Hidayet. ayatından. Öyküleri 3. Asr-ı Saadet Öyküleri Dizisi Sahabe. Nasıl Müslüman oldular? Selçuk Yıldırım

Transkript

1

2 Asr-ı Saadet Öyküleri Dizisi Sahabe ayatından yayın no: 296 SAHABE HAYATINDAN SEÇİLMİŞ HİDAYET ÖYKÜLERİ 3 Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Dizi Editörü: Selim Gündüzalp Tashih: Adem Dirioğlu İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: DY.dizayn ISBN: Sertifika no: Mahmutbey Mh. Deve Kald r mı Cd. Gelincik Sk. No:6 Ba c lar - stanbul Tel: (0 212) Faks: (0 212) zafer@zafer.com twitter.com/zaferyayinlari - facebook.com/zaferyayinlari Copyright 2004 Zafer Yayın Grubu. Her hakkı mahfuzdur. Hidayet Öyküleri 3 Nasıl Müslüman oldular? Selçuk Yıldırım 1. Baskı: Haziran, 2013 Bas kı-cilt: Altınoluk Matbaacılık,

3 içindekiler Önsöz...7 İki tilki Soru-cevap Bedevinin imanı Hayber in siyahî çobanı Garip Medine den doğan ay Ey Osman neyin var? Çölden bir adam Son anda Gücün yettiği kadar Ben müslüman oldum! İhtiyar Husayn Ahmed zuhur etti mi? Din budur! Cebr in ikinci hidayeti Küçük imam Habeş in yetmiş rahibi Geç kalan süvari Davet Kisra nın sonu, Bazan ın hidayeti Kapıcı Mira Eban ile papaz Ebu Leheb in iki oğlu Tam kanaat Vahşi Bereket Suikast Yahudilerin en hayırlısı Vallahi kazandım! Ebu Süfyan ın kiralık katili Enes cik Alacaklı... 81

4 Ebu Süfyan b. Haris Süraka nın tam imanı Kabe de ilk ezan Genç müezzin Mahzure Kralın oğlu Zübab Eski bir hatıra İmanın faydası Bir bedevî Çölde bir ses Esid Doymayan kâfir Ebu Zer in arkadaşı Huveytib Kâbe den yükselen nur Elçiye emirler İki kardeş Kab ve Büceyr Sakifler Bir tebessüm Ali Yâ Muhammed! Önce müslüman ol! Beklenen Peygamber Peygamberin şairi Teminat Cündüb Atike Bereke İki kere hidayet İlk hemşire Huzeyfe Ümmü Habibe Maviye Üç gün sonra Rükane ile güreş önsöz BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ, sahabelerin Peygamberlerden sonra fazilet ve kemalât noktasında en yüksek mertebeye ulaşmış olmalarının hikmetlerini anlattığı sahabeler hakkındaki risalesinde, ilk olarak çok ehemmiyetli bir hususa dikkat çeker. Bu husus, sahabelerin Hz. Peygamber le (a.s.m.) muhatabiyet ve sohbetlerinin, O nun Nübüvveti itibariyle olmasıdır. Yani, Hz. Peygamber (a.s.m.), sahabeleriyle Nebî olarak sohbet ediyordu. Zaten onlara, sohbet-i Nebevîyye ye mazhariyetleri cihetiyledir ki Sahabe (sohbet arkadaşları) denilmiştir. İşte hidayet ve hakikat nurlarına mazhar olmada Sohbet-i Nebevîyye, bir başka yol, metod ve yöntemin yerini almasının mümkün olmadığı, tabiri caizse telafi edilemeyecek nuranî bir sırrı ihtiva eder. Bediüzzaman Hazretleri nin ifadeleriyle, Sohbet-i Nebevîyye ne derece bir iksir-î nuranî olduğu bununla anlaşılır ki: Bir bedevî adam, kızını sağ olarak defnedecek bir kasavet-i vahşîyanede bulunduğu halde, gelip, bir saat sohbet-i Nebevîyyeye müşerref olur, daha karıncaya ayağını basamaz derecede bir şefkât-i rahîmaneyi kesbe-

5 derdi. Hem cahil, vahşi bir adam, bir gün sohbet-i Nebevîyyeye mazhar olur, sonra Çin ve Hind gibi memleketlere giderdi. Mütemeddin kavimlere muallim-i hakaik ve rehber-i kemalât olurdu. Okuyucunun bu kitapta hemen her sahabinin hidayet öyküsünü okurken şahit olacağı bu harika teslimiyetin sebebi, onların fıtratlarının, seciyelerinin safiyet ve yüceliği yanı sıra sohbet-i Nebevîyyeye mazhar olmalarıyla anlaşılabilir. Onlar, kâinatın ve insanın yaratılışındaki sırları açan Kur an ı Hz. Peygamber in (a.s.m.) dilinden ayet ayet işittiler ve iman ettiler. Defalarca Hz.Peygamber in (a.s.m.) dualarına ve övgülerine mazhar oldular. O nun dizi dibinde iman sohbetlerine katıldılar, O nun acılarını kendi kalplerinde hissettiler, O nunla sevindiler, O nun arkasında saf tutup ibadet ettiler, O nun yanında savaştılar. Kendilerine emredildiğinde, O nun yanında bazıları anne babalarını, bazıları evlatlarını, hepsi mal ve mülklerini geride bırakarak hicret ettiler. Allah ı ve Sevgili Peygamberlerini kendi canlarından çok sevdiler. O nunla fethedilmişlerdi, O nunla fethettiler. Cehaletin ve vahşetin kol gezdiği bir dünyanın her köşesine, kalplerine bırakılmış hidayet nurunu taşıdılar. Hz. Peygamber in (a.s.m.) ashabım diye sevdiği bu insanlar kimlerdi? Onların da bizim gibi zaafları, tereddütleri, korkuları, sevinçleri, aşkları, düşmanlıkları yok muydu? Nasıl bu birbirinden çok farklı yaratılışta olan insanlar aynı davanın etrafında kenetlendiler ve sonraki asırlarda gelecek olan Müslümanlar için değişmez birer rehber oldular? Sahabelerin Hayatlarından Hidayet Öyküleri, bu seçkin şahsiyetlerin İslam la nasıl buluştuklarının emsalsiz örneklerini bir araya getiriyor. Belki bu kitap, onları hakkıyla tanımak için lüzumlu, uzun ve güzel bir okuma yolculuğu için küçük bir adım sayılabilir. Ama her yolculuk da hep ilk adımla başlamaz mı? Selim Gündüzalp

6 Allah ın hidayeti, hidayetin ta kendisidir. Kur an-ı Kerîm (En am suresi, 71) Ümmetimin içinde ashabımın yeri, yemekte tuzun yeri gibidir; tuzsuz yemek lezzetli olmaz! Hz. Peygamber (Kuzaî, Şihab-ül Ahbar) Bir nazar-ı Peygamber, birdenbire kalbeder; Bir bedevi cahil, bir arif-i münevver. Eğer mizan istersen; İslâm dan evvel Ömer, İslâm dan sonra Ömer. Bediüzzaman (Sözler)

7 İKİ TİLKİ Bir gün baktım iki tilki geldi ve... PEYGAMBER ALEYHİSSELAM, ashabına ders verdiği meclislerin yorucu ve usandırıcı olmamasına dikkat ederdi. Ciddi meselelerin konuşulduğu, sohbetler sırasında, zaman zaman ara verilirdi. Resûlullah, bir mesel anlatır, yahut içlerinden birinin şiir okumasına müsaade ederdi. Bazan de, ashabın kendi başlarından geçen komik hikâyeleri anlattıkları olurdu. İşte yine böyle bir teneffüs esnasında, bir sahabe, hidayete eriş hikâyesini şöyle anlattı: Cahiliyet zamanında benim bir putum vardı. Bir gün baktım ki, iki tilki geldi ve o putun üzerine çıkıp ihtiyaç giderdi. Bu hâl beni çok düşündürdü. Kendi kendime dedim: Bu ne biçim ilâh ki, tilkiler çıkıp tepesine ediyorlar! Sonra da ey Allah ın Resûlü, sana gelerek Müslüman oldum. 13

8 H İ D A Y E T Ö Y K Ü L E R İ SORU-CEVAP Rabbin ve senden öncekilerin Rabbi adına soruyorum: Seni bütün insanlığa peygamber olarak Allah mı gönderdi? PEYGAMBER ALEYHİSSELAM, mescidinde oturmaktaydı. Yanında Enes bin Malik ve ashabdan bazıları vardı. Devesinin üzerinde bir adam geldi. Mescidin duvarı önünde, devesini ıhdırıp bağladıktan sonra: Muhammed hanginizdir? diye sordu. Ashab, Peygamber Aleyhisselam ı ona işaret etti. Adam: Ey Abdulmuttalib oğlu! diye seslendi. Resûlullah: Buyur! dedi. Seni dinliyorum. Adam: Sana birşeyler soracağım. Sorularımda aşırıya gidebilirim. Ama sen sakın bana darılmayasın dedi. Resûlullah: Haydi istediğini sor! diye cevapladı ve o adam sordu, Peygamber Aleyhisselam cevap verdi: Rabbin ve senden öncekilerin Rabbi adına soruyorum: Seni bütün insanlara peygamber olarak Allah mı gönderdi? Yemin olsun evet! Allah adına soruyorum: Gece ve gündüz beş vakit namaz kılmayı sana Allah mı emretti? Allah a yemin olsun evet! Allah adına soruyorum: Senenin şu ayında, oruç tutmayı da sana Allah mı emretti? Allah a yemin olsun evet! Allah adına soruyorum: Bu sadakayı zenginlerimizden alıp, fakirlerimize dağıtmanı Allah mı sana emretti? Allah a yemin olsun ki evet! Bu soru-cevaptan sonra o adam şunları söyledi: Getirdiklerine inandım. Ben geride kalan kabilemin elçisiyim. Adım ise Dımam İbnu Sa lebe dir. Bir başka rivayete göre: Dımam, huzur-u saadetten ayrılırken: Allah a yemin olsun, bunlar üzerine hiçbir şey ilave etmem, bunları da eksiltmem dedi. Peygamber Aleyhisselam da, onun bu sözü üzerine, ashabına: Bu kimse sözünde durursa cennetliktir buyurdu. Dımam, huzur-u saadetten ayrıldıktan sonra, kavminin yanına gitti. Kavmi onun etrafında toplanınca kendilerine: Şu Lât ve Uzza ne kötü şeylerdir! dedi. Onlar: Yavaş ol Dımam! Alaca hastalığına, cüzzama yakalanırsın, delirirsin dediler. Dımam: 14 15

9 S A H A B E L E R İ N H A Y A T L A R I N D A N Yazıklar olsun size! diye cevap verdi. Vallahi onların ikisi de, ne zarar verebilir ne de faydaları dokunur. Allah bir peygamber göndermiştir. İçinde bulunduğunuz durumdan kurtulasınız diye ona kitap indirmiştir. Ben şehadet ederim ki, Allah tan başka ilâh yoktur. O birdir ve ortağı yoktur. Muhammed O nun kulu ve elçisidir. Size ondan bir takım emir ve yasaklar getirdim! Dımam ın kavmine yaptığı bu konuşmadan sonra, o gün daha akşama ermeden, orada erkek ve kadınlar arasında Müslüman olmayan tek bir kişi bile kalmamıştı. BEDEVİNİN İMANI Senin Allah ın elçisi olduğunu nereden bileyim? BİR BEDEVİ geldi ve Peygamber Aleyhisselam a: Senin Allah ın elçisi olduğunu nereden bileyim? diye sordu. Resulullah: Hurma ağacının şu salkımını çağırmamla.. O benim Allah ın elçisi olduğuma şehadet eder! buyurdu ve ağacın o salkımını yanına çağırdı. Salkım, ağaçtan inmeye başladı. Gelip, Peygamber Aleyhisselam ın yanına düştü ve: Selam senin üzerine olsun Ey Allah ın Resûlü! dedi. Sonra Peygamber Aleyhisselam salkıma: Haydi yerine dön! emretti. Salkım gidip, eski yerine kaynadı. O bedevi de, bu manzara karşısında Müslüman oldu

10 H İ D A Y E T Ö Y K Ü L E R İ HAYBER İN SİYAHÎ ÇOBANI Yesar, peygamber sözünü duyunca, kalbinde bir şeylerin kıpırdandığını hissetti. Bu kelime adeta içine işledi. Demek bir peygamberle savaşacaklardı öyle mi? İSLAM ORDUSU, Hayber in kapılarına dayanmış, kalelerden bazılarını kuşatmıştı. Hayber Yahudileri, savaş için hazırlık yapmaktaydılar. Onlardan bir adamın, Yesar adında siyahî bir kölesi vardı ki, aynı zamanda sahibinin koyunlarına çobanlık yapardı. Etraftakilerin telaşla silaha sarıldığını görünce sordu: Sizin bundan maksadınız nedir? Ona dediler: Peygamber olduğunu söyleyen şu adamla çarpışacağız. Yesar, peygamber sözünü duyunca, kalbinde bir şeylerin kıpırdandığını hissetti. Bu kelime adeta içine işledi. Demek bir peygamberle savaşacaklardı öyle mi? Sürüsünü sürüyüp, Peygamber Aleyhisselam ın yanına geldi ve: Ey Muhammed! dedi. Sen neler söylüyor ve nelere davet ediyorsun? Resûlullah: İslâmiyet e, Allah tan başka hiçbir ilâh olmadığına imana, Allah tan başkasına ibadet etmemeye ve benim de, Allah ın elçisi olduğuma şehadete davet ediyorum! buyurdu. Yesar: Ben böyle şehadet getirir ve Allah a iman edersem, bana ne var? Peygamber Aleyhisselam: Bu iman ve şehadet üzere ölürsen, sana cennet var! buyurdu. Yesar: Ey Allah ın Resulü, o zaman bana İslâmiyeti ve nasıl Müslüman olacağımı anlat! dedi. Peygamber Aleyhisselam, ona İslâmiyeti anlattı ve Yesar oracıkta Müslüman oldu. Artık bir Müslüman olan Yesar: Ya Resulallah! Ben şu sürünün çobanıyım. Bu sürü benim yanımda emanettir. Şimdi ben bunları ne yapayım? diye sordu. Peygamber Aleyhisselam: Onlara bağır ve ufak taşlar at! Elbettte Allah sana emanetini iade ettirecektir, onlar sahiplerine geri döneceklerdir! dedi. Yesar, hemen yerden bir avuç kum aldı ve sürünün üzerine doğru savurdu. Sahibinize dönün! Vallahi ben artık size sahip olamayacağım! dedi. Sürü, sanki çoban tarafından sürülüyormuş gibi, 18 19