BAŞKENT ÜNĐVERSĐTESĐ TIP FAKÜLTESĐ. Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi. Anabilim Dalı

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "BAŞKENT ÜNĐVERSĐTESĐ TIP FAKÜLTESĐ. Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi. Anabilim Dalı"

Transkript

1 1993 BAŞKENT ÜNĐVERSĐTESĐ TIP FAKÜLTESĐ Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı LOKAL HĐPOTERMĐNĐN RANDOM PATERNLĐ DERĐ FLEPLERĐNDE FLEP CANLILIĞI ÜZERĐNE ETKĐSĐ UZMANLIK TEZĐ Dr. Đbrahim Barış ÇAĞLAR ANKARA, 2011

2

3 1993 BAŞKENT ÜNĐVERSĐTESĐ TIP FAKÜLTESĐ Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı LOKAL HĐPOTERMĐNĐN RANDOM PATERNLĐ DERĐ FLEPLERĐNDE FLEP CANLILIĞI ÜZERĐNE ETKĐSĐ UZMANLIK TEZĐ Dr. Đbrahim Barış ÇAĞLAR TEZ DANIŞMANI Doç. Dr. Nilgün Markal ERTAŞ ANKARA, 2011

4

5 ÖZET Cerrahi başarıyı artırmak, hastanede kalış, maliyet ve ek cerrahi girişimleri azaltmak için flep canlılığının artırılması uzun süreden beri çalışmalara konu olmaktadır. Flep canlılığını artırmayı hedefleyen yöntemlere genel olarak önkoşullama yöntemleri denir. En iyi bilinenleri, cerrahi geciktirme, iskemik uzak iskemik önkoşullama, hipertermi, hipotermi, farmakolojik ajanlar ve büyüme faktörleridir. Hipotermi, ameliyattan 24 saat önce ve tek sefer uygulandığında, flep canlılığını artırır. Bu etki ısı şok proteinleri (HSP) üzerinden gerçekleşir. Aynı zamanda hipotermi, uygulandığı dokuda vazokonstrüksiyon ve hipoksi oluşturur. Lokal hipoksi, 2 hafta içerisinde dokuda yeni damar oluşumu meydana getirir. Bu sebeple uzun süre uygulanan hipoterminin deri fleplerindeki damarlanmayı ve buna bağlı olarak flep canlılığını artırması beklenir. Deri flepleri üzerinde bugüne dek yapılan araştırmalarda hipotermi tek sefer uygulanmış ve HSP ler üzerinden etkileri gösterilmiştir. Çalışmamızda, uzun süreli lokal hipoterminin random deri fleplerindeki flep canlılığı üzerine etkisi araştırıldı. Hipotermi uygulaması olarak buzlu su torbası ve soğutucu sprey yöntemleri karşılaştırıldı. Çalışmamızda 18 adet Sprague Dawley cinsi sıçan kullanıldı. Flep modeli olarak sırt bölgesinde, 3X9 cm boyutlu, kaudal pediküllü, random paternli deri flebi (modifiye McFarlane flebi) kullanıldı. 3 grup oluşturuldu. Grup I (kontrol grubu): soğuk uygulaması yapılmadan flep kaldırıldı. Grup II (buzlu su grubu): 14 gün boyunca buzlu su torbası ile sıçanların sırtlarına soğuk uygulandı, 15. günde flep kaldırıldı. Grup III (sprey grubu): 14 gün boyunca soğutucu sprey ile sıçanların sırtlarına soğuk uygulandı, 15. günde flep kaldırıldı. Tüm gruplarda flepler kaldırıldıktan sonra yerine dikildi ve 7 gün sonra flepteki canlı alan yüzdesi ölçüldü. Bütün sıçanlarda, günlerde, kanda VEGF düzeyi çalışıldı. Flepler makroskopik olarak incelendiğinde grup II nin fleplerindeki nekrotik bölgelerin grup I ve grup III e göre daha açık renkli olduğu gözlendi. Grup I ve grup III te nekrozun tam kat, grup II de kısmi kalınlıklı olduğu belirlendi.canlı alanların iii

6 toplam flep alanına oranı ortalama olarak grup I de %64,87, grup II de %57,69, grup III te %62,22 olarak bulundu. Grup II nin canlı alan ortalaması diğer gruplardan düşüktü, fark grup I (P=0,006) ve grup III (P=0,029) ile karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlıydı. VEGF kan seviyeleri, 1. gün grup I: 1,82 pg/ml, grup II: 2,78 pg/ml, grup III: 2,69 pg/ml, 4. gün grup II: 3,78 pg/ml, grup III: 1,23 pg/ml, 7. gün grup II: 1,62 pg/ml, grup III: 2,83 pg/ml, 15. gün grup II: 2,14 pg/ml, grup III: 1,57 pg /ml olarak bulundu. 1. gün değerleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi. 4. gün değerleri, grupların kendi bazal değerleriyle (1. gün) karşılaştırıldığında, grup I de istatistikel olarak anlamlı fark görülmedi ancak grup III değerindeki düşme istatistiksel olarak anlamlıydı (P=0,031). 7 ve 15. gün değerlerindeki fark, hem gruplar arasında hem de grupların kendi bazal değerleriyle karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı değildi. Çalışmamızın sonucunda flep canlılığında ve VEGF kan seviyelerinde artış görülmedi. Flep canlılığında atış olmamasının sebebi olarak 2 haftalık hipotermi süresinin yetersiz olması veya uzun süreli hipoterminin yeni damar oluşumuna sebep olmaması düşünüldü. Sonuç olarak elde ettiğimiz bulgular 2 hafta süreli hipoterminin random paternli deri fleplerindeki klinik kullanımının etkili olmayacağını gösterdi. Daha uzun süreli uygulamalarda canlılık artışı gösterilirse hipotermi, ucuz ve kolay uygulanabilir olması, yan etkisinin olmaması sebebiyle klinikte geniş kullanım alanı bulabilir. Anahtar kelimeler: Hipotermi, önkoşullama, VEGF. iv

7 ABSTRACT flaps. The effect of local hypothermia to flap viability on random pattern skin Researches aim at increasing flap viability to increase surgical success rates, reduce costs, additional procedures and hospital stay. Methods aimed at improving the overall viability of the flaps are called "preconditioning. The most well known ones are surgical delay, ischemic - remote ischemic preconditioning, hyperthermia, hypothermia, pharmacological agents and growth factors. When it is applied for one time 24 hours before surgery, local hypothermia increases flap viability. This effect is formed by the way of heat shock proteins (HSP). Hypothermia also causes vasoconstriction and hypoxia in the applied tissues. Local hypoxia is demonstrated to lead neovascularisation within 2 weeks. So long term hypothermia is assumed to increase new vessel formation and flap viability in skin flaps. Throughout the studies concerning skin flaps up to now, hypothermia has been applied for one time and the effects constituted by HSPs have been demonstrated. In this study we investigated the effect of long term local hypothermia on flap viability of random pattern skin flaps. Two diffrent hypothermia application methods, ice water bag and cooling spray were compared. Eighteen adult male Sprague-Dawley rats were used in this study. 3X9 cm sized, caudally pedicled, random pattern skin flap on the back of rat (modified McFarlane flap) was used as the flap model. 3 groups were formed. Group I (control group): Flaps were raised without any cold application. Group II (ice water group): Hypothermia was applied with ice water bags on the back of rats for 14 days. On the 15 th day, flaps were raised. Group III (spray group): Hypothermia was applied with cooling sprays on the back of rats for 14 days. On the 15 th day, flaps were raised. All flaps were sutured to their original places and the percentages of viable ares of flaps were measured 7 days later. Plasma VEGF levels of all rats were measured on the th days. v

8 When flaps were examined macroscopically, necrotic areas of flaps in group II were observed more light-colored than group III and group I. The necrosis were defined as full thickness in group I and group III and partial thickness in group II. The percentages of the viable areas of the flaps were measured as 64.87% in group I, 57.69% in group II, 62.22% in group III. The average percentage of viable areas of flaps in group II was lower than group I and group III, and the differences were statistically significant (P=0.006 for group I and P = for group III). Blood levels of VEGF were as follows: on 1 st day, in group I: 1.82 pg / ml, in group II: 2.78 pg / ml, in group III: 2.69 pg / ml, on 4 th day, in group II: 3.78 pg / ml, in group III: 1.23 pg / ml, on 7 th day, in group II: 1.62 pg / ml, in group III: 2.83 pg / ml, on 15 th day in group II: 2.14 pg / ml, in group III: 1.57 pg / ml. The differences between the values of the1 st days amoung groups were not statistically significant. When the values of the 4 th day were compared with the baseline values (1 st day values) of the groups there was no statistically significant difference in group II but in group III the difference was statistically significant (P=0,031). When the values of the 7 th and 15 th days, were compared with both the values among the groups and the baseline values of each group, the differences were not statistically significant. At the end of our study no increase in flap viabilities and VEGF blood levels were demonstrated. The reason of no increase of flap viabilities were concerned as the inadequacy of cold application period or lack of neovascularisation effect of long term hypothermia application. As the conclusion, our results showed that application of local hypothermia for 2 weeks on random patern skin flaps wouldn t be efficient in clinical practice. If increase in flap viability were demonstrated through longer period hypothermia applications hypothermia could be in frequent use for clinical practice as a cheap and easy application which is devoid of side effects. Key words: Hypothermia, preconditioning, VEGF. vi

9 ĐÇĐNDEKĐLER Özet iii Đngilizce özet...v Đçindekiler dizini...vii Kısaltmalar dizini......ix Şekiller dizini...xii Tablolar dizini..xiv 1. Giriş ve Amaç.1 2. Genel Bilgiler Önkoşullama Yöntemleri Cerrahi geciktirme (klasik/stratejik) Đskemik Önkoşullama Uzak Đskemik Önkoşullama Hipertermi Hipotermi Farmakolojik ajanlar Büyüme faktörleri Öncül hücreler Hipoksiyi taklit eden ajanlar Diğer yöntemler Hipotermi Sistemik Hipotermi Sistemik Hipoterminin Vücut Sistemleri Üzerine Etkileri Lokal Hipotermi Lokal Hipoterminin Etkileri Yeni Damar Oluşumu Vaskülogenez VEGF Sinyal Yolu Anjiyopoietin Hipoksi / HIF Nitrik Oksit (NO) Reaktif Oksijen Türleri (ROS) Doğum Sonrası Dönemde Vaskülogenez Anjiyogenez Anjiyogenezin Basamakları Anjiyogenez Üzerine Etkili Mediatörler Oksidanlar ve Anjiyogenez Siklooksijenaz Enzimi ve Anjiyogenez Tedavi Edici Anjiyogenez ve Vaskülogenez Hipotermi ve Yeni Damar Oluşumu...37 vii

10 2.4 Vasküler Endotelyal Büyüme Faktörü (VEGF) VEGF Ailesi VEGF Reseptörleri VEGF nin Etkileri VEGF Sentezleyen Hücreler VEGF Sentezini Etkileyen Faktörler VEGF nin Fizyolojik Anjiyogenezdeki Rolü Hipotermi ve VEGF Gereç ve Yöntem Hayvanların Bakımı Kullanılan Malzemeler Buzlu Su Torbasının Hazırlanması Soğutucu Sprey Uygulaması Kanda VEGF Seviyesinin Ölçülmesi Dorsal Deri Flebinin Hazırlanması Yüzey Alan Ölçümü Đstatistiksel Analiz Deney Protokolü Bulgular Flep Canlılığı VEGF Kan Seviyeleri Tartışma Sonuç Kaynaklar..86 viii

11 KISALTMALAR ACTH: Ang: aptt: ATP: bfgf: BMP: BYD: Ca: camp: cgmp: CO: COX: DFO: ECM: EGF: EH: ELISA: enos: EPC: EPO: Fe: FGF: G: H 2 O 2 : HIF-1: HO: HSP: I/R: IGF: IL-1: Adrenokortikotropik Hormon Anjiyopoietin Aktive Kısmi Tromboplastin Zamanı Adenozin Trifosfat Bazik Fibroblast Büyüme Faktörü Kemik Morfojenik Proteini Beyaz Yağ Dokusu Kalsiyum Siklik Adenozin Monofosfat Siklik Guanozin Monofosfat Karbon Monoksit Siklooksijenaz Deferroksamin Ekstraselüler matriks Epidermal Büyüme Faktörü Endotel Hücresi Enzyme-Linked Immunosorbent Assay Endotelyal NOS Endotel Öncül Hücre (Endothelial Precursor Cell) Eritropoietin Demir Fibroblast Büyüme Faktörü Gauge Hidrojen Peroksit Hipoksi ile Đndüklenen Faktör (Hypoxia Inducable Factor) Hem Oksijenaz Isı Şok Proteini (Heat Shock Protein) Đskemi Reperfüzyon Đnsülin Benzeri Büyüme Faktörü Đnterlökin-1 ix

12 IL-6: IL-8: IP: inos: ĐP : KGF: KĐ: KL: KYD: L-NAME: MFLA: MMP: NE: nnos: NO: NOS: O 2: PDGF: PECAM-1: PEDF: PGC-1α : PGD2 PGE2: PGF2α: PGI2: PGF: PMNL: po 2 : PPAR-γ: PT: PTT: RIP: Đnterlökin-6 Đnterlökin-8 Đskemik Önkoşullama Đndüklenebilir NOS Đntraperitoneal Keratinosit Büyüme Faktörü Kemik Đliği Korpus Luteum Kahverengi Yağ Dokusu L-Nitro Arjinin Metil Ester Monofosforil Lipid A Matriks Metalloproteinazları Norepinefrin Nöronal NOS Nitrik Oksit Nitrik Oksit Sentaz Oksijen Molekülü Trombosit Kaynaklı Büyüme Faktörü Trombosit Endotel Hücre Yapışma Molekülü Pigment Epiteli Kaynaklı Faktör PPAR-γ koaktivatör-1α Prostaglandin D2 Prostaglandin E2 Prostaglandin F2α Prostaglandin I2 Plasental Büyüme Faktörü Polimorfonükleer Lökosit Kısmi Oksijen Basıncı Peroksizom Proliferatör Đle Aktive Edilen Reseptör-γ Protrombin Zamanı Kısmi Tromboplastin Zamanı Uzak Đskemik Önkoşullama x

13 ROS: SF : SSS: TGF: TKR: TMB: TNFα: TSH: TXA2: UCP-1: VAC: VE-cahedrin: VEGF : VEGFR-1: VEGFR-2: Reaktif Oksijen Türleri Serum Fizyolojik Santral Sinir Sistemi Transforme Edici Büyüme Faktörü Tirozin Kinaz Reseptörü Tetrametilbenzidin Tümör Nekroz Faktörü α Tiroit Uyarıcı Hormon Tromboksan A2 Uncoupling Protein -1 Vakum Yardımlı Kapama Vasküler Endotel - Cahedrin Vasküler Endotel Büyüme Faktörü VEGF reseptörü-1 VEGF reseptörü-2 xi

14 ŞEKĐLLER Şekil 2.1: Hem molekülünün katabolizması. Şekil 2.2: Nitrik oksit sentezi. Şekil 2.3: Lokal hipoterminin dokudaki etkileri. Şekil 2.4: Kapiller damarın yapısı. Şekil 2.5: Vaskülogenez. Şekil 2.6: Hipoksi ve oksidanların yeni damar oluşturma mekanizması. Şekil 2.7: Hipoterminin kahverengi yağ dokusu (KYD) üzerine etkisi. Şekil 2.8: Kahverengi yağ dokusunda ısı üretimi ve hipoksi oluşması. Şekil 2.9: Hipoterminin yeni damar oluşturma mekanizması. Şekil 2.10: VEGF ailesi ve reseptörleri. Şekil 3.1: Buzlu su torbası. Şekil 3.2: Temassız termometre. Şekil 3.3: Buzlu su torbasının ısısı. Şekil 3.4: Buzlu su torbasının uygulanması. Şekil 3.5: Buzlu su uygulaması sırasında sıçanın sırt ısısının ölçülmesi. Şekil 3.6: Buzlu su uygulamasından önce ve uygulaması sırasında sıçanın alın ve karın ısılarının ölçümü. Şekil 3.7: Soğutucu spreyler. Şekil 3.8: Soğutucu sprey uygulaması sonrasında sırt ısısının normale dönmesi. Şekil 3.9: Katı faz sandviç ELISA yöntemi. Şekil 3.10: 3X9 cm boyutlu dorsal deri flebinin çizimi. Şekil 3.11: Dorsal deri flebinin hazırlanması. Şekil 3.12: Flebin yerine dikilmesi. Şekil 3.13: Alan ölçümü için yerleştirilen beyaz kağıt. Şekil 3.14: Sıçanın düz yüzey üzerinde sabitlenmesi. Şekil 3.15: Bilgisayarda ölçüm yapılacak alanın seçilmesi. Şekil 3.16: Bilgisayarda measurement log aracı ile ölçüm yapılması. xii

15 Şekil 3.17: Soğuk uygulamasının gruplara göre süresi. Şekil 4.1: Kaldırıldıktan 7 gün sonra grup I e ait deri fleplerinin fotoğrafları. Şekil 4.2: Kaldırıldıktan 7 gün sonra grup II e ait deri fleplerinin fotoğrafları. Şekil 4.3: Kaldırıldıktan 7 gün sonra grup III e ait deri fleplerinin fotoğrafları. Şekil 4.4: Canlı ve nekrotik alan yüzdelerinin gruplara göre karşılaştırması. Şekil 4.5: Gruplara ve günlere göre VEGF seviyelerinin grafiksel gösterimi. xiii

16 TABLOLAR Tablo 2.1: Önkoşullama yöntemleri. Tablo 2.2: Farmakolojik önkoşullama yöntemleri. Tablo 2.3: Diğer önkoşullama yöntemleri. Tablo 2.4: Lokal hipoterminin etkileri. Tablo 2.5: Hipoterminin etki mekanizmasında görev alan temel moleküller. Tablo 2.6: Vaskülogenez üzerine etkili faktörler. Tablo 2.7: Anjiyogenez üzerine etkili mediatörler. Tablo 2.8: VEGF reseptörleri ve ko-reseptörlerinin görevleri. Tablo 2.9: VEGF nin temel etkileri. Tablo 2.10: VEGF sentezini etkileyen faktörler. Tablo 3.1: Kullanılan farmakolojik ve kimyasal maddeler. Tablo 3.2: Kullanılan malzemeler. Tablo 4.1: Grup I (kontrol grubu) deri flebi canlı ve nekrotik alan yüzdeleri. Tablo 4.2: Grup II (buzlu su grubu) deri flebi canlı ve nekrotik alan yüzdeleri. Tablo 4.3: Grup III (sprey grubu) deri flebi canlı ve nekrotik alan yüzdesi. Tablo 4.4: Gruplara ve günlere göre ortalama VEGF kan seviyeleri. xiv

17 1. GĐRĐŞ ve AMAÇ Kanser ve travma gibi sebeplerle meydana gelen doku defektlerinin kapatılması, plastik cerrahinin önemli ilgi alanlarındandır. Flep cerrahisi defekt onarımında rutin olarak kullanılmaktadır. Kimi zaman bu defektler, iyi kanlanmayan, elastik özelliği azalmış ve çevre doku miktarı yetersiz alanlarda oluşur. Böyle durumlarda doku defektinin kapatılması daha zordur. Bu sebeple, flep nekrozunun azaltılması, flep canlılığının ve boyutunun artırılması uzun süreden beri araştırma konusu olmuştur. Ayrıca hastaya uygulanacak ameliyat sayısının, hastanede kalış süresinin, ekonomik kaybın ve psikolojik travmanın azaltılması için flep sağ kalımının artırılmasına yönelik yöntemlerin kullanılması önemlidir (1). Flep cerrahisindeki gelişmelere rağmen flep nekrozu halen önemli bir problemdir. Flep nekrozu tam veya kısmi olabilir. Literatürde kısmi flep nekrozu, serbest fleplerde %7-20, pediküllü fleplerde %20-33 oranında görülmektedir. Kısmi nekrozun sebebi olarak, iskemi-hipoksi veya geçici iskemi sonrasında görülen iskemireperfüzyon (I/R) hasarı düşünülmektedir (2-5). Araştırmalarda, flep nekrozunu engelleyecek veya miktarını azaltacak çeşitli yöntemler denenmektedir. Cerrahi geciktirme, başarısı kanıtlanmış uygulamalardandır (6). Ancak iki aşamalı ameliyat gerektirir, bu nedenle ek cerrahi risk taşır ve maliyeti yüksektir. Farmakolojik ajanlar diğer bir yöntemdir ancak sistemik olarak uygulandığından yan etkilere yol açabilmektedir (7). Büyüme faktörlerinin ve öncül hücrelerin kullanılması başarılı sonuçlar verse de maliyeti oldukça yüksektir ve teknik ekipman gerektirir (8-12). Diğer bazı yöntemlerse pratik olmadıklarından klinik uygulamada kendilerine yer bulamamıştır. Flep canlılığını artıracak yöntemin klinikte uygulanabilmesi için toksik etkilerinin olmaması, kolay uygulanabilir ve ucuz olması, ileri teknolojiye ihtiyaç duymaması gerekmektedir. Büyüme faktörleri ve öncül hücrelerle yapılan araştırmalarda, flepteki damar miktarının artırılması ile flep canlılığının arttığı gösterilmiştir (12-14). Hipotermi uygulaması ile bazı dokularda damarlanma artışı olduğu bilinmektedir (15-20). Ancak 1

18 flepler üzerinde bugüne kadar yapılan çalışmalarda hipoterminin sadece doku üzerinde yarattığı stres etkisi araştırılmıştır. Hipotermi kısa süreli uygulandığında dokuda stres yaratarak hipoksiye olan toleransı ve flep canlılığını artırır. Bu etkide yeni damar oluşumu gözlenmez Hipotermi, diğer önkoşullama yöntemleri ile karşılaştırıldığında, oldukça ucuz, kolay uygulanabilir bir yöntemdir ve toksik etkileri yoktur. Çalışmamızda, uzun süreli hipotermi uygulamasının flep canlılığını artırıp artırmadığını araştırdık. Uzun süreli hipotermi uygulamasının flep canlılığını artırdığı gösterilirse, klinikte geniş kullanım alanı bulacağını düşündük. 2

19 2. GENEL BĐLGĐLER 2.1 ÖNKOŞULLAMA YÖNTEMLERĐ Flepte nekroz oluşmasının sebebi olarak, iskemi-hipoksi veya geçici iskemi sonrasında görülen iskemi-reperfüzyon (I/R) hasarı düşünülmektedir. Đskemi ve hipoksi durumunda, flep canlılığı için kritik öneme sahip olan oksijen ve besin maddeleri flebe ulaştırılamaz. Bu durumdan asıl etkilenen kısım, dolaşımın en fazla bozulduğu distal bölgedir (21-22). I/R hasarında durum farklıdır, mikrovasküler perfüzyon bozukluğu flebin tamamını etkiler. Geçici iskemi sonrasında reperfüzyon ile beraber dokuya ulaşan lökositler, enflamatuvar yanıt başlatır, çok miktarda serbest radikal ve enflamatuvar sitokin üretilir. Sitokinlerin etkisiyle lökositler dokuya geçerek, hasara sebep olan enzimler salgılar. Bu şekilde doku hasarı ve dolaşım bozukluğu meydana gelir (23). Flep nekrozunu engellemeye yönelik uygulamalardaki ortak amaç dokuyu bir stres faktörüne maruz bırakarak, daha sonra karşılaşacağı iskemiye hazırlamaktır. Böylece doku, normalde ölümcül olabilecek iskemi miktarına tolerans geliştirir. Flep kaldırılmadan önce uygulanan ve dokuyu eğiten, adapte eden bu yöntemlere önkoşullama yöntemleri (preconditioning) adı verilmiştir. Başlıcaları, cerrahi geciktirme (klasik/stratejik), iskemik önkoşullama, uzak iskemik önkoşullama, hipotermi, hipertermi, farmakolojik ajanlar, büyüme faktörleri, öncül hücreler, hipoksiyi taklit eden ajanlardır (Tablo 2.1) Cerrahi Geciktirme Flebin nihai naklinden önce flep dolaşımının kısmen engellenmesi yöntemidir. Cerrahi geciktirme iki şekilde uygulanır (6). 1. Klasik (standart) Geciktirme: ilk ameliyatta flep, çevresinden veya tabanından kesilerek kısmen kaldırılır ve tekrar yerine dikilir gün sonra yapılan 2. ameliyatta tamamen kaldırılarak yeni yerine nakledilir. 2. Stratejik Geciktirme: ilk ameliyatta flebi besleyen damarlardan en az 1 tane dominant pedikül sağlam kalacak şekilde diğerleri bağlanır. 2-3 hafta sonra yapılan 2. ameliyatta flep tamamen kaldırılarak yeni yerine nakledilir. 3

20 Önkoşullama Yöntemleri 1. Cerrahi geciktirme (klasik/stratejik) 2. Đskemik Önkoşullama 3. Uzak Đskemik Önkoşullama 4. Hipotermi 5. Hipertermi 6. Farmakolojik ajanlar 7. Büyüme faktörleri 8. Öncül hücreler 9. Hipoksiyi taklit eden ajanlar 10. Diğer yöntemler Tablo 2.1: Önkoşullama yöntemleri. Cerrahi geciktirmenin mekanizması bugün bile tam olarak anlaşılamamıştır. Cerrahi geciktirmenin fizyolojisi üzerinde tartışmalar olmasına rağmen, sonuçları iyi bilinmektedir. Kısmi iskemiye maruz bırakılan dokunun damarlarında hipertrofi olur. Damarlar hipoksik gradient boyunca dizilim gösterir. Boğuk anastamozlar (choke anastamosis) açılır ve gerçek anastamoz haline gelir. Böylece komşu vasküler alanlar flebe dahil edilerek flep boyutu artırılır. Flep proksimal dolaşımındaki reaktif hipereminin sebep olduğu çalma etkisi (steal effect) engellenir, distale daha fazla kan akımı gelmesi sağlanır. Cerrahi geciktirme, yöntem olarak iki veya daha fazla basamaklı cerrahiye ihtiyaç duyar, bu da maliyeti ve komplikasyon riskini artırır Đskemik Önkoşullama (Ischemic Preconditioning, IP) Dokunun kısa bir süre iskemik bırakılması, sonra dolaşıma tekrar izin verilmesidir. Bu uygulamadaki amaç, dokunun reperfüzyon hasarına karşı toleransını artırmaktır. IP nin canlılığı artırıcı etkisi, kalp, beyin, karaciğer, böbrek dokularında ve fleplerde gösterilmiştir (24-28). Çalışmalarda, en etkili IP yönteminin 3 defa 10 dakika süreyle iskemi uygulanması olduğu gösterilmiştir. IP cerrahiden 24 saat önce 4

21 uygulandığında reperfüzyon hasarına karşı koruyucu etki gösterirken cerrahinde hemen önce uygulandığında hem reperfüzyon hasarına hem de mikrodolaşım bozukluğuna karşı koruyucu etki göstermektedir (29) Uzak Đskemik Önkoşullama (Remote Ischemic Preconditioning, RIP) Bu yöntemde iskemi - reperfüzyon durumu, cerrahi yapılacak bölgeden uzaktaki başka bir sahada oluşturulur. IP de olduğu gibi cerrahiden 24 saat önce veya hemen girişim öncesi uygulanabilir. Çalışmalarda, ekstremiteye bağlanan bir turnike ile sağlanan RIP in yağ-deri ve kas fleplerinin canlılığını artırdığı gösterilmiştir (30,31) Hipertermik Önkoşullama Dokunun 42 C ye ısıtılması şeklinde uygulanır. Artan ısı nedeniyle, ısı şok proteini denilen proteinler sentezlenir. En iyi bilinenleri HSP32, HSP70 ve HSP72 dir. Bu proteinler dokuları, spesifik olmayan strese karşı korurlar ve iskemiye olan toleransı artırırlar. Çalışmalarda, cerrahiden 6-24 saat önce uygulanan lokal veya sistemik hiperterminin, deri, kas-deri ve fasya-deri fleplerin canlılığını artırdığı gösterilmiştir (32-34) Hipotermik Önkoşullama Flebin cerrahi öncesinde 8-12 C ye soğutulmasıdır. Flep canlılığını artırdığı gösterilmiştir (35). Hipotermi, hem dokunun metabolizma hızını yavaşlatarak, hem de HSP sentezlenmesini sağlayak, iskemiye karşı toleransı artırır. Cerrahiden 24 saat önce uygulanır. Hipoterminin kısa ve uzun süreli uygulamasının doku üzerideki etkileri, hipotermi bölümünde ayrıntılı olarak tartışılmıştır Farmakolojik Önkoşullama Dokunun iskemik toleransını artırmak için uygulanan farmakolojik ajanlar ve etki mekanizmaları tablo 2.2 de gösterilmiştir. 5

22 2.1.7 Büyüme Faktörleri Flep dokusunda yeni damar oluşumu açısından en önemli önkoşullama yöntemleri, öncül hücrelerin kullanımı ve Vasküler Endotelyal Büyüme Faktörüdür (VEGF). Bu iki yöntem daha ayrıntılı olarak tartışılmıştır. Flep canlılığını artırma yöntemi olarak çeşitli büyüme faktörleri kullanılmıştır. Bunların en iyi bilinenleri Transforme Edici Büyüme Faktörü (TGF) izoformları, bazik Fibroblast Büyüme Faktörü (bfgf), Trombosit Kökenli Büyüme Faktörü (PDGF) ve VEGF dir (8-10). Önkoşullama Đçin Kullanılan Farmakolojik Ajanlar Farmakolojik Ajan Dextran Heparin Verapamil Isoxsuprine Prostaglandin I2 ve analogları Deksametazon Adenozin Ksantin analogları Ksantin oksidaz inhibitörleri Kalsitonin geni ile ilişkili peptid Monofosforil Lipid A (MFLA) Eritropoietin Đndometazin, Lökotrien B4 antagonisti Tromboksan A2 sentaz inhibitörü Siklosporin A Takrolimus (FK 506) Etki Mekanizması Mikrodolaşımın artması. Vazodilatasyon. Antienflamatuvar. Hafif enflamasyon oluşturulması. Antienflamatuvar, antiapopitotik. Antienflamatuvar. Nötrofil kemotaksisinin engellenmesi. Tablo 2.2: Farmakolojik önkoşullama yöntemleri. 6

23 VEGF Deneyesel çalışmalarda, damarlanmadaki artışın, iskemik fleplerin canlılığını artırdığı gösterilmiştir (13-14). VEGF, anjiyogenez ve vaskülogenez oluşmunda bilinen en etkili faktördür. Hayvan modellerinde ve klinikte, dokuya dışarıdan verilen VEGF proteini damarlanmayı ve flep canlılığını artırmış, flep prefabrikasyonunu hızlandırmıştır (36). Deneysel çalışmalarda, dokudaki VEGF miktarını artırmak için farklı yöntemler kullanılmaktadır. Bunların başlıcaları: 1- VEGF 165 proteininin dokuya verilmesi (37-45,47). Lokal uygulama o Kas içi o Dermis içi o Dermis altı o Cilt altı o Fasya altı o Topikal o Arter içi Sistemik ven içi uygulama 2- VEGF yi kodlayan genin dokuya verilmesi (38,48-50,52). VEGF kodlayan çıplak plazmidin cilt altı verilmesi. VEGF kodlayan adenovirüsün dermis altı verilmesi. Sistemik uygulama, VEGF aktivitesini azaltır bu nedenle tercih edilmemesi gerekir. VEGF protein önkoşullaması tek doz olarak uygulanacaksa, iskemiden hemen önce verilmesinin, 1 hafta önce verilmesine göre daha etkili olduğu gösterilmiştir. Dermis altı ve fasya altı uygulamaların yakın sonuçlar verdiği, topikal uygulamanın daha az başarılı olduğu görülmüştür. VEGF, damar geçirgenliğini artırdığından yüksek dozda kullanıldığında hematom oluşumu bildiren çalışmalar mevcuttur. Dışarıdan verilen VEGF proteini kısa ömürlüdür. Bu sebeple VEGF nin kendisinin değil onu kodlayan genin dokuya verilmesi yoluna gidilmiştir (53). Ancak VEGF kodlayan genin 7

24 aktarımında viral vektör kullanımının bildirilmiş yan etkisi vardır. Viral vektör konakta enflamatuvar ve savunma mekanizmalarını tetikleyerek doku iyileşmesini bozabilir (54). Rezende, sıçanlar üzerinde yaptığı çalışmada, çıplak insan VEGF 165 DNA sını, ciltaltı sahaya elektropolasyon yöntemiyle enjekte etmiştir. Sonuçta, elektropolasyon ile VEGF geni enjeksiyonunun, yöntem olarak, sadece gen veya VEGF protein enjeksiyonuna göre daha ucuz ve başarılı olduğu vurgulanmıştır (38) Endotel Öncül Hücreler (EPC) EPC ler, doğum sonrası dönemde, endotel hücrelerini oluşturan kök hücrelerdir (55). EPC leri belirlemekte kullanılan 3 farklı yüzey işaretleyicisi (surface marker) vardır: CD33, KDR, CD133 (12,55). Đnsanda, EPC ler, kordon kanı, periferik kan ve kemik iliğinde bulunur. EPC lerin periferik dolaşımdaki miktarı düşüktür. Doku canlılığını artırabilmek için kandan elde edilen hücre sayısının ve etkinliğinin artırılması gerekmektedir. Bu durumu aşabilmek için kullanılan yöntemler, kordon kanı kullanımı, VEGF geni nakli ve VEGF gibi büyüme fakörleri ile EPC lerin kemik iliğinden göçünün sağlanmasıdır (56). Kordon kanındaki miktar, periferik kanın 10 katı kadardır ve buradan elde edilen hücrelerin çoğalma oranları daha yüksektir (57,58). EPC ler, hipoksiye yanıt olarak sentezlenen VEGF nin etkisiyle kemik iliğinden ayrılarak periferik dolaşıma geçerler (59-62). Dolaşımdaki endotel öncül hücreler, sadece iskemik olan dokularda toplanır ve bu bölgelerde yeni damarlanma meydana getirirler (11). Ciddi hipoksi varlığında, EPC lerin çoğalmasının ve endotele yapışmasının arttığı belirlenmiştir. Aynı hipoksi derecesinde endotel hücrelerinin çoğalmadığı görülmüştür. Bu durum, iskemik dokudaki yeni damar oluşumunda EPC lerin dolayısıyla vaskülogenezin temel rol oynadığını düşündürmektedir (63). Tümör dokusunun içinde de derin hipoksi vardır. EPC lerin tümörün büyümesinde kritik öneme sahip olduğu gösterilmiştir (64). Bu bulgu da iskemik dokudaki yeni damar oluşumunda EPC lerin önemini ortaya koymaktadır. 8

25 Neovaskülarizasyonun gerekli olduğu, periferik damar hastalığı, myokardiyal iskemi, yara iyileşmesi, inme, retinopati ve tümör damarlanması durumlarında EPC lerin görev aldığı iyi bilinen bir durumdur (64-67). Bu sebeple, EPC lerin iskemik durumların tedavisinde kullanımı için çalışmalar hız kazanmıştır (56,68,69). EPC ler deney hayvanının kanından, kemik iliğinden veya insan kanından elde edilir. EPC ler, VEGF, FGF, Epidermal Büyüme Faktörü (EGF), Đnsülin Benzeri Büyüme Faktörü (IGF) gibi büyüme faktörleri ile kültüre edildikten sonra flep kaldırılacak dokuya nakledilir (12). Nakil zamanı önemli bir konudur. Bazı çalışmalarda flep kaldırılmasından hemen önce nakil yapılırken, bazılarında 28 gün önce yapılmıştır (11, 12). Ortalama süre 4-7 gündür. Nakil zamanına bağlı olarak kaldırılan fleplerin canlılığında ve damarlanmasında önemli artışlar belirlenmiştir. Park çalışmasında, insan kanından elde edilen EPC leri farelere nakletmiş ve random sırt flebi kaldırmıştır. Đnsan EPC lerinin nakledilen farelerde yeni damar oluşumu sağladığı görülmüştür. Fakat flep canlılığından önemli bir artış gözlenmemiştir (11). Bu kafa karıştırıcı durumun açıklaması şöyle yapılmıştır. EPC ler flep kaldırılmasından hemen önce verildiği için yeni damar oluşumu sağlandığında iskemik dokuyu kurtarmak için çok geç kalınmıştır. Zan tarafından yapılan çalışmada, cilt altı enjekte edilen EPC lerin aynı yöntemle verilen VEGF proteinine göre önemli derecede fazla flep canlılığı ve damarlanması sağladığı gösterilmiştir (12). Bu deneyde, nakil zamanı, flep kaldırılmasından 28 gün öncedir. Çalışmanın 2 önemli sonucu vardır. Birincisi, EPC nakli, VEGF proteininin verilmesine göre flep canlılığı ve damarlanması açısından daha başarılıdır. Đkincisi, EPC nakli, sadece flep damarlanmasını artırmamış, flep canlılığında da artışa sebep olmuştur. EPC naklinin VEGF proteini verilmesinden daha başarılı olmasına sebep olarak 3 faktör düşünülmektedir: 9

26 1- EPC ler verildikleri bölgede, sadece damar oluşturmakla kalmayıp, büyüme faktörleri de salgılamaktadır. Böylece bir anlamda büyüme faktörü de verilmiş olur. 2- EPC ler iskemik alana yöneldiklerinden, en ihtiyaç olan bölgede yeni damarlanma meydana getirirler. 3- VEGF proteini kısa ömürlüdür, etkili olabilmesi için tek doz genellikle yetersizdir. Zan çalışmasında çok önemli bir noktaya işaret etmiştir. EPC naklinin flep canlılığını artırabilmesi için, şiddetli iskemik etkiden birkaç hafta önce EPC ler dokuya nakledilmiş olmalıdır. Aksi taktirde, iskemik dokuyu kurtarabilmek için zamanında yeni damar oluşumu sağlanamayacaktır. Çalışmalarda önemle vurgulanan nokta, EPC lerin fonksiyonel damar yapısı oluşturması için en az 2 hafta süreye ihtiyaç duymalarıdır. EPC lerin iskemik dokuya 3. günde ulaştığı, 7. günde kümeler oluşturduğu ve 14. gün civarında fonksiyonel damarlar meydana getirdiği gösterilmiştir (11,55,63). Nakanishi çalışmasında sıçanların karın bölgesinden fasya-deri grefti alarak, sırt bölgesine nakletmiş ve nakilden sonra, grefte fasya altı planda EPC vermiştir (70). Greft canlılığı açısından kontrol grubu ile belirgin farklılık saptanmamıştır, ancak fasyal damarlanma, EPC nakli yapılan grupta belirgin artmıştır. Bazı çalışmalarda, EPC ler VEGF plazmidi eklendikten sonra dokuya nakledilmiştir. Sonuçta VEGF plazmidine sahip hücrelerin nakledildiği deneklerde, kandaki VEGF seviyesinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca flep canlılığının ve damarlanmasının da normal EPC nakledilen gruptan daha fazla olduğu belirlenmiştir (55). Zheng tarafından yapılan çalışmada, mezenşimal kök hücrelere VEGF 165 plazmidi eklenmiştir. Sonuçta, VEGF geni eklenen grupta, flep canlılığı, VEGF seviyesi ve damarlanma miktarı, diğer gruplara göre belirgin artmış olduğu görülmüştür (53). 10

27 2.1.9 Hipoksiyi taklit eden ajanlar (Hipoksimimetikler) Hipoksi, dokuda Hipoksi ile Đndüklenen Faktör-1α (HIF-1α) seviyesini artırarak yeni damarlanma meydana getirir. Hipoksimimetik denilen ajanlar bu etkiyi taklit ederler ve dokuda hipoksi olmamasına rağmen HIF-1α seviyesinin artmasına sebep olurlar. En iyi bilinenleri deferroksamindir (DFO). Deneysel çalışmalarda, deferroksaminin random deri fleplerinin canlılığını artırdığı gösterilmiştir (71). gösterilmiştir Diğer Yöntemler Flep canlılığını artırmak için uygulanan diğer yöntemler tablo 2.3 te Diğer Önkoşullama Yöntemleri 1. Botox 2. Elektrik uyarım 3. Denervasyon 4. Doku genişleticiler 5. Endotelin-1 6. Elektroşok dalgası 7. Hormonlar 8. Hiperbarik oksijen 9. Lazer 10. Mekanik gerilim Tablo 2.3: Diğer önkoşullama yöntemleri. 11

28 2.2 HĐPOTERMĐ Tedavi yöntemi olarak soğuk uygulaması, çok eski tarihlere uzanmaktadır. Edwin Smith Papürüsü nde (ĐÖ ) baş ve meme bölgesindeki yaralara soğuk uygulaması önerilmiştir (72). Travmada ilk kullanımı ise muhtemelen Homer in Đliad ında Patroklus tarafından, yaralı bacağına soğuk torbalar koymak şeklinde yapılmıştır (73). Kar ve buz, ağrıyı azaltmak, kanamayı durdurmak, iyileşmeyi hızlandırmak ve yaralı kişinin performansını artırmak için sıklıkla kullanılmıştır (73). Literatürde, hipoterminin 2 farklı uygulama şekli mevcuttur: Sistemik ve lokal hipotermi. Sistemik hipotemi, tüm vücudun C civarına (hafif hipotermi) soğutulmasıdır. Genellikle saat uygulanır ama 10 güne kadar uygulanması bildirilmiştir. Soğutma yöntemi olarak, yüzey alan soğutması veya soğuk sıvıların damar içine infüzyonu kullanılır (74). Sistemik hipotermide amaç, dokuların hipoksik kaldığı durumlarda (hipoksik ensefalopati, kardiyak arrest vb) metabolizma hızını düşürerek meydana gelen hücre hasarını azaltmaktır. Lokal hipotermi vücudun bir bölümünün 30 dakika boyunca 4-8 C ye soğutulmasıdır. Flep cerrahisinden 24 saat önce uygulanır. Dokuda, spresifik olmayan stres durumu oluşturarak mikrodolaşımı artırır. Cerrahi sonrasında canlılığını koruyan doku miktarını artırmayı hedefler. Aynı zamanda lokal hipotermi, girişimsel işlemler öncesi lokal anestezik olarak ve spor yaralanmalarında analjezik olarak kullanılmaktadır (75,76) Sistemik Hipotermi Hipoterminin iskemik hasara karşı sinir koruyucu etkisi, deneysel çalışmalarla kanıtlanmış iyi bilinen bir durumdur (77,78). Hipotermi (<25 C), uzun süreden beri yüksek riskli olgularda, beyni iskemik hasardan korumak amacıyla ameliyat süresince kullanılmaktadır (78). Beynin hipoksik hasara maruz kaldığı, yenidoğanın hipoksik iskemik ensefalopatisi, hepatik ensefalopatiye bağlı kafa içi basınç artışı, kardiyak arrest durumlarında, hipoterminin mortalite ve morbiditeyi azaltıcı etkisi gösterilmiştir ve kilinikte kullanılmaktadır (74,79-85). Akut serebrovasküler olay ve travmatik beyin hasarı vakalarında önerilmekle beraber etkinliği tam olarak kanıtlanmamıştır (74,86, 12

29 87). Akut kafa içi kanama hastalarında, kanama bölgesinin çevresindeki ödemi ve buna bağlı olarak mortaliteyi azalttığı belirlenmiştir (88). Đskemik kalbin oksijen kullanımını düşürmek, adenozin trifosfat (ATP) depolarının tükenmesini yavaşlatmak için kalp transplantasyonu ve diğer kardiyovasküler cerrahi ameliyatlarında da rutin olarak kullanılmaktadır. Diğer kullanım sahaları, spinal kord yaralanması, spinal kordun korunması, nörolojik hasarı olan hastada ateş durumlarıdır (74,79,82,89,90). Domuzlarda ve sıçanlarda yapılan deneysel çalışmalarda, hemorajik şok modelinde hipotermi uygulamasının mortaliyeti azalttığı gösterilmiştir (91-93). Myokardiyal enfarktüs modelinin kullanıldığı hayvan deneylerinde, hipoterminin hücre hasarını ve mortaliteyi azaltmaktadır (94) Sistemik Hipoterminin Vücut Sistemleri Üzerine Etkileri: Santral Sinir Sistemi: Hipotermi uygulamasıyla, beyin metabolizması yavaşlar, damarların - hücre zarının - kan beyin bariyerinin geçirgenliği azalır, serebral ödem geriler, kafa içi basınç düşer. Ayrıca enflamatuvar yanıt ve serbest radikal oluşumu azalır, hücre zarı stabilleşir, apopitoz ve hücre ölümü engellenir (74,79,90). Kardiyovasküler sistem: Metabolizma yavaşlar, kalp hızı ve tansiyon düşer, oksijen ihtiyacı, artyük ve kalp debisi azalır. Ritim bozukluğuna yatkınlık artar (74,95,96). Metabolizma: Metabolik hız %5-7 azalır, kalori ihtiyacı düşer, hafif asidoz oluşur, insülin duyarlılığı ve sekresyonu azalır (74,79,90). Đlaç metabolizması: Đlaç metabolizması yavaşlar ve ilaçların etki süreleri uzar (97). Pıhtılaşma sistemi: Normal kan pıhtılaşma mekanizması bozulur. Protrombin zamanı (PT) ve kısmi tromboplastin zamanı (PTT) uzar, fibrinolitik aktivite ve trombosit fonksiyonu bozulur (74,79,90). Đmmün Sistem: Nötrofil ve makrofaj fonksiyonları baskılanır, enflamatuvar cevap azalır. Lökositlerin hücre zarı esnekliğini kaybeder, enfeksiyona yatkınlık artar (74,79,90,98,99). Sıvı-elektrolit: Potasyum ve magnezyum hücre dışına çıkar. Ritim bozukluğu ve hipotansiyon ihtimali artar (74,79,90). 13

30 2.2.3 Lokal Hipotermi Rekonstrüktif cerrahide lokal hipotermi, vücudun bir bölümünün 4-8 C ye soğutulması (derin hipotermi) şeklinde kullanılmaktadır. Kritik şekilde uzamış iskemi zamanına rağmen, 6-7 C ye soğutulan kas-deri fleplerinin canlılığını koruduğu, ilk defa Donski tarafından gösterilmiştir (35). Sıçanın kremaster kasında yapılan bir çalışmada 4 C de 8-24 saat boyunca saklanan örneklerin canlılığını daha fazla koruduğu gösterilmiştir (100). 189 serbest flep üzerinde yapılan bir çalışmada, fleplere 4 saat boyunca uygulanan yüzey soğutmasının, fleplerde herhangi bir değişikliğe yol açmadığı ve serbest flep cerrahisini olumsuz etkilemediği belirlenmiştir (101). Kubulus tarafından, tavşanlar üzerinde yapılan bir çalışmada, flep cerrahisinden 24 saat önce uygulanan hipoterminin, flep canlılığını artırdığı gözlenmiştir (102). Bu deneyde lokal hipotermi, 4 C deki buzlu su torbasının 30 dakika boyunca, tavşanların kulak bölgesine temas ettirilmesiyle sağlanmıştır. Lokal hipoterminin etkilerinin araştırıldığı diğer çalışmalarda da, soğutma 30 dakika boyunca ve buzlu su torbası ile yapılmıştır (103,104) Lokal Hipoterminin Etkileri: Lokal hipoteminin canlılığı artırma mekanizması, sistemik hipotermiden farklıdır. Lokal hipotermide, doku 4-8 o C ye soğutulurken, sistemik hipotermide tüm vücut o C ye soğutulur. Yumuşak doku yaralanmasının patofizyolojisinde, hücresel metabolizma artışı, kanama, hiperemi, ödem ve lökosit toplanması vardır (98). Lokal hipotermi, uygulandığı süre boyunca, arterioler vazokonstrüksiyon oluşturarak, mikrodolaşım düzeyinde perfüzyonu azaltır. Soğuk uygulamanın son bulması ve dokunun ısınması ile beraber, reaktif hiperemi ve vazodilatasyon oluşur, mikroperfüzyon tam anlamıyla tekrar sağlanır (105). Kan akımı azalmasına rağmen doku canlılığı artmaktadır çünkü hipotermi nedeniyle dokunun metabolik ihtiyacı ve ödem azalır. 14

31 Sıcak iskemi durumunda, hipotermide olduğu gibi dokuda hipoksi oluşur. Ancak iskemi sonrasındaki reperfüzyon esnasında dokuya gelen lökositler şiddetli enflamatuvar yanıt oluşturarak, hasara sebep olur (I/R hasarı). Hipotermide durum faklı olup reperfüzyon esnasında enflamatuvar yanıt ve dolayısıyla doku hasarı oluşmaz (106). Deneysel bir çalışmada, farelerde TNF-α ile enflamasyon meydana getirilmiş ve lokal hipotermi uygulamasının bu durum üzerine etkileri araştırılmıştır. Sonuçta, soğuk uygulamasının enflamasyon nedeniyle ortaya çıkan, kapiller perfüzyon bozukluğu, artmış lökosit cevabı ve yapışması, makromoleküler sızma, apopitotik hücre ölümü durumlarını engellediği belirlenmiştir (98). Çalışmalarda, lokal hipoterminin iskemi ve I/R hasarına karşı koruyucu olduğu, flep canlılığını artırdığı gözlenmiştir (107). Hipoterminin etki mekanizması tam olarak ortaya konmamakla beraber mikrodolaşımı artırdığı ve enflamatuvar cevabı baskıladığı bildirilmiştir. Gözlenen diğer önemli etkileri, apopitozun ve lökosit yapışmasının azalması, endotel bariyer fonksiyonunun korunması, hücresel metabolizmanın yavaşlaması ve anti-oksidan etkidir (98,102,105,106) (Tablo 2.4). Hipotermi, kapiller düzeyde vazokonstrüksiyon meydana getirir. Bu durum kan akımını yavaşlatır ve hipoksi oluşturur (98). Doku düzeyinde, spesifik olmayan bir stres durumu meydana gelir. Dokunun buna tepkisi HSP sentezlemek olur. HSP ler, diğer stres proteinleri gibi, sonuçta oksidatif stres oluşturan değişik uyaranlara yanıt olarak sentezlenirler (108). Yapılan çalışmalarda soğuk uygulamasının HSP32, HSP70, HSP90, HSP110 seviyelerini artırdığı belirlenmiştir (102, ). Esas etki mekanizmasının HSP 32 üzerinden olduğu düşünülmektedir. HSP 32 nin katalizlediği reaksiyonların ürünleri bloke edildiğinde, soğuk uygulamasının koruyucu etkilerinin ortadan kalktığı gözlenmiştir (98). HSP 32 düzeyinin, soğuk uygulanan dokuda daha fazla arttığı ve daha uzun süre yüksek kaldığı belirlenmiştir (102). Soğuk uygulamasına bağlı olarak HSP 32 sentezlenmesinin, deri, kalp, santral sinir sistemi (SSS) gibi birçok farklı dokuda meydana geldiği tesbit edilmiştir (109, 110, 102). 15

32 Lokal Hipoterminin Etkileri Hücresel metabolizma yavaşlar Endotel bariyer fonksiyonu korunur Makromoleküler sızma azalır Mikroperfüzyon artar Apopitoz azalır Antioksidan etki oluşturur Enflamatuvar yanıt baskılanır Lökosit yapışması azalır ROS üretimi azalır Đskemik ve I/R hasarına karşı koruyucu etki Hücre canlılığında artış Tablo 2.4: Lokal hipoterminin etkileri. Hipoterminin, HSP 32 sentezine nasıl yol açtığı, tam olarak belirlenememiştir. Soğuk nedeniyle vazokonstrüksiyon oluşur, kan akımı yavaşlar, dokuda hipoksi meydana gelir, besin maddesi azalır (106). Hipoksinin, HSP 32 sentezine doğrudan yol açtığı düşünülmektedir çünkü önkoşullama yapılmadan flep kaldırılan dokularda HSP 32 düzeyinin, hafif derecede arttığı belirlenmiştir (102). Hipotermi ve asıl olarak hipoterminin sonlanmasıyla oluşan vazodilastasyon/hiperemi, dokuda serbest oksijen radikali oluşumuna yol açar (109,112). Bu oksidatif strese bağlı olarak HSP sentezlendiği bir diğer teoridir (102). Azalan besin maddeleri serbest radikal oluşumunu daha da artırır ve HSP 32 sentezini indirekt olarak etkileyebilir (108,113). Sonuç olarak, HSP 32 sentezlenmesinin, hipotermiye, tekrar ısınmaya, hipoksi kaynaklı oksijen radikallerine bağlı olduğu düşünülmektedir (102). 16

33 HSP 32, Hem-oksijenaz (HO) enziminin indüklenebilir izoformu olan HO-1 dir (114). HO-1, hem katabolizmasının hız kısıtlayıcı olan ilk basamağını katalizler, hem molekülünü parçalayarak, Biliverdin-IXa, Karbon monoksit (CO) ve Demir (Fe) meydana getirir (102,108,115) (Şekil 2.1). Bu enzimin diğer izoformları HO-2 ve HO-3 tür (108). Lokal hipotermiye bağlı olarak HO-1 yani HSP 32 sentezlendiği geçici spinal kord iskemisinin oluşturulduğu bir çalışmada gösterilmiştir (116). Şekil 2.1: Hem molekülünün katabolizması. Biliverdin-IXa, biliverdin redüktaz enzimi ile bilirubine indirgenir (Bkz Şekil 2.1) (108,117). Bilirubinin, güçlü antioksidan ve anti komplement sistemi özellikleri vardır. Serbest oksijen radikallerini ortamdan uzaklaştırarak, oksidatif hasara karşı koruyucu özellik gösterir (117,118). Bilirubin, lökosit yapışmasını azaltarak, enflamatuvar cevabı baskılar (98). CO nun da lökosit yapışmasını azaltıcı etkisi vardır, ancak antienflamatuvar etkinin oluşmasında bilirubinin baskın rolü olduğu düşünülmektedir (98,119). HO-1 in hem molekülünü parçalaması, ferritin sentezine yol 17

34 açar. HO-1 in etkisiyle oluşan demir, ferritin sentezinde kullanılır, böylece demirin toksik etki yaratması engellenir (115). CO potent bir vazodilatördür (120). Vasküler tonusu belirlemede gaz monoksitlerin [nitrik oksit (NO) ve CO] önemli rolü olduğunu gösteren bulgular mevcuttur (98,115,121). NO, nitrik oksit sentaz (NOS) enzimi tarafından, L-arginin den sentezlenir (Şekil 2.2). NOS, makrofaj, endotel, düz kas hücreleri ve diğer bazı hücrelerde bulunur (98,121). NOS enziminin 3 farklı izoformu vardır: Endotelyal NOS (enos), indüklenebilir NOS (inos) ve nöronal NOS (nnos). Şekil 2.2: Nitrik oksit sentezi. Yapısal (constitutive) form olan enos, sürekli aktiftir. enos aktivitesini daha da artıran 2 durum vardır: 1- Vazokonstrüksiyona - vazodilatasyona bağlı damar duvarında gerilim oluşması (shear stress). 2- Endotel reseptörlerinin asetilkolin gibi vazoaktif maddelerle uyarılması. Đndüklenebilir form olan inos, normalde çok az aktifken, enflamasyon durumunda TNF-α tarafından uyarılarak aktive olur. inos tarafından üretilen NO miktarı, enflamasyon durumunda enos tarafından üretilen miktarın 1000 katına ulaşabilir. NO, siklik guanozin monofosfat (cgmp) üretimini sağlar, cgmp hücre içinde kalsiyum (Ca) salınmasını inhibe eder ve düz kas gevşemesini sağlar (121). Aynı 18

35 zamanda NO, HO-1 yolunu da indükleyebilir. Dokularda NO üretilmesini sağlayan uyarıcı hipoksidir ancak "myojenik cevap etkisinin de NO üzerinde etkili olabileceği düşünülmektedir. Myojenik cevap, damar içi basınç yükseldiğinde, vazokonstrüksiyon oluşması, damar içi basınç düştüğünde ise vazodilatasyon gözlenmesidir (122). Hipotermi, vazokonstrüksiyona yol açar, kan akış hızı azalır ve damar içi basınç düşer, NO in buna bağlı olarak sentezlenebileceği düşünülmektedir. 3. izoform olan nnos, periferik ve santral sinir sistemleri ile Tip II çizgili kas liflerinde bulunur. Hücre haberleşmesinde görev alır. Endojen CO nun en önemli kaynağı, HO enzim sistemidir. Hem molekülünün yıkılması ile CO, Fe, Biliverdin-IXa meydana gelir (115) (Bkz Şekil 2.1). Yapılan çalışmalarda, CO ve NO nun beraber etki ederek, apopitotik hücre ölümünü azalttığı, vazodilatasyon oluşturduğu böylece mikroperfüzyonu artırdığı belirlenmiştir. CO ve NO yapısal ve işlevsel olarak benzemelerine rağmen, birbirlerinin yerini alamaz veya etkilerini artıramazlar. Hipotermiye bağlı vazodilatasyonun meydana gelmesi için her ikisinin beraber etkisi gerekmektedir. Herhangi birinin blokajı diğerinin varlığında bile, vazodilastasyon oluşmasını engeller (98). Bu durum hipotermiye bağlı mikrodolaşımın korunmasında ve doku canlılığının sağlanmasında NO ve CO nun birlikte çalıştığını gösterir. NO nun lökosit yapışmasını engelleyici özelliği bilinmektedir ancak NO bloke edilmesine rağmen, hipotermik önkoşullama uygulanan deneklerde lökosit yapışmasında azalma devam etmiştir (123). Hatta birçok yayında, muhtemelen peroksinitrit üretimi ile NO nun enflamasyonu artırdığı gösterilmiştir (123,124). Bu durum, enos tarafından sentezlenen NO nun vasküler tonüsü belirlemede, inos tarafından sentezlenen NO nun ise enflamasyonda (proenflamatuvar olarak) görev aldığını düşündürmektedir (125). Bu sebeplerden dolayı, soğuk uygulanması esnasında oluşan lökosit yapışmasını azaltıcı etkinin esas olarak CO ya bağlı olduğu düşünülmektedir (Tablo 2.5). 19

36 20 Şekil 2.3: Lokal hipoterminin dokudaki etkileri. NO: Nitrik oksit CO: Karbon monoksit Fe: Demir

37 Hipoterminin Etki Mekanizmasındaki Temel Moleküller Apopitoz Vazodilatasyon, mikroperfüzyon Lökosit yapışması ( bu özellik esas olarak bilirubine aittir) Apopitoz Vazodilatasyon, mikroperfüzyon Antioksidan etki Lökosit yapışması, enflamatuvar yanıt Tablo 2.5: Hipoterminin etki mekanizmasında görev alan temel moleküller. 21

38 2.3 YENĐ DAMAR OLUŞUMU (Neovaskülarizasyon) Yeni damar oluşumu, embriyo gelişiminde, doku ve organların büyüme sürecinde, yara iyileşmesinde çok önemlidir (126). Rekonstrüktif cerrahide, flep canlılığını artırabilmek için yeni damar oluşumunun sağlanması ve mevcut damarlanmanın artırılması önemli araştırma konularıdır. Kapillerler, organizmada besin maddeleri ve oksijen (0 2 ) ile artık ürünlerin değiştirildiği kalp-damar sistemin en son kısmıdır. Histolojik yapısı oldukça basittir. Tek sıra endotel hücrelerinden meydana gelir. Lümenin içini glikokaliks tabaka kaplar ve endotel hücrelerini kan hücrelerinden korur. Bazal membran en dış tabakayı meydana getirir ve kapillerin tübüler şeklini korumasını sağlar (127) (Şekil 2.6). Kapillerlerin duvarında daralma ve genişlemeyi sağlayan düz kas hücreleri yoktur. Bunun yerine perisitler bulunur ve kapillerin daralmasını ve genişlemesini sağlar. Tek bir perisit birden fazla kapilleri kontrol eder (128). Şekil 2.4: Kapiller damarın yapısı. 22

39 Dokularda yeni damar oluşumu, farklı mekanizmaların tek tek veya beraber çalışmasıyla meydana gelir. Bunlar: Anjiyogenez, vaskülogenez, arteriogenez ve lenfanjiyogenezdir (129). Anjiyogenez, yeni damar oluşumunun mevcut kapiller yataktan meydana gelmesidir. Vaskülogenez, öncül hücrelerin farklılaşarak, damarlanma olmayan bir bölgede yeni damar yapısı oluşturmasıdır (130). Arteriogenez, arteriollerin büyüyerek olgun arterler haline gelmesi durumudur. Lenfanjiyogenez, anjiyogenezde olduğu gibi mevcut lenfatiklerden yenilerinin gelişmesidir. Lenfanjiyogenez, yara iyileşmesi durumunda büyük öneme sahiptir (129). Tanımsal olarak, anjiyogenez ile arteriogenezin ayrılmasının sebebi, uyaranlarının farklı olmasıdır (131). Đn vitro ortamda, anjiyogenez için en kuvvetli uyaran hipoksidir. Arteriogenez oluşmasındaki en önemli faktör ise fiziksel kuvvetler, özellikle gerilim kuvvetidir (shear stres). Deneysel çalışmalarda, kronik olarak artmış sıvı gerilim kuvvetinin, arteriogenez için en önemli uyaran olduğu belirlenmiştir (131). Canlıda, yeni damar oluşumu birçok farklı durumda görülür. Neovaskülarizasyon için esas uyaran, dokuya taşınan besin maddesi ve O 2 miktarı ile dokunun metabolik ihtiyacı arasındaki uyumsuzluktur (132,133). Bu uyumsuzluk, memelilerde, anabolik aktivite artışı (ör. anabolik steroid kullanımı), katabolik aktivite artışı (ör. hipertiroidi) ve hipoksi durumlarında yeni damar oluşumuna sebep olur ( ). Yeni damar oluşumu üzerine etkili başka faktörler de saptanmıştır. Mekanik gerilim uygulamasının kapiller yatakta artışa neden olduğu gözlenmiştir. Astım hastalarında, hava yolu düz kaslarının gerilmesi yeni damar oluşumuna yol açmaktadır (137). Orta seviyede lokal ısı artışının (42 C) anjiyogenez meydana getirebileceği gösterilmiştir. Bu durumun büyüme faktörlerindeki bir artışa mı yoksa metabolik hızın artmasına mı bağlı olduğu tam olarak bilinmemektedir (138). Egzersiz ile çizgili kaslarda yeni damar oluşumu meydana geldiği görülmüştür (139,140). Hipotermi uygulamasının da yeni damar oluşumunda etkili olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur (15,16,18). Sistemik ısı artışı ise, anjiyogenezi inhibe eder (141). 23

40 Yeni damar oluşumu sırasında endotel hücre çoğalması ve göçü, bazı büyüme faktörleri ve onların reseptörleri tarafından kontrol edilir (142). Büyüme faktörlerinin kendilerine ait reseptörleri vardır. Araştırmalar VEGF ve reseptörünün, bu konuda kilit rol oynadığını gösteriyor (143). Ek olarak, kapiller yatakta büyüme, bazı inhibitör maddeler tarafından da düzenlenir. Bu inhibitörler arasında anjiyostatin, matriks metalloproteinazları (MMP) ve anjiyopoietin-2 bulunur ( ). Hayvan deneyleri ve hücre kültürlerinde, pigment epiteli kaynaklı faktörün (PEDF) anjiyogenezi etkili şekilde inhibe ettiği gösterilmiştir (147,148). Ayrıca PEDF, VEGF nin damar geçirgenliğini artırıcı özelliğini de baskılamakta ve doku ödemini azaltmaktadır. Fareler üzerinde yapılan çalışmalarda, PEDF nin hipotermik hasara bağlı beyin ödemini önemli deredece azalttığı görülmüştür (149) VASKÜLOGENEZ Vaskülogenez, endotel öncül hücrelerin farklılaşarak endotel hücrelerini (EH) oluşturması ve yeni damarlanma meydana getirmesidir (127). Uzun yıllar vaskülogenezin, embriyonun dolaşım sistemini oluşturan, sadece erken embriyonik döneme ait bir durum olduğu düşünülmüştür. Yakın zamandaki çalışmalar, erişkin hayattaki yeni damar oluşumunda da vaskülogenezin önemli rol oynadığını göstermektedir (150). Yara iyileşmesindeki yeni damar oluşumu sürecinde hem anjiyogenezin hem de vaskülogenezin rol aldığı belirlenmiştir (65,151). Yapılan çalışmalarda, ekstremite iskemisi, flep iskemisi, vasküler greft endotelizasyonu, yara iyileşmesi durumlarında ve kalp krizi sonrası dönemde, vaskülogenez meydana geldiği gösterilmiştir (55, ). EH leri, embriyoda anjiyoblastlardan, erişkinde kemik iliğindeki (KĐ) EPC lerden farklılaşarak damar yapısı meydana getirir (156). Erişkinde meydana gelen vaskülogenezin klinik önemi, EPC lerin daha önce damar yapısı olmayan bir bölgede yeni damarlanma oluşturmasıdır. Buna karşılık anjiyogenezdeki neovaskülarizasyon, mevcut damar yapısından gelişir. 24

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik ve fonksiyonel bütünlük

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar Prof.Dr.Mitat KOZ 1 İskelet Kasının Egzersize Yanıtı Kas kan akımındaki değişim Kas kuvveti ve dayanıklılığındaki

Detaylı

Hasar Kontrol Cerrahisi yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır.

Hasar Kontrol Cerrahisi yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır. Doç. Dr. Onur POLAT Hasar Kontrol Cerrahisi 1992 yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır. Hasar Kontrol Cerrahisi İlk aşama; Kanama ve kirlenmenin

Detaylı

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... 1 Bilinmesi Gereken Kavramlar... 1 Giriş... 2 Hücrelerin Fonksiyonel Özellikleri... 2 Hücrenin Kimyasal Yapısı... 2 Hücrenin Fiziksel Yapısı... 4 Hücrenin Bileşenleri... 4

Detaylı

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ İçerik Dolaşım sisteminin kısa anatomi ve fizyolojisi Egzersizde periferal dolaşımın düzenlenmesi-etkili mekanizmalar Damar endotelinin ve Nitrik Oksitin (NO) periferal

Detaylı

Anestezi ve Termoregülasyon

Anestezi ve Termoregülasyon Anestezi ve Termoregülasyon Öğr. Gör. Ahmet Emre AZAKLI İKBÜ Sağlık Hizmetleri M.Y.O. Termoregülasyon Nedir? Isının düzenlenmesi, korunması, ideal aralığa getirilmesi amacıyla vücudun meydana getirdiği

Detaylı

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS Aerobik Antrenmanlar Sonucu Kasta Oluşan Adaptasyonlar Miyoglobin Miktarında oluşan Değişiklikler Hayvan deneylerinden elde edilen sonuçlar dayanıklılık antrenmanları

Detaylı

9.Sınıf Meslek Esasları ve Tekniği. 8.Ünite Sıcak-Soğuk Uygulamalar SOĞUK UYGULAMA 24.Hafta ( 10-14 / 03 / 2014 )

9.Sınıf Meslek Esasları ve Tekniği. 8.Ünite Sıcak-Soğuk Uygulamalar SOĞUK UYGULAMA 24.Hafta ( 10-14 / 03 / 2014 ) 9.Sınıf Meslek Esasları ve Tekniği 8.Ünite Sıcak-Soğuk Uygulamalar SOĞUK UYGULAMA 24.Hafta ( 10-14 / 03 / 2014 ) Soğuk Uygulama ; Vücudun ısısını düşürmek amacıyla lokal yada genel olarak, bir takım fiziksel

Detaylı

Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ

Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ Prof.Dr.Oktay Demirkıran İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Yoğun Bakım Bilim Dalı Acil Yoğun Bakım Ünitesi Avrupa da yaklaşık 700,000/yıl

Detaylı

ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER

ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER Endotel Damar duvarı ve dolaşan kan arasında tek sıra endotel hücresinden oluşan işlevsel bir organdır Endotel en büyük endokrin organdır 70 kg lik bir kişide, kalp kitlesix5

Detaylı

TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ

TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ CEMRE URAL 1, ZAHİDE ÇAVDAR 1, ASLI ÇELİK 2, ŞEVKİ ARSLAN 3, GÜLSÜM TERZİOĞLU 3, SEDA ÖZBAL 5, BEKİR

Detaylı

ARI ZEHİRİ BİLEŞİMİ, ÖZELLİKLERİ, ETKİ MEKANİZMASI. Dr. Bioch.Cristina Mateescu APİTERAPİ KOMİSYONU

ARI ZEHİRİ BİLEŞİMİ, ÖZELLİKLERİ, ETKİ MEKANİZMASI. Dr. Bioch.Cristina Mateescu APİTERAPİ KOMİSYONU ARI ZEHİRİ BİLEŞİMİ, ÖZELLİKLERİ, ETKİ MEKANİZMASI Dr. Bioch.Cristina Mateescu APİTERAPİ KOMİSYONU Arı Zehiri - Tanım Arı zehiri, bal arıları tarafından öncelikle memelilere ve diğer iri omurgalılara karşı

Detaylı

KOAGÜLASYON TESTLERİ

KOAGÜLASYON TESTLERİ KOAGÜLASYON TESTLERİ Koagülasyon nedir? Pıhtı oluşumudur; Örneğin, kanın pıhtılaşması. Koagülasyon; kandaki birçok protein veya koagülasyon faktörünün kimyasal reaksiyonu sonucu fibrin formasyonu ile sonuçlanan

Detaylı

KAN VE SIVI RESÜSİTASYO N -1 AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI Dr.İlker GÜNDÜZ

KAN VE SIVI RESÜSİTASYO N -1 AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI Dr.İlker GÜNDÜZ KAN VE SIVI RESÜSİTASYO N -1 AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI Dr.İlker GÜNDÜZ 03-11-2009 Doku hipoperfüzyonu ve organ hasarı oluşturan, intravasküler volüm kaybının ilk tedavisi

Detaylı

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü Prof.Dr.Mitat KOZ DOLAŞIMIN SİNİRSEL KONTROLÜ Doku kan akımının her dokuda ayrı ayrı ayarlanmasında lokal doku kan akımı kontrol mekanizmaları

Detaylı

Beyin Kan Akımı B.O.S. ve Beyin Metabolizması. Dr Şebnem Gülen sebnem@baskent.edu.tr

Beyin Kan Akımı B.O.S. ve Beyin Metabolizması. Dr Şebnem Gülen sebnem@baskent.edu.tr Beyin Kan Akımı B.O.S. ve Beyin Metabolizması Dr Şebnem Gülen sebnem@baskent.edu.tr Beyin kan akımı Kalp debisinin %15 i 750-900 ml/dk Akımı regüle eden ve etkileyen üç temel faktör; Hipoksi Hiperkapni

Detaylı

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ İdrar oluşturmak... Üriner sistemin ana görevi vücutta oluşan metabolik artıkları idrar yoluyla vücuttan uzaklaştırmak ve sıvı elektrolit dengesini korumaktır. Üriner

Detaylı

Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon

Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon Dr.Canan Aykut Bingöl Yeditepe Üniversite Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Kardiak Arrest 200 000-375 000 kardiak arrest/yıl (ABD) %20 spontan dolaşım sağlanıyor

Detaylı

KARDİYAK REHABİLİTASYON ÖĞR. GÖR. CİHAN CİCİK

KARDİYAK REHABİLİTASYON ÖĞR. GÖR. CİHAN CİCİK KARDİYAK REHABİLİTASYON ÖĞR. GÖR. CİHAN CİCİK Uzun süreli immobilizasyon sonucu: - Nitrojen ve protein dengesi bozulur. - İskelet kasının kitlesi, kasılma kuvveti ve etkinliği azalır. - İskelet kaslarında

Detaylı

FİZYOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

FİZYOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN FİZYOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN Fizyolojide Temel Kavramlar FİZYOLOJİ Fizyolojinin amacı; Yaşamın başlangıcı- gelişimi ve ilerlemesini sağlayan fiziksel ve kimyasal etkenleri açıklamaktır (tanımlamak)

Detaylı

Hücre Zedelenmesi. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin

Hücre Zedelenmesi. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin Hücre Zedelenmesi Dr. Yasemin Sezgin yasemin sezgin Hastalık bilimi anlamına gelen patoloji hastalıkların altında yatan hücre, doku ve organlarda meydana gelen yapısal ve fonksiyonel değişiklikleri inceler

Detaylı

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Travma ve cerrahiye ilk yanıt Total vücut enerji harcaması artar Üriner nitrojen atılımı azalır Hastanın ilk resüsitasyonundan sonra Artmış

Detaylı

Fakat. Perioperatif Dönemde HİPEROKSEMİ HİPEROKSİ?? HİPEROKSİNİN UYGULAMANIN FAYDALARI ANESTEZİ UYGULAMASINDA NEDEN HİPEROKSİ

Fakat. Perioperatif Dönemde HİPEROKSEMİ HİPEROKSİ?? HİPEROKSİNİN UYGULAMANIN FAYDALARI ANESTEZİ UYGULAMASINDA NEDEN HİPEROKSİ HİPEROKSİ?? Perioperatif Dönemde HİPEROKSEMİ DR.GÜNİZ M.KÖKSAL İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Oksijen kullanımı hekimler tarafından önerilen reçete edilen yaygın

Detaylı

İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın

İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın Hücre iletişimi Tüm canlılar bulundukları çevreden sinyal alırlar ve yanıt verirler Bakteriler glukoz ve amino asit gibi besinlerin

Detaylı

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı KAS FİZYOLOJİSİ. Düz Kas. Dr. Sinan CANAN sinancanan@gmail.com www.sinancanan.

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı KAS FİZYOLOJİSİ. Düz Kas. Dr. Sinan CANAN sinancanan@gmail.com www.sinancanan. Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı KAS FİZYOLOJİSİ İ İ İ Düz Kas Dr. Sinan CANAN sinancanan@gmail.com www.sinancanan.net net Düz Kas Kalp kası İskelet kl kası Düz kas Düz Kas Düz

Detaylı

Anestezi Esnasında ve Kritik Hastalıklarda Ortaya Çıkan Hipoksinin Tedavisinde Normobarik/Hiperbarik Ek Oksijen Tedavisinin Kullanımı FAYDALIDIR

Anestezi Esnasında ve Kritik Hastalıklarda Ortaya Çıkan Hipoksinin Tedavisinde Normobarik/Hiperbarik Ek Oksijen Tedavisinin Kullanımı FAYDALIDIR Anestezi Esnasında ve Kritik Hastalıklarda Ortaya Çıkan Hipoksinin Tedavisinde Normobarik/Hiperbarik Ek Oksijen Tedavisinin Kullanımı FAYDALIDIR Prof. Dr. A. Necati GÖKMEN DEÜ Tıp Fakültesi Anesteziyoloji

Detaylı

Minavit Enjeksiyonluk Çözelti

Minavit Enjeksiyonluk Çözelti Prospektüs ; berrak sarı renkli çözelti olup her ml'si 500.000 IU Vitamin A, 75.000 IU Vitamin D 3 ve 50 mg Vitamin E içerir. FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİ uygun farmasötik şekli, içerdiği A, D 3 ve E vitamin

Detaylı

TÜMÖR ANJiYOGENEZİ TUMOR ANGIOGENESIS. Reha Aydın. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

TÜMÖR ANJiYOGENEZİ TUMOR ANGIOGENESIS. Reha Aydın. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi TÜMÖR ANJiYOGENEZİ TUMOR ANGIOGENESIS Reha Aydın İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi TÜMÖR ANJiYOGENEZİ TUMOR ANGIOGENESIS Reha Aydın, İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Türkçe

Detaylı

Hücre zedelenmesi etkenleri. Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015

Hücre zedelenmesi etkenleri. Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015 Hücre zedelenmesi etkenleri Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015 Homeostaz Homeostaz = hücre içindeki denge Hücrenin aktif olarak hayatını sürdürebilmesi için homeostaz korunmalıdır Hücre zedelenirse ne olur? Hücre

Detaylı

Doymamış Yağ Asitlerinin Transformasyonu. Prof. Dr. Fidancı

Doymamış Yağ Asitlerinin Transformasyonu. Prof. Dr. Fidancı Doymamış Yağ Asitlerinin Transformasyonu Prof. Dr. Fidancı Bir hücre bir uyarıya yanıt verdiğinde biyoaktif mediatörler sıklıkla zarlardaki lipidlerden oluşur. Biyoaktif mediatörlerin bir grubu, 20 karbonlu

Detaylı

Diyabetik Ayak Yarası ve İnfeksiyonunun Tanısı, Tedavisi ve Önlenmesi: Ulusal Uzlaşı Raporu

Diyabetik Ayak Yarası ve İnfeksiyonunun Tanısı, Tedavisi ve Önlenmesi: Ulusal Uzlaşı Raporu Diyabetik Ayak Yarası ve İnfeksiyonunun Tanısı, Tedavisi ve Önlenmesi: Ulusal Uzlaşı Raporu Diyb. Hemş. Dr. Selda ÇELİK İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi, İç Hastalıkları Anabilim

Detaylı

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem Prof.Dr.Mitat KOZ Mikrodolaşım? Besin maddelerinin dokulara taşınması ve hücresel atıkların uzaklaştırılması. Küçük arteriyoller her bir doku

Detaylı

Tedavide yeni başka seçenekler var mı? Doç. Dr. Özge Turhan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D.

Tedavide yeni başka seçenekler var mı? Doç. Dr. Özge Turhan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D. Tedavide yeni başka seçenekler var mı? Doç. Dr. Özge Turhan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D. Özellikle yara bakımıyla ilgili pek çok yeni yöntem,

Detaylı

Farklı deneysel septik şok modellerinde bulgularımız. Prof. Dr. Alper B. İskit Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı

Farklı deneysel septik şok modellerinde bulgularımız. Prof. Dr. Alper B. İskit Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Farklı deneysel septik şok modellerinde bulgularımız Prof. Dr. Alper B. İskit Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı e-posta: alperi@hacettepe.edu.tr Neden bu konu? Septik şok çalışma

Detaylı

II. YIL ASİSTANLARININ SORUMLU OLDUĞU KONULAR:

II. YIL ASİSTANLARININ SORUMLU OLDUĞU KONULAR: II. YIL ASİSTANLARININ SORUMLU OLDUĞU KONULAR: I- TEMEL BİLİMLER Anesteziye Giriş: Anestezide Fizik Kurallar Temel Monitörizasyon Medikal Gaz Sistemleri Anestezi Cihazı Vaporizatörler Soluma sistemleri,

Detaylı

YAŞLILIK VE KANSER. Prof.Dr.A.Önder BERK

YAŞLILIK VE KANSER. Prof.Dr.A.Önder BERK YAŞLILIK VE KANSER Prof.Dr.A.Önder BERK Kanser ve diğer hastalıkların yaşla değişen sıklığı (%) YAŞ HASTALIKLAR 45 45-59 60-74 75+ Kanser 3,8 8,3 14,0 16,0 Kalp Hastalıkları 0,4 14,0 14,0 20,0 Periferik

Detaylı

1993 BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ. Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi. Anabilim Dalı

1993 BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ. Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi. Anabilim Dalı 1993 BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı İSKEMİYE İKİNCİL DAMARLANMA ESNASINDA ÇENTİK SİNYAL YOLAĞININ ROLÜ UZMANLIK TEZİ Dr. Ozan Luay ABBAS Ankara,

Detaylı

Anestezi Uygulama II Bahar / Ders:9. Anestezi ve Emboliler

Anestezi Uygulama II Bahar / Ders:9. Anestezi ve Emboliler Anestezi Uygulama II 2017-2018 Bahar / Ders:9 Anestezi ve Emboliler Öğr. Gör. Ahmet Emre AZAKLI Emboli Nedir? Damarlarda dolaşan kan içerisine hava ya da yabancı cisim girişine bağlı olarak, dolaşımı engelleyen

Detaylı

RATLARDA ANNE YOKSUNLUĞU SENDROMUNA ZENGĠNLEġTĠRĠLMĠġ ÇEVRENĠN ETKĠSĠ. Serap ATA, Hülya İNCE, Ömer Faruk AYDIN, Haydar Ali TAŞDEMİR, Hamit ÖZYÜREK

RATLARDA ANNE YOKSUNLUĞU SENDROMUNA ZENGĠNLEġTĠRĠLMĠġ ÇEVRENĠN ETKĠSĠ. Serap ATA, Hülya İNCE, Ömer Faruk AYDIN, Haydar Ali TAŞDEMİR, Hamit ÖZYÜREK RATLARDA ANNE YOKSUNLUĞU SENDROMUNA ZENGĠNLEġTĠRĠLMĠġ ÇEVRENĠN ETKĠSĠ Serap ATA, Hülya İNCE, Ömer Faruk AYDIN, Haydar Ali TAŞDEMİR, Hamit ÖZYÜREK Hayatın erken döneminde ebeveyn kaybı veya ihmali gibi

Detaylı

Slayt 1. Slayt 2. Slayt 3 YARA İYİLEŞMESİ YARA. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger. Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir.

Slayt 1. Slayt 2. Slayt 3 YARA İYİLEŞMESİ YARA. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger. Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Slayt 1 YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger Slayt 2 YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Slayt 3 Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik

Detaylı

Ödem, hiperemi, konjesyon. Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015

Ödem, hiperemi, konjesyon. Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015 Ödem, hiperemi, konjesyon Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015 1 Hemodinamik bozukluklar Ödem Hiperemi / konjesyon Kanama (hemoraji) Trombüs / emboli İnfarktüs Şok 2 Hemodinamik bozukluklar Ödem 3 Ödem Tanım: İnterstisyel

Detaylı

Kan Akımı. 5000 ml/dk. Kalp Debisi DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII. Dr. Nevzat KAHVECİ

Kan Akımı. 5000 ml/dk. Kalp Debisi DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII. Dr. Nevzat KAHVECİ MERKEZİ SİNİR SİSTEMİNİN İSKEMİK YANITI DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII Dr. Nevzat KAHVECİ Kan basıncı 60 mmhg nın altına düştüğünde uyarılırlar. En fazla kan basıncı 1520 mmhg ya düştüğünde uyarılır.

Detaylı

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri DOKU Dicle Aras Doku ve doku türleri Doku Bazı özel görevler üstlenmiş hücre topluluklarıdır. Bir doku aynı yönde özelleşmiş hücre ve hücreler arası maddelerin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. İntrauterin

Detaylı

DOLAŞIM SİSTEMİ TERİMLERİ. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire

DOLAŞIM SİSTEMİ TERİMLERİ. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire DOLAŞIM SİSTEMİ TERİMLERİ Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire Dokuların oksijen ve besin ihtiyacını karşılayan, kanın vücutta dolaşmasını temin eden, kalp ve kan damarlarının meydana getirdiği sisteme dolaşım

Detaylı

III-Hayatın Oluşturan Kimyasal Birimler

III-Hayatın Oluşturan Kimyasal Birimler III-Hayatın Oluşturan Kimyasal Birimler MBG 111 BİYOLOJİ I 3.1.Karbon:Biyolojik Moleküllerin İskeleti *Karbon bütün biyolojik moleküllerin omurgasıdır, çünkü dört kovalent bağ yapabilir ve uzun zincirler

Detaylı

ULUSAL KONGRESİ. Türk Veteriner Jinekoloji Derneği. 15-18 Ekim 2015. Liberty Hotels Lykia - Ölüdeniz / Fethiye - Muğla AMAÇ

ULUSAL KONGRESİ. Türk Veteriner Jinekoloji Derneği. 15-18 Ekim 2015. Liberty Hotels Lykia - Ölüdeniz / Fethiye - Muğla AMAÇ KÖPEK MEME TÜMÖRLERİNDE TEDAVİ SEÇENEKLERİ AMAÇ Yaşam kalitesini ve süresini uzatmak Nüks veya yeni tümör oluşumlarını engellemek Yrd.Doç.Dr. Nilgün GÜLTİKEN Metastaz oluşumunu engellemek Tümör dokusunda

Detaylı

Genel Bilgiler. Dünyada Ölümler. 1.Koroner Arter Hastalıkları 2.Travma (1-44 yaş arası 1. sırada) 3.İnme sendromları

Genel Bilgiler. Dünyada Ölümler. 1.Koroner Arter Hastalıkları 2.Travma (1-44 yaş arası 1. sırada) 3.İnme sendromları Doç. Dr. Onur POLAT Genel Bilgiler Dünyada Ölümler 1.Koroner Arter Hastalıkları 2.Travma (1-44 yaş arası 1. sırada) 3.İnme sendromları 2 Mortalite - Morbidite %50'si ilk bir kaç dakikada... ciddi damar,

Detaylı

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite Düzenli fiziksel aktivite ile kazanılmak istenen yaşam kalitesi artışı özellikle yaşlı nüfusta önemli görülmektedir. Bu kısımda yaşlılar için egzersiz programı oluşturulurken nelere dikkat edilmesi gerektiği

Detaylı

15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ

15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ 15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ İyonlaştırıcı radyasyonların biyomoleküllere örneğin nükleik asitler ve proteinlere olan etkisi hakkında yeterli bilgi yoktur. Ancak, nükleik asitlerden

Detaylı

LİPOPROTEİNLER. Lipoproteinler; Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı. stabilize edilmeleri gerekir. kanda lipidleri taşıyan özel

LİPOPROTEİNLER. Lipoproteinler; Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı. stabilize edilmeleri gerekir. kanda lipidleri taşıyan özel LİPOPROTEİNLER LİPOPROTEİNLER Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı olarak çözündüklerinden, taşınmaları için stabilize edilmeleri gerekir. Lipoproteinler; komplekslerdir. kanda lipidleri taşıyan

Detaylı

NEREYE KOŞUYOR. Doç. Dr. İbrahim İKİZCELİ. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı

NEREYE KOŞUYOR. Doç. Dr. İbrahim İKİZCELİ. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı 2012 β-blokörler NEREYE KOŞUYOR Doç. Dr. İbrahim İKİZCELİ İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Adernerjik sistem Tarihçesi 1900-1910 Epinefrin 1940-1950 Norepinefrin α, β-reseptör 1950-1960

Detaylı

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA Çevresel Sinir Sistemi (ÇSS), Merkezi Sinir Sistemine (MSS) bilgi ileten ve bilgi alan sinir sistemi bölümüdür. Merkezi Sinir Sistemi nden çıkarak tüm vücuda dağılan sinirleri

Detaylı

TİP I HİPERSENSİTİVİTE REAKSİYONU. Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu

TİP I HİPERSENSİTİVİTE REAKSİYONU. Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu TİP I HİPERSENSİTİVİTE REAKSİYONU Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu HİPERSENSİTİVİTE REAKSİYONLARI TİP I TİP II TİPII TİPIII TİPIV TİPIV TİPIV İmmün yanıt IgE IgG IgG IgG Th1 Th2 CTL Antijen Solübl antijen Hücre/

Detaylı

DAHA İYİ ÖZEL FORMÜLASYON. Yumurta Verim Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık

DAHA İYİ ÖZEL FORMÜLASYON. Yumurta Verim Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık ÖZEL FORMÜLASYON DAHA İYİ Yumurta Verim Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık DAHA DÜŞÜK MALİYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA İÇİN AGRALYX

Detaylı

Kök Hücre ve Doku Mühendisliği

Kök Hücre ve Doku Mühendisliği Kök Hücre ve Doku Mühendisliği 22 Mayıs 2000 Time Dergisi Geleceğin en popüler meslekleri; 1. Doku Mühendisleri 2. Gen Programlayıcıları 3. ÇiBçiler 4. Frankenfood takipçileri 5. Bilgi Madencileri (Data

Detaylı

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)!

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)! HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücre Hücre: Tüm canlıların en küçük yapısal ve fonksiyonel ünitesi İnsan vücudunda trilyonlarca hücre bulunur Fare, insan veya filin hücreleri yaklaşık aynı büyüklükte Vücudun büyüklüğü

Detaylı

Pazardan Sofraya:Pazarlama ve Tüketim Beslenmede Balığın Yeri ve Önemi

Pazardan Sofraya:Pazarlama ve Tüketim Beslenmede Balığın Yeri ve Önemi Pazardan Sofraya:Pazarlama ve Tüketim Beslenmede Balığın Yeri ve Önemi Prof. Dr. Yasemen YANAR Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Avlama ve İşleme Teknolojisi Bölüm Başkanı Tarih boyunca medeniyetler

Detaylı

Esneklik. Bir eklemin ya da bir dizi eklemin tüm hareket genişliğinde hareket edebilme yeteneğidir

Esneklik. Bir eklemin ya da bir dizi eklemin tüm hareket genişliğinde hareket edebilme yeteneğidir ESNEKLİK 1 ESNEKLİK Hareketleri büyük bir genlikte uygulama yetisi Hareketlilik olarak da bilinmektedir Bir sporcunun becerileri büyük açılarda ve kolay olarak gerçekleştirmesinde önde gelen temel gerekliliktir

Detaylı

HÜCRE SĠNYAL OLAYLARI PROF. DR. FATMA SAVRAN OĞUZ

HÜCRE SĠNYAL OLAYLARI PROF. DR. FATMA SAVRAN OĞUZ HÜCRE SĠNYAL OLAYLARI PROF. DR. FATMA SAVRAN OĞUZ Çok hücreli organizmaların kompleks omurgalılara evrimi, hücreler birbirleriyle iletişim kuramasalardı mümkün olmazdı. Hücre-hücre Hücre-matriks etkileşimini

Detaylı

Chapter 10. Summary (Turkish)-Özet

Chapter 10. Summary (Turkish)-Özet Chapter 10 Summary (Turkish)-Özet Özet Vücuda alınan enerjinin harcanandan fazla olması durumunda ortaya çıkan obezite, günümüzde tüm dünyada araştırılan sağlık sorunlarından birisidir. Obezitenin görülme

Detaylı

KEMİK VE DİŞ ETİ SORUNLARI İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ETKİLİ ÇÖZÜM

KEMİK VE DİŞ ETİ SORUNLARI İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ETKİLİ ÇÖZÜM DOKU YENİLENMESİNDE OTOLOG ÇÖZÜM TÜRKİYEDE TEK DENTAL PRP KİTİ KEMİK VE DİŞ ETİ SORUNLARI İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ETKİLİ ÇÖZÜM YENİLENMEK KENDİ İÇİMİZDE ONARICI DOKU YENİLENMESİNİ HIZLANDIRAN YENİLİKÇİ

Detaylı

HATHA YOGANIN VE KALiSTENiK EGZERSiZLERiN STATiK DE GE ÜZERiNDEKi ETKiLERi

HATHA YOGANIN VE KALiSTENiK EGZERSiZLERiN STATiK DE GE ÜZERiNDEKi ETKiLERi Spor Bilimleri Dergisi Hacettepe 1. ofsport Sciences 2003,14 (2), 83-91 HATHA YOGANIN VE KALiSTENiK EGZERSiZLERiN STATiK DE GE ÜZERiNDEKi ETKiLERi Ummuhan BAŞ ASLAN, Ayşe L1VANELlOGLU Hacettepe Üniversitesi,

Detaylı

NİTRİK OKSİT, DONÖRLERİ VE İNHİBİTÖRLERİ. Dr. A. Gökhan AKKAN

NİTRİK OKSİT, DONÖRLERİ VE İNHİBİTÖRLERİ. Dr. A. Gökhan AKKAN NİTRİK OKSİT, DONÖRLERİ VE İNHİBİTÖRLERİ Dr. A. Gökhan AKKAN 1976 Moncada 1980 Furchgott ve Zawadzki (1998 Nobel Tıp Ödülü) EDRF = Endothelium- derived relaxing factor 1987 EDRF = NO Sentezi NOS L- Arginin

Detaylı

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX! Özel Formülasyon DAHA İYİ Yumurta Verimi Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

Detaylı

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalp kası beyinden sonra en fazla kana gereksinim duyan organdır. Kalp kendini besleyen kanı aortadan ayrılan arterlerden alır. Bu arterlere koroner

Detaylı

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı. EGZERSİZ Fizyolojisi. Dr. Sinan Canan sinancanan@gmail.com

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı. EGZERSİZ Fizyolojisi. Dr. Sinan Canan sinancanan@gmail.com Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı EGZERSİZ Fizyolojisi Dr. Sinan Canan sinancanan@gmail.com Kaslarda güç, kuvvet ve dayanıklılık Maksimum kasılma kuvveti 3-4 kg/cm2 kesit alanı

Detaylı

Solunum Fizyolojisi ve PAP Uygulaması. Dr. Ahmet U. Demir

Solunum Fizyolojisi ve PAP Uygulaması. Dr. Ahmet U. Demir Solunum Fizyolojisi ve PAP Uygulaması Dr. Ahmet U. Demir Solunum fizyolojisi Bronş Ağacı Bronş sistemi İleti havayolları: trakea (1) bronşlar (2-7) non respiratuar bronşioller (8-19) Gaz değişimi: respiratuar

Detaylı

Omurga-Omurilik Cerrahisi

Omurga-Omurilik Cerrahisi Omurga-Omurilik Cerrahisi BR.HLİ.017 Omurga cerrahisi, omurilik ve sinir kökleri ile bu hassas sinir dokusunu saran/koruyan omurga üzerinde yapılan ameliyatları ve çeşitli girişimleri içerir. Omurga ve

Detaylı

Beyin Omurlik Damarlarının Cerrahi Tedavisi

Beyin Omurlik Damarlarının Cerrahi Tedavisi Beyin Omurlik Damarlarının Cerrahi Tedavisi (Nörovasküler Cerrahi) BR.HLİ.015 Sinir sisteminin damar hastalıkları ve bunların cerrahi tedavisi beyin ve sinir cerrahisinin spesifik ve zorlu bir alanını

Detaylı

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak İNME Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND ye aittir. Kaynak

Detaylı

HİBRİD VASKULER CERRAHİDE ANESTEZİ DENEYİMLERİMİZ

HİBRİD VASKULER CERRAHİDE ANESTEZİ DENEYİMLERİMİZ HİBRİD VASKULER CERRAHİDE ANESTEZİ DENEYİMLERİMİZ Nagihan KARAHAN*, Murat AKSUN*, Senem GİRGİN*, Tevfik GÜNEŞ**, Levent YILIK**, Ali GÜRBÜZ** * İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi II. Anesteziyoloji

Detaylı

FİZYOTERAPİDE KLİNİK KAVRAMLAR. Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ

FİZYOTERAPİDE KLİNİK KAVRAMLAR. Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ FİZYOTERAPİDE KLİNİK KAVRAMLAR Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ İNFLAMASYON VE ONARIM İNFLAMASYON Yaralanmaya karşı dokunun vaskülarizasyonu yolu ile oluşturulan bir seri reaksiyondur. İltihabi reaksiyon.? İnflamatuar

Detaylı

Cisplatine Bağlı Akut Böbrek Yetersizliğinde İnterleukin-33 ün Rolü. Uzm. Dr. Kültigin Türkmen S.Ü.M.T.F Nefroloji B.D

Cisplatine Bağlı Akut Böbrek Yetersizliğinde İnterleukin-33 ün Rolü. Uzm. Dr. Kültigin Türkmen S.Ü.M.T.F Nefroloji B.D Cisplatine Bağlı Akut Böbrek Yetersizliğinde İnterleukin-33 ün Rolü Uzm. Dr. Kültigin Türkmen S.Ü.M.T.F Nefroloji B.D Konuşmanın Akışı Genel bilgiler Cisplatine bağlı ABY IL-33 Cisplatine bağlı ABY de

Detaylı

Amikasin toksisitesine bağlı deneysel akut böbrek hasarı modelinde parikalsitol oksidatif DNA hasarını engelleyebilir

Amikasin toksisitesine bağlı deneysel akut böbrek hasarı modelinde parikalsitol oksidatif DNA hasarını engelleyebilir Amikasin toksisitesine bağlı deneysel akut böbrek hasarı modelinde parikalsitol oksidatif DNA hasarını engelleyebilir Gülay Bulut 1, Yıldıray Başbuğan 2, Elif Arı 3 Hamit Hakan Alp 4, İrfan Bayram 1 Yüzüncü

Detaylı

Fiziksel Aktivite ve Sağlık. Prof. Dr. Bülent Ülkar Spor Hekimliği Anabilim Dalı

Fiziksel Aktivite ve Sağlık. Prof. Dr. Bülent Ülkar Spor Hekimliği Anabilim Dalı Fiziksel Aktivite ve Sağlık Prof. Dr. Bülent Ülkar Spor Hekimliği Anabilim Dalı 1 Fiziksel İnaktivite Nedir? Haftanın en az 5 günü 30 dakika ve üzerinde orta şiddetli veya haftanın en az 3 günü 20 dakika

Detaylı

Bu Ünitede; Şokun Tanımı Fizyopatoloji Şokta sınıflandırma Klinik Özellikler Tedavi anlatılacaktır

Bu Ünitede; Şokun Tanımı Fizyopatoloji Şokta sınıflandırma Klinik Özellikler Tedavi anlatılacaktır Doç. Dr. Onur POLAT Bu Ünitede; Şokun Tanımı Fizyopatoloji Şokta sınıflandırma Klinik Özellikler Tedavi anlatılacaktır Öğrenim Hedefleri; Şokun genel tanımını Şoktaki genel fizyopatoloji ve kompanzasyon

Detaylı

BÖLÜM 19 Yaralanma, zehirlenme ve dış nedenlerin bazı diğer sonuçları (S00-T98) Kafa yaralanmaları (S00-S09) Yüzeysel kafa yaralanması Başın açık

BÖLÜM 19 Yaralanma, zehirlenme ve dış nedenlerin bazı diğer sonuçları (S00-T98) Kafa yaralanmaları (S00-S09) Yüzeysel kafa yaralanması Başın açık S00 S01 S02 S03 S04 S05 S06 S07 S08 S09 S10 S11 S12 S13 S14 S15 S16 S17 S18 S19 S20 S21 S22 S23 S24 S25 S26 S27 S28 S29 S30 S31 S32 S33 S34 S35 S36 S37 S38 S39 BÖLÜM 19 Yaralanma, zehirlenme ve dış nedenlerin

Detaylı

09.02.2015. Oksijen Uygulama Yöntemleri. 10.Sınıf Meslek Esasları ve Tekniği. Oksijen Uygulama Yöntemleri. Oksijen Uygulama Yöntemleri

09.02.2015. Oksijen Uygulama Yöntemleri. 10.Sınıf Meslek Esasları ve Tekniği. Oksijen Uygulama Yöntemleri. Oksijen Uygulama Yöntemleri 10.Sınıf Meslek Esasları ve Tekniği 22.Hafta ( 23 27 / 02 / 2015 ) OKSİJEN UYGULAMA YÖNTEMLERİ Slayt No: 34 Solunumu Olan Hastalarda Kullanılan Araçlar Solunumu olan hastalarda; nazal kanül, basit yüz

Detaylı

GOÜ TIP FAKÜLTESİ DÖNEM II II. KURUL

GOÜ TIP FAKÜLTESİ DÖNEM II II. KURUL II. Kurul Dolaşım Sistemi ve Kan II. Kurul Süresi: 7 hafta II. Kurul Başlangıç Tarihi: 4 Kasım 2009 II. Kurul Bitiş ve Sınav Tarihi: 21 22 Aralık 2009 Ders Kurulu Sorumlusu: Yrd. Doç. Dr. Fatih EKİCİ 4

Detaylı

Hd 50. Hidrojen Molekülleri. Hidrojen bakımından zengin alkali su. Gerekli mineral takviyeleri. Üstün antioksidan etkisi

Hd 50. Hidrojen Molekülleri. Hidrojen bakımından zengin alkali su. Gerekli mineral takviyeleri. Üstün antioksidan etkisi Hd 50 Hidrojen Molekülleri Hidrojen bakımından zengin alkali su Üstün antioksidan etkisi Gerekli mineral takviyeleri Dayanıklı ve mükemmel performans Hidrojen molekülleri doğal ortamda bulunur, basit yapıdadır

Detaylı

EGZERSİZE ENDOKRİN ve METABOLİK YANIT

EGZERSİZE ENDOKRİN ve METABOLİK YANIT EGZERSİZE ENDOKRİN ve METABOLİK YANIT Prof.Dr.Fadıl Özyener Fizyoloji Anabilim Dalı Sempatik Sistem Adrenal Medulla Kas kan dolaşımı Kan basıncı Solunum sıklık ve derinliği Kalp kasılma gücü Kalp atım

Detaylı

AEROBiK VE ANAEROBiK EGZERSiZ

AEROBiK VE ANAEROBiK EGZERSiZ Spor Bilimleri Dergisi Hacettepe,. ofsport Sciences 2000, 11 (1-2-3-4), 47-55 AEROBiK VE ANAEROBiK EGZERSiZ SONRASı insülin VE KAN GliKOZ DEGERlERiNiN incelenmesi Cüneyt AYDIN". Kadir GÖKDEMIR"", ıbrahim

Detaylı

KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE TÜTÜN KULLANIMI: MEKANİZMA. Mini Ders 2 Modül: Tütünün Kalp ve Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi

KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE TÜTÜN KULLANIMI: MEKANİZMA. Mini Ders 2 Modül: Tütünün Kalp ve Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE TÜTÜN KULLANIMI: MEKANİZMA Mini Ders 2 Modül: Tütünün Kalp ve Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi TEMEL SLAYTLAR Kardiyovasküler Hastalıkların Epidemiyolojisi

Detaylı

GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM

GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM 1) Aşağıdaki hormonlardan hangisi uterusun büyümesinde doğrudan etkilidir? A) LH B) Androjen C) Östrojen Progesteron D) FUH Büyüme hormonu E) Prolaktin - Testosteron 2)

Detaylı

DÜŞÜK SICAKLIK STRESİ

DÜŞÜK SICAKLIK STRESİ DÜŞÜK SICAKLIK STRESİ Düşük sıcaklık stresi iki kısımda incelenir. Üşüme Stresi Donma stresi Düşük sıcaklık bitkilerde nekrozis, solma, doku yıkımı, esmerleşme, büyüme azalışı ve çimlenme düşüşü gibi etkiler

Detaylı

AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015

AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015 AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015 Nonkardiyojenik Akciğer Ödemi Şok Akciğeri Travmatik Yaş Akciğer Beyaz Akciğer Sendromu

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 48 DOLAŞIM SİSTEMİ 1 KALP KALBİN ÇALIŞMASI

11. SINIF KONU ANLATIMI 48 DOLAŞIM SİSTEMİ 1 KALP KALBİN ÇALIŞMASI 11. SINIF KONU ANLATIMI 48 DOLAŞIM SİSTEMİ 1 KALP KALBİN ÇALIŞMASI DOLAŞIM SİSTEMİ İki kulakçık ve iki karıncık olmak üzere kalpler dört odacıktır. Temiz kan ve kirli kan birbirine karışmaz. Vücuda temiz

Detaylı

ADIM ADIM YGS LYS. 73. Adım ÜREME BÜYÜME GELİŞME EMBRİYONİK ZARLAR İNSAN EMBRİYOSUNUN GELİŞİMİ-1

ADIM ADIM YGS LYS. 73. Adım ÜREME BÜYÜME GELİŞME EMBRİYONİK ZARLAR İNSAN EMBRİYOSUNUN GELİŞİMİ-1 ADIM ADIM YGS LYS 73. Adım ÜREME BÜYÜME GELİŞME EMBRİYONİK ZARLAR İNSAN EMBRİYOSUNUN GELİŞİMİ-1 EMBRİYONUN DIŞINDA YER ALAN ZARLAR Zigotun gelişmesi ardından oluşan embriyo; sürüngen, kuş ve memelilerde

Detaylı

KRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIĞI (KOAH) TANIMI SINIFLAMASI RİSK FAKTÖRLERİ PATOFİZYOLOJİSİ EPİDEMİYOLOJİSİ

KRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIĞI (KOAH) TANIMI SINIFLAMASI RİSK FAKTÖRLERİ PATOFİZYOLOJİSİ EPİDEMİYOLOJİSİ KRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIĞI (KOAH) TANIMI SINIFLAMASI RİSK FAKTÖRLERİ PATOFİZYOLOJİSİ EPİDEMİYOLOJİSİ ÖĞRENİM HEDEFLERİ KOAH tanımını söyleyebilmeli, KOAH risk faktörlerini sayabilmeli, KOAH patofizyolojisinin

Detaylı

Deneysel Kontrast Nefropatisi Modelinde İndometazin yerine Tenoksikam

Deneysel Kontrast Nefropatisi Modelinde İndometazin yerine Tenoksikam Deneysel Kontrast Nefropatisi Modelinde İndometazin yerine Tenoksikam Elif Arı Bakır 1, Alla Eldeen Kedrah 2, Yeşim Ahdab 2, Fulya Çakalağaoğlu 3, Hakkı Arıkan 1, Beyza Macunluoğlu 1, Aydın Atakan 1, Hüseyin

Detaylı

KARDİYOJENİK ŞOK ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KARDİYOLOJİ ANABİLİM DALI

KARDİYOJENİK ŞOK ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KARDİYOLOJİ ANABİLİM DALI KARDİYOJENİK ŞOK ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KARDİYOLOJİ ANABİLİM DALI KARDİYOJENİK ŞOK-TANIM Ø Kardiyojenik şok (KŞ), kardiyak yetersizliğe bağlı uç-organ hipoperfüzyonudur. Ø KŞ taki hemodinamik

Detaylı

HASTANIN ÖNCELİKLİ OLARAK NUTRİSYON DURUMUNU BELİRLEMEK GEREKLİDİR:

HASTANIN ÖNCELİKLİ OLARAK NUTRİSYON DURUMUNU BELİRLEMEK GEREKLİDİR: NÜTRİSYONEL VE METABOLİK DESTEK: Malnütrisyon: Gıda tüketiminin metabolik hızı karşılamayamaması durumunda endojen enerji kaynaklarının yıkımı ile ortaya çıkan bir klinik durumdur ve iki şekilde olabilir.

Detaylı

VARİS TEDAVİSİNDE KONFORUN YENİ ADI. Endovenöz Radyofrekans Ablasyon

VARİS TEDAVİSİNDE KONFORUN YENİ ADI. Endovenöz Radyofrekans Ablasyon VARİS TEDAVİSİNDE KONFORUN YENİ ADI Endovenöz Radyofrekans Ablasyon Varis ve venöz yetersizlik toplumda en sık görülen belki de bu nedenle kanıksanabilen ciddi bir hastalıktır.venöz yetersizliğin ana nedeni

Detaylı

SPOR YARALANMALARINDA TEDAVİ YÖNTEMLERİ PROF.DR. MİTAT KOZ

SPOR YARALANMALARINDA TEDAVİ YÖNTEMLERİ PROF.DR. MİTAT KOZ SPOR YARALANMALARINDA TEDAVİ YÖNTEMLERİ PROF.DR. MİTAT KOZ Doku İyileşmesi Doku İyileşmesi İnflamatuvar dönem Tamir ve yenilenme fazı Yeniden şekillenme (remodeling) fazı İnflamatuvar Dönem Inflamasyon

Detaylı

Akış: Organ İskemilerinin Erken Tanısında Yeni Bir Uygulama: Laser Speckle Görüntüleme

Akış: Organ İskemilerinin Erken Tanısında Yeni Bir Uygulama: Laser Speckle Görüntüleme Akış: Organ İskemilerinin Erken Tanısında Yeni Bir Uygulama: Laser Speckle Görüntüleme Mikrodolaşımın önemi Laser speckle görüntüleme tekniği Ektremite perfüzyon görüntüleme İç organ perfüzyon görüntüleme

Detaylı

KOMPARTMAN SENDROMU. Patofizyoloji. KS Nedenleri. Ödem

KOMPARTMAN SENDROMU. Patofizyoloji. KS Nedenleri. Ödem KOMPARTMAN SENDROMU 10.08.2010 Dr.Günay YILDIZ Kompartman Sendromu (KS),damar ve sinir içeren kapalı boşluklarda doku basıncının, perfüzyonu engelleyecek kadar artması sonucu ortaya çıkan hipoksiyle birlikte

Detaylı

Spor yaralanmaları ve tedavi yöntemleri

Spor yaralanmaları ve tedavi yöntemleri Spor yaralanmaları ve tedavi yöntemleri İster amatör olarak spor yapın, isterseniz profesyonel sporcu olun, başınıza en sık gelen olaylardan biridir sakatlanmak. Yazan: Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı

Detaylı

SİSTEMİK İNFLAMASYON VE NÖRONAL AKTİVİTE

SİSTEMİK İNFLAMASYON VE NÖRONAL AKTİVİTE SİSTEMİK İNFLAMASYON VE NÖRONAL AKTİVİTE Eyüp S. Akarsu Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji ABD 22. Ulusal Farmakoloji Kongresi 5 Kasım 2013, Antalya 1 Organizmanın çok çeşitli tehdit algısına

Detaylı

LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER

LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER Varlık Erol, Cengiz Aydın, Levent Uğurlu, Emre Turgut, Hülya Yalçın*, Fatma Demet İnce* T.C.S.B. Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi,

Detaylı