YÜKSEK GÖRÜNTÜ KALİTELİ İMAN

Transkript

1 YÜKSEK GÖRÜNTÜ KALİTELİ İMAN Şeyh Bahauddin Efendi nin 4 Ekim 2014 Sohbeti, Ya selam, opera! Elhamdulillah. Yüce Allah, O bizi ulaştırır Kurban Bayramı'na. Hac Bayramı. Bu, en mübarek bayrama. Yüce Allah'ın kullarına hediye ettiği. Ve bu, bir bebeğin doğması gibidir. Çünkü hayatta sadece 1 kez olur. Her gün gidilecek turistik bir yer değildir. Hayatta bir kere yapmanız yeterlidir. Mevlana Şeyh hep derdi ki; "Vazifenizi yapınca, tamamdır." Kendinizi zorlamanıza gerek yok. Bir sürü masrafa gerek yok. Tekrar, tekrar gitmeniz gerekmez. Bir vazifeniz yoksa, yapacak önemli bir şeyiniz yoksa, ilgilenecek başka insanlar yoksa. Hacıların kendi koşulları vardır. Bugün, Hacca gitmenin gayesi kendini feda etmektir çünkü bu günlerde Yüce Alah için kurban kesmeliyiz. Derler ki kurban edilen hayvanlar bu 4 gün boyunca, hayvanlar arasında en şanslı olanlardır. Bu, Yüce Allah'tır. O kurbanlık hayvanlara şeref vermiştir. Böyle mübarek günlerde. Yüce Allah emrediyor. Ama aslında kendi yemiyor veya kendi almıyor o etten. Fakir insanlar içindir, yardım içindir, bize fakir insanları hatırlatan pek çok sebep vardır. Bize yardım etmeyi hatırlatır. Kul olarak vazifemizi yapmalıyız. Pek çok insan der ki; "Bu hayvanı niye öldürüyorsunuz?" Bu hayvanı öldürmüyoruz biz. Bu hayvanlar bu durum için yaratılmıştır. Yüce Allah bu hayvanı ademoğlunun hizmetine vermiştir. İnsanlığın hizmetine vermiştir çünkü ilahi bir denge vardır. Şimdi soframızda zeytin var... peynir var, biraz et var, ekmek var. Biraz pirinç, biraz da sebze var. Çeşit çeşit yemek var. Yahu! Sofraya oturuduğunuzda hiç hesap etmiyorsunuz. Hangisi bu, bu ne işe yarar, bu ne yapar diye. Normalde uzmanlar vardır, anlatırlar, "Et yerseniz protein alırsınız. Sebze yerseniz vitamin alırsınız. Eğer su içerseniz dolaşımınız düzelir." gibi Ve bu böyle sürer gider. Ama biz ne yapıyoruz? Normal insanlar gibi oturuyor, yiyor, içiyoruz. Asla hesap yapmayız "kaç kalori aldık? Ne yememiz lazım?" O anda Yüce Allah bize bir his verir vücudunuz der ki; "bugün canım et yemek istemiyor." Örneğin, o zaman sebze yersiniz. Bazen de " Canım sebze istemiyor, ete ihtiyacım var." Yani aslında vücudunuz size ne istediğinizi söyler, sinyal verir. Bu, Yüce Allah'ın bir düzenidir. Ve herkes bilir bunu. Ama şimdi, insanlar daha akıllı oldular ve derler ki; "Neden kurban kesiyorsunuz? Neden bunu yapıyorsunuz o günde? Neden böyle? Neden şöyle?" Her şeyin bir açıklaması vardır. Açıklaması olmayan şey yoktur. Ama burada önemli olan soruş şeklindir. Bir açıklama yapılsın diye mi soruyorsun? Yoksa tartışma çıksın diye mi soruyorsun? Bu çok önemli. Bir açıklama istiyorsan, cevabını alırsın. Ama tartışmak için soruyorsan, asla cevap alamazsın. Bu yüzden ne niyetle sorduğunu anlamak lazım. Bu, Yüce Allah'tır. O, her şeyi kulunun önüne koymuştur. Page 1

2 Herşeyi, çünkü Yüce Allah, O Adalet sahibidir. O asla... O dedi ki " Ben asla, bir iğnenin deliğini bile Kendime mazaret olarak. Yüce Allah, kullarına karşı işte bu kadar hassastır. Ve biz Yüce Allah'a güveniyoruz. Çünkü burada asıl önemli olan, biz buna iman diyoruz, inanç. Eğer inanıyorsanız, ilk yaptığınız şey, güvenmektir. İnandığınız ve güvendiğiniz zaman, rahatlarsınız. Elhamdulillah, benim bir sorum yok ve açıklayacak bir şeyim yok. Önünüze her ne gelirse, inanırsınız. Güvendiğiniz için size kolay gelir. Hayatta en önemli şey; Güven. En büyük soru budur. Öncelikle, biz hayvan değil, insanız. Buna güvenmeliyiz. İkinci olarak, Yüce Allah'a güvenmeliyiz bize düşünmek için akıl verdi. Sonra gözlerimize güvenmeliyiz ki görebiliyoruz. Ve tüm bunları tamamlayan en önemli şey kalbinize sormaktır. İman ve tam güven oradadır. Yani bir paket gibidir. Bir paket. Çünkü bazı insanlar derler ki, "akıl yetmez." Evet, biliyoruz aklın sınırları vardır. Ve bu bariyerlere çarpınca, geri döner ve "hayır!" der Sonra o bariyeri kontrol etmek için gözlerini kullanır. Tamam mı değil mi? diye. Gözler bazen "evet, mümkün" der. Bazen der ki " evet, hayır mümkün değil." Sonra o hisle kalbinize tekrar sorarsınız ve kalbiniz der ki, "Ey akıl, senin sınırların var. Yüce Allah sana öyle büyük bir kuvvet verdi ki. Ama sen hala çok sınırlısın. O bariyeri aşamıyorsun. Sıkışıp kalmışsın bariyerlerin arasına ileriye gidemeden sürekli kendi etrafında dönüp duracaksın." Sonra kalpten iman, inanç çıkar sahneye ve der ki "Evet! Şimdi, Ben devralıyorum, her ne görürseniz, her ne düşünürseniz durumu ben ele alıyorum. Şimdi sizi yukarı çekiyor ve uzaya fırlatıyorum." 100 sene önce insanlara "uzaya gidebileceğiz, uzayda yürüyebileceğiz" deseydiniz O günlerde, aklınız ve gözleriniz size derdi ki; "Hayır, imkansız! Bu kadar yükseğe nasıl çıkabilirsiniz? Biliyoruz dünya yuvarlak, dünyanın etrafında ozon var. 100 sene önce bunların hepsini biliyorlardı. Ama sıradan bir insana söyleseydiniz "Hayır! İmkansız!" diyecekti. Ama bugün 10 yaşındaki çocuğa sorsanız, "Uzaya gidiyorlar mı?" "Evet, gidiyorlar." diyecek. Önemli bir şey değil. Sıradan bir şey. Ama buna inanca sahip insanlar azdı. Herkeste yoktu bu inanç. "Evet, günün birinde insanlar uzayda yürüyebilecek." Ve gerçekleşti. Yani olaylara böyle bakmalısınız. Dar bakış açısıyla, bakmayın, aklınıza takılıp kalmayın, "Gözlerinize inanıp, hayır imkansız." demeyin. Kalbinizde iman olmalı. Bu yüzden bir paket gibi bu. Eğer bir araya koyabilirseniz. Sizi emniyetli olan tarafa götürecek. Sizi ileriye, güzelliğe götürecek. Sizi en güzel manzaraya götürecek. Görebileceğiniz en güzel manzara uzaydan dünyaya bakmak diyorlar. En güzel manzara. Daha iyisi olamaz. Demek ki; ne kadar yükselirseniz, manzara o kadar güzelleşiyor. Eğer burada oturursanız, manzara göremezsiniz 4 duvar arasında, manzara yok. Çatıya çıkarsak wow manzara değişir. Ne kadar yükselirsek, manzara o kadar güzelleşir. Page 2

3 En güzel manzara uzaydan Dünya'ya bakmaktır. Ama insanlara oradan bakma şansını veren inançtır. Gerekli değildir ama efektiftir. Kıymetlidir. Artık elektronik cihazların hepsi uzaydan yönetiliyor. Bir uydu fırlatıp, "artık HD kanallarımız var. HD sesimiz var." diyorlar. 100 sene önce birine "HD nedir?" deseydeniz. Size ne derlerdi? "Hmmm? Delisin sen, git başımdan!" Bu, inancın sizi nasıl HD imana taşıyacağını gösterir. Bugün imanımız HD bizim. Hd İman. Geçmişe takılıp kalma, geleceği hisset. Geleceğe hazırlan. Çünkü Yüce Allah sana der ki "geçmişi unutma, anı yaşa, geleceğe umutla bak." Çok mühim. Çünkü pek çok insan "Geçmiş geçmiştir." der. Hayır geçmiş, geçmiş değildir. Geçmiş öğrenmek içindir. Şu an yaşamak içindir. Gelecek umut etmek içindir. Çünkü umudunuz olmadan işe yaramazsınız. Çok güzel şeyler vardır. Adamın biri bana dedi ki; "Babam yaşlı ve canı çok sıkılıyor, çok sıkılıyor. Ne yapacağını bilemiyor." "Ona, baba 5 vakit namaz kıl demeye korkuyorum". Söylersem bana kızar diye korkuyorum." Ama onu can sıkıntısından kurtarmanın tek yolu bu" "Neden böyle söylediğini biliyorum", dedi "Çok basit. Eğer günde 5 tane toplantınız olursa. 1 toplantı bitince, 2. toplantıyı beklemeye başlarsınız. 2. toplantının saati gelinceye kadar konsantre olup o toplantıyı beklemekle meşgul olursunuz. Beklerken de, hayatınızın dolu olduğunu ve hayatınızın bir değeri olduğunu hissedersiniz." Çünkü yaşlı insanlar hayatları boyunca çok çalışmışlardır. Yorgundurlar. "Yorgunuz" derler. Buna emeklilik derler, çünkü yorgundurlar. Yani, yorulunca emekli olurlar. Ama birşeyi unuturlar - dinlenemezsiniz. Dinlendiğiniz zaman, psikolojiniz size gelip "Hey sen! İşe yaramaz adam! Hayatın boyunca böyle oturmak için mi çalıştın?" der. Sonra, kendiyle kavga etmeye başlar. "Aman Ya Rabbi, ne yaptım ben? Ne yaptım ben? Emekli olmam hataydı." Zaten emekli olduk. İşine dönmeye kalksa, "Hayır, çok yaşlısınız. Çok teşekkür ederiz. Elhamdulillah sizinle işimiz bitti", derler. Ofiste çalışanlar "Oh, Oh oh emekli olmasını uzun zamandır bekliyorduk. Onu geri alamayız." "Gençlere de şans tanıyın."derler. Ondan kurtulmak isterler. Benden ne zaman kurtulmak isteyecekler bilmem ama o gün gelecek. Sonra, evde oturup "Tv izlemeyi seviyorum" diyecek. TV izleyecek. Oksijensiz kalacak... "Bahçeye çıkayım" diyecek. Bahçeye çıkacak, biraz hava almak umuduyla. Güneş bunaltacak, diyecek ki "Of daha çok yordu beni." Sonra yapacak birşey yok. Yürüyüşe çıkacak, yürüyecek, yürüyecek.. toplantı yok. Toplantı yok, arayan yok, birşey isteyen yok. 5 vakit Yüce Allah'la toplantısı olması çok mühimdir. Namazı her bitiren, saatine bakar, "Oo, 3 saatimiz daha var, 4 saatimiz, 5 saatimiz." Saatleri sayar, bu da hayatını doldurur. Psikolojik açıdan renklendirir hayatını. Tabii ki hayatının manevi tarafı da vardır. Hayatı zenginleşir ve her şeyi sevmeye başlar. Çünkü bilir ki, Yüce Allah onu seviyor. O'nunla buluşmak için çağırıyor. Page 3

4 Yüce Allah böyledir. O mükemmel tasarım yapar. HD İman böyledir işte. Bugünle ilgili konuşmalıyız. Dünle ilgili konuşamayız. Dün bize öğretecekleri güzel şeyler vardı. Bugünü yaşıyoruz ve gelecek için umutlanıyoruz. Gelecek çok önemlidir. Geleceğimiz Mevlana iledir bizim. Mevlana bizim geleceğimizdir. Ama Mevlana "Artık emekli oldum." dedi. Şimdi geleceği diğerlerine bırakmak bizim vazifemiz. Bu yüzden burada oturup gelecekteki ışığa ulaşmak istiyoruz, Hala ışık var. Ölmez. Mevlana asla ölmez ve bizim ölmemizi istemez. Vazifeye devam etmemizi istedi. Ama ne dedi? "Bu vazifeyi sürdürmek istiyorsanız, kibirli olmayın" O'nun şartı buydu. Mevlana'nın şartı - "kibirli olmayın. Size bir vazife verirsem, kibirli olmayın." Yüce Allah kibirden, kibirli insanlardan nefret eder. Özellikle nefret eder. Yüce Allah'ın nefret listesinde fakir, kibirli kulu vardır. Fakir ve kibirli kul Yüce Allah'ın hiç hoşuna gitmez. Der ki "fakir ve kibirli." En kötü birleşimdir bu. Olabilecek en kötü birleşim. "eğer fakirseniz mütevazı olun. En azından insanlar der ki "A zavallı adama yardım edelim." "Hayır, yardımınıza ihtiyacım yok. Şuna ihtiyacım yok, buna...". Aç mısın? Hayır. Yatacak yeri yok, hanımı yok, çocuğu yok, kimsesi yok. Ünlü değil ama yine de kibirli. "Kimse bana yardım edemez! Hayır hiçbir şey kabul etmem." "Yahu! Ben sadece uğraşıyorum.." "Hayır!" Böyle bir insan hayal edin, Yüce Allah hoşlanmaz böyle birinden. Yüce Allah böyle kategorilere ayırır. Estağfirullah El Azim. Yani böyle bir görevdeyken, baştan aşağı tevazu sahibi olmalıyız. Mevlana Şeyh'in şartı. İnsanlarla, insanların arasında olmalısınız. İnsanlarla iç içe olmalısınız. "Ben Şeyh'in oğluyum, elinizi sıkamam. Ne taşıdığınızı bilmiyorum belki. A o ne?" diyemezsiniz. Hayır! Çok tehlikeli olsa da, başka şansınız yok. Şansınız yok. Mevlana'yı hatırlayın. Cuma namazına Karaçi'ye gitmiştik. Kaç bin kişi atladı Mevlana'nın üzerine bilmiyorum. Mevlana hepsinin elini sıkıyor, insanlar da atlıyordu... Mevlana da böyle yapıyor, öyle yapıyor, "ayakkabılarım nerede?" Etrafındaki insanlar da, "Ya Şeyh boşver ayakkabılarını, hadi çıkalım buradan!" diyorlardı. Arabaya bindiler, insanların sevgisinden araba gidemiyordu. Kötü bir şey yok ama tehlikeli. Yine de Mevlana çok toleranslıydı. Mevlana bize böyle öğretti. Mevlana insanlarla böyle olmamızı istedi. İnsanlardan kopamazsınız. Biri birşey isterse verirsiniz. Biri birşey verirse alırsınız. Çok demeyin, az demeyin. Az istedim, fazla istedim demeyin. Tecelliye göredir. Ne gelirse tamamdır. Ne giderse tamamdır. Mevlana.. bize böyle davrandı. Bizden tüm müritlere de böyle davranmamızı ister. Mütevazı olmanızı ister. Mevlana ile birlikteyken her zaman "elini öp, elini öp" derdi. Ben de derdim ki; bakınca, niye öpeyim elini? Neden öpeyim elini? diye sorardım. Bu sizin mütevazı hissetmeniz içindir. Rabbiniz önünde tevazu için. Çünkü Rabbiniz kullarını sever. Fakir ve kibirli olan kulları dışında! Page 4

5 Yüce Allah çok cömerttir. Cömerttir ve cömert olanları sever. Yüce Allah bize karşı çok alçakgönüllüdür. Bütün kusurlarımıza rağmen bize oksijen veriyor. Bize su veriyor. Bize yemek veriyor. Bize kendi merhametinden veriyor. Bize hissettiriyor. Bazıları hissetmez. Onlara bile vermeye devam eder. Kes, kes, kes demez. Herşey onun elinde. Bugünün hediyesi bu Yüce Allah'tan. Fakir olmaya gayret ediyoruz. Belki zengin ama mütevazı olmaya gayret ederiz. Bu daha iyi. Yani herkes zengin ve mütevazı olmalı. Amin. Bu Bayram münasebetiyle, bugün dileklerin neredeyse 90%'ı kabul edilir. İnşaAllah bugünün tecellisi çok yüksek, dünün, bugünün tecellisi İlahi tecelli ve tüm dua ve dileklerimizin geri çevrilmeyeceğini umarız. Yüce Allah'tan dileriz ki Ümmeti Muhammed'in kalpleri neşeyle dolsun. Ümmeti Muhammed tatmin olsun. Dünya'da sürmekte olan aptalca savaşlar dursun. Çünkü diyorlar ki hayvanları, koyunları katlediyorsunuz. Ama kimse demiyor ki; "Bakın insanları katlediyorlar." Kimsenin umurunda değil insanların katledilmesi bazı hayvanlar bu vazife için yaratılmıştır. İnsanlar katledilsin diye yaratılmamıştır. Yüce Allah'ın Merhametli olduğunu hatırlatırız, insanların da birbirlerine merhametli olmalarını dileriz. Hiç kuvvetimiz yok, diyecek sözümüz yok. Ya Rabbi Kuvvet sahibi Sen'sin, insanoğluna Sen öğretebilirsin. İnşaAllah Sen'in bereketinle Seyyidina Mehdi (as) gelecek ve insanlığı kurtaracak. Tek umudumuz bu. Tek duamız bu, bugün için. Allah sizden razı olsun. Allah ailenizden razı olsun. Allah atalarınıza merhamet etsin. Allah iyi insanlar olalım diye bize merhamet versin. İyi insanlar olmak için ve Resulullah'ın yüzüne bakmayı hak etmek, Seyyidina'nın yüzüne bakmayı hak etmek, Mevlana Şeyh'in yüzüne bakabilmeyi onlarla birlikte olmayı hak etmek için. Burada beraberdik, ahirette de onlarla birlikte olmayı umuyoruz. Allah bu Bayramı hepimize mübarek kılsın. Ailelerimizden başlıyoruz. Sonra büyük ailemizle, müritlerimizle, milletlerle, sonra tüm dünya ile devam ediyoruz. Elhamdulillah Müslümanız. Bu vesileyle herkesi kutlarız. Allah bu Bayram hürmetine kalplerimize huzur versin. Ve min Allahi t-tevfik. Bi hurmeti l-habib, bi hurmeti l-fatiha. Video Link: Page 5