'GÖKYÜZÜ MERAKLILARI' KOCAELI'DE BULUSTU

Transkript

1 'GÖKYÜZÜ MERAKLILARI' KOCAELI'DE BULUSTU Portal : İçeriği : İletişim Teknolojileri Tarih : Adres : 'Gökyüzü meraklıları' Kocaeli'de buluştu Gökyüzü Gözlem Şenliği'nde bir araya gelen vatandaşlar, göktaşı yağmurunu görme ve gezegenleri yakından tanıma fırsatı buldu Kocaeli Bilim Merkezi ve İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Amatör Astronomlar Kulübünce düzenlenen 'Gökyüzü Gözlem Şenliği'nde bir araya gelen vatandaşlar, göktaşı yağmurunu izledi, uzmanlardan gök bilimi hakkında bilgi aldı. İzmit ilçesi bilim merkezinin bahçesinde gökyüzü, astronomi, yıldız ve gezegenler hakkında bilgilerin verildiği şenliğe vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi. Kocaeli Bilim Merkezi Genel Koordinatörü Fatma Nur Hüküm, gazetecilere yaptığı açıklamada, şenlik kapsamında her yaştan gökyüzü meraklılarını buluşturarak, gökyüzünün bilimsel temalarını anlattıklarını söyledi. Etkinlikte her yaş grubuna göre ayarlanmış gökyüzü temasını anlatan atölye çalışmalarının olduğunu belirten Hüküm, şöyle devam etti: 'Atölyelerimizde teleskop yapımı var. Bir orijinal teleskobun nasıl oluştuğunu görüyor çocuklar, odaklama nedir bunları tecrübe ediyorlar, güneş sistemini anlatan bir atölyemizde çocuklarımız burada oyun hamurları ile gezegenleri tanıyorlar, erken yaş grubu için ayarlanmış bir atölyemizdir. İlkokul ve orta sınıf derecesindeki çocuklar diğer atölyemizde ise gök haritası oluşturabiliyorlar. Planetaryum çadırımızda yapay olarak gökyüzünü anlatan animasyonların ufak bir film şeklinde sergilendiği sistem bulunuyor.' Satürn gezegenini gözlemleyeceklerini kaydeden Hüküm, çıplak gözle perseid meteor yağmurunun 13 Ağustos'a kadar gözlemlendiğini belirterek, 'Ziyaretçilerimiz göktaşı yağmurunu çıplak gözle seyrettiler, Satürn'ü teleskopla izleme imkanı buldular' diye konuştu. Şenliğe katılan gök bilim meraklısı Ahmet Şahin, yıldızları çok uzaktan seyrettiğini, ilk defa yakından görme fırsatı yakaladığı için çok mutlu olduğunu ifade ederek, 'Çocuklarımla gök yüzünü izledik ve yıldızları yakından gördük. Renkli bir gece geçirdik. Bunu hayatımız boyunca unutmayacağız. Bize bu imkanı tanıyanlara teşekkür ediyoruz' diye konuştu. Gökyüzü Gözlem Şenliği'nin yarın gece sona ereceği bildirildi. Kaynak : AA Kaynak:

2 TÜRKIYE'DE BIR ILK: ÜNIVERSITEDE PANTOMIM EGITIMI... Portal : İçeriği : Kültür/Sanat Tarih : Adres : Türkiye'de bir ilk: Üniversitede pantomim eğitimi... Kategori: Eğitim Tüm Haberler Türkiye'de bir ilk: Üniversitede pantomim eğitimi... Müzik ve sahne sanatları alanında eğitim-öğretim yapan İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nın Yarı Zamanlı bünyesinde Vecihi Ofluoğlu tarafından kurulan 'Pantomim Sanat Dalı' eğitim-öğretim yılında Türkiye'de bir ilki gerçekleştirip eğitime başlamıştır... Okunma Sayısı: :02 Pantomim Sanat Dalı'nın bu yıl ki sınav tarihi: 3 Eylül 2015Kayıt: Ağustos 2015 Müzik ve sahne sanatları alanında eğitim-öğretim yapan İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nın Yarı Zamanlı bünyesinde Vecihi Ofluoğlu tarafından kurulan 'Pantomim Sanat Dalı' eğitim-öğretim yılında Türkiye'de bir ilki gerçekleştirip eğitime başlamıştır.. Öğretim görevlisi ve pantomim sanatçısı Vecihi Ofluoğlu yönetimindeki Pantomim Sanat Dalı'nda sahne, hareket, dans, beden ve performans, oyun yazımı-uygulama, eskrim ve ritmik dersleri veriliyor. Öğrenci alımında yapılan sınavda değerlendirme adayın beden kullanımı, anlatım yeteneği, pantomim sanatı eğitimine uygun dans ve oyunculuğa yatkınlığı üzerinden yapılır. Pantomim eğitimi 3 yıldır. Fiziksel özelliklerinin uygun olması gereken adaylardan yaş arası olması şartı aranır. Adaylar tek aşamalı yetenek sınavında başarılı oldukları takdirde kesin kayıt yaptırırlar. Adayların sınava hazırlanmaları için: o 3 dakikayı aşmayacak müzikli veya müziksiz kısa bir pantomim oyunuo Kendi seçtikleri müzik eşliğinde dans performansıo Müzikal duyum ve ritim yeteneği o Pantomim doğaçlama Dersler ve eğitimciler: Sahne : Vecihi Ofluoğlu Hareket: Yeşim Alıç Dans: Leman Yılmaz Beden ve Performans: Kerem Karaboğa - Noyan Ayturan Ritmik: Lale Yüzügüldü Eskrim: Deniz Özmen Oyun yazımı ve Uygulama : Nurçin Karabıyık Beden Perküsyon : Müge Çakır *Sınava girmek için ÖSS puanı gerekmemektedir. Gerekli Belgeler1 ADET NÜFUS CÜZDAN FOTOKOPİSİ1 ADET ÖĞRENCİ BELGESİ VEYA DİPLOMA FOTOKOPİSİ2 ADET VESİKALIK FOTOĞRAFÖN KAYIT VE SINAV HİZMETİ ÜCRETİ.100 TL ** Ön Kayıt ve Sınav Hizmeti Ücreti T.C. Halk Bankası Beyazıt Şubesi Nolu Döner Sermaye Hesabına (İban No:TR ) yatırılarak Makbuzun İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Kayıt Bürosuna Teslim edilmesi gerekmektedir. Güncelleyen: Admin-env- bsr Etiketler: Pandomim

3 GEBELIGI RAHAT GEÇIRMENIN PÜF NOKTASI Portal : İçeriği : Gündem Adres : Gebeliği rahat geçirmenin püf noktası Yeni Şafak - Genel (12/08/2015) İstanbul Üniversitesi (İÜ), İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Far... Haberin Devamı >>>

4 PROF. DR. FARUK BUYRU DAN HAMILELERE YAZ AYLARINDA SÜT TAVSIYE... Portal : İçeriği : İletişim Teknolojileri Adres : Prof. Dr. Faruk Buyru dan Hamilelere Yaz Aylarında Süt Tavsiyesi İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Faruk Buyru, hamilerin yaz aylarında hamileleri süt içme konusunda uyardı. İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Faruk Buyru, hamilerin yaz aylarında hamileleri süt içme konusunda uyardı. Sıcak ve nemli havalar bunaltmaya devam ediyor. Bu havalardan en çok etkilenenlerin başında hamileler geliyor. Yaz gebelikleri biraz daha zor geçebiliyor. İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Faruk Buyru, yaz aylarında şikayetlerin, hem sıcaklara hem de gebeliğe bağlı bir takım problemlerden dolayı daha fazla hissedildiğini kaydederek, ``Yaz gebelikleri biraz daha zor geçebiliyor, özellikle çok yoğun sıcak ve yoğun nemin olduğu ortamlarda gebelerin biraz daha dikkatli olmasında yarar var. Yaz dönemini biraz daha rahat geçirebilmeleri için gebelere önerilerde bulunmak mümkün, zaten tüm gebelik boyunca gebelerin fazla sıvı tüketmelerini öneriyoruz' dedi. Prof. Dr. Buyru, hamilelerin her gün 7-8 bardak su içmeleri gerektiğini belirterek, ` Günlük sıvı gereksinimini karşılamak için, bu tek başına yeterli olmayabiliyor su. Süt, limonata, taze sıkılmış meyve suları ya da maden suyu gibi mineral içeren sıvılar bu dönemde rahatlıkla tüketilebilir' şeklinde konuştu. Özellikle süt ve süt ürünlerinin hamilere yaz aylarında özellikle önerildiğini ifade eden Prof. Dr. Buyru, ` Süt ve süt ürünleri ayran ve yoğurt da buna dahil, gebelerin hem protein hem kalsiyum ihtiyacını çok iyi derecede karşılayabilecek ürünler. Onun yanı sıra sıvı ihtiyacını da gidermiş oluyor. Ayran tüketirken çok tuzlu olmamasına dikkat etmek gerekir. Ayrı şekilde meyve suyu ve limonata gibi ürünleri tüketirken de şeker katılmamış ya da az şekerlendirilmiş ürünleri tüketmekte fayda var' diye konuştu. Prof. Dr. Faruk Buyru, hamileleri tuz ve şeker konusunda uyararak, Bu dönemde gerek sıvalarla gerek besinlerle alınan fazla tuz vücutta su tutulmasına ve ödeme yol açıyor. Şeker tüketildiğinde de gebenin boş kalori almasına dolayısı ile de kilo almasına neden oluyor. Şeker ve tuz tüketimini kısıtlamakta fayda var' dedi. HAMİLERE GÜNEŞ UYARISI Prof. Dr. Buyru, olumsuzluklarına rağmen güneş ışınlarının faydalarının da gözardı edilmemesi gerektiğini kaydederek, Her gün dakika güneş ışını D vitamini gereksinimini karşılamak açısından önemli. Fakat sadece öğlen güneş ışınlarının dik geldiği durumda çok fazla güneş ışığına maruz kalmamak gerekiyor' diye konuştu. Prof.Dr. Buyru, güneş ışınlarının hamilelerde daha fazla lekeye yol açtığını vurgulayarak, 'Hem yanık hem de ciltte başka olumsuz etkilere özellikle gebelerde cilt lekelerine yol açabilir. Kısa süreli güneş ışığında kaldığınızda korunma faktörü gibi bir takım şeylere gerek yok ama 15 dakikadan uzun güneş ışığında kalacaksak mutlaka koruma faktörü ile cildi korumakta fayda var. Bunun yanı sıra denize havuza girilecekse öğlen sıcağında değil de sabah ya da öğleden sonra girmekte yarar var' dedi. 'YÜZME, HAMİLELER İÇİN EN İYİ EGZERSİZ' Havuza ya da denize girdikten sonra ıslak mayo ile oturmamak gerektiğini vurgulayan Buyru, 'Denizde veya havuzda yüzme, gebelerin yapabileceği en iyi egzersizlerden. Bu nedenle imkan varsa yapılmalı, ama tabi ki denize girip çıktıktan sonra mayo değiştirmek gerekiyor. Bir takım enfeksiyonlar, akıntılar bu dönemde daha sık görülebiliyor. Islak mayo ile oturmak gibi etkenlerden uzak durmak gerekiyor. Enfeksiyonlar erken doğumu tetikleyebilir. Sarı- yeşil renkli, kötü kokulu akıntı olması durumunda b doktoruna haber verip, muayene olmasını öneriyoruz' diye konuştu. Prof. Dr. Faruk Buyru, hamilelerin klimadan ve nem alıcı cihazlardan da yararlanabileceğini belirterek, 'Isı ve nemi daha az hisstemek için pamuk veya keten giysiler tercih edilmeli, sentetik kumaşlardan kaçınılmalı. Sık ılık duş da yararlı olabilir. Klima veya vantilatörler uygun bir şekilde kullanılabilir.yürüyüş yapılacaksa sabah veya akşam saatleri tercih edilmeli. Sık ve az beslenmek, yağlı yiyeceklerden kaçınmak, fazla kilo almamak da bu dönemi daha rahat geçirmeye katkıda bulunabilir' dedi.

5 ORGANLARIYLA 3 KISIYE HAYAT VERDI Portal : İçeriği : Gündem Adres : Organlarıyla 3 Kişiye Hayat Verdi Edirne nin Keşan ilçesinde doğum gününden bir gün sonra fenalaşıp kaldırıldığı hastanede beyin ölümü gerçekleşen Mustafa Çalışkan ın organları 3 kişiye hayat verdi. Yapılan organ bağışının ise Keşan daki ilk bağış olduğu belirtildi. Bu haber 12 Ağustos 2015, Çarşamba 11:00:02 eklenmiş ve 1117 kez görüntülenmiştir. Yaklaşık 45 gün önce İstanbul Çapa Tıp Fakültesi nde açık kalp ameliyatı olan ve daha sonra Edirne nin Enez ilçesine ailesiyle birlikte tatile gelen Mustafa Çalışkan (45), Enez de tatil yaptığı sırada bir anda fenalaştı. Keşan Devlet Hastanesi ne kaldırılan Çalışkan, beyin kanaması şüphesiyle yoğun bakımda tedavi altına alındı. Yoğun bakımda tedavi gören Çalışkan ın 11 Ağustos 2015 tarihinde saat sıralarında beyin ölümü gerçekleşti. Kesin beyin ölümünün gerçekleşmesinin ardından Çalışkan ın ağabeyi Serkan Çalışkan ve eşi Nebahat Çalışkan (44), organların bağışlanmasını kabul etti. Kararın ardından Keşan Devlet Hastanesi tarafından İstanbul da bulunan Organ Koordinasyon Merkezi ne bağış isteği bildirildi. Mustafa Çalışkan ın organlarını almak üzere İstanbul daki 3 hastaneden 3 ekip sabah saat sıralarında Keşan a geldi. Keşan a gelen ekiplerden Medipol Üniversitesi Hastanesi ekibi Çalışkan ın karaciğerini, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ekibi korneasını ve Şişli Florence Nightingale Hastanesi ekibi ise böbreklerini yaklaşık 3,5 saat süren operasyonla aldı.'karaciğeriyle 65 YAŞINDAKİ BİR HASTAMIZA HAYAT VERECEK'İlk olarak karaciğeri alınan Mustafa Çalışkan ın ameliyatını gerçekleştiren İstanbul Medipol Üniversitesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Şinasi Sevmiş, organ bağışında bulunan Çalışkan ın ailesine teşekkür ederken, Çalışkan a da Allah tan rahmet diledi. Keşan Devlet Hastanesi nden ilk kez organ bağışı alındığını dile getiren Sevmiş, 'Ben bunun arkasının geleceğini düşünüyorum. Bu donörden 1 karaciğer ve 2 böbrek aldık. Karaciğeri, Medipol Üniversitesi nde 65 yaşındaki bir hastaya nakledilecek. Şu anda hastanemizde ameliyat başlamış durumda. Böbreklerle ilgili de Sağlık Bakanlığı bir çalışma yapıyor. En uygun kişiler belirlendikten sonra böbrekler de 2 vatandaşımıza yeni bir hayat sağlayacak' dedi.karaciğer naklinin ardından Çalışkan ın böbrek ve kornea nakli de tamamlandı. Çalışkan dan alınan böbreklerin Şişli Florence Nightingale Hastanesi ndeki hastaya nakledileceği, korneanın ise Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ndeki organ nakli bekleyen hastaya nakledileceği aktarıldı.'ağabeyimin VASİYETİNİ YERİNE GETİRDİK'Serkan Çalışkan, ağabeyinin uzun süredir hastanelerde tedavi gördüğünü ve bu süre içerisinde sürekli organlarını bağışlamak istediğini söyledi. Çalışkan, ağabeyinin kendisine, 'Bu insanlar neden organlarını bağışlamıyor. Öldükten sonra ne işe yarar. En azından bir hayat kurtaralım' dediğini belirterek, 'Biz de onun bu vasiyetini yerine getirdik. Kardeşim organlarını kendisi bağışladı. İnşallah hayırlı insanlara gider de faydalanırlar. Bu hastalığı 2009 yılında başladı. Kalbine stent takılmıştı. Ondan sonra iyiydi ama 60 gün önce falan yine rahatsızlandı. Yine araştırmalardan sonra kalp kapakçığında enfeksiyon oluştuğu söylendi. Daha sonra açık kalp ameliyatı oldu. Ondan sonra da gayet iyiydi. 1 hafta önce Çapa Tıp Fakültesi nden taburcu olmuştu. Ben de moral bulsun diye Enez de bulunan yazlığımıza geldik. Biz balık tutarken sahilde bizi seyrediyordu. Aniden `başım diyerek yığıldı kaldı. Daha sonra hastanede beyin ölümünün gerçekleştiğini öğrendik. Kullandığı ilaçlar nedeniyle beynine fazla kan pompalanması ile beyin kanaması geçirdiği söylendi' dedi.keşan Devlet Hastanesi Başhekimi Nurettin Alparslan da Keşan dan ilk kez bir organ bağışı yapıldığını belirterek, hayatını kaybeden Mustafa Çalışkan a Allah tan rahmet diledi. Alparslan, Çalışkan ın ailesine de hem teşekkür etti hem de başsağlığı diledi.fenalaşmadan 2 GÜN ÖNCE DOĞUM GÜNÜYDÜHayatını kaybeden Mustafa Çalışkan ın İstanbul da ikamet ettiği ve Sinop nüfusuna kayıtlı olduğu, İstanbul da kuaförlük yaptığı öğrenildi. 6 Ağustos 2015 tarihinde 45 inci yaşına giren Mustafa Çalışkan ın doğum gününün hemen ardından tatil yapmak için geldiği Edirne nin Enez ilçesinde fenalaştığı ve Keşan Devlet Hastanesi ne kaldırıldıktan sonra burada hayatını kaybettiği öğrenildi. Evli olan ve Uğur ile Gizem adında iki çocuk babası olan Mustafa Çalışkan ın cenazesi, organ bağışı işlemlerinin ardından ise ailesine teslim edildi... FACEBOOK YORUM Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın.. Haberin Videosu

6 PROF. DR. FARUK BUYRU DAN HAMILELERE YAZ AYLARINDA SÜT TAVSIYE... Portal : İçeriği : Haber Adres : Prof. Dr. Faruk Buyru dan Hamilelere Yaz Aylarında Süt Tavsiyesi Bu haber 12 Ağustos 2015, Çarşamba 10:55:13 tarihinde eklendi İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Faruk Buyru, hamilerin yaz aylarında hamileleri süt içme konusunda uyardı. Sıcak ve nemli havalar bunaltmaya devam ediyor. Bu havalardan en çok etkilenenlerin başında hamileler geliyor. Yaz gebelikleri biraz daha zor geçebiliyor. İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Faruk Buyru, yaz aylarında şikayetlerin, hem sıcaklara hem de gebeliğe bağlı bir takım problemlerden dolayı daha fazla hissedildiğini kaydederek, ``Yaz gebelikleri biraz daha zor geçebiliyor, özellikle çok yoğun sıcak ve yoğun nemin olduğu ortamlarda gebelerin biraz daha dikkatli olmasında yarar var. Yaz dönemini biraz daha rahat geçirebilmeleri için gebelere önerilerde bulunmak mümkün, zaten tüm gebelik boyunca gebelerin fazla sıvı tüketmelerini öneriyoruz' dedi. Prof. Dr. Buyru, hamilelerin her gün 7-8 bardak su içmeleri gerektiğini belirterek, ` Günlük sıvı gereksinimini karşılamak için, bu tek başına yeterli olmayabiliyor su. Süt, limonata, taze sıkılmış meyve suları ya da maden suyu gibi mineral içeren sıvılar bu dönemde rahatlıkla tüketilebilir' şeklinde konuştu. Özellikle süt ve süt ürünlerinin hamilere yaz aylarında özellikle önerildiğini ifade eden Prof. Dr. Buyru, ` Süt ve süt ürünleri ayran ve yoğurt da buna dahil, gebelerin hem protein hem kalsiyum ihtiyacını çok iyi derecede karşılayabilecek ürünler. Onun yanı sıra sıvı ihtiyacını da gidermiş oluyor. Ayran tüketirken çok tuzlu olmamasına dikkat etmek gerekir. Ayrı şekilde meyve suyu ve limonata gibi ürünleri tüketirken de şeker katılmamış ya da az şekerlendirilmiş ürünleri tüketmekte fayda var' diye konuştu. Prof. Dr. Faruk Buyru, hamileleri tuz ve şeker konusunda uyararak, Bu dönemde gerek sıvalarla gerek besinlerle alınan fazla tuz vücutta su tutulmasına ve ödeme yol açıyor. Şeker tüketildiğinde de gebenin boş kalori almasına dolayısı ile de kilo almasına neden oluyor. Şeker ve tuz tüketimini kısıtlamakta fayda var' dedi. HAMİLERE GÜNEŞ UYARISI Prof. Dr. Buyru, olumsuzluklarına rağmen güneş ışınlarının faydalarının da gözardı edilmemesi gerektiğini kaydederek, Her gün dakika güneş ışını D vitamini gereksinimini karşılamak açısından önemli. Fakat sadece öğlen güneş ışınlarının dik geldiği durumda çok fazla güneş ışığına maruz kalmamak gerekiyor' diye konuştu. Prof.Dr. Buyru, güneş ışınlarının hamilelerde daha fazla lekeye yol açtığını vurgulayarak, 'Hem yanık hem de ciltte başka olumsuz etkilere özellikle gebelerde cilt lekelerine yol açabilir. Kısa süreli güneş ışığında kaldığınızda korunma faktörü gibi bir takım şeylere gerek yok ama 15 dakikadan uzun güneş ışığında kalacaksak mutlaka koruma faktörü ile cildi korumakta fayda var. Bunun yanı sıra denize havuza girilecekse öğlen sıcağında değil de sabah ya da öğleden sonra girmekte yarar var' dedi. 'YÜZME, HAMİLELER İÇİN EN İYİ EGZERSİZ' Havuza ya da denize girdikten sonra ıslak mayo ile oturmamak gerektiğini vurgulayan Buyru, 'Denizde veya havuzda yüzme, gebelerin yapabileceği en iyi egzersizlerden. Bu nedenle imkan varsa yapılmalı, ama tabi ki denize girip çıktıktan sonra mayo değiştirmek gerekiyor. Bir takım enfeksiyonlar, akıntılar bu dönemde daha sık görülebiliyor. Islak mayo ile oturmak gibi etkenlerden uzak durmak gerekiyor. Enfeksiyonlar erken doğumu tetikleyebilir. Sarı- yeşil renkli, kötü kokulu akıntı olması durumunda b doktoruna haber verip, muayene olmasını öneriyoruz' diye konuştu. Prof. Dr. Faruk Buyru, hamilelerin klimadan ve nem alıcı cihazlardan da yararlanabileceğini belirterek, 'Isı ve nemi daha az hisstemek için pamuk veya keten giysiler tercih edilmeli, sentetik kumaşlardan kaçınılmalı. Sık ılık duş da yararlı olabilir. Klima veya vantilatörler uygun bir şekilde kullanılabilir.yürüyüş yapılacaksa sabah veya akşam saatleri tercih edilmeli. Sık ve az beslenmek, yağlı yiyeceklerden kaçınmak, fazla kilo almamak da bu dönemi daha rahat geçirmeye katkıda bulunabilir' dedi.

7 ÜNIVERSITE BURSU VEREN KURUMLAR HANGILERIDIR? BURS SARTLARI NE... Portal : İçeriği : Gündem Adres :

8 TUZLU KAHVE ÇIFTETELLI GERDEK Portal : İçeriği : Kadın Adres : Tuzlu Kahve Çiftetelli Gerdek Evlilik hazırlığında olanlara en güzel hediye A'dan Z'ye düğün psikolojisi! Evlilik güzel de,?evlilik öncesi trajikomik bir kaosa dönüşebiliyor. Tarafların birbirini yakından tanıyıp falsolarını bir kenara not ettiği bu süreç, birçok fikir ayrılığına da gebe olabiliyor. Müstakbel eşlerin en çok çatıştığı ve birbirlerine en çok ihtiyaç duydukları bir zaman dilimi bu aynı zamanda. Kültürel uyuşmazlıklar, bölgesel farklılıklar hatta gelinliğin etek boyu ve dekoltesi bile?kavga lara yol açabiliyor. Ailelerin dã hil olmasıyla kimi zaman bu süreç çıkmaza girebiliyor; kimi zaman ise kolaylanıp daha keyifli bir hal alabiliyor. Uzman Psikolojik Danışman Aykut Bora, Evlilik ve Aile Danışmanı Betül Bora ile birlikte, kendi nişan ve düğün deneyimlerinden ve danışanlarının yaşadığı sorunlardan yola çıkarak Tuzlu Kahve * Çiftetelli * Gerdek kitabı yazdı. Tuzlu Kahve * Çiftetelli * Gerdek, bu süreçte tam bir can simidi gibi! Evlilik hazırlığında olan çiftlere psikolojik danışmanlık hizmeti sunuyor Epey bir zaman alan düğün hazırlıklarını, gelip çatan düğün gününü ve hemen akabinde yaşananları en az sorunla atlatmak ve evliliği bir eğlenceye dönüştürmek istiyorsanız bu keyifli kitabı mutlaka okuyun! Uzman Psikolojik Danışman Aykut Bora kimdir? Lisans eğitimini Sakarya Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik bölümünde tamamlayan yazar; yüksek lisans derecesini İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsünden almıştır. Aynı enstitüde doktora eğitimine devam etmektedir. Evlilikte kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı, çocuklarda görülen ruhsal sorunlar, duygusal ilişkiler, yetişkin cinselliği ve cinsel sorunlarda psikolojik danışmanlık, yazarın mesleki ilgi ve uzmanlık alanlarını oluşturmaktadır.?tuzlu Kahve * Çiftetelli * Gerdek Teknik Özellikler Yazarlar: Evlilik ve Aile Danışmanı Betül Bora, Uzman Psikolojik Danışman Aykut Bora Yayınevi: Hayykitap Kategori: Mutlu Aile - 14 Türü: Psikoloji Birinci baskı: Ağustos 2015 Sayfa sayısı: 95 Ebat: 13,5 x 19,5 cm Fiyatı: 10 TL ISBN: Barkod:

9 VELILER: DERSHANELERDE 3 DERSE IZIN VERILECEKSE ÇOCUKLAR 3 DER... Portal : İçeriği : Gündem Adres : Veliler: Dershanelerde 3 derse izin verilecekse çocuklar 3 dersten sınava girsin İzmir de iyi bir üniversite hayali kuran öğrenciler ile çocukları için iyi bir gelecek planı yapan veliler, Milli Eğitim Bakanlığı nın, Anayasa Mahkemesi nin kararını hiçe sayarak hazırladığı, Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği nin... İzmir de iyi bir üniversite hayali kuran öğrenciler ile çocukları için iyi bir gelecek planı yapan veliler, Milli Eğitim Bakanlığı nın, Anayasa Mahkemesi nin kararını hiçe sayarak hazırladığı, Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği nin birçok sıkıntıyı beraberinde getireceğine dikkat çekti. Yönetmeliği göre bir öğrencinin aynı yerde en fazla 3 dersin kursunu görebilecek olması ve pazar günü özel eğitim kurumlarının kapalı olacağı maddeleri, öğrencileri ve velileri düşündürmeye başladı. Öğrenciler, iki kuruma yazılma planları yapmaya başladı. 5 yıldır aralıksız dershane velisi olduğunu belirten Dilek Aktaş, 'Oğlumda da kızımda da dershaneye giderek başarı elde ettik. Dershanelerin kapatılmak istenmesi, bazılarının hırsları, kini ve nefreti yüzünden çocuklarımızın gelecekleriyle oynanmasından başka bir şey değil. Dershanelerin kapanması AYM tarafından reddedildi, buna rağmen yönetmelik değiştirilerek özel eğitim kursu haline getirildi. 3 dersten sadece kurs alabilecekleri söyleniyor. O zaman çocuklarımızı 3 dersten sınav yapsınlar.' dedi. Orta gelir düzeyine sahip olanların çocuklarının dershaneye gittiğine dikkat çeken Aktaş, 'Yönetmeliğe göre sadece 3 ders için çocuklara kurs verildiğinde orta gelirli ailelerin çocuklarına, kalan derslerle ilgili özel ders aldırma imkanı olmayacak. Haliyle bu derslere hazırlanmadan sınavlara girecekler.' diye konuştu. Özel derslerin 100 TL den başladığını da belirten Aktaş, özel derse gücünün yetmeyeceğini söyledi. 'EMEKLİ MAAŞIM ÖZEL HOCA TUTMAYA YETMEZ' Bu yıl 12. sınıfa giden kızı olduğunu ve üniversiteye hazırlanmaya şimdiden başladığını belirten emekli devlet memuru Resul Akdenoz da, 'Sürecin mağduruyuz. Geçen sene dershaneye gönderdim, bu sene üniversiteye hazırlanacak. Şimdi 3 ders diyorlar, kurs diyorlar. Ben 3 dersi çocuğuma verdirsem, diğer kalan dersleri nerede verdireceğim? Merdivenaltı kurulan yerlere mi gidelim? Her ders için özel hoca tutmaya emekli olarak gücüm yetmez, mümkün değil. Devlet büyüklerinden buna çözüm bulunmasını istiyorum.' diye çağrı yaptı. Bir veli olarak dershanenin faydasını gördüğünü, daha önce dershaneye giden oğlunun üniversiteyi kazanarak okuduğunu anlatan Akdenoz, şöyle devam etti: 'Dershanelerin faydasını bir veli olarak çok net gördüm. Okul tam gün, dershaneye gidecek bir öğrenciye bir gün yetmez. Hoca süper olsa da yetmez. Okulu assa devamsızlık sınırı 10 güne indirilmiş, kaç gün asabilir? Ortada çok büyük sıkıntı var ve büyüklerimizin, öğrenci ve velileri düşünerek kalıcı bir çözüm bulmaları iyi olur.' 'İKİ FARKLI DERSHANEYE GİTMEKTEN BAŞKA SEÇENEK KALMIYOR' Üniversite sınavlarına şimdiden hazırlanmaya başlayan lise öğrencisi Meryem Afra Sarıoğlu da 3 ders sınırlamasının çok yanlış olduğunu söyledi. Ailesinin maddi durumu ve zamanı ayarlaması halinde iki kurumda 6 ders görme planı yaptığını söyledi. Sınav için önlerinde 8 aydan kısa bir zaman kaldığını ifade eden Sarıoğlu, 'Sınav stresini derinden yaşamaya başladık. Stresin en büyük nedeni, dershanelerle ilgili belirsizlik. Mağdur durumdayız. Hiçbir şekilde bize ne olacağı, nasıl bir kurs verileceği, nasıl destekleneceğimiz belirtilmiyor. Ben sayısal öğrencisiyim, 3 ders diyorlar. Hangi 3 dersi alacağım? İki farklı dershaneye mi gideceğim? Ben yatılı okuyan bir öğrenciyim, iki dershane imkanım olacak mı? Hiçbir şey belli değil. Biz artık netleşmesini istiyoruz. Ailemin maddi durumu karşılar mı bilmiyorum ama iki dershaneden başka seçenek kalmıyor. Çok büyük bir belirsizlik içindeyiz.' dedi. Fen lisesi 12. sınıf öğrencisi olan Mahmure Derya Şahin de hedefinin Cerrahpaşa Tıp Fakültesi olduğunu, buna kendi çalışmalarıyla ulaşmasının çok zor olduğunu ifade etti. Şahin, 'Konuları bir yere kadar kendiniz çalışabiliyorsunuz ama bir yerden sonra mutlaka size birilerinin açıklaması lazım.' diye konuştu. Dershaneler konusundaki yönetmelik değişikliğinin mantığını hiç anlayamadığını ve öğrencileri mağdur edeceğini dile getiren Şahin, 'Dershaneler eskisi gibi devam etmeliydi. Eğer olmayacaksa buna, onun yerini kapatabilecek bir çözüm getirilmeliydi. İkisi şu anda olmadı.' dedi. Şahin, iyi bir üniversite hayali kuran öğrenciler için dershanenin kesinlikle olmazsa olmaz olduğunu söyledi. 'TAMAMEN ORTADA KALMIŞ DURUMDAYIZ' Gireceği üniversite sınavında ilk 800 ün içine girme hedefi koyan Begüm Çelik de, 'Bu sene okul ve dershaneler konusunda çok büyük belirsizlik var. Bu da bizi özel ders ve etüt merkezleri gibi şeylere yönlendiriyor ama onların da nasıl bir eğitim vereceği, nasıl bir program izleyecekleri belli değil. Tamamen ortada kalmış durumdayız, çalışmamız sırasında nasıl bir strateji izleyeceğimizi bilmiyoruz. Özel derslere yönlendirildiğimiz için de özel ders fiyatları çok yüksek. Bunu alabilecek öğrencilerle alamayacak öğrenciler arasında bir ayrım oluşuyor. Fırsat eşitliği kesinlikle kalmıyor. Dershane fiyatları ile özel ders fiyatları arasında büyük uçurum var. Şu an nasıl hazırlanacağımı bilmiyorum. Öönümüzde çok kısa süre var ve hiçbir şey belli değil.' dedi. Üniversite sınavında Türkçe, matematik, geometri, fizik, kimya, biyoloji, tarih, coğrafya ve felsefe derslerinden sorulara cevap vereceklerine ancak yeni yönetmeliğin sadece 3 dersten kursa izin verdiğine dikkat çeken Çelik, 'Ben bunu anlamıyorum. Bunlardan hangi üçüne hazırlanacağız?' diye sordu. Dershanelerin bütün kesimlere hitap ettiğini, bunun için eğitimde eşiklik sağladığını ve faydalı kurumlar olduğunu söyleyen Çelik, üniversite sınavına girecek birçok öğrenciye, okulda gördükleri derslerin yetmeyeceğini ifade etti. Lise 12. sınıf öğrencisi Özge Yaren Yavuz ise, 'Bu yönetmelik uygulanırsa en çok zararı öğrenciler görür. Ben bu olayın ortasında olan, sınav stresini yaşayan bir öğrenciyim. Sadece 3 dersten kursa gidersek, geri kalan branşları nasıl tamamlayacağız? Özel dersle ne kadarını tamamlayabiliriz? Çok fazla branş sayısı var. Zaten dershanenin sağladığı olanakları, özel dersle tamamlayabileceğimizi düşünmüyorum. Dershanenin sağladığı olanaklar bana uygunken ben daha fazla para yatırarak, daha çetrefilli yola girmek istemem. Şu an çok kritik dönemdeyiz. Biz belirsizlikten kurtulmak istiyoruz.' dedi. Tıp fakültesini hedefleyen Şule Nur Sever de belirsizliğin kendilerini psikolojik ve fiziki açıdan yorduğunu belirtti. Hayatlarını belirleyecek bir sınava gireceklerini ancak bu kadar belirsizlik içinde istedikleri yere ulaşmalarının çok zor olduğunu vurgulayan Sever, 'Sadece kurslarda 3 ders verilebileceği söyleniyor. Ben sayısal öğrencisiyim, 3 ders almam imkansız. Hangi üç dersi alacağım, bunu seçemem bile. Yoğun bir müfredat var, eğitim sistemi var. Geri kalanları özel dersle tamamlamak istesem, bunun bir maddi boyutu var.' şeklinde konuştu. 'ÖĞRENCİYE PEYNİRİ MUTFAKTA, ZEYTİNİ ODADA, EKMEĞİ SALONDA YE, ÇAYI KAHVEDE İÇ DENİYOR' Dershane öğretmeni Celal Turan, öğrencilere 3 ders şartını şu örnekle açıkladı: 'Öğrenciye, `Peyniri mutfakta ye, zeytin yemeye odaya geç, ondan sonra salonda bulursan ekmek al, çayı da git kahvede iç. diyorsunuz. Bu, insanları zora sokmak oluyor. Benim kızım var, bir derste eksiği varsa niye bunu istediğim yerde tamamlatma imkanım olmasın? Bu bir anlamda öğrenciyi özel derse mahkum etmektir. Özel ders, benim gibi öğretmen maaşıyla çalışanlar için imkansızdır. Bunlar orta gelirlilerin okumaması için yapılmış gibi. Devlet, makul ve mantıklı kararlar almalı.' Kanunların Anayasa'ya göre, yönetmeliklerin de kanunlara göre yapıldığına dikkat çeken fizik öğretmeni Turan, 'Anayasa Mahkemesi nin verdiği kararı yönetmelikle düzeltmek, anne babanın verdiği kararı evdeki 2-3 yaşındaki çocuğun 'olmaz' diyerek değiştirmesi gibi. Zıtlıklar buradan başlıyor.' dedi.

10 HEKIME MALPRAKTIS DAVALARI ARTTI CERRAHLIGA ILGI AZALDI Portal : İçeriği : Sağlık Tarih : Adres : Hekime malpraktis davaları arttı cerrahlığa ilgi azaldı Hekim hatasıyla ilgili uzman mahkemelerin olmaması, hekime şiddet gibi nedenler cerrahi branşların giderek az tercih edilmesine neden oluyor. Prof. Dr. Yeşim Erbil, İstanbul Üniversitesi (İÜ) İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı nda öğretim üyesi ve Türk Cerrahi Derneği Genel Başkanı. Dünyada ve Türkiye de ilk kez bir kadın olarak, bir cerrahi derneğinin başkanı seçilen ve iki dönemdir başkanlığını yürüten Prof. Erbil, Türkiye nin 20 akademisyen kadın cerrahından da biri. Son dönemde cerrahların yaşadığı sıkıntılara dikkat çeken Prof. Erbil, tiyatro ve sinema sanatçısı Saadettin Erbil in kızı ve ünlü şovmen Mehmet Ali Erbil in de kız kardeşi. Hayatı bilim Yeşim Erbil, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunu. Kendisini bilime adamış ve tam gün üniversitede çalışmalarını sürdürüyor. 52 yaşındaki Prof. Erbil in 130 uluslararası, 250 ulusal bildirimi ve yayını bulunuyor. 5 tıp kitabı bulunan Prof. Erbil, yaptığı yayınlar bakımından Türkiye de genel cerrahi sıralamasında 3. sırada yer alıyor. Prof. Dr. Yeşim Erbil anlatıyor... Hekime şiddet - TUS ta artık cerrahinin çok tercih edilmediği, bu nedenle puanlarının düştüğü ortaya çıktı. Bunun nedenleri nedir? Y. Erbil: TUS ilk kez 1987 yılında yapıldı. İlk kez o yıl eylül ayında TUS a girdim. O dönemlerde, dermatoloji, fizik tedavi gibi bölümlerin puanları çok düşüktü, tercih edilmiyordu, genelde kontenjanları boş kalıyordu. En çok cerrahi, dahiliye, kadın doğum gibi branşlar tercih ediliyordu ve puanları yüksekti. Ama günümüzde tam tersi oldu. Bunun nedeni de son yıllarda hekimlere açılan davalar, uygun yargılanma olanağının olmaması ve hekime şiddetin artmasıdır. Ülkemizde malpraktis (tıbbi hatalar) yasasının olmaması, normal mahkemelerin bu davalara bakması, savcının ve hâkimin doktorun yaptığı işin komplikasyon mu yoksa hekim hatası mı olduğuna karar verememesi hekim aleyhine daha çok kararların çıkmasına yol açtı. Biz demiyoruz ki hatalı olan hekim yargılanmasın ama bu işin yasası olursa, uzman kişiler bu mahkemelere bakarsa hangisi hekim hatası, hangisi komplikasyon daha sağlıklı değerlendirilir. Böyle olunca da, cerrahi branşları seçmek için hekimler tereddüt yaşamaz. Komplikasyon ile Malpraktis (hata) çok ince bir çizgidir. Diyelim tiroid ameliyatı yaptınız hastanın sinir yaralanması oldu ve sesi kısıldı. Bu komplikasyondur ama böyle bir hastanın sonrasında takibini yapmaz, ilgilenmezsen bu hata olur. Yurtdışında bu tür davalara, sağlıkla ilgili konulara aşina olan mahkemeler bakıyor. Bu nedenle Malpraktis Yasası acilen çıkmalı diyoruz. Yurtdışında örneğin bir apandisit hastasını 2 günden fazla yatırdığınız zaman derhal devreye giriliyor, komplikasyon var mı diye davalar açılabiliyor, hekimin sigortası devam ettirilmiyor, orada işler daha da sıkı. Hastayı da hekimi de koruyor. Cerrah eksikliği - Bu durum ileride sıkıntı oluşturmaz mı? Cerrahlarda tercih azaldığı için, gelenlerin de bir bölümü istifa ettiğinden 5-10 yıl içinde ciddi bir eksiklik olacaktır. - Başka hangi faktörler etkili? Ekonomik nedenler de etkili. İnsanlar riske girmek istemiyor. Ayrıca mecburi hizmette bazı arkadaşlar öyle hastanelere veriliyor ki ameliyat yapacak yer olmadığı için performans toplayamıyor ve puan alamıyor, tayin için uzun zaman orada kalması gerekiyor. Böyle olunca da arkadaşlar istifa ederek özele geçiyor. Sağlıkta Dönüşüm politikalarıyla hekimlik öyle bir yere getirildi ki saygınlık kalmadı, şiddet olayları arttı. Hekimler artık `daha az kazanayım kafam rahat olsun, komplikasyon ile uğraşmamayım diye düşünüyor ne yazık ki. İthal doktor eşittir niteliksiz hizmet `Fransa, İngiltere gibi ülkelerden hekimlerin gelip burada 3-4 bin lira ile çalışacak hali yok. Hükümetin belli hedefi var te şu kadar doktor, şu kadar üniversite diye... Böyle yaparak binalara yalnızca tabela asarak tıp fakülteleri açmış oluyorsunuz, buralara öğrenci yolluyorsunuz ama çocuklar nasıl yetişiyor? Yalnızca hedeflenen sayıya ulaşmak için fakülte açar, ithal doktor getirirseniz, hedeflenen sayılara kitlenirseniz, niteliksiz hekimlerle dolar kadrolar. Zaten böyle gidişat var. İÜ Tıp Fakültesi nde yarıdan fazla öğretim üyesi üniversiteden ayrıldı. İstanbul, Ankara, İzmir de çeşitli branşlarda öğretim üyesi kaybı oldu. Buralar devlet kurumu ve güzide yerlerdir, devletin bu kurumları koruması ve desteklemesi gerekir. Sorunlar olabilir ancak bu sorunları kurumları yok ederek çözemezsiniz.' - Kadın genel cerrah olmak zor değil mi? Türkiye de ortalama 5 bin cerrah var. Bunların 3 bin 600 ü Türk Cerrahi Derneği üyesi ve uzman cerrah olarak 235 tane kadın meslektaşımız var. 11 i profesör, 22 tanesi doçent, 8 tane yardımcı doçent var. Sayımız eskiye oranla biraz arttı ama yine de az. Kadın cerrah olmak zor. Diyelim doğum yaptınız 1 yıl ücretsiz izin aldınız, bu klinikten uzak kalmak döndüğünüzde senin kıdemdaşın 3 senelik olmuş ve senden fazla ameliyat yapmış oluyor. Çünkü ameliyat yapmak çok başka birşey. Özel hayat ile gitmesi biraz daha zor. Anket yapmıştık kadın cerrahların yüzde 50 si ya boşanmış ya da bekâr çıkmıştı. Kaynak: Bu haber toplam 0 defa okunmuştur '); //]]>

11 '25 BIN YABANCIYA TÜRKÇE ÖGRETTIK' Portal : İçeriği : Gündem Adres : '25 bin yabancıya Türkçe öğrettik' Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hayati Develi ile konuştuk. Yöneten: Halil Önür /> Türkiye'nin artan ekonomik gücüne, diplomatik etkisine, kültürel kabiliyetine bağlı olarak, çeşitli coğrafyalardan Türkçeyi öğrenmek isteyen binlerce genç var artık. Hedefimiz Türk dili ile beraber Türkiye'nin zengin kültürünü tanıtmak ve vatan dışına taşımak, 'Türkiye, yüksek kültüre sahip insanların yaşadığı bir ülkedir' imajını oluşturmak. Dünyada 31 memlekette 42 merkezde Türkçe öğretmek üzere hizmet veren, aynı zamanda Türk kültürünün tanınmasında birden fazla faaliyetler gerçekleştirmekte olan Yunus Emre Enstitüsü'nün kıymetli Başkanı Prof. Dr. Hayati Develi ile bir röportaj gerçekleştirdik. Türkiye'nin vatan dışında vitrini konumundaki bu enstitünün, yaptıklarını, yapmak istediklerini gazetemiz okurları için öğrendik.. > Yunus Emre Enstitüsü'nün müessese amacı nedir? Nasıl yönetiliyor? Yunus Emre Enstitüsü'nün müessese amacı, vatan dışında Türkçe'yi öğretirken, Türkiye'nin kültürel tanıtımını gerçekleştirmek. Yani çalışma alanımız ikiye ayrılıyor. Birincisi, Türkçe'nin öğretilmesi, ikincisi kültürel faaliyetlerin düzenlenmesi ya da desteklenmesi. Kültürel tanıtımın içine musikîden mutfağa, tarihten dile kadar kültürle ilgili her şey giriyor. Yunus Emre Enstitüsü bir vakıf kurumudur. Enstitüsü 2007 senesinde kuruldu. Fakat çalışmalarına 2009 senesinde başladı. Kurucuları ( O günkü devlet ricali fakat ) gün içerisinde Dışişleri Bakanı (Mütevelli kurul başkanı), Maliye Bakanı, Kültür ve Turizm Bakanı, Milli Eğitim Bakanı, Başbakan yardımcılarından biri Yunus Emre Enstitüsü Vakfının mütevelli heyetini oluşturuyor. Bunun dışında da TOBB Başkanı, Türk Dil Kurumu Başkanı gibi kurumsal üyelikler var. Üniversite çevresinden de çeşitli üyeler var. Hükümetler değiştikçe, mütevelli heyetinde görevli isimler de değişir. Seçilmiş üyeler ise 3 senede bir değişir. > Yunus Emre Enstitüsü kaç memlekette, kaç merkezde çalışma yürütüyor. Şu anda 31 memlekette 42 noktada faaliyette bulunuyoruz. Ayrıca 2015 planlarımız arasında Belgrad. Hartum, Rusya Başkenti Moskova, Kuala Lumpur, Jakarta, New York gibi merkezler var. Bunlardan Belgrad, Zagreb, Sudan'ı, faal hale getirdik. Rusya Başkenti Moskova 'da bir bina satın aldık. Faal hâle getireceğiz. Bahsettiğim başka yerler de sene bitimine kadar açılacak. > Türkçe dil eğitimine yoğun bir talep var mı? Dil eğitimi faaliyetlerinizden bahseder misiniz? Temel çalışma alanımızın %40'ı dil öğretimi üzerine. Tabi Türkçe öğretmek için talep oluşması lazım geliyor. 'Böyle bir talep var mı?' derseniz, var. Bugün dünyada, Türkiye'nin artan ekonomik gücüne, diplomatik etkisine, kültürel kabiliyetine bağlı olarak, çeşitli coğrafyalardan Türkçeyi öğrenmek isteyen binlerce genç var artık. Türk şirketlerinde çalışmak, Türkiye'de yaşamak istiyor ya da Türkiye'de eğitim görmeyi arzu ediyor. Bugün Türkiye'de okuyan 80 bine yakın uluslararası talebe var. Bunlardan 25 binin üzerinde bir kısmı, devlet tarafından Yurt Dışı Türkler Başkanlığı eliyle burs verilip okutuluyor. Bir kısmı kendi hesabına eğitim görüyor. Ama tamamı lisans ya da lisansüstü seviyede Türkçe öğreniyor. Yani ciddi bir seviyede Türkçe öğrenme talebi var. Biz bu talebi karşılamak üzere öğretmen yetiştiriyoruz. Yabancılara Türkçe eğitim hususunda materyal, muavin ders materyali üretiyoruz. Uygun sınıflarda uygun müfredatla bu hizmeti vermeye gayret ediyoruz. > Bugüne kadar kaç genç Türkçe öğrenmek için faaliyetlerinizde katıldı. Memnuniyet derecesi nedir? Bugüne kadar kurslarımıza Türkçe öğrenmek için 25 bin talebe geldi. Ama temasta bulunduğumuz daha çok talebe var. Mesela 6 bin kadar ikinci bir dil olarak Türkçe öğrenenler var. Ayrıca vatan dışında 10 bin civarında üniversite öğrencisi kursa doğrudan katılmıyor fakat, Türkçe öğrenmelerine muavin oluyoruz. Bu sene başlattığımız yaz okulları projemiz var. 500 talebe yaz okullarına kaydoldu. Kursun bitiminde 22 Ağustos'ta Türkçe Bayramı olarak faaliyet düzenleyeceğiz. Katılımda mevcut bulunan öğrenciler Yunus Emre Enstitüsü'nün faaliyetlerinden ve sonuçtan memnunlar. > Hedef genellikle üniversite öğrencileri mi? İş adamlarından, halktan, esnaftan katılanlar oluyor mu? Oluyor tabii. Çok çeşitli kesimlerden katılanlar oluyor. Yalnızca hobi amaçlı, ya da Türk dizilerini daha iyi anlamak için öğrenenler oluyor. Ama esas kitlemiz üniversite öğrencileri... Zira dünyada üniversite gençliği kariyer planlaması icra ederken artık Türkçeyi de göz önünde bulunduruyor. > Türkçeyi öğrenen yabancıların Türkiye'ye karşı intibaları nasıl oluyor? Genellikle pozitif oluyor. İnsanlar ya Türkiye'yi sevdikleri için Türkçeyi öğreniyor, ya da Türkçeyi öğrenince Türkiye'yi seviyorlar. Yani bir insan bir ülkenin dilini öğrendiği vakit, onun kültürünü sevmeye başlıyor. Biz eğitim süreci boyunca sadece dil öğretmiyoruz. Türkiye'yi sevdirici kültürel faaliyetler de yapıyoruz. Öğrencilerin bir kısmını Türkiye'ye getiriyoruz. Onların Türkiye'yi sevmelerini teşvik eden, Türk kültürünü daha yakından tanımalarını mümkün kılan etkinlikler düzenliyoruz. Konserlere, sergilere, tarihî yerlere götürüyoruz. Sanatçılarımızla tanıştırıyoruz. Hemen hemen kursa dahil olan öğrencilerin %95 gibi önemli bir kısmı Türkiye için dostluk hislerini taşıyor. > Dil eğitimi haricinde başka ne gibi faaliyetlerde bulunuyorsunuz?. Dil eğitimi haricinde kültürel, etkinliklerimiz oluyor. Bizim haftada 50'ye yakın faaliyetimiz oluyor. Klasik Türk müziği, halk müziği üzerine konserler düzenliyoruz. Onun dışında resim, fotoğraf, el sanatları sergileri açıyoruz. Türk mutfağını tanıtıyoruz. Türk tiyatrosunu, Türk sinemasını tanıtıcı etkinlikler yapıyoruz. Mesela 'Son Mektup' filminin hariç ülkelerde gösterimini Yunus Emre Enstitüsü üstlendi. Mesela 'Uzun Hikâye' filminin birden fazla memlekette gösterimini gerçekleştirdik. Türk sineması haftası günleri yapıyoruz. Türk sanatçılarını, yönetmenlerini ya da yazarlarını vatan dışına götürüp sinemamızı tanıtıyoruz. Fuarlara katılıp, ülkemizi temsil ediyoruz. Mesela Macaristan'da yapılan kitap fuarına Türkiye onur konuğu olarak katıldı. Kültür Bakanlığı standında biz de nakkaşhane diye bir sergi açtık. Yani kısaca her sene 500'ün üzerinde çalışma gerçekleştiriyoruz. > Bu kadar hizmeti kaç kişilik kadro ile yapıyorsunuz. 280 kişilik bir kadro ile bu hizmetleri gerçekleştiriyoruz. Merkezde yaklaşık olarak 70 görevli personelimiz var. Diğerleri vatan dışındaki merkezlerimizde görevli... Bunların bazıları yerel elemanlar. Bulunduğumuz ülkenin yoğunluğuna ve faaliyetin büyüklüğüne göre eleman sayımız vatan dışı kurs merkezlerinde 3 ile 15 arasında değişebiliyor. > Yunus Emre Enstitüsü olarak nereye varmak istiyorsunuz? Hedefiniz nedir? Fiziksel büyümemiz devam edecek. 2023'e kadar hedefimiz 100 noktada kurs merkezi açmak. Türkçe öğretme amaçlı, Türkiye'nin sesi radyosunu kuruyoruz. Birkaç ay içinde çalışmasına başlayacak. Hedefimiz Türk dili ile beraber Türkiye'nin zengin kültürünü tanıtmak ve vatan dışına taşımak. Varmamız lazım gelen yer, 'Türkiye, yüksek kültüre sahip insanların yaşadığı bir ülkedir' imajı oluşturmak. Bu algıyı yaymak için yürümek istediğimiz bir yol var. Bu bitmeyen bir yürüyüş... Türk milleti yürüdükçe biz de yürüyeceğiz. > Adınız Yunus Emre'den alınmış. Faaliyetlerinizde Yunus Emre anlayışını da öğretmek bulunuyor mu? Yunus Emre ismi dikkatli seçilerek konulmuş bir ad. Başka bir ad da olabilirdi. Mesela; Evliya Çelebi, Nabi, Nedim ya da Mevlana da denilebilirdi. Yunus Emre Türkiye 'da Türkçe edebiyatın ilk isimlerinden biri... Tabi ari Türkçesi ile başkalarını da etkileyen bir dil kullanmış. Türkiye'nin bütün kesimleri tarafından benimsenmiş ve paylaşılmıştır. Diğer taraftan bütün dünyada inanış biçimlerini hoş gören, yaratılanı Yaratandan dolayı seven bir barış anlayışında olduğundan dolayı bu isim uygun görülmüş. Biz bu ismi taşıyoruz. Taşıdığımız için esasen Yunus Emre'yi tanıtmış oluyoruz. > Son olarak neler söylemek istersiniz? Kültür diplomasisi işi uzun bir süreç lazım gelen bir imaj geliştirme, oluşturma işidir. Bu, bir bir kurumla yapılacak olan iş değil. Yunus Emre Enstitüsü vatan dışında bu görevi yapmak üzere yapılanıyor. Üniversiteler, belediyeler, Kültür Bakanlığı gibi kurumlar, vatan dışına çıkan sanatçı, gazeteci, yazar gibi kültür adamlarımız da birer kültür diplomatıdır. Türkiye'nin tanıtımında rol alan unsurlardır fakat, bu konuda bir koordinasyon eksikliğimiz var gibi. Bu açığı giderecek platformu enstitümüz oluşturacak. 10 sene akabinde, vatan dışında faaliyet yapmak isteyen her kuruluş ve şahsın aklına evvel Yunus Emre Enstitüsü gelecek.

12 Portal Adres d ile... '25 BIN YABANCIYA TÜRKÇE ÖGRETTIK' : İçeriği : Gündem : Etiketler:,'25 bin yabancıya Türkçe öğrettik' Özel Okul Bodrum Duşakabin Bodrum haberler Kaynak: turkiye

13 KANSER HÜCRELERINE TRUVA ATI SALDIRISI Portal : İçeriği : Haber Adres : Kanser hücrelerine truva atı saldırısı Türkiye'nin ilk onkoloğu Prof. Bülent Berkarda, kanserde kullanılan yüksek doz kemoterapinin yarardan çok zarar getirdiğini söyleyerek, kendi uyguladığı insülinli kemoterapi ve hipertermi tedavilerini anlattı. Ürün Dirier urundirierkarar.com Follow dirierurun Türkiyenin ilk medikal onkoloji bölümünü 1974 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi bünyesinde kuran onkoloji duayeni Prof. Bülent Berkarda, Karar.coma kanseri yenmenin şifrelerini anlattı. İnsülinli kemoterapi ve hipertermi gibi ülkemizde Çok az bilinen yöntemleri kullanarak kanser tedavisi uygulayan Prof. Berkarda,?Moral Çok önemli. Hastalarıma komik film izlemelerini tavsiye ederim. Durduk yere kahkaha atmak bile bağışıklığı kamçılar dedi. Türkiyenin ilk onkoloğu olarak kanser hastalığının son yıllardaki artışını neye bağlıyorsunuz? Kanser son yıllarda nüfus artışıyla açıklanamayacak bir yükseliş içerisinde. Bunun en önemli sebeplerinden biri karbonhidrat ve şekerden zengin beslenme. Günümüzde insanlar Çok yemek yiyor ve az hareket ediyor. Sigara ve hareketsizlik oksijen alımını azalttığı için kansere zemin hazırlıyor. AmaÇ daha fazla ilaç satmak Kemoterapinin yeterli olmadığını düşünenlerdensiniz. Neden? Çoğu zaman sırf kemoterapi ile hasta iyileşmiyor. Kemoterapi bağışıklık hücrelerini öldürdüğü için yan etkilere yol açıyor. Tıp fakültelerinde hala yüksek doz kemoterapi uygulaması anlatılıyor. Ancak bu uygulama yarardan Çok zarar getiriyor. Kongrelerde hala yüksek doz kemoterapi Çalışmaları anlatılır ve hekimlere bu uygulamalar dikte edilir. AmaÇ elbette daha fazla ilaç satmak. Kemoterapi öncesi insülin ile truva atı tedavisi Sizin tedavi yönteminiz nedir? Biz burada eskiden yaptığımız yüksek doz tedavileri kesinlikle uygulamıyoruz. Bizim burada yaptığımız, metronomik kemoterapi dediğimiz düşük dozda, devamlı tedavi. Normalde verilen dozun dörtte birini veriyoruz ama her hafta veriyoruz. Böylece yan etkiler azalıyor ve daha pozitif sonuçlar alıyoruz. Buradaki en önemli yöntemimiz ise, insülinli kemoterapi. Bu yöntem ilk olarak Meksikada keşfedilmiş olan ve dünyada sayılı merkezde kullanılan bir yöntem. Biliyorsunuz kanser hücreleri şekerle yaşar. İnsülin ile kan şekerini düşürüp kanser hücrelerini önce zora sokuyoruz. Bunlar şeker aramaya başlıyorlar ve şeker pencerelerini açıyorlar. Biz de işte tam o sırada kemoterapi ilaçlarını şekerli bir eriyik içinde zerk ediyoruz. Bir tür truva atı hilesiyle kanserli hücreleri kandırıyoruz. Böylece ilacın etkisini en az beş altı kat arttırmış oluyoruz. Prof. Bülent Berkarda: 'Hastanın vücut ısısını yükseltmek bağışıklık sistemini kamçılayarak tedaviye katkı sağlıyor. Vücut ısısını 40 dereceye Çıkarmak bağışıklığı kamçılıyor Bir de ısıtma yöntemi kullanıyorsunuz bildiğim kadarıyla İnsülinli kemoterapinin etkisini yükseltmek için burada bir de hipertermi yöntemini kullanıyoruz. Hipertermi özellikle Almanyada Çok yoğun olarak kullanılan bir ısıtarak tedavi yöntemi. Hastayı 40 dereceye kadar ısıttığımızda hasta hücreler daha Çabuk telef oluyor. Ölen hasta hücre sayısı artıyor. Vücut ısısının yükseltilmesinin bir başka faydası daha var. Bilirsiniz insan hastayken ateşi yükselir. Bunun sebebi vücudun yüksek ısıda bağışıklık hücrelerini arttırmasıdır. Hipertermi de aynı şekilde hastanın bağışıklık sistemini kamçılayarak tedaviye bu anlamda da katkı sağlıyor. ZerdeÇal bir mucize Bu tedaviler haricinde hastalara neler tavsiye ediyorsunuz? Tüm bunlar yetmez. Hastanın kanseri besleyen karbonhidrat ve şekerli gıdaları da kesmesi gerek. Makarna, pilav, tatlı, ekmek, börek, Çörek yasak. Reishi mantarı, Japon mantarlarının bir karışımı olan PS Complex, CQ Complex, Koenzim Q 10, Alpha Lipoic Acid ve Omega 3ü de besin takviyesi olarak tavsiye ediyorum ben. Yurtdışında bunlarla ilgili yapılmış yüzlerce Çalışma ve yazılmış makale vardır. Bir de hakkında yüzlerce makale yazılmış olan zerdeçal kanser tedavisinde bir mucizedir. Beslenme nasıl olmalı? Lahanagiller Çok mühim. Brokoli, karnabahar, lahana, brüksel lahanası. Bunların içinde sülforofanlar denen kansere karşı son derece tesirli kükürtlü bileşikler var. Hastalarıma her gün sofranızda bir lahanagil olacak, hatta bunları bazen Çiğ yiyeceksin diyorum. Benim hastalarım aktardan yabanmersini alıp her akşam bir avuç yer. İÇinde bayağı kanser ilacı var. Buğday ruşeymi de Çok faydalı. Kanser hastaları komedi filmleri izlesin Kanser tedavisinde moralin önemi sık vurgulanır. Tedaviye katkısı tam olarak nedir? Moral bu işin yüzde 25i. Düşünceler beyinde nöropeptit üretimini tetikler. Neşeli insan ile kederli insanın nöropeptitleri birbirinden farklıdır. İyi şeyler düşünürsen iyi nöropeptitler üretirsin. Bunlar kan yoluyla tüm vücuda yayılıp bağışıklık hücrelerini Çalıştırır. Bir tür enerji parçacığı gibi. Hastalarıma neşeli insanlarla buluşmalarını, neşeli kitaplar okuyup komedi filmleri izlemelerini öneriyorum. Norman Kazanın bir kitabı vardır; orada?kanseri hergün dört kere Şarlo filmi izleyerek yendim der. Durduk yere kahkaha atarak bilinçaltı kandırılabilir Hasta eğer mutsuzsa yine de neşeli filmler işe yarar mı? Aslına bakarsanız sebepsiz de gülünebilir. Günde yirmi kere?hahahahah diye gülebilir hasta durduk yere. Ama bunu şimdi kime anlatacaksın, bizim millet inanmaz böyle şeylere, şüphecidir. Halbuki beyin onu gerçek sanıyor. Şuur altı kanar. Ne dersen ona inanır. Kahkaha atıp iyiyim de, iyiymişiz der, kötüyüm de, kötüymüşüz der. İnsan vücudu bir gemi gibidir. Emirleri kaptan verir, makine dairesi emirleri yerine getirir. Bizde de kaptan beyindir. BilinÇaltı da makine dairesi. Telkin Çok önemli. Oturup günde on kere bugün Çok iyiyim şükür de, karaciğerin, dalağın, akciğerin ona göre Çalışır. İşte kaptan iyiyiz derse beyin iyi endorfin salgılar. Yürüyüş ve yükseklik kan hücrelerini Çoğaltır Oksijensizliğin kansere zemin hazırladığını söylemiştiniz. Oksijen nasıl arttırılır? Vücuda oksijen girişini arttırmak için de günde en az yarım saat, bir saat yürüyüş yapmalı hasta. İmkanı olan hiperbarik oksijen odasına girsin. Yüksekliğin de kan hücrelerini Çoğaltma etkisi vardır. Yüksek dağda eritropoetin yapar vücut. O da kan hücrelerini kamçılar. Türkiyede yeterli tedavi olanakları var mı? Özetle Amerikada ne varsa Türkiyede de aynısı yapılıyor. Amerikaya tedaviye gidenler boşuna gidiyor. Buradaki doktorların hepsi zaten Amerikada 3-5 sene kalmış doktorlar. Tedavide kullanılan ilaçlar da aynı.

14 2015 BURS VEREN VAKIF KURUM VE KURULUSLARIN TAM LISTESI - BURS... Portal : İçeriği : Gündem Adres :

15 HAMILELER BU UYARIYA DIKKAT Portal : İçeriği : Haber Adres : Hamileler bu uyarıya dikkat İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Faruk Buyru, hamilelerin yaz aylarında hamileleri süt içme konusunda uyardı. Sıcak ve nemli havalar bunaltmaya devam ediyor. Bu havalardan en.. Haberin devamı->

16 GÖLCÜK AILE KONAK GÜCÜNE GÜÇ KATIYOR Portal : İçeriği : Gündem Adres : Gölcük Aile Konak gücüne güç katıyor Aile Konak Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Şahin Talus, Başhekim Op. Dr. M. Veysel Besnili ve Hastane Hizmetleri Müdürü Elif Nogay Ulugergerli, basınla yaptığı kahvaltılı toplantıda bünyelerine yeni katılan doktorlarını tanıttı 2014 yılı Nisan ayında hasta kabulüne başlamış olan Özel Gölcük Aile Konak Hastanesi hekim kadrosunu güçlendirmeye ve son teknoloji cihazlara yatırım yapmaya devam ediyor. 13 yataklı genel yoğun bakım, 17 yataklı yeni doğan yoğun bakım ve 4 yataklı koroner yoğun bakim servisleri ile birlikte kısa sürede toplam 101 yatağa Çıkan hastane bölgenin sağlık ihtiyacını karşılıyor. Aile Konak Hastanesi son dönemde nöroloji, KBB, göğüs hastalıkları, üroloji ve fizik tedavi ve rehabilitasyon alanında yeni hekimleri kadrosuna katarak sağlık alanında hızla ilerlemeye devam ediyor. Basın toplantısında ayrıca 5 Ekim itibarı ile Aile Tıp Merkezinin açılacağı özel hastane, özel hizmet mantığı ile sağlık hizmetinin bölge halkının ayağına getirileceği duyuruldu. HALKIMIZ MEMNUN Aile Konak Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Şahin Talus,?1 senede 225 bin hasta muayene edebilmiş olmamız hizmet anlayışımızı bir adım öne taşımıştır. Alanında uzman hekimleri bir araya toplayıp kaliteli hizmet verebilmenin ödülünü, haklımız bizlere, ilk yılımızda muayene ettiğimiz hasta sayısından da anlaşılacağı üzere vermiştir. Bizim için hastalarımızın fikirlerinin önemli olması, memnuniyet ve hizmet kalitesinin aynı şekilde devam etmesinde büyük rol oynuyor ve başarımızın sırrı da burada yatıyor dedi YENİ DOKTORLAR NÖROLOJİ Nöroloji Uzmanı Dr.Nihal Duran: 1967 doğumlu, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunu olan Nöroloji Uzmanı Dr.Nihal Duran ın, uzmanlık alanında ilgilendiği belli başlı rahatsızlıklar baş ağrıları ( migren, gerilim tipi baş ağrısı,psikojenik baş ağrıları,küme baş ağrısı vb), baş dönmesi ( vertigo ), beyin damar hastalıkları ( felç,inme ), epilepsi ( sara hastalığı ), multipl skleroz (ms) hastalığı, parkinson ve diğer hareket hastalıkları, alzheimer ve demans hastalıkları ( bunamalar )' dır. Dr.Nihal Duran ayrıca EMG (Kas ve Sinir Elektrosu) ve EEG tetkiklerini de yapabilmekte. ÜROLOJİ Op. Dr.Yavuz Özer: Üroloji Polikliniğimize, Sakarya'dan ilimize transfer olan Op. Dr.Yavuz Özer,1977 yılında doğmuş ve yılları arasında Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesin'den mezun olmuştur yıllarında Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesin'de uzman eğitimini tamamlayarak sırasıyla Adıyaman Devlet Hastanesi, Toyotasa Hastanesi ve Geyve Devlet Hastanesinde görev yapmıştır. Dr.Yavuz Özer, hastanemizin kendisine sunmuş olduğu son teknoloji yöntem olan ''plazma kinetik '' cihazı ile bir Çok kişinin ameliyat olmaktan korktuğu prostat ameliyatını kapalı yöntem ile kanamasız olarak yapabiliyor. Lazer taş kırmanın da olacağı klinikte aynı şekilde ihtiyaç odaklı bir cihaz olan ''holmiyum lazer'' alınarak kullanılmaya başlandı. Dr. Yavuz Özer ile hastanemizde; kapalı böbrek ameliyatları, endoskopik börek ameliyatları, mesane ameliyatları, endoskpik mesane kanseri ameliyatları, plazmakinetik endoskopik yöntem ile prostat ameliyatı, Holmiyum lazer yöntemi ile böbrek taşı kırma, böbrek taşı ameliyatları, sünnet, kadınlarda idrar kaçırma ameliyatı, böbrek, testis kanserleri tedavisi, iktidarsızlık, erken boşalma tedavisi, erkeklerde kısırlık, varikosel tanı ve tedavisi alt idrar yolları, prostat ve yumurtalığın enfeksiyon anormali ve tümörlerinin medikal ve cerrahi tedavisi artık hiç olmadığı kadar kolay olacağını halkımızın bilmesini isteriz. KULAK BURUN BOĞAZ Op.Dr.Rukiye SevinÇ: 2003 Kulak Burun Boğaz Bölümünde Op. Dr.Rukiye SevinÇ, 2003 yılında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olmuş ve Koca Op. Dr.Yavuz Özer eli üniversitesinde uzmanlık eğitimini tamamladıktan sonra son olarak Seka Devlet Hastanesin'de görev yapmıştır. Dr. Rukiye hanım, hekim kadromuzun güçlenmesine büyük katkısı olan diğer bir hekimimizdir. Tüm kulak burun boğaz baş boyun cerrahisi ameliyatlarını güvenle yaptırabileceğiniz Dr.Rukiye hanımın daha önce görev yaptığı hastanelerdeki eski hastalarının talebi oldukça fazla olduğundan 1-2 gün öncesinde randevu almak gerekiyor. Dr. Rukiye hanım öncülüğünde hastanemizde vertigo hastalığı ile ilgili klinik kurularak, oldukça sık karşılaşılan hastalağın tedavisinde bir merkez olmak istediğimizi özellikle vurgulamak isteriz. Aynı zamanda ameliyatın başarı yüzdesini arttıran ve yatış süresini kısaltan radyo frekans cihazı da hastanemizde birçok ameliyatta güvenle kullanabilmektedir. GÖĞÜS HASTALIKLARI Uzm. Dr. Gülşah Derinkuyu: Göğüs Hastalıkları Bölümünde görevine başlayan Uzm. Dr. Gülşah Derinkuyu 1982 yılında doğmuş ve yıllarında Erciyes Üniversitesi Tıp Fakultesinden mezun olmuştur yılında Çukurova Üniversitesin'de uzmanlık eğitimi tamamlayarak, Yozgat Devlet Hastanesin'de görevine 2 yıl devam etmiştir. Bronkoskopi yöntemi ile hastalarının detaylı muayenesini yapan hekimimiz hastalarına, ilimizdeki hava ve su kirliliğine bağlı olarak gelişen akciğer rahatsızlıklarının önüne geçebilmek adına ayda 1 kez uzman hekime muayene olmalarını tavsiye ediyor. Hastanemiz imkanları ile astım, allerji, koah, bronşektazi, tüberküloz (verem), akciğer iltihabı hastalıkları, mesleki akciğer hastalıkları nın teşhis ve tedavisini yapmaktadır. FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON Uzm. Dr.Ersin Şahin: Aile Konak Hastanesi olarak, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon bölümünde 1983 doğumlu Kocaeli Üniversitesi mezunu Uzm.Dr.Ersin Şahin' i kadromuza katarak tüm branşlarda kaliteli hizmet anlayışını biraz daha pekiştirdik. Mevcut olan şartlarımızda alanında uzman olan ekip tarafından kurulu kliniğimiz, yeni başlayan hekimiz ile son gücüne kavuşmuştur. Dr. Ersin Şahin, sanayi yoğunluklu bir il olan Kocaeli'de özellikle meslek hastalıklarına bağlı ekle, kas ağrılarına Çok rastlandığını, en önemlisi kişilerin bunları önemsemediğine dikkat Çekiyor. Bu bölümde de kişiye özel hizmet mantığı ile hareket ederek özel hastane anlayışını başka bir kulvara taşımış olduk.