Kapital i okumak: ilk cümle ya da Kapital zenginlikle başlar, metayla değil * 14 Şubat 2015

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Kapital i okumak: ilk cümle ya da Kapital zenginlikle başlar, metayla değil * 14 Şubat 2015"

Transkript

1 Kapital i okumak: ilk cümle ya da Kapital zenginlikle başlar, metayla değil * 14 Şubat 2015 John Holloway 1 Kapitalist üretim tarzının hâkim olduğu toplumların serveti, kendisini muazzam bir meta yığını olarak ortaya koyar; bunu oluşturan birim, tek bir metadır (Friedrich Engels tarafından gözden geçirilen metnin Samuel Moore ve Edward Aveling tarafından yapılan çevirisi. (Marx 1867/1965, 35)) Kapitalist üretim tarzının hâkim olduğu toplumların serveti, muazzam bir meta yığını olarak görünür; tek meta bunun basit biçimi olarak görünür. (Ben Fowkes çevirisi (Marx 1867/1990, 125)) Der Reichtum der Gesellschaften, in welchen kapitalistische Produktionsweise herrscht, erscheint als eine ungeheure Warensammlung, die einzelne Ware als seine Elementarform. (Marx 1867/1985, 49) 2 Giriş Kapital üzerine yapılan yorumların pek azı kitabın ilk cümlesinden bahseder. 3 Genelde, Marx ın tartışmasının başlangıç noktasının meta olduğu iddia edilir. Bu yüzden ilk cümle kendinde önem taşıyan bir cümle olmaktan ziyade bir açılış cümlesi gibi görülür: Bu cümle bizi daha önemli bir meseleye, meta analizine yönlendirir. Ama yine de ilk cümleyi okuduğumuzda, Marx ın metayla başlamadığını, daha * Holloway in bu makalesinin çevirisi Otonom Dergisi nin 30. sayısından alınmıştır. 1 John Holloway, Sociología of the Instituto de Ciencias Sociales y Humanidades Alfonso Vélez Pliego, Benemérita Universidad Autónoma de Puebla da profesördür. Bu makalenin yazılma sürecindeki yardımları ve yorumları için Eric Meyer e en içten teşekkürlerimi sunarım: Makalenin ilk taslağı üzerine yaptıkları yorumlar için Eloína Peláez, Lars Stubbe, Marcel Stoetzler, Michael Kasenbacher, Richard Gunn, Vassiliki Kolocotroni, Sergio Tischler, David Harvie, David Harvey, Katerina Nasioka, Alfonso García, Alberto Bonnet, Luciana Ghiotto, Adrián Piva ya ve Quilmes deki tartışma grubunun diğer üyelerine; University of Princeton da düzenlediği bir konferansta makaleyi sunmam için beni yüreklendiren Gavin Arnall a ve bu konferansta önerilerini dile getiren herkese; Leon Rozitchner in çalışmasına bakmamı öneren Bruno Bosteels e; makalenin tartışılması için İspanyolcaya çeviren Alba Invernizzi ye ve bunu mümkün kılan Nester Lopéz e teşekkür ederim. 2 Ayrıca Kapital in yayımlanmasından sekiz yıl önce 1859 da ilk basımı yapılan Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı nın ilk cümlesine de dikkatinizi çekmek isterim: Burjuva toplumun serveti, ilk bakışta, kendisini muazzam bir meta yığını olarak ortaya koyar, bunu oluşturan birim, tek bir metadır (1859/1971, 27). Almanca aslında bu cümle şöyledir: Auf den ersten Blick erscheint der bürgerliche Reichtum als eine ungeheure Warensammlung, die einzelne Ware als sein elementarisches Dasein. (1859/1961, 15). 3 Kapital in ilk cümlesinden bahseden yorumlara dair bir tartışma için bu makalenin devamına bakınız.

2 metadan bahsetmeden önce, temel politik ve teorik önemdeki bir sorular dünyasının kapısını açtığını görürüz. Bu sorular dünyasını açıklamak için, ilk cümlenin öznesini, nesnesini ve yüklemini inceleyeceğim. Amacım, hakiki Marx ı keşfetmek değil, metni analiz etmek ve bu metnin kapitalizme karşı yürütülen güncel mücadeleye ne katkı sunduğunu sormak. Özne İlk cümlenin öznesi, meta değil, servet tir (wealth) * kapitalist üretim tarzının hâkim olduğu toplumların serveti. Bu servet, muazzam bir meta yığını olarak görünür, ama öncelikle sadece cümlenin öznesine, yani servete odaklanacağız. İlk cümlenin önemini, bizzat cümlenin iddia ettiği şey nedeniyle, atlamak kesinlikle çok kolaydır. Kapitalist toplumda yaşayan bizlere servetin bir meta yığını olarak görünmesi, bu görünüşü doğru kabul etmemizin bizzat nedenidir. Serveti böyle görmeye alışkınız. Serveti düşündüğümüzde aklımıza genellikle maddi servet, bir kişinin sahip olduğu şeylerin, belki de metaların genel eşdeğeri olan para gelir. Birinin servet sahibi (wealthy) olduğunu söylediğimizde, onun çok parası olduğunu ve dolayısıyla muazzam bir meta yığınını tüketebileceğini kastederiz. Başka bir deyişle, servetin içinde göründüğü biçim, bizi, servet ve muazzam meta yığını arasında özdeşlik kurmaya, bunları özdeş olarak görmeye yönlendirir. Eğer böyleyse, o zaman ilk cümleyi, bizi sadece asıl meseleye, yani metaya yönlendirmek gibi bir öneme sahip bir açılış cümlesi olarak görmek aslında doğru olacaktır. Ama servetin illa ki bu şekilde düşünülmesi gerekmez. Özellikle İngilizce konuşanlar için, Marx ın Almanca aslında kullandığı ve İngilizceye pekâlâ zenginlik (richness) olarak da çevrilebilecek olan Reichtum sözcüğüne bakacak olursak, bunu görmek çok daha kolaydır: Kapitalist toplumda zenginlik muazzam bir meta yığını olarak görünür. İngilizcede zenginlik (richness) ve servet (wealth) arasında kesinlikle net bir ayrım yoktur: zengin (rich) bir doku, zenginleştirici bir konuşma, zengin bir yaşam veya deneyim, zengin bir renk çeşitliliği. Kapitalist üretim tarzının hâkim olduğu toplumların serveti nden bahseden ilk cümle, bizi, kapitalist üretim tarzının hâkim olmadığı toplumlarda zenginliğin (veya servetin) nasıl bir şey olabileceğini sormaya çağırır. Çok da erken dönemde yazılmamış olan Grundrisse de Marx sorumuza doğrudan bir yanıt verir: * John Holloway, ilerleyen satırlarda Marx ın Almanca orijinal metninde Reichtum olarak geçen sözcüğün İngilizcede wealth ve richness olarak karşılanmasının yorumda ne gibi farklar yaratabileceği üzerinde duracak. İngilizcede çoğunlukla wealth (servet) olarak karşılanan bu sözcüğü, richness (zenginlik) olarak okumayı önerecek. Türkçe çeviriler onun bu önerisini zaten benimsemiş ve sözcüğü zenginlik le karşılamıştır. Bu nedenle, John Holloway in bu iki çeviri alternatifi arasındaki farka yaptığı vurguyu koruyabilmek adına, Türkçe çeviriden saparak, wealth sözcüğünü servet le, richness sözcüğünü ise zenginlik le karşılamak zorunda kaldık. (ç.n.)

3 Ama aslında servet, dar burjuva biçiminden sıyrıldığında, evrensel değişim sayesinde yaratılan insan ihtiyaçlarının, kapasitelerinin, zevklerinin, üretici güçlerinin evrenselliğinden başka nedir ki? İnsanın, doğa güçleri, insanlığın kendi doğasının olduğu kadar doğa denilen şeyin de güçleri üzerindeki egemenliğinin tam gelişmesinden başka nedir ki? Bu gelişmenin bütünlüğünü oluşturan, önceki tarihsel gelişmeden başka bir önvarsayım gerektirmeksizin insanın yaratıcı potansiyellerinin mutlak gelişiminden, yani önceden belirlenmiş bir ölçü ile ölçülmeyen, kendinde bir amaç olarak bütün insani güçlerin gelişiminden başka nedir ki? İnsanın tek bir belirlilik içinde kendisini üretmesi değil de kendi bütünlüğünü üretmesinden başka nedir ki? İnsanın, olduğu şey olarak kalmak için uğraşmayıp, mutlak bir oluş hareketi içinde olmasından başka nedir ki? Burjuva ekonomisinde ve ona karşılık gelen üretim çağında, insani içeriğin bu tam gelişmesi, tam bir içini boşaltma olarak, bu evrensel nesnelleşme genel yabancılaşma olarak ve bütün sınırlı, tek yanlı amaçların yıkılması da kendinde amaç olan insanın dışsal bir amaca kurban edilmesi olarak görünür. (Marx, Grundrisse, 1973, 488 <C. 1, 380>) 4 Grundrisse deki 5 servete dair açıklamayı okuduğumuzda Kapital in ilk cümlesi çok daha canlı renklere bürünür. Servet evrensel değişim 6 yoluyla yaratılan insan ihtiyaçlarının, kapasitelerinin, zevklerinin, üretici güçlerinin vb. evrenselliğidir. Servet kolektiftir, toplumsaldır ve karşılıklı insan etkileşiminin ürünüdür genellikle ortak olan denen şeyin zenginliğidir. 7 O, hareket halindedir: [insanlığın] yaratıcı potansiyellerinin mutlak sonucu, mutlak bir oluş hareketidir. O, çeşitlidir: 4 Bu pasaj Grundrisse nin orijinal Almanca baskısında şöyledir: In fact aber, wenn die bornierte bürgerliche Form abgestreift wird, was ist der Reichtum anders, als die im universellen Austausch erzeugte Universalität der Bedürfnisse, Fähigkeiten, Genüsse, Produktivkräfte etc. der Individuen? Die volle Entwicklung der menschlichen Herrschaft über die Naturkräfte, die der sog. Natur sowohl wie seiner eignen Natur? Das absolute Herausarbeiten seiner schöpferischen Anlagen, ohne andre Voraussetzung als die vorhergegangne historische Entwicklung, die diese Totalität der Entwicklung, d.h. der Entwicklung aller menschlichen Kräfte als solcher, nicht gemessen an einem vorhergegebnen Maßstab, zum Selbstzweck macht? Wo er sich nicht reproduziert in einer Bestimmtheit, sondern seine Totalität produziert? Nicht irgend etwas Gewordnes zu bleiben sucht, sondern in der absoluten Bewegung des Werdens ist? In der bürgerlichen Ökonomie und der Produktionsepoche, der sie entspricht erscheint diese völlige Herausarbeitung des menschlichen Innern als völlige Entleerung; diese universelle Vergegenständlichung als totale Entfremdung und die Niederreißung aller bestimmten einseitigen Zwecke als Aufopferung des Selbstzwecks unter einen ganz äußeren Zweck (1857/1953, 387/8). 5 Grundrisse yle ilgili olarak, Marx ın ham taslağı olan bu metnin, Kapital in yorumlanmasını aydınlatıcı bir işlevi olduğunu düşünüyorum. Grundrisse nin yayımlanması, Kapital in geleneksel okumalarının sorgulamaya açılmasında önemli bir rol oynadı, ama ben daha devrimci Grundrisse ile daha az devrimci Kapital arasında bir karşıtlık kesinlikle görmüyorum. 6 Karşılıklı değişim Almanca orijinal Austausch sözcüğünün daha iyi bir çevirisi olabilirdi. Marx ın burada meta değişimini düşünmediği açıktır. Richard Gunn, bu metnin ilk taslağı üzerine yaptığı çok faydalı bir yorumda, Almanca orijinalin evrensel değişim e çok daha merkezi bir yer verdiğine dikkat çeker (bu cümlenin birebir çevirisi şöyle olabilir: Servet, insani ihtiyaçların, kapasitelerin, zevklerin, üretici güçlerin vb. evrenselliğinin evrensel değişim sayesinde yaratılmasından başka nedir ki ) ve evrensel değişim in karşılıklı tanıma olarak anlaşılması gerektiğini, dolayısıyla servetin karşılıklı tanıma olduğunu öne sürer. 7 Bu aslında ortak zenginliktir. Ortak zenginlik, Hardt ve Negri nin yazdığı üçlemenin üçüncü kitabının başlığıdır, ancak onların bu fikri geliştirme tarzları, onları başka bir yöne yöneltir: Kapital in ilk cümlesinde ortaya konan karşıtlığa, yani ortak zenginlik ve meta biçimi arasındaki karşıtlığa odaklanmazlar.

4 kendinde bir amaç olarak bütün insani güçlerin gelişimidir. Zenginlik, farklı gelenekler ve yaşam biçimleriyle dolu bir sokağın zenginliği, kırdaki mevsim geçişlerinin zenginliği, ister bir insanın ister bir kuşun söylediği şarkıdan yükselen sesin zenginliği. Zenginliklerin potansiyel olarak sınırsız zenginliği: İşte toplumumuzda muazzam bir meta yığını olarak görünen şey budur. 8 Kapital in ilk cümlesi, masum bir açılış cümlesi değildir. Marx, bir gerilim dünyasının kapısını açar. Öfkemizi, zedelenmiş onurumuzu davet eder. Bu gerilim yalnızca özne ve yüklem (servet ve metalar) arasındaki ilişkide açığa çıkmaz, ilk cümlenin öznesi içinde, yani kapitalist üretim tarzının hâkim olduğu toplumların serveti nde zaten mevcuttur. Bulunduğumuz yerden, yani kapitalist toplumdan, kapitalist üretim tarzının hâkim olduğu (veya yönettiği) 9 bir toplumdan başlayalım. İçinde yaşadığımız ve baş etmek zorunda olduğumuz toplum budur. Cümlenin öznesi, tarihsel olarak belirli bir öznedir, ama aynı zamanda kendi tarihsel belirliliğinin sınırlarını zorlayan bir öznedir. Öznenin niteliği ( kapitalist üretim tarzının hâkim olduğu bir toplum ), kendi aşılmasını ima eden bir sınırlılıktır: Servetin sınırlılığı, sınırlanmamış bir serveti ortaya koyar. Özneyi bu şekilde sınırladığımızda, zaten bu sınırların ötesinde bir şey olduğunu, en azından potansiyel olarak, kapitalist üretim tarzının hâkim olduğu toplumların serveti olmayan bir servetin olduğunu iddia etmiş oluruz. Servet uyumsuzdur: Kapitalist üretim tarzının hâkim olduğu toplumların sınırı içinde kapsanmaz, ondan taşar. Peki, servete konulan sınırlardan bu taşmayı, bu sınırların aşılmasını nasıl anlamalıyız? Marx, serveti cümlenin nesnesi değil öznesi olarak kurarak, bizzat servetin kendi sınırlarını zorlayan bir hareketin kaynağı olduğunu iddia eder. Anlatacağı hikâyenin, içinde hapsedildiği sınırlara karşı ve bu sınırların ötesine doğru hareket eden insani zenginliğin (kendi mutlak oluş hareketi içindeki insanlığın) hikâyesi olduğunu duyurur. Tam da bu ilk sözcüklerde Marx, bu kitabın bir tahakküm teorisi değil, tahakküme karşı, aslında bütün sınırlara karşı hareket etmenin bir teorisi olduğunu açıkça ifade eder. İlk cümlenin öznesi olan servet, tarih dışı ya da tarih ötesi bir kategori değil, kendi tarihsel belirlenimini ötesine zorlayan bir kategoridir. Yüklemin dışında durmaz, meta yığınına dışsal değildir, aksine onun içinde- karşısında- ve- ötesinde durur. Sadece açılış sözcüklerinde 10 dile getirilen bir ötekilik değil, kendi sınırlarının ötesine 8 Aynı konuda bkz. Vaneigem 2012,14: Hayatta kalma derdi olan yaşamdan yoksunluğa karşı en iyi çare, kişinin meta baskısından özgürleşmenin sarhoşluğuyla kendi zenginliğini, neşesini, yaratıcılığını, sevgisini, arzusunu keşfetmesidir. 9 Orijinal Almanca herrscht sözcüğü hâkim olma (prevail) yerine yönetme (rule) olarak çevrilmeliydi. Hâkim olma terimi, diğer üretim tarzlarıyla uyumlu bir şekilde bir arada var olma olasılığını açarken, herrscht sözcüğü, başka herhangi bir üretim tarzının ancak kapitalist üretim tarzıyla antagonizma içinde var olabileceğini iddia eder. Sözcüğün ikinci anlamda çevirisi bana çok daha doğru görünüyor. 10 Massimo De Angelis (2007), metaların değeriyle karşıtlık içinde olan diğer değerlerden bahseder, ama kapitalist değer karşısında bu değerlere bir dışsallık atfeder. Benim kavrayışım daha ziyade ilişkinin doğası itibariyle antagonist olduğudur. Meta, sadece servetin diğer biçimlerinin yanında var olmakla kalmaz, meta daha ziyade sürekli bir saldırganlıktır, diğer bütün servet biçimlerini massetmeye yönelen sürekli bir dürtüdür.

5 zorlayan bir antagonizmadır. Bu açılış sözcüklerinde karşımıza çıkan zenginlik, tarih dışı bir hümanizmanın zenginliği değil, kendi sınırlılığına karşı tarihsel olarak özgül isyanın yerini tutan bir zenginliktir. Servet, insan yaratıcılığının zenginliği, demek ki özne olarak, huzursuz ve tatminsiz özne olarak bulunur. İlk bölümün ilk sözcükleri, gururlu bir özne olarak. Servet kafa tutar, haykırır. Kesinlikle öfkeyle ve belki güçle. Bu, başlangıç noktası olarak zenginliği değil yoksulluğu alan sol- eğilimli düşünceyi tepetaklak eder. Kapital in ilk cümlesi bizi başka şekilde düşündürür: Yoksul olduğumuz için değil, zengin olduğumuz için savaşırız. Kapitalizme karşı mücadele etmemizin nedeni yoksulluğumuz değil, [bizim] yaratıcı potansiyellerimizin mutlak gelişiminin engellenmesi, [bizim] oluş[umuz]un mutlak hareketinin boyunduruk altına alınmış olmasıdır. Başını kaldırıp kendi sınırlarını parçalayacağını haykıran, bizim zenginliğimizdir. Yüklem Kapitalist toplumlarda servet, zenginlik, muazzam bir meta yığını olarak görünür. Marx ikinci paragrafın başında bize metanın her şeyden önce bizim dışımızda bir nesne, taşıdığı özellikleriyle şu ya da bu türden insan gereksinimlerini gideren bir şey olduğunu 11 (Samuel Moore ve Edward Aveling çevirisi [the commodity is, in the first place, on object outside us, a thing that by its properties satisfies human wants of some or another ] (Marx 1867/1965)) söyler. Meta bizim dışımızda bir nesne, satılmak için üretilen bir şeydir. Marx bizi daracık bir zindanın içine kapatmaktadır. Burada birinci cümlede, zenginlik dünyasından ( mutlak oluş hareketi içindeki insanlıktan) bizim dışımızdaki muazzam nesneler yığınından oluşan bir dünyaya çarpıcı bir geçiş söz konusudur. Marx elimizden tutar ve bizi politik ekonominin ürkütücü dünyasına sürükler. Kitabın alt başlığı bize çarpıcı biçimde hatırlatılır: Politik Ekonominin Eleştirisi. İşte eleştirinin temeli, bu ilk cümlenin öznesi ve yüklemi arasındaki gerilimdir. Servetten metalara giden bu dar geçitten yürüdükten sonra, Marx bize, ikinci cümlede dile getirdiği gibi, bu nedenle, incelememiz metanın analiziyle başlıyor diyebilir. 12 Oysa bu, metayı Marx ın analizinin başlangıç noktası yapmaz. Başlangıç noktası, metalar dünyasının içinde- karşısında- ve- ötesinde duran servettir. Ancak politik ekonominin dar ve karanlık dünyasına adım attığımızda, meta başlangıç noktası haline gelir. Dışarıdaki 11 Fowkes çevirisi (1867/1990, 125) biraz daha az çarpıcıdır. The commodity is, first of all, an external object, a thing which through its qualities, satisfies human needs of whatever kind. [Meta, her şeyden önce, dışsal bir nesne, taşıdığı özellikler sayesinde her türden insani ihtiyacı tatmin eden bir şeydir.]almanca orijinalinde bu cümle şöyledir: Die Ware ist zunächst ein äusserer Gegenstand, ein Ding, das durch seine Eigenschaften menschliche Bedürfnisse irgendeiner Art befriedigt (1867/1985, 49). 12 Fowkes çevirisi (1867/1990, 125): Our investigation therefore begins with the analysis of the commodity. Moore ve Aveling çevirisi ise şöyledir: Our investigation must therefore begin with the analysis of a commodity. (1867/ 1965, 35) [ Dolayısıyla incelememiz, bir metanın analizi ile başlamalıdır. ] Cümlenin Almanca orijinali: Unsere Untersuchung beginnt daher mit der Ware (1867/1985, 49).

6 dünyayı, zenginlik dünyasını unutursak, kendimizi, eleştirimizi, karşıtlığımızı ve gerçek başlangıç noktasını da unuturuz. İlk cümledeki geçiş, dünyanın zenginliğinin politik ekonomi, yani metaların dünyası biçiminde darlaştırılması ve indirgenmesidir. Marx, genellikle, bu darlaştırmanın sorumlusu olmakla, dünyaya dair saf ekonomik bir görüşe sahip olmakla, yaşamın zenginliğini ve baskı biçimlerinin çeşitliliğini dikkate almamakla suçlanır. Daha ilk cümleden, bunun hakikatle hiçbir ilgisinin olmadığı açıktır. Marx ın politik ekonomi eleştirisi, sadece farklı iktisatçıların teorilerinin bir eleştirisi değildir; bu, kendi başına ekonominin eleştirisi, insani zenginliği ekonomik zenginliğe indirgeyen dünyanın bir eleştirisidir. Bu tam da daha önce Grundrisse den alıntılanan pasajın sonunda vurgulanan noktadır: Burjuva ekonomisinde ve ona karşılık gelen üretim çağında, insani içeriğin bu tam gelişmesi, tam bir içini boşaltma olarak, bu evrensel nesnelleşme genel yabancılaşma olarak ve bütün sınırlı, tek yanlı amaçların yıkılması da kendinde amaç olan insanın dışsal bir amaca kurban edilmesi olarak görünür (Marx, Grundrisse, 1973, 488 <C. 1, 380>). Meta mantığıyla uyuşmayan ne varsa kesip atan Marx değil, bizzat dünyanın her şeyi ekonomik olana indirgemesidir. Servetten metalara doğru hareket, yasalarla bağlı bir dünyaya, sıkı bir toplumsal birleşmenin dünyasına, bir bütünlük olarak anlaşılabilecek bir dünyaya, bir sentez dünyasına doğru bir harekettir. Servet üretiminin bir dizi yasayı takip etmesi gerekmesinin hiçbir içsel sebebi yoktur. Yaratıcı potansiyellerimizin tam gelişmesi, çok farklı yönlerde, çok farklı dürtülerle, çok farklı ritimlerle takip edilebilir. Oysa bu, metalar için geçerli değildir: Metalar değişilmek için üretilir ve onları değişme ihtiyacı, onların toplumsal olarak gerekli emekle üretilmelerini zorunlu kılar; bu da her türlü bilinçli kontrolden bağımsız yasalar olarak işleyen işlevsel zorunlulukların ve toplumsal belirlenimlerin tüm bir dünyasını yaratır. Marx Kapital de bu yasaları inceler, ama bu yasalarla bağlı bütünlüğün karşısında ve ötesinde bir bakış açısından. Servetten metalara doğru hareket, aynı zamanda, nicelikleştirilebilir ve nicelikleştirilmiş bir dünyaya doğru harekettir. Cümlenin yüklemine yapılan şu küçük ek, yani bunu oluşturan birim, tek bir metadır ifadesi (ya da tek meta bunun basit biçimi olarak görünür ) ifadesi, önem kazanır. Eğer servet [insanın] yaratıcı potansiyellerinin tam gelişmesi olarak düşünülürse, o zaman serveti, birimlere ya da tekil parçalara bölünmüş olarak düşünmenin bir anlamı yoktur. Ancak bu servet dışımızdaki nesnelerin bir yığınına indirgenirse, onun birimlere bölünmesinden söz etmek mümkün hale gelir: Aslında sadece bunun mümkün hale gelmesiyle de kalınmaz; aynı zamanda servetin karşılıklı olarak değiştirilebilir birimlere veya tekil metalara bölünmesi de, cümlenin öznesinden yüklemine geçişin asli bir parçasını oluşturur Bu noktaya dikkatimi çektiği için Richard Gunn a teşekkür ederim.

7 Fiil Servet, muazzam bir meta yığını olarak görünür. 14 demektir? Görünür demek, ne 1. Görünüş, yanlış bir görünüş değildir: Marx, servetin muazzam bir meta yığını olarak göründüğünü, ama bunun bir hata olduğunu, servetin gerçekte başka bir şey olduğunu 15 söylemez. Böyle bir yorum, görünüşü dayanağından, yani görünen şeyden koparır ve görünüşle dayanak arasındaki ilişkiyi şans eseri bir ilişki olarak ele alır, oysa Marx için görünüş ve dayanak arasındaki ilişki merkezi bir önem taşır. Görünüş gerçek bir görünüştür, genel bir geçerliliğe ve kesin bir kararlılığa sahip bir görünüştür. Yanlış olduğunu gösterdiğimizde ortadan kalkacak olan bir görünüş değildir o. Kapitalist üretim tarzının hâkim olduğu toplumlar tarafından üretilen bir görünüştür. Kapitalist toplumda servetin muazzam bir meta yığını biçiminde var olduğunu söyleyerek bu görünüşün kararlılığını veya gerçekliğini gösterebiliriz. Bu bağlamda biçim varoluş tarzı 16 olarak anlaşılabilir: Kapitalist toplumlarda zenginliğin varoluş tarzı, muazzam bir meta yığınıdır. 2. Demek ki görünüş, genel bir geçerliliğe sahiptir. Marx, bu toplumların servetinin Adam Smith e veya David Ricardo ya muazzam bir meta yığını olarak göründüğünü söylemez. Zenginliğin burjuvaziye muazzam bir meta yığını olarak göründüğünü ama proletaryanın onun böyle olmadığını bildiği ni 17 ya da servetin, burjuva ideologları tarafından meta yığını olarak gösterildiğini de söylememektedir. Daha ziyade, bu toplumlarda servet, meta biçimi olarak görünür ya da bu biçimde var olur. Servet, bu toplumun üyelerine böyle görünür ve tam da böyle olduğu için, görünüş gerçek olduğu, servet gerçekten de muazzam bir meta yığını biçiminde var olduğu için böyle görünür. İnsanlar serveti gerçekten de böyle ele alır, üretilen zenginliğin ne olduğunu nasıl üretildiğini biçimlendiren güç de budur. Gerçek görünüşün bu gücünün, genellikle ilk cümleye neden yeterince önem verilmediğini anlamanın anahtarı olduğunu zaten söylemiştik. 3. Bu bizi Kapital'in okunmasında merkezi bir yeri olan bir problemle karşı karşıya getirir. Eğer servet böyle görünüyorsa, o zaman Marx ın bu ilk cümleyi yazmasını mümkün kılan şey nedir? Marx, bir şekilde görünüşün ötesine geçememiş olsaydı, bu ilk cümle yazılamazdı. Bunu nasıl açıklayabiliriz? En bariz açıklama, kişisel bir temelde yapılacak bir açıklama olacaktır. Marx, çok akıllı bir adamdı ve bugün onun kavrayışlarını paylaşan bizler de çok akıllıyız, bu 14 Almanca orijinalinde erscheint als olarak geçer; Moore- Aveling tarafından yapılan çeviride kendini olarak ortaya koyar biçiminde çevrilmiştir. 15 Bu bağlamda erscheint sözcüğü ile scheint sözcüğü arasındaki ayrıma dair bir tartışma için bkz. Heinrich (2008, 51). 16 Varoluş tarzı olarak biçim anlayışı için bkz. Gunn, 1992, Bu, Lukács ın olağanüstü ama yine de problematik eseri Tarih ve Sınıf Bilinci nde ele aldığı temel konudur (1988/1998).

8 sayede görünüşleri parçalayabiliyoruz. Bu açıklamanın iki sorunu vardır. Birincisi, Marx ın yöntemiyle ters düşmesidir. Marx için görünüş, gerçek bir dayanağı olan, temeli insan etkinliğinin mevcut örgütlenmesi içinde bulunan gerçek bir görünüştür. Örneğin, Smith ve Ricardo nun düşüncesinin sınırları, hataların veya zekâ eksikliğinin değil, onların baştan ayağa kapitalizmin toplumsal ilişkilerinin içine yerleşmiş olmaları gerçeğinin sonucudur. Bu sadece burjuvazinin tarafını tutmalarıyla ilgili değildir; mesele, fikirlerinin, parçası oldukları toplumsal ilişkiler tarafından mümkün kılınmış ve yine bu ilişkiler tarafından sınırlandırılmış olmasıdır. Bu tür bir açıklamanın ikinci sorunu, servetin metalardan daha fazla bir şey olduğunu anlayanlar ile görünüşler dünyasına hapsolmuş kitleler arasında kişisel bir ayrıma yol açmasıdır. Böyle bir durumda, kitleleri aydınlatmak (veya onlara bilinç götürmek) aydınlanmış bir azınlığa düşer. Geçen yüzyılın deneyimleri, böyle bir kavrayışın yol açabileceği korkunç sonuçları göstermiştir. Marx ın bu cümleyi yazması, bizim de bu cümleyi paylaşmamız için, zekâdan ve kişisel temelde yapılan bir açıklamadan daha fazlası gerekir. Marx ın görünüşün ötesine geçmek ve (ilk cümlede yaptığı gibi) onun ötesinde konum almak için, bir görünüş- olmayan, ondan bir taşma, bir uyumsuzluk, görünüşte içerilmemiş olan bir artık olmalıdır. Marx ın düşüncede görünüşün ötesine geçebilmesi için, görünüşün pratikte bir parçalanması söz konusu olmalıdır. Servetin meta olarak göründüğü nü söylememize olanak veren bakış açısını veren tam da bu gerçek görünüş- olmayandır. Bu cümleyi söylediğimizde, aynı anda kaçınılmaz olarak şunu da söylemiş oluruz: Ama bu cümle tüm bir hakikati ifade etmez, çünkü bu cümleyi söylememize olanak sağlayan tek şey, zenginliğin meta olarak görünmemesinin, servetin metaların içinde- karşısında- ve- ötesinde var olduğunun da aynı zamanda gerçek olmasıdır. Cümle zorunlu bir biçimde dile getirilmemiş bir alt akıntıyı, bir görünüş- olmayanı içerir. Görünüş, görünmeyeni, görünmez veya gizli dayanağı görüş alanının dışında bırakır; ilk cümleyi anlamamıza ve kendimize mal etmemize olanak sağlayan tam da bu dayanağın, bu görünmeyenin gerçek varoluşudur. İlk cümlenin yarısının görünmez bir mürekkeple yazıldığını bile söyleyebiliriz. Biz Kapital okurlarının yaşadığı ve yaşamak isteyeceği yer, servetin metalar olarak görünüşüne düşmeyen bir dünyadır. Servetten metalara doğru hareketi şeylerin hapishanesine bir geçiş olarak düşünürsek, o zaman Kapital okurları olarak bizler, servetin tarafında yer alırız; ayak direriz ve hapishaneye sürüklenmek istemediğimizi, bizi tümden yutmaya yeltenen görünüş dünyasının büyüsüne tutulmak istemediğimizi haykırırız. Çok açık değil mi, yoksa Kapital i neden okuyalım ki? Bu cümleyi söylemenin nasıl mümkün olduğunu bir kez sorduğumuzda (ki bundan kaçmak neredeyse imkânsızdır), Kapital in bütünü değişir. Şeylerin nasıl bir arada uyumlu olduğunun bir anlatısı olmaktan çıkıp bir uyumsuzluk anlatısı haline gelir. Sonra biz de Kapital i okumaktan aldığımız keyfin, bizim de uyumsuz olmamızdan kaynaklandığını fark ederiz: Bizler anlamaya çalıştığımız bu sistemin içinde- karşısında- ve- ötesinde yaşarız.

9 4. İlk cümlenin yazılması, sadece servet ve metalar arasındaki ilişki bir özdeşlik ilişkisi olmadığı için mümkündür. Servet, geriye hiçbir artık bırakmaksızın metayla uyum göstermez: Cümlenin yazılmasını (ve okunmasını) mümkün kılan işte bu artıktır. Olarak görünmek fiili bir özdeşliği göstermez. Marx, olarak görünmek terimini (bizim genelde yaptığımız gibi) serbest bir şekilde, kapitalist üretim tarzının hâkim olduğu toplumların serveti, muazzam bir meta yığınıdır anlamında kullanmaz. Yine de fiil bir özdeşleştirme/tanımlama sürecini ifade eder. Böyle bir toplumda servet, bir meta yığını olarak tanımlanır. Bir özdeşleştirme süreci vardır, ama süreç karşı yönde bir hareketle, bir direnişle karşılaştığı için tamamlanmamıştır. Başka bir deyişle görünüş ve görünüş- olmayan arasındaki ilişki antagonist bir ilişkidir. Servetin meta biçimine sürüklenişi ile metalaşma sürecine karşı duran ve ötesine geçmeye yeltenen güçler arasında canlı bir antagonizma vardır. Bir yanda olarak görünmenin, biçimlendirmenin ve özdeşleştirmenin bir hareketi, öte yanda ise özdeşleşme- karşıtı, taşan ve uyumsuz bir hareket... Görünüş, yani meta, kendisini antagonist- olmayan gibi ortaya koyar, ama bu, altta yatan antagonizmayı gizler. Bu toplumların serveti, muazzam bir meta yığını olarak görünür: Bu görünüş, söz konusu cümleyi mümkün kılan antagonist gücü gizleyen etkin bir görünüş, etkin bir biçimlenme veya özdeşleşmedir ve bu antagonist güç, servetin bir meta yığını olarak görünmediği, bu görünüşten taştığı gerçeğinden kaynaklanır. Bir emrivaki (servetin meta biçiminde varoluşu) olarak görünen şey, canlı bir antagonizmadır. İlk cümlenin öznesinden yüklemine geçişi, zenginliğin metanın zindanına sürüklenişi olarak düşünürsek, o zaman bu taşma bize zindan kapısının kapanmadığını, sürüklenmenin hâlâ devam etmekte olduğunu anlatır. Tamamlanmış bir olgu olmak bir yana, meta biçimi, kendi dayanağına (servet) sürekli bir saldırıdır; bu, serveti meta biçimine doğru zorlama ve içermeye çalışan sürekli bir mücadeledir ve bu saldırı, insanların servet yaratımı bu kapatılmaya karşı direndiği, başka toplumsallaşma biçimlerine yöneldiği için, karşıt yönde bir zorlamayla karşılaşır. 18 Kapital in ilk cümlesini anlamlandırmak için servet ve meta sözcüklerinin her ikisini de isim olarak değil fiil olarak anlamalıyız. Meta, aslında bir metalaştırma hareketidir; servet ise bir servet yaratma ve zenginleştirme hareketi, meta biçiminin karşısında ve ötesindeki bir hareket, bir komünleşmedir. Daha açık ifade etmek gerekirse, cümlenin başından sonuna geçiş, etkin bir zenginleştirmeden ( yaratıcı potansiyellerin tam gelişimi nden), sadece hapsettiği zenginleşmeyi değil, bir metalaştırma hareketi olarak kendi dinamiğini de gizleyen bir isme geçiştir. Olarak görünür ifadesindeki görünüş, daima tartışmalı bir meseledir. 18 Entelektüel mülkiyet, şu anda özellikle bariz bir mücadele alanıdır. Daha genel olarak, zenginliğin metalaştırılması (ya da sıklıkla ifade edildiği biçimiyle, ortak olanların çitlenmesi), günümüzde insan deneyiminin merkezindeki dehşet verici kanlı bir çatışmadır.

10 O halde olarak görünür ifadesi, bir umut mekânıdır Servetle metalar olarak ya da metaların genel eşdeğeri olan para olarak karşılaştığımız bir dünyada yaşıyoruz. Kapital in ilk cümlesi, bunun bir görünüş olduğunu söylemekle, bize bunun doğru ama aynı zamanda doğru olmayan bir şey olduğunu, servetin bundan daha fazla bir şey olduğunu, servetin bu biçiminin ötesine zorlayan bir servet olduğunu söyler. Servetin meta olarak varoluşu, yabancı bir belirlenim dünyasını, insan kapasitelerinin zenginliğinin nasıl geliştirileceğini metaların değerinin belirlediği bir dünyayı gösteriyorsa, o zaman olarak görünür ifadesi, dikkatimizi, öz- belirlenim yönündeki bir hareketin mevcut gerçekliğine çeker 19 (yani bu ilk cümlenin yazılmasının önkoşuluna). Bu açılış sözcüklerinde kriz, bir mesele olarak ortaya konur. Olarak görünür sözcüğü, bize, servetin meta biçimindeki ürkütücü varoluşunun, kalıcı (ya da zorunlu olarak) kalıcı olmadığını söyler. Servetin varoluş biçiminde bir kalıcı- olmayan, bir istikrarsızlık mevcuttur. Kapitalizm için çalan ve ancak 700 sayfa sonra açıkça dile getirilen ölüm çanları, 20 daha bu ilk cümlede işitilir. Sermayenin bakış açısından olarak görünür sözcüğü, tehditkâr bir deyiştir. Peki Bu olarak görünen nedir? Kapitalistler şöyle haykırmaktadır: Servet, para ve metadır, tamamen bundan ibarettir. Olarak görünür ifadesinde bir tehdit, kapitalistlerin kavrayışının ve kontrolünün ötesinde bir şey vardır. Onların kontrolünün ötesinde olan şey, gizli olandır, olarak görünmeyen, meta biçiminin içine düşmeyen ya da bu biçime tamamen içerilmemiş olan zenginliktir. İşte tehdit budur. Elbette bu ilk cümlede, ayrıntılı olarak ele alınmış bir kriz teorisi yoktur, ama bize belli bir yönü işaret eder. Bize görünmeyenden kaynaklanan bir kriz eğilimini işaret eder, bize olarak görünür sözcüklerini dile getirebileceğimiz bir duruş noktası sağlar. Servet, insan yaratıcılığının zenginliği; kendi kapatılışının krizidir yani kendi kapatılışından taşan, içerilmeyi reddeden, başka bir toplumsal elbirliği tarzına, yaratıcıların özgür birliğine yönelen servet. 21 Olarak görünür ifadesinin ilan ettiği kriz, servetin metalara dönüştürülmesinin krizidir. Servet şimdi muazzam bir meta olarak görünür, ama her zaman böyle görünmeyecektir. Her zaman böyle görünmeyecektir, çünkü cümle zaten kendi hakikatsizliğini içinde barındırmaktadır. Servetin metalaştırılması/bütünleştirilmesi/sentezlenmesi/çitlenmesi hareketi içinde hâlihazırda, karşıt yönde bir hareket, meta biçiminin krizini oluşturan bir bütünsüzleştirme (detotalising), 22 sentezi çözme, meta olmaktan çıkarma, zenginleştirme ve komünleşme hareketi mevcuttur. İşte Kapital de daha sonra toplumsal üretici güçler olarak ortaya çıkacak olan şey, tam da bu ikinci harekettir. 19 Bu formülasyon için arkadaşım Sergio Tischler e teşekkür ederim. 20 Bkz. Marx (1867/1965, 763 [2011, 729]): Kapitalist özel mülkiyetin çanı çalmıştır. 21 Bu, Marx ın üretici güçler dediği ve sonraki Marksizm geleneği tarafından donmuşluğun bir ifadesine dönüştürülen ama en iyi, insanlığın mutlak oluş hareketi içindeki dürtüsü olarak anlaşılabilecek bir terimdir. 22 Bütünsüzleştirme için bkz. Tischler (2014).

11 5. Olarak görünür ifadesi, bizi tüm bunların merkezine, savaş alanının ortasına fırlatır. Gizlenecek hiçbir yer yoktur. İlk cümleyi üç kez okuruz. İlk seferinde (daha önce gördüğümüz üzere) cümlenin üzerinden atlayıp geçmeye, onu pek de önemi olmayan bir cümle olarak ele almaya meylederiz. Bu toplumların serveti muazzam bir meta yığını olarak görünür cümlesini okur ve kendi kendimize tamam, elbette öyle diye düşünür ve metaya bakmaya geçeriz. Başka bir deyişle, eleştirdiğimizi düşündüğümüz görünüşlerin içine düşeriz. Daha da kötüsü, bu ilk cümleye hak ettiği önemi vermeyerek, aslında servetin metalar olarak görünüşünün kuruluşuna bizzat katılmış oluruz. Cümleyi ikinci kez okuduğumuzda öfkeyle haykırırız. Marx ın söylediği şeyin ürkütücülüğünü anlarız: İnsan oluşunun sınırsız zenginliği, muazzam bir meta yığını biçimi almaya zorlanmaktadır. Marx bizi doğruca eleştiri olarak bilim nosyonuna taşır. Meta hakkında daha hiçbir şey söylemeden önce, metayı bir eleştiri nesnesi olarak kurar. Servetin metalar olarak göründüğünü söyleyerek bizi bu görünüşü eleştirmeye, bunun nereden kaynaklandığını ve onu yaratan güçlerle ilişkisinin ne olduğunu anlamayı denemeye davet eder. Marx aslında şunu söyler: Bu toplumların serveti muazzam bir meta yığını olarak görünür; bu yüzden incelememiz bu görünüşün eleştirisiyle, yani metanın eleştirisiyle başlamalıdır. Aynı sırada Marx, serveti de eleştirinin bakış açısı olarak kurar: bir meta yığını olarak görünen ve görünmeyen serveti, mevcut varoluş biçiminin ötesini zorlayan serveti. Demek ki eleştiri, görünüşün gizlemiş olduğu şeyin kendi kendini keşfidir. Cümleyi üçüncü kez okuduğumuzda yeniden haykırırız: bu sefer sadece öfkeyle dünyaya karşı değil, kendimiz karşısında düştüğümüz bir dehşetle haykırırız. Cümleyi ilk kez okuduğumuzda haykırmadan nasıl okuyabildik? İnsan zenginliğinin muazzam bir meta yığınına dönüştürülmesinin dehşetini nasıl kanıksayabildik? Bu cümlenin anlattığı acıya nasıl bu kadar duyarsız kalabildik? Bunun, Auschwitz i mümkün kılmış olan, 23 Guantanamo nun ve dünyadaki bütün açlığın ve yıkımın sürmesine izin veren duyarsızlığın ta kendisi olup olmadığını sormadan edemiyoruz. Yanıtın evet olduğunu biliyoruz. Eleştiri öz- eleştiriye dönüşür. Ama bu sadece kişisel bir öz- eleştiri değildir, çünkü bu haykırmadan okumanın, Kapital in ilk cümlesine ilişkin genel bir anlayış olduğunu biliyoruz. Olarak görünür deyişi, tam da sahte değil, gerçek bir görünüşe gönderme yaptığı için, sadece kapitalist topluma değil kişisel olarak kendimize bir meydan okumadır. Görünüş, bu toplumda genel bir geçerlilik taşıdığı için, kendimizi ne kadar zeki ve devrimci olarak düşünmek istesek bile biz de onun içinde yaşarız. Cümleyi ilk okuyuşumuzda ifadesini bulan şey, bu görünüşün içindeki yaşamımızdır. O halde 23 Bu Adorno nun vurguladığı noktanın basitçe bir tekrarıdır: Auschwitz, ölüm olarak saf özdeşlik filozofemini doğrulamıştır (1990, 362).

12 eleştiri, sadece servetin meta biçiminde varoluşuna karşı değil, aynı zamanda kendi düşünme biçimimize (ve aslında kendi varoluş biçimimize) yönelir. Eleştirimizin bakış açısının meta biçiminin ötesini zorlayan servet olduğunu söylemek, bizi, bu biçim tarafından üretilen görünüşlerden özgürleştirmez. Bilimsel düşünmek için kendimize dönmeliyiz. Bu toplumlarda servet metalar olarak görünür dediğimizde, bu görünüşlerin içinde yaşadığımızı ve aynı zamanda görünüşleri eleştirenler olarak, kendimizi görünüşlerin karşısında ve ötesinde konumlandırdığımızı fark ederiz. Bu toplumdaki mevcudiyetimizin bizi, kendi kendimize antagonizma içinde, kendiliğin bölünmesi biçimindeki yaygın anlamıyla şizofrenik bir biçimde kurduğunu fark ederiz. Her türlü devrimci saflık veya teorik doğruculuk mefhumu bu nedenle saçmadır. Ama böyle olan sadece biz değilizdir, Marx da böyledir. Böyle olmak zorundadır. Marx da insan zenginliğinin bir meta yığını olarak varoluşunun basitçe kanıksandığı bu görünüşler dünyasında yaşadı. O da bir yandan olup bitenin dehşetine işaret eder, ama öte yandan da sanki bunu öylece kabul eder göründüğü, biçimler (meta- para- sermaye biçimleri) dünyasına odaklanıyormuş ve daha kitabın ilk sözcüklerinden itibaren, analizine eleştirel keskinliğini veren karşısında- ve- ötesinde duruşu unutmuş göründüğü anlar vardır. Kapital i hangi Marx, hangi okuma? sorusuyla yüzleşmeden okumak imkânsızdır. Giriş sözcükleri ( olarak görünür ), hem Marx ı hem de bizi kat etmekte olan kaçınılmaz bir gerilimi ilan eder. Nasıl bizden de iki tane varsa, Marx tan da iki tane vardır, ama bu gerilim (Althusser in iddia ettiği üzere) genç ve olgun Marx arasındaki bir kopuş değil, görünüş ve dayanak arasındaki antagonizmadan türeyen bir gerilimdir. Eğer Marx ilk cümlesini açmış olsaydı, kapitalist üretim tarzının hâkim olduğu toplumların serveti, muazzam bir meta yığını olarak görünür ve bu görünüş basit bir hata olmayıp bu toplumların doğasından türediğinden, kapitalizm var olmaya devam ettiği sürece bu görünüşlerden bütünüyle kaçmak imkânsızdır diye yazabilirdi. Dolayısıyla bu görünüşleri eleştirdiğimizde, onları basitçe görünüşler olarak adlandırdığımız durumda yaptığımız gibi, aynı anda bu görünüşler içerisindeki varoluşumuz ile görünüşleri görünüş olarak eleştirimiz arasındaki bir gerilime de işaret ederiz. Bu yüzden bu kitabı okurken hakiki bir Marx ı ya da tek bir doğru okuma bulmayı beklemeyin: Bu metni daha ziyade, kendi çelişkili varoluşunuzun parçası haline gelebilecek bir uyaran gibi ele alın. Marx yazabilirdi, ama yazmadı. Yankılanmalar Buradaki argüman basittir: Marx ın Kapital i metayla değil servetle başlar ve bu ayrımın teorik ve politik etkileri olağanüstüdür. 1. Bu argüman Kapital e dair ana akım yorumlara ters düşer. Kapital in ilk cümlesinden bir şekilde söz eden pek az yorum vardır ve bu yorumların arasından da hiçbiri burada önerilen sonuca varmaz. Burada amacım diğer yorumcuları eleştirmek

13 değil, ama en etkili ve ayrıksı üç yorumu kısaca değerlendirmek, burada sunulan argümanın ayırt edici özelliklerini vurgulamama yardımcı olacak. David Harvey in Marx ın Kapital i için Kılavuz adlı kitabı, ilk bölümün ilk sayfasındaki ilk cümleyi alıntılar ve yüzeydeki görünüşün altında olup bitmekte olan bir başka şeye işaret eden olarak görünür ifadesinin önemine dikkat çeker (2010, 15). Harvey ilk cümleyi Marx özellikle kapitalist üretim tarzı ile ilgilenir şeklinde yorumlar. Bu yorum, benim burada önerdiğim ve ilk cümlenin öneminin, Marx ın bakışını kapitalizmle sınırlamadığı, tersine onun ötesine geçmeye çalıştığı gerçeğinden kaynaklandığını öne süren yorumdan epey farklıdır. Harvey bu ilk saptamasıyla tutarlı biçimde servet sorununa hiç önem vermez ve hemen ilk cümlenin sonuna, yani metaya geçer. Kapital in başlangıcına dair kendi bakış açısını on sayfa sonra özetler: Şimdiye kadarki hikâye kabaca şudur: Marx, amacının kapitalist bir üretim tarzının işleyiş kurallarını gün yüzüne çıkartmak olduğunu ilan eder. Meta kavramıyla başlar (2010, 25). Michael Heinrich, Introduction to the Three Volumes of Karl Marx s Capital (2004/2012, 39) 24 adlı etkileyici çalışmasının Değer, Emek, Para başlıklı bölümünün başlangıcında Kapital in ilk cümlesini alıntılar ve derhal, metanın yalnızca kapitalizmde servetin tipik biçimi olduğuna dikkat çekerek, meta kavramına geçer. Aynı yazar başka bir kitabında (2008, 50-54) Kapital in ilk paragrafına birkaç sayfalık bütün bir bölüm ayırır. Bizim yaptığımız gibi, ilk cümlenin önemsiz görülüp atlanmasının çok kolay olduğunu vurguladıktan sonra, olarak görünür ifadesine, onu hem - dir hem de gibi görünür ifadelerinden ayırarak, dikkat çeker. Kapital in bu ilk paragrafında Adam Smith in Ulusların Zenginliği adlı çalışmasına ve bu çalışmanın servetin farklı toplumlarda farklı biçimlere büründüğünü kavrayamayışına dönük örtük bir eleştiri olduğunu belirtir. Ardından meta tartışmasına geçer, ama böylece aslında ilk paragrafın önemini asıl temaya bir giriş sunmaya indirger: İlk paragraf temelde sadece Marx ın sunuşuna metayla başladığını ve bunu yapmak için iyi sebepleri olduğunu düşündüğünü gösterir (2008, 53; benim çevirim). Burada bizim asıl temamız olan servet ve meta arasındaki gerilimden hiçbir iz yoktur, ne de Marx ın bu cümleyi kurmasını sağlamış olan şeyin ne olduğuna dair bir soru. Heinrich kendi meta ve değer teorisi anlayışının sonuçlarını açıklar: değer teorisiyle Marx, bireylerin, ne düşündüklerinden bağımsız olarak, uymak zorunda oldukları özgül bir toplumsal yapıyı gün ışığına çıkarmayı amaçlar (2004/2012, 46, italikler orijinal metindeki gibidir). Harry Cleaver in önemli kitabı Kapital i Politik Olarak Okumak (1979 <2008>) burada benim sunduğum yoruma yaklaşır ve meta biçiminin mantığını kaçınılmaz bir yapı olarak değil mücadele olarak kavrar: Tıpkı meta biçiminin kendi mantığı olması gibi, meta değişiminin kuralları ve yasaları da kesinlikle vardır; ama meta biçiminin kendi mantığı ve bu yasalar, sadece sermayenin dayatmayı başardığı yasalardır. 24 Arkadaşım Werner Bonefeld Heinrich in kitabını (arka kapağında) şöyle över: Marx ın Kapital ine dair en iyi ve kapsamlı giriş. Kapital in anlatısı son derece açık olduğu için meseleyi bu tanımla ele almam için bir neden yok, ama Heinrich in sunduğu yorumla hemfikir değilim.

14 Marx ın Kapital de bize gösterdiği şey, sermaye tarafından konulan oyun kuralları dır (66 <96>). Ama meta biçimini mücadele olarak kavramasına rağmen Cleaver, Kapital in metayla başladığı şeklindeki geleneksel görüşü korur. Kapital in birinci ve ikinci cümlesini alıntılar ve sonra şöyle devam eder: Marx analizine metayla başlar, çünkü kapitalist toplumdaki servetin biçimi metadır. Kapital in geri kalanını okuduğumuzda, burjuva toplumda bütün servetin niçin meta biçimini aldığını keşfederiz (71<115>). Dolayısıyla Cleaver, değer, para, sermaye vb. kategorileri mücadelenin kategorileri olarak görmenin önemini vurgulamasına rağmen, bu biçimlere karşı mücadele, Kapital in analizine dışsal kalır. Aksine benim buradaki önermem, anti- kapitalist mücadelenin Kapital in daha açılış sözcüklerinde zaten ilan edilmiş olduğudur: servet. Mücadele, tahakkümün dışından gelen bir militanlığın sonucu değildir, daha ziyade bizzat tahakküm ilişkisinin içine kazınmıştır ve gündelik deneyimimize içkindir. Kategorilerin kendileri, kendi isyan hikâyelerini anlatır. 25 Bu tartışmaya daha başka yazarları eklemek, argümanımızı geliştirmeye pek yardımcı olmayacaktır. Diğer Kapital yorumcuları, burada geliştirilen perspektifi benimsemez. Bildiğim kadarıyla hiç kimse Marx ın analiz etmiş olduğu görünüşleri parçalamasına neyin olanak sağladığını sormuyor ve hiç kimse servet ve meta arasındaki ilişkiyi etkin bir mücadele ilişki olarak sunmuyor. Marx ın metayla başladığı 26 ve Harvey tarafından geliştirilmiş görünen Marx ın amacı kapitalist bir üretim tarzının işleyiş kurallarını gün ışığına çıkartmaktır biçimindeki genel görüş, neredeyse evrensel bir konum haline gelmiştir. Bu kurallar insan iradesinden bağımsız işlediği için, Heinrich in ortaya koyduğu gibi, bu kurallar bireylerin, ne düşündüklerinden bağımsız olarak, uymak zorunda olduğu kurallar olarak düşünülmektedir. 2. Amaç, Marx ın doğru yorumunu ya da gerçekten ne kastettiğini keşfetmek değildir. Marx ın yazdığı şeylerin sonuçlarının farkında olup olmaması, ikincil bir konudur. Daha önemlisi, burada anti- kapitalist mücadelenin biçimlenmesinde son derece etkili olmuş bir metin üzerinde konuşmakta oluşumuzdur. Mücadele biçimleri değiştikçe Kapital in mücadele bakımından önemini korumaya devam edip etmediğini sormamız gerekir ve bu sorunun yanıtı Kapital in yorumundan ayrılamaz. Kapital in tarih dışı veya aslında apolitik bir okuması imkânsızdır. Kapital in (Marx ın metadan başladığını ve kitabın sistemin işleyiş kurallarını açıklamakla ilgilendiğini iddia eden) geleneksel okuması ile devrimi geleceğe havale eden ve devlet iktidarını ele geçirip yerine başka bir sistem geçirmekle ilişkilendiren devrimci değişim kavrayışı arasında sembiyotik bir ilişki var olagelmiştir. Bu devrim 25 Daha geniş bir tartışma için bkz. Cleaver ın bir mücadele kategorisi olarak somut emek kategorisini reddine dair yorumum (2010, ). 26 Bulabildiğim tek çarpıcı istisna, Leon Rozitchner in Marx ve Freud da elbirliği ve üretken beden üzerine kaleme aldığı, Marx ın Kapital e meta ile değil servetle başladığını vurguladığı ve servet kavramını açıkça bu yazıda Grundrisse den alınan pasajla ilişkilendirdiği bölümdür (2003, 88, 98). Ama Rozitchner, servet ve meta arasında bu yazıda vurguladığım antagonist ilişkiyi geliştirmez. Rozitchner in bu çalışmasına dikkatimi çektiği için Bruno Bosteels e teşekkür ederim.

15 görüşü, yirminci yüzyıldaki deneyimler ve günümüzün aciliyetleri karşısında büyük oranda gözden düşmüştür. Pek az ülkede, gelecek devrimi yönetmek gibi uzak bir umudu taşıyan bir Parti vardır. Temel mesele, kapanmadır. Metadan başladığımızda, kendimizi zaten eleştirdiğimiz sistemin içine yerleştirmiş oluruz. O halde bunu takip edecek şey, içinde tutulmakta olduğumuz hapishanenin etkili bir analizini yapmak olabilir. Bu hapishane, toplumsal biçimlerin sıkı örülmüş zincirlerinden kurulmuştur. Marx, meta biçiminden (toplumsal ilişkilerin bir biçimi olarak meta) başlayarak bizi, birbirinden türeyen, toplumsal ilişkiler bütünlüğünün daha da gelişmiş biçimlerine yönlendirir: meta biçiminden değer biçimine, değer biçiminden para biçimine, para biçiminden sermaye biçimine vb. 27 Marx biçimler arasındaki karşılıklı bağlantıyı vurgulamakta (özellikle Proudhon eleştirilerinde) zorlanır, öyle ki para olmaksızın meta değişimine ya da sermaye olmaksızın paraya dayalı bir toplum hayal etmek anlamsızlaşır. Farklı biçimler, bir bütünlük oluşturmak üzere sıkıca birbirine uydurulur. Burada durur kalırsak, o zaman bu bütünlüğü parçalamanın tek yolunun, bunu bir bütün olarak yapmak olduğu sonucuna varan, bütünün birleştirici gücü yüzünden tikel veçheleri parçalamak yönündeki girişimlerin baştan yenilgiye mahkûm olduğunu söyleyen bir analize varmış oluruz. Kapital in kapalı bir sistemin incelikli bir analizi olarak anlaşılması, bizi iki yöne götürebilir. Birincisi, gelecekteki devrime öncülük edecek olan Partidir: Bir bütün olarak bütünlüğü parçalamanın tek yolu, güçlü ve birleşik bir devrimci parti inşa etmektir. Buna alternatif olarak, ki kanımca son yıllarda hâkim hale gelen eğilim de budur, Kapital okuması her türlü devrim düşüncesinden kopartılır: Devrim bütünlüklü olmak zorunda olduğu, ama devrimi yürütecek herhangi bir parti olasılığı bulunmadığı için, Kapital okuması, sadece sistemin nasıl işlediğinin anlaşılması bakımından önemli görülmekte. Kapital in incelikli okuması, anti- kapitalist mücadelenin fiili hareketinden uzaklaşmış apolitik bir kötümserlikle kolayca birleştirilebilir. Kapital i okumak ve anti- kapitalist mücadele birbirinden ayrı düşmektedir. Marx ın metadan başladığı şeklideki geleneksel görüşe itiraz, sadece politik bir itiraz değildir. Aynı zamanda metinsel bir itirazdır. Basitçe, Marx ın metadan başladığı doğru değildir: Marx servetten başlar. Mesele, Marx ı, söylemesini istediğimiz şeyi söylemeye zorlamak değildir. Bu yazılı olarak vardır. Marx servetle başlar. Marx, bizi eleştirdiğimiz sistemin içine yerleştirerek başlamaz. Tersine, meta biçimine geride bir artık bırakmaksızın uyum sağlayamayan bir servetle (zenginlikle) başlar. Marx, kapitalist toplumsal biçimlerin sıkıca uyumlu dokusuna bizi sokmadan önce, bize kendi duruşunu ona göre belirlediği, uyumsuz bir kategoriyi tanıtır. Bu, 27 Bu yaklaşımın en sofistike gelişimi, belki de Marx ın yeni okuması (neue Lektüre) denilen ve Reichelt, Backhaus, Postone ve Heinrich gibi yazarlarla ilişkilendirilen okumadır. Yeni okuma üzerine bir açıklama ve tartışma için bkz. Bonefeld (2014).

16 farklı toplumsal biçimlerin türetiminin gücünü zayıflatmaz, ama bizim bu biçimleri süreçler olarak, biçim- süreçler olarak, biçimlenme süreçleri olarak anlamımızı sağlar. 28 O zaman kapitalist bütünlük, bir bütünleştirme sürecidir, yaşamın saf dinginsizliğini 29 sermayenin mantığına boyun eğdirme, bütün insani etkinliği sıkı bir toplumsal kaynaşma içinde sarmalama yönünde sürekli bir mücadeledir. Kapitalist mantığın sıkı dokunmuş bir hapishanesi gibi görünen şey, etkili ve tutarlı bir saldırı, ama kendi içinde kendi krizini barındıran, ancak bütünüyle etkili olmadığı için anlayabileceğimiz bir saldırı olarak daha iyi kavranabilir. Bütün toplumsal biçimler, boyun eğmeyen bir içerik oluşturan süreçlerdir ve bu içerikler ilişkili oldukları biçimlere uyum göstermezler: Servet meta biçimine uymaz, kullanım değeri değer biçimine uymaz, somut emek soyut emeğe uymaz, çalışma kapasitesi meta emek gücüne uymaz, üretici güçler sermaye biçimine uymaz vb. 30 Bu biçimler sayısız Prokrust yatağıdır, ama bu yataklar doğaları gereği kusurludur, içeriklerini bütünüyle biçimlendirmekten acizdirler. 31 Her durumda içerik biçiminden taşar ve yalnızca bu biçim içinde değil, aynı zamanda onun karşısında ve ötesinde var olur. Kapital, açılış sözcüklerinden itibaren, baskıcı bir toplumsal kaynaşmanın güçleri karşısına uyum göstermeyen güçleri yerleştiren bir anlatıdır. Tahakkümün dehşetinden değil, isyanın onurundan başlar. Servet, insan yaratıcılığı, mutlak oluş hareketimiz: Kapital in teması budur. Marx bizi, yaratıcılığımızın çitlendiği, ama hiçbir zaman kapitalist gelişme yasalarına kapatılamadığı, bizi zincirleyen toplumsal biçimlerin kendi krizlerini kendi içinde taşıdığı bir uyumsuzluk dünyasına sokar. Kitap, kapitalist biçimlere uymayan çoklu ayaklanmalar ve bu biçimlerin pek çok yerden delinmesi sayesinde bir devrimi düşünmenin ve yapmanın olanakları ve güçlüklerine dair bir keşifle açılır. Parti bitmiştir, gelecekteki devrim ölmüştür; bir milyon kopuşla sermayeyi şimdi ve burada parçalamak son derece gereklidir ve olan da zaten budur. Kapital i okumanın bu kadar önemli olmasının nedeni budur. İlk cümleden başlayarak. Çeviren: Müno 28 Biçim- süreçler olarak biçimler için bkz. Sohn- Rehtel (1978), Holloway (1979/1991, 2002, 2010). 29 Yaşamın saf dinginsizliği için bkz. Hegel (1977, 27 [1986, 45]). 30 Şunu da eklemeliyiz: rüyalarımız seçim sandıklarınıza sığmaz. 31 Prokrust yatağı metaforunun, insanları piyasa disiplinini kabul etmeye zorlayan ekonomik kurum ve pratikleri tanımlamak için Michael Perelmann tarafından kullanıldığını belirtmeliyim. Ama Marx ın bize, Prokrust yatağını (meta biçimi) kendi krizi yoluyla (uymayan servet) tanıtması önemlidir.

17 Kaynakça Adorno, Theodor W. (1966/1990) Negative Dialectics (Londra: Routledge). Bonefeld, Werner (2014) Critical Theory and the Critique of Political Economy, (Londra: Continuum). Cleaver, Harry (1979) Reading Capital Politically (Londra: Harvester Press). [Kapital i Politik Olarak Okumak, Çev. Münevver Çelik, İstanbul: Otonom Yayıncılık, 2008.] De Angelis, Massimo (2007) The Beginning of History: Value Struggles and Global Capital (Londra: Pluto). Gunn, Richard (1992) Against Historical Materialism: Marxism as a First- order Discourse, Bonefeld, Werner, Richard Gunn ve Kosmas Psychopedis (der.) (1992) Open Marxism, 2. Cilt. Theory and Practice içinde (Londra: Pluto), s Hardt, Michael ve Antonio Negri (2009) Commonwealth (Cambridge: Harvard University Press). [Ortak Zenginlik, Çev. Elfa Barış Yıldırım, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2011.] Harvey, David (2010) Companion to Marx s Capital (Londra: Verso). [Marx'ın Kapital'i İçin Kılavuz, Çev. Bülent O. Doğan, İstanbul: Metis Yayıncılık, 2012.] Hegel, Georg W. F. (1807/1977) Phenomenology of Spirit (A.V. Miller in çevirisi ve J.N. Findlay in önsözü ile; Oxford: Oxford U.P.). Heinrich, Michael (2004/2012) Introduction to the Three Volumes of Karl Marx s Capital (New York: Monthly Review Press). Heinrich, Michael (2008) Wie das Marxsche Kapital lessen? (Stuttgart: Schmetterling Verlag). Holloway, John (1980/1991) The State and Everyday Struggle, Clarke (1991) içinde, s Holloway, John (2002/ 2010) Change the World without taking Power (Londra: Pluto) baskısı. [İktidar Olmadan Dünyayı Değiştirmek, Çev. Pelin Siral, İstanbul: İletişim Yayıncılık, 2003.] Holloway John (2010) Crack Capitalism (Londra: Pluto). [Kapitalizmde Çatlaklar Yaratmak, Çev. Barış Özçorlu ve diğerleri, İstanbul: Otonom Yayıncılık, 2011.] Lukács, Georg (1923/1988) History and Class Consciousness: Studies in Marxist Dialectics (Cambridge: MIT Press). [Tarih ve Sınıf Bilinci, Çev. Yılmaz Öner, İstanbul: Belge Yayınları, 1998.]

18 Marx, Karl (1857/1973) Grundrisse (Londra: Penguin), [Grundrisse, Çev. Arif Gelen, Ankara: Sol Yayınları.] Marx, Karl (1857/1953) Grundrisse (Berlin: Dietz Verlag). Marx, Karl (1859/1971) A Contribution to the Critique of Political Economy (Londra: Lawrence & Wishart). [Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, Ankara: Sol Yayınları, 2000.] Marx, Karl (1859/1961) Zur Kritik der Politischen Ökonomie, Karl Marx/Friedrich Engels Werke, Band 13, 7 (Berlin: Dietz Verlag). Marx, Karl (1867/1965), Capital, 1. Cilt (Moskova: Progress Publishers). [Kapital, 1. Cilt, Ankara: Sol Yayınları, 2000.] Marx, Karl (1867/1985) Das Kapital, 1. Cilt (Berlin: Dietz Verlag). Marx, Karl (1867/1990), Capital, 1. Cilt (Londra: Penguin Books). Perelmann, Michael (2011) The Invisible Handcuffs of Capitalism (New York: Monthly Review Press). Rozitcher, León (2003) Freud y los Problemas del Poder (Buenos Aires: Losada). Sohn- Rethel, Alfred (1978) Intellectual and Manual Labour (Londra: Macmillan). Tischler, Sergio (2014) Detotalization and Subject. On zapatismo and critical theory, South Atlantic Quarterly, no. 113:2. Vaneigem, Raoul (2012) Lettre à mes Enfants et aux Enfants du Monde à Venir (Paris: cherche midi). Wright, Steve (2002) Storming heaven: class composition and struggle in Italian Autonomist Marxism (Londra: Pluto). [Gökyüzünü Fethetmek: İtalyan Otonomist Marksizminde Sınıf Bileşimi ve Mücadelesi, Çev. Özgür Yalçın, İstanbul: Otonom Yayıncılık, 2008.]

Maddeci Tarih Yazımında Temel Tartışmalar *

Maddeci Tarih Yazımında Temel Tartışmalar * Praksis 17 Sayfa: 33-56 Maddeci Tarih Yazımında Temel Tartışmalar * Şebnem Oğuz ** Giriş Varlıklarının toplumsal üretiminde, insanlar, aralarında, zorunlu, kendi iradelerine bağlı olmayan belirli ilişkiler

Detaylı

Popüli zm: Bi r Ad Ne İçerir? 1. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, Atılım Üniversitesi. Ernesto Laclau. Çeviren.

Popüli zm: Bi r Ad Ne İçerir? 1. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, Atılım Üniversitesi. Ernesto Laclau. Çeviren. Popüli zm: Bi r Ad Ne İçerir? 1 Ernesto Laclau Çeviren Hayriye Özen Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, Atılım Üniversitesi. Her tanım, tanımlanana anlam verecek bir kavramsal çerçeveyi varsayar. Bu

Detaylı

Yıllardır Batı solunda saygın bir yeri olan New Left

Yıllardır Batı solunda saygın bir yeri olan New Left Praksis 7 Sayfa:117-164 Küreselleflmeye Karfl Olmak: Olanaklar ve S n rl l klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda saygın bir yeri olan New Left Review un ikinci serisinin ilk sayısına bir sunuş yazısı

Detaylı

ALTHUSSER, İDEOLOJİ VE İDEOLOJİ İLE İLGİLİ SON SÖZ

ALTHUSSER, İDEOLOJİ VE İDEOLOJİ İLE İLGİLİ SON SÖZ ALTHUSSER, İDEOLOJİ VE İDEOLOJİ İLE İLGİLİ SON SÖZ Prof. Dr. Metin KAZANCI Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi ÖZET Son yıllarda ideoloji ile ilgili çalışma sayısı oldukça artmıştır. İdeolojiyle ilgili

Detaylı

TMMOB MİMARLAR ODASI ANKARA ŞUBESİ ARALIK 2012. mimarlığı sosyolojik olarak anlamak

TMMOB MİMARLAR ODASI ANKARA ŞUBESİ ARALIK 2012. mimarlığı sosyolojik olarak anlamak dosya 30 TMMOB MİMARLAR ODASI ANKARA ŞUBESİ ARALIK 2012 mimarlığı sosyolojik olarak anlamak Mimarlığı sosyolojik Olarak Anlamak Dosya Editörü: Nilgün Fehim Kennedy, Dr, Bilkent Üniversitesi, Siyaset Bilimi

Detaylı

1980 lerin sonlarına doğru, sosyoloji lisans eğitimini takiben

1980 lerin sonlarına doğru, sosyoloji lisans eğitimini takiben Praksis 8 Sayfa: 29-50 S n f Çözümlemesinin Temel Sorunsallar 1 Metin Özu urlu 1980 lerin sonlarına doğru, sosyoloji lisans eğitimini takiben sınıf teması etrafında çalışmaya başladığımda, sosyal sınıf

Detaylı

Sosyal demokrasinin temelleri

Sosyal demokrasinin temelleri SOSYAL DEMOKRASİ EL KİTABI 1 Tobias Gombert ve diğer yazarlar Sosyal demokrasinin temelleri ISBN 978-3-86872-560-5 3., güncelleştirilmiş baskı Yayımlayan: Friedrich-Ebert-Stiftung Sosyal Demokrasi Akademisi

Detaylı

Metne Hâkim Olmak İçin Değil Metinle Uğraşabilmek İçin Geliştirilecek Araçlardan Söz Etmek Gerekli

Metne Hâkim Olmak İçin Değil Metinle Uğraşabilmek İçin Geliştirilecek Araçlardan Söz Etmek Gerekli Metne Hâkim Olmak İçin Değil Metinle Uğraşabilmek İçin Geliştirilecek Araçlardan Söz Etmek Gerekli 187 Metne Hâkim Olmak İçin Değil Metinle Uğraşabilmek İçin Geliştirilecek Araçlardan Söz Etmek Gerekli

Detaylı

gerektiği iddiasını şiddetle eleştirdiler ve hatta insan varlığının herhangi bir yanının felsefi kavrayışa açık olabileceğini bile reddettiler.

gerektiği iddiasını şiddetle eleştirdiler ve hatta insan varlığının herhangi bir yanının felsefi kavrayışa açık olabileceğini bile reddettiler. TARİHİN SONU VE SON İNSAN FRANCIS FUKUYAMA SİMAVİ İNCELEME FRANCIS FUKUYAMA TARİHİN SONU VE SON İNSAN SİMAVİ YAYANLARI DENEME - İNCELEME DİZİSİ: 10 Özgün Adı: The End Of History And The Last Man (Mamish

Detaylı

Devletin Anatomisi, Murray N. Rothbard. Devlet Ne Değildir?

Devletin Anatomisi, Murray N. Rothbard. Devlet Ne Değildir? Devletin Anatomisi, Murray N. Rothbard Devlet Ne Değildir? Devlet neredeyse evrensel olarak topluma hizmet kurumu olarak görülür. Bazı teorisyenler Devleti toplumun ideal örneği olarak yüceltirler; başkaları

Detaylı

En Az Üç Çocuk?! M. Aykut Attar Hacettepe Üniversitesi. Verimli olun ve çoğalın! Eski Ahit (Tekvin, 1: 22)

En Az Üç Çocuk?! M. Aykut Attar Hacettepe Üniversitesi. Verimli olun ve çoğalın! Eski Ahit (Tekvin, 1: 22) En Az Üç Çocuk?! M. Aykut Attar Hacettepe Üniversitesi Verimli olun ve çoğalın! Eski Ahit (Tekvin, 1: 22) Çok seven ve çok doğuran kadınlarla evlenin. Zira, ben, (kıyamet günü) diğer ümmetlere karşı çokluğunuzla

Detaylı

Ortadoğu Uluslararası İlişkilerine Sistemik Yaklaşımlar 10 Yıl Sonra

Ortadoğu Uluslararası İlişkilerine Sistemik Yaklaşımlar 10 Yıl Sonra Ortadoğu Uluslararası İlişkilerine Sistemik Yaklaşımlar 10 Yıl Sonra F. Gregory GAUSE III * Çeviren: Nihal YAĞCIBAŞI Öz Pek çok gözlemci Ortadoğu nun kendine has dinamikleriyle özgün bir bölgesel sistem

Detaylı

Edebiyat Tarihinin Kendi Tarihini Yazmaya İhtiyacımız Var

Edebiyat Tarihinin Kendi Tarihini Yazmaya İhtiyacımız Var Edebiyat Tarihinin Kendi Tarihini Yazmaya İhtiyacımız Var 477 Edebiyat Tarihinin Kendi Tarihini Yazmaya İhtiyacımız Var Fatih Altuğ, Mehmet Fatih Uslu, Ömer Faruk Yekdeş Sorular: Hazel Melek Akdik Monograf

Detaylı

Yüksek Lisans Tezi SÜRGÜN YOLUNDA BİR YENİLEŞME SERÜVENİ: MİHNET-KEŞAN DERYA TÜZİN

Yüksek Lisans Tezi SÜRGÜN YOLUNDA BİR YENİLEŞME SERÜVENİ: MİHNET-KEŞAN DERYA TÜZİN Yüksek Lisans Tezi SÜRGÜN YOLUNDA BİR YENİLEŞME SERÜVENİ: MİHNET-KEŞAN DERYA TÜZİN TÜRK EDEBİYATI BÖLÜMÜ Bilkent Üniversitesi, Ankara Temmuz 2008 Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü

Detaylı

SOSYAL POLİTİKA VE ALTERNATİF TOPLUM MODELİ ARAYIŞLARI: TEMEL GELİR ÖNERİSİNİN ÜTOPYA KAVRAMI ÇERÇEVESİNDE OKUNMASI

SOSYAL POLİTİKA VE ALTERNATİF TOPLUM MODELİ ARAYIŞLARI: TEMEL GELİR ÖNERİSİNİN ÜTOPYA KAVRAMI ÇERÇEVESİNDE OKUNMASI SOSYAL POLİTİKA VE ALTERNATİF TOPLUM MODELİ ARAYIŞLARI: TEMEL GELİR ÖNERİSİNİN ÜTOPYA KAVRAMI ÇERÇEVESİNDE OKUNMASI Kocaeli Üniversitesi ÖZET İçinde yaşadığımız çalışma toplumunun mevcut haliyle sürdürülemez

Detaylı

Gerçekten O Çekmecede Hiçbir Şey Yok mu?: Oyun Olarak Yazınsal Metin

Gerçekten O Çekmecede Hiçbir Şey Yok mu?: Oyun Olarak Yazınsal Metin M. Barış GÜMÜŞBAŞ Gerçekten O Çekmecede Hiçbir Şey Yok mu?: Oyun Olarak Yazınsal Metin Is There Really Nothing in That Drawer?: Literary Text as Play M. Barış GÜMÜŞBAŞ 1* * Öz Bu çalışma, adı postmodernizm

Detaylı

MODERNİZME BİR BAŞKALDIRI PROJESİ OLARAK POSTMODERNİZM

MODERNİZME BİR BAŞKALDIRI PROJESİ OLARAK POSTMODERNİZM C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 2 93 MODERNİZME BİR BAŞKALDIRI PROJESİ OLARAK POSTMODERNİZM Seyfettin ASLAN ve Abdullah YILMAZ C.Ü. İ.İ.B.F. Kamu Yönetimi Bölümü Özet Avrupa da 17.

Detaylı

KESİN BİR BİLİM OLARAK FELSEFENİN KARTEZYEN DAYANAKLARI

KESİN BİR BİLİM OLARAK FELSEFENİN KARTEZYEN DAYANAKLARI KESİN BİR BİLİM OLARAK FELSEFENİN KARTEZYEN DAYANAKLARI Kamuran GÖDELEK ÖZET Felsefenin kesin bir bilim olarak yeniden yapılandırılması Husserl felsefesinin ana ereklerinden biridir. Husserl e göre felsefenin

Detaylı

Bir Umut Metafiziği Olarak Gabriel Marcel Felsefesi

Bir Umut Metafiziği Olarak Gabriel Marcel Felsefesi SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2008, Sayı:18, ss.171-194. Bir Umut Metafiziği Olarak Gabriel Marcel Felsefesi Emel KOÇ * ÖZET Gabriel Marcel, teist varoluşçuluğun Fransa daki

Detaylı

ASLI VATANSEVER - MERAL GEZİCİ YALÇIN Ne Ders Olsa Veririz

ASLI VATANSEVER - MERAL GEZİCİ YALÇIN Ne Ders Olsa Veririz ASLI VATANSEVER - MERAL GEZİCİ YALÇIN Ne Ders Olsa Veririz ASLI VATANSEVER 1980 yılında İstanbul da doğdu. 1999 yılında İstanbul Alman Lisesi ni, 2003 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü

Detaylı

Tarih Öğretmeni Eğitiminde Tarihsel Romanların Kullanımı: Bir Eylem Araştırması

Tarih Öğretmeni Eğitiminde Tarihsel Romanların Kullanımı: Bir Eylem Araştırması Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi (KEFAD) Cilt 12,Sayı 4, Aralık 2011, Sayfa 277-301 Tarih Öğretmeni Eğitiminde Tarihsel Romanların Kullanımı: Bir Eylem Araştırması İbrahim Hakkı

Detaylı

'İDEOLOJİ' OLARAK TEKNİK VE BİLİM

'İDEOLOJİ' OLARAK TEKNİK VE BİLİM 'İDEOLOJİ' OLARAK TEKNİK VE BİLİM Jürgen Habermas, 18 Haziran 1929'da doğdu. 1961 yılında Marburg'da Doçent oldu. 1961-1964 yılları arasında Heidelberg'te felsefe dersleri verdi. 1964 yılında Frankfurt

Detaylı

SOSYOLOJİYE İHTİYACIMIZ VAR: SOSYOLOJİ NEDİR? SOSYOLOG KİMDİR?

SOSYOLOJİYE İHTİYACIMIZ VAR: SOSYOLOJİ NEDİR? SOSYOLOG KİMDİR? SOSYOLOJİYE İHTİYACIMIZ VAR: SOSYOLOJİ NEDİR? SOSYOLOG KİMDİR? Giriş: Sosyolojiyi Tanımlama Gerekliliği Sosyologların en çok karşılaştıkları ve belki de cevap vermekte en çok zorlandıkları soru, sosyoloji

Detaylı

Bundan yirmi yıl kadar önce İstanbul ve Ankara da bazı

Bundan yirmi yıl kadar önce İstanbul ve Ankara da bazı Praksis 8 Sayfa: 255-306 Özel/Kamusal, Yerel/Evrensel: kilikleri Aflan Bir Feminizme Do ru * Gülnur Acar-Savran Bundan yirmi yıl kadar önce İstanbul ve Ankara da bazı evlerde bir takım kadınlar toplanmaya

Detaylı

TELEVİZYON DİZİLERİNDE ERKEKLİK TEMSİLİ: KUZEY GÜNEY DİZİSİNDE HEGEMONİK ERKEKLİK VE FARKLI ERKEKLİKLERİN MÜCADELESİ.

TELEVİZYON DİZİLERİNDE ERKEKLİK TEMSİLİ: KUZEY GÜNEY DİZİSİNDE HEGEMONİK ERKEKLİK VE FARKLI ERKEKLİKLERİN MÜCADELESİ. TELEVİZYON DİZİLERİNDE ERKEKLİK TEMSİLİ: KUZEY GÜNEY DİZİSİNDE HEGEMONİK ERKEKLİK VE FARKLI ERKEKLİKLERİN MÜCADELESİ Emel BAŞTÜRK AKCA Kocaeli Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü Kocaeli

Detaylı

Marx tan Sonra Komünizm The Economist

Marx tan Sonra Komünizm The Economist Marx tan Sonra Komünizm The Economist Sovyet komünizmi 20. yüzyılın sonlarına doğru çöktüğünde, hiç kimse bu çöküşün teknik teferruat sebebiyle vuku bulduğunu söyleyemezdi. Daha kapsamlı veya daha yüz

Detaylı

Her Yer Taksim Her Yer Direniş:

Her Yer Taksim Her Yer Direniş: Atılım Sosyal Bilimler Dergisi 3 (1-2), 31-45 Her Yer Taksim Her Yer Direniş: Kentsel Bir Hareketin Ulusal Yayılımı * Hayriye Özen Atılım Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Özgür Avcı

Detaylı

www.e-kitap.us sunar. Tüm kitap severleri Saklı Kütüphane ye bekliyoruz. Kâhin & Orodruin

www.e-kitap.us sunar. Tüm kitap severleri Saklı Kütüphane ye bekliyoruz. Kâhin & Orodruin www.e-kitap.us sunar. Tüm kitap severleri Saklı Kütüphane ye bekliyoruz. Kâhin & Orodruin Not: Saklı Kütüphanedeki e-kitaplar tanıtım amaçlıdır. Sevdiğiniz yazarların zarar görmesini istemiyorsanız lütfen

Detaylı

SOSYAL HAKLAR VE ÖZÜRLÜLER: ÖZÜRLÜLÜK MODELLERİ BAĞLAMINDA TARİHSEL BİR DEĞERLENDİRME

SOSYAL HAKLAR VE ÖZÜRLÜLER: ÖZÜRLÜLÜK MODELLERİ BAĞLAMINDA TARİHSEL BİR DEĞERLENDİRME SOSYAL HAKLAR VE ÖZÜRLÜLER: ÖZÜRLÜLÜK MODELLERİ BAĞLAMINDA TARİHSEL BİR DEĞERLENDİRME Nejla Okur * Özürlüler İdaresi Başkanlığı Fatma Erbil Erdugan * Özürlüler İdaresi Başkanlığı ÖZET Biz bu bildiride,

Detaylı