T.C. Sağlık Bakanlığı Okmeydanı Eğitim ve AraĢtırma Hastanesi III. Ġç Hastalıkları Kliniği Doç.Dr.Necati Yenice

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "T.C. Sağlık Bakanlığı Okmeydanı Eğitim ve AraĢtırma Hastanesi III. Ġç Hastalıkları Kliniği Doç.Dr.Necati Yenice"

Transkript

1 T.C. Sağlık Bakanlığı Okmeydanı Eğitim ve AraĢtırma Hastanesi III. Ġç Hastalıkları Kliniği Doç.Dr.Necati Yenice LÖSEMĠ VE LENFOMA TANILI HASTALARDA HEPATĠT GÖSTERGELERĠ (Uzmanlık Tezi) Dr.Özlem Tabak Ġstanbul

2 TEŞEKKÜR Eğitim sürecimde bana bilgi desteği veren, kendi deneyimlerini bana aktaran ve uzman ünvanına ulaģmamı sağlayan çok değerli hocalarım S.B. Okmeydanı Eğitim ve AraĢtırma Hastanesi BaĢhekimi Doç.Dr. Adem AKÇAKAYA ya III.Ġç Hastalıkları Klinik ġefi Doç.Dr.Necati YENĠCE ye III.Ġç Hastakları Klinik ġef Yardımcısı Uzm.Dr.Kemal KUTOĞLU na 1.Kadın Hastalıkları ve Doğum Klinik ġefi Op. Dr.Yücel ġengün e 1.Kadın Hastalıkları ve DoğumKlinik ġef Yrd. Op. Dr.YaĢar ATĠK e 11.Genel Cerrah ġefii Prof.Dr.Servet RüĢtü KARAHAN a 11.Genel Cerrahi Klinik ġef Yrd.Op. Ayhan ÖZSOY a Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Klinik ġef Yrd. Op.Fügen PEKÜN e S.B. ġiģli Etfal Eğitim ve AraĢtırma Hastanesi Psikiyatri Klinik ġefi Doç.Dr. Oğuz KARAMUSTAFALIOĞLU na Tezimin yapım aģamasında bana yardımlarını esirgemeyen Uzm. Dr. Semih KALYON a, Op. Dr. Oğuzhan KARATEPE ye, Dr. Ġrem ÖNER ÖZKARA ya ve I.Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği sekreteri Nazan AKÇA ya Birlikte çalıģmaktan mutluluk duyduğum tüm uzmanlarım, asistan arkadaģlarım ve çalıģtığımız hemģire arkadaģlarım ve sağlık personelimize ve Uzmanlık eğitimimin ve hayatımın her döneminde yanımda olan, desteklerini hiç esirgemeyen aileme, TeĢekkürü borç bilirim. Dr.Özlem Tabak 2

3 ĠÇĠNDEKĠLER 1) GİRİŞ VE AMAÇ.. 1 2) GENEL BİLGİLER... 2 LÖSEMİ. 6 HODGKİN VE NONHODGKİN LENFOMA. 15 HEPATİT. 23 -HEPATİT B VİRUSU 23 -HEPATİT C VİRUSU 42 3) MATERYAL-METOD ) BULGULAR. 45 5) TARTIŞMA VE SONUÇ ) ÖZET ) KAYNAKLAR

4 1.GĠRĠġ VE AMAÇ Hepatit enfeksiyonları dünyada en sık görülen hastalıkların başında gelir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde hepatit enfeksiyonları kliniklerde önemli mortalite ve morbitide sebebi olmaktadır. Genelde kan örneklerinde yapılan taramalarda sıklıkla hepatit B ve C enfeksiyonu tespit edilir. Dünyada Hepatit B virurusu ile karşılaşmış insan sayısı iki milyardır (1,2). HBV dünya genelinde 350 milyon kişide kronik enfeksiyona, yılda ölüme sebep olan bir virüstür. Afrika, Asya ve Pasifik kıyılarında HBV ye bağlı hastalıklar en önemli üç ölüm sebebinden biridir. Enfeksiyon genellikle yetişkin çağda kazanılır. Erişkinler için enfeksiyon ile karşılaşma oranı %20 yi geçmez. Cinsel temas ve perkütanöz temas en önemli bulaşma yoludur. Ancak perinatal ya da erken çocukluk döneminde alınan enfeksiyon HBV enfeksiyonuna önemli ölçüde kaynaklık eder (1,3). Toplum genelinde yapılan taramalarda HBsAg pozitifliği ülkemizde % arasıdır (4). HCV enfeksiyonları da HBV enfeksiyonlarından sonra yaygın görülen enfeksiyonlardandır. Tüm dünyada yaygın ve aşısının da olmaması sebebi ile oldukça ciddi bir sağlık sorunudur. Dünya populasyonun yaklaşık %3 ü bu virüsle enfektedir (4). Dünya genelinde yaklaşık 210 milyon HCV ile enfekte hasta vardır (5). Gelişmiş ülkelerde antihcv sıklığı % 1-2 arasında değişmektedir (6). HCV; hepatoselüler karsinoma, siroz ve kronik hepatitin en sık sebeplerinden biridir (7). HCV geçişi direkt perkutanöz yolla veya kan ve kan ürünlerinin transfüzyonu ile, hasta bireylerden transplante edilen organlarla, kontamine enjektörlerle olmaktadır. Vücut salgıları ile direkt kontakla veya seksüel yolla bulaş nadir görülür (8). Kliniklerde bu denli sık görülen enfeksiyoz proçeslerin özellikle hematolojik hastalıklarda sıklığı ile ilgili literatürde herhangi bir bilgi yoktur. Lösemi ve lenfoma tanılı hastalar; enfeksiyonlara eğilimlerinin artması, aldıkları immunsupresif tedavi, hastanelerde yatış sürelerinin uzun olması ve sık sık uygulanan kan ve kan ürünleri transfüzyonu sebebi ile Hepatit B ve Hepatit C enfeksiyonuna karşı savunmasız konumdadırlar. Bizim bu çalışmadaki amacımız hastanemizde hematoloji servisinde yatan lösemi ve lenfoma tanılı hastalarda, hastanedeki yatış süresi uzunluğu ve kaçınılmaz olan kan ve kan ürünleri transfüzyonun uygulandığı ve enfeksiyon eğiliminin artığı populasyonda Hepatit B ve Hepatit C virus enfeksiyonun sıklığını ve toplum açısından önemini vurgulamaktır.. 4

5 2. GENEL BĠLGĠLER Kanser; hücrenin çoğalmasını, farklılaşmasını ve sağ kalımını denetleyen kritik genlerde meydana gelen değişikliklerden kaynaklanır. Hücrelerin sürekli ve kontrolsüz çoğalması kanserin gelişmesine sebep olan temel değişikliktir. Kanser hücreleri, hücrenin normal davranışlarını kontrol eden sinyallere doğru tepkiyi göstermek yerine kontrolsüz biçimde çoğalmayı ve bölünmeyi sürdürerek, normal doku ve organları da istila eder ve sonunda tüm vücuda yayılır(metastaz). Kanser hücrelerinin ortak özelliği olan çoğalmayı denetleyen mekanizmaların ortadan kalkması, çok hücreli sistemlerde kusurların birikmesi sonucu ortaya çıkar. Kanserler üç ana grupta toplanabilir: Karsinomlar, sarkomlar, lösemi ve lenfomalar. İnsan kanserlerinin yaklaşık %90 ını oluşturan karsinomlar, epitelyum hücrelerinden kaynaklanan tümörlerdir. İnsanda az görülen sarkomlar ise kas, kemik, kıkırdak ve fibröz doku gibi bağ dokusundan gelişen solid tümörlerdir. İnsan kanserlerinin %7 sini oluşturan lösemi ve lenfomalar sırasıyla kan ya da immün sistem hücrelerinden köken alır. HEMATOPOETĠK SĠSTEM VE HEMATOLOJĠK KANSERLER Lösemi ve lenfomaları içeren hematolojik kanserler, hematopoetik (haima: kan ;poiesis: yapım) kökenlidir. Kan dokusundaki tüm hücrelerin tek bir kök hücreden geliştiği düşünülmektedir. Bu kökenden gelen tüm hücreler, hematopoetik organlarda bulunan kök hücrelerinden gelişir. İnsanlarda bu kök hücreler fetal süreç sonrasında kemik iliğine yerleşir. Kemik iliği kök hücreleri, hematopoezde temel görevi üstlenir. Bu tip hücreler, doku içindeki tüm hücreleri oluşturabileceklerinden pluripotent kök hücreler olarak adlandırılır. Bu hücreler daha sonra da çoğalarak tek tip kan hücresini oluşturabilecek olan ana hücreleri oluşturur. Bu hücrelerin bir kısmı miyeloid hücre serisine farklılaşacak olan miyeloid multipotent kök hücrelerini, bir kısmı da lenfoid hücrelere (lenfosit) farklılaşacak olan lenfoid multipotent kök hücrelerini oluşturur. Multipotent kök hücreler çoğalır ve ata hücrelere dönüşür. Ata hücreler öncül hücrelere ya da blastlara; öncül hücreler ise tek tip kan hücrelerine farklılaşır. Bunlar lenflerdeki B ve T hücreleri, eritrositler ve kan pulcukları, mast hücreleri, granülositler, monositler ve makrofajlardan oluşan farklılaşmış hücrelerdir(şekil:1). 5

6 ġekil 1: Hematopoetik sistemdeki hücrelerin pluripotent kök hücreden gelişim evrelerini gösteren şema Hematopoezin görülebilmesi için, uygun bir mikroçevre ve büyüme etmenleri gereklidir. Mikroçevre etmenleri, hücreler arası matrisi oluşturan ve hematopoetik organın stromasında bulunan hücreler tarafından sağlanır. Bu mikroçevrenin oluşturulmasının ötesinde hücrelerin çoğalıp farklılaşmasını sağlayan etmenlere de ihtiyaç duyulur. Bu etmenler büyüme etmenleri, koloni oluşumunu uyaran etmenler ve hematopoetin olarak adlandırılır. Pluripotent ve multipotent kök hücreler, çok az sayıda topluluklar oluşturacak şekilde, belli bir hızda çoğalarak devamlılıklarını sağlar. Ata ve öncül hücrelerin mitotik bölünme hızları oldukça yüksektir. Hücreler farklılaşıp özgül şekillerini aldıkça çoğalma potansiyelleri de buna paralel olarak azalır. Eritroid ve miyeloid hücrelerde özellikle farklılaşmanın ileri aşamaları çoğalma kaybı ve farklılaşmanın durması ile belirginleşir. Böylece üretilen hücrelerin sayısı sınırlandırılır. Bu hücrelerden kaynaklanan kanserlerin meydana gelebilmesi için ya bu engelleme kaldırılmalı ya da uyarı taklit edilmelidir. Lenfoid kökenli hücrelerde çoğalma ve farklılaşma bir bakıma farklıdır; çünkü olgun lenfositler, enfeksiyonlara karşı cevapta çoğalabilme özelliğine sahiptir. Çoğalmaları antijenler, parakrin etmenler ve en çok da sitokinler tarafından uyarılmalarına bağlıdır. Enfeksiyon etkisiz hale geldiğinde ise, lenfositlerin sayısı apopitozla kısıtlanır ve yalnızca hafıza hücreleri uzun dönemde varlığını sürdürür. Lenfoid hücrelerde meydana gelen kanserler yalnızca olgunlaşmamış hücrelerden kaynaklanmaz, yani kanser sebebi her zaman farklılaşma yolundaki bir bozukluk değildir. Aksine, farklılaşmış hücrelerde apopitozdan 6

7 kaçınma ve dış çoğalma uyarılarıyla kazanılmış bağımsızlık veya her ikisi birden gözlenebilir ve bu durum kansere sebep olur. Lösemi ve lenfomaların fenotipi, hücrenin hangi aşamada etkilendiğine bağlıdır. Bir hematolojik kanser, kronik miyelositik lösemide (KML) olduğu gibi bir kök hücreden; akut promiyelositik lösemide (APL) olduğu gibi kısmen farklılaşmış bir hücreden ya da çoklu miyelomdaki gibi, farklılaşmanın ileri aşamasındaki bir hücreden kaynaklanabilir. Lösemi ve lenfomalar, karsinomlardan daha az sayıda genetik değişiklik içerir. Buna karşın mevcut değişiklikler lösemi ve lenfomanın bazı tipleri için belirleyicidir. Hematolojik kanserler kromozom kayıp ve kazanımları içermelerine rağmen daha çok tipik translokasyonlarla karakterizedir. Bazı hematolojik kanserlerde bu translokasyonlar, hastalığı sınıflandıracak kadar özeldir. KML vakalarının %90 ından fazlası, 9 ve 22. kromozomların uzun kolları arasındaki bir translokasyona t(9;22), (q34;q11) sahiptir. Aynı t(9;22) translokasyonu akut lenfoblastik lösemi (ALL) vakalarının yaklaşık %25 inde de bulunur. Buna rağmen bu vakalarda farklı translokasyon çesitleri de görülür. Lösemi ve lenfomalarda gözlenen bazı karakteristik translokasyonlar Tablo 1 de gösterilmektedir. Tablo 1: Lösemi ve lenfomalara özgü bazı karakteristik translokasyonlar 7

8 Lösemilerde meydana gelen translokasyonlar genellikle genlere ve genlerin işlevlerine zarar vermeden onları değiştirir. Bu şekilde tanımlanan iki mekanizma vardır: I. Gen Etkinleşmesi: Translokasyon bölgesindeki kodlama yapan bölge bozulmadan kalır; fakat düzenlenmesi değişir. Translokasyonla birlikte genin kendi düzenleyici bölgesinin bir kısmı çıkar ve/veya gen yeni düzenleyici öğelerin etkisi altında kalır. Böylece kendi yeri dışında ya da yanlış ifade edilen bir genin ürünü onkogenik bir protein olarak davranmaya başlar. Bu duruma örnek olarak Burkitt lenfomada translokasyonla etkinlesen MYC geni gösterilebilir. II. Gen Füzyonu: Translokasyon bir füzyon proteini meydana getirir. Bu protein translokasyon bölgesindeki iki genin parçalarından oluşan yeni bir gen tarafından kodlanır. Füzyon proteini, orjinal bileşenlerinden farklı ifade modeline, hücre içi yerleşime, düzenlenme ve etkinlesmeye ya da tüm bunların bir birleşimine sahip olabilir. Birleşen proteinlerden biri genellikle bir yazılım etmeni ya da almaç tirozin kinazdır. Bu simerik protein hücrenin habis dönüşümüne sebep olur. Bu mekanizmanın örneklerinden birincisi; KML deki Bcr-Abl füzyon proteini, ikincisi de; akut promiyelositik lösemideki retinoik asid almaç füzyon proteini olabilir. ġekil 2:Translokasyon mekanizmaları A:Genin yeniden düzenlenmesi B: Füzyon genin oluşması 8

9 Lösemi ve lenfomaların baslangıç aşamasında, belirli translokasyonlara eklenen genetik değişikliklerin hangileri olduğu ve gelişimleri için gerekli aşamalar tamamen belirlenememiştir. Buna rağmen pek çok lösemi ve lenfoma, nokta mutasyonları ve DNA metillenmelerindeki değişimlere ek olarak anöploid karyotiple genomik kararsızlık gösterebilir. Bu aşamada etkilenmis olan genler RAS, P53, RB1, CDKN2A ve CDKN2B gibi karsinomlarda önemli olan tümör baskılayıcı genler ve bazı onkogenlerdir. Bu genomik kararsızlık, lösemiye daha agresif bir karakter kazandırmakla kalmaz; aynı zamanda nokta mutasyonları veya gen amplifikasyonları aracılığıyla dirençli hücre klonlarının gelişmesine izin vererek kemoterapi için önemli bir engel de oluşturur (9,10,11,12). LÖSEMĠ Lösemiler, kemik iliğinden köken alan, kana ve diğer organlara ikincil olarak yayılım gösteren, hematopoetik (kan yapan) kök hücrelerin neoplazmlarıdır. Kemik iliğinin yaygın olarak neoplastik hücreler ile dolmasıyla karakterizedir. Çoğu vakada, çok sayıda lösemi hücresi kana yayılmıştır. Bu hücreler karaciğer, dalak, lenf gangliyonları ve diğer birçok organa geçerek bu organların büyümesine yol açabilir. Her ne kadar, löseminin en belirgin sonucu kanda çok sayıda anormal hücrenin varlığının saptanması olsa da aslında lösemi, kemik iliği kökenli bir hastalıktır. Lösemi, kanın bileşenlerinden (plazma, beyaz ve kırmızı kan hücreleri, kan pulcukları) herhangi birine etki edebilme özelliğinde olsa da; pek çok tipinde genellikle beyaz kan hücreleri etkilenir. Bu lösemi hücreleri genellikle normal kan hücrelerinden farklı görünen ve tam olarak işlev gösteremeyen hücrelerdir (13). Tablo 2: Löseminin tarihçesi 9

10 Sıklığı Tüm kanserlerin %5 ini lösemiler oluşturur. Lösemi genellikle çocukluk çağı hastalığı olarak bilinse de, aslında yetişkinlerde oldukça yaygın görülen bir hastalıktır. Birleşik Devletler de her yıl yaklaşık olarak yetişkin ve den fazla çocuğa lösemi teşhisi konulmaktadır. Tüm lösemilerin yarısından fazlası 60 yaş üstündeki insanlarda gözlenir ve hastalık erkeklerde kadınlara göre %30 daha yaygındır. Lösemi hastalarında 5 yıllık sağ kalım oranı son 40 yıl içinde 3 katına çıkmıştır larda %14 iken; 1970 lerde %35 olan 5 yıllık sağ kalım oranı günümüzde %46 ya yükselmiştir (14). Mekanizması Lökomojenezin en az iki basamaklı bir süreç olduğu hipotezi ileri sürülmüş ve bu süreçte lösemi hücrelerinin klonal olarak çoğalabilmesi için farklılaşmanın engellenmesi ve aşırı çoğalma gibi hücresel basamakların asılması gerektiği gözlenmiştir. Gerçekten de lösemilerde görülen translokasyonların büyük bir çoğunluğu, hematopoetik farklılaşmada rol oynayan yazılım etmenlerini etkilemektedir. Her ne kadar farklılaşmanın engellenmesi lökomojenez için temel bir basamak ise de, tek basına bu bozukluğun lösemi gelişimine yol açmadığı çeşitli deneylerle gösterilmiştir. Hızlı çoğalma basamağının da lösemi gelişiminde gerekli olduğu ve kontrolsüz çoğalmanın almaç tirozin kinaz geninin etkinleşmesi ile ortaya çıktığı ileri sürülmüştür. Sınıflandırılması Lösemiler, morfolojik yönden hastalığa tutulan hücre dizisinin tipine göre miyeloid ya da lenfoid ve çoğalan kan hücresinin genç ya da olgunlaşmış olmasına göre akut ya da kronik olarak sınıflandırılır. Akut lösemiler genç, olgunlaşmamış miyeloid ya da lenfoid dizi hücrelerinin kemik iliği, çevre kanı ve diğer dokularda birikimi ile tanımlanan habis hastalıklardır. Lösemi hücreleri kemik iliğini istila eder ve normal kan hücrelerinin (eritrosit, granülosit ve trombosit) üretimi engellenir. Buna bağlı olarak gelişen anemi, enfeksiyon ve kanamalar hastalığın ana belirti ve bulgularını oluşturur. Akut lösemilerde, tedavi almayan hastalarda hızlı ve ölümcül bir seyir gözlenir. Kronik lösemide hızla çoğalmayan ve normal işlevlerini yerine getiremeyen blast hücreleri bulunur. Bu durumda, başlangıç aşamasındaki kronik lösemi hastalarında herhangi bir semptom gözlenmez ve gidişat yavaştır. Lösemi beyaz kan hücrelerinin her iki türünü de etkiler; lenfoid hücreleri etkilerse lenfositik lösemi, miyeloid hücreleri etkilerse miyeloid ya da miyelojen lösemi olarak adlandırılır. Miyelojen ve lenfositik lösemilerin her biri kendi içinde akut ve kronik olarak da ayrıldığından lösemiler dört sınıfa ayrılır. 10

11 1)Akut Lösemiler Akut lösemiler, olgun hücrelerin azlığı ve öncül lökositlerin (lösemik blast hücreleri) birikimi ile karakterizedir. Akut Lenfositik Lösemi (ALL) Akut lenfoblastik lösemi olarak da adlandırılır. Çocuklarda en sık rastlanan lösemi tipidir. Çocukluk çağında, tüm lösemiler arasında görülme sıklığı %45 tir. Çocuklarda 6 yaşın altında, erişkinlerde ise genellikle 65 yaş ve üzerinde görülür. Erişkinlerde akut lösemilerin %20 sini ALL oluşturur. Birleşik Devletler de 1992 den 1998 e kadar olan zaman diliminde ALL li hastaların sağ kalım oranının %63,5 (çocuklarda %85) olduğu tespit edilmiştir. Akut lenfositik lösemideki lösemik blastlar, miyeloblastlardan daha küçük olup; dar, bazofil ve granülsüz bir sitoplazmaya sahiptir. FAB (French-American-British) sınıflamasına göre; ALL L1, L2 ve L3 olmak üzere 3 alt tipe ayrılır. İmmünofenotiplemeye dayanılarak yapılan sınıflamada ise ALL, 5 alt tipe ayrılır: 1) Pro-B ALL (Pre-pre B ALL, erken pre B ALL) 2) Yaygın ALL (Olagan ALL) 3) Pre-B ALL 4) B ALL (Olgun) 5) T ALL a) Pro-T ALL b) Pre-T ALL c) Kortikal T ALL d) T Hücreli ALL (olgun) Çoğu ALL nin B hücre kaynaklı, özellikle de erken B hücre öncülleri kaynaklı olduğu görülmektedir. Çocuklarda pre-b ALL ye daha sık rastlanırken, erişkinlerde genellikle T hücre dizisinden kaynaklanan ALL yaygındır. ALL de görülen başlıca sitogenetik bozukluklar yapısal değişimlerdir. t(9;22), t(4;11), t(8;14), t(1;19) ve t(10;14) en önemli kromozomal translokasyonlardır. Ayrıca 9p, 6q ve 12p bozukluklarına da rastlanır. ALL de görülen p190 proteini, t(9;22) translokasyonu ile olusan BCR-ABL füzyon geninin bir ürünüdür. Diğer sık rastlanan bir moleküler kusur da, t(4;11) sonucu oluşan MLL-AFT gen düzenlenmesidir. Tedavi ve tanı, fenotip ve karyotiple yakından ilişkilidir. Erken pre-b hücre fenotipinde ALL si olan 2-10 yasları arasındaki çocuklar en iyi prognoza sahip hasta grubundadır ve 11

12 çoğunlukla tam tedavi sağlanır. Olgun B hücreli ya da T hücreli hastalığı olan yetişkinler ve çocuklarda ise gidişat daha kötüdür (13,14,15,16).. Akut Miyeloid Lösemi (AML) Akut lenfositik olmayan (nonlenfositik) lösemi olarak da adlandırılır. AML, esas olarak yetişkin hastalığıdır ve görülme sıklığı yaşla orantılı olarak artar. Erkeklerde görülme sıklığı kadınlardan daha fazladır (2,9/1,9). Çocuklarda ise löseminin en sık rastlanan 2. tipidir. AML de sağ kalım oranı yetişkinlerde %19 iken, çocuklarda % 46 dır. AML deki miyeloblastlar, lenfoblastlardan daha büyük ve sitoplazmaları daha geniş olan hücrelerdir. FAB sınıflamasında AML 8 patolojik alt tipe ayrılır. AML nin sınıflandırılması Tablo 3 de gösterilmektedir. Tablo 3:AML nin sınıflandırılması 12

13 AML de gözlenen translokasyonlar genel olarak üç gruba ayrılabilir: I. Nüve Bağlayan Etmen le ilgili translokasyonlar: Nüve bağlayan etmen (CBF), hematopoetik gelişimde önemli rolü olan genlerin etkinleşmesini sağlayan bir yazılım etkinleştiricisidir. Nüve bağlayan etmeni meydana getiren iki bileşen nüve bağlayan etmen alfa (AML1) ve beta, AML de rastlanan translokasyonlarda ( t(8;21) ve inv(6) ) yer alır. a) t(8;21) translokasyonuna AML de sık rastlanır. Bu translokasyon sonucunda, kromozom 21 üzerindeki AML1 (nüve bağlayan etmen alfa) geni ile kromozom 8 üzerindeki ETO geni Aml1/Eto füzyon proteinini meydana getirir. Bu füzyon proteini AML1 in yazılım etkinliğini engeller; böylece hematopoetik hücrelerin normal olgunlaşma ve gelişimi baskılanır. b) Inv(16) sonucunda kromozom 16q22 deki nüve bağlayan etmen beta ile kromozom 16p13 teki düz kas miyozin ağır zincir (SMMHC) geninin füzyonu sonucunda oluşan füzyon proteini AML1 in yazılım etkinliğini engeller. II. Akut promiyelositik lösemide t(15;17) translokasyonuna rastlanır. Bu translokasyonda, kromozom 15 deki PML (promiyelositik lösemi) geni ile kromozom 17 deki RAR-a (retionik asit almaç alfa) geninin füzyonu sonucunda yapılan Pml/Rar-a füzyon proteini, bir tümör baskılayıcı yazılım etmeni olan doğal tip Pml proteininin etkinliğinin ortadan kalkmasına sebep olur. III. Kromozom 11q23 translokasyonları: Kromozom 11q23 te MLL (mixed lineage leukemia) geni bulunur. Bu kromozomda bulunan MLL genini içeren translokasyonlar çok sayıdadır ve ALL, AML ve lenfomalarda gözlenir. AML de translokasyonlar dışındaki kromozom bozuklukları +8, del(5q), -7 ve Y de sık rastlanan bozukluklardır. AML oldukça ağır bir hastalıktır. Hastaların çoğunda yoğun ilaç tedavisi ile iyileşme sağlansa da, bunların büyük bir bölümünde hastalık tekrarlar ve sadece %15-30 unda uzun süreli hastalıksız bir sağ kalım sağlanabilir (13,16). Bifenotipik Lösemiler Son dönem fenotip çalışmalarında, vakaların çok küçük bir bölümünde lösemi hücrelerinin hem lenfoid, hem de miyeloid seriye ait antijenleri içerdiği saptanmıştır. Bu tür bifenotipik ifadenin prognostik önemi henüz tam olarak bilinmemektedir. 13

14 2)Kronik Lösemiler Kronik Lenfositik Lösemi (KLL) Kronik lenfoid lösemi veya kronik lenfatik lösemi olarak da adlandırılır. KLL, uzun yaşam süresine sahip, işlevsel olmayan B hücrelerinin birikmesi ve bunların kemik iliği, kan, lenf gangliyonları ve diğer dokulara geçmesiyle karakterizedir. Tüm lösemilerin yaklaşık % unu oluşturan KLL, sinsi ve yavaş gidişli bir lösemi tipidir. Batı ülkelerine oranla Asyalılar da nadir görülen bu hastalık, genellikle 55 yaş ve üzeri yetişkinlerde ve bazen de genç erişkinlerde görülür. Löseminin bu türü, çocukları etkilemez. Birleşik Devletler de her yıl yaklaşık yeni 7000 KLL vakası gözlenir ve bunların sağ kalım oranı %73 tür. KLL genellikle ALL ye dönüşmez; fakat agresif lenfomaya dönüşebilir. Küçük, olgun görünümlü, yavaş çoğalan, uzun ömürlü lenfositlerin bir hastalığı olan KLL, çevre kanında mutlak lenfosit miktarında artış, basta lenf düğümleri ve dalak olmak üzere lenfoid organlarda büyüme ile kendini gösterir. KLL vakalarının %90 ından fazlası B hücre kökenlidir ve %5 inden azında lösemi hücreleri T hücre nitelikleri taşır. B-KLL hücreleri çok yavaş çoğalan, çoğunluğu bölünmeyen ve anti-apoptotik bir protein olan Bcl-2 yi fazla miktarda içeren hücrelerdir. Ender görülen T hücreli lösemiler ise, B hücreli KLL den çok daha agresif seyreder. Hastaların yaklaşık %50 sinde karyotipik anomaliler; en sık olarak da trizomi 21 görülür. Bunun dışında bazı vakalarda gözlenen kromozom anomalileri 13q ve 11q kaybıdır. Genellikle asemptomik olan KLL de gidiş ve prognoz oldukça değişkendir. Ortalama sağ kalım süresi 4-6 yıldır. Tüylü Hücreli Lösemi T-hücreli lösemi, lösemik retiküloendotelyoz, medullosplenik lenfositoz veya lenfoid miyelofibroz olarak da adlandırılır. Kronik B hücreli löseminin bu az görülen tipi ince, saç benzeri sitoplazmik çıkıntılar içeren lösemik hücrelerin kemik iliği ve kandaki varlığı ile karakterizedir. Tüm lösemilerin yaklaşık %2 sini oluşturur ve genellikle erişkinlerde görülen bir hastalıktır. Ortalama olarak 50 yaş civarında gözlenir ve 30 yaşın altında ortaya çıkma olasılığı azdır. Erkeklerde görülme sıklığı ise, kadınlardan 4 kat fazladır (13,14,17). Kronik Miyeloid Lösemi (KML) Kronik miyelositik lösemi, kronik miyelojen lösemi veya kronik granülositik lösemi olarak da adlandırılır. Kronik miyeloid lösemi, granülositlerin aşırı yapımı ile ortaya çıkan bir pluripotent kök hücre hastalığıdır. KML, anemi, yoğun granülositoz ve granülositik olgunlaşmama, sınırsız bazofili, yüksek oranda olgun nötrofiller, normal ya da yüksek kan pulcuğu sayısı, trombositoz ve splenomegali (dalak büyümesi) ile kendini gösterir. Kemik 14

15 iliği çok fazla sayıda hücre içerir ve sitogenetik analizlerin %90 ında hücrelerin Philadelphia kromozomu içerdiği gözlenir. Philadelphia kromozomu (Ph), hematopoetik hücrelerde 9. ve 22. kromozomlar arasındaki karşılıklı bir translokasyon sonucunda; 22. kromozom çiftinin bir tanesinin uzun kolunda meydana gelen kısalma (22, 22q-) ile tanımlanır. Moleküler tanı analizlerinin %95 inde ise 22. kromozomun uzun kolu üzerinde, yeniden düzenlenmiş BCR (Breakpoint Cluster Region-Kırılma Noktası Birikim Bölgesi) geni saptanır ki; kromozomun bu şekli KML için karakteristiktir. KML de kronik evreyi çoğunlukla akselere evre izler; akselere evre de akut lösemiyle (blast krizi) sonlanır. Blast krizlerinin %75 i miyelojen lösemi, %25 i lenfoblastik lösemi fenotipiyle sonuçlanır (18). İskoçya dan Bennet ve Almanya dan Virchow 1845 te hastalarında dalak büyümesi, şiddetli anemi ve otopside hastanın kanında çok büyük miktarda lökosit varlığı saptamıştır. Bennet ilk başta bu durumu piyemi olarak tanımlasa da, Virchow sebebin irinleşme olmadığını iddia etmiştir. Bennet, Virchow ve Craig yaptıkları çalışmalarla lösemi hakkında pek çok bilgi vermiştir (Bennett 1845; Virchow 1845; Craige 1845) yılında Virchow un ilk kez beyaz kan ve lösemi tanımını ortaya atmasından sonra (Virchow 1865); 1878 de Neumann iliğin yalnızca normal kan hücrelerinin üretiminden sorumlu olmadığını, aynı zamanda löseminin de ilik kaynaklı olduğunu öne sürmüş ve miyelojen lösemi terimini ilk kez kullanmıştır (Neumann 1878). Bu bulgulardan sonra hastalıkla ilgili klinik ve laboratuvar incelemeleri oldukça artsa da; asıl önemli bilgiler Nowell ve Hungerford un keşifleriyle elde edilmiştir yılında, iki hastada 21 ve 22. kromozomların uzun kollarında çok belirgin bir kaybın olduğunu saptayan Nowell ve Hungerford, bu bozukluğu Philadelphia kromozomu olarak adlandırmışlardır (Nowell ve Hungerford 1960). Bu keşif, hastalığa yeni bir bakış açısı getirmiş ve bundan sonraki çalışmalarda hastalığın moleküler patolojisi merkez olarak alınmıştır. Rowley, duyarlı bantlama tekniklerinden (Quinacrine (Q) ve Giemsa (G)) yararlanarak kromozomun yapısını tanımlamış ve 22. kromozomdaki kayıp kromozom maddesinin, 9. ve 22. kromozomlar arasındaki translokasyon sonucu ortaya çıktığını keşfetmiştir (Rowley 1973). 9. kromozomdaki hücresel onkogen ABL ve 22. kromozomdaki BCR nin translokasyonla birleştiğinin keşfedilmesi ise, hastalığın moleküler çalışmalarının temelini oluşturmuştur. KML, tüm lösemi vakalarının yaklaşık %15-20 sini oluşturur. Erişkinlerde rastlanan löseminin bu tipi, çocuklarda oldukça az oranda görülür. En sık 50 ve 60 lı yaşlarda görülürken, 20 yaşın altında bu hastalığa pek rastlanmaz. Hastalığın erkeklerde görülme sıklığı kadınlardan daha fazladır (1,5:1,0); fakat her iki cinsiyette de hastalığın seyri benzerdir. Birleşik Devletler de yaşa göre sıklıkta erkeklerdeki oran de 2, kadınlarda 15

16 ise de 1,1 dir. En düşük sıklık Çin ve İsveç de ( de 0,7); en yüksek ise İsviçre ve Birleşik Devletler dedir ( de 1,7) (19). Birleşik Devletler de KML için yaşa özgü sıklık oranı yaşla birlikte katlanarak artar. Bu hastalığa yakalanma oranı her yıl 20 yaşın altındakilerde de 0,5 iken; seksenli yaşlarda (80-89 yaş arasındakiler) de 11 dir. Batı ülkelerinde tanı sırasındaki ortalama yaş arasında değişir. Her yıl yaklaşık kişi Birleşik Devletler de KML sebebiyle ölür. KML de ölüm oranı da yaşla doğru orantılı olarak artar; 0-14 yaş arasındaki bir grupta de 0,1 den az, orta yaş grubunda (40 lı yaşlar) de 1 ve seksenli grupta de 8 in üzerinde bir oran gözlenir. Çocuk ve ergenlerde KML görülse de, 5-20 yaş arasındaki vakalar tüm vakaların ancak %10 undan daha azını oluşturur. KML, tüm çocukluk çağı lösemilerinin yalnızca %3 ünü oluşturur (18). KML, tek bir hücrenin habis dönüşümü sonucunda meydana gelir. Bu hastalık edinilmiş bir hastalıktır; ayrı yumurta ikizlerinin her ikisinde birden ve anneden çocuğa geçişte Ph kromozomu ve KML gözlenmez. Bu durum KML nin kalıtsal bir hastalık olmadığını gösterir. KML nin tek bir hematopoetik kök hücreden kökenlendiğine dair kanıtlar (20). Eritroblastlarda; nötrofilik, eozinofilik ve bazofilik granülositlerde; makrofaj ve megakaryositlerde Ph kromozomunun varlığı (21), Turner sendromu (45X/46XX) ve Klinefelter sendromundaki (46XY/47XXY) gibi cinsiyet kromozomu açısından mozaizmi olan hastaların hücre soyundaki tek bir hücrede Ph kromozomunun bulunması, diğer hücrelerde bu kromozoma rastlanmamasıdır (22,23). Kronik Miyeloid Lösemide Evreleme KML nin kronik, akselere ve blastik olmak üzere üç evresi vardır: Kronik Evre: Hastalığın baslangıç aşamasıdır ve çoğu hastaya bu evredeyken teşhis konur. Klinik bulguları dalak büyümesi, yorgunluk ve kilo kaybıdır. Çevresel kanda lökositoz (yaklaşık 150x109/L beyaz kan hücresi), bazofili ve eozinofili gözlenir. Beyaz kan hücrelerinin %2 den azını blastlar oluşturur. Kan pulcuğu sayısı normal ya da artmıştır. Hastalığın seyri yavaştır. Akselere Evre: Pek çok KML vakasında, hastalık daha agresif, daha semptomik ve güç bir evreye geçebilir. Kronik fazda hastalık tedavi ile kontrol altında tutulabilirken, yetersiz cevap alınmaya başlanabilir. Tedavinin yetersizliği sonucunda kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin sayıları sabit kalırken dalak büyüklüğünün, ilik blastları ve bazofillerin sayısının artması ile ekstramodüler tümörlerin ortaya çıkması hastalığın kronikten akselere faza geçtiğini gösteren klinik belirtilerdir. En objektif bulgular kan blastının yüzde oranının 10 dan yukarı çıkması, kan pulcuğu sayısının /μl den az olması ve Philadelphia kromozomuna trizomi 8 ve 17p- gibi yeni klonal sitogenetik anomalilerin eşlik etmesidir. 16

17 Blast Krizi (Blastik Evre): Akselere fazdan daha çeşitli belirtilerle kendini gösteren, aniden ya da hastalığın kötüleşmiş periyodundan sonra ortaya çıkan, son aşamasıdır. Klinik belirtileri trombositopeni, anemi ve artmış dalak büyümesidir. Dünya sağlık örgütü WHO nun kriterlerine göre, blast krizi teşhisi konulabilmesi için; blastların çevre kanında veya kemik iliğinde %20 den fazla olması ve/veya ekstramodüler blast çoğalması yeterlidir (18,24). Kronik Miyeloid Löseminin Genetigi ve Philadelphia Kromozomu (Ph) Ph kromozomu, uzun kolunun (q) bir bölümü eksik olan 22 numaralı kromozomdur. KML nin, bu 22q- anomalisi olan ilksel hücrelerden kökenlendiği yapılan genetik çalışmalarla kanıtlanmıştır. Yapılan ilk sitogenetik çalışmalarda, Ph kromozomunun 21. kromozomdan kökenlenebileceği düşünülse de, daha sonra yapılan çalışmalarla; Ph kromozomunun 22. kromozomdaki bir anomaliden kaynaklandığı saptanmıştır (25,26). Pek çok KML vakasında gözlenen ve karşılıklı translokasyon sonucunda oluşan 9q+ ve 22q- (Ph) kromozomları, KML nin özellikle kronik evredeki hücrelerinin karyotipinde görülen en önemli değişikliklerdir. Ph kromozomu, 22 nolu kromozomdan kopan bir parçanın 9 numaralı kromozoma, 9 numaralı kromozomdan kopan bir parçanın ise 22 numaralı kromozoma gitmesi ile oluşan dengeli bir translokasyon sonucunda meydana gelir. 9. kromozomda meydana gelen kırık, kromozomun uzun kolunun 34. bandında, 22. kromozomda meydana gelen kırık kromozomun uzun kolunun 11. bandında konumlanır. Klasik Philadelphia kromozomu t(9;22) (q34;q11) veya kısaltılmış olarak t(ph) seklinde ifade edilir. Yapılan çalışmalar radyasyon, genetik bozukluklar gibi lösemiyi oluşturan etmenlere maruz kalındıktan bir süre sonra Ph kromozomunun meydana geldiğini gösterir. KML hastalarında hastalığın seyri boyunca Ph kromozomu varlığını sürdürebildigi gibi, hastalığın ilerleyen dönemlerinde Ph kromozomu yok olabilir ya da Ph-kromozomu pozitif ve Ph-kromozomu negatif hücreler bir arada bulunabilir. KML hastalarında Ph kromozomunun bulunmaması, 22. kromozomun normal olduğunu gösteren bir ölçüt değildir; çünkü hastaların hemen hepsinin 22. kromozomları üzerinde BCR geninde yeniden düzenlenme gözlenir. Buna rağmen hastalığın kronik fazının en başta gelen sebebinin, 9.kromozom üzerindeki ABL ve 22. kromozom üzerindeki BCR genini içeren moleküler bir kusur olduğu belirtilmiştir (28,29,30). 17

18 HODGKĠN VE NON-HODGKĠN LENFOMA Hodgkin Lenfoma : Hodgkin lenfoma (HL), ilk kez 1832 yılında Thomas Hodgkin tarafından tanımlanmıştır. Tüm kanserlerin %1 ini lenfomaların ise %25 ini oluşturmaktadır (31). Hastalık genç erişkinlerde yüksek oranlarda görülürken, görülme sıklığı gelişmiş ülkelerde daha fazladır. Hodgkin lenfomaların sınıflandırılmasında; Lenfosit predominant HL( LPHL) ; morfolojik, immunofenotipik özellikleri, klinik seyri ve prognozu bakımından Klasik Hodgkin lenfoma grubu altında yer alan nodüler sklerozan, mikst sellüler, lenfositten zengin ve lenfositten fakir Hodgkin lenfomalardan farklılık gösterir (32). Hodgkin Lenfoma Sınıflandırılması : A. Lenfosit Predominan Hodgkin Lenfoma (LPHL) B. Klasik Hodgkin Lenfoma 1. Nodüler Sklerozan (NS) 2. Mikst Sellüler (MS) 3. Lenfositten zengin 4. Lenfositten fakir Lenfosit predominant HL hücreleri, L&H ( lenfosit ve histiyosit ) hücreleri olarak adlandırılır. Klasik Hodgkin lenfoma ise malign Hodgkin ve Reed/ Sternberg hücreleri (HRS) ve uygun hücresel çevre bileşenleri ile karakterize edilir. HRS hücrelerinin çevresi lenfositler, plazma hücreleri, eozinofil, histiyosit, nötröfil ve stromal hücrelerince kuşatılmıştır (32). Hücreler tek çekirdekli (mononükleer) durumda Hodgkin hücreleri, çok çekirdekli durumda iken Reed/ Sternberg hücreleri olarak tanımlanır (33). Hodgkin ve Reed/Sternberg Hücre Biyolojisi : HRS hücrelerinin hematopoietik sistemdeki hiçbir hücre ile immunofenotipik benzerlik göstermemesi ve normal lenfoid dokuda bulunmaması hücrelerin kaynağının saptanmasında zorluk yaratmıştır. B hücre neoplazmalarında yapılan genetik ve fenotipik karakter analizleri sonucunda birçok lenfomanın B hücre matürasyonu evreleri ile benzerlik gösterdiği rapor edilmiştir ve bununla birlikte lenfomaların genellikle histogenetik kökenli olduğu anlaşılmıştır (34). Hücresel infiltrasyonu %1 olarak rapor edilen HRS hücrelerinin dokudan ayrılmasında mikrodiseksiyon yönteminden yararlanılır ve PCR çalışmaları yardımı ile HRS hücrelerinde monoklonal immünoglobulin (Ig) gen rearanjmanlarının olduğu (%96) ancak bu rearanjmanların başarısız olduğu rapor edilmektedir. HRS hücrelerinin Ig ağır (% 87.5) ve hafif zincir (% 75) gen rearanjmanları taşıması hücrelerin B hücre kökenli olduğunu gösterir, ancak bu hücrelerin immünoglobulin transkripsiyonu hatalıdır. Ayrıca benzer Ig V gen rearanjmanlarının saptanması ile Hodgkin lenfoma hücreleri için karakteristik bir özellik 18

19 oluşturulmuştur (35,36). HRS hücrelerinde Ig gen rearanjmanları gibi B hücre markerları ve atipik T hücre, dendritik hücre markerlarının ekspresyonları da tespit edilmiştir. B hücre markerlarının ekspresyonunu regüle eden transkripsiyon faktörleri bilinmektedir. Bunlardan PAX5 ( paired-box transcription factor), E2A ve EBF (early B-cell factor) en önemlileridir (37,38). HRS hücrelerinde ise E2A ve PAX5 ekspresyonunun olmadığı ve bunların inhibitörleri olan Id2 (inhibitor of differentiation and DNA binding) ve ABF-1 in (Activated B cell Factor) ekspresyonu rapor edilmiştir. Bu inhibitörler HRS hücrelerinde aktif homodimerik E2A kompleksinin oluşumunu engellerler. Ayrıca Id2, PAX 5 inhibisyonu yaparak B hücre spesifik gen ekspresyonunda azalmalara sebep olmaktadır (39). HRS hücrelerinin temel özelliği TNF (tümör nekrozis faktör) reseptör ailesine üye olan CD30 yüzey marker ekspresyonlarının yüksek olmasıdır. CD30 reseptörlerinin CD30 ligand veya antikorları ile etkileşimi sonucunda Hodgkin lenfoma kökenli hücre dizilerinde (HDLM-2, L-428) hücre proliferasyonuna sebep olduğu gösterilmiştir (11,12). Hücrelerin monosit ve granülosit markeri CD15, dendritik hücre markeri CD83 ve T hücre traskripsiyon faktörü olan Notch-1 ekspresyonu yaptıkları ve dendritik hücrelerden salınan TARC kemokinine sahip oldukları da gösterilmiştir (42,43,44). HRS hücreleri CD45, CD20, CD19 gibi B hücre markerlerini ve B-hücre yüzey antijenlerini eksprese etmezler. Ayrıca, fonksiyonel B hücre reseptörü (BCR) taşımazlar ve immünoglobulin transkripsiyon faktörlerinin önemli bir kısmının ekspresyonu azalmıştır (45,46). BOB1, OCT2 ve PU 1 primer Hodgkin ve Reed/ Sternberg hücrelerinde eksikliği gösterilmiş immünoglobulin spesifik transkripsiyon faktörleridir (47). Non-Hodgkin Lenfoma Non-Hodgkin Lenfoma (NHL), bağışıklık sisteminin, lenf düğümleri kemik iliği, dalak, karaciğer ve gastrointestinal kanal gibi bölgelerindeki lenfoid hücrelerin malign, monoklonal proliferasyonudur (48). Son yıllarda inmünohistokimya ve moleküler genetiğin katklılarıyla hastalığın biyolojisi daha iyi anlaşılmış ve birçok yeni lenfoma tipi tanımlanmıştır (49). Lenfoid ana hücrelerden farklılaşan lenfositler, çoğalıp, olgunlaşarak fonksiyonel hücreler haline gelirler. İnsanlarda T lenfositleri timusta, B lenfositleri fetal karaciğer ve kemik iliğinde olgunlaşır. Lenfositler, bu primer lenfoid organlardaki yaşamları sırasında karşılaşacakları antijenik uyarımlara uyum sağlamak için spesifik antijenik reseptörler kazanırlar. Bu moleküllerin bir kısmı hücrenin farklılaşması safhasında oluşur. Bazı moleküller kısa süre için, sadece aktivasyon fazında görülürken, diğerleri farklı hücre kökeni karakterize eder. Lenfositlerin gelişimleri sırasında kazandıkları antijen niteliğinde ve glukoprotein yapısındaki bu moleküllere günümüzde Cluster of Differantiation (CD) adı verilmektedir. Bugüne kadar monoklonal antikorlarla hücre mebranında saptanabilen yaklaşık 19

20 78 adet CD tanımlanmıştır. Bunlardan CD2, CD3, CD4, CD5, CD7, CD8, CD25 in T lenfositler, CD10, CD19, CD25 in ise B lenfositler için tanısal olduğu söylenebilir (50). Böylece olgunlaşan lenfositler primer lenfoid organlardan kana ve lenf bezleri, dalak, tonsil ve intestinal sistemdeki Payer plakları gibi sekonder organlarda kendileri ile ilgili yerlere geçerler (51). Lenfoproliferatif hastalıklardan Non-Hodgkin Lenfoma (NHL), Hodgkin hastalığından daha sık görülür (48). Lenfomanın görülme sıklığı erkeklerde daha fazladır. Yaşla birlikte insidans artmakla beraber her yaşta görülebilir. Histolojik tipler göz önüne alındığında, yaş gruplarına göre erişkinlerde düşük dereceli foliküler lenfomaların, çocuklarda ise yüksek dereceli diffüz lenfomaların daha sık olduğu görülmektedir (49). Organ transplantasyonu sonrasında yapılan immünsupresif ilaçlara bağlı olarak lenfoma riski artmıştır. AIDS li hastalarda lenfoma gelişme riski normal populasyona oranla altmış kat fazladır (52). Çevresel ajanlar ve kazanılmış genetik bozuklukların hastalığın etiyolojisinde rolü olduğu düşünülmektedir. Bazı B hücreli lenfomaların sebebi olan Epstein-Barr virüsü (EBV), endemik Burkitt Lenfomalı olguların % 95 inde, endemik olmayanların % 20 sinde tespit edilmiştir (53,54). Bu lenfoma tipinde 8. kromozomdan 14. kromozoma translokasyon vardır. Erişkin T hücreli lösemi / lenfomaların, HTLV-1 ( İnsan T hücreli lösemi/lenfoma virüsü ) ile ilişkili olduğu görülmüştür. NHL hastalarının büyük çoğunluğunda kromozom anomalisi vardır. En sık kromozom anomalileri t (8;14), t (14;18) dir (54). Lenfoma riskinin romatoid artrit, Hasimoto tiroiditi ve Sjögren hastalığında arttığı, sistemik lupusta da NHL gelişme riskinin yüksek olduğu ve ayrıca Helicobacter pylori ile de MALT lenfomları arasında ilişki olduğu görülmüştür (55). Sınıflandırma Non-Hodgkin Lenfomaları, prognoz veya hücre kökeni açısından farklı türlere ayırabilen, tedaviye yön verebilen değişik patolojik sınıflamalar yapılmıştır. İlk defa 1966 yılında Rappaport tarafından modifiye edilen sınıflama çok rağbet görmüş ve son yıllara kadar en çok kullanılan sınıflama olmuştur yılında uluslar arası bir çalışma grubu tarafından bütün sınıflamalar gözden geçirilerek klinik, prognoz ve uygulanacak tedavi planı açısından en uygun sınıflamanın nasıl olacağı araştırılmış ve sonuçta Working Formulation (Uluslararası sınıflandırma) adı verilen yeni bir sınıflandırma oluşturulmuştur (56). (Tablo 5). International Working Formulation (IWF) sınıflaması bugün en yaygın kullanılan sınıflamadır. Klinik uygulamaya yönelik bu sınıflamada lenfomalar, klinik seyir ve prognostik özelliklerine göre düşük dereceli (low grade), orta dereceli (intermediate grade), ve yüksek dereceli (high grade) olmak üzere üç gruba ayrılırlar. (49,57) 20

21 Hematopataloglar tarafından 1994 yılında yapılan ve yüksek oranda kabul gören Uluslararası Lenfoma Çalışma Grubu tarafından REAL (Revised Europan-American Lenfoma) sınıflamasında lenfomalar, belirli kalıplar içinde ayrılıp listelenmekte B ve T hücre kökenlerine göre sunulmaktadır. NHL sınıflamasında sıklık, yaş (yıl), hayatta kalma süresi gibi hasta özellikleri tabloda belirtilmektedir (58). (Tablo 6) Non-Hodgkin Lenfomada WHO/REAL Sınıflandırılması (18) B Hücre Neoplazileri Prekürsör B hücre neoplazileri Prekürsör B hücreli lenfoblastik lösemi/lenfoma Olgun (Periferal) B hücre neoplazileri Kronik lenfositik lösemi/ B hücreli küçük lenfositik lenfoma B hücreli prolenfositik lösemi Lenfoplazmositik lenfoma Splenik marjinal zon B hücreli lenfoma (villuslu lenfositli splenik lenfoma) Hairy cell lymphoma Diffüz büyük B hücreli lenfoma Burkitt in lenfoma/lösemisi T ve NK (Naturel Killer) hücre neoplazileri Prekürsör T hücre neoplazileri Prekürsör T lenfoblastik lösemi/lenfoma (Prekürsör T akut lenfoblastik lösemi) Olgun (Periferik) T hücre neoplazileri T hücreli prolenfositik lösemi T hücreli büyük granüler lenfositik lösemi Agresif NK hücreli lösemi Adult T-cell lymphoma/leukemia (HTLV-1+) Ekstranodal NK/T hücreli lenfoma,nazal tip Enteropati Tip T hücreli lenfoma Subkutan pannikülit benzeri T hücreli lenfoma Mycosis fungodies/sezary sendromu Primer kutanöz anaplastik büyük hücreli lenfoma Sınıflanamayan periferik T hücreli lenfoma Anjioimmunoblastik T hücreli lenfoma Primer sistemik anaplastik büyük hücreli lenfoma Hepatosplenik gamma/delta T hücreli lenfoma 21

22 Tablo 5: Non-Hodgkin Lenfomada Working Formulation (1982) (59) Tablo 6: NHL sınıflamasına göre hasta özellikleri (17) 22

23 Semptom ve Bulgular Non-Hodgkin Lenfoma, lenf bezlerin lokal ya da yaygın, ağrısız büyümesiyle karakterize bir hastalıktır. %10 olguda lenf bezleri ağrılıdır. Sıklıkla servikal, supraklavikuler, aksiller, ingiunal ve diğer bölge lenf bezleri tutulur. Son altı ay içinde % 10 dan fazla kilo kaybı olması, ateş ve gece terlemesi B semptomları olarak adlandırılır. Mide, bağırsaklar, kemik, cilt, akciğer, tükürük bezleri, meme ve santral sinir sistemi en sık görülen ekstranodal yerleşim bölgeleridir. Non-Hodgkin Lenfomalı hastalarda karaciğer ve dalak infiltre olabilir, testiste kitle olabilir. Kemik iliği tutulumu düşük dereceli lenfomalarda daha sık olmak üzere sıklıkla tespit edilir (60). (Tablo 7). Hastalık kendisini doğrudan ve sadece ekstralenfatik organlarda ortaya koymuşsa primer ekstranodal lenfoma olarak adlandırılır. İmmünoblastik ve diffüz büyük hücreli lenfomlarda ekstranodal tutulum sık görülürken, mediastinal tutulum yüksek dereceli lenfoblastik lenfomada daha sık görülür. Vena Cava Süperior Sendromu korkulan toraks komplikasyonlarından birisidir. GİS tutulumuna bağlı olarak; abdominal kitle, karın ağrıları, GİS kanaması, intestinal obstrüksiyon, diyare gibi semptomlar olabilir. Obstrüksiyon veya metabolik komplikasyonlar sonunda akut böbrek yetmezliği gelişebilir. Mukozis Fungodies ve ATLL ( Erişkin T hücre lösemi/lenfoması ) gibi cilt tutulumu yapan lenfomalar dışında da lenfomlara ait cilt tutulumları olabilir ve özellikle baş boyun bölgesinde sık olmak üzere kırmızı-mor nodüller görülebilir (49). Tablo 7: NHL da Kemik Ġliği Tutulum Oranları (60) 23

24 Evreleme Tedavi yöntemi seçiminde klinik evreleme önemlidir. Hodgkin hastalığında evre ilerledikçe prognoz kötüleşmektedir (61). Evreleme için uzun yıllar Hodgkin hastalığı için 1971 yılında geliştirilen Ann Arbor sistemi kullanılmıştır (Tablo 8). Bu sistem hangi hastaların kemoterapi, hangi hastaların radyoterapi programına alınmaları konusunda yorum yapma olanağı verir. Ann Arbor sınıflamasında tümör kitlesinin büyüklüğü gözönüne alınmamıştır. Oysa büyük tümör kitlesi (Bulky) kötü prognoz yönünde önemli bir ölçüttür. Günümüzde bu eksikliği gidermeyi hedefleyen yeni bir sınıflandırma sistemi kullanılmaktadır. Costwolds olarak adlandırılan bu sınıflandırma genelde Ann Arbor sınıflamasına benzer. Ann Arbor dan farklı olarak tümör kitlesinin büyüklüğü göz önüne alınır, ayrıca Evre III olguları farklı lenf bezleri tutulumlarına göre alt gruplara ayrılır. Tümör kitlesi toraks çapının 1/ 3 ünden fazla olanlar için X, remisyona giren ancak lenf kalıntıları olduğu için çok emin olunamayan olgulara CRu (complate remission unconfirmed) denir (62). Tablo 8. Non-Hodgkin lenfoma Ann Arbor evreleme sistemi.(63) *Costwolds evreleme sistemine göre eklenmiştir 24

25 Prognoz Histopatoloji, hastalığın evresi ve (bazı bildirimlerde) yüzey mark incelemelerinin sonuçları hastalığın prognozunu ve tedaviye yanıtı önemli derecede etkiler. T hücreli lenfomalı hastalarda prognoz genellikle B hücrelilerden daha kötüdür. Son zamanlarda uygulanan yoğun tedavi proğramlarının bu farkı azaltabileceği umudu vardır (48). Klinik parametreler ile prognoz ilişkisini göstermek için Uluslararsı Prognostik İndeks geliştirilmiştir (Tablo 9). Uluslararası Prognostik İndeks, tedaviyi belirlemede Ann Arbor evreleme sisteminden daha faydalı olmaktadır. Histolojik tipin agresif olması, kemik iliği tutulumu, serum LDH yüksekliği, ileri klinik evre (evre III veya IV), tanı konulduğu zamanki yaşın 60 tan büyük olması, Beta 2 Mikroglobulin (β2m) düzeyin yüksek olması, B semptomlarının bulunması, hastanın performans durumunun düşük olması, ekstranodal tutulan bölge sayısının 2 veya daha fazla oluşu, büyük tümör kitlelerinin varlığı (10 cm den büyük) ve Ki-67 antijen pozitifliği hastalığın kötü prognoz kriterleridir (49,64,65). Tablo 9.Intermediate ve High Grade Lenfomalarda International Prognostic Index (63) Tablo 10. IPI Skoruna Göre Remisyon ve Sağkalım Oranı (63) Çoğu çalışmada, kemoterapiye en hızlı cevabı veren, lenfoma hastalarında iyi kür hızı varlığı gösterilmiştir, IPI skoruna göre remisyon ve sağkalım oranı kategoriler göre değişmektedir (66). (Tablo 10). 25

26 HEPATĠT HEPATĠT B VĠRÜSÜ Hepatit B Virusunun Tarihçesi İlk kez 1963 yılında Blumberg ve ark., polimorfik serum proteinleri konusunda yaptıkları çalışmayı yürütürken bir Avustralya yerlisinin kanında o güne kadar tanımlanmamış yeni bir antijenin varlığını gözlemlemişlerdir. Avustralya antijeni adı verilen bu protein, günümüzde HBsAg olarak adlandırılmaktadır. Bu antijenler akut hepatit B li hastalarda saptanmış ve bunların tip B hepatiti ile ilişkili olduğu gösterilmiştir (67) yılında ise Dane ve ark., immün elektron mikroskobi tekniğini kullanarak inceledikleri hasta serumlarında yüzeylerinde aynı antijeni (Avustralya antijeni) taşıyan virus benzeri partikülleri saptamışlar ve bu partiküllerin HBV olduğunu ileri sürerek Dane Partikülü adını vermişlerdir (68). Dane partikülünde yüzey antijeni dışında ayrıca bir çekirdek antijeni de bulunduğu gösterilmiş, bunu izleyen yıllarda çeşitli çalışmalarla virusun genomik yapısı ve proteinleri karakterize edilmiştir (69). Hepatit B Virusunun Yapısı Hepatit B virusu, kanatlı ve memelilerde enfeksiyon oluşturan, genom organizasyonu, doku tropizmi ve replikasyon stratejileri açısından birbirine benzerlikler gösteren çeşitli viruslardan oluşan Hepadnaviridae ailesinde yeralmaktadır. Hepatit B virusu, bu ailenin Orthohepadnavirus cinsinde yer alan prototip bir virustur. İnsan ve şempanzelerin karaciğerinde enfeksiyon oluşturur. Ördekler, ağaçkakanlar ve sincaplarda da Hepatit B virusları tarif edilmiştir. Bu viruslar da temel olarak hepatotropik viruslardır. Bulundukları konakta persistan enfeksiyonlara, karaciğer kanserine sebep olurlar. Çalışmalarda, ağaçkakan ve kaz hepatit virusları sıklıkla hayvan hepatit modelleri olarak kullanılırlar (70). Hepatit B virusunun yapısını araştırmak amacıyla; akut ve kronik hepatit hastalarının serumları ultrasantrifugasyon işlemini takiben yapılan elektron mikroskobik incelemelerde büyüklük, yapı ve miktar gibi özellikler açısından birbirine benzemeyen üç farklı viral partikül varlığı saptanmıştır (69). 1-Dane Partikülleri: 42 nm (42 47) çapında, tam bir virion yapısında, küresel şekilli enfeksiyöz partiküllerdir. 2-Küresel (sferik) Partiküller: 22 nm (16-25 nm) çapında, nükleik asit içermeyen, enfeksiyöz olmayan partiküllerdir. 3-Tubuler (filamentöz) Partiküller: 22 nm (16-25 nm) çapında, nm uzunluğunda, içinde nükleik asit bulunmayan ve özellikle replikasyonun söz konusu olduğu kişilerin serumunda bulunan enfeksiyöz olmayan partiküllerdir. 26

27 Her üç tip partikülün de anti-hbs antikorları ile reaksiyon vermesi, tümünün yapısında HBs antijeni denilen ortak yüzey antijeninin bulunduğunu gösterir. Hepatit B virusu yüzey antijeni 24 kd büyüklüğünde bir protein olup, glikozillenmiş veya glikozillenmemiş şekilde bulunabilir. Hepatit B virusu ile enfekte bireylerin serumlarında bol miktarda enfeksiyon oluşturmayan HBsAg saptanır. Aşı üretiminde özellikle enfeksiyon oluşturmayan 22 nm lik HBsAg yapıları kullanılır (71). 22 nm lik partiküllerin tamamı yüzey antijeninden oluşurken, Dane partiküllerinin sadece 7 nm kalınlığındaki dış bölgesi, lipid tabakası içine integre olmuş yüzey antijeninden meydana gelir. Bu tabakanın altında ise nm çapındaki Kor Bölgesi bulunur. Akut hepatit B olgularında saptanan anti-hbc (Hepatit B kor antikoru) ile de bu bölgenin reaksiyon verdiği belirlenmiştir. Günümüzde HBcAg (Hepatit B kor antijeni) adı verilen bu bölgenin, kılıf tabakasından farklı bir antijenik yapıya sahip olduğu bilinmektedir. Nükleokapsit bölgesi, HBcAg özelliğinin yanı sıra bu antijenin yapısal değişikliğe uğramış şekli olan HBeAg (Hepatit B e antijeni özelliğini de taşır. Kor bölgesi bu iki antijenin dışında, virus DNA sını, DNA polimeraz enzimini ve DNA ya kovalent bağlarla birleşmiş bir polipeptidi de içerir. Enfektif özellikte olmayan formlar Dane partikülüne göre daha fazla üretilir (%85). Dane partiküllerinin sayısı /ml arasında iken, enfeksiyöz olmayan küresel partiküllerin sayısının 1013/ml veya daha fazla olduğu bildirilmiştir (69,72). Hepatit B virusu, C de saklandığında en az altı ay, -20 C de ise 15 yıl enfektivitesini kaybetmemektedir. Zarflı bir virus olmasına rağmen, eter, düşük Ph etkisinde 6 saat, 98 C de bir dakika veya 60 C de 10 saat enfektivitesi devam etmektedir. Bu özellikler virusun kişiden kişiye geçişteki etkinliğine katkıda bulunur ve dezenfektanlara direncini sağlar (73). Viral Genomun Yapısı Hepatit B virusu, bilinen hayvan virusları içinde en küçük genoma sahip olan zarflı bir DNA virusudur. Diğer DNA viruslarından farklı bazı özelliklere sahiptir. Viral genom kısmen çift ( %70) kısmen de tek ( %30) iplikli, çembersel DNA dan oluşur ve DNA yı ikozahedral bir kapsid çevreler. Bunun dışında da üç farklı yüzey antijenini taşıyan lipid yapılı zarf yer alır (Şekil 3) (72,74). 27

28 ġekil 3. HBV virionunun şematik yapısı (74) Virus proteinlerini kodlayan uzun zincir (L veya negatif zincir) 3200 nükleotid taşır ve tam bir halka oluşturur. Daha kısa olan zincirin (S veya pozitif zincir) uzunluğu ise değişkendir ( nükleotid). Bu nedenle DNA molekülünün bir kısmı tek sarmallıdır. Bu zincirler ortak baz çiftlerine sahip olup, sirküler bir yapı halinde bulunmakla birlikte, 3 ve 5 uçları ile birbirleriyle birleşemediklerinden gerçekte lineer moleküllerdir. Hepatit B virusu DNA sının çembersel şekildeki yapısal bütünlüğü her iki zincirin 5 uçlarından birbirlerine hidrojen bağları ile tutunmaları sonucu gerçekleşir. Bu bölgeler nükleotidlik yinelenen dizinlerden meydana gelmiş sabit bölgeler olup, DR (Direct Repeats) olarak adlandırılırlar. Hepatit B virusunda iki adet DR (DR1 ve DR2) bulunur. Negatif iplikçiğin 5 ucunda kovalen bağlanmış viral polimeraz ve pozitif iplikçiğin 5 ucunda kovalen bağlanmış oligonükleotid RNA bulunur. Viral genomun bu yapısı gevşek sirküler DNA (rcdna= relaxed-circular, partially double stranded DNA) olarak adlandırılmaktadır (11). Hepatit B virusunun kodlanmış genetik bilgisinin tümü negatif sarmal üzerindedir. Sarmal üzerinde 4 tane açık okuma alanı (ORF=open reading frame) vardır. Bunlar S, C, X ve P bölgeleridir. Bu dört gen bölgesi birbiri ile iç içedir. Genomun en uzun geni olan P geni X ve C geni ile kısmen, S geni ile tamamen çakışmış durumdadır. Bu şekilde uzun sarmal 1.5 defa okunur. HBV nin S geni; virionu çevreleyen yüzey proteinlerini, C geni; kapsid proteinlerini, X geni; X proteinini ve P geni de; revers transkriptaz aktivitesine sahip DNA polimerazı kodlar. Gen üzerinde bulunan her bölge (S geni üzerindeki pre-s1, pre-s2 ile C geni üzerindeki pre-c ve C bölgeleri) için farklı başlangıç kodonları bulunmaktadır. Bu şekilde birbiri ile ilişkili, birden fazla proteinin sentezi sağlanmış olur (72). Hepatit B virusu, dört adet ORF ya sahip olmasına rağmen yedi değişik polipeptit 9 üretebilmektedir (LHBs, MHBs, SHBs, HBeAg, HBcAg, DNA polimeraz ve HBxAg) (75) 28

29 Viral Proteinler Yüzey proteinleri: S geni tarafından büyük yüzey proteini (LHBs-Large HBs), orta yüzey proteini (MHBs-Medium HBs) ve küçük yüzey proteini (SHBs- Small-HBs) olmak üzere üç adet yüzey proteini sentezlenir. Bu proteinler hem Dane partiküllerinin yüzeyinde hem de enfekte hastaların karaciğer ve serumlarında belirlenen 22 nm çapındaki küresel ve tübüler partiküllerin yapısında bulunurlar (72,74). LHBs: S geninde okuma ilk kodondan (pre S1) başlarsa pre-s1, pre-s2 ve S gen bölgelerinin tümü okunur ve gen ürünü olarak büyük yüzey proteini sentezlenir. Bu proteinin virionun konak hücreye bağlanmasında rolü olduğu düşünülmektedir. En fazla Dane partiküllerinin yüzeyinde bulunur. Tübüler partiküllerin kılıfında da bulunur. Fakat sferik partiküllerde miktarı oldukça azdır. Dane partikülünün oluşumu ve konak hücreden salınımı için LHBs ve SHBs nin sentezlenmiş olması şarttır, MHBsAg ise şart değildir (76). LHBs/SHBs oranı hepatositlerde oluşan partikülün şeklini belirler. LHBs nin hepatositlerde lezyon oluşumu ve HSK gelişimi ile ilgili rolü olduğuna inanılmaktadır. Ayrıca kor partiküllerinin kılıflanabilmesi için de LHBs ye ihtiyaç vardır (77). MHBs: Orta yüzey proteinidir. Okumanın ikinci kodondan başlaması ve pre- S2 ve S gen bölgelerinin okunmasıyla oluşur. Her 3 partikülde minör komponenttir. HBV nin hepatositlere tutunmasında görev aldığı düşünülmektedir. Replikasyon olmadığı durumda HBsAg içinde bulunmaz. Bu nedenle MHBsAg mevcudiyeti viral replikasyonun bir göstergesi olarak kabul edilir. Enfeksiyonun erken döneminde 10 LHBs ve MHBs nin ortaya çıktığı gösterilerek bu proteinlere karşı gelişen antikor varlığının iyileşmenin göstergesi olduğu kabul edilmiştir (78). SHBs: Kılıfın küçük proteinidir. Gen üzerinde sadece S bölgesinin okunmasıyla sentezlenir. HBsAg nin büyük kısmını oluşturan major proteinidir ve 3 partikül tipinde de baskın olarak bulunur. Kanda oluşan S geni ürünlerinin %5-15 i MHBs, %1-2 si LHBs, geri kalanını da SHBs oluşturur (72,79). Kor proteinleri: Hepatit B virusunun C geni; pre-c ve C olmak üzere iki ayrı bölgeye sahiptir. Okuma işleminin başlangıç bölgesine göre iki farklı protein sentezlenir. Okuma işlemi pre-c den başlarsa her iki bölge (pre-c ve C) de okunur ve HBeAg proteini sentezlenir. C bölgesinden başlarsa HBcAg proteini sentezlenir (79). HBcAg sentezlendikten sonra endoplazmik retikuluma gidemez ve konak hücre sitoplazmasında kalır kd luk HBcAg, viral DNA yı, viral polimeraz ve ribonükleaz H ı çevreler. Viral DNA ya sıkıca bağlanır. Bu nedenle, anti-hbc ile reaksiyona girebilmesi için kor partiküllerinin parçalanıp, serbest polipeptit zincirlerinin açığa çıkması gerekir. HBcAg intranükleer yerleşimli olup ancak aktif hastalık döneminde ve aşırı replikasyon gösteren olgularda sitoplazmada yaygın 29

30 olarak belirlenebilir ya da doğal enfeksiyon seyri esnasında çok kısa bir süre için serumda serbest halde bulunabilir. Fakat anti-hbc ile hızla birleşir ve kompleks oluşturur. HBcAg hücre dışı ortama sekrete edilmez. Bu nedenle, dolaşımda HBcAg tespit edilemediği için tanı amacıyla da kullanılamaz (74,75,80). Okuma Pre-C den başladığı zaman hem pre-c hem de C bölgesi okunur ve HBeAg sentezlenir. Oluşan ürün, N terminal ucundaki 29 aminoasitlik bölüm dışında HBcAg sekansı ile tamamen aynıdır. Bu bölüm sayesinde endoplazmik retikuluma girer ve bir peptidaz tarafından karboksiterminal ucundaki 34 aminoasitlik bölümü kesintiye uğratıldıktan sonra işlenmiş bir protein olarak golgi cisimciği üzerinden 11 HBeAg olarak sekrete edilir (75,78). HBeAg, yapısal bir protein değildir, hepatositin dış yüzeyinde ve serumda çözünür halde bulunur. Spesifik olarak serum albumini, immünglobulin ve alfa-antitripsine bağlanır. Anti- HBe ye bağlanabilir, fakat anti- HBc ile reaksiyona girmez. Fonksiyonu tam olarak bilinmemekle birlikte devam eden bir viral replikasyonun göstergesi olduğu düşünülmektedir. Ancak yapılan bazı çalışmalar, replikasyon için gerekli olmadığı ve anti-hbe ile birlikte vireminin saptanmasında güvenilir parametre olamayacağını düşündürmüştür (75,77,81). Çünkü prekor bölgesindeki mutasyonlar sonucu HBeAg oluşmayabilir. Bu mutasyon, bir stop kodonu kodlayarak translasyonun sonlanması ve HBeAg yerine güdük bir protein oluşmasına neden olur. Böylece HBe Ag sentezi bloke edilir. Fakat replikasyon devam eder. Bu şekildeki mutant suşlar atlanabileceğinden replikasyonu gösterebilmek için HBeAg ve Anti-HBe nin kullanılmasının güvenilir bir yol olmadığı bildirilmektedir (82,83). HBeAg ve HBcAg oldukça immünojeniktir. Her ikisinin de T ve B hücrelerini tanıyan epitoplara sahip olduğu gösterilmiştir. Her ikisine karşı da hem hücresel hem de humoral cevap gelişir (75,77). HBcAg nin immünojenitesi HBeAg den daha fazladır ve daha çok T hücre bağımsız antijen özelliği gösterir. HBcAg e özgül T hücreleri, HBsAg humoral cevabını başlatabilir ya da bu cevaba fonksiyonel yardım sağlayabilir (84). Ancak anti-hbs nin tersine HBcAg ne karşı oluşan antikorların koruyucu özelliği yoktur. Anti-HBc IgM, akut dönemde HBsAg nin kaybolup anti-hbs nin henüz belirmediği dönemde (pencere dönemi) pozitifleşir. Fakat tek başına akut enfeksiyon göstergesi değildir. Çünkü bazı HBV taşıyıcıları ile çoğu kronik hepatitli hastada düşük titrede de olsa bu antikorlara rastlanır. Bu sebeple anti-hbc IgM nin pozitifliğinden çok negatif bulunması daha değerlidir (75). Pol (P) proteini; bu protein en uzun gen bölgesi olan P geni tarafından kodlanır. Genomun ¾ ünü kaplar. Pol proteini ürünleri virusun replikasyonunda önemli enzimatik görevler üstlenir. Nükleokapsid birleşmesi ve paketlenmenin koordinasyonunda rol oynamaktadır (85). 30

31 Pol geni dört farklı bölgeden oluşmaktadır (86); a) Terminal protein (tp), b) Spacer (ara, birleştirici) bölge, c) Revers transkriptaz/ DNA polimeraz (rt), d) Ribonükleaz (rn) bölgesi. X proteini; HBV genomunun en küçük geni olan X geni bölgesi tarafından kodlanır. Kanatlı hayvan hepadnaviruslarında yoktur. Fakat tüm memeli HBV larında bulunur. Muhtemelen başlıca görevi viral proteinlerin üretimini arttırmaktır. Tümör süpresör gen ürününün (p53) işlevini bozarak, hepatosellüler karsinom gelişiminde rol oynayabileceği düşünülmektedir (87). Bu proteine karşı anti-hbx antikorları meydana gelir. Anti-HBx antikorlarının tespit edilmesinin hepatosellüler karsinomun erken tanısında yararlı olabileceği bildirilmiştir (88). Viral Replikasyon Hepatit B virusu için hedef organ karaciğer olup, hedef hücre ise hepatositlerdir. Hepatositler dışında monositlerde, pankreas hücrelerinde de HBV genomu saptanmıştır. Hepatit B virusunun insan hepatositlerine tutunma ve giriş için kullandığı yüzey molekülleri henüz kesin olarak aydınlatılamamıştır. Fibronektin, transferrin reseptörü, apolipoprotein H, polimeraz, insan serum albumini, pre-s2 glikan, HBV bağlayan faktör, endoneksin-2, siyaloglikoprotein gibi pek çok reseptör adayının HBV nin konak hücreye bağlanmasında rol oynadığına inanılmaktadır. Tüm yüzey antijenlerine sahip parçacıkların en yüksek aktiviteyi gösterdiği saptanmıştır. Dolayısıyla HBV ye ait S, M ve L proteinlerinin bu reseptörlere tutunmada önemli rolleri olduğu kabul edilmektedir (74). Hepatosite bağlanan virusun konak hücre çekirdeğine nasıl ulaştığı da tam olarak bilinmemektedir. Muhtemelen HBV, reseptör bağımlı endositoz yoluyla hücre içine girmekte, virus zarfı ve hücre membranı arasında füzyon meydana gelmekte ve nükleokapsit sitoplazmaya sığınmaktadır. Kapsitin parçalanmasıyla da viral genomik DNA ve polimeraz çekirdeğe taşınmakta, daha sonra ise bu yapılar işlenmeden konak hücre çekirdeğine ulaşmaktadır (89). Viral replikasyonun başında polimeraz enzimi, nükleusa taşınan kısmen çift sarmallı ve her iki ucu serbest halde bulunan DNA (rcdna; relaxedcircular, partially double stranded DNA) nın kısa sarmalının eksik olan bölümünün tamamlanmasında rol oynar. Bunun için negatif iplikçiğin 5 ucuna tutunmuş olan viral polimeraz, pozitif iplikçiğin 5 ucuna tutunmuş olan kısa RNA dizisinden başlayarak pozitif iplikçiği tamamlar. Uçlar arasındaki açıklık onarılır. Her iki DNA molekülü birbirine ligasyon reaksiyonu ile bağlanır. Sonuçta tamamiyle çift sarmallı, süper kıvrımlı, uçları kovalen bağla kapalı, sirküler yapıda HBV-DNA (covalently closed circular DNA= cccdna) oluşur (90). 31

32 Bu basamak viral genom replikasyonunun ilk ve en önemli aşamasıdır. cccdna, viral pregenomik RNA (pgrna) için kalıp görevi gördüğünden infeksiyonun başladığını gösterir. Hepatit B virusu replikasyonu; pgrna aracısını kullanarak revers transkripsiyonla rcdna sentezlenmesi basamaklarını içeren bir süreçtir. cccdna oluşumunun enfekte hepatositlerde virus inokulasyonundan sonraki ilk 24 saatte meydana geldiği saptanmıştır. cccdna, HBV nin hepatositlerde persistansında etkili olan molekül olup virusun antiviral tedavi sonrasında izlenen reaktivasyonlarından sorumludur (74). Çünkü RNA içeren viral kapsidlerin bazısı zarf antijenleri ile kaplanmayıp geri 14 hücre içine döner ve cccdna yı amplifiye ederek replikasyonunu devam ettirir (70). Konak hücre nükleusunda cccdna kalıp olarak kullanılarak konak hücre RNA polimeraz yardımı ve viral düzenleyicilerin etkisi ile viral RNA lar sentezlenir. Genomik DNA dan transkripsiyon sonucu her biri farklı uzunlukta 4 adet mrna sentezlenir ve transkriptler sitoplazmaya geçer (Şekil 4) (74). Bunlar: kb lık en büyük mrna (pgrna) : Genomik DNA nın sentezinde kalıp görevi görür. Pre-C/C ile polimeraz proteinlerinin ekspresyonundan sorumludur kb lık mrna: pre-s1, pre-s2 ve HBsAg yi kodlar kb lık RNA: sadece pres2 ve S proteinlerini kodlar lık m-rna: X proteinini kodlar. ġekil 4. HBV genomik organizasyonu ve sentezlenen RNA lar (74) 32

LENFOMA NEDİR? Lenfoma lenf dokusunun kötü huylu tümörüne verilen genel bir isimdir.

LENFOMA NEDİR? Lenfoma lenf dokusunun kötü huylu tümörüne verilen genel bir isimdir. LENFOMA LENFOMA NEDİR? Lenfoma lenf dokusunun kötü huylu tümörüne verilen genel bir isimdir. LENF SİSTEMİ NEDİR? Lenf sistemi vücuttaki akkan dolaşım sistemidir. Lenf yolu damarlarındaki bağışıklık hücreleri,

Detaylı

HEPATİT C SIK SORULAN SORULAR

HEPATİT C SIK SORULAN SORULAR HEPATİT C SIK SORULAN SORULAR Hepatit C nedir? Hepatit C virüsünün neden olduğu karaciğer hastalığıdır. Hepatit C hastalığı olarak bilinir ve %70 kronikleşir, siroz, karaciğer yetmezliği, karaciğer kanseri

Detaylı

08.11.2008 VİTAMİN D VE İMMÜN SİSTEM VİTAMİN D

08.11.2008 VİTAMİN D VE İMMÜN SİSTEM VİTAMİN D VİTAMİN D VE İMMÜN SİSTEM VİTAMİN D Vitamin D ve İmmün Sistem İnsülin Sekresyonuna Etkisi Besinlerde D Vitamini Makaleler Vitamin D, normal bir kemik gelişimi ve kalsiyum-fosfor homeostazisi için elzem

Detaylı

Romatizmal Ateş ve Streptokok Enfeksiyonu Sonrası Gelişen Reaktif Artrit

Romatizmal Ateş ve Streptokok Enfeksiyonu Sonrası Gelişen Reaktif Artrit www.printo.it/pediatric-rheumatology/tr/intro Romatizmal Ateş ve Streptokok Enfeksiyonu Sonrası Gelişen Reaktif Artrit 2016 un türevi 1. ROMATİZMAL ATEŞ NEDİR? 1.1 Nedir? Romatizmal ateş, streptokok adı

Detaylı

Hepatit B Virüs Testleri: Hepatit serolojisi, Hepatit markırları

Hepatit B Virüs Testleri: Hepatit serolojisi, Hepatit markırları HEPATİT B TESTLERİ Hepatit B Virüs Testleri: Hepatit serolojisi, Hepatit markırları Hepatit B virüs enfeksiyonu insandan insana kan, semen, vücut salgıları ile kolay bulaşan yaygın görülen ve ülkemizde

Detaylı

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA NÖROTİSİZM VE OLUMSUZ OTOMATİK DÜŞÜNCELER UZM. DR. GÜLNİHAL GÖKÇE ŞİMŞEK

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA NÖROTİSİZM VE OLUMSUZ OTOMATİK DÜŞÜNCELER UZM. DR. GÜLNİHAL GÖKÇE ŞİMŞEK YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA NÖROTİSİZM VE OLUMSUZ OTOMATİK DÜŞÜNCELER UZM. DR. GÜLNİHAL GÖKÇE ŞİMŞEK GİRİŞ Yaygın anksiyete bozukluğu ( YAB ) birçok konuyla, örneğin parasal, güvenlik, sağlık,

Detaylı

Çocukluk Çağında Akut Myeloid Lösemi

Çocukluk Çağında Akut Myeloid Lösemi 1945 ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI Çocukluk Çağında Akut Myeloid Lösemi Dr. Mehmet ERTEM Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Hematoloji Bilim Dalı ÇOCUKLUK ÇAĞI

Detaylı

Veri Toplama Yöntemleri. Prof.Dr.Besti Üstün

Veri Toplama Yöntemleri. Prof.Dr.Besti Üstün Veri Toplama Yöntemleri Prof.Dr.Besti Üstün 1 VERİ (DATA) Belirli amaçlar için toplanan bilgilere veri denir. Araştırmacının belirlediği probleme en uygun çözümü bulabilmesi uygun veri toplama yöntemi

Detaylı

MATÜR T- HÜCRELİ LENFOMALAR TANISI PATOLOG GÖZÜYLE

MATÜR T- HÜCRELİ LENFOMALAR TANISI PATOLOG GÖZÜYLE 4. ULUSAL LENFOMA MYELOMA KONGRESİ 2-5 MAYIS 2013, ANTALYA MATÜR T- HÜCRELİ LENFOMALAR TANISI PATOLOG GÖZÜYLE DR. NALAN AKYÜREK GAZİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PATOLOJİ ANABİLİM DALI Matür T- Hücre ve

Detaylı

Sağlık Bakanlığından Muaf Hekimin Ünvanı - Adı Soyadı. Bildiriyi Sunacak Kişi Ünvanı - Adı Soyadı. Bildiriyi Sunacak Kişi Kurumu

Sağlık Bakanlığından Muaf Hekimin Ünvanı - Adı Soyadı. Bildiriyi Sunacak Kişi Ünvanı - Adı Soyadı. Bildiriyi Sunacak Kişi Kurumu Sağlık Bakanlığından Muaf Hekimin Ünvanı - Adı Soyadı Dr. Asım Armağan Aydın Bildiriyi Sunacak Kişi Ünvanı - Adı Soyadı Dr. Asım Armağan Aydın Bildiriyi Sunacak Kişi Kurumu antalya EAH Çalışmaya Katılan

Detaylı

ÇALIŞAN SAĞLIĞI BİRİMİ İŞLEYİŞİ Hastanesi

ÇALIŞAN SAĞLIĞI BİRİMİ İŞLEYİŞİ Hastanesi KİHG/İŞL-005 19.08.2009 07.08.2012 2 1/8 GÜNCELLEME BİLGİLERİ Güncelleme Tarihi Güncelleme No Açıklama 11.11.2009 1 Belge içeriğinde ve belge numarasında değişiklik yapılması 07.08.2012 2 Komite, başlık,

Detaylı

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Şubat 2014, No: 85

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Şubat 2014, No: 85 EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Şubat 2014, No: 85 i Bu sayıda; 2013 Cari Açık Verileri; 2013 Aralık Sanayi Üretimi; 2014 Ocak İşsizlik Ödemesi; S&P Görünüm Değişikliği kararı değerlendirilmiştir.

Detaylı

YAZILI YEREL BASININ ÇEVRE KİRLİLİĞİNE TEPKİSİ

YAZILI YEREL BASININ ÇEVRE KİRLİLİĞİNE TEPKİSİ YAZILI YEREL BASININ ÇEVRE KİRLİLİĞİNE TEPKİSİ Savaş AYBERK, Bilge ALYÜZ*, Şenay ÇETİN Kocaeli Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü, Kocaeli *İletişim kurulacak yazar bilge.alyuz@kou.edu.tr, Tel: 262

Detaylı

Milli Gelir Büyümesinin Perde Arkası

Milli Gelir Büyümesinin Perde Arkası 2007 NİSAN EKONOMİ Milli Gelir Büyümesinin Perde Arkası Türkiye ekonomisi dünyadaki konjonktürel büyüme eğilimine paralel gelişme evresini 20 çeyrektir aralıksız devam ettiriyor. Ekonominin 2006 da yüzde

Detaylı

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog KONYA KARAMAN BÖLGESİ BOŞANMA ANALİZİ 22.07.2014 Tarihsel sürece bakıldığında kalkınma,

Detaylı

KAVRAMLAR. Büyüme ve Gelişme. Büyüme. Büyüme ile Gelişme birbirlerinden farklı kavramlardır.

KAVRAMLAR. Büyüme ve Gelişme. Büyüme. Büyüme ile Gelişme birbirlerinden farklı kavramlardır. KAVRAMLAR Büyüme ve Gelişme Büyüme ile Gelişme birbirlerinden farklı kavramlardır. Büyüme Büyüme, bedende gerçekleşen ve boy uzamasında olduğu gibi sayısal (nicel) değişikliklerle ifade edilebilecek yapısal

Detaylı

LENFOMALARDA RADYOTERAPİ. Prof. Dr. Nuran ŞENEL BEŞE Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı

LENFOMALARDA RADYOTERAPİ. Prof. Dr. Nuran ŞENEL BEŞE Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı LENFOMALARDA RADYOTERAPİ Prof. Dr. Nuran ŞENEL BEŞE Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı HL EPİDEMİYOLOJİ ve ETYOLOJİ Olguların çoğunluğu 15-30 yaş arası Kadın /Erkek: 1/1,5 Noduler

Detaylı

Araştırma Notu 15/177

Araştırma Notu 15/177 Araştırma Notu 15/177 02 Mart 2015 YOKSUL İLE ZENGİN ARASINDAKİ ENFLASYON FARKI REKOR SEVİYEDE Seyfettin Gürsel *, Ayşenur Acar ** Yönetici özeti Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan enflasyon

Detaylı

SÜREÇ YÖNETİMİ VE SÜREÇ İYİLEŞTİRME H.Ömer Gülseren > ogulseren@gmail.com

SÜREÇ YÖNETİMİ VE SÜREÇ İYİLEŞTİRME H.Ömer Gülseren > ogulseren@gmail.com SÜREÇ YÖNETİMİ VE SÜREÇ İYİLEŞTİRME H.Ömer Gülseren > ogulseren@gmail.com Giriş Yönetim alanında yaşanan değişim, süreç yönetimi anlayışını ön plana çıkarmıştır. Süreç yönetimi; insan ve madde kaynaklarını

Detaylı

2008 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ ÖN DEĞERLENDİRME NOTU

2008 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ ÖN DEĞERLENDİRME NOTU 2008 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ ÖN DEĞERLENDİRME NOTU I- 2008 Mali Yılı Bütçe Sonuçları: Mali Disiplin Sağlandı mı? Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan 2008 mali yılı geçici bütçe uygulama sonuçlarına

Detaylı

EĞİTİM BİLİMİNE GİRİŞ 1. Ders- Eğitimin Temel Kavramları. Yrd. Doç. Dr. Melike YİĞİT KOYUNKAYA

EĞİTİM BİLİMİNE GİRİŞ 1. Ders- Eğitimin Temel Kavramları. Yrd. Doç. Dr. Melike YİĞİT KOYUNKAYA EĞİTİM BİLİMİNE GİRİŞ 1. Ders- Eğitimin Temel Kavramları Yrd. Doç. Dr. Melike YİĞİT KOYUNKAYA Dersin Amacı Bu dersin amacı, öğrencilerin; Öğretmenlik mesleği ile tanışmalarını, Öğretmenliğin özellikleri

Detaylı

BEBEK VE ÇOCUK ÖLÜMLÜLÜĞÜ 9

BEBEK VE ÇOCUK ÖLÜMLÜLÜĞÜ 9 BEBEK VE ÇOCUK ÖLÜMLÜLÜĞÜ 9 Attila Hancıoğlu ve İlknur Yüksel Alyanak Sağlık programlarının izlenmesi, değerlendirilmesi ve ileriye yönelik politikaların belirlenmesi açısından neonatal, post-neonatal

Detaylı

Hepatit C. olgu sunumu. Uz. Dr. Hüseyin ÜÇKARDEŞ Bilecik Devlet Hastanesi

Hepatit C. olgu sunumu. Uz. Dr. Hüseyin ÜÇKARDEŞ Bilecik Devlet Hastanesi Hepatit C olgu sunumu Uz. Dr. Hüseyin ÜÇKARDEŞ Bilecik Devlet Hastanesi BİLECİK DEVLET HASTANESİ 1957 2015 N.E. 36 yaşında, kadın hasta Kadın Doğum polikliniği 16.07.2013 Anti-HCV: pozitif ve lökositoz

Detaylı

D- BU AMELİYATIN RİSKLERİ Bu ameliyatın taşıdığı bazı riskler/ komplikasyonlar vardır. Ameliyattaki riskler:

D- BU AMELİYATIN RİSKLERİ Bu ameliyatın taşıdığı bazı riskler/ komplikasyonlar vardır. Ameliyattaki riskler: Mikro TESE Sayın Hasta, Sayın Veli/Vasi, Mikroskopik TESE ameliyatı genel, veya bolgesel anestezi altında yapılabilir. Skrotum (torba) orta hattan 4 cm lik bir kesi yapılırak testislere ulaşılır ve testisler

Detaylı

Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı. ALES / Đlkbahar / Sayısal II / 22 Nisan 2007. Matematik Soruları ve Çözümleri

Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı. ALES / Đlkbahar / Sayısal II / 22 Nisan 2007. Matematik Soruları ve Çözümleri Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı ALES / Đlkbahar / Sayısal II / Nisan 007 Matematik Soruları ve Çözümleri 1. 3,15 sayısının aşağıdaki sayılardan hangisiyle çarpımının sonucu bir tam

Detaylı

Türkiye de Dış Ticaret ve Dış Ticaret Finansmanı: İhracattaki Düşüşte Finansman Sıkıntısı Ne Kadar Etkili?

Türkiye de Dış Ticaret ve Dış Ticaret Finansmanı: İhracattaki Düşüşte Finansman Sıkıntısı Ne Kadar Etkili? Türkiye de Dış Ticaret ve Dış Ticaret Finansmanı: İhracattaki Düşüşte Finansman Sıkıntısı Ne Kadar Etkili? Sarp Kalkan Ekonomi Politikaları Analisti Hasan Çağlayan Dündar Araştırmacı Ayşegül Dinççağ Araştırmacı

Detaylı

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Değerlendirme Notu Sayfa1

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Değerlendirme Notu Sayfa1 Sağlık Reformunun Sonuçları İtibariyle Değerlendirilmesi 26-03 - 2009 Tuncay TEKSÖZ Dr. Yalçın KAYA Kerem HELVACIOĞLU Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Türkiye 2004 yılından itibaren sağlık

Detaylı

MİKRO İKTİSAT ÇALIŞMA SORULARI-10 TAM REKABET PİYASASI

MİKRO İKTİSAT ÇALIŞMA SORULARI-10 TAM REKABET PİYASASI MİKRO İKTİSAT ÇALIŞMA SORULARI-10 TAM REKABET PİYASASI 1. Firma karını maksimize eden üretim düzeyini seçmiştir. Bu üretim düzeyinde ürünün fiyatı 20YTL ve ortalama toplam maliyet 25YTL dir. Firma: A)

Detaylı

Yakıt Özelliklerinin Doğrulanması. Teknik Rapor. No.: 942/7193278-00

Yakıt Özelliklerinin Doğrulanması. Teknik Rapor. No.: 942/7193278-00 Müşteri : Kozyatağı Mahallesi Sarı Kanarya Sok. No: 14 K2 Plaza Kat: 11 Kadıköy 34742 İstanbul Türkiye Konu : Seçilen Yakıt Özelliklerin Belirlenmesi için Dizel Yakıtlara İlişkin Testlerin, Doğrulanması

Detaylı

DİKKAT! SORU KİTAPÇIĞINIZIN TÜRÜNÜ "A" OLARAK CEVAP KÂĞIDINA İŞARETLEMEYİ UNUTMAYINIZ. SAYISAL BÖLÜM SAYISAL-2 TESTİ

DİKKAT! SORU KİTAPÇIĞINIZIN TÜRÜNÜ A OLARAK CEVAP KÂĞIDINA İŞARETLEMEYİ UNUTMAYINIZ. SAYISAL BÖLÜM SAYISAL-2 TESTİ ALES İlkbahar 007 SAY DİKKAT! SORU KİTAPÇIĞINIZIN TÜRÜNÜ "A" OLARAK CEVAP KÂĞIDINA İŞARETLEMEYİ UNUTMAYINIZ. SAYISAL BÖLÜM SAYISAL- TESTİ Sınavın bu testinden alacağınız standart puan, Sayısal Ağırlıklı

Detaylı

ELLE SÜT SAĞIM FAALİYETİNİN KADINLARIN HAYATINDAKİ YERİ ARAŞTIRMA SONUÇLARI ANALİZ RAPORU

ELLE SÜT SAĞIM FAALİYETİNİN KADINLARIN HAYATINDAKİ YERİ ARAŞTIRMA SONUÇLARI ANALİZ RAPORU ELLE SÜT SAĞIM FAALİYETİNİN KADINLARIN HAYATINDAKİ YERİ ARAŞTIRMA SONUÇLARI ANALİZ RAPORU Hazırlayan Sosyolog Kenan TURAN Veteriner Hekimi Volkan İSKENDER Ağustos-Eylül 2015 İÇİNDEKİLER Araştırma Konusu

Detaylı

BİYOEŞDEĞERLİK ÇALIŞMALARINDA KLİNİK PROBLEMLERİN BİR KAÇ ÖZEL OLGUYLA KISA DEĞERLENDİRİLMESİ Prof.Dr.Aydin Erenmemişoğlu

BİYOEŞDEĞERLİK ÇALIŞMALARINDA KLİNİK PROBLEMLERİN BİR KAÇ ÖZEL OLGUYLA KISA DEĞERLENDİRİLMESİ Prof.Dr.Aydin Erenmemişoğlu BİYOEŞDEĞERLİK ÇALIŞMALARINDA KLİNİK PROBLEMLERİN BİR KAÇ ÖZEL OLGUYLA KISA DEĞERLENDİRİLMESİ Prof.Dr.Aydin Erenmemişoğlu 3.Klinik Farmakoloji Sempozyumu-TRABZON 24.10.2007 Klinik ilaç araştırmalarına

Detaylı

KÜRESEL GELİŞMELER IŞIĞI ALTINDA TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EKONOMİSİ VE SERMAYE PİYASALARI PANELİ

KÜRESEL GELİŞMELER IŞIĞI ALTINDA TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EKONOMİSİ VE SERMAYE PİYASALARI PANELİ KÜRESEL GELİŞMELER IŞIĞI ALTINDA TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EKONOMİSİ VE SERMAYE PİYASALARI PANELİ 12 NİSAN 2013-KKTC DR. VAHDETTIN ERTAŞ SERMAYE PIYASASI KURULU BAŞKANI KONUŞMA METNİ Sayın

Detaylı

Firmadaki Mevcut Öğrenme Faaliyetleri 2.2. Aşama

Firmadaki Mevcut Öğrenme Faaliyetleri 2.2. Aşama DE/11/LLP-LDV/TOI 147 420 Firmadaki Mevcut Öğrenme Faaliyetleri 2.2. Aşama 1. Adınız: 2. İşletmenin Adı: 3. Tarih: Evet Hayır Bilmiyorum 1. Mevcut işinizde mesleki eğitim fırsatlarına erişebiliyor musunuz?

Detaylı

SİİRT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar. Amaç

SİİRT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar. Amaç SİİRT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 (1) Bu Yönetmeliğin amacı; Siirt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama

Detaylı

Ek 1. Fen Maddelerini Anlama Testi (FEMAT) Sevgili öğrenciler,

Ek 1. Fen Maddelerini Anlama Testi (FEMAT) Sevgili öğrenciler, Ek 1. Fen Maddelerini Anlama Testi (FEMAT) Sevgili öğrenciler, Bu araştırmada Fen Bilgisi sorularını anlama düzeyinizi belirlemek amaçlanmıştır. Bunun için hazırlanmış bu testte SBS de sorulmuş bazı sorular

Detaylı

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN. GYODER ZİRVESİ nde YAPTIĞI KONUŞMA METNİ 26 NİSAN 2007 İSTANBUL

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN. GYODER ZİRVESİ nde YAPTIĞI KONUŞMA METNİ 26 NİSAN 2007 İSTANBUL SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN GYODER ZİRVESİ nde YAPTIĞI KONUŞMA METNİ 26 NİSAN 2007 İSTANBUL Sözlerime gayrimenkul ve finans sektörlerinin temsilcilerini bir araya

Detaylı

ÇÖKELME SERTLEŞTİRMESİ (YAŞLANDIRMA) DENEYİ

ÇÖKELME SERTLEŞTİRMESİ (YAŞLANDIRMA) DENEYİ ÇÖKELME SERTLEŞTİRMESİ (YAŞLANDIRMA) DENEYİ 1. DENEYİN AMACI Çökelme sertleştirmesi işleminin, malzemenin mekanik özellikleri (sertlik, mukavemet vb) üzerindeki etkisinin incelenmesi ve çökelme sertleşmesinin

Detaylı

YÖNETMELİK. c) Merkez (Hastane): Selçuk Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezini (Selçuklu Tıp Fakültesi Hastanesini),

YÖNETMELİK. c) Merkez (Hastane): Selçuk Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezini (Selçuklu Tıp Fakültesi Hastanesini), 31 Mart 2012 CUMARTESİ Resmî Gazete Sayı : 28250 Selçuk Üniversitesinden: YÖNETMELİK SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Detaylı

1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ

1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ 1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ 1. GİRİŞ Odamızca, 2009 yılında 63 fuara katılan 435 üyemize 423 bin TL yurtiçi fuar teşviki ödenmiştir. Ödenen teşvik rakamı, 2008 yılına

Detaylı

DÜNYA EKONOMİK FORUMU KÜRESEL CİNSİYET AYRIMI RAPORU, 2012. Hazırlayanlar. Ricardo Hausmann, Harvard Üniversitesi

DÜNYA EKONOMİK FORUMU KÜRESEL CİNSİYET AYRIMI RAPORU, 2012. Hazırlayanlar. Ricardo Hausmann, Harvard Üniversitesi DÜNYA EKONOMİK FORUMU KÜRESEL CİNSİYET AYRIMI RAPORU, 2012 Hazırlayanlar Ricardo Hausmann, Harvard Üniversitesi Laura D. Tyson, Kaliforniya Berkeley Üniversitesi Saadia Zahidi, Dünya Ekonomik Forumu Raporun

Detaylı

NIJERYA DAN GELEN YOLCUDA EBOLAYA RASTLANMADI

NIJERYA DAN GELEN YOLCUDA EBOLAYA RASTLANMADI Portal Adres NIJERYA DAN GELEN YOLCUDA EBOLAYA RASTLANMADI : www.cayyolu.com.tr İçeriği : Gündem : http://www.cayyolu.com.tr/haber/nijerya-dan-gelen-yolcuda-ebolaya-rastlanmadi/96318 1/3 SAGLIK IÇIN EGZERSIZ

Detaylı

DÜNYA KROM VE FERROKROM PİYASALARINDAKİ GELİŞMELER

DÜNYA KROM VE FERROKROM PİYASALARINDAKİ GELİŞMELER DÜNYA KROM VE FERROKROM PİYASALARINDAKİ GELİŞMELER Dünyada üretilen krom cevherinin % 90 ının metalurji sanayinde ferrokrom üretiminde, üretilen ferrokromun da yaklaşık % 90 ının paslanmaz çelik sektöründe

Detaylı

Tarifname KRONİK YORGUNLUK SENDROMUNUN TEDAVİSİNE YÖNELİK BİR KOMPOZİSYON

Tarifname KRONİK YORGUNLUK SENDROMUNUN TEDAVİSİNE YÖNELİK BİR KOMPOZİSYON 1 Tarifname Teknik Alan KRONİK YORGUNLUK SENDROMUNUN TEDAVİSİNE YÖNELİK BİR KOMPOZİSYON Buluş, kronik yorgunluk sendromunun tedavisine yönelik oluşturulmuş bir kompozisyon ile ilgilidir. Tekniğin Bilinen

Detaylı

Yaşam Dönemleri ve Gelişim Görevleri Havighurst'un çeşitli yaşam dönemleri için belirlediği gelişim görevleri

Yaşam Dönemleri ve Gelişim Görevleri Havighurst'un çeşitli yaşam dönemleri için belirlediği gelişim görevleri Yaşam Dönemleri ve Gelişim Görevleri Havighurst'un çeşitli yaşam dönemleri için belirlediği gelişim görevleri Gelişim psikolojisi, bireylerin yaşam boyunca geçirdiği bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal

Detaylı

Zika Virüs: Panik Olmayalım, Akıllı Olalım / Cavit Işık Yavuz

Zika Virüs: Panik Olmayalım, Akıllı Olalım / Cavit Işık Yavuz Zika Virüs: Panik Olmayalım, Akıllı Olalım / Cavit Işık Yavuz Dünya Sağlık Örgütü 1 Şubat günü bir halk sağlığı acili uyarısı yaptı. Bu uyarı uluslararası düzeyde geçerli bir acil uyarı. Bu uyarının nedeni

Detaylı

YÖNETMELİK ANKARA ÜNİVERSİTESİ YABANCI DİL EĞİTİM VE ÖĞRETİM YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

YÖNETMELİK ANKARA ÜNİVERSİTESİ YABANCI DİL EĞİTİM VE ÖĞRETİM YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar 24 Mart 2016 PERŞEMBE Resmî Gazete Sayı : 29663 YÖNETMELİK ANKARA ÜNİVERSİTESİ YABANCI DİL EĞİTİM VE ÖĞRETİM YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 (1) Bu Yönetmeliğin

Detaylı

Dikkat! ABD Enerji de Yeni Oyun Kuruyor!

Dikkat! ABD Enerji de Yeni Oyun Kuruyor! Dikkat! ABD Enerji de Yeni Oyun Kuruyor! Dursun YILDIZ topraksuenerji 21 Ocak 2013 ABD Petrol İhracatçısı Olacak. Taşlar Yerinden Oynar mı? 1973 deki petrol krizi alternatif enerji arayışlarını arttırdı.

Detaylı

HODGKİN DIŞI LENFOMALAR. Dr Mustafa ÇETİN 2004-2005 Kayseri

HODGKİN DIŞI LENFOMALAR. Dr Mustafa ÇETİN 2004-2005 Kayseri HODGKİN DIŞI LENFOMALAR Dr Mustafa ÇETİN 2004-2005 Kayseri 1 Hodgkin Dışı Lenfomalar Genellikle lenf nodlarından ve bazende herhangi bir organdan köken alan heterojen bir grup B veya T hücre malignitesidir.

Detaylı

BUĞDAY RUŞEYMİ (WHEAT GERM)

BUĞDAY RUŞEYMİ (WHEAT GERM) BUĞDAY RUŞEYMİ (WHEAT GERM) Buğday rüşeymi buğday başağının alt kısmında bulunan embriyodur. Buğdayın 1 tonundan sadece 1 kilogram rüşeym elde edilebilmektedir. Rüşeym özel yöntemlerle elde edilmediği

Detaylı

Tarifname BCL2 BASKILAMA İŞLEVİYLE ANTİ-KARSİNOJENİK ETKİ GÖSTERMEYE YÖNELİK BİR FORMÜLASYON

Tarifname BCL2 BASKILAMA İŞLEVİYLE ANTİ-KARSİNOJENİK ETKİ GÖSTERMEYE YÖNELİK BİR FORMÜLASYON 1 Tarifname BCL2 BASKILAMA İŞLEVİYLE ANTİ-KARSİNOJENİK ETKİ GÖSTERMEYE Teknik Alan YÖNELİK BİR FORMÜLASYON Buluş, bcl2 baskılama işleviyle anti-karsinojenik etki göstermeye yönelik oluşturulmuş bir formülasyon

Detaylı

Doç. Dr. Mehmet Durdu KARSLI Sakarya Üniversitesi E itim fakültesi Doç. Dr. I k ifa ÜSTÜNER Akdeniz Üniversitesi E itim Fakültesi

Doç. Dr. Mehmet Durdu KARSLI Sakarya Üniversitesi E itim fakültesi Doç. Dr. I k ifa ÜSTÜNER Akdeniz Üniversitesi E itim Fakültesi ÜN VERS TEYE G R SINAV S STEM NDEK SON DE KL E L K N Ö RENC LER N ALGILARI Doç. Dr. Mehmet Durdu KARSLI Sakarya Üniversitesi E itim fakültesi Doç. Dr. I k ifa ÜSTÜNER Akdeniz Üniversitesi E itim Fakültesi

Detaylı

KULLANMA TALİMATI. Bu ilacı kullanmaya başlamadan önce bu KULLANMA TALİMATINI dikkatlice okuyunuz, çünkü sizin için önemli bilgiler içermektedir.

KULLANMA TALİMATI. Bu ilacı kullanmaya başlamadan önce bu KULLANMA TALİMATINI dikkatlice okuyunuz, çünkü sizin için önemli bilgiler içermektedir. KULLANMA TALİMATI CASODEX 150 mg film tablet Ağız yoluyla alınır. Etkin madde: 150 mg bikalutamid Yardımcı maddeler: Laktoz monohidrat, magnezyum stearat, polividon, sodyum nişasta glikolat, hipromelloz,

Detaylı

Doç. Dr. Orhan YILMAZ

Doç. Dr. Orhan YILMAZ Yazar Ad 151 Doç. Dr. Orhan YILMAZ İnsanda iletişimin en önemli araçlarından biri olan ses, kişinin duygusal yapısını yansıtan bir olaydır. Yaş ilerledikçe tüm organlarda görülebilen yaşlanma konuşma

Detaylı

AFRİKA HASTALIĞI -SIĞIRLARIN NODÜLER EKZANTEMİ -LUMPY SKIN DISEASE (LSD)

AFRİKA HASTALIĞI -SIĞIRLARIN NODÜLER EKZANTEMİ -LUMPY SKIN DISEASE (LSD) AFRİKA HASTALIĞI -SIĞIRLARIN NODÜLER EKZANTEMİ -LUMPY SKIN DISEASE (LSD) 1 GÜNDEM Tanım Epidemiyoloji (Hastalığın Yayılımı) Mücadele Soru-Cevap 2 Afrika Hastalığı Nedir? Sivrisinek, kene ve sokucu sineklerle

Detaylı

YATAKLI TEDAVİ KURUMLARI ENFEKSİYON KONTROL YÖNETMELİĞİ

YATAKLI TEDAVİ KURUMLARI ENFEKSİYON KONTROL YÖNETMELİĞİ YATAKLI TEDAVİ KURUMLARI ENFEKSİYON KONTROL YÖNETMELİĞİ Yataklı Tedavi Kurumları Enfeksiyon Kontrol Yönetmeliği Resmi Gazete: 11 Ağustos 2005-25903 BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç

Detaylı

OTİZM NEDİR? becerilerinin oluşmasını etkileyen gelişim bozukluğudur.

OTİZM NEDİR? becerilerinin oluşmasını etkileyen gelişim bozukluğudur. OTİZM NEDİR? Otizm, sosyal ve iletişim Otizm, sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen gelişim bozukluğudur. GÖRÜLME SIKLIĞI Son verilere göre 110 çocuktan birini etkilediği kabul edilmektedir

Detaylı

Proteinler. Fonksiyonlarına göre proteinler. Fonksiyonlarına göre proteinler

Proteinler. Fonksiyonlarına göre proteinler. Fonksiyonlarına göre proteinler Proteinler Canlılarda miktar olarak en çok bulunan biyomoleküllerdir. Amino asit birimlerinden oluşurlar Yapısal ve işlevsel olabilirler Genlerle aktarılan kalıtsal bilginin ortaya çıktığı moleküllerdir.

Detaylı

EGZERSİZ REÇETESİNİN GENEL PRENSİPLERİ DOÇ.DR.MİTAT KOZ

EGZERSİZ REÇETESİNİN GENEL PRENSİPLERİ DOÇ.DR.MİTAT KOZ EGZERSİZ REÇETESİNİN GENEL PRENSİPLERİ DOÇ.DR.MİTAT KOZ EGZERSİZ REÇETESİ? Egzersiz reçetesi bireylere sistematik ve bireyselleştirilmiş fiziksel aktivite önerileri yapılmasıdır. EGZERSİZ REÇETESİNİN GENEL

Detaylı

ÖLÇÜ TRANSFORMATÖRLERİNİN KALİBRASYONU VE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

ÖLÇÜ TRANSFORMATÖRLERİNİN KALİBRASYONU VE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR 447 ÖLÇÜ TRANSFORMATÖRLERİNİN KALİBRASYONU VE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR Hüseyin ÇAYCI Özlem YILMAZ ÖZET Yasal metroloji kapsamında bulunan ölçü aletlerinin, metrolojik ölçümleri dikkate alınmadan

Detaylı

Meme Radyoterapisi sonrası komplikasyonlar. Dr. Görkem Aksu Kocaeli Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi AD

Meme Radyoterapisi sonrası komplikasyonlar. Dr. Görkem Aksu Kocaeli Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi AD Meme Radyoterapisi sonrası komplikasyonlar Dr. Görkem Aksu Kocaeli Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi AD RT nin amacı: - Mikroskopik rezidüel hastalığı önlemek - Multisentrik hastalık gelişimini önlemek

Detaylı

2008 YILI SOSYAL GÜVENLİK KURUMU SAĞLIK UYGULAMA TEBLİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ YAYIMLANDI

2008 YILI SOSYAL GÜVENLİK KURUMU SAĞLIK UYGULAMA TEBLİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ YAYIMLANDI 06.04.2009/75 2008 YILI SOSYAL GÜVENLİK KURUMU SAĞLIK UYGULAMA TEBLİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ YAYIMLANDI ÖZET : 2008 Yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde değişiklikler

Detaylı

Konu 4 Tüketici Davranışları Teorisi

Konu 4 Tüketici Davranışları Teorisi Konu 4 Tüketici Davranışları Teorisi Hadi Yektaş Zirve Üniversitesi İşletme Yüksek Lisans Programı Güz 2012 1 / 93 Hadi Yektaş Tüketici Davranışları Teorisi İçerik 1 2 Kayıtsızlık Eğrisi Analizi Tüketici

Detaylı

Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş. Kurumsal Yönetim Derecelendirmesi

Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş. Kurumsal Yönetim Derecelendirmesi Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş. Kurumsal Yönetim Derecelendirmesi 30 Temmuz 2012 ĐÇĐNDEKĐLER Dönem Revizyon Notları........ 3 Derecelendirme Metodolojisi........ 5 Notların Anlamı.........

Detaylı

BALIK YAĞI MI BALIK MI?

BALIK YAĞI MI BALIK MI? BALIK YAĞI MI BALIK MI? Son yıllarda balık yağı ile ilgili kalp damar hastalıklarından tutun da romatizma, şizofreni, AIDS gibi hastalıklarda balık yağının kullanılmasının yararları üzerine çok sayıda

Detaylı

İNTRAVEZİKAL (MESANE İÇİNE) BACİLLUS CALMETTE GUERİN (BCG) İMMÜNOTERAPİSİ. Soyadı:... Doğum tarihi: Protokol No:... Baba adı: Ana adı:..

İNTRAVEZİKAL (MESANE İÇİNE) BACİLLUS CALMETTE GUERİN (BCG) İMMÜNOTERAPİSİ. Soyadı:... Doğum tarihi: Protokol No:... Baba adı: Ana adı:.. İNTRAVEZİKAL (MESANE İÇİNE) BACİLLUS CALMETTE GUERİN (BCG) İMMÜNOTERAPİSİ Hastanın Adı, Soyadı:.... Doğum tarihi: Protokol No:..... Baba adı: Ana adı:.. Sayın Hasta, Sayın Veli/Vasi Hastanıza yapılan endoskopik

Detaylı

Ayşe YÜCE Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD.

Ayşe YÜCE Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD. TÜRKİYE DE TÜBERKÜLOZUN DURUMU Ayşe YÜCE Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD. DSÖ Küresel Tüberküloz Kontrolü 2010 Raporu Dünya için 3 büyük tehlikeden

Detaylı

Tablo 45 - Turizm İşletme Belgeli Tesislerde Konaklama ve Belediye Sayıları

Tablo 45 - Turizm İşletme Belgeli Tesislerde Konaklama ve Belediye Sayıları TURİZM Kütahya ya gelen yabancı turistler Merkez ve Tavşanlı ilçelerinde; yerli turistler ise Merkez, Emet, Simav ve Tavşanlı ilçelerinde yoğun olarak konaklamaktadırlar. 2012 yılı içerisinde ildeki işletme

Detaylı

Almanya dan Bir Örnek WESER-EMS UNION

Almanya dan Bir Örnek WESER-EMS UNION Almanya dan Bir Örnek WESER-EMS UNION Prof.Dr. Selahattin Kumlu Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Antalya Faaliyet Onayı Alma Koşulları Hayvansal üretimin geliştirilmesine katkıda bulunacak

Detaylı

Emtia Fiyat Hareketlerine Politika Tepkileri Konferansı. Panel Konuşması

Emtia Fiyat Hareketlerine Politika Tepkileri Konferansı. Panel Konuşması Emtia Fiyat Hareketlerine Politika Tepkileri Konferansı Panel Konuşması Erdem BAŞÇI 7 Nisan 2012, İstanbul Değerli Konuklar, Dünya ekonomisinin son on yılda sergilediği gelişmeler emtia fiyatları üzerinde

Detaylı

2.000 SOSYOLOG İLE YAPILAN ANKET SONUÇLARINA DAİR DEĞERLENDİRMEMİZ. Anayasa nın 49. Maddesi :

2.000 SOSYOLOG İLE YAPILAN ANKET SONUÇLARINA DAİR DEĞERLENDİRMEMİZ. Anayasa nın 49. Maddesi : 2.000 SOSYOLOG İLE YAPILAN ANKET SONUÇLARINA DAİR DEĞERLENDİRMEMİZ Anayasa nın 49. Maddesi : A. Çalışma Hakkı ve Ödevi Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek,

Detaylı

KİTAP İNCELEMESİ. Matematiksel Kavram Yanılgıları ve Çözüm Önerileri. Tamer KUTLUCA 1. Editörler. Mehmet Fatih ÖZMANTAR Erhan BİNGÖLBALİ Hatice AKKOÇ

KİTAP İNCELEMESİ. Matematiksel Kavram Yanılgıları ve Çözüm Önerileri. Tamer KUTLUCA 1. Editörler. Mehmet Fatih ÖZMANTAR Erhan BİNGÖLBALİ Hatice AKKOÇ Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 18 (2012) 287-291 287 KİTAP İNCELEMESİ Matematiksel Kavram Yanılgıları ve Çözüm Önerileri Editörler Mehmet Fatih ÖZMANTAR Erhan BİNGÖLBALİ Hatice

Detaylı

İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ BURS YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ BURS YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ BURS YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç: Madde 1. (1) Bu yönergenin amacı, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesinin önlisans, lisans ve lisansüstü

Detaylı

HALK EĞİTİMİ MERKEZLERİ ETKİNLİKLERİNİN YÖNETİMİ *

HALK EĞİTİMİ MERKEZLERİ ETKİNLİKLERİNİN YÖNETİMİ * HALK EĞİTİMİ MERKEZLERİ ETKİNLİKLERİNİN YÖNETİMİ * Doç. Dr. Meral TEKİN ** Son yıllarda halk eğitimi, toplumdaki öneminin giderek artmasına koşut olarak, önemli bir araştırma alanı olarak kabul görmeye

Detaylı

HAM PUAN: Üniversite Sınavlarına giren adayların sadece netler üzerinden hesaplanan puanlarına hem puan denir.

HAM PUAN: Üniversite Sınavlarına giren adayların sadece netler üzerinden hesaplanan puanlarına hem puan denir. YGS / LYS SÖZLÜĞÜ OBP (ORTA ÖĞRETİM BAŞARI PUANI): Öğrencinin diploma notunun diğer öğrencilerin diploma notlarına oranıdır. En az 100 en çok 500 puan arasında değişen bu değer, öğrencinin başarısı okulun

Detaylı

KAPLAMA TEKNİKLERİ DERS NOTLARI

KAPLAMA TEKNİKLERİ DERS NOTLARI KAPLAMA TEKNİKLERİ DERS NOTLARI PVD Kaplama Kaplama yöntemleri kaplama malzemesinin bulunduğu fiziksel durum göz önüne alındığında; katı halden yapılan kaplamalar, çözeltiden yapılan kaplamalar, sıvı ya

Detaylı

KULLANMA TALİMATI. Bu ilacı kullanmaya başlamadan önce bu KULLANMA TALİMATINI dikkatlice okuyunuz, çünkü sizin için önemli bilgiler içermektedir.

KULLANMA TALİMATI. Bu ilacı kullanmaya başlamadan önce bu KULLANMA TALİMATINI dikkatlice okuyunuz, çünkü sizin için önemli bilgiler içermektedir. KULLANMA TALİMATI TİSİNON 10 mg kapsül Ağızdan alınır. Her kapsül; Etkin madde: 10 mg nitisinon Yardımcı maddeler: Prejelatinize nişasta ve opak beyaz gövde / opak lacivert kapak No:3 sert jelatin kapsül

Detaylı

SİRKÜLER. 1.5-Adi ortaklığın malları, ortaklığın iştirak halinde mülkiyet konusu varlıklarıdır.

SİRKÜLER. 1.5-Adi ortaklığın malları, ortaklığın iştirak halinde mülkiyet konusu varlıklarıdır. SAYI: 2013/03 KONU: ADİ ORTAKLIK, İŞ ORTAKLIĞI, KONSORSİYUM ANKARA,01.02.2013 SİRKÜLER Gelişen ve büyüyen ekonomilerde şirketler arasındaki ilişkiler de çok boyutlu hale gelmektedir. Bir işin yapılması

Detaylı

Mayoz ve Eşeyli Üreme Biyoloji Ders Notları

Mayoz ve Eşeyli Üreme Biyoloji Ders Notları A. Mayoz Bölünme Mayoz ve Eşeyli Üreme Biyoloji Ders Notları Eşeyli üremenin temelidir. Eşey ana hücrelerinden (2n), eşey hücrelerini (n) oluşturan özelleşmiş bölünme şeklidir. Mayoz I ve II olarak birbirini

Detaylı

Deprem Yönetmeliklerindeki Burulma Düzensizliği Koşulları

Deprem Yönetmeliklerindeki Burulma Düzensizliği Koşulları Deprem Yönetmeliklerindeki Burulma Düzensizliği Koşulları Prof. Dr. Günay Özmen İTÜ İnşaat Fakültesi (Emekli), İstanbul gunayozmen@hotmail.com 1. Giriş Çağdaş deprem yönetmeliklerinde, en çok göz önüne

Detaylı

İSG Yasası & Uygulamalar

İSG Yasası & Uygulamalar İSG Yasası & Uygulamalar Dr. Rana GÜVEN, MSc. PhD. Genel Md. Yrd. 24 Mayıs 2013, Bursa İÇERİK Güvenlik Kültürü Kavramı Dünyada ve Türkiye de İSG İSG Yasası İSG Hizmetleri Yetkilendirme Hizmetleri Çalışma

Detaylı

ĠliĢkin Usul Ve Esaslarda Yapılan DeğiĢiklikler Hakkında.

ĠliĢkin Usul Ve Esaslarda Yapılan DeğiĢiklikler Hakkında. 04.06.2014 ERTÜRK YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK VE BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş. SİRKÜLER 2014/79 KONU: Yurt DıĢında GerçekleĢtirilen Fuar Katılımlarının Desteklenmesine ĠliĢkin Usul Ve Esaslarda Yapılan DeğiĢiklikler

Detaylı

Sürdürülebilir sosyal güvenli in önündeki zorluklar

Sürdürülebilir sosyal güvenli in önündeki zorluklar Sürdürülebilir sosyal güvenli in önündeki zorluklar Konular Geçmi ten önemli trendler Esneklik ve esnek güvence Bireyselcilik ve azalan dayan ma Silikle en toplum 2 Toplumsal: Daha az evlilik Daha fazla

Detaylı

3- Kayan Filament Teorisi

3- Kayan Filament Teorisi 3- Kayan Filament Teorisi Madde 1. Giriş Bir kas hücresi kasıldığı zaman, ince filamentler kalınların üzerinden kayar ve sarkomer kısalır. Madde 2. Amaçlar İnce ve kalın filamentlerin moleküler yapı ve

Detaylı

Kent Hastanesi, Hepimizden Önce Çocuklarımızın Hastanesi!

Kent Hastanesi, Hepimizden Önce Çocuklarımızın Hastanesi! Kent Hastanesi, Hepimizden Önce Çocuklarımızın Hastanesi! www.kenthospital.com Kent Hastanesi, hepimizden önce çocuklarımızın hastanesi! Çünkü, çocuklarımız, hepimizin geleceği! Kuruluşumuzdan bu yana

Detaylı

UÜ-SK ORGAN VE DOKU NAKLİ PROSEDÜRÜ

UÜ-SK ORGAN VE DOKU NAKLİ PROSEDÜRÜ Rev. No : 01 Rev.Tarihi : 13 Haziran 2012 1/ 1. Amaç: UÜ-SK da organ ve doku nakli hizmetlerinden yararlanacak hastaların ve/veya canlı vericilerinin başvuru kriterlerinin ve organ bekleme listelerine

Detaylı

Hepatit C virüs enfeksiyonunun laboratuar testleri:

Hepatit C virüs enfeksiyonunun laboratuar testleri: HEPATİT C TESTLERİ Hepatit C virüs enfeksiyonunun laboratuar testleri: * Anti HCV ve * HCV RNA PCR dır. Bu testler hepatit C hastası olup olmadığınızı, hepatit C taşıyıp taşımadığınızı, kronik hepatit

Detaylı

AB Mevzuatının Uygulanmasına Yönelik Teknik Desteğin Müzakere Edilmesi

AB Mevzuatının Uygulanmasına Yönelik Teknik Desteğin Müzakere Edilmesi Genel DEA Eğitimi 6 8 Temmuz 2009 EuropeAid/125317/D/SER/TR Oturum 10-B AB ye Uyum Sürecinde DEA nin Önemi AB ye Uyum Sürecinde DEA nın Avantajları Mevcut mevzuatın revize edilmesine yönelik opsiyonlar

Detaylı

Çocuğum Krup Oldu! Türkischer Elternratgeber Krupp. Doktorunuzla birlikte çocuğunuza nasıl yardımcı olabilirsiniz.

Çocuğum Krup Oldu! Türkischer Elternratgeber Krupp. Doktorunuzla birlikte çocuğunuza nasıl yardımcı olabilirsiniz. Türkischer Elternratgeber Krupp Çocuğum Krup Oldu! Doktorunuzla birlikte çocuğunuza nasıl yardımcı olabilirsiniz. Anne babalar için yararlı ipuçları: Bir krupnöbetinde ne yapmalı? Krupa karşı hangi ilaçlar

Detaylı

Azospermi Nedir, Belirtileri Nedir, Nas l Tedavi Edilir?

Azospermi Nedir, Belirtileri Nedir, Nas l Tedavi Edilir? Azospermi Nedir, Belirtileri Nedir, Nas l Tedavi Edilir? Azospermi, al nan meni örne inde hiçbir sperm hücresinin bulunmamas d r. Azospermi sorunu iki ba l kta incelenmektedir; T kan kl a ba l olan ve

Detaylı

Şeker Hastaları için Genel Sağlık Önerileri

Şeker Hastaları için Genel Sağlık Önerileri ÖNEMLİ! İlaçlarınızı düzenli kullanmanız çok önemlidir. Kilonuza dikkat ediniz. Ani bir kan şekeri düşmesi (hipoglisemi) durumuna karşı yanınızda her zaman birkaç adet şeker bulundurunuz. Mutlaka egzersiz

Detaylı

Emilebilir, Mikro gözenekli Doğal Epitelyum Eşdeğeri Sentetik Yanık ve Yara Tedavi Ürünü GEÇİCİ DERİ EŞDEĞERİ

Emilebilir, Mikro gözenekli Doğal Epitelyum Eşdeğeri Sentetik Yanık ve Yara Tedavi Ürünü GEÇİCİ DERİ EŞDEĞERİ Emilebilir, Mikro gözenekli Doğal Epitelyum Eşdeğeri Sentetik Yanık ve Yara Tedavi Ürünü UYGULAMA VİDEOSU LİTERATÜR GEÇİCİ DERİ EŞDEĞERİ SUPRATHEL Geçici Deri Eşdeğeri İle Yenilikçi Yanık ve Yara Tedavisi

Detaylı

MUŞ ALPARSLAN ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

MUŞ ALPARSLAN ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ MUŞ ALPARSLAN ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 (1) Bu Yönetmeliğin amacı; Muş Alparslan Üniversitesi Uzaktan

Detaylı

Ekonomik Rapor 2011 2. ULUSLARARASI MAL PİYASALARI 67. genel kurul Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği / www.tobb.org.tr

Ekonomik Rapor 2011 2. ULUSLARARASI MAL PİYASALARI 67. genel kurul Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği / www.tobb.org.tr Ekonomik Rapor 2011 2. ULUSLARARASI MAL PİYASALARI 67. genel kurul 49 50 2. ULUSLARARASI MAL PİYASALARI 2008 yılında ABD de ipotekli konut kredisi piyasasında ortaya çıkan ve hızla tüm dünya ekonomilerinde

Detaylı

Danışma Kurulu Tüzüğü

Danışma Kurulu Tüzüğü Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu Otel Yöneticiliği Bölümü Danışma Kurulu Tüzüğü MADDE I Bölüm 1.1. GİRİŞ 1.1.1. AD Danışma Kurulu nun adı, Özyeğin Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu ve Otel

Detaylı

CMK 135 inci maddesindeki amir hükme rağmen, Mahkemenizce, sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespitine karar verildiği görülmüştür.

CMK 135 inci maddesindeki amir hükme rağmen, Mahkemenizce, sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespitine karar verildiği görülmüştür. Mahkememizin yukarıda esas sayısı yazılı dava dosyasının yapılan yargılaması sırasında 06.05.2014 günlü oturum ara kararı uyarınca Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı ndan sanık... kullandığı... nolu,

Detaylı

Özelge: 4632 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi kapsamında vakıf/sandıklardan bireysel emeklilik sistemine yapılan aktarımlarda vergilendirme hk.

Özelge: 4632 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi kapsamında vakıf/sandıklardan bireysel emeklilik sistemine yapılan aktarımlarda vergilendirme hk. Özelge: 4632 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi kapsamında vakıf/sandıklardan bireysel emeklilik sistemine yapılan aktarımlarda vergilendirme hk. Sayı: 64597866-120[94-2014]-131 Tarih: 28/08/2014 T.C. GELİR

Detaylı

ALÇAK GERĐLĐM TESĐSLERĐNDE KULLANILAN HALOJENDEN ARINDIRILMIŞ YANGINA DAYANIKLI KABLOLAR

ALÇAK GERĐLĐM TESĐSLERĐNDE KULLANILAN HALOJENDEN ARINDIRILMIŞ YANGINA DAYANIKLI KABLOLAR ALÇAK GERĐLĐM TESĐSLERĐNDE KULLANILAN HALOJENDEN ARINDIRILMIŞ YANGINA DAYANIKLI KABLOLAR ÖZET Gürol UÇAR gurol@emekcable.com Emek Kablo San. ve Tic.Ltd.Şti. Elektrik tesisatlarında kullanıma yönelik kablolarla

Detaylı

İNGİLTERE DE ÜNİVERSİTE PLANLAMA VE BÜTÇELEME ÖRGÜTÜ

İNGİLTERE DE ÜNİVERSİTE PLANLAMA VE BÜTÇELEME ÖRGÜTÜ İNGİLTERE DE ÜNİVERSİTE PLANLAMA VE BÜTÇELEME ÖRGÜTÜ University Grants Committee (UGC) Çeviren : Doç. Dr. M. ÂDEM UGC, üniversitenin parasal gereksinmeleri konusunda Hükümete danışman olarak Temmuz 1919'da

Detaylı

Tarifname. MADDE BAĞIMLILIĞININ TEDAVĠSĠNE YÖNELĠK OLUġTURULMUġ BĠR FORMÜLASYON

Tarifname. MADDE BAĞIMLILIĞININ TEDAVĠSĠNE YÖNELĠK OLUġTURULMUġ BĠR FORMÜLASYON 1 Tarifname MADDE BAĞIMLILIĞININ TEDAVĠSĠNE YÖNELĠK OLUġTURULMUġ BĠR Teknik Alan FORMÜLASYON Buluş, madde bağımlılığının tedavisine yönelik oluşturulmuş bir formülasyon ile ilgilidir. Tekniğin Bilinen

Detaylı