Yeni bir toplumun tarihinin ilk

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Yeni bir toplumun tarihinin ilk"

Transkript

1 Yeni bir toplumun tarihinin ilk» 8-9» yüzyıla ayaklanmalarla girildi 21.yüzyıla ayaklanmalar ile girilmesine rağmen henüz işçi sınıfı iktidarı kurulamamıştır. Bir kez daha işçi sınıfının önder olmadığı koşullarda, kapitalist sistemlerin şekil değiştirerek önümüze çıktığına tanık oluyoruz. Yıkılan diktatörlükler yerini çeşitli tipte burjuva demokrasilerine bırakırken sömürü devam ediyor. Biz işçiler için gerçek ve en yüksek demokrasi sosyalist işçi demokrasisi olacaktır. Ayaklanmaların dersleriyle bunun için mücadele edeceğiz. sosy li t sosyalist mokrasisi Siz hiç Kuralsız, kayıtdışı çalışmanın en kanlı bedellerinden biri 2 yıl önce kenarda köşede de değil, İstanbul un göbeğinde işçilere ödetildi. Davutpaşa daki bir merdivenaltı atölyede meydana gelen patlamada 21 işçi yaşamını yitirip, 120 işçi de yaralandı. Depremi andıran patlama görüntülerine işçilerin parçalanan bedenleri eklendi.» 6 Metal işçileri grev yolunda ilerlemeyi sürdürüyor. TİS kapsamındaki işyerlerinde ilan edilen grev kararları patronların lokavt kararlarını öne sürmesine rağmen ilerliyor. 15 bin metal işçisini kapsayan grev süreci metal işkolunda 21 yıl sonra ilk kez gerçekleşiyor. Tüm işyerlerindeki grev kararlılığı grev oylamalarında da kendini gösterdi.» 13 Newroza karkeran piroz be! Sadece ulusal taleplerimiz, ulusal kimliğimiz için mücadele etmek yetmiyor. Kavgayı büyütmek, sömürücülere daha fazla korku salmak gerekiyor. Babalarımızın, dedelerimizin kanını içen toprak ağalarının yerini burjuvalar aldı. Tek bir ulus değiliz biz Kürtler de; her ulus gibi iki ulusuz. Bir yanda burjuva Dehak lar ve diğer yanda Kawalar, işçiler, kent ve kır yoksulları! Bir yanda Türk ve Kürt tersane, konfeksiyon, inşaat patronları, bir yanda Kürt ve Türk işçileri!» 7

2 2 Binlerce işçi ve emekçi güvencesizliği katmerlendiren Torba Yasa ya karşı alandayken, OSTİM ve İvedik te torba işçilerin paramparça bedenleriyle doldu. Torba Yasa dan haberdar olsalar bile işsizlik korkusuyla eyleme katılamayan OSTİM işçileri, Ankara sokaklarını ölümleriyle ateşlediler. Katliamların haberi, işçilere geleceksizliklerini, kapitalizmden onlara diz çökerek yaşamaktan başka bir şey vadedemeyeceğini bir kez daha kanıtladı. Burjuvazinin en son askerlikten de yırtan polisinin uyarıları yuhalamalarla karşılandı. Fırlattığı gaz bombaları OSTİM in öfkesiyle geri atıldı. 81 ilden işçi ve emekçi neden Ankara ya gelmişti? Deneme süresi adı altında 4 ay güvencesiz çalıştırılıp sonra da İşinden memnun değiliz diye işten atılmamak; sermayenin ağzı var dili yok kölesi olmamak için! Yetiştirilmek üzere adı altında, 5 işçinin çalıştığı yerlerde bile stajyer köleliğinin uygulanmaması için! Stajyerlik ücretlerinin 100 TL ye kadar düşürülmemesi, aramızdaki rekabetle yaşamlarımızın tükenmemesi için! Çoğumuzun zaten faydalanamadığı İşsizlik Fonu nda biriken primlerin köle taciri Özel İstihdam Büroları na aktarılmaması için! Belediye işçilerinin ihtiyaç fazlası denilerek tozduman edilmemesi ve belediyelerin 5 yıl içinde tümden taşeronlaşmaması için! Kamuda çalışan emekçiler dahil, uzaktan, evden, çağrı üzerine, kurum içi, kurum dışı güvencesiz çalışmaya mahkum edilmemek, sağlık, emeklilik primlerinin üzerimize yıkılmaması için! Kadın istihdamını teşvik ediyoruz adı altında kadın emekçiye hem işyerinde hem evde kölece çalışmayı dayattığı; sağlık ve emeklilik primlerini de onun sırtına yıktığı için! 10 ar 10 ar kurban gittiğimiz katliamlara karşı en küçük bir iş güvenliği tedbirinin bile alınmamasını sağlama alan sermayeye dur demek için! İşte bu yasanın, Torba Yasanın her maddesi, burjuvazinin meclisinden tereyağından kıl çeker gibi geçiyor. Burjuvazinin sınıf diktatörlüğü en küçük güvenceyi bile yaşamlarımızdan söküp atıyor. Burjuvazi için Torba Yasa, azami kar yasasıdır. Söz konusu azami kar ise, iş, sağlık, eğitim, yaşam, insan, çevre teferruat tır. Patronların azami karını yaşamlarımızla sağlamak için mi çalışacağız, yoksa bütün bir toplumun ihtiyaçları için, hem de en güvenli koşullarda ve zahmetli emeği de ortadan kaldırarak üreteceğimiz, kendi kendimizi kendi meclislerimizle yöneteceğimiz bir toplum için, sosyalizm için mücadele mi edeceğiz? Evet, göz göre göre 20 sınıf kardeşimizin daha kapitalizme kurban gitmesinin öfkesiyle dağlandık. Merhaba arkadaşlar. Ben kaynak işçisiyim. Adım Harun. Ostim ve İvedik Organize sanayilerinde uzun yıllardır çalışıyorum. Şu anda ise İvedik organize sanayinde çalışıyorum. Çalıştığım işyeri ikinci patlamanın olduğu yere çok yakın. Bugüne kadar çalıştığım atölyelerde ne denetim yapıldığını gördüm, ne de en ufak bir tedbirin alındığını gördüm. Patronlar her zaman söylememize rağmen bu tedbirleri almıyorlar. Hep yaparız, ederiz diyorlar. Yıpranmış kabloları Evet, kendi çürümesine yas tutan burjuvazinin medyasında 20 miz 1 kişilik yer tutamadık. Evet, bize cennet diye öbür dünyayı gösterenlerin neden sefayı bu dünyada sürdüğü tokat gibi çarptı yüzümüze! Ama çaresizliğe, Böyle gelmiş böyle gider lere yer kalmadı artık. Ortadoğu da milyonların patlayan öfkesiyle bilenelim! Çocuklarımızın soran gözlerine bakalım! OSTİM de, Davutpaşa da, Zonguldak ta, tersanelerde, Balıkesir de, Bursa da katledilen sınıf kardeşlerimizin kiniyle yumruklarımızı sıkalım! Torbaları cansız bedenlerimizle artık daha fazla doldurmamak için birleşelim! Kapitalizmin hayat diye bize sunduğu iş güvenliğinden yoksun, kölece güvencesiz çalışmaya karşı sınıf düşmanının karşısına sınıf birliğimizle dikilelim! bile değiştirmiyorlar. Patlamalar olduktan sonra Çalışma Bakanlığından müfettişler gelerek denetleme yaptılar. Müfettişler gelmeden önce yangın tüpleri dolduruldu. Dolu olan oksijen tüpleri kaynak yaptığımız yerin dışına ayrı bir yere konuldu. Gelen müfettişler çalıştığımız makinelerin resimlerini çektiler. Bizimle hiç konuşmadılar. İş güvenliğine yönelik eksikleri yazarak patronun yazıhanesine çıktılar. Müfettişler gittikten sonra patron yanımıza geldi. Patlamaya yönelik bir konuşma yaptı. Çalışırken Burjuvazinin sınıf diktatörlüğü en küçük güvenceyi bile yaşamlarımızdan söküp atıyor. Burjuvazi için Torba Yasa, azami kar yasasıdır. Söz konusu azami kar ise, iş, sağlık, eğitim, yaşam, insan, çevre teferruat tır. dikkatli olmamızı söyledi. Eksikleri kontrol ederek bir liste yapmamızı söyledi. Arkadaşlar çalışırken çok dikkatli olalım. Böyle bir patlamanın bizim iş yerimizde olmasını istemiyoruz. Allah korusun sizden çok bizim başımız ağrır dedi. Ben de biz öldükten sonra sizin başınız ağrısa ne olur dedim. Eksikleri her zaman söylediğimizi ama nedense patlama yaşandıktan sonra akıllarına geldiğini söyledim. Buna rağmen hala bir çok eksik tamamlanmadı. Ankara'dan İşçi Meclisi okuru İşçi Meclisi - Yerel Süreli Siyasi Dergi - Sayı:7- Fiyat: 1 TL Pina Basım Yayım San. ve Tic. Ltd. Şti. adına sahibi Hüseyin Kezik Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Ali Filizler Adres: Bereketzade Mah. Büyükhendek Cad. Portakal Sok. No: 2/11 Beyoğlu/İstanbul Tel: Baskı: Özdemir Matbaası Adres: Davutpaşa Cad. Güven Sanayii Sitesi C Blok No:242 Topkapı/İstanbul Tel:

3 3 Tunus, Mısır ve Libya da ve giderek tüm Ortadoğu da ayaklanmanın saati çaldığında, bu gelişmeleri devrimci proletaryanın gözünden yorumlayarak, kadını, genci ve erkeğiyle işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin taşlaşmış diktatörlük rejimlerine karşı ayağa kalkışını okurlarımızla paylaştık. Proletaryanın devrimci temsilcileri olarak, ayaklanmaların sınıfsal karakterindeki zayıflıklara, özellikle öncü komünist partilerin yokluğu koşullarında bastırılma, tıkanma, gerileme ve çözülme, sisteme yedeklenme tehlikesine karşı vurgu ve uyarılarda bulunduk. Bugün gelinen noktada kısa bir değerlendirme yaparsak, 1) Tunus la fitili ateşlenen eylemler sadece bir kaç ülke ile sınırlı kalmayarak Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Balkanlara doğru bir genişleme göstermiştir. 2) Tüm ayaklanmalarda yaygın ve kitlesel bir temelde sosyal/sınıfsal huzursuzluk ve tepki birikimi yatmakla beraber, bu tepkinin açık siyasal bir biçim kazanmış olduğu görülmektedir. 3) Hemen tüm ayaklanmaların ortak keseni, baştaki iktidar partisine, özelde de onun mutlak liderine yönelmiş olması ve onun devrilmesini hedeflemesi, sonrası açısından ise bir bulanıklık olmasıdır. 4) İşçi sınıfının ideolojik hegemonyası, programı, taktikleri, militan eylemi, güçlü bir örgütlenmesinin olmadığı veya zayıf olduğu ölçüde ayaklanmanın devrime, devrimin sosyalist bir devrime dönüşmesi mümkün olmamaktadır. 5) İşçi sınıfının, devrimci sınıf olarak proletaryanın böylesi bir önderlik geliştiremediği koşullarda, diktatörlük rejimlerinin yerini neoliberal kapitalist demokrasi alacaktır ve almaktadır. İç çelişki ve çatışmalardan, engel ve sarsıntılardan yeni bir gelecek tohumlanmaktadır. İşçi sınıfının yaşadıklarından öğrendiği ve öğreneceği, engellenemez ve bastırılamaz olan daha yüksek bir demokrasi, sosyalist demokrasi isteği olacaktır. 6) Neoliberal demokrasi ile burjuva egemenliğin sınıfsal/sosyal temeli ve kapsayıcılığı genişletilmekte, bu genişlemenin hızı ve ölçüsü ayaklanmanın şiddet ve kararlılığına bağlı olarak şekillenmektedir. Libya gibi kapitalistleşmiş aşiretler, ya da başka ülkelerdeki gibi şii-sünni nüfus ayrımının baskın olduğu, yani burjuva sivil toplum yapısının henüz görece zayıf olduğu ülkelerde ayaklanma kendisini bu biçimsel çelişkiler üzerinden ifade etmektedir. Tunus ve Mısır gibi göreli siyasal çeşitliliğin olduğu ülkelerde ise burjuva demokrasisine geçiş adımları daha belirgin ve hızlı gerçekleşmektedir. 7) Emperyalist kapitalist ülke ve tekeller açısından bu gelişmeler, yeni duruma hızla uyum ve adaptasyon gösterme biçiminde karşılanmaktadır. Küresel tekel demokrasisinin gereği budur, esas olan şu veya bu diktatörün varlığının sürmesi değil, girişim, ticaret, borsa ve yatırım özgürlüğünün sürmesi ve güvence altına alınmasıdır. Tunus ta Fransa nın, Libya da İtalya nın eski biçim içerisinden tarihsel emperyalist ayrıcalıklarını koruma yönlü verdikleri ilk cılız müdahale refleksleri hızla erimiş, baştaki titrekliğin yerini BM, NATO, AB ve ABD açısından bu ayaklanmaları onaylama ve burjuva sivil toplum yapısının kuvvetlendirilmesi için önünü açma tutumu almıştır. Türkiye geri düzeyde neoliberal demokrasisini yerleşikleştirmiş bir burjuvaziye ve devlet/toplum yapısına sahip olarak sınıf ve emekçi kitlelerin hayallerini yeni bir anayasaya doğru manipüle etmenin deneyimiyle de bölgede lanetli bir rolle öne çıkmıştır. 8 ) Türkiye de geri düzeyde bir neoliberal demokrasinin yerleşikleşmesinin çözdüğü sol liberal kesimler Ortadoğu daki ayaklanmaları (burjuva) devrimci bir heyecanla karşılamışlar, sisteme entegrasyon ve teslimiyet yönünde adımlarını hızlandırmanın ivmesini burada aramaktadırlar. Liberal çözücü etkiye tepki temelinde ulusalcılaşmış kesimler ise halk hareketlerinin arkasında ABD komplosu aramakta ve bulmakta gecikmemişlerdir. Her iki kesimin düşünüşü de ideal demokrasi, ideal kapitalizm sınırlarını aşamamaktadır. Her iki kesim açısından da Ortadoğu daki ayaklanmalar depresif yenilgi ve ideolojik teslimiyet yönünde etkisini bundan sonra devam ettirecek bir gelişme olarak, sınıf ve emekçi kesimlere zehirli bir etki biçimiyle taşınmaktadır. 9) Bugün gelinen noktada ayaklanan işçi sınıfı ve emekçi kitlelere burjuva demokrasisinin verip verebileceği nedir? Parlamento, seçimler, temsili demokrasi ve anayasa. Tüm bunlar kapitalist üretimin, burjuva egemenliğin ve devlet iktidarının bir üst düzeyde toplumsallaşması içindir. Adalet olmayacaktır: Sömürüye, işsizliğe, yoksulluğa dönük tepkiler, kurulacak yeni siyasal rejimlerde katlanarak büyüyecektir. Özgürlük yoktur: Cezaevlerindeki siyasal muhaliflerin yerini -Latin Amerika da olduğu gibibu kez grevci militan işçiler alacaktır. Demokrasi olmayacaktır: Burjuva demokrasisi metalar demokrasisidir, sermaye büyüdükçe ücretli kölelik artacaktır, gereksinimler şişirildikçe hayaller kırıntılar düzeyine inecek, silikleşecektir, ayaklanan emekçi kitleler burjuvazinin siyasal egemenliğini, toplumsal, ekonomik, kültürel egemenliğiyle nasıl kaynaştırarak, emekçileri kuşatarak ve kişiliksizleşmeye zorlayarak ilerlediğini göreceklerdir. 10) 21. yüzyıla ayaklanmalar ile girilmiştir. Ayaklanmaların işçi sınıfı için temel dersi şudur: Ya proletarya devrimciliği ya burjuva kuyrukçuluğu! Tekelci egemenliğin bütün biçim ve ilişkilerinin emekçi sınıfların çıkarlarına karşıtlığı bugün olmasa da zaman içerisinde ortaya çıkacaktır. Mısır ve Tunus ta işçiler bunu şimdiden sezmektedirler. Gelişecek sınıf mücadeleleri burjuva demokrasisinin sınırlarını açığa çıkartacaktır. İç çelişki ve çatışmalardan, engel ve sarsıntılardan yeni bir gelecek tohumlanmaktadır. İşçi sınıfının yaşadıklarından öğrendiği ve öğreneceği, engellenemez ve bastırılamaz olan daha yüksek bir demokrasi, sosyalist demokrasi isteği olacaktır.

4 4 Kapitalizmin bize reva gördüğü tek şey ölüm ise biz de 8 Mart'ta alanları doldurarak soralım ölümlerin hesabını Kapitalizm, kadınları sadece kapalı kasa araçlarda, fabrika yangınlarında, patlamalarda öldürmüyor, namus cinayetleri ile de katlediyor yılının ilk bir iki ayında 30'a yakın kadın kocası ya da sevgilisi tarafından öldürüldü yılından bugüne kadar kadın cinayetleri yüzde 1400 arttı. Kadının ev hizmetlisi durumuyla onlarca yıldır barışık olan kapitalizm değilmiş gibi, "İster başı açık, olmuyorsa türbanı tak, evden çık" diyor. Eğitim görmemizi, iş becerisi kazanmamızı, kredi alıp "kadın girişimci" olmamızı, evde oturup kadın programları seyretmek, hamur tutmak yerine işe girip çalışmamızı öğütlüyor. Hatta bunun evde çocuk, yaşlı, hasta bakımı mecburiyeti gibi engellerini kaldırmaktan, patronların çocuk bakım hizmeti vermesini vergiden muaf hale getirmekten bahsediyor. Peki kapitalizm bunu neden yapıyor? Kapitalizm böyle yaparak kadınları özgürleştiriyor mu? Kapitalizm de kural net: "Patronlar için artıdeğer üretmeyen yiyemez". Kapitalizm kadınları tam da bu kuralı uygulamak için özgürleştiriyor. Üretime daha çok çekilen kadın işgücü hem daha ucuz hem sömürüye daha açık 2009 yılında İstanbul İkitelli'de meydana gelen selde Pameks Tekstil'de çalışan 7 kadın işçi öldü. Çünkü patronun servis diye kullandığı araç insan taşımak için değil yük taşımak için tasarlanan kapalı kasa bir araçtı. Acil bir durumda kapısı içerden açılamazdı. Öyle de oldu. Sel anında minibüsten "kapısı açılmadığı" için çıkamayan kadın işçiler sele kapıldıkları minibüsün içinde can verdiler. Bursa Özay Tekstil Fabrikası'nda bir gece vardiyasında "kaçıp gitmesinler" diye üzerlerine fabrikanın kapıları kilitlenen kadınlar çıkan yangında öldüler. 15 yaşındaki Ayşe Denizdalan, 18 yaşındaki Sadife Düdüş, 21 yaşındaki Gülden Çiçek, 27 yaşındaki Necla Özveren ve üç aylık hamile 32 yaşındaki Sevgi Sesli patron üzerlerine kapıyı kilitlediği için yangın anında fabrikadan çıkamadılar ve yanarak can verdiler. Ve daha yeni Ostim de hayatını kaybeden 20 sınıf kardeşimizin içinde bir de kadın mühendis var. Onlar patronların kar hırsı yüzünden öldüler! İster mühendis olalım ister tekstilde işçi ister öğrenci kadın olduğumuz için sistem bizi ucuz işgücü olarak görmeye ve sömürmeye devam ediyor. Bunun için katletmeyi bile göze alacak şekilde canileşiyor. Kapitalizm kadını böyle "özgürleştiriyor". Bir an için gözlerimizi kapatalım ve gözlerimizin önüne; - Kadınların ucuz işgücü olarak görülmediği, - Kadın-erkek sömürüsü olmadan çalıştığımız, ürettiğimiz ve ürettiğimizin bizim olduğu, - Herşeyinde söz sahibi olduğumuz ve bizim yönettiğimiz, - Patronların ve onların kar hırsının olmadığı, - Patronlar ve dolayısıyla onların sistemi de olmayınca onların "kaza" dediği cinayetlere kurban gitmediğimiz bir dünya getirelim. Böyle bir dünyada yaşayabilmek bizim elimizde. Bugünden örgütlenerek, birleşerek kadın-erkek tek düşmanımız kapitalizme karşı mücadele ederek kendi dünyamızı yaratalım! Bu sistemin bize reva gördüğü ölümleri reddedelim! Onun bize verdiği tek şey ölüm ise biz de onu yıkarak hesabını soralım ondan! 8 Mart ta alanları dolduralım. Ölümlerin hesabını alanlarda soralım! Kadın cinayetleri her yeni cinayetle birlikte yeniden gündeme geldiğinde yapılan açıklamalarla şiddetin nedeni eğitimsizlik, cezaların yetersizliği, düşük gelir düzeyi olarak gösteriliyor. Bu açıklamalar kadına karşı şiddetin esas nedeni olan kadın ve erkek arasındaki işbölümünün üstünün örtülmesinden başka bir işe yaramıyor. İstatistikler ise bu açıklamaları yalanlar netlikte: Türkiye'de kadınların yüzde 42'si şiddete maruz kalıyor. Şiddete maruz kalan kadınların yüzde 55.8 ilköğretimi tamamlayamamış kadınlar. Yüksek gelire ya da yüksek eğitim düzeyine sahip olmak da kadını şiddetten koruyamıyor. Yüksek eğitim düzeyinde ise bu oran yüzde Şiddetin kadına yönelmesininin nedeni olan kapitalist işbölümü aynı zamanda kadının maruz kaldığı şiddeti sessizce kabullenmesininin de nedeni oluyor. Maruz kaldığı şiddete sessizce boyun eğen kadınların oranı yüzde Düşük eğitim düzeyinde bu oran yüzde 54.1 iken, yüksek eğitim düzeyinde yüzde Kadına yönelik şiddet ne eğitim ile ne kadın sığınakları ile; ne de yasalarda yapılan ve cezaları artıran değişiklikler ile son bulabilir. Kadına yönelik şiddeti ortadan kaldıracak olan biz kadın ve erkek işçiler olacağız. Kapitalizme ve üzerimizdeki tahakküme karşı; kadın ve erkek arasındaki işbölümünün son bulduğu, kadın-erkek ilişkilerinin dolayımsızca kurulduğu bir toplum için mücadele ederek. Her üç kadından birinin şiddet gördüğü ortalaması dünyanın hemen her yanında tutturulurken kadına yönelik şiddetle mücadele etmenin gündem kabul edilmesi bile binlerce yılı buldu.

5 5 8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde dokuma işçisi Eşit işe eşit ücret ve Daha iyi çalışma koşulları telepleriyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı Ağustos 1910 tarihinde 2. Enternasyonal'e bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart ın Internationaler Frauentag (International Women s Day Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi. İlk yıllarda belli bir tarih saptanmamıştı ve değişen tarihlerde fakat her zaman ilkbaharda anılıyordu. Tarihin 8 Mart olarak saptanışı 1921'de Moskova da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı nda gerçekleşti. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960'lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri nde de anılmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasını kabul etti. Birleşmiş Milletler in sitesinde günün tarihine ilişkin bölümde, kutlamanın New York ta ölen işçilerin anısına yapıldığı yazılmamıştır. Türkiye de ise 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlandı yılında daha yaygın olarak kutlandı ve sokağa taşındı. İSTANBUL Tarih: 6 Mart Pazar Toplanma Yeri: Tepe Natilius Toplanma Saati: 11:00 Miting Alanı: Kadıköy Meydanı ADANA Tarih: 8 Mart Salı Toplanma Yeri: 5 Ocak Meydanı Toplanma Saati: 13:30 Miting Alanı: İnönü Parkı Kapitalist sistem kadını cinsel bir malzeme olmaktan bir adım öteye götürmüyor. Bu sayede hem kadının toplumdaki ikincil planını devam ettirerek onu ucuz işgücü olarak kullanıyor, emeğini sömürüyor hem de bedenini doğrudan ya da dolaylı olarak pazarlayıp kadının bedeni üzerinden kar sağlıyor. Doğrudan pazarlamanın en açık örneği fuhuş. Artık bir sektör haline gelen fuhuşta bedenlerimize biçilen değerler üzerinden tıpkı kapitalizmdeki herhangi bir meta gibi alınıp satılıyoruz. Yani pazarda değişim değerimiz var. Porno gibi sektörlerle de fuhuş ayrıca besleniyor. Dolaylı pazarlama diye adlandırdığımız şeye ise aslında bugüne kadar birçoğumuzun dikkatini çeken bir örnek verelim. Reklamlar TV lerde, caddelerdeki panolarda bedenimiz olmadan sergilenen reklam neredeyse yok. Çikolata, dondurma, ayran, otomobil, çorap, halı, beyaz eşya örnekleri istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz. Kapitalizm metasını tanıtırken yanında çekici bir kadını kullanıyor. Böylece hem ürün daha alınabilir ve çekici bir hale geliyor hem kadını ikincilleştiren cinsel meta olma hali devam etmiş oluyor. Bu döngü içerisinde kapitalizm biz kadınlara açıkça etiniz de kemiğiniz de, emeğiniz de benim diyor. Tecavüz, taciz vb. olaylar toplumdaki cinsel bastırılmışlığın ve açlığın yansıması. Fakat bu tip olaylar kadınların hangi saatte nerede dolaştıklarıyla veya dekolte mi yoksa kapalı mı giyindikleriyle açıklanamaz. Kapitalist sistem biz kadınları cinsel birer metaya dönüştürmüşken bu söylenenler sistemi tamamen aklayarak kadını suçlamaktan başka bir şey olamazlar. Fakat bizler biliyoruz ki kapitalist sistem varlığını sürdürdükçe en ileri burjuva demokrasisinde dahi biz kadınlar cinsel meta olmaktan kurtulamayacağız. Çünkü kapitalizm daha fazla kar için emeğimizi sömürmekten ve bizi cinsel meta olarak kullanmaktan kaçınmayacak.! İçinde bulunduğumuz sistem var oldukça bizim için tacizler, tecavüzler, ölümler sürpriz olmayacak. Fakat bunlar bizim kaderimiz değil. Kapitalist sistem de mutlak değil. Ne kadar daha yaşayacağını bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey var: Sonunu getiren biz olacağız. Bize emeğimizin sömürüsünden, cinsel meta olarak kullanılmamızdan ve ölümlerden başka bir şey getirmeyen kapitalizmi yıkmak için kadınlar olarak mücadele de en ön saflarda yer almalıyız.

6 6 Kuralsız, kayıtdışı çalışmanın en kanlı bedellerinden biri 2 yıl önce kenarda köşede de değil, İstanbul un göbeğinde işçilere ödetildi. Davutpaşa daki bir merdivenaltı atölyede meydana gelen patlamada 21 işçi yaşamını yitirip, 120 işçi de yaralandı. Depremi andıran patlama görüntülerine işçilerin parçalanan bedenleri eklendi. Grizu patlaması ve göçük altında kalan 30 maden işçisinin cesedine ulaşıldı! İşçilerin grizu patlaması ve göçüğün hemen ardından karbonmonoksit gazından zehirlenerek öldüğü açıklandı. Yaşanan sel felaketi sırasında Pameks Tekstil de çalışan Nebahat Salkım, Nuriye Taş, Bircan Karataş, Özden Binal, Fikriye Özen, Altın Yüksek ve Mevide Kırcı, İstanbul Halkalı da işe gelmek için bulundukları servis aracı olarak kullanılan arkası kapalı minibüsün devrilmesiyle işçiler minibüsten çıkamayarak boğularak yaşamlarını yitirdi. 29 Aralık gece yarısı çıkan yangında kaçmamaları için fabrikanın kapısının kilitli olması dolayısıyla dışarı çıkamayan kadın işçiler 15 yaşındaki Ayşe Denizdalan, 18 yaşındaki Sadife Düdüş, 21 yaşındaki Gülden Çiçek, 27 yaşındaki Necla Özveren ve üç aylık hamile 32 yaşındaki Sevgi Sesli yanarak öldüler. Burjuvazinin sömürü çarkları insan etiyle, işçi kanıyla dönüyor. Madenler, tersaneler atölyeler kan ve kemik anaforu! Artık yeter öğütülen işçi sinirlerine, kemiklerine! Artık yeter modern barbarlık sistemine! Maden, tersane, Davutpaşa, OSTİM katliamları ne ilk ne de son oldu, olacak. Şişkin ceplerini daha da çok doldurmak için işçi kanına doymayıp önlem almayan para babaları büyük bedeller ödeyecek. Ölümün telafisi olamaz. Ölümler ne kazadir ne kader güvencesilikden taşeronluktan ve örgütsüzlüktendir. Bunu da hem patronlar ve onların başbakanı, bakanı çok iyi bilirler ama domuzluğuna üstünü örterler hem de biz biliriz ki içimize akıtırız bir zehir gibi. Birbirimizin ücretini aşağı çekmek, aramızdaki rekabetle yeni ölümleri hazırlamak değil, Tekel in gösterdiği yoldan, Türk, Kürt, göçmen, kadın işçiler, insanca çalışma koşulları için birleşik mücadeleye! Güvencesiz çalışmaya karşı her sektörden, vasıflı vasıfsız işçilerden, iş cinayetleriyle nam salmış havzalardan, işçi yakınlarından oluşan platformlar oluşturalım! Katliam sorumlularının Çalışma Bakanı ndan başlayarak tutuklanmasını, cinayetten yargılanmasını isteyelim! Sosyal Güvenlik Kurumu, Çalışma Bakanlığı, sermaye örgütleri önünde ölülerimizin adını, taleplerimizi haykıralım! Açılan davaları sadece acılı ailelerin değil, bütün işçi sınıfının davası bilip katılalım, ölen sınıf kardeşlerimizin hesabının sorulması için kenetlenelim! İşyerlerinde iş güvenliği koşullarını burjuvaların önüne attığı rüşvetle geçinenler değil, işçiler denetlesin! İş güvenliği koşullarına uymayan işyerleri kapatılsın! İşçileri katleden sermaye düzenidir! Siz hiç iş kazasında ölen bir patron gördünüz mü? Ben OSTİM merkezde, metroya yakın bir yerde metal sektöründe üretim yapan bir işletmede çalışıyorum. İlk patlamayı duyduk. Önce büyük bir şeyin yere düştüğünü sandık. Patrona telefon geldi ve patlama olduğunu öğrendik.yardım edebilirmiyiz diye patlama yerine gittik. Oradan bizi uzaklaştırdılar. Sonra işyerine döndük ve hemen makinaların başına dönüp çalışmaya başladık. Çalıştığım yerde arkadaşlar bunu kader olarak görüyor. Ama ben onlara katılmıyorum. Bu bölgede 3 katlı işyerlerinin olması yanlış. Yer altında bölmeleri olmaması lazım.tabana sıfır, düz tek katlı olması lazım. Ayrıca patronlar her kazada işçiye suçu atarlar. Asıl suçlu onlar. Kalifiye elemanı işten çıkarıp, kalifiye olmayan elemanı düşük ücretle çalıştırarak sürekli kar etmeye çalışıyorlar. Bir çok işyerinde 2-3 aydır orada çalışan işçiler var. Hep böyle gidiyor. Bir de patlamadan sonra bir çok işyerinde göstermelik önlemler alınmaya başladı. Mesela bizim işyerinde hemen yangın tüpleri değiştirildi. Ama biliyorum ki bir süre sonra her şey eskisi gibi olacak. Olmaması için, işyerinde eğitim önemli. Ama yeni işe başlayan birinden hemen 10 yıllık işçi gibi çalışması bekleniyor. Sonra da suçu bize atıyorlar. OSİAD da patronlar birbirlerini savunuyor. İşçileri suçluyorlar. Ama işçileri savunan bir dernek, bir kurum yok. Öldüğümüzle kalıyoruz. Yaşamak istiyorsak birlik beraberlik içerisinde olmalıyız. Ben ikinci patlamanın olduğu yerden 300 metre uzakta çalışıyorum. Gece vardiyasında olduğum için patlamayı duydum. Parça parça bir bölümümüz çalışırken bir bölümümüz de patlamanın olduğu yere gittik. İşçiler de, patronlar da orada toplaşmıştı. Hemen önümde bir işçinin paramparça olmuş bedeni vardı.yanımda da bir patron telefonla biriyle konuşuyordu. Bizim işyerinin de camları krıldı. Ama can kaybı yok. Zararı telafi ederiz. Öfkelendim. Hemen önümde paramparça bir işçi bedeni ama patronun umrunda bile değil. Onun tek umrunda olan zararını devletten karşılayacak olması ve en kısa zamanda tekrardan üretime başlaması. Bir de kader diyen işçi arkadaşlarıma çok kızdım. Bizim işyerinde olmadı patlama. İyi ama ölenler kim. Ben de orada çalışabilirdim. Veyahut burada da olabilirdi patlama. Biz işçiler herkes gibi çok korkarız ölmekten. Ama benim gibi vasıfsız olanlar bu kadar çok korkmamıza rağmen ölümden, iç içe yaşarız ölümle. En karanlık yerlerde, en güvencesiz koşullarda çalışan hep bizleriz. Kaçak mazot üretilen yerde sigortasız niye çalışsın bir işçi? Ölüme bu kadar yakın niye çalışsın bir işçi? Çünkü başka seçeneğimiz yok. Biz her iş aradığımızda gazetelerin hep vasıfsız işçi yazan yerlerine bakarız ve bu izbe karanlık yerlerde çalışırız. Artık dur demek lazım. Ne kadar korkarsak da ölümden, ölüm gene buluyor bizi. Artık dur demek lazım.

7 7 7. Alarm Tuzla, Davutpaşa, Ostim Organize işler Sabah erken saatlerde patlamanın 3. günü işçi katliamının olduğu yerdeyim. Güvenlik kordonu düne göre biraz daha genişletilmiş. Katliamın olduğu sokakta herhangi bir hareketlilik yok. Sokaklar bomboş. Sokakların sessizliği bana 10 yıl öncesini hatırlatıyor. Plastik malzemeler üreten bir atölyede vardiyalı çalışıyordum o zamanlar. İvedik Organize Sanayinde birçok sitenin kaba inşaatı bitmemişti daha. Aydın Plastikçiler, Merkez Sanayi, 88 Oto Sanayi, Arı-1, Arı -2 Arı-3, Arı 4 Sanayi Siteleri, Has Emek Sitesi. Bu organize sanayi için o zamanlar şunlar söylenirdi. Şehir içindeki atölyeler buraya taşınacak, her sektörün bölgesi ayrı olacak. Dökümcüler ayrı, oto ayrı, plastikçiler ayrı vs vs. Denetlenmesinin de daha kolay olacağı söylenirdi böylece. Bugün böyle olmadığını daha net görebiliyoruz. Lokantanın yanında demir doğrama, yanında tiner imalatı, onun yanında kaynakçı. Organize işler bunlar. Tüsiad, Müsiad, Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Çalışma Bakanlığı, Meclis vs vs hepsi organize olmuş, örgütlenmişler, işçi sınıfını kan gölünde boğma pahasına sömürmek için. Her yer savaş alanı Saat 07 ve katliamın olduğu sokakta hiç hareketlilik yok. Sokağın başında ve sonunda güvenlik şeridinin içinde polis var. Bir de arama kurtarma ekipleri. Onlar da araçlarının içindeler. Arka sokakta iş makineleri tamir eden bir atölyede çalışan işçilerle sözleşmiştik. Bu sabah kahvaltıyı birlikte yapacağız. Bir gün önce tanıştığımızda çalıştıkları atölyeye çay içmeye davet etmişlerdi beni. Yanlarından ayrılırken yine bekleriz dediler. Tamam dedim, Sabah 8 de buradayım. Siz çayı hazırlayın, poğaçalar benden. Gittiğimde çay hazırdı. Kahvaltı yaparken sohbet ettik. Patlamanın olduğu saatlerde atölyede değillermiş. Nurettin usta sabah geldiğinde atölyenin önünde bir gırtlak ve kol parçası bulduğunu söyledi. Çalıştıkları atölyenin çatısı da patlamanın etkisi ile hasar görmüş. Patronları hemen hasar tespiti yaptırmış. Zararımı fazlası ile alırım, aldığım para ile de ön cepheyi de kapatırım diyormuş patronları. Kahvaltımızı yaptıktan sonra onlar işbaşı yapıyor. Ben de katliamın olduğu sokağa gitmek için çıkıyorum atölyeden. Saat da basın emekçileri kordonun hemen yanına kameralarını yerleştirip canlı bağlantı için hazırlık yapıyorlar. Bu arada güvenlik kordonunun içinden İvedik Organize Sanayi Başkan Yardımcısı olduğunu söyleyen biri başlıyor basın emekçilerine sitem etmeye. Yanlış haberlerle kamuoyunu yanılttıklarını, patlamanın meydana geldiği Metsan adlı işletmenin sağlam bir firma olduğunu, Türk Traktör e yedek parça imalatı yaptığını söylüyor. Dolayısı ile sağlam bir firma olmasa Türk Traktör Metsan a neden iş yaptıracakmış? Teknik incelemeler bitmedi, bilirkişi raporları açıklanmadı daha diyor. Peki diyor bir basın emekçisi, Sizce bu kadar büyük bir patlamaya sebep olan şey ne? Başkan yardımcısı kendi sınıfının dili ile konuşmaya başlıyor hemen. Ben makine mühendisiyim. Bir oksijen tüpü patlıyor. Patlayan bu tüp diğerlerini de etkileyerek yaklaşık 30 tüpün daha patlamasına neden oluyor. İşçi hatası efendim. Daha fazla dayanamıyorum, biraz önce teknik incelemenin bitmediğini, bilirkişi raporlarının daha açıklanmadığını söylediniz. Siz hangi maddi temellere ve dayanarak patlamanın işçi hatasından kaynaklandığını söylüyorsunuz diyorum. Cevap vermek yerine oradan uzaklaşmayı tercih ediyor. Tartışmalarımıza tanık olan orta yaşlı bir işçi başkan yardımcısının arkasından okkalı bir küfür savurup bütün sınıf kinini kusarak; şu sokağa bakın sanki savaş alanı gibi diyor. Düşük ücret vereceğiz diye tecrübesiz genç işçileri çalıştırıyorlar, hiç bir tedbir almıyorlar. Sonra suçu işçiye atıyorlar hemen. Patlayan tüpler değil sınıf öfkemiz olsun Evet; bu sokaklar, fabrikalar, tersaneler, madenler, okullar, dershaneler, plazalar, bankalar, tarlalar birer savaş alanı. İki karşıt sınıf savaşıyor bu alanlarda. Bir tarafta işçi sınıfı bir tarafta patronlar. Patronlar sınıf olarak örgütlü. Onların kendi sınıf çıkarlarını korumak için birlikte hareket ettikleri örgütleri var. Tüsiad, Musiad, Organize Sanayi Birlikleri vs vs. Biz işçiler ise örgütsüz ve dağınık bir sınıfız. Güçlü ve örgütlü bir sınıfın karşısına da ancak ve ancak örgütlü ve güçlü bir sınıf olarak çıkarsak kazanabiliriz. İşçi komiteleri, işçi kurulları ve işçi meclislerimizi kurarak kendi bağımsız sınıf örgütlenmelerimizi yaratalım. Artık yeter patlamalarda beşer onar öldüğümüz. Patlayan tüpler değil, sınıf kinimiz ve öfkemiz olsun. Devrimci Proletarya, BDSP, BDP, ESP, SDP, Sosyalist Gelecek Parti Hareketi, DHF, DDSB, EHP, Kaldıraç, SP, TÖP ve 78'liler Girişimi, Meclis önünde yaptığı basın açıklamasında, OSTİM, Davutpaşa, Afşin-Elbistan gibi bir çok yerde yaşanan katliamları protesto etti, sorumluların yargılanmasını istedi. Eyleme BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan da katıldı. Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; "Ostim ve İvedik organize sanayindeki iş cinayetlerinde katledilen işçi kardeşlerimizin cenazeleri kaldırılmadan Kahramanmaraş tan bir iş cinayeti haberi daha geldi. Ardarda gelen bu iş cinayetleri tesadüf değildir. Katliamların sorumlusu madenlerde, fabrikalarda işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri almadan, kayıt dışı istihdam ile merdiven altı işletmlelerde işçileri gece gündüz sefalet ücretine çalıştıran egemen zihniyettir; sömürü sistemidir. İş cinayetlerinin sorumlusu işçi sağlığı ve iş güvenliğine yönelik hiçbir önlem almayan patronlardır, gerekli denetimleri yapmayan devletin kendisidir." Açıklamanın ardından BDP milletvekili Hasip Kaplan ile 3 kişilik heyet, Meclis e girerek, iş cinayetlerine ilişkin hazırladıkları dosyayı grubu bulunan partilere vermek istedi. Ancak güvenlik görevlileri ve polisler eylem yapanların Meclis e alınamayacağı nı öngören genelgeyi gerekçe göstererek, heyetin Meclis e girmesine izin vermedi. BDP milletvekili Hasip Kaplan bu durumu protesto ederek heyet içeri alınana kadar oturma eylemi yapacağını belirtti. Yapılan görüşmelerin ardından heyet içeri alındı. İşçiler Ankara sokaklarında geleceksizleştirilmelerine yönelik torba yasa tasarısını protesto ederken OSTİM de 20'den fazla işçi bırakalım geleceğe dair hayal kurmayı bu sabah yataklarında uyanma şansına bile sahip olamadılar. Şans güçlü olanın yanındaydı, parası olanın yanındaydı ve sermayenin Türkiye sinde işçi sınıfı için şans yana yana, bağıra bağıra ölmektense helalleşerek çıktığı evine sağ salim dönebilmeye gerilemişti. Çıkan yasalarıyla, Ankara'da gördüğümüz gibi binlerce kolluk kuvveti ile, her türlü iletişim kanalı ile orada ölen işçi kardeşlerimizin acısını bile hemen sonraki bir mizah programıyla silen, hangi sınıftan dahi olduğumuzu unutturan belleksizleştiren ve belleksizleştirdiği oranda ölen her kardeşimizi bir istatistik derekesine indiren bir sistem tarafından yönetiliyoruz bugün. Orada ne düşlerimizi ne gülüşlerimize yer bulabiliyoruz. İşçi Meclisi okurları olarak OSTİM de ilk patlamanın olduğu yerde tüm sınıf kinimizle bir basın açıklaması gerçekleştirdik. Ölen her işçi kardeşimizin hesabını sormak, kodamanların isimlerinin yazılı olduğu tabelaları söküp yerlerine kanlarıyla, kemikleriyle, sağa sola dağılan bacaklarıyla hayatı yaratan sayıların arasında varlıkları kaybolan isimsiz işçilerin isimlerini yazmak için işçi meclislerinde örgütlenmemiz gerektiğini haykırdık OSTİM de. Nazım ın dediği gibi Ya ölü yıldızlara götüreceğiz hayatı, ya da dünya mıza inecek ölüm.

8 8 Üzerimizdeki tahakkümü tümden yok etmek için bugünden harekete geçmek mi, yoksa sadece kısmi değişiklik ve onarımlarla yetinip onun yeniden üretilmesine izin vermek mi? Bunlardan birine karar vermek zorundayız. Doğru kararı vermek için ise, bıçağı doğru yere, kadınla erkek arasındaki binlerce yıllık işbölümüne saplamamız, işbölümünü en küçük bir iz bırakmamacasına toplumdan söküp atmamız gerekiyor. Cins ayrımcılığının en kaba biçimlerine tepki duymayan kadın var mıdır? Bizim toplumumuzda dün bu soruya gönül rahatlığıyla Evet diyemezdik. Ama şimdi zincirlerini kıramasalar bile, biliyoruz ki kadınlar cinsler arası eşitsizliğe yek vücut Hayır diyorlar. Bugün kadınların ev ve bakım işleri dışında hiçbir işe yaramayacağını, zeka ve yeteneklerinin bundan fazlasına yetmeyeceğini savunabilen yok. Erkek değil kadın olarak doğmamızın ailenin felaketi olduğunu, eğitim görmek yerine buluğ çağında evlenmemiz, çalışmamamız gerektiğini söyleyenler antika müzesine kaldırılıyor. Kadınlar şu mesleği yapabilir, bunu yapamaz diyenleri dünyanın dört bir yanında hayatın kendisi yalanlıyor. Kadınlara yönelik şiddet artık sineye çekilmiyor, namus adı altında öldürülen her kadının bedeli soruluyor -televizyon dizilerinde kötü adam rolü eşini, çocuklarını döven babaya veriliyor. Evlilik ve akrabalık bağları dışında iki cins arasındaki iletişimin en alt sınırda olduğu, sokaktan, otobüsten taciz öfkesiyle dönülen günler geride kaldı. Boşanamamak, istemediği bir çocuğu doğurmak, kendisine tecavüz eden kişiyle evlenmek zorunluluğu da. Hiçbir kadın, eşine, çocuklarına, torunlarına, yaşlı ve hastalara hizmetle geçen, yaşanmamış bir hayatın muhasebesini yapmak istemiyor. Eşinin, çocuklarının verdiği harçlığa bağlı olmak istemiyor. Elbette ki bunların toplumumuzda tümden ortadan kalktığını, kadınların bu sorunlara karşı mücadele vermek zorunda olmadığını söylemiyoruz. Kadının yaşamında ileriye doğru olan her değişiklik, amansız bedeller, acılara mal oluyor. Aşağılanma, horlanma, ezilme, en düşkün biçimleriyle bile hayatımızdan defolup gitmek bilmiyor. Fakat eskisi gibi yaşamamak derken, sadece bunların değişmesiyle, dünden hallice olmakla yetinebilir miyiz? Üzerimizdeki tahakkümü tümden yok etmek için bugünden harekete geçmek mi, yoksa sadece kısmi değişiklik ve onarımlarla yetinip onun yeniden üretilmesine izin vermek mi? Bunlardan birine karar vermek zorundayız. Doğru kararı vermek için ise, bıçağı doğru yere, kadınla erkek arasındaki binlerce yıllık işbölümüne saplamamız, işbölümünü en küçük bir iz bırakmamacasına toplumdan söküp atmamız gerekiyor. Neden işbölümü? Çünkü iş bölündükçe insan da bölünür. Bölünen insan güdükleşir, acizleşir, yoksunlaşır. İnsanlığın yarısı kadın. Fakat insanın ilk güdükleşmesini, acizleşmesini, yoksunlaşmasını ve tahakküm altına alınmasını yaşayan da kadın. İşbölümü üzerinden gelişen tahakküm ilişkisi, hem kadının hem de erkeğin binlerce yıllık tutsaklığını getirdi. Bugün kurtulmak için kıvrandığımız sınıflı toplumu yaratan bu işbölümü ve tutsaklık oldu. Bu işbölümüyle erkek, evin dışına çıktı ve üretti. Kadın ise doğurganlığı ile yaşamı, eve emeğine hasredilerek emeğin yeniden üretimini gerçekleştirdi. İşte bu yüzden üretimde yer alan kadına çalışan kadın, anne dendi; erkeğe ise çalışan erkek, baba denmedi. Kadın şoför, öğretmen, mühendis, yazar, belediye başkanı dendi; erkek pilot, milletvekili, sayaç okuyucu, dişçi denmedi. Bu işbölümüyle erkek, eğitim, iş becerisi, yaşam deneyimi, politikayla uğraşma imkanı edindi. Kadın ise ancak ömür törpüsü işleri detaylandırabildi. 6 yaşında bir çocuğun birkaç ayda edindiği okuma yazma becerisinden bugün dahil milyonlarca kadın mahrum kaldı. Köyünün, mahallesinin dışını göremedi. En küçük bir kararı için Beyime sorayım dedi. Oy verirken erkeğin gözüne baktı. Erkek olduğu kadarıyla kafa iken, kadın tamamen kol oldu. Bu işbölümüyle erkek, kadın cinsine kendisini cinsel ve duygusal bakımdan tatmin etmesi gereken bir varlık gözüyle baktı. Kadın erkeğin cinsel kölesi oldu. Öyle ki sınıflı toplum, dünyanın en eski mesleği ni yarattı. Erkeği kadının namusu yaptı. Kadının yaşama dönük en küçük adımı, erkeğin namusu olma adına dayakla, ölümle cezalandırıldı. Kadın cinsinin tamamı boşanma hakkını ancak geçen yüzyılda elde etti. Ama bu hakkı kullandığında cezadan kurtulamadı. Bu işbölümüyle kadın, erkeğe ve ailenin bütününe duygularıyla da emek vermeye yazgılı sayıldı. Erkeği, çocuklarını işe, okula sadece ütülü kıyafetle değil, kucaklayarak gönderdi. Ama ütülü kıyafeti giyen, onda bir emek olduğunu görmedi. Gece ağlayan çocuğun yanına kadın koştu. Engelli çocuğu için Benden sonra ne yapar? diye o düşündü. Yaşlılara, hastalara o baktı. Bu işbölümüyle evde kadın proleter, erkek burjuva oldu. Burjuva ile proleterin aynı yastıkta hep aynı sabahlara uyandığı tek yer, aileydi. O yastığa başlarını ne aşk, ne sevgiyle, salt mecburiyetle koydular. Başka türlüsünü binlerce yıldır bilmeyen, öğrenmek istediğinde ölüme bile katlanan kadın, bu ezici işbölümünü benimsedi. Bir bardak suyunu kendisi almayan erkekler, erkeğin arkasını toplamaktan gurur duyan kadınlar yetiştirdi. Sömürücü, sınıflı toplumlarda bütün ekonomik, sosyal, siyasal ilişki ve kurumlar, din ve aile, bu işbölümünü sürdürmeye uyarlandı. Emekçi kadınlar, Ekim Devrimi yle eşit işe eşit ücreti, kadınların gece çalışmasının ve ağır ve tehlikeli

9 9 işlerde çalıştırılmasının yasaklanmasını, kadın emeğinin korunmasını, boşanma ve kürtaj hakkını, kadını eve bağlayan, üretime ve toplumsal yaşama katılmasını engellerin kaldırılmasını elde ettiler. Kadının prangası aile, devrim yoluyla çözülmeye başlandı. Çocuk bakımı, çamaşır, yemek gibi işlevler toplumsallaştırıldı. Bu devrimsel kazanımlar sayesinde, geri bir ülke olan Rusya nın emekçi kadınları dünyanın en özgür kadınları ve eşit insanları olma imkanlarına kavuştular. Emekçi kadınların mücadelesi ve sosyalizmin bayrağı altında kavuşulan bu kazanımların bir bölümü -boşanma, kürtaj, kısmen kadın emeğinin korunması vb.- onyıllara yayılarak kapitalist dünyada da elde edildi. Fakat bir bütün olarak kadın emeğinin korunması, eşit işe eşit ücret, kadının aile içindeki rolünün ortadan kalkması gibi talepler, kapitalizm altında asla gerçekleşmedi. Evet, kapitalizmde birçok konuda sadece yasal ve kağıt üzerinde değil, fiili-toplumsal hak eşitliği de sağlanıyor. Kadının eğitim görmesine, sokakta dolaşmasına, evlenip boşanmasına, kiminle birlikte yaşadığına kimse burnunu sokmuyor. Ama kapitalizm işbölümünü dinamitlemek şöyle dursun onu kendisi için en ehven biçimiyle sürdürmekten başka bir şey yapmıyor. Mesleki yelpazeyi genişletse bile kadınlar yine vasıflı kafa emekçisi olarak daha azlar. Mesleklerinde çok daha zor ve zahmetle yükselebiliyor, Çocuk da yaparım kariyer de dediklerinde karşılarında kapitalizmin yazısız anayasasını buluyorlar -biz emekçi kadınlar için ne farkeder tabii ama, patronların bile çok azı kadın!-. Kadına yazılı duygusal emek, iletişim becerileri, kapitalizmin müşteri memnuniyeti ni sağlamaya dönük yapıştırma gülücüklerde, üç kuruşa hasta, yaşlı, çocuk bakımında artı-değer yaratma vasfı kazanıyor. Kadın istihdamı eğitim, kreş, ev işlerinde makinelerin kullanımı gibi olanaklarla ne kadar artarsa artsın, esnek, yarı zamanlı çalışmaya dayalı -bu durumda 3 çocuk kuralına da uyulması mümkün oluyor-. En gelişmiş kapitalist ülkelerde bile kadınlar yüzde 60 oranında ve bu esnek çalışma koşulları altında istihdam ediliyor. Erkeklerden yüzde 30'u bulan oranlarda daha düşük ücret alıyorlar. Ne şiddetten, ne taciz ve tecavüzden kurtulabiliyorlar. Aileyi bir arada tutan ekonomik, sosyal bağların çözülmesiyle birlikte ıssız adamlar, ıssız kadınlar la tamlanıyor. Artan sayıda kadının ücretli işçi olarak sömürülmesiyle birlikte kapitalizmin kadın emekçinin en temel kazanımlarını bile nasıl yıkıma uğrattığı ortaya çıkıyor. Kapitalizmin şimdiden aralarında tekstil, konfeksiyon, ev emekçilerinin, çoğu Kürt olan mevsimlik tarım işçilerinin, kadın mühendislerin, öğretmenlerin bulunduğu onlarca kurbanı var! Buzun kırıldığı bu yerde mücadele çiçekleri açıyor. Sınıf bilinçli emekçi kadınlar, güvencesiz, düşük ücretli köleler olmayı reddederken aynı zamanda yeni bir toplumun tarihinin ilk sayfalarını yazıyorlar. Kapitalizmin şimdiden aralarında tekstil, konfeksiyon, ev emekçilerinin, çoğu Kürt olan mevsimlik tarım işçilerinin, kadın mühendislerin, öğretmenlerin bulunduğu onlarca kurbanı var! Kadıköy Kültür Kafe ve İşçi Meclisi okurları 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü gündemiyle etkinlik düzenledi. Etkinliğe farklı kuşaklardan kadın ve erkek emekçiler, lise ve üniversite öğrencileri olmak üzere 50 kişi katıldı. Etkinlik Novamed grevi belgeselinin gösterimiyle başladı. Daha sonra kadın sorununun güncel yaşanışı ile ilgili sohbete geçildi. Özellikle kadın emekçilerin katılımı ve konuşmalarıyla sohbet doğrudanlık ve içtenlikle, somut sorunların dile getirilişi ile aktı. Kadın emekçiler 13 saati bulan mesailerden, ev ve çocuk sorumluluğu ile ilgili sorunlarından söz ederken erkek emekçiler de kadın sorununa ilişkin kendi kısıtlılıklarını ortaya koydular. Verilen aranın ardından müzik dinletisine geçildi. Bağlama eşliğinde hep birlikte söylenen parçaları, genç bir kadın arkadaşın kısa keman dinletisi izledi. Daha sonra sohbetin ikinci bölümüne geçildi. Bu bölümün açılışını okullarında uzun süredir cinsel tacizle karşı karşıya olduklarını anlatan liseli gençler yaptılar. Liseli gençler, tacizin yanı sıra karşı karşıya kaldıkları baskı ve tehditleri de ortaya koydular. Sorunu somut çözüm arayışı yönüyle ortaya koyan liseliler, sohbeti de daha baştan dinamize ettiler. Özel sektörde çalıştığını söyleyen bir kadın emekçi, kadın cinayetlerinden duyduğu üzüntüyü anlattı ve bu cinayetlere tepki verilmesi gerektiği çağrısı yaptı. Kadın sorununda toptancı, kadın emekçilerin aydınlatılması ve örgütlenmesine somut çaba ve emek vermeyen, kabaca sistem sorunu diyerek çözümü sosyalizmden sonra ya erteleyen tutumlar, kadın ve erkek emekçilerin özeleştirel ve içtenlikli konuşmaların konusu oldu. KESK içerisindeki cinsel taciz dahil bir dizi konuda devrimci güçlerin tarihsel gelişmelerin gerisinde kaldığına işaret edildi. Sorunun çözümü için kadınla erkek arasındaki işbölümünün, ailenin ortadan kaldırılması gerekliliğine vurgu yapıldı. Kadınların tarihsel kazanımlarının işçi-emekçi kadınların omuzları üzerinde yükseldiğine, işçi sınıfını kontrol etmek için işbaşında olan sendikalara karşı da kadın işçilerin etkinliğinin gerekliliğine değinilerek Tekel işçilerinin Mustafa Türkel lerin demagojilerini boşa çıkardığına işaret edildi. 4 saat kadar süren etkinlik, bu canlı sohbetin ardından içilen çaylarla ve çalışma ve buluşmaların 8 Mart la sınırlı kalmayacağı çağrılarıyla son buldu.

10 10 yılına girilirken sağlık sektöründe asgari ücretle hiçbir 2011 güvencesi olmadan tüm özverileri ile çalışan Adana Numune Araştırma Hastanesi sağlık emekçileri yeni yıla ummadıkları bir haksızlıklarla girdiler. İhaleyi kaybeden ve kazanan taşeron firma-avantacılar-, sağlık emekçilerine eski ve yeni taşeron firmalarından tüm kazanılmış haklarını aldıklarını ve hiçbir alacaklarının eski ve yeni avantacılarında kalmadığını beyan eden bir ibraname imzalama tehdidinde bulundular. Sağlık emekçilerine İmzalayın, yoksa işiniz fesh edilecek diyerek baskı uygulamaları neticesinde 105 sağlık emekçisinden 37 sinin imza atmayarak yüreklerini ortaya koymaları neticesinde, direnen 37 sağlık emekçisinin tazminatsız iş akitlerini sonlandırdılar. Sağlık emekçilerinin uğradığı bu haksızlık karşısında Dev Sağlık-İş ve SES ilk günden itibaren günümüze kadar sağlık emekçilerinin yanlarında bulunup desteklerini sürdürmektedirler. Hastane bahçesinde naylonla sarılı bir oda büyüklüğünde direniş yeri inşa edilmiştir. Bu 12. günden sonra önceleri arası direnişe katılan emekçiler Küçük Tekel i andıran bir çadır inşa edildikten sonra günün 24 saati küçük Tekel çadırını terk etmeyip geceleri ise direnişçi emekçiler aralarında nöbetleşerek sabahlıyorlar. Ayrıca geceleri destek amaçlı devrimciler kısmen de olsa ziyaretlerde bulunmaktadırlar. Çadırın önünde ve çevresinde yer alan direniş günü tabelası "Susma haykır taşerona başkaldır!", "Direne direne kazanacağız!", "Sağlıkta taşeron ölüm demektir!", "Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız. Ya siz?", "Susma sustukça sıra sana gelecek!, Örgütlü isek güçlüyüz! gibi pankartlar küçük Tekel çadırında hasta ve yakınlarının da dikkatini çekmekte, onlar da desteklerini vermektedirler. Emek örgütleri öğlen vakitleri destek verip, basın açıklaması yaparak dağılmaktadırlar. Emek örgütleri direnişçilerin yemek vb. ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar. Fotoğraf çektirmeye gelenler de çok! Onlardan daha önemlisi hastane bahçesinde çorap satan yaşlı bir emekçinin küçük Tekel çadırının ziyaretinde elinde bulunan çorapların bir kısmını direnişçilere Ben de size ancak bu kadar destek verebiliyorum. Kusuruma bakmayın evlatlarım bunu kabul edin deme oldu. Yine seyyar bir biçimde simit satan bir gencin direnişçilere Sabah kahvaltı simidiniz benden" desteği, yine üniversite1. sınıf iki kadın öğrencinin ellerinde birer paket kuru pasta ile destek vermeleri ve bizimle birlikte Torba Yasası ile ilgili meşaleli yürüyüşümüze katılmalarıdır. Direnişçiler kararlılıklarını günden güne arttırmışlardır. İşçi Meclisi okuru işçiler olarak her gün aralıksız yanlarında bulunmaktayız. Emekçilerle sınıf, emek sömürüsü, patron, işçi, güvencesizlik vb. gibi konular hakkında sohbetler edip emek-sermaye çelişkisi hakkında fikir alış-verişinde bulunulmaktadır. Yapılması gereken de bunlardır. İşçi Meclisi kurulmalı, emekçiler bilinçlendirilmeliler. Direnişte kadın emekçilerin sayısal ağırlığı dikkat çekmektedir. Hepsi çok kararlılar. Bebeğini çadıra getirip yatıranlar, akşam annesini babasını, kardeşlerini alıp çadıra destek amaçlı gelenler var ve gelirken de yanlarına alabildikleri kadar yiyecek getirmektedirler. Direnişçiler, sürekli sohbetlerimizde "Bir kişi de kalsak bu çadırı terk etmeyeceğiz", "Hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır" bilinci ile örgütlenmektedirler. Umutsuzlukları mevcut, fakat gün geçtikçe ve doğru bir biçimde bilinçlendirildikçe bu umutsuzlukların yerini umutlu kararlılık almaktadır. Başhekim ile yapılan görüşmelerde "Bu konu bizi aşıyor. Talimat yukarıdan geliyor" denmektedir. Başhekim bir dergiye röportajında direnişçilere aldatıcı bir üslupla "İbranameyi imzalayın, gelin iş başı yapın" demektedir. Direnişçi emekçiler bu beyandan haberleri olduklarında daha da kinlendiler ve bütünleştiler. Çeşitli tehditler almaktadırlar. Başörtülü, hakkını arayan emekçi bir kadın direnişçiye Bunlar anarşist, komünist gibi kışkırtıcı laflar ederek "Bak senin başın bağlı, onlara uyma" diye caydırma politikalarına dahi girdiler. Direnişçimiz ağlayarak bunları anlattı ve Ben sizlerle beraberim, biz emeğimizin karşılığını almak için buradayız, sizlerle mücadelem devam ediyor" demiştir. Kadın direnişçilerin eşleri de akşamları her gün iş çıkışı küçük Tekel çadırını yalnız bırakmamaktadırlar. Direnişçiler hep bir ağızdan "30. günde! Nasıl geçti sanki dün gibi, sonuna kadar hakkımızı arayacağız demektedirler. Sonuç olarak direnişçi işçiler toplu olarak Dev Sağlık-İş ve SES in de desteğiyle işe iade davası açtılar. "Kazanana kadar devam edeceğiz demektedirler. Yaşasın sosyalist işçi demokrasisi! Sermaye için değil işçileri için demokrasi! Bir İşçi Meclisi okuru Sermayenin çarkı bedenimizi de içine katarak hızla dönüyor. Kapitalizm (sermayedarlar) işçi kanına doymuyor ve doyacak gibi de görünmüyor. Her gün işçilerin ölüm haberlerini görüyoruz TV ve gazetelerde. Ankara OSTİM de kaçak mazot üreten fabrika patlamasında 21 sınıf kardeşimizi, Maraş Elbistan da göçükte 10 sınıf kardeşimizi, Batman doğalgaz patlamasında 3 sınıf kardeşimizi daha kaybettik ve kaybetmeye de devam ediyoruz. Kader diyor sermayedarlar işçi ölümlerine ve işin içinden çıkıyorlar. İşçi ölümlerinin kader olmadığını hepimiz biliyoruz, gözlerini kar hırsı bürümüş patronların ve taşeronların bizi köle gibi çalıştırıp iş güvenliğimizi sağlayamadıklarından kaynaklandığını da biliyoruz. Esnek çalışma, kaçak işletmeler, merdiven altı işletmeler, iş güvenliğimizin sağlanamaması, denetimin yapılmaması patronların çıkarına uygun yasaların olmasıyla beraber bizler her gün ölüyoruz. Her sabah yollara dökülüyoruz soframızdaki çayımız daha sıcakken. Sosyal hayatımız, yarınımızın güvencesi yok. Hayatımızdan bu kadar fedakârlık ederken ne kazanıyoruz? Koca bir hiç. Fabrikalarda hastanelerde inşaatlarda okullarda bağ bahçe işlerinde, kısacası hayatın her alanında biz işçiler varız. Bizleri köle gibi çalıştırdıkları için kadınerkek, genç-yaşlı demeden gece gündüz sömürüp sermayelerine sermaye katıyorlar. Hayatımız, kim olduğumuz patronlar için önemli değildir; kendilerine köle, sermayelerine sermaye katmaktır bütün dertleri. Biz inşaat işçilerinin aldığı yevmiyeler yemek parası, sigorta primleri, işe gidiş geliş, işe gitmediğimiz günler düşürülüp hesaplandığında asgari ücretten de düşük olduğunu görüyoruz. Aldığımız ücretler düşerken harcamalarımız faturalarımız vergilerimiz kat be kat artıyor, bırakın hayatımızı devam ettirmeyi borcun içinde yüzüyoruz. Bizleri köle gibi çalıştıran taşeronların cebini doldurmaktan başka bir şey yapmıyoruz. Emekçi kadınlar kapitalist sistemde hem bedenleri hem de emek gücü olarak sömürülüyor. Emekçi kadınlar kat be kat fazla sömürülüyor, gece yarılarına kadar fabrikalarda karın tokluğuna, yorgunluktan bitap düşene kadar çalıştırılıyor. Tarla bahçe işine giden emekçi kadınlar gecenin ayazından güneşin sıcağına dek çalışıyorlar. Aldıkları ücret saati 1 ya da 2 TL dir. Bunlar yetmezmiş gibi akşam eve gelip ev işleriyle ilgileniyor ve çocuk bakımını üstleniyor. Sermaye bizi sömürürken kadın-erkek dinlemiyor biz işçiler de insanca bir yaşam, kimsenin kimseye kul olmadığı, sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz bir dünya için el ele verip birlikte mücadele edelim. Nazilli İnşaat İşçileri Komitesi

11 11 Tek bir ulus değiliz biz Kürtler de; her ulus gibi iki ulusuz. Bir yanda burjuva Dehak lar ve diğer yanda Kawalar, işçiler, kent ve kır yoksulları! Bir yanda Türk ve Kürt tersane, konfeksiyon, inşaat patronları, bir yanda Kürt ve Türk işçileri! Kürt halkının ulusal kimlik ve onurunun ayrılmaz bir parçası; Newroz. Bırakalım kitlesel Newroz kutlamalarını, adının, varlığının bile kabul edilmediği günlerden 1990'daki ilk Newroz a zorbalığı yara yara geldi Kürt halkı. Cizre ve Nusaybin serhıldanları, korkuyla yaratılan karanlığı gerilla mücadelesinden ilham alıp aşarak gerçekleştirildi. 1992'de Kürt realitesini tanıyoruz diyenlerin açtığı ateş, Newroz u kutlayan 60'a yakın Kürt emekçisinin canını aldı. Newroz u özgürce kutladığımız bu yıllar, bize özgürlüğün vazgeçilmez değerini öğretti. Özgürlük olmadan, onurumuz olmadan geçen zamanın mezarda geçen zaman olduğunu öğretti. Ve özgürlüğü ancak kendi kollarımızla kazanabileceğimizi, onu bize kimsenin elleriyle veremeyeceğini öğretti. Amansız bir kirli savaşa karşı dağlara verdiğimiz kızlarımız ve oğullarımızın, gözaltında kaybedilen, sokak başlarında katledilen en değerli evlatlarımızın şahsında, gemileri yakmış bir halkın direnme gücünün tükenmeyeceğini öğretti. Yüzbinlercemiz ormanları, köyü yakılıp boşaltılarak, hayvanları telef edilerek göç etmeye zorlandı. Dilini, yolunu bilmediğimiz yerlere, büyük kentlere, Batı ya, Avrupa ya hatta dünyanın dört bir yanına savrulduk. Daha Kürdistan ı bile dolaşmamış, güzel ülkemizin özgürce tadına varamamışken, Kürt sorununu zorbalıkla çözebileceğini sananların göç ettirme politikasıyla dünyanın en ücra yerlerine bile düştü yolumuz. Artık sadece özgürlüğünü arayan bir halk değil, umarsızca işsizdik. En ağır, en pis işlerin güvencesiz emekçileriydik. En ışıltılı kentlerin en yoksulları, ekmeğini ölümün, çöpün, atığın içinden çıkaran işçilerdik. Bu sefalet içerisinde bizi bekleyen tam bir geleceksizlik, cehaletin kör kuyuları, sokakta arama ve polis copu, faşist linç şebekeleri, çocuklarımızı ağına düşürmeye çalışan çetecilerdi. İşte bu yüzden artık Newroz ları kollarımızla kazanmış kutlarken, ne devletin pençesi iniyor üzerimizden, ne de sömürünün çarkları hafifliyor. Parlamento incir yaprağıdır sistemin ama bizim irademizi oylarımızla ifade etmemize bile dayanamıyorlar. Kazandığımız her mevziye saldırmakla kalmıyor; bunları içimizi boşaltmak için kullanıyorlar. Binlerce çocuğumuzu içeri atıp yıllarca ceza verdikten sonra Yanlış yaptık diye utanmadan çıkıyorlar karşımıza. En temel demokratik haklarımızı dahi çiğnemekten vazgeçmezken, kendileriyle masalarda pazarlık edenlerle irtibatı hiç kesmiyorlar. Neden? Demokrasi, açılım dedikleri, bizim için değil, Türküyle Kürdüyle burjuvalar için demokrasi. Bunu ancak biz işçiler görebiliriz. Bizim burjuvalarımız, neoliberal demokrasiyi, açılım ı şurasından burasından genişleterek ulusal taleplerimizi liberal reformist kanallarda dahi boğmaya, onları kırıntılaştırmaya fit oluyorlar. En büyük tehlikenin asıl buradan geldiğini gizleyerek, bizim mücadelemizi bile liberal reformizme yedeklemeye girişiyorlar. Şaşılacak ne var? Artık biliyoruz ki, sadece ulusal taleplerimiz, ulusal kimliğimiz için mücadele etmek yetmiyor. Onları kazanabilmek için bile kavgayı büyütmek, sömürücülere daha fazla korku salmak gerekiyor. Babalarımızın, dedelerimizin kanını içen toprak ağalarının yerini burjuvalar aldı. Tek bir ulus değiliz biz Kürtler de; her ulus gibi iki ulusuz. Bir yanda burjuva Dehak lar ve diğer yanda Kawalar, işçiler, kent ve kır yoksulları! Bir yanda Türk ve Kürt tersane, konfeksiyon, inşaat patronları, bir yanda Kürt ve Türk işçileri! Türk işçi ve emekçilerini bize düşman etmek için içirdikleri şovenizm zehri onlarla kaynaşmamızı, tek bir sınıf yumruğu gibi davranmamızı engelledi. Fakat kapitalizm kendi mezarını kendi kazar. Bizi Türküyle Kürdüyle, kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla, sendikalısı sendikasızıyla aynı güvencesizlik batağına doğru çeken kapitalizm, aynı zamanda bizi sınıf kardeşimizle buluşturdu. 78 gün direnişi, tuzu, ekmeği paylaştığımız Tekel çadırları en iyi örnektir çıkarlarımızın ortak olduğuna. TÜSİAD cıları MÜSİAD cıları için değil, Kürt sermaye sınıfı için değil, burjuvalar için değil, işçi ve emekçiler için demokrasi istiyoruz! Eşitliğe ihtiyacımız var; öyle kağıt üzerindeki kırıntıları değil, uluslar arasında tam ve gerçek hak eşitliği istiyoruz! Kapitalist vahşi sömürüye karşı, güvencesiz kölece çalışmaya ve yaşamaya karşı dünyanın her yerindeki sınıf kardeşlerimizle birlikte emeğimizi koruma mücadelesine ihtiyacımız var! Örümcek ağlarını, cinsel ve sınıfsal sömürüyü tümden mezara gömmek için kadınla erkek arasında tam hak eşitliğine, kadınların bu mücadelenin en önünde yürümesine ihtiyacımız var! Sömürgenleri alaşağı edip bunca yıllık mücadelelerin özdeneyimiyle kendi sosyalist konseyler demokrasimizi kurmaya ihtiyacımız var! 1 Mayıs 1977, Çorum, Maraş, Sivas katliamlarının, 12 Eylül askeri faşist darbesi ve diktatörlüğünün, kirli savaşın, Ümraniye, F tipi hepsinin altında imzası olan burjuvazi ve onun kirli savaş organları, 1995'in 12 Mart ında bu seferde Gazi de sahnedeydi. Alevi emekçilerin çoğunlukta olduğu bir kahvehaneyi otomatik silahlarla tarayarak alevi bir emekçiyi katleden kirli savaş uzmanları, katiller camide sloganlarıyla işçi ve emekçileri alevi sünni çatışmasına çekmek istediyse de bu oyunları tutmadı. Devrimciler, işçiler ve emekçilerin direnişi ile karşılaştı ve olaylarda 19 kişi hayatını kaybetti. Sıkıştıkça içindeki cerahati ortaya saçan burjuvazi, zaman zaman kendi pisliğini temizlemek istemektedir. Şimdiler de ise bir dönem sıklıkla kullandığı ve her renk kitabına konu yaptığı ergenekon, yeşil, 1000 operasyon, hizbullah gibi kirli savaş eserlerini ortalıktan toplamak için büyük bir çaba içindedir. Bunu, katliamın sorumluları olarak gösterdiği birkaç kişiyi yargılayarak Gazi de de uygulamaya çalışmaktadır. Fakat, neoliberal burjuva demokrasisi Gazi nin kanını ne silebilir, ne durdurabilir, ne unutturabilir. Daha ince ve gizlice akıtır sadece, daha çok sermayeye çevirir. Zeynep in, Hakan ın kanı Ostim işçisinin kanına karışır ve akar daha nice kıyımlar boyu. Gazi katillerinden, Veli Küçüklerden, Yeşillerden, Ayhan Çarkınlardan, Hayri Kozakçıoğlu, Necdet Menzir, Mehmet Ağarlardan, hesap sorabilecek olan burjuva adaleti değil, militan sosyalist işçi sınıfı hareketidir. Kendi yarattığı diktatörlüklerin yerine kabuk değiştirmiş burjuva sınıf diktatörlüklerini kurarak pisliğini temizlemek isteyen burjuvaziye en iyi yanıtı yine burjuvaziden gerçekten hesap soracak ve onu yıkacak olan işçi sınıfı tarafından verilecektir. Başı dik çıkılan antifaşist savaşların Gazisi, başı dik çıkılan sosyalist sınıf savaşlarında yaşayacak, katliamın hesabı sorulacaktır.

12 12 Geçtiğimiz ay OSTİM den, Batman dan, Elbistan dan katliam haberleri ardı ardına geldi. Kapitalist sömürü kendi çıkarları doğrultusunda yaşam hakkımızı rahatlıkla gaspedebildiğini tekrar gözler önüne serdi. Güvencesizlik, denetimsizlik burjuvazinin kar cetvelinin insan hayatının önünde olduğunu gösteriyor. Bunu yaparken kendi hukuklarını dahi takmadıkları açıkken gereken hukuksal düzenlemeleri yapmaları da onların cephesinden pek zor olmuyor. Hava kurşun gibi ağır. Kapitalizmde nefes almak bile güç. Biz işçi öğrenciler, her geçen gün üretimin daha da içine çekilen, okullarımızın kendisi de dahil artık bütünüyle sermayeye devredilmeye başlayan işçiler için bu gerçekliği anlamak fazla zor olmasa gerek. İşçi sınıfına dayatılan güvencesizlik yasalarından payımızı aldığımız gibi bizler de ölümlere, cinayetlere mahkum bırakılıyoruz çünkü. Meslek lisesi öğrencisi stajyerdir. Okulunu bitirmesi için patronu için yaptığı mesai yeri gelir derslerinin önüne geçer. Okuldan çıkış almak için kapitalizme boyun eğen, itaatkar bir işçi olarak bitirmek gereklidir. Patrona çıkışan yanar. Stajda hem burjuva sisteminin iş saatleri, iş koşulları öğretilir bize, ona uyumlu çalışmak ses çıkarmamak öğretilir hem de staj adı altında emeğimiz hiçleştirilirken üzerimizden sermaye döngüsü devam eder, karlar şişer. Bunun için de burası sadece bir yetiştirme alanı değildir, yetiştirme ile sömürme içiçe geçer. İşçi sınıfının ölüm haberlerinin yanına bizim ölüm haberlerimiz de çokça yazıldı bundan önce. Ölerek, yaralanarak, aç kalarak, yorgun argın ölü gibi evimize döndüğümüzde anlıyoruz sınıfımızı, işçi sınıfını, patronları. Seçenek çok azdır burjuva sisteminde ya ölürsün ya da onların hesabına saatlerce çalışırsın, iliğini bile sömürürler gene ölü gibi düşersin akşam vakti evine. Hava kurşun gibi ağır. Geçen ay bizden biri, Sedat Uçar üç parmağını kaybetti Kayseri de. Seyyid Burhaneddin Endüstri Meslek Lisesi Makine Bölümü öğrencisiydi, üç parmağını prese kaptırdı. Kendi ifadesi pres makinalarının bakımının yapılmadığını anlatıyor. Kayseri Organize Sanayi bölgesinde yaşananlara yabancı değiliz. İşçi sağlığı ile patronun karı çelişmeye başladığında olan hep bize oldu şimdiye kadar. Sermaye akan kanla, kopan parmaklarımızla büyüyor. Patronlar cephesinde değişen bir şey yok. Biz bu kanı dökerken daha da azgınca saldıracaklarını çoktan gösterdiler. İşçi sınıfına toptan saldıran torba yasa bizi de es geçmedi. Zaten çoğunlukla kendi hukuklarını da çiğneyerek vermedikleri stajyer asgari ücretini 229 TL den 178 TL ye indirdiler. Diğer taraftansa stajyer çalıştıran iş yerleri için çalıştırılması gereken işçi sayısının sınırı 20 den, 5 e çekildi, staj sömürüsünün çapını daha da genişleteceklerinin, stajyerlerin denetimsizlikle daha çok kanlarını dökeceklerinin vurgusu yapıldı. Hoş biz bunun daha önce 20 olduğunu da bilmiyorduk, küçük ve denetimsiz işletmelerde daha önce de çok kez çalıştık. İş güvenliği önlemlerini patronların kendi karlarından feragat ederek almasını beklemek pek aklımıza yatmıyor. Onları karakterize eden tek şey sermayelerini büyütmek için bize dair hiçbirşeyi önemsemeyecekleridir. Bu onların doğasında var. Irmağın akışı kadar doğal bir yandan da patronun sömürmesi, öldürmesi. İş bizim elimize bakıyor yani. Biz örgütlenmezsek, onların bizi uyuşturmak için pompaladıkları kültürü yaşamımızdan göndermezsek, üretim sürecine bizde müdahale edeceğiz demezsek onların elinde daha çok kez kanımız sıkılacaktır. Yaşamak için insancasından elimizde tek çıkar yol var. Onların makinaları çalışırken, onların meclisleri yasalarıyla kan dökmeyi meşrulaştırırken sahneye bizler çıkacağız. Her meslek lisesinde, her atölyede, her fabrikada meclislerimizi kuracağız. Yanyana duracak eğitimimizde, üretimimizde bizde söz sahibi olacağız. İşyeri denetimlerini patronlar değil bizler gerçekleştireceğiz. Dökülen kanı durdurmanın tek yolu budur. Onların doğaları bizi öldürür, biz kendi doğamızla ölümleri durduracağız. Üreten biziz, çok olan biziz, haklı olan da biz. Bu oyunu bizim meclislerimiz bozacak. İnsanlar ölüyor. İnsanlığı işçi sınıfı kurtaracak. Hava kurşun gibi ağır!! Bağır bağır bağır bağırıyorum. Koşun kurşun erit- -meğe çağırıyorum Metal işçileri grev yolunda büyümenin hiçbir şekilde karşılığı değildir. ilerlemeyi sürdürüyor. TİS kapsamındaki işyerlerinde ilan edilen grev kararları patronların 2- Ücret zam yöntemi grup sözleşmesinin prensiplerini ortadan lokavt kararlarını öne sürmesine rağmen ilerliyor. 15 bin metal kaldırmış, her işyerine farklı zam işçisini kapsayan grev süreci uygulaması, aynı saat ücretini metal işkolunda 21 yıl sonra ilk alan ancak farklı işyerlerinde kez gerçekleşiyor. çalışan işçilerin farklı zamlar almalarına neden olmaktadır. Tüm işyerlerindeki grev kararlılığı grev oylamalarında da kendini gösterdi. Yalnızca 6 işyerinde hayır kararı çıkarken, 21 işyerinde grev kararı halen geçerli. Grev oylamasında hayır kararı çıkan 6 işyerinin sözleşmelerini ise Yüksek Hakem Kurulu belirleyecek. Grev kararının geçerli olduğu 21 işyeri; Kroman Demir-Çelik, Çayırova Boru, Yücel Boru, Areva, Arfesan, Bosal, Sarkuysan, Poly Metal (Gebze), Demisaş (Bilecik), Bekaert, Standart Depo (Kocaeli), Aksan Metal, ABB Elektrik, Remas Redüktör (İstanbul Anadolu Yakası), RSA, Paksan Makina (İstanbul Avrupa Yakası), Doruk (Eskişehir), Çimsataş (Mersin), Prysmian, SCM Otomotiv (Bursa), Başöz Enerji (Ankara) Birleşik Metal-İş sendikasının Mart ayının ortasında greve gitmesi bekleniyor. Sendika daha önceden grev kararının gerekçelerini ve taleplerini şöyle sıralamıştı. 1- Yüzde 5,35 zam oranı düşüktür. Düşüktür, çünkü 2008 krizi şirketlerin büyük kısmının hükümetten aldıkları teşviklerle sıkıntı yaşamadıkları ama işçilerin gerek çalışma gerek yaşam koşullarının geriletildiği bir kriz olmuştur. Düşüktür, çünkü 2009'un ikinci yarısından itibaren ama özellikle 2010 yılında metal işkolunda gerçekleştirilen 3- İş Yasasındaki değişiklikler ve hükümetin taslakları toplu iş sözleşmesinin, imzalandıktan sonra tarafların iradelerinin dışında değişmesine yol açma tehlikesi taşımaktadır. Çünkü toplu iş sözleşmemizde iş yasası hükümlerinin geçerli olduğunu söyleyen maddeler vardır. Yasadaki değişiklik, altına imza attığımız metni otomatik olarak değiştirecektir. Bu toplu sözleşme düzeni açısından uygun bir durum değildir, çünkü toplu iş sözleşmeleri tarafların kendi iradeleriyle imzaladıkları metinlerdir ve taraflar kendi iradelerinin dışında değişmesi ihtimal dahilinde olan metinleri imzalamamalıdırlar. Bu üç gerekçe MESS teklifinin reddedilmesinin gerekçeleridir ve bunun dışında bir gerekçe yoktur. Bu üç başlık çerçevesinde gelecek her türlü öneri sendikamız tarafından değerlendirilecektir. Ücret ve toplu iş sözleşmesinin uygulanışına dair açılan mücadele alanı kazanılması durumunda işçi sınıfının tüm bileşenlerine kazanç sağlayacak. Bu süreçte sendikanın grev sürecini etkin geçirmesinin ve MESS e karşı verilen savaşımın kazanılmasının yolu işçilerin karar alma ve uygulama süreçlerine etkin katılımından ve cephenin işçi sınıfının diğer bölükleri tarafından da sahiplenilmesinden geçiyor. Metal işçileri dayanışma gecesine çağırıyor. Yer: Gebze Kapalı Spor Salonu Tarih: 8 Mart Salı Saat: 17:00

13 13 Bu sayıdan itibaren düzenli olarak lişkidir. Halbuki kefeleri dengelemenin de ötesinde durumu tam tersine işçi hakları üzerine bir köşemiz olacak, iş hukuku mevzuatı dediğimiz kavramın içeriğinde bir bütün olarak işçileri direkt ilgilendiren tüm iş kanunları yer alacaktır. Bunlar en başta 4856 sayılı iş kanunu, 2821 sayılı sendikalar kanunu, 2822 sayılı toplu iş sözleşmesi ve grev ve lokavt kanunu, sosyal güvenlik hukuku olarak nitelendirilebilecek pek çok kanun tüzük ve yönetmeliktir. Fakat bunların dışında bir yandan dünya proletaryasının mücadelesi sonucu uluslararası çapta kabul görmüş sözleşmeler de vardır. Bu hakların ele alınış yöntemi ile birlikte bunların yaşama geçirilmesinin olası yol ve yöntemleri üzerine kısa bölümler de olacaktır. Fakat hemen belirtelim ki; yasalarda sözü edilen hiçbir hak tek tek işçilerin tek başına kullanabileceği haklardan değildir. Bir özlü sözün dediği gibi: Bir avuç hak elde etme mücadelesi bazılarına vız gelir. Milyonlarca mücadeleci bir araya geldiğindeyse hak gelir, hukuk gelir. Çünkü biliyoruz ki işçi sınıfı bir sınıf olduğunun bilincinde ise vardır. Bir sınıf olduğunun bilincinde değilse ne hak elde edebilir, ne de ona kim tarafından verilmiş olursa olsun haklarını kullanabilir. Bu nedenle bu yazıları okuyacak tek tek işçilerin hakları tek başlarına ileri sürmeleri durumunda hayal kırıklığına uğramaları neredeyse kesindir. Bu nedenle biz her yazıda tek tek ele alacağımız ve ne kadar güçlü yasal dayanakları olduğunu yazsak da, hakların her işçinin tek başına almaya çalışmasının sonucunun baştan hüsranla sonuçlanacağını söylemek zorundayız. Adaleti temsil eden terazinin aleyhimize olmasının en temel sebebi bir kefesinde patronların örgütlü bir aradalığı ile işçilerin tek tek patronların bu örgütlülüğü karşısında boy ölçüşmeye çalışmaları arasındaki çe- çevirmenin yolu tıpkı patronların -devlet başta olmak üzere pek çok kurum kuruluş vb. ile- örgütlülüğüne denk bir örgütlü gücü bir araya getirmektir. Onların sermayelerinin üreticisi biziz ve onların bu gücünü biz sağlıyoruz. Ne var bizi güçlü kılması gereken bu durum, patronların bizi bölüp parçalamasından dolayı, tam tersine bizi güçsüz kılmasının temeli haline getirilmiştir. O halde bundan sonra bahsini edeceğimiz tüm hakları tek tek işçiler olarak değil topluca kullandığımızda bir hak olarak gerçeğe dönüşebileceğini özellikle belirtiyoruz. Bunu her defasında belirtmesek biz de burjuva hukukçular gibi yasalarda işçilere pek çok hakkın aslında tanındığı gibi yanlış bir algılamayı yaratmış oluruz. Gerçek durum tam tersi olduğuna göre, her hakkın ele alınışında da hakların kullanımının toplu ileri sürüldüğünde bir anlamının olacağını söyleyeceğiz. Yine daha başta bu genel girişten sonra bir noktayı belirtmek durumunda kalacağız: Böyle bir köşede yazıların canlı kılınması, işyerlerinde o gün veya güncel olarak yaşanan sorunlar bağlamında soruların gelmesini bekliyoruz, bu durum yazıları yazanları etkin kılacağı gibi işçilerin kendi hakları üzerinde daha geniş ve derin düşünmelerini sağlayacak bir yöntemdir kuşkusuz. Bu konuda temel kaygımız daha önce buna benzer bir köşe açıldığında ve diğer gazetelerdeki hukuk köşelerinde asıl ağırlığı tazminat sorularının almasıdır. Elbette haklarımız dediğimiz zaman ilk akla gelen maddi alacaklarımız olacaktır ve bu doğaldır. Fakat bunlardan da önce biz öğrenilmesi ve topluca kullanılmasında ve özellikle patron karşısında elimizde yasal bir koz olması yönüyle önemli pek çok hakkın da olduğunu düşünüyoruz. Biz bunlara ağırlık verecek ve sadece tazminatlar konusunda değil, bundan da önce, diğer pek çok haklarımız konusunda soruların gelmesi en başta gelen beklentimiz olacaktır. Biz daha başta bunların birer hak olduğu düşüncesinde olmayabiliriz bu önemli değildir. Örneğin biz 4 saatlik çalışma günü isteyebilir miyiz? diye bir soru sorabiliriz. Bu abesle iştigal olarak algılanmamalı. Hayal kurmalıyız. Elbette nesnel bir bakışla bunun bu sistemde mümkün olmadığını biliriz. Peki ama 4 saatlik işgününe karşılık 8 saatlik ücrete engel bir kanun maddesi var mıdır? Hayır. Yoktur. Dolayısıyla bu güç dengesi ile ilgilidir. En azından bunun bilinmesinin bile bir kıymeti harbiyesinin olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenlerle pek çok çeşitli sorunun gelmesini bekliyoruz. Bu çeşitliliğin sınıf mücadelesinin düzeyini de göstereceğini hep birlikte görmüş olacağız. Hak kavramından başlayalım. Hak denilince çoğumuzun kafasında birileri tarafından verilmiş bahşedilmiş bir şey olarak düşünülür. Hâlbuki işçi hakları söz konusu olduğunda bu dişe diş bir mücadele sonucunda elde edilen şeyler olarak anlaşılmalıdır. Yine hak kavramı toplumların en genel haliyle zengin ve yoksul olarak bölündükleri sınıflı toplumlara özgüdür. Çünkü burada tüm hakları ve yetkileri toplumun çoğunluğu aleyhine olarak kendinde toplayan bir sınıf -günümüzde patronlar sınıfı- vardır. Ve egemen sınıfın hakları da ezilen sömürülen sınıfların aleyhine bu haklarını genişletmesi, geliştirebilmesi ile ayakta kalacakları gerçeği vardır. Buradan biz hak kavramının sınıflı toplumlara özgü bir kavram olduğunu görüyoruz. Hak kavramının özgürlük kavramıyla da yakından bir ilişkisi vardır. Hakları olanlar özgürdür. Hakları kısıtlı olanlar bizim gibi ücretliler yani, özgür değildir, hiçbir hakka hatta yaşama hakkına sahip olmayanlar da köledir. Bizim gibi sadece ücretli değil bir de çok sınırlı bazı haklara sahip olsa bile haklarını nasıl kullanacağını bilmeyen veya bunun yolu olan toplu hareket etmeyi başaramayan işçi ve emekçiler de köledir. Roma daki gibi el ve ayaklarımızı bağlayan zincirler olsaydı; onları koparmak belki daha kolay olurdu. Hâlbuki bugün mevcut ücretli kölelik sistemi bizi sayısız ama göremediğimiz zincirle kendine bağlamıştır. O halde hakların bilincine varmak ve haklarımızı geliştirmek ve genişletmek tamamen özgürlük mücadelemizin kendisinden başkası olmayacaktır. Sorularınız ve bize ulaşmak için av.alieski@gmail.com adresine başvurunuz. Zamanın Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu nun Bin yıl sürecek dediği 28 Şubat darbesinin muhatabı Erbakan 85 yaşında öldü. Erbakan ın cenazesi fikir ve uygulama babalarından olduğu toplumsal gericilik birikimi tarafından kaldırıldı. Kendisine bir zamanlar televizyonlarda p. diyen generaller adına Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner, Erbakan dan değerli bilim ve siyaset adamı diye özür diledi! 40 yıldır burjuva siyaset sahnesinde olan Erbakan, bugün emperyalist kapitalizme tümden entegre olmuş Anadolu burjuvazisinin ekonomik ve siyasal çıkarlarının temsilcilerindendi. Ağır sanayi, milli kalkınma sloganlarını kullanırken, dünyanın dört bir yanındaki petrodolar renkli burjuva eşdeğerleri gibi katkı payı süsü verilmiş faiz sisteminin propaganda ve uygulamasını yapardı. TÜSİAD la ve Genelkurmay la laiklik konusunda tepişen Erbakan ın onlarla ortak çizgisi, gözü dönmüş bir işçi ve komünizm düşmanlığıydı. 70'li yıllardaki Milliyetçi Cephe hükümetleri dönemi, sivil faşist saldırganlığın en kanlı dönemlerindendir. Erbakan, Denizlerin asılmasına onay veren mecliste yer alıyorlardı. Kıbrıs hareketini Ecevitle birlilkte başlatmışlardı. Erbakan Kıbrıs ın hepsinin işgal edilmesini savunuyordu. Bu sırada yaşanan kanlı Mayısında da Başbakan yardımcısıydı. Erbakan bu kanlı yüzünü 96 yılındaki cezaevleri direnişinde, Sivas katillerine sahip çıkılmasında ve daha nice örnekte gösterecekti. Yurtdışındaki göçmen işçilerden toplanan paraları hamuduyla götüren, kadınların çarşafa mahkum edildiği bölgelerden oy alan, İsrail le askeri anlaşmalar imzalayan, emperyalizmin soğuk savaş yıllarına özgü bu yavrusunu işçi sınıfı, emekçiler, kadınlar lanetle hatırlayacak

14 14 Bu fotoğraf, tarihini tam olarak bilmesem de, tahminimce, günümüzden çok da uzaklara gitmediğim bir zaman dilimine ait. İlk bakışta bir Kürt kadını olduğu izlenimi veriyor, yani yakınlarımızda bir yerdeymiş gibi Oysa ki Romanya da, okuma yazma kurslarından birinde çekilmiş; bir Roman kadını. Adı da Okuma Yazma Sevinci. İlk gördüğümde bana bir çok konuda çağrışım yaptı; toplumsal iş bölümü, ezilen uluslar Her şeyden ötesi de, dünyanın neresinde olursa olsun, her yerde kadın olmak meselesi Hiç de uzak değil Lakin, bir tek fotoğrafçının adını, cinsiyetini, yaşını bulamadım, tüm araştırmalarıma rağmen. Önemli mi? Belli ki fotoğrafçının da, bu fotoğrafı çekerken farklı kaygıları, amacı var kendince, dolayısıyla da gönül rahatlığı ile kimin çektiği çok da önemli değil diyebiliyorum. Fotoğraf okumaları ve fotoğrafta kompozisyon anlatılarında, çoğunlukla klişe kalıplardan bahsedilir: Aktif/pasif düzenleme, bakış açıları, açık/kapalı kompozisyon, ana/yardımcı öğe, ilgi merkezi, kadraj, altın oran gibi tamamen biçimsel öğretiler. Burada pasif düzenleme söz konusu gibi görünüyor. Yani fotoğrafçının hiçbir müdahalesi olmamış; hayal ettiği düzenleme kendiliğinden oluşmuş; ilgi odağı ağız dolusu gülen kadın, vs. şeklinde bu biçimsel öğretiler çerçevesinden devam edilebilir. Bunları yok saymıyorum elbette; ancak bu fotoğrafta da olduğu gibi, bunlara bağlı kalmadan da, salt hikayesi ve gerçekliği olan ve objektifin bu amaçlarla doğrultuğu fotoğraflar da var. İşte bu fotoğraf, tam da bu bahsettiğim tarzda olanların en etkileyicilerinden biri. Burada grafiksel öğeler, ışık, leke, yerleştirme gibi estetiksel gaileler ikinci planda kalmış gibi. Oldukça içerden. Fotoğraftakilerin rahatlığı, samimiyetleri hissedilebiliyor. Yeni ve gecikmiş bir şey olan öğrenmenin ve bunu paylaşmanın mutluluğu, hatta yoğun heyecanı, izleyene çok güzel aksediyor. Bu fotoğraf şunları da çağrıştırıyor: Hayal ettiğimiz sınıfsız toplumu kurmak için, öncelikle başetmemiz gereken sorunlardan birisi olan işbölümü nü. Burjuva demokrasisinin kadınları özgürleştirdiği safsatasını, Kadının çifte köleliğini, ezilmişliğini, Kendisine biçilen görevlerden başını alamayan ve 5-6 yaşlarındaki bir çocuğun bile birkaç ayda edindiği okuma yazma becerisinden mahrum kalmak zorunda oluşunu, Müebbet olarak hükümlendirildiği ev hapsinden çıkışı için bir nebze de olsa umut ışığı yakalamışlığını ve bunu geç de olsa elde ettiğindeki heyecanını, Her şeyden de öte, baktığımızda bizi de umutlandırmasını Bir İşçi Meclisi Okuru "Ostim Sanayici ve İşadamları Derneğinin geçtiğimiz günlerde yapılan 20. Olağan Genel kurulunda patlamalar masaya yatırıldı. Gazetelerin Ankara eklerinde çıkan bu haberin üst başlığını okuyunca insanın aklına gelen ilk şey, patlamaların neden kaynaklandığı ve iş cinayetlerinin önlenmesinde ne gibi tedbirlerin alınması gerektiği konusunun genel kurulda konuşulduğu oluyor. Haberin devamı okunduğunda ise patron dayanışması ile birlikte katliamın üstünü örtme çabaları ve sermaye birikimlerini nasıl arttıracaklarını konuştukları görülüyor. Çünkü onların gündeminde işçi sağlığı, iş güvenliği ve OSTİM işçilerinin en temel insani ihtiyaçları yok, olmaz da zaten. Genel kurulda konuşan OSİAD (Ostim Sanayici ve İşadamları Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Keskin, patlamalarda 20 çalışanın hayatını kaybettiğini, OSİAD üyesi iki firma patronun cezaevinde hukuk mücadelesi verdiklerini söyleyerek şu açıklamada bulunmuş. "Cezaevinde olan arkadaşlarımızı en kısa zamanda işletmelerinin başında görmek istiyoruz. Çünkü eğer onlar işletmelerinin başına geçerlerse kuşkusuz hayatını kaybeden çalışanlarımızı geri getirmek mümkün olmayacak ancak çalışanlarımızın yakınlarına yardım eli uzatacaklar." Kadirşinas patronların bu açıklaması karşısında gözlerimiz yaşardı doğrusu. İş cinayetlerinde sınıf kardeşimizi katleden kendileri değilmiş gibi timsah gözyaşı döküyorlar. Sınıf kardeşlerimizin katledilmesine sebep, şu anda cezaevinde bulunan 2 patronun aşırı kar hırsı değil mi? Şimdi sormak gerekmez mi bu asalaklar sınıfına, patlamada yaşamını yitiren Gazi Üniversitesi Çubuk Meslek Yüksek Okulu Muhasebe Bölümü öğrencisi 19 yaşındaki Aytaç Akkaya tatilde neden çalışmak zorunda kaldı acaba. Aytaç kardeşimiz tatilde babasının çalıştığı atölyede çalışıyordu. Okulunu bitirmesi için çalışması gerekiyordu çünkü. Babasının aldığı sefalet ücreti ailesinin en temel insani ihtiyaçlarını bile karşılamıyordu. Son 2 aydır da maaşlarını alamadıklarını söylüyordu bir yakınları. Patlamalarda katledilen sınıf kardeşlerimizin yakınlarına yardım eli uzatacaklarmış. Siz o ellerinizi ancak biz işçileri iliğimize kadar sömürmek, bizi köleleştirmek ve yok etmek için uzatırsınız. bizim birleşen ellerimiz size uzandığında, çürümüş, insanlığı yok oluşa sürükleyen kahredici sisteminizle tarihin karanlık sayfalarına gömüleceksiniz. Bu fotoğraf Ostim ve İvedik Organize Sanayinde 21 işçi kardeşimizin katledildiği iş cinayetlerinden sonra patronların Ostim'de astığı bir pankartta yer alan bir fotoğraf. Ostim i patronlar iş, aş ve ekmek kapısı olarak ifade etse de biz Ostim ve İvedik organize sanayi işçileri için anlamı şudur: Her türlü kuralsız çalışmanın yaşandığı, en basit işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin dahi alınmadığı, yavaş yavaş öldürüldüğümüz, olay yeri incelemenin hiçbir zaman uğramadığı bir cinayet mahalli. Günde saati bulan çalışma süresi ile işçi öğüten devasa bir değirmen. Mesaiye kalmanın zorunlu olduğu, karşı çıktığımızda kapı önüne konulma ve işsizlikle tehdit edildiğimiz de üzerimize çöken bir karabasan. Köpeksiz köyde değneksiz gezen bekçi misali patronların, hakkımızı aradığımızda biz işçilere saldıracak kadar pervasızlaştığı devasa bir açık cezaevi. İliklerimize kadar sömürüldüğümüz ve posamız çıktığında kullanılmış mendil gibi bir kenara atıldığımız bir mezbele. Sefalet ücretine, sigortasız çalıştırıldığımız, patronlara cennet, bize ise cehennem. Ostim ve İvedik organize sanayi işçileri

15 15 Tunus ve Mısır da işçi sınıfı ve emekçiler ayaklanarak dikta rejimlerinin baş aktörleri olan Zeynel Abidin Bin Ali ve Hüsnü Mübarek in saltanatına son verdiler. Ancak iç karışıklık ve siyasal toplumsal belirsizlik devam ediyor. Diktatörlerin yıllarca uyguladığı siyasal-ekonomik baskı ve yoksulluk koşullarında yaşamak zorunda kalan Tunus işçi-emekçileri, daha iyi bir yaşam umuduyla ülkelerini terk ediyorlar. Tunus ta başlayan halk ayaklanmasından çok kısa bir zaman sonra, kırık dökük teknelerle yaşamlarını da tehlikeye atarak bilinmez bir geleceğe doğru yolculuğa çıkan binlerce Tunuslu işçi emekçi, İtalya ya ulaştı. Göçmenler mülteci kamplarında tutuluyor. Tunus tan başlayan göçün artarak devam etmesi ve buna ek olarak Mısır da yaşanan ayaklanmadan kaynaklı yeni bir göç dalgasının yaşanması bekleniyor. Libya dan gelebilecek olası göç de kapıda Yaşam alışkanlıklarını, edindiği kültür dünyasını, bağlı bulunduğu insanlar topluluğunu ve coğrafyayı terk etmek ancak karşılaşılan zorunluluklar nedeniyle gerçekleşebilir. Her şeyden önce göç, insanların köklerinden koparılmasıdır. Göç, insanların yaşam olanaklarının elinden alınarak sürgün edilmesidir. İtalya İçişleri Bakanı Roberto Maroni, önümüzdeki süreçte 80 bin mültecinin daha Lampedusa adasına geleceği varsayımında bulunuyor. İtalya ya ulaşan ilk göç kafilesinden kısa süre sonra devlet yetkilileri, Avrupa Birliğinden göçle mücadele için yardım talebinde bulundu. İçişleri Bakanı Maroni, AB komisyonundan 100 milyon Avro mali yardımın yanı sıra ada çevresinde güvenliğin sağlanması için de askeri yardım talebinde bulundu. İtalya nın destek çağrısına Avrupa Birliği mali ve teknik konularda yardım taahhüdünde bulunarak desteğini açıkladı. Mali yardımın AB nin Mülteci Fonu ndan karşılanacağı ve ayrıca teknik ekipmanın yanı sıra adaya Avrupa Birliği Sınır Koruma Ajansı Frontex bünyesinde çalışmalar yürüten birlikler gönderileceği yönünde açıklamalarda bulundular. Frontex, AB sınır bölgelerinde göçmen girişlerini ortadan kaldırmak için bizzat Avrupa Birliği bünyesinde oluşturulmuş olup her türlü askeri eğitim ve silahla donatılmış birliklerden oluşuyor. Bu birlikler sınır bölgelerinde devriye gezerek göçmen avcılığı yapmaktalar. İtalya Tunus tan gelen göçmenlerin AB ülkeleri tarafından paylaşılması önerisi getirirken Almanya ve Avusturya önerinin kabul edilemez olduğunu, sorunun yürürlükteki AB mülteciler yasasına göre çözümlenmesi gerektiğini belirttiler. Bu yasaya göre göçmenlerin ilk ayak bastığı AB ülkesinin sınırları içerisinde kalması gerekiyor. Göçmenlerin ikinci bir AB ülkesine geçişleri esnasında geldiği ülkenin tespit edilmesi durumunda ilk ayak bastığı AB ülkesine iade edilir denilmekte. Almanya ve Avusturya, İtalya üzerinden gelen mültecileri kabul etmeyeceklerini şimdiden deklere etmiş bulunuyorlar. Önerdikleri en iyi model ise Frontex sınır güvenlik birimleri. Denizde oluşturulacak askeri birlikler vasıtasıyla Tunus veya Mısır dan gelecek göçmenlerin Avrupa Birliği sınırlarına girişleri engellenecek ve belki de tekneleri oracıkta batırılarak katledilecekler. Göç ve göçmenlik sorunu, öncelikli olarak burjuvazinin ekonomik ve siyasal zor uygulamasının sonucu olarak vardır. Dünyanın hiçbir yerinde insanların keyfi olarak toplu biçimlerde göç ettiği görülmemiştir. Kurulu yaşamlarını bırakarak, zorunluluktan kaynaklı bir bilinmeze yolculuk kimsenin tercih edeceği bir yaşam biçimi değildir. Yaşam alışkanlıklarını, edindiği kültür dünyasını, bağlı bulunduğu insanlar topluluğunu ve coğrafyayı terk etmek ancak karşılaşılan zorunluluklar nedeniyle gerçekleşebilir. Her şeyden önce göç, insanların köklerinden koparılmasıdır. Göç, insanların yaşam olanaklarının elinden alınarak sürgün edilmesidir. Bugüne değin göç, birçok belgesel, öykü, roman ve filme konu edilmiştir. Büyük bir çoğunluğu da yolculuk sürecinde yaşanan trajedileri ele alır. Oysa asıl işin zor kısmı yabancısı olduğu yeni bir dünyanın yaşam biçimiyle yaşadığı çelişkilerdir. Yaşanan kültürel çelişkiler insanın ruhsal dengesinin bozulmasına yol açar. Kültürel çelişkiler zamanla silikleşmeye yüz tutsa da tamamen ortadan kalkmazlar. Bu nedenle her insan yaşadığı topraklara benzer ve yine her insan kokusunu ve rengini doğduğu topraklardan alır. Dolayısıyla bir bölgede veya coğrafyada göç yaşanmaktaysa bilinmelidir ki orada mutlak olarak bir ekonomik ve siyasal zor vardır. Ekonomik olarak zor, öncelikle kapitalistler tarafından toplumun büyük bölümünün güvencesizliğe mahkûm edilmesidir. İşsizlik oranlarının önemli oranda artış göstererek milyonlarca emekçinin çalışma yaşamıyla bağlarının koparılmasıdır. Çalışma yaşamının dışına itilen işçi ve emekçiler gerçekte yaşamın dışına itilmiş olurlar. Dolayısıyla göç, yaşam olanaklarının ve umudunun tükendiği koşullarda gerçekleşir. Siyasal olarak zor, emperyalist kapitalistlerin egemenliklerini güçlendirmek için başvurdukları savaşlardır ki bu en acımasızıdır. Büyük kitleler halinde işçi ve emekçilerin yaşamını yitirmesi ve yıkıma uğrayan ülke ekonomisi nedeniyle de iş olanaklarından yoksun kalmalarıdır. Siyasal zorun en acımasızı ve yıkıcı olanı savaşlar ve iç savaşlar olsa da savaşların yaşanmadığı durumlarda da siyasal zor var olur, kapitalistlerin koydukları yasalar yoluyla kurdukları baskı biçiminde işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamını çekilmez kılar. Yasaların yetersiz kaldığı durumlarda da güvenlik güçleri devreye sokulur. Buna en iyi örnek Tunus, Mısır, Libya ve Ortadoğu da yaşanmakta olan ayaklanma ve bastırma hareketleridir. Bir başka örnek ise ABD ve AB emperyalistlerinin savaş yürüttüğü Irak ve Afganistan dır. AB ülkeleri, Türkiye üzerinden AB ne giriş yapanların % 40 nı Afganistanlı göçmenlerin oluşturduğunu söylüyorlar. İkinci sırayı ise Irak tan gelen göçmenler oluşturuyor. Bu da bize gösteriyor ki en büyük göç emperyalistlerin çeşitli bahanelerle savaşlar çıkararak yakıp yıktığı ülkelerden geliyor. Göç ve göçmenlik olgusu emperyalist kapitalizmin insanlığa karşı uyguladığı baskı ve şiddetin sonucu olarak insanlığın yaşadığı trajedidir.

16 Türkiye de de Haziran ayında seçimler var. İyi düşünmekte yarar var. Hükümet mi, iktidar mı? Kargadan kılavuzların söylediği gibi hükümete tepkimizi göstermekle yetinmek mi, yoksa işçilerin hayallerine, özlem ve çıkarlarına yer olmayan burjuva demokrasisine karşı sınıf mücadelesi mi? İşçi ve emekçi eylemlerinde en fazla atılan sloganlar hükümete karşı olanlardır. Kazanımlarına yönelik saldırıların hükümetten çıkış aldığını düşünen emekçiler, siyasal öfkelerini ona yöneltirler. Sermayenin çıkarlarını yasa diline çevirip yerine getiren, iş cinayetlerini mukadderat ilan eden.. başbakan ve bakanların lanetlenmesinde elbette ki yanlış bir şey yoktur. Sorun başka yerdedir. Sadece işçilerin değil, kendisini işçi sınıfının öncüsü ilan edenlerin de siyasal mücadeleyi tamamen hükümete karşı mücadeleye indirmesinde, burjuvazinin sınıf egemenliğinin yıkılmasını ise söz konusu bile etmemesindedir. Bunlar, işçilerin ufkunun hükümete karşı mücadele ve seçimlerde ondan hesap sormakla kısıtlanmasına neden olurlar. Ordunun siyasal alandaki rolünün azalmasıyla burjuva parlamentoyu, yerel yönetimleri, sınıf örgütlerini değil sivil toplum örgütlerini, demokratik meclisçiliği öne çıkarırlar. Işçi sınıfının burjuva demokrasisine sığmayan hayal, özlem ve çıkarlarını sol gösterip sağ vurarak burjuva parlamenter sisteme bağlamaya çalışırlar. Hükümetten iktidar diye bahsedilmesi, işte bu yüzden basit bir dil sürçmesi değil, tam da bu mantığın sonucudur. Hükümetler 4-5 yılda bir yapılan seçimlerle gelir, gider, bazan yelkenlerini şişirir, bazan da 2001 krizinde olduğu gibi hükümeti oluşturan partiler parlamentoya bile giremez. Fakat hükümetler kitlelerin seçim sandığındaki tepkilerinin hedefi olsa da, eğer işçilerin dünyası, bilinç ve siyasal özdeneyimi bundan ibaretse, burjuvazinin sınıf diktatörlüğünün sürdürülmesi çocuk oyuncağıdır. Bırakalım hükümetlerin değişmesini, Tunus ve Mısır diktatörlüklerinin çivileri onca bedelle söküldükten sonraki hali bile söylediklerimizi kanıtlamaya yeter. Şimdi bir de tam tersi bir örneğe bakalım. Belçika da 8 ayı aşkın süredir bir hükümet yok! Üstelik de bu ilk kez de yaşanmıyor. 79'dan bu yana dört seçim sonrasında aylar boyunca hükümet kurulamamış. Son seçimlerde ise ülkedeki Flamanların ayrılmasını isteyen neofaşist partinin yüksek oranda oy alması, hükümet krizinin sebebi oldu. İki halktan oluşan Belçika, krizinden en fazla etkilenen AB ekonomilerinden biri. Ülkenin Flamanların yaşadığı bölgesiyle Valonların yaşadığı bölgesi arasında ciddi ekonomik eşitsizlikler var. Sözgelimi, Flamanlarda işsizlik oranı daha düşük iken, Valonlarda yüzde 20'yi buluyor. Flaman faşist partisinin seçimlerde prim yapmasına sağlayan, Artık Valonların sosyal güvenlik ve hastane masraflarını yüklenmek istemiyoruz sloganı oldu. Işsizlikten kapitalizmi değil Valon sınıf kardeşlerini suçlu tutan, ülkenin ikiye bölünmesinden hiçbir çıkarı olmayan Flaman işçi ve emekçiler, neofaşist partinin propaganda yemini yuttular. Seçimlerden bu yana yaşanan hükümet krizi geçenlerde Belçika nın 7 kentinde lise ve üniversite öğrencilerinin protestolarına neden oldu. Genç işsizlik oranının yüksek olduğu ve Türkiye deki yeni istihdam stratejisinin uygulanmaya çalışıldığı Belçika nın genç işsiz adayları, protestolarında Belçika siyaseti ile dalga geçerek durumu kızarmış patates devrimi diye nitelediler. Belçika daki hükümet krizini değerlendiren ekonomistler, bir yandan bu durumun risk oluşturduğuna işaret ederken, aynı zamanda günlük hayatta işlerin tıkır tıkır gittiğini de söylemeden edemiyorlar. Evet, NATO nun merkezi Belçika nın başkenti Brüksel de. Belçika kökenli Dexia, Denizbank ı tam da bu ardı ardına krizler döneminde aldı. Üstüne üstlük Belçika daki protestolara rağmen İsrail e oluk oluk finansal destek akıtmaktan da geri durmuyor. Şiddetli işsizlik koşullarında bizim torba yasadaki güvencelik esneklik (!) politikası uygulanan Belçikalı işçilerin bölünmüşlük ve iç rekabeti, yaşanan hükümet krizi komedisinin burjuva sınıf egemenliğinin sarsılmadan taşınmasını sağlıyor. Burjuva demokratik sistemin AB den başlayarak tam 7 düzeydeki meclis mekanizmalarıyla işlediği Belçika da yeniden seçimlere gidileceği söyleniyor. Türkiye de de Haziran ayında seçimler var. İyi düşünmekte yarar var. Hükümet mi, iktidar mı? Kargadan kılavuzların söylediği gibi hükümete tepkimizi göstermekle yetinmek mi, yoksa işçilerin hayallerine, özlem ve çıkarlarına yer olmayan burjuva demokrasisine karşı sınıf mücadelesi mi? Ayaklanma karşısında köşeye sıkışan Kaddafi katliamları sürdürüyor ve diktatörlüğünü korumak için son kozlarını oynuyor. Kaddafi nin isyancıların elinde bulunan bölgelere gerçekleştirmeye başladığı karşı saldırılar çatışmaların dozunu daha da yükseltiyor. Bununla birlikte Trablus dışındaki kentlerde kontrol halen isyancıların elinde. İsyancılar Kaddafi nin güçlerinin vur-kaç saldırıları gerçekleştirdiğini ancak isyancıların Trablus dışında denetimi tekrar eline aldığını duyurdu. Diğer yandan ise fırsatı değerlendirmek isteyen emperyalist güçlerin müdahale sinyalleri süreci oldukça manipüle etmiş durumda, isyancıların dış müdahale isteyebilecekleri konuşuluyor. Ekonomik nedenlerle başlamış olmasına karşın proletaryanın örgütlülüğünden ve komünist öncüden yoksun bir hareket dünya burjuvazisinin taktiksel manevralarıyla kolaylıkla emperyalist eksene kayabileceğini göstermeye başladı. Amerikan helikopter gemisi USS Kearsarge in iki savaş gemisiyle birlikte Libya ya yaklaşmakta olduğu bildiriliyor. Diğer NATO üyelerinin de silahlı müdahale ihtimali doğrultusunda hazırlıklar yapmaya başladıkları biliniyor. Ortadoğu da ki isyan dalgası Arap Yarımadasının güneyinde de yankı bulmayı sürdürüyor. Bir süredir reform talepleriyle sıcak olan Umman da polis eylemcilere karşı kullandığı şiddetin dozajını arttırıyor. Sohar da yapılan gösterilerde 2 eylemci öldürüldü. Umman sultanı kabinedeki 6 bakanı değiştirdi ve reform eylemlerini yumuşatmaya çalışıyor. Umman dünya petrol trafiğinde kilit bir yerde duruyor. Dünya petrol tankeri trafiğinin yüzde 40'ının geçiş noktası olan Hürmüz Boğazı'nı İran la paylaşıyor. Muhalif liderler Mir Hüseyin Musavi ve Mehdi Karubi nin tutuklandıkları iddiası İran da gösterilere neden oldu. Tahran da biraraya gelen göstericiler polisler tarafından gözaltına alındı. Diğer yandan BBC İsfahan da da 40 kişinin tutuklandığını iddia etti. İran hükümeti ise ısrarla liderlerin tutuklandığı bilgisini yalanlıyor.

Burjuva demokrasisinde. kadının hayallerine ve özlemlerine yer yok

Burjuva demokrasisinde. kadının hayallerine ve özlemlerine yer yok Burjuva demokrasisinde kadının hayallerine ve özlemlerine yer yok İşçi Meclisi Kapitalizmin bize reva gördüğü tek şey ölüm ise biz de 8 Mart'ta alanları doldurarak soralım ölümlerin hesabını Kapitalizmin

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Burjuvazi için Torba Yasa, azami kar yasasıdır Söz konusu azami kar ise, iş, sağlık, eğitim, yaşam, insan, çevre teferruat tır

Burjuvazi için Torba Yasa, azami kar yasasıdır Söz konusu azami kar ise, iş, sağlık, eğitim, yaşam, insan, çevre teferruat tır Torbaları cansız bedenlerimizle artık daha fazla doldurmamak için birleşelim! Kapitalizmin hayat diye bize sunduğu iş güvenliğinden yoksun, kölece güvencesiz çalışmaya karşı sınıf düşmanının karşısına

Detaylı

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et! ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme Mücadele Et! Boyun Eğme Mücadele Et! Patronlar meslek lisesi öğrencilerini sömürülecek işçi olarak görüyorlar!

Detaylı

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012 15 Mart 2012 Perşembe günü işlerinden atılan Asilçelik işçileri Bursa nın Orhangazi ilçesi cumhuriyet meydanında basın açıklamasıyla İşimizi İstiyoruz talebini dile getirdikleri ve işlerine geri dönene

Detaylı

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz İstanbul YDK: 1 Mayıs itibariyle başlamış olan Eme(K)adın kampanyamız kapsamında güvencesiz, görünmeyen ve yok sayılan kadın emeği üzerine araştırmalar yapmaya devam ediyoruz. Bu kez bu konuda sendikal

Detaylı

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır! 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır! Clara Zetkin haklı olarak Kadının özgürlüğünün, tüm insanoğlunun özgürlüğü gibi, emeğin sermayenin

Detaylı

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 MART TA ALANLARA! 8 Mart, kadın işçilerin daha iyi çalışma koşulları için verdikleri mücadeleyi yaşamlarıyla ödedikleri bir

Detaylı

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER 9TOPLUMSAL ETKİNLİKLER 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER 11111 260 01 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 11111 262 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR

Detaylı

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB 2010-2012 ISBN 978-605-01-0372-4 Baskı Mattek Basın Yayın Tanıtım Tic. San. Ltd. Şti Adakale Sokak 32/27 Kızılay/ANKARA Tel: (312)

Detaylı

KADIN ERKEK FIRSAT EŞİTLİĞİ VE 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ HAZIRLAYAN MELEK YAĞCI EĞİTİM HEMŞİRESİ

KADIN ERKEK FIRSAT EŞİTLİĞİ VE 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ HAZIRLAYAN MELEK YAĞCI EĞİTİM HEMŞİRESİ KADIN ERKEK FIRSAT EŞİTLİĞİ VE 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ HAZIRLAYAN MELEK YAĞCI EĞİTİM HEMŞİRESİ 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ 8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi

Detaylı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı Çalışma hayatında barış egemen olmalı Ocak 19, 2012-3:31:16 olduğunu belirtti. olduğunu belirterek, ''Bu bakış açısı çerçevesinde diyalog merkezli çalışmalarımızı özellikle son 7 aydır yoğun bir şekilde

Detaylı

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi 24. Toplu İş Sözleşmesi sürecinde işverenle sendika arasında anlaşma sağlanamaması üzerine Şişecam işçileri 10 fabrikada 5800 işçiyle greve gitme kararı almıştı.

Detaylı

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ 19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI 19.09.2014 Bugün 19 Eylül. Bugün bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü TMMOB nin mücadele dolu tarihi açısından

Detaylı

Buca da kadınlar yalnız değil Çaresiz Değiliz Çare Biziz

Buca da kadınlar yalnız değil Çaresiz Değiliz Çare Biziz Buca da kadınlar yalnız değil Çaresiz Değiliz Çare Biziz Kadına yönelik şiddet bir insan hakları sorunudur. Dünyanın hemen hemen her köşesinde karşımıza çıkan bu sorunun temelinde, erkek egemenliğindeki

Detaylı

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ BASINA VE KAMUOYUNA Erkek egemen kapitalist sistemde kadınların en önemli sorunu 2011 yılında da kadına yönelik şiddet olarak yerini korudu. Toplumsal cinsiyetçi rolleri yeniden üreten kapitalist erkek

Detaylı

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA! 1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA! İşçilerin burjuvaziye ve egemen sınıfa karşı mücadelesi sürdükçe, bütün talepleri karşılanana dek 1 Mayıs, bu taleplerin her yıl dile getirildiği gün olacaktır.

Detaylı

Kadın işçiler. Dr. Nilay ETİLER Kocaeli Üniversitesi

Kadın işçiler. Dr. Nilay ETİLER Kocaeli Üniversitesi Kadın işçiler Dr. Nilay ETİLER Kocaeli Üniversitesi Toplumsal cinsiyete dayalı işbölümü İkincil konum Hizmet ve bakım ağırlıklı işler Doğurganlık özelliği Küresel Cinsiyet Eşitsizliği raporu 124. sırada

Detaylı

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek Aralık 08, 2011-4:57:28 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Büyük Anadolu Otel'de düzenlenen Türk-İş 21. Olağan Genel Kurulu'nda konuştu. Çalışma

Detaylı

İlerici Kadınlar Kimdir?

İlerici Kadınlar Kimdir? İlerici Kadınlar Kimdir? Türkiye de AKP iktidarı ile ivme kazanan piyasacılık ve gericilik kadınlar üzerindeki baskıyı daha da artırmıştır. Özellikle son on yılda toplumsal yaşamın dincileştirilmesi kadın

Detaylı

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Saðlýk emekçilerinin 2 gün süren grevleri baþladý. Ülke genelindeki hastanelerin nereyse tamamýnda hastanede

Detaylı

EDİRNE ROTARY KULÜBÜ 1977

EDİRNE ROTARY KULÜBÜ 1977 EDİRNE ROTARY KULÜBÜ 1977 2016-2017 K.R.Ravi RAVINDRAN (UR Bşk.) M.Sabri GÖRKEY (2420.Böl.Guv.) Erdal ATAÖZDEN (2.Grup.Guv.Yrd.) Tarih :08.03.2016 Toplantı No: 1929 Bülten No: 1508 Kuruluş Tarihi: Mart1977

Detaylı

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Karacan Düzce'de

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Karacan Düzce'de AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Karacan Düzce'de 22.11.2017-22:35 Son Güncelleme: 22.11.2017-22:35 AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Harun Karacan, 2019 a giden yolda dava uğruna daha fazla mücadele edeceğiz

Detaylı

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 1 Av.Dr. M. SEZGİN TANRIKULU İSTANBUL MİLLETVEKİLİ GİRİŞ 2015 yılı Ağustos ayından itibaren tekrar başlayan çatışmalar Türkiye tarihinde eşi az görülmüş bir yıkıma, sayısız

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu Şubat 03, 2017-5:56:00 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi'nin ve yapımı tamamlanan

Detaylı

129 KADINI TEMSİLEN 129 KADIN MHP YE ÜYE OLDU

129 KADINI TEMSİLEN 129 KADIN MHP YE ÜYE OLDU 129 KADINI TEMSİLEN 129 KADIN MHP YE ÜYE OLDU Kadınlar Günü MHP Bodrum Seçim İletişim Merkezi nde Coşkuyla Kutlandı MHP Bodrum Seçim İletişim Merkezi nde düzenlenen 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliğine,

Detaylı

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması 8 Aralık öğlen saat 12 de Mecidiyeköy de toplanan DİSK yönetimi ve işçiler asgari değil insanca yaşam, asgari ücret, bin dokuz yüz net taleplerini dile

Detaylı

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI Uluslararası Arka Plan Uluslararası Arka Plan Birleşmiş Milletler - CEDAW Avrupa Konseyi - Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Detaylı

Kadınlar kimsenin namusu değildir

Kadınlar kimsenin namusu değildir Kadınlar kimsenin namusu değildir Son dönemlerde medyada namus cinayetlerine sıkça rastlanmaya başlandı. Kadınlarımız vahşice öldürüldü. Bu tür insan hakları ihlallerinin yapıldığı olaylar karşısında sessiz

Detaylı

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR BALIKESİR - 30.09.2014 HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR Balıkesir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Hüseyin Gündoğdu, Ankara ve Hatay Tabip odaları üyelerinin Gezi Parkı olayları sürecinde hukuka aykırı

Detaylı

Kadınlar asgari ücreti değerlendiriyor: Söz hakkımız da yok yaşama şansımız da!

Kadınlar asgari ücreti değerlendiriyor: Söz hakkımız da yok yaşama şansımız da! Kadınlar asgari ücreti değerlendiriyor: Söz hakkımız da yok yaşama şansımız da! Aşağıda Kadın Emeği Platformu nun basın açıklamasını sizlerle paylaşıyoruz. Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2015 yılı asgari

Detaylı

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 Mart ta alanlara!

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 Mart ta alanlara! Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 Mart ta alanlara! 8 Mart, kadın işçilerin eşdeğer işe eşit ücret ve daha iyi çalışma koşulları için verdikleri mücadeleyi

Detaylı

18. bölüm. basında bursa il koordinasyon kurulu

18. bölüm. basında bursa il koordinasyon kurulu 18. bölüm basında bursa il koordinasyon kurulu BÖLÜM 18: BASINDA TMMOB BURSA İL KOORDİNASYON KURULU Şubemizin sekreteryalığında yazılı basında toplam olarak 120 kez yer almıştır. Bunun dışında görsel

Detaylı

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Eylül 2016

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Eylül 2016 İşsizlik ve İstihdam Raporu-Eylül 2016 İşsizlikte patlama! İki yılda 473 bin yeni işsiz! Geniş tanımlı işsiz sayısı 6 milyonu aştı Tarım istihdamı 420 bin, imalat sanayi 47 azaldı Toplam istihdam artışının

Detaylı

ENEL HİZMETLER İŞÇİLERİ SE

ENEL HİZMETLER İŞÇİLERİ SE .. DISK. TÜRKİYE GEN EL HİZMETL ER İŞÇİLERİ SEN DİKASI EMEK ARAŞTIRMA RAPORU: TÜRKİYE DE KADINLAR ve KADIN EMEĞİ (Mart-2018) Bu çalışmayı, 8 Mart ı yaratan bize armağan eden ve hayatın her alanında mücadele

Detaylı

Kasım 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Kasım 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Kasım 2013 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Mezitli İlçesi CHP Belediye Başkanı aday adaylarının

Detaylı

25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI DAYANIŞMA GÜNÜ

25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI DAYANIŞMA GÜNÜ 25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI DAYANIŞMA GÜNÜ BODRUM KENT KONSEYİ KADIN MECLİSİ 25 KASIM KADINLARA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN BÜLTENİ: Mirabel kız kardeşler,

Detaylı

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? Toplu İş Sözleşmesi (TİS), çok genel anlamı ile emekçilerin temsilcisi sendika ile işveren temsilcilerinin, ekonomik, özlük ve çalışma koşullarını birlikte belirlemeleridir.

Detaylı

Polis Taksim Meydanı'na girdi

Polis Taksim Meydanı'na girdi On5yirmi5.com Polis Taksim Meydanı'na girdi Gezi Parkı eylemlerinin 15. gününde polis, Taksim Meydanı na girdi. AKM ve Cumhuriyet Anıtı ndaki afişler söküldü, barikatlar da kaldırıldı. Yayın Tarihi : 11

Detaylı

CHP İşveren Sendikaları ve Meslek Birlikleri Genel Başkan Yardımcılığı

CHP İşveren Sendikaları ve Meslek Birlikleri Genel Başkan Yardımcılığı CHP İşveren Sendikaları ve Meslek Birlikleri Genel Başkan Yardımcılığı 15 yılda milyonlarca yurttaşın alın teri bir avuç yandaşa gitti, ekonomi darboğaza girdi. Yoksulluğu, yolsuzluğu yasakları bitireceğiz

Detaylı

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler.

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler. İSTANBUL TAYAD lı Aileler Bayram Kahvaltısında Bir Araya Geldiler Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler. Kahvaltıdan önce yapılan

Detaylı

Gezi Parkı Araştırması. GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar?

Gezi Parkı Araştırması. GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar? GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar? ARAŞTIRMA Araştırmayı nasıl yaptık? 6 7 Haziran Perşembe ve Cuma günleri Her 2 saatlik zaman diliminde 400 kişiyle görüşerek Gezi Parkı alanına

Detaylı

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ KADINLARA DESTEK MEKANİZMALARI ONLİNE KİTAPÇIĞI Akdeniz Üniversitesi Uluslararası Gençlik Topluluğu 2015-2016 İÇİNDEKİLER 1. Giriş 2. Kadın Dostu Akdeniz Projesi 3. Projenin

Detaylı

10SORUDA AİLE SİGORTASI

10SORUDA AİLE SİGORTASI 10 SORUDA AİLE SİGORTASI T.C. ANAYASASI MADDE 60: Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar. 1. AİLE SİGORTASI Nedir? Aile Sigortası,

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

Karanlığa Hayır! 8 Mart ın Aydınlığında Buluşuyoruz! HER YERDEYİZ!

Karanlığa Hayır! 8 Mart ın Aydınlığında Buluşuyoruz! HER YERDEYİZ! Karanlığa Hayır! 8 Mart ın Aydınlığında Buluşuyoruz! HER YERDEYİZ! 2 3 Dünya kadınlarının kapitalist erkek egemen sisteme başkaldırışının direniş tarihidir 8 Mart. 1857 yılının 8 Mart ında Amerika nın

Detaylı

Dr. Mustafa KURUCA Isparta da Sosyal Güvenlik Reformunun Yansımaları ve Sosyal Güvenlikte Teşvik Uygulamaları konulu konferans verdi

Dr. Mustafa KURUCA Isparta da Sosyal Güvenlik Reformunun Yansımaları ve Sosyal Güvenlikte Teşvik Uygulamaları konulu konferans verdi Dr. Mustafa KURUCA Isparta da Sosyal Güvenlik Reformunun Yansımaları ve Sosyal Güvenlikte Teşvik Uygulamaları konulu konferans verdi Isparta Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce düzenlenen Sosyal Güvenlik Reformunun

Detaylı

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! TEMMUZ 2016 İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! Taşeron işçilere kayıtsız şartsız kadro! Kıdem tazminatıma dokunma! Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi ne hayır! TAŞERON İŞÇİLERE KAYITSIZ ŞARTSIZ KADRO! AKP hükümeti

Detaylı

İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ Cumhuriyet Dönemi 1936 1967 1971 3008 sayılı yasa 931 sayılı yasa anayasa mahkemesi 1475 sayılı kanun İSİG kurulları kuruluyor v ve 16 yaşın altındakiler ağır ve tehlikeli işlerde

Detaylı

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri, 3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ 9.11.2017 Sayın Bakanım, STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri, 1 İş Dünyamızın Değerli Temsilcileri, Kıymetli Basın Mensupları, Global

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız! Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız! Havacılık sektörüne grev yasağı getiren yasa tasarısı mecliste onaylandı. Hava-İş Sendikası, yasa mecliste görüşülmeye başlanmadan

Detaylı

İsyanım. Suskunluğumda. Şiddetin. Başucumda ŞİDDET VERİLERİ

İsyanım. Suskunluğumda. Şiddetin. Başucumda ŞİDDET VERİLERİ İsyanım Suskunluğumda Şiddetin Başucumda... 2014-2015 ŞİDDET VERİLERİ "Erkek şiddeti çetelesi"nden ne murat ettiğimize gelince: umarız çetelemiz kadın katline, fiziksel, psikolojik, cinsel şiddete karşı

Detaylı

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015 Türkiye Cezasızlık Araştırması Mart 2015 İçerik Araştırma Planı Amaç Yöntem Görüşmecilerin Dağılımı Araştırma Sonuçları Basın ve ifade özgürlüğünü koruyan yasalar Türkiye medyasında sansür / oto-sansür

Detaylı

SAÐLIKTA ÖZELLEÞTÝRME

SAÐLIKTA ÖZELLEÞTÝRME Doç. Dr. Ýlker BELEK Akdeniz Üniversitesi Týp Fakültesi Halk Saðlýðý Anabilim Dalý Öðretim Üyesi SAÐLIKTA ÖZELLEÞTÝRME Burjuva Sýnýf Saldýrýsýnýn Tepe Noktasý Yukarýda tanýmlanan saðlýk sistemi yapýsý

Detaylı

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI Bodrum İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Özcan ın kurum değişikliği ile Ankara Gölbaşı belediye başkan yardıcılığı görevine

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

TÜRKİYE DE KADIN İŞÇİ GERÇEĞİ: DAHA FAZLA AYRIMCILIK, DÜŞÜK ÜCRET, GÜVENCESİZ İSTİHDAM

TÜRKİYE DE KADIN İŞÇİ GERÇEĞİ: DAHA FAZLA AYRIMCILIK, DÜŞÜK ÜCRET, GÜVENCESİZ İSTİHDAM TÜRKİYE DE KADIN İŞÇİ GERÇEĞİ: DAHA FAZLA AYRIMCILIK, DÜŞÜK ÜCRET, GÜVENCESİZ İSTİHDAM 7 Mart 2018, İstanbul Giriş tarafından hazırlanan ve özet sonuçları kamuoyuna açıklanan Türkiye İşçi Sınıfı Gerçeği

Detaylı

KASIM 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

KASIM 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili KASIM 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Akdeniz Karaduvar Mahallesinde muhtarları

Detaylı

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar. Boyun eğmeyenler bu yana BU DÜZENİ SIFIRLA AKP eliyle sürdürülen gerici diktatörlük Türkiye'nin kaderi değildir. Bu diktatörlük bir kaza veya arızanın sonucu ortaya çıkmış da değildir. Sömürü düzeni kendini

Detaylı

EMEK ARAŞTIRMA RAPORU-2

EMEK ARAŞTIRMA RAPORU-2 EMEK ARAŞTIRMA RAPORU-2 KAMU İSTİHDAM RAPORU (Aralık, 2015) Ø KAMU SEKTÖRÜNDE İSTİHDAM EDİLEN İŞÇİ SAYISI YÜZDE 3,4! GERİLEDİ. KADROLU İŞÇİ SAYISI İSE YÜZDE 4,6 DÜŞTÜ! Ø BELEDİYELERDE KADROLU İŞÇİ SAYISI

Detaylı

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

Ýstanbul hastanelerinde GREV! Ýstanbul hastanelerinde GREV! Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Doktorlar, hemþireler, eczacýlar, diþ hekimleri, hastabakýcýlar, týp fakültesi öðrencileri ve taþeron

Detaylı

5. KARİYER GÜNLERİ GERÇEKLEŞTİ

5. KARİYER GÜNLERİ GERÇEKLEŞTİ 5. KARİYER GÜNLERİ GERÇEKLEŞTİ 14.05.2014 Ordu Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu ile Çalışma ve İş Kurumu Ordu İl Müdürlüğü işbirliğinde alternatif iş fırsatları yaratmak, öğrenciler ile

Detaylı

KADEM METE: MUĞLA DA 12 AY TURİZM HAYAL DEĞİL

KADEM METE: MUĞLA DA 12 AY TURİZM HAYAL DEĞİL KADEM METE: MUĞLA DA 12 AY TURİZM HAYAL DEĞİL AK Parti Muğla İl Başkanı Kadem Mete Bodrum da basınla bir araya geldi. 12 Ay Turizm konusu üzerine yoğunlaşan basın toplantısında Mete, yaklaşık 6 milyon

Detaylı

Maaşlar Arasında Uçurum Var!

Maaşlar Arasında Uçurum Var! On5yirmi5.com Maaşlar Arasında Uçurum Var! 89 iş kolunun 59'unda erkek daha fazla ücret alıyor. Yayın Tarihi : 28 Ekim 2010 Perşembe (oluşturma : 11/7/2015) Kriz 'eşit işe farklı ücret' uygulamasını derinleştirdi.

Detaylı

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı? Kazova dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat

Detaylı

DEVLET BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ BABACAN: TÜRKİYE, İŞ YAPMAK, HİZMET ÜRETMEK, ÜRÜN ÜRETMEK, PARA KAZ

DEVLET BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ BABACAN: TÜRKİYE, İŞ YAPMAK, HİZMET ÜRETMEK, ÜRÜN ÜRETMEK, PARA KAZ DEVLET BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ BABACAN: TÜRKİYE, İŞ YAPMAK, HİZMET ÜRETMEK, ÜRÜN ÜRETMEK, PARA KAZ Şubat 17, 2007-12:00:00 DEVLET BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ BABACAN: ''TÜRKİYE, İŞ YAPMAK, HİZMET ÜRETMEK,

Detaylı

ONUR BAKIR HAKLARIMIZ VAR! İŞÇİ KADINLAR SORUYOR, EKMEK VE GÜL YANITLIYOR yılından 100 soru ve 100 yanıtta kadın işçilerin hakları

ONUR BAKIR HAKLARIMIZ VAR! İŞÇİ KADINLAR SORUYOR, EKMEK VE GÜL YANITLIYOR yılından 100 soru ve 100 yanıtta kadın işçilerin hakları ONUR BAKIR HAKLARIMIZ VAR! İŞÇİ KADINLAR SORUYOR, EKMEK VE GÜL YANITLIYOR 2018 yılından 100 soru ve 100 yanıtta kadın işçilerin hakları ÖNSÖZ 11 I. BÖLÜM / ÜCRET, AGİ, FAZLA MESAİ, TATİL GÜNÜ ÇALIŞMASI

Detaylı

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU Sayfası :6. Syf Sayfası :1-3. Syf Sayfası :9. Syf Sayfası :6. Syf Sayfası :8. Syf Sayfası :1. Syf Sayfası :4. Syf Sayfası :6. Syf Sayfası :1-3. Syf Sayfası :4. Syf Sayfası :İnternet Sitesi Karabağlar da

Detaylı

Maden kazası değil, bu bir cinayettir ve sorumlulardan hesap sorulmalıdır

Maden kazası değil, bu bir cinayettir ve sorumlulardan hesap sorulmalıdır Maden kazası değil, bu bir cinayettir ve sorumlulardan hesap sorulmalıdır Zonguldak taki Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon Müessese Müdürlüğü maden ocağında bir patlama meydana geldi. Gelen son bilgilere

Detaylı

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23: Çalışma Hakkı

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23: Çalışma Hakkı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23: Çalışma Hakkı Gülşah Özcanalp Göktekin Uzman Sosyolog / İş ve Meslek Danışmanı Liderlik Enstitüsü Eğitim ve İstihdam Hizmetleri Çalışma Evrensel Bir Haktır İnsan

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK? KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK? Dünyada mal ve hizmet hareketlerinin uluslararası dolaşımına ve üretimin uluslararasılaşmasına imkan veren düzenlemeler (Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası

Detaylı

KADIN EMEKÇ LER N TALEPLER...

KADIN EMEKÇ LER N TALEPLER... KADIN EMEKÇ LER N TALEPLER D SK/GENEL- SEND KASI Emekçi kadınların sorunları gün be gün artmaktadır. Kapitalizmin yoğun saldırıları ve ataerkil sistem, kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği derinleştirerek,

Detaylı

İŞSİZLİKTE PATLAMA!: AKP İşsizlikle Mücadelede Başarısız!

İŞSİZLİKTE PATLAMA!: AKP İşsizlikle Mücadelede Başarısız! İşsizlik ve İstihdam Raporu-Kasım 2016 15 Kasım 2016, İstanbul İŞSİZLİKTE PATLAMA!: AKP İşsizlikle Mücadelede Başarısız! İşsizlik son beş yıldır düzenli olarak artıyor! Son bir yılda 435 bin yeni işsiz!

Detaylı

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinde Emeğin Örgütlenmesi

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinde Emeğin Örgütlenmesi İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinde Emeğin Örgütlenmesi Ertuğrul Bilir Makina Mühendisi İş Güvenliği Uzmanı (C) İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği - Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi ÖDENEN BEDELLER İş kazası

Detaylı

Ev işçileri sendikalaşıyor

Ev işçileri sendikalaşıyor Ev işçileri sendikalaşıyor Ev işçiliği bilindiği üzere, patronların; sigorta primi, yol parası ödemeden, işyeri gideri düşünmeden çoğunlukla da kadın işçileri, iş sürekliliği, garantisi, sigortası, belli

Detaylı

ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR III. Sınıf Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Risk Gruplarına Yönelik Sosyal Politikalar Dersi Notları-VI Doç. Dr. Şenay GÖKBAYRAK İçerik Engellilere

Detaylı

MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Aydıncık CHP İlçe Yönetim Kurulu ve Belediye

Detaylı

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ!

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ! DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ! DÜNYA BARIŞININ GÜVENCESİ İŞÇİ SINIFIDIR! HAKSIZ, GERİCİ VE EMPERYALİST SAVAŞLAR EMPERYALİST KAPİTALİST DEVLETLER TARAFINDAN SÜRDÜRÜLMEKTEDİR! EMPERYALİST SÖMÜRÜ SİSTEMİ İŞÇİ

Detaylı

Benimle Evlenir misin?

Benimle Evlenir misin? Benimle Evlenir misin? Bodrum sokakları ilginç bir evlenme teklifine daha sahne oldu. Bodrumlu genç kaptan Ali Özbaylan 9 yıl önce tanıştığı kız arkadaşı Tuba Cihat a, Milta Marina da bulunan bir kafede

Detaylı

Soma da 301 maden emekçisinin yaşamını. Bir maden dosyasından yeraltı notları DOSYAMADEN

Soma da 301 maden emekçisinin yaşamını. Bir maden dosyasından yeraltı notları DOSYAMADEN DOSYAMADEN [ Deniz Çaba ] fotoğraf [ Turan Gültekin ] Bir maden dosyasından yeraltı notları Dünya madencilik çevreleri, giderek daha fazla Türkiye yi tartışıyor. Biz ise sadece gündemi değiştirmeye yönelik

Detaylı

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN 12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-İROL AŞARAN : Efendim : İyiyim sağol sen nasılsın : Çalışıyorum işte yaramaz birşey yok : Kim yazmış bunu : Kim yazmış bunu Milliyet te : Yani sen sen birşey yollamış mıydın

Detaylı

Türkiye nin geleceğini 25 milyonluk kitle belirleyecek

Türkiye nin geleceğini 25 milyonluk kitle belirleyecek Tarih: 19.01.2013 Sayı: 2014/01 İSMMMO dan Türkiye nin Yaratıcı Geleceği / Y Kuşağı Raporu Türkiye nin geleceğini 25 milyonluk kitle belirleyecek İSMMMO nun Türkiye nin Yaratıcı Geleceği / Y Kuşağı adlı

Detaylı

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız 1 MAYIS Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Bayramı 1 Mayıs nedeniyle yayınladığı mesaj şöyle: İşçilerin birlik ve dayanışma günü olan, 1 Mayıs ın, tüm dünya ve ülkemiz

Detaylı

ASLI DEGİRMEN NİN SIRASI BOŞ SINIFINDA HÜZÜN

ASLI DEGİRMEN NİN SIRASI BOŞ SINIFINDA HÜZÜN ASLI DEGİRMEN NİN SIRASI BOŞ SINIFINDA HÜZÜN Bodrum da, okula giderken trafik kazası sonucu hayatını kaybeden lise öğrencisi Aslı Değirmen in sınıf arkadaşları sırasını çiçeklerle donattı. Bodrum da dün

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Kılıçdaroğlu: İş adamı konuşuyor tehdit, gazeteci konuşuyor tehdit, belediye başkanı konuşuyor tehdit, ne olacak tehditlerin sonu? Tarih : 04.06.2011 -BATMAN MİTİNGİ- Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu,

Detaylı

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir. SİYASAL PARTİLER Siyasi Parti Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir. Siyasi partileri öteki toplumsal örgütlerden ayıran

Detaylı

Uluslararası Kadın Hareketinin Uyanma ve Ayağa Kalkma Zamanı Gelmiştir! 2011 Venezüella Dünya Kadınları Konferansı için hep birlikte ileri!

Uluslararası Kadın Hareketinin Uyanma ve Ayağa Kalkma Zamanı Gelmiştir! 2011 Venezüella Dünya Kadınları Konferansı için hep birlikte ileri! Uluslararası Kadın Hareketinin Uyanma ve Ayağa Kalkma Zamanı Gelmiştir! 2011 Venezüella Dünya Kadınları Konferansı için hep birlikte ileri! Dünyanın her yerinde milyonlarca kadın kendi geleceklerini kendi

Detaylı

Eylül 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Eylül 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Eylül 2013 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Yenişehir İlçesi CHP Belediye Başkanı aday

Detaylı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Örgütü Yalıkavak Mahalle Temsilciliği tarafından geniş katılımlı birlik ve dayanışma

Detaylı

İŞSİZLİKTE TIRMANIŞ SÜRÜYOR!

İŞSİZLİKTE TIRMANIŞ SÜRÜYOR! İşsizlik ve İstihdam Raporu-Ekim 2016 17 Ekim 2016, İstanbul İŞSİZLİKTE TIRMANIŞ SÜRÜYOR! İki yılda 457 bin yeni işsiz! Geniş tanımlı işsiz sayısı 6.3 milyonu aştı Tarım istihdamı 291 bin, imalat sanayi

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 SÖZCÜ / AKP de bir kişi konuşur, diğerleri asker gibi bekler! Tarih : 06.01.2012 CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu hem AKP deki tek adamlığı hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın üslubunu ve liderliğini

Detaylı

Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması

Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ni ziyaret eden ilk Türk siyasi lider olan Perinçek, onurlarına verilen yemek sırasında bir konuşma gerçekleştirdi. ABD'nin savaş

Detaylı

Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin / Mezitli Belediye Başkanı nı ziyaret ederek

Detaylı

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015 Türkiye Cezasızlık Araştırması Mart 2015 İçerik Araştırma Planı Amaç Yöntem Görüşmecilerin Dağılımı Araştırma Sonuçları Basın ve ifade özgürlüğünü koruyan yasalar Türkiye medyasında sansür / oto-sansür

Detaylı

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Mezitli CHP İlçe örgütünün düzenlediği Yenimahalle

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Nisan 14, 2017-7:12:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, Ankara Sincan ilçesi Lale Meydanı'nda mitinge katılarak vatandaşlara hitap

Detaylı

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ Cumhuriyet Halk Partisi 25.Dönem Kahramanmaraş Milletvekili Adayı Efsane Başkan Kamil Dalkara memleketi Pazarcık ta Gövde gösteri yaptı. CHP Kahramanmaraş Milletvekili

Detaylı

ŞUBAT 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

ŞUBAT 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili ŞUBAT 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Mezitli CHP İlçe Örgütü ve Belediye Başkan

Detaylı