7 HAZİRAN 2015 SEÇİM BEYANNAMESİ

Transkript

1

2 7 HAZİRAN 2015 SEÇİM BEYANNAMESİ 1

3 Sunuş Yeni Bir YOL Bu Rotayı Biz çiziyoruz Adalet Hoşgörü Dayanışma Birlik ve Beraberlik Gemi nin pruvası YENİ NESİL SİSTEM YENİ NESİL SİYASET YENİ NESİL DEVLET YENİ NESİL YEREL YÖNETİM YENİ NESİL ADALET YENİ NESİL EKONOMİ Vergide Hak Düzeni Harcama Politikası Borçlanma Politikası Mali Piyasalar Para Politikası Sermaye Piyasaları KOBİ ler İstihdam Kayıtdışı İstihdam Tarım Sulama Bitkisel Üretim Hayvansal üretim Üretici Örgütleri ve Kooperatifler Tarımsal Teknoparklar Borsalar Stratejik Ürünlerimiz Teşvik Primler ve Diğer Destekler Sürdürülebilir Enerji Politikaları Dış Ticaret TOKİ YENİ NESİL TOPLUM KADIN Geleceğimiz Çocuklarımız Lider Gençlik Lider Türkiye İÇİNDEKİLER

4 YENİ NESİL EĞİTİM Herkes için Eğitim Okul Öncesi Eğitim Kampüs Okullar Yetenek Ölçümü Üniversitelerimiz YEK- Yükseköğretim Eşgüdüm Kurulu Uzaktan Öğrenme YENİ NESİL SAĞLIK VE SOSYAL GÜVENLİK Aile Nitelikli Eğitim Huzurlu emeklilik İş Güvencesi Temel Hizmetlerin Yürütülmesinde Mevcut Düzen Temel Hizmet Sigortacılığı Aile Tasarruf Hesabı Sağlık Kadın Engelliler Bakım Ve Bakım Hizmetleri Engelli İstihdamı Çocuk Yaşlılar Emeklilik Bakım Hizmetleri Kültür ve Sanat YENİ NESİL DIŞ POLİTİKA Avrupa Birliği ABD Orta Doğu Avrasya İslam Ülkeleri Irak, Kuzey Irak ve PKK Ermeni Sorunu Küresel terör YENİ NESİL MİLLİ GÜVENLİK Sınır Yönetimi Kaçakçılık Ve Uyuşturucuyla Etkin Mücadele Milli Savunma Sanayi Çağdaş Personel Eğitimi

5 4

6 1946 yılında Yeter diyerek başladığımız bir yolculuk O günün şartlarında, parti devletine, bir zümrenin hakimiyetine ve kurtuluşundan kuruluşuna, egemenliği Millet e veren anlayışın yok oluşuna karşı Yeter diyen Demokrat Parti bugün de aynı saik ile yollarda. Aynı inanç ve hassasiyetle, o günden bugüne oluşturduğu kurumsal hafızasındaki birikimle, Türkiye nin muasır bir medeniyet olması yolunda kat edilen mesafedeki emeği ile Türkiye ye yeni bir yön, yine bir doğru yol çizmek için yollarda Seçimleri nden, yani Türkiye nin Demokrasi serüveni nde mihenk taşı olan, ilk serbest seçimlerden ve Demokrat Parti nin, yani milletin mutlak zaferi ile vücut bulan milletin iktidarı ndan bu yana, Türkiye nin hep daha iyiye layık olduğunu düşünen, daha iyisi olabilecekse canını dahi veren Demokrat kadrolar, bugün de aynı şevk ve heyecanla yollarda. 5

7 Demokrasiyi, amaçları doğrultusunda bir taşıt olarak görmeyip, gidilecek bir yol, varılacak bir yer olarak addeden Demokratlar, 13 yıldır, iktidarından muhalefetine, çatışmalarla, karşıtlıklarla, kavgalarla ağır aksak yürümeye çalışan Türkiye nin, ayağa kalkması, yürümesi, koşması için yollarda. İşte buradan hareketle, biz Demokratlar, Türkiye nin sahip olduğu zenginliği ortaya çıkaracak, inandığı Adalet e can katacak ve hayalini kurduğu gerçek Demokrasiye işlerlik kazandıracak yeni bir yol, bir yeni ROTA tayin ettik. Kültürlerin, dillerin ve inanışların ortaklaşa inşa ettiği, iskelesi bir sancağı bir, güvertesinde hürriyet Türkülerinin söyleneceği, çapasının birlikte çekileceği, demokrasi bandıralı bu Büyük Gemi de, mürettebat olmaya, Büyük Türkiye Ülküsü ne hizmet için Kıymetli Milletimiz adına dümeni almaya geldik. Bu açıdan 7 Haziran, bugün Türkiye nin karaya oturmasına sebep siyasi kadrolarından, liyakatten uzak ve tecrübesiz mürettebatından arınacağı, 69 yıllık tecrübesi ile daha önce defalarca Türkiye ye doğru yollar tayin etmiş Demokrat kadroların, Millet ile birlikte dümene geçeceği, Türkiye yi muasır medeniyet seviyesine taşıyacağı gündür. 7 Haziran Türkiye nin yalnız YENİ NESİL DEMOKRAT PARTİ ile değil, biz demokratların ortaya koyacağı Yeni Nesil Siyaset le de tanışacağı gündür. O halde, yeniden Yeter! diyerek, siz vatandaşlarımızla birlikte bu Büyük Gemi nin demokrasiye, adalet ve zenginliğe giden ROTA sında Vira bismillah Gültekin Uysal Genel Başkan 6

8 ANKARA 2015 Üç tarafı denizlerle çevrili kara parçası Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı her birey için, dahası Türkiye yi tanıyan, coğrafi anlamda konumlandırabilen her insan için oldukça net bir betimlemedir bu. Türkiye; Ege Denizi, Karadeniz ve Akdeniz in ortasında ve hatta mevcudunda Marmara Denizi ile tam anlamıyla denizlerle çevrelenmiş bir ülke devletidir. Türkiye Cumhuriyeti nin sınırlarını oluşturan, Trakya nın doğusu ve Anadolu, bir tarafta Asya ya sıkı sıkıya bağlı, bir tarafta ise Avrupa nın ucundan tutmuş yüzen bir canlıyı andırmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin egemenlik sınırları içinde kalan bölge, coğrafi açıdan olduğu gibi kültürel ve tarihsel açıdan da tıpkı coğrafi durumunda olduğu gibi daima Asya ile sıkı sıkıya bağlı ve Avrupa ile bağlanmaya kararlı bir anlayışa ve birikime sahiptir. Deyim yerindeyse Anadolu ve Trakya, kadim dinlerin, kavimlerin ve kültürlerin karşılaşma, karışma ve kaynaşma noktasıdır. Bu birikim, Anadolu nun ilk yerleşenleri olarak kabul edilen Hatti ve Hurri toplumlarından, Anadolu nun kapılarını açan bir akın olarak nitelenen, Türk Devlet geleneğinin bugün Türkiye diye adlandırdığımız ülke sınırlarına varmasını sağlayan 1071 Malazgirt Harbi ve nihayetinde Zaferi ne ve o günden bugüne bu topraklarda yaşamış tüm halkların emeğinin ürünüdür. Dünya nın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Anadolu Yarımadası, dünyanın medeniyet serüveni nde oldukça önemli bir yere sahiptir. Pek çok Antik Krallığa ve halka ev sahipliği yapmış Anadolu ve Trakya toprakları, kadim birçok halkı ve medeniyeti barındırmış, beslemiş ve saklamıştır. Göbekli Tepe den Çatalhöyük e, Troya dan Efes Antik Kenti ne kadar birçok halkın çeşitli amaç ve inanışlarla inşa ederek, Anadolu ve Dünya Medeniyetine armağan ettiği yapılar Türkiye nin egemenlik sınırlarında kalan bölgenin kıymetini ve derinliğini anlamaya yetecektir. 7

9 Tarihin bilinen en eski dini yapısının Anadolu da var olması, Anadolu nun, ilk çağlardan bugüne en iyi korunan yapıları barındırması, inanç ve fikir çeşitliliği, zenginliği ve bunlara nazaran sahip olunan hoşgörü konusunda da bu topraklar büyük bir öneme sahiptir. Hititler den Asurlular a, Urartular dan Lidyalılar a kadar, Anadolu nun kadim birçok halkı bugün okuduğumuz tarihi yapmışlardır. Medeniyete kazandırdıkları, sadece bugün modern çağda kullandığımız alet ve edevat ile sınırlı kalmamış, adalet sistemleri, mimari anlayışları, toplumsal ilişkileri ve ticari düzenlemeleriyle bugüne de kaynak olmuş ve şekil vermişlerdir. 11. Yüzyıla kadar böylesine zengin bir geçmişe ve birikime sahip olan Anadolu toprakları, Malazgirt Zaferi sonunda Türk Kültürü ile tanışmış ve zenginliğine zenginlik katmıştır. Bu sayede Asya da köklü bir Devlet geleneğine sahip olan Türklere, yalnız Anadolu nun değil, Avrupa nın ve Dünya nın da kapıları açılmıştır. Anadolu da Selçuklu hâkimiyetinin ardından başlayan Beylikler dönemi ve nihayetinde 1299 yılında Osmanlı Devleti nin kurulması ile kademe kademe 3 kıtaya adalet le hükmeden Osmanlı dönemi, Anadolu nun tarihi ve kültürel zenginliğini daha da pekiştirmiştir. 600 sene, bugünün bağımsız birçok devletini himayesi nde bulunduran ve batılı anlayışın aksine bir imparatorluk olmak yerine sahip olduğu adalet anlayışı ile gerçek bir Devlet olan Osmanlı Devleti, yine batılı anlayışın aksine yıkılmamış, Cumhuriyet ile birlikte bir idari ve siyasi değişikliğe uğramış, yeni bir derinlik ve boyut kazanmıştır. Osmanlı, Anadolu nun, binlerce yıllık birikiminin ürünü olan ve Dünya Medeniyetinden devraldığı zenginliğini korumak ve bu zenginliğe sebep her unsuru yaşatmak konusunda dünyaya örnek olacak bir yaklaşıma sahiptir. Tüm bu veriler göz önüne alındığında, Türkiye Cumhuriyet i gerçek manada da, hem tarihsel açıdan hem kültürel açıdan, coğrafi durumuna benzer bir vaziyettedir. Türkiye yi yalnızca coğrafî açıdan bir gemiye benzetmek Türkiye nin anlaşıla- 8

10 bilmesi bakımından eksik kalacaktır. Zira görüldüğü üzere tarihsel, toplumsal ve kültürel bakımdan birçok farklılık ve zenginliği bünyesinde barındıran Türkiye, sahip olduğu bu zenginlikle Nuh un Gemisi ni de andırmaktadır. Tüm ilahi dinlerin anlattığı, Yüce Yaradan ın bir hikmeti olan Nuh un Gemisi hikâyesi, bozuk bir düzene ve adaletten yoksun bir sisteme karşı, adaletin ve eşitliğin, hakkaniyetin tesisinin, Yaratıcı nın doğruluk emrinin uygulanması için, hiçbir ayrım gözetmeksizin, her bir türden, her bir cinsten canlının, yeni bir sisteme yolculuğunun hikâyesidir. Nuh Peygamber in, Yüce Yaratıcı nın emri ile inşa ettiği bu GEMİ bir deniz taşıtı değil bir sistem ve bir düzenin adıdır. Son Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V) in bizlere ilettiği ve Yüce Yaratıcı nın hiçbir kulunu ayırmadığı, takvaya, yalnız kendisine, yani hak olana, adil olana yakınlığı değer aldığı gerçeği Nuh Peygamber in inşa ettiği bu düzende de hayat bulmuştur. Hz Nuh un inşa ettiği ve kurtuluş un biletinin, doğruluk ve adalet olduğu bu GEMİ, insanlığa, adaleti anlattığı gibi, dayanışma ve beraberliği, hoşgörüyü de anlatmış, miras bırakmıştır. İşte Anadolu nun sahip olduğu bu kültürel zenginlik, tarihsel birikim ve asırlardır anlatılmış bu misal, Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin geçmişini anlatırken geleceğine dair de hayal kurdurmaktadır. Geçmişi, inanışı ve yaşadığı coğrafyanın her karışı adaletle yoğrulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti sahip olduklarıyla gerçekten bir gemiden farksızdır. Ancak mevcut hali ile bilinmez bir limana sıkışmış, yanlış bir anlayışa demir atmış ve hatalı bir mürettebatla yol bulmaya çalışmaktadır. 9

11 Yeni Bir YOL Ya yeni bir yol açacağız, ya yeni bir yol bulacağız Hannibal Barca Cumhuriyet in ilanı ile birlikte ortaya çıkan Muasır Medeniyet Seviyesine ulaşma hedefi Türkiye nin mevcut sistemi ve sistemi işleten mürettebat ile mümkün olmamıştır ve olamayacaktır. Bu GEMİ nin muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma hedefi, tıpkı Nuh un Gemisi meselinde, farklı unsurların uyum ve hoşgörü çerçevesinde birliğini sağlayarak, adalete ve doğruluğa sarılarak tufandan kurtulması/kurtarılması gibi, adalet, hoşgörü ve dayanışma temelinde GEMİ deki uyum ve birliği sağlayarak, içinde bulunduğu fırtınalı dönemden kurtulmasıyla mümkün olacaktır. Bu GEMİ nin, medeniyet denizlerinin armadası olmasının yolu, ulaşmak istediği muasırlık seviyesini kendi belirleyen, çıtayı yakalamaya çalışan değil çıtayı hep yukarı taşıyan bir devlet olmasının yolu, doğru, tecrübeli ve dinamik bir mürettebat ile sahip olduğu zenginlik ve birikimi, adalet, hoşgörü, dayanışma ve birliktelik ile harmanlayarak bir yol tayin etmesi, yeni bir ROTA demesidir. 10

12 ROTA, ifade hürriyetini, inanç hürriyetini, girişim hürriyetini hayatî önemde görmektir, ROTA, toplumun her kesiminin vatanın geleceğinde söz sahibi olma hakkını kabul etmektir. ROTA her bireyin korkularından kurtulmasını sağlayacak, devleti baskının öznesi değil hizmetin nüvesi yapacak bir anlayıştır. ROTA, kaybedilen hürriyetlerin, yok sayılan insanlık onurunun, muhalefet etme hakkının geri verilmesini amaçlamaktadır. ROTA, topluma yeniden işbirliğini, karşılıklı saygıyı getirecektir. ROTA, yöneticilerin görevlerini unuttuğu ve kendi çıkarlarını öncelediği bu gemide temsilin öznesi olan millete ellerinden alınan haklarını geri verecektir. ROTA, bu büyük geminin yolunu bulmasını sağlayacaktır. ROTA, varılacak bir yer, bir durak değil, sürekli bir gelişimin ve yenilenmenin, durağanlıktan kurtulmanın ve sıçramanın adıdır. ROTA, bu GEMİ nin birikimi içinde yer alan ve insana dair, hürriyete dair, Demokrasiye dair söylenen ve hayal edilen ne varsa, her birini toplayan ve yine insana sunan bir anlayıştır ROTA, bir HÜRRİYET bildirisidir. Sistemin iyileştirilmesi değil yeniden inşa edilmesidir. ROTA, Adalet, Hoşgörü, Dayanışma ve Beraberlik temelinde belirlenen yeni bir yön, DOĞRU bir YOL dur Bu ROTA yı Biz çiziyoruz 11

13 Türkiye nin zenginliği içinde, taşlara kazınmış hizmetlere mazhar olan bir geleneğin emanetçisi olarak Demokrat Parti, sözü, yeniden Millet e teslim etmek, Millet in iradesi ve idaresinde, bu Büyük GEMİ ye yeni bir ROTA çizmek için çalışmaktadır. Binlerce yıllık Anadolu ve Trakya tarihi içinde, Millet Davası na hizmet eden, 68 senelik bir geçmişi olmasına rağmen, yaşı insanlığın yaşına eş değer Demokrat gelenek, Türkiye nin tarihinden sökülüp atılamayacak, Millet in sinesinden ve hafızasından koparılamayacak bir harekettir. 68 yıldır, fikri Millet, zikri Millet olan bizler, bugün de Millet i ve Millet in, Vatan ın bekasını kendine dert edinen, idare etmeye değil idareyi sahibine, GE- Mİ nin dümenini Millet e vermeye gelmiş bir harekettir. Emanet aldığı fikri ve ahlaki mirasla Türkiye yi 47 sene yöneten, bu Büyük GE- Mİ ye her daim YENİ bir yön veren misyon, yarınlar için de ülkenin en büyük ümididir da Türkiye nin en önemli meselesinin Demokrasi olduğu kanaati ile ve buradan hareketle yola çıkan bu Dava, geçmişte olduğu gibi bugün de, Türkiye nin tartışa geldiği ve çözemediği her meselenin temelinde, işlerliği olmayan sözde demokrasi nin, demokrasiyi, konjonktürel bir program olarak gören mühtedi demokratların olduğu bilincindedir. Demokrat misyonun bu GEMİ ye ROTA çizdiği her dönem, Türkiye için olduğu kadar, Türkiye nin jeopolitik çevresi için de barışın korunduğu, yalnız iç politikada değil dış politikada da insan haklarının ve eşitliğin savunulduğu dönemler olmuştur. Gücünü Millet ten alan bir hareket olarak Demokrat anlayış, hak temelli her düzenlemenin toplumsal barışa katkı yapacağını, farklılıkların zenginlik olduğunu ve tıpkı Nuh Peygamber in inşa ettiği GEMİ deki gibi, doğruluk ve adaletten, Hak tan yana olunduğu vakit her türlü sorunun aşıldığını bilmekte ve yönünü her daim doğruluk tan yana çevirmektedir. 12

14 Büyük Milletimizin, geçmişte olduğu gibi içinde bulunduğu her türlü sıkıntı, sorun ve engeli aşmasının yolu, Milleti yeniden bu Büyük GEMİ de egemen kılmaktır. Tarihin her safhasında bu coğrafyada, türlü sorunların üstesinden gelmiş Türk Milleti, gücü kendinde bulduğunda, doğru bir ROTA yla yeniden muzaffer olacaktır. Bizlerin ortaya koyduğu hedef Türkiye ye yeni ve kararlı, Doğru bir Yol çizmektir. Bu Dava nın, Demokrasi yi Türkiye de temin ve tesis etmeye başladığı günden beri, kendine kılavuz edindiği Doğruluk ve Adalet anlayışı, Hoşgörü, Dayanışma ve Beraberlik anlayışları ve inanç haline getirdiği Herkes için Demokrasi Herkes için Adalet ve Herkes için Zenginlik şiarı belirlenen bu ROTA nın da özünü oluşturmaktadır. 13

15 Adalet Hak ve adaletin yok sayıldığı ve bunun kanıksandığı bir dönemde, ROTA, bu GEMİ de her şeyden önce doğruluk ve adaleti sağlamak gayesiyle yola çıkmıştır. Hukukun işlemediği bir düzende en temel ihtiyaçların karşılanması dahi mümkün olmayacak, yöneticilerin adil davranmadığı, adil olmayan kazançları engellemediği, seçimler hakkında adalet sorgusunun yaşandığı ve yolsuzlukların gitgide daha da yaygınlaştığı bir düzenin devamlılığı, yalnızca düzeni bu şekilde kurgulayanların çıkarlarını sağlarken, Millet in uğradığı haksızlıkları artıracaktır. ROTA, adaletin hayatiliğini göz önünde bulundurarak, GEMİ nin istikametinde yol alabilmesi için öncelikle, hukuksal düzenin tesis edilmesi gerektiğini kabul etmiş, yargının karşısında her kesimden insanın adil muamele göreceği, doğruluğun temel alınacağı ve adaletin toplumun tüm kesimlerine yayılacağı kısaca Herkes için Adalet in hayat bulacağı bir Türkiye yi oluşturmayı ve geleceğe taşımayı en yüce görev olarak belirlemiştir. Siyasal ve toplumsal hayatta adil bir düzenin uygulanmasını hedefleyen ROTA, hem devletin vatandaşla ilişkilerinde, hem de vatandaşların birbirleriyle ilişkilerinde ayrıştırıcı yaklaşımların ortadan kaldırılmasını ve bu GEMİ de yer alan herkesin eşit hak sahipleri olarak kabul edilmesini sağlayacaktır. Bu, devletin her vatandaş için var olmasını sağlayacaktır. Ayrıca, adaletin güçsüzün hakkını güç sahiplerinin karşısında koruma görevini ortaya çıkararak, bir hukuk devletinin sahip olması gereken en önemli özellik işler hale getirilecektir. ROTA nın belirlediği, adil bir sistem oluşturma hedefi, toplumdaki şikâyet unsurlarını ve bunların yol açtığı hoşgörüsüzlük ortamını sona erdirerek dayanışma, birlik ve beraberliği getirecektir. 14

16 Hoşgörü ROTA nın, nihaî hedef olarak belirlediği, temelinde hoşgörünün bulunduğu muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma, muasır medeniyet seviyesini belirleme gayesi, toplumdaki her türlü ayrımcılığa son verilmesi ile mümkün olacaktır. Bu kapsamda ROTA, ifade hürriyetini, inanç hürriyetini, girişim hürriyetini ve korkudan kurtulma hürriyetini hayatî önemde görmektedir. Kimsenin etnik ve dinsel aidiyetinden ötürü haksızlığa maruz kalmayacağı, baskı ve ayrımcılıkların sona erdirildiği karşılıklı anlayışa dayalı bir düzen, barış ortamını oluşturacaktır. Her insanın düşünce ve kanaatlerini baskı ve korku duymaksızın açıklayabilmesini, bunları savunabilmesini ve başkalarına aktarabilmesini ifade eden ifade hürriyetinin tesisi ile demokratik bir toplumda fikir alışverişinin yapılabilmesi sağlanacak, sistemin aksaklıklarının belirlenip bunların düzeltilebilmesi için yeni fikirler üretilebilmesi mümkün olacaktır. Her vatandaşın düşünce ve kanaatlerini özgürce açıklama, bunları savunabilme ve başkalarına iletebilme hürriyeti olmalı, hiç kimse düşüncelerini ifade ettiği için baskı altında tutulmamalıdır. Kişilerin düşüncelerini aktarabilecekleri basın ve yayın araçlarına, toplumsal örgütlere, toplantılara erişebilmeleri sağlanmalıdır. Düşüncelerin başkalarına aktarılması kamuoyunun şekillenmesini, yeni fikirlerin üretilebilmesini ve farklı fikirlerin duyulmasını sağlayan bir araç olup düşüncelerini özgürce ifade edebilme fırsatına sahip olan vatandaşlar demokrasinin vazgeçilmez unsurları olarak muhalefet edebilen grupları oluşturacakları gibi sorunlarının çözümü için farklı bakış açıları sunabileceklerdir. Devlet, kendisinin koyduğu normlar a uygun düşünmeyeni, bu normları uygun bulmayanı da güvence altına almalıdır. Herkesin kendi düşüncesini serbestçe ifade edebildiği bir siyasal düzenin kurulması, demokratik bir siyasî sürecin korunması için elzemdir. Bunun için ifade hürriyetini güvence altına alacak bağımsız mahkemelerin bulunması gerekmektedir. İfade hürriyetinin sağlanması, vatandaşların demokrasinin işlerliği konusundaki şüphelerini ortadan kaldırıp devlete karşı güven oluşturarak birçok sorunu ortadan kaldıracaktır. 15

17 Toplumumuzun sahip olduğu kültürel zenginliğin farklı inanışları da beraberinde getirdiği gözden kaçırılmamalı ve inanç hürriyeti de devlet tarafından güvence altına alınmalıdır. Dinsel farklılıkların toplumsal, ekonomik ve siyasal hayatta vatandaşların şiddet, ayrım ve baskı görmesine yol açmasını önlemek devletin görevidir. Din temelli ayrıştırıcı politik söylemler toplumdaki nefreti artırarak ayrımcılığı beslemektedir.. Toplumun genelinden farklı dinsel ya da siyasal görüşlere sahip kişilere ve farklı görüşlere karşı toplumda hoşgörünün oluşması, öncelikle devlet tarafından teşvik edilmelidir. Bu yapılırken ifade hürriyetinin diğer bireylerin haklarına halel getirecek bir hoşgörüsüzlüğü ve nefreti ortaya çıkarması da önlenmelidir. Önyargıların ortada kaldırılması, tüm inanç gruplarına adil biçimde fırsatlar tanınması şarttır. Devlet tüm inanç sahiplerine eşit mesafede hizmet vermelidir. İşe alımlarda, sosyal hizmetlerden faydalanmada, eğitim sürecinde hiç kimse inanışından dolayı ayrıma maruz bırakılmamalıdır. Farklı dinsel inanışların yanı sıra aynı dinin farklı mezhepleri de hoşgörüye tabi tutulmalıdır. Bu bakımdan Diyanet İşleri Başkanlığı nın hizmet kapsamı genişletilmeli, yalnızca toplumun çoğunluğunun mensup olduğu inanışa ve mezhebe ait değil, diğer dini ve mezhepsel guruplara da ibadet yerleri, eğitim hizmetleri ve sorumluluk sahası dahilinde çeşitli desteklerin verilmesi gerekmektedir.. Benzer adil uyulama etnik bakımdan farklı gruplar için de sağlanmalıdır. Toplumun her kesimi için demokrasi ve hürriyetlerin işler hale getirildiği, etnik ve dinsel farklılıklar dolayısıyla ayrımcılığın yapılmadığı, kaynakların dağıtımında adaletin, fırsatlarda eşitliğin mümkün kılındığı demokratik bir düzenin oluşturulması, toplumumuzdaki şikâyetlerin ortadan kalkmasını ve kök salmış sorunların çözüme kavuşmasını getiren doğal bir süreci başlatacaktır. 16

18 Dayanışma Toplumların ortak çıkarlar ve hedeflerde birbirlerine destek olmalarını ve devletin tüm birimleri ve her kademesinde ortak değerlerde buluşarak birlikte hareket etmesini ifade eden toplumsal dayanışmanın sağlanması, devletlerin dışarıdan aldıkları tehditlere karşı sağlam durabilmeleri ve geleceğe sağlam adımlarla ilerleyebilmeleri açısından en önemli gerekliliklerden biridir. Devletin vatandaşlarına adil ve eşit davranması vatandaşların devlete karşı güvenini sağlayacağı gibi vatandaşların birbirlerine karşı da güven ve hoşgörü duymalarını beraberinde getirecektir. Bu durum toplum içerisinde dayanışmanın teşkil edilmesi açısından ilk önemli adım olarak ayrımcılık ve adaletsizlikten kaynaklanan toplumsal nefret ve güvensizliği ortadan kaldıracaktır. Türkiye Cumhuriyeti nin içerisinde bulunduğu ulusal ve uluslararası koşullar göz önünde bulundurulduğunda, dayanışmanın sağlanamaması halinde tüm toplum kesimlerinin zarara uğramaları ve hatta ülkenin bölünmesine varacak ciddi sorunların yaşanmasının söz konusu olabileceği açıktır. Kurtuluş Savaşı sırasında farklılıklarını bir kenara bırakarak tüm kesimleriyle bağımsızlık mücadelesinde yer almış olan bu toplum, dayanışmanın en güzel örneğini sergilemiştir. İnanç ve iman birlikteliği ile ortaya çıkan dayanışma ruhu, yaratıcı yıkım karşısında, ihtiyaç duyulan imkânları da, Seyit Onbaşı, Havranlı Numan Onbaşı ve İbradılı İbrahim gibi kahramanları da ortaya çıkarmıştır. Bugün bir esaretten kurtulma savaşı söz konusu olmasa da iç karışıklıklar ve dış yönlendirmelerin bu kudretli GEMİ yi sürüklediği fırtınadan zarara uğramadan kurtulmanın savaşı verilirken dayanışmanın taşıdığı önem bir kez daha ve oldukça kritik bir şekilde ortaya çıkmıştır. Dayanışmanın gerçekleşmesi toplumdaki bölünmelerin en aza indirilerek ulusal çıkarlara ulaşılması hedefinde tüm kesimlerin işbirliği halinde çalışmalarını beraberinde getirecektir. Bu durum, içeride güvensizlikler ve adaletsizliklerden kaynaklanan istikrarsızlıkların yerine önceliği GEMİ nin ilerlemesine katkıda bulunmaya vermelerini sağlayacaktır. Böylece dayanışmanın gerçekleşmesiyle ROTA ya uygun olarak muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma arzusunun hayata geçirilebilmesinin en önemli adımlarından biri atılmış olacaktır. 17

19 Birlik ve Beraberlik Yüzyıllar boyunca farklı unsurların, aynı topraklarda barış içerisinde yaşamayı, akrabalık ve işbirliklerinden kaynaklanan bağlar oluşturarak birbirlerinin farklılıklarına hoşgörü göstermeyi öğrendikleri Trakya ve Anadolu da, geçmişin mirasının bıraktığı hoşgörü ortamı günümüze kadar devam ettirilememiştir. Bu durum, Nuh un Gemisi olarak simgeleştirdiğimiz Türkiye Cumhuriyeti nin sahip olduğu toplumsal çeşitliliğin, birliktelik konusunda tehdide dönüşmesi riskini ortaya çıkarmıştır. İktidar sahiplerinin avantajlı konumlarını devam ettirmek ve dikkatleri, sebebi oldukları olumsuzluklardan uzaklaştırmak amacıyla toplumsal gruplar arasındaki farklılıkları alevlendirmeleri, son yıllarda etnik, dinsel ve siyasal kimlik temelli nefrette artış yaşanmasına yol açmıştır. Bu nefret Türkiye nin birlik ve beraberliğine ciddi ölçüde zarar vermiştir. Kendilerine avantajlı gruplarla aynı imkân ve fırsatların tanınmamasından şikâyetçi olan farklı inanış, etnik köken ya da siyasal düşünceye sahip gruplar arasında bu ayrımın ortaya çıkardığı öfke ve nefret oluşmuştur. Bu nefret ortamı iktidar gruplarınca toplumun dikkatinin başka yönlere çekilmesi ve mevcut haksızlık ve yolsuzlukların arka planda tutulabilmesini sağlamak amacıyla kışkırtılmıştır. Ülke içerisinde birlik ve beraberliğin kırılgan hale gelmiş olduğu toplumların dışarıdan gelecek tehditler karşısında sağlam durması ve karışıklıklara sürüklenmeksizin varlığını devam ettirmesi çok zordur. Hassas dengelerin bulunduğu bir coğrafyada yer alan bu denli zengin bir yapının farklılıklarından kendi faydasına olacak şekilde yararlanabilmesi, her şeyden önce söz konusu farklılıklarını kendi içerisinde zenginlik olarak görüp benimsemesi ile mümkün olabilir. Yönetim sahiplerinin kendi içlerinde bu kabulü sağlamalarının ardından hoşgörü toplumsal gruplara yayılacaktır. Böylece, siyasal menfaatlerin ortaya çıkardığı sorunlar ve çatışma nedenleri bir kenara bırakılarak adil ve hoşgörülü bir yapının geleceği güvenlik altına alınabilecektir. Adalet ve hoşgörünün toplumun tüm kesimlerine yayılmasının başarılı olmadığı takdirde dayanışmanın gerçekleşmesi mümkün olmayacaktır. ROTA nın temelinde yer alan adalet ve doğruluk ilkeleri ayrım ve nefretlerin sona erdirileceği bir hoşgörü ortamının Türkiye Cumhuriyeti nde hayat bulmasını sağlayacaktır. Hoşgörü beraberinde toplumsal dayanışmayı ve birliği getirerek bu büyük GE- Mİ nin yıllar boyunca kendisini yolundan alıkoyan engelleri aşmasını sağlamak hedefindedir. 18

20 GEMİ nin Pruvası Belirlenecek ROTA, temel hak ve hürriyetleri merkeze alacaktır. İnsanın varoluşundan sahip olduğu temel hak ve hürriyetler, sistemi ileri taşıyacaktır. Bireyin sahip olduğu hak devlet tarafından teslim edilirken, hürriyetler korunacak ve geliştirilecektir. Türkiye nin mukayeseli üstünlük skalasında birincil avantaj ve üstünlük olarak gördüğü insan kaynağını azami düzeyde bir demografik fırsat penceresi ne dönüştürebilmesinin zemini hürriyet iklimidir. Ancak hür bireyler fark yaratır düşüncesinden hareketle, dünya ile üreten bir güç olarak eklemlenebilmek için, bireylerin maddi ve manevi potansiyellerini ortaya çıkarabilmek için yaratıcı-yenilikçi YENİ NESİL EKONOMİ için hürriyetler ön şarttır. ROTA nın belirlediği 4 temel hürriyet vardır, ROTA bu hürriyetleri GEMİ nin pruvası,, en ciddi dalgalarda dahi dayanmasını sağlayacak gövdesi olarak görmektedir. Bunlardan ilki İfade Hürriyeti dir. Literatürde, düşünce ile birlikte anılan ifade hürriyeti ROTA da tek olarak anılacaktır. Bunun sebebi, baskı guruplarının müdahale etseler de düşünmeye engel olamayacağı ancak ifadenin, hürriyet olarak nitelenebilecek derece de engelle karşılaşabileceğidir. Bir kavramın hürriyet ile bağı, o kavrama karşı duyulan engelleme isteği ile doğru orantılıdır. İfade hürriyetinin temeli bir fikre sahip olmaktır. Her birey, herhangi bir konuda bir fikre sahip olabilecekken, bu fikri dile getirmediği sürece fikre sahip olmanın önemsiz olacağının bilincinde olmalıdır. İfade hürriyeti, bireyin serbest bir biçimde her türlü bilgi ve fikirleri engel ve sınır olmaksızın, sözlü, yazılı, basılmış, sanat veyahut da dilediği bir başka yöntem/araçla öğrenme, alma ve verme hakkıdır. İfade Hürriyeti, Türkiye deki anayasal sistemde var olduğu şekli ile söz de kalmayacak, devlet, bu hürriyeti de diğer hürriyetleri koruduğu gibi koruyacak tedbirler alacaktır. 19

21 İfade Hürriyeti, bir başkasının hürriyetini baskı altına almadığı, toplumsal huzur ve dayanışmayı bozmadığı ve şiddeti teşvik etmediği ölçüde kullanılmalıdır. ROTA nın hedeflediği sistemin kurulabilmesi başta İfade Hürriyeti olmak üzere birey hak ve hürriyetlerin kullanılması ile mümkün olacaktır. Bireyin kendini ifade edemediği bir toplumun ilerleyebilmesi mümkün olmayacaktır. İfade hürriyeti, her alanda gelişmeyi ve zenginliği çağrıştırır. Bu bakımdan devletin yasaklamaktan ziyade dinleyen ve hayata geçiren olabilmesi, zenginliği arttıracak, toplumsal mutabakata eşlik edecektir. İfade hürriyetinin kullanılan bir hak olmasını sağlayacak olan ROTA nın adalet ve hoşgörü bilincidir. Sistemin adalet dağıtması sağlandığında birey özgürleşecek, sistem adem-i merkeziyetçi bir hal alacak, dolayısıyla bireyin düşüncesi de değer bulacaktır. Bir bireyin düşüncesini ifade etmesinden korkan devlet, makamlara ve şahsi kaygılara hapsolmuştur. Her bireyin fikrini ifade edebilmesi, bireyselliği değil çeşitliliğe hitap eden bir toplumsal bilinci ortaya çıkarır. Bireysel manada kullanılabilecek bu hürriyet, toplumun kutuplaşmasının da önünü kesecektir. Devletin ya da sistemin makul gördüğü ifade ler haricinde bir ifadenin ortaya çıkmaması, bir takım radikal eğilimlerin, ayrılıkçı hareketlerin yeşermesine, dahası ifade edilmeyen düşünceler, bugünün tabiri ile marjinal liğe sebebiyet verecektir. Devlet toplumsal ya da siyasal güvenlik kaygısı ile ifadenin açıklanmasına engel olurken bir baskı yaratmakta ve nihayetinde bu baskının altında kalmaktadır. Bunun yanında fikrini ifade edemeyen bireylerle dolu bir toplum, önyargıların yaşandığı ve şüpheci yaklaşımların arttığı, bireysel ilişkilerin korkularla şekillendiği bir toplumu beraberinde getirecektir. İfade hürriyetinin sağlıklı kullanılması, sağlıklı bir toplumu, sağlıklı bir toplum sağlıklı bir devlet aygıtını ortaya çıkaracaktır. Sonuç olarak her ne şekilde olursa olsun gelişme yönlü her hedef ifade hürriyetine ihtiyaç duymaktadır. ROTA nın gelişim hedefinin toplam dört sacayağı vardır. İlki ifade hürriyetiyken ikincisi, ifade hürriyeti ile birbirini tamamlar mahiyette olan inanç hürriyetidir. 20

22 21 7 Haziran 2015 Seçim Beyannamesi İnanç hürriyeti ROTA da, ifade hürriyeti olarak adlandırdığımız ve fakat genel kullanımı itibariyle düşünce ve ifade hürriyeti olan hürriyetle karakteristik bir benzerliğe sahiptir. İfade hürriyeti, ifade edilebilecek bir fikrin, düşüncenin olmasını ön şart kabul eder. Bu fikrin öğrenilmesi, öğretilmesi, duyurulması kısaca ifade edilmesi de ifade hürriyetidir, düşündüğünü ifade etme hürriyetidir. İnanç hürriyeti konusunda da temel olan, inancın düşünsel olduğu, ifade ediliş biçimi olarak adlandıracağımız ibadet in ise bir eylem olduğudur. Dolayısıyla inanca değil inancın ifadesine, vicdanın dışavurumuna yapılan müdahale bu hürriyetin konusudur. İnanç kavramının hürriyeti nden bahsedilirken, inancın değişik şekillerde müdahale ile karşılaşacağı, bu ihtimalin, inancın yapısı gereği var olduğunu bilinmelidir. Müdahale her zaman eyleme yönelik, yani ibadete yönelik değil, düşünce aşamasındayken de yaşanır. Bu bakımdan yaşanan en ciddi müdahale dini ve vicdani meselelerin siyasete ve sisteme dahil edilmesi, çıkar amaçlı kullanılması, sistemin ve/veya toplumun yönetimi sırasında bir araç haline getirilebildiği gerçeğidir. ROTA, tüm bu durumlar karşısında, hem düşünsel boyutta hem de ifade aşaması olan ibadet noktasında, inanca müdahale edilmeyeceğini taahhüt etmektedir. Kısaca, öncelikle hiç kimse, hiçbir kurum ya da baskı gurubu, hiçbir bireyin inancını, dini duygularını ve inancına bağlı olarak mukaddes saydığı unsurlarını istismar edemez, edemeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin hayatsal saydığı ilkelerden olan laiklik, genel olarak kullanılan din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulması anlamından çok, sistem içindeki en büyük ve örgütlü baskı gurubu diyebileceğimiz mevcut devlet anlayışının, bireylerin kolektif bir ürünü olduğunu, bir dine mensup ya da yakın olamayacağını, kendisini oluşturan bireylerin inançlarını sorgulamak, denetlemek, yönlendirmek gibi bir yetkisinin bulunmadığını/bulunamayacağını, ayrıca hiçbir dini ya da dinsel öğretiyi, sistemi işletirken araç haline getiremeyeceğini anlatmaktadır. Bu bağlamda laiklik, devletin din kuralları ile değil, halkın iradesi doğrultusunda hizmet etmesi gerektiğini, herhangi bir inanca bağlı olmadan diğer inançlara eşit uzaklıkta durması, yansız olması gerektiğini söyler.