey. Başağa s abstract expressionist style took on a more geometric approach after the 1990s when he began overlapping triangles in various forms and sizes. Artworks of the artist based on a harmonious geometrical order and balanced composition of direct and sloping lines, are the products of an approach keeping his connections with nature in an abstractive tendency. Vertical right triangles, curbes or elliptcal intersections with different, striking composition forming diversified structures, non congruent composition with the general discipline of the painting, containing eccentric and soft lined drawing can show what an important factor it is in the painting. Başağa first divides the canvas into lines, predecides the harmony of the painting and starts painting with transparent layers of paint. At first the lines in between sometimes can seem to be stuck in between the colors of the same shade, but with a contrast color can appear apparent. The general tendency is to start with dark colors from the bottom and move upto light shades. In some paintings when the colors are moving upwards getting lighter as they ascend they are suddenly cut off by a horizontal or diagonal line and with some of his late paintings we can see the light in the middle is bordered on all four fronts. The forms in the paintings are reminiscent of sails and pyramidal colossal structures when they are actually the sub structure of machine arrangements. He passed away in Istanbul in Ferruh Başağa ( ) Kırmızı Düzlemler tuval üzeri yağlıboya imzalı, 140 x 95 cm., 2005 oil on canvas TL Euro 131

67 kırmızı yelkenliler 1999 soyağacı Özdemir Altan (1931) Soyağacı tuval üzeri yağlıboya imzalı, 89 x 116 cm., 2001 oil on canvas TL Euro 1931 yılında Konya da doğdu da İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adıyla Mimar Sinan Üniversitesi) Resim Bölümü nü bitirdi. Günümüz Türk resminde soyut sanata yön veren isimlerden biri olan sanatçı, ışık, derinlik ve renk uygulamalarındaki tüm kurallara karşı tepki göstererek, sanatı birbirinden farklı mantık ve kavramların oluşturduğunu düşünür. İlk dönem resimleri renkleri öne çıkaran figüratif modern resim tarzını sergilemektedir. Birbirinden farklı boyut, renk ve geometrik biçimsel öğeleri espas içinde rastgele yerleştirerek rastlantısal oluşumların yarattığı uyumsuzluklarla uyum ve denge sağlamaya çalışmakta, bütünü oluşturan ayrıntıların birer birer nitelikleriyle ilgilenmeden yüzeyselliği espas olarak değerlendirmektedir. Resminde yer alan birbiriyle uzlaşmaz ve ilgisiz çok farklı öğeleri bir araya getiren soyağaçları yaşamın içinde birlikte varlıklarını sürdüren zıtlıkları ve çok anlamlı, çok yönlü yaşamsallığı, evrenin sınırsızlığıyla sonsuzluğunu ifade etmektedir. Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi nde öğretim üyesi olarak görev yapmıştır. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul'da sürdürmektedir.. He was born in Konya, in Graduated from Istanbul State Academy of Fine Arts (currently Mimar Sinan University), Painting department in He is a member of modern-day Turkish Art, steering towards abstract painting, by reacting to all the rules of light, depth and color applications. He believes that art is formed by controversial logic and concepts. He creates coincidental, random space filled with different colors, different shapes, sizes and geometrical formal elements that create discord. Within discord there is harmony and balance, without getting involved with the details that form the whole and evaluating superficiality as space itself. The uncomprimising, irrelevancy that brings many different elements come together, express the infinity of the universe as all life maintains existence regardless of contrast and significant vitalness. Different and inharmonious items combined in family trees in his paintings are intended to express the multidirectional vitality and it s infinite existence. He worked as a professor in Yeditepe University, Fine Arts Faculty in Istanbul. He lives and works in İstanbul. Ferruh Başağa ( ) Kırmızı Yelkenliler tuval üzeri yağlıboya imzalı, 80 x 80 cm., 1999 oil on canvas TL Euro

68

69 Ömer Uluç ( ) 1931 yılında İstanbul da doğdu. Nuri İyem Atölyesi nde (Tavanarası Ressamları) ilk resim çalışmalarına başladı. ABD de (Texas, Boston ve New York) önce mühendislik daha sonra resim öğrenimi gördü. İlk kişisel sergisini Boston da (Earl Pilgrim) 1955 te açtı. Paris, Amerika, Meksika ve Nijerya da araştırmalar yaptı. Uluç un, içinde gizli figürsel oluşumlar saklayan resimleri, fırça tekniğine dayalı, özgün bir dışavurum estetiği geliştirmeye yöneliktir. Uluç a göre enerjisi sürmekte olan her olgu çağdaştır. Sanat eserlerinde birçok farklı malzemeler kullanan Ömer Uluç, Türk Çağdaş Sanatı nda kendi jenerasyonunun öncülerindendir. Sanatçı resimlerindeki figüratif soyutlama tarzındaki yaratıkları heykellerine de taşımıştır. Uluç a göre bu resimlerin, heykellerin ve çeşitli görsel nesnelerin bir araya gelmesi gibi, onların toplanması, yapılması, belli uğraklar ve momentumlar oluşur. Aralarında yeniden gruplaşmalar, yeni bir olgu, yenibir kurgu ve yeni bir mesaj çıkar ve onlar öylece işaretlenir de kalınlaşan fırça darbeleriyle çalıştığı resimlerinde aynı imgeyi tekrarlayarak iki ya da daha fazla tuvali birbirini tamamlar şekilde tasarlamaya başlayan Uluç, 1990 ların başından itibaren çok parçalı tuvallerinden çıkmalı resimler olarak adlandırdığı ve kolaj tekniğinden faydalanarak imgeyi tuval sınırlarının dışına taşıran resimler üretti. 90 ların sonundan itibaren sanatçı resimlerinde kullandığı sarmal renk yumaklarını önceleri halat sonraları ise plastik hortum kullanarak heykeller üretmeye başladı ve heykelleri serbest olarak büyük boyutlu resimlerin önünde kullanarak yerleştirmeler yaptı. Eserleri yurt içinde ve yurt dışında birçok müze ve özel koleksiyonlarda yer alan Uluç, aynı zamanda Yurtdışı çağdaş sanat fuarlarına dünyanın önde gelen uluslararası galerileriyle katılan ilk Türk çağdaş sanatçılarından biridir yılında İstanbul da vefat etmiştir. Uluç was born in Istanbul, in He started his painting studies in Nuri Iyem Studio (Attic Artists). He first studied Engineering and then Painting in USA; Texas, Boston and New York. He had his first solo exhibition in Boston Earl Pilgrim Gallery in He conducted research on Art in Paris, USA, Mexico, and Nigeria. His paintings are hiding hidden figurative formations, are based on the his own brushing technique and has a unique aesthetic expression. He was able to carry the creatures in his figurative abstract paintings into sculptures. According to Uluç, every phenomenon that preserves energy is contemporary. For him, this togetherness of paintings, sculptures and visual objects and their creation processes, create some precise momentums. New constructions, phenomenons, regroupings and installations are emerging from this togetherness and mark their existences. In 1988, Uluç started to design his paintings using multiple canvases and with even bolder brush strokes. Starting from early 90 s, he produced multi canvas paintings that he named as corbeled. These paintings were influenced by collage technic and they were carrying the subject to out of the boundaries of its canvas. While late 90 s, Uluç started to produce sculptures with a similar style of his paintings with spiral color balls. While he was using thick robes as a material in the beginning, he began to use big hoses afterwards. Uluç also placed these sculptures in front of his paintings to create unusual installations. Uluç is one of the leading members of his generation in Turkish Contemporary Art. His works are included in both many Turkish and international museums and private collections. Uluç is also one of the first Turkish contemporary artists who exhibited his art with worldwide known galleries in international contemporary art fairs. Uluç passed away in Istanbul in Ömer Uluç ile Ömer Uluç Üzerine:... Ömer Uluç'un sarmallarının şöyle bir hikâyesi de var: Londra'da bir gün altmışlı yıllarda, o günün sanatı ile karşılaştığımda, yaptığım işlerde soyutun jestüel, romantik, lekeci olduğunu düşündüm ve ciddi bir depresyondu bu benim için, "ben ne yapıyorum!" diye. Bir otelde, kocaman kağıtlara kendi adımı yazmaya başladım, "O". Yuvarlak form yavaş yavaş bir desene, bir harekete, bir olaya dönüştü. Bir an her şey silindi. Sonra baktığımda orada yaptığım iş, resmimdeki uçuşan formların artık sıkışması ve boğumlar halinde ifade edilmesiydi. "O" bir kopuş olayı idi. Demek istiyorum ki bu yaşadığım kesin bir andı benim sanatımın oluşmasında. O formuyla yazıdan, hattan esinlenmekle birlikte O yu bu kadar sevmesinin nedenini de arar Uluç ve buna da şöyle cevap verir: Bu hareketle bir şeyler anlatabileceğimi, bunun bir buluşma olduğunu hissetmiştim. Ama sonradan nedenini aradım. Hareket boyaya döndüğü zaman, bana neredeyse kozmosun parçası gibi gelen o büyük tuvallerin dilsizliği, sağırlığı içinde ortaya çıktıkları zaman, bu sağınımlar neredeyse kozmostaki sağınımlardı. Hareket onlardan geliyordu. Galaksilerdeki durmadan hareket eden, kendi etraflarında dönen, birbirlerinin etrafında dönen planetler ve yıldızlar, bunlar neyi anlatıyor? Neyi çiziyorlar? Belki birtakım varlıkları çiziyorlar eninde sonunda, sarmalların yoğunlaşmasıyla, sarmalların bir araya gelmesiyle ortaya çıkan figürler. Kozmos, o boşluk ve oradaki hareketlerle çizilmiş varlıklar, yaratıklar. Bir tarafta da genetik sarmallar var. Genetiğin sırrı bu sarmallarda. Büyük sarmalların bir mikro yankısı mı bunlar, insandaki sarmallar? Varlığın tüm sırrı burada belki. 1990'lı yılların ortalarında Ömer Uluç'un sanatında yeni bir evreden söz edilebilir. O dan yola çıkılan ama bir adım daha ileriye gitmeye olanak tanıyan bir aşamadır bu: Bir resim yapma biçiminin fiil dizilerine bağlanması 1995'te yeni bir gayretti benim için. Döndürmek, dönüştürmek ve başkalaştırmak. Fırçanın tuval üzerinde hareketindeki döndürmeler. Bu döndürmeler bir dönüştürmeye, örneğin bir kuş, kadına dönüşüyor. Bir başkalaştırma, bir metamorfozla, at olarak bitiyor. Bu hızlı oluyor tabii ki, imajlar arka arkaya hızla geliyor; kuş, kadın, at, köpek vb. Sonra silmek, ovmak, çıkartmak. Boyuyorsunuz ve bazı yerlerde silerek ve ovarak bir çıkartma yapıyorsunuz; bir figür çıkıyor. Tırmalamak, kazımak, saklamak grubunda tırmalama ve kazıma ile bir duyguyu, bir şiddeti, bir alt düzlemde kaydediyorsunuz. Parlatmak, alevlendirmek, yakmak; metalik, parlak boyalar, vernikler Bir başka dizi de kapatmak, göndermek, kaybetmek. İki tarafına çalışılmış saydam tabakaları üst üste kullanmak. Bir de yer değiştirmek, dolanmak ve tehdit etmek. Parçaların tuval dışına çıkması, yer değiştirmesi, bir çeşit dolaşması, neredeyse tuvalin temsil ettiği şeylere bir tehdit oluşturması. Birbirinden farklı yaklaşımlarla ve birtakım fiil dizilerinin çağrışımları yoluyla, birkaç yıl süren bir çalışma oldu. Buradaki farklılaşmalar benim için önemliydi.... On Ömer Uluç with Ömer Uluç:... The spirals of Ömer Uluç also have such story: One day in London, in the 1960s, when I came across with the art of those days, I thought the abstract in my artworks are jestful, romantic and pro stain; and this was a serious depression for me What am I doing?. In a hotel, I started to write my name on huge papers, O. That round shape, slowly transformed into a drawing, a motion and a happening. All of a sudden, everything got erased. When I look afterward, the thing I did there, was the floating forms of my painting becoming jammed and them being expressed in nodes. O was an incident of disengagement. While getting inspired by writing and calligraphy with the form O, Uluç also looked for the reason that he loved O this much and comes up with this answer: I felt as if this is a meeting and I can narrate things with this movement. But then, I looked for the reason behind. When movement turns into the paint and when they appear in the muteness and deafness of canvases, that are almost a part of cosmos for me, these peristalsis were almost the peristalsis in cosmos. The movement was coming from them. There are planets and stars in galaxies that are constantly circling around themselves and each other, what are these telling us? What are they drawing? Maybe they are drawing some creatures, these are eventually some figures that are being shaped by intensified spirals getting together. Cosmos, that emptiness and these creatures that had been drawn by the movements. And there are genetic spirals on the other hand. The secret of genetics is in those spirals. And the spirals in humans, are they some microreplication of big spirals? The secret of existence might be here. In the mid-90s, we can talk about a new era in Ömer Uluç s art. It is a stage that starts with O and helps going one step forward. : In 1995, connecting a way of painting with the line of verbs, was a real challenge for me. To rotate, transform and metamorphose. Twists in the movement of the brush on canvas. These twists are becoming into a transformation; maybe to a bird or a woman. A metamorphosis can end up as a horse. Of course this happens so fast, images are coming one after the other very quickly; bird, woman, horse, dog etc. Then erasing, rubbing, removing. You paint and erase and rub on some places and create an extraction; a figure appears. In the sequence of scratching, scraping off and hiding; with scratching and scraping off you set a feeling, a violence on a lower level. To polish, to enkindle, to burn; metallic and shiny paints and polishes Another sequence is closing, sending and loosing. Using transparent layers, that had been painted on both sides, one on the top of the other. And to change places, to tangle and to threaten. Pieces that are going out of canvases, changing places, a kind of strolling, and almost threatening everything that canvas represent. It was a few years of work through different approaches to each other and the connotations of certain verb sequences. The differences here were important to me. Burcu Pelvanoğlu, Ömer Uluç ile Ömer Uluç Üzerine, Fotoğrafya, Sayı 23. (fotografya.gen.tr)

70 Bir Düşünce Olarak Resim: İyi bir resim anlamını uzun bir zaman içinde ortaya koyar. Son zamanlarda çıplak kadın figürleri yapıyorum. Bir erotizm söz konusu. Bunları yerli magazin dergilerinin kötü basımlı renkli fotoğraflarından, bunlarda görülen eşine rastlanmaz yerli fotomodel ve artist pozlarından çiziyorum. Parlak, şiddetli renkler ve serbest bir yaklaşım var ama bütün bunlar, bir erotizmi simgeliyor mu? Resmimde yüz, yüz olmaktan, vücut vücut olmaktan çıkmalı. Ortada salt resim kalmalıdır ve bu, kendi yeni anlamını bulmalıdır. Onun için benim resmimde insan belirli bir amaçla deforme edilmiş değildir. Örneğin korkudan, endişeden çarpılmış insanlar yoktur. Bu tür konulara ağırlık vermeyi ressamlar için bir tehlike olarak görüyorum. Duygusal ve düşünsel yönden fazla vurgulanmış bir mizansen kuran ressam bilmelidir ki, ilk önce yok olacak, yitirilecek olan bu çok vurgulanmış anlamdır. Sanat yapıtı günümüzde çabuk eskiyor. Modernizm, sanatçılarda ortak bazı beğeniler, eğilimler ortaya koyuyor. Bugün Francis Bacon havası esiyor, sanatçılar buna bağlanıyorlar, bu ortak beğeniler sanatçıları bir yerde birleştiriyor, herkes bir çeşit terör resmi yapmaya başlıyor. Her şey aynı suda yıkanıyor, her resim bu suya girip çıkıyor. Bunu yapanlar bilmelidir ki, ilk çürüyecek olan budur. Yüz binlerce kişi yabancılaşmaktan söz ediyor, herkes bunu aynı dilde anlatıyor. Bu gerçek yabancılaşma duygusunu da örtüyor ama bir bakıyorsunuz ki, bambaşka bir yerden bambaşka bir şekilde çalışan bir sanatçı yabancılaşmayı kendi diliyle anlatıvermiş, her şey yeni bir boyut kazanmış. The Painting As A Thought: A good painting shows it s meaning in a long long time. I recently paint nude woman figures. An erotism is present. I draw them from bad quality images of local paparazzi magazines and the unique poses of local models and artists in them. There are shiny and powerful colors and a liberal approach but do all of these really symbolize erotism? In my paintings, a face cannot be a face, nor a body can be a body. There should only be an absolute painting and it had to find it s meaning, itself. That is why, in my paintings, humans are never being deformed with a motive. For example, there are no humans that have been distorted by fear or anxiety. I see this tendency of the painters for painting such subjects, as a danger. A painter that creates a mise-en-scene that is overly emphasized both emotionally and spiritually, should know that this overly emphasized meaning will disappear first. In our days, the work of art gets old really fast. Modernism brings common tastes and tendencies among artists. Today, there is a breeze of Francis Bacon, artists get attached to it and these common tastes bond the artists together; everyone starts to paint terrorized paintings. Everything gets washed in the same water, every painting is being dipped in this water. The ones who do this should know that this is the first thing to rot. Hundreds of people are talking about estrangement and everybody tells it with the same language. This truth also covers the feeling of being estranged but next thing you know, an artist who works with something else from somewhere else had managed to tell about estrangement with its own language and everything had gained a whole new aspect. Jale Erzen, Ömer Uluç ile Söyleşiler, Umut Burnundan Dolaşarak, Sanatatak Yayınevi, 2013 Sayfa: 34 Nü Ömer Uluç ( ) Nü tuval üzeri akrilik imzalı, 85 x 120 cm., 1981 acrylic on canvas TL Euro

71 PEYZAJ 1998 Çalılıkta Yaratık Ömer Uluç ( ) Peyzaj tuval üzeri akrilik imzalı, 101 x 71 cm., 1998 acrylic on canvas TL Euro 92 Ömer Uluç ( ) Çalılıkta Yaratık tuval üzeri akrilik imzalı, 135 x 135 cm., 2003 acrylic on canvas TL Euro

72 Fotoğraf: Gönül Karakan Ata Mustafa Ata (1945) 1945 yılında Trabzon da doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Resim Bölümü Adnan Çoker Atölyesi nde öğrenim gördü. 1971, 1973, , yıllarında değişik Avrupa ülkelerinin sanat merkezlerinde araştırmalar yaptı. Münih, Kassel, Kopenhag, Tokyo, Darmstadt, Philadelphia, Kahire de sergilere katıldı de "Sentetik Plastik Malzemeler, Biçimlendirme Yöntemleri, Sanatta Kullanımı" adlı kitabı yayınlandı. Figürle meşguldür fakat figür resmetmiyor Ata. Modelden çalışmıyor, fotoğraf ya da basılı imgeden yola çıkmıyor. Boş yüzeye bir desen atıp onu jestlerle sargılamıyor. Soyutlamıyor, dışa vurmuyor, kütleyi çözündürmekle de ilgili değil. Resmetme sürecinde üretiyor ne üretiyorsa. Kestiriyor daha çok da, duyumların o sınırsız uzamdan kaçıp kurtulacağı gedikleri kolluyor. Figür resmetmiyor Ata, beden imgesi de. Bir beden olmanın asgari eşiğinde; yani daima hareket halinde, beden-imgeler üretiyor yalnızca. Bir hareket eşiğinde karşılarlar birbirlerini, yani bir araya gelişleri bir durumu, olayı, hikaye ediyor değil. Acı, hüzün, öfke, yalnızlık, bütün o insan halleri de yok. Duygu değil, yalnızca duyumlar, hız yavaşlık, yatışmışlık, patlama Kaçış çizgileri adeta, sonsuzun bunalıcı kuşatmasından sıyrılıp, yaşama katılmaya imkan veren çizgiler. Figürü baz alan sanatçının resimleri başından beri dışavurumcu ve renkçidir. Başta biçimin ön planda oluğu kompozisyonları uzun yılların çalışma ve deneyimiyle biçimin neredeyse ikinci planda tutulduğu yeni bir anlatıma doğru kaymıştır ama renk kaçınılmaz elemanıdır. Geniş fırça tuşlarının egemen olduğu bir teknik doğrultusunda, figürü aktif bir devingenlik imajının temel öğesi olarak değerlendirdiği resimlerinde, yüzey ve espas ikilemi görsel bir sorunsallık kapsamında ele alınmakta ve renkçi bir anlayış ile çözümlenmektedir. Ankara, İzmir, İstanbul Resim ve Heykel müzelerinde, Yurtiçi ve Yurtdışı Özel ve Resmi koleksiyonlarda eserleri bulunan sanatçı yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmekte ve Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Ata was born in 1945 in Trabzon. Graduated from Istanbul State Fine Arts Academy (currently Mimar Sinan Fine Arts University) Painting department Adnan Çoker Studio. He conducted many researches on art in European cities in 1971, 1973, and He has been in exhibitions in Munich, Kassel, Coppenhagen, Tokyo, Darmstadt, Philadelphia and Cairo. Ata published "Synthetic and Plastic Materials, Formalising Methods, their use in Art" in Ata is busy with figure, bet he doesn t draw figüre. He doesn t works with a model or starts from a photograph or printed image. He doesn t just throw a figure to empty surface and bind it with gestures. He doesn t abstract, express. He also is not interested in solubilizing the mass. He products the whole thing in the painting process. He estimates mostly, looks fort he holes that sensations escape from the endless extension. No, Ata doesn t paint figüre, not body image. He only products body-images, on the minimal edge of being a body, so is always dinamic. They welcome each other on the edge of a motion; their meeting doesn t tell a story about a situation or an event. There is no pain, rage, loneliness, that all human situations. Not feelings, just sensations; speed, slowness, calm, explosion. Merely escape lines, the lines that enable to glaze the depressing surrounding of eternal and join life. The artist uses his brush with continious strokes, and stands out with his figurative abstracts. His mono colored backdrops are the grounds for his figurative structures which contract eachother with the tense inclusive relationship. He is after an expressionist, dynamic characetered effect. In his works he concentrates more on the individual s existence problem. One can sense that he is an nihilist in his attitude to identity and sex in his work. His fantastic figures are at a certain level of pessimism and gloominess. Rendering the work with the psychological concepts you can clearly see that it is full of tensity. The Artist s work can be seen in Ankara, Izmir, Istanbul Painting and Sculptor museums, national and international collections. He is a member of staff at Yeditepe Fine Arts faculty. Ata lives and works in Istanbul isimsiz 2012 Bu eser, Beltaş Yayınları nın 2012 yılında yayınladığı Mustafa Ata Retrospektif kitabının 539. sayfasında yer almaktadır. This painting is displayed on page 539 of the Mustafa Ata Retrospective book published by Beltaş Publications in Mustafa Ata (1945) İsimsiz tuval üzeri karışık teknik imzalı, 150 x 180 cm., 2012 mixed media on canvas TL Euro

73 mavi istanbul 2008 Devrim Erbil ( ) 1937 yılında Salihli de doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Resim Bölümü nde öğrenim gördü, Halil Dikmen ve Bedri Rahmi Eyüboğlu nun öğrencisi oldu. Çeşitli ülkelerde araştırma ve incelemelerde bulundu. Devrim Erbil in 1960 lı yılarda doğadan/ağaç motiflerinden yola çıkarak başlayan çizgisel karakterli resimleri, giderek bir kısmı minyatür sanatımızın kompozisyon düzenlerinden de etkilenerek kuş bakışı bir görüş açısından bakışla yüzeye indirgenmiş çizgisel ağırlıklı bir kompozisyon düzenine ulaşır. Doğada, gerçek yaşamda, sınırlanmış boyutuyla algılayıp gördüğümüz nesneler, Erbil de salt çizgiler ye de çizgisel bir yapılanma içinde doğanın ritmik yapısında yeniden kurgulanmaktadır ların sonlarına doğru bu anlatım biçimleri İstanbul un kent görünümlerine odaklanır. Daha sonra 1976 da Anadolu Kasabası, 1977 de Anadolu İzlenimleri ve İstanbul dizisi resimlerini, 1977 den sonra kent, insan ve doğa görünümleri yanı sıra mavinin egemen olmaya başladığı kuşlar konulu resimlerini gerçekleştirir. Çizgi, Devrim Erbil in sanatında başından beri hep varlığını koruyan bir ögedir. Sanatçının bu resimlerinde artık çizginin yanı sıra rengin de, özellikle mavi rengin, öne çıktığı; zaman zaman Lekecilik/Taşizm e varan serbest fırça vuruşlarıyla hareketli bir resim yüzeyine ulaştığı görülür. Dikey kompozisyonlarla bu hareketlilik durumu daha bir gizemli ve dinamik hale gelmiştir. Bu kompozisyon şemalarını aynı ve benzer biçimde halı ve özgün baskılarında da uyguladığı gözlemlenir. Boya resimden özgün baskı resme, değişik teknikleri deneyen ve sanatı bu deneyimlerin bütünsel ışığı altında gören Devrim Erbil in Anadolu Çeşitlemeleri adı altında ortak bir kompozisyon biçiminin versiyonlarını yansıtan resimleri, yöresel bir duyarlığın yüzey dokusuna dayanan örnekleri olarak, Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesi nde başlamış olan bir etkinliğin uzantılarıdır. Devrim Erbil, 1980 li yıllardan sonra aynı dokuyu muhafaza etmekle beraber, İstanbul, kuş sürüleri ve kıyı izlenimlerinin ışık efektleri altında titreşen görüntülerine ağırlık vererek yeni bir dönemi başlatmıştır. Bazı resimlerinde ise doğadan soyutlamalar kullanmaktadır. Doğuş Üniversitesi nde öğretim üyesi olan sanatçı yaşamını İstanbul da sürdürmektedir. Erbil was born in Salihli in He graduated from the Painting Department of Istanbul Academy of Fine Arts (currently known as Mimar Sinan Fine Arts University). He conducted researches and studies in various countries. He applies different techniques from paintings to unique prints and sees art under the integral light of these experiences. Erbil s paintings reflect the versions of a common composition style under the name, Anatolian Diversifications. His works are the extensions of an activity that has started in the Bedri Rahmi Eyüboğlu Studio. Erbil has not only preserved the same texture after 1980s but also started a new era by emphasizing on vibrating images of Istanbul, birds and shores under the effects of light. Starting with nature and tree motifs in the 1960 s, Devrim Erbil produced paintings based on line and gradually in this he was also influenced by the compositional arrangements of some Turkish miniatures- arrived at compositions, again based on line, that were reduced to a surface seen from a bird s-eye view. Objects seen in nature, in real life, where they are perceived from a limited perspevtive, in Erbil s work are restructured using pure linet o attain the rhythms of nature. In the late 1960s these expressive forms focussed on urban scenes of Istanbul, but later Erbil did the Anatolian Town (1976) and Impressions of Anatolia (1977) series, alongside the Istanbul series of 1977, and after that year produced, in addition to views of the city, humanking and nature, paintings on the subject of birds in which the color blue began to predominate. From the outset of his career, line has always been an element of Devrim Erbil s art. Now, in addition tol ine, color (espacially blue) has a large role to play, and the Picture surface is enlivened by free brush strokes that sometimes approach Tachism. This fullness of movement, when found in vertical compositions, has becoüme more mysterious and dynamic, and Erbil uses the same or similar compositional schemes in carperts and prints. He also uses abstractions from orks in some of his paintings. He lives in Istanbul and works as a member of Dogus University. 94 Devrim Erbil (1937) Mavi İstanbul tuval üzeri yağlıboya imzalı, 168 x 180 cm., 2008 oil on canvas TL Euro 145

74 evrim serisi 2011 Işık İstanbul dan Yükselir Mustafa Ata (1945) Evrim Serisi tuval üzeri karışık teknikl imzalı, 180 x 80 cm., 2011 mixed media on canvas TL Euro Bu eser, Beltaş Yayınları nın 2012 yılında yayınladığı Mustafa Ata Retrospektif kitabının 492. sayfasında yer almaktadır. This painting is displayed on page 492 of the Mustafa Ata Retrospective book published by Beltaş Publications in Devrim Erbil (1937) Işık İstanbul dan Yükselir tuval üzeri yağlıboya imzalı, 140 x 90 cm., 2017 oil on canvas TL Euro

75

76 Adnan Çoker (1927) 1927 yılında İstanbul'da doğdu yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ni (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) bitirdi yılında Avrupa Konkuru'nu kazanarak devlet bursuyla gittiği Paris'te Andre Lhote, Henri Goetz, Hayter ve Emilio Vedova Atölyeleri nde çalıştı. Boyanın lekesel değerlerine bağlı bir etkinlik düzeyinde başlattığı, daha sonra mekansal bir illüzyon çerçevesinde yeni bir boyutla kişilikçi yönünü netleştirdiği soyut-minimal resimlerinde, yüzey-mekan, düzlemespas gibi temel kavramları sorgular, bu kavramların sanatsal içerik bakımından sağlayacağı yeni değerleri gündemde tutar. Çoker, mimariyi bir kavramlar çerçevesinde ele alır ve konuya Mimari-Çerçeveleme- Anıtsallık, Denge ve Geometri gibi kavramlar çerçevesinde yaklaşır. Çoker in resimlerinde Kalıp-Biçim ya da Asılı Biçim ler olarak nitelendirdiği biçimler, siyah üzerinde soyut bir mekânsal boyut içinde asılı durur gibidirler. Artık bu biçimler, yaşadığımız çevreye ve dış dünyaya göre bir mekan kavramından ve yer çekiminden bağımsız duran biçimlerdir. Resimleri renkten çok ton ve biçime ağırlık veren geometrik biçim ve kurgu özellikleri gösterir. Türk resminde 1950 li yıllarda erken örneklerini gördüğümüz soyutçu anlayış, Adnan Çoker in kişiliğinde tipik temsilcilerinden birini bulur İstanbul Sanat Festivali Birincilik Ödülü, 1962 de 23. Devlet Resim ve Heykel Sergisi Birincilik ödülü, DYO Sergisi başarı ödülü, 1981 Türkiye İş Bankası büyük ödülünü alana Çoker, İstanbul da yaşamakta ve çalışmaktadır. Coker was born in Istanbul in He graduated from Istanbul State Academy of Fine Arts (currently known as Mimar Sinan Fine Arts University) in He moved to Paris in 1955 upon being awarded a state scholarship by winning European Concour. He worked in the studios of Andre Lhote, Henri Goetz, Hayter and Emilio Vedova in Paris. In his abstract-minimal paintings, which he started with a level of efficacy based on staining values of the paint and then clarified with a new dimension of a spatial illusion, he queries the basic concepts, such as surface space, plain space and keeps the new values to be provided by these concepts in terms of artistic content on the agenda. Adnan Çoker is a representative of the early examples of abstractive Turkish painting of 1950 s. Çoker treats architecture in a conceptual framework and approaches the subject in terms of such concepts as Architecture-Framing-Monumentality, Equilibrium and Geometry. What he calls Pattern-Forms or Suspended Forms seem to hang, in his painting, in some kind of abstract spatial dimension over a black ground. These forms are independent of gravity and any spatial concept connected to the external world or the environment we live in. Coker s paintings are geometric in form and structure, emphasizing not so much color as tone and form. He is the winner of such awards as First Prize in the Istanbul Art Festival (1961), First Prize in the 23rd State Exhibition of Painting and Sculpture (1962), a citation in the International Alexandria Biennial (1976) and the Turkey Iş Bank Grand Prize in He lives and works in Istanbul. Adnan Çoker in Dünyası: Adnan Çoker'in dünyasında yıkıcılık yok. Yaşama olumsuz bakmıyor. Her şeyi yıkıp sıfırdan başlamıyor. Bu dünyayla ilişkisini kesmiş değil. Tersine geleneklerle hesaplaşarak ilerliyor sanat yolunda. Maleviç'in yazılarını okuyup resimleriyle İlinti kurup hüzünlenmemek nerdeyse olanaksızdır. Neden? Onun ütopyası aydınlık, umut veren bir ütopya değildir bundan dolayı mı? Yoksa bağnazca inandığı suprematizmi bir din haline getirdiği için mi? (Renk ve biçimi en aza indirgediği resimlerini ikon olarak gördüğünü anımsayalım.) Bilemiyorum. Adnan Çoker'in resimleri böyle bir etki bırakmazlar izleyicide; neşe, hüzün vb. duygular uyandırmaktan uzaktırlar. Siyah boşluğa karşın, sonsuz bir dinginlik duygusu uyandırlar. Boşluk içinde ışıldayan renkler, gözü ilk anda resmin içine çeker ve göz düşünmeye başlar. Bu daha algı aşamasında bir düşünmedir. Bence bu resimlerin her resme (Çoker'in daha önceki dönemlerindeki resimlerine de) benzemeyen çekiciliği bundan kaynaklanıyor. Resimler üzerinde düşünmeyi sürdürme, söz gelişi siyahın ne anlama geldiği, mekan ve zaman sorunu, biçimlerinin Selçuklu ya da Osmanlı geleneğine nerede, nasıl bağlandıkları; nasıl bir müzikle koşutluğu olabileceği vb. sorunlar aklın işe karıştığı ikinci aşamadır. Ama bu aşamada da göz hep etkindir. Başka deyişle bu resimler izleyiciyi görsel düşünmeye zorlarlar. Çünkü bunların çıkış noktaları da görseldir. Çoker'in yaratıcılığına duyu algıları kaynak olmaktadır. Bu sadece son dönem resimleri için değil, önceki dönemleri için de geçerlidir. " Algıladıklarım bana belirli çıkış noktaları olarak hizmet ederler, örneğin önceleri müzikten, sonraları da mimariden algıladıklarım belirli mekansal ilişkiler içinde biçime aktarılmıştır. Bu aktarımda ise düşünsel oran daha büyük bir yer kaplıyor. (Adnan Çoker ile söyleşi, Yeni Boyut Plastik Sanatlar Dergisi, Nisan 1982) Çoker'in resimlerinin izleyiciye, yapıtın oluşum sürecine koşut bir süreç yaşattıklarını söylemek sanırım yanlış olmaz. Maleviç'de durum aynı değildir. Onlar bir düşüncenin bir ütopyanın ürünleridir. Onun felsefesini, bir tür din haline getirdiği ve bağnazca inandığı ütopyasını bilen, resimlere simgesel anlamları bağlamında bakan izleyici bu resimlerden bir tat alabilir. Başka deyişle göz düşünmeye başlamadan zihinsel etkinlik başlar. The World Of Adnan Çoker: There is no destructiveness in Adnan Çoker s world. He does not view life pessimistically. He hasn t severed his relationship with the world yet. On the contrary, he proceeds on his course of art by reckoning with traditions. It is nearly impossible to read writings of Malevic and correlate with his paintings and not feel grief. Why? Is it because his utopia is not a bright one which gives happiness? Or is it because of the suprematism which he fanatically believes in that became a religion for him? (Lets remember the paintings seen as icons in which he minimized color and form) I don t know. Adnan Çoker s paintings don t leave this kind of effect on the viewer; they are far from awakening feelings like joy, grief etc. Regardless of the black space, they awaken an infinite feeling of stilness. Colors sparkling in void, takes in the eye in the painting and the eye starts to think. This is yet a thinking in the process of sensation. As for me, the unlikely attractiveness of these paintings originates from this. (Including being unlike to any other painting in his early periods) The second stage where the mind is involved includes issues as; to continue to speculate about the painting, to ask the meaning of black space, the issue of space and time, where and how they relate to Seljukian or Ottoman tradition; which type of music it can have parralelism with etc. However in this stage, eye is still active. In other words, these paintings force the viewer to visual thinking. Because the starting point of these, is visual. Çoker s creativeness sources from his sense perception. This is true not only for his last period of paintings but also for former periods. Which I percieve serve me as specific starting points, for example which I have percieved; previously from music, later from architecture, has been transferred to form within specific spatial relations. In this transfer, the intellectual takes up a bigger part. (Interview with Adnan Çoker, Yeni Boyut Plastik Sanatlar Magazine, April 1982) It would not be wrong to say that paintings of Çoker give the viewer a parallel experience with the formation process. The situation is not the same in Malevic. They are products of a thought, a utopia. The viewer who knows his philosophy, his utopia which he turned into a kind of religion and believed in fanatically; the viewer who looks at the paintings in terms of their symbolic meaning can only enjoy his paintings. In other words, intellectual activity starts before the eye starts to think. Nazan İşpiroğlu, Adnan Çoker Retrospektif 2010, Beltaş, 2010, Sayfa: 330

77 siyah retrospektif Bu eserin 1999 yılında yapılan kağıt üzeri ön çalışması, Beltaş Yayınları'nın 2010 yılında yayınladığı Adnan çoker kitabının 367. sayfasında yer almaktadır. The sketch of this painting dated 1999 is displayed on page 367 of the Adnan Çoker book published by Beltaş Yayınları in Adnan Çoker (1927) Siyah Retrospektif 18 tuval üzeri akrilik diptik, 160 x 320 cm., 2013 acrylic on canvas TL Euro

78 Erol Akyavaş ( ) 1932 yılında İstanbul da doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü nü bitirdi ve 1952 yılları arasında Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesine misafir öğrenci olarak devam etti. Daha sonra Paris e gitti Fernand Léger ve André Lhote atölyelerinde çalışmalarını sürdürdü ve Paris te Cercle et Carré Grubuna katıldı yılında ABD ye gitti, Illinois Institute of Technology de Ludwig Mies van der Rohe ve yıllarında Mimar Euro Saarinen ile mimari çalışmalarına devam etti de New York a yerleşti yıllarından sonra New York, Cleveland, Roma, Milano, Bremen, Stuttgart, Londra, Berlin, Paris gibi şehirlerde kişisel sergiler düzenledi yılında bir yapıtı MOMA ya girdi, Bremen ve Stuttgart müzelerinde resimlerine yer verildi yılında Amerika da vefat etti. Akyavaş, 1950 lerde mimarlık eğitiminin ağır bastığı izlenimi veren ve bir bakıma Post-Kübist dönemi anımsatan resimler yaptı. Ancak bu tutum kısa bir süre sonra yerini rastlantısal ve sezgisel uygulamalara bıraktı. Sanatçının Doğu sanatına yönelmesi de bu tarihlere rastlar lar boyunca amorf figürlerin egemen olduğu resimlerinin yanı sıra Odalar adını verdiği tuhaf perspektifli resimler yaptı. Bunu 1970 lerde tuğla dizileriyle oluşturduğu bir dizi kuşbakışı kale resmi ile Piramit Manzaralar, İç Mekanlar, Duvarlar ve Köşeler dizileri izledi. Akyavaş ın aldığı mimarlık eğitimi onun mekan ilişkilerini ustaca ve gerçeküstücü doğrultuda kurmasında etkili oldu. Sanatçı tuğla ya da karo taşlarla oluşturduğu bu iç mekanlara piramit, koni, küp gibi geometrik biçimleri ya da masa, sandalye gibi eşyaları garip bir perspektif düzen içinde yerleştirdi. Akyavaş 1980 lerin başından itibaren İslam a, özellikle de tasavvuf felsefesine göndermede bulunan diziler gerçekleştirdi: minyatür, hat ve ebru sanatlarından aldığı imgeleri soyut bir anlatımla yorumladı. Akyavaş 1983 te gerçekleştiği Kerbela dizisinde bir kez daha kuşbakışı kale görünümlerinden yararlandı de yaptığı Gazali, 1987 de hazırladığı özgün baskı dizisi Miraçname ve da yaptı Hallac-ı Mansur dizilerinde de hat sanatından alıntılar yaptı. Akyavaş was born in Istanbul in He was a guest student at the Bedri Rahmi Eyüboğlu Studio at the Istanbul Academy of Fine Arts from 1950 to He then travelled to Florence and Paris where he enrolled at the Fernand Léger and André Lhote studios and joined the Cercle et Carré group. Akyavaş travelled to the US in 1954 to study architecture under Ludwig Mies van der Rohe at the Illinois Institute of Technology and worked with the architect Eero Saarinen from 1960 to He settled in New York in 1967 and later shared his time between New York and Istanbul. Akyavaş had solo exhibitions around the world since 1950s: Cleveland and New York in the U.S.; Rome, Milan and Turin in Italy; Bremen, Stuttgart, Cologne in Germany; Bern and Zurich in Switzerland; Nicosia, Cyprus; Paris, France; as well as at the Hermitage Museum in St. Petersburg in Russia. His works were also included in various group shows such as New Acquisitions at the Museum of Modern Art (1962), Paintings from the Museum of Modern Art at the National Gallery of Art, Washington D.C. (1963), Turkish Artists in New York in New York (1970), 1st and 2nd İstanbul Biennials (1987,1989), Parİstanbul at the international Art Centre in Paris (1990). Akyavaş passed away in Amerika in In the 1950 s, Akyavaş produced paintings that reflect his architectural background with an affinity to Post-Cubism. This attitude changed as he started using more coincidental and intuative elements in his work. His tendency towards Eastern art coincides with this period. In the 1960 s, alongside paintings dominated by amorphous figural elements. Akyavaş created strange depictions of perspective he called Rooms. This period was followed by his birds-eye view and brick structured pictures and Pyramid Landscpaces, Interiors, Walls and Corners of the 1970 s. The artist s architectural background enabled him to master relational aspects of space and construct pictorial space in a surreal atmosphere. Within these castle-like iner spaces created by bricks or tiles, the artist placed geometric shapes such as pyramids, cones and cubes alongside objects such as tables and chairs all within a strange perspective. In the beginning of the 1980 s, Akyavaş started producing a series of paintngs with reference to İslam and mysticism through forms abstracted from miniatures, calligraphy and marbled paper art. In 1983, he returned once again to his birds-eye view castle pictures with his Karbala series. In El Gazali of 1983, the print series Miraçname in 1987 and al Hallaj in he made constant references to calligraphy.

79 İsimsiz Bu eser, İstanbul Bilgi Üniversitesi nin 2000 yılında yayınladığı Erol Akyavaş kitabının 202. sayfasında yer almaktadır. This painting is displayed on page 202 of the Erol Akyavaş book published by İstanbul Bilgi University in Erol Akyavaş ( ) İsimsiz tuval üzeri akrilik imzalı, 76 x 100 cm., 1984 acrylic on canvas TL Euro 157

80 Kırmızı İstanbul 2008 YEŞİL İSTANBUL 99 Devrim Erbil (1937) Kırmızı İstanbul tuval üzeri yağlıboya imzalı, 155 x 100 cm., 2008 oil on canvas TL Euro 100 Devrim Erbil (1937) Yeşil İstanbul tuval üzeri yağlıboya imzalı, 125 x 125 cm. oil on canvas TL Euro

81 alphabet 1977 Doğançay'ın Serileri: İçerik ve Teknik... Doğançay ınki duvar sanatıdır ve beslendiği kaynak gerçektir. Dolayısıyla, ilk bakışta eserlerinin çoğu soyut görünse de, Doğançay ı soyut çalışan bir sanatçı olarak nitelendirmek mümkün değildir. Soyut sonrası Dışavurumcu sanat dünyasına, soyutlama ve gerçekçilik arasındaki çatışma atmosferi damgasını vurmuş ve bu çatışmanın çözümü sanatçıları yakından ilgilendiren bir konu olagelmiştir. Modern sanatçıların argümanlarından biri, teknik olarak resmin zaten bir soyutlama olduğu yönündedir nihayetinde resim, aslında tuval veya başka malzeme üstündeki çizgiler, kütleler ve renklerden başka nedir ki? Ancak resim, farklı teknikler aracılığıyla gerçekliği soyutlama ve kusursuz gerçekçilik kutupları arasındaki herhangi bir noktada sunabilir. Doğançay da kendi gerçeklik mefhumunu sunarken bu iki kutup arasındaki değişken konumlarda eserler verir. Moyer, onun gerçekçiliği asla terk etmediğini söyler. O sadece gerçekliği soyut bir biçime uyarlamıştır. Böylelikle, sanatta hem kişisel arayışını, hem de zamanımızın daha genel arayışlarını çözümlemeyi başarmıştır. Doğançay's Series: Content and Technics... Doğançay s is the graffiti art and his source is real. Therefore, at first glance, although most of his works seem abstract, it is not possible to characterize Doğançay as an abstract artist. Post Abstract Expressionist art world has been marked by an atmosphere of conflict between abstraction and realism, and the solution of this conflict has been a matter of interest to artists. One of the arguments of modern artists is that technically the picture is already an abstraction - what is the picture, in fact, other than the lines, masses and colors on the canvas or other material? Only the painting can present reality at any point between the abstraction and the perfect realism poles through different techniques. While Doğançay also presents his own notion of reality, he makes works in variable positions between these two poles. Moyer says he never abandons realism. He just adapted reality to an abstract form. Thus, he succeeded in analyzing both his personal quest in art and the more general quests of our time. Yalçın Sadak, Adnan Çoker Retrospektif Beltaş Sanat Yayınları, Burhan Doğançay ( ) Alphabet tuval üzeri akrilik imzalı, 101 x 101 cm., 1977 acrylic on canvas TL Euro Arka yüzü Back side 161

82 cousın of untıtled 1980 kurdele Serisi'nden Burhan Doğançay ( ) Cousin of Untitled kağıt üzeri guaj imzalı, 56 x 76 cm., 1980 gouache on paper TL Euro Bu eserin, Yahşi Baraz tarafından hazırlanmış sertifikası bulunmaktadır. This painting has a certificate by Yahşi Baraz. 103 Burhan Doğançay ( ) Kurdele Serisi'nden kağıt üzeri akrilik imzalı, 72 x 54 cm., 1980 acrylic on paper TL Euro

83

84 beş Kare Adnan Çoker: Bir Portre Denemesi... Adnan Çoker, Cumhuriyet dönemindeki Modernlik anlayışının resim alanındaki mimarlarından biri ve bence etkilisidir. Hayır, 50 li yıllarla sınırlıyor değilim, şimdi de gündem belirlemekte Çoker, yapıtıysa çağdaş Türk resmini geri dönülmez biçimde boyutlandırmaya devam etmektedir. Değer açısından bir hiyerarşi gözetilecekse eğer, onu hakkıyla karşıtlayacak bir tek Sabri Berkel olabilir. İkisi de resmin araç gereciyle değil, yüzeyin keşfedilmemiş olanaklarıyla meşgul olmak anlamında hala daha yalnız seçilirler. Geleneği, olgular üzerinden değil, yasallıklar üzerinden dönüştürmekle kazanılacak statüye karşı fazlasıyla bilinçli ve duyarlı olmuşlardır onlar. Ne ki, karşıtlığın nesnesi bu değil. Berkel, yüzeyi olabildiğince yassılaştırmaya çalışır, Çoker içinse o, sınırsız bir boşluktur. Biri, nakş geleneğini dönüştürmekle, modernliğin bu en temel kaygısına (yassılaşmaya) doyum sağlamak ister, diğeri onu aşmayı amaçlamıştır. Çoker elbette, Berkel in yüzey anlayışını almış değil karşısına, onu karşıtlayan konuma Malevich üzerinden yerleşir o. Mutlak siyahı keş nden beri dinmeyen bir hesaplaşmadır bu. Adnan Çoker: A Portrait Attemp... Adnan Çoker is one of the most important and in uential forerunners of modern art in Turkey. I do not want to limit myself to the fties. Çoker who set the agenda and paved the way of modern painting in Turkey, still continues to in uence contemporary Turkish art. If we wish to set hierarchical standards, we may say that the only artist as important as Çoker is Sabri Berkel. Both artists consider that painting is not the art of using artistic tools but dealing with the still undiscovered potential of the surface. They are aware and sensitive to the status ac- quired by the idea of transformation as opposed to tradition. Berkel tried to atten the surface to the maximum, whereas Çoker treats surface as a borderless vacuum. Berkel wishes to transform the embroidery tradition and reach the main objective of modern art aimed at at- tening the surface, whereas Çoker aims to go beyond that. Çoker is not ghting against Berkel s surface concept but is a follower of Malevich. This is an endless opposition since the discovery of absolute black Yalçın Sadak, Adnan Çoker Retrospektif Beltaş Sanat Yayınları, Adnan Çoker (1927) Beş Kare tuval üzeri akrilik imzalı, 180 x 180 cm., acrylic on canvas TL Euro 167

85 Yeni Dünya Zekai Ormancı ( ) 1949 yılında Aydın da doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Özdemir Altan Atölyesi nden mezun oldu. Akademi de bir yıl kadar Zeki Faik İzer Atölyesi nde çalışan Zekai Ormancı, yıllarında İzer in emekliye ayrılmasıyla Özdemir Altan ın öğrencisi olur. Ormancı, öğrenciliğinin ilk yıllarından sonra 1973 yılında, Akademi nin son sınıfında iken, Ankara da düzenlenen öğrenci sergisinde başı çekmektedir. Almanya ve Avusturya da sanatla ilgili araştırmalar yapmıştır yılında, Cumhurbaşkanlığı Köşkü Şeref Holü ne halıresim için verdiği projesi kabul edilince 340 x 900 cm. boyutlarındaki yaklaşık 30 m² halıresmini yoğun bir çalışma temposu içinde, öğrencisi ressam Harun Acı nın katkılarıyla 9 ayda tamamladı. Yapıt halen Cumhurbaşkanlığı Köşkü nde asılı bulunmaktadır yılında, merkezi Paris te olan ARTIFEX kuruluşunun düzenlediği Uluslararası Texliles Mediterranees sergisine Türkiye yi temsilen davet edildi. Fransa nın Narbonne kentine bağlı Gruissan da gerçekleştirilen ve Akdeniz Ülkelerinden birçok ünlü sanatçının katıldığı sergiye iki Halı resimle katıldı. Uzun yıllar Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi nde öğretim üyesi olarak görev yapan sanatçı, resimlerindeki desen ve renk kompozisyonlarını, halı düzenlemelerine aktarma yönünde, o yıllarda yoğun nesne parçalarının dekupajına, aykırı konumlardaki kompozisyon estetiğine dayanan çalışmaları, gerçeklikle yanılsama, nesnel biçimlendirme ile soyutluk arasındaki karşılıklı ilişkileri, görsellik metaforlarını temel almaktadır Yapıtları yurt içinde ve yurt dışında çeşitli müze ve koleksiyonlarda yer alan sanatçı, ardında yüzlerce eser bırakarak 2008 yılında İstanbul da vefat etmiştir. Ormancı was born in Aydın in He graduated from Özdemir Altan Atelier of Istanbul State Academy of Fine Arts (currently known as Mimar Sinan Fine Arts University). Zekai Ormancı attended Zeki Faik s atelier in the Academy until Izer s retirement in Then he became Özdemir Altan s student. Ormancı presented his works in a student exhibition in the later years of his academic life, in Ankara in He conducted research on art in Germany and Austria. In 1990 his carpetpainting project was accepted for the Honorary Hall in the Presidential Palace. The carpet dimensions was 340 x 900cm approximately 30m2. He completed the carpetpainting project with his student artist, Harun Acı in an intense working tempo finally in nine months. The works still remains on the walls of the Palace. He was invited to Paris, to represent Turkey in 1993 for the International Textiles Mediterranées exhibition held by ARTIF. He was a faculty member at Mimar Sinan Fine Arts University, Fine Arts Faculty. His works, based on decoupling of objects and the compositional aesthetic of their contrasting positions display visual metaphors and intra-relationships between reality and illusion as well as physical form and abstraction. His artworks are included in several museums and private collections nationally and internationally. He passed away leaving many works behind in Istanbul in Bu eser, Artdepo Sanat Galerisi nin 2007 yılında yayınladığı Zekai Ormancı kitabının 246. sayfasında yer almaktadır. This painting is displayed on page 246 of the Zekai Ormancı book published by Artdepo Gallery in Zekai Ormancı ( ) Yeni Dünya 1 tuval üzeri yağlıboya imzalı, 180 x 200 cm., 2005 oil on canvas TL Euro 169

86 Güngör Taner (1941) 1941 yılında İstanbul da doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Resim Bölümü nde, Nurullah Berk Atölyesi nde öğrenim gördü de Salzburg Yaz Akademisi nde Corneille Atölyesi nde çalışmalar yaptı. İlk kişisel sergisini 1981 de, İstanbul da açan sanatçı için 1990 yılında AKM de retrospektif bir sergi düzenlendi. Türk resminde Sabri Berkel, Nejad Devrim, Zeki Faik İzer gibi ilk soyut dönem ressamları ile bu kuşağı izleyen Adnan Çoker, Burhan Doğançay resminin bir uzantısı olarak da değerlendirilen Güngör Taner in resimleri, kendi deyişiyle armoniye giden yolda, çeşitli kontrastların belli bir hareket ve ritim içerisinde kullanılması sonucunda oluşmaktadır. Daha ilk denemelerden başlayarak Güngör Taner in sanatında belirleyici unsur, soyutçu teknik kapsamında kendine, sürdürülebilir bir biçimleme yöntemi bulmaktır. Taner i ilgilendiren temel sorun, başından beri ritim ve müzikalite olmuştur. Resminde armoniye giden çeşitli kontrastların belli bir hareket ve ritim içerisinde kullanılmaları söz konusudur. Doluluk ve boşluk, varlık ve yokluk, hareketlilik ve hareketsizlik, aydınlık ve karanlık, sıcak ve soğuk gibi terslikler, kendi aralarında çatışırlarken aynı zamanda birbirlerinin anlamını da kuvvetlendirirler. Dinamik leke, renk ve çizgi kombinasyonu Taner in resimlerine boşluk (espas) içinde görsel bir devinim atmosferi kazandırır yılında Jale Yasan Portre Ödülü, 1974 te 35. DRHS Başarı Ödülü, 1976 da 37. DRHS Başarı Ödülü ve 1981 yılında Günümüz Sanatçıları 2.İstanbul Sergisi Başarı Ödülü nü alan sanatçı, yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. Taner was born in Istanbul in He graduated from Nurullah Berk Workshop of the Painting Department of Istanbul State Academy of Fine Arts (currently known as Mimar Sinan Fine Arts University). In 1971, he studied at Corneille s Atelier in Salzburg Summer Academy. The artist had his first exhibition in 1981 in Istanbul and had a retrospective exhibition at AKM in In Turkish art, his works are considered as a continuation of the first abstract artists such as Sabri Berkel, Nejad Devrim, Zeki Faik Izer and the generation that follows such as the likes of Adnan Çoker, Burhan Doğançay. Güngör Taner s paintings in his own words are composed by using various contrasts in a certain motion or in a rhythm on the road to harmony. Since the beginning of his early trials the main identifier in his art was finding abstract technical aspects and discovering a sustainable form. Since the beginning the main issue of interest was rhthym and musicality. In his paintings contrasts are used in a special balance of movement and rhythm to achieve harmony. All these adversities; fullness and emptiness, wealth and poverty, mobility and immobility, light and dark, hot and cold, while they are working against each other that actually intensify each other s definition. The combination of dynamic stain, color and line İn Taner s paintings actually create a an atmosphere of a visual cycle in space. Some of the artist s accolades are; Jale Yasan Portrait Award 1967, 35. DHS Achievement Award in 1974, 37.DRHS Achievement Award 1976, and the 2. Istanbul Biennial Exhibition Achievement Award in Taner lives and works in Istanbul. Dragon Fantastıque Güngör Taner (1941) Dragon Fantastique tuval üzeri akrilik imzalı, 150 x 200 cm., 2016 acrylic on canvas TL Euro

87 Mustafa Ata'nın Sanatı Hakkında: Mustafa Ata nın resminde, biri malzemeyle fiili hesaplaşmayı, diğeri figürün biçimsel tezahürünü imleyen, ikiye katlanmış bir genesis (oluş) söz konusudur hep; öyle ki, resmin oluşuna eşlik eden her bir uğrak noktası, sonuçta örtüşeceği figürün tecessümü için bir tür önkoşul niteliğindedir neredeyse. Burada söz diliyle ifade etmekte zorlandığımız gerilim ister anlamsal (semantik), ister sentaktik boyutta olsun-, figürün kendisine aracılık eden malzemeye borçlu kalıp, onunla çatışmasından kaynaklanmaktadır daima. Dolayısıyla, dış dünyadaki karşılığına açıkça gönderme yapan figürün bile bu insan la sınırlıdır zaten-, büyük ölçüde sentaksın açımlanmasıyla eşanlama geldiğini görürüz: Ata, vesileye çevirdiği figürden hareket ederek, malzemenin olanaklarını kurcalamaktadır esasen. Evrim SERİSİ 2012 Renk, gerecin fiiliyata dökülmüş sınrsız gizliliğini (mekniyye) ima eden bir semboldür burada. Bundan ötürü, izleyicinin muhatap olduğu görüntü bu mutlak malzeme yi kullanma etkinliğinin tuvalde bıraktığı izdir sadece. Bir başka deyişle, Ata da tanık olduğumuz yaratma eylemi, salt malzemeye odaklı bir ontolojik sorgulama sürecine bırakmıştır yerini. Bu olgu ise, sürekli devinim halindeki figürlerin, gündelik (somut) hayatta karşılaştığımız hareketleri temsil etmekten ziyade, doğrudan doğruya genesis in ilgi alanı içine girerek, bütünüyle sentaksa ait bir süreçselliğin teşhir edildiğini gösterir bize. Buna göre, itici gücünü bu süreçselliğin içerdiği karşıtlar arasındaki gerilimden alan devinim, varlığını oluş ile kayboluşun muhtemel birlikteliğine borçludur son tahlilde. Öte yandan, burada söz konusu olan devinim Aristoteles in Metafizik te altını çizdiği üzere-, yapıtın (ergon) gerçekleşmesine (energeia) ilişkin ontolojik olasılığına işaret eder aynı zamanda: Çünkü bu devinimin amacı yapıt tır; yapıt ise gerçekleşme dir. Bu nedenle yapıtın gerçekleşmesi deyimi, tamamlanma yı (entellecheia) hedefler ve bu da, yeti ye (dynamis) göre cevherde var olanın tamamlanmasıdır. About Mustafa Ata's Art: In Mustafa Ata s art, there is always a two-fold genesis; one of which Marks a de facto consideration of the materials used, and another one that Marks the formal appearence of the figure. And indeed to such an extent that every step in the realization of the painting becomes an a priory necessity fort he embodiment of the figure with which it overlaps. The tension which we fall short of expressing in written language here -be it on a semantic or on a syntactic levelalways springs from the figure s indebtness to the material that medicates for itself and therefore from the gugure s fight with that material. Thus we see that even the figure which overtly alludes to its ewuivalent in the outer world and this is indeed limited to man- turns out to be synonmymous with the explication of the syntax to a great extent: Ata, starting with the figure that he sees as a medium, actually meddles with the possibilities of the material. The color here is a symbol which implies the unlimited potential of the material that has been actualized. Therefore, the appearence with which the spectator is confronted, is only the trace the use of this absolute material leaves on canvas. Let me explain it on another level; the act of creation which we witness in Ata s art, has been replaced by an onthological questioning process that is focused solely on the material. This process shows us that te constantly moving figures directly interfere qith the relevant domain of the genesis and display a fully syntactical continuity rather than represent actions which we encounter in daily (tangible) life. Accordingly, thes mobility that takes its thrust from the tension between the opposing forces of this continuity, owes its existence tho the probable togetherness of the genesis and non-existence. On the other hand, the mobilty discussed here points at the same time at the as Aristoteles underlined it in the Metaphysics- onthological probability concerning the occurance (energia) of the work (ergon): Because the aim of this mobility is the work, and work is realization. Therefore a phrase like, the realization of the work aims at the completion (entelecheia)- and this is the completion of that which is already present at the esssence, according to the capacity (dynamis). Bu eser, Beltaş Yayınları nın 2012 yılında yayınladığı Mustafa Ata Retrospektif kitabının 509. sayfasında yer almaktadır. This painting is displayed on page 509 of the Mustafa Ata Retrospective book published by Beltaş Publications in Mustafa Ata (1945) Evrim Serisi tuval üzeri karışık teknik imzalı, 100 x 250 cm., 2012 mixed media on canvas TL Euro Mehmet Ergüven, Mustafa Ata, Akbank Sanat Galerisi,1997,Sayfa: 3 173

88 Soyutla Figür Arasında: Resmin bir temsil ya da bir tasvir olması bağlamındaki geleneksel kültür farklılıkları, şema sınırlarının zorlandığı reel ve değişken nesnel gözlem hedefleri ile, şematik imge oluşumlarının taşıdığı değer ölçütlerine bağlanagelmiştir. İmgesel bir şemanın kurulup çeşitlendiği koşullar, ikonografik değişmezliğin anonim sınırları karşısında bireysel zihnin mekanizmalarının imgesel üretimine çağdaşlığın geleneksel ayrımlar karşısında direnen sınırsıza yönelik kapılarını açar. Bu kapılardan çıkılarak ulaşılması başarılan her problematik alan, evrensel kültür mozaiğinin yapısal bütünündeki parçalar dengesine özgün bir katkıda bulunmak anlamına da gelecektir. Tüm üslup macerası boyunca figüratif ve soyut arasındaki karmaşık bağlılığı irdeleyen Ömer Uluç, bu sorunu yıllarını kapsayan Nijerya deneyimi ve son olarak sanat yaşamını sürdürdüğü 80 li yılların Paris deneyimleri üzerinde de yoğunlaştırmıştır. Figüratif ve soyut ilintisi reel ve soyut imge arasındaki ilinti bağlamında ele alındığı zaman bu sorunsala çözüm arama çabalarında ilk figürleşme sürecinin gergin ortamına denk düşenler yine de daha önceki yıllardır. Uluç un 1969 da kendisiyle yapılan bir konuşmada, batı resim geleneğinin tam bir karşıtı olarak nitelediği yerel gelenekleri, bir renk yığının bir kuşa ya da çiçeğe, geometrik bir kitle plastiğinin bir figüre, çizimin ya da yazının bir insan yüzüne dönüşmesi diye tanımlıyordu (Yeni Dergi, 1969). Doğaya bakarak biçimi oluşturmak yerine, soyut bir tasarımı ortak anlam hedefleri için seferber etmek. Böylece hem figüratif hem de soyut olan bir imgenin elde edildiği bir mantıkla bütünleşmek. Reel tasarımın karşısına konabilecek imgesel bir tasarım amacının gerçekleşme koşulları nesneden soyutlanmış çizim, renk ya da kitle öğeleri aracıyla gösterilen nesnelerin belirlendiği birer gösterge şemasında bulunabilirdi. Ömer Uluç un tarihsel sanatla bağlantılarını güçlendirmek istediği bu türden yaklaşımlar, geçmiş zaman boyutuna ilişkin düşünsel ve duyarlıksal çabalarını içererek Osmanlı, Bizans, Neolitik, Eski Doğu ve Afrika sanatlarının geleneksel verilerini kapsayan geniş bir ilgi seferi oluşturdu. Ömer Uluç hemen hemen tüm konuşma ve yazılarında 20. yüzyıl sanatındaki anlamlı deformasyonun, özellikle Afrika sanatından esinlenmiş olduğu gerçeğini tutkuyla dile getirmiştir. Ömer Uluç un diğer bazı önemli Türk sanatçıları karşısındaki savları ve tutumunun, aynı ilgi seferinden yoksunluğa yöneltilmiş birer eleştiri olduğu düşünülebilir. Ama Uluç un katı bir kategorik tavır benimsemeden özgün olanı keşfedip değerlendirmeye hazır bir yapısı olduğu da söylenebilir. Fakat bu arada şunu belirtmek mümkündür ki, Ömer Uluç, 19. yüzyıl içinde beliren avangard sınırların çoktan aşıldığı modern sanatsal yaklaşımlarla en çok temasa geçmiş ve özgünlüğün benzersiz üslup uçlarını yoklamış bir ressam olarak, çağdaş Türk resminin oluşum sancılarını fazlasıyla duymuştur. Ömer Uluç un bazen anavatanım diye tanımladığı Beyoğlu ndan kalkıp Afrika ya gittiği koşullar, yaşantıların kalp ağrısına dönüştüğü bir bunalım evresine rastlar. Metalik Deniz Cini 2003 Amidst the Figure and Abstract: The traditional cultural differences in term of painting, either considering it as a represantation or depiction, have been linked to the criteria of schematic imagery and the rise of objective observation propels art beyond the boundaries of traditional aesthetics. The conditions within which an imagistic scheme is created and created and developed oppose the immutable boundaries of icanoclasm, and in this context everysucces is a contribution to the mosaic of universal culture. All during his adventurous search for a style, Ömer Uluç concentrated on the comlex connection of the figural and abstract. This becomes obvious in his Nigeria experiences between 1974 and 1977, and more recently in his experiences in Paris where he still lives. The initial stage of his figural period which was an extremely tense one is an earlier stage in his preoccupation with the connections of the abstact and the figurative. In an interview in 1969, Ömer Uluç described the local traditions, which he considered opposed to the traditions of western painting, as a heap of colors transformed into birds or flowers, geometrical shapes into figures, lines of letters into human faces (Yeni Dergi, 1969). Instead of creating forms by looking at nature, using an abstract representation in reference to the common goals, therefore acquiring a unity with the use of figurative and abstact imagery at the same time. The realization of such an imaginative representation could only ocur through the abstracting of objects by the use of lines, colors or masses. Ömer Uluç used similar approaches in order to strengthen his links with the history of art, bringing in a broad spectrum of Ottoman, Byzantine, Neolithic, Ancient East and African art. Ömer Uluç s criticisms of some Turkish artists may be seen as an attack on their inability to exploit this broad spectrum of art. However, Uluç is not categorical in his criticismand is ready to evaluate positively anything original. Still he has suffered from the developmental difficulties of contemporary Turkish painting, especially as a painter who had come to know modernist approaches and was involved with practicing diverse styles. He went to Africa his life came to an unbearable crisis, leaving Beyoğlu behind, which he descibed sometimes as his home. Sezer Tansuğ, Ömer Uluç, Galeri Nev Kitabevi, 2003, Sayfa: 25, Bu eser, MAC Art Gallery nin 2006 yılında yayınladığı Ömer Uluç Dönemler Dönüşümler kitabının 39. sayfasında yer almaktadır. This painting is displayed on page 39 of the Ömer Uluç Dönemler Dönüşümler book published by MAC Art Gallery in Ömer Uluç ( ) Metalik Deniz Cini tuval üzeri akrilik imzalı, 200 x 175 cm., 2003 acrylic on canvas TL Euro 175

89 CAZCILAR 1958 Fikret Mualla ( ) 1903 yılında İstanbul da doğdu. Galatasaray Lisesin'de okudu. Mühendislik öğrenimi için bir süre İsviçre, Almanya ve Fransa da bulundu yılında karar değiştirerek Türkiye ye döndü. İlk kişisel sergisini 1934 yılında İstanbul da düzenledi, bir süre resim öğretmenliği yaptı yılında Paris e yerleşti. Mualla düzenli bir öğrenim yerine, içgüdülerinin serbest oluşumuna bıraktı kendini. Bir arayışın sonucu geldiği Paris de zor, fakat üretken bir yaşam süren Fikret Mualla, her bakımdan yeni ve özgün bir resim yaklaşımını, çok mütevazi bir şekilde gündelik yaşama ilişkin tespitler bağlamında dizgeleştirerek dikkatleri çekmeyi başarmıştır. Özellikle İkinci Dünya Savaşı nın sıkıntılı atmosferinde bar ve kafelerin bohem ortamlarını soluyan Mualla, figür geleneği içinde ifade düzeyi, kompozisyon ve renk duyarlığı ile öne çıkan önemli bir tavırdır öncelikle. Hızlı bir üretim için uygun bir zemin olan kağıt üzerine guvaş boya tekniğiyle gerçekleştirdiği diziler, Post-Empresyonist mirasa ve kısmen de Henri Matisse e dayanan renkçi duyarlıkla bütünleşen, Fovizm ile Dışavurumculuğun sentezinde karşılığını bulan bir çözümü üretmekte gecikmemiştir. Bu aşamada resmi; kendiliğinden bir duyarlığın gözlem ve dönüştürme isteminin sonucuna göre tayin ederken; resim yapma uğraşını da bir varlık sorununa düğümlemiştir. Özünde kendi yurdunda dışlanmışlık ve tutunamama yatan bu Paris serüveni, sadece resim üretmeyle anlamını bulan kapalı devre bir ilişkinin peşinde, yaşamı noktalama evresine dek süren hazin bir öyküye dönüşmüş gibidir. Yaşamındaki savrukluk ve düzensizliğin aksine, resimlerinde konuya ve üsluba hakim bir sanatçı tutumu yansıtır. Paris in eğlence yerleri, içki salonları, sokakta gezinen insanları, kafeleri, Fikret Mualla nın irili ufaklı resimlerinde renkli bir anlatımla sergilenir. Fikret Mualla, trajik yaşamı ve bunalımlarıyla, resminin özgün-kişilikli yapısıyla çağdaş resim sanatımızın kapılarını batı dünyasına açmayı başarmış ve batılı kaynaklarda kendi adından söz ettirebilmiş ilk Türk sanatçısıdır. Uluslararası çeşitli müze ve özel koleksiyonlarda eserleri bulunan Mualla 1967 yılında Paris te vefat etmiştir. Mualla was born in Istanbul in He went to Galatasaray High School, and studied engineering in Switzerland, Germany and France. Changing his mind in 1930 he returned to Turkey, where he had his first solo exhibition in For a time he taught art before settling in Paris in Mualla knew hard times in Paris, bu he had gone there on a quest and his life was productive. He succeeded in attracting notice by systematizing an utterly new and original apporach to painting in a very modest fashion whose context was observations of daily life. Breathing in the bolemian air of bars and cafes (especially during the troubled days of World War II), Mualla represented a high level of expression wedded to compositional and color sensibility, all within the figurative tradition Series of works executed in gouache on paper, a suitable medium for rapid production, displayed a synthesis of Fauvism and Expressionism combined with a colorist sensibility that looks back to the Post-Impressionist legacy and partially to the art of Henri Matisse. His art during this stage was determined by a spontaneous sensibility and the will to observe and transform, but at the same time his painting career became a matter of life and death. This Parisian odyssey, which essentially had sprung from rejection in his homeland, Turnet into a closed circuit whose only meaningful act was painting, a sorrowful tale that lasted till the and of his life. With his tragic life and depressions coupled with unique characteristics of his works, he succeeded in opening the doors of Turkish Modern Art to the west. He is the first Turkish artist whose name is mentioned in European Art literature. Generally he became known with his bright colored gouache figurative paintings on paper using a style developed in his early years. To the contrary of disorder and chaos in his personal life, he reflects the stance of an artist in control of the theme and style in his paintings. Entertainment places, bars, people walking in the streets, markets and cafés of Paris are displayed in Fikret Mualla s paintings in a colorful and joyful style. His paintings are in museums and collections worldwide. He passed away in Paris in Bu eserin, Prof. Dr. A. Süleyman Üstünel onaylı sertifikası bulunmaktadır. This painting has a certificate by Prof.Dr. A. Suleiman Ustunel Fikret Mualla ( ) Cazcılar kağıt üzeri guaj imzalı, 48 x 63 cm., 1958 gouache on paper TL Euro

90 Promenade de la Famılle 1957 Paris Sokaklarında: Fikret Mualla nın Paris ahalisini, gündelik koşturmacası içerisinde resmettiği yapıtları onun en beğenilen, aranan yapıtları arasındadır. İnanılmaz renk ve kurgu zenginliği içerisinde her yaştan, her gelir düzeyinden, her kılıkta insanı resmetmiştir bu resimlerinde sanatçı. Bu resimlerin albenisinin sırrı nedir? Ressamın yakaladığı bu duyarlılığın kaynağında hangi arayış, hangi özlem olabilir? Onun Paris günlerinin tanıklarından birisi olan Bedri Rahmi Eyüboğlu, Fikret Mualla nın yaşam yaklaşımını şöyle özetliyor: Paris sokaklarında oradan oraya koşuştururken şık burjuvaları balon satın alan veya top oynayan çocukları, köpeklerini gezdiren şık kadınları resmeden kişi, aynı sokaklarda aç biilaç dolaşarak sigara izmariti kovalayan kişidir aynı zamanda Mualla nın eline her fırsat geçtiğinde en azından yemek içmek açısından, kendisine, resmettiği tüm o kişilerden daha fazla ikramda bulunduğunu bildiğimizden, Paris sokaklarında resmettiği burjuvaların yaşamına yabancı ve uzak olmadığı söylenebilir; ancak yaşamının şanssızlıklarının getirdiği mutsuzlukları alkol ile aşma niyeti onun düzenli bir yaşam sürmesini olanaksız kılmıştır In the Streets of Paris: Fikret Mualla s paintings depicting the inhabitants of Paris in the rush of their daily lives are among his best loved and desired works. In these paintings he depicts people of every age, walk of life and mode of dress in an extraordinary range of color and composition. What is the secret of the magnetism that draws us to these paintings? What quest, what yearning might be the source of this sensitivity captured in them? Bedri Rahmi Eyüboğlu, fellow painter an done of the witnesses of Mualla s life in Paris, sums up his attitude to life in the following passage: The man who paints elegant people rushing here and there through the streets of Paris, children buying ballons or playing ball, and well-dressed women walking their dogs is at the same time the person who wanders hungrily through the same streets in search off cigarette butts. Whenever Mualla got the chance at least with respect to eating and drinking- we know that he spent money of himself faster and more lavishly than all people he depicted, so it cannot be said that he was a complete stranger to the lives of the bourgeoisie he painted in the streets of Paris. Seeking solace in alcohol fort he unhappiness caused by his misfortunes made him incapable of keeping his life on the rails. Fikret Mualla, İstanbul Modern, 2005, Sayfa: Fikret Mualla ( ) Promenade de la Famille kağıt üzeri guaj imzalı, 43 x 60 cm., 1957 gouache on paper TL Euro 179

91 Promenade au Sacre-Coeur 1956 UN HOMME et UNe femme Fikret Mualla ( ) Promenade au Sacre-Coeur kağıt üzeri guaj imzalı, 24 x 35 cm., 1956 gouache on paper TL Euro Bu eserin, Prof. Dr. A. Süleyman Üstünel onaylı sertifikası bulunmaktadır. This painting has a certificate by Prof.Dr. A. Suleiman Ustunel. Bu eserin, Prof. Dr. A. Süleyman Üstünel onaylı sertifikası bulunmaktadır. This painting has a certificate by Prof.Dr. A. Suleiman Ustunel Fikret Mualla ( ) Un Homme et Une Femme kağıt üzeri guaj imzalı, 48 x 33 cm., 1956 gouache on paper TL Euro

92 NATURE MORTE 1958 Ölü Doğa: Fikret Mualla yaşamının büyük bölümünü günlük gıdasının temininde bile ciddi sorunlar yaşayarak geçirmiştir. Bununla birlikte zengin bir ailede doğmuş ve küçüklüğündeki varlıklılığın da etkisiyle, eline her para geçtiğinde bu parayı aynı gün içerisine olabilecek her türlü lüks yiyeceğe yatırarak tek günde bitirmekten çekinmemiştir. Onun ruhunda bir bohem değil, bir lüks tüketici vardır. Bu nedenle günlük sıradan yiyecekleri değil, özellikli yemekleri sever. Bu sevgi, onun resimlerine yansıyan aynı zamanda mektuplarından ve yakın arkadaşlarının anlattıklarında da öğrenmiş olduğumuz gourmet yanıdır. Özellikle Reillanne daki son yıllarında, kendi çapında bir chef olarak mutfağında özel tatlar peşinde koştuğunu, ender ziyaretçilerini ağırlamak için yemekler yaptığını, dostlarına yazdığı mektuplar aracılığıyla biliyoruz. Mualla nın natürmortlarının çoğunluğunun konusu, sonraki öğünlerinde yiyip içeceği nesnelerdir. Çok sayıdaki çiçek resmi dışında natürmortlarının yiyecekler ve şarap şişelerinden meydana gelmesi bu nedenledir. Bu yapıtları Reillanne da geçen son döneminin gastronomik bir güncesi olarak da okunabilirler. Bununla birlikte bazı araştırmacılara göre Fikret Mualla nın sanatçı kişiliğine en uzak konular, ölü doğa (natürmort) konusunu içeren resimlerdir. Still Life: For most part of Fikret Mualla s adut life, he practically had trouble finding food on a daily basis. He was born into a wealthy family and with the effect of the rich life he remembers from his youth, everytime he had some money, he would spend it all on the most expensive food he could find in a single day. His soul does not hide a bohemian, but a high spending consumer in it. For this reason he doesn t like to choose ordinary food he likes food with specialties. This love, which reflects onto his paintings, verified by his letters and what he has told his friends is that he tends to have a gourmet side to him. Especially in the final years of Reillanne, from the letters he wrote we know that he was after special tastes in his kitchen, playing chef rarely cooking for his guests. Most subjects about Mualla s Still Life, are food that he will eat or drink later. That is why he has many Stll Life paintings, besides flower paintings, with wine bottles and food. This can be interpreted as his final gastronomic diary of his final period in Reillanne. According to some researchers, Still Life (naturemort) is the least favorable subject for Fikret Mualla s artistic personality. Yalın Alpay & Prof Dr.Emre Alkin, Moualla nın Sanatı, Sosyal Yayınları, 2016, Sayfa: 104, Fikret Mualla ( ) Nature Morte kağıt üzeri guaj imzalı, 34 x 48,5 cm., 1958 gouache on paper TL Euro 183

93 le matın 1954 nature morte Fikret Mualla ( ) Le Matin kağıt üzeri guaj imzalı, 17 x 24 cm., 1954 gouache on paper TL Euro 115 Fikret Mualla ( ) Nature Morte kağıt üzeri guaj boya imzalı, 23 x 48 cm., 1961 gouache on paper TL Euro

94 Fahrelnissa Zeid ( ) 1901 yılında İstanbul da doğdu. Sadrazam Cevat Paşa nın kardeşi diplomat, asker, fotoğrafçı ve tarihçi Şakir Paşa nın kızıdır. Değişik dallarda sanatçılar yetiştirmiş olan Şakir Paşa ailesinden olup, yazar Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı) ile ressam Aliye Berger in kardeşi, ressam Nejad Melih Devrim ile tiyatro sanatçısı ve yazar Şirin Devrim in annesi, seramik sanatçısı Füreya Koral ın teyzesidir. Sanayi-i Nefise de Resim Bölümü nde öğrenim gördü de Paris e giderek Ranson Akademisi nde Bissiere ve Stahlbach Atölyeleri nde çalıştı de, Irak Büyükelçisi Prens Zeid ile evlenerek Amman a yerleşti. İngiltere, Ürdün ve Almanya da, önemli sanat merkezlerinde kişisel sergiler açtı. Dış ülkelerde pek çok sergi açmış ilk Türk kadın sanatçısıdır yılında Amman da vefat etti. Paris, New York, Ürdün ve Türkiye müzelerinde eserleri olan sanatçı, soyut resimleriyle tanınmaktadır. Portreden, soyut-nakışsı kompozisyonlara, spontane izlenimlere varıncaya kadar, değişik yönlerde biçimlenen sanatı, özgün ve kişisel yaratma gücünün canlılığından kaynaklanan bir temel anlayışa dayanır. Büyük tuval üzerine küçük kareler, üçgenler, dörtgenlerden oluşan geometrik formları sarı, kırmızı, yeşil, beyaz ve mor renklerin en parlak, çarpıcı değerleriyle coşkuyla boyamıştır. Kontrast renkler cesaretle uyum endişesi taşımadan kullanılmış olmakla birlikte, bu zıt renkler sabırla bir araya getirilerek çok farklı, özgün ve çarpıcı bütünler oluşturmuş, ışıldayan, dağılan küçük renkli geometrik parçaların yarattığı bir ağa dönüşmüştür. Zeid was born in Istanbul in 1901 into a prominent Ottoman Family. Her father is Şakir Pasha, an Ottoman diplomat, brigadier, photographer, and historian also the brother of Grand Vizier, Cevat Pasha. Her family, Şakir Pasha family raised many well-known artists in different fields. She was the sister of writer, Cevat Şakir Kabaağaçlı (the Fisherman of Halicarnassus) and painter Aliye Berger and the aunt of ceramist Füreya Koral. She was also the mother of artist Nejad Devrim and actress, Şirin Devrim. She attended the Painting Department of Sanayi-i Nefise (Ottoman Fine Arts Academy). Later in 1928, she attended Academie Ranson. In 1934, she married Prince Zeid and moved to Amman. She held solo exhibitions in important art centers in England, Jordan and Germany. She is the first Turkish woman artist to have exhibitions abroad. She passed away in Amman in Zeid has works in museums in Paris, New York, Jordan and Turkey. She is famous with her abstract paintings. Her art, formed in different directions ranging from portraits to abstract compositions and spontaneous impressions, is based on a basic approach arising from her liveliness and unique-personal creation power. She painted small geometric shapes consisting of squares, triangles, and rectangles to bright tones of yellow, red, white and purple on large canvases with enthusiasm. Contrasting colors are used bravely without anxiety of harmony; however, these contrary colors have been combined patiently to compose unique and striking sums and a web of glittering, dispersing tiny geometric shapes.

95 abstraıt jaune Yüzey/Doku: Fahrelnissa için resim yüzeyi ne denli büyük/anıtsal olursa olsun parçalara ayrılacak, nakışlanacak bir alandır. Doğu nun renk, yüzey ve oylum geleneğini sürdürür. Öte yandan onun anıtsal resim alanları, Selçuklu portalları gibi mistik bir geçiş alanı olarak değerlendirilebilir. Zeid için resmettiği nesne/özne ile yüzey ilişkisi aynılaştırılmıştır denilebilir. Örneğin bir yüzü, geniş bir tuval kadar büyütebilir. Zeid in resim yüzeyini değerlendirişi, zamansal farklılıklar taşımakla birlikte değişmeyen niteliği, onun bir yüzey ressamı olarak anılabileceğidir ların sonları ile 1950 lerde yüzey, benekli, ışıltılı, ritmik bölünmelerle biçimlenir (Anonim 1964: 77). Resmin saydam yüzeyinin spatülle oluşturulmuş tuşlar, bıçak çizikleri, soyut ve yoğun bir dokuya indirgenmiş boya katları ile örtülmesi de 1950 lerde belirir. Zeid in yüzey/doku ilişkisindeki ayrıntıcılık, erken tarihli resimlerden başlayarak 1990 lara kadar hemen tüm yapıtlarında ortaktır ve resmi kımıltılı hale getirmiştir. Bu kımıltı resmin yüzeyine genel bir devinim kazandırırken, resmi oluşturan ayrıntılar kendi içlerinde titreşimler yayarlar. Zeynep Yasa Yaman, Fahr El Nissa Zeid, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, 2001, Sayfa:15, 16 Surface/Texture: For Fahrelnissa Zeid, the painting surface was an area to be separated and embroidered, no matter how large or monumental. She would start to paint as if weaving a carpet or decorating a mosaic, preserving the eastern traditions of color, surface and volüme. On the other hand, her monumental painting spaces can be regarded as mystic passages, like Seljukian portals. We can say that Zeid identified the relationship between the object/subject and the surface. For instance, she could enlarge a face to fit the size of a canvas. Although the use of surface on the canvas can vary over time, she should be considered a surface painter. At the end of 1940s and in 1950s, the surface was patterned with spotted, bright and rhythmic sections. The covering of the surface with touches by spatula, knife scratches and layers of paint, which was reduced to an abstract and intense texture, appeared in 1950s. Her focus on details in the surface/texture relationship started from her early paintings and continued until 1990s. This feature, which adds dynamism to the pictures, is observed in nearly all her works. While dynamism gains mobility on surface of the paintings, elements that compose the painting and the details of these elements send vibrations within themselves. Zeynep Yasa Yaman, Fahr El Nissa Zeid, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, 2001, Sayfa:15, 16 Eserin arkasında, sanatçının oğlu Prens Raad Bin Zeid'in onayı bulunmaktadır. There is authentification by Prince Raad Bin Zeid, son of Fahrelnissa Zeid, at the back. 116 Fahrelnissa Zeid ( ) Abstrait Jaune tuval üzeri yağlıboya imzalı, 100 x 80 cm. oil on canvas TL Euro 189

96 "voyages etranges" 1960'lı yılların sonu Büyük Tekrar-Keşifler: Fahrelnissa Zeid Paris'te: Breton ların jeodezik metaforu olan Zeid in eserlerindeki saydam kristalimsi yapı ve boyanmış taşların, O'nun 1960 lardaki paleokrystalos heykellere dönüşünün ön göstergesidir. Kont de Lautréamont un meşhur görüşü: şiir herşeyle yapılmalıdırbilinçaltının tüm demokrasisini vurgulayarak-gerçeküstü objelerinin uzun geçmişiyle birlikte, brikolajın vurgusuyla matriksi oluşturmaktadır. Ayrıca kişi bunları küçücük birer anıt olarak görebilir mi? Bastil Gününde, 14 temmuz 1958, Irak ta gerçekleşen pan-arap başkaldırısı, son kalan Haşemi hanedanını yok ederek yerine müttefik Komünist ülkelerden oluşan yeni bir askeri yönetimin başlamasına sebep olur. Paleokrystalos uzun düşüncelere dalarak zaman ve boşluk ile Zeid in katledilen ailesi için uzaktan yasını ifade eden sembolik ve tedavi edici bir uygulamasıdır mı? (Soğuk Savaşın en yoğun tartışıldığı dönemde Prenses ve sanatı asla solun veya sömürgecilik karşıtı olaylardan taraf olmamış: eserleri oryantalist çerçeve de Doğu Avrupa yı dolaşarak ve en son Polonya ya yerleşen Nejad ınkilere kuvvetlice tezat oluşturmuştur). Extravagant Reinventions: Fahrelnissa Zeid in Paris: Breton s geodesic metaphor for the transparent crystalline structures in Zeid s paintings and painted stones anticipates her turn, in the later 1960s, to the paleokrystalos sculptures. The Comte de Lautreamont s famous dictum: poetry should be made by all - emphasising the democracy of the subconscious - together with the long heritage of surrealist objects and a new emphasis on bricolage, provides their matrix. 45 Could one also, however, see them as miniature and portable memorials? On Bastille Day, 14 July 1958, the pan-arab uprising in Iraq would annihilate the remaining Hashemite dynasty, installing a new, militarised regime, allied with Communist countries. Did the paleokrystalos also represent a symbolic and therapeutic practice, creating a space and time for contemplation of the slaughtered family whom Zeid now mourned from afar? (At a time of intense Cold War debate, the Princess and her art never engaged with the left or with anti-colonialist stirrings: the nostalgic orientalist framing of her work would contrast strongly with that of Nejad, who travelled in Eastern Europe and Soviet Asia and later settled in Poland). Sarah Wilson, Fahrelnissa Zeid, Tate Publishing, 2017, Sayfa: Fahrelnissa Zeid ( ) Voyages Etranges tuval üzeri yağlıboya imzalı, 76 x 63 cm., 1960'lı yılların sonu oil on canvas TL Euro Arka yüzü Back side

97 Fotoğraf: Yahşi Baraz nejad melih devrim ( ) 1923 yılında İstanbul da doğdu. Yazar İzzet Melih Devrim ile ressam Fahrelnissa Zeid in oğludur. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Resim Bölümü nde Leopold Levy Atölyesi nde çalıştı. Bedri Rahmi Eyüboğlu, Zeki Kocamemi, Nurullah Berk ve Leopold Levy nin öğrencisi oldu de Paris e yerleşti ve aynı yıl Paris te Allard Galerisi nde ilk kişisel sergisini açtı. 22 yıl yaşamını bu kentte sürdürdü. Çeşitli Avrupa ülkelerine, Amerika ya, Uzak ve Yakın Doğu ya gezilere çıktı de Varşova ya, 1980 lerin ortasında da Nowy-Sacz a yerleşti. Prof. Witmore un yanında öğrendiği Türk Hat ve Bizans Mozaik Sanatı ilk dönem yapıtlarını biçimlendirdi. Doğu sanatı ve Fransız şiirsel soyutlaması etkilendiği başlıca kaynaklar oldu lar boyunca canlı renklerle figür, doğa görünümleri ve iç mekan resimleri yaptı lerde Paris Okulu içinde yer alan Devrim, bu tarihlerde aynı renkçi yaklaşımıyla bir dizi siyah zeminli resim gerçekleştirdi lardan başlayarak 1970 ler boyunca sanatçının giderek çizgiden uzaklaştığı; canlı, ışıltılı renkler ve geniş, coşkulu fırça vuruşlarıyla lirik ve lekeci bir anlatıma yöneldiği görülür. Bu resimlerinde kesik fırça vuruşlarıyla oluşturduğu renk lekelerindeki geçişleri, mozaik sanatının soyutlanmış bir yorumu olarak görmek mümkündür. Sanatçı hiçbir akımın izleyicisi olmadan Paris Okulu nun esnek bünyesi içinde kendi iç dünyasını renk ve ışık aracılığıyla yansıtarak özgün bir anlatım geliştirdi. Üslubu guaja çok uygun olmakla birlikte, yağlıboyalarında da aynı hafifliği elde etmede büyük bir başarı gösterdi. J. Lassaigne, Nejad ın boşluk ve ritim sorunlarına yepyeni ve köklü çözümler getirdiğini vurgulamıştır. G. Boudaille, 1960 lı yıllarda Nejad ın resmini hareketli, coşkulu, huzursuz ve zarif, karmaşık, çok yönlü ve değişken olan yaratıcısının bir aynası olarak tanımlamıştır. Nejad ın sanatı soyut resmin bir uzantısı, deneyim ve birikimlerle kazanılmış bir görüşün ve duyarlığın ürünüdür. Resimlerinde renkler, kalın boya ve kısa fırça vuruşlarından oluşan lekelerin kompozisyonu göze çarpar. Nejad Türk Çağdaş Soyutu nun yanı sıra uluslararası soyutun da özgün bir temsilcisidir yılında Polonya da vefat etmiştir. Eserleri Türkiye de ve yurtdışında çeşitli müzeler ve önemli koleksiyonlarda bulunmaktadır. Nejad was born in Istanbul in 1923 to the son of the author, İzzet Melih Devrim, and painter Fahrelnissa Zeid. He studied art at the Istanbul Academy of Fine Arts, studying under Bedri Rahmi Eyüboğlu, Zeki Kocamemi, Nurullah Berk and Leopold Levy. Turkish Calligraphic Art and Byzantine Mosaic Art, which he learned from Prof. Witmore, shaped his early artworks. During this time, Devrim was an active part of the founding of the New group. In 1946 he travelled to Paris and lived there for twenty two years visiting and exhibiting in many cities in Europe, the U.S.A, and the Near and Far East. His first group exhibition in Paris was the UNESCO International Exhibition titled L Art Turc d aujourd hui et d autrefois in Devrim also became the first Turkish painter to open a solo exhibition in Paris in 1947 at Gallery Allard. Curated by the dealer Leo Castelli, Devrim was among the 29 other artists to be exhibited at the Young Painters in U.S. and France exhibition at the Sydney Janis Gallery in New York in Devrim s works were bought by the French Government and Musée d Art Moderne de Paris. He was included in Paris School exhibitions during his lifetime with his unique style of geometric abstraction influenced by calligraphy, Byzantine and Ottoman architecture and Iznik tiles. Devrim settled in Poland, first in Warsaw in 1968 and then finally moved to Nowy-Sacz in the mid 1980s. He passed away in Nowy-Sacz in A member of the Ecole de Paris in the 1950 s, Devrim started producing paintings with black backgrounds besides his other colourful works in this period. After 1960s, and during the 1970s the artist gradually abandoned the line and acquired a lyrical and painterly style where bright, radiant colours and energetic brush strokes were dominantly felt. The colour planes and short brush strokes in these paintings can be seen as abstractions of mosaics. Devrim was never a follower of any artistic style, but remained a member of the somewhat flexible structure of the Ecole de Paris. His own style was defined by his inner world, colour and light, and although this style was more suitable for gouage, he succeeded in creating the same lightness with oils. According to J. Lassaigne, Nejad is bringing innovative and solid solutions to the problems of space and rhythm". G. Boudaille has described Nejad s paintings in 1960 s as mirror of its creator, who is active, exciting, non-comforting but kind, complex, diversified, and variable. Nejad s art is an extension of abstract painting and the product of an opinion and sensitivity, gained with personal experience and knowledge.

98 abstraıt verte 'li Yıllar 1953 yılından itibaren Nejad, kimi zaman siyah fon üzerine, kimi zaman Lanskoy dan çok önce, beyaz fon üzerine, bir dizi büyük resim gerçekleştirdi. Siyah kıymetli taşlarda ya da kaleidoskoplarda olduğu gibi renkli ışıkların fışkırdığı, yansıdığı yoğun durgudur. Buna karşılık, büyük beyaz tuvallerden çıkan ışık, kırmızı, sarı, mor, turuncuları ya da soğuk tonlardan mavi ve yeşil gibi renklerin yoğun lekelerini emer. Çok iyi bir renk uzmanı olan Nejad, onlarla bir müzisyenin notalarıyla oynadığı gibi oynar. Tablo, malzemesinin yanı sıra renkle, yani ışık ile de hayat bulur. Saydamlığa, ışık titreşimlerine daha fazla özen göstermesiyle Nejad ın fırça vuruşları da incelir. Goethe yi ve renklerin çakışması konusundaki çalışmalarını hatırlamamak mümkün değil. Renkler, der Alman şair, ışığın hareketleridir. Işığın hareketleri ve tutkuları. Nejad bu düşünceyi 1950 ile 1960 yılları içinde, bir dizi tuval üzerinde başarılı bir biçimde gerçekleştirmiştir. 1950's... Since 1953 Nejad produced lots of big canvas paintings; some on black backdrop, long before Lanskoy some on white backdrop. Like precious blackstones or like a kaleidoscope sparkling flair of colors and light are dispersed all around this dense standstill. In the meantime on white canvas light comes out of red, yellow, purple, orange are sucked in by the taint cold hues of blue and green. Nejad is a color specialist. He plays with them like a musician plays with his notes. Besides canvas material he plays with color, light and creates life. As he takes care of transparency and the vibration of light his brush strokes become lighter. It s almost impossible not to remember Goethe s study on the clash of colors. A German poet says that colors are movement of light. The movement is their passion. Nejad practised this thought successfully on his canvases between Lydia Harambourg, Nejad, Galeri Nev, 2001, Sayfa: 25 Maria Sabina Devrim Bu eserin, Nejad Melih Devrim in halen hayatta olan eşi Maria Devrim tarafından onayı bulunmaktadır. This painting is verified by Maria Devrim, wife of Nejad Melih Devrim. 118 Nejad Melih Devrim ( ) Abstrait Verte tuval üzeri yağlıboya imzalı, 100 x 80 cm., 1957 oil on canvas TL Euro 195

99 kolaj kompozisyon 1959 soyut Kompozisyon 119 Nejad Melih Devrim ( ) Kolaj Kompozisyon kağıt üzeri kolaj imzalı, 30 x 24 cm., 1959 collage on paper TL Euro 120 Nejad Melih Devrim ( ) Soyut Kompozisyon kontrplak üzeri yağlıboya imzalı, 30 x 40 cm. oil on plywood TL Euro Yukarıdaki resim Maria Devrim ve Clotilde Scordia tarafından hazırlanmakta olan açıklamalı katalogda 830 arşiv numarası ile yer alacaktır. The following painting will be included in the catalogue raisonné in preparation by Maria Devrim and Clotilde Scordia under the archive number

100

101 mübin orhon ( ) 1924 yılında İstanbul da doğan Mübin Orhon, 1947 de Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi nden mezun oldu. İktisat doktorası yapmak üzere 1948 yılında Paris e giden sanatçı bu şehrin canlı sanat ortamının etkisiyle resme yöneldi. Bir süre Academie de la Grande Chaumiére de desen dersleri alan Mübin Orhon, yaptığı geometrik soyut resimlerle sanat dünyasına girdi. Abidin Dino, Selim Turan, Avni Arbaş, Albert Bitran gibi Paris de yaşamını sürdüren Türkiye den sanatçılarla yakın dostluklar geliştirdi ve 1955 yıllarında birer eseri Salon des Realites Nouvelles e kabul edildi. 50 li yılların ortasından sonra geometrik soyut üslup yerine lekesel öğelerin öne çıktığı bir resim anlayışına yöneldi. 50 li yılların sonlarına doğru Lucien Durand ile çalışmaya başladı. Sir Robert ve Lady Lisa Sainsbury nin Mübin resmi ile tanışmaları da bu yıllara rastladı. Mübin Orhon un geometrik soyutlaması, içinde yaşadığı dönemin parçası olan bir lirizmle dengelenir. Tuhaf bir Doğu lirizmi olarak değerlendirilen resimleri Sam Francis de. Vieira da Silva da, Riopelle de görüldüğü üzere, lekenin sık kullanımıyla genele yayılan bir soyut manzaracılık için, akıntılara, kendisinin İstanbul anılarını akla getiren göstergelere bölünmüş lirik bir uzamın ifadesidir de askerliğini yapmak için döndüğü Türkiye sürecinden sonra, olgunluğa erişen sanatı kendisini Mark Rothko ya ve Lucio Fontana ya yaklaştıracak bir color-field e, renk-alanına doğru evrilir. Yazı geriler, sıyrıklara, çentiklere dönüşür, renge gömülmeden önceki son müdahaledir bu. Böylece başlayan son sürecik Tekrenkli olarak adlandırılması yanlıştır, çünkü renk ışıklı bir doygunlukla işlenir. Kırılgan, dikdörtgen biçimler resim uzamına girerler. Bir yanda kapalı bir görüş, bir yanda bir varlık-yokluk için bizi renkli doygunluğa dalıp gitmeye çağıran bir uzam. Orhon saydam ve saydamsız katmanları eşzamanlılıkları içinde sorgular. Onun resimleri iş ışığı, yaşamın gizeminin ışığını gösterir. Resimleri çağdaş resim sanatımızda soyutçu biçim araştırmalarına dayalı çalışmaların 1960 kuşağını izleyen örnekleri arasında özgün bir yer tutan sanatçı 1981 yılında Paris de yaşamını yitirmiştir. Born in 1924 in İstanbul, Mübin Orhon graduated from the Faculty of Political Sciences of Ankara University in He traveled to Paris in 1948 to pursue hic doctorate studies on Finance. Hence, he abandonet his education owing to the impact he derived from the vivid Parisian art milieu and verged on paindin. Orhon underwent drawing lessons at the Academie de la Grante Claumiere awhile and subsequently stepped into the art world with his geometric abstract paintings. He became close friends with fellow coüuntrymen established in Paris sucl as Abidin Dino, Selim Turan, Avni Arbaş and Albert Bitran. In 1953 and 1955, a piece of his works gained admission to the Salon des Realites Nouvelles. From mid 50 s on, his geometric abstract style güave way to a percept where stain-like values came into prominence. From mid 50 s on, began collaborating with Lucien Durand. Sir Robert Sainsbury and Lady Lisa Sainsbury s acquaintance with Mübin paintings coincided with this period. The geometric abstraction Mübin Orhon is tempered with is a lyricism inherent in his epoch. Following his stay in Turkey, where he returned in 1965 to meet his military obligations, his art reached maturity; evolved towards the color-field, a field-of-color that brought him closer to Mark Rothko and Lucio Fontana. Deterioriation, scratched, incisions the composition, ultimate discursive intervention before the immersion of color. The ensuing final period, Monochrome, seems to be mistitled because the color by then is worked all the way into a luminous saturation. Frail, rectangular forms engage with the space of the canvas. A view that is blocked, yet at the very same time a space that calls us in for a dive into the colored saturation, for a presence-absence. Mübin Orhon questions the transparent and opaque layers in their simultaneity. The subtle modulations saturate the surface whose immaterality refers to a disembodiment. The artist whose work holds an unique place amongst the abstract art movement of 1960 generation, passed away in Şiirsel-Dışavurumcu Soyutlama: : 1960 ların başından itibaren Mübin Orhon un özellikle guvaj ve akrilik teknikleriyle gerçekleştirdiği kompozisyonlarında boyayı inceleştirerek resim yüzeyine sürdükten sonra, malzemenin yukarıdan aşağıya doğru akmasıyla gündeme gelen özellikleri kurgularına eklemlediği gözleniyor. Boyanın tuval yüzeyine sürüldüğü ilk bölgede açık tonlarda, aşağıya doğru akarken ise giderek koyulaşması resimlere bir dinanizm, akışkanlık kazandırıyor. Böylece Şiirsel/Dışavurumcu Soyutlama çerçevesinde değerlendirilebilecek olan farklı görsel resim tadlarının peşine düşen sanatçının bu eğilimi de çağdaşlarıyla kurduğu yakın ilişkilerden kaynaklanmaktadır ye kadar Paris de yaşayan ve Mübin Orhon un da yakından tanıdığı Amerikalı ressam Sam Francis in çalışmalarında sıkça gözlemlenen akıtma tekniği, resim kurgusuna canlılık, akışkanlık taşıması bakımından o dönemde Bryen, Nessagier, Degottex başta olmak üzere birçok sanatçı tarafından kullanılıyordu. Boyanın yukarıdan aşağıya doğru sızmasıyla oluşan görsel değerler, Mübin Orhon un resimlerinde rastlantısal değil, kurgusal olarak varlıklarını gösterir. Francis in ve Fransa da yaşayan diğer ressamların belli oranda Uzak Doğu kaligrafi geleneğinden çalışmalarına taşıdıkları etkilerden biri olan kıvrak ritmli el hareketleriyle gerçekleştirilmiş olan akışkan çizgisellik Mübin Orhon da rengin imgeye dönüşmesinde kullanılmış bir yöntem olarak karşımıza çıkar. Sanatçının 1959 dan itibaren gerçekleştirdiği desenlerinde anlık el hareketleri kontrol altına almaya çalışarak, fırçayı eline aldığında arzu ettiği etkiyi bir çırpıda ortaya çıkarmaya çalıştığı gözlemlenir. Önce uzun sayılabilecek bir süre tuvallerinde akıtmaların etkisini araştıran sanatçının edindiği tecrübeleri özgünleştirerek kendi kurgu dünyasına eklemesi, resminde yeni bir dönemin kapılarının aralanmasına neden olmuştur. Dolayısıyla Mübin Orhon un resimlerinde daha önce görülen bütünsel yapı ( allover karakteri) parçalanıyor. Her çizgi, her renk sanki kopan, yitirilen bir görsel ilişkinin notlaması gibi arasında gerçekleştirdiği birçok çalışmada doğaçlama olarak kırmızı, beyaz, mavi renklerin birbiri içinde eritmeden çakıştıran Mübin Orhon, sıkı renk ilişkilerini ele alan şiirsel-dışavurumcu araştırma evresinde oldukça farklı arayışlara girerek hem boyama stilini hem de kullandığı kurgu anlayışını alışkanlık yaratmaması için sürekli olarak farklılaştırıyor. Lyrical-Expressionist Abstraction: : At the beginning of the 1960s, Mübin Orhon began adding to his compositions the effects that could be obtained by allowing the paint, which had been thinned to make in fluid, to flow down over his medium after being applied to the surface. This technique was particularly used in his gouache and acrylic compositions. The region of the canvas to which the paints were first applied were characterized by lighter tones that became steadily darker as the paint flowed downward thus bringing to the works a feeling of dynamism and fluidity. He employed this technique to achieve diverse visual and pictorial effects that can be assessed under the general heading of lyrical-expressionist abstraction. Its appearance in the artist s work had its origins in Orhon s relationships with his contemporaries. In the work of Sam Francis, an American artist who lived in Paris until 1957 and who was a close acquaintance of Mübin Orhon, we frequently observe the use of this dripping technique, which was also used by many artists of the day such as Bryen, Messagier, and Degottex among others to instill their compositions with liveliness and fluidity. In Mübin Orhon s paintings, the visual values resulting from the downward movement of the paint are not haphazard but studied. Francis and other artists living in Paris achieved a kind of fluid linearity by employing deft, rhythmic movements of the hand, a technique that may have been influenced by Far Eastern calligraphy traditions. In Mübin Orhon s work, it apears before us as a method employed to transform color into image. In experiements that the artist did after 1959, we see evidence of him striving to bring the momentary movements of his and under control so as to achieve the effect he was seeking in a single fluid motion the moment he took bursh to hand. As a result, the unitary structure ("allover" character) that was previously to be seen in his paintings, here is being fragmented. Each line, each color is like a full stop punctuating a visual relationship that has broken off and become lost. It is quite an astonishing foray and perhaps even an inventory of nearly everything the artist had accumulated by that time. In many of the works Mübin Orhon did between 1963 and 1970, he combines or contrasts reds, whites, and blues with one another extemporaneously and without allowing them to fuse. As he demonstrated in another work dated 1963 (figure 17), the artist had embarked upon quite a different search in his "lyrical-expressionist" exploratory phase in which he addressed "close" color relationships. By continuously varying his painting style and his compositional approach, he was striving to keep either one of them from becoming routine. Necmi Sönmez, Mübin Orhon, Milli Reasürans Sanat Galerisi, 2001, Sayfa: 13, 14

102 abstraıt rouge 1962 O yıllarda Paris in en ilginç galerilerinden birini yöneten Lucien Durand ın özelliği, tanınmamış genç sanatçılarının Paris te ilk sergilerini açması, daha sonra da onlarla ilgilenmeyerek yeni keşiflere yönelmesiydi. Cèsar, Bernard Requichot başta olmak üzere birçok sanatçıyı Paris te ilk kez sergiyelen Durand, 1959 dan itibaren düzenli olarak Mübin in kişisel sergilerini açmaya başladı arasında all-over tekniğinin ağır bastığı resimler yapan Mübin, kompozisyonlarına resim yüzeyinin tamamını kapsayan, sürekli hareket ve değişim halindeki fırça darbeleriyle farklı bir soluk getirerek lekesel anlatımdan uzaklaştığını duyumsatıyor. İsimsiz, kompozisyonunda adeta resim yüzeyini köşelerden kavrayarak ortaya doğru sürükleyen iletişim, elektriklenme, bu yıllarda resimlerine yeni bir ritim kazandıran sanatçının eşgüdümlü renk dengesini kurduğunun kanıtı olarak değerlendirilebilir. One of the most interesting galleries in the Paris of those years was run by Lucien Durand, a man known for giving obscure young artists their first chance in Paris, then ignoring them as he searched for new talent. It was Durand who had first displayed such artists as Cèsar and Bernard-Requichot, and starting in 1959 he regularly opened the solo exhibitions of Mübin Orhon. From that year until 1963, the latter put Tachist composition behind him, preferring an all-over technique in which the entire canvas was covered by highly energetic, variable brush strokes. The conduction and electricity in Untitled, flowing forcefully from the corners toward the canvas center, are evidence that at this time the artist was building a coordinated color balance that gave to his work a new rhytm. Necmi Sönmez, Mübin Orhon Robert ve Lisa Saisnbury Collection, 1996, Page: Mübin Orhon ( ) Abstrait Rouge tuval üzeri yağlıboya imzalı, 95 x 145 cm., 1962 oil on canvas TL Euro 203

103

104 Ellili yılların sonuyla altmışlı yılların başı arasında, Mübin Orhon kesinkes biçime bağlı olmayan bir resmin somut özü üstüne araştırmalarını çoğaltır. Tıpkı Kooning ve Pollock gibi, ana düşlere açılan bir şiirselliğin tanığı göstergelere başvurur. Değişinim maddeye temel bir düzen dayatan bir fırça oyununu çağırır. Maussion un yanında, hareketin yerini alan yazıyı sınar. Kısa bir süre sonra kaynaşmalı maddiliğini öne çıkaracağı, devingen, dalgalı ve gizemli bir dipyüzey tarafından emilmiş boyarmadde katmanlarına yansıyan bir yazıdır bu da Mübin, Chu Teh Chun un başka lirik soyut sanatçılarla birlikte yapıtlarını sergilediği Lucien Durand Galerisi ne katılır te Delacroix ya Saygı çerçevesinde, Nasser Asar, Mihailoviç, Schneider, Bertini, Lindström, Saura yla birlikte, Creuze Galerisi ve Galerie 7 deki bir grup sergisine katılır. Bu adları bir araya getiren Raoul-Jean Moulin biraz da bir zincir oluşturma düşüncesiyle yeni bir romantizmi tanıttığı na inanır. Mübin de, hızın biçimlerin açılmasına yardımcı olduğu bir girdaba kapılmış renkli akıntılar görülür. Onun lirizmi itkilerin şiddetinden bir şey yitirmeksizin, hareketi ifadeye göre ayarlamak için ivediliğe uygun hareket eder. Rengin titreşimli, şehvetli, çizgi ağını indükleyen, atılımı coşkunluğa varan dinamiğine tramplen görevi görecek görecek bir dipdüzey üstünde, yılansı çizgiler alev alev yanarak karışırlar birbirlerine. Onun fırçası bir all over la imgenin çerçeveden çıkmaya çalıştığı bir kaosu yola getirir; Mübin o all over a kendi yanıtını verir. Mübin in dışavurumculuğu aynı dönemde Sam Francis inkiyle örtüşür. Abstraıt Rose 1963 Between the late 50s and early 60s, Mübin Orhon multiplies his researches about the solid core of a painting, which is not dependent on forms. Just like Kooning and Pollock, he turned to the indicators as witnesses of a lyricism, that opens to the main vision. The mutation calls for a brush trick, a trick that forces a basic order to the matter. Next to Maussion, he tests writing, that took the place of movement. This writing has been reflecting on layers of paint that had been soaked in by a dynamic, wavy and mysterious bottom surface; which will bring out its fusional materiality in a short while. In 1959, Mübin joined to Lucien Durand Gallery, where Chu Teh Chun exhibits his works among many lyrical abstract artists. In 1963, in honor to Delacroix, he joined a group show in Creuze Gallery and Galerie 7, with Nasser Asar, Mihailoviç, Schneider, Bertini, Lindström and Saura. The person who gathered these names, Raoul-Jean Moulin, believes that he introduces a new romantic movement, with an idea of creating a chain. In Mübin s art, you might see colorful flows, trapped into a swirl because they helped to speed and forms to get opened. His lyrism, without losing anything from the severity of urges, acts accordingly to the urgency of matching the movement with the expression. Sneaky lines were melding as they were bursting into flames, on a bottom surface that takes the duty of being the trampoline for a dynamic that almost has an enthusiastic breakthrough and induces the drawing net of vibrant and lustful color. His brush disciplines a chaos where image is trying to get out of the frame with an all over. Mübin has his own answer to this all over. The expressionism of Mübin matches up with Sam Francis s, in the same period. 122 Mübin Orhon ( ) Abstrait Rose tuvale marufle kağıt üzeri guaj imzalı, 102 x 210 cm., 1963 gouache on paper pasted on canvas TL Euro Lydia Harambourg, Mübin Orhon, Finansbank, 2012, Sayfa:

105 Abstraıt Marron 1961 Hakkı Anlı ( ) 1906 yılında İstanbul da doğdu yılları arasında Sanayi-i Nefise Mektebi nde (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) öğrenim gördü. Namık İsmail in öğrencisi oldu de D Grubu üyeleri arasına katıldı de kısa süreliğine Paris e gitti. Daha sonra 1949 da yeniden Paris e giderek Academie Frochet de Jean Metzinger in atölyesinde çalıştı. Paris den çok etkilendi yılında yurda dönse de 1954 den itibaren artık bu kentte yaşamaya karar vererek oraya yerleşti yılına kadar yaşamını ve çalışmalarını Paris de sürdürdü. İlk resim çalışmalarına lise yıllarında Avni Lifij in teşviki ve yönlendirmesiyle başlayan Hakkı Anlı, Akademi deki öğrenim yıllarında renk, biçim ve hacim kaygılarının öne çıktığı figür resimleri yaptı. Paris e gittiğinde Cezanne ve Picasso Kubizmi nden etkilendi fakat 1955 lerden sonra tamamen bu post-kübist resimlerden uzaklaşarak 1960 lara doğru kalın ve hareketli fırça vuruşlarının öne çıktığı Soyut-Dışavurumcu/Lirik Soyut anlayışa yöneldi yılları arasında yeniden figür çalışmalarına ve figüratif soyutlamaya yönelen sanatçı, soyut resmin deneyim ve kazanımlarıyla daha sonraki yıllarda tüm tuvali kaplayan koyu tonlar içinde ve hareketli fırça vuruşlarıyla erotik temaların ağır bastığı az renge dayalı ritmik yarı-soyut figüratif ya da tamamen soyut-dışavurumcu çalışmalar gerçekleştirdi. Figüratif soyut resimlerinin yanı sıra renklere dayalı fırça vuruşlarının hakim olduğu tamamen soyut resimleri Türk Çağdaş Soyut Sanatı nın ilk örneklerindendir. Hakkı Anlı nın resimleri yurtiçi ve yurtdışında çeşitli müzelerde ve önemli koleksiyonlarda yer almaktadır yılında Paris te yaşamını yitirmiştir. Anlı was born in Istanbul in In 1932, he graduated from the Painting Department of Istanbul Academy of Fine Arts (currently known as Mimar Sinan Fine Arts University). He was Namık Ismail s student. In 1933, he joined D Group. In 1947, he moved to Paris and lived and worked there for a short while he studied in Academie Frochet, Jean Metzinger studio. He was impressed with Paris. He returned to Istanbul in 1951 but decided to live in Paris and moved back in He lived and continued working until Hakkı Anlı first started painting during his high school years with the encouragement and guidance of Avni Lifij, and during his student years at the Academy did figure paintings dominated by a concern with color, form and volume. When he first went to Paris he was influenced by the Cubism of Cezanne and Picasso, but after 1955 he completely abandoned his post-cubist paintings and towards the 1960 s turned to an Abstract Expressionist/Lyrical Abstract approach marked by thick, active brush strokes. Once again taking up the figure and figurative abstraction in , the artist in later years brought his experience with abstract painting to bear in executing semi-abstract figurative or entirely abstract expressionist works in which the canvas was completely covered by dark tones. These are rhythmic works with lively brush strokes in which erotic themes dominate and few colors are used. In addition to his figurative abstract works, he also has purely abstract paintings that are dominated by colors and brush strokes which are the first examples of the Turkish Contemporary Abstract Art. His works are in many national and international museums and important private collections. He passed away in Paris, in Hakkı Anlı ( ) Abstrait Marron tuval üzeri yağlıboya imzalı, 100 x 83 cm., 1961 oil on canvas TL Euro 209

106 Natürmort Üç Şehir SERİSİ'NDEN İstanbul 124 Hakkı Anlı ( ) Natürmort tuval üzeri yağlıboya imzalı, 72 x 58 cm. oil on canvas TL Euro 125 Abidin Dino ( ) Üç Şehir Serisi nden İstanbul kağıt üzeri guaj imzalı, 74 x 54 cm. gouache on paper TL Euro

107 Selim Turan ( ) 1915 yılında İstanbul da doğdu yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Resim Bölümü ne girdi ve 1938 de mezun oldu. Akademi deki hocaları Feyhaman Duran, Nazmi Ziya, Zeki Kocamemi ve Leopold Levy dir de bir grup atölye arkadaşı ile Liman Sergisi olarak bilinen sergiyi açtı de Fransız Hükümeti nin bursu ile Paris e giderek çeşitli atölyelerde resim çalışmalarını sürdürdü. Ranson Akademisi nde, Fontaineblue Sanat Okulu nda, Goetz Akademisi nde dersler verdi. Sanatçı non-figüratif resimleri ile Salon de Realites Nouvelles e katıldı. İlk nonfigüratif kişisel sergisini 1950 de Galeri Breteau da açtı ve daha sonra Salon de Mai ile Salon de Comparaison da eserlerini sergiledi yılları arasında mermer heykeller de yapan sanatçı, mobil adı verilen ilk hareketli heykellerini 1976 da gerçekleştirdi. Paris öncesinde izlenimcilik ve kubizm etkisi taşıyan manzara resimleri ve toplumsal içerikli resimler yapan Turan, daha sonra soyut sanata yöneldi. Çizgi ve leke uyumu, denge, ilişki, kompozisyon karakteri, Selim Turan ın soyut çalışmalarını belirleyen başlıca niteliklerdir. Doğu sanatları, kaligrafi ve Anadolu folklorları etkisinde lirik soyut ve figüratif soyut yapıtlar gerçekleştirdi. Çağdaş Türk Resmi nde soyutçu yöndeki çalışmalarıyla öncüler arasında yer alır yılında Paris te vefat etmiştir. Turan was born in Istanbul in He studied painting at Istanbul Academy of Fine Arts (currently known as Mimar Sinan Fine Arts University) under Feyhaman Duran, Nazmi Ziya, Zeki Kocamemi and Léopold Lévy. He graduated in He staged the famous Harbor Exhibition in 1941 together with a group artists from the same studio. In 1947, he went to France with the scholarship of the French government, and worked in numerous studios. He also taught art at Ranson in 1953 and during at Academie Goetz and Ecole d Art Fontaineblue. In 1950, he had his first solo show in Paris at Galeri Breteau and participated with his non-figurative works in group exhibitions at Salon de Realites Nouvelles, Salon de Mai and Salon de Comparaison. In addition to painting, he was also interested in sculpture. During , he made marble sculptures and designed his first mobile works in Before his Paris years, Turan s paintings were influenced by impressionism and cubism; he painted landscapes and works with social content; however, he later moved to abstract art. Turan produced lyric abstract and figurative abstract paintings under the influence of Eastern art, calligraphy and Anatolian folklore. He is among the pioneer artists in Turkish Contemporary Art. He passed away in Paris in 1994.

108 abstraıt flamme Dikey Kurgu Mantığı ve Antitez in Doğuşu: Selim in soyutu yorumlayışı, İkinci Dünya Savaşı nın yıkıntıları arasında, köklü uyumdan kopuş u arayan öncü sanatçıların yanında, dış dünyaya ait tüm imge ve görüntü yükünü resmin üzerinden atma mücadelesiyle geçti. Bu dönemde en arı tatlarıyla soyut düşünce üzerinde yoğunlaşan sanatçı, siyah, üst üste boyandığı için artık tabakalaşmış renk bloklarını yaratırken, kendi resminin gerçekliğini ele geçirmekle kalmıyor, aynı zamanda ona en dar alanlarda bile sonuna kadar egemen oluyordu. Kompozisyon kurgularında öne çıkan çarmıha gerilmiş İsa motifi bu açıdan Selim in geliştirmiş olduğu bir antitez olarak yorumlanabilir. Çünkü Akademi deki eğitimi özellikle Leopold Levy nin öğretisi, Selim Turan ın modern sanatın tezleri ni yakından tanımasıyla gelişti. Sanatçı, Paris e geldiğinde karşılaşmış olduğu sanat ortamında ayakta kalabilmek adına, 21. yüzyılın resim aktöresiyle ve gerçekliğin aşılmasıyla mücadele etmek zorunda olduğunun farkındaydı. Bu da hem kimliğini bulma hem de kimliğini yitirip moda olan akımın peşinde koşma gibi iki farklı yöntemle olabilirdi. Selim, tüm zorluklarına rağmen kendi kimliğini bulmayı tercih ederek özellikle yılları arasında çok biçimli (polymorphe) formlar geliştirdi. Soyut sanatın anlatım sınırlarını zorlayarak formlarını, elinden geldiğince perspektifi, derinliği olmayan bir yüzey üzerinde değerlendirmeye yöneldi. Bu yılların üretimi, Selim in kendi resminin derinliklerine doğru yöneldiğine dair göz kamaştırıcı örneklerle doludur. Motif olarak çarmıha gerilmiş İsa nın yer aldığı kompozisyonlar, betimleyici değil imgeleyicidir. Sanatçı, eğitim döneminden sonra gerçekleştirdiği çalışmalarında, tez olarak her türlü hazır reçetelerin, Empresyonizm, Kübizm ve Sürrealizm gibi öğretilerin dışında, gündelik yaşamı büyüteç altına alan bir yaklaşım geliştirmiştir. Doğayı, kent yaşamını, yakın çevresindeki bireyleri ele alan bu dönem resimlerinde kendi sesini ve soluğunu oluştumanın peşindeydi. Zorlu bir mücadeleyle kurguladığı yorum a karşı bir tür antitez olarak Hristiyan İkonografisinden ödünç aldığı motife yöneldiğinde, hem daha önce bildiklerini bir tarafa bırakıyor hem de gemilerini geriye dönmemek üzere ikinci kez yakmaya yöneliyordu. Ana parantezi soyut sanat çerçevesinde çizilmesine rağmen Turan ın antitez i, özünde mistik bir dünya anlayışının, bir bakışta çözülemeyecek olan renk bütünlüklerinin olduğu bir resim kurgusunu öneriyordu. Vertical Editing Logic and Emergence of Antithesis": Selim s rendition of the abstract within the ruins of World War II, took place in the aftermath of the artists who searched for the essential disengagement from the accord to the struggle to throw away the visual burden of all the images of the outer world from the painting. The artist concentrated on unspotted abstract thinking during this period. Black, painted on one layer after another creates stratified painting blocks, not only does it capture its own painting s reality but takes it over and at the same time dominates even the most minute area till the very end. In the assembly of the composition the crucified Jesus motive can be interpreted as an antithesis developed by Selim. Because the training in the Academy and especially the teachings of Leopold Levy, led Selim Turan into learning and developing the thesis s of modern art closely. When the artist came to Paris he realised in order to survive in the art environment, he needed to struggle with the 21.st century art ethics and go beyond reality. This could happen in two different methods; finding your identity and simultaneously losing your identity and following the popular movement. Selim, regardless of all the difficulties decided to choose after finding his own identity and especially during he developped polymorphic shapes. He defied the borders of Abstract expression by defining shape, and perspective as much as he can on a surface with no deepness. The paintings from these years, are full of dazzling examples of Selim s own guide towards the depth of painting. Compositions that have the crucification of Jesus motive are not descriptive but imaginative. Following his paintings after his educational period, the Artist has developed an approach that magnifies daily life with his own thesis beyond the teachings and readily made prescription for, Impressionism, Cubism, and Surrealism. He was after creating his own voice, his own breathe when he was painting about nature, city life and depicting those living close to him. His struggle for construing an interpretation and as an antithesis borrowing from Christian iconographic motives, forces him to put aside all that he has learned before and to burn all the ships for the second time never to return. Regardless of the main paranthesis that has been defined around abstract art, Turan s antithesis holds a mystical understanding of the world at heart, which suggests a fiction with color collectivity that will not disintegrate at a glance. Necmi Sönmez, Tez-Antitez-Sentez Selim Turan ın Sanat Serüveni, 2016, Sayfa: 46, Selim Turan ( ) Abstrait Flamme tuval üzeri yağlıboya imzalı, 162 x 130 cm. oil on canvas TL Euro Provenans: Jean-Marie Drot Koleksiyonu Provenance: Jean-Marie Drot Collection 215

109 Soyut Kompozisyon soyut Kompozisyon Selim Turan ( ) Soyut Kompozisyon kağıt üzeri karışık teknik imzalı, 63 x 49 cm. mixed media on paper TL Euro 128 Selim Turan ( ) Soyut Kompozisyon tuval üzeri yağlıboya imzalı, 80 x 115 cm., 1956 oil on canvas TL Euro

110 Antıbes Abidin Dino ( ) 1913 yılında İstanbul da doğdu. Doğduğu yıl ailesi Cenevre ye, ardından da Fransa ya yerleştiğinden çocukluğu Avrupa da geçti te ailesiyle birlikte İstanbul a döndü. Robert Koleji nde öğrenim görmeye başladı. Önce babasının ve ardından annesinin ölümünden sonra sanata olan ilgisinin ağır basması nedeniyle öğrenimini yarıda bıraktı ve ağabeyi şair Arif Dino nun desteğiyle resim, karikatür ve yazı alanında kendini geliştirmeye başladı. İlk çalışmaları birçok dergi ve kitapta yayımlandı te D Grubu nu kurdu. Paris ve Leningrad ta, sinema ile ilgilendi; yardımcı yönetmenlik ve yönetmenlik yaptı ve 1939 yılları arasında Paris e gitti. Bu yıllarda T. Tazara, Picasso, Cocteau, Malraux, G. Stein, Eisenstein, Babel, Mayerhold gibi, sanatın değişik dallarında sivrilmiş isimlerle dostluğunu geliştirdi lı yıllarda İstanbul a geri dönerek Liman Ressamları (Yeniler) Grubu nda yer aldı lerde Roma da Guttuso, Moravia, Savinio, Paris te Soupault, Aragorn, Lurçat, Prevert ile tanıştı yılında Paris e yerleşti, Fransa, Cezayir ve Amerika da sergiler açtı. Dino nun teknik ve estetik açıdan geniş bir yelpaze üzerine yayılan ve farklı dönemlerine ait çalışmalarını içeren resimlerinde, geçmiş ve gelecek, bugün, yaşanan çevre, dünya gerçekliği gibi, bir sanatçıyı ilgilendirmesi gereken yaklaşımların tümünü, ortak bir sanatçı mizacının derin kadrajları üzerinde izlemek mümkündür. Abidin Dino için sanat, geçmişten geleceğe uzanan ve sanatçının ilgi ve duyarlık alanını kapsayan her türlü nesne ve oluşum, deneyim ve bilgi birikiminin tümüdür. Bu sebeple, sürekli bir arayış ve yenilenme, Dino nun her dönemi için geçerli olabilmiştir. Resimleri, düşünsel ve görsel temeller üzerine oturur. Dönemsel çalışmaları birbirine bağlayan şey de, bu düşünselliğin ve görselliğinin sürekliliği ve kendi içindeki organik ilişkisidir yılında Paris te vefat etmiştir. Dino was born in 1913 in Istanbul. Following his birth Dino s family first moved to Geneva and then decided to live in France. In 1925 he moved back to Istanbul with his family. He went to Robert s College. First Dino s father then his mother passed away but his passion for love overruled over all and he quit school and with his brother famous poet Arif Dino s support he began to paint, to draw caricatures and to write. Most of his early works were published in many magazines and books. He formed the Group D in He went to Leningrad and worked for cinema in several film studios as an assistant director and as director. Between , he was in Paris. During this time he became friends with the likes of T.Tazara, Picasso, Cocteau, Malraux, G.Stein, Einstein, Babel and Mayerhold. Later on in 1940, he returned to Istanbul and participated in the famous Harbor Exhibition and joined the Newcomers Group (also known as the Harbor Group). Dino went to Rome in 1950 s where he met Guttuso, Moravia, Savinio, Soupalt in Paris, Aragorn, Lurçat and prevert. In 1952, he settled down in Paris and held exhibitions in France, Algeria and USA. It is possible to see Works from different periods, covering a wide spectrum with regard to technique and aesthetics, concerning such as past, future and present, today s environment and the reality of the world that interests all artists. Abidin Dino s definition of art covers every object and formation, that is included in the artist s area of interest and sensitivity from the past to the present and it is an accumulation of experience and information. Therefore due to this fact there has been a constant search and renewal for each period. His paintings are set on intellectual and visual Fundamentals. The interconnecting base for each period is the continuity of of the intellectual and visual relationship. He passed away in Paris, in Bu eser, Yapı Kredi Yayınları nın 2000 yılında yayınladığı Paris Okulu ve Türk Ressamları Paris: kitabının 56. sayfasında yer almaktadır. This painting is displayed on page 56 of the Paris Okulu ve Türk Ressamları Paris: book published by Yapı Kredi Publications in Abidin Dino ( ) Antibes tuval üzeri yağlıboya imzalı, 130 x 100 cm. oil on canvas TL Euro Provenans: Eski Ahmet Ertegün Koleksiyonu Provenance: Previously Ahmet Ertegün Collection 219

111 zeki faik izer ( ) 1905 yılında İstanbul da doğdu yılları arasında Sanayi-i Nefise Mektebi nde öğrenim gördü. Hikmet Onat ve İbrahim Çallı nın öğrencisi oldu. Daha sonra Avrupa sınavını kazanarak Paris e gitti yılları arasında öğrenimine devam ettiği Paris te André Lhote ve Otto Friesz Atölyelerinde resim eğitimini tamamladı. Paris Uygulamalı Güzel Sanatlar Yüksek Okulu nda Maret nin yanında seramik ve fresk çalıştı de Türkiye ye döndü ve Ankara Gazi Terbiye Enstitüsü (Bugünkü Gazi Üniversitesi) Resim-İş Bölümüne öğretmen olarak atandı. Ancak atanmasından kısa bir süre sonra Ankara Atatürk Erkek Lisesi ne tayini çıkınca istifa ederek tekrar İstanbul a döndü. Ardından 1934 te tekrar Paris e gitti ve iki yıl daha Paris te kaldı. Dönüşünde 1937 de Güzel Sanatlar Akademisi ne girerek fotoğraf atölyesini kurdu. Bir süre fotoğraf ve afiş atölyelerinde çalıştı. Türk Sanatında önemli grup hareketlerinden birisi olarak d Grubu nun kurucu üyeleri arasında yer alan Zeki Faik İzer, 1939 da CHP nin düzenlediği Yurt Gezileri programına katılarak Eskişehir ve Aydın yörelerinde çalıştı arasında Akademi Müdürlüğü görevinde bulundu ve bu görevi sırasında Türk Sanatı Tarihi Enstitüsü nü kurdu yılında akademiden emekli oldu. Emekli olduktan sonra tekrar Fransa ya döndü ve 1984 te İstanbul a dönünceye kadar Fransa da yaşadı. İzer in başlangıçta çıplak konulu ve figüre bağlı çalışmaları, 1950 lerde ve onu izleyen yıllarda Soyut-Dışavurumcu/Lirik-Soyut yönde gelişim göstermiştir dan sonra doğacı figüratif resmi son bulur ve Soyut Lirik dönemi başlar. Bu dönem çalışmalarında, kaligrafik imgelerden hareketle renk ve biçim ilişkilerini irdelediği ve daha sonra müzik bağlantılı kompozisyonlara yöneldiği görülür. Coşkulu boyama ve çizime yönelik renk, tuş, biçim ve çizgi araştırmaları, resimlerindeki ritmik devingenliği ve kendiliğindenliği de beraberinde getirmiştir sonrası çalışmalarında kolaj denemeleri yer alır lerde Orta Asya ve Selçuklu halılarındaki geleneksel motiflerle resimlerindeki soyut imgelemlerin birleştiği büyük boy duvar halıları üreten Zeki Faik İzer, resim sanatının sınırlarına kadar giderek kendine doğru görünen yönde araştırmalarını sürdürmüştür. Kendi kuşağı içinde uluslararası ödüller alan ve yabancı müzelere eserleri giren birkaç sanatçımızdan birisidir de Philedelphia Güzel Sanatlar Müzesi ne, 1963 te Avusturya Linz Müzesi ne eserleri giren İzer, 1942 de 4. ve 1955 de 16.Devlet Resim ve Heykel Sergilerinde birincilik ödülleri ile 1961 de New York Guggenheim Sergisi nde Türkiye bölümü birincilik ödülünü kazanmıştır yılında İstanbul da vefat etmiştir. İzer was born in 1905 in Istanbul. From 1923 to 1928 Izer attended the Sanayi-i Nefise Mektebi (Academy of Fine Arts), studying under Hikmet Onat and İbrahim Çallı. was the student. Later he passed the European Examination and went to Paris, where from he continued his art studies in the studios of André Lhote and Otto Friesz. Izer also studied ceramics and the art of the fresco under Maret at the Paris Higher School of Applied Fine Arts. In 1932 he returned to Turkey and began teaching at the Gazi Institute (today s Gazi University) in Ankara, but shortly after beginning he was appointed as a teacher at the Atatürk Boy s High School in the same city. He thereupon resigned and went back to İstanbul, then in 1934 once more to Paris where he stayed two years. On returning To Turkey he entered the Academy of Fine Arts in 1937 and established the photography studio. For a time he worked there and in the poster studio. Zeki Faik Izer was a founding member of Group d, one of the important group movements in the Turkish Art, and in the 1939 worked in Eskisehir and Aydin as part of the Travels Around the Country sponsored by the Republican Peoples Party. From 1948 to 1952 he served as Director of the Academy, during which time he founded the Institute of Turkish Art History. He retired from the academy in 1970 and went back to France, where he lived until his return to İstanbul in At the outset of his career, İzer s art featured nudes and the figure studies, but in the 1950s and atferwards his work took on an Abstract Expressionist and Lyrical Abstract cast. After 1960 he ceased to do naturalistic figurative paintings and began his Abstract Lyrical period, during which explored the relationships of color and form based on calligraphic images and later turned to composition connected to music. With exuberant line and application of paint, his study of color, brush-stroke, form and line produced the rhythmic liveliness and spontaneity that mark his paintings. After 1970 he worked with, and in the 1980s made large-scale tapestries combining his own brand of abstract imagery with traditional motifs of Central Asian and Seljuk carpets, pushing to the boundaries of the art of painting and continuing his explorations as he saw fit. He is one of a handful of artists from his generation to have won International prizes and seen his work acquired by foreign museums- by the Philadelphia Museum of Fine Arts in 1958, and by The Linz Museum (Austria) in In 1942 and in 1955 Izer won first prize at the 4th and 16th State Exhibitions of Painting and Sculpture, and in 1961 carried off first prize for the Turkish Section of the Guggenheim Exhibition in New York. He passed away zeki faik izer ( ) Soyut Kompozisyon mdf üzeri yağlıboya imzalı, 102 x 74 cm. oil on mdf TL Euro 221

112 bedri rahmi Eyüboğlu ( ) 1911 yılında Giresun da doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi nde (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Nazmi Ziya Güran ın ve İbrahim Çallı nın öğrencisi oldu de Fransa ya gitti; Fransa da iki yıl kaldıktan sonra Londra ya geçti. Fransa da ilk yıl Dijon ve Lyon atölyelerinde, ikinci yıl Paris te André Lhote Atölyesi nde çalıştı yılında İstanbul a döndü ve Akademi ye devam etti ve 1936 yılında mezun olduktan sonra Akademi de atölye hocası olarak göreve başladı lardan itibaren Anadolu Halk Sanatları Motifleri ve Hat Sanatı kaynaklı resimlerini stilize ettiği kendi figür biçimlemeleriyle birleştiren çalışmalara yöneldi. Değişik araç-gereç ve farklı tekniklerle oluşturduğu işlerinde, Batı sanatının zengin deneyim ve birikimleriyle, yöresel ve geleneksel halk sanatının ürünleri arasında, kendi sanat anlayışına özgü köprüler kurdu. Çağımızın sanat anlayışı içinde daha çok renge önem veren bir ressamımızdır. Az malzemeyle çok şey anlatma sanatı olarak tanımladığı halk sanatı, Bedri Rahmi nin coşku dolu bir üretimle biçimlenen resimlerinde, tükenmez bir kaynak oluşturur. Çağdaş resim sanatımızda, bu kaynağı ilk keşfeden ve öğrencilerine özgün sanat üretmenin yollarını öncelikle bu kaynakta ve yaşamın içinde aramak gerektiğini esinlendiren o olmuştur. Aynı zamanda bir sanat yazarı olarak da, dönemine büyük katkıda bulunmuştur yılında gerçekleşen ilk Devlet Resim ve Heykel Sergisi nde üçüncülük, 1942 de 4. Devlet Resim ve Heykel Sergisi nde ikincilik, 1972 de 33.Devlet Resim ve Heykel Sergisi nde birincilik ödülleri kazandı de Brüksel Fuarı nda 272m2 lik mozaik panoyla Brüksel Fuarı Büyük Ödülü nü kazandı da Sao Paulo Bienali nde onur madalyası kazanan sanatçı, 1975 yılında İstanbul da vefat etmiştir. Eyüboğlu was born in Giresun in He worked with Nazmi Ziya in the Painting Department of Istanbul State Academy of Fine Arts (currently known as Mimar Sinan Fine Arts University). He went to first France in 1931 and then in 1933 to London. During his first year in France he worked in studios in Dijon and Lyon, and during the second year in Paris under André Lhote. In 1933 he went back to Istanbul and re-enrolled at the Academy, from which he graduated in 1936 and where one year later he taught as a studio teacher. In his paintings, created with different techniques and media, he made connections between the productions of local and traditional folk art according to his art understanding in conformity with his rich accumulation and experience of the Western Art. He emphasizes color more within the understanding of art of the era. The folk art, defined as meaning lots of things with few media by him, is an inexhaustible source in his paintings generated with enthusiasm. In our contemporary painting art, he is the one who discovered this source and directed his students to look for the ways of producing the authentic artworks in this source and life. The artist won third prize at the first State Exhibition of Painting and Sculpture in 1939, second prize in the 4th State Exhibition of Painting and Sculpture in 1942, and first prize in the 33rd State Exhibition of Paintings and Sculpture in At the Brussels Fair in 1958 he did a 272-square-meter mosaic panel and won the grand prize.he as an art writer also contributed a lot to his period. He passed away in Istanbul in 1975.

113 SOYUT ADAM (KİLİMLİ) 1966 (...) Halk türkülerinin ressam Bedri Rahmi nin sanatına da çok etkisi olmuştur. Diyebilirim ki Bedri Rahmi resminin yerli içeriğinin kaynağı halk türkülerimizdir. Bazı yazarlar onun halk sanatlarını kendi sanatında değerlendiriş biçimini yüzeyden anlamışlar, üstünkörü anlatmışlardır. İnsan o yazarları okuyunca Bedri Rahmi nin kilim, yazma, çevre bezeklerini yaptığı resimlerin orasına burasına serpiştirdiğini, böylece yerel, halksal bir havaya bürünmenin yolunu bulduğunu sanır. Bedri Rahmi uygulama alanındaki düzenlemelerinde belirgin olarak görüldüğü gibi, kendi insanlarını, kendi nesnelerini kilimlere özgü bezeklere benzetmiş, yalınlaştırmış, geometrik biçimlere yaklaştırmış, biçimleştirmiştir. Ne var ki, (...) Bedri Rahmi resminde bulduğumuz dramatik özün, yerli tadın kaynağı, onun halk türkülerine olan yoğun duyarlığı, türkülerden aldığı sonsuz tatdır. Türküler sanatçının imge gücünü uyarıyor, devinime geçiriyordu. Türkü dizeleri, sözcükleri imgeleminde resimsel biçimlere dönüşüyordu. Türkülerin söyledikleriyle, onun yaşam ve doğa gözlemleri arasında kurulan koşutluktan, öyküsel yönü ağır basan bir anlatıcılık, öykücülük doğması beklenirken, ortaya yoğurumsal bütünlüğü olan ressamca yorumlar çıkıyordu. Türkülerden esinlenerek yapılmış bu resimlerde, Anadolu köylüsünün hiç te cennete benzemeyen doğal çevresi içinde, ezilmişliği, suskunluğu, yüzüstü bırakılmışlığı yansıyordu. (Turan Erol) From the 1950s on, we perceive the artist s a more mature and clearer personality. The open-minded personality of Bedri Rahmi in the artistic field allows him to make radical changes in his own creation. In fact, the two-year journey with Rockefeller scholarship in the US in 1961 will allow us to meet with another Bedri Rahmi. When he goes to the US, the Bedros's influence his painting characteristic. Bedros s are very different from the self-portrait works he did before. They reflect the artist's personality, rather than the artist s image. The aptness of Bedri Rahmi to the motif has brought innovations to Bedros's. After his return from the US, Bedri Rahmi almost rediscovers color and material. In his paintings, he starts to use materials away from plastic. Suddenly the sands appear on the canvases. He has learned to think with colors and express the colors with colors, but in his works, his colors are now in a new dimension. Bedri Rahmi started to play small games on monochrome surfaces. The concept of free creation he faced in the US affected him deeply. Once again, he has opened his doors to all these innovations and started to produce completely different products. However, he is alone. In Turkey, the art audience just starts to emerge and there isn t enough authority to evaluate the experimentation. This field is not an area where different ideas can be defended and a pluralist conception prevails. For the period of trying to understand the knowledge about the art of painting, the artist s work is overly innovative. Bu yazı, biyografya.com'dan alınmıştır. 131 Bu eser, Artium un 2009 yılında yayınladığı Bedri Rahmi 100 Yıla Doğru kitabının 48. sayfasında yer almaktadır. This painting is displayed on page 48 of the Bedri Rahmi 100 Yıla Doğru book published by Artium in Bedri Rahmi Eyüboğlu ( ) Soyut Adam (Kilimli) duralit üzeri akrilik, kilim, kolaj - karışık teknik imzalı, 180 x 120 cm., 1966 mixed media - acrylic, rug, collage on hadboard TL Euro

114 natürmort Yaşasın Renk!: Resim sanatını bir cümleyle tarif etmek zorunda olsam, renklerle düşünebilmek ve düşündürebilmek sanatıdır derdim. Renklerle düşünebilmenin ne kadar zor olduğunu bilir misiniz? Hepimiz biçimlerle gayet rahat düşünebiliriz de renge geldi mi duraklarız. Üçgen veya kare der demez, hepimiz hiç şaşmadan bu biçimleri tasarlarız. Fakat mavi, beyaz, kırmızı dediğimiz zaman, siz acep hangi maviyi düşünürsünüz? Öteki, hangi kırmızıyı? Kare der demez, dünyanın her bucağında aynı biçim göz önüne geldiği halde, niçin kırmızı dediğimiz zaman aynı kırmızı gelmiyor? Çünkü yeryüzünde bir tek kare var, fakat ne kadar insan varsa o kadar çeşit kırmızı. Bazı ucuz edebiyatçılar hep renkli hülyalar, renkli rüyalarla aldattılar bizi. Silme renkli gördükleri rüyaları incelediğimiz zaman bunların, sabah sabah alelacale renkli kalemlerle boyanmış siyah-beyaz kartpostallar olduğunu gördük. Rüyasında mavi bir at, mor bir tramvay gören kişiye sorun, mavi at hangi zemin üstündeydi, mor tramvay ne renk bir yol üstünden geçiyordu. Bu renklerin çoğu, uykunun zifiri karası üstünde makasla kesilmiş elişi kağıtlarıdır. Renkler korkunç bir süratle kafamızda çakıp geçer. Kafamız sinema perdesi değil ki bu şimşeği dilediğimiz yerde durdurup, kana kana seyredelim. Ressam, ancak kendi eliyle kardığı ve çeşitli ışıklar altında tecrübe ettiği renklerle düşünebilir derken, bu zorluğu hatırlatmak istiyorum. Renklerle, düşünmek zorluğunda, biçimin oldum olası birinci planda yer alması da var. Long Live Colours!: If I had to describe the art of painting with a single sentence, I would say that it was the art of being able to think and to have others think in terms of colours. Do you know how difficult it is to think in terms of colours? We can all think in terms of shames, but when it is colours we hesitate. As soon as we hear the terms triangle or square, we all unhesitatingly imagine these shapes. But on the other hand, when we say blue, White or red, which blue do you think about? And another person, which red? Why, even though the moment you say square, the same shape is imagined all over the World, but the Word red does not bring to mind the same red to everybody? Because there is a single square in exintence, but there are as many reds as there are people. Some cheap pulp fiction writers tricked us with the mention of colourful reveries, and colourful dreams. However, one we analyse the dreams that they said were coloured all over, we notice that these are nothing more than black and White postcards painted in a hurry in the morning with coloured pencils. Ask the person who claims to have dreamt a blue horse or a violet tram: what was the background of the blue horse, or what colour the road, on which the violet tram was going? Most of these colours are nothing more than coloured papers cut and pasted on the pitch-black colour of sleep. Colours strike and pass away from our mind at lightning speed. Our mind is not a silver screen on which to freze this lightning at the moment we wish, so as to watch it to our mind s delight. When I say that a painter can think only in terms of colours that he or she has mixed personally and tried under different lights, I am trying to remind you of this difficulty. An element of the difficulty concerning thinking in terms of colours is the fact that shape has always been in the foreground. Bedri Rahmi Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu-Yaşasın Renk, Türkiye İş Bankası, 2008, Sayfa: 24, Bedri Rahmi Eyüboğlu ( ) Natürmort kontrplak üzeri yağlıboya imzalı, 60 x 45 cm. oil on plywood TL Euro 227

115 PARİS SokakLARINDA İnsanlar 1956 Otoportre yılında İstanbul da doğdu. Sanatçı bir aileden gelen Aliye Berger, fotoğraf sanatçısı da olan Şakir Paşa nın kızı, yazar ve çevirmen Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı) ile ressam Fahrelnissa Zeid in kardeşi, seramik sanatçısı Füreya Koral ile ressam Nejad Melih Devrim in teyzesidir. İstanbul daki Fransız okullarında eğitim gören Berger yılları arasında Berlin ve Paris de sanat hareketlerini izlemiş, heykel ve gravür dersleri almış, yılları arasında J.B. Wright atölyesinde gravür çalışmaları yapmıştır. Aliye Berger, desen ve yağlıboya resimler yaptıysa da çoğunlukla oyma baskı tekniğinde, siyah-beyazın ara tonlarıyla çalışarak eserler verdiyse de, asıl dışavurumcu oyma baskıları ile tanınmaktadır. Zımpara kağıdı, kasap kağıdı ve tülbent gibi malzemeler kullanan sanatçı günlük yaşamın kalıplarını, İstanbul un çeşitli köşelerini bazen gerçekçi, kimi zaman da fantastik biçimde, özgün bir lirizm ve dışavurumculukla yansıttı yılında Büyükada da yaşamını yitirdi. 133 Aliye Berger ( ) Paris Sokaklarında İnsanlar kağıt üzeri pastel imzalı, 42 x 52 cm., 1956 pastel on paper TL Euro Aliye Berger was born in 1903 in Istanbul. She comes from a family that includes a lot of artists. Her father Şakir Paşa is a photographer, her brother Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı) is a writer/interpreter, her sister Fahrelnissa Zeid is an artist, her niece is ceramics artist Füreya Koral and her nephew is artist Nejad Melih Devrim. Educated at French high school, Berger watched the art movements in Berlin and Paris through , took sculpture and engraving lessons and participated at J.B. Wright s artist studio between Even though Aliye Berger mostly did drawing and oil painting, she is mainly recognized with her expressionist engravings. The artist who uses sand paper, butcher paper and cheesecloth, reflected the patterns of everyday life and various corners of Istanbul in an unique lyricism and expressionism way. The artist passed away in 1974 in Büyükada. Bedri Rahmi Eyüboğlu ( ) Otoportre tuval üzeri karışık teknik imzalı, 40 x 80 cm., 1974 mixed media on canvas TL Euro

116 soyut Kompozisyon Nuri İyem ( ) 1915 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Nazmi Ziya, İbrahim Çallı ve Hikmet Onat atölyelerinde çalıştı. Bir ara Leopold Levy'den dersler aldı. Bu yıllarda Türk Resmi nde figüratif eğilimlere ve içerik sorunsalına yeni öneriler getirecek olan Yeniler Grubu oluşumu içinde yer aldı. Nuri İyem'in sanatı soyut ve modern figüratif dönemler altında biçimlenmiştir. 1950'den sonra yöneldiği soyut resim anlayışını 1960'lı yıllarda bırakarak, resimlerinde köyden kente göç eden insanların, gecekondu yaşamından sahnelerin ve genç kadın portrelerinin yer aldığı bir dönem takip etmiştir. Somut içerik ve resimsel yapı (mimari), doğa anlamında sağlam konstrüksiyon, İyem'in resmini niteleyen başlıca elemanlardır. Nuri İyem in simgesi sayılan kırsal kadın portrelerinde ön plana çıkan o gözlerde, Anadolu bozkırının tepkisi, gizemi ve sorgulaması görülmektedir. Resmin her türünde eser vermiş olmasına karşın, portrelerin, özellikle de kadın portrelerinin Nuri İyem in sanatında belirgin bir ağırlığı vardır. Bunların içinde, Anadolu kadını konulu portreleri ve figürlü peyzajları, izleyicinin hafızasında genellikle en çok yer etmiş olanıdır. Nuri İyem kendi Anadolu kadınları serisini, özellikle tekli ve üçlü kompozisyonlar halinde, bütün resimsel kurgu ve ifade olanakları içinde, baştan sona değerlendirip gerçekleştirmiştir. Anadolu toprağının dokusu, tabloların her santimetrakaresinde özenle işlenerek güçlü bir biçimde duyurulmuştur. Her biri saflığıyla birer ikonayı akla getiren portreler, insan yüzünün sonsuz anlatım evreninde uzun bir yolculuğa çıkmış olmakla, ikona geleneğinin üslupçu sınırlarını aşarlar yılında İstanbul'da vefat etmiştir İyem was born in Istanbul in He studied in Nazmi Ziya, İbrahim Çallı and Hikmet Onat Studios at the Painting department of Istanbul Academy of Fine Arts (currently known as Mimar Sinan Fine Arts University). He took lessons from Leopold Levy. During these years he participated in the Group of New Painters who were offering new proposals in figurative leanings and the problematic of content in Turkish Art. His art contains two periods, both abstract and modern figurative periods. Leaving abstract understanding in 1960's, which he started in 1950's, his paintings concentrated on the life scenes of the people who migrated from villages to the city, containing portraits of young women. The elements that define his work are figurative contents and picturesque structure (architecture) and powerful constraction in the form of nature. Nuri İyem s portraits of rural women are his sign with piercing eyes in the forefront of the paintings, where one can find the reaction of the Anatolian prairie, mystery and query. He has painted many examples from each style but his portraits, specifically of women, have an enourmous impound on Nuri Iyem s art. Especially those paintings with Anatolian women portraits and figurative landscapes have been implanted in each viewer s mind. He has created his work of the Anatolian women series of single or threesome compositions, evaluating from start to end with the complete range of pictorial fiction and expression. The texture of the Anatolian soil has been woven delicately into each centimetersquare of his paintings with tremendous delicacy. Each portrait so pure makes one think of icons, in the infinite expression of the human face takes off on a long trip by transcending the boundaries of the iconic tradition. İyem passed away in Istanbul in Nuri İyem Hakkında: Nuri iyem, Yeniler in kurucu üyesi olarak, 1946 yılından 1952 yılına değin, kendi adlarını kullanarak düzenledikleri bütün sergilere katılır. Bu sergiler sırasında birçok sanatçı biçem değiştirecek ve özellikle dönemin gözde akımı olan non-figüratif anlayışa yönelecektir. İyem de sanat anlayışını geliştirmekte olan bir genç sanatçı olarak çağının atılımlarına uygun yönlenmeler içinde yer alacak ve 1947 yılında başlayan incelemeleri 1949 yılında tümüyle soyut anlatımlara yönelmesini gerçekleştirecektir. On yıl boyunca, 1959 yılına kadar İyem, özgün soyut yorumlara açılan resimler üretecektir. Yeniler ve sergileri özellikle 1946 da ve ardından gelen yıllarda önemli derecede zora koşulmuş, sanatçılar yıpratılmaya, resimleri lekelenmeye çalışılmıştır. Savaş yıllarının sıkı yönetimini kullanan bazı yazar ve ressamlar sıkça Yeniler i ihbar etmeye başlamışlardır. Zeki Faik İzer in Akademi girişine Yeniler in vesikalık fotoğraflarını bıraktığı ve bunların içeriye sokulmamaları için emir verdiği, günümüzde Ferruh Başağa ve Nuri İyem in anıları ile kanıtlanarak bilinmektedir. Ayrıca sıkça gizli ihbar mektupları ile sanatçıları şikayet edip sıkıntıya soktuğu da Akademi çevrelerince yaygın olarak anlatılmaktadır. About Nuri İyem: As a founding member of Yeniler *, Nuri Iyem has joined to every art show, that had been held by using their names, from 1946 to During these exhibitions, many artists were about to change their styles and tend towards non-figurative understanding, that was highly popular back then. As a young artist, who is ever-evolving his understanding of art, he was going to participate in tendencies that are matching with the era s breakthroughs; and his studies that had started in 1947, when we came to 1949 totally transformed into abstract expression. During the next ten year, until 1959, Iyem would be producing only original abstract paintings, that are highly open to interpretation. Yeniler and their exhibitions, especially in 1946 and afterward, were significantly coerced; people were trying to wear out the artists and defame their paintings. Some writers and painters used authoritarianism of the war period and started to report Yeniler very frequently. Proofed by the memories of Ferruh Başağa and Nuri Iyem, it is known that Zeki Faik Izer left some id photos of Yeniler members to the gates of Academy, and ordered everyone to not to let any of them in. It is also well known that he was sending anonymous denunciation letters frequently about these artists to the government to report and create discomfort for them. * Yeniler meaning News were a group of painters, who were offering new proposals in figurative leanings and the problematic of content in Turkish Art. Kıymet Giray, "Nuri İyem" Türkiye İş Bankası, 1998, sayfa 77 Nuri İyem ( ) Soyut Kompozisyon tuval üzeri yağlıboya 100 x 130 cm. oil on canvas TL Euro

117 şile'den 1991 nuri iyem'in 1939 tarihli bir yapıtı... natürmort 136 Nuri İyem ( ) Şile'den tuval üzeri yağlıboya imzalı, 38 x 50 cm., 1991 oil on canvas TL Euro 137 Nuri İyem ( ) Natürmort tuval üzeri yağlıboya imzalı, 62 x 48 cm., 1939 oil on canvas TL Euro

118 natürmort Meyveler 138 Adnan Varınca ( ) Natürmort tuval üzeri yağlı boya imzalı, 48 x 39 cm. oil on canvas TL Euro 139 Adnan Varınca ( ) Meyveler tuval üzeri yağlıboya imzalı, 50 x 60 cm. oil on canvas TL Euro 1918 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Resim Bölümü'nde, Leopold Levy ve Bedri Rahmi Atölyeleri nde çalıştı yılları arasında Paris'te yaşadı. Görüntüyü ve nesneyi, leke düzeyi ve yalın bir form anlayışı içinde, her tür perfeksiyondan uzak tuttuğu resimlerinde, gerçeklikle gerçekdışı, olağanla olağandışı birbiri içinde erir, sınırların kesinliği kaybolur. Nesneler, nesne-formlara dönüşür. Anlatımcı görüş açısı belirginlik kazanır kuşağı içinde özgün bir kimliğin ve kişiliğin temsilcisi olarak Adnan Varınca, ışık, leke ve renk üçgenine dayalı bir çözüm modeli geliştirmekte, bu yönüyle genç kuşak ressamlarının yolunu aydınlatmaktadır yılında İstanbul da vefat etmiştir. Varınca was born in Istanbul in He studied under Bedri Rahmi and Leopold Levy at the Painting Department of Istanbul Academy of Fine Arts (currently known as Mimar Sinan Fine Arts University). He lived in Paris between He introduces vision and object with a staining level and plain form understanding and away from perfection in his works. Reality - unreality and ordinary - extraordinary melt into each other and this way he eliminates definitive boundaries. Objects turn into object-forms and expressionist point of view emerges. Adnan Varınca, is a representative of an authentic identity and character of the 1940s, develops a resolution model based on light, stain and the color triangle and leads the way for younger generation painters in this respect. He passed away in Istanbul in

119 yakacık 1977 figürlü Kompozisyon yılında Giresun da doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Resim Bölümü nü bitirdi. Salzburg Yaz Akademisi nde Corneille ile çalışmalar yaptı. Türk resminin arası figüratif eğilimleri içinde yer alan Uygur, soyut ve figüratif ögeleri bir arada kullanarak düşsel ve şiirsel bir dünya yarattı. Biçimleri renk lekeleriyle elde etti. Çizgiye pek az yer verdiği resimlerinde lekelerle ifade ettiği cenin benzeri figürler boşlukta uçarcasına durur. Yaşam-ölüm-ölümsüzlük çevrimi içinde sürekliliği işleyen sanatçı, kimi resimlerinde günlük yaşamdan renkli tipleri ve sahneleri zengin iç dünyasıyla birleştirdi. Resminin içeriksel kurgusuyla bütünleşen ve lekeci bir anlayış ile kendine has figürleri içeren resimleri, çağdaş sanatımızda, özgün altyapı arayışları açısından özellikle genç kuşağı etkileyen bir model oluşturmuştur. Burhan Uygur un resimleri ağırlıklı olarak Türkiye de müzelerde ve önemli özel koleksiyonlarda bulunmaktadır yılında vefat etmiştir. Burhan Uygur ( ) Figürlü Kompozisyon kağıt üzeri karışık teknik imzalı, 50 x 32 cm., 1983 mixed media on paper TL Euro Uygur was born in Giresun in He graduated from the Painting Department of Istanbul State Academy of Fine Arts (currently known as Mimar Sinan Fine Arts University). He worked with Corneille in the Salzburg Summer Academy. A representetive of Turkish figurative painting in the period between , Uygur combined figurative and abstract elements to create an imaginary and poectic World of form and colour. He expressed form through areas of colour. Avoiding the use of lines, the foetus-like forms seem to float in space. Trying to represent continuity through a neverending cycle of life-death-immortality. His art that contains his unique figures are integrated to the internal composition of the painting with blurry staining understanding that laid a model, which greatly influenced the younger generation Turkish figurative artists who search for infrastructure for the Turkish Contemporary Art. His artworks are in several museums and important private collections in Turkey. He passed away in Leyla Gamsız ( ) Yakacık ahşap üzeri yağlıboya imzalı, 47 x 72 cm., 1977 oil on wood TL Euro 1921 yılında İstanbul da doğdu. Ortaöğretim yıllarında, hocası Eşref Üren den ilk sanat bilgilerini aldı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi nde okudu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Resim Bölümü nü Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesi nde öğrenim görerek bitirdi. Fransız Hükümeti nden aldığı burs ile Paris e gitti ve Andre Lhote Atölyesi nde çalıştı yıllarında Akademi ödüllerini, 1987 de 11. Simavi Vakfı Görsel Sanatlar Ödülü nü kazandı yılında İstanbul da vefat etmiştir kuşağının önde gelen sanatçılarından olan Leyla Gamsız ın, görsel olgunluk ve doğayı bilinç düzeyinde kavrama yeteneği, sanatını belirleyen başlıca ölçütlerdir. Gamsız was born in Istanbul in Eşref Üren was her tutor giving her first art lessons in her junior highschool years. She graduated from the Literature Faculty of Istanbul University. She studied in Bedri Rahmi Studio at the Painting Department of Istanbul Academy of Fine Arts (currently known as Mimar Sinan Fine Arts University). She went to Paris with the state scholarship by the French government and studied in Andre Lhote Studio. She won the Academy awards between 1964 and 1967 and 11th Visual Arts Award of Simavi Foundation in One of the leading artists of 1950 s Leyla Gamsız s ability to comprehend nature at the conscious level and her visual maturity are the basic criteria defining her art. Gamsız passed away in 2010 in Istanbul

120 Oturan Nü Oturan Nü Leyla Gamsız ( ) Oturan Nü karton üzeri yağlıboya imzalı, 58 x 40 cm. oil on cardboard TL Euro 143 Leyla Gamsız ( ) Oturan Nü duralit üzeri yağlıboya imzalı, 66 x 46 cm., 1974 oil on hardboard TL Euro

121 Kedi ve papağanlar 1990 Cihat Burak ( ) 1915 yılında İstanbul da doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Mimarlık Bölümü nde okudu ve yılları arasında, Paris te resim çalışmaları yaptı. Tarihsel olaylara ve yaşanan güncel gelişmelere, kendine özgü esprili bir yöntemle eğildiği resimlerinde, uysal ama derinlikli bir anlam, katışıksız ve saf bir gözlem gücü sezilir. Eleştiri ve alay, incelikli bir anlatımla beslenir. Resim sanatı adına öğrendiklerini ve bildiklerini tümüyle unutarak, spontane ve içtenlikli bir üslubu eleştirmekten yana çaba gösterir. Cihat Burak çizgi ile düşünen, çizginin olasılıklarını tuval, kağıt, seramik, metal plaka gibi farklı yüzeylerde deneyen ve araştıran bir sanatçıdır. Sanatının özgünlüğü, bir anlatım dili bularak duygularını karşısındakine anlatan her türlü ifade biçimini bir özgüvenle kabullenmesinden ve onu kendi diline dönüştürmesinden kaynaklanır. Kendi zamanını neredeyse günü gününe kayda geçiren şaşmaz bir gözlemcidir. Kentsel düzenin yitip giden değerlerini, değişimin yuttuğu tarihsel belleği, yozlaşan insan ilişkilerini, popüler kültürün yarattığı tek tip erozyonu keskin bir mizah gücüyle eleştirir. Modern olmaya çalışan bir toplumun yitirdiği ve ardında bıraktığı kültürel birikime sahip çıkmak ister. Sokak aralarını, kahve ve meyhaneleri turlar, gündüzden geceye karşısına çıkan her türlü anti-kahramanı resmine konu edinir: Bıçkın mahalle kabadayıları, Telli Baba ziyaretine giden yeni evli çiftler, batakhanelerde birer tanrıça gibi karşılanan genelev kadınları, duvar diplerinde çerez satan fıstıkçılar, birbirlerine elense çeken pehlivanlar, toplumsal ve ekonomik dinamiğe tutunamayan çaresizler. Mimari yozlaşmaya, kültürel değerlerin yok oluşuna, politikanın yapaylığına yönelik öfkesini yansıtırken, toplumsal eleştiriyi, inceden inceye iğneleyerek yapar. Çocukluğunu, anılarını, yitirilen kültürü, geçmişin duyarlılığını yansıttığı resimlerinde ise alabildiğine şiirsel, akılcı ve sevecendir. Yaşadığı döneme ve toplumsal yaşama ilişkin analizlerini bilgece bir bakışla aktarır yılında İstanbul da vefat etmiştir. Burak was born in Istanbul in He graduated from the Department of Architecture of İstanbul State Academy of Fine Arts (currently known as Mimar Sinan University Faculty of Fine Arts). He lived and painted in Paris between and In his paintings, in which he incorporates historical anecdotes and prevailing topics with his own humorous style, there is a sensation of a mild, but deep meaning and pure observation power. Criticism and satire are nurtured with refined expression. He makes effort to criticize the spontaneous and sincere style by forgetting all he experienced and learned about the art of painting he endeavors. Cihat Burak is an artist who explores and exercises the possibilities of lines on different surfaces such as canvas paper, ceramic, and metal plate. The originality of his art is derived from the self-confidence with which he embraces different forms of expression to articulate his feelings in a unique language, which he transforms into his own. Cihat Burak is an infallible observer who records his own time almost on a daily basis. He criticizes with a profound sense of humor- the degeneration of cultural values as part of urbanization, the collective memory devoured by change, the dysfunctional human relations, and the single form of erosion instigated by popular culture. While expressing his rage against the degeneration of architecture, the destruction of cultural values, and the artificiality of politics, Cihat Burak applies his social criticisms through a fine sarcasm. Yet, his expression is utterly poetic, rational, and compassionate in the paintings that reflect his childhood, his memories, a long-lost culture, and the sensitivity of the past. He is able to communicate rather wisely his analyses of social life and the period in which he lived. He passed away in Istanbul in Cihat Burak ve Kediler: Kedilerimi çok seviyorum evet. Ama içinde kedi olmayan resmim var tabii. Ama çoğunlukla vardır. Öyle zannediyorum ki doğa, insanlar kaplanı da aslanı da sevebilsin diye kediyi yaratmış, çünkü aslanı kaplanı kucağınızda tutamazsınız, Allah göstermesin! Bir kapışta insanın kafasını ağzına alır. Ama kediler de aynı familyadan olduğu için hiç farkları yok. Yalnız kediler özgürlüklerine daha düşkün, aslında hepsi düşkün de mesela sirk marifeti öğretemezsiniz kediye pek. Ama koskoca aslanı yanan çemberden atlatıyorlar, ne yapsın zavallıcık. Cihat Burak and Cats: I love my cats. But of course, I have some paintings without cats as well. However, in most of them, you ll find one. It seems to me that Nature created the cat so that human beings could pet lions and tigers, since if you tried to get one on your lap to pet, god forbid, they d biter your head off! And since cats come from the same family, there really is no difference between them. Cats, though, are really keen on their freedom, I mean, all felines are, but you can t really teach any circus tricks to a cat. They do make an enormous lion jump through a burning hoop though, and what can the poor thing do but obey? Ahu Antmen le Söyleşi, Cumhuriyet, 8 Mart 1994, Cihat Burak Interview with Ahu Antmen, Cumhuriyet, 8 March 1994, Cihat Burak 144 Cihat Burak ( ) Kedi ve Papağanlar duralit üzeri yağlıboya imzalı, 55 x 46 cm., 1990 oil on hardboard TL Euro 241

122 Yüklü Kadın 1988 Konya ve Devirler 1956 Ali Demir ( ) Yüklü Kadın duralit üzeri yağlıboya imzalı, 50 x 40 cm., 1988 oil on hardboard TL Euro 1931 yılında Kayseri de doğdu. Otodidak bir sanatçı olan Demir, büyük kentlerde açtığı açık hava sergileriyle adını duyurdu. Sanatçı, 1971 TRT Resim Yarışması Başarı Ödülü, 1972 Yarımca Şenliği Resim Yarışması Başarı Ödülü ve DYO Sergisi Jüri Özel ödüllerini aldı. Kahverengi ve sarı tonların ağırlıklı bir yer tuttuğu resimlerinde yöresel konular, köy yaşamı, gerçekçi çizgiye bağlı kalınarak işlenir. İnsan ve çevresi, yaşanılan bir mekan olarak köy ve kent resimlerinin ana temasını oluşturmaktadır. Yurt içinde ve yurt dışında 100 ü aşkın sergi gerçekleştirmiş olan Demir, 2015 yılında İstanbul da vefat etmiştir. 145 Demir was born in Kayseri, in Demir is an otodidactic artist and was first known for his outdoors exhibitions in big cities. The artist received many accolades; TRT Achievement Award for Painting in 1971, Yarımca Festival Painting Contest Achievement Award, 1972 and the 8.th DYO Exhibition Special Jury Award, His paintings are mostly colored from brown to yellow, regional subjects, village life, remaining true to real life stories. Man and his surroundings, the town, the city he lives in are the main topic of his paintings. Demir has had mpre then 100 exhibitions in Turkey and abroad. He passed away in Salih Nuri Urallı ( ) Konya ve Devirler ahşap üzeri yağlıboya imzalı, 125 x 97 cm., 1956 oil on wood TL Euro 1908 yılında Ankara da doğdu. Sanayi-i Nefise de, Namık İsmail Atölyesi nde öğrenim gördü ve Süsleme Sanatları Bölümü nde çalıştı yılında gittiği Paris de 3 yıl Andre Lhote atölyesine devam etti, bir süre Fernand Leger nin yanında çalıştı da D Grubu na katıldı yılları arasında resim öğretmenliği yaptı. Yeniden Paris e giderek Akademi Frochot da Prof. Metzinger in yanında çalıştı de Güzel Sanatlar Akademisi nde resim teknolojisi atölyesini yönetmeye başladı. Kübist çizgiye uzun süre bağlı kaldığı büyük boyutlu çalışmalarıyla, büyük ölçüde Cezanne estetiği düzeyinde resimler yaptı. Bir ara soyut çalışmalara yöneldiyse de, temelde bu çizgiyi korudu. Kübistin acı anlayışıyla gerçekleştirdiği figür ve nesnelerin soyutlamasına yönelik çalışmalarıyla bilinen Urallı 1984 yılında Ankara da vefat etti. Urallı was born in Ankara in He has studied in Academy of Fine Arts in İstanbul and worked in Department of Decorative Arts he went to Paris and worked in Andre Lhote atelier for three years, later he worked with Fernand Leger for a while. In 1939, he has joined to Group D. Between 1940 and 1950 he was an Art Professor and after 1950 he went back to Paris to work with Prof. metzinger in Academy Frochot. In 1961 he became the manager of technology atelier in Fine Arts Academy. With his large paintings with the essentials of cubism, he created most his paintings influenced by Cezanne s esthetics. Despite his interest in abstract paintings, he mostly protected his style. Urallı who has been well known with the figures and objects he has created with the cubistic abstraction, has passed away in 1984, in Ankara.

123 Vazoda Krizantemler havuz kenarında 1988 Eşref Üren ( ) Vazoda Krizantemler duralit üzeri yağlıboya imzalı, 55 x 45 cm. oil on hardboard TL Euro 1897 yılında İstanbul da doğdu. Öğrenimini Galatasaray da sürdürdü. İbrahim Çallı nın etkisiyle resim sanatına yöneldi lerin başında özel öğrenci olarak Sanayi-i Nefise ye yazıldı. Orada ilk tanıdığı hoca, Hikmet Onat tır. Bir yandan Muazzez Bey den özel dersler alırken, Feyhaman Duran ın atölyesine de devam etti de kendi olanaklarıyla Paris e giderek bir yılı aşkın süre Andre Lhote un yanında çalıştı. D Grubu na katıldı de ikinci kez Paris e giderek Lhote ve Friesz atölyelerine devam etti yılında Ankara da vefat etti. Kendi çabasıyla biçimlendirdiği sanat yaşamında, ustalarını kendi seçmiş, içtenliğin kurallarına sıkı sıkıya bağlı kalmıştır. Ankara parklarını, bahçelerini, sokaklarını, insanlarını, bu yörenin doğasına kattığı bir şiirsellik içinde, herhangi bir donmuşluğa sapmadan, fırçasının ucuna geldiği gibi yansıtmıştır. Türk resminin intimist grubu içinde yer alır. 147 Üren was born in 1897 in İstanbul. He was educated at the Lycee du Galatasaray. He was attracted to art with the influence of İbrahim Çallı. In early 1920s, he enrolled at Ottoman Academy of Fine Arts (Sanayi-i Nefise) as a private student. The first teacher, he has encountered at the Academy was Hikmet Onat. He took private lessons from Muazzez Bey and meanwhile he attended the Atelier of Feyhaman Duran. In 1928, he went to Paris and worked with Andre Lhote for over a year. He joined the Group D. In 1938, he went to Paris for the second time and worked in the Ateliers of Lhote and Friesz. He died in Ankara in He shaped his art career with his own efforts and selected his own tutors and was committed to the rules of sincerity. He reflected the parks, gardens, streets and people of Ankara with the poetry that they contribute to the nature of the region without any dullness as it comes to the tip of his brush. He holds a place among the Intimist Group of the Turkish Art. Nuri Abaç ( ) Havuz Kenarında tuval üzeri yağlıboya imzalı, 38 x 40 cm., 1988 oil on canvas TL Euro 1926 yılında İstanbul da doğdu. Bir yıl Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Resim Bölümü, Leopold Levy Atölyesi nde öğrenim gördükten sonra Mimarlık Bölümü ne geçiş yaparak buradan mezun oldu yılında Ankara da vefat etti. Gündelik hayat görüntülerini, Anadolu söylenceleri ve geleneksel sanat formlarımızla ilişkilendiren, nakış-resmi çağrıştıran ve dekoratif nitelikli özgün bir gerçeküstücü üslupla karşımıza çıkmıştır. Resmin fonunda mimari formasyonu çağrıştıran bir dokusal yapı geliştiren Abaç bu alt-yapı üzerinde, çok figürlü ve istifleme eğilimli mizahi bir durumu sahneleme düşüncesindedir. Daha çok geleneksel Orta Oyunu ve Karagöz ün sunduğu görsellikle rastladığımız figürasyonu bir tipleme çalışmasıyla kendine mal eden, sıcak ve sempatik sunumlar gerçekleştirmiştir. Abaç ın mimari yapı anlayışına dayalı resim yaklaşımında geçmişe özlemle eşdeğer, toplumsal eleştiri de içeren ironik göndermeler söz konusudur. Abaç was born in Istanbul in He was enrolled at the Painting Department at the State Academy of Fine Arts (Leopold Levy Studio). A year later, he was transferred to the Department of Architecture from where he graduated in While scenes from everyday life, Anatolian myths and traditional art forms come up in Abaç s work, he confronts the viewer with an original surreal style decorative in quality and reminiscent of the embroidery art of the past. In the background of his paintings, Abaç has developed a texture which reminds us of his architectural training, where upon this infrastructure he stages a humorous situation involving stacking of many figures. Abaç presents warm and sympathetic style with a figuration that resembles Orta Oyunu (the traditional Turkish theater with comedy) and Karagöz (the traditional shadow play). Naturally, Abaç s understanding of art is based on structural architecture with equal emphasis on to a longing for the past and ironic references. He passed away in 2008 in Ankara

124 Kerpiç Kesenler 2016 Eczane Önünde İbrahim Balaban (1921) Kerpiç Kesenler tuval üzeri yağlıboya imzalı, 80 x 70 cm., 2016 oil on canvas TL Euro Bu eser, Ekol Sanat Galerisi nin 2017 yılında yayınladığı Baba, Oğul Balaban kitabının 18. sayfasında yer almaktadır. This painting is displayed on page 18 of the Baba, Oğul Balaban book published by Ekol Sanat Galerisi in Bu eser, Ekol Sanat Galerisi nin 2017 yılında yayınladığı Baba, Oğul Balaban kitabının 25. sayfasında yer almaktadır. This painting is displayed on page 25 of the Baba, Oğul Balaban book published by Ekol Sanat Galerisi in İbrahim Balaban (1921) Eczane Önünde tuval üzeri yağlıboya imzalı, 90 x 60 cm., 2014 oil on canvas TL Euro 1921 yılında Bursa da doğdu. Doğduğu köyün ilkokulunda okudu, bunun dışında eğitim görmedi. Bursa cezaevinde Nazım Hikmet ile tanıştı, onun desteği ve ilgisi sayesinde resim yeteneği ortaya çıktı ve gelişti. Cezaevinde resmin yanı sıra felsefe, sosyoloji, ekonomi-politik konularında pratik bilgiler edindi. Resim çalışmaları yanında yayınlanmış 11 kitabı da bulunmaktadır. Anadolu insanının yaşamından ve halk efsanelerinden yola çıkarak toplumsal gerçekçi yapıtlar üreten bir ressamdır. Balaban, sanat hayatını Dağınık, Nakışsı, Ağır Aksak, Oyuncaksı, Tutsak, Özgürlük gibi dönemlere ayırır. Önceleri köy yaşamının yoksulluğunu, köylü üretim araçlarını resmeden sanatçı, giderek destanlara, halk inançlarına, kahramanlarına, söylencelere, mitolojiye uzanır. Giderek kente göçü, kentteki yaşam ve demokrasi mücadelesini ele alır. Son dönemde Anadolu Erenleri ve Bereket Anaları'nı resimler. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul da sürdürmektedir. İbrahim Balaban was born in Bursa in 1921 and studied at the primary school of his village. His meeting with Nazım Hikmet at Bursa prison allowed him to discover and develop his talent for painting. While in prison he read about philosophy, sociology, economy and politics and published 11 books besides his art works. He is an artist who painted realistic and social works inspired by the people of Anatolia and popular legends. His artistic career is divided into various cycles named Scattered, Ornamental, Slow, Playful, Captive, Freedom. The artist who first painted scenes about poverty in the village and the hard life of peasants, then started to draw folk tales, popular heroes, legends and mythological subjects followed by works depicting migration to big cities, the problems of urban life and the struggle for democracy. His last period concentrated on works depicting the dervishes and the Mother Goddess of Fertility. He lives and works in Istanbul

125 haliç'ten istanbul silüeti 9 adet eserden oluşan ÖZEL necdet kalay koleksiyonu Necdet Kalay ( ) 1932 yılında İstanbul da doğdu. İlk çalışmalarına, heykel sanatçısı Faruk Morel ve ressam Şeref Akdik in yanında başladı yıllarında, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Resim Bölümü ne devam etti. Şeref Akdik'le çalışarak desen temelini pekiştirdi. Hasan Vecih Bereketoğlu ve Hikmet Onat'la doğada çalışmalarda bulundu. İzlenimci anlayışı benimseyen Kalay bir süre ekspresyonist resimler yaptı, manzaralara ağırlık verdi. Bunun yanısıra gurbetçiler, köylü kadınlar, yöresel konut mimarisi gibi konuları resimledi, Anadolu bozkırlarından etkilendi. Yapıtlarında pastel renkleri, grinin tonlarını kullandı. Anadolu peyzajını geniş fırça tuşlarıyla çalıştığı resimlerinde, görüntüyü ana çizgileriyle vermeyi amaçlayan ve dekoratif yönü ağır basan bir anlayış ön plana çıkan sanatçı, 1986 yılında İstanbul da vefat etmiştir. Kalay was born in Istanbul in He started his first works with sculptor Faruk Morel and Şeref Akdik. Then he attended the Painting Department of Istanbul State Academy of Fine Arts (currently known as Mimar Sinan University Faculty of Fine Arts) between Working with Şeref Akdik he was able to support his pattern drawings. Kalay worked with Hasan Vecih Bereketoğlu and Hikmet Onat with his outdoors nature paintings. He adopted an impressionist understanding but made expressionist paintings emphasizing landscapes for awhile. Also painted, regional housing architecture, villager women and guest workers and was affected by the praries of Anatolia. He used pastel and shades of grey colors in his works. His wide brush strokes in his paintings of Anatolian landscapes with emphasis on the main outlines, and an apparent decorative understanding becomes prevalent. He passed away in Istanbul in Necdet Kalay ( ) Haliç'ten İstanbul Silüeti tuval üzeri yağlıboya imzalı, 81 x 116 cm. oil on canvas TL Euro Özel Koleksiyon Private Collection 249

126 Haydarpaşa da Mavnalar 1986 Gecekondular Necdet Kalay ( ) Haydarpaşa da Mavnalar duralit üzeri yağlıboya imzalı, 50 x 60 cm., 1986 oil on hardboard TL Euro 153 Necdet Kalay ( ) Gecekondular tuval üzeri yağlıboya imzalı, 71 x 90 cm., 1979 oil on canvas TL Euro Özel Koleksiyon Private Collection Özel Koleksiyon Private Collection

127 Karda Köy 1986 Safranbolu Evleri Necdet Kalay ( ) Karda Köy tuval üzeri yağlıboya imzalı, 38 x 46 cm., 1986 oil on canvas TL Euro 155 Necdet Kalay ( ) Safranbolu Evleri duralit üzeri yağlıboya imzalı, 71 x 67 cm., 1981 oil on hardboard TL Euro Özel Koleksiyon Private Collection Özel Koleksiyon Private Collection

128 çay 1980 Sahilde Tekneler Necdet Kalay ( ) Çay duralit üzeri yağlıboya imzalı, 24 x 60 cm., 1980 oil on hardboard Necdet Kalay ( ) Sahilde Tekneler duralit üzeri yağlıboya imzalı, 24 x 58 cm., 1981 oil on hardboard TL Euro TL Euro Özel Koleksiyon Private Collection Özel Koleksiyon Private Collection Deniz Peyzajı Köy Necdet Kalay ( ) Köy duralit üzeri yağlıboya imzalı, 27 x 51 cm. oil on hardboard TL Euro Necdet Kalay ( ) Deniz Peyzajı duralit üzeri yağlıboya imzalı, 43,5 x 59 cm. oil on hardboard TL Euro Özel Koleksiyon Private Collection Özel Koleksiyon Private Collection

129 Mübin Orhon (Detay/Detail)

130 YAZILI REZERV FORMU 54. BEYAZ ÇA DAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDES 10 MART 2019, PAZAR, SAAT 14:00 SWISSOTEL THE BOSPHORUS - BEŞİKTAŞ Beyaz Pazarlama ve Müzayedecilik A.Ş. nin 54. Beyaz Çağdaş ve Modern Sanat Müzayedesi ne ilişkin kataloğunda belirtilen Müzayede Katılım Şartları nı okuyup kabul ederek bu formu imzaladığımı beyan ederim. Bu form ile aşağıda belirttiğim her eser için rezerv fiyatlarına kadar adıma emir girmenizi veya rezerv fiyatı belirtmediğim takdirde aşağıda verdiğim numaradan telefon ile bağlanmanızı talep ve rica ederim. Satın almış olduğum eserlerin çekiç fiyatı üzerinden %7 komisyon, KDV ve gereken diğer vergi ve resimleri ile toplam olarak hesaplanan satış fiyatını müzayede bitiş gününü takiben bir hafta içinde ödemeyi taahhüt ederim. ADI SOYADI : ADRES : T.C. KİMLİK NO. : İŞ TELEFONU : EV TELEFONU : GSM : E-Posta : İMZA : TARİH : / /2019 NO SANATÇI VEYA ESER ADI REZERV FİYATI 1- Müşterinin/Alıcının yukandaki formu doldurmadan önce 54. Beyaz Çağdaş ve Modern Sanat Müzayedesi ne ilişkin katalogda yer alan Müzayede Katılım Şartları nı dikkatlice incelediği ve onayladığı kabul edilir. 2- Yazılı rezervlerde yer alan eser(ler) için başka müşteri(ler) tarafından aynı rezerv fiyatının talep edilmesi durumda şirketimize tarih olarak yapılan ilk başvuru öncelik alacaktır. 3- Şirketimiz müzayede esnasında görüntü ve ses kaydı yapmak, Alıcı/Müşteri ile yapılan telefon görüşmelerini kayda almak ve bu kayıtları delil olarak kullanmak hakkına sahiptir. Cihat Burak (Detay/Detail)

131 ABSENTEE BID FORM 54. BEYAZ CONTEMPORARY AND MODERN ART AUCTION 10 MARCH 2019, SUNDAY, 2:00 PM SWISSOTEL THE BOSPHORUS - BEŞİKTAŞ By signing this form I hereby accept all the auction participation conditions in this catalogue related to 54th Beyaz Contemporary and Modern, an d I request Beyaz Pazarlama ve Müzayedecilik A.Ş. to conduct my absentee bids listed below in the auction up the maximum limit price listed in the Reserve Price column below for each Lot No. I agree to pay 7% and VAT (other taxes and duties) on the hammer price in addition to the hammer price for all items purchased within 7 days after the auction date above. NAME AND SURNAME : ADDRESS : PASSPORT NO. : WORK PHONE : HOME PHONE : GSM : . : SIGNATURE : DATE : / /2019 NO ARTIST OR TITLE RESERVE PRICE 1- Please read carefully the 54th Beyaz Contemporary and Modern Auction Participation Conditions before filling out and submitting this form. 2- In case of two or more bids fort he same item with the same prices are submitted, the earliest application will have the priority ove others. 3- Our company holds the right to video tape and record telephone calls to buyer/clients and use these recordings as evidenece. 4- In case of export, the buyer commission will be 10% (not 7%) and exempt from VAT in Turkey. Ergin İnan (Detay/Detail)

132 A Abaç, Nuri 148 Adın, Serkan 21 Akakçe, Haluk 31, 32 Akyavaş, Erol 98 Alpay, Elvan 24 Altan, Özdemir 88 Anadol, Refik 49 Anlı, Hakkı 123, 124 Ansen 47 Ariş, Koray 71, 73 Arslan, Yüksel 61 Ata, Mustafa 93, 95, 107 Atagök, Tomur 12 Atmaca, Ali 11 B Balaban, İbrahim 149, 150 Başağa, Ferruh 87, 89 Batıbeki, Kezban Arca 40 Baykam, Bedri 35, 43 Berger, Aliye 133 Borlakov, Bashir 46 Bubi 17 Bugay, Saim 77 Burak, Cihat 144 Ç Çoker, Adnan 97, 104 D Demir, Ali 145 Devrim, Nejad Melih 118, 119, 120 Dinç, Osman 72, 74 Dino, Abidin 125, 129 Doğançay, Burhan 84, 85, 86, 101, 102, 103 E Elmacı, Ali 41 Erbil, Devrim 95, 96, 99, 100 Eyüboğlu, Bedri Rahmi 131, 132, 134 G Gamsız, Leyla 141, 142, 143 Genç, Adem 10 Germen, Murat 45 Graf, Yeşim Akdeniz 23 Güler, Ara 68, 69, 70 Gülfidan, Onur 22 Gün, Mehmet 14, 16, 13 Güneştekin, Ahmet 36 Gürbüz, Selma 34, 42 I Işık, Murat 4 İ İnan, Ergin 58, 59, 60, 66, 67 İyem, Nuri 135, 136, 137 İzer, Zeki Faik 130 J Jensen, Jens 82, 83 K Kalay, Necdet 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159 Kerkütlü, Osman 20 Kılıç, Evrim 76 Komet 53, 54, 55, 56, 57, 62, 63, 64 Koons, Jeff 79, 80, 81 Köker, Azade 44 Köran, Temur 18 M Mualla, Fikret 109, 110, 111, 112, 113, O Oganer, Ozan 75 Onur, Hakan 5 Orhon, Mübin 121, 122 Ormancı, Zekai 105 Ö Önsoy, Kemal 26, 27, 28, 37, 38, 39, 50, 51, 52 Özden, Haluk 1 P Pulat, Murat 48 S Sena 8 Seyhan, Kemal 33 Subaşı, Tunca 7 Ş Şen, Mithat 15 T Taner, Güngör 106 Tanyeli, Yavuz 19 Tekinoktay, Evren 25 Turan, Selim 126, 127, 128 U Uluç, Ömer 90, 91, 92, 108 Ulukılıç, Alp Tamer 6 Upadhyay, Chintan 78 Urallı, Salih Nuri 146 Uşaklıgil, Sayat 9 Uygun, Ebru 29 Uygur, Burhan 140 Ü Üren, Eşref 147 V Varınca, Adnan 138, 139 Varlık, Utku 65 Y Yalçındağ, Ekrem 30 Yazıcı, Yiğit 2, 3 Z Zeid, Fahrelnissa 116, 117 Yüksel Arslan (Detay/Detail) KAYNAKÇA Türk Plastik Sanatçıları, Ansiklopedik Sözlük, Prof. Dr. Kaya Özsezgin, 2. Baskı, 1999 Çağa Resim Koleksiyonu, Türk Sanatçısı Plastik Sanatlar, Prof. Dr. Ayla Ersoy, 1. Basım, Kasım 2004 Sanat Koleksiyonu 1-2 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Kasım 2004

133 NOTLAR NOTLAR

134 Komet (Detay/Detail)

135 BEYAZ PAZARLAMA ve MÜZAYEDECİLİK A.Ş. Rumeli Caddesi No:4 Kat:5 Nişantaşı İstanbul, Türkiye

AÇIK ARTIRMA YOLUYLA SATIŞ

AÇIK ARTIRMA YOLUYLA SATIŞ AÇIK ARTIRMA YOLUYLA SATIŞ 5 TEMMUZ 2017 ÇARŞAMBA, SAAT 13:00 BEYAZ SPACE 2 RUMELİ CADDESİ MELEK APT. NO:4 KAT:3 NİŞANTAŞI - İSTANBUL Açık Artırma Yoluyla Satış İlanı BURHAN DOĞANÇAY - ÖMER ULUÇ - FİKRET

Detaylı

Devrim Erbil Contemporary Istanbul 2013

Devrim Erbil Contemporary Istanbul 2013 Devrim Erbil Contemporary Istanbul 2013 Devrim Erbil Contemporary Istanbul 2013 1 2 Devrim Erbil 1937 de Uşak ta doğdu. 1955 de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü ne girdi. Galeride

Detaylı

MUSTAFA ASLIER ĠN SANATI VE ÖZGÜN BASKIRESME KATKILARI Gülşah Dokuzlar Canpolat Yüksek Lisans Tezi

MUSTAFA ASLIER ĠN SANATI VE ÖZGÜN BASKIRESME KATKILARI Gülşah Dokuzlar Canpolat Yüksek Lisans Tezi MUSTAFA ASLIER ĠN SANATI VE ÖZGÜN BASKIRESME KATKILARI Gülşah Dokuzlar Canpolat Yüksek Lisans Tezi Baskı Sanatları Anasanat Dalı Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Eylül, 2012 MUSTAFA ASLIER

Detaylı

NOKTA VE ÇİZGİNİN RESİMSEL ANLATIMDA KULLANIMI Semih KAPLAN SANATTA YETERLİK TEZİ Resim Ana Sanat Dalı Danışman: Doç. Leyla VARLIK ŞENTÜRK Eylül 2009

NOKTA VE ÇİZGİNİN RESİMSEL ANLATIMDA KULLANIMI Semih KAPLAN SANATTA YETERLİK TEZİ Resim Ana Sanat Dalı Danışman: Doç. Leyla VARLIK ŞENTÜRK Eylül 2009 NOKTA VE ÇİZGİNİN RESİMSEL ANLATIMDA KULLANIMI SANATTA YETERLİK TEZİ Resim Ana Sanat Dalı Danışman: Doç. Leyla VARLIK ŞENTÜRK Eylül 2009 Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Eskişehir RESİMSEL

Detaylı

Sokak Hayvanları yararına olan bu takvim, Ara Güler tarafından bağışlanan fotoğraflardan oluşmaktadır. Ara Güler

Sokak Hayvanları yararına olan bu takvim, Ara Güler tarafından bağışlanan fotoğraflardan oluşmaktadır. Ara Güler Sokak Hayvanları yararına olan bu takvim, Ara Güler tarafından bağışlanan fotoğraflardan oluşmaktadır. Ara Güler All the photographs used in this calendar have been donated by Ara Güler for the benefit

Detaylı

İKRAMETTİN KARAMAN ÇALIŞMALARINDAN ÖRNEKLER

İKRAMETTİN KARAMAN ÇALIŞMALARINDAN ÖRNEKLER İKRAMETTİN KARAMAN Erzurum doğumlu. İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Resim iş Bölümü mezunu. Eskişehir Anadolu üniversitesinde Lisans tamamladı. 1985-1993 yılları arasında Yıldız Teknik Üniversitesi Kocaeli

Detaylı

BALANS - İLKE KUTLAY

BALANS - İLKE KUTLAY BALANS - İLKE KUTLAY BALANS - İLKE KUTLAY 17 Eylül - 5 Ekim 2012 Balans ironik yönü kuvvetli sirk temalı resimlerden oluşuyor. Çalışmalarda hayvanları da ortak eden figürlerin oluşturduğu yapay bir gösteri

Detaylı

T.C. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü

T.C. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü T.C. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü Sayı : B.08.0.DİG.0.17.03.06.821.04 /3825 05/05/2010 Konu : Tokyo Dünya Çocuk Resimleri Yarışması..VALİLİĞİNE (İl Milî Eğitim Müdürlüğü) Dışişleri

Detaylı

ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ

ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ 16 ARALIK 2018 PAZAR, SAAT 14:00 SWISSOTEL THE BOSPHORUS - BEŞİKTAŞ Nejad Melih Devrim (Detay/Detail) 53. BEYAZ ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ 53. CONTEMPORARY AND

Detaylı

Bedri Baykam. Atatürk Caddesi 386/A, Alsancak 35220, Izmir Tel/Fax: *

Bedri Baykam. Atatürk Caddesi 386/A, Alsancak 35220, Izmir Tel/Fax: * 08~29 Ocak/Jan. 2016 Kültür Sanat Merkezi Kordon'da Atatürk Caddesi 386/A, Alsancak 35220, Izmir Tel/Fax: +90 232 4649935 * 4649835 Http://www.kedikultursanat.org*info@kedikultursanat.org Kültür Sanat

Detaylı

KIRGIZ CUMHURİYETİ JEOLOJİ VE MADENCİLİK DEVLET AJANSI NIN ALMALYK LİNYİT KÖMÜR HAVZALARINA İŞLETME LİSANSININ VERİLMESİ İHALESİ HK BİLGİ NOTU

KIRGIZ CUMHURİYETİ JEOLOJİ VE MADENCİLİK DEVLET AJANSI NIN ALMALYK LİNYİT KÖMÜR HAVZALARINA İŞLETME LİSANSININ VERİLMESİ İHALESİ HK BİLGİ NOTU KIRGIZ CUMHURİYETİ JEOLOJİ VE MADENCİLİK DEVLET AJANSI NIN ALMALYK LİNYİT KÖMÜR HAVZALARINA İŞLETME LİSANSININ VERİLMESİ İHALESİ HK BİLGİ NOTU İlgi: T.C. Dışişleri Bakanlığı nın 21.01.2015 tarih ve 26835889-621

Detaylı

1979 He established Koleksiyon Art Gallery together with Nihat Sümeralp, directed it until 1989

1979 He established Koleksiyon Art Gallery together with Nihat Sümeralp, directed it until 1989 BUBİ He was born in İstanbul. He studied psychology. 1979 He established Koleksiyon Art Gallery together with Nihat Sümeralp, directed it until 1989 1989 He established Lâmi Art Gallery together with Hüsamettin

Detaylı

MOZAİK SANATI ANTAKYA VE ZEUGMA MOZAİKLERİNİN RESİM ANALİZLERİ MEHMET ŞAHİN. YÜKSEK LİSANS TEZİ Resim Ana Sanat Dalı Danışman: Doç.

MOZAİK SANATI ANTAKYA VE ZEUGMA MOZAİKLERİNİN RESİM ANALİZLERİ MEHMET ŞAHİN. YÜKSEK LİSANS TEZİ Resim Ana Sanat Dalı Danışman: Doç. MOZAİK SANATI ANTAKYA VE ZEUGMA MOZAİKLERİNİN RESİM ANALİZLERİ MEHMET ŞAHİN Yüksek Lisans Tezi Eskişehir 2010 MOZAİK SANATI ANTAKYA VE ZEUGMA MOZAİKLERİNİN RESİM ANALİZLERİ MEHMET ŞAHİN YÜKSEK LİSANS TEZİ

Detaylı

Oben Yılmaz. Resim Sergisi. 9 Mart :30

Oben Yılmaz. Resim Sergisi. 9 Mart :30 Oben Yılmaz Resim Sergisi 9 Mart 2017 17:30 Oben Yılmaz 1977 yılında Almanya da dünyaya geldi Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Grafik Ana Sanat Dalı 2000 oldu. Bu tarihten itibaren Adana'da

Detaylı

50. BEYAZ MÜZAYEDE NÜMİSMATİK MÜZAYEDESİ

50. BEYAZ MÜZAYEDE NÜMİSMATİK MÜZAYEDESİ www.beyazmuzayede.com www.beyazonlinemuzayede.com 333 50. BEYAZ MÜZAYEDE NÜMİSMATİK MÜZAYEDESİ ONLINE TEKLİF SÜRESİ: 14 MAYIS PAZARTESİ SAAT 10:00-26 MAYIS CUMARTESİ SAAT 20:00 SALON MÜZAYEDESİ: 27 MAYIS

Detaylı

THE IMPACT OF AUTONOMOUS LEARNING ON GRADUATE STUDENTS PROFICIENCY LEVEL IN FOREIGN LANGUAGE LEARNING ABSTRACT

THE IMPACT OF AUTONOMOUS LEARNING ON GRADUATE STUDENTS PROFICIENCY LEVEL IN FOREIGN LANGUAGE LEARNING ABSTRACT THE IMPACT OF AUTONOMOUS LEARNING ON GRADUATE STUDENTS PROFICIENCY LEVEL IN FOREIGN LANGUAGE LEARNING ABSTRACT The purpose of the study is to investigate the impact of autonomous learning on graduate students

Detaylı

TAHSİL EDİLECEK ÜCRET KALEMLERİ/FEES

TAHSİL EDİLECEK ÜCRET KALEMLERİ/FEES Ürünün Adı/Tanımı Name of the Product/Description Süresi (Vadesi) /Term Adı/Name Bir Aylık/One-Month Büyük Boy Kasa/ Üç Aylık/Three-Month KİRALIK KASA/ SAFE DEPOSIT BOX Süresiz /Indefinite TAHSİL EDİLECEK

Detaylı

ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ - XXII

ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ - XXII ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ - XXII 18 ARALIK 2012, SALI - THE SOFA HOTELS & RESIDENCES, ALL ARTS SALONU İSTANBUL Adnan Çoker (Detay / Detail) Fahrelnissa Zeid (Detay / Detail) ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT

Detaylı

HEARTS PROJESİ YAYGINLAŞTIRMA RAPORU

HEARTS PROJESİ YAYGINLAŞTIRMA RAPORU HEARTS PROJESİ YAYGINLAŞTIRMA RAPORU BOLU HALKIN EGITIMINI GELISTIRME VE DESTEKLEME DERNEGI TARAFINDAN ORGANİZE EDİLEN YAYGINLAŞTIRMA FAALİYETLERİ - TURKİYE Bolu Halkın Egitimini Gelistirme ve Destekleme

Detaylı

(1971-1985) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR

(1971-1985) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR ANABİLİM DALI ADI SOYADI DANIŞMANI TARİHİ :TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI : Yasemin YABUZ : Yrd. Doç. Dr. Abdullah ŞENGÜL : 16.06.2003 (1971-1985) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR Kökeni Antik Yunan

Detaylı

ENGiN GÜNEYSU. +90 530 290 20 20 / enginguneysu@gmail.com. enginguneysu@gmail.com 530 290 20 20 mobile

ENGiN GÜNEYSU. +90 530 290 20 20 / enginguneysu@gmail.com. enginguneysu@gmail.com 530 290 20 20 mobile ENGiN GÜNEYSU +90 530 290 20 20 / enginguneysu@gmail.com Engin Guneysu was born in 1981 in Samsun In 2004,he began to work as photography editor for Cena advertisement agency. In 2004, he worked for Bodrumun

Detaylı

311188J. Copyright 2004, Graco Inc. is registered to I.S. EN ISO 9001

311188J. Copyright 2004, Graco Inc. is registered to I.S. EN ISO 9001 311188J Copyright 2004, Graco Inc. is registered to I.S. EN ISO 9001 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 Graco warrants all equipment referenced in this document which is manufactured by

Detaylı

RESIDENCES A, B VE C BLOK DAİRE PLANLARI UNIT PLANS İSTANBUL

RESIDENCES A, B VE C BLOK DAİRE PLANLARI UNIT PLANS İSTANBUL A, B VE C BLOK DAİRE PLANLARI UNIT PLANS İSTANBUL TİP 1B / TYPE 1B 1+1 / 82.70 m 2 1. Giriş holü / Entry: A: 4.58 m² 2. Salon / Living room: A: 19.13 m² 3. Mutfak / Kitchen: A: 8.86 m² 4. Yatak odası

Detaylı

1996 Şubatında Kudüs te düzenlenen Kudüs Dinî Müzikler Festivali ne Necdet Yaşar, Sadreddin Özçimi ve Derya Türkan la birlikte katıldı.

1996 Şubatında Kudüs te düzenlenen Kudüs Dinî Müzikler Festivali ne Necdet Yaşar, Sadreddin Özçimi ve Derya Türkan la birlikte katıldı. NEYZEN AHMED ŞAHİN 1964 te İstanbul da doğdu. Nüfusu Isparta, Yalvaç ilçesi Sücüllü kasabasındadır. Ailesinin Konya ya yerleşmesi münasebetiyle ilk, orta ve lise tahsilini Konya da yaptı.1982 de Konya

Detaylı

ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ - XXVIII

ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ - XXVIII ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ - XXVIII 3 HAZİRAN 2014 SALI, SAAT 19:00 ZORLU CENTER PSM, MEYDAN FUAYE - İSTANBUL Nejad Melih Devrim (Detay/Detail) Fahrelnissa Zeid (Detay/Detail) ÇAĞDAŞ VE MODERN

Detaylı

ÖRNEKTİR - SAMPLE. RCSummer Ön Kayıt Formu Örneği - Sample Pre-Registration Form

ÖRNEKTİR - SAMPLE. RCSummer Ön Kayıt Formu Örneği - Sample Pre-Registration Form RCSummer 2019 - Ön Kayıt Formu Örneği - Sample Pre-Registration Form BU FORM SADECE ÖN KAYIT FORMUDUR. Ön kaydınızın geçerli olması için formda verilen bilgilerin doğru olması gerekmektedir. Kontenjanımız

Detaylı

Immigration Studying. Studying - University. Stating that you want to enroll. Stating that you want to apply for a course.

Immigration Studying. Studying - University. Stating that you want to enroll. Stating that you want to apply for a course. - University I would like to enroll at a university. Stating that you want to enroll I want to apply for course. Stating that you want to apply for a course an undergraduate a postgraduate a PhD a full-time

Detaylı

Deri ve Deri Konfeksiyon Fuarı Leather and Leather Garment Fair İZMİR / TURKEY. leatherandmore.izfas.com.tr

Deri ve Deri Konfeksiyon Fuarı Leather and Leather Garment Fair İZMİR / TURKEY. leatherandmore.izfas.com.tr Deri ve Deri Konfeksiyon Fuarı İZMİR / TURKEY leatherandmore.izfas.com.tr LEATHER & MORE İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde İZFAŞ tarafından organize edilecek olan Leather & More Deri ve Deri

Detaylı

MÜZİĞİN RESİM SANATINDA TARİHSEL SÜRECİ 20.yy SANATINA ETKİSİ VE YANSIMASI. Emin GÜLÖREN YÜKSEK LİSANS TEZİ. Resim Anasanat Dalı

MÜZİĞİN RESİM SANATINDA TARİHSEL SÜRECİ 20.yy SANATINA ETKİSİ VE YANSIMASI. Emin GÜLÖREN YÜKSEK LİSANS TEZİ. Resim Anasanat Dalı MÜZİĞİN RESİM SANATINDA TARİHSEL SÜRECİ 20.yy SANATINA ETKİSİ VE YANSIMASI YÜKSEK LİSANS TEZİ Resim Anasanat Dalı Danışman: Doç. Rıdvan COŞKUN Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Haziran

Detaylı

C o l l e c t i o n2012

C o l l e c t i o n2012 C o l l e c t i o n2012 Plastik Çerçeveler Plastic and Wooden Picture Frame Profiles 1 Resimler %50 küçültülmüştür Plastic Frames Dekoratif Mobilya Profilleri Plastic Picture Frame Profiles Downsized %50

Detaylı

1995 Ataturk University Fine Arts Faculty Painting Department Undergraduate

1995 Ataturk University Fine Arts Faculty Painting Department Undergraduate MUSTAFA ALBAYRAK 1971 Born in İspir /Erzurum 1995 Ataturk University Fine Arts Faculty Painting Department Undergraduate 1999 Ataturk University Fine Arts Faculty Painting Dapartment and graduated with

Detaylı

Cambridge International Examinations Cambridge International General Certificate of Secondary Education

Cambridge International Examinations Cambridge International General Certificate of Secondary Education Cambridge International Examinations Cambridge International General Certificate of Secondary Education *9844633740* FIRST LANGUAGE TURKISH 0513/02 Paper 2 Writing May/June 2017 2 hours Candidates answer

Detaylı

Özgeçmiş (CV/Resume) Hazırlanması

Özgeçmiş (CV/Resume) Hazırlanması Özgeçmiş (CV/Resume) Hazırlanması CV (curriculum vitae): (Kısa özgeçmiş) (Kaynak: Cambridge Dictionary Online :http://dictionary.cambridge.org/ dictionary/english/cv) (In UK) A short written description

Detaylı

KALEIDOSCOPES N.1. Solo Piano. Mehmet Okonşar

KALEIDOSCOPES N.1. Solo Piano. Mehmet Okonşar KALEIDOSCOPES N.1 Solo Piano Mehmet Okonşar Kaleidoscopes, bir temel ses dizisi üzerine kurulmuş ve bunların dönüşümlerini işleyen bir dizi yapıttan oluşmaktadır. Kullanılan bu temel ses dizisi, Alban

Detaylı

The PUBLIC Hotel, siz değerli misafirlerimizi. sanatla buluşturmaya davet ediyor! İstanbullu sanatçıların tabloları; güncel sanatın

The PUBLIC Hotel, siz değerli misafirlerimizi. sanatla buluşturmaya davet ediyor! İstanbullu sanatçıların tabloları; güncel sanatın The PUBLIC Hotel, siz değerli misafirlerimizi sanatla buluşturmaya davet ediyor! İstanbullu sanatçıların tabloları; güncel sanatın en güzel örnekleri, odalarımızdan restorana kadar otelimizin her yerinde.

Detaylı

ARTANKARA March 2016

ARTANKARA March 2016 ARTANKARA 9 13 March 2016 The second edition of ARTANKARA Contemporary Art Fair, one of the significant events in the cultural and social life of the capital, was held between March 9 13, 2016 at ATO Congresium

Detaylı

Argumentative Essay Nasıl Yazılır?

Argumentative Essay Nasıl Yazılır? Argumentative Essay Nasıl Yazılır? Hüseyin Demirtaş Dersimiz: o Argumentative Essay o Format o Thesis o Örnek yazı Military service Outline Many countries have a professional army yet there is compulsory

Detaylı

.. ÜNİVERSİTESİ UNIVERSITY ÖĞRENCİ NİHAİ RAPORU STUDENT FINAL REPORT

.. ÜNİVERSİTESİ UNIVERSITY ÖĞRENCİ NİHAİ RAPORU STUDENT FINAL REPORT .. ÜNİVERSİTESİ UNIVERSITY... /... AKADEMİK YILI... DÖNEMİ... /... ACADEMIC YEAR... TERM ÖĞRENCİ NİHAİ RAPORU STUDENT FINAL REPORT Deneyimleriniz hakkındaki bu rapor, Mevlana Değişim Programı nın amacına

Detaylı

Resimler %50 küçültülmüştür

Resimler %50 küçültülmüştür C o l l e c t i o n2012 Decorative Profiles Decorative Furniture Profiles 1 Resimler %50 küçültülmüştür Dekoratif Profil Dekoratif Mobilya Profilleri Plastic Picture Frame Profiles Downsized %50 from the

Detaylı

Eğitim Durumu Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü

Eğitim Durumu Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü ECE AFACAN Kendi hayal gücümde oluşturduğum yüzleri sergiliyorum. Üç boyutlu maskeler ve resimler Yüz yüze karşımıza çıkıyorlar. Ece Afacan Ece Afacan, 1985 yılında Ankara da doğdu. 13 yaşındayken Atatürk

Detaylı

16-19 Nisan April 2015 Uluslararası Aydınlatma Teknolojileri Fuarı ve Kongresi International Lighting Technologies Exhibition&Congress

16-19 Nisan April 2015 Uluslararası Aydınlatma Teknolojileri Fuarı ve Kongresi International Lighting Technologies Exhibition&Congress 16-19 Nisan April 2015 Uluslararası Aydınlatma Teknolojileri Fuarı ve Kongresi International Lighting Technologies Exhibition&Congress İstanbul Expo Center İstanbul / TURKEY Sponsorluk, hedef kitlenizin

Detaylı

www.yankigoktepe.com TASARIM / DESIGN

www.yankigoktepe.com TASARIM / DESIGN www.yankigoktepe.com TASARIM / DESIGN Yankı Göktepe www.yankigoktepe.com 1 970 yılında doğdu. Orta öğrenimini International School of Naples İtalya da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Bölümünden

Detaylı

emre.tandirlil@isikun.edu.tr http://www.turkerart.com Some of his works (www.turkerart.com)

emre.tandirlil@isikun.edu.tr http://www.turkerart.com Some of his works (www.turkerart.com) Assist. Prof. Dr. Emre Tandırlı Işık University Faculty of Fine Arts / Visual Arts Dept. emre.tandirlil@isikun.edu.tr http://www.turkerart.com Emre Tandırlı was born in Istanbul in 1977. He is graduated

Detaylı

I.YIL HAFTALIK DERS AKTS

I.YIL HAFTALIK DERS AKTS I.YIL SOS 101 Z Sosyal Bilgilerin Temelleri Basics of Social Sciences 2-0-2 4 I SOS 103 Z Sosyal Psikoloji Social Psychology 2-0-2 4 SOS 105 Z Arkeoloji Archeology SOS 107 Z Sosyoloji Sociology SOS 109

Detaylı

PANEL EUROPEAN DEBT CRISIS/ AVRUPA BORÇ KRİZİ. November 19, 2012, Monday 19 Kasım 2012, Pazartesi Martı Hotel, Taksim

PANEL EUROPEAN DEBT CRISIS/ AVRUPA BORÇ KRİZİ. November 19, 2012, Monday 19 Kasım 2012, Pazartesi Martı Hotel, Taksim PANEL EUROPEAN DEBT CRISIS/ AVRUPA BORÇ KRİZİ November 19, 2012, Monday 19 Kasım 2012, Pazartesi Martı Hotel, Taksim KATILIMCILARIN KISA ÖZGEÇMİŞLERİ Harris Dellas doktora derecesini 1985 yılında Rochester

Detaylı

Özgeçmiş (CV/Resume) Hazırlanması

Özgeçmiş (CV/Resume) Hazırlanması Özgeçmiş (CV/Resume) Hazırlanması CV (curriculum vitae): (Kısa özgeçmiş) (Kaynak: Cambridge Dictionary Online :http://dictionary.cambridge.org/ dictionary/english/cv) (In UK) A short written description

Detaylı

ALANYA HALK EĞİTİMİ MERKEZİ BAĞIMSIZ YAŞAM İÇİN YENİ YAKLAŞIMLAR ADLI GRUNDTVIG PROJEMİZ İN DÖNEM SONU BİLGİLENDİRME TOPLANTISI

ALANYA HALK EĞİTİMİ MERKEZİ BAĞIMSIZ YAŞAM İÇİN YENİ YAKLAŞIMLAR ADLI GRUNDTVIG PROJEMİZ İN DÖNEM SONU BİLGİLENDİRME TOPLANTISI ALANYA HALK EĞİTİMİ MERKEZİ BAĞIMSIZ YAŞAM İÇİN YENİ YAKLAŞIMLAR ADLI GRUNDTVIG PROJEMİZ İN DÖNEM SONU BİLGİLENDİRME TOPLANTISI ALANYA PUBLIC EDUCATION CENTRE S FINAL INFORMATIVE MEETING OF THE GRUNDTVIG

Detaylı

THE DESIGN AND USE OF CONTINUOUS GNSS REFERENCE NETWORKS. by Özgür Avcı B.S., Istanbul Technical University, 2003

THE DESIGN AND USE OF CONTINUOUS GNSS REFERENCE NETWORKS. by Özgür Avcı B.S., Istanbul Technical University, 2003 THE DESIGN AND USE OF CONTINUOUS GNSS REFERENCE NETWORKS by Özgür Avcı B.S., Istanbul Technical University, 2003 Submitted to the Kandilli Observatory and Earthquake Research Institute in partial fulfillment

Detaylı

ENTANG WIHARSO. Untold Story Anlatılmamış Hikaye OCTOBER 8 EKİM - NOVEMBER 7 KASIM 2015 ENTANG WIHARSO. Untold Story Anlatılmamış Hikaye

ENTANG WIHARSO. Untold Story Anlatılmamış Hikaye OCTOBER 8 EKİM - NOVEMBER 7 KASIM 2015 ENTANG WIHARSO. Untold Story Anlatılmamış Hikaye 1 ENTANG WIHARSO Untold Story Anlatılmamış Hikaye OCTOBER 8 EKİM - NOVEMBER 7 KASIM 2015 2 Entang Wiharso "Sanatım yoluyla konuşma ve katılmadığım şeylere direnme gücüne sahip oluyorum geleneksel düşünce,

Detaylı

ULUSLARARASI HUKUK VE POLİTİKA DERGİSİ EDİTÖRLERİ

ULUSLARARASI HUKUK VE POLİTİKA DERGİSİ EDİTÖRLERİ ULUSLARARASI HUKUK VE POLİTİKA DERGİSİ EDİTÖRLERİ Alfabetik Sırayla / In Ayphabetical Order Sedat LAÇİNER Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Başkanı, Uluslararası Hukuk ve Politika (UHP)

Detaylı

Hayallerinizin Ötesinde...

Hayallerinizin Ötesinde... FURNITURE & ACCESSORIES NEW COLLECTION Hayallerinizin Ötesinde... Beyond your imagination... HAKKIMIZDA ABOUT US Yücel Mobilya Aksesuar adı altında faaliyet gösteren firmamız, 1988 yılında üstün kalite

Detaylı

1979 Nihat Sümeralp ile birlikte Koleksiyon Sanat Galerisi ni kurdu, 1989 a kadar yönetti.

1979 Nihat Sümeralp ile birlikte Koleksiyon Sanat Galerisi ni kurdu, 1989 a kadar yönetti. BUBİ İstanbul da doğdu. Psikoloji öğrenimi gördü. 1979 Nihat Sümeralp ile birlikte Koleksiyon Sanat Galerisi ni kurdu, 1989 a kadar yönetti. 1989 Hüsamettin KüLte ile birlikte Lâmi Sanat Galerisi ni kurdu

Detaylı

myp - communıty&servıce ınstructıons & forms

myp - communıty&servıce ınstructıons & forms myp - communıty&servıce ınstructıons & forms P r i v a t e I s t a n b u l C o ş k u n M i d d l e Y e a r s P r o g r a m m e C a n d i d a t e S c h o o l Özel İstanbul Coşkun Orta Yıllar Programı Aday

Detaylı

Olcay Art Contemporary Istanbul 2013

Olcay Art Contemporary Istanbul 2013 Olcay Art Contemporary Istanbul 2013 Olcay Art Contemporary Istanbul 2013 1 Bubi 1956 yılında İstanbul da doğdu. İstanbul Üniversitesi nde psikoloji ve antropoloji öğrenimi gördü. Sanat çalışmalarında

Detaylı

Yangın Güvenliği Kursları Eğitim Kayıt Formu

Yangın Güvenliği Kursları Eğitim Kayıt Formu Yangın Güvenliği Kursları Eğitim Kayıt Formu Aon Global Risk Consulting Yangın Güvenliği Kursları için belirlenmiş tarihler, lokasyon, ücret bilgileri ve iletişim bilgileri bu kayıt formunda bulunmaktadır.

Detaylı

BAŞVURU ŞİFRE EDİNME EKRANI/APPLICATION PASSWORD ACQUISITION SCREEN

BAŞVURU ŞİFRE EDİNME EKRANI/APPLICATION PASSWORD ACQUISITION SCREEN BAŞVURU ŞİFRE EDİNME EKRANI/APPLICATION PASSWORD ACQUISITION SCREEN 1) http://obs.karatay.edu.tr/oibs/ogrsis/basvuru_yabanci_login.aspx Linkinden E-Mail adresini kullanarak şifrenizi oluşturunuz. Create

Detaylı

Our İstanbul based Law Office provides professional legal services all over Turkey.

Our İstanbul based Law Office provides professional legal services all over Turkey. Av. Serdar B. SADAY Tel : 0 216 290 13 16 GSM : 0 532 204 28 80 E-mail: serdar@bilgehukuk.gen.tr Av. A. Akın AYSAN Tel :0 216 290 12 20 Gsm :0 505 668 85 90 E- mail: akin@bilgehukuk.gen.tr Address : Bahariye

Detaylı

YÜKSELİŞ ASANSÖR. www.yukselisasansor.com.tr YÜKSELİŞ ASANSÖR. Hedefiniz Yükselmek İse Yükselmenin Yolu YÜKSELİŞ tir.

YÜKSELİŞ ASANSÖR. www.yukselisasansor.com.tr YÜKSELİŞ ASANSÖR. Hedefiniz Yükselmek İse Yükselmenin Yolu YÜKSELİŞ tir. Hedefiniz Yükselmek İse Yükselmenin Yolu tir. SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ Sektöre uzun yıllar hizmet vermiş olan Yükseliş Asansör, kararlı ve prensipli yönetim anlayışı ile, kaliteli üretim için

Detaylı

Student (Trainee) Evaluation [To be filled by the Supervisor] Öğrencinin (Stajyerin) Değerlendirilmesi [Stajyer Amiri tarafından doldurulacaktır]

Student (Trainee) Evaluation [To be filled by the Supervisor] Öğrencinin (Stajyerin) Değerlendirilmesi [Stajyer Amiri tarafından doldurulacaktır] Student (Trainee) Evaluation [To be filled by the Supervisor] Öğrencinin (Stajyerin) Değerlendirilmesi [Stajyer Amiri tarafından doldurulacaktır] Student s Name & Surname (Öğrencinin Adı & Soyadı): PERSONALITY

Detaylı

Konforun Üç Bilinmeyenli Denklemi 2016

Konforun Üç Bilinmeyenli Denklemi 2016 Mimari olmadan akustik, akustik olmadan da mimarlık olmaz! Mimari ve akustik el ele gider ve ben genellikle iyi akustik görülmek için orada değildir, mimarinin bir parçası olmalı derim. x: akustik There

Detaylı

AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri Yapisi ve Uyum Sorunlari (Turkish Edition)

AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri Yapisi ve Uyum Sorunlari (Turkish Edition) AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri Yapisi ve Uyum Sorunlari (Turkish Edition) Hakan Cora Click here if your download doesn"t start automatically AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri

Detaylı

ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ - XXIV

ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ - XXIV ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ - XXIV 28 MAYIS 2013 SALI, SAAT 19:00 THE SOFA HOTELS & RESIDENCES, HALL ARTS SALONU İSTANBUL Ömer Uluç (Detay/Detail) Valerio Adami (Detay/Detail) ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT

Detaylı

LEARNING AGREEMENT FOR TRAINEESHIPS

LEARNING AGREEMENT FOR TRAINEESHIPS İsminizi yazınız. LEARNING AGREEMENT FOR TRAINEESHIPS The Trainee Last name (s) Soyadınız First name (s) adınız Date of birth Doğum tarihiniz Nationality uyruğunuz Sex [M/F] cinsiyetiniz Academic year

Detaylı

Reklam & Danışmanlık Hizmetleri. Güvenilir Başarılı ve Hızlı. Reliable, Successful and Fast. www. reklam.com

Reklam & Danışmanlık Hizmetleri. Güvenilir Başarılı ve Hızlı. Reliable, Successful and Fast. www. reklam.com Reklam & Danışmanlık Hizmetleri Güvenilir Başarılı ve Hızlı Reliable, Successful and Fast www. reklam.com Güvenli ol, fikirlerini baskıya çevir - Be safe. Print your ideas. Kurumsal kimlik, açık hava reklamcılık

Detaylı

HAKKIMIZDA. Zaman her zamankinden daha değerli...

HAKKIMIZDA. Zaman her zamankinden daha değerli... HAKKIMIZDA Zaman her zamankinden daha değerli... Asya Kent Saatleri, sürekli değişen kentsel dinamiklere karşı, kültürel ve tarihsel bir bağ, bir diyalog kurmaktadır. Saatler sadece zamanı göstermez, mekanın

Detaylı

Turkey and Turkish Studies Abstracts

Turkey and Turkish Studies Abstracts 2016 3 rd Annual International Conference on Turkey and Turkish Studies, Turkey and Turkish Studies Abstracts Third Annual International Conference on Turkey and Turkish Studies 27-30 June2016, Athens,

Detaylı

lt. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ ÇİZGİ FİLM ANİMASYON LİSANS PROGRAMI Güz Yarıyılı

lt. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ ÇİZGİ FİLM ANİMASYON LİSANS PROGRAMI Güz Yarıyılı lt. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ ÇİZGİ FİLM ANİMASYON LİSANS PROGRAMI 2010-11 Güz Yarıyılı Dersin adı Çizgi Roman Sanatı Dersin Kodu ÇFA 351 AKTS Kredisi: 2 2. yıl 3.yarıyıl Lisans

Detaylı

İŞLETMELERDE KURUMSAL İMAJ VE OLUŞUMUNDAKİ ANA ETKENLER

İŞLETMELERDE KURUMSAL İMAJ VE OLUŞUMUNDAKİ ANA ETKENLER ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANA BİLİM DALI İŞLETMELERDE KURUMSAL İMAJ VE OLUŞUMUNDAKİ ANA ETKENLER BİR ÖRNEK OLAY İNCELEMESİ: SHERATON ANKARA HOTEL & TOWERS

Detaylı

MM103 E COMPUTER AIDED ENGINEERING DRAWING I

MM103 E COMPUTER AIDED ENGINEERING DRAWING I MM103 E COMPUTER AIDED ENGINEERING DRAWING I ORTHOGRAPHIC (MULTIVIEW) PROJECTION (EŞLENİK DİK İZDÜŞÜM) Weeks: 3-6 ORTHOGRAPHIC (MULTIVIEW) PROJECTION (EŞLENİK DİK İZDÜŞÜM) Projection: A view of an object

Detaylı

NEYZEN ERCAN IRMAK. 1956 yılında Eskişehir de doğdu. He was born in 1956, in Eskişehir.

NEYZEN ERCAN IRMAK. 1956 yılında Eskişehir de doğdu. He was born in 1956, in Eskişehir. 1 NEYZEN ERCAN IRMAK 1956 yılında Eskişehir de doğdu. He was born in 1956, in Eskişehir. 2 Müzik tutkusu, çocukluk yıllarında kaval çalarak başladı. Bu tutku onun önce Bursa ya, sonra İstanbul a yerleşmesine

Detaylı

1 Downsized %50 from the original picture size

1 Downsized %50 from the original picture size C o l l e c t i o n 2012 Decorative Profiles D e c o r a t i v e F u r n i t u r e P r o f i l e s 1 Downsized %50 from the original picture size Dekoratif Profil Dekoratif Mobilya Profilleri Decorative

Detaylı

WELCOME FURNITURE DESIGN

WELCOME FURNITURE DESIGN FURNITURE DESIGN WELCOME FURNITURE DESIGN 4 welcome to the 2015 collection. welcome to you. Evinizin bir parçası olabilecek mobilyaların ruhundaki karakteristik noktalar, üretim teknikleri, işçilik kalitesi

Detaylı

YÜKSEK BASKI TEKNİĞİ VE TÜRK BASKIRESMİNE YANSIMALARI. Gökçe Aysun KILIÇ

YÜKSEK BASKI TEKNİĞİ VE TÜRK BASKIRESMİNE YANSIMALARI. Gökçe Aysun KILIÇ YÜKSEK BASKI TEKNİĞİ VE TÜRK BASKIRESMİNE YANSIMALARI Gökçe Aysun KILIÇ YÜKSEK LİSANS TEZİ Baskı Sanatları Anasanat Dalı Danışman: Prof. Gülbin KOÇAK Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü

Detaylı

Yangın Güvenliği Kursları Eğitim Kayıt Formu

Yangın Güvenliği Kursları Eğitim Kayıt Formu Yangın Güvenliği Kursları Eğitim Kayıt Formu Aon Global Risk Consulting Yangın Güvenliği Kursları için belirlenmiş tarihler, lokasyon, ücret bilgileri ve iletişim bilgileri bu kayıt formunda bulunmaktadır.

Detaylı

HIGH SPEED PVC DOOR INSTALLATION BOOK

HIGH SPEED PVC DOOR INSTALLATION BOOK HIGH SPEED PVC DOOR INSTALLATION BOOK HIZLI PVC KAPI MONTAJ KLAVUZU MODEL FUD 2015.01 MONTAJ KLAVUZU/INSTALLATION BOOK INTRODUCTION The information contained in this manual will allow you to install your

Detaylı

=Katılımcı Beyanı= Konu: ABD vergi iadesi başvuruları ve çek bozdurma işlemleri. İlgili Makama:

=Katılımcı Beyanı= Konu: ABD vergi iadesi başvuruları ve çek bozdurma işlemleri. İlgili Makama: =Katılımcı Beyanı= Konu: ABD vergi iadesi başvuruları ve çek bozdurma işlemleri İlgili Makama: Katıldığım Amerikan J1 programı çerçevesinde Amerikan makamlarına ödemiş olduğum vergilerimden, ABD Yasaları

Detaylı

TÜRK STANDARDI TURKISH STANDARD

TÜRK STANDARDI TURKISH STANDARD TÜRK STANDARDI TURKISH STANDARD TS EN ISO 19011:2011 Ocak 2012 ICS 13.120.10;13.020.10 KALİTE VE ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMLERİ TETKİK KILAVUZU Guidelines for quality and/or environmental management systems

Detaylı

Mustafa Albayrak Raşit Altun Malik Bulut Yalçın Gökçebağ Aslı Kutluay

Mustafa Albayrak Raşit Altun Malik Bulut Yalçın Gökçebağ Aslı Kutluay Mustafa Albayrak Raşit Altun Malik Bulut Yalçın Gökçebağ Aslı Kutluay 9-13 MART 2016 ATO CONGRESIUM KONGRE VE SERGİ SARAYI Mustafa Albayrak 1971 İspir Erzurum da doğan sanatçı 1999 Atatürk Üniversitesi

Detaylı

Teknoloji Servisleri; (Technology Services)

Teknoloji Servisleri; (Technology Services) Antalya International University Teknoloji Servisleri; (Technology Services) Microsoft Ofis Yazılımları (Microsoft Office Software), How to Update Office 365 User Details How to forward email in Office

Detaylı

HEIGHTS DAİRE PLANLARI UNIT PLANS İSTANBUL

HEIGHTS DAİRE PLANLARI UNIT PLANS İSTANBUL HEIGHTS DAİRE PLANLARI UNIT PLANS İSTANBUL HEIGHTS TİP 1 / TYPE 1 1. Giriş holü / Entry: A: 5.30 m² 2. Salon / Living room: A: 10.92 m² 3. Mutfak / Kitchen: A: 9.88 m² 4. Banyo / Bathroom: A: 4.71m² 5.

Detaylı

TÜRKiYE'DEKi ÖZEL SAGLIK VE SPOR MERKEZLERiNDE ÇALIŞAN PERSONELiN

TÜRKiYE'DEKi ÖZEL SAGLIK VE SPOR MERKEZLERiNDE ÇALIŞAN PERSONELiN Spor Bilimleri Dergisi Hacettepe]. ofsport Sciences 2004 1 15 (3J 125-136 TÜRKiYE'DEKi ÖZEL SAGLIK VE SPOR MERKEZLERiNDE ÇALIŞAN PERSONELiN ış TATMiN SEViYELERi Ünal KARlı, Settar KOÇAK Ortadoğu Teknik

Detaylı

A UNIFIED APPROACH IN GPS ACCURACY DETERMINATION STUDIES

A UNIFIED APPROACH IN GPS ACCURACY DETERMINATION STUDIES A UNIFIED APPROACH IN GPS ACCURACY DETERMINATION STUDIES by Didem Öztürk B.S., Geodesy and Photogrammetry Department Yildiz Technical University, 2005 Submitted to the Kandilli Observatory and Earthquake

Detaylı

CHANGE GUIDE BSP Turkey

CHANGE GUIDE BSP Turkey IATA TRAVEL AGENT CHANGE GUIDE BSP Turkey CHECKLIST - IATA TRAVEL AGENT CHECK LIST Please note that as of 4 th of October 2016 all Change requests should only be submitted via IATA customer portal at www.iata.org/cs.

Detaylı

LÜTFİYE KÖSTEN. 1978, İzmir. Eğitim 2015

LÜTFİYE KÖSTEN. 1978, İzmir. Eğitim 2015 LÜTFİYE KÖSTEN 1978, İzmir Eğitim 2015 1998 Nantes Beaux Arts Üniversitesi, Güzel Sanatlar Bölümü, Yüksek Lisans Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü Education 2015 Nantes Beaux

Detaylı

Prof. Dr. N. Lerzan ÖZKALE

Prof. Dr. N. Lerzan ÖZKALE ERASMUS + YÜKSEKÖĞRETİM YIL SONU DEĞERLENDİRME TOPLANTISI Akdeniz Üniversitesi, Antalya AKADEMİK TANINMA Prof. Dr. N. Lerzan ÖZKALE İstanbul Teknik Üniversitesi ve Kadir Has Üniversitesi 21 Aralık 2017

Detaylı

ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ - XIX

ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ - XIX ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ - XIX 2. BÖLÜM 18 MART 2012, PAZAR, CONRAD HOTELS & RESORTS, İSTANBUL Nur Koçak (Detay / Detail) ÇAĞDAŞ VE MODERN SANAT MÜZAYEDESİ - XIX CONTEMPORARY AND MODERN ART AUCTION

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI GÜZ DÖNEMİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI GÜZ DÖNEMİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ 2017 2018 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI GÜZ DÖNEMİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KONTENJAN ANABİLİM DALLARI TEZLİ YÜKSEK LİSANS TEZSİZ YÜKSEK LİSANS DOKTORA ALES Puan Türü ÖZEL KOŞULLAR YABANCI YABANCI BİLGİSAYAR VE

Detaylı

PROJE. NEO TEK kent ekipmanlari

PROJE. NEO TEK kent ekipmanlari PROJE NEO TEK kent ekipmanlari Hakkımızda Şirketimiz Perakende satışı olmayan ve öncelikle Müşterinin gereksinimlerine duyarlı Projeleri en uygun ve ekonomik şekilde hayata kavuşturan, dinamik ekibiyle

Detaylı

T.C. İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ BİREYSEL DEĞERLER İLE GİRİŞİMCİLİK EĞİLİMİ İLİŞKİSİ: İSTANBUL İLİNDE BİR ARAŞTIRMA

T.C. İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ BİREYSEL DEĞERLER İLE GİRİŞİMCİLİK EĞİLİMİ İLİŞKİSİ: İSTANBUL İLİNDE BİR ARAŞTIRMA T.C. İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ BİREYSEL DEĞERLER İLE GİRİŞİMCİLİK EĞİLİMİ İLİŞKİSİ: İSTANBUL İLİNDE BİR ARAŞTIRMA DOKTORA TEZİ Cafer Şafak EYEL İşletme Ana Bilim Dalı İşletme

Detaylı

T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ISPARTA İLİ KİRAZ İHRACATININ ANALİZİ

T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ISPARTA İLİ KİRAZ İHRACATININ ANALİZİ T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ISPARTA İLİ KİRAZ İHRACATININ ANALİZİ Danışman Doç. Dr. Tufan BAL YÜKSEK LİSANS TEZİ TARIM EKONOMİSİ ANABİLİM DALI ISPARTA - 2016 2016 [] TEZ

Detaylı

Yüz Tanımaya Dayalı Uygulamalar. (Özet)

Yüz Tanımaya Dayalı Uygulamalar. (Özet) 4 Yüz Tanımaya Dayalı Uygulamalar (Özet) Günümüzde, teknolojinin gelişmesi ile yüz tanımaya dayalı bir çok yöntem artık uygulama alanı bulabilmekte ve gittikçe de önem kazanmaktadır. Bir çok farklı uygulama

Detaylı

daha çok göz önünde bulundurulabilir. Öğrencilerin dile karşı daha olumlu bir tutum geliştirmeleri ve daha homojen gruplar ile dersler yürütülebilir.

daha çok göz önünde bulundurulabilir. Öğrencilerin dile karşı daha olumlu bir tutum geliştirmeleri ve daha homojen gruplar ile dersler yürütülebilir. ÖZET Üniversite Öğrencilerinin Yabancı Dil Seviyelerinin ve Yabancı Dil Eğitim Programına Karşı Tutumlarının İncelenmesi (Aksaray Üniversitesi Örneği) Çağan YILDIRAN Niğde Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Detaylı

Fuar Adı / Exhibition Name: Fuar Tarihi / Exhibition Date: Katılımcı Adı / Company Name: Salon-Stand No / Hall-Booth No: KİRALIK MALZEME FİYAT LİSTESİ / PRICE LIST FOR RENTAL EQUIPMENT FİYATLAR EURO'DUR

Detaylı

Cambridge International Examinations Cambridge International General Certificate of Secondary Education

Cambridge International Examinations Cambridge International General Certificate of Secondary Education Cambridge International Examinations Cambridge International General Certificate of Secondary Education *4513746050* FIRST LANGUAGE TURKISH 0513/02 Paper 2 Writing May/June 2015 2 hours Candidates answer

Detaylı

AİLE İRŞAT VE REHBERLİK BÜROLARINDA YAPILAN DİNİ DANIŞMANLIK - ÇORUM ÖRNEĞİ -

AİLE İRŞAT VE REHBERLİK BÜROLARINDA YAPILAN DİNİ DANIŞMANLIK - ÇORUM ÖRNEĞİ - T.C. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı AİLE İRŞAT VE REHBERLİK BÜROLARINDA YAPILAN DİNİ DANIŞMANLIK - ÇORUM ÖRNEĞİ - Necla YILMAZ Yüksek Lisans Tezi Çorum

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ II. Akademik ve Mesleki Geçmiş

ÖZGEÇMİŞ II. Akademik ve Mesleki Geçmiş ÖZGEÇMİŞ I. Adı Soyadı (Unvanı) Muammer Mete Taşlıova (Doç. Dr.) Doktora: Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006 E-posta: (kurum/özel) metetasliova@gmail.com Web sayfası Santral No: 0312-4667533

Detaylı

EFET. European Federation of Energy Traders. Annex 2a to the General Agreement (Fixed Price) Individual Contract

EFET. European Federation of Energy Traders. Annex 2a to the General Agreement (Fixed Price) Individual Contract EFET European Federation of Energy Traders Annex 2a to the General Agreement (Fixed Price) Individual Contract This Individual Contract (the Individual Contract ) was executed by and between [ ] whose

Detaylı

YAPI ATÖLYESİ. make difference.. DESIGN & CONSTRUCTION ENGINEERING ARCHITECTURE CONTRACTING. Design & Construction

YAPI ATÖLYESİ. make difference.. DESIGN & CONSTRUCTION ENGINEERING ARCHITECTURE CONTRACTING. Design & Construction ENGINEERING ARCHITECTURE CONTRACTING Design & Construction DESIGN & CONSTRUCTION make difference.. ABOUT US Our company is specialized in four main subjects; CONSTRUCTION, INTERNATIONAL TRADE, NATURAL

Detaylı

INTERSHIP DIARY GUIDELINE/ STAJ DEFTERİ HAZIRLAMA REHBERİ

INTERSHIP DIARY GUIDELINE/ STAJ DEFTERİ HAZIRLAMA REHBERİ ANTALYA INTERNATIONAL UNIVERSITY/ ULUSLARARASI ANTALYA ÜNİVERSİTESİ COLLEGE OF TOURISM / TURİZM FAKÜLTESİ OF TOURISM AND HOTEL MANAGEMENT/ TURİZM VE OTEL İŞLETMECİLİĞİ INTERSHIP DIARY GUIDELINE/ STAJ DEFTERİ

Detaylı