PRİMER AÇIK AÇILI GLOKOMDA FUNDUS FLORESEİN ANJİYOGRAFİ NİN TANI VE PROGNOZDAKİ YERİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "PRİMER AÇIK AÇILI GLOKOMDA FUNDUS FLORESEİN ANJİYOGRAFİ NİN TANI VE PROGNOZDAKİ YERİ"

Transkript

1 T.C. Sağlık Bakanlığı Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2. Göz Kliniği Klinik Şefi Prof. Dr. Yusuf ÖZERTÜRK PRİMER AÇIK AÇILI GLOKOMDA FUNDUS FLORESEİN ANJİYOGRAFİ NİN TANI VE PROGNOZDAKİ YERİ (Uzmanlık Tezi) Dr. Yasin YILMAZ İSTANBUL-2005

2 ÖNSÖZ İhtisasım süresince bilgi ve deneyimleri ile yetişmemde emekleri geçen, eğitimim süresince iyi bir göz hekimi olarak yetişmem için gayret gösteren değerli hocam ve klinik şefim Prof. Dr. Yusuf Özertürk e sonsuz teşekkür ve saygılarımı sunarım. Uzmanlık eğitimimizde ve göz cerrahisini öğrenmemizde büyük katkıları olan, göz cerrahisini en ince ayrıntılarına kadar öğreten ve tezimin hazırlanmasında yardımlarını esirgemeyen şef yardımcımız Op.Dr.Anıl Kubaloğlu na teşekkürlerimi sunarım. Eğitimim sırasında yardımlarını esirgemeyen, göz cerrahisini öğrenmemde büyük katkıları olan başistanımız Op. Dr. Ekrem Kurnaz a ve Op. Dr. Burak Özdemir e teşekkürlerimi sunarım. Eğitimim boyunca bilgi ve tecrübelerinden faydalandığım, her zaman desteklerini yanımda hissettiğim Op.Dr.Titap Yazıcıoğlu ve Op.Dr.Zeynep Eren'e teşekkürlerimi sunarım. Eğitimim boyunca beraber pek çok şey paylaştığımız, bereberce uzmanlık eğitimi yapmaktan mutlluluk duyduğum sevgili asistan arkadaşlarıma, kliniğimizde çalışan hemşire ve personelimize teşekkürlerimi sunarım. Tüm eğitim ve öğrenim hayatımda desteklerini yanımda hissettiğim eşime ve aileme sonsuz minnet ve sevgilerimi sunarım. Dr. Yasin YILMAZ 2

3 İÇİNDEKİLER Sayfa No GİRİŞ... 3 GENEL BİLGİLER MATERYAL VE METOD BULGULAR TARTIŞMA ÖZET-SONUÇ KAYNAKLAR

4 GİRİŞ Glokom günümüzde özellikle orta ve ileri yaşlı popülasyon içinde önemli görme kaybı yapan nedenlerden biri olduğu bilinmektedir. Uzun yıllar boyunca artmış göz içi basıncının (GİB) hastalığın tanımlanmasında en önemli risk faktörü olmasına rağmen bazı hastalarda gib kontrolüne rağmen ilerleyici optik disk hasarı ve görme alanı kaybı devam etmektedir (1). Eşdeğerdeki göziçi basıncı değerlerinde bile (yüksek yada ) bireyler arasında farklı derecede optik disk (OD) hasarı ve görme alanı (GA) kaybı görülebilir. Bu durum glokomda görülen kayıp ve hasarın derecesini etkileyen başka faktörlerinde olduğunu göstermektedir (2,3). Artmış göziçi basıncı ve lokal vasküler faktörler optik sinir başını etkilemektedir. Günümüz bilgileri ışığında optik sinir başı kanlanmasındaki yetersizliklerin glokomatöz optik nöropati (GON) gelişiminde önemli rol oynadığı ileri sürülmüştür (3-5). Bu yüzden glokomatöz optik nöropati olan gözlerde optik sinir başının dolaşımının incelenmesi gerekir de oftalmoskop keşfedilmesiyle optik disk görüntülenebilmiştir. O zamandan itibaren optik disk muayenesi oftalmolojik muayenenin belki de en önemli kısmını oluşturmuştur. Bu amaçla değişik yöntemler de değişik zamanlarda kullanılmıştır. Fundus floresein anjiyografisinin (FFA) kullanıma girmesiyle optik diskin ve peripapiller retina ve koroidin vasküler analizi sağlanmıştır. Schwartz ve arkadaşları glokomlu hastaları FFA ile incelemelerinde optik sinir başında relatif ve absolü dolma defektleri tesbit etmişlerdir ve bunların görme alanı kayıplarıyla olan ilişkisine işaret etmişlerdir (6,7). Aynı şekilde Raitta, primer açık açılı glokomda optik disk ve peripapiller kan akımı ile görme alanı kayıpları arasında ilişki olduğunu bildirmiştir (8). Çalışmamızda primer açık açılı glokom olgularında optik sinir başı ve peripapiller perfüzyonunun FFA ile değerlendirilmesinin PAAG un tanı ve prognozundaki yerini araştırdık. 4

5 GENEL BİLGİLER PRİMER AÇIK AÇILI GLOKOM (PAAG) Primer açık açılı glokom (PAAG), bir gözde göziçi basıncının başka herhangi bir oküler veya sistemik hastalık veya alik olmadan en az 21 mmhg üzerinde olması, ön kamara açısının açık ve görünüşte olması, glokoma spesifik görme alanı değişiklikleri ve/veya optik sinir başı hasarının bulunması olarak tanımlanmıştır (9). Göziçi basıncı, oluşan tüm hasarın tek sorumlusu olmamakla birlikte, şu anki bilgilerimiz dahilinde en önemli ve birinci sırada kabul gören risk faktörüdür. Hangi değerdeki yüksekliğin nasıl etki ettiği de tüm açıklığı ile bilinmemektedir. Ancak optik disk ve sinir liflerinin iskemisi, akson üzerinde olan direk mekanik baskı, lokal toksisite veya bunların kombinasyonunun etkili olduğu ifade edilmektedir(10). American Academy of Ophthalmolgy, 1992 yılında açık açılı glokomu GİB artarak veya artmadan yani herhangi bir referans GİB değeri olmaksızın ön kamara açısının açık olması ve glokoma spesifik görme alanı ve optik sinir başı hasarı varlığı olarak kabul etmiştir. Bu tanıma göre tansiyon ve yüksek tansiyon aynı antitenin farklı göstergeleridir (11). Son yıllarda ileri derece gelişmiş olan epidemiyolojik çalışmalara dayanarak ABD de 2.25 milyon PAAG lu olduğu, bunlardan in, tüm dünyada da 3 milyondan fazla kişinin bilateral amorotik olduğu tahmin edilmektedir. PAAG prevalansı 40 yaş üzerinde % arasındadır (10). Gonyoskopik olarak açık açıya rağmen GİB yüksektir. Asıl sebeb trabeküler ağda aköz dışa akımına karşı yüksek dirençtir. PAAG lu hastalarda trabeküler ağ aközün dışa akımını zorlaştıran maddeler ile yoğun şekilde dolar (Şekil 1). Bu birikimlerin neden oluştuğu henüz bilinmemektedir. Klinik özellikleri: PAAG genel olarak sessiz başlayan, yavaş ilerleyen ve genellikle kendini ağrı ile göstermeyen bir optik nöropatidir. Hemen daima 5

6 bilateral olmasına rağmen genellikle asimetrik seyreder. PAAG, ciddi düzeyde görme kaybı oluncaya kadar genelde farkedilmeden ilerler. Bunun sebebi, santral görme alanının hastalığın geç evrelerine kadar nispeten etkilenmemesi ve kaybın diğer göz tarafından da kapsanan ortak nazal sahada ortaya çıkmasıdır. Nadir de olsa hastalarda semptom olarak, yüksek GİB nedeni ile göz ağrısı, baş ağrısı ve epitelyal ödemin neden olduğu ışık etrafında haleler görülebilir. PAAG teşhisi, GİB seviyesi optik disk görünümü ve görme alanı kaybı gibi bir grup bulgunun beraberce değerlendirilmesiyle konur (9,32,52). Geniş epidemiyolojik çalışmalarda ortalama GİB nin yaklaşık 16 3 mmhg olduğu görülmüştür. GİB dağılımı popülasyonda çan eğrisi oluşturur. Bu çan eğrisinin iki ucu mmhg olup bu değerlerin dışında GİB olma olasılığı azalmaktadır. Ancak kesin bir üst sınır bulunmamaktadır. GİB, PAAG hastalarında sıklıkla mmhg arasında seyreder. Fakat glokomatöz ve glokomatöz olmayan gözler arasındaki GİB dağılım eğrileri önemli oranda kesişim gösterirler. Birçok çalışmada toplumdaki glokomatöz optik nöropatili ve/veya görme alanı kaybı olan hastaların ilk incelemelerinde % lere varan oranda GİB 22 mmhg den düşük bulunmuştur. Ayrıca diurnal dalgalanma nedeniyle, bazı glokom tiplerinde GİB artışı sadece intermitan olabilir. PAAG vakalarında dalgalanma çok daha abartılı biçimde ortaya çıkar. Tedavi edilmemiş bir glokom hastasının GİB ında 15 mmhg veya üzerinde dalgalanma görülebilir. Olguların çoğunda sabah saatlerinde GİB yüksek ölçülür, bu yüzden günün değişik saatlerinde ölçüm tekrarlanmalıdır. Glokomatöz hasarın erken teşhisi, glokomun tedavisinde çok önemlidir. Birçok objektif ve subjektif test erken teşhis amacıyla kullanılmaktadır. Görme alanı muayenesi, GİB ölçümü ve optik sinir başının analizi pratikte en sık kullanılan yöntemlerdir (32). Optik sinir başının görünümü ve görme alanındaki kayıplar, glokom teşhisinde GİB den daha önemli bir role sahiptir. Glokom hastalarının takip edilmesinde dikkatli optik disk muayenesi ve görme alanı takibi çok önemlidir. İlk incelemede cup/disk 6

7 oranının 0,5 ten büyük olması glokom varlığına işaret veya ileride muhtemel glokom gelişim riski daha yüksektir. Diskin stereoskopik görüntülerinin kaydedilmesi hastalığın takibinde çok yarar sağlayacaktır. Nöroretinal rimde fokal incelme veya çentiklenme, optik diskte hemoraji ve disk rim görüntüsü veya retinal sinir lifleri tabakasında herhangi akiz değişikliğin takibi yapılmalı ve görme alanı kaybıyla ilişkilendirilmelidir (53). Şekil 1- Solda sağlıklı bir insanın, sağda PAAG hastasının trabeküler ağı PAAG da Risk Faktörleri 1. Göziçi basıncı (GİB): Geleneksel anlayışa göre yükselmiş göziçi basıncı hastalığın easasını teşkil etmektedir. Ancak şu anki bilgiler ışığında glokomatöz hasara sebep olan tek faktör değil, fakat bilinen en önemli risk faktörüdür (51). GİB nı Etkileyen Faktörler GİB, bir grup faktör tarafından etkilenmektedir: Günün değişen saatleri Kalp atım hızı Postural değişikliler Solunum siklusu Egzersiz 7

8 Sıvı alımı Sistemik ilaçlar Topikal ilaçlar Alkol alımı, GİB da geçici bir düşme yapar. Kafein, GİB da geçici bir yükselme yapabilir. Marihuana GİB nı düşürür fakat bunun klinik yararlılığı ispatlanmış değildir. Bazı insanlarda uzanır şekilde yattıklarında GİB da abartılı bir şekilde yükselme görülmektedir ve bu duruma yatkınlık bazı glokom tiplerinin patogenezinde önemli olabilir. GİB genellikle yaştan ve genetik yapıdan etkilenir. PAAG hastalarının akrabalarında yüksek GİB görülmesi daha muhtemeldir. 2. Yaş ve ırk: GİB yaşa bağlı olarak artmaktadır. Bu artış yaş grubu erkeklerde istatistiki anlamlılık gösterirken, kadınlarda bu anlamlılık bir dekad önce olmaktadır. İleri yaşlarda sistemik ve oküler bozuklukların görülme sıklığı herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Yapılan çalışmalarda PAAG un siyah ırkta ve yaşa bağlı olarak insidans ve prevalansında çok belirgin bir artış olduğu gösterilmiştir (51). 3. Genetik: Glokomda genetik predispozisyonun mevcudiyeti ilk defa 1842 de Benedict tarafından bildirilmiştir. Yapılan çeşitli araştırmalarda PAAG da basit mendelian genetik geçiş olmadığı bildirilmiş olmasına rağmen otozomal dominant ve otozomal resesif geçişlerde gösterilmiştir. Cinsiyete bağlı geçiş ise ileri derecede az bildirilmiştir. Moleküler biyoloji ve genetikteki gelişmelere bağlı olarak bugüne kadar PAAG da 6 lokus bildirilmiştir (10). 4. Miyopi: PAAG ile ilişkisine ait ilk yayın 1885 de Gallenga ya aittir. %19 luk oran bildirmiştir. Mastropasqua ve ark %16.3 glokom oranı bildirdikleri serilerinde, miyopik refraksiyon arttıkça glokom prevalansındaki artışın istatistiki olarak anlamlı olduğunu göstermişlerdir (10). 5. Endokrin bozukluklar: Menapozun GİB ile ilişkisinden bahsedilmektedir. Hormon replasman tedavisinin menapozdaki kadınlarda GİB nı anlamlı derecede düşürücü etkisini Sator ve ark göstermişlerdir. Centanni ve ark ait çalışmaya göre subklinik hipotiroid olgularında da GİB 8

9 olgulara göre daha yüksek seviyelerde olup erken dönemde L-throxine tedavisi ile tamamen e dönmektedir. Framingham Eye Study ve Leske nin çalışmalarına göre Diabetes mellitus (DM) prevalansı GİB 21 mmhg üzerinde olanlarda 2-3 misli daha fazla olduğunu göstermiştir. DM da glokom insidansı ise %5.5 olarak ifade edilmektedir (10). 6. Diyet: Hayreh ve ark yapmış oldukları çalışmada aterojenik diyet almış yaşlı maymunların genç ve beslenenlere göre daha yüksek GİB na sahip oldukları ifade etmişlerdir (10). 7. Optik sinir başı (OSB) hassasiyeti: OSB nin kan akımında bir otoregülasyon mekanizması söz konusudur. Sistemik kan basıncı ve GİB değişikliklerine bağlı olarak otoregülasyon mekanizmasındaki bozukluklar optik sinir başını iskemiye karşı hassas hale getirecektir (10). 8. Retina ganglion hücrelerinin hassasiyeti: Travma ve iskemiye bağlı olarak ve glokom olgularında ekstra sellüler ortama çıkan ve bir nörotransmitter olan glutamat retina ganglion hücrelerinde apoptozise neden olduğu gösterilmiştir (10). 9. Hemodinamik değişiklikler: Sistemik kan basıncına, GİB yüksekliğine ve aynı zamanda kanın özelliklerine bağlı olarak meydana gelir. Tielsch in çalışmasına göre diastolik kan basıncının mmhg olduğu popülasyonda glokom prevalansında artış söz konusu değil iken, 40 mmhg altındakilerde belirgin bir artış göstermektedir. Bu da perfüzyon basıncının düşmesi ile glokom riskinin arttığını göstermektedir. Ayrıca genç hipertansiyonlu olgular glokomdan az etkilenirken, yaşlı hipertansiyonlu olgular daha fazla etkilenmektedir. Noktürnal hipotansif atakların da optik sinir başı kanlanmasını olumsuz etkilediği de gösterilmiştir.(10) Vazospazma neden olan sigara içimi ve vazospazm ile karakteristik hastalık olan migren ve Reynauld fenomeni gibi olgularda Optik sinir başı kanlanmasının yetersizliği glokomatöz hasara veya mevcut hasarın artmasına sebep olabilecek durumlardır. Lokal vasküler risk faktörleri olarak kabul edilen disk hemorajileri, peripapiller atrofi, koroidal skleroz ve lokal 9

10 peripapiller vazokonstruksiyon kalitatif olarak değerlendirilmektedir. Yirminci yüzyılın başlarında Bjerrum tarafından tanımlanmış olan disk hemorajisi ve glokom ilişkisi bir mikroenfarktüs olup optik sinir başı iskemisi oluşturarak hasarın habercisi olmaktadır. Yapılan çalışmalar disk hemorajisi olan gözlerdeki progresyon, disk hemorajisi olmayanlara göre 3-4 misli fazladır. GLOKOMATÖZ OPTİK NÖROPATİ ETYOPATOGENEZİ 18. yüzyılın ortalarında Müller tarafından glokomatöz optik nöropati oluşumunu tanımlamak için mekanik teori ileri sürülmüştür. Buna göre GİB artışı kompresyon etkisiyle direk olarak nöronların ölümünden sorumludur. Aynı dönemde, Von Jaeger ise optik nöropati gelişimi ve optik atrofi altında vasküler anomalilerin yattığını ileri sürerek vasküler teori fikrini ortaya atmıştır. Schnabel ise aynı yüzyılın sonlarında nöral elemanlarda atrofi geliştiğini ve bunun sonucunda boş alanların oluştuğunu ve optik sinir başının arkaya doğru çekildiğini ifade etmiştir (9). Mekanik teori başlangıçta büyük destek buldu. Ancak vasküler teori 1920 li yıllarda yeniden popüler oldu ve GİB artışı nedeni ile veya tamamen ayrı vasküler lezyonların meydana getirdiği iskemiye sekonder glokomatöz optik atrofinin geliştiği fikri kabul görmüştür (9) yılında aksoplazmik akımın tanımlanması ile glokomatöz optik nöropati gelişiminde rolü nedeniyle mekanik teori bu yıllarda yeniden gündeme gelmiş ancak iskeminin de muhtemel rolü unutulmamıştır (9). Daha sonraki yıllarda artan GİB na rağmen glokomatöz optik nöropati görülmeyen oküler hipertansiyonlu hastaların uzun dönem takip sonuçları ile vasküler faktörler ve optik sinir başının histolojik yapısı glokomatöz optik nöropati gelişiminde önem kazanmıştır. Optik sinir başının basınca karşı olan hassasiyeti tanımlanmış ve bu hassasiyetin nöral dokunun yapısal özelliklerine bağlı olduğu belirtilmiştir (12). Lamina kribrozanın strese karşı cevap verebilme yeteneği olan bir doku olduğu ve GİB değişimlerine göre kollajen tipleri ve elastin yapısı ve miktarını sentez ve/veya parçalanma ile değiştirdiği 10

11 ancak bu mekanizmanın GİB artışına karşı koruyucu olduğu ve bu cevabın herkeste mevcut olmadığı gösterilmiştir (13) yılında Güney Afrikada tapılan oftalmoloji grup toplantısında ise E. Michael Van Buskirk glokomatöz optik nöropatili pek çok hastada glokomu sadece GİB ile tanımlamanın anlamlı ve pratik olmadığını, glokom taramasının sadece GİB ile yapılması halinde %50 hastanın atlanabileceğini, glokomatöz optik nöropatili hastaların %20 sinde GİB nın düşürülmesine rağmen optik nöropati progresyonunun devam ettiğini bildirmiştir. Bu nedenle, mikrosirkülatuar değişiklikler ve dolayısı ile vasküler teori glokomatöz optik nöropati gelişiminde gerek primer bir faktör olarak gerekse de diğer faktörler ile beraber bozulmuş otoregülasyon altında GİB na bağlı hasarı artıran bir yardımcı faktör olarak etkilidir (12). Yaklaşık son 20 yıldır önem kazanan bir görüşte, kombine vasküler ve mekanik görüştür (Şekil 2). Bu görüşe göre, yüksek tansiyonlu ve tansiyonlu glokomu açıklamak daha kolaydır (14,26). Şekil 2: Kombine mekanik ve vasküler teori Mekanik hasar GİB artışı Perfüzyon Basıncı azalması Kan basıncı azalması OPTİK SİNİR BAŞINDA EKSKAVASYON Kan akımı azalması Vasküler rezistans artışı Optik sinirdeki değişiklikler hastalığın en iyi tanımlanmış ve en karakteristik bulgularıdır. Nöroretinal rimdeki çentiklenme, optik çukurluğun 11

12 vertikal olarak uzaması, damarlardaki pozisyon değişiklikleri itilmeler ve nöroretinal rimdeki soluklaşma glokomun tipik bulgularıdır (14,51). Bu bulgular esasında optik sinirin prelaminer kısmındaki ganglion hücrelerinin akson kayıplarını göstermektedir. Akson kayıpları optik sinirin öncelikli olarak superior ve inferior kadranlarında gözükmektedir. Optik sinirin superior ve inferior kadranlarının destek dokusunun daha zayıf ve daha az oluşu bu kadranlardan geçen aksonların daha erken dönemde hasarlanmasını izah edecektir (15,16). İnsanda ve deneysel hayvan modellerinde büyük çapa sahip aksonların hasara daha yatkın oldukları gösterilmiştir (17). Bunu açıklamak iki şekilde mümkündür: 1) Geniş aksona sahip ganglion hücrelerinin GİB artışına daha hassas olması. 2) Geniş aksona sahip ganglion hücrelerinin etrafındaki destek dokusunun daha az ve zayıf olması. Ancak zamanla GİB artışı hem küçük hem de büyük aksonları etkileyecektir. Hayvanlarda yapılan bir çalışmada cup/disk (c/d) oranındaki her 0.1 oranlık artışın optik sinir aksonlarında ortalama % 10 luk bir kayba denk geldiğini göstermiştir (18). İlk yapılan araştırmalarda glokom hastalarında optik sinir akson azalmasının yanında glial dokuda da azalma olduğu öne sürülmüş ancak sonra ki çalışmalarda yok olan nöral dokunun yerini kısmen glial dokunun doldurduğunu ve bu yüzden optik diskteki glokomatöz değişikliklerin glial dokudan ziyade aksonlardaki azalmaya ait olduğu bilinmektedir (19). OPTİK SİNİR BAŞI Glokom hastalığının temel mekanizması bir optik nöropati olduğu için optik sinir başının anotomi ve patolojisini anlamak önemlidir. Retina Sinir Lifleri Retinada, gövdeleri retina gangliyon hücreleri katında olan 1,2 milyon kadar akson optik sinire girmek için toplanarak optik sinir başını oluşturur. Aksonlar araya giren astrositlerce fasiküllere ayrılır. Sinirin intraoküler kısmının çapı yaklaşık 1,5 mm dir. Aksonların retinada gösterdiği dağılımı 12

13 bilmek, optik sinirde meydana gelen çanaklaşmayı ve buna eşlik eden görme alanı defektini yorumlamak için gereklidir (Şekil-3) : Maküladan gelen lifler temporalden mekik şeklinde bir alan oluşturarak optik sinir başına giderler (papillomaküler demet). Makülanın, üst ve alt temporalinden gelen lifler papillamaküler demet etrafından dolanan kavisli (arkuat) bir yol izlerler. Bu lifler yatay meridyende birleşmezler ve bir basamak oluştururlar. Nazal lifler radyal bir yol izleyerek optik sinire girerler Sinir lifleri papillaya girerken, en uzak olan lifler en derinde ve periferde yer alırken en yakın olan lifler ise en yüzeyde yer alır. Optik sinir başının superotemperal bölümünden gelen lifler glokomatöz hasara en hassas lifler iken papillomaküler lifler en dirençli liflerdir (20,21). Şekil 3- Retina sinir lifi dağlımının anatomisi-sol alt tarafta aksonal seyrin görüntüsü-periferik dikey kesitte lifler koroide daha yakın seyreder ve optik sinir periferinde devam ederken, optik sinire daha yakın lifler vitreusa daha yakın seyreder ve sinirin santralinde devam eder Optik Sinir Başı Optik sinir başı nöral doku, gliyal doku, ekstraselüler matriks ve kan damarlarından oluşan bir yapıdır. Optik sinir başı anatomik olarak 4 bölgeye ayrılır (Şekil-4): 13

14 Yüzeyel tabaka (sinir lifleri katı) Prelaminer tabaka Laminer tabaka Retrolaminer tabaka Şekil 4- Optik sinir başının bölümleri : A.Yüzeyel Tabaka B. Prelaminer tabaka C. Laminer tabaka D.Retrolaminer tabaka Yüzeyel tabakayı, en yüzeyde yer alan sinir lifleri tabakası oluşturur. Astrositler bu tabakayı destekler ve bu tabaka oftalmoskopik olarak kırmızıdan yoksun ışıkta rahatlıkla izlenebilir. Bu tabakanın beslenmesi santral retinal arterdendir. Fakat kısa posteryor siliyer arterler de temporal sinir lifleri tabakasının beslenmesine katkıda bulunabilir. Prelaminer tabaka, klinik olarak sadece optik çanak santrali içinde gözlemlenebilir. Aksonlar burada retina düzleminden posteriyora doğru açı yaparak optik sinire girerler. Gangliyon hücrerinin aksonları optik çanağa doğru girerken glial elemanlar septalar göndererek aksonları demetlere ve fasiküllere ayırır. Bu tabakanın beslenmesi primer olarak kısa posteriyor siliyer arterlerdendir. Laminer tabaka, lamina kribroza alanıdır. Bu tabakada sinirler gözden çıkarken arası fenestrasyonlu (por) bir bağ dokusu ve buna eşlik eden elastik fibriller ( astrosit uzantıları ) vardır. Bazen oftalmoskopik muayenede 14

15 optik çanak dibinde görülebilen gri noktalar laminanın superfisyel açıklıklarıdır. Laminer tabakanın da beslenmesi kısa posterior siliyer arterlerden gelir. Kısa siliyer arterin optik sinire verdiği dalları, koryokapillarise verdiği dallardan bazı yönlerden farklılıklar gösterir. Optik sinire verdiği dallar perisitlerce çevrelenmiştir, fenestrasyonu yoktur ve sıkı bağları (tight junction) içerir. Yani, optik sinire verdiği dallar santral sinir sistemi ve retinal kapillerlere benzemektedir. şartlarda, kısa siliyer arterlerin optik sinire verdiği dallarda otoregülasyon mekanizması söz konusudur. Koroidal sirkulasyonda ise bu özellik yoktur. Birçok çalışmada, sinirin vasküler beslenmesindeki otoregulatuar disfonksiyonların bazı glokom tiplerinde bozulduğu gösterilmiştir. Retrolaminer tabaka, optik sinirin lamina kribrozadan çıktıktan sonraki bölgesidir. Oligodendrositlerin oluşturduğu miyelin kılıf nedeniyle bu bölgede optik sinirin çapı yaklaşık iki katına çıkar. Retrolaminer alanın vasküler beslenmesi santral retinal arter santrifugal dallarından ve pial arterin dallarından sağlanır. RETİNA KANLANMASI Retina sinir lifi tabakasının fonksiyonunu devam ettirebilmesi için retinaya uygun ve kesintisiz kan akımının temini esastır. Bu hassas tabakaya oksijen ve metabolizması için gerekli maddelerin devamlı kan perfüzyonu ile sunulması ve artık ürünlerin uzaklaştırılması esastır. Retinanın iç tabakalarının kan akımı santral retina arteri dalları yoluyladır. Bu şekilde retinaya gözün diğer bölümlerinden bağımsız bir kan akımı sağlanır. Ancak aynı zamanda sadece bu arterin iyi fonksiyon görmesine bağımlı hale gelmiş olur. Retinanın dış tabakaları, üzerinde uzandığı koroid damarları yolu ile beslenir. Bu arterler kısa posterior siliyer arteler olup, koni ve basillerin beslenmesini temin ederler (24,25). 15

16 Santral retinal arter ve veni optik diskin hemen ardında, içine girdikleri optik sinir yolu ile göze girerler. Optik sinir içinde iken santral retina arteri dallara ayrılır ve optik sinirin beslenmesini sağlayan kapiller ağı oluşturur. Retinanın primer kapiller yatakları retina sinir lifleri tabakası ve iç nükleer tabaka içinde yer alır. İlave bir başka ağ, arkuat sinir lifleri dağılımı içinde yüzeyel sinir lifleri tabakasının en dış kısmında yer alır. Radyal peripapiller kapillerlerin oluşturduğu bu kapiller ağ optik disk çevresinde oldukça yakın yerleşmiştir. Optik sinir başının, retinanın, koroidin ve retrobulber damarların perfüzyon eksikliğine neden olan vasküler yetmezlik, vazosklerozis, küçük damar hastalığı, vazospazm veya otoregülatuar disfonksiyon yolu ile glokomatöz optik nöropatideki sinir lifi kaybına katkısı olabilir (27,28). Mekanik hasar, artan GİB bağımlı aksonal disfonksiyon ve akson kaybı ve daha sonrasında lamina kribrozada ve ekstrasellüler matrikste mekanik hasara bağlı oluşan değişiklikler olarak kabul edilebilir (29). Fluoresein anjiyografik çalışmalar optik sinir başının, retinanın ve koroidin perfüzyon değişikliklerini tanımlayabilir (20,23,28,30-35). Değişik çalışmalarda, dinamik ve morfolojik perfüzyon değişiklikleri glokomda bozulan kan akımını göstermiştir. Optik sinir başında fluoresein dolma defektleri, hipoperfüzyon alanlarıdır ve 1970 lerden beri tanımlanmıştır(6-8,28-30,36-38). glokomatöz Absölü dolma optik nöropati defektleri içinde persistan hipofloresan alanlarıdır ve optik disk yüzeyel sinir lifi tabakasında kapiller tıkanıklık ile korelasyon gösterdiği birçok çalışmada gösterilmiştir. Ayrıca, relatif dolma defektleri gecikmiş floresans bölgeleridir ve fluoresceinin yavaş dolma paternini gösterir. (8,23,28). Fluorescein dolma defektlerinin sayısı, dağılımı ve topografisi, görme alanı kayıpları, retina sinir lifi tabakası kayıpları ve çanaklaşma ile korelasyon gösterir (6-8,36-38,39). Absolü dolma defektleri glokomlu hastalarda, oküler hipertansiyonlu ve kontrol hastaları ile karşılaştırıldığında daha geniş bir 16

17 alanda ve daha çok sayıda olduğu gösterilmiştir (6,20,37,40). Bir takım araştırmacılar fluorescein dolma defektlerinin, glokomda ve anterior iskemik optik nöropatide yüksek spesifite değerlerine sahip olduğunu bildirmişlerdir. Bununla birlikte, optik atrofideki soluk bölgelerin mikrovasküler dokudaki azalmadan ziyade akson kaybı neticesinde gerçekleşen doku yansıtıcılığının azalması ve ekstrasellüler matrikste ve glial dokudaki değişikliklere sekonder olduğunu bildirmişlerdir (41-43). Bunun tersine O day ve arkadaşları çalışmalarında değişik optik atrofilerde floresans azalması rapor etmişlerdir (44). Glokomda, optik diskteki fluorescein dolma defektleri genellikle ekskavasyon sınırında ve öncelikle inferotemporal ve superotemporal bölgede yerleşmiştir ve genellikle çanaklaşmanın tabanından ziyade duvarında yer almaktadır (23,34,45). Birtakım yazarlar fluorescein dolma defekti ile glokomatöz optik nöropati arasında korelasyon göstermişlerdir ve dolma defektlerinin glokomdaki ilk hasar olabileceğini bildirmişlerdir (7,34,40,46,47). Optik Disk Değerlendirilmesi: Optik disk, genellikle yuvarlak veya hafif oval görünümdedir ve santral bir çukurluk (cup) içerir. Optik çukurluk ve disk kenarı arasındaki alan nöroretinal rim olarak adlandırılır. olarak rim, nispeten uniform genişlikte ve rengi portakal-pembe renk arasındadır. Fizyolojik çukurluk oranı (cup/disk), genetik olarak belirlenir ve diskin alanına bağlıdır. Disk alanı ne kadar genişse (örneğin: miyopi), çukurluk da o derece geniştir. Çoğu gözde vertikal cup/disk oranı 0,3 ün altındadır; 0,3 ten yüksek bir oranın şüpheyle karşılanması icap eder. olan fizyolojik çukurluğu glokomatöz çanaklaşmadan ( cupping ) ayırmak zor olabilir. Glokomatöz hasar optik sinir başı, retina sinir lifleri tabakası ve sıklıkla parapapiller değişikliklerle birlikte bulunur. Glokomatöz optik nöropatinin erken bulguları pek belirgin değildir: 17

18 Optik çukurlukta jeneralize bir genişleme Optik çukurlukta fokal genişleme Yüzeyel kıymık tarzında hemorajiler Sinir tabakası kaybı Nöroretinal rimde solukluk İki göz arasındaki cup/disk oranlarında 0,2 den fazla asimetri Optik çukulukta jeneralize genişleme, glokomda kaydedilen en erken bulgu olabilir. Fakat bu genişlemeyi diske ait önceki fotoğraf ve diyagramlar yoksa tespit etmek ve değerlendirmek zordur. Bu durumda hastanın diğer gözüyle asimetri açısından kıyas önemlidir. Diğer aile üyelerinin de kontrolüyle geniş bir çukurluk kalıtsal mı, akiz mi değerlendirilebilir. Optik çukurlukta lokalize bir genişlemeyi tespit etmek daha kolaydır ve bu durum daha ziyade süperiyor ve inferiyor kutuplarda çentiklenme ile karakterizedir ve çukurluk vertikal olarak oval bir hal alır. Kıymık hemorojiler disk üzerinde veya kenarında kıymık şeklinde kırmızı çizgiler olarak görünür. Bu hemorojiler genellikle ilerleyen haftalar veya aylarda yok olurlar, fakat takiben sıkça optik diskte çentiklenme, nöroretinal rimde solukluk ve görme alanı kaybı oluşur. Normotansif glokom hastalarında, hemorajiyle karşılaşma ihtimali daha yüksektir. Optik disk hemorajisi, görme alanı kaybı oluşumu veya progresyonu açısından önemli bir prognostik faktördür. Bazı hastalarda hemorajiyi takiben disk hasarında ilerleme görülmese de optik diskte hemoraji olan bir hastada detaylı değerlendirme ve takip yapılmalıdır. Glokomatöz optik atrofi, sinir tabakasında aksonların kaybı ile beraberdir. gözde sinir lifleri tabakası en iyi kırmızıdan yoksun ışıkla görülebilir. Radyal olarak diske doğru ilerleyen çizgilenmeler halinde görünürler. Glokomun gelişmesiyle sinir lifleri tabakası incelir ve daha az görünür hale gelir. Kayıp difüz veya belirli bir alandaki liflere lokalize şekilde görülebilir. Sinir lifleri tabakası en net şekilde yüksek kontrastlı siyah-beyaz 18

19 fotoğraflar ile görünür ve tecrübeli gözlemciler iyi kalite fotoğraflar ile erken evrede dahi hastalığı tespit edebilirler. Sinir tabakası kaybının erken evrelerinde, çoğu zaman optik çukurlukta genişleme görülmeden önce nöroretinal rimin daha soluklaştığı görünebilir. Klinisyen bu soluklaşmayı en iyi şekilde biyomikroskopun slit ışığını diskin üzerine düşürerek görür. Sinir tabakası kaybı devam ettikçe optik çukurluk progresif posterior kollaps ile beraber genişlemeye başlayabilir. Üzerindeki damarları içine almadan, sadece nöroretinal doku kollapsa uğrarsa, diskte alttaki dokuyla teması bulunmayan damar atlaması görünebilir. Glokomatöz gözlerde, genelde peripapiller atrofi de gözlenir. gözlere kıyasla glokomatöz gözlerde daha sık rastlanır ve daha yaygın alandadır. Atrofinin lokalizasyonu genelde görme alanı kaybıyla korrelasyon gösterir. Glokomatöz hasarın daha az spesifik bulguları; damarların nazale yer değiştirmesi ve peripapiller retinal damarlarda daralma meydana gelmesidir. Hasar ilerledikçe optik çukurluk daha soluklaşır ve bariz şekilde çanaklaşma olur. Parapapiller retinal sinir tabakasının incelmesi de bazı durumlarda yararlı ek bilgi sağlayabilir. İyi bir gözlem kırmızıdan yoksun ışığı geniş bir slit şeklinde kullanarak sağlanabilir. Retina ve sinir tabakası bozukluğu genel olarak fokal ve difüz olmak üzere iki geniş kategoriye ayrılır. Fokal alikler yarık şekilli defektlerdir, genelde disk kenarına dek uzanırlar. Glokomda difüz sinir kaybına fokal kayıptan daha sık rastlanır fakat gözlenmesi daha zordur. Özetle; optik disk değerlendirilirken vertikal ve horizontal meridyenlerde ölçüsü, rengi ve konturları belirlenmeli, nöroretinal rimin rengi, genişliği, fokal incelmeler veya solukluk ve eğimi belirtilmelidir. Cup/disk oranı belirtilmeli, hemorajiler, damar 19 atlaması ve diğer bulgular

20 kaydedilmelidir. Bir diskin en iyi kaydı stereoskopik ve büyütülmüş bir fotoğraftır ve takiplerde çok yararlıdır (24,25). FUNDUS FLUORESCEİN ANJİYOGRAFİSİ (FFA) FFA, fluoresein boya maddesi yardımı ile kan segmentini belirgin hale getirerek damar sistemi içindeki sıvı dinamiğini ve onun beslendiği dokunun perfüzyonunu, klinik olarak gözleme ve görüntüleme yöntemidir. FFA retina, koroid ve optik diskin fizyolojisini ve aynı zamanda makulayı etkileyen bozuklukları gösterdiği gibi özellikle diabetik retinopatideki patolojileri ve vasküler patolojileri ortaya çıkarmada faydalıdır. Floresein molekül ağırlıklı organik bir boyadır. Zayıf dibazik bir asittir. Genellikle bu asidin sodyum tuzu kullanılır. Kendisiyle eşit ağırlıktaki sodyum fluoresein, kristalin tabiatında olup aköz solüsyonunda sarı kırmızı renk alır. Bu boya maddesi floresans özellikleri gösterip abzorbe ettiği ışığı %100 oranında floresans ışığa çevirir. Moleküler ağırlığı düşük olup vücüd sıvılarında diffüzyonu çok hızlıdır. İntravenöz verildiğinde floreseinin %60-80 i plazma proteinlerine özellikle albümine bağlanır, %20 si plazmada serbest olarak dolaşır. Floresein de retina damar endotelini ve retina pigment epitelini aşamaz. FFA nın amacı işaretleyici boyayı damarların içinde ve dışında gözlemektir. Bu gözlem fundus fotoğraflarıyla birlikte kullanılırsa etkili olur. Floresein molekülleri yeşil dalga boyundaki ışığı salma yeteneğindedirler. Kamera flaşından çıkan beyaz ışık yalnızca mavi dalga boyunun geçmesine izin veren filtreden geçtikten sonra retinaya çarpar. Bu durumda floresein molekülleri uyarılır ve yeşil ışık salınır, pupilladan geçerek film kaydedilir. Bir kısım mavi ışıkta kameraya geri yansıtılır. Filtreler, yalnızca mavi dalga boylu ışınların geçmesine izin veren exciting filtre ve filme gelen mavi ışığı engelleyici barrier filtre den ibarettir (49,50). 20

21 Yöntem: Pupilla dilate edildikten sonra, hasta bir kolu dışarıda fundus kamerası takılmış bir biyomikroskoba oturtulur. Önce kırmızıdan yoksun yeşil monokromatik fundus fotoğrafı alınır. Bu bize yüzeyel retinada, retina damarlarında, retina pigment epitelinde ve koroid tabakalarında değişiklikleri gösterir. Antekübital vene 5 cc kadar %10 luk sodyum floresein hızla verilir. Opak ortamlı gözlerde %25 lik 3 cc solüsyon daha iyi sonuçlar verdiği için tercih edilebilir. 10 saniye sonra koroidde floresein görülmeye başlar ve enjeksiyonu izleyen 5 ve 25 saniyelik süre içinde ortalama 1 saniye aralarla fotoğraf çekilir. Floresein göze oftalmik arter yoluyla gelir. Kısa posterior silier arterler yolu ile koroidal sirkülasyona geçer ve santral retinal arter yolu ile retina dolaşımına girer. Retina dolaşımının yolu koroid dolaşımından biraz daha uzun olduğu için, koroid retinadan 1 saniye önce dolar. Eğer gerekliyse, geç fotoğraflar 10 dakika sonra alınabilir. Özellikle kaçak bekleniyorsa 20 dakika sonra da fotoğraf çekilebilir. Floresein primer olarak saatte böbrek ve karaciğerden elimine edilir. Flöresein fazları: Kol-retina zamanı: Boyanın antekübital vene enjekte edilmesinden sonra optik disk santralinde, santral retina arterinde görülmesi arasında geçen zamandır. Kol-retina zamanı 7-14 sn olarak bildirilmektedir. Foveanın karanlık görünümü koroid floresansının blokajı nedeniyledir. Burada ksantofil ve melanin pigmenti fazladır. FFA, temel olarak prearteryel (koroidal flaş, silioretinal arterin dolması), arteryel, arterio-venöz, venöz, resirkülasyon fazı ve geç flöresein geçiş fazı olmak üzere 6 fazdan oluşur. Prearteryel faz: Yoğun hızlı fazdır. Floresein koroidal sirkülasyona veya silioretinal damarlara ulaştığı zaman meydana gelir. Fakat boya retinal arterlere ulaşmaz. Genelde koroidde boyanın en erken görünümü arka kutupta maküla alanının temporalindedir. Koroidal flaş devresi ise pigment epitelinin yoğunluğuna bağlı olarak retina damarları arasında soluk adacıklar halinde ve arka kutupta düzensiz saçılmalar şeklindedir. 21

22 Arteryel Faz: Arteryel faz prearteryel fazdan yaklaşık sn sonra meydana gelir. İlk önce arterler içinde floreseinin görülmesiyle başlar ve tüm arteryel sirkülasyon tamamen doluncaya kadar devam eder. Arterlerdeki boyanın yoğunluğu bu faz esnasında yavaşça artar. İlk önce tüm maküla alanındaki retina arterleri, daha sonra nazal arterler dolar. Arteryel dolmanın gecikmesi tipik olarak retina arter tıkanıklığını gösterir. Arterio-venöz faz: Bu faza kapiller faz da denir. Çok erken lameller venöz akımla kapillerler ve arterlerin tam dolumunu gösterir. Arteryel fazdan sonra 1-2 sn içinde meydana gelir. Koroidal dolma hem segmental hem de ani yani hücum tarzında meydana gelir. Backgraund koroidal floresansın uzaması ekstravasküler alan içine koryokapillaristen kaçan çok fazla serbest floresein moleküllerindendir. Hipopigmente gözlerde bu, retina kapillerlerinin ayrıntılarının kaybolmasının çok belirgin işareti olabilir. Oldukça pigmentli gözlerde backgraund floresans daha az gözlenecektir. Venöz Faz: Bu faz venöz dolmanın yayılımına arteryel boşalmaya göre erken, orta ve geç olarak ayrılabilir. Venöz dolmanın gecikmesi retina arter ve ven tıkanıklığı için tipiktir. Erken venöz faz: Lameller venöz akımla başlar. Arterler ve kapillerler dolar. Bu faz arteryel fazdan yaklaşık 3 sn sonradır. Orta venöz faz: Venlerin hemen dolmaya başladığı zamandır. Venlerin arterlerden daha hiperfloresans olduğu devreye ulaştığı zaman vendeki boyanın yoğunluğu artar. Hemen hemen tam venöz dolma gösterir. Geç venöz faz: Arterlerin boşalmaya başladığı ve venlerin tamamen dolduğu zaman başlar. Arterlerde floresein azalma göstermeye başlar. Bu arteryel fazdan 5-20 sn sonra meydana gelir. Boyanın resirkülasyonu 3-5 dakika içinde meydana gelir. Bundan sonra floresein yoğunluğu azalmaya başlar, arterler ve venler eşit floresanslı görülür. 22

23 Resirkülasyon fazı: Floresein boyasının resirkülasyonu enjeksiyondan sonra birkaç dakika içinde başlar. Resirkülasyon fazları patolojik kaçak olmadıkça floresein anjiyografide çok faydalı değildir. Floresein tüm dolaşımı katederek tekrar göze gelir. Arteryel sistemde tekrar hafif hiperfloresans oluşur. Arter ve venlerde, bu devreden sonra nispeten homojen bir floresans görülür dk sonra floresein tüm kan volümüne eşit olarak dağılır. Böylece arter ve venlerde zayıf bir hiperfloresans görülür. Bu devrenin sonlarında, venlerde hafif boyanma görülebilir. Boyanın yoğunluğu zayıflar. Geç floresein geçişi: 15. dakikada gözlenir. Optik sinir başı, koroidin derin tabakalarındaki ekstravasküler alanlarda kalan backgraund floresansın varlığı ile karakterizedir. Flöresein boyasının, daha geniş koroid boş damarlarının sklera ve koroidin derin tabakalarından orijin alan backgraund floresansa karşı siyah gölgeleri görülür. Geç floresein geçişi kalan veya kaçak yapan belirtici a boya birikimini göstermesi nedeniyle flöresein anjiyogramın yorumunda önemlidir (49,50). OPTİK DİSK FLUORESEİN ANJİYOGRAFİSİ diskte fluoresein anjiyografisi bulguları: Optik sinir başı dolumu 3 fazda gelişir. 1. Başlangıç dolum (Preretinal arteryel) fazı: Prelaminer ve lamina kribroza bölgelerinin arka silier arterler ile dolumunu gösterir. 2. Pik floresans (retinal arteriovenöz) fazı: Optik sinir başındaki retinal arterioller kökenli yoğun kapiller pleksus dolumu ile gelişir. 3. Geç faz: Yaklaşık 10 dakika sonra fluoresceinin lamina kribroza bağ dokusuna geçmesi ile gelişir. Santral retinal arterin dolumundan önce koroid floresansı başlangıcı ile aynı anda optik sinir dolmaya başlar. Floresans başlangıçta soluk ve düzensiz dağılımlıdır. Başlangıç disk dolumu diskin özellikle temporalinde belirgindir. Optik diskin temporal parçasının oftalmoskopide soluk görülmesine rağmen nazal parçadan daha vaskülarize yapıdadır. Diskin 23

24 kırmızılığı, disk damarlanması için gerçek bir kriter değildir. Bu safhada komşu koroid prelaminer bölge damarlarında da dolum gelişir. Disk başlangıç dolumu retinal arteryel fazda daha belirgin hale geçer. Fizyolojik çukurlukta floresans gözlenmez. Santral retinal arterin ana dallarına floresansın ilk gelişi ile diskteki ince damarlar belirginleşir. Bu ufak damarlar radial yüzeyel kapiller ağını oluşturur ve bazıları çevre retinaya uzanırlar. Bu damarların venöz kökleri derhal dolarak fluorescein santral retinal vene geri döner (50). Retina venlerinde laminer akım safhasında fizyolojik çukurluk dışında tüm diskte pik floresans gelişir. Büyük retinal arterlerde fluoresein boşalmadan önce diskteki bu parlaklık hızla solar. Bazı gözlerde koroidal dolum ile aynı zamanda sirkümpapiller areola floresansı gelişir. Bu floresansın yoğunluğu gittikçe artar ve çoğu gözlerde santral retinal venöz doluşun sonuna kadar devam eder. Areola düzensiz genişlikte devamlı veya kesik halo şeklindedir (44). Bazen optik diskte dolum gecikmesi oluşur, pik floresansından birkaç çerçeve önce tamamlanır. Buna optik diskin gecikmiş floresansı denir. Geç venöz faza kadar pik floresans gelişmemişse optik diskin hipofloresansından bahsedilir (23). Peripapiller koroidin gecikmiş dolumunda diğer alanlar dolduktan sonra bir kısım peripapiller koroidde dolma gecikmesi gözlenir. Bu gecikme geç venöz faza kadar devam etmez. Optik disk, optik çukurluk ve nöroretinal kenar olarak ayrıldığı halde anjiyografide optik çukurluk, nöroretinal kenar ve peripapiller koroid olarak 3 bölümde incelenir. Bu alanlarda, gecikmiş ve azalmış floresans bulgularına rastlanabilir (23,44) Disk transit zamanı: Optik diskte boyanın ilk görülmesi ve yüzeyel disk venlerinde belirmesi arasındaki zaman farkıdır. Disk venleri optik diskte Rasemöz kapiller ağdan oluşan ufak kolektör kanallar olarak gözlenir. Disk dolaşımı iyi odaklanmış anjiyogramlarda, fluoresein akışının erken safhasında tesbit edilir. Rasemöz kapiller sistem prearteryel fazda, disk venleri ise arteryel 24

25 fazda dolar. Disk venlerinin görünürlüğü radial epipapiller kapillerlerin dolumu erken venöz fazda kaybolur (44). Glokomda optik disk fluoresein anjiyografisi bulguları: Diskin floresansı çevredeki diffüz koroidal floresans ile karşılaştırılarak değerlendirilir. Arteryel ve erken venöz dolum fazındaki disk floresansı çevre dokularla aynı veya daha fazladır. Azalmış disk floresansı için iki parametre kullanılır. a) Diskin azalmış floresans ve floresans gösteren kısımları karşılaştırılır. b) Çevre doku floresansı ile karşılaştırılır. Optik disk çukurluğunun kenar, duvar ve zemin floresansı araştırıldığında çukurluğun duvarındaki dolma defektinin glokomlu hastalarda, oküler hipertansiyonlu ve kişilere oranla daha fazla ve yüksek olduğu dikkati çeker. Duvarlardaki dolma defekti görme alanı kaybı ile ilgilidir. Göziçi basıncının zararlı etkisinin disk zemininden ziyade duvarında daha fazla olduğu belirtilmiştir (23). Optik diskin hipofloresansı yalnızca iyi odaklanmış anjiyogramlarda tesbit edilir ve sektöryel, parçalı ve yaygın hipofloresans olarak gruplandırılır. Sektöryel hipofloresans, nöroretinal rim dokusunun dış kenarından disk merkezine doğru, bir kısım optik çukurluğu da içine alan bölgedir. Diskin diğer bölgeleri dir. Parçalı hipofloresans, iki veya daha fazla nöroretinal rim dokusu hipofloresansı ve kısmen optik çukurluk hipofloresansı ile oluşur. Hipofloresans alanların aralarında sağlam dokular mevcuttur. Yaygın hipofloresans, nöroretinal rim dokusunda tek bir hipofloresan alan ve tüm optik çukurluğun duvarını kaplayan hipofloresan alan vardır. Optik diskin fluoresein anjiyografisinde 2 tip dolma defekti dikkati çeker. 25

26 a) Persistent (absolü) dolma defekti: Glokomlu gözlerde sık gözlenir ve görme alanı kaybı ile ilişkilidir. Fokal veya diffüz olabilir. Fokal defekt sıklıkla optik diskin üst ve alt kutuplarında gözlenir. Diffüz olanlar uzun süre yüksek basınç veya iskemi altında kalındığının bulgusudur. Absolü dolma defekti olan alanlarda kan akımında azalma, kan damar yatağında azalma, damarlarda daralma ve damar permeabilite artışı mevcuttur (28,30,33,34). b) Geçici (relatif ) dolma defekti: gözlerde de gözlemlenebilir. Optik sinir başı ve disk değişiklikleri ile ilgili olmayabilir. Zamanla absolü dolma defektine dönüşebilir. Relatif tip defekt alanları floresans alanlarına göre yoğunluğu daha düşük alanlardır ve zamanla dolum gösterirler. Erken arteriovenöz fazda belirgindir (28,30,33,34). gözlerde gözlenebilen dolma defektleri, çoğu zaman nazal kenarda relatif defekt ve solukluk merkezinde ufak relatif veya absolü defekt şeklindedir (48). İlerlemiş primer glokomlu gözlerde diskin nazal kısmında kısmen veya tamamen kaybolur, diskin diğer kısımlarında özellikle temporal kenarında a düşük floresans gözlenir. Radial yüzeyel kapiller ağ damarlarında dolaşımın devam etmesine rağmen atrofik sinirin siyah zemini üstünde nadiran ayrıntılı olarak gözlenir. Optik sinir başının bu karanlığı eğer mevcutsa sirkümpapiller areolada daha belirgindir (44). Teorik olarak optik atrofi ilerledikçe optik diskten daha fazla floresans transilüminasyonu gelişeceği, atrofi ile disk ufak damar pleksusunun ve diskteki kan miktarının azalması ile floresein ihtiva eden gözdışı damar yapısından transiluminasyon gözleneceği düşüncesi kesinlik kazanmamakla birlikte, görünen floresansın retrolaminer kapillerler ve optik sinirin distal parçası çevresindeki meningeal damarlardan 26

27 geliştiği kabul edilir. Ernest ve Acher yaptıkları çalışmada lamina kribroza bağ dokusu sklera gibi opak bir doku olduğundan retrobulber dokuların floresansının illuminasyonunun gözlenemeyeceğini açıklamışlardır. İleri glokom çukurluğunda, optik sinirde total olarak kapiller yokluğu ile floresans gözlenemez (44). Glokomlu gözlerde koroidal pik floresansı retinal arteryel pikten sonra gelişir ve buna peripapiller koroidal perfüzyon gecikmesi (PCPD) adı verilir. Peripapiller koroidde dolma gecikmeleri gözlenmesine karşılık bu gecikme 3-5 saniyeden fazla devam etmez. Peripapiller bölgede koroidal atrofi nedeniyle a diffüz floresans gözlenir. Temporal peripapiller atrofi yaşlı hastalarda sık gözlenir ve bu alanlarda düzensiz, noktalı görünüşte birkaç dakika süren artmış floresans mevcuttur. BİLGİSAYARLI GÖRME ALANI Görme alanı göz açık ve bir noktaya fiske iken görülebilen tüm alan olarak tanımlanır. görme alanı fiksasyon noktasından üst ve nazalde 60, altta 70, temporalde derecelik bir alanı tanımlamaktadır. Görme alanındaki kör nokta optik sinirin bulunduğu yere tekabül eder ve fiksasyonun 15 derece temporalindedir. Görme alanının yorumlanabilmesi için bazı terminolojik ifadelerin bilinmesi gerekmektedir. Fiksasyon: Görme alanındaki fovea santraline uyan kısmıdır. Santral alan: Fiksasyon noktasını çevreleyen 30ºlik alandır. Periferik alan: Santral alnın dış kısmından görme alanının sınırlarına kadar uzanan alandır. Retinal hassasiyet ve eşik: Eşik objeye ait bir özelliktir. Eşik objesi belli bir noktada gösterildiğinde %50 görülecek kadar parlaktır. Eşik üstü obje ise eşik değerinden daha parlaktır ve teorik olarak daima görülmesi gerekir. Hassasiyet ise retinanın bir özelliğidir ve çeşitli noktalardaki eşik değerleri belirlenmek suretiyle ölçülür. Eşik ile hassasiyet arasında ters bir bağlantı 27

28 vardır. Belli bir noktadaki eşik değeri çok yüksekse, o noktanın hassasiyeti çok düşük demektir (54). Görme alanının farklı bölgelerindeki duyarlılık değişik olup fiksasyon bölgesinde db arasındadır. Duyarlılık üst görme alanında alta nazaran daha düşüktür (55). Depresyon: Bir noktada yaşa uygun olan değerin 5 db den daha fazla kayıp göstermesidir. Minimum defekt: Beklenenden 10 db veya üstü depresyon gösteren bir nokta, 8-9 db depresyon gösteren iki nokta veya 5-6 db depresyon gösteren üç veya daha fazla nokta mevcudiyetidir. Skotom: Görme alanındaki lokalize bir defekt veya depresyonu temsil eder. Rölatif skotom, uyaranın büyüklüğü veya şiddeti artırıldığında kaybolan görme alanı defektidir. Absolü skotom, maksimum uyarana rağmen kaybolmayan görme alanı defektidir. Glokomlu hastaların görme alanı muayenelerinde manuel kinetik perimetre yıllarca önemli bir tanı yöntemi olmuştur. Bilgisayarlı otomatik perimetrenin kullanıma girmesinden önce manuel statik perimetri sadece araştırma amacıyla veya görme alanının belirki bölgelerinin değerlendirilmesinde kullanılmaktaydı. Manuel statik perimetri rutin görme alanı tetkikleri için zaman alıcı ve yorucu bir yöntemdi. Otomatik perimetrenin kullanıma girmesi ile glokom tanısında ve takibinde çok önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Otomatik perimetre statik perimetre esasına dayanır ve uyaranın yeri ve büyüklüğü sabit tutularak şiddeti değiştirilir. Otomatik perimetre ile önemli üç amaca ulaşılmıştır. Bunlar, test şartlarının standardizasyonu, hasta güvenilirliğinin tayini ve test sonuçlarının bilgisayarlı analizidir (56). 1.Test şartlarının standardizasyonu: Seçilen test programı bilgisayarlı perimetri tarafından önceden programlanmış ve tekrarlanabilir bir düzene göre uygulanır. Bu da manuel perimetride önemli bir hata kaynağı olan perimetrist hatalarını ortadan kaldırır (57). 2.Hasta güvenirliğinin tayini: 28

29 Fiksasyon kayıpları. Fiksasyon noktasından bakış kaybını belirler. Perimetri tarafından kör nokta belirlenir ve kör nokta alanına stimuluslar gönderilir. Şayet uyaran hasta tarafından görülürse cihaz bunu fiksasyon kaybı olarak kaydeder. Güvenilir bir testte fiksasyon kaybı %20 den az olmalıdır (57). Yalancı pozitif cevap: Hastanın görme uyaranı gönderilmediği halde projeksiyon perimetresinin sesine cevap vermesiyle kaydedilir. Görme alanının beklenenden daha iyi olmasına neden olur. Güvenilir bir testte yalancı pozitif cevaplar %20 den az olmalıdır (58). Yalancı negatif cevaplar: Daha önce görülen bir noktanın daha şiddetli olarak uyarılmasına rağmen hasta tarafından görülmemesi ile elde edilir. Görme alanının beklenenden daha kötü olmasına neden olur. Güvenilir bir testte %20 nin altında olmalıdır (58). 3. Test sonuçlarının bilgisayarlı analizi: Otomatik perimetri, test sonuçlarının bilgisayarlı analizi ile elde edilen değerlerle önceden belirlenmiş ve bilgisayarda depolanmış olan değerleri karşılaştırmakta, istatistiksel olarak değerlendirmekte, görme alanı indislerini hesaplamakta ve tekrarlanan muayeneleri değerlendirip kıyaslamaktadır. A: Yaşa göre düzeltilmiş değerlerle kıyaslama: Retina hassasiyeti yaşla azaldığından görme alanı hastanın yaşından beklenen bulguların ışığında yorumlanmalıdır (58). - Total deviasyon haritası: popülasyona kıyasla yaşa göre düzeltilmiş her bir test noktasının olma olasılığını verir ve değerler arasındaki farklılık db cinsinden gösterilir. Total deviasyon generalize ve lokalize değişikliklerinin bir kombinasyonudur (59). - Patern deviasyon haritası: Generalize bir depresyonun etkisi ortadan kaldırıldıktan sonra hastanın kendi görme tepesine ve yaşına göre her test noktasının db cinsinden saptaması ve olasılık sembolleri ile ifade edilmek suretiyle olma olasılığının hesaplanmasıdır (59). B: Görme alanı indisleri: 29

30 - Ortalama sapma (mean deviation, MD): Her test noktasının yaşa göre düzeltilmiş değerlerden farkının ortalamasıdır. de 0-2 db arasında değişmektedir. Generalize görme alanı depresyonunu yansıtır (59) - Kısa süreli fluktuasyon (short term fluctuation, SF): Görme alanı muayenesi sırasındaki cevap değişkenliğinin bir ölçüsüdür. Test edilen 10 veya daha fazla noktada tesbit edilen değişiklik miktarının istatistiksel analizinden ortaya çıkarılır ve db olarak ifade edilir. bir görme alanında beklenenden daha çok fluktuasyon görülmesi, görme alanının güvenilmez olmasından çok erken glokomatöz hasarı göstermektedir db altı çok iyi db iyi db orta db kötü 4.5 db üstü güvenilmez Patern standart deviasyon (PSD): Görme alanının üniformitesinin bir ölçütüdür. Yüksek bir PSD değeri hastanın cevaplarındaki değişkenliğe veya lokalize görme alanı defektlerine bağlı olabilir. Generalize depresyon yapan nedenlerin ortadan kaldırılmasından sonra hastanın görme alanının yaşa göre düzeltilmiş değerlerden ne kadar sapma gösterdiğini belirtir (59). - Düzeltilmiş patern standart deviasyon (CPSD): Tümüyle lokalize görme alanı defektlerine özgü olup, patern standart deviasyonun kısa süreli fluktuasyondan etkilenen kısmının çıkarılmasıyla elde edilen görme alanı tepesinin ölçütüdür. Yüksek bir CPSD, yüksek bir SF veya generalize hassasiyet kaybının mevcudiyetinde bile gerçek lokalize görme alanı defektlerinin bulunduğunu gösterir (59). Görme alanı indislerin yorumlanması: MD, PSD ve CPSD sınırlarda ise görme alanı muhtemelen dır. 30

GÖRME ALANINDAKİ GLOKOMATÖZ DEFEKTLER. Dr. Oya Tekeli Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları AD, Ankara

GÖRME ALANINDAKİ GLOKOMATÖZ DEFEKTLER. Dr. Oya Tekeli Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları AD, Ankara GÖRME ALANINDAKİ GLOKOMATÖZ DEFEKTLER Dr. Oya Tekeli Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları AD, Ankara Görme alanı testi gözün rutin muayenelerindendir Glokom, nöro-oftalmolojik hastalıklar,

Detaylı

Optik koherens tomografi çıktısının okunması. Dr. Oya Tekeli Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları AD, Ankara

Optik koherens tomografi çıktısının okunması. Dr. Oya Tekeli Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları AD, Ankara Optik koherens tomografi çıktısının okunması Dr. Oya Tekeli Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları AD, Ankara Optik koherens tomografi Teknik ilk olarak 1991 Dr. Huang ve ekibi tarafından tanımlanmıştır

Detaylı

GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU)

GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU) Op.Dr. Tuncer GÜNEY Göz Hastalıkları Uzmanı GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU) HASTALIĞINI BİLİYOR MUSUNUZ? Glokom=Göz Tansiyonu Hastalığı : Yüksek göz içi basıncı ile giden,görme hücrelerinin ölümüne

Detaylı

DEJENERATİF RETİNA HASTALIKLARI. Dr Alparslan ŞAHİN

DEJENERATİF RETİNA HASTALIKLARI. Dr Alparslan ŞAHİN DEJENERATİF RETİNA HASTALIKLARI Dr Alparslan ŞAHİN Periferik retina dejenerasyonları Dejeneratif miyopi Yaşa bağlı maküla dejenerasyonu Periferik retina dejenerasyonları Retina periferinde ora serrataya

Detaylı

Progresyon Analizi Nasıl Değerlendirilir? Dr. Atilla Bayer

Progresyon Analizi Nasıl Değerlendirilir? Dr. Atilla Bayer Progresyon Analizi Nasıl Değerlendirilir? Dr. Atilla Bayer Progresyon Glokom ya da Glokom Şüphesi Tanısı Tedavi Planlanması/Güncellenmesi Progresyon Tespiti/Hızı 2 Görme Alanı Progresyon Analizi Çoğu glokom

Detaylı

Arka Vitreus Dekolmanı, Retina Yırtıkları ve Latis Dejenerasyonu (İlk ve Takip Değerlendirmesi)

Arka Vitreus Dekolmanı, Retina Yırtıkları ve Latis Dejenerasyonu (İlk ve Takip Değerlendirmesi) Arka Vitreus Dekolmanı, Retina Yırtıkları ve Latis Dejenerasyonu (İlk ve Takip Değerlendirmesi) İlk Muayenede Hiakye (Anahtar ögeler) AVD semptomları (II+, Retina dekolmanı, ilişkili genetik bozukluklar

Detaylı

DEJENERATİF RETİNA HASTALIKLARI Dr Alparslan ŞAHİN Periferik retina dejenerasyonları Dejeneratif miyopi Yaşa bağlı maküla dejenerasyonu

DEJENERATİF RETİNA HASTALIKLARI Dr Alparslan ŞAHİN Periferik retina dejenerasyonları Dejeneratif miyopi Yaşa bağlı maküla dejenerasyonu DEJENERATİF RETİNA HASTALIKLARI Dr Alparslan ŞAHİN Periferik retina dejenerasyonları Dejeneratif miyopi Yaşa bağlı maküla dejenerasyonu Periferik retina dejenerasyonları Retina periferinde ora serrataya

Detaylı

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ 20.05.2010 Giriş I Renovasküler hipertansiyon (RVH), renal arter(ler) darlığının neden

Detaylı

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem Prof.Dr.Mitat KOZ Mikrodolaşım? Besin maddelerinin dokulara taşınması ve hücresel atıkların uzaklaştırılması. Küçük arteriyoller her bir doku

Detaylı

Diyabetik Retinopati (İlk ve Takip Değerlendirmesi)

Diyabetik Retinopati (İlk ve Takip Değerlendirmesi) Diyabetik Retinopati (İlk ve Takip Değerlendirmesi) İlk Muayenede Hikaye (Anahtar ögeler) Diyabetin süresi (II++, GQ, SR) Geçmişteki glisemik kontrol (Hemoglobin A1c) (II++, GQ, SR) İlaçlar (II, GQ, SR)

Detaylı

Tedaviye Başlanması için Temel Kriterlerimiz Nelerdir? Prof. Dr. Ahmet Akman, FACS Başkent Üniversitesi

Tedaviye Başlanması için Temel Kriterlerimiz Nelerdir? Prof. Dr. Ahmet Akman, FACS Başkent Üniversitesi Tedaviye Başlanması için Temel Kriterlerimiz Nelerdir? Prof. Dr. Ahmet Akman, FACS Başkent Üniversitesi Finansal İlinti Beyanı Sunumda adı geçen ruhsat/izin sahipleri veya ürünlerle herhangi bir finansal

Detaylı

İSKEMİK BARSAĞIN RADYOLOJİK OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ. Dr. Ercan Kocakoç Bezmialem Vakıf Üniversitesi İstanbul

İSKEMİK BARSAĞIN RADYOLOJİK OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ. Dr. Ercan Kocakoç Bezmialem Vakıf Üniversitesi İstanbul İSKEMİK BARSAĞIN RADYOLOJİK OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ Dr. Ercan Kocakoç Bezmialem Vakıf Üniversitesi İstanbul Öğrenim hedefleri Mezenterik vasküler olay şüphesi ile gelen hastayı değerlendirmede kullanılan

Detaylı

BAŞKENT ÜNĐVERSĐTESĐ TIP FAKÜLTESĐ GÖZ HASTALIKLARI ANABĐLĐM DALI

BAŞKENT ÜNĐVERSĐTESĐ TIP FAKÜLTESĐ GÖZ HASTALIKLARI ANABĐLĐM DALI BAŞKENT ÜNĐVERSĐTESĐ TIP FAKÜLTESĐ GÖZ HASTALIKLARI ANABĐLĐM DALI PRĐMER AÇIK AÇILI GLOKOM ve OKÜLER HĐPERTANSĐYONDA RAREBĐT, BEYAZ BEYAZ HUMPHREY ve KISA DALGA BOYU HUMPHREY GÖRME ALANLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

Detaylı

Primer Açık Açılı Glokom (İlk Değerlendirme)

Primer Açık Açılı Glokom (İlk Değerlendirme) Primer Açık Açılı Glokom (İlk Değerlendirme) İlk Muayenede Hikaye (Anahtar ögeler) Oküler hikaye Irk/ Etnik köken Aile hikayesi Sistemik hikaye Uygun kayıtların gözden geçirilmesi Kullanılan ilaçlar Oküler

Detaylı

ENDODONTİK TEDAVİDE BAŞARI VE BAŞARISIZLIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ

ENDODONTİK TEDAVİDE BAŞARI VE BAŞARISIZLIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ Prof. Dr. Feridun ŞAKLAR ENDODONTİK TEDAVİDE BAŞARI VE BAŞARISIZLIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ BAŞARI ORANLARI Kök kanal tedavisindeki başarı oranlarının belirlenmesi için bu güne kadar çok sayıda çalışma yapılmıştır.

Detaylı

DİABETİK RETİNOPATİ VE TEDAVİSİ Dr Alparslan ŞAHİN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları

DİABETİK RETİNOPATİ VE TEDAVİSİ Dr Alparslan ŞAHİN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları DİABETİK RETİNOPATİ VE TEDAVİSİ Dr Alparslan ŞAHİN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Diabetes Mellitus Endojen insülinin yokluğu veya hücre içine giriş yetersizliğine bağlı Genel popülasyonun

Detaylı

DİABETİK RETİNOPATİ VE TEDAVİSİ

DİABETİK RETİNOPATİ VE TEDAVİSİ DİABETİK RETİNOPATİ VE TEDAVİSİ Dr Alparslan ŞAHİN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Diabetes Mellitus Endojen insülinin yokluğu veya hücre içine giriş yetersizliğine bağlı Genel popülasyonun

Detaylı

Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi

Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi Mesut YILDIZ, Sait ALİM, Sedat BATMAZ, Selim DEMİR, Emrah SONGUR Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı

Detaylı

MAKULA HASTALIKLARI. Prof.Dr. Solmaz AKAR

MAKULA HASTALIKLARI. Prof.Dr. Solmaz AKAR MAKULA HASTALIKLARI Prof.Dr. Solmaz AKAR MAKULA HASTALIKLARI Makula arka kutupta yaklaşı şık k 5mm çapında oval bölgedir. b Ksantofil pigmenti içerir. i Birden fazla ganglion tabakası vardır MAKULA HASTALIKLARI

Detaylı

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar Prof.Dr.Mitat KOZ 1 İskelet Kasının Egzersize Yanıtı Kas kan akımındaki değişim Kas kuvveti ve dayanıklılığındaki

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalp kası beyinden sonra en fazla kana gereksinim duyan organdır. Kalp kendini besleyen kanı aortadan ayrılan arterlerden alır. Bu arterlere koroner

Detaylı

DAMAR HASTALIKLARINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR

DAMAR HASTALIKLARINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI D.P.Ü. KÜTAHYA EVLİYA ÇELEBİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ DAMAR HASTALIKLARINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR PROF. DR. AHMET HAKAN VURAL OP. DR. GÜLEN SEZER ALPTEKİN ERKUL OP. DR. SİNAN ERKUL

Detaylı

RETİNA DAMAR HASTALIKLARI. Prof. Dr. İhsan ÇAÇA

RETİNA DAMAR HASTALIKLARI. Prof. Dr. İhsan ÇAÇA RETİNA DAMAR HASTALIKLARI Prof. Dr. İhsan ÇAÇA Oftalmik bir dalı olan ilk arter, common carotid a in internal Carotid arterin dalıdır. Oftalmik arter bir kaç dala daha ayrılır. Santral retinal arter optik

Detaylı

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite Düzenli fiziksel aktivite ile kazanılmak istenen yaşam kalitesi artışı özellikle yaşlı nüfusta önemli görülmektedir. Bu kısımda yaşlılar için egzersiz programı oluşturulurken nelere dikkat edilmesi gerektiği

Detaylı

PREMATÜRE RETİNOPATİSİ Dr Alparslan ŞAHİN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı

PREMATÜRE RETİNOPATİSİ Dr Alparslan ŞAHİN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı PREMATÜRE RETİNOPATİSİ Dr Alparslan ŞAHİN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Tanım Prematüre bebeklerde retina damarlarının gelişim bozukluğu ile karakterize bir hastalıktır.

Detaylı

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ İçerik Dolaşım sisteminin kısa anatomi ve fizyolojisi Egzersizde periferal dolaşımın düzenlenmesi-etkili mekanizmalar Damar endotelinin ve Nitrik Oksitin (NO) periferal

Detaylı

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü Prof.Dr.Mitat KOZ DOLAŞIMIN SİNİRSEL KONTROLÜ Doku kan akımının her dokuda ayrı ayrı ayarlanmasında lokal doku kan akımı kontrol mekanizmaları

Detaylı

Diyabetik Retinopati Tanı, Takip ve Tedavisi

Diyabetik Retinopati Tanı, Takip ve Tedavisi Diyabetik Retinopati Tanı, Takip ve Tedavisi Diyabeti olan her hasta diyabetik retinopati riski taşır. Gözün anatomisi nedeni (resim 1a) ile iyi görüyor olmak göz sağlığının kusursuz olduğu göstermez,

Detaylı

Doppler Ultrasonografi ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ

Doppler Ultrasonografi ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ Doppler Ultrasonografi PROF. DR. NEVZAT UZUNER ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ Ekstrakraniyal Doppler Ultrasonografi Endikasyonları GİA veya inme geçiren hastalar Boyunda üfürüm duyulan hastalar Subklaviyan

Detaylı

OCT İle Glokom Değerlendirme Stratejileri. Dr. Atilla Bayer

OCT İle Glokom Değerlendirme Stratejileri. Dr. Atilla Bayer OCT İle Glokom Değerlendirme Stratejileri Dr. Atilla Bayer Bu sunumdaki ürünlerle ilgili olarak finansal bağlantım yoktur Heidelberg OCT Glokom Testleri Retina sinir tabakası analizi (RNFL) Optik sinir

Detaylı

Glokom. Prof. Dr. Nevbahar Tamçelik

Glokom. Prof. Dr. Nevbahar Tamçelik Glokom Prof. Dr. Nevbahar Tamçelik Tarihçe Glokom terimi eski Yunanca da gri-mavi anlamına gelen (glaukos) kelimesinden türemiştir. Hipokrat, glokomu yaşlı insanlarda görülen ve pupillanın mavimsi bir

Detaylı

KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK

KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK 1 2 Lokomotor sistemi oluşturan yapılar içinde en fazla stres altında kalan kıkırdaktır. Eklem kıkırdağı; 1) Kan damarlarından, 2) Lenf kanallarından, 3) Sinirlerden yoksundur.

Detaylı

T.C. Sağlık Bakanlığı Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2. Göz Kliniği Şef : Prof. Dr. Yusuf ÖZERTÜRK

T.C. Sağlık Bakanlığı Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2. Göz Kliniği Şef : Prof. Dr. Yusuf ÖZERTÜRK T.C. Sağlık Bakanlığı Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2. Göz Kliniği Şef : Prof. Dr. Yusuf ÖZERTÜRK RETİNAL LEZYONSUZ DİYABETİK HASTALARDA BİLGİSAYARLI GÖRME ALANI SONUÇLARI (Uzmanlık

Detaylı

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak İNME Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND ye aittir. Kaynak

Detaylı

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR Prof. Dr. Mehmet Ersoy DEMANSA NEDEN OLAN HASTALIKLAR AMAÇ Demansın nedenleri ve gelişim sürecinin öğretmek Yaşlı bireyde demansa bağlı oluşabilecek problemleri öğretmek

Detaylı

GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI

GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI Gebelikte ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler Sodyum ve su retansiyonu Sistemik kan basıncında azalma Böbrek boyutunda artma ve toplayıcı sistemde dilatasyon Böbrek kan

Detaylı

ECMO TAKİP. Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Perfüzyonist Birol AK

ECMO TAKİP. Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Perfüzyonist Birol AK ECMO TAKİP Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Perfüzyonist Birol AK ECMO NEDİR Kardiyak yetmezliği olan hastalarda gereken desteğin sağlanmasında konvansiyonel tedavi yöntemlerinin

Detaylı

PSİ153 Psikolojiye Giriş I - Prof. Dr. Hacer HARLAK

PSİ153 Psikolojiye Giriş I - Prof. Dr. Hacer HARLAK Alıcı organların çevredeki enerjinin etkisi altında uyarılmasıyla ortaya çıkan nörofizyolojik süreçlerdir. Beyin Uyarıcı (Dış çevre ya da iç çevre) duyu organı (alıcılar) Birincil Duyular Görme İşitme

Detaylı

ÖDEM NEDİR? Hazırlayan : FATMA OKUMUŞ

ÖDEM NEDİR? Hazırlayan : FATMA OKUMUŞ ÖDEM NEDİR? Hazırlayan : FATMA OKUMUŞ ÖDEM NEDİR TANIM Ödem sık karşılaşılan ve vücutta sıvı birikimi olarak tanımlanan ve bazen de bazı ciddi hastalıkların belirtisi olan klinik bir durumdur. Ödem genellikle

Detaylı

PERİFERİK ARTER HASTALIKLARINDA SEMPTOMLAR. Dr. İhsan Alur Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi AD, Denizli

PERİFERİK ARTER HASTALIKLARINDA SEMPTOMLAR. Dr. İhsan Alur Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi AD, Denizli PERİFERİK ARTER HASTALIKLARINDA SEMPTOMLAR Dr. İhsan Alur Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi AD, Denizli PERİFERİK ARTER HASTALARINA YAKLAŞIM NASIL OLMALIDIR? A) ANAMNEZ (ÖYKÜ,

Detaylı

HAZIRLAYAN HEMŞİRE: ESENGÜL ŞİŞMAN TÜRK BÖBREK VAKFI TEKİRDAĞ DİYALİZ MERKEZİ

HAZIRLAYAN HEMŞİRE: ESENGÜL ŞİŞMAN TÜRK BÖBREK VAKFI TEKİRDAĞ DİYALİZ MERKEZİ HAZIRLAYAN HEMŞİRE: ESENGÜL ŞİŞMAN TÜRK BÖBREK VAKFI TEKİRDAĞ DİYALİZ MERKEZİ RESİRKÜLASYON NEDİR? Diyaliz esnasında, diyaliz olmuş kanın periferik kapiller dolaşıma ulaşmadan arter iğnesinden geçen

Detaylı

Beyin Kan Akımı B.O.S. ve Beyin Metabolizması. Dr Şebnem Gülen sebnem@baskent.edu.tr

Beyin Kan Akımı B.O.S. ve Beyin Metabolizması. Dr Şebnem Gülen sebnem@baskent.edu.tr Beyin Kan Akımı B.O.S. ve Beyin Metabolizması Dr Şebnem Gülen sebnem@baskent.edu.tr Beyin kan akımı Kalp debisinin %15 i 750-900 ml/dk Akımı regüle eden ve etkileyen üç temel faktör; Hipoksi Hiperkapni

Detaylı

AORT ANEVRİZMASI YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015

AORT ANEVRİZMASI YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015 AORT ANEVRİZMASI YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015 Ani ölümün önemli bir nedenidir Sıklığı yaşla birlikte artar 50 yaş altında nadir rastlanır E>K Aile

Detaylı

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün; Epilepsi bir kişinin tekrar tekrar epileptik nöbetler geçirmesi ile niteli bir klinik durum yada sendromdur. Epileptik nöbet beyinde zaman zaman ortaya çıkan anormal elektriksel boşalımların sonucu olarak

Detaylı

ALZHEİMER ve HALK SAĞLIĞI. Doç. Dr. Suphi VEHİD

ALZHEİMER ve HALK SAĞLIĞI. Doç. Dr. Suphi VEHİD ALZHEİMER ve HALK SAĞLIĞI Alzheimer hastalığı (AH) ilk kez, yaklaşık 100 yıl önce tanımlanmıştır. İlerleyici zihinsel işlev bozukluğu ve davranış değişikliği yakınmaları ile hastaneye yatırılıp beş yıl

Detaylı

PR MER AÇIK AÇILI GLOKOMDA FUNDUS FLORESE N ANJ YOGRAF

PR MER AÇIK AÇILI GLOKOMDA FUNDUS FLORESE N ANJ YOGRAF PR MER AÇIK AÇILI GLOKOMDA FUNDUS FLORESE N ANJ YOGRAF Yasin YILMAZ, Arif KOYTAK, Ekrem KURNAZ, Kaz m EROL, Yasin ÇINAR, Yusuf ÖZERTÜRK Dr. Lütfi K rdar Kartal E itim ve Araflt rma Hastanesi, 2. Göz Klini

Detaylı

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr.

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr. Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi Dr. Aslı KANTAR GİRİŞ GENEL BİLGİLER Akut böbrek hasarı (ABH) yenidoğan yoğun bakım

Detaylı

Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi

Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi İhsan Ateş 1, Mustafa Altay 1, Nihal Özkayar 2, F. Meriç Yılmaz 3, Canan Topçuoğlu 3, Murat Alışık 4, Özcan Erel 4, Fatih Dede 2 1 Ankara Numune Eğitim

Detaylı

YAŞLANMA /YAŞLANMA ÇEŞİTLERİ VE TEORİLERİ BEYZA KESKINKARDEŞLER 0341110024

YAŞLANMA /YAŞLANMA ÇEŞİTLERİ VE TEORİLERİ BEYZA KESKINKARDEŞLER 0341110024 YAŞLANMA /YAŞLANMA ÇEŞİTLERİ VE TEORİLERİ BEYZA KESKINKARDEŞLER 0341110024 YAŞLANMA Hücre yapısını ve organelleri oluşturan moleküler yapılarından başlayıp hücre organelleri,hücre,doku,organ ve organ sistemlerine

Detaylı

T. C SAĞLIK BAKANLIĞI. FATİH SULTAN MEHMET EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ GÖZ KLİNİĞİ. Klinik Şefi: Doç. Dr. Tomris Şengör

T. C SAĞLIK BAKANLIĞI. FATİH SULTAN MEHMET EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ GÖZ KLİNİĞİ. Klinik Şefi: Doç. Dr. Tomris Şengör T. C SAĞLIK BAKANLIĞI FATİH SULTAN MEHMET EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ GÖZ KLİNİĞİ Klinik Şefi: Doç. Dr. Tomris Şengör GLOKOM VE OKÜLER HİPERTANSİYON HASTALARIYLA SAĞLIKLI BİREYLERDE HUMPHREY GÖRME ALANI

Detaylı

HİPERTANSİYON & EGZERSİZ

HİPERTANSİYON & EGZERSİZ HİPERTANSİYON & EGZERSİZ HTN %27.8 (ABD DE) 140/90 mmhg PREHİPERTANSİYON SBP:120-139 mmhg DBP:80-89 mmhg Kan basıncı sınıflaması Sistolik kan basıncı(mmhg) Diyastolik kan basıncı (mmhg) İdeal

Detaylı

Amiloidozis Patolojisi. Dr. Yıldırım Karslıoğlu GATA Patoloji Anabilim Dalı

Amiloidozis Patolojisi. Dr. Yıldırım Karslıoğlu GATA Patoloji Anabilim Dalı Amiloidozis Patolojisi Dr. Yıldırım Karslıoğlu GATA Patoloji Anabilim Dalı Tanım Amiloid = Latince amylum (nişasta, amiloz) benzeri Anormal ekstrasellüler protein depozisyonu Fizyolojik eliminasyon mekanizmaları

Detaylı

Epidermal bazal hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alan malin deri tm

Epidermal bazal hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alan malin deri tm BAZAL HÜCRELİ KARSİNOM Epidermal bazal hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alan malin deri tm Nadiren met. yapar fakat tedavisiz bırakıldığında invazif davranış göstermesi,lokal invazyon,

Detaylı

Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen

Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen hemen tüm insanlar değişik nedenlerle baş ağrısından

Detaylı

Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon

Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon Dr.Canan Aykut Bingöl Yeditepe Üniversite Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Kardiak Arrest 200 000-375 000 kardiak arrest/yıl (ABD) %20 spontan dolaşım sağlanıyor

Detaylı

Yapılan her öneri için bakım sürecinde önemini gösterecek açık bir sıralama verilmelidir.

Yapılan her öneri için bakım sürecinde önemini gösterecek açık bir sıralama verilmelidir. TERCİH EDİLEN YAKLAŞIM MODELİ KILAVUZLARI İÇİN ÖZET KARŞILAŞTIRMALI DEĞERLENDİRMELER Giriş Bunlar Akademinin tercih edilen yaklaşım modeli kılavuzlarının özet kriterleridir. Tercih edilen yaklaşım model

Detaylı

PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ

PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ PROSTAT BÜYÜMESİ Prostat her erkekte doğumdan itibaren bulunan, idrar torbasının hemen altında yer alan bir organdır. Yaklaşık 20 gr ağırlığındadır ve idrar torbasındaki idrarı

Detaylı

PRĐMER AÇIK AÇILI GLOKOM VE OKÜLER HĐPERTANSĐYONDA RĐSK FAKTÖRLERĐNĐN FONKSĐYONEL VE YAPISAL TESTLERĐN DEĞERLENDĐRĐLMESĐ. Dr.

PRĐMER AÇIK AÇILI GLOKOM VE OKÜLER HĐPERTANSĐYONDA RĐSK FAKTÖRLERĐNĐN FONKSĐYONEL VE YAPISAL TESTLERĐN DEĞERLENDĐRĐLMESĐ. Dr. TÜRKĐYE CUMHURĐYETĐ ANKARA ÜNĐVERSĐTESĐ TIP FAKÜLTESĐ PRĐMER AÇIK AÇILI GLOKOM VE OKÜLER HĐPERTANSĐYONDA RĐSK FAKTÖRLERĐNĐN FONKSĐYONEL VE YAPISAL TESTLERĐN DEĞERLENDĐRĐLMESĐ Dr. Esra ŞAHLI GÖZ HASTALIKLARI

Detaylı

Dr. H. Onur Gülseren

Dr. H. Onur Gülseren T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GÖZ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI PRİMER AÇIK AÇILI GLOKOM VE OKÜLER HİPERTANSİYON HASTALARINDA SELEKTİF LAZER TRABEKÜLOPLASTİNİN ETKİNLİĞİ ve KORNEA ENDOTEL HÜCRE MORFOLOJİSİ

Detaylı

Diyabetes Mellitus. Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı

Diyabetes Mellitus. Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Diyabetes Mellitus Komplikasyonları Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Diyabetes mellitus komplikasyonlar Mikrovasküler Makrovasküler Diyabetik retinopati Diyabetik

Detaylı

DUYUSAL ve MOTOR MEKANİZMALAR

DUYUSAL ve MOTOR MEKANİZMALAR DUYUSAL ve MOTOR MEKANİZMALAR Duyu Algılama, Tepki Verme ve Beyin Algılama beyinsel analiz tepki Sıcaklık, ışık, ses, koku duyu reseptörleri: elektriksel uyarılara dönüşür Uyarı beyin korteksindeki talamus

Detaylı

Hastanın Değerlendirilmesi

Hastanın Değerlendirilmesi Hastanın Değerlendirilmesi Semptom Hasta tarafından dile getirilen şikayettir Belirti Paramediğin gözleyebildiği birşeydir Nabız, Solunum, Kan basıncı, Vücut ısısı Vital Bulgular Nabız Kalbin kasılması

Detaylı

Miyopik Koroid Neovaskülarizasyonlar nda Fotodinamik Tedavi Uygulamalar

Miyopik Koroid Neovaskülarizasyonlar nda Fotodinamik Tedavi Uygulamalar BÖLÜM 13 Miyopik Koroid Neovaskülarizasyonlar nda Fotodinamik Tedavi Uygulamalar OLGU1: M YOP K KORO D NEOVASKÜLAR ZASYONU fi KAYET VE H KAYES Yirmiiki yafl nda bayan hasta sol gözde 10 gündür çarp k görme

Detaylı

Anestezi ve Termoregülasyon

Anestezi ve Termoregülasyon Anestezi ve Termoregülasyon Öğr. Gör. Ahmet Emre AZAKLI İKBÜ Sağlık Hizmetleri M.Y.O. Termoregülasyon Nedir? Isının düzenlenmesi, korunması, ideal aralığa getirilmesi amacıyla vücudun meydana getirdiği

Detaylı

KOMPARTMAN SENDROMU. Patofizyoloji. KS Nedenleri. Ödem

KOMPARTMAN SENDROMU. Patofizyoloji. KS Nedenleri. Ödem KOMPARTMAN SENDROMU 10.08.2010 Dr.Günay YILDIZ Kompartman Sendromu (KS),damar ve sinir içeren kapalı boşluklarda doku basıncının, perfüzyonu engelleyecek kadar artması sonucu ortaya çıkan hipoksiyle birlikte

Detaylı

KIRMA KUSURLARI. Dr. Ümit BEDEN

KIRMA KUSURLARI. Dr. Ümit BEDEN KIRMA KUSURLARI Dr. Ümit BEDEN Cisimlerinin görüntülerinin retina üzerinde net olarak oluşabilmesi için sağlıklı bir refraksiyon sistemi gereklidir. Göz görme organıdır, hastalıkları sıklıkla görme bozukluğuna

Detaylı

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011 Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri Sena Aydın 0341110011 PATOFİZYOLOJİ Fizyoloji, hücre ve organların normal işleyişini incelerken patoloji ise bunların normalden sapmasını

Detaylı

Hücre Zedelenmesi. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin

Hücre Zedelenmesi. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin Hücre Zedelenmesi Dr. Yasemin Sezgin yasemin sezgin Hastalık bilimi anlamına gelen patoloji hastalıkların altında yatan hücre, doku ve organlarda meydana gelen yapısal ve fonksiyonel değişiklikleri inceler

Detaylı

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik ve fonksiyonel bütünlük

Detaylı

Dağılımı belirleyen primer parametre plazma proteinlerine bağlanma oranıdır.

Dağılımı belirleyen primer parametre plazma proteinlerine bağlanma oranıdır. DAĞILIM AŞAMASINI ETKİLEYEN ÖNEMLİ FAKTÖRLER Dağılımı belirleyen primer parametre plazma proteinlerine bağlanma oranıdır. Bu bağlanma en fazla albüminle olur. Bağlanmanın en önemli özelliği nonselektif

Detaylı

RAYNAUD HASTALIĞI. Yrd.Doç. Dr. Celal YAVUZ

RAYNAUD HASTALIĞI. Yrd.Doç. Dr. Celal YAVUZ RAYNAUD HASTALIĞI Yrd.Doç. Dr. Celal YAVUZ RAYNAUD HASTALIĞI Ekstremite arterinin lümeninde tıkanma yapmadan, değişik etkenlerin başlattığı fonksiyonel tipte fasılalı ve simetrik olarak parmaklarda görülen

Detaylı

T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ. Sağlıklı yaşam, mutlu bireyler, güler yüzlü toplum ÜVEİT EL KİTABI

T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ. Sağlıklı yaşam, mutlu bireyler, güler yüzlü toplum ÜVEİT EL KİTABI T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ Sağlıklı yaşam, mutlu bireyler, güler yüzlü toplum ÜVEİT EL KİTABI Üveit nedir? Üveit atağı nedir? Gözün iris (gözün renkli kısmı), siliyer

Detaylı

DEHİDRE KÖPEKLERDE BİKARBONATLI SODYUM KLORÜR SOLÜSYONUNUN HEMATOLOJİK VE BİYOKİMYASAL PARAMETRELERE ETKİSİ

DEHİDRE KÖPEKLERDE BİKARBONATLI SODYUM KLORÜR SOLÜSYONUNUN HEMATOLOJİK VE BİYOKİMYASAL PARAMETRELERE ETKİSİ T.C. ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI VİH-YL 2007 0002 DEHİDRE KÖPEKLERDE BİKARBONATLI SODYUM KLORÜR SOLÜSYONUNUN HEMATOLOJİK VE BİYOKİMYASAL PARAMETRELERE

Detaylı

Prof. Dr. Pınar AYDIN O DWEYER

Prof. Dr. Pınar AYDIN O DWEYER Yazar Ad 139 Prof. Dr. Pınar AYDIN O DWEYER Yaşın ilerlemesine bağlı olarak göz sağlığında değişiklikler veya bozulmalar olabilir. Bu değişikliklerin tümü hastalık anlamına gelmemektedir. Ancak diğer

Detaylı

MULTİPL SKLEROZ(MS) Multipl Skleroz (MS) genç erişkinleri etkileyerek özürlülüğe en sık yolaçan nörolojik hastalık

MULTİPL SKLEROZ(MS) Multipl Skleroz (MS) genç erişkinleri etkileyerek özürlülüğe en sık yolaçan nörolojik hastalık MULTİPL SKLEROZ(MS) Multipl Skleroz (MS) genç erişkinleri etkileyerek özürlülüğe en sık yolaçan nörolojik hastalık MS Hasta Okulu 28.05.2013 Multipl skleroz (MS) hastalığını basitçe, merkezi sinir sistemine

Detaylı

BASMA DENEYİ MALZEME MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ. 1. Basma Deneyinin Amacı

BASMA DENEYİ MALZEME MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ. 1. Basma Deneyinin Amacı 1. Basma Deneyinin Amacı Mühendislik malzemelerinin çoğu, uygulanan gerilmeler altında biçimlerini kalıcı olarak değiştirirler, yani plastik şekil değişimine uğrarlar. Bu malzemelerin hangi koşullar altında

Detaylı

Prof.Dr. A. Hakan Durukan GATF Göz Hastalıkları Anabilim Dalı

Prof.Dr. A. Hakan Durukan GATF Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Prof.Dr. A. Hakan Durukan GATF Göz Hastalıkları Anabilim Dalı TOD Tıbbi Retina Birimi 1. Retina Günleri, 2013 Finansal İlinti Beyanı Sunumda adı geçen ruhsat/izin sahipleri veya ürünlerle herhangi bir

Detaylı

Nörovasküler Cerrahi Öğretim Ve Eğitim Grubu Hasta Bilgilendirme Formu

Nörovasküler Cerrahi Öğretim Ve Eğitim Grubu Hasta Bilgilendirme Formu Nörovasküler Cerrahi Öğretim Ve Eğitim Grubu Beyin-Omurilik Arteriovenöz Malformasyonları ve Merkezi Sinir Sisteminin Diğer Damarsal Bozuklukları Hasta Bilgilendirme Formu 5 AVM ler Ne Tip Sağlık Sorunlarına

Detaylı

27.09.2014. Hiperakut İskemik İnme de Görüntüleme. Öğrenim Hedefleri. Sinonim. İnme tanımı. Beyin metabolizması

27.09.2014. Hiperakut İskemik İnme de Görüntüleme. Öğrenim Hedefleri. Sinonim. İnme tanımı. Beyin metabolizması Öğrenim Hedefleri RADYOLOJİ ANABİLİM DALI Hiperakut İskemik İnme de Görüntüleme Dr Alpay ALKAN Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji A.D İnme tanımı Beyin perfüzyon-otoregülasyon Difüzyon

Detaylı

AKCİĞER KANSERİ TANISI KONULDUKTAN SONRA NE YAPILIR HASTA NASIL TAKİP VE İDARE EDİLİR

AKCİĞER KANSERİ TANISI KONULDUKTAN SONRA NE YAPILIR HASTA NASIL TAKİP VE İDARE EDİLİR AKCİĞER KANSERİ TANISI KONULDUKTAN SONRA NE YAPILIR HASTA NASIL TAKİP VE İDARE EDİLİR Akciğer kanseri olmak her şeyin sonu değildir. Bu hastalığı yenmek için mutlaka azimli, inançlı ve sabırlı olmanız

Detaylı

Periodontoloji nedir?

Periodontoloji nedir? Periodontoloji 1 2 Periodontoloji Periodontoloji nedir? Periodontoloji, dişleri ve implantları çevreleyen yumuşak ve sert dokuların iltihabi hastalıkları ve bunların tedavisi ile ilgilenen bir dişhekimliği

Detaylı

Membranoproliferatif Glomerülonefriti Taklit Eden Trombotik Mikroanjiopatili Bir Olgu

Membranoproliferatif Glomerülonefriti Taklit Eden Trombotik Mikroanjiopatili Bir Olgu Membranoproliferatif Glomerülonefriti Taklit Eden Trombotik Mikroanjiopatili Bir Olgu Sevcan A. Bakkaloğlu, Yeşim Özdemir, İpek Işık Gönül, Figen Doğu, Fatih Özaltın, Sevgi Mir OLGU 9 yaş erkek İshal,

Detaylı

KAN BASINCI (TANSĐYON) Prof. Dr. Erdal ZORBA

KAN BASINCI (TANSĐYON) Prof. Dr. Erdal ZORBA KAN BASINCI (TANSĐYON) VE SAĞLIK Prof. Dr. Erdal ZORBA KAN BASINCI (TANSĐYON) VE SAĞLIK Kalbimiz günde 24 saat hiç durmamaksızın kan pompalama görevini yerine getirir. Kan basıncı, kalbin kanı vücudun

Detaylı

Diyabet ve göz sorunları

Diyabet ve göz sorunları TÜRKİYE ENDOKRİNOLOJİ VE METABOLİZMA DERNEĞİ DİABETES MELLİTUS ÇALIŞMA VE EĞİTİM GRUBU TEMD DİABETES MELLİTUS ÇALIŞMA VE EĞİTİM GRUBU HASTA EĞİTİM KİTAPÇIKLARI SERİSİ 08 Diyabet ve göz sorunları Diyabet

Detaylı

EGZERSİZ SONRASI TOPARLAMA

EGZERSİZ SONRASI TOPARLAMA EGZERSİZ SONRASI TOPARLAMA Normale dönüş-performans ilişkisi Ne kadar hızlı? Egzersiz sonu toparlanmanın amacı... Tüm vücudu ve kasları dinlendirmek, egzersiz öncesi şartları yeniden hazırlamaktır. Kısa

Detaylı

Otakoidler ve ergot alkaloidleri

Otakoidler ve ergot alkaloidleri Otakoidler ve ergot alkaloidleri Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 1 Antihistaminikler 2 2 1 Serotonin agonistleri, antagonistleri, ergot alkaloidleri 3 3 Otakaidler Latince "autos" kendi, "akos"

Detaylı

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA Çevresel Sinir Sistemi (ÇSS), Merkezi Sinir Sistemine (MSS) bilgi ileten ve bilgi alan sinir sistemi bölümüdür. Merkezi Sinir Sistemi nden çıkarak tüm vücuda dağılan sinirleri

Detaylı

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HASTALIK ALGISI ÖLÇEĞİNİN KLİNİK SONUÇLAR İLE İLİŞKİSİ

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HASTALIK ALGISI ÖLÇEĞİNİN KLİNİK SONUÇLAR İLE İLİŞKİSİ HEMODİYALİZ HASTALARINDA HASTALIK ALGISI ÖLÇEĞİNİN KLİNİK SONUÇLAR İLE İLİŞKİSİ DERYA DUMAN EMRE ERDEM Prof.Dr. TEVFİK ECDER DİAVERUM GENEL MERKEZ ÖZEL MERZİFON DİYALİZ MERKEZİ GİRİŞ Son yıllarda önem

Detaylı

Yaşa Bağlı Makula Dejenerasyonu (İlk ve Takip Değerlendirmesi)

Yaşa Bağlı Makula Dejenerasyonu (İlk ve Takip Değerlendirmesi) Yaşa Bağlı Makula Dejenerasyonu (İlk ve Takip Değerlendirmesi) İlk Muayenede Hikaye (Anahtar ögeler) Semptomlar (metamorfopsi, görmede azalma, skotom, fotopsi, karanlık adaptasyonu) (II-, GQ, SR) Tedavi

Detaylı

Prostat bezi erkeğin üreme sisteminin önemli bir parçasıdır. Mesanenin. altında, rektumun (makat) önünde yerleşmiş ceviz büyüklüğünde bir bezdir.

Prostat bezi erkeğin üreme sisteminin önemli bir parçasıdır. Mesanenin. altında, rektumun (makat) önünde yerleşmiş ceviz büyüklüğünde bir bezdir. Prostat nedir? Ne işe yarar? Prostat kanseri nedir? Prostat kanserinin nedenleri nelerdir? Kimler risk altındadır? Prostat kanserinin belirtileri nelerdir? Erken teşhis mümkün müdür? Teşhis nasıl koyulur?

Detaylı

Sağlıklı Kan Basıncı Sağlıklı Kalp Atımı

Sağlıklı Kan Basıncı Sağlıklı Kalp Atımı Sağlıklı Kan Basıncı Sağlıklı Kalp Atımı 17 MAYIS 2013 Dünya Hipertansiyon Ligi Girişimidir. 17 MAYIS 2013 Dünya Hipertansiyon Ligi Girişimidir. Hipertansiyon Nedir? Çoğunlukla yüksek kan basıncı olarak

Detaylı

1. İnsan vücudunun ölçülerini konu edinen bilim dalı aşağıdakilerden hangisidir?

1. İnsan vücudunun ölçülerini konu edinen bilim dalı aşağıdakilerden hangisidir? VÜCUT BAKIMI 1. İnsan vücudunun ölçülerini konu edinen bilim dalı aşağıdakilerden hangisidir? A) Anatomi B) Fizyoloji C) Antropometri D) Antropoloji 2. Kemik, diş, kas, organlar, sıvılar ve adipoz dokunun

Detaylı

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak PARKİNSON HASTALIĞI Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND

Detaylı

her hakki saklidir onderyaman.com

her hakki saklidir onderyaman.com Andropoz: Yaşlanan Erkek: Tarihsel yaklaşım Yaşlanma ile beraber gonadal (testis) fonksiyonlarda azalma ve bu durumun kişi üzerine etkileri antik çağlardan beri bilinmekte ve araştırılmaktadır. Örneğin

Detaylı

C Seviyesinin Objektif Tanımı

C Seviyesinin Objektif Tanımı C Seviyesinin Objektif Tanımı Odyoloji Tanı Merkezi - İstanbul Objektif Testlerle Belirlenmeye Çalışılan Parametreler Aktif elektrot sayısı Uyarım hızı T/C Seviyesi Güvenli uyarım sınırı Program modu T/C

Detaylı

GLOKOM Doç.Dr.Uğur keklikçi

GLOKOM Doç.Dr.Uğur keklikçi GLOKOM Doç.Dr.Uğur keklikçi GLOKOM Glokom, Retina Ganglion Hücrelerinin bir dizi reaksiyon ile hasarlaşması veya ölmesi sonucu gelişen ilerleyici optik sinir hastalığıdır. Glokom bir optik nöropatidir

Detaylı

BEL AĞRISI. Dahili Servisler

BEL AĞRISI. Dahili Servisler BEL AĞRISI Dahili Servisler İnsan omurgası vücut ağırlığını taşımak, hareketine izin vermek ve spinal kolonu korumak için dizayn edilmiştir. Omurga kolonu, birbiri üzerine dizilmiş olan 24 ayrı omur adı

Detaylı

BÖBREK NAKİLLİ ÇOCUKLARDA GEÇ DÖNEM AKUT REJEKSİYONUN GREFT SAĞKALIMI ÜZERİNE ETKİLERİ. Başkent Üniversitesi Çocuk Nefroloji Dr.

BÖBREK NAKİLLİ ÇOCUKLARDA GEÇ DÖNEM AKUT REJEKSİYONUN GREFT SAĞKALIMI ÜZERİNE ETKİLERİ. Başkent Üniversitesi Çocuk Nefroloji Dr. BÖBREK NAKİLLİ ÇOCUKLARDA GEÇ DÖNEM AKUT REJEKSİYONUN GREFT SAĞKALIMI ÜZERİNE ETKİLERİ Başkent Üniversitesi Çocuk Nefroloji Dr. Aslı KANTAR Akut rejeksiyon (AR), greft disfonksiyonu gelişmesinde major

Detaylı

T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GÖZ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI

T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GÖZ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GÖZ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI DÖNÜK DİSK SENDROMUNDA OPTİK SİNİR BAŞININ HEİDELBERG RETİNA TOMOGRAFİSİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ VE BİLGİSAYARLI GÖRME ALANI SONUÇLARI

Detaylı