MÜSLÜMANLARA KARŞI KÂFİRLERE YARDIM ETMENİN HÜKMÜ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "MÜSLÜMANLARA KARŞI KÂFİRLERE YARDIM ETMENİN HÜKMÜ"

Transkript

1 ع ل ح ك م إ ع ان ة ال ك اف ري ن س ل م ي ا ل MÜSLÜMANLARA KARŞI KÂFİRLERE YARDIM ETMENİN HÜKMÜ Yazan: ŞEYH DR. SEYFUDDİN EL MUVAHHİD Tercüme Eden: HALİL İBRAHİM CAN HAK YAYINLARI

2 HAK YAYINLARI : 32 Yazan: Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid Tercüme Eden: H. İbrahim Can Dizgi Mizanpaj Hak Tasarım Kapak Tasarım Hak Tasarım Adres: Alemdar Mah. Yerebatan Cad. Çatalçeşme Sok. No:27 / 103 Cağaloğlu / İstanbul Tel: 0 ( 212 ) Web: Yayınevi Sertifika No: Baskı Kasım 2016 / Safer 1438 Baskı-Cilt: Step Ajans Matbaa Ltd. Şti. Göztepe Mah. Bosna Cad. No: 11 Bağcılar / İstanbul Telefon: Matbaa Sertifika No: 12266

3 3

4 4

5 5 ÖNSÖZ Allah-u Teâlâ ya hamdolsun; Mücahitlerin imamı Rasulullah a, onun ehline, ashabına ve din gününe kadar onların yolunda yürüyenlere salât ve selam olsun. Allah-u Teâlâ insanları ve cinleri sadece kendisine ibadet edebilsinler ve O na hiçbir şeyi ortak koşmaksızın O nu gerektiği şekilde birleyebilsinler diye yarattı. Bu sebeple onlara rasuller gönderdi, şeriatlar verdi ve kitaplar indirdi. Allah-u Teâlâ bununla ilgili olarak şöyle buyuruyor: Ben cinleri ve insanları sadece bana ibadet edebilsinler diye yarattım. (ez-zariyat: 56) Andolsun ki her ümmete: Allah a ibadet edin ve tağuttan kaçının diye (söylemeleri için) bir rasul gönderdik. (en-nahl: 36) Tevhid, ancak her şekil ve çeşidiyle tağutlardan beri olmak ve uzaklaşmakla sahih olur. Zira bu, tevhid kelimesi La ilahe illallah ın manasının gerektirdiğidir. Allah a dost olmak ise ancak O na düşman olanlara düşman olmakla olur. Tıpkı haniflerin imamı olan İbrahim aleyhisselam ın yaptığı gibi... Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor: (İbrahim) şöyle dedi: Sizin ibadet ettikleriniz var ya! Âlemlerin Rabbi hariç, sizin ve daha evvelki atalarınızın ibadet etmiş oldukları; benim (kendilerine asla ibadet etmeyeceğim, bilakis yok etmek için çalışacağım) düşmanlarımdır. (Ben sadece Allah a ibadet ederim). (eş-şu ara: 75-77) İbrahim aleyhisselam sadece Allah-u Teâlâ ya dost olması, Allah-u Teâlâ düşmanlarına ise düşman olması neticesinde Allah-u Teâlâ nın velisi olmuştur. Çünkü Allah-u

6 6 Teâlâ nın velisi olmak, ancak Allah-u Teâlâ dan başka ibadet edilenlerin ve Allah-u Teâlâ dan başkasına ibadet edenlerin hepsinden beri olmakla gerçekleşir. Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak şöyle buyuruyor: İbrahim ve beraberinde olanlarda sizler için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: Biz, sizden ve sizin Allah tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi reddettik. Bizimle sizin aranızda, bir olan Allah a iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve kin başlamıştır. (el-mümtehine: 4) İbrahim babasına ve kavmine demişti ki: "Ben, taptıklarınızdan beriyim. Ancak beni yaratan hariç! Muhakkak ki beni doğru yola eriştirecek olan O'dur." İşte (İbrahim) bu sözü (kelime-i tevhidi) zürriyetine devamlı kalacak bir miras olarak bırakmıştır. Umulur ki (İbrahim in dinine tabi olduğunu söyleyen müşrikler tevhid dinine) dönerler. (ez-zuhruf: 26-28) Bu ayetlerden anlaşıldığına göre İbrahim aleyhisselam, sadece Allah-u Teâlâ ya dost olmayı ve O ndan başka ibadet edilenlerden beri olmayı ifade eden La ilahe illallah sözünü, kendisinden sonra gelecek olan nebiler ve onlara tabi olanlar için devamlı kalacak bir miras olarak bırakmıştır. Miras olarak bırakılan bu söz öyle bir sözdür ki; yerler ve gökler onunla kaimdir, Allah-u Teâlâ bütün kâinatı ona bağlı kalan bir fıtrat üzere yarattı, İslam milletinin temeli olan kıble onun için ortaya kondu, kılıçlar onun için çekildi. Bu söz Allah-u Teâlâ nın kulları üzerindeki hakkını gösteren, kanı ve malı koruyan, cehennemde ebedi kalmaktan kurtaran, şartları yerine getirildiği takdirde kendisiyle cennete girilebilen, Allah-u Teâlâ ya ancak onunla ulaşılabilen İslam ın sözü ve cennetin anahtarı kılındı.

7 İnsanların mutlu veya mutsuz olmaları ancak onunla belirlendi. Yerilmiş ve kovulmuş kimse ile kendisinden razı olunmuş kimse ancak onunla ayırt edildi. Yine daru'l İslam ile daru'l harbin sınırları onunla çizildi. Miras bırakılan La ilahe illallah sözü farz ve sünnetleri taşıyan bir direktir adeta. O halde her kim bu sözün şartlarını yerine getirir, onu bozacak her ne varsa onlardan uzak durur ve bu hal üzere ölürse muhakkak o kimse cennete girecektir. La ilahe illallah kelimesinin önemini böylece öğrendikten sonra bu kelimeyi bozan, onu geçersiz kılan amel ve sözlerin de olduğunu bil! Zira tevhidi gerçekleştirmen için tevhidi bilmen senin için nasıl gerekliyse, aynı şekilde tevhidi bozan amel ve sözleri de bilmen senin için mutlaka gereklidir. Ancak bu şekilde tevhidi bozucu amel ve sözlerden uzak durur ve tevhidini muhafaza edebilirsin. Ey hakkı isteyen kimse! Elinde bulundurduğun şu kitap sana tevhidin çok önemli bir meselesini açıklamaktadır. Maalesef insanların çoğu, çok önemli olmasına rağmen bu meseleyi unutmuş, ondan gafil kalmışlardır. İşte bu önemli mesele, Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etme ve onları destekleme meselesidir. Bu mesele o kadar önemlidir ki, bu konuda yapılacak ufak bir yanlış tevhidi bozmakta, onu temelinden yıkmakta ve kulun amelini boşa çıkarmaktadır. İşte bu sebeple, küfür imamlarının fitne ve tuzaklarına düşmeyesin diye bu kitabı kaleme aldım. Böylece tağutların şişirilmiş âlimlerinin saptırmalarını ortaya çıkarmak ve insanları bu konuda uyarmak için bu meseleyi oldukça ayrıntılı bir şekilde delilleriyle ortaya koyarak görevimi yerine getirmek istedim. Bu yazılanlardan sonra artık helak olan bilerek helak olsun, kurtulan da bilerek kurtulmuş olsun. 7

8 8 Allah-u Teâlâ dan bu amelimi kendi rızası için kabul etmesini ve kaleme almış olduğum şu kitabı insanları hakka ulaştırmada, onlara fayda vermede bir vesile kılmasını dilerim. Nebimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem e onun ehline, ashabına ve din gününe kadar hakkıyla onlara tabi olanlara selam olsun.

9 9 GİRİŞ Ey hakkı isteyen kimse! Bil ki, dinin aslı ve temeli şu ikisidir: 1 Sadece tek olan ve ortağı bulunmayan Allah-u Teâlâ ya ibadet etmek, buna insanları davet etmek, insanlarla dostluğu buna göre düzenlemek ve bunu terk edenleri tekfir etmek, 2 Allah-u Teâlâ ya yapılan ibadetlerde her türlü şirki yasaklamak, bu konuda titiz davranmak ve büyük şirklerden herhangi birini işleyeni tekfir edip ona düşman olmaktır. Kâfirleri dost edinmemek, onları tekfir etmek, onlardan ve işledikleri küfür ve şirklerden beri olmak dinin aslıdır. Din, bunların herhangi birinin eksikliğinde sahih olmaz. İşte bu, İbrahim aleyhisselam ın hanif dinidir. Allah-u Teâlâ bu konu hakkında Kur an-ı Kerim de şöyle buyuruyor: Muhakkak ki İbrahim ve beraberinde olanlarda sizler için güzel bir örnek vardır. Onlar (şirk koşan) kavimlerine şöyle demişlerdi: Biz, sizden ve sizin Allah tan başka taptıklarınızdan beriyiz. Sizi (hak din üzere olduğunuzu kabul etmeyip) reddettik. Sizler, tek olan Allah a iman edinceye kadar, bizimle sizin aranızda ebedi bir düşmanlık ve kin başlamıştır. İbrahim in babasına: Sana muhakkak mağfiret dileyeceğim. Allah tan (gelecek) hiçbir şeye (karşı koymaya) ise senin için güç yetiremem sözü hariç... Rabbimiz! Sana tevekkül ettik ve sana yöneldik. Dönüş ise (yine) sanadır. (el-mümtehine: 4)

10 10 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Bil ki! Kâfirlere karşı yapılan muamele üç çeşittir. Bunlar sırasıyla şöyledir: 1 İnsanı İslam Milletinden Çıkartıp Mürted Yapan Muamele: Bazı âlimler buna et-tevelli ismini verdiler. Kesin delillerin (Kur an ve sünnetin) küfür ve irtidat olarak gösterdiği haller bu muamelenin içine girer. Kâfirlerin dinini sevmek, kâfirlerin Müslümanlara karşı muzaffer olmalarını istemek ve bu kitabın konusu olan Müslümanlara karşı kâfirlere yardım ve destek olmak gibi haller bu konuda verebileceğimiz en açık örneklerdir. 2 - Küfür Derecesine Ulaşmayan, Fakat Haram Olan Muamele: Bazı âlimler buna el-muvalat ismini vermişlerdir. Kesin delillerin haram olarak belirlediği ve küfür seviyesine çıkmayan haller bu muamelenin içine girer. Tevelli seviyesine ulaşmayan dostluğu kâfirlere göstermek, bazı meclis ve toplantılarda onlara değer vermek ve onları ön planda tutmak gibi haller bu konuda örnek gösterilebilir. 3 - Caiz Olan Muamele: Tevelliyi ve muvalatı içermeyen ve sahih delillerin caiz gördüğü muamelelerdir. Kâfirlere karşı adaletli davranmak, harbi olmayanlara iyilikte bulunmak, kâfir akrabalara sıla-i rahim yapmak gibi haller bu konuda örnek gösterilebilir. İmam el-karrafi birinci ve ikinci muamele arasındaki farkı şöyle anlattı: Bil ki! Allah-u Teâlâ zimmet ehline teveddüdü (sevgi göstermeyi) yasaklamıştır. Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor:

11 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 11 Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dostlar edinmeyin! Siz onlara karşı sevgi gösteriyorsunuz. Oysa onlar size gelen hakkı inkâr etmişlerdir. (Ayrıca) Rabbiniz (olan) Allah a iman etmeniz sebebiyle Rasulü ve sizi (yurtlarınızdan) çıkarıyorlardı. Şayet siz benim yolumda cihat etmek ve benim rızamı kazanmak amacıyla çıktınızsa (nasıl olur da) onlara karşı hala (içinizde bir) sevgi gizlersiniz. Ve ben, sizin gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilirim. Sizden her kim onu yaparsa, elbette o doğru yoldan sapmış olur. (el-mümtehine: 1) Allah-u Teâlâ bu ayette kâfirlere muvalatı (dostluk göstermeyi) ve teveddüdü (sevgi göstermeyi) yasaklamıştır. Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak bir başka ayette şöyle buyuruyor: (Ey iman edenler!) Allah, dininizden dolayı sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kâfirlere iyilik yapmanızı ve onlara adil davranmanızı size yasaklamamıştır. Muhakkak ki Allah, adil olanları sever. (el-mümtehine: 8) Bu nasların birbirine zıt görünmemeleri için aralarını uygunlaştırmak gerekir. Tıpkı zimmet ehline iyilik yapılmasının istenilen bir şey olması, fakat onlara sevgi (teveddüt) ve dostluk (muvalat) göstermenin yasaklanması gibi... İmam el-karrafi şöyle devam etti: Yasak olan teveddüt (sevgi göstermek) ve muvalat (dostluk göstermek) ile iyi muamele yapmak arasındaki farkta şöyle bir incelik vardır: Kâfirlere verilen zimmet akdi, onlara karşı bize bir sorumluluğu gerekli kılar. Zira zimmet ehli daima bizim yanımızda ve korumamız altındadır. Böylece onlar Allah-u Teâlâ nın, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in ve İslam dininin zimmetindedirler...

12 12 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü İmam el-karrafi sözlerine şöyle devam etti: O halde zimmet ehline, onlara kalben sevgiyi ifade etmeyen ve küfrün şiarlarını yüceltme seviyesine çıkarmayan her türlü iyiliği yapmalıyız. Eğer yapılan bu iyilikler kalben sevme ve küfrün şiarlarını yüceltme seviyesine çıkarsa, bu iyilikleri yapmak yasak olur. Bu farkı örnekler vererek açıklayalım: Onlar bir meclise geldiklerinde onlar için meclisi boşaltmak, onları karşılamak için ayağa kalkmak, onları yüceltecek isimlerle çağırmak yasaktır. Aynı şekilde yolda karşılaşıldığında geniş olan yerden geçsinler diye onlara öncelik vermek, onların yollarını kolaylaştırıp kendi yolumuzu zorlaştırmak, kendimiz için dar ve sıkıntılı yolu seçip onlara geniş ve rahat olan yolu vermek, adet gereği reislere davranıldığı gibi ve oğlun babasına davrandığı gibi onlara davranmak yasaktır. Çünkü böyle yapmak küfrün şiarlarını yüceltmek, Allah-u Teâlâ nın dininin şiarlarını ve dine bağlı olanları küçültmek demektir. Yine Müslüman, zimmet ehlinin yanında hizmetçi, memur gibi emir altına girmeyi gerektiren görevlerde bulunmamalıdır. Ayette istenilen, kalben sevgi göstermeksizin onlara iyilikte bulunmak şöyledir: Onlardan zayıf olan kimselere yardım etmek, onlara ağır yükler yüklememek, aç olanlarını yedirmek, çıplak olanlarını giydirmek, onlardan korkmamak ve onlara zillet göstermemek şartıyla kendilerine merhamet etmek ve yumuşaklık göstermek niyetiyle güzel sözler söylemek. Yine, onlardan korkma veya onları yüceltme olmaksızın komşulukları sebebiyle verdikleri eziyetlere, bu eziyetleri kaldırabilecek güce sahip olmamıza rağmen, sabır göstermek, hidayeti bulsunlar ve böylece mutlu olacak olan-

13 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 13 lardan olsunlar diye onlar için dua etmek (hidayetlerini istemek), her meselede onlara nasihatçi olmak... İşte bu gibi davranışları, onları yüceltmeksizin, kendimizi de alçaltmaksızın yapabiliriz. Buna rağmen onların bizleri sevmediklerini, nebilerimizi yalanladıklarını, güçleri yettiği ilk fırsatta bizi yok etmede tereddüt etmeyeceklerini, can ve mallarımıza hâkim olmaya çalışacaklarını ve Rabbimize karşı isyankâr olduklarını asla aklımızdan çıkarmamalıyız. Ancak bundan sonra Allah-u Teâlâ nın emrettiği şekilde onlara iyilikte bulunuruz. (1) Ben şöyle diyorum: Kâfirlere karşı nasıl muamele edilmesi gerektiğini çok iyi anla ki meseleleri karıştırmayasın! Özellikle şu zamanımızda... Zira şu yaşadığımız zaman, tağut âlimlerinin ve sahte âlimlerin çokça olduğu bir dönemdir. İşte bu dönemde, yukarıda ifade etmeye çalıştığımız birinci ve ikinci haller, üçüncü hale dâhil edilmeye çalışılmakta, insanları aldatmak için ortaya birçok şüpheler atılmakta, bu amaçla Allah-u Teâlâ nın ayetleri ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in sünnetleri saptırılarak anlatılmaya çalışılmaktadır. Ey okuyucu! Şunu iyi bil ki; dostluk ve düşmanlık meseleleri çok detaylı meselelerdir. Biz bu kitapta bu meselelerin tamamını değil, sadece birinci hale (tevelli) giren bir meseleyi açıklıyoruz. O mesele ise, Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü meselesidir. (1) (el-furuk c: 3 s: 14-15)

14 14 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmek ve Onları Desteklemek Tevhidi Bozar: Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmek ve onları desteklemek tevhidi bozar, onu temelden yıkar ve kulun amelini boşa çıkarır. Kâfirlerin Müslümanlara karşı savaş açmaları anında onlara gerek vücutla, gerek silahla, gerek dille, gerek kalple, gerek kalemle, gerek malla, gerek fikirle ve gerekse herhangi bir yolla herhangi bir yardımda bulunmak küfürdür, İslam dan irtidat etmektir. Allah-u Teâlâ bizleri bu kötü amellerden korusun. Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin ve onları desteklemenin küfür olduğuna dair çokça delil vardır. Bunlardan bazıları şöyledir: BİRİNCİSİ: Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Küfür Olduğuna Dair İcmadan Delil: Bil ki! Bütün İslam ümmeti Müslümanlara karşı kâfirlere yardım eden kişinin, ne kadar Müslüman olduğunu iddia ederse etsin, mürted olup İslam dan çıktığı konusunda ittifak etmişlerdir. Bu meseledeki icmayı ispat etmek için öncelikle mezhep imamlarının bu konudaki görüşlerini açıklayacağım. Sonra da bütün âlimlerin bu konuda ittifak ettiklerine dair görüşlerini zikredeceğim. 1 - Mezhep Âlimlerinin Bu Konudaki Görüşleri A) Hanefi Âlimlerinin Görüşleri:

15 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 15 a) Ahmet b. Ali er-razi Ebu Bekir el-cessas (2) şöyle dedi: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Ey (Allah a ve Rasulüne gerektiği şekilde) iman edenler! İmanı (tevhidi) bırakıp küfrü (Allah ı ve Rasulünü inkârı) tercih eden babalarınızı ve kardeşlerinizi yakın dostlar edinmeyin (Müslümanların sırlarını onlara anlatmayın ve onların yanında kalıp İslam diyarına hicret etmemezlik yapmayın)! Sizden, (Müslümanları bırakıp) onları yakın dostlar edinenler bilsinler ki; işte onlar, (dostluk ve düşmanlık konusunda Allah'ın emrine muhalefet ederek kendi nefislerine) zulmetmiş kişilerdir! (et-tevbe: 23) Allah-u Teâlâ bu ayetle müminlere kâfirleri dost edinmelerini, onlardan yardım istemelerini, kontrolü onların eline vermelerini yasaklamış, hatta babaları veya kardeşleri olsalar bile onlardan beri olmalarını, onları yüceltmemelerini, onlara saygı göstermemelerini kendilerine farz kılmıştır. Allah-u Teâlâ nın müminlere böyle emirler vermesi, onları münafıklardan ayırmak içindir. Çünkü münafıklar kâfirleri dost edinir, onları yüceltir, onlarla karşılaşmalarında kendilerine saygı gösterir, velayeti onlara verir ve onların görüşlerine itibar ederler. İşte bu sebeple Allah-u Teâlâ müminlere emrettiği amelleri, onları münafıklardan ayıracak bir fark kıldı ve her kim kâfirlere destek olur, onları dost edinir, onlardan beri olmaz, onları yüceltmeyi terk etmezse o kimsenin kendi nefsine zulmettiğini ve Allah-u Teâlâ nın azabını hak ettiğini bildirdi. (3) (2) (Hicri 370 yılında vefat etmiştir.) (3) (Ahkamu l-kur an c: 3 s: 130)

16 16 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü İmam Cessas başka bir yerde şöyle dedi: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Ancak (onların sulta ve hâkimiyeti altında bulunduğunuzda) onlardan korkarak (eziyetlerini defetmek için) takiyye yapmanız (kalbinizdeki düşmanlığı gizleyerek, onların küfürlerine ve dinlerine katılmadan, müminler aleyhine yardım etmeden, sadece dillerinizle onlara veli olduğunuzu zahiren göstermeniz) hariç. (Âli İmran: 28) Yani ölümden veya herhangi bir uzvunuzun telef olmasından korkarsanız, inanmaksızın onlara karşı zahiren dostluk gösterebilirsiniz. İşte bu ayetin zahiri manası böyledir ve âlimlerin çoğu bu görüştedirler. Abdullah b. Muhammed b. İshak el-meruzi bize, Hasan b. Ebi r-rabi el-curcani nin şöyle dediğini söyledi: Abdurrezzak bize, Muammer in Katade den Allah-u Teâlâ nın Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri veli edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah ın dininden hiçbir şey üzere olamaz. Ancak (onların sulta ve hâkimiyeti altında bulunduğunuzda) onlardan korkarak (eziyetlerini defetmek için) takiyye yapmanız (kalbinizdeki düşmanlığı gizleyerek, onların küfürlerine ve dinlerine katılmadan, müminler aleyhine yardım etmeden, sadece dillerinizle onlara veli olduğunuzu zahiren göstermeniz) hariç... Allah sizi, kendisine karşı gelmekten sakındırıyor. (Bilin ki) Dönüş, Allah adır. (Âli İmran: 28) ayeti hakkında şöyle haber verdiğini söyledi: Bir müminin kâfir bir kimseyi din konusunda dost edinmesi helal değildir. Allah-u Teâlâ nın Ancak (onların sulta ve hâkimiyeti altında bulunduğunuzda) onlardan korkarak (eziyetlerini defetmek için) takiyye yapmanız (kalbinizdeki düşmanlığı gizleyerek, onların küfürlerine ve dinlerine katılmadan, müminler aleyhine yardım etmeden, sadece dilleri-

17 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 17 nizle onlara veli olduğunuzu zahiren göstermeniz) hariç. sözü, ancak aranızda bir akrabalık bağı olursa kâfirlere sıla-i rahim yapabilirsiniz. manasındadır. Ayetteki takiyye kâfir akrabalara sıla-i rahim yapmak olarak açıklanmıştır. Ayrıca bu ayet, takiyye (ikrah) halinde sadece zahiren küfür işlemenin caiz olduğunu gösterir. (4) b) Abdullah Ebu l-bereket en-nesefi (5) şöyle dedi: Din düşmanlarına dostluk göstermeyi yasaklayan şu ayet indi: Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları veli edinmeyin! (el-maide: 51) Yani onlara yardım ederek, onlardan yardım isteyerek, onları kendinize kardeş edinmeyin! Müminlerle haşir neşir olduğunuz gibi onlarla haşir neşir olmayın, onlara dostluk göstermeyin! Allah-u Teâlâ sonra bu yasağın sebebini bildirerek şöyle buyurdu: Onlar birbirlerinin velisidirler. (el-maide: 51) Yani onlar birbirlerinin dostudurlar ve hepsi müminlere düşmandırlar. Bu ayet küfrün tek millet olduğuna dair bir delildir. Allah-u Teâlâ ayetin devamında şöyle buyuruyor: Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. (el-maide: 51) Yani onların toplumundan olur ve onların hükmünü alır. Bu ayet İslam dinine tabi olmayanlardan uzak durulması gerektiğini ısrarla ve şiddetle emrediyor. (4) (Ahkamu l-kur an c: 1 s: 16) (5) (Hicri 710 yılında vefat etmiştir.)

18 18 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Allah-u Teâlâ bu ayeti şöyle bitiriyor: Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet etmez. (el-maide: 51) Yani kâfirleri dost edinerek nefsine zulmedenlere doğru yolu göstermez. (6) c) Kadı Muhammed Ebu s-suud el-imadi (7) şöyle dedi: Allah-u Teâlâ nın Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. (el-maide: 51) ayetinin hükmü, Onlar birbirlerinin velisidirler. (el-maide: 51) ayetinin sebebine binaendir. Çünkü onların sadece birbirlerinin dostu olmaları hükmü, onlardan başkalarının onlarla dost olmaları halinde o kimselerin de kendilerinden olmasını gerektirir. Zira aynı dine bağlılık dostluğu gerektirir. İşte bu sebeple kâfirleri dost edinenler müminlerden değil, ancak dost edindikleri kâfirlerden olurlar. Bu ayet kalben olmasa bile kâfirlere dostluk gösterilmemesi gerektiğini bildirmektedir. Allah-u Teâlâ nın Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet etmez. sözü, kâfirleri dost edinenlerin onlardan olduğunu apaçık göstermektedir. Ayetin manası şöyledir: Allah-u Teâlâ kâfirleri dost edinenleri imana hidayet etmez, onları kendi halleriyle baş başa bırakır. Bu yüzden de mutlaka küfre ve sapıklığa düşerler. 8 B) Maliki Âlimlerinin Görüşleri: (6) (Nesefi Tefsiri c: 1 s: 287) (7) (Hicri 951 yılında vefat etmiştir.) (8) (Ebu s-suud Tefsiri c: 3 s: 48)

19 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 19 a) Ebu Abdullah el-kurtubi şöyle dedi: Allah-u Teâlâ nın Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. (el-maide: 51) ayetinin manası şudur: Kim Müslümanlara karşı kâfirleri desteklerse hükmü onların hükmü gibidir, yani mürted olmuştur. Bir Müslüman mürted olduğunda, diğer Müslümana mirasçı olamaz. Kâfirleri destekleyen ise İbni Ubey b. Selül idi. Bu hüküm kıyamete kadar bakidir ve kâfirlere dostluğu kesen kesin bir hükümdür. (9) b) İmam el-berzeli nin el-kada kitabında şöyle geçmektedir: Müslümanların emiri olan Yusuf b. Taşifin el- Lemtuni, Şibilya hâkimi olan İbni Abbad el-endülisi nin Müslümanlara karşı yardım istemek için kâfirlere yazmış olduğu mektupla ilgili hükme dair zamanındaki âlimlerden fetva istemiştir. Zamanındaki bütün âlimler böyle yapması sebebiyle onun irtidat edip kâfir olduğuna dair hüküm verdiler. Bu olay yaklaşık olarak hicri 480 senesinde gerçekleşmiştir. (10) c) Hicri 984 senesinde buna benzer bir hadise daha cereyan etmiştir. Merrakiş hâkimi olan Muhammed b. Abdullah es-sadi, Müslüman olan amcası Ebu Mervan el- Mutasım Billah a karşı kâfir olan Portekiz kralından yardım istedi. O kimseden yardım istediğinden dolayı o zamanın bütün Maliki âlimleri onun küfrüne ve irtidadına hükmettiler. (11) (9) (Kurtubi Tefsiri c: 6 s: 217) (10) (el-istiksa Li-Ahbar Duvel el-mağrip el-aksa c: 2 s: 75) (11) (el-istiksa Li-Ahbar Duvel el-mağrip el-aksa c: 2 s: 70)

20 20 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü d) Meşhur, büyük bir âlim olan Ebu Abdullah Ahmed b. Muhammed Şeyh Alliş e (12) şöyle bir soru soruldu: Kâfirler bir Müslüman ülkesini işgal ettiklerinde, hicret etmeyip orada kalan Müslümanın hükmü nedir? Bu âlim kendisine sorulan soruya uzunca bir cevap verdi. Cevabında şöyle geçmektedir: İslam ın aziz olduğu ilk yıllarda şirk olan böyle bir dostluk yoktu. Kâfirlere gösterilen bu dostluk ancak yüzlerce sene sonra, İslam imamlarının ve müçtehitlerinin ortadan kalktığı zamanda vuku bulmuştur. Bu sebeple İslam müçtehitleri bu meselenin hükmüne hiç değinmemişlerdir. Bu tür dostluk hicri beş yüz yılında ve ondan sonra melun olan Hristiyanların (Allah onları yok etsin) Sıkılya Adası nı istila etmesiyle vuku bulmuştur. (13) e) Fas âlimlerinden olan Ebu Hasan Ali b. Abdusselam et-tesavvuli ye (14) cihat çağrısına icabet etmeyip Fransızlara Müslümanların haberini veren, ayrıca Hristiyanlar ile birlikte Müslümanlara karşı savaşa katılan Cezayir deki bazı kabilelerin hükmü hakkında soruldu. O şöyle cevap verdi: Vasfettiğiniz kişilerle aynen kâfirlerle savaşıldığı gibi savaşılır. Çünkü kâfirlerle dost olan kimseler aynen onlar gibi kâfir olurlar. Zira Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor: Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları veli edinmeyin! Onlar birbirlerinin velisidirler. Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet etmez. (el-maide: 51) (12) (Hicri 1299 senesinde vefat etmiştir.) (13) (Fethu l-aliy el-malik c: 1 s: 375) (14) (Hicri 1311 yılında vefat etmiştir.)

21 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 21 Kâfirlere meyletmemeleri, Müslümanlara karşı onları desteklememeleri ve Müslümanların haberini onlara ulaştırmamaları şartıyla cihat çağrısına icabet etmeyecek olurlarsa, bu durumda onlara sadece bagiye taifesi gibi savaş açılır. (15) C) Şafii Âlimlerinin Görüşleri: a) Abdullah b. Ömer el-beydavi (16) şöyle demiştir: Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. (el-maide: 51) ayetinin manası şöyledir: Sizden kim onlarla dost olursa o kişi onların toplumundan olmuş olur. Bu ayet kâfirlerden uzak durmayı şiddetle emrediyor. Tıpkı Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in Müslümanlar ile kâfirlerin ateşi birleşmez. dediği gibi. Kâfirlere, ancak münafık olanlar dostluk gösterirler. Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor: Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet etmez. (el-maide: 51) Burada kâfirleri dost edinmeleri veya Müslümanların düşmanlarına dostluk gösterebileceklerine inanmaları sebebiyle nefislerine zulmedenler kastedilmektedir. (17) b) Hafız İbni Kesir (18) şöyle dedi: Allah-u Teâlâ, Müslümanları bırakıp kâfirlere sevgi göstermeleri suretiyle onları dost edinmelerini mümin (15) (Ecvibet et-tesevvuli An-Mesaili l-emiri Abdulkadir el- Cezairi s: 21) (16) (Hicri 685 yılında vefat etmiştir.) (17) (Beydavi Tefsiri c: 2 s: 334) (18) (Hicri 774 yılında vefat etmiştir.)

22 22 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü kullarına yasaklamış, daha sonra böyle yapan kimseleri şöyle tehdit etmiştir: Kim böyle yaparsa, Allah ın dininden hiçbir şey üzere olamaz. (Âli İmran: 28) Yani Allah-u Teâlâ yasakladığı halde yine de müminleri bırakıp kâfirleri dost edinenler Allah-u Teâlâ dan beri olmuş olurlar. (19) c) İbni Hacer el-askalani (20) İbni Ömer radıyallahu anhuma nın aşağıdaki hadisini şöyle açıklamıştır: İbni Ömer radıyallahu anhuma dan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Eğer bir kavme bir azap isabet edecek olursa bu azap onların hepsine isabet eder. Sonra da kıyamet gününde her biri yaptığı amellere göre hesap verirler. Bu hadisten şöyle bir hüküm çıkar: Kâfirlerin ve zalimlerin bulunduğu yerden uzaklaşmak gerekir. Zira onların arasında ikamet etmek, nefsi tehlikeye atmak demektir. Tabi ki bu, onlara yardım edilmediği ve onların amellerine rıza gösterilmediği takdirde böyledir. Onlara yardım edildiği veya amellerine rıza gösterildiği takdirde onlardan olunur. (21) d) Şeyh Abdullah b. Abdulbari el-ehdel el-yemeni ye şöyle soruldu: İslam diyarında bir kavim Hristiyanlara bağlı olduklarını söylemekte, bu durumlarına razı olmakta ve bundan mutluluk duymaktalar. Hatta bu kimseler Hristiyanlara bağlılıklarını göstermek için gemilerine onların bayrağını asmaktalar. Böyle kimselerin hükmü nedir? (19) (İbni Kesir Tefsiri c: 1 s: 358) (20) (Hicri 852 yılında vefat etmiştir.) (21) (Fethu l-bari c: 3 s: 6)

23 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 23 Onlara şöyle cevap verdi: Eğer bahsedilen bu kimseler cahil, fakat İslam ın yüceliğine, bütün dinlerden üstün olduğuna ve İslam ın hükmünün en doğru hüküm olduğuna inanan kimseler iseler ve kalplerinde de küfre ve ona bağlı olan kâfirlere karşı herhangi bir saygı yoksa, bu kimseler İslam içinde kalırlar. Fakat çok kötü bir şey yaptıkları için fasık hükmünü alırlar. Bu durum karşısında onlara tazir cezası vererek onları terbiye etmek gerekir. Eğer küfrün yüceliğine inanırlarsa mürted olurlar ve mürtedin hükümleri onlara uygulanır. Fakat İslam ın hükümlerini bildikleri halde bunu yapmışlarsa kâfir olurlar ve hemen tevbeye çağrılırlar. Şayet tevbe ederlerse Müslüman, tevbe etmezlerse irtidat ederek dinden çıkmış sayılırlar. Ayetlerin ve hadislerin zahirine göre bu gibi kişilerin imanı yoktur. Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak bir başka ayette şöyle buyuruyor: Allah iman edenlerin velisidir. Onları karanlıklardan nura ulaştırır. Kâfirlerin velileri ise tağuttur. Onları nurdan karanlıklara ulaştırır. İşte onlar ateş ehlidirler. Orada ebedi kalacaklardır. (el-bakara: 257) Bu ayet insanların iki kısım olduğunu gösteriyor: İman edenler... Bu kimselerin velisi başkası değil, sadece Allah-u Teâlâ dır. Bu sebeple onlar ancak Allah-u Teâlâ yı ve rasulünü veli edinirler. Tıpkı Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in, Bizim mevlamız Allah-u Teâlâ dır. Sizin mevlanız ise yoktur. dediği gibi... Kâfirler... Bunların velisi ise tağuttur. O halde her kim Allah-u Teâlâ yı değil de tağutu veli edinirse, işte o kimse apaçık bir hüsran içindedir ve büyük bir hata yapmıştır.

24 24 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Bir insan ya Allah-u Teâlâ nın velisi ya da tağutun velisi olur. Onun için üçüncü bir şık yoktur. İşte ayetin manası budur. Allah-u Teâlâ bir başka ayette şöyle buyuruyor: Hayır, Rabbine andolsun ki; aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip sonra haklarında verdiğin hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen teslim etmedikçe iman etmiş olmazlar. (en-nisa: 65) Allah-u Teâlâ her konuda kâfirleri dost edinmeyi yasakladığı halde bu hükme muhalefet edenin nasıl imanı olabilir? Allah-u Teâlâ onların imanının olmadığını yeminle ve en yüksek tekitle bildirmiştir. (22) Şeyh Abdullah b. Abdulbari el-ehdel el-yemeni nin Fetvasıyla İlgili Açıklama: Şeyh Abdullah b. Abdulbari el-ehdel el-yemeni; hicri 1271 de vefat etmiş olup, yaklaşık 200 yıl önce yaşamıştır. Şafii âlimlerinden olup Eş ari akidesine sahiptir. Şimdi âlimin sözünü tek tek açıklayalım: İslam diyarında bir kavim... Bu cümlede, haklarında soru sorulan kimselerin İslam diyarında yaşadıkları, soruyu soran kimsenin bu kimselere Müslüman hükmü verdiği anlaşılmakta, fakat İslam diyarı diye belirtilen yerin şeriatla yönetilen bir yer mi yoksa kâfirler tarafından sonradan işgal edilmiş bir yer mi olduğu anlaşılmamaktadır. (22) (es-seyfi l-bettar)

25 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 25 Hristiyanlara bağlı olduklarını söylemekte... Bu cümledeki söz Arapça aslında bağlı olmak şeklinde olmayıp raiyye şeklindedir. Raiyye ise hükmü altında yaşamak anlamındadır. Bu durumda haklarında soru sorulan kimselerin Hristiyanların hükmü altında yaşadıkları, daha açıkçası İslam diyarının Hristiyanlar tarafından işgal edilen yerinde yaşadıkları ve onlara bağlı olduklarını söyledikleri anlaşılmaktadır. O halde buradaki bağlılık (raiyye); vatandaşlık, manasındadır. Dolayısıyla bu kimseler Müslüman olup, bulundukları yer Hristiyanlar tarafından işgal edildiği için onların vatandaşı olmuşlardır. Böylece onların bir vatandaşı olarak onlara bağlı yaşamaktadırlar. Açıklamalara göre bu cümlede geçen bağlılık devlet olarak bağlılık olup din bağlılığı değildir. Bu aynen bir Türk e: Nerenin vatandaşısın? diye sorulduğunda, Türk vatandaşıyım diye cevap vermesi gibidir. Yine Almanya da yaşayan bir Müslümana nerenin vatandaşı olduğu sorulduğunda Alman vatandaşıyım demesi gibidir. Aynı şekilde İngiltere de yaşayan bir Müslümanın böyle bir soruya, İngiliz vatandaşıyım demesi gibidir. Bu şekildeki bir ifade; o devletin vatandaşı olduğunu, kimliğini ve pasaportunu taşıdığını ifade eder, yoksa Hristiyanların dinlerine bağlı olduğunu ya da onların küfür olan sistemlerine sadakatle bağlandığını kesin göstermez. Bu durumlarına razı olmakta ve bundan mutluluk duymaktalar. Burada Hristiyanların yönetimi altında yaşayan ve onların vatandaşı olmuş Müslüman kimseler, bu durumda olmaları yani Hristiyanların vatandaşı olmalarına razı

26 26 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü olmuş ve bundan mutlu oldukları belirtilmiştir. Zira Hristiyanların, örneğin İngilizlerin vatandaşı olmak onlara çok olanaklar sağlamaktadır. Örneğin; Amerikan vatandaşı olan bir Müslüman, Türk vatandaşı olan bir Müslümana göre daha çok imkân ve olanak sahibi olmaktadır. Bu özelliği sebebiyle Amerikan vatandaşı olmasından, onun kimliğini ve pasaportunu taşımasından razı olup bundan mutluluk duyması gayet doğaldır. Çünkü bu durumda olması sebebiyle daha rahat hareket edebilir, istediği yere gidip gelebilir, iyi muamele görebilir, daha çok kazanç elde edebilir ve çokça sosyal hak ve imkânlara sahip olabilir ve bu da kişiyi hoşnut ve mutlu eder. İşte bu durum raiyye yani koruma altında vatandaşlığı ifade eder; kesinlikle İslam ı sevmiyorlar, İslam a bağlı olmadıkları için buna sevinç duyuyorlar ya da İslam vatandaşı olmayı istemiyorlar ve bundan dolayı sevinç duyuyorlar manasını ifade etmez. Şayet bu şekilde bir manayı ifade etmiş veya durum bu şekilde olmuş olsaydı, bu hal apaçık bir küfür olurdu. Oysa zamanımızda birçok kişi bu şekilde devletlerin vatandaşı olmak için para dahi vermektedirler. Zira bu gibi devletlerin vatandaşı olmak birçok kolaylık sağlamakta, birçok ayrıcalığı beraberinde getirmektedir. Örneğin; bir İngiliz vatandaşı olmak maddi bakımdan büyük bir ayrıcalıktır. Bu sebeple bir Müslümanın İngiliz vatandaşı olmayı istemesi, İslam vatandaşlığını kesin sevmiyor manasını ifade etmez. Hatta bu kimseler Hristiyanlara bağlılıklarını göstermek için gemilerine onların bayrağını asmaktalar. Böyle kimselerin hükmü nedir?

27 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 27 Buradaki bağlılık, yani tebaiyetten kasıt; devlete olan tebaiyettir. Dolayısıyla burada Hristiyanlara bağlı olduklarını göstermek için onların bayraklarını gemilerine asanlar, ancak onlara bağlı oldukları, yani onların vatandaşı olduklarını göstermek için bu bayrağı asarlar. Yoksa onların dinlerine tabi oldukları için ya da onların devletlerini yüceltmek için bu bayrağı asmazlar. Öyle ki İngiliz devletinde komünisti de, Müslümanı da, Yahudisi de, Hristiyanı da bulunmaktadır. Hepsi de o devletin vatandaşı olmakla birlikte kendi dinlerini yaşamaktadırlar. Buna rağmen hepsi de İngiliz vatandaşı olduklarını söylemektedirler. O kimseler gemilerine Hristiyanların bayraklarını asmakla onların vatandaşı olduğunu göstermek, böylece kendileri için bir kolaylık sağlamak, dünyevi menfaatler sağlamak ve kendilerine bir zorluk çıkmasını ve eziyet gelmesini önlemek istemektedirler. Şayet o bayrağı asmamış olsalar veya itibar edilmeyen bir devletin bayrağını asacak olsalar aynı kolaylıklar kendilerine sağlanmaz, böylece birçok sıkıntılara maruz bırakılırlardı. O halde bu kimselerin o bayrağı asma sebepleri o devleti yüceltmek olmayıp sadece dünyevi menfaatler sağlamak içindir. Örneğin; İngiliz vatandaşı olan kimseler sınırdan aramaya tabi tutulmaksızın, kolayca geçebilmeleri ve bir zarara uğramamaları için arabalarına İngiliz bayrağı asmalıdır. diye bir uygulama çıkartılmış olsa ve sınırdan geçmek isteyen Müslüman bir İngiliz vatandaşı da sırf kendisine zarar gelmesin, daha kolay geçiş yapabilsin ve ayrıcalık sahibi olsun diye arabasına İngiliz bayrağını assa acaba o kimse kâfir olur mu? İşte soruda söz konusu olan kişilerin durumu böyledir.

28 28 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Onlara şöyle cevap verdi: Eğer bahsedilen bu kimseler cahil, fakat İslam ın yüceliğine, bütün dinlerden üstün olduğuna ve İslam ın hükmünün en doğru hüküm olduğuna inanan kimseler iseler ve kalplerinde de küfre ve ona bağlı olan kâfirlere karşı herhangi bir saygı yoksa bu kimseler İslam içinde kalırlar. Âlim bu kimselerin hükmüyle ilgili sorulan soruya işte bu şekilde cevap vermiştir. Bu kimselerin bu yaptıkları amel dinin aslıyla alakalı olsaydı, bu durumda âlim onları Müslüman saydığı için kendisi kâfir olurdu. Fakat bu kimselerin bu yaptıkları amel dinin aslıyla alakalı değilse fetvada bir yanlışlık yok demektir. Verilen cevaba dikkat edilirse âlim, o kimselerin İslam dairesinde kalmaları için aşağıdaki şartları ortaya koymuş ve bu şartları yerine getirmiş olmaları halinde kendilerine Müslüman hükmü verileceğini belirtmiştir. Birinci şart; bu kimselerin cahil olmalarıdır. Buradaki cehalet; yaptıkları şeyin küfür veya haram olduğunu bilmiyorlarsa, manasındadır. İkinci şart; İslam ın yüceliğine inanan kişiler olmalarıdır. Üçüncü şart; İslam ın bütün dinlerden üstün olduğuna inanıyor olmalarıdır. Dördüncü şart; İslam ın hükmünün en doğru hüküm olduğuna inanıyor olmalarıdır. Beşinci şart; kalplerinde küfre ve ona bağlı olan kâfirlere karşı herhangi bir saygıları olmamalıdır. İşte bu şartların gerçekleşmesi halinde âlim, bu kimselere Müslüman hükmü vermiştir. Öyleyse âlimin kendilerine Müslüman hükmü verdiği kimselerin vasıflarını bir kez daha gözden geçirelim ve bu kimselerin dinin aslını gerçekleştirip gerçekleştirmediklerini, âlimin onlar hakkında ortaya koyduğu sıfatlar ışığında netleştirelim.

29 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 29 İşte bu kimselere verilen sıfatlar: Birincisi: Bu kimseler Müslümanlardır, fakat cahildirler. Yani yaptıkları amellerin İslam daki hükmü daha onlara ulaşmış değildir. İkincisi: İslam ın yüceliğine itikat etmişlerdir. Yani İslam dini bütün dinlerden daha yüce olup onun dışındaki tüm dinler batıldır. İşte böylece pratiklerinde İslam ın yüceliğine ve diğer dinlerin batıllığına dair zıt bir amel yapmamaktadırlar. Hristiyanlara bağlı olduklarını söylemeleri ve bu bağlılıktan dolayı sevinmeleri ise sadece dünya menfaatleri ile alakalı olup dinle alakalı değildir. Bu yukarıda izah edildi. Âlimin bu şartlar içinde zikrettiği inanan (itikat eden) kimseler sözü, kalple mi yoksa amelle mi alakalıdır; yani kalbiyle inandığı halde ameliyle zıddını yapıyor manasında mıdır? Elbette ki âlim bunu söylemek istememiştir. Zira başta da belirttiğimiz gibi el-yemeni Şafii âlimlerinden olup itikatta Eş ari akidesine sahiptir. Dolayısıyla Eş ariler itikat sözünü kullandıklarında, Amel de inanca uygun olmalıdır. demektedirler. Bu sebeple inanan (itikat eden) kimseler sözünden kasıt; ameliyle bunu bozmayacak şekilde bir itikada sahip olan kimselerdir. Eş arilere göre; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e söven, buna rağmen O na inandığını söyleyen bir kimsenin itikadı sahih olmayıp böyle söyleyen kimse yalancıdır. Çünkü ameliyle inancını yalanlamaktadır. Bu sebeple Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e söven böyle bir kimsenin inancının bozuk olduğuna hükmetmişlerdir. O halde Eş ariler küfür illeti olarak, amelin inanca uygun olmasını almaktadırlar.

30 30 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Eş ariler diyorlar ki: Şayet bu adamda iman olmuş olsaydı, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e sövmek gibi bir ameli yapmazdı. Dolayısıyla bu adam sözünde yalancıdır, imanına itibar edilmez. İşte böylece bunlar tekfir illetini amele değil, kalbe yüklemektedirler. Zira böyle bir kimsenin kalbinde bozukluk olmasaydı böyle bir ameli işlemezdi. İşte bu sebeple âlim, İslam ın yüceliğine inanıyorlar. dediği zaman sadece kalple değil, amelle de dinin yüceliğini zedeleyecek bir amel işlemiyorlar, demek istemektedir. Böylece bu kimseler amellerinde İslam ın bütün dinlerden yüce olduğunun aksini gösterecek bir durum içerisinde olmadıkları gibi kalplerinde de kâfirleri yüceltecek bir tavır ve bu tavrı ortaya koyan bir amel sergilememektedirler. Üçüncüsü: İslam ın bütün dinlerden üstün olduğuna da itikat etmişlerdir. Yani İslam dini bütün dinlerden daha üstündür, diğer dinler ise batıl olan dinlerdir. Böylece bu kimseler, doğru ve yanlışı bildirecek tek dinin İslam olduğuna inanmaktadırlar. Bununla birlikte o sırada kâfirlerin hükmü altında yaşadıkları için İslam devleti zayıf durumdadır. Bu sebeple şayet İslam devletinin vatandaşı olduklarını söylerlerse bir menfaat elde edemeyecek veya menfaatleri az olacak ya da saldırı ve eziyetlere maruz kalacaklardır. İşte böyle inanmaları sebebiyle, İslam devletine değil İngiliz devletine bağlıyız, demektedirler. Bu durum şuna benzer: Bir kimsenin gemisi var ve bu olayın geçtiği dönemde yaşamaktadır. Bu kimse İngiliz karasularından geçerken İslam devletinin bayrağını gemisine asarsa oradan geçemeyecek ve belki zorluk çıkaracaklar. İşte bu sebeple daha kolaylık olsun diye İngiliz bayrağını asarsa ve bu bayrağı asarken onların dinine bağlı ol-

31 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 31 duğunu veya onlara dost olduğunu göstermek istemiyorsa, böyle yapmakla onları yüceltmiş, dinlerini kabul etmiş, onlara vela yapmış ve Müslümanlara düşman olduğunu ilan etmiş sayılmaz. Bu durum şuna benzer: Bir kimsenin, Müslüman doktor olduğu halde Hristiyan doktoru becerikli, daha bilgili olması sebebiyle tercih etmesi veya Müslüman tüccar varken, daha ucuz ve kaliteli mal sattığı için Hristiyan tüccardan mal almayı tercih etmesi gibidir. Bu gibi durumlarda onların dinini sevmek, onlara vela yapmak söz konusu değildir. Dördüncüsü: İslam ın hükmünün en doğru hüküm olduğuna da itikat etmişlerdir. Yani İslam dışındaki hükümlerin kötü olduğuna, sahih olmadığına inanmakta ve pratikte bunu göstermektedirler. Bu kişilerin yaşadığı dönemde İslami hükümler doğru bir şekilde tatbik edilmemiş; fısk, zulüm, adaletsizlik söz konusu olmuş, devlet zayıf ve fasık bir duruma düşmüştür. Öyle ki kâfir devlet, belki var olan bu İslam devletinden daha adaletli bir yönetim sergilemektedir. Ama önemli olan bu kişilerin, İslam ın hükümlerinin en doğru, en üstün hükümler olduğuna inanıyor olmalarıdır. Yani Hristiyan devletinde her ne kadar adalet ve hürriyet olsa da İslam ın hükümleri her zaman için en üstün, en doğru ve en adaletlidir. Bu sebeple her kim İslam'a zıt olan, kâfirlerin koymuş olduğu hükümleri kabul ederse kâfir olur. Beşincisi: Kalplerinde, küfre ve küfre bağlı olan kâfirlere karşı herhangi bir saygıları söz konusu değildir. Yani amellerinde küfre ve kâfirlere karşı bir dostluk söz konusu olmayıp tüm bağlılıkları İslam a ve Müslümanlaradır.

32 32 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü İşte bu kimseler bu şekilde inanmakta ve pratikte de böyle yaşamaktadırlar. Hristiyanlara bağlı olduklarını söylemeleri ise onları yüceltmek için değil, dünyevi menfaat elde etmek içindir. Aksi takdirde bu şartlar o kimselere uymaz. Zira o kimseler bayraklarını gemilerine asarken o kâfir devleti veya Hristiyanları ya da küfrü ve ehlini yüceltmek için asmamaktadırlar; sadece kolay bir şekilde geçsinler ve böylece bir fayda elde etsinler diye bunu yapmaktadırlar. İşte bu kimseler âlimin saymış olduğu bu şartlar dahilinde İslam dairesinde kalırlar. Bu sebeple şayet bu şartlardan bir tanesi gerçekleşmezse İslam milletinden çıkarlar. Âlimin bu şartları ortaya sunmasının sebebi; o kimselerin yaptıkları amelde Hristiyanlara ve Hristiyan devletinin dinine meyilli olduklarını, kâfir devlete her yönden bağlı olduklarını gösteren, böylece küfre girmeleri söz konusu olan bir ihtimalin söz konusu olmasındandır. Fakat bu gibi ihtimalli durumlarda hemen hüküm vermemek, meseleyi araştırmak gerekir. Çünkü yakin, şüpheyle ve ihtimalle kaldırılmaz. Bu nedenle yaptıkları ameli yapma sebeplerini, bayrağı neden asmış olabileceklerini, bundan neden mutluluk duyduklarını iyice araştırmak gerekir. Böylece araştırma sonucunda şayet, Onlara bağlı olduğumu söylüyorum ki bu şekilde kendim için bir kolaylık sağlayayım. Bayraklarını gemime asma sebebim de onların karasularından sadece kolaylıkla geçebilmek içindir, yoksa benim o bayrağa karşı bir saygım söz konusu olmayıp, gerekirse ayağımın altına da koyarım. diye cevap verirse bu durumda bu kimse tekfir edilmez. Zira böyle bir kimsenin yaptığı amel dinin aslıyla ilgili değildir. Bu konuda cehalet mazeret olup hüccet ikame etmek gerekir. Oysa yaptıkları bu

33 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 33 amel belki küfür olabilir, ama bu ameli işlediği için hemen kâfir sıfatını almaz ve durumun araştırılması gerekir. Fakat çok kötü bir şey yaptıkları için fasık hükmünü alırlar. Bu durum karşısında onlara tazir cezası vererek onları terbiye etmek gerekir. İmam sözlerine devam ederek bu kimselerin yaptıkları amelin çok kötü olduğunu ve bu yaptıkları sebebiyle fasık hükmünü hak ettiklerini söylüyor. Zira bu amelin küfür şüphesi vardır ve bu sebeple bu kimseler yaptıkları bu amelle büyük günah işlemişlerdir. Dolayısıyla bu yaptıkları amelin zahiren kâfirlere benzemek gibi olduğunu, böyle yapmaları sebebiyle fasık ve günah işlemiş olduklarını kendilerine anlatmak ve bir daha böyle yapmasınlar, başkalarına kötü örnek olmasınlar diye onlara tazir cezası vermek suretiyle onları terbiye etmek gerekir. Eğer küfrün yüceliğine inanırlarsa mürted olurlar ve mürtedin hükümleri onlara uygulanır. Bu kimseler bu yaptıkları ameli şayet küfrü ve kâfirleri yüceltmek için yapmışlarsa ve bu durum amellerinde de ortaya çıkmışsa, işte böyle bir durumda kendileri için geçerli bir özür söz konusu olmayıp mürtedin hükmünü hak ederler ve irtidat hükümleri kendilerine uygulanır. Öyleyse bu kimseler âlimin koyduğu şartlardan herhangi birini ihlal etmişlerse veya bu bayrağı asarlarken küfrü ve ehlini yüceltmek için asmışlarsa veya kâfirleri ve küfrü Müslümanlara tercih için yapmışlarsa, işte bu durumda mürted olurlar ve kendilerine mürtedin hükmü uygulanır. Fakat İslam ın hükümlerini bildikleri halde bunu yapmışlarsa kâfir olurlar ve hemen tevbeye çağrılırlar. Şayet tevbe ederlerse Müslüman, tevbe etmezlerse irtidat ederek dinden çıkmış sayılırlar.

34 34 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Şayet söz konusu olan bu kimseler yaptıkları bu amelin hükmünü biliyor ve bunu bile bile yapmışlarsa yine kâfir hükmünü hak ederler ve tevbeye çağrılırlar. Şayet tevbe ederlerse İslam a dönmüş olurlar, tevbe etmezlerse de mürted hükmünü hak ederler. Ayet ve hadislerin zahirine göre bu kimseler iman sahibi değildirler. Ve şayet bu nasların zahirine göre onlar hakkında küfür hükmü verilmiş olsaydı bir hata söz konusu olmazdı. Şöyle ki; Müslüman bildiğimiz bir kimsenin gemisine İngiliz bayrağını astığı görülmüş olsa ve bu sebeple kendisine küfür hükmü uygulansa yanlış yapılmış olmaz. Ama bu kimseye irtidat hükmü verilecek ve o kimse bundan dolayı öldürülecekse mutlaka durumunu araştırmak gerekir. Acaba o kimse hakkında ortaya konan şartlara durumu uyuyor mu yoksa uymuyor mu, net olarak belirlemek gerekir. Âlim bu sözleriyle bu kimselere irtidat hükmünün nasıl uygulanacağını, yani hem dünya hükmü hem de ahiret hükmü açısından azabı hak eden kâfir hükmünü bunlara nasıl uygulamak gerektiğini iyice ortaya koymaktadır. Bununla birlikte bu kimseler hakkında zahire göre, yani Kur an ve sünnet naslarına göre küfür hükmü vermiştir. Zira zahire göre bu kimseler kâfirlere dostluk göstermiş, bu sebeple sevinç duymuşlardır. Bununla birlikte kendilerine riddet hükmü uygulanacağı vakit, durumlarını araştırmak gerekir. Bu açıklamaların özeti olarak şunu tekrar belirtmekte fayda vardır: Âlimin en son söylediği söz göstermektedir ki; âlim, zahirlerine göre o kimselere küfür hükmü vermiştir. Dolayısıyla baştaki sözü ile son söylediği söz arasında bir çelişkisi söz konusu değildir. Fakat bu sözler arasındaki farkı anlamayan bazı cahiller, âlimin sözünün başı ile sonunun aynı olmadığını söylemektedirler. Oysa

35 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 35 âlimin ilk sözünde verdiği hüküm, dünya ve ahirette azabı hak etmeyle ilgili hükümdür. Son sözünde söylediği ise, zahire göre verdiği küfür hükmüdür. İşte bu sebeple âlimlerin sözlerini doğru anlamayan kimseler birçok yanlış sonuçlar çıkarabilirler. Bu söylenilenlerin özeti olarak bu meseleyle ilgili şu sonuçlar çıkmaktadır: Birincisi: Bu meselede haklarında soru sorulan kişilerin yaptıkları fiil dinin aslıyla alakalı değildir ve bu konuda cehalet mazerettir. Zira yaptıkları amel, ihtimalli bir ameldir. Ama bu meseleyle ilgili olarak aglabuzzanla hüküm verilecek olsa zahiren küfür hükmü verilecektir. Fakat azabı hak eden küfür hükmü verilecekse işte o zaman meseleyi araştırmak ve hüccet ikame etmek gerekir. İkincisi: Bu kimselerin yaptıkları amel zahiren küfür olan ve imana ters olan bir ameldir. Çünkü bu kimseler zahiren kâfirlere dostluk göstermektedirler. Buna rağmen böyle bir ameli yapan kimseye hüccet ikame edilmeden tekfir söz konusu olmaz. Üçüncüsü: Bu gibi amelleri bilmeden yapan kimse mürted olmaz ve ta ki durumu araştırılıncaya kadar azabı hak eden kâfir hükmü verilmez. Ancak bu amelin hükmünü öğrenmek için çaba göstermediğinden kendisine fasık hükmü verilir ve tazir edilerek cezalandırılır. Zira kâfir devletin bayrağını asmak küfürdür, ancak bizatihi küfür değildir. Bu sebeple cehalet mazeret sayılır ve kişi onu yücelttiğini bilmeyebilir. Örneğin; hacca gitmiş Müslüman bir kişi, orada grubu belli olsun diye kendi ülkesinin bayrağını göğsüne asarsa bundan dolayı tekfir edilmez. Zira bayrak asmak bigayrihi küfür olan bir ameldir. Şayet bu kimse bayrağın hükmünü bilmiyor, bu sebeple ameli işlemiş ve amacı o gruba bağlı olduğunu göstermek ise her ne kadar yaptığı küfür

36 36 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü olsa bile kendisine hüccet ikame etmeden tekfir edilmez. Bununla birlikte azarlamayı hak eder. Bu sebeple bir dine bağlı olduğunu göstermek ile bayrağı asmak arasında çokça fark vardır. Bu iki mesele arasındaki farkı görmeyen kimse cahil olan, hiçbir şeyi bilmeyen bir kimsedir. Çünkü kâfirlerin dinine bağlı olduğunu göstermek bizatihi küfür olan bir fiildir. Fakat bir devlete bağlılığını göstermek için bayrak asmak ise bigayrihi küfürdür. Şayet bir kimse bayrak asmanın bizatihi küfür olduğunu iddia ediyorsa bu konuda bir delil ortaya koyması gerekir. Oysa bayrak asmanın bizatihi küfür olduğuna dair ne bir ayet ne de bir hadis vardır. Üstelik bayrak asmak birkaç manalı bir ameldir. Kişi bir dine bağlı olduğunu göstermek için de asabilir, bir devlete bağlı olduğunu göstermek için de asabilir veya tanınmak ya da bir menfaat elde etmek için de asabilir. O halde bu şekilde birkaç manalı bir amel söz konusu olduğunda mutlaka niyet sormak gerekir. Şayet araştırma sonucunda kişi; Ben bu dine bağlıyım. derse mutlaka kâfir olur. Zira bu söz tek manalı bir sözdür. Ama o kişi: Ben bu devlete bağlıyım. derse bu söz birkaç manalı olduğu için ne kastettiğini sormak gerekir. Bu sebeple el-yemeni nin fetvasındaki bağlılık (tebaiyet), o devletin vatandaşı olduğunu göstermek içindir. Yoksa o devletin dinine bağlılığını göstermek için değildir. D) Hanbeli Âlimlerinin Görüşleri: a) İbni Teymiyye şöyle dedi: Müslüman askerlerden, emir olsun başkası olsun her kim tatarların safına geçerse işte o kimse tıpkı onların hükmünü alır. Onlar İslam şeriatından ne kadar uzaklaşıp irtidat etmişlerse o kimse de aynen onlar gibi irtidat et-

37 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 37 miştir. Sahabeler zamanında namaz kılan, oruç tutan ve Müslüman cemaate savaş açmayan bir topluluğa sırf zekât vermemeleri sebebiyle sahabeler mürted hükmü vermişlerdir. Buna göre Allah-u Teâlâ ve rasulünün düşmanlarıyla beraber Müslümanlara karşı çarpışan ve Müslümanları öldüren kimselere nasıl davranırlardı acaba? (23) İbni Teymiyye bir başka yerde şöyle diyor: Allah-u Teâlâ kitap ehlini kötüleyerek şöyle buyuruyor: İsrailoğullarından inkâr edenlere Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanet edilmiştir. İşte bu, isyan etmeleri ve haddi aşmalarındandır. Onlar işledikleri kötülüklerden birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Andolsun yaptıkları ne kötüdür. Onlardan (Yahudilerden) çoğunun inkâr edenleri (putperestleri) dost edindiklerini (fakat Allah ın dostlarına; rasullere ve müminlere düşman olduklarını) görürsün. Nefislerinin kendilerine sunduğu (güzel gösterip yaptırdığı bu) amel (ahiretleri için) ne kötüdür! Bundan dolayı Allah onlara gazap etmiştir ve onlar azapta sonsuza kadar kalacaklardır. Eğer Allah'a, nebisine (Muhammed'e) ve ona inen Kur'an'a gerçek manada iman etmiş olsalardı, onları (müşrikleri) veli edinmezlerdi. Fakat onların çoğu fasık (imandan çıkmış) kimselerdir. (el-maide: 78-81) Allah-u Teâlâ bu ayetlerde kendisine, nebisine ve nebisine indirdiği şeylere imanın, Hristiyan ve Yahudilere dost olmamayı gerektirdiğini bildirmektedir. Eğer onlar dost edinilirlerse işte o zaman iman yok olur. (24) (23) (Fetvalar c: 28 s: 530) (24) (İktidau s-sırati l-mustakim c: 1 s: 221)

38 38 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü İbni Teymiyye bir başka yerde şöyle diyor: Allah-u Teâlâ, bunun gibi başka ayetlerde de şöyle buyuruyor: Onlardan (Yahudilerden) çoğunun inkâr edenleri (putperestleri) dost edindiklerini (fakat Allah ın dostlarına; rasullere ve müminlere düşman olduklarını) görürsün. Nefislerinin kendilerine sunduğu (güzel gösterip yaptırdığı bu) amel (ahiretleri için) ne kötüdür! Bundan dolayı Allah onlara gazap etmiştir ve onlar azapta sonsuza kadar kalacaklardır. Eğer Allah'a, nebisine (Muhammed'e) ve ona inen Kur'an'a gerçek manada iman etmiş olsalardı, onları (müşrikleri) veli edinmezlerdi. Fakat onların çoğu fasık (imandan çıkmış) kimselerdir. (el-maide: 80-81) Allah-u Teâlâ bu ayette şart cümlesi kullanmıştır. Koşulan şart gerçekleşecek olursa meşrut (kendisi için şart koşulan) da gerçekleşir. Eğer şart gerçekleşmeyecek olursa meşrut da gerçekleşmez. Zira Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Eğer Allah'a, nebisine (Muhammed'e) ve ona inen Kur'an'a gerçek manada iman etmiş olsalardı, onları (müşrikleri) veli edinmezlerdi. (el-maide: 81) Bu ayet, ayette zikredilenlere imanın kâfirleri dost edinmeye zıt olduğunu apaçık bir şekilde göstermektedir. Çünkü bir kalpte gerçek iman ile kâfirleri dost edinme bir arada bulunamaz. Ayet Yahudi ve Hristiyanları dost edinen kişinin Allah-u Teâlâ ya, nebisine ve ona inen şeylere gerektiği şekilde iman etmediğini ortaya koyuyor. Allah-u Teâlâ nın aşağıdaki şu sözü de buna benzemektedir: Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları veli edinmeyin! Onlar birbirlerinin velisidirler. Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet etmez. (el-maide: 51)

39 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 39 Allah-u Teâlâ önceki ayetlerde Hristiyan ve Yahudileri dost edinenlerin mümin olmadıklarını haber vermişti. Bu ayette ise onları dost edinenlerin, onlardan olacağını bildiriyor. Kur an ayetleri birbirini doğrular. (25) b) el-amir Billah el-abbasi kitabından naklen İbni Kayyım şöyle dedi: Allah-u Teâlâ, müminler ile Yahudi ve Hristiyanlar arasındaki dostluğu keserek Yahudi ve Hristiyanları dost edinenlerin onlardan olacağını bildirmiştir. Sözünde en doğru olan Allah-u Teâlâ, bu konuda şöyle buyuruyor: Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları veli edinmeyin! Onlar birbirlerinin velisidirler. Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet etmez. (el-maide: 51) Allah-u Teâlâ, onları dost edinenlerin kalplerinde hastalık bulunduğunu, bu hastalığın hem aklın hem de dinin bozulmasına sebep olduğunu bildirerek şöyle buyuruyor: Kalplerinde hastalık olanların, onlara (Yahudi ve Hristiyanlara veli edinmek için) koştuklarını görürsün. (Bu yaptıklarına mazeret olarak) İlerde bize bir kötülük isabet etmesinden korkuyoruz. derler. Umulur ki, Allah nebisini muzaffer kılar veya katından bir haber gönderir de nefislerinde gizledikleri (kâfirlere veli olma istekleri ortaya çıkar ve bu) şeyden dolayı pişman olurlar. (el-maide: 52) Allah-u Teâlâ bundan sonraki ayette: İman edenler derler ki: Sizinle beraber olduklarına dair bütün güçleriyle Allah a yemin edenler bunlar mıdır? Onların amelleri boşa çıkmış ve hüsrana uğrayanlardan olmuşlardır. (el-maide: 53) buyurarak Hristiyan ve Yahudileri dost edinen kimsenin amellerinin boşa çıktığını haber (25) (Fetvalar c: 7 s: 17)

40 40 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü vermiş ve böylece müminleri dikkatli olmaya sevk etmiştir. (26) İbni Kayyım bir başka yerde şöyle dedi: Allah-u Teâlâ, kâfirleri (Yahudi ve Hristiyanları) dost edinen kimsenin onlardan olacağına ve imanın ancak onlardan beri olmakla gerçekleşeceğine hüküm vermiştir. Dostluk beri olmanın zıddıdır. İkisi aynı anda hiçbir zaman bir arada bulunmaz. Bir kişiyi dost edinmek onu aziz kılmak demektir. O halde kâfiri zelil etmekle onu dost edinmek aynı anda asla gerçekleşmez. (27) Bir başka yerde şöyle diyor: Allah-u Teâlâ nın hükmünden daha iyi bir hüküm yoktur. Allah-u Teâlâ Yahudi ve Hristiyanları dost edinenin onlardan olacağına hüküm vermiştir. Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor: Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır. (el-maide: 51) (28) c) Muhammed b. Abdulvehhab (29) İslam ı bozan meseleler hakkında şöyle dedi: İslam ı bozan sekizinci mesele; Müslümanlara karşı kâfirleri desteklemek ve onlara yardım etmektir. Bunun delili ise Allah-u Teâlâ nın şu ayetidir: Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları veli edinmeyin! Onlar birbirlerinin velisidirler. Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet etmez. (el-maide: 51) (30) (26) (Ahkamu Ehli z-zimme c: 1 s: ) (27) (Ahkamu Ehli z-zimme c: 1 s: 242) (28) (Ahkamu Ehli z-zimme c: 1 s: 195) (29) (Hicri 1206 yılında vefat etmiştir.) (30) (ed-dürerü s-seniyye c: 10 s: 92)

41 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 41 Bir başka yerde şöyle diyor: İnsan Allah-u Teâlâ yı birleyip bütün şirkleri terk etse bile müşriklere düşman olmadığı ve onlara düşman olduğunu ve de buğzettiğini (imkânı olduğu halde) apaçık bir şekilde söylemediği müddetçe dini ve İslam ı asla sahih olmaz. Allah-u Teâlâ bununla ilgili olarak şöyle buyuruyor: Allah a ve ahiret gününe gerçek manada inanan bir milletin, babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da aşiretleri olsa bile, Allah a ve rasulüne karşı gelenlere sevgi gösterdiklerini asla göremezsin (bilakis, onlara bütün güçlerini kullanarak karşı gelirler). İşte Allah imanı, ancak bunların kalplerine yazmış ve onları katından bir nur ile desteklemiştir. Onları altlarından ırmaklar akan cennetlere, ebedi kalmak üzere yerleştirecektir. Allah onlardan razı olmuştur. Onlar da Allah tan razı olmuşlardır. İşte Allah ın gerçek hizbi (taraftarları) bunlardır. Kurtuluşa erecek olanlar da ancak Allah ın hizbi olanlardır. (el-mücadele: 22) (31) Bir başka yerde şöyle diyor: İster şirk koşsun isterse şirk koşmasın, muvahhidlere karşı müşriklerle beraber olan salih Müslümanı tekfir eden Kur an dan, sünnetten ve âlimlerin sözlerinden çokça deliller vardır. (32) Bir başka yerde şöyle diyor: Küfre rıza küfürdür. Bütün âlimler bunu açıklamıştır. Kâfirlere dostluk göstermek de aynı şekilde küfürdür. (33) Hanbeli olan Necd âlimlerinin bu konuda yazılmış çokça kitap, risale ve fetvaları vardır. (31) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 113) ( 32 ) (ed-dürerü s-seniyye c: 1 s: 8) (33) (ed-dürerü s-seniyye c: 1 s: 38)

42 42 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Bunlardan bazıları şöyledir: 1 - Şeyh Süleyman b. Abdullah b. Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab (34) şöyle dedi: Allah-u Teâlâ sana rahmet etsin. İnsan müşriklere ve dinlerine buğzetmesine rağmen onlardan korkması, onları idare etmek istemesi, onların şerlerini defetmek için zahiren müşriklerin dinini kabul ettiğini göstermesi neticesinde, velev ki İslam dinini ve Müslümanları seviyor olsun, yine de onlar gibi kâfir olur. Hatta kâfirlerin dinlerini sadece zahiren kabul ettiğini gösterse bile yine de kâfir olur. İslam diyarında olmasına rağmen kâfirlerin itaatine giren, batıl olan dinleri kabul ettiğini gösteren, onların dinlerine malıyla ve gücüyle yardımcı olan, müminlerle dost olmayıp kâfirlerle dost olan, tevhid ve ehlinin askeri iken şirk ve şirk ehlinin askerlerinden olan kişinin durumu acaba nasıl olur? Hiçbir Müslüman onun Allah-u Teâlâ ve rasulünün en şiddetli düşmanı olduğunda şüphe etmez. Ancak ikrah altında olan hariç. Müşrikler tarafından tutuklanan ve ikrah altında olan kişi, kendisine küfür olan şeylerden; şunu söyle, bunu yap, eğer yapmazsan, söylemezsen seni öldürürüz diye söylendiği veya onların istediklerini verinceye kadar şiddetli işkenceye tabi tutulduğu zaman, işte bu durumdayken kalbi imanla dolu olduğu halde müşriklerin istediğini diliyle kabul edebilir. Küfür kelimesini şaka yoluyla söyleyen kişinin küfre gireceğinde bütün âlimler icma etmişlerdir. Acaba korktuğundan dolayı ve dünya metaı elde etmek için küfür işleyen kişinin durumu nasıl olur? Elbette daha kâfirdir. Şimdi Allah ın yardım ve desteğiyle söylediğim hükümlerin bazı delillerini zikredeceğim. (Sonra âlim, 21 delil zikretmiştir) (35) (34) (Hicri 1233 yılında vefat etmiştir.)

43 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 43 Bir başka yerde şöyle diyor: Allah-u Teâlâ müminlere Yahudi ve Hristiyanları dost edinmelerini yasakladı ve onları dost edinenlerin onlardan olacağını bildirdi. Bu hüküm Mecusileri ve putperestleri de dost edinenlerin onlar gibi olacağını gösterir. (36) Bir başka yerde şöyle diyor: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dostlar edinmeyin! Siz onlara karşı sevgi gösteriyorsunuz. Oysa onlar size gelen hakkı inkâr etmişlerdir. (Ayrıca) Rabbiniz (olan) Allah a iman etmeniz sebebiyle rasulü ve sizi (yurtlarınızdan) çıkarıyorlardı. Şayet siz benim yolumda cihat etmek ve benim rızamı kazanmak amacıyla çıktınızsa (nasıl olur da) onlara karşı hâla (içinizde bir) sevgi gizlersiniz. Ve ben, sizin gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilirim. Sizden her kim bunu yaparsa, elbette o doğru yoldan sapmış olur. (el-mümtehine: 1) Allah-u Teâlâ bu ayette akrabaları ve arkadaşları olsa bile Allah-u Teâlâ nın düşmanlarını dost edinen kimsenin doğru yoldan ayrıldığını ve sapık yola düştüğünü bildirmiştir. Her kim böyle yapan kimsenin doğru yolda olduğunu ve sapık yola düşmediğini iddia ederse işte o kimse Allah-u Teâlâ yı yalanlamış olur. Her kim de Allah-u Teâlâ yı yalanlarsa işte o kimse kâfir olur. Ayrıca Allah-u Teâlâ nın haram kıldığı kâfirleri dost edinme amelini helal kılmıştır. O halde her kim Allah-u Teâlâ nın haramını helal kılarsa işte o kimse kâfir olur. (37) (35) (ed-delail kitabının başında, ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 121) (36) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 127) (37) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 141)

44 44 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü 2 - Şeyh Muhammed b. Ahmed el-hıfzi şöyle dedi: Büyük günahlardan daha büyük ve daha tehlikeli olan meselelerden bazıları şöyledir: Her kim kâfirleri dost edinmeye rıza gösterir veya onlarla dost olmaya karar verir ya da nefsiyle, malıyla veya diliyle onlara yardımcı olursa işte bu kimse büyük günahlardan daha büyük olan en büyük suçu işlemiştir. Allah-u Teâlâ bir Müslümanın öldürülmesine bir kelimeyle bile olsa yardım eden kişinin şiddetli cezaya uğrayacağını bildirmiştir. Durum böyle iken İslam a ve Müslümanlara karşı savaşanlara yardım eden kişinin durumu nasıl olur acaba? ( ) Bahsedilen bu meselelerde şayet ikrah durumu söz konusu olmazsa, bu meselelerin her biri kişinin imanını zedeler, İslam'ını da yok eder. Bundan tevbe etmeyip inat eden kişi İslam dan irtidat etmiş sayılır. Gizlice yapan ise dinde nifak işlemiştir. (38) 3 - Şeyh Abdurrahman b. Hasan (39) şöyle dedi: Tevhidi bozan meselelerin en büyüğü üç tanedir: ( ) Üçüncüsü: Müşriklere karşı dostluk göstermek, onlara meyletmek, onlara elle, dille veya malla yardımcı olmak. Allah-u Teâlâ nın: O halde kesinlikle kâfirlere arka olma. (el-kasas: 86) ayetinde buyurduğu gibi... Allah-u Teâlâ bir başka ayette şöyle buyuruyor: Muhakkak ki Allah, sizinle din konusunda savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanıza yardım (38) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 257) (39) (Hicri 1285 yılında vefat etmiştir.)

45 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 45 eden kimseleri dost edinmenizi size yasaklar. Her kim onları dost edinirse işte onlar zalimlerin ta kendileridir. (el-mümtehine: 9) Allah-u Teâlâ nın bu sözü İslam ümmetinden olan müminleredir. Ey bu hitabı duyan kimse! Bu hitaba göre durumunun ne olduğunu ve bu ayetin hükmünün neresinde olduğunu iyice bir düşün! (40) Bir başka yerde şöyle diyor: Allah-u Teâlâ yasakladığı amelleri işleyen ve böylece muvahhidlerin yolundan başka bir yol tutan kimse hakkında şöyle buyuruyor: Onlardan (Yahudilerden) çoğunun inkâr edenleri (putperestleri) dost edindiklerini (fakat Allah ın dostlarına; rasullere ve müminlere düşman olduklarını) görürsün. Nefislerinin kendilerine sunduğu (güzel gösterip yaptırdığı bu) amel (ahiretleri için) ne kötüdür! Bundan dolayı Allah onlara gazap etmiştir ve onlar azapta sonsuza kadar kalacaklardır. (el-maide: 80) Allah-u Teâlâ bu ayette kâfirlere dostluk gösterenleri kötülemekte, onların Allah-u Teâlâ nın gazabını ve cehennemde sonsuza kadar kalmayı hak ettiklerini bildirmektedir. Bunu iki şekilde tekit etmiştir. Sonra ise kâfirleri dost edinmenin Allah-u Teâlâ ya, nebisine ve nebisine inenlere iman etmeye zıt olduğunu bildirmiştir. Bu ayete benzer şöyle bir ayet vardır: Münafıklara, gerçekte kendileri için acı verici bir azap olduğunu müjdele! Müminlerden başka kâfirleri dostlar edinen o kimseler onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Şüphesiz ki bütün izzet sadece Allah ındır. Muhakkak ki (Allah) size kitapta: Allah ın (40) (el-mevrid el-adebu z-zulal s: )

46 46 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü (kitabı Kur an) ayetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, (inkâr edenler ve alay edenler) bundan başka bir söze geçinceye kadar onlarla oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz diye bir hüküm indirmiştir. Muhakkak ki Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya toplayacaktır. (en-nisa: ) (41) Bir başka yerde şöyle diyor: Zikrettiğim ayetlerin benzeri başka ayetlerde Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dostlar edinmeyin! Siz onlara karşı sevgi gösteriyorsunuz. Oysa onlar size gelen hakkı inkâr etmişlerdir. (Ayrıca) Rabbiniz (olan) Allah a iman etmeniz sebebiyle rasulü ve sizi (yurtlarınızdan) çıkarıyorlardı. Şayet siz benim yolumda cihat etmek ve benim rızamı kazanmak amacıyla çıktınızsa (nasıl olur da) onlara karşı hâla (içinizde bir) sevgi gizlersiniz. Ve ben, sizin gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilirim. Sizden her kim bunu yaparsa, elbette o doğru yoldan sapmış olur. (el-mümtehine: 1) Ey iman edenler! Sizin dininizle alay eden ve onu oyuncak haline getiren sizden önce kendilerine kitap verilenleri ve kâfirleri veli edinmeyin. Eğer imanınızda gerçekten samimi iseniz, Allah'tan (gerektiği gibi) sakının (onları asla veli edinmeyin)! (el-maide: 57) Allah-u Teâlâ bu ayetlerden önce şöyle buyuruyor: Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları veli edinmeyin! Onlar birbirlerinin velisidirler. Sizden kim onla- (41) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 173)

47 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 47 rı veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet etmez. (el-maide: 51) Bu ayetler ve benzeri ayetler, bu günahın ne kadar büyük olduğunu göstermekte, ayrıca bu günahı işleyene zalim sıfatı vermektedir. Bunlar ve benzeri ayetleri düşünen kimseler bu amelleri işleyen kimsenin İslam milletinden irtidat ettiğini apaçık bir şekilde anlar. (42) Bir başka yerde şöyle diyor: Allah-u Teâlâ şirkten ve müşriklerden beri olunmasını, onların tekfir edilerek onlara düşman olunmasını, onlara buğzedilmesini ve onlara karşı cihat edilmesini farz kılmıştır. Buna rağmen: (Allah ın kelimelerini bile bile tahrif ederek) Zulmedenler, kendilerine söylenen sözü başka bir sözle değiştirdiler. (el-bakara: 59) ayetinde buyurduğu üzere kâfirleri dost edindiler, onlara yardımcı oldular, müminlere karşı onları desteklediler, onlardan yardım istediler ve onlar için müminlere buğzedip sövdüler. Bu amellerin hepsi İslam a zıttır ve İslam ı bozmaktadır. Kitap ve sünnette bu hükme delalet eden değişik deliller vardır. İslam âlimleri bu hükmü tefsir, fıkıh kitaplarında ve başka İslami kitaplarda zikretmişlerdir. Buna rağmen bazı kimseler, bunları hâlâ Müslüman saymakta, onların İslam dinini terk etmediklerini zannetmektedirler. Bu şaşılacak bir durum değildir. Çünkü Kur an-ı Kerim böyle düşünen (kâfirleri dost edinilse bile yine de Müslüman kalınacağını sanan) kimselerin olacağını bildirmiştir. Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak şöyle buyuruyor: (42) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 188)

48 48 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü (Allah) bir gruba hidayet etti, bir grubun üzerine de sapıklık hak oldu. Muhakkak ki onlar Allah ı bırakıp şeytanları dostlar edindiler. Böylece kendilerinin doğru yolda olduğunu sanıyorlar. (el-a raf: 30) (43) 4 - Şeyh Abdullatif b. Abdurrahman b. Hasan (44) şöyle dedi: Kur an-ı Kerim de kâfirleri dost edinmeyi şiddetle yasaklayan ayetler vardır. Bu gösteriyor ki; temellerin temeli olan tevhid, Allah-u Teâlâ nın düşmanlarına karşı savaşmadıkça ve onlardan beri olmadıkça asla sabit, doğru ve sağlam olmaz. Yine temellerin temeli olan tevhid, Allah-u Teâlâ nın düşmanlarına buğzetmek ve onları kötülemek suretiyle Allah-u Teâlâ ya yaklaşmadıkça asla sağlam ve sabit olmaz. Allah-u Teâlâ dostluğun sadece müminlerin arasında olması gerektiğini ve kâfirlerin ise ancak birbirlerinin dostu olduğunu bildirdikten sonra şöyle buyuruyor:...eğer siz, onu yapmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur. (el-enfal: 73) Ayette geçen fitne şirkten başkası değildir. Büyük fesat ise tevhidin, İslam ın ve bunlarla birlikte Allah-u Teâlâ nın Kur an da verdiği kesin hükümlerin ve düzenin bozulmasıdır... Âlim (kâfirleri dost edinmeyi yasaklayan ayetleri zikrettikten sonra) sözlerine şöyle devam etti:...nefsine öğüt vermek isteyen kişi bu ayetleri iyice düşünsün ve bu ayetlerin tefsiri için âlimlerin sözlerini araştırsın. Sonra insanların bugün içine düştükleri duruma iyice bir baksın! Eğer Allah-u Teâlâ, doğruyu görmesi (43) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 190) (44) (Hicri 1293 yılında vefat etmiştir.)

49 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 49 için onu muvaffak kılacak olursa, böylece kâfirlere karşı cihadı terk eden, onların ayıplarına susan, onlara daima barış gösteren kimsenin bu ayetin hükmüne girdiğini açıkça görür. Hâl böyleyken İslam diyarına hâkim olmaları için onlara yardımcı olan, onları öven, onların Müslümanlardan daha adaletli olduğunu söyleyen, oturma yeri olarak onların diyarını seçen, onların velayetine girmeyi tercih eden ve onların muzaffer olmalarını arzulayan kişinin durumu nasıl olur acaba? Elbette bu, ittifakla apaçık bir şekilde İslam dan irtidat etmektir. Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor: Kim imanı inkâr ederse, onun ameli boşa gitmiş ve ahirette hüsrana uğramış olur. (el-maide: 5) Bir başka yerde şöyle diyor: Kâfirleri yüceltmek ve onlara saygı göstermek mertebelidir. En büyük mertebe; onların şanını yüceltmek, İslam a ve Müslümanlara karşı onlara yardımcı olmak ve sahip oldukları küfür ideolojiyi ve sapık dinlerini doğrulamaktır. Bu ve bunlar gibi olan şeyleri yapmak küfürdür, kişiyi İslam dan küfre döndürür. Bunlardan daha aşağı olan ve Müslümanı kâfir yapmayan mertebeler vardır. Bunlardan bazıları; küfre kadar ulaşmayan basit meselelerde onlara saygı göstermek, küfür olmayan yazıları yazmaları için mürekkep vermek vb. gibi. (45) Bir başka yerde şöyle diyor: İmanınızı ve tevhidinizi koruyacak, küfür ve şirk ehline meyletmekten sizi kurtaracak amelleri kuvvetli ve şiddetli bir şekilde bütün gücünüzü kullanarak işlemeye çalışın... (45) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 360)

50 50 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Âlim (kâfirleri dost edinmeyi yasaklayan birkaç ayet zikrettikten sonra) sözlerine şöyle devam etti: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Ey iman edenler! Sizin dininizle alay eden ve onu oyuncak haline getiren sizden önce kendilerine kitap verilenleri ve kâfirleri veli edinmeyin. Eğer imanınızda gerçekten samimi iseniz, Allah'tan (gerektiği gibi) sakının (onları asla veli edinmeyin)! (el-maide: 57) Allah-u Teâlâ nın bu ayetteki: Eğer mümin iseniz Allah tan sakının! sözüne dikkat et! Bu ayetteki eğer sözü şart edatıdır. Bunun manası şöyledir: Her kim kâfirleri dost edinirse işte o kimse mümin değildir. (46) Bir başka yerde şöyle diyor: Allah-u Teâlâ ya en çok yaklaştıracak amel; Allah-u Teâlâ nın düşmanı olan müşriklere karşı gelmek, onlara buğzetmek, düşmanlık göstermek ve onlarla cihat etmektir. Ancak bunlar yapıldığında müminlerin bırakılıp kâfirlerin dost edinilmesi durumundan kurtulmuş olunur. Zikrettiğimiz onlara karşı yapılması gereken bu davranışlardan ne kadarı terk edilirse, onlar o kadar dost edinilmiş olur. Öyleyse İslam ı temelden sökecek ve onu yıkacak şeylere karşı çok dikkatli olun! Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor. Ey iman edenler! Sizin dininizle alay eden ve onu oyuncak haline getiren sizden önce kendilerine kitap verilenleri ve kâfirleri veli edinmeyin. Eğer imanınızda gerçekten samimi iseniz, Allah'tan (gerektiği gibi) sakının (onları asla veli edinmeyin)! (el-maide: 57) (46) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 288)

51 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 51 Bu ayet gösteriyor ki; kâfirleri dost edinmek imanı yok eder. Kur an da bu ayete benzer çokça ayet vardır. (47) Bir başka yerde şöyle diyor: Kişi şirki sevmeyip tevhidi sevebilir. Fakat buna rağmen müşriklerden beri olmadığı, muvahhidleri dost edinmeyip onlara yardım etmediği için tevhidi bozulur. Böyle yapan bir kimse heva ve hevesine tabi olmuştur. Böylece dinini yıkan, dinde inşa ettiğini yok eden amelleri işlemiştir. Öyle ki müşriklerden beri olmadığı ve muvahhidleri dost edinmeyip onlara yardım etmediği için tevhidin onsuz olamayacağı bazı temelleri yıkmış, Allah-u Teâlâ nın sevdiğini sevmediği, Allah-u Teâlâ nın buğzettiğine buğzetmediği; yani dostluğu ve düşmanlığı kendisini en güzel bir şekilde yaratan Allah için olmadığından dolayı O nun razı olduğu imanı bozmuştur. Zira bu, La ilahe illallah ın manası ve onun gerektirdiğidir. ( 48 ) 5 - Şeyh Hamed b. Atik (49) şöyle dedi: Bir Müslüman şirk ehline dost olur ve onlara boyun eğerse dininden irtidat eder. Kur an ve sünnet bu hükme apaçık bir şekilde delalet etmektedir. Allah-u Teâlâ nın aşağıdaki sözlerini dikkatle oku! Hidayet yolu kendilerine açıkça belli olduktan sonra (İslam'dan) dönüp irtidat edenlerin yaptıklarını şeytan kendilerine süslü göstermiş ve onları boş hayallerle aldatmıştır. (Muhammed: 25) Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları veli edinmeyin! Onlar birbirlerinin velisidirler. Sizden kim onla- ( 47 ) (ed-dürerü s-seniyye c: 9 s: 24) (48) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 396) ( 49 ) (Hicri 1301 yılında vefat etmiştir.)

52 52 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü rı veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet etmez. (el-maide: 51) Muhakkak ki (Allah) size kitapta: Allah ın (kitabı Kur an) ayetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, (inkâr edenler ve alay edenler) bundan başka bir söze geçinceye kadar onlarla oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz. diye bir hüküm indirmiştir. Muhakkak ki Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya toplayacaktır. (en-nisa: 140) Kur an-ı Kerim de buna benzer çok deliller vardır. ( 50 ) Bir başka yerde şöyle diyor: Müslümanlara karşı müşriklere yardım etmek, Müslümanların gizli hallerini onlara söylemek veya müşrikleri dille savunmak ya da bulundukları duruma rıza göstermek küfür olan amellerdir. Müslümanlardan her kim bunlardan herhangi birisini ikrah altında olmaksızın yaparsa, kâfirlere buğzediyor ve Müslümanları seviyor olsa bile mürted olur. ( 51 ) Bir başka yerde şöyle diyor: Kâfirlere zahiren rıza göstermenin üç durumu vardır. ( ) İkinci durum: Kâfirlerin hükmü altında olmadığı, hatta bâtınen onlara karşı olduğu halde mal, mevki, vatan veya çocukları için ya da ileride olacak olaylardan korktukları için zahiren onlara itaat eden kimseler mürted olurlar. Onların, kâfirleri bâtınen sevmiyor olmaları kendilerine hiçbir fayda vermez. ( 52 ) (50) (ed-dürerü s-seniyye c: 9 s: 263) (51) (ed-difa an Ehli s-sünne s: 31) (52) (Sebiylu n-necati ve l-fekek s: 89)

53 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid Şeyh Abdullah b. Abdullatif e ( 53 ) kâfirlere karşı muvalat ile tevelli arasındaki farkın ne olduğu soruldu. Bu soruya şöyle cevap verdi: Tevelli, İslam milletinden çıkartan bir küfürdür. Bu; kâfirleri müdafaa etmek, malla, bedenle veya fikirle Müslümanlara karşı onlara yardım etmekle olur. Muvalat ise küfür değil, büyük günahlardandır. Tıpkı kâfirlere yazı yazmaları için mürekkep sunmak, yazmaları için kalem açmak veya onlara tebessüm etmek veya ellerinden düşen kırbacı yerden alıp onlara vermek gibi... ( 54 ) Bir başka yerde şöyle diyor: Her kim Müslümanlara karşı herhangi bir şeyle kâfirlere yardımcı olursa, işte o kimse apaçık bir şekilde mürted olup İslam milletinden çıkmış olur. ( 55 ) Şeyh Abdullah b. Abdullatif, Ceziratu l-arap ve Umman ahalisine, Hristiyanlara dost olmaktan onları sakındıran ve onlara karşı cihadı teşvik eden uzun bir mektup yazdı. Bu mektupta şöyle geçmektedir: İslam ı bilmek, onun hükümlerini tatbik etmek ve onun dışındaki bütün dinlerden beri olmak Kur an ayetlerinin ve sahih hadislerin gereğidir. Buna rağmen zamanımızda Müslüman olduklarını iddia edenlerin bütün bunlardan uzak durduklarını görmekteyiz. İşte bu tavır insanların çoğunu öyle bir hale getirdi ki küfür milletinden nefret etmediler, onlara karşı cihadı terk ettiler, hatta kâfirlerin itaati altına girip onlara meylettiler. Böylece dinlerini bozmayı dünyalarının ıslahına tercih ettiler. Kur an ı gece gündüz okudukları, onunla ders yaptıkları (53) (Hicri 1339 yılında vefat etmiştir.) (54) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 422) (55) (ed-dürerü s-seniyye c: 10 s: 429)

54 54 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü halde içindeki emir ve yasakları terk ettiler. Şüphesiz ki bu amel İslam irtidadının en büyüğüdür. İslam milletinden başka bir millete katılmak, Hristiyan milletine girmektir. (Bundan Allah a sığınırız.) Sanki fetret döneminde yaşayan ya da kendisine rasullerin tebliğinin nurundan herhangi bir şey ulaşmayan bir kavmin durumuna düştünüz! Yoksa Allah-u Teâlâ nın şu ayetlerini unuttunuz mu? Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları veli edinmeyin! Onlar birbirlerinin velisidirler. Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet etmez. (el-maide: 51) Onlardan (Yahudilerden) çoğunun inkâr edenleri (putperestleri) dost edindiklerini (fakat Allah ın dostlarına; rasullere ve müminlere düşman olduklarını) görürsün. Nefislerinin kendilerine sunduğu (güzel gösterip yaptırdığı bu) amel (ahiretleri için) ne kötüdür! Bundan dolayı Allah onlara gazap etmiştir ve onlar azapta sonsuza kadar kalacaklardır. Eğer Allah'a, nebisine (Muhammed'e) ve ona inen Kur'an'a gerçek manâda iman etmiş olsalardı, onları (müşrikleri) veli edinmezlerdi. Fakat onların çoğu fasık (imandan çıkmış) kimselerdir. (el-maide: 80-81) (Ey Muhammed!) Yahudi ve Hristiyanlar, kendi milletlerine (dinlerine) tabi olmadıkça asla senden razı olmazlar. (Onlara) de ki: "Muhakkak ki doğru yol, yalnız Allah ın gösterdiği yoldur." (Ey Muhammed!) Eğer sana ilim geldikten sonra onların hevalarına (arzu ve isteklerine) uyarsan, kendine Allah'tan ne bir veli (dost, destekçi ve yardımcı) ne de bir nasir (zararı defeden) bulabilirsin. (el-bakara: 120)

55 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 55 Biliniz ki kâfirlerin itaati altına girmek, onların milletine tabi olmak İslam milletinden ayrılmaktır. Allah-u Teâlâ başka ayetlerde şöyle buyuruyor: Ey iman edenler! Sizin dininizle alay eden ve onu oyuncak haline getiren sizden önce kendilerine kitap verilenleri ve kâfirleri veli edinmeyin. Eğer imanınızda gerçekten samimi iseniz, Allah'tan (gerektiği gibi) sakının (onları asla veli edinmeyin)! Namaza çağırdığınızda, onu alay ve oyun edinirler. İşte bu, onların akletmeyen bir kavim olmalarındandır. (el-maide: 57-58) Münafıklara, gerçekte kendileri için acı verici bir azap olduğunu müjdele! Müminlerden başka kâfirleri dostlar edinen o kimseler onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Şüphesiz ki bütün izzet sadece Allah ındır. Muhakkak ki (Allah) size kitapta: Allah ın (kitabı Kur an) ayetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, (inkâr edenler ve alay edenler) bundan başka bir söze geçinceye kadar onlarla oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz. diye bir hüküm indirmiştir. Muhakkak ki Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya toplayacaktır. (en-nisa: ) Ey iman edenler! Siz (müminler)den başkasını sırdaş edinmeyin. (Zira) onlar size kötülük vermekten geri durmazlar. Sizin sıkıntıya düşmenizi de arzularlar. (Öyle ki) onların kinleri ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinde gizledikleri (kin) ise çok daha büyüktür. Eğer aklediyorsanız (ibret alasınız diye) ayetleri size açıkladık. (Âli İmran: 118)

56 56 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Kâfirleri dost edinmeyi, onların itaati altına girmeyi yasaklayan çokça ayet vardır... ( 56 ) Devamında şöyle diyor: Sizin toprağınıza yerleşen, kendilerinin itaati altına girmenizi isteyen melun Hristiyan taifesi hakkında Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor: Doğrusu: Muhakkak ki Allah, üçün üçüncüsüdür. diyenler küfre girmişlerdir. Bir tek olan ilahtan başka ilah yoktur. Şayet söylediklerinden vazgeçmezlerse onlardan inkâr edenlere muhakkak can yakıcı bir azap dokunacaktır. (el-maide: 73) Muhakkak ki Allah, Meryem oğlu Mesih tir. diyenler kesinlikle küfre girmiştir... (el-maide: 72) ( ) Bu ayetlerdeki sakındırma ve yasaklamalardan daha şiddetlisi var mıdır acaba? Selim fıtrata sahip olan, duyabilen ve görebilen bir kişi bu ayetleri okuduktan sonra bu mesele hakkında şüphe eder mi hiç? Bunlardan ancak dünya metaını isteyen ve ahireti unutan kimse şüphe eder ve bunların aksini iddia eder. İşte böyle kimselere itibar edilmez, önem verilmez. Çünkü böyle kimseler, gerçeği göremeyen ve kalpleri kör olan kimselerdir. (57) ( ) Her kim kâfirlere meyleder, onların itaati altına girer ve onlara dostluk gösterirse işte o kimse Allah-u Teâlâ ya ve rasulüne savaş açmıştır ve İslam dininden dönmüştür. İşte böyle kimselere karşı düşmanlık ilan etmek ve cihat yapmak artık farz olur. O halde sizler sadece Rabbinizden (56) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 11-12) (57) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 15)

57 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 57 yardım isteyin ve hiçbir meselede küfür ehlinden yardım istemeyin. (58) 7 - Şeyh Muhammed b. Abdullatif (59) şöyle dedi: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in şöyle dediği rivayet olunmuştur: Kim müşrik bir kimseyle haşir neşir olur veya onunla oturursa o da aynen onun gibidir. (60) Bu hadisi okuyan bir kimse, kâfirlerle her haşir neşir olması veya onlarla her oturması durumunda kâfir olacağını anlamamalıdır. Zira bu hadisin manası şöyledir: Müşriklerin arasından uzaklaşma imkânı olmadığı için kâfirlerin zoruyla Müslümanlara karşı onlarla beraber savaşa çıkan kimse, öldürülmesi ve malının alınması bakımından aynen kâfirler gibidir. Fakat bu, küfür konusunda onlar gibidir demek değildir. Böyle bir kimse şayet kâfirlerle beraber Müslümanlara karşı isteyerek savaşa çıkar veya Müslümanlara karşı ister bedeniyle isterse malıyla kâfirlere yardımcı olursa, böyle bir durumda bu kimsenin küfür konusundaki hükmü aynen onların hükmü gibidir. (61) E) Bazı Zahiri Âlimlerinin Sözleri: İbni Hazm (62) şöyle diyor: Allah-u Teâlâ Kur-an ı Kerim de kendilerine ilerde bir zarar gelmesinden korktukları için kâfirlere yardım eden, (58) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 22) (59) (Hicri 1369 yılında vefat etmiştir.) (60) (Ebu Davud ve başkaları rivayet ettiler.) (61) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 456 ) (62) (Hicri 456 yılında vefat etmiştir.)

58 58 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü onlara doğru hızla koşan bir topluluktan haber veriyor ve müminlerin kâfirlere şöyle dediklerini bildiriyor: İman edenler derler ki: Sizinle beraber olduklarına dair bütün güçleriyle Allah a yemin edenler bunlar mıdır? (el-maide: 53) Bu ayette müminlerin kastettikleri kişiler, kâfirlere doğru hızla koşanlardır. Onlar hakkında Allah-u Teâlâ devamla şöyle buyuruyor: Onların amelleri boşa çıkmış ve hüsrana uğrayanlardan olmuşlardır. (el-maide: 53) Bu ayet ancak kâfirlere karşı meyleden kimseler hakkında nazil olmuştur. Böylece bu kimseler yaptıkları bu amelleri sebebiyle kâfirlerden olmuş ve amelleri boşa çıkmıştır. (63) Bir başka yerde; kendi isteğiyle Müslümanlardan ayrılan ve daru l-harbe geçen ya da Müslümanlara karşı kâfirleri destekleyen fakat İslam diyarından ayrılmayan kimsenin mürted olup olmadığı meselesi hakkında şöyle dedi: Her kim kendi isteğiyle daru l-harbe geçer ve Müslümanlara karşı savaşırsa işte o kimse bu fiiliyle mürted olmuştur. Bu kimse mürtedin hükmünü tamamıyla hak etmiş olur. Bu durumda öldürülme imkânı olduğu anda hemen öldürülür. Ayrıca bu kimsenin malı helal olmuş, nikâhı bozulmuştur. Bununla birlikte bu kimse mürtedlerle ilgili diğer hükümleri de hak etmiştir. Çünkü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem asla müminlerden beri olmaz... ( ) Müslüman toprağına geçme imkânı olduğu halde Müslümanlara karşı kâfirlere hizmetle veya yazıyla yardımcı olursa, velev ki daru l-harpte ikamet sebebi dünya (63) (el-muhalla c: 11 s: 204)

59 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 59 metaını kazanmak olsun, yine de kâfir olur. Böyle bir durumda o kimse, kâfirlere nispetle zimmi gibidir. Küfürden de uzak değildir. Zira bir özre sahip olduğunu görmüyoruz. Allah-u Teâlâ bu durumdan bizi korusun. (64) Bir başka yerde şöyle diyor: Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. (el-maide: 51) ayetinin manası zahire göredir. Yani kim kâfirleri dost edinirse onlar gibi kâfir olur. Bu mana hak olan bir manadır. İki Müslüman bu konuda ihtilaf etmez. (65) F) Bazı Müçtehit Âlimlerin Sözleri: İbni Cerir et-taberi (66) Allah-u Teâlâ nın Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri veli edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah ın dininden hiçbir şey üzere olamaz. Ancak (onların sulta ve hâkimiyeti altında bulunduğunuzda) onlardan korkarak (eziyetlerini defetmek için) takiyye yapmanız (kalbinizdeki düşmanlığı gizleyerek, onların küfürlerine ve dinlerine katılmadan, müminler aleyhine yardım etmeden, sadece dillerinizle onlara veli olduğunuzu zahiren göstermeniz) hariç... Allah sizi, kendisine karşı gelmekten sakındırıyor. (Bilin ki) Dönüş, Allah adır. (Âli İmran 28) ayetinin manası hakkında şöyle dedi: Bu ayetin manası şöyledir: Ey müminler! Kâfirlere dinleri konusunda yardımcı olmayın! Müminleri bırakıp da Müslümanlara karşı kâfirlere destek olmayın! Müminlerin gizli hallerini onlara (64) (el-muhalla c: 12 s: 126) (65) (el-muhalla c: 11 s: 138) (66) (İçtihat seviyesine çıkmış bir alimdir. Diğer müçtehit imamları gibi onun da tabiileri vardır. Onlara el Ceririye ismi verilir.)

60 60 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü anlatmayın! Sizden her kim böyle yapacak olursa Allah-u Teâlâ dan bekleyeceği hiçbir şey yoktur. Çünkü o, Allah-u Teâlâ dan, Allah da ondan beri olmuştur. Böylece dininden irtidat etmiş ve küfre girmiştir. Ancak (onların sulta ve hâkimiyeti altında bulunduğunuzda) onlardan korkarak (eziyetlerini defetmek için) takiyye yapmanız (kalbinizdeki düşmanlığı gizleyerek, onların küfürlerine ve dinlerine katılmadan, müminler aleyhine yardım etmeden, sadece dillerinizle onlara veli olduğunuzu zahiren göstermeniz) hariç. (Âli İmran: 28) Yani kâfirlerin hükmü altında bulunduğunuzda onlardan size bir zarar gelmesinden korkarsanız, kalbinizin onlara karşı düşmanlıkla dolu olması şartıyla dilinizle zahiren onlara dostluk gösterisi yapabilirsiniz. Fakat böyle bir durumda onların küfürlerine destekçi olunmamalı ve hiçbir fiille Müslümanlara karşı onlara yardım edilmemelidir. (67) G) Bazı Müteahhirin Âlimlerinin Sözleri: a) Şeyh Cemalleddin el-kasımi (68) Allah-u Teâlâ nın Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. (el-maide: 51) ayetini şöyle açıklamıştır: Her kim onlara dost ve onların toplumundan olursa, onların dinlerine girmediğini ve dinlerine muhalefet ettiğini iddia etse bile hüküm olarak aynen onların hükmünü alır. (69) 67 (Taberi Tefsiri c: 3 s: 228) 68 (Hicri 1332 yılında vefat etmiştir.) 69 (el-kasımi Tefsiri c: 6 s: 240)

61 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 61 b) Ahmet Şakir (70) Özel Olarak Mısır Ümmetine, Genel Olarak Arap ve İslam Ümmetine Bir Bildiri ismi altında, Müslümanlara karşı İngilizlere ve Fransızlara yardımcı olanların hükmünü anlatan uzun bir fetva verdi. Bu uzun olan fetvada şöyle dedi: İster az ister çok olsun İngilizlere herhangi bir yardım yapmak, açık bir irtidattır ve küfürdür. Bu amelde özür kabul olmaz, tevil fayda vermez. Ne ahmakça bir ideoloji olan ırkçılık, ne de bozuk olan siyaset irtidat hükmünden bir kimseyi kurtarır. Münafıklık hareketi olan yağcılık da artık fayda vermez. Bu ameli ister fertler ister hükümetler isterse liderler yapsın, hepsi aynı hükmü alır, küfre girer ve irtidat ederler. Cehaleti ve hatası sonucu böyle bir ameli yaptıktan sonra kendi yaptığının gerçeğini anlayan ve böylece siyaset ve insanlar için değil de sırf Allah-u Teâlâ rızasını elde etmek için ihlâslı bir şekilde Allah-u Teâlâ ya tevbe ederek Müslümanların yoluna giren kimsenin tevbesini Allah-u Teâlâ belki kabul eder. İngilizlerle savaşmanın ve onlara hangi yardımı yaparsa yapsın onlara yardım edenin hükmünü, yeryüzünün neresinde yaşarsa yaşasın, hangi seviyede olursa olsun Arapça bilen her Müslümanın anlayabileceği apaçık bir üslupla beyan ettiğimi zannediyorum. Böylece yazdığımı okuyan herkes şüphe etmeden bu meselenin hükmünü anlar. Yeryüzündeki bütün Müslümanlara göre Fransızların durumu, tıpkı İngilizlerin durumu gibidir. Yani hiçbir okuyucu bu konuda şüphe etmez. Çünkü Fransızların Müslümanlara karşı olan düşmanlığı, İslam ı yok etmek için çalışmaları, İngilizlerin düşmanlığından kat kat daha (70) (Tevhid ehli değildir.)

62 62 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü fazladır. Hatta İslam a karşı olan düşmanlıkta adeta ahmakça bir tavır göstermektedirler. Çünkü onlar hâkim oldukları her yerde kardeşlerimizi öldürmekte, onlara karşı her türlü eziyetleri yapmaktadırlar. Hatta öyle eziyetler yapıyorlar ki, İngilizlerin Müslümanlara karşı yaptıkları eziyetler bunların yanında hafif kalmaktadır. Onun için onların hükmü İngilizlerin hükmü gibidir. Kanları ve malları her yerde mübahtır. Yeryüzünde nerede olursa olsun hiçbir Müslümanın onlara herhangi bir yardım yapması caiz değildir. Kim onlara herhangi bir meselede yardımcı olursa İngilizlere yardım edenin hükmünü alır, İslam dan irtidat eder ve kâfir olur... ( ) Yeryüzündeki her Müslüman şunları bilmelidir: Her kim Müslümanları köleleştiren ve İslam a düşman olan İngilizlere, Fransızlara, onların destekçilerine veya onlar gibi olanlara herhangi bir konuda yardımcı olur ya da onlara karşı barış ilan ederek gücü nispetinde onlarla savaşmazsa, söz veya amelle Müslümanlara karşı onlara yardımcı olmasa bile, bu fillerden herhangi birini yapmakla bilsin ki namaz kıldığında namazı, abdest, gusül ya da teyemmüm yaptığında tahareti, farz veya nafile oruç tuttuğunda orucu, haccettiğinde haccı, zekât verdiğinde zekâtı, sadaka verdiğinde sadakası batıl olur. Bu kimse Allah-u Teâlâ ya hangi ibadeti yaparsa yapsın, bilsin ki yaptığı her ibadet batıl olur ve Allah-u Teâlâ katında herhangi bir mükâfat alamaz. Bilakis günah ve ceza alır... Her Müslüman şunları bilmelidir: Her kim Müslümanlara karşı İngilizlere ve Fransızlara yardımcı olur ve gücü nispetinde onlara karşı savaşmazsa işte o kimsenin yaptığı tüm amelleri boşa gider. Allah-u Teâlâ ya ve Rasulüne iman eden hiçbir Müslüman asla bu

63 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 63 duruma razı olmaz. Çünkü her ibadetin kabulü ve sahih oluşu imana bağlıdır. Bu, bütün Müslümanlar tarafından bilinen apaçık bir meseledir. Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor: Kim imanı inkâr ederse, onun ameli boşa gitmiş ve o kimse ahirette hüsrana uğramış olur. (el-maide: 5) Kâfirlerin güçleri yetse, dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşa devam ederler. Sizden kim dininden döner ve kâfir olarak ölürse, işlediği salih ameller dünyada ve ahirette boşa gider. İşte onlar cehennem ehlidirler ve orada sonsuza kadar kalacaklardır. (el-bakara: 217) Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları veli edinmeyin! Onlar birbirlerinin velisidirler. Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet etmez. Kalplerinde hastalık olanların, onlara (Yahudi ve Hristiyanlara veli edinmek için) koştuklarını görürsün. (Bu yaptıklarına mazeret olarak) İlerde bize bir kötülük isabet etmesinden korkuyoruz. derler. Umulur ki, Allah nebisini muzaffer kılar veya katından bir haber gönderir de nefislerinde gizledikleri (kâfirlere veli olma istekleri ortaya çıkar ve bu) şeyden dolayı pişman olurlar. İman edenler derler ki: Sizinle beraber olduklarına dair bütün güçleriyle Allah a yemin edenler bunlar mıdır? Onların amelleri boşa çıkmış ve hüsrana uğrayanlardan olmuşlardır. (el-maide: 51-53) Hidayet yolu kendilerine açıkça belli olduktan sonra (İslam'dan) dönüp irtidat edenlerin yaptıklarını şeytan kendilerine süslü göstermiş ve onları boş hayallerle aldatmıştır. İşte bu, onların, Allah ın indirdiklerini beğenmeyenlere: Biz ileride bazı meselelerde size itaat

64 64 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü edeceğiz. demelerindendir. Şüphesiz ki Allah, onların gizlediklerini bilmektedir. Ya melekler yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını alırken halleri nice olacak?! İşte bu halde olmalarının sebebi; onların, Allah ı gazaplandıracak şeylere tabi olup O'nun razı olduğu amelleri işlemeyi hoş karşılamamalarıdır. Böylece Allah da onların (iyi) amellerini boşa çıkarttı. Yoksa kalplerinde hastalık olan o kimseler, Allah ın onların kinlerini (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar? Şayet dileseydik onları sana elbette gösterirdik. Böylece onları simalarından tanırsın. Öyle ki sözün söyleniş tarzından da onları tanırsın. Allah, amellerinizi bilir. Sizden (Allah yolunda) cihat edenleri ve (her türlü zorluğa) sabredenleri açıkça belli etmek için mutlaka sizi imtihan edeceğiz. (Bu imtihanlarla gerçek mücahitleri ve sabredenleri münafıklardan ayırt etmek için) haberlerinizi (cihat ve diğer konulardaki Allah a olan itaat veya isyanınızı) ortaya koyacağız. Muhakkak ki inkâr edenler, Allah yolundan engelleyenler ve kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra rasule zorluk çıkaranlar, kesinlikle Allah a hiçbir şeyle zarar veremezler. Öyle ki (Allah) onların amellerini boşa çıkaracaktır. Ey iman edenler! Allah a itaat edin ve rasule de itaat edin. Sakın amellerinizi boşa çıkarmayın! Muhakkak ki inkâr eden, Allah yolundan alıkoyan, sonra da kâfirler olarak ölenleri, elbette onları Allah asla bağışlamayacaktır. O halde siz, sakın gevşemeyin ve üstün olduğunuz halde (onları) sakın barışa çağırmayın! Şüphesiz ki Allah sizinle beraberdir ve sizin amellerinizi asla eksiltmeyecektir. (Muhammed: 25-35) Her Müslüman erkek ve kadın şunları bilmelidir: Müslümanların düşmanlarına yardım edenler mürted olmuşlardır. Her kim onlarla evlenirse, evliliği batıldır, gerçek değildir. Evlilikten meydana gelen her şey de ba-

65 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 65 tıldır. Zira bununla nesep sabit olmaz, miras da düşmez. Eğer onlardan birisi tevbe edip dinine geri döner, İslam düşmanlarına karşı savaşır ve İslam ümmetine yardımcı olursa, o kimsenin irtidadı sebebiyle önceden evli olduğu hanımı artık hanımı sayılmaz. Ancak irtidadından tevbesi sonrası şeriata göre yeni akit yapmalıdır. Onun için yeryüzünün herhangi bir yerinde bulunan Müslüman bir kadın, evleneceği kişiyi evlenmeden önce dikkatli bir şekilde araştırmalı ve onun hakkında iyi bir tahkikat yapmalıdır. Müslümanlara karşı İngilizlere ve Fransızlara yardım eden mürtedlerle sakın evlenmesinler! Eğer nefislerini ve ırzlarını korumak istiyorlarsa İslam a göre koca sayılmadıkları halde böyle kişileri koca zannedip onlarla sakın evlilik hayatı yaşamasınlar! Çünkü böyle bir evlilik Allah-u Teâlâ nın dinine göre yapılan bir evlilik değil, batıl bir evliliktir. Bu gibi kocalara müptela olan Müslüman kadınlar bilsinler ki nikâhları bozulmuş, bu erkeklere haram olmuşlardır. Çünkü bu kimseler artık onların kocaları değildir. Ta ki bu kimseler sahih bir tevbeyle tevbe edinceye ve bu tevbeyi destekleyen sahih amelleri yapıncaya kadar... İşte ancak o zaman sahih olan dini bir akitle yeniden evlenebilirler. Bütün Müslüman kadınlar bilsinler ki her kim bu gibi erkekleri koca olarak kabul eder ve irtidadını bildiği halde onunla evlilik hayatına devam etmeye rıza gösterirse işte o kimsenin hükmü de aynen onun hükmü gibi mürted olmasıdır. Müslüman kadınlar nefislerini, ırzlarını, çocuklarını ve dinlerini korumak için asla böyle bir duruma rıza gösteremezler. Bu mesele basit ve hafife alınacak bir mesele değildir. Bilakis çok ciddi bir meseledir. İslam düşmanlarına yardım edenlerin cezası hakkında çıkan kanunlar ise asla fayda vermez. Zira bu kanunların cezalarından kurtulmak

66 66 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü için hileler çoktur. Uydurulmuş bir şüphe veya iyi müdafaa yapan bir avukatla bu kanunların cezalarından kolaylıkla kurtulmak mümkündür. İşte bu yüzden İslam ümmeti, dinini ikame etmek için sorumluluk altındadır. Bu nedenle her zaman ve her yerde İslam dininin muzaffer olması için çalışmalıdır. Kıyamet gününde bütün fertler ellerinin işlediği amellerden ve kalplerinde bulunanlardan sorumludurlar. O halde herkes nefsine dikkat etsin, hainlerin saptırma emellerinden kendini korusun. Ayrıca her Müslüman İslam ını muhafaza etme konusunda en uç sınırda olduğunu bilsin. Bu sebeple koruduğu bu yerden İslam ına zarar gelmemesi için dikkatli olsun! Zafer Allah-u Teâlâ dandır. Şüphesiz ki Allah-u Teâlâ İslam dininin koruyucularını muzaffer kılar. (71) c) Muhammed Emin Şankitiy (72) kâfirleri dost edinmeyi yasaklayan birkaç ayet zikrettikten sonra şöyle dedi: Bu ayetlerden anlaşılıyor ki; her kim bilerek ve kendi isteğiyle kâfirlerden bir şey beklemek niyetiyle onlara dostluk (tevelli) gösterirse, işte o kimse de aynen onlar gibi kâfir olur. (73) d) Şeyh Abdullah b. Hamid (74) şöyle dedi: Kendisine iyilik yapmak isteyen ve zarar vermekten kaçınan her Müslümanın, âlimlerin tevelli ile muvalat arasındaki belirlediği farkı mutlaka bilmesi gerekir. Âlim- (71) (Kelimetü l-hak s: ) (72) (Hicri 1393 yılında vefat etmiştir. Zahiren Müslüman değildir.) (73) (Edvau l-beyan c: 2 s: 111) (74) (Hicri 1402 yılında vefat etmiştir.)

67 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 67 ler (Allah-u Teâlâ onlara rahmet etsin) bu konuda şöyle dediler: Muvalat; kâfirlere yumuşak sözler söylemek, onların yüzüne gülümsemek, yazı yazmaları için mürekkep vermek gibi basit şeylerdir. Bununla beraber onlardan, dinlerinden ve bulundukları durumdan beri olunduğunu göstermek gerekir. Bu durum küfür değil, büyük günahlardandır. Fakat insanı tehlikeli bir duruma sokan tevelli ise; onlara ikram etmek, onları yüceltmek, onlara saygı göstermek, onları övmek, Müslümanlara karşı onlara yardımcı olmak, zahiren onlardan beri olmamak ve onlarla haşir neşir olmak gibi amellerdir. Bu amelleri yapan kimse mürted olur ve irtidat hükümlerini ona uygulamak farzdır. İşte bu hüküm Kur an, sahih sünnet ve icma ile sabittir. (75) 2- Bu Mesele Hakkında Âlimlerin İcma Ettiğine Dair Bazı Sözler: 1 - İbni Hazm şöyle diyor: Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. (el-maide: 51) ayetinin manası zahire göredir. Yani kim kâfirleri dost edinirse onlar gibi kâfir olur. Bu mana hak olan bir manadır. İki Müslüman bu konuda ihtilaf etmez. (76) 2 - Şeyh Abdullatif b. Abdurrahman kâfirlere dost olmanın ve onlardan beri olmanın farz olduğunu söyledikten sonra şöyle dedi: (75) (ed-dürerü s-seniyye c: 10 s: 479) (76) ( el-muhalla c: 11 s: 138)

68 68 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Hâl böyleyken İslam diyarına hâkim olmaları için kâfirlere yardımcı olan, onları öven, onların Müslümanlardan daha adaletli olduğunu söyleyen, oturma yeri olarak onların diyarını seçen, onların velayetine girmeyi tercih eden ve onların muzaffer olmalarını arzulayan kişinin durumu nasıl olur acaba? Elbette bu, ittifakla apaçık bir şekilde İslam dan irtidat etmektir. Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor: Kim imanı inkâr ederse, onun ameli boşa gitmiş ve o kimse ahirette hüsrana uğramış olur. (el-maide: 5) (77) 3 - Şeyh Abdullah b. Hamid şöyle dedi: Fakat insanı tehlikeli bir duruma sokan tevelli ise; onlara ikram etmek, onları yüceltmek, onlara saygı göstermek, onları övmek, Müslümanlara karşı onlara yardımcı olmak, zahiren onlardan beri olmamak ve onlarla haşir neşir olmak gibi amellerdir. Bu amelleri yapan kimse mürted olur ve irtidat hükümlerini ona uygulamak farzdır. İşte bu hüküm Kur an, sahih sünnet ve icma ile sabittir. (78) İKİNCİSİ: Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Eden Kişinin Kâfir Olduğuna Dair Kur an dan Deliller: Kur an-ı Kerim de Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin büyük küfür olduğunu gösteren çokça delil vardır. Bu delillerden bazıları şunlardır: Birinci Delil: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları veli edinmeyin! Onlar birbirlerinin velisidirler. Sizden kim onla- (77) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 326) (78) (ed-dürerü s-seniyye c: 10 s: 479)

69 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 69 rı veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet etmez. (el-maide: 51) Bu ayet, kâfirlere yardım etmenin ve onlara destek olmanın büyük küfür olduğunu apaçık göstermektedir. Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyurmaktadır: Onlar birbirlerinin dostudurlar. Allah-u Teâlâ ayetin bu bölümünde kâfirlerin sadece birbirlerinin dostu olabileceklerini bildirmiş ve Müslümanlarla dostluk yolunu tamamen kesmiştir. Bu ise her kim onlara dostluk gösterirse, o kimsenin onlardan olduğunu gösteriyor. İbni Cerir et-taberi şöyle diyor: Allah-u Teâlâ nın, Onlar birbirlerinin velisidirler. (el-maide: 51) ayeti, Yahudileri müminlere karşı destekleyen diğer bir grup Yahudi hakkındadır. Yahudilerin hepsi Müslümanlara karşı tek bir el gibidirler. Hristiyanlar da böyledir. Kendi dinlerine muhalif olanlara karşı birbirlerinin dostudurlar. Allah-u Teâlâ, Hristiyan veya Yahudileri kendisine dost edinen bir kimsenin Hristiyan ve Yahudilerin dinlerine muhalefet eden müminlere karşı geldiğini bilsinler diye bu gerçeği mümin kullarına anlatıyor. İşte bu kimse aynen onlar gibi müminlere karşı olmuştur. Allah-u Teâlâ müminlere şöyle buyuruyor: Ey müminler! Yahudilerin, kendi dinlerine muhalefet edenlere karşı birbirlerini destekledikleri gibi siz de dininize muhalefet edenlere karşı birbirinizi destekleyiniz! Yine Yahudi ve Hristiyanların size düşman oldukları, sizin dininize savaş açtıkları gibi siz de onlara karşı düşman olunuz! O halde sizden her kim onları (Yahudi ve Hristiyanları) kendisine dost edinirse, işte o kimse

70 70 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü müminlere savaş açmış, onlardan beri olmuş ve onlara olan dostluğunu kesmiştir. (79) Allah-u Teâlâ ayette şöyle buyuruyor: Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet etmez. (el-maide: 51) Bu ayet, Sizden her kim onları dost edinirse aynen onlar gibi kâfir olur. manasına gelmektedir. İbni Cerir et-taberi şöyle diyor: Allah-u Teâlâ nın, Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. (el-maide: 51) ayetinin manası şöyledir: Her kim müminleri bırakıp Yahudi ve Hristiyanları dost edinirse, o kimse onlardan olur. Müminlere karşı Hristiyan ve Yahudilere yardımcı ve dost olursa, bu kişi artık Yahudi ve Hristiyanların dinlerine ve milletlerine tabi olmuştur. Çünkü bir kişinin bir kişiye dost olması ve ona yardım etmesi; ona, dinine ve içinde bulunduğu duruma razı olduğunu gösterir ki böylece ona muhalif olan dine düşman olmuştur. Bu kimsenin hükmü bundan böyle dost olduğu kişinin hükmü gibidir. (80) Şeyh Süleyman b. Abdillah ale ş-şeyh bu ayetin tefsiri hakkında şöyle diyor: Allah-u Teâlâ, Yahudi ve Hristiyanları dost edinmelerini müminlere yasaklamış ve müminlerden onları dost edinen kimsenin onlardan sayılacağını bildirmiştir. Bu ise; Mecusileri, putperestleri ve diğer kâfirleri dost edinen bir kimsenin hükmünün, dost edindiği kâfirlerin hükmü gibi (79) (Taberi Tefsiri c: 6 s: 277) (80) (Taberi Tefsiri c: 6 s: 277)

71 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 71 olduğunu ve o kimsenin onlardan sayıldığını göstermektedir. (81) Allah-u Teâlâ ayetin devamında şöyle buyuruyor: Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet etmez. (el-maide: 51) Ayette geçen zulüm büyük zulüm, yani büyük küfürdür. Tıpkı Allah-u Teâlâ nın, Kâfirler, zalimlerin ta kendileridir. (el-bakara: 254) ayetinde buyurduğu gibi... Ayrıca bu ayetin başında ve ondan sonraki delillerde zikredilecek ayetler ile daha önce zikrettiğimiz Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin büyük küfür olduğuna dair âlimlerin icması, ayetteki zalimlerden kastın büyük küfür işleyenler olduğunu gösterir. İbni Cerir, ayetin bu bölümü hakkında şöyle diyor: Ayetin bu bölümünün manası şöyledir: Her kim dostluğu, velayeti gerçek keyfiyetiyle yerine getirmez, Allah-u Teâlâ ya, rasulüne ve müminlere düşman oldukları halde Yahudi ve Hristiyanlara müminler aleyhinde yardım ve destek yaparsa Allah-u Teâlâ bu kişiyi asla muvaffak kılmaz, ona hidayet yolunu göstermez. Çünkü Yahudi ve Hristiyanlara dost olan, onlara yardımcı olan kişi Allah-u Teâlâ ya, Rasulüne ve müminlere savaş açmıştır. (82) İbni Cerir yine bu ayet hakkında şöyle dedi: Bu ayetin doğru manası bize göre şudur: Allah-u Teâlâ bu ayette bütün müminlere Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyi, Allah-u Teâlâ ya ve rasulüne iman edenler aleyhine onlara yardım etmeyi, onlara karşı (81) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 127) (82) (Taberi Tefsiri c: 6 s: 278)

72 72 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü anlaşma yapmayı yasaklamıştır. Allah-u Teâlâ yı, rasulünü ve müminleri bırakıp Yahudi ve Hristiyanlara yardım eden, destek olan, onları dost edinen kimsenin Allah-u Teâlâ ya, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e ve müminlere karşı cephe alanlardan olduğunu ve bu kimseden Allah-u Teâlâ ve rasulünün beri olduğunu haber verdi. (83) İkinci Delil: Allah-u Teâlâ el-maide: 51 ayetinden sonra şöyle buyuruyor: Kalplerinde hastalık olanların, onlara (Yahudi ve Hristiyanlara veli edinmek için) koştuklarını görürsün. (Bu yaptıklarına mazeret olarak) İlerde bize bir kötülük isabet etmesinden korkuyoruz. derler. Umulur ki, Allah nebisini muzaffer kılar veya katından bir haber gönderir de nefislerinde gizledikleri (kâfirlere veli olma istekleri ortaya çıkar ve bu) şeyden dolayı pişman olurlar. (el-maide: 52) Allah-u Teâlâ bu ayette kâfirleri dost edinmenin ancak kalplerinde hastalık olanların sıfatı olduğunu haber veriyor. İbni Kesir rahmetullahi aleyh bu ayeti şöyle açıklamıştır: Kalplerinde hastalık olanların, onlara (Yahudi ve Hristiyanlara veli edinmek için) koştuklarını görürsün. (Bu yaptıklarına mazeret olarak) İlerde bize bir kötülük isabet etmesinden korkuyoruz. derler. Bu ayette kalplerinde bulunduğundan söz edilen hastalık ; kalplerindeki şek, şüphe ve nifaktır. Onlara koştuklarını sözünden kasıt; kâfirleri hem zahiren hem bâtınen dost edinmeye, onları sevmeye gayret etmeleridir. İlerde bize bir kötülük isabet etmesinden korkuyoruz. sözünden kasıt; onların Yahudi ve Hristiyanları hem (83) (Taberi Tefsiri c: 6 s: 276)

73 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 73 zahiren hem bâtınen dost edinmelerinin, onlara sevgi göstermelerinin sebebinin, Yahudi ve Hristiyanların Müslümanlara karşı muzaffer olmaları halinde onlara gösterdikleri dostluğun kendilerine fayda vereceğini sanıyor olmalarıdır. (84) Üçüncü Delil: Allah-u Teâlâ el-maide: 52 ayetinden sonra şöyle buyuruyor: İman edenler derler ki: Sizinle beraber olduklarına dair bütün güçleriyle Allah a yemin edenler bunlar mıdır? Onların amelleri boşa çıkmış ve hüsrana uğrayanlardan olmuşlardır. Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki (bu, Allah a hiçbir zarar vermez ve) Allah, irtidat eden o kimselerin yerine (imanında ihlaslı olup dine sımsıkı sarıldıkları için) kendisinin onları sevdiği (ve daima desteklediği), onların da (bütün emirlerine itaat ederek ve mutlak sevgiyi yalnız O'na has kılarak) Allah'ı sevdiği, müminlere karşı alçakgönüllü (şefkatli ve merhametli), kâfirlere karşı ise izzetli (sert ve şiddetli) olan, Allah yolunda (canları, malları, söz ve fiilleriyle) cihat eden ve hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan bir kavim getirir. İşte bu, Allah ın fazlı (ikramı)dır, onu dilediğine verir. Muhakkak ki Allah Vâsi (çokça ikram eden) ve Alim (bu ikramı hak eden kullarını çok iyi bilen) dir. Muhakkak ki sizin veliniz Allah, O nun rasulü ve namazı huşu ile dosdoğru kılıp zekâtı veren müminlerdir. Kim Allah ı, rasulünü ve iman edenleri veli edinirse (Allah onları muzaffer kılar), işte galip gelecek olan, kesinlikle Allah ın hizbidir (taraftarıdır). (el-maide: 53-56) Bu ayetlerin hepsi Yahudi ve Hristiyanları dost edinme konusunda inmiştir. Bu ayetler kâfirleri veli edindiği, 84 (İbni Kesir Tefsiri c: 2 s: 69)

74 74 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Müslümanlara karşı kâfirlere yardım ettiği takdirde Müslümanın mürted olacağını birkaç yönden ortaya koymaktadır. Şöyle ki: a) Allah-u Teâlâ ayette şöyle buyuruyor: İman edenler derler ki: Sizinle beraber olduklarına dair bütün güçleriyle Allah a yemin edenler bunlar mıdır? Bu ayette şöyle denilmiştir: Yahudi ve Hristiyanları dost edindikleri halde yemin ederek sizinle beraber olduklarını iddia edenler apaçık yalancıdırlar. Çünkü kâfirleri dost edinmeleri onların bu konuda yalan söylediklerine apaçık bir delildir. İbni Cerir rahmetullahi aleyh bu ayetin açıklaması hakkında şöyle diyor: Müminler, kâfirleri dost edinenlerin nifaklarına, yalancılıklarına ve müminlerle beraber olduklarına dair Allah-u Teâlâ ya yemin etme cüretinde bulunmalarına hayret ederek şöyle derler: Bunlar mıdır bütün güçleriyle bizimle beraber olduklarına dair Allah-u Teâlâ ya yemin edenler? Yalancı oldukları apaçıktır. (85) b) Allah-u Teâlâ ayette kâfirleri dost edinenler hakkında şöyle hüküm verdi: Onların amelleri boşa çıkmış... Bütün amellerin boşa gitmesi ancak küfür işlendiğinde olur. Allah-u Teâlâ başka ayetlerde bu konuyla ilgili olarak şöyle buyuruyor: Ayetlerimizi ve ahirette karşılaşacakları (diriliş, hesap, ceza ve mükâfat gibi) şeyleri yalanlayanların (dünya- (85) (Taberi Tefsiri c: 6 s: 281)

75 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 75 daki bütün) amelleri boşa çıkmıştır. Onlar, (kıyamet gününde) ancak yaptıklarına karşılık ceza göreceklerdir. (el-a raf: 147) Müşrikler, nefislerinin küfürde olduğuna (hâl dili ile) şahit oldukları halde, Allah ın mescitlerini onarmaya (veya oralarda bulunmaya asla) layık değildirler. Onların yaptığı (iyi) ameller boşa gitmiştir ve onlar, ateşte ebedi kalıcıdırlar. (et-tevbe: 17) Kim imanı inkâr ederse, onun ameli boşa gitmiş ve o kimse ahirette hüsrana uğramış olur. (el-maide: 5) Doğrusu, sana ve senden öncekilere (şöyle) vahyolundu: Eğer şirk koşacak olursan, muhakkak amellerin boşa çıkar ve elbette sen (ahirette) kaybedenlerden olursun. Onları dinleme! Yalnızca Allah a kulluk et ve (sana verdiği her türlü nimete karşılık) şükredenlerden ol! (ez-zümer: 65-66) Bu ayetler ve bunlar gibi birçok ayet gösteriyor ki, ancak küfür işlendiğinde bütün ameller boşa çıkar. İbni Teymiyye şöyle diyor: Bütün ameller ancak küfür işlendiğinde boşa çıkar. Çünkü iman üzere ölen mutlaka cennete girecektir. Eğer cehenneme girmişse mutlaka oradan çıkıp sonunda cennete girecektir. Eğer bütün amelleri boşa çıkmışsa hiçbir zaman cennete girmez. Bütün amellerin boşa çıkması ancak bu amellerin hepsini yok eden bir şey işlendiğinde olur. O da sadece küfürdür. Bu kaidenin ehlisünnetin temel itikadından olduğu bilinmektedir. (86) (86) (es-sarimü l-meslul c: 2 s: 214)

76 76 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü c) Allah-u Teâlâ ayette şöyle buyurmuştur:...ve hüsrana uğrayanlardan olmuşlardır. Allah-u Teâlâ nın aşağıdaki ayette buyurduğu gibi bütün amellerin boşa giderek kaybolması dünyada ve ahirette olur: (Ey Muhammed!) Sizden kim dininden döner ve kâfir olarak ölürse, işlediği salih ameller dünyada ve ahirette boşa gider. İşte onlar cehennem ehlidirler ve orada sonsuza kadar kalacaklardır. (el-bakara: 217) d) Allah-u Teâlâ ayette şöyle buyuruyor: (Ey Muhammed!) Sizden kim dininden döner... Bundan önceki ve sonraki ayette geçen dinden dönmekten kasıt; kâfirleri dost edinmek sebebiyle irtidat etmektir. İbni Teymiyye şöyle diyor: Eğer bir taife İslam dan dönerse Allah-u Teâlâ muhakkak bu taifenin yerine, kendilerini sevdiği, kendi yolunda cihat eden bir taife getirir. İşte bu taife, kıyamete kadar muzaffer olacak taifedir. Allah-u Teâlâ bu gerçeği kâfirleri dost edinmeyi yasaklayan ayetlerin devamında belirtmiştir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları veli edinmeyin! Onlar birbirlerinin velisidirler. Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet etmez. Kalplerinde hastalık olanların, onlara (Yahudi ve Hristiyanlara veli edinmek için) koştuklarını görürsün. (Bu yaptıklarına mazeret olarak) İlerde bize bir kötülük isabet etmesinden korkuyoruz. derler. Umulur ki, Allah nebisini muzaffer kılar veya

77 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 77 katından bir haber gönderir de nefislerinde gizledikleri (kâfirlere veli olma istekleri ortaya çıkar ve bu) şeyden dolayı pişman olurlar. İman edenler derler ki: Sizinle beraber olduklarına dair bütün güçleriyle Allah a yemin edenler bunlar mıdır? Onların amelleri boşa çıkmış ve hüsrana uğrayanlardan olmuşlardır. Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki (bu, Allah a hiçbir zarar vermez ve) Allah, irtidat eden o kimselerin yerine (imanında ihlaslı olup dine sımsıkı sarıldıkları için) kendisinin onları sevdiği (ve daima desteklediği), onların da (bütün emirlerine itaat ederek ve mutlak sevgiyi yalnız O'na has kılarak) Allah'ı sevdiği, müminlere karşı alçakgönüllü (şefkatli ve merhametli), kâfirlere karşı ise izzetli (sert ve şiddetli) olan, Allah yolunda (canları, malları, söz ve fiilleriyle) cihat eden ve hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan bir kavim getirir. İşte bu, Allah ın fazlı (ikramı)dır, onu dilediğine verir. Muhakkak ki Allah Vâsi (çokça ikram eden) ve Alim (bu ikramı hak eden kullarını çok iyi bilen) dir. (el-maide: 51-54) Bu ayette Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeleri kendilerine yasaklanan kimseler, aynı zamanda irtidat ayetinin de muhatabıdırlar. Bilindiği gibi bu hitap her zaman ve mekânda bütün İslam ümmetinedir. Allah-u Teâlâ ayette kâfirleri dost edinmeyi yasaklamış, kendilerine hitap ettiği kişilerden kâfirleri (Yahudi ve Hristiyanları) dost edinen kimselerin onlardan olduğunu bildirmiş, daha sonra da kendilerine hitap edilen bu kimselerden Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeleri sebebiyle İslam dininden irtidat edenlerin İslam a hiçbir şekilde zarar veremeyeceklerini haber vermiştir. Çünkü Allah-u Teâlâ onların yerine Allah-u Teâlâ nın kendilerini sevdiği, kendilerin de sadece Allah-u Teâlâ yı sevdiği, sadece müminleri dost edinen, kâfirlere hiçbir zaman dostluk göstermeyen,

78 78 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Allah-u Teâlâ yolunda cihat eden ve hiçbir kınayıcının kınamasına aldırış etmeyen bir kavim getirecektir. Tıpkı Allah-u Teâlâ nın bir başka ayette şöyle buyurduğu gibi: İşte onlar, kendilerine kitap, hikmet ve nebilik verdiğimiz kimselerdir. Eğer onlar, bunları inkâr ederlerse şüphesiz biz, yerlerine bunları inkâr etmeyecek bir topluluğu vekil kılarız. (el-en am: 89) İslam a hiç girmeyen ve İslam a girdikten sonra irtidat eden işte böyle kimseler asla İslam a zarar veremeyeceklerdir. Çünkü Allah-u Teâlâ rasulün getirdiğine iman eden ve dinini destekleyen bir kavmi kıyamete kadar var edecektir. (87) e) Ayette kendilerine dostluk gösterilmesi gerekenler; Allah-u Teâlâ, rasulü ve namaz kılıp diğer ibadetleri yerine getirenlerle sınırlandırılmıştır. Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor: Muhakkak ki sizin veliniz Allah, O nun rasulü ve namazı huşu ile dosdoğru kılıp zekâtı veren müminlerdir. (el-maide: 55) f) Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Kim Allah ı, rasulünü ve iman edenleri veli edinirse, (Allah onları muzaffer kılar.) İşte galip gelecek olan, kesinlikle Allah ın hizbidir (taraftarıdır). (el-maide: 56) Bu ayetten, kâfirleri dost edinen kimsenin şeytanın hizbinden olduğu anlaşılıyor. Zira Allah-u Teâlâ nın hizbi ve şeytanın hizbi olmak üzere iki hizip vardır. Allah-u Teâlâ bununla ilgili olarak bir başka ayette şöyle buyuruyor: (87) (Fetvalar c: 18 s: 300)

79 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 79 İşte onlar, şeytanın hizbidir. İyi bilinmeli ki, şeytanın hizbi elbette hüsrana uğrayanlardır. (el-mücadele: 19) Dördüncü Delil: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Ey iman edenler! Sizin dininizle alay eden ve onu oyuncak haline getiren sizden önce kendilerine kitap verilenleri ve kâfirleri veli edinmeyin. Eğer imanınızda gerçekten samimi iseniz, Allah'tan (gerektiği gibi) sakının (onları asla veli edinmeyin)! (el-maide: 57) Bu ayet de daha önce geçen ayetler gibidir ve kâfirleri dost edinen, Müslümanlara karşı onlara yardımcı olan bir Müslümanın irtidat ederek İslam dan çıktığını apaçık göstermektedir. Şeyh Abdullatif b. Abdurrahman ale ş-şeyh bu ayet hakkında şöyle dedi: Allah-u Teâlâ nın: Eğer imanınızda gerçekten samimi iseniz, Allah'tan (gerektiği gibi) sakının (onları asla veli edinmeyin)! sözünü dikkatle düşün! Zira ayetteki eğer lafzı şart edatıdır ve Kim onları (kâfirleri) veli edinirse mümin değildir. manasına gelmektedir. (88) Beşinci Delil: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri veli edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah ın dininden hiçbir şey üzere olamaz. Ancak (onların sulta ve hâkimiyeti altında bulunduğunuzda) onlardan korkarak (eziyetlerini defetmek için) takiyye yapmanız (kalbinizdeki düşmanlığı gizleyerek, onların küfürlerine ve dinlerine katılmadan, müminler aleyhine yardım etmeden, sadece dillerinizle onlara veli olduğunuzu zahiren göstermeniz) hariç... Allah sizi, kendisi- (88) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 288)

80 80 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü ne karşı gelmekten sakındırıyor. (Bilin ki) Dönüş, Allah adır. (Âli İmran: 28) Bu ayet kâfirleri dost edinenin kâfir olduğunu apaçık bir şekilde gösteriyor. Çünkü Allah-u Teâlâ ayette şöyle buyurmaktadır: Kim böyle yaparsa, Allah ın dininden hiçbir şey üzere olamaz. İbni Cerir et-taberi bu ayet hakkında şöyle dedi: Ayetin manası şöyledir: Ey müminler! Dinleri konusunda kâfirlere yardımcı ve dost olmayın, onları Müslümanlara karşı desteklemeyin ve Müslümanların gizli hallerini onlara haber vermeyin. Sizden kim bunu yaparsa Allah-u Teâlâ dan hiçbir şey beklemesin. Zira o, Allah-u Teâlâ dan, Allah-u Teâlâ da ondan beri olmuştur. Çünkü o, İslam dininden çıkmış, mürted olup küfre girmiştir. Ancak (onların sulta ve hâkimiyeti altında bulunduğunuzda) onlardan korkarak (eziyetlerini defetmek için) takiyye yapmanız (kalbinizdeki düşmanlığı gizleyerek, onların küfürlerine ve dinlerine katılmadan, müminler aleyhine yardım etmeden, sadece dillerinizle onlara veli olduğunuzu zahiren göstermeniz) hariç. Yani kâfirlerin hükmü altında bulunduğunuzda onlardan size bir zarar gelmesinden korkarsanız, kalbinizin onlara karşı düşmanlıkla dolu olması şartıyla dilinizle zahiren onlara dostluk gösterisi yapabilirsiniz. Fakat böyle bir durumda onların küfürlerine destekçi olunmamalı ve hiçbir fiille Müslümanlara karşı onlara yardım edilmemelidir. (89) (89) (Taberi Tefsiri c: 3 s: 228)

81 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 81 Altıncı Delil: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Münafıklara, gerçekte kendileri için acı verici bir azap olduğunu müjdele! Müminlerden başka kâfirleri dostlar edinen o kimseler onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Şüphesiz ki bütün izzet sadece Allah ındır. Muhakkak ki (Allah) size kitapta: Allah ın (kitabı Kur an) ayetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, (inkâr edenler ve alay edenler) bundan başka bir söze geçinceye kadar onlarla oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz. diye bir hüküm indirmiştir. Muhakkak ki Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya toplayacaktır. (en-nisa: ) Allah-u Teâlâ bu ayette müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmenin münafıkların sıfatı olduğunu haber veriyor. Bu ayet ikinci delilde açıkladığımız el-maide: 52 ayeti gibidir. İbni Cerir et-taberi bu ayet hakkında şöyle diyor: Allah-u Teâlâ bu ayette nebisine şöyle buyuruyor: (Ey Muhammed!) Münafıkları kendilerine dokunacak bir azapla müjdele! Öyle ki onlar müminleri bıraktılar ve ayetlerimi inkâr eden, dinimi reddeden kâfirleri dost edindiler, onlara yardım ettiler... Onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Şüphesiz ki bütün izzet sadece Allah ındır. Yani müminleri bırakıp izzet, şeref ve güç elde etmek için kâfirleri dost edinenler, kâfirlerin güçsüz ve zillet içinde olduklarını bilsinler. Eğer izzet, güç ve zafer istiyorlarsa kâfirleri bırakıp müminleri dost edinsinler. Böylece Allah-u Teâlâ kendilerini aziz kılsın ve korusun. Çünkü izzet, kuvvet, zafer

82 82 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Allah-u Teâlâ dandır. Elbette O, dilediğine izzet verir, dilediğini de zillet içinde bırakır. (90) Yedinci Delil: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Münafıklık eden o kimseleri görmedin mi? Onlar, kitap ehlinden inkâr eden kardeşlerine derler ki: Şayet siz (yurtlarınızdan) çıkarılırsanız mutlaka biz de sizinle birlikte çıkarız ve size karşı hiç kimseye asla itaat etmeyiz. Şayet sizinle savaşılırsa mutlaka biz size yardım ederiz. Şüphesiz ki Allah, onların yalancılar olduklarına şahitlik ediyor. (el-haşr: 11) Münafıklara, gerçekte kendileri için acı verici bir azap olduğunu müjdele! (en-nisa: 138) ayeti ile Kalplerinde hastalık olanların, onlara (Yahudi ve Hristiyanlara veli edinmek için) koştuklarını görürsün. (Bu yaptıklarına mazeret olarak) İlerde bize bir kötülük isabet etmesinden korkuyoruz. derler. (el-maide: 52) ayeti hakkında daha önce söylediklerimizi burada da söylemek mümkündür. Şeyh Süleyman b. Abdullah bu ayeti açıklarken şöyle dedi: Müşriklerin Müslümanlar tarafından kovulmaları halinde onlarla beraber olmak ve onlara yardım etmek için onlara gizlice söz vermekle -ki bu yalandan olsa bile- kâfir ve münafık olunuyorsa, doğru söyleyerek apaçık bir şekilde bunu yapanın durumu acaba nasıl olur?! (91) Sekizinci Delil: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: İsrailoğullarından inkâr edenlere Davut ve Meryem (90) (Taberi Tefsiri c: 3 s: 329) (91) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 138)

83 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 83 oğlu İsa diliyle lanet edilmiştir. İşte bu, isyan etmeleri ve haddi aşmalarındandı. Onlar işledikleri kötülüklerden birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Andolsun yaptıkları ne kötüdür. Onlardan (Yahudilerden) çoğunun inkâr edenleri (putperestleri) dost edindiklerini (fakat Allah ın dostlarına; rasullere ve müminlere düşman olduklarını) görürsün. Nefislerinin kendilerine sunduğu (güzel gösterip yaptırdığı bu) amel (ahiretleri için) ne kötüdür! Bundan dolayı Allah onlara gazap etmiştir ve onlar azapta sonsuza kadar kalacaklardır. Eğer Allah'a, nebisine (Muhammed'e) ve ona inen Kur'an'a gerçek manada iman etmiş olsalardı, onları (müşrikleri) veli edinmezlerdi. Fakat onların çoğu fasık (imandan çıkmış) kimselerdir. (el-maide: 78-81) Bu ayetler kâfirleri dost edinen kişinin kâfir olduğuna birkaç yönden delalet eder: a) Allah-u Teâlâ ayette, İsrailoğullarından kâfirleri dost edinen kimseleri, Davud aleyhisselam ve İsa aleyhisselam ın diliyle lanet edilen kâfirler olarak vasıflandırmıştır. b) Ayette onlar hakkında, Onlar azapta sonsuza kadar kalacaklardır. buyrulmaktadır. Ayette zikredilen azap, kâfirlerin uğrayacağı azaptır. Şeyh Süleyman b. Abdullah bu ayeti açıklarken şöyle dedi: Allah-u Teâlâ ayette, ikrah durumu hariç korkulduğundan dolayı olsa bile kâfirleri dost edinmenin Allah-u Teâlâ nın gazabını ve cehennemde ebedi kalmayı gerektireceğini bildirmiştir. (92) (92) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 128)

84 84 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü c) Allah-u Teâlâ ayette, Eğer Allah'a, nebisine (Muhammed'e) ve ona inen Kur'an'a gerçek manada iman etmiş olsalardı, onları (müşrikleri) veli edinmezlerdi. Fakat onların çoğu fasık (imandan çıkmış) kimselerdir. buyurmaktadır. İbni Teymiyye bu ayet hakkında şöyle dedi: Allah-u Teâlâ bu ayette şart cümlesi kullanmıştır. Koşulan şart gerçekleşecek olursa meşrut (kendisi için şart koşulan) da gerçekleşir. Eğer şart gerçekleşmeyecek olursa meşrut da gerçekleşmez. O zaman ayetin manası şöyle olur: Mümin olsalardı kâfirleri dost edinmezlerdi. Yani kâfirleri dost edindikleri için mümin değildirler. Çünkü iman ile kâfirleri dost edinmek aynı kalpte bulunmaz. Bunlar birbirine zıt iki şeydir. (93) Şeyh Süleyman b. Abdullah bu ayet hakkında şöyle dedi: Allah-u Teâlâ ayette kâfirleri dost edinmenin Allah-u Teâlâ ya, nebisine ve nebisine inen şeye imana zıt olduğunu bildirmiştir. Sonra kâfirleri dost edinmelerinin sebebinin onların çoğunun fasık olması olduğunu haber vermiştir ve bu konuda onlardan korkan ile korkmayan arasında bir fark gözetmemiştir. İşte bu, mürtedlerin çoğunun mürted olmadan önceki halleridir. Onların çoğu fasıktır. Fasık oluşları, onları kâfirleri dost edinmeye ve irtidada sevk etmiştir. Bundan Allah a sığınırız. (94) Dokuzuncu Delil: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: İnkâr eden kimseler birbirlerinin dostlarıdır. Eğer siz, onu yapmazsanız (müşriklerden uzak durmaz ve mümin- (93) (Fetvalar c: 7 s: 17) (94) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 129)

85 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 85 leri dost edinmezseniz) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur. (el-enfal: 73) Bu ayet kâfirleri dost edinmenin küfrünü iki yönden gösterir. a) Allah-u Teâlâ ayette, İnkâr eden kimseler birbirlerinin dostlarıdır. buyurmaktadır. Yani kim kâfirleri dost edinirse onlardan olur ve onların toplumuna girmiş sayılır. Allah-u Teâlâ nın Yahudi ve Hristiyanlar hakkında, Onlar birbirlerinin velisidirler (el-maide: 51) buyurduğu gibi. (95) b) Allah-u Teâlâ ayette, Eğer siz, onu yapmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur. buyuruyor. Fitne, Kur an da değişik manalara gelmektedir. O manalardan biri de şirk ve küfürdür. Allah-u Teâlâ nın aşağıdaki ayetlerinde geçtiği gibi: Fitne (şirk) ortadan kalkıp din (ibadet ve itaat) sadece Allah a has kılınıncaya kadar onlarla (size savaş açan müşriklerle) savaşın! (el-bakara: 193) Fitne (şirk işlemeniz, haram aylarda sizi) öldürmekten daha büyük bir günahtır. (el-bakara: 217)...Onun emrine muhalefet eden kimseler kendilerine bir fitne (küfür) isabet etmesinden veya acıklı bir azap isabet etmesinden sakınsınlar! (en-nur: 63) Bunların benzeri ayetler çoktur. Bu ayetlerde geçen fitne, küfür ve şirk manasındadır. (95) (Bu ayet daha önce birinci delilde açıklanmıştı.)

86 86 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü İbni Kesir, Eğer siz, onu yapmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur. ayetinin manası hakkında şöyle dedi: Bu ayetin manası şöyledir: Şayet müşriklerden uzak durmaz ve müminleri dost edinmezseniz insanlar arasında fitne meydana gelecektir. Yani kâfirlerle müminler birbirine karışacak, böylece kâfir ve müminin kim olduğu bilinmez hâle gelecektir. İnsanlar bu meseleyi anlamazlar ve aralarında büyük bir fesat meydana gelir. (96) Şeyh Abdullatif b. Abdurrahman b. Hasen şöyle dedi: Kâfirleri dost edinmenin Kur an da çok şiddetli bir şekilde yasaklanmış olması; Allah-u Teâlâ nın düşmanlarıyla ilişkinin kesilmemesi, onlara savaş açılıp onlarla cihat edilmemesi, onlardan beri olunmaması ve onlara buğzederek ve de onları kötüleyerek Allah-u Teâlâ ya yaklaşılmaya çalışılmaması hâlinde asılların aslı olan tevhidin doğru ve geçerli olmayacağını gösterir. Allah-u Teâlâ müminler arasında dostluk olması gerektiğini, kâfirlerin de birbirlerinin dostları olduğunu haber verdikten sonra şöyle buyurdu: Eğer siz, onu yapmazsanız (müşriklerden uzak durmaz ve müminleri dost edinmezseniz) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur. (el-enfal: 73) Ayetteki fitne şirkten başkası değildir. Büyük fesat ise tevhidin ve İslam ın bozulması ve Kur an ın verdiği kesin hükümlerin ve koyduğu nizamın kesilmesi, yok olmasıdır. (97) Onuncu Delil: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: (96) (İbni Kesir Tefsiri c: 2 s: 331) (97) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: )

87 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 87 Ey gerçekten Allah'a iman edenler! Eğer (İslam a zıt olan konularda) inkâr edenlere itaat ederseniz, sizi (dininizden saptırıp) tekrar küfre döndürürler. Böylece (dünyada ve ahirette) kaybedenlerden olursunuz. Biliniz ki; sizin gerçek mevlanız (size doğru yolu gösteren, düşmanlarınıza karşı size yardım eden ve sizi her türlü küfürden kurtaran) Allah tır (yalnız O na itaat edin). O, yardım edenlerin en hayırlısıdır (öyleyse yardımı yalnız O ndan isteyin). (Âli İmran: ) Şeyh Süleyman b. Abdullah bu ayet hakkında şöyle dedi: Allah-u Teâlâ bu ayette; müminlerin kâfirlere itaat etmeleri hâlinde onların mutlaka kendilerini İslam dan döndüreceklerini haber veriyor. Çünkü kâfirler, müminlerden küfürden daha aşağı olan başka bir durumdan razı olmazlar. Allah-u Teâlâ ayette, eğer kâfirlere itaat ederlerse müminlerin hem dünyada hem de ahirette kaybedenlerden olacaklarını haber vermiş ve onlardan korkmayı, onlarla beraber hareket etmek ve onlara itaat etmek için geçerli bir ruhsat kılmamıştır. Pratiğe bakıldığında kâfirler müminlerden ancak kendilerinin hak üzerinde olduklarına şehadet etmeleri, Müslümanlara karşı düşmanlık ve buğuz göstermeleri ve onlara yardım etmeyi kesmeleri şartıyla razı olurlar. Allah-u Teâlâ ayetin devamında şöyle buyuruyor: Biliniz ki; sizin gerçek mevlanız (size doğru yolu gösteren, düşmanlarınıza karşı size yardım eden ve sizi her türlü küfürden kurtaran) Allah tır (yalnız O na itaat edin). O, yardım edenlerin en hayırlısıdır (öyleyse yardımı yalnız O ndan isteyin).

88 88 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Allah-u Teâlâ müminlerin yardımcısı olduğunu haber vermiştir. Şüphesiz ki Allah-u Teâlâ yardımcı olanların en hayırlısıdır. O halde Allah-u Teâlâ ya dost olmak, O na itaat etmek müminlere yeter. Bu nedenle müminlerin kâfirlere itaat etmeye ihtiyaçları yoktur. (98) On Birinci Delil: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Hidayet yolu kendilerine açıkça belli olduktan sonra (İslam'dan) dönüp irtidat edenlerin yaptıklarını şeytan kendilerine süslü göstermiş ve onları boş hayallerle aldatmıştır. İşte bu, onların, Allah ın indirdiklerini beğenmeyenlere: Biz ileride bazı meselelerde size itaat edeceğiz. demelerindendir. Şüphesiz ki Allah, onların gizlediklerini bilmektedir. (Muhammed: 25-26) Allah-u Teâlâ bu ayette onların irtidat etmelerinin sebebinin Allah ın indirdiklerini beğenmeyenlere: Biz ileride bazı meselelerde size itaat edeceğiz demeleri olduğunu bildiriyor. İrtidat edenler, kâfirlere bazı konularda itaat edeceklerine söz verdiler. Fakat her konuda itaat edeceklerine söz vermediler. Buna rağmen bundan dolayı mürted oldular. Şeyh Süleyman b. Abdullah ale ş-şeyh bu ayet hakkında şöyle dedi: Allah-u Teâlâ nın indirdiğini sevmeyen müşriklere bazı konularda itaat edeceklerine söz veren, sözünü yerine getirmese bile kâfir olur. Allah-u Teâlâ nın indirdiğini sevmeyen müşriklerin istedikleri gibi hareket eden kişinin durumu acaba nasıl olur? (99) (98) (ed-dürerü s- Seniyye c: 8 s: 124) (99) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 136)

89 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 89 On İkinci Delil: Allah-u Teâla şöyle buyuruyor: İman edenler Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler ise tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın velilerine karşı savaşın! Şüphe yok ki, şeytanın tuzağı pek zayıftır. (en-nisa: 76) Bu ayet, kâfirlerin tağutun yolunda savaştıklarını ve böylece şeytanın dostu olduklarını apaçık bir şekilde gösteriyor. Buna göre her kim onlarla birlikte savaşırsa aynen onların vasfına sahip olur. Yani tağutun yolunda savaşmış ve şeytanın dostu olmuş olur. Savaşmak; elle, dille, malla ve başka şeylerle olabilir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in şöyle dediği rivayet olunmuştur: Müşriklere karşı mallarınızla, nefislerinizle ve dillerinizle cihat edin. (100) Yine bir başka hadiste Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: Allah-u Teâlâ bir okla üç kişiyi cennete sokar: Hayır isteyerek onu yapanı, onu atanı ve atan kimseye vereni. (101) Bu ayet apaçık gösteriyor ki hangi konuda olursa olsun Müslümanlara karşı kâfirlere yardım eden kişi, şeytanın dostlarındandır. On Üçüncü Delil: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Onlara, kendisine ayetlerimizi verdiğimiz ve onlardan sıyrılan, böylece şeytanın kendisini peşine taktığı, sonunda azgınlardan olan kimsenin haberini oku! (el-a raf: 175) İbni Abbas radıyallahu anhuma dedi ki: (100) (Ahmed, Ebu Davud, Nesei, İbni Hibban, Hakim. Suyuti bu hadis için sahih dedi.) (101) (Ahmed, Nesei. Tirmizi rivayet etti ve hasen dedi.)

90 90 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Musa aleyhisselam ve onunla beraber olan Müslümanlar Cebbarin kavminin bulunduğu yere gelince Cebbarinlerden olan Bel am ın amcaoğulları ve kavmi Bel am a gelerek şöyle dediler: Musa çok kuvvetli bir adamdır ve beraberinde çok sayıda askerle gelmiştir. Eğer bizi yenerse hepimizi yok eder. Allah-u Teâlâ ya dua et ki Musa ve onunla beraber olanları geri çevirsin. Bel am onlara şöyle dedi: Eğer ben Musa ve beraberindekileri geri çevirmesi için Allah-u Teâlâ ya dua edersem hem dünyam hem ahiretim yok olur. Onlar isteklerinde ısrar ettiler. Nihayet Bel am, Musa ve beraberindekileri geriye döndürmesi için Allah-u Teâlâ ya dua etti. Bunun üzerine Allah-u Teâlâ ona verdiği ikramı sıyırıp aldı ve onun hakkında şöyle buyurdu: Onlara, kendisine ayetlerimizi verdiğimiz ve onlardan sıyrılan, böylece şeytanın kendisini peşine taktığı, sonunda azgınlardan olan kimsenin haberini oku! (el-a raf: 175) İşte bu adam (Bel am), kavmine ve ülkesinin ahalisine yardım ederek Musa aleyhisselam ve onunla beraber olanlara beddua ettiği için İslam dininden çıktı. Onlara bilfiil yardım etmedi. Sadece Musa aleyhisselam ve onunla beraber olanları onlardan geri çevirmesi için Allah-u Teâlâ ya dua etti. İşte sadece böyle yapmakla Allah-u Teâlâ nın ayetlerinden sıyrıldı ve kâfir oldu. Müslümanlara karşı kâfirlere bilfiil yardım eden kişinin durumu nasıl olur acaba? On Dördüncü Delil: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Melekler, (imkânları olduğu halde, hicret etmedikleri için şirk işlemek zorunda kalarak) nefislerine zulmedenlerin canlarını alırken: Ne yapıyordunuz? (Müslümanların safında mı yoksa müşriklerin safında mı yer aldınız?) derler.

91 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 91 Onlar da: Biz, şirk diyarında aciz ve zayıf kimselerdik (bu sebeple müşriklerin safında yer aldık). derler. Melekler: Allah ın arzı geniş değil miydi, (şirk diyarında kalıp onlara tabi olacağınıza) hicret etseydiniz ya? derler. İşte onların barınacakları yer cehennemdir. O, ne kötü dönüş yeridir! (en-nisa: 97) Muhammed b. Abdurrahman Ebu l-esved şöyle dedi: Medine ahalisine saldırmak için adam toplanıyordu. Ben de bu topluluğa kaydoldum. Sonra İbni Abbas radıyallahu anhuma nın azatlı kölesi İkrime yle karşılaştım. Bu meseleyi ona haber verdim. İkrime bu işten vazgeçmem için şiddetle bana tembihte bulundu ve bana şöyle dedi: İbni Abbas radıyallahu anhuma bana şöyle haber verdi: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında Müslümanlardan bazıları Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e savaş açan müşriklerle beraber bulunmaktaydılar. Böylece müşriklerin sayısını çoğaltıyorlardı. Müşriklere Müslümanlar tarafından atılan bir ok bazen onlara isabet ediyor ve bu ok onları öldürüyordu veya Müslümanlar onların boyunlarına vurup öldürüyorlardı. Bunun üzerine Allah-u Teâlâ en-nisa: 97 ayetini indirdi. (Buhari) Âlimler, haklarında en-nisa: 97 ayeti inen, Müslümanlara karşı kâfirlerin safında savaşa çıkan, böylece kâfirlerin topluluğunu arttıran ve bu savaşta ölen Müslümanların günahkâr olarak mı yoksa mürted olarak mı öldükleri konusunda ihtilaf ettiler. Bütün âlimler yaptıkları amelin küfür olduğunda ve savaşta zahiren kâfirler gibi muamele edilmeleri gerektiğinde ittifak etmişlerdir. Fakat bazı âlimler, onları ikrah altında görerek ahirette mazeretli olabileceklerini söylemişlerdir. Zira küfürde ikrah özürdür. Âlimlerin çoğu ise onları mazeretli görmemiş ve şöyle demişlerdir: Bu kim-

92 92 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü seler her ne kadar ikrah altında savaşa çıkmışlarsa da hicret etmeye güçleri olmasına rağmen kendi istekleriyle hicret etmediler ve bu ikraha hicret etmedikleri için düştüler. Bu nedenle ikrah altına girmelerinin sebebi kendileri olup mazeretli değildirler. Bu görüş daha doğrudur. İkrah altında olmadıkları halde Müslümanlara karşı kâfirlere yardım eden, onların toplumunu artıran kimselere gelince... Bu kimselerin kâfir ve mürted olduklarında kesinlikle şüphe yoktur. Böyle bir amelden Allah a sığınırız. On Beşinci Delil: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Allah iman edenlerin velisidir. Onları karanlıklardan nura ulaştırır. Kâfirlerin velileri ise tağuttur. Onları nurdan karanlıklara ulaştırır. İşte onlar ateş ehlidirler. Orada ebedi kalacaklardır. (el-bakara: 257) Allah-u Teâlâ ayette, Kâfirlerin velileri ise tağuttur. buyuruyor. Buna göre kâfirlerin yardımcısı ancak tağutlardır. Öyleyse kim onlara yardımcı olursa onlar da tağutlar gibi olmuştur. On Altıncı Delil: Allah-u Teâlâ İslam a girilmesi için Allah-u Teâlâ ya iman ve tağutu ret şartlarını birlikte koşmuştur. Artık kim tağutu (kendisine ibadet edilmesine rıza gösterenleri) reddedip (gerçek manada) Allah a iman ederse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa tutunmuş olur. Muhakkak ki Allah, Semi' ve Alim (her şeyi en ince teferruatıyla işiten ve bilen)'dir. (el-bakara: 256) Andolsun ki her ümmete, Allah a ibadet edin ve tağuttan kaçının diye (söylemeleri için) bir rasul gönderdik... (en-nahl: 36)

93 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 93 Tağuta ibadet etmekten kaçınıp (yalnız) Allah a (ibadete) yönelenlere (dünyada ve ahirette) müjde vardır. (Ey Muhammed! Tağuta ibadetten uzak durma ve yalnız Allah a ibadet etme şartlarını gerektiği gibi yerine getiren) Kullarımı (cennetle) müjdele! (ez-zümer: 17) Sana ve senden öncekilere indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Reddetmeleri emrolunmuşken tağuta muhakeme olmak isterler. Oysa şeytan onları derin bir sapıklığa saptırmak ister. (en-nisa: 60) Allah-u Teâlâ daha önce de geçtiği üzere, kâfirlerin tağut yolunda savaştıklarını şöyle haber veriyor: İman edenler Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler ise tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın velilerine karşı savaşın! Şüphe yok ki, şeytanın tuzağı pek zayıftır. (en-nisa: 76) Buna göre her kim kâfirlere yardımcı olursa tağutu reddetmemiş sayılır. Çünkü yukarıdaki ayette geçtiği üzere, kâfirler tağut yolunda savaşırlar. ÜÇÜNCÜSÜ: Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Eden Kişinin Kâfir Olduğuna Dair Sünnetten Deliller: Birinci Delil: Ali radıyallahu anh ten (Fetih Gazvesi nde) şöyle dediği rivayet olunmuştur: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem beni, Zübeyr i ve Mikdat ı görevlendirdi ve şöyle dedi: Hah da bulunan ağaçlık yere gidin. Orada bir cariye ve o cariyede bir mektup bulunmaktadır. Onu ondan alın ve bana getirin. Ali radıyallahu anh şöyle devam etti: Hemen atımıza binip ağaçlık yere hızlıca gitmek için yola çıktık. Oraya varınca cariyeyi bulduk ve ona, Mek-

94 94 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü tubu çıkart! dedik. Cariye, Bende mektup yoktur. dedi. Biz ona, Eğer mektubu çıkartmazsan mektubu aramak için elbiselerini çıkartırız. dedik. Bunun üzerine cariye mektubu saç örgüsünün içinden çıkarttı. Mektubu alarak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e geldik. Mektubu açtığımızda Ebu Beltea nın oğlu olan Hatıb ın, Mekke de bulunan müşriklere Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in (fethetmek üzere) Mekke ye çıktığını haber verdiği bir yazıyla karşılaştık. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Hatıb b. Ebi Beltea ya şöyle dedi: Ey Hatıb! Bu nedir? Hatıb radıyallahu anh, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e şöyle cevap verdi: Ey Allah ın rasulü! Benim hakkımda acele hüküm verme! Ben Kureyş kabilesine mensup olmayan ancak onlara tabi olan bir kimseyim. Seninle beraber hicret eden Müslümanların Mekke de bulunan hanımlarını ve çocuklarını koruyabilecek Kureyş ten kâfir akrabaları vardır. Benim ise hanımımı ve çocuklarımı koruyabilecek Kureyş ten bir akrabam yoktur. Bu nedenle hanımımı ve çocuklarımı korumamı sağlayacak bir şey yapmak istedim. Ben bunu küfür olarak veya dinden irtidat ettiğim için ya da Müslüman olduktan sonra küfre rıza gösterdiğim için yapmadım. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem sahabelerine: Bu size doğru söylüyor. dedi. Bunun üzerine Ömer b. Hattab radıyallahu anh Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e şöyle dedi: Ey Allah ın rasulü! İzin ver de bu münafığın kellesini keseyim. Bir başka rivayette şöyle geçmektedir: Ey Allah ın rasulü! Bu adamın kellesini keseyim. Çünkü kâfir olmuştur.

95 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 95 Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: Hatıb Bedir Savaşı na katılmıştır. Ey Ömer! Ne biliyorsun ki belki Allah Bedir e katılanların kalplerine baktı ve şöyle dedi: Dilediğinizi yapın. Ben sizi affettim. (102) Bu rivayet, Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin apaçık bir şekilde irtidat olduğunu üç yönden göstermektedir: a) Ömer radıyallahu anh bu rivayetlerin birinde, İzin ver de bu münafığın kellesini keseyim. demiş, bir diğerinde, Ey Allah ın rasulü! Bu adamın kellesini keseyim. Çünkü kâfir olmuştur. demiştir. Bu meseleyle ilgili rivayetlerin bir diğerinde ise Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in, Hatıb radıyallahu anh için, Bu, Bedir e katılanlardan değil mi? diye Ömer radıyallahu anh a sorması üzerine Ömer radıyallahu anh, Evet, Bedir e katılanlardan idi. Fakat verdiği bu sözü bozmuştur. Çünkü sana karşı düşmanlarına yardım etti. demiştir. Ömer radıyallahu anh ın söylemiş olduğu sözlere bakıldığında, Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin küfür ve irtidat olduğu inancını taşıdığı görülmektedir. b) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer radıyallahu anh ın söylediği sözlere ve sahip olduğu inanca karşı çıkmadı. Bilakis Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin küfür olduğu inancını doğruladı. Fakat Hatıb radıyallahu anh ın özrünü zikretti. Zira Hatıb meselesinde özel bir durum söz konusuydu. (102) (Buhari, Müslim ve başkaları rivayet ettiler. )

96 96 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü c) Hatıb radıyallahu anh da Ömer radıyallahu anh gibi Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin zahiren küfür ve irtidat olduğuna inanıyordu. Çünkü gerçek niyetini açıklarken şöyle dedi: Ben bunu küfür olarak veya dinimden irtidat ettiğim için ya da Müslüman olduktan sonra küfre rıza gösterdiğim için yapmadım. Hatıb radıyallahu anh, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ve Müslümanlarla birlikte kâfirlere karşı savaşa çıktığı, nefsiyle ve malıyla Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem i desteklediği, kâfirlere ise malıyla ve canıyla asla yardım etmediği halde yaptığı amel (kâfirlere mektup göndermesi) zahiren kâfirlere yardım etmek manasına geldiği için Ömer radıyallahu anh onun hakkında bu sözleri söyledi. Buna göre Müslümanlara karşı kâfirleri malıyla ve canıyla bilfiil destekleyenlerin durumu nasıl olur ve böyle kimseler hakkında ne sözler söylenir acaba? Bu kimseler Ömer radıyallahu anh ın rivayette Hatıb radıyallahu anh a verdiği hükümlere hiç şüphesiz daha layıktırlar. (103) İkinci Delil: İbni İshak ve başkaları şöyle bir rivayet zikrettiler: Yezid b. Ruman, Urve den, o da Zühri den, o da isimlerini zikrettiği bir topluluktan şöyle dediklerini rivayet etti: Kureyş, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem den Bedir esirlerini fidye ile kurtarmak istediğini haber verdi. Her kavim kendi mensuplarından esir düşmüş kimseler için fidye verdi. Abbas radıyallahu anh da zorla katıldığı Bedir (103) (Hatıb b. Ebi Beltea hakkında şüpheler ortaya atılmaktadır. İleriki sayfalarda inşallah bu şüpheler ortaya serilip hepsine reddiye yapılacaktır).

97 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 97 Savaşı nda Müslümanların eline esir düştü. Abbas radıyallahu anh Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e şöyle dedi: Ey Allah ın rasulü! Ben esir düşmeden önce de Müslümandım. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona dedi ki: Allah-u Teâlâ senin Müslüman oluşunu bilir. Eğer söylediğin doğru ise Allah-u Teâlâ mutlaka sana karşılığını verecektir. Fakat senin hakkında zahirine göre hüküm vereceğim. Sen bize savaş açan, saldıran kâfirlerin askerleriyle beraber idin. Yani zahiren bize karşıydın. Bu yüzden hem kendin için hem de elimize esir düşen kardeşinin iki oğlu için fidye ver. Bu rivayetten anlaşılıyor ki Abbas radıyallahu anh Müslümanlara karşı savaşan müşrik askerlerle birlikte zorla Bedir Savaşı na çıktığı halde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onun zahirine bakarak ona beraberlerinde çıktığı müşriklerin hükmünü vermiştir. Öyleyse zorla değil de kendi isteğiyle Müslümanlara karşı müşriklere yardım eden, onları destekleyen kimsenin hâli nasıl olur acaba? Muhammed b. Abdurrahman Ebu l-esved şöyle dedi: Medine ahalisine saldırmak için adam toplanıyordu. Ben de bu topluluğa kaydoldum. Sonra İbni Abbas radıyallahu anhuma nın azatlı kölesi İkrime yle karşılaştım. Bu meseleyi ona haber verdim. İkrime bu işten vazgeçmem için şiddetle bana tembihte bulundu ve bana şöyle dedi: İbni Abbas radıyallahu anhuma bana şöyle haber verdi: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında Müslümanlardan bazıları Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e savaş açan müşriklerle beraber bulunmaktaydılar. Böylece müşriklerin sayısını çoğaltıyorlardı. Müşriklere Müslümanlar tarafından atılan bir ok bazen onlara isabet ediyor ve bu

98 98 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü ok onları öldürüyordu veya Müslümanlar onların boyunlarına vurup öldürüyorlardı. Bunun üzerine Allah-u Teâlâ en-nisa: 97 ayetini indirdi. (Buhari) Bu rivayete göre müşriklerle beraber Müslümanlara karşı savaşa zorla çıkanlara kâfirlerin hükmü verildiği anlaşılmaktadır. Bu rivayet, bu amelin küfür olduğunu ve bu ameli yapan kişinin küfre girdiğini gösterir. Üçüncü Delil: Semure b. Cündüb radıyallahu anh ten Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in şöyle dediği rivayet olunmuştur: Kim müşrik bir kimseyle haşir neşir olur veya onunla oturursa o da aynen onun gibidir. (104) Bu rivayete göre onun dinine girmese ya da görüşünü kabul etmese bile her kim müşrik bir kimseyle haşir neşir olur ve onunla oturursa aynen onun gibi olmuştur. Müslümanlara karşı müşriklere yardım etmek ise müşriklerle haşir neşir olmaktan ve onlarla oturmaktan daha büyük bir meseledir. İmam el-menavi hadiste geçen o da aynen onun gibidir sözünü şöyle açıklamıştır: Allah-u Teâlâ nın düşmanıyla haşir neşir olmak, onunla dost olmak Allah-u Teâlâ dan yüz çevirmeyi gerektirir. Her kim Allah-u Teâlâ dan yüz çevirirse şeytan onun dostu olur ve onu küfre götürür. Zemahşeri şöyle dedi: Bu, akla uygun bir açıklamadır. Çünkü hem bir zatla hem de onun düşmanıyla dostluk kurmak birbirine zıttır ve aynı anda bir kişide bulunması mümkün değildir. (105) (104) (Ebu Davud ve başkaları rivayet ettiler.)

99 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 99 Şevkani hadisi şöyle açıklamıştır: Hadiste Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in O da aynen onun gibi olur sözü, kâfirlerle oturmanın haram olduğunu ve onlardan uzak durmak gerektiğini gösterir. Yukarıdaki hadis hakkında her ne kadar birtakım söylentiler varsa da onun sahih olduğuna delalet eden Allah-u Teâlâ nın şu sözü vardır:...onlarla oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz. (en-nisa: 140) Ayrıca aşağıdaki hadis de bu hadisin sahih olduğunu göstermektedir: Behz b. Hakim b. Muaviye b. Haydete babasından, o da dedesinden Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Allah-u Teâlâ müşrik olan bir kimseden, Müslüman olduktan sonra müşriklerden ayrıl(ıp İslam topluluğuna katıl)madıkça hiçbir amelini kabul etmez. (106) Bu hadise benzer bir başka hadis ise şöyledir: Cerir b. Abdullah radıyallahu anh den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Müşriklerin arasında ikamet eden her Müslümandan beriyim. (107) Bu hadisten de yukarıdaki hadisten çıkan hükümler çıkmaktadır. Dördüncü Delil: Behz b. Hakim b. Muaviye b. Haydete babasından, o da dedesinden Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in şöyle dediğini rivayet etmiştir: (105) (Feydu l-kadir c: 6 s: 111) (106) (Neylü l-evtar c: 8 s: 177) (107) (Ebu Davud, Tirmizi ve başkaları rivayet ettiler.)

100 100 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Allah-u Teâlâ, müşrik olan bir kimseden, Müslüman olduktan sonra müşriklerden ayrıl(ıp İslam topluluğuna katıl)madıkça hiçbir amelini kabul etmez. (108) Bu hadis, Müslümanlara karşı kâfirleri dost edinen ve onlara yardım eden kimsenin kâfir olduğunu göstermektedir. Çünkü Müslümanlara karşı savaşan kâfirleri desteklemek, onlara yardım etmek onları bedenle terk etmemekten daha kötüdür. Bu hadise benzer şöyle bir rivayet vardır: Cerir radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e namazı ikame etmek, zekât vermek, her Müslümana öğüt ve nasihat etmek ve müşriklerden uzak durmak üzere beyat verdim. (109) Bu hadisten de, yukarıdaki hadislerden çıkan hüküm çıkmaktadır. DÖRDÜNCÜSÜ: Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Eden Kişinin Kâfir Olduğuna Dair Sahabe Sözlerinden Deliller: Müslümanlara karşı kâfirlere yardım eden kişinin küfre girdiğine dair sahabelerden birçok rivayet vardır. Bunlardan bazıları şöyledir: 1 - Daha önce sünnetten birinci delilde zikrettiğimiz Hatıb b. Ebi Beltea radıyallahu anh hakkındaki rivayet. 2 - Abdullah b. Hamid, Huzeyfe radıyallahu anh den şöyle dediğini rivayet etmiştir: (108) (Nesei ve başkaları rivayet ettiler.) (109) (Nesei ve başkaları rivayet ettiler.)

101 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 101 Hissetmeden Yahudi ve Hristiyan olmaktan korkun! Onu dinleyenler şöyle dediler: Anladık ki o: Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları veli edinmeyin! Onlar birbirlerinin velisidirler. Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet etmez. (el-maide: 51) ayetini kastediyor. 3 - Mürtedlerle yapılan savaşlarla ilgili olarak siyer kitaplarında geçen Halid b. Velid ile Meca a b. Marara arasında geçen hadise. Halid b. Velid radıyallahu anh mürted olan Beni Hanife kabilesine saldırdığında askerleri, içlerinde Meca a b. Marara nın da bulunduğu Beni Hanife den bir grubu tutukladılar. Meca a, Halid b. Velid e (Müseyleme yi kastederek) şöyle dedi: Ben ona tabi olmadım. Ben Müslümanım. Halid b. Velid ona, Eğer Müslümansan ve Müseyleme ye tabi olmamışsan niçin gelişimi duyunca bana gelmek için yola çıkmadın veya Sümame b. Esel in konuştuğu gibi konuşmadın? dedi. Bu rivayete göre Halid b. Velid, Meca a nın mürtedlerle kalmasını, zahire göre onların yaptığını kabul etmesi olarak değerlendirdi ve ona buna göre muamele etti. Bu hüküm, daha önce zikrettiğimiz Kur an dan on üçüncü delilden çıkan hükme uygundur. 4 Sahabelerin, mürtedlerle yapılan savaşlarda Müseyleme nin, Sicah ın, Tuleyha nın kavimlerine ve zekâtı vermeyenlere karşı gösterdikleri tavırlar buna apaçık delildir. Her kim, gerek onlarla aynı fikre sahip olması, gerek akrabalık bağından dolayı, gerekse aynı kabileden olması sebebiyle onların tarafına geçmiş veya onlarla beraber

102 102 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü savaşa katılmışsa, sahabeler o kimseyle diğerleri arasında hiçbir fark gözetmemiş ve haklarında araştırma yapmaksızın hepsine aynı hükmü vermişlerdir. Bu ise sahih inanca göre; Müslümanlara karşı savaşan kâfirlere yardım eden kimsenin kâfir olduğunu göstermektedir ki bu, sahabelerin inancında bir temel teşkil etmekteydi. Elbette mürtedlere yardımcı olanlar arasında onları destekleyen avamlar, kandırılmış cahiller ve onların gerçek yüzünü bilmeyenler vardı. Fakat sahabeler, onlara bilerek katılan ile bir tevile dayanarak veya cehaletinden dolayı katılanlar arasında bir fark gözetmediler. Hepsine aynı hükmü verdiler ve onların kâfir olduklarına hükmederek onları öldürdüler. Hanımlarını cariye, çocuklarını ise köle edindiler ve onlardan ölenlerin cehennemlik olduklarına şehadet ettiler. Ebu Bekir radıyallahu anh ın mürtedlere takındığı tavır bunu apaçık göstermektedir. Muhammed b. Ebi l-vehhab mürtedlerden, gerek Müseyleme ye gerek diğerlerine tabi olanlar hakkında şöyle dedi: Cahil olsalar bile mürtedlere tabi olanlara mürted hükmü verilmesi konusunda bütün âlimler ittifak etmişlerdir. (110) BEŞİNCİSİ: Müslümanlar Aleyhine Kâfirlere Yardım Eden Kişinin Kâfir Olduğuna Dair Kıyastan Deliller: 1 - Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Her kim Allah-u Teâlâ yolunda olan bir gaziyi teçhiz ederse işte o kimse sanki gaza yapmış gibi olur. Her kim de Allah-u Teâlâ yolunda savaşan bir gazinin aile- (110) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 118)

103 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 103 sine ve çocuklarına güzelce bakarsa işte o kimse de sanki Allah-u Teâlâ yolunda gaza etmiş sayılır. (Buhari, Müslim) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu hadiste, oturduğu, savaş etmediği halde Allah-u Teâlâ yolunda bir gaziyi teçhiz eden kişiye gazaya katılan hükmünü vermiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, buna benzer olarak bir başka hadiste şöyle demiştir: Allah-u Teâlâ bir okla üç kişiyi cennete sokar: Hayır isteyerek onu yapanı, onu atanı ve atan kimseye vereni. (111) Bu rivayetler, Allah-u Teâlâ yolunda bir gaziye herhangi bir konuda yardım eden kimsenin onun cihadına iştirak etmiş olduğunu gösteriyor. Bu durumun aksine kıyas yapılacak olursa; Müslümanlara karşı savaşan kâfirlere herhangi bir yardımda bulunan kimsenin, tağut yolunda savaşan kâfirlerin yaptığı bir savaşa iştirak ettiğine ve onlar gibi kâfir olduğuna hüküm verilir. 2 - İslam şeriatında fiili yapan ile fiile yardımcı olanın hükümleri aynıdır. Çünkü fiili yapan, ancak kendisine yardım eden vasıtasıyla fiilini yapabilme imkânı bulur. İbni Teymiyye şöyle diyor: Savaş açan hırsızlar bir grup ise, o grupta öldürme fiilini işleyen bir kişidir. Diğerleri ise onun yardımcısıdırlar. Âlimlerden bazılarına göre sadece öldürme filini işleyen kişi ceza olarak öldürülür. Fakat âlimlerin çoğuna göre yüz kişi olsalar bile hepsi ceza olarak öldürülür. Çünkü onları öldürme fiilini işleyenle ona yardım edenin hükmü aynıdır. (111) (Ahmed, Nesei, Tirmizi rivayet etti ve Tirmizi bu hadis için hasen dedi.)

104 104 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Bu hüküm, Hulefa-i Raşidinin verdiği hükümdür. Ömer b. Hattab, savaş açan kimseler için yüksek yerde bulunup gözcülük yapan kimse hakkında savaş açanların hükmünü vererek onu öldürmüştür. Çünkü savaşta öldürme fiilini gerçekleştiren kimse ancak gözcünün yardımıyla bu fiili yapabilir. Birbiriyle yardımlaşanlar sevap ve günahta ortaktırlar. Tıpkı mücahitlere yardım edenin mücahitler gibi sevap alması gibidir... Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Müslümanların kanları eşittir. Onların en düşüğü onların adına söz verebilir. Kâfirlere karşı bir el gibidirler. Bir seriyyenin elde ettiği ganimetten o seriyyeye katılmayan, oturan erlere de pay düşer. (112) Bu hadis gösteriyor ki; Müslüman ordusundan bir grup (seriyye), bir yere gidip oradan ganimet alırsa bütün ordu bu ganimete ortak olur. Çünkü bu seriyyenin ganimet elde etmesi, ordudan aldığı destek ve koruma iledir. Fakat ganimet elde eden seriyyenin dışında kalan ordunun fertlerine verilen pay nefil payıdır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem askerlere ganimetin beşte birinin dörtte birini veriyordu. Aynı şekilde ordu bir ganimet elde ederse, seriyyeye de pay verilir. Çünkü seriyye, ordunun menfaati için yola çıkmıştır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Bedir Savaşı nda elde edilen ganimetten savaşa katılmadıkları halde Talha ve Zübeyr e pay vermiştir. Çünkü onları ordunun maslahatına olan bir görevle görevlendirmiştir. Bir taifeye yardım eden o taifenin hükmünü alır ve o taifeden sayılır. Aynı şekilde hiçbir tevili olmaksızın batıl (112) (Ebu Davud, İbni Mace)

105 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 105 yolunda çarpışanların yardımcıları da onların hükmünü alır. Tıpkı cahiliye âdeti üzere savaşan Yemen ve Kays kabileleri, ırk için, kabile için savaşanlar gibi... Cahiliyye âdetleri ve ırk ya da kabile için savaşan iki taifenin ikisi de zalimdirler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in şöyle dediği rivayet olunmuştur: İki Müslüman, kılıçlarıyla birbirlerine karşı çıkarlarsa öldüren de öldürülen de cehennemdedir. Sahabeler, Ya Rasulallah! Öldüreni anladık. Fakat öldürülene ne oluyor? diye sordular. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onlara şöyle cevap verdi: Çünkü o da kendisini öldüreni öldürmek istedi. (Buhari, Müslim) Aynı şekilde her grup, faili belli olmasa bile fertlerinin nefse ve mala verdiği zararı tazmin eder. Çünkü grup, tıpkı birbirini destekleyen bir şahıs gibidir... (113) Aynı şekilde Müslümanlara karşı kâfirlere yardım eden, onları destekleyen kimsenin hükmü de onların hükmü gibidir. ALTINCISI: Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Eden Kişinin Kâfir Olduğuna Dair Tarihten Deliller: İslam tarihinin değişik dönemlerinde, kendilerinin Müslüman olduklarını iddia eden birtakım kimselerin, Müslümanlara karşı kâfirlere yardım ettikleri görülmüştür. Bu dönemlerde yaşayan İslam âlimleri, Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin hükmünü açıklamışlardır. Şimdi size bununla ilgili tarihten bazı örnekleri ortaya koyacağım. (113) (Fetvalar c: 28 s: 533)

106 106 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Birinci Hadise: Hicri 11 Senesinde Yaşanan Mürtedler Hadisesi: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in vefatından sonra bazı Müslümanlar İslam dan döndüler. Bunun üzerine Ebu Bekir radıyallahu anh ve sahabeler onlara karşı savaş açtılar. Bu sırada her kim mürtedlerin tarafına geçmiş ve onlarla birlikte Müslümanlara karşı savaşmışsa, o kimsenin onlar gibi olduğu konusunda icma edildi. Bu mesele daha önce de zikredilmişti. İkinci Hadise: Hicri 201 Senesinin Başında Gerçekleşen Bir Hadise: Hicri 201. senenin başında Babek el-harmi, müşriklerin diyarında müşriklerle beraber Müslümanlara savaş açmıştı. O zamanın âlimi olan İmam Ahmed ve diğer âlimler, müşriklerle beraber Müslümanlara savaş açtığından dolayı Babek el-harmi nin irtidadına hüküm verdiler. Meymuni, İmam Ahmed den şöyle bir rivayet nakletti: İmam Ahmed, Babek el-harmi hakkında şöyle dedi: Adam şirk diyarında ikamet ediyor ve bize karşı savaş açmıştır. Hükmü nedir? Bu durumda elbette mürted olmuştur. (114) Üçüncü Hadise: Hicri 480 Senesinden Sonra Olmuş Bir Hadise: Bu senede Endülüs krallarından Şibilya hâkimi olan el- Mu temed b. Abbad, Müslümanlara karşı Hristiyanlardan yardım istedi. O zamanın oradaki Maliki âlimleri, bu yap- (114) (el-füru c: 6 s: 163)

107 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 107 tığından dolayı el-mu temed b. Abbad ın irtidat ettiğine fetva verdiler. (115) Dördüncü Hadise: Hicri 661 Senesinde Olan Bir Hadise: Kerak kralı olan el-muğis Ömer b. Adil, Hülagü ve Tatarların diğer liderlerine bir mektup yazarak onlar için Mısır ı alabileceğini kendilerine bildirdi. Bunun üzerine o zamanın Müslüman hâkimi olan ez-zahir Pipars, devrin âlimlerinden bunun hükmünü sordu. O zamanın âlimleri görevinden azledilip öldürülmesi gerektiğine hüküm verdiler. Bu fetvaya dayanarak görevinden azledilip öldürüldü. (116) Beşinci Hadise: Hicri 700 Senelerinde Gerçekleşen Bir Hadise: Bu senede Tatarlar, Şam a ve İslam diyarlarına saldırdı. Müslüman olduklarını iddia eden bazı kişiler, onlara yardım etti. Bunun üzerine İbni Teymiyye Tatarlara yardım edenlerin kâfir olduklarına dair fetva verdi. (117) Altıncı Hadise: Hicri 980 Senesinde Olan Bir Hadise: Bu senede, Merrakeş krallarından olan Muhammed b. Abdullah es-sa di, amcası Ebu Mervan el-mu tasım Billah a karşı kâfir olan Portekiz kralından yardım istedi. (115) (el-istiksa c: 2 s: 75) (116) (el-bidaye ve n-nihaye c: 13 s: 238; eş-şezerat c: 6 s: 305) (117) (Fetvalar c: 28 s: 530)

108 108 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Devrin Maliki âlimleri irtidat ettiğine dair fetva verdiler. (118) Yedinci Hadise: Hicri 1226 ile 1233 Seneleri Arasında Gerçekleşen Bir Hadise: Kâfir orduları bu senelerde tevhid davetini yok etmek için Necd topraklarına saldırdılar. İslam a mensup olan kimselerden bazıları da bu kâfir ordusuna yardım ettiler. O zamanki Necd âlimleri Müslümanlara karşı kâfirlere yardım eden kimselerin irtidat ettiklerine dair fetva verdiler. Bu hadiseden dolayı Şeyh Süleyman b. Abdullah ale ş- Şey, ed-delail adında bir kitap yazdı. Bu kitapta muvahhitlere karşı kâfirlere yardım eden Müslümanların mürted olduklarını ispat etti ve bu meseleye dair 21 delil zikretti. Sekizinci Hadise: Bir Önceki Hadiseden 50 Sene Sonra Gerçekleşen Bir Hadise: Bundan önce zikrettiğimiz hadiseden 50 sene sonra onun gibi bir hadise daha olmuştur. Bunun üzerine Necd alimleri, müşriklere yardım edenleri tekfir ettiklerine dair yine fetva verdiler. Bu konu hakkında Şeyh Hamid b. Atik, Sebilu n- Necati ve l-fekaki min Muvalati l-mürteddin ve Ehli l- İşrak (Müşrikleri ve Mürtedleri Dost Edinmekten Kurtulma Yolları) adında bir kitap yazdı. (118) (el-istiksa c: 2 s: 70)

109 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 109 BU MESELE HAKKINDA ORTAYA ATILAN BAZI ŞÜPHELER VE ONLARA REDDİYE Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin apaçık bir küfür olduğu, Kur an, sahih sünnet ve âlimlerin icmaında bu hükmü ispat eden çokça deliller bulunduğu ve bu konuda çokça kitaplar yazıldığı halde zamanımızda Müslümanların akidesini bozmak, bu meseleyi sulandırmak ve saptırmak amacıyla birtakım sapık insanlar ortaya çıkmış ve bu kötü amaçlarına ulaşabilmek için bazı şüpheler ortaya atmışlardır. Bu şüphelerin bazıları şunlardır: Birinci Şüphe: Hatıb b. Ebi Beltea hadisesi, İkinci Şüphe: Ebu Cendel b. Suheyl hadisesi, Üçüncü Şüphe: Cehalet ve tevil meselesi, Dördüncü Şüphe: Kâfirlere yardımın ikiye ayrılması meselesi. Şimdi Allah-u Teâlâ nın izniyle bu şüpheler üzerinde tek tek durarak cevaplarını vereceğim. Birinci Şüphe: Hatıb b. Ebi Beltea Hadisesi: Batıl ehli, Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin küfür olmadığını ispat etmek için Hatıb b. Ebi Beltea radıyallahu anh ın, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in Mekke ye geleceğini haber vermek için Mekke müşriklerine mektup yazdığı hadiseyi delil gösterdiler. Bu meseleyle ilgili rivayet şöyledir: Ali radıyallahu anh den (Fetih Gazvesi nde) şöyle dediği rivayet olunmuştur: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem beni, Zübeyr i ve Mikdat ı görevlendirdi ve şöyle dedi:

110 110 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Hah ta bulunan ağaçlık yere gidin. Orada bir cariye ve o cariyede bir mektup bulunmaktadır. Onu ondan alın ve bana getirin. Ali radıyallahu anh şöyle devam etti: Hemen atımıza binip ağaçlık yere hızlıca gitmek için yola çıktık. Oraya varınca cariyeyi bulduk ve ona, Mektubu çıkart! dedik. Cariye, Bende mektup yoktur. dedi. Biz ona, Eğer mektubu çıkartmazsan mektubu aramak için elbiselerini çıkartırız. dedik. Bunun üzerine cariye mektubu saç örgüsünün içinden çıkarttı. Mektubu alarak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e geldik. Mektubu açtığımızda Ebu Beltea nın oğlu olan Hatıb ın, Mekke de bulunan müşriklere Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in (fethetmek üzere) Mekke ye çıktığını haber verdiği bir yazıyla karşılaştık. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Hatıb b. Ebi Beltea ya şöyle dedi: Ey Hatıb! Bu nedir? Hatıb radıyallahu anh, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e şöyle cevap verdi: Ey Allah ın rasulü! Benim hakkımda acele hüküm verme! Ben Kureyş kabilesine mensup olmayan ancak onlara tabi olan bir kimseyim. Seninle beraber hicret eden Müslümanların Mekke de bulunan hanımlarını ve çocuklarını koruyabilecek Kureyş ten kâfir akrabaları vardır. Benim ise hanımımı ve çocuklarımı koruyabilecek Kureyş ten bir akrabam yoktur. Bu nedenle hanımımı ve çocuklarımı korumamı sağlayacak bir şey yapmak istedim. Ben bunu küfür olarak veya dinden irtidat ettiğim için ya da Müslüman olduktan sonra küfre rıza gösterdiğim için yapmadım. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem sahabelerine:

111 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 111 Bu size doğru söylüyor. dedi. Bunun üzerine Ömer b. Hattab radıyallahu anh Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e şöyle dedi: Ey Allah ın rasulü! İzin ver de bu münafığın kellesini keseyim. Bir başka rivayette şöyle geçmektedir: Ey Allah ın rasulü! Bu adamın kellesini keseyim. Çünkü kâfir olmuştur. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: Hatıb Bedir Savaşı na katılmıştır. Ey Ömer! Ne biliyorsun ki belki Allah Bedir e katılanların kalplerine baktı ve şöyle dedi: Dilediğinizi yapın. Ben sizi affettim. (119) Dalalet, saptırma ve kandırma ehli bu hadiseyi kendilerine delil alarak şöyle dediler: Hatıb b. Ebi Beltea Mekke kâfirlerine yardım etti. Buna rağmen Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onu tekfir etmedi. Bu gösteriyor ki; Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmek ve onları desteklemek küfür değildir. Bu Şüpheye Cevap: Batıl ehlinin kendi iddialarını ispat etmek için gösterdiği her delil aslında onların söylediklerinin batıllığını ve sapıklığını gösteren birer delildir. Bu yüzden kendi lehlerine zannettikleri Hatıb b. Ebi Beltea meselesinin aslında aleyhlerine bir delil olduğunu kendilerine şöyle ispatlıyorum: 1 - Hatıb b. Ebi Beltea hadisesi, Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin küfür olduğunu gösteren apaçık bir delildir. Bu hüküm rivayette geçen üç yerden anlaşılmaktadır: (119) (Buhari, Müslim ve başkaları rivayet ettiler. )

112 112 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü a) Ömer b. Hattab radıyallahu anh in sözünden... Ömer radıyallahu anh bu rivayetlerin birinde, İzin ver de bu münafığın kellesini keseyim. demiş, bir diğerinde, Ey Allah ın rasulü! Bu adamın kellesini keseyim. Çünkü kâfir olmuştur. demiştir. Bu meseleyle ilgili rivayetlerin bir diğerinde ise Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in, Hatıb radıyallahu anh için: Bu Bedir e katılanlardan değil mi? diye Ömer radıyallahu anh a sorması üzerine Ömer radıyallahu anh: Evet, Bedir e katılanlardan idi. Fakat verdiği bu sözü bozmuştur. Çünkü sana karşı düşmanlarına yardım etti. demiştir. Ömer radıyallahu anh ın söylemiş olduğu sözlerden anlaşılıyor ki; hem Ömer radıyallahu anh ın inancında hem de diğer sahabelerin inançlarında Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmek ve onları desteklemek küfürdür, İslam dan irtidattır. Ömer b. Hattab radıyallahu anh ın söylediği bu sözler ancak zahiren küfür gördüğü bir amelden dolayıdır. Yoksa düşünmeden ya da rastgele söylediği sözler değildir. b) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in Ömer radıyallahu anh a karşı çıkmamasından... Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer radıyallahu anh ın söylediği sözlere ve sahip olduğu inanca karşı çıkmadı. Bilakis Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin küfür olduğu inancını doğruladı. Fakat Hatıb radıyallahu anh ın özrünü zikretti. Zira Hatıb meselesinde özel bir durum söz konusuydu. c) Hatıb b. Ebi Beltea radıyallahu anh ın söylemiş olduğu sözlerden...

113 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 113 Hatıb radıyallahu anh şöyle dedi: Ben bunu küfür olarak veya dinimden irtidat ettiğim için ya da Müslüman olduktan sonra küfre rıza gösterdiğim için yapmadım. Ebu Ya la ve Ahmed b. Hanbel in rivayetinde Hatıb b. Ebi Beltea radıyallahu anh ın şöyle dediği geçmektedir: Ben bunu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem i kandırmak veya nifaktan dolayı yapmadım. Üstelik ben Allah-u Teâlâ nın, rasulünü muzaffer kılacağına ve nurunu tamamlayacağına kesin olarak inanıyordum. Bir başka rivayette Hatıb b. Ebi Beltea radıyallahu anh şöyle dedi: Ey Allah ın rasulü! Allah-u Teâlâ ya yemin ederim ki kalbimdeki iman hiç değişmedi. (120) Bu rivayetler gösteriyor ki; Hatıb b. Ebi Beltea radıyallahu anh da Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin, onları desteklemenin küfür ve irtidat olduğu, küfre rıza demek olduğu, nifak ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem i kandırmak manasına geldiği inancını taşıyordu. İşte bu sebeple Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e verdiği cevapta yaptığı işin gerçek sebebini anlatmak istedi. 2 - Hatıb radıyallahu anh, düşmanlarına karşı Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e bütün gazvelerde hem nefsiyle, hem malıyla, hem diliyle, hem de görüşüyle yardım etti. Bedir Savaşı na ve Hudeybiye ye katıldı. Bedir e katılanların ve Hudeybiye de beyat edenlerin cennete girecekleri ise kesindir. Ayrıca Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e Mekke Fethi nde de yardım etti. Çünkü Mekke yi fethetmek için Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ve askerleriyle birlikte nefsi ve malıyla müşriklere karşı bu gazveye ka- (120) (Mecmau z-zevaid c: 9 s: 306)

114 114 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü tıldı. Müslümanlara karşı kâfirlere nefsiyle, malıyla ve diliyle asla destek olmadı. Onun geçmişinin çok iyi olduğunu hayatını bilen herkes bilirdi. Öyleyse Mekke müşriklerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in Mekke yi fethetmek için yola çıktığını haber vermesi, Hatıb radıyallahu anh ın Müslümanlara karşı kâfirleri desteklediği manasına gelmez. Çünkü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber onlara karşı savaşacaktı ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in zafere ulaşacağından şüphesi yoktu. Buna rağmen mektup yazdığından dolayı Ömer b. Hattab radıyallahu anh onu nifakla itham etti. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu amelinden dolayı ona hesap sordu. Hatıb radıyallahu anh ise, kendisinin küfre girmediğini ve irtidat etmediğini söyledi. Allah-u Teâlâ da onun hakkında kıyamete kadar okunacak şu ayeti indirdi: Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dostlar edinmeyin! Siz onlara karşı sevgi gösteriyorsunuz. Oysa onlar size gelen hakkı inkâr etmişlerdir. (Ayrıca) Rabbiniz (olan) Allah a iman etmeniz sebebiyle rasulü ve sizi (yurtlarınızdan) çıkarıyorlardı. Şayet siz benim yolumda cihat etmek ve benim rızamı kazanmak amacıyla çıktınızsa (nasıl olur da) onlara karşı hâlâ (içinizde bir) sevgi gizlersiniz. Ve ben, sizin gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilirim. Sizden her kim onu yaparsa, elbette o doğru yoldan sapmış olur. (el-mümtehine: 1) Bütün bunlar gösteriyor ki; Müslümanlara karşı kâfirlere nefsiyle veya malıyla veya diliyle veya görüşüyle ya da herhangi bir şeyle yardım eden kimse, İslam dininden çıkar ve mürted olur. Bundan Allah-u Teâlâ ya sığınırız.

115 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid Hatıb radıyallahu anh ın Mekke müşriklerine gönderdiği mektup, Müslümanlara karşı kâfirlere yardım ve destek kapsamına girmez. Hatıb b. Ebi Beltea radıyallahu anh ın Mekke müşriklerine yazdığı mektup şöyleydi: Ey Kureyş kabilesi! Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, gece gibi her tarafı kaplayan, sel gibi akan bir orduyla geliyor. Allah-u Teâlâ ya yemin ederim ki size tek başına bile gelse mutlaka Allah-u Teâlâ onu size karşı muzaffer kılar. Siz başınızın çaresine bakın. Vesselam. (121) Bu mektuptan, Hatıb b. Ebi Beltea radıyallahu anh ın Müslümanlara karşı kâfirlere yardım ettiği, onları desteklediği asla anlaşılmaz. Fakat Hatıb radıyallahu anh yazdığı bu mektupla Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e karşı gelmiş ve bundan dolayı büyük günah işlemiştir. Bu günahını ise Bedir e katılması gibi daha önce yapmış olduğu iyi ameller silmiştir. 4 - Hatıb radıyallahu anh, söz konusu olan bu mektubu, Müslümanlara zarar vermeyeceğine ve kâfirlerin Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ın Mekke ye çıkacağından haberleri olsa bile Allah-u Teâlâ nın mutlaka dinini ve rasulünü müşriklere karşı muzaffer kılacağına inanarak yazdı. Bu amelini ise, kendisini küfre veya günaha sokmayacak bir amele tevil etmiştir. Hatıb radıyallahu anh hakkında rivayet edilen hadiste, Hatıb radıyallahu anh ın Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e özür beyan ederek şöyle dediği geçmektedir: Ben Allah-u Teâlâ nın, rasulünü muzaffer edeceğine ve nurunu tamamlayacağına kesin olarak inanıyordum. (121) (el-fetih c: 7 s: 520; Yahya b. Selam Tefsiri; Suheyli)

116 116 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Buhari, Hatıb radıyallahu anh hakkındaki rivayeti Tevilciler Hakkındaki Rivayetler bölümünde zikretmiştir. Yani Buhari rahmetullahi aleyh, Hatıb radıyallahu anh ın yaptığı ameli, tevil ederek yaptığını söylemek istemiştir. Hafız İbni Hacer el-askalani bu hadisin şerhinde şöyle dedi: Hatıb radıyallahu anh ın mazereti; bu yaptığını Müslümanlara ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e zarar vermeyeceğini düşünerek yapması, yani bu konuda yaptığı tevilidir. (122) Hatıb b. Ebi Beltea radıyallahu anh ın kâfirlere bilgi verirken, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e karşı savaşlarında kâfirlere fayda vermeyeceğini düşünerek bunu yapması ile fayda vereceğini düşünerek yapması arasında büyük fark vardır elbette. İkinci Şüphe: Ebu Cendel b. Suheyl Hadisesi: Bu konuda şüphe olarak ortaya atılan Hudeybiye Antlaşması nda vuku bulan Ebu Cendel b. Suheyl kıssası, sahih hadis kitaplarında uzun bir rivayet olarak şöyle geçmektedir: Suheyl b. Amr (o zaman müşrik idi) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e şöyle dedi: Senin dinin üzere olsa bile bizden sana birisi gelirse bize iade edeceksin. Bunun üzerine Müslümanlar şöyle dediler: Subhanallah! Müslüman olarak gelen kişi müşriklere nasıl iade edilir? O sırada Ebu Cendel b. Suheyl b. Amr zincirlere bağlanmış bir vaziyette onların yanına geldi. Ebu Cendel, Mekke den kaçarak Müslümanların yanına gelmişti. Su- (122) (Fethu l-bari c: 8 s: 634)

117 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 117 heyl onu görünce Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e şöyle dedi: İade edeceğin kişilerin ilki işte budur! Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle dedi: Henüz anlaşmayı bitirmedik. Suheyl şöyle dedi: Eğer onu bana iade etmezsen kesinlikle aramızda barış yapabileceğimiz bir şey kalmaz. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Suheyl e: Onu bana bağışla! dedi. Suheyl: Hayır, bağışlamam. dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem tekrar: Onu bağışlamanı istiyorum. dedi. Suheyl tekrar: Hayır, bağışlamam. dedi. Bunun üzerine Ebu Cendel şöyle dedi: Ey Müslümanlar topluluğu! Müslüman olarak size geldiğim halde müşriklere mi iade edileceğim? Müşriklerin yanında ne çektiğimi (123) görmüyor musunuz? Hadis-i şerifte şöyle bir rivayet vardır: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Hudeybiye Antlaşması nı yaptıktan sonra Medine ye döndü. Kureyş ten, Müslüman olmuş Ebu Basir adında bir adam Medine ye geldi. Bunun üzerine Kureyş kabilesi onu geri almak için iki adam gönderdi. Kureyşliler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e: Aramızdaki anlaşma gereği onu bize iade etmen gerekir. dediler. Bu nedenle Rasulullah Ebu Basir i Kureyş ten gelen iki müşriği teslim etti. Bu iki müşrik Ebu Basir le beraber Ze l-halife adında bir yere varınca istirahat etmek ve yanlarında bulunan hurmadan yemek için (123) (Ebu Cendel, müşrikler tarafından çok şiddetli bir işkenceye tabi tutulmuştu.)

118 118 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü durakladılar. İstirahatta iken Ebu Basir müşriklerden birisine: Ey filan! Vallahi taşıdığın kılıcın çok güzel olduğunu görüyorum. dedi. Adam kılıcını kınından çekerek: Evet, senin dediğin gibidir. Onu çok kullandım. Çok güzel olduğunu gördüm. dedi. Bunun üzerine Ebu Basir ona şöyle dedi: Görebilir miyim? Adam kılıcı görmesi için Ebu Basir e verdi. Ebu Basir kılıcı eline geçirir geçirmez öldürünceye kadar müşriğe vurdu. Bunu gören diğer müşrik ise korkarak Medine ye geri döndü ve koşarak mescide girdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onun halini görünce: Bu adam korkunç bir şey görmüştür. dedi. Adam Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in yanına geldi ve şöyle dedi: Vallahi! Ebu Basir benim arkadaşımı öldürdü, beni de öldürmek istiyor. Ebu Basir Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in yanına geldi ve şöyle dedi: Ey Allah ın nebisi! Sen müşriklere verdiğin sözü yerine getirdin ve beni onlara iade ettin. Fakat Allah-u Teâlâ beni onlardan kurtardı. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: Annesinin ondan dolayı çekeceği var. Onunla beraber adamları olsaydı harp çıkarırdı. Ebu Basir, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in sözlerini duyunca kendisini tekrar müşriklere iade edeceğini anladı. Onun için hemen Medine den çıkarak sahile geldi. Rivayete göre Ebu Cendel b. Suheyl müşriklerin elinden kaçarak Ebu Basir in yanına geldi. Kureyş ten Müslüman olan herkes Ebu Basir in yanında toplanmaya başladı. Böylece Ebu Basir in etrafında kalabalık bir grup

119 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 119 oluştu. Bunlar Kureyş ten Şam a giden bir kafile duyduklarında hemen ona saldırıp adamlarını öldürür, mallarını ise ganimet olarak alırlardı. İşte bu sebeple Kureyş kabilesi Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e haber gönderdi ve akrabalık bağını ileri sürerek bu olayı engellemesi için ona yalvardı. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ebu Basir ve onunla beraber olan Müslümanları Medine ye çağırdı. Bu şekilde müşriklerin tarafından Müslüman olarak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e gelenlerin iade edilmesi şartı ortadan kalktı. Batıl ehli işte bu rivayeti kendilerine delil alarak şöyle bir şüphe ortaya attılar: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Müslüman bir kimseyi kâfirlere teslim etti. Bu ise, Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin caiz olduğunu göstermektedir. Bu Şüpheye Cevap: Bu şüpheye Allah-u Teâlâ nın izniyle şöyle cevap veriyorum: Ebu Cendel b. Suheyl ve Ebu Basir le ilgili hadiseler aslında onların lehlerine değil aleyhlerine olan apaçık bir delildir. Şöyle ki: 1 - Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in kâfirlere bir Müslümanı iade etmesi Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e has olan bir şeydir ve aynı şeyi bir başkası yapamaz. Bu hadisenin Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e has olduğunun delili ise şöyledir: Enes radıyallahu anh dan şöyle rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ebu Cendel i kâfirlere iade ettiği zaman sahabeler bunun nedenini Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e sorunca onlara şöyle demiştir:

120 120 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Kim bizi terk edip kâfirlerin tarafına geçerse Allahu Teâlâ onu bizden uzaklaştırmış demektir. Müşriklerden kim Müslüman olup bize gelmek isterse ve biz de onu kâfirlere teslim etmişsek, elbette ki Allah-u Teâlâ ona bir kurtuluş ve çıkış yolu açacaktır. (Müslim) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in bu rivayetteki, Müşriklerden kim Müslüman olup bize gelmek isterse ve biz de onu kâfirlere teslim etmişsek, elbette ki Allah ona bir kurtuluş ve çıkış yolu açacaktır. sözü gaipten kesin bir haberdir ve ancak vahiyle bilinir. Bu ise, bu durumun Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e has olan bir durum olduğunu, bir başka kimsenin bunu yapamayacağını gösteriyor. Çünkü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem den başka hiç kimse kâfirlere teslim ettiği kişiyi Allahu Teâlâ nın kurtarıp kurtarmayacağını bilemez. Bu hadisi delil alarak Müslümanları kâfirlere teslim etmenin caiz olduğunu öne sürenlere, İbn Hazm şöyle reddiye yapmıştır: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Hudeybiye Antlaşması nın geçerli olduğu sürede kendisine Müslüman olarak gelenlerden sadece dinlerinde ve dünyalarında fitneye düşmeyeceklerini ve mutlaka kâfirlerden kurtulacaklarını Allah-u Teâlâ nın bildirdiği kişileri iade etmiştir. Sonra İbni Hazm, Enes radıyallahu anh dan rivayet edilen yukarıdaki hadisi zikretti ve şöyle devam etti: Allah-u Teâlâ nebisi sallallahu aleyhi ve sellem i vasfederek şöyle buyuruyor: O, (dinde) hevasından konuşmaz. Onun (din hakkında) söylediği her şey Allah'tan gelen bir vahiydir. (en-necm: 3-4)

121 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 121 Bu ayetten kesin olarak anlaşılan şu ki; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in müşriklerin tarafından Müslüman olup gelen, sonra müşriklere iade ettiği kimseye Allah-u Teâlâ nın mutlaka bir kurtuluş ve çıkış yolu açacağını bildirmesi, ona Allah-u Teâlâ tarafından gelen bir vahiydir ve bu haber mutlaka gerçekleşecektir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in böyle bir haber vermesi, müşriklerin tarafından Müslüman olup gelen kimseye, müşriklerin elinden kurtuluncaya kadar gerek dünya ile gerekse ahiretle ilgili hiçbir zarar dokunmayacağını gösterir. Bunun böyle olacağından hiçbir Müslüman asla şüphe etmez. Böyle gaybi bir bilgiyi ancak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bilebilir, ondan başka hiçbir insan bilemez. Bu sebeple Hudeybiye Antlaşması nda Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in kabul ettiği kâfirlerin tarafından Müslüman olup gelenler iade edilecektir gibi bir şartı hiçbir Müslüman kabul edemez, kabul etmiş olsa bile uygulayamaz. Çünkü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in sahip olduğu vahiyden kaynaklanan gaybi bilgiye sahip değildir. (124) İbni Arabi şöyle dedi: Hudeybiye Antlaşması nda geçen kâfirlerin tarafından Müslüman olup gelenlerin iade edilmesi şartı, sadece Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in kabul edebileceği bir şarttır. Allah-u Teâlâ nın böyle bir şartı kabul etmesini ona caiz kılmasının sebebi; gaybi olarak bir hikmet ve maslahatın olduğunu bilmesidir. Allah-u Teâlâ Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in bu şartı kabul etmesi sebebiyle birtakım maslahat ve iyi sonuçlar meydana getirdi. Böylece bu şartın kabul edilmesi (124) (el-ihkâm c: 5 s: 26)

122 122 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü çok faydalı oldu. Hatta kâfirler, verdiği zarar sebebiyle bu şartın değiştirilmesini bizzat kendileri istediler ve bu şartı iptal ettirmek için aracılar gönderdiler. (125) 2 - Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Hudeybiye Antlaşması nda koşulan şartı kabul edip uygularken, müşrikleri korkutan ve onlara saldıran Ebu Basir, Ebu Cendel ve beraberinde bulunanlar gibi kimseleri yok etmek için veya onlarla savaşmak için asla bir anlaşma yapmadı. Ayrıca Ebu Basir ve onunla beraber olanlardan beri de olmadı. Bilakis onları destekledi ve Allah-u Teâlâ nın onların sıkıntılarını gidereceğini haber verdi. Onlar için devamlı dua ederdi. Müşriklerden beri olmaktan bir an olsun vazgeçmedi. Onun yaptığı bir tek şey vardı; o da, Mekke müşriklerinden Müslüman olup kendisine gelenleri anlaşma gereği Medine ye almamaktı. Fakat bu kimselere karşı müşriklere asla yardım etmedi. 3 - Ebu Basir kendisini almak isteyen elçiyi öldürmekle Hudeybiye Antlaşması nın şu iki şartını ihlal etti: a) Savaşmama ve onlardan hiç kimseyi öldürmeme şartı, b) Elçinin öldürülmemesi şartı. Oysa milletlerarası hukukta Elçi öldürülmez. kaidesi vardı ve İslam bunu kabul etmekteydi. Ebu Basir böyle yapmasına rağmen Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onu kınamadı, ona karşı gelmedi ve bu amelden beri olmadı. Ebu Basir i teröristlikle ya da devletlerarası kanunları bozmakla da suçlamadı. Çünkü Kureyş ile Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem arasındaki Hudeybiye Antlaşması nın şartları Ebu Basir i bağlamıyordu. (125) (Ahkamu l-kur an c: 4 s: 1789)

123 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Kureyş in Ebu Basir den kaçan diğer elçisine yardımcı olmadı. Müslümanlara Ebu Basir i tutuklayıp Mekke ye iade etmelerini de emretmedi. Bu meselenin halledilmesini Ebu Basir le Kureyş e bıraktı. Bütün bunlar Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmediğini göstermektedir. 5 Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ebu Basir hakkında şöyle dedi: Annesinin ondan dolayı çekeceği var. Onunla beraber adamları olsaydı harp çıkarırdı. İbni Hacer el-askalani bu hadis hakkında şöyle dedi: Bu söz Ebu Basir in müşriklere iade edilmemesi için kaçmasına bir işaretti. Ayrıca haberi duyan Mekke Müslümanlarının ona katılması için de bir işaretti. (126) 6 - Ebu Basir, Ebu Cendel ve onların durumunda olan Müslümanlar sahilde toplandılar ve Kureyş kâfirlerinden her gördüklerini öldürüp mallarını ganimet olarak almaya başladılar. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bunların yaptıklarını kınamadı ve onlara karşı da gelmedi. 7 - Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem hiçbir zaman Ebu Basir ve onunla beraber olanları tutuklamak için anlaşma yapmadı veya onların aleyhine hiçbir zaman hiçbir şeyle Kureyş kâfirlerine yardım etmedi. (126) (Fethu l-bari c: 5 s: 350)

124 124 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü 8 - Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in bu tutumu Ebu Basir ve beraberinde olanların Kureyş müşriklerine karşı yaptıklarına rızası olduğunu gösterir. Şöyle ki: a) Ebu Basir i Kureyş in elçisini öldürmesinden dolayı kınamadı ve ona karşı gelmedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in Ebu Basir in yaptığına rızası olmasaydı mutlaka onu kınar ve ona karşı gelirdi. b) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in Ebu Basir e, Annesinin ondan dolayı çekeceği var. Onunla beraber adamları olsaydı harp çıkarırdı. demesi ondan rızası olduğunu gösterir. İbni Hacer el-askalani nin bu konudaki sözleri daha önce geçmişti. c) Kureyş kâfirlerinden birçok kişiyi öldürmelerine ve mallarının büyük bir kısmını ganimet olarak almalarına rağmen onları çağırmadı veya yapmakta olduklarından onları nehyetmedi. Şayet onların yaptıklarını hatalı görseydi elbette onları bundan nehyederdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onları bundan nehyetseydi veya yaptıklarının İslam a uygun olmadığını kendilerine söyleseydi hiç tereddüt etmeden bu yaptıkları amele son verirlerdi. Ebu Basir ve onunla beraber olanlar Kureyş kâfirlerini öldürdükleri, mallarını ganimet olarak aldıkları halde Rasulullah ın onları kınamaması ve yaptıklarının İslam a aykırı olduğunu söylememesi onların yaptıklarından razı olduğunu gösterir. İbni Hazm rahmetullahi aleyh şöyle dedi: Ebu Basir, Ebu Cendel ve onlarla beraber olan Müslümanlar Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem le barış anlaşması olan müşriklerin kanlarını döktüler ve onların mallarını ganimet aldılar. Buna rağmen yaptıkları haram kılın-

125 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 125 madı ve bundan dolayı Allah-u Teâlâ ya asi olmuş sayılmadılar. Şüphesiz ki Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in onları engellemeye gücü yeterdi. Onlara sadece Yapmayın! demesi yeterliydi; fakat böyle yapmadı. (127) Bu şüpheye cevabımı Şeyh Abdurrahman b. Hasen ale ş-şeyh in güzel sözleriyle bitireceğim. Şeyh Abdurrahman b. Hasen ale ş-şeyh, İbni Nebhan a reddiyesinde şöyle dedi: Hangi delile dayanarak cihadın sadece imamın arkasında yapılabileceği söylenir? Bu, dine yapılan bir iftiradır ve müminlerin yolundan ayrılmaktır. Bu görüşün batıllığını gösteren deliller öyle meşhurdur ki, onları zikretmek bile gerekmez. Bu delillerden bazıları şöyledir: Cihat emrinin genel olması, cihada devamlı teşvik eden ve cihadı terk etmekten korkutan ayetlerin çok olmasıdır. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Eğer Allah insanlardan bir kısmını diğer bir kısmıyla defetmeseydi yeryüzünde fesat çıkardı. Fakat Allah, âlemlere karşı fazilet sahibidir. (el-bakara: 251) Şayet Allah ın insanların bazısını bazısıyla defetmesi olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah ın isminin çokça zikredildiği mescitler elbette ki yıkılırdı. Allah, kendisine yardım edene muhakkak yardım eder. Muhakkak ki Allah Kaviy dir, Aziz dir. (el-hacc: 40) (127) ( el-ihkâm c: 5 s: 126)

126 126 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Her kim Allah-u Teâlâ yolunda cihat yaparsa Allah-u Teâlâ ya itaat etmiş ve Allah-u Teâlâ nın onun üzerine farz kıldığını yerine getirmiş olur. İmam ancak cihat yaparsa imam olur. Bu sebeple imamsız cihat olmaz değil, cihat etmeyen imam olmaz demek gerekir. Bil ki! Hak, senin söylediğinin tam aksidir. Senin yazdığının batıllığını ispat eden Kur an dan, sünnetten, siyerden ve âlimlerin sözlerinden deliller çoktur. Normal insanın bilebildiği deliller bile vardır. Ebu Basir in kıssasını bilen bu meseleyi iyi bilir. Ebu Basir Hudeybiye Antlaşması ndan sonra Kureyş ten Medine ye hicret etti. Kureyş, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem den anlaşma şartları gereği Ebu Basir i kendilerine geri iade etmesini istedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ebu Basir i onlara iade edince yolda onlardan kaçtı. Yolda onu almak isteyen Kureyş elçilerinin birini öldürdü. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in kendisi hakkında söylediği: Annesinin ondan dolayı çekeceği var. Onunla beraber adamları olsaydı harp çıkarırdı. sözünü duyunca sahile kaçtı ve onun durumunda olanlarla birlikte Kureyş kervanlarına saldırmaya başladı. Kureyş in adamlarını öldürüyor, mallarını ise ganimet olarak alıyorlardı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem den ayrı olarak tek başlarına müşriklere savaş açmışlardı. Çünkü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem o zaman Kureyş müşrikleriyle barış anlaşması yapmıştı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ebu Basir ve onunla beraber olanlara, Sizinle beraber olan bir imamınız olmadığı için Kureyş e savaş açmanız doğru değildir. diye söyledi mi acaba? Allah-u Teâlâ yı her türlü noksan sıfatlardan tenzih ederim. Cehalet, sahibine ne kadar da çok zarar veriyor.

127 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 127 Cehalet ve batıl yoluyla hakka karşı çıkmaktan Allah-u Teâlâ ya sığınırım. (128) Üçüncü Şüphe: Cehalet ve Tevilden Dolayı Mazeretli Olma Meselesi: Batıl ehli, Müslümanlara karşı kâfirlere yardım eden kimse cehaleti veya yaptığı tevil sebebiyle mazeretli olur mu? diye bir soru ortaya atmışlardır. Bu Şüpheye Cevap: Allah-u Teâlâ nın yardımı ile bu soruya cevap olarak şöyle diyorum: 1 - Tağutu reddedip tekfir etmeyen, ona buğzetmeyen, müşriklere ve kâfirlere düşman olmayan kişinin kâfir olduğuna dair birçok ayet ve sahih hadis vardır. Bunlardan bazıları şöyledir. Andolsun ki her ümmete: Allah a ibadet edin ve tağuttan kaçının. diye (söylemeleri için) bir rasul gönderdik. (en-nahl: 36) Dine girme konusunda zorlama yoktur. Hak ile batıl (apaçık delillerle) belli olmuştur. Artık kim tağutu (kendisine ibadet edilmesine rıza gösterenleri) reddedip (gerçek manada) Allah a iman ederse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa tutunmuş olur. Muhakkak ki Allah, Semi' ve Alim (her şeyi en ince teferruatıyla işiten ve bilen)'dir. (el-bakara: 256) Muhakkak ki İbrahim ve beraberinde olanlarda sizler için güzel bir örnek vardır. Onlar (şirk koşan) kavim- (128) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: )

128 128 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü lerine şöyle demişlerdi: Biz, sizden ve sizin Allah tan başka taptıklarınızdan beriyiz. Sizi (hak din üzere olduğunuzu kabul etmeyip) reddettik. Sizler, tek olan Allah a iman edinceye kadar, bizimle sizin aranızda ebedi bir düşmanlık ve kin başlamıştır... (el-mümtehine: 4) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: Kim La ilahe illallah der ve Allah-u Teâlâ dan başka tapılanları reddederse malı ve kanı haram olur. (Müslim) 2 - Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmemek tağutu red ve onu tekfirin asıllarındandır; İbrahim aleyhisselam ın hanif dininin ise temellerindendir. Çünkü Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmek iki tehlikeye delalet eder: a) Müslümanlara karşı yapılması gereken dostluğun kalkması. Çünkü müminlerin öldürülmesine ve zelil edilmesine yardımcı olan kişinin Müslümanlara karşı asla dostluğu olmaz. b) Kâfirlerden beri olmanın kalkması. Müslümanlara karşı kâfirlere yardım eden kişi kâfirlere dostluk göstermiş, onların yücelmesini istemiş, müminlerin zelil olmasına karşılık kâfirlerin muzaffer olmasını arzulamıştır. Böylelikle kâfirlerin Müslümanlara karşı izzetli olmasını istemiştir. Bu ise kâfirlere dostluk göstermek ve onlardan beri olmamak demektir. Bunun içindir ki her kim Müslümanlara karşı kâfirlere yardım ederse zikrettiğimiz bu iki temeli yıkmış olur. Bu iki temelde (Müslümanlara karşı dostluk göstermek ve kâfirlerden beri olmak meselesinde) cehalet ve tevil mazeret değildir.

129 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 129 Ebu Batın, İbni Teymiyye den şöyle nakletmiştir: Yalnızca Allah-u Teâlâ ya ibadet etmek, bütün ortaklardan beri olmak; Yahudilerden, Hristiyanlardan ve müşriklerden beri olup onlara düşman olmak; zina, faiz, içki, kumar gibi her Müslüman tarafından İslam dininde haramlığı apaçık bilinen meselelerde cehalet ve tevil mazeret değildir ve bunlardan birini işleyen bir kimse hemen tekfir edilir. (129) Şeyh Abdullatif b. Abdurrahman, İbni Teymiyye nin sözlerini şöyle açıkladı: İbni Teymiyye tevhidi ve imanı bozan, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in risaletine zıt olan amelleri işleyen kişinin kâfir olduğunu, tevbeye çağrıldıktan sonra tevbe etmezse öldürüleceğini, cehaletinin mazeret olmadığını kitaplarında değişik yerlerde beyan etmiştir. (130) Bu sözlerden anlaşılıyor ki kâfirlere buğzetmek, onlara düşmanlık göstermek ve Müslümanlara dost olmak tevhidin temellerindendir. İbni Teymiyye nin dediği gibi, bu temeli bozan tevhidi bozmuş olur ve böyle yapan bir kimse cehaleti veya yaptığı tevili sebebiyle mazeretli sayılmaz. Şeyh Abdurrahman b. Hasan ale ş-şeyh şöyle demiştir: Âlimler (Allah onlara rahmet etsin) doğru yolda yürüyerek mürtedin hükmünü belirtmişlerdir. Mürtedin hükmünü belirtirlerken onlardan hiçbirisi, Bir kimse şehadeti bozan küfür bir sözü veya küfür bir ameli cehaleti sebebiyle işlese kâfir olmaz. diye söylememiştir. (131) (129) (ed-dürerü s-seniyye c: 10 s: ) (130) (Minhacu t-tesis s: 101; ed-dürerü s-seniyye c: 10 s: ) (131) (ed-dürerü s-seniyye c: 11 s: )

130 130 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Bu sözden anlaşılıyor ki; Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmek şehadeti bozan amellerdendir. Buna göre bu konuda ne tevil ne de cehalet mazerettir. Çünkü tevil cehaletten kaynaklanır. Şeyh Süleyman b. Abdullah şöyle dedi: Manasını bilmeden, gerektirdiği tevhidi sağlamadan, bütün şirkleri terk etmeden ve tağutu reddedip tekfir etmeden şehadet kelimesini söylemek icma ile sahibine bir fayda sağlamaz. (132) Bu sözlerden şu anlaşılır: Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmek, tağuta iman etmek demektir. Tağuta iman, tağutun reddine zıttır ve varlığı, Allah-u Teâlâ ya imanı kaldırır. Muhammed b. Abdurrahman ın iki oğlu olan Hasan ve Abdullah şöyle dediler: Her kim, Bu müşriklere düşmanlık göstermem. der veya düşmanlık gösterdiği halde onları tekfir etmez veya Küfür ve şirk işleseler, Allah-u Teâlâ nın dinine düşman olsalar bile La ilahe illallah diyenler hakkında kötü bir şey söylemem. der ya da Şirk güçlerine karşı çıkmam. derse işte o kimse Müslüman değildir. Allah-u Teâlâ böyle kimseler hakkında şöyle buyuruyor: Bazı rasullerine iman eder, bazılarını ise inkâr ederiz. diyerek iman ile küfür arasında bir yol tutmak isteyenler var ya, işte bunlar gerçekten kâfirlerin ta kendileridir. Biz de kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırladık. (en-nisa: ) (132) (Teysir el-aziz el-hamid)

131 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 131 Allah-u Teâlâ müşriklere düşman olmayı, onlara karşı çıkmayı ve onları tekfir etmeyi farz kılmıştır. (133) Şeyh Abdurrahman b. Hasan şöyle dedi: Müşriklerden uzak durmadıkları ve onlara düşman olmadıkları müddetçe muvahhidlerin tevhidi tam olmaz. (134) Bu sözlerden şu anlaşılıyor: Kim Müslümanlara karşı kâfirlere yardımcı olursa o da onlardan olur. Çünkü böyle yapmakla onlara düşmanlık göstermemiş ve onlara buğzetmemiştir. Bilakis zahiren onların zaferini istemiş, Müslümanlara karşı onlara yardım etmiştir. Böyle bir kişinin tekfiri konusunda tevil ve cehalet mazeret değildir. İbni Kayyım şöyle dedi: Allah-u Teâlâ, kâfirlere dost olan kimsenin onlardan olacağına hüküm verdi. İman, ancak onlardan beri olmakla tamamlanır. Onlarla dost olmak onlardan beri olmaya zıttır. Bir şeyden beri olmak ile o şeye dost olmak aynı anda hiçbir zaman bir şahısta bulunmaz. (135) İmam el-menavi, ez-zemahşeri nin şöyle dediğini söyledi: Dosta dost olmak ile dosta düşman olana dost olmak birbirine zıttır. (136) (133) (ed-dürerü s-seniyye c: 10 s: 139) (134) (ed-dürerü s-seniyye c: 11 s: 434) (135) (Ahkamu Ehli z-zimme c: 1 s: 242) (136) (Feydu l-kadir c: 6 s: 111)

132 132 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü İmam Beydavi tefsirinde şöyle dedi: Birbirine düşman olanlara aynı anda dost olunmaz. 3 - Ebu Bekir radıyallahu anh ın hilafeti zamanında mürtedlere karşı yapılan savaşta sahabelerin mürtedlere karşı gösterdiği tavır bizim için apaçık bir delildir. Oysaki cahil halktan mürtedlerle birlikte savaşan ve onları destekleyen kandırılmış kimseler de vardı. Buna rağmen sahabeler bilerek irtidat eden ile cehaletinden veya yaptığı tevilden dolayı mürtedleri destekleyip onlarla beraber savaşanların arasında bir ayrım yapmadılar. Bu kimselerin hepsi için öldürülmeleri, tekfir edilmeleri, kadınlarının cariye ve çocuklarının ise köle edinilmesi hükmünü verdiler. Ayrıca onlardan ölen kimselerin cehennemlik olduklarına hükmettiler. Şeyh Süleyman b. Abdulvehhab, Ebu Bekir radıyallahu anh dan gelen sahih rivayete göre sahabelerin Müseyleme ve diğer mürtedlere tabi olanlar hakkında şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bütün âlimler cahil olsalar bile mürtedlere tabi olanlar hakkında ittifakla mürted hükmü verdiler. (137) 4 - Müslümanlara karşı kâfirlere yardım edenlerin kâfir olduklarını ispat eden daha önce tarihten zikretmiş olduğumuz deliller. Bu olaylardan şunlar anlaşılır: Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin küfür olduğu hükmü şahıslara verilmiştir. Çünkü bu işi yapan belli şahıslardır. Onun için Müslümanlara karşı kâfirlere yardım edenlerin arasında ayrım yapmadan hepsine tek tek kâfir hükmü verilmiştir. Bu gösteriyor ki, bu konuda (137) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 118)

133 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 133 cehalet ve tevil mazeret değildir. Ayrım gözetmek gerekseydi, yani cehalet ve tevil mazeret olsaydı böyle bir durumda hiç kimseye ayrım yapılmadıkça küfür hükmü verilmezdi. Tevbeye çağırmak meselesi de böyledir; bir kimse hakkında tevbeye çağrıldı denildiğinde, ona irtidat hükmü verilmiş olur. Zira tevbeye ancak belli şahıslar çağrılır. Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etme konusunda cehalet ve tevil mazeret olmaz. diyen âlimlerden bazıları şunlardır: a) İbni Kesir, Allah-u Teâlâ nın, Kalplerinde hastalık olanların, onlara (Yahudi ve Hristiyanlara veli edinmek için) koştuklarını görürsün. (Bu yaptıklarına mazeret olarak) İlerde bize bir kötülük isabet etmesinden korkuyoruz. derler... (el-maide: 52) ayetini şöyle açıkladı. Kalplerinde hastalık olanlar sözünden kastedilenler; kalplerinde şek, şüphe ve nifak olanlardır. Onlara koştuklarını görürsün sözünden kasıt ise; batınen ve zahiren kâfirlere karşı dostluk ve sevgi göstermek için koşuyorlar, demektir. İlerde bize bir kötülük isabet etmesinden korkuyoruz. sözü ise; onların, kâfir kimseleri hem zahiren hem batınen dost edinmeleri ve onlara sevgi göstermeleri, kâfirlerin Müslümanlara karşı zafer elde etmeleri durumunda onlara gösterdikleri dostluğun kendilerine fayda vereceğini umduklarını gösterir. Bu kimseler kâfirlere karşı sevgi göstermelerini işte bu şekilde tevil etmişlerdir. (138) (138) (İbni Kesir Tefsiri c: 1 s: 69)

134 134 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü b) Şeyh Süleyman b. Abdullah ale ş-şeyh ile Şeyh Hamid b. Atik, müşrikler Necd diyarına saldırdıkları zaman Necd ve şehirlerinde bulunanlardan bazı kimseler müşriklere yardım ettikleri için o kimselerin küfür ve irtidatlarına dair fetva verdiler. Bu kimselerin cehalet ve tevillerini ise mazeret görmediler ve bu konuda her biri birer kitap yazdılar. c) Ahmet Şakir İslam diyarında Müslümanlara karşı İngilizlere yardım eden Müslümanların irtidatı konusunda fetva vererek şöyle dedi: İster az ister çok olsun, herhangi bir yardımla İngilizlere yardım etmek açıkça irtidata girmektir. Bu ise apaçık bir küfürdür. Bu konuda cehalet, tevil ve hiçbir mazeret fayda vermez. (139) Bu âlimlerin isimlerinin zikredilmesi, bu konuda görüş sahibi olan başka âlimlerin olmadığını göstermez. İyice bilinsin ki bunlardan başka daha birçok âlim vardır ve bu meselede âlimler arasında ihtilaf yoktur. 5) Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etme konusunda cehalet veya tevilin mazeret olduğunu söyleyenlere son olarak şunu deriz: Bu konuda delil getirmeniz gerekir. Çünkü bu söylediğiniz şey asla ve amm (genel) olan hükme zıttır. Bu şüpheye benzer tehlikeli bir şüphe daha ileri sürülmektedir. O da; Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin küfür olabilmesi için işlenen amele kalben inanılması gerektiği şüphesidir. (139) (Kelimetü l-hak s: 136)

135 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 135 Böyle söylemek Kur an-ı Kerim e, sahih sünnete, sahabelere ve onlara tabi olanların imanına zıttır. Bu inanç, bütün selefi s-salih âlimlerinin tekfir ettiği Mürcie nin aşırı gidenlerinden olan Cehmiye taifesinin inancından daha bozuktur. Hüküm, işlenen amele ve zahire bağlı olduğu halde hükmü itikada bağlamak, Mürcie'nin aşırı taifesi olan Cehmiye'nin pis ve sapık inancıdır. Bu inancın batıllığına delalet eden Kur an-ı Kerim den birçok ayet, sahih sünnetten birçok hadis, sahabe sözlerinden ve onlara tabi olan âlimlerin sözlerinden birçok delil vardır. Bu delillerin bazılarını bu kitapta zikrettik. Bazılarını da hatırlatma babında şimdi zikredeceğiz. Bedir Gazvesi nde Abbas radıyallahu anh ve bazı Müslümanlar müşriklerin safında onların sayısını çoğalttıklarında, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kâfirlerle beraber savaşa katılanların inançlarını araştırmamıştır veya yaptıklarına inanıp inanmadıklarını sormamıştır. Bilakis onların hükümlerini zahiri amellerine göre vermiş, hatta Abbas radıyallahu anh a şöyle demiştir: Senin hakkında zahirine göre hüküm vereceğim. Sen bize savaş açan, saldıran kâfirlerin askerleriyle beraber idin. Yani zahiren bize karşıydın... Zamanımızda da bunun benzeri tehlikeli bir şüphe tağut âlimleri ve onların dalkavukları tarafından yayılmaktadır. Bu kimselere göre Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin küfür olabilmesi için İslam ın sevilmemesi sebebiyle kâfirlere küfürlerinde yardım ediliyor olması gerekir. Şayet böyle bir sebep olmaksızın kâfirlere yardım yapılıyorsa bu durumda küfür olmaz. İşte bu görüş hem naslara zıttır hem de apaçık şekilde batıldır. Oysa Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor:

136 136 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. (el-maide: 51) Bu ayette verilen hüküm işlenen fiile bağlanmıştır. O fiil ise kâfirleri dost edinmek (tevelli)dir. Tevelli ise, görünen (zahiri) bir fiildir. Bu sebeple hükmü, inanca veya ondan sayılan bir meseleye ya da küfürleri sebebiyle İslam a buğzetmek gibi sebeplere bağlamak Allah-u Teâlâ nın ayette verdiği hükme zıttır ve onu Allah-u Teâlâ nın bağlamadığı bir şeye bağlamaktır. Ayrıca bu konuda âlimlerin hükmü zahire göre verdiklerini gösteren sözleri çoktur. Âlimlerin hepsi icma ile bu meseledeki hükmü itikada bağlamamışlardır ve bu ameli yapana, Senin inancın nedir? diye sormamışlardır. Hatta Müslümanlara karşı, İslam a buğzettikleri veya kâfirlerin küfrü için veya fasit bir inançtan dolayı değil, iyi bir niyetle kuvvetli olan kâfirlere yardım etse bile yine de böyle bir kişinin icma ile küfre girdiğine hükmettiler. Şeyh Muhammed b. Abdulvahhab şöyle diyor: Şöyle bir şey farz edelim: Müslüman bir hâkimin (Suudi Arabistan ın) batı ahalisine malları ve toprakları konusunda büyük bir zulüm yapması hâlinde, oranın ahalisi bu hâkimin zulmünden, topraklarını istila etmesinden ve saldırılarından ancak Frenk kâfirlerinden yardım istemeleri hâlinde kurtulabileceklerine inanırlar ve böylece onlardan yardım isterlerse, onlar da kendilerine yardım etmek için Hem dininiz, hem de dünyanız konusunda biz sizinle beraberiz, hak sizinle beraberdir, zalim Müslüman hâkimin dini batıldır, sizin dininiz ise haktır. demelerini ve gece gündüz devamlı bu hâl üzere olmalarını onlara şart koşarlarsa, onlar da kendilerinin İslam ı terk etmediklerini, o kimselerin dinine girmediklerini, sadece başlarına gelen büyük zulmü ortadan kaldırmak için zahiren bu

137 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 137 şartı kabul ettiklerini söyleyecek olurlarsa acaba bu kimselerin mürted olacaklarından hangi Müslüman şüphe eder? Elbette hiçbir Müslüman şüphe etmez. Çünkü onlar, Müslüman hâkimin dininin hak din olduğunu bildikleri halde onun batıl olduğunu, Frenk kâfirlerinin dinlerinin batıl olduğunu bildikleri halde onun hak olduğunu söylediler. (140) Kâfirlerden yardım isteyenlerin niyetleri, zalim sultandan zulmü kaldırmak istemeleridir. Fakat kâfirlerden yardım isterken onları övmeleri ve kâfirlere, siz adaletlisiniz, sizde hayır çoktur, siz demokratiksiniz. diye söylemeleri sebebiyle âlimlerin icması ile tekfir edildiler. Muhammed b. Abdulvahhab bir başka yerde şöyle diyor: Kendisini ilahlaştırmaları ve böylece şirk koşmaları sebebiyle Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh tarafından yakılan kimselerin şirk koşmalarına rağmen şayet Şam ahalisi (Muaviye ve bağlıları) o kimselerle birlik olurlarsa, böyle yapmaları sebebiyle bunların küfre gireceklerinde acaba hangi sahabe şüphe eder? Osman radıyallahu anh ı öldürenlere kısas uygulansın diye Ali radıyallahu anh ı ilahlaştıranların tarafına geçen ve onların inandıkları gibi inanmayan, hatta inançlarına karşı çıkan, buna rağmen Ali radıyallahu anh ile savaşmak için onlarla birlik olan kimselerin yaptıkları bu amel sebebiyle küfre girdikleri konusunda acaba hangi sahabe şüphe eder? Elbette hiçbir sahabe bu konuda şüpheye düşmez. Bu örneği çok iyi düşün! Zira bu, fitnecilerin bütün attıkları şüpheleri ortadan kaldırır. Bundan ise ancak Allah- (140) (Tarih-i Necd s: 267)

138 138 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü u Teâlâ nın fitneye düşmesini dilediği kişiler ibret almazlar. (141) Dördüncü Şüphe: Kâfirlere Yardımın İkiye Ayrılması Meselesi: Müslümanları kandırmak, aldatmak ve meseleyi saptırmak için atılan şüphelerden bir tanesi de, Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin iki türlü olduğu şüphesidir. Bu şüpheyi ortaya atan kimseler, Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin şu iki türde olduğunu söylediler: 1 - Küfür Olan Yardım: Bu, kâfirlerin küfürleri ve Müslümanların İslam ı sebebiyle Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmektir. 2 - Küfür Olmayıp Mübah Olan, Hatta Yapılması Gereken Yardım: Bu ise, kâfirlere zulmeden Müslümanlara karşı, adaleti yerine getirmek için kâfirlere yardım etmektir. Bu Şüpheye Cevap: Geçersiz olan bu şüpheye de Allah-u Teâlâ nın yardımı ile şöyle cevap veriyorum: 1 - Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmeyi bu şekilde iki kısma ayıran kimse, şer i hiçbir delile dayanmayan, selefi s-salihinin yapmadığı bir şeyi kendi kafasından uydurarak şüphe olarak ortaya atan bir kimsedir. 2 - Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etme meselesini iki kısma ayıran kimse, tıpkı Allah-u Teâlâ nın şeriatı (141) (Tarih-i Necd s: 338)

139 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 139 dışında bir şeriata (tağuta) muhakeme olunmasının hükmü kendisine sorulan ve bu konuda şöyle diyen kimseye gibidir: Bu mesele iki kısımdır. a) Şayet bu kimse Allah-u Teâlâ dan başkasına ibadet etmek niyetiyle Allah-u Teâlâ nın şeriatı dışında bir şeriata (tağuta) muhakeme olursa kâfir olur. b) Şayet Allah-u Teâlâ dan başkasına ibadet etme niyeti olmaksızın Allah-u Teâlâ nın şeriatı dışında bir şeriata (tağuta) muhakeme olursa bu, mübahtır. Her Müslüman bilmelidir ki; Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmek, Allah-u Teâlâ nın şeriatı dışında bir şeriata (tağuta) muhakeme olmak gibidir. Böyle yapan kimse, niyeti her ne olursa olsun kâfir olur. Allah-u Teâlâ bu konu hakkında şöyle buyuruyor: Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları veli edinmeyin! Onlar birbirlerinin velisidirler. Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet etmez. Kalplerinde hastalık olanların, onlara (Yahudi ve Hristiyanlara veli edinmek için) koştuklarını görürsün. (Bu yaptıklarına mazeret olarak) İlerde bize bir kötülük isabet etmesinden korkuyoruz. derler. Umulur ki, Allah nebisini muzaffer kılar veya katından bir haber gönderir de nefislerinde gizledikleri (kâfirlere veli olma istekleri ortaya çıkar ve bu) şeyden dolayı pişman olurlar. (el-maide: 51-52) Allah-u Teâlâ bu ayette kâfirlere yardım eden kimselerin yardım etme sebeplerinin ilerde başlarına bir eziyet gelmesinden çekinmeleri olduğunu söylemiştir. Bu kimseler buna rağmen kâfir olmuşlardır. Ayette kâfirlere yardım edip destek olmanın sebebinin kâfirlerin küfrü olduğunu zikretmemiştir.

140 140 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü 3 - Bu şüpheyi ortaya atan kimsenin söylediği her iki görüş de batıl olup İslam a uygun değildir. Bunu şu şekilde ispatlayacağım: A) Bu görüşlerden birincisini ortaya atmak; yani Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin küfür olma sebebinin sadece kâfirlerin küfrü ve Müslümanların İslam ı nedeniyle olduğunu söylemek apaçık bir şekilde batıldır. Bunun sebebi şöyledir: a) Bir söz veya amelle olmasa bile zaten kâfire küfürleri sebebiyle meyletmek bizatihi küfürdür. b) Bu görüş, daha önce apaçık bir şekilde bir kısmını zikrettiğimiz Kur an ve sahih sünnete zıt olan bir görüştür. Zira ayetlerde küfür sebebinin sadece kâfirleri dost edinme olduğu belirtilmiştir; yani kâfirlere yardım (tevelli), her ne sebeple gerçekleşirse gerçekleşsin, gerçekleştiği anda küfür olur. Şayet bu dostluk küfürleri sebebiyle gösterilmişse bu durumda iki kat küfür işlenmiş olur. Bu küfrün temeli ise kâfirleri sevmeye dayanır, kâfirlere yardıma dayanmaz. c) Bu görüş, İslam tarihinde olmuş ve hakkında İslam âlimlerinin fetva verdiği sabit olaylara zıttır. Çünkü tarihte sırf kâfirlerin küfürleri sebebiyle Müslümanlara karşı kâfirlere yardım eden olmamıştır. Müslümanlara karşı kâfirlere yardım eden bir kimse, bunu ya onlardan korktuğu için ya da mevki makam, mal elde etmek için yapmıştır. Buna rağmen o zamanki İslam âlimleri böyle yapan bir kimsenin kâfir olduğunda ittifak etmişlerdir.

141 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 141 Bunu daha iyi anlamak için İbni Teymiyye nin Müslümanlara karşı Tatarlara yardım edenler hakkında verdiği fetvayı oku! Bu fetvada, böyle yapan kişinin ikrah altında olduğunu söylese bile irtidadına hüküm vermiştir. (142) Ayrıca Süleyman ale ş-şeyh ile Şeyh Hamid b. Atik in, kâfirlere buğzetmesine ve Müslümanları sevmesine rağmen Müslümanlara karşı müşriklere yardım edenler hakkındaki fetvalarını oku. Bu kitapta bunlara değindik. d) İslam âlimleri Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmenin bizatihi küfür olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Bu konudaki yardımın küfür olabilmesi için kâfirlerin küfründen dolayı olması şartını hiçbir âlim söylememiştir. Daha önce naklettiğimiz gibi bazı âlimler kâfirlere buğzetse ve Müslümanları sevse bile Müslümanlara karşı kâfirlere yardım edenin kâfir olacağına hüküm verdiler. Şeyh Muhammed b. Abdulvahhab şöyle dedi: Salih Müslümanı şirk koştuğu veya şirk koşmayıp sırf Müslümanlara karşı müşriklere yardım ettiği için tekfir eden delillerin Allah-u Teâlâ nın kelamı, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem in sünneti ve bütün âlimlerin sözlerinde çokça olduğunu bilin! (143) Şeyh Abdullatif b. Abdurrahman şöyle dedi: Kişi şirki sevmeyip ona buğzedebilir, tevhidi de sevebilir. Buna rağmen müşriklerden beri olmaması ve tevhid ehlini dost edinip onlara yardımcı olmaması sebebiyle akidesi bozulur. Böylece heva ve hevesine tabi olmuş, (142) (Fetvalar c: 28 s: 539, el-füru c: 9 s: 163) (143) (ed-dürerü s-seniyye c: 10 s: 8)

142 142 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü İslam ı bozulmuş, şirke girmiş ve tevhidin bazı asıl ve kollarını terk etmiş olur. Bu terk ettiği asıl ve kollar olmadan kendisinden razı olduğu ve seçtiği imana sahip olması asla mümkün olmaz. Bu kimse Allah-u Teâlâ için sevmediği, Allah-u Teâlâ için buğzetmediği ve Allah-u Teâlâ için düşmanlık göstermediği müddetçe tevhidi dosdoğru olarak yerine getirmiş olmaz. Bu hükümlerin hepsi La ilahe illallah ın manasından anlaşılmaktadır. (144) Şeyh Hamid b. Atik şöyle dedi: Müslümanlara karşı müşriklere yardım etmek, Müslümanların gizli hâllerini onlara söylemek veya müşrikleri dille savunmak ya da bulundukları duruma rıza göstermek küfür olan amellerdendir. Müslümanlardan kim ikrah durumu olmadığı halde kâfirlere buğzetse ve Müslümanları sevse bile bunlardan herhangi birisini yaparsa mürted olur. (145) B) Bu görüşlerden ikincisini ortaya atmak; yani Kâfirlere zulmeden Müslümanlara karşı, adaleti yerine getirmek için kâfirlere yardım etmek mübahtır, hatta vaciptir. demek de apaçık batıldır. Bu iddia şu yönlerden batıldır: a) Anlaşmalı veya zimmi bir kâfiri uğradığı zulümden kurtarmak için bir Müslümanın İslam şeriatına göre yardım etmesi İslam da meşrudur ve böyle yapmasını ona İslam emretmiştir. Fakat hiçbir âlim bu yardımı Müslümanlara karşı kâfirleri desteklemek olarak isimlendirmemiş ve bu şekilde vasıflandırmamıştır. Bu sebeple her kim (144) (ed-dürerü s-seniyye c: 8 s: 396) (145) (ed-difa an Ehli s-sünne ve l-etba s: 31)

143 Şeyh Dr. Seyfuddin el-muvahhid 143 Müslümanlar tarafından zulme uğrayan anlaşmalı ya da zimmi olan bir kâfiri uğradığı zulümden kurtarmaya çalışmayı, Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmek olarak isimlendirirse işte o kimse insanların en cahilidir. b) Bir Müslüman tarafından zulme uğrayan anlaşmalı veya zimmi bir kâfirin hakkını o Müslümandan ancak bir Müslüman alabilir. Bu sebeple kâfir kimsenin, hakkını kendisi veya bir başka kâfir yardımı ile alması caiz değildir. Çünkü kâfir her zaman Müslümandan daha düşük mertebelidir ve Müslümanın hükmü altındadır. Eğer kâfir, hakkını kendi eliyle veya başka kâfirin yardımıyla Müslümandan alacak olursa işte o zaman Müslümandan daha üstün konuma gelir. Hâlbuki Allah-u Teâlâ Müslümanın kâfirden daha üstün olduğuna hüküm vermiştir. Son olarak şöyle diyorum: Rabbimiz bizi İslam dinine yardım eden, Allah-u Teâlâ yı ve müminleri veli edinenlerden eylesin. Bütün tağutlardan ve onların yardımcılarından beri olanlardan kılsın. Allah-u Teâlâ yolunda şehit olmamızı nasip etsin. Allah-u Teâlâ yolunda ileriye giden, geriye dönmeyen ve sabırlı olanlardan kılsın. Bizi nebiler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraber haşretsin. Son duamız şudur ki; âlemlerin rabbi olan Allah-u Teâlâ ya hamdolsun. Nebisi Muhammed e, ahalisine, sahabesine ve kıyamete kadar ona tabi olanlara salât ve selam olsun.

144 144 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü

145 KAYNAKLAR Ahkamu l-kur an, Ebu Bekir Muhammed b. Abdullah İbni Arabi. 2 el-ihkâm Şerh Usulü l-ahkam, Abdurrahman b. Muhammed el-hanbeli en-necdi. 3 Edvau l-beyan, Muhammed Emin eş-şankitiy. 4 - İktıda es-sırati l-mustakim, İbni Teymiyye. 5 el-bidaye ve n-nihaye, İbni Kesir. 6 - Tefsiru l-kur anu l-azim, İbni Kesir. 7 Ahkamu l-kur an, Ahmed b. Ali er-razi Ebu Bekir el-cessas. 8 Tefsiru n-nesefi, Abdullah Ebu l-bereket en- Nesefi. 9 - Tefsir-i Ebu Suud, Muhammed Ebu Suud el- İmadi Tefsir el-beydavi, Abdullah b. Ömer el-beydavi Tefsir el-kasımi, Cemalleddin el-kasımi. 12 et-tevhid Hakkullahi ale l-abid, Muhammed b. Abdulvahhab Ahkamu Ehli z-zimme, İbni Kayyım el- Cevziyye. 14 Teysire l-azize l-hamid, Süleyman b. Abdullah. 15 Camiu l-beyan fi Tefsiri l-kur an, İbni Cerir et-taberi. 16 el-cami li Ahkami l-kur an, Muhammed b. Ahmed el-kurtubi. 17 es-sarimu l-meslul, İbni Teymiyye Sahih-i Buhari, Abdullah Muhammed b. İsmail el-buhari 19 - Sahih-i Müslim, Ebu l-hasan Müslim b. El- Haccac. 20 Akidetu l-muvahhidin ve r-rad ala d-dullale l- Mübtediin, Abdullah b. Saad el-gamidin. 21 Fethu l-bari, Ahmed b. Ali b. Hacer el-askalani. 22 Fethu l-kadir, Muhammed b. Ali b.

146 146 KAYNAKLAR Muhammed eş-şevkani. 23 el-fasıl fi l-milel ve l-ehva ve n-nihal, İbni Hazm. 24 Kurrete l-uyun el-muvahhidin, Abdullah b. Abdurrahman Ebu Batın. 25 Kifayetu l-ahyar, Takiyuddin Ebu Bekir el- Huseyni ed-dimeşki. 26 Mecmuatu l-fetava, İbni Teymiyye. 27 Mecmuatu r-resail ve l Mesailu n-necdiyye, Necd Âlimleri. 28 Neylu l-evtar Şerh Muntaka el-ehbar, Şevkani. 29 el-furuk, İmam el-karrafi. 30 el-istiksa li Ahbar Duvele l-mağrip el-aksa; Fethu l-aliy el-malik, Ebu Abdurrahman Ahmed eş-şeyh Aliş. 31 Ecvibete t-tesevvuli ala Mesaile l-emir Abdulkadir el-cezairi, et-tesevvuli. 32 es-seyfu l-bettar, Abdullah b. Abdulbari el- Ehde l-yemani. 33 ed-dürerü s-seniyye, Necd Âlimleri. 34 ed-difa an Ehli s-sünne ve l-etba, Hamid b. Atik. 35 Sebilu n-necati ve l-fekaki, Hamid b. Atik el-muhalla, İbni Hazm Kelimetü l-hak, Ahmet Şakir. 37 Feydu l-kadir, el-menavi. 38 el-ihkâm, İbni Hazm.

147 İÇİNDEKİLER 147 ÖNSÖZ... 3 GİRİŞ İnsanı İslam Milletinden Çıkartıp Mürted Yapan Muamele: Küfür Derecesine Ulaşmayan, Fakat Haram Olan Muamele: Caiz Olan Muamele: Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmek ve Onları Desteklemek Tevhidi Bozar: BİRİNCİSİ: Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Küfür Olduğuna Dair İcmadan Delil: Mezhep Âlimlerinin Bu Konudaki Görüşleri A) Hanefi Âlimlerinin Görüşleri: B) Maliki Âlimlerinin Görüşleri: C) Şafi Âlimlerinin Görüşleri: D) Hanbeli Âlimlerinin Görüşleri: E) Bazı Zahiri Âlimlerinin Sözleri: F) Bazı Müçtehit Âlimlerin Sözleri: G) Bazı Müteahhirin Âlimlerinin Sözleri: İKİNCİSİ: Bu Mesele Hakkında Âlimlerin İcma Ettiğine Dair Bazı Sözler: ÜÇÜNCÜSÜ: Müslamanlara Karşı Kâfirlere Yardım Eden Kişinin Kâfir Olduğuna Dair Kur an dan Deliller: DÖRDÜNCÜSÜ: Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Eden Kişinin Kâfir Olduğuna Dair Sünnetten Deliller: BEŞİNCİSİ: Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Eden Kişinin Kâfir Olduğuna Dair Sahabe Sözlerinden Deliller: ALTINCISI: Müslümanlar Aleyhine Kâfirlere Yardım Eden Kişinin Kâfir Olduğuna Dair Kıyastan Deliller: YEDİNCİSİ: Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Eden Kişinin Kâfir Olduğuna Dair Tarihten Deliller:

148 148 İÇİNDEKİLER BU MESELE HAKKINDA ORTAYA ATILAN BAZI ŞÜPHELER VE ONLARA REDDİYE Birinci Şüphe: Hatıb b. Ebi Beltea Hadisesi: İkinci Şüphe: Ebu Cendel b. Suheyl Hadisesi: Üçüncü Şüphe: Cehalet ve Tevilden Dolayı Mazeretli Olma Meselesi: Dördüncü Şüphe: Kâfirlere Yardımın İkiye Ayrılması Meselesi:

149 ÇIKAN ESERLERİMİZ İşte Tevhid Yazan: Dr. Ziyaeddin el-kudsi 2 Hâkimiyet Allah ındır Yazan: Dr. Ziyaeddin el-kudsi 3 İşte Müslüman Yazan: Dr. Ziyaeddin el-kudsi 4 Cahiliyenin Hükmünü mü İstiyorlar? Yazan: Dr. Ziyaeddin el-kudsi 5 Asrımızın Yesakı Yazan: Dr. Ziyaeddin el-kudsi 6 İslam Dininin Aslı Yazan: Dr. Ziyaeddin el-kudsi 7 Tağutu Reddetmek Tevhidin Gereğidir Yazan: Dr. Ziyaeddin el-kudsi 8 Büyük Şirkte Cehalet Mazeret Değildir Yazan: Dr. Ziyaeddin el-kudsi 9- İslam ın Bakışı Altında Hamas Hareketi Yazan: Dr. Ziyaeddin el-kudsi 10 İslam Davetçilerine Öğütler Yazan: Şeyh Seyfuddin el-muvahhid 11 Davetçinin Tefsiri (1. Cüz) Yazan: Şeyh Seyfuddin el-muvahhid 12 Davetçinin Tefsiri (2. Cüz) Yazan: Şeyh Seyfuddin el-muvahhid 13 Davetçinin Tefsiri (3.Cüz) Yazan: Şeyh Seyfuddin el-muvahhid 14 Davetçinin Tefsiri (4. Cüz) Yazan: Şeyh Seyfuddin el-muvahhid 15 Davetçinin Tefsiri (5. Cüz) Yazan: Şeyh Seyfuddin el-muvahhid 16 Davetçinin Tefsiri (6. Cüz) Yazan: Şeyh Seyfuddin el-muvahhid

150 150 İÇİNDEKİLER 17 Davetçinin Tefsiri (7. Cüz) Yazan: Şeyh Seyfuddin el-muvahhid 18 Davetçinin Tefsiri (8. Cüz) Yazan: Şeyh Seyfuddin el-muvahhid 19 Davetçinin Tefsiri (9. Cüz) Yazan: Şeyh Seyfuddin el-muvahhid 20 Müslümanlara Karşı Kâfirlere Yardım Etmenin Hükmü Yazan: Şeyh Seyfuddin el-muvahhid 21 Rasulullah ın Hayatıyla İslam ın Hareket Metodu 1 Yazan: Abdurrahman el-muhacir 22 Rasulullah ın Hayatıyla İslam ın Hareket Metodu 2 Yazan: Abdurrahman el-muhacir 23 - Müminin Sıfatları Yazan: Abdulhak el-heytemi 24 İrtidat ve Mürtedin Hükmü Yazan: Abdulhak el-heytemi 25 İslam ın Hareket Metodu Yazan: Seyyid Kutub 26 Halifelik ve Emirlik Yazan: Mahmut Şakir 27 Büyük Günahlar Yazan: Hafız İmam Zehebi 28 Yahudiliğin Gerçek Yüzü Yazan: Fuad Abdurrahman er-rifai 29 Kelimetü l-ihlas Yazan: İbni Receb el-hanbeli 30 Mevzu ve Zayıf Hadislerin Akideye Etkisi Yazan: Abdurrahman Abdulhak 31 İbni Hacer in Akaid Konusundaki Fetvaları Yazan: İbni Hacer el-askalani 32 Kur an da Nasih ve Mensuh Yazan: Mer i İbni Yusuf el-kermi

151 33 Akidede Sünnetin Yeri Yazan: İmam Suyuti 34 - Uygulamalı Tecvid Yazan: Abdurrahman Hak 35 - Müslümanı Koruyan Dualar Yazan: Abdurrahman el-muhacir ÇIKAN ESERLERİMİZ 151

152 152

153 153 Şeyh Dr. Sefuddin el-muvahhid e Ait Eserler: 1. Davetçinin Tefsiri (9 cilt) 2. Buhari ve Müslim den İslam Davetçilerine Öğütler (450 Hadis ve Açıklaması) 3. Müslümanlara Karşı Kafirlere Yardım Etmenin Hükmü

154 154 DAVETÇİNİN TEFSİRİ (9 CİLT) Yazar tefsir kitabı hakkında şunları söylemiştir: kitabımı yazarken, insanların fazla vaktini almayacak ve çoğunun anlayabileceği şekilde bir üslup kullanmaya gayret ettim ve sahih olan görüşlere yer verdim. En önemlisi de, zamanımızın şirklerini, tağutların hilelerini ve Müslümanları dinlerinden çıkartmak için takip ettikleri metotları açık bir şekilde belirttim. Bu çalışmamı yaparken hata yapmamak için bütün gücümü kullandım, hak olan şeyleri, her ne pahasına olursa olsun göze alarak açıkça yazdım ve Allah'a dua ettim. Her zaman da edeceğim. Eğer isabet ettiysem, bu Allah' tandır. Fakat hata ettiysem, bu ancak bendendir.

155 155

156 156 BUHARİ VE MÜSLİM DEN İSLAM DAVETÇİLERİNE ÖĞÜTLER (450 HADİS VE AÇIKLAMALI) Yazar kitap hakkında şunları söylemiştir: Hadislerin fıkhi yönlerini ve Îslam âlimlerinin o hususlardaki ihtilaflarını ele almadan, doğrudan doğruya çağımızın davet ve inanç problemlerine cevap olacak bir yaklaşımla yazmaya çalıştığım bu eser, Îslam ın ve Kelimetullah ın yücelmesi hususunda az da olsa bir katkıda bulunursa gayeme ulaşmış olacağım. Eğer hata ettiysem bu bendendir, şayet isabet ettiysem bu da Rabbimin keremindendir. Kur ân a ve sünnete tabi olanlara selam olsun.

157 157

158 158 MÜSLÜMANLARA KARŞI KAFİRLERE YARDIM ETMENİN HÜKMÜ Yazar kitap hakkında şunları söylemiştir: Ey hakkı isteyen kimse! Elinde bulundurduğun şu kitap sana tevhidin çok önemli bir meselesini açıklamaktadır. Maalesef insanların çoğu, çok önemli olmasına rağmen bu meseleyi unutmuş, ondan gafil kalmışlardır. İşte bu önemli mesele, Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etme ve onları destekleme meselesidir. Bu mesele o kadar önemlidir ki, bu konuda yapılacak ufak bir yanlış tevhidi bozmakta, onu temelinden yıkmakta ve kulun amelini boşa çıkarmaktadır. İşte bu sebeple, küfür imamlarının fitne ve tuzaklarına düşmeyesin diye bu kitabı kaleme aldım. Böylece tağutların şişirilmiş âlimlerinin saptırmalarını ortaya çıkarmak ve insanları bu konuda uyarmak için bu meseleyi oldukça ayrıntılı bir şekilde delilleriyle ortaya koyarak görevimi yerine getirmek istedim. Bu yazılanlardan sonra artık helak olan bilerek helak olsun, kurtulan da bilerek kurtulmuş olsun. Allah-u Teâlâ dan bu amelimi kendi rızası için kabul etmesini ve kaleme almış olduğum şu kitabı insanları hakka ulaştırmada, onlara fayda vermede bir vesile kılmasını dilerim. Nebimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem e onun ehline, ashabına ve din gününe kadar hakkıyla onlara tabi olanlara selam olsun.

159 159

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI ŞEYH MUHAMMED NASIRUDDİN EL-ELBANİ 1 KİTAB VE SÜNNETE DAVET YAYINLARI 1435 HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI ŞEYH MUHAMMED NASIRUDDİN EL-ELBANİ irtibat kitabvesunnet@gmail.com

Detaylı

ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ EBU SEYF

ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ EBU SEYF ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ EBU SEYF Hamd Allah subhanehu ve tealayadır. Salat ve selam ise O nun Rasulünedir. Bundan sonra: Allah sana hidayet etsin. Bil ki şirk koşmak günahların en büyüğüdür ve bütün amelleri

Detaylı

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86) 1) Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86) 2) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: Müslüman ın Müslüman üzerindeki hakkı

Detaylı

بسم هللا الرحمن الرحيم DAR'UL HARP NEDİR VE DAR'UL HARP HALKINA NASIL MUAMELE EDİLİR?/HAMD BİN ATİK (RH.A) ed-durar us seniyye, 9/

بسم هللا الرحمن الرحيم DAR'UL HARP NEDİR VE DAR'UL HARP HALKINA NASIL MUAMELE EDİLİR?/HAMD BİN ATİK (RH.A) ed-durar us seniyye, 9/ بسم هللا الرحمن الرحيم DAR'UL HARP NEDİR VE DAR'UL HARP HALKINA NASIL MUAMELE EDİLİR?/HAMD BİN ATİK (RH.A) ed-durar us seniyye, 9/256-259 Şeyh Hamd bin Atik (V. 1301) kardeşlerinden birisine hitaben şöyle

Detaylı

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

KUR'ANDAN DUALAR. Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru. ( Bakara- 201 ) KUR'ANDAN DUALAR "Ey Rabbimiz Bizi sana teslim olanlardan kıl, neslimizden de sana teslim olan bir ümmet çıkar, bize ibadet yerlerimizi göster, tövbemizi kabul et zira tövbeleri kabul eden, çok merhametli

Detaylı

TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI

TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI ] ريك Turkish [ Türkçe Muhammed Salih el-muneccid Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 20-432 ع لكمة الطاغوت» باللغة الت ية «مد صالح املنجد رمجة: ممد مسلم شاه مراجعة:

Detaylı

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. BÜYÜKLERİN HİKMETLİDEN SÖZLERİ Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. Buyruldu ki; Faziletli kimseler için (hiçbir yer) gurbet sayılmaz. Cahilin ise

Detaylı

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar 1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar İÇİNDEKİLER KUR AN NEDİR? KUR AN-IN AMACI? İNANÇ NEDİR İBADET NEDİR AHLAK NEDİR KISSALAR AYETLER KUR AN NEDİR? Kur an-ı Hakîm, alemlerin Rabbi olan Allah ın kelamıdır.

Detaylı

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. İBADET 1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. 2 İslam ın şartı kaçtır? İslam ın şartı beştir.

Detaylı

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım. TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 Rabbin kim? Rabbim Allah. 2 Dinin ne? Dinim İslam. 3 Kitabın ne? Kitabım Kur ân-ı Kerim. 4 Kimin kulusun? Allah ın kuluyum. 5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu

Detaylı

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25 136. Ey iman edenler, Allah'a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkar ederse, uzak bir sapıklıkla

Detaylı

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla (Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise o, (tutamadığı) günler sayısınca başka günlerde

Detaylı

KÂFİRLERİN BAYRAMLARINA KATILMANIN HÜKMÜ

KÂFİRLERİN BAYRAMLARINA KATILMANIN HÜKMÜ KÂFİRLERİN BAYRAMLARINA KATILMANIN HÜKMÜ حكم مشا ة لكفا يف عيا هم ] تريك Turkish [ Türkçe Muhammed Salih el-muneccid Terceme: Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 009-43 حكم مشا ة لكفا يف عيا هم» باللغة

Detaylı

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ. EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ www.almuwahhid.com 1 Müellif: Şeyhu'l-İslam İbni Teymiyye (661/728) Eser: Mecmua el-feteva, cilt 4 بسم هللا الرحمن الرحيم Selefin, kendilerinden sonra gelenlerden daha alim, daha

Detaylı

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته ] تر [ Türkçe Turkish Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2010-1431 1 ما حكم الصيام وحكمته» باللغة ال ية «عبد

Detaylı

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ حكمة ريم م ا ير ] تر [ Türkçe Turkish Muhammed Salih el-muneccid Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ümmü Nebil 2009-1430 1 حكمة ريم م ا ير» باللغة ال ية «مد صالح

Detaylı

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI) Livata Haddi 71 LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI) Livatanın cezası zina cezasından farklıdır. Her ikisinin vakıası birbirinden ayrıdır, birbirinden daha farklı durumları vardır. Livata,

Detaylı

İbadetin Manası ve Çeşitleri

İbadetin Manası ve Çeşitleri İbadetin Manası ve Çeşitleri Muhammed ibni Abd'il Vehhab (rahimehullah) www.at-tawhid.org 1 İbadetin Aslı Allah a ibadetin aslı; Allah ın emirlerine uymak nehyettiklerinden kaçınmak suretiyle ona itaat

Detaylı

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016 EN GÜZEL İSİMLER O NUNDUR Aziz Müminler! Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah tır. Güzel isimler O nundur.

Detaylı

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar ICERIK Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar Salih amel nedir? Salih: dogru yolda olan, fesat icinde olmayan, faydalı ve yarayışlı

Detaylı

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali Marifet nefsi silmek değil, bilmektir. Hacı Bektaş-ı Veli Nefsin, azgın bir binek atından daha çok şiddetle gemlenmeye muhtaçtır. Hasan Basri Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa,

Detaylı

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205) Zikir, hatırlayıp yâd etmek demektir. İbâdet olan zikir de Yüce Allah ı çok hatırlamaktan ibârettir. Kul, Rabbini diliyle, kalbiyle ve bedeniyle hatırlar ve zikreder. Diliyle Kur ân-ı Kerim okur, duâ eder,

Detaylı

Dua ve Sûre Kitapçığı

Dua ve Sûre Kitapçığı Dua ve Sûre Kitapçığı Hazırlayan: Melike MÜFTÜOĞLU instagram.com/oyunveetlinliklerledinogretimi SÜBHANEKE DUASI Allah ım! Sen eksik sıfatlardan pak ve uzaksın. Seni daima böyle tenzih eder ve överim. Senin

Detaylı

MUHAMMED BAKIR EL-MECLİSÎ NİN VE BAZI ŞİÎ ÂLİMLERİN HZ. AİŞE HAKKINDAKİ BAZI SÖZLERİ

MUHAMMED BAKIR EL-MECLİSÎ NİN VE BAZI ŞİÎ ÂLİMLERİN HZ. AİŞE HAKKINDAKİ BAZI SÖZLERİ MUHAMMED BAKIR EL-MECLİSÎ NİN VE BAZI ŞİÎ ÂLİMLERİN HZ. AİŞE HAKKINDAKİ BAZI SÖZLERİ BU KISA VESİKALAR BUNDAN BİR KAÇ GÜN ÖNCE, ŞİA NIN RASULULLAH IN ASHABINI ÖZELİKLE EBU BEKR VE ÖMERİ, SONRA OSMAN I

Detaylı

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ Bu Beldede İlim Ölmüştür Rivayet edildiğine göre Süfyan es-sevrî (k.s) Askalan şehrine gelir, orada üç gün ikamet ettiği halde, kendisine hiç kimse gelip de ilmî bir mesele hakkında

Detaylı

ح م تهني ة غ ملسلم ف مناسبات غ دينية. şeyh Muhammed Salih el-muneccid

ح م تهني ة غ ملسلم ف مناسبات غ دينية. şeyh Muhammed Salih el-muneccid Dînî olmayan münâsebetlerde gayr-i müslimleri kutlamanın hükmü ح م تهني ة غ ملسلم ف مناسبات غ دينية ] ريك - Turkish [ Türkçe - şeyh Muhammed Salih el-muneccid الشيخ مد صالح املنجد Terceme: IslamQa koordinasyon:

Detaylı

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır. Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır. Kur'an-ı Kerimde bir kimseye hayat vermenin adeta bütün insanlara hayat verme gibi

Detaylı

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ استواء االله عرشه ] تر [ Türkçe Turkish Abdurrahman el-berrâk Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 00-43 استواء االله عرشه» باللغة ال ية «عبد الر ن ال اك

Detaylı

1 Taberî, Camiu l Beyan, 10/ Taberî, Camiu l Beyan, 10/399.

1 Taberî, Camiu l Beyan, 10/ Taberî, Camiu l Beyan, 10/399. İslam a Göre Dost ve Düşman Alaaddin PALEVÎ Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardan olur.

Detaylı

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır. İslam a göre kadınlar erkeklerden daha değersiz kabul edilmez. Kadınlar ve erkekler benzer haklara sahiptirler ve doğrusu bazı hususlarda kadınlar, erkeklerin sahip olmadığı bazı belirli ayrıcalıklara

Detaylı

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 1.VE EN YÜCESİ: Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 2.SEVİYE: Allah ın rızasını ve sevgisi kazanmak için 3.SEVİYE: Allah ın verdiği nimetlere(yaşam-akıl-yiyecekler

Detaylı

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1. Güzel ahlâk 2. Kötü ahlâk 2 Güzel ahlâk neye denir? Allah ın ve Resulü nün emir ve tavsiye ettiği, diğer

Detaylı

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir. Hastalık ve Yolculukta: Eğer bir insan hasta ise ve yolcu ise onun için oruç tutmak Kur an-ı Kerim de yasaktır. Bazı insanlar ben hastayım ama oruç tutabilirim diyor veya yolcuyum ama tutabilirim diyor.

Detaylı

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Kur an ın Bazı Hikmetleri Kur an ın Bazı Hikmetleri Allah Teala kıble hususunda derin tartışmalara giren insanların görüşünü: İyilik, yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz değildir. ayetiyle reddetmiştir. Ki onların bir kısmı,

Detaylı

Annesi kâfir olan biri

Annesi kâfir olan biri Annesi kâfir olan biri أمه كفرة وت ره ليته ونقاب زوجته وتر د مطلق لرصف بابنه! ] ريك - Turkish [ Türkçe - şeyh Muhammed Salih el-muneccid الشيخ مد صالح املنجد Terceme: IslamQa koordinasyon: Sitesi Islamhouse

Detaylı

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3] Şimdi de hızlıca Müteşabihat hakkında bir iki şey söylemek istiyorum. Deniliyor ki Kur ân da hem Muhkemat hem Müteşabihatlar vardır. Bu durumda Kur ân a nasıl güvenebiliriz? Gerçek şudur ki bu konu doğru

Detaylı

Ali imran 139. Gevşemeyin, hüzünlenmeyin! Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz, üstün olan sizlersiniz.

Ali imran 139. Gevşemeyin, hüzünlenmeyin! Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz, üstün olan sizlersiniz. Ali imran 139. Gevşemeyin, hüzünlenmeyin! Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz, üstün olan sizlersiniz. 122.EY İSRAİLOĞULLARI! Size lütfettiğim o nimetleri hatırlayın (bir zamanlar) sizin diğer

Detaylı

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6] K U R B A N Şartlarını hâiz olub,allah a yaklaşmak amacıyla kesilen kurban;hz. Âdem in çocuklarıyla başlayıp [1],Hz. İbrahim-in oğlu İsmail-in kurban edilmesinin emredilmesi[2],daha sonra onun yerine koç

Detaylı

Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar

Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar yusufisik1@hotmail.de K ur ân-ı Kerim deki dua ayetleri gibi Peygamberimizin duaları da Arapça aslından okunursa daha iyidir. Ancak, tercümeleri de dua olarak okunabilir.

Detaylı

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Bugün her şeyi sorgulayan genç beyinlere ikna edici cevaplar

Detaylı

Abdest alırken kep ve şapka veya kufiyenin üzerini mesh etmenin hükmü. Muhammed Salih el-muneccid

Abdest alırken kep ve şapka veya kufiyenin üzerini mesh etmenin hükmü. Muhammed Salih el-muneccid Abdest alırken kep ve şapka veya kufiyenin üzerini mesh etmenin hükmü ] ريك Turkish [ Türkçe Muhammed Salih el-muneccid Terceme: Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 202-433 ح م ملسح القبعة والكوفية

Detaylı

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

şeyh Muhammed Salih el-muneccid Abdest Alırken Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin Allah Katındaki Makamı ile Dua Etmek لاعء أثناء الوضوء ب ا ه ليب ص االله عليه وسلم ] ريك - Turkish [ Türkçe - şeyh Muhammed Salih el-muneccid الشيخ

Detaylı

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ حكم الصلاة مع الجماعة ] باللغة التركية [ Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid ألفه الشيخ: محمد صالح المنجد Terceme edenler Muhammed Şahin ترجمه: محمد

Detaylı

Üstadımızın mezkûr beyanında, Kur'an ın her ayetinin üç hükmü içine aldığı belirtilmiştir. Bu hükümler şunlardır:

Üstadımızın mezkûr beyanında, Kur'an ın her ayetinin üç hükmü içine aldığı belirtilmiştir. Bu hükümler şunlardır: Sorularlarisale.com "Kur'an ın her kelamı üç kaziyeyi müştemildir. Birincisi, bu Allah ın kelamıdır. İkincisi, Allah ca murad olan mana budur. Üçüncüsü, mana-yı murad budur..." İzah eder misiniz? "Kur'an

Detaylı

Altın takmanın erkeklere haram kılınmasındaki hikmet nedir?

Altın takmanın erkeklere haram kılınmasındaki hikmet nedir? Altın takmanın erkeklere haram kılınmasındaki hikmet nedir? ما ا كمة ريم لبس ا هب الرجال ] تر [ Türkçe Turkish Muhammed b. Salih el-useymîn Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 200-43 ما ا

Detaylı

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız 4. SINIFLAR (PROJE ÖDEVLERİ) Öğrenci No 1- Dinimize göre Helal, Haram, Sevap ve Günah kavramlarını açıklayarak ilgili Ayet ve Hadis meallerinden örnekler veriniz. 2- Günlük yaşamda dini ifadeler nelerdir

Detaylı

PEYGAMBERLERE ÎMÂNIN HAKİKATİ. Hâfız el-hakemî

PEYGAMBERLERE ÎMÂNIN HAKİKATİ. Hâfız el-hakemî PEYGAMBERLERE ÎMÂNIN HAKİKATİ حقيقة الا يمان بالانبياء والمرسلين ] اللغة التركية [ ] Turkish [ Language Hâfız el-hakemî حافظ الحكمي رحمه االله Terceme edenler : Muhammed Şahin ترجمه: محمد بن مسلم شاهين

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com amaz Memduh ÇELMELİ NAMAZ: AYET ve HADİSLER «Namazı kılın; zekâtı verin ve Allah a sımsıkı sarılın...» (Hac, 78) Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber e itaat edin ki merhamet göresiniz. (Nûr, 56) «Muhakkak

Detaylı

BEYANAT. Ahmed el Hasan (a.s)

BEYANAT. Ahmed el Hasan (a.s) Ahmed el Hasan (a.s) 1 Rahman ve Rahim olan Allahın Adıyla. Hamd Alemlerin Rabbi Allahadır. Allahın selamı Muhammed ve Al-i Muhammedin, İmamlar ve Mehdilerin üzerine olsun. Dünyanın Doğusundaki ve Batısındaki

Detaylı

PEYGAMBERLERE VE İLAHİ KİTAPLARA İNANÇ 7. 10. Ey Resûl! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler

Detaylı

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak ] ريك Turkish [ Türkçe Muhammed b. Salih el-useymîn Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2011-1432 الصيام برؤ ة واحدة» اللغة الرت ية «بن صالح

Detaylı

Ö zürsüz oruç tutmayan kimseye kaza gerekir mi? Muhammed b. Salih el-useymîn

Ö zürsüz oruç tutmayan kimseye kaza gerekir mi? Muhammed b. Salih el-useymîn Ö zürsüz oruç tutmayan kimseye kaza gerekir mi? [ تريك Turkish ] Türkçe Muhammed b. Salih el-useymîn Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2012-1433 هل ىلع تارك الصيام نو غري عذر قضاء «باللغة

Detaylı

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün URL: Kültürümüzden Dua Örnekleri Güzel İş ve Davranış: Salih Amel İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 Kültürümüzde birçok dua örneği

Detaylı

EFENDİ BABASI BÜTÜN MÜRİDLERİNDEN HABERDAR İMİŞ!

EFENDİ BABASI BÜTÜN MÜRİDLERİNDEN HABERDAR İMİŞ! KİM BU ZINDIK! Hamd Allah ındır. O na hamd eder ondan yardım ve mağfiret dileriz nefislerimizin şerrinden amellerimizin kötülüklerinden ona sığınırız. Allah ın yol göstericilik ettiğini hiç kimse saptıramaz.

Detaylı

Üç kişi vardır ki, Allah kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne onlara nazar eder, ne de onları günahlarından arındırır, onlara elim bir azap vardır:

Üç kişi vardır ki, Allah kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne onlara nazar eder, ne de onları günahlarından arındırır, onlara elim bir azap vardır: Hayatımız başlangıçtan ölüm anına kadar seyr halindedir. Ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler seyir halindeki arabamıza yön veren işaret levhaları gibidir. Bazı işaretleri algılama, refleks haline dönüşmüşken

Detaylı

Arefe günü ile ilgili meseleler ve hükümleri مساي ل وأح م تتعلق بيوم عرفة. Bir Grup Âlim

Arefe günü ile ilgili meseleler ve hükümleri مساي ل وأح م تتعلق بيوم عرفة. Bir Grup Âlim Arefe günü ile ilgili meseleler ve hükümleri مساي ل وأح م تتعلق بيوم عرفة ] تر [ Türkçe Turkish Bir Grup Âlim Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 00-43 مساي ل وأح م تتعلق بيوم عرفة» باللغة

Detaylı

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti Hz. Ali (kv) bildiriyor: Resulullah (sav) bir gün beni huzuruna çağırdı: "Ya Ali! Senin bana yakınlığın, Harun Peygamberin Musa Aleyhisselama olan yakınlığı gibidir.

Detaylı

KEŞKE (ŞAYET/EĞER) KELİMESİNİ KULLANMANIN HÜKMÜ

KEŞKE (ŞAYET/EĞER) KELİMESİNİ KULLANMANIN HÜKMÜ ب[ KEŞKE (ŞAYET/EĞER) KELİMESİNİ KULLANMANIN HÜKMÜ [ Türkçe ] حكم استعمال كلمة ) لو ( اللغة التركية [ Şeyhulislâm İbn-i Teymiyye لشيخ الا سلام ابن تيمية Terceme eden : Muhammed Şahin ترجمة: محمد بن مسلم

Detaylı

Muhammed Salih el-muneccid

Muhammed Salih el-muneccid KABİRDEKİ HAYATIN TABİATI NASILDIR? [ Türkçe ] طبيعة الحياة في القبر [باللغة التركية [ Muhammed Salih el-muneccid محمد بن صالح المنجد Terceme eden : Muhammed Şahin ترجمة: محمد بن مسلم شاهين Tetkik eden

Detaylı

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği Mülheim an der Ruhr Fatih Camii Islam kelimesi üc manaya gelir 1. Yüce Allahın emirlerine itaat edip, yasaklarından kacınmak. 2. Bütün insanlarla diğer canlılar

Detaylı

Faiz Parasıyla Yapılan Evde Namazın Hükmü

Faiz Parasıyla Yapılan Evde Namazın Hükmü Faiz Parasıyla Yapılan Evde Namazın Hükmü Soru: Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu. Benim sorum şudur: Faizden kazanılan para ile yapılan evde kılınan namazın hükmü nedir? Cevap: Aleykum selam

Detaylı

Terceme : Muhammed Şahin

Terceme : Muhammed Şahin Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum gününde oruç tutmanın hükmü [ تريك Turkish ] Türkçe Muhammed Salih el-muneccid Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2014-1436 حكم صيام يوم ميالد

Detaylı

Yani küfredenler ister Ehli Kitaptan olmuş olsunlar ister müşriklerden; kendilerine beyyine gelene kadar küfürlerinden ayrılamazlardı.

Yani küfredenler ister Ehli Kitaptan olmuş olsunlar ister müşriklerden; kendilerine beyyine gelene kadar küfürlerinden ayrılamazlardı. Allahü Teala (c.c.) şöyle buyuruyor; [1] Yani küfredenler ister Ehli Kitaptan olmuş olsunlar ister müşriklerden; kendilerine beyyine gelene kadar küfürlerinden ayrılamazlardı. Bu ayette beyan edilen ve

Detaylı

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE ORUÇ

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE ORUÇ TAKVAYA ERMENİN YOLU; ORUÇ (O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki Kur an; insanlara hidayet (doğru yol) rehberi, doğru yolun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak onda(ki Kadir gecesinde) indirildi.

Detaylı

NEDEN BU TOPLUM ASLİ KAFİR? EBU SEYF

NEDEN BU TOPLUM ASLİ KAFİR? EBU SEYF NEDEN BU TOPLUM ASLİ KAFİR? EBU SEYF GİRİŞ Hamd Allah subhanehu ve tealayadır. Salat ve selam ise O nun Rasulü nedir. Bundan sonra: Ben içinde yaşadığım günümüz toplumuna asli kafir deyince bu ister istemez

Detaylı

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm: Hatim-i Esam hazretleri, hocası Şakik-i Belhi hazretlerinin yanında 33 sene kalır, ilim tahsil eder. Hocası, bu zaman içinde ne öğrendiğini sorduğu zaman, sekiz şey öğrendiğini söyler ve bunları hocasına

Detaylı

ISLAM Kim, Îslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.

ISLAM Kim, Îslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır. ISLAM Kim, Îslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır. (Al-i Imran suresi, 85) Icindekiler - Bu dine neden Islam

Detaylı

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2 Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün URL: Dua Dua İbadetin Özüdür Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2 Dua Arapça kökenli bir kelime olup «istemek, davet etmek» demektir.

Detaylı

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? ] تريك Turkish [ Türkçe Abdulkerim el-hudayr Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 0-43 هل لرسو صىل الله عليه

Detaylı

Eşhedü en lâ iâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh.

Eşhedü en lâ iâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh. Âmentü billahi ve melâiketihi ve kütübihî ve rusülihî ve'l yevmi'l-âhıri ve bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihi mine'llâhi teâlâ ve'l-ba'sü ba'de'l mevti hakk Eşhedü en lâ iâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden

Detaylı

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn RAMAZAN GECELERİNDE KILINAN NAMAZIN CEMAATLE EDÂSININ MEŞRULUĞU ] ريك Turkish [ Türkçe Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn Terceme: Muhammed Şahin Tetkik: Ali Rıza Şahin 2011-1432 وعية اجلماعة يف قيام رمضان»

Detaylı

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır. İslam çok yüce bir dindir. Onun yüceliği ve büyüklüğü Kur an-ı Kerim in tam ve mükemmel talimatları ile Hazret-i Resûlüllah (S.A.V.) in bu talimatları kendi yaşamında bizzat uygulamasından kaynaklanmaktadır.

Detaylı

Vatan istilacılarına isyan edenlerin kırık utangaç hali, benim için, ibadetle olanların sert ve dik tavırlarından iyidir.

Vatan istilacılarına isyan edenlerin kırık utangaç hali, benim için, ibadetle olanların sert ve dik tavırlarından iyidir. Şeyh Şamil (k.s) in Sözleri Kahrolsun Sefil Esaret! Yaşasın Şanlı Ve Güzel Ölüm! Vatan istilacılarına isyan edenlerin kırık utangaç hali, benim için, ibadetle olanların sert ve dik tavırlarından iyidir.

Detaylı

ÇAĞIN VEBASI: DÜNYEVİLEŞME(FANİYİ BAKİYE TERCİH) - Uzman Cemil Paslı Kişisel Sitesi Çarşamba, 28 Haziran :05

ÇAĞIN VEBASI: DÜNYEVİLEŞME(FANİYİ BAKİYE TERCİH) - Uzman Cemil Paslı Kişisel Sitesi Çarşamba, 28 Haziran :05 Rabbim Adem babamız ve Havva annemizi cennette, ona layık, oraya uygun yaratıktan sonra hikmete binaen imtihan için kısa süreliğine cennetten daha aşağı(deni) olan dünyaya indirdi. İmtihanı kurallara uygun

Detaylı

Kur ân da Dua Ayetleri

Kur ân da Dua Ayetleri Kur ân da Dua Ayetleri (1) Bizi doğru yola ilet; Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, Gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil. (Fatiha Suresi 6-7) (2) (Musa) Cahillerden olmaktan Allah a sığınırım

Detaylı

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak   dersek h 6. olarak sadaka verme. M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI lar aha beteri dir... 1. -3-5 veya 7 2. Y 3. : me sem. 1 (B bir olmaz) 4. a bakarak " " 5. sek, dersek h 6. olarak sadaka verme. 2 3 k, iyilik yapmak, anaya -

Detaylı

Mekki ve Medeni Ayetler arasindaki fark...

Mekki ve Medeni Ayetler arasindaki fark... Mekki ve Medeni Ayetler arasindaki fark... Icerik Kur andan önce Mekkenin durumu Ilk Vahiy Allah i tanidigimiz ayetler Medinede durum Toplumsal degisim Kur an dan önce Mekkenin durumu Bu döneme Cahiliyye

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan İÇİNDEKİLER Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan Teveffi Kelimesi Ve Resulüllah ın Açıklaması İmam Buhari Ve Teveffi

Detaylı

İSLÂM DA CEZA SİSTEMİ HATA İLE ÖLDÜRME

İSLÂM DA CEZA SİSTEMİ HATA İLE ÖLDÜRME 190 HATA İLE ÖLDÜRME Hata ile öldürme iki kısma ayrılır: 1- Öldürülen kimsenin isabet alması istenmemesine rağmen ona isabet etmesi ve onu öldürmesidir. Bir ava atış yapılırken bir insana isabet etmesi

Detaylı

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur. Alıntı; FarukBeşer İsra Suresi hicretten bir yıl önce indirilmiş. Yani Hicret yakındır ve artık Medine de Yahudilerle temas başlayacaktır. Sure sanki her iki tarafı da buna hazırlıyor gibidir. Mescid-i

Detaylı

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum yıldönümünü türkü-şarkı söylemeden ve haramlar işlemeden kutlamanın hükmü

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum yıldönümünü türkü-şarkı söylemeden ve haramlar işlemeden kutlamanın hükmü Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum yıldönümünü türkü-şarkı söylemeden ve haramlar işlemeden kutlamanın hükmü [ تريك Turkish ] Türkçe Muhammed Salih el-muneccid Terceme : Muhammed Şahin Tetkik

Detaylı

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir. İlmi olmayan kimsenin dünyada da ahirette de hiç kıymeti yoktur. Ahmed-i Bedevî İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir. Abdülvehhab-ı Müttekî İnsanlar, ilmi büyüklerinden

Detaylı

İBN TEYMİYYE'NİN MARDİN FETVASI NIN YORUMU

İBN TEYMİYYE'NİN MARDİN FETVASI NIN YORUMU www.islamdaveti.com İBN TEYMİYYE'NİN MARDİN FETVASI NIN YORUMU Ebu Batın Mütercim: Ebu Ubeyde 1 İbn Teymiyye'nin Mardin Fetvası nın Yorumu İbn Teymiye nin büyük fetavasında şu fetvası sabit oldu; Şeyh

Detaylı

Şirk İşleyen Bir İnsanın Müslüman Olması İmkansızdır

Şirk İşleyen Bir İnsanın Müslüman Olması İmkansızdır بسم االله الرحمن الرحيم Şirk İşleyen Bir İnsanın Müslüman Olması İmkansızdır Kur'ân ve Sünnet'ten Özetli Deliller Ebu Hamza El Afghani İçindekiler: İçindekiler:... 2 Selef ve Ehli Sünnet ve'l Cemaat'in

Detaylı

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir? Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir? Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir? Kısacası

Detaylı

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

Veda Hutbesi. Ey insanlar!  Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım. Veda Hutbesi Peygamberimiz Vedâ Hutbesinde buyurdular ki: Hamd, Allahü Teâlâya mahsûstur. O'na hamd eder, O'ndan yarlığanmak diler ve O'na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin günahlarından

Detaylı

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Aynı kökün kesmek, kısaltmak anlamı da vardır. Kıssa, bir haberi nakletme, bir olayı anlatma hikâye etmek. Bu Arapça'da kassa kelimesiyle ifade edilir. Anlatılan hikâye ve olaya da "kıssa" denilir. Buhâri, bab başlıklarında "kıssa"yı "olay" anlamında

Detaylı

لا حرج من قضاء رمضان ا صف ا اk من شعبان

لا حرج من قضاء رمضان ا صف ا اk من شعبان Ramazan ayından kalan kaza orucunu, Şaban ayının ikinci yarısında tutmakta bir sakınca yoktur لا حرج من قضاء رمضان ا صف ا اk من شعبان ] تر [ Türkçe Turkish Muhammed Salih el-muneccid Terceme : Muhammed

Detaylı

1. EÛZÜ ÖĞRENELİM ANLAMI. 1. Kovulmuş Şeytan dan Allah a sığınırım.

1. EÛZÜ ÖĞRENELİM ANLAMI. 1. Kovulmuş Şeytan dan Allah a sığınırım. SÛRELERİMİZİ tefekkürle ÖĞRENİYORUZ 1. EÛZÜ ÖĞRENELİM ANLAMI 1. Kovulmuş Şeytan dan Allah a sığınırım. Benim adım Eûzü. İsmimin anlamı Sığınırım, yardım isterim. Bir tehlike ile karşılaştığınızda güvenilir

Detaylı

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti Mektub-u Attar Muhammed İlyas Kadiri Razavi tarafından tüm İslami Erkek Kardeşlerine ve İslami Kız Kardeşlerine, Medaris El Medine ve Camiat El Medine nin erkek öğretmenler, erkek öğrenciler, kadın öğretmenler

Detaylı

Kadının abdestte başörtüsünün üzerini mesh etmesinin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn

Kadının abdestte başörtüsünün üzerini mesh etmesinin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn Kadının abdestte başörtüsünün üzerini mesh etmesinin hükmü ] ريك Turkish [ Türkçe Muhammed b. Salih el-useymîn Terceme: Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 202-433 ح م مسح ا ىلع مخارها يف الوضوء» اللغة

Detaylı

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Kur ân-ı Kerim de Oruç Ey müminler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günler içinde Oruç tutmanız farz kılındı. Umulur ki, bu sayede, takva mertebesine

Detaylı

KUR'AN VE SÜNNET IŞIĞINDA SOFİLİK VE TASAVVUF ŞEYH MUHAMMED NASIRUDDÎN EL-ELBANİ ŞEYH MUHAMMED BİN SALİH EL-USEYMİN 1 KİTAB VE SÜNNETE DAVET YAYINLARI 1436 KUR'AN VE SÜNNET IŞIĞINDA SOFİLİK VE TASAVVUF

Detaylı

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK AİLE KURMAK &AİLE OLMAK Dr. Fatma BAYRAKTAR KARAHAN Uzman-Ankara Aile Nedir? Aile kelimesinin kökü, ğavl dir. Bu kelime, ağır bir sorumluluk altına girmek demektir. Bu kökten gelen aile ise, birini çekince

Detaylı

HAC SURESİ İniş Sırası: 103 Mushaf Sırası: 22 Medeni Sure 78 Ayettir. Rahmân ve Rahîm Allah ın adıyla

HAC SURESİ İniş Sırası: 103 Mushaf Sırası: 22 Medeni Sure 78 Ayettir. Rahmân ve Rahîm Allah ın adıyla HAC SURESİ İniş Sırası: 103 Mushaf Sırası: 22 Medeni Sure 78 Ayettir 8. İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah hakkında tartışır; ne bir ilmi, ne bir yol göstericisi, ne de aydınlatıcı bir kitabı olmadan!..

Detaylı

8. KÂFİRÛN SÛRESİ ÖĞRENELİM

8. KÂFİRÛN SÛRESİ ÖĞRENELİM SÛRELERİMİZİ tefekkürle ÖĞRENİYORUZ 8. KÂFİRÛN SÛRESİ ا ل ا ع ب د ما ت ع ب دو ن 1 ق ل ي ا ا ي ها ال كا ف رو ن و ا ل ا ن ا ع ا ب د 3 و ا ل ا نت م ع ا ب دو ن ما ا ع ب د 2 5 و ا ل ا نت م ع ا ب دو ن ما ا ع

Detaylı

Kavramlar. 1.Mü min. 2. Kafirler. 3.Münafiklar. 1.1 Kur anda Mü min ile ilgili Ayetler 1.2 Kur anda Mü min görevleri ve özellikleri

Kavramlar. 1.Mü min. 2. Kafirler. 3.Münafiklar. 1.1 Kur anda Mü min ile ilgili Ayetler 1.2 Kur anda Mü min görevleri ve özellikleri KAVRAMLAR Kavramlar 1.Mü min 1.1 Kur anda Mü min ile ilgili Ayetler 1.2 Kur anda Mü min görevleri ve özellikleri 2. Kafirler 2.1 Kur anda Kafirler ile ilgili Ayetler 2.2 Kur anda Kafirlerin Özellikleri

Detaylı

KADINA ARKADAN YANAŞMANIN HÜKMÜ

KADINA ARKADAN YANAŞMANIN HÜKMÜ 76 KADINA ARKADAN YANAŞMANIN HÜKMÜ Kadına dübüründen yanaşmak haramdır. Dolayısıyla erkeğin kadına dübüründen yanaşması haram olup bazı imamlar bunu zina olarak değerlendirmişlerdir. Her ne kadar livata

Detaylı

Bid'at münasebetlerde verilen ödüllerin hükmü

Bid'at münasebetlerde verilen ödüllerin hükmü Bid'at münasebetlerde verilen ödüllerin hükmü [ تريك Turkish ] Türkçe Muhammed Salih el-muneccid Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2014-1436 حكم جوائز املسابقات يف املناسبات ابلدعية «باللغة

Detaylı

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ (10) Şiir: İsmail Bendiderya Edit: Kadri Çelik - Şaduman Eroğlu Son Okur: Murtaza Turabi Hazırlayan: D.E.K. Kültürel Yardımcılık, Tercüme

Detaylı