Burak Turna - Metal Fırtına 4 Gizli Güç

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Burak Turna - Metal Fırtına 4 Gizli Güç www.cepsitesi.net"

Transkript

1 Burak Turna - Metal Fırtına 4 Gizli Güç BURAK TURNA Burak Turna, yazarlık hayatına Türkiye'nin en çok satan yazarı olarak başladı. Türk Edebiyatına Politik kurgu yazın türünü armağan etti. Onun kitaplarından ilham alan onlarca kitap yayımlandı. Metal Fırtına serisi, Üçüncü Dünya Savaşı serisi, Türk romancılığında kırılması zor rekorlara imza attı. Edebiyat çevreleri tarafından "kötü çocuk" ilan edildiği de oldu, son on yılın edebiyata damgasını vuran on yazarı arasında gösterildiği de. Konuştuklanyla değil yazdıklarıyla dünyada adından en çok bahsedilen Türk yazarı oldu. Dünyanın sayılı gazetelerinde haber manşetlerine çıktı. Görüşleri, Fukuy-ama gibi küresel entcllejensiyanın saygın isimleri ile uluslararası medyada karşı karşıya getirildi. Zaman içinde tüm politik tezleri doğrulanmaya başladı. Politik Kurgu dışı yayımladığı "SistemA" isimli felsefe kitabı "kült" olarak ilan edildi. Bigeran ile Türk edebiyatında yeni bir perde açtı. Hiper-Kurgu ismini verdiği roman türüyle, gerçeklikle hayal dünyasının kapılarını birleştirdi.

2 Yazar şu sıralarda, kendine yakıştırılan tüm imajların dışında, yeni projeleri üzerinde çalışıyor, ayrıca müzik yapmaya çalıştığı söylentileri var. 1.BÖLÜM Yan açık pencereden içeriye giren rüzgar kağıtları etrafa saçıyordu. Güzel bir eylül sabahıydı. Sıcak yazın etkilerinin hissedildiği, ama insanların biraz daha rahat nefes alabildiği bir sabah. Çalar saat susalı çok olmuştu. Hakan uyanmak için gerçekleştirdiği bilinçaltı çabaların hiçbirisinde başarılı olamamıştı. Gözlerini araladığında, işe geç kaldığının farkına varamadı önce. Odaya dolan hava uyuşturmuştu onu, ruhunun derinliklerine sızmış ve kandırmıştı. Gözleri tam açıldığında beyni de çalışmaya başladı ve yerinden fırladı. Yatakta hızla doğruldu ve ne yapacağını düşündü. Bu sefer kesin kovulacağım düşündü. Sırt üstü gerisin geriye devrildi. "İçimde hiç enerji yok. İşe gitmek istemiyorum." Son zamanlarda kendisini iyi hissetmiyordu. İstediği şeyleri yapmak için gereken motivasyonu bulamıyordu. İsteksizlik yaşıyordu her konuda... Sıkıntılıydı sürekli. Beyninin içinde garip bir baskı hissediyordu. Hakan'ın düşünceleri ile basma gelenler arasında zaman zaman paralellik oluyordu. Neden sonuç bağlantısı biraz karmaşıktı gerçi. Önce düşünce, sonra gerçek mi meydana geliyordu, yoksa düşünceleri nedeniyle gerçekleri öyle mi algılıyordu, bilemiyordu. Ama kötü bir şeyler hissederse, kötü bir şeyler oluyordu. Bu nedenle zihnindeki yoğunluğu ciddiye almamazlık edemiyordu. Eskiden kısa sürerdi. Ama son zamanlarda başlayan sıkıntı, çok uzun sürmüştü. Zaman zaman azalıyordu, sonra yeniden güçleniyor ve enerjisini bir sünger gibi emiyordu. Yine bu düşüncelere dalıp, yatağın üzerinde hareketsiz kaldı. Ellerli kollan bağlanmış gibiydi. Zorlukla ayağa kalkıp, her gün yaptığı işlerini halletti. Kahvaltı kısmına geldiğinde yeni bir duvara takıldı. Fazladan enerji harcamasını gerektiren her şey, onu zora sokuyordu. Bunun daha ne kadar böyle devam edeceğini bilmiyordu. Bir şeyler olacaktı ve içindeki sıkıntı dağılıp gidecekti, ama ne olacaktı? Hızlıca bir şeyler atıştırdı ve evden çıktı. Bisikletine atlayıp, yola koyuldu. Yağmur çiselemiş olmalıydı. Yerler nemliydi. Çalıştığı kitapçının önünden hızla geçip, içeriye göz attı. Kalabalıktı ve bu kötüydü. Berlin'deki Türkler'in kitap alışverişi yaptığı birkaç kitapçıdan biriydi çalıştığı yer. Patronu Hasan çıldırmış olmalıydı. Kasanın arkasındaki, endişeli ve panik halindeki yüzünü görebildi. Garipti, Hakan ne zaman işe geç kalsa, dükkan kalabalık oluyordu. Bu durumla ilgili zihninde paranoid düşünceler oluşmaya başladı. Bazı şeyleri çok düşündüğünde de gerçekleşeceğine dair teorileri vardı. Bisikleti dükkanının önüne bırakmak üzere geri döndü ve kapının önüne çıkmış olan patronu Hasan ile karşılaştı. "Neredesin ulan?" diye bağıdı Hasan. Yüzü kıpkırmızıydı. Kalabalık nedeniyle çok gerildiği belliydi. "Hasan Bey, vallahi uyuya kalmışım..." Hasan fazla uzatmak istemedi. Kapıyı vurup içeri girdi. Hakan da peşinden gitti. Ama olayın orada bitmediğini hissediyordu. Evet, içindeki duygu daha da yoğunlaştı. Birkaç saatlik yoğunluğun ardından ortalık sakinleşti. Hakan, bankonun arkasında oturmuş yaptığı işlemleri kontrol ediyordu. Patronu Hasan da dükkanın arkasında bir şeyler yapıyordu. Başını kaldırıp dükkandan dışarı baktı, sonra işine devam etti. Dükkanın önünden korkuyla geçen birisi

3 dikkatini çekti. Bir an için yüzünü görebildi. Başını tekrar kaldırdı. Kimse yoktu. Hakan tam başını önüne eğecekti ki, iki adamın hızla dükkanın önünden geçtiğini gördü. Az önce korku dolu yüz ifadesi ile geçen adamla bağlantı kurması zor olmamıştı. Birkaç saniye bekledi. Duramadı. Ayağa kalkıp kapının önüne gitti. Dışarı çıktı ve giden iki adamın ardından baktı. Hızlı hızlı yürüyorlardı. Sonra dukanın önünden korkuyla geçen diğer adamı seçebildi. Bir yandan arkasına bakıp diğer yandan hızlanmaya çalışıyordu korkulu adam ve arkasındaki iki kişi avlarının ellerinde olduğuna emin bir şekilde, dikkat çekmemeye çalışarak takibi sürdürüyordu. Başına bela aradığını düşündü. Polisi aramayı aklından geçirdi, ama Alman Polisi ile uğraşmak istemiyordu. Dükkana girdiğinde, patronu tam karşısında duruyordu. "Ne oldu lan, artık işi gücü iyice boşladm. Eğer çalışmak istemiyorsan çek git, senle mi uğraşacağım?" Hakan duyduklarına inanamıyordu. "Ama Hasan Bey..." diyebildi sadece. "Hadi oğlum, hadi bırak git buradan." İri yapılıydı Hasan, fazla karşı koyulmazdı. Şimdi git, sonra ben yokken gel, muhasebeci ile konuş, al paranı. Sinirlerimi bozdun zaten." Hakan, Hasan'ın gözlerinin içine bakmamaya özen göstererek dükkandan dışarı çıktı. Soğuk bir rüzgar esti. Şimdi daha da sertti. Önce sağma baktı, birinin önde diğerîerinin'de onu takip ettiği üç kişinin gittiği yöne. Bir de sola baktı, onu evine götürecek yola. Uzun süredir yaşadığı ruh halinin etkisi miydi bilmeden bisiklete atladı ve yavaşça pedal çevirerek sağa doğru ilerledi. Görüş alanındaki adamlardaydı gözleri. Yoldan sağa dönmüşlerdi. Bir an için gözden kayboldular. Pedalları daha hızlı çevirmeye başladı ve görebileceği takip mesafesini sürdürdü. Fakat sadece korkulu adamı takip eden o iki şüpheli adamı gördü. Peşinde olduklarına inandığı adam ortada yoktu. Başka bir sokağa dönmüş olmalıydı. Adamların ikisi aynı anda arkasına döndü ve Hakan'la göz göze geldiler. O an Hakan'ın ruhunun derinliklerinde bir şimşek çaktı sanki. İçinde biriken o garip enerji, harekete mi geçmişti yoksa..? Bakışlarından kendisinden şüphelendiklerini anladı. Ve bunda haklıydılar. Camgöz bakışlıydı birisi, diğeri ise bir robottan farksızdı. İkisinin de toplamı boşluğa eşitti. İnsandan insanı çıkarttığında geriye kalan şey, inanılmaz bir titreme ve korku veriyordu. Eli ayağına dolaştı ama bozuntuya vermeden, hafif yalpalayarak sürmeye devam etti. Yanlarından öylece geçip, ilk sokağa saptı. İki adamın yanından geçerken midesinin bulan-dığmı hissetti. Bunun yaydıkları enerjiden kaynaklandığını düşündü. Evet, o beklediği şey oluyordu galiba. Böyle şeyler hayatta oluyordu, fakat bilimsel olarak nasıl açıklanabilirdi? Bisikletin aynasından bakmaya bile korkuyordu. Adamların ona baktığını hissediyordu, bunu o kadar kesin bir şekilde hissediyordu ki... Tekrar sola döndü. Onlarla arasındaki mesafe epey açıldı. Bisikletini ayakta sürmeye başlayarak daha da hızlandı. Bir an önce oradan uzaklaşmak istiyordu. Bunu başaramadı. Bir apartmanın girişinden korkuyla dışarı bakan adamı gördü. Takip edilen adamdı. Anında gereken kararı verdi. Bisikleti hızla apartmana doğru kırdı ve neredeyse kapıyı parçalaya-cakmış gibi çarparak, içeriye attı kendini.

4 Donmuş bir andı. Karşısında titreyerek duran adamla birbirlerine bakıyorlardı. Hakan, onu kolundan tutup apartmanın içine doğru sürükledi. Adam iradesini tamamen yitirmiş gibi davranıyordu. Hakan ona sessiz olmasın işaret etti. Merdiven boşluğunun arasından dışarı baktı. İki adam yavaş adımlarla apartmanın önünden geçip gittiler. Artık takip ediyor gibi görünmüyorlardı. Hakan adama döndü, onu iki omzundan tuttu. "Ne oldu, o adamlar seni neden takip ediyorlardı? Hemen polise gitmeliyiz." Adamın Doğu Asyalı olduğu belliydi. Hangi ülkeden olduğunu çıkaramadı Hakan. Kötü bir Almanca ile konuşmaya başladı adam, "Polis mi? Ne polisinden bahsediyorsun sen?" Hakan adamın ses tonundan ve söylediklerinden rahatsız oldu. "Neden polise gitmiyorsun, suçlu falan mısın? Yoksa, onlar polis miydi?" "Bu sorularına cevap vereceğimi mi sanıyorsun?" Hakan şaşırdı. Bu soruya verecek bir cevabı yoktu. Dahası, artık büyük bir pisliğe batmak üzere olduğunu düşünüyordu. Bir an önce bir şeyler yapmalı ve kendisini kurtarmalıydı, ama sanki kader harekete geçmiş ve onun kucağına bu pisliği bırakıvermişti. "Bak, sana yardım etmek istedim..." "Neden, neden bana yardım etmek istedin? Yaşadıklarımdan sonra buna nasıl inanmamı bekliyorsun?" dedi adam. "Sana neler olduğunu nerden bilebilirdim?" dedi Hakan. Kısık sesle ama sert bir tonla söyledi bunu. Beyinciği hızla apartmandan çıkıp ortadan kaybolmasını söylüyordu. "Artık bir önemi yok. Seni gördüler değil mi?" Adam kıs kıs güldü. "Evet, gördüler ama senle bir ilgim olduğunu düşünecekleri bir hareket yapmadım." "Bunun için cidden uğraştın mı?" "Evet, çok iyi rol yaptığımdan eminim." "Kahretsin! O zaman seninle benim aramda kesin bir bağ kurmuş olmalılar. Casusları içlerinden gelen düşüncenin tam tersi yönde hareket etmek üzere yetiştirirlermiş." Hakan, sırtındaki soğuk teri hissetti. Yüzünde bir sıcaklık oluştu ve aynı anda terledi. "Ne casusu?" "Onlar istihbarat örgütü ajanı. Bana CIA olduklarını söylediler, ama bunu asla bilemezsin ki..? Bence, tamamen serbest çalışan birileri olmalılar. Hakan artık emindi. Gerçekten çamura batmıştı. O kötü his gerçekleşmişti. "Biliyorum, bana inanamıyorsun ve bir süre daha inanamayacaksın. Ben de ilk başta inanamamıştım. Ama oldu işte ve şimdi sana da oldu." "Neden bahsediyorsun? Bana bir şey olduğu yok. Ben yoluma giderim, seni görmem ve bir daha hiçbir şekilde hayatımda olmazsın." "Sen öyle zannet. Buradan çıkabileceğimizi bile sanmıyorum. Onları tanıyorum." "Tanıyor musun? Kim onlar, ne istiyorlar senden?" "Dünyayı bekleyen büyük felaketin ayak seslerini duyuyor musun?" Hakan, tam bir deliye çattığını düşünüyordu. Yoksa, kendisi mi deliriyordu? "Ne felaketi?" "Bak... Benden Hindistan'a gitmemi ve oradaki akrabalarımdan bazı bilgileri edinmemi ve onlara getirmemi istiyorlar." Hakan adamın Hintli olduğunu anlamıştı böylece. "Akrabalarımdan bazıları orduda görev yapıyor... Off, yalan söylüyorum sanırım..."

5 Hakan rüyada gibiydi... "Eğer istediklerini yaparsam, bana para vereceklerini söylediler. Yapmazsam ne olacağını tahmin edebilirsin." Hakan, son derece özel bir işe burnunu soktuğunu anladı. Kaim bir kıskaç boğazını sıkmaya başlamıştı sanki. "Gitsem iyi olur." Hakan kapıya yönelince, adam da peşine takıldı. "Neden peşimden geliyorsun? Bırak yakamı!" diye, bağırdı. "Sana yardım etmek zorundayım. Seni tehdit olarak görüp yok etmeye kalkabilirler." "Sen neler söylüyorsun? Ben hiçbir şey yapmadım ki..." "Bunun bir önemi yok. Benimle bağlantıya geçtin. Bu yeterli. Her şey için yeterli." Hakan yavaş adımlarla apartmanın dışına çıktı. Bisiklete atlayıp kaybolmak istedi, herşey arkada bırakmak... İki ajanın sokağın sonunda durduklarını fark etti. Onlar da Hakan'a bakıyordu. Birisi ani bir hareketle cebinden çıkarttığı fotoğraf makinesi ile resmini çekti. O sırada apartmandan fırlayan adam koşarak kaçmaya başladı. Hakan'ın işe karışması ile ortaya çıkan kafa karışıklığından yararlanmak istiyor olmalıydı. Hakan olanları anlamaya çalışıyordu. Adrenalin bütün bedenine hücum etmişti. O da koşmaya başladı. Bu durumda doğru karar vermek ya da sakin olmak mümkün değildi. Ne taraf gideceğini bilmiyordu. Adamın peşinden koşabilirdi, onunla bağlantısını kesmek istemiyordu. Eğer keserse ve ajan dedikleri tarafından yakalanırsa, kime derdini, nasıl anlatacaktı? Adamı takip etmeye başladı. Onları sanki kader karşılaştırmıştı ya da zekanın ayrıntıları onları bu zoraki yola sokuyordu. Her halükarda, durum gittikçe karmaşıklaşıyordu. Çözülmesi gereken bir sır vardı. Adam dünyanın sonundan bahsetmişti ve o sırrı çözebilecek birisini elinden kaçırmak istemiyordu. Berlin sokaklarından sıkı bir kovalamaca başladı. Bu şekilde fazla sürmezdi, polis kısa süre sonra peşlerine düşecekti. Hakan, belki o zaman kurtulurum diye düşünüyordu ve kendilerini gören birilerinin polise haber vermesini umuyordu. Adam polis dendiğinde burun kıvırmıştı ama en azından bir umuttu. Yağmur çiselemeye başladı. Ölmek için güzel bir gün olmadığını düşündü Hakan. Bunu düşünürken kalp atışları hızlandı. Duyduğu sesin bir kurşun sesi olduğunu anladığında, yüzünün şeklini kendi de görmek isterdi. Ruhu bedeninden çıkacak gibiydi. Eğer mermi isabet etmiş olsa çıkardı da... İlkin kimin ateş ettiğini anlamadı. Birden başka bir şok yaşadı. Kaçan adam silahını çıkartmış ve geriye ateş ediyordu. Bu Hintli'nin o silahı nereden çıkarttığını bilmiyordu. Silah taşıyabilecek bir adama benzemiyordu. Berlin'in ortasında silahların patladığı bir kaçışın tam ortasindaydi. Şimdi, gerçek buydu ve sabahki huzurlu hayatı rüya gibi geldi. Yine silah sesleri. Bu sefer ters istikametten geliyordu. Sonra diğer yönden duyuldu tekrar.araya karışan çığlıklar. Sokaklarda yürüyen insanların kaçışması... Tok sesli birinin çığlığını duydu. Takipteki adamlardan biri vuruldu. Zavallı görünen Hintli şanslı bir atış yapmıştı. Diğeri de yerdeki arkadaşına yardım etmek için durdu. Takip sona erdi. Fakat Hakan eli silahlı bir adamın ardından koşmaya devam ediyordu. Tehlike hala vardı. Tenha bir sokaktaydılar. Hintli adam durdu. Hakan da yavaşlayarak ona doğru koşmaya devam etti. Tedirgindi. Âdâmın yüzünde pis bir sırıtış vardı.

6 . "Böylece kaçamazsın!" diye bağırdı Hakan. "Neden? Sen neden karıştın ki? Bak işte, işler daha beter oldu. Artık zor kullanacaklar. Her şey olabilir..." Hintli'nin yanına gitti Hakan. "Artık bu işin içindeyiz ve sen birini vurdun. Bana her şeyi tam olarak anlatmalısın. Yoksa, daha da zor durumda kalacağız." Hintli adam kafasını eğdi ve bir an düşündü. Silahını beline koydu. Koşarak uzaklaştılar... Akşam oldu. Etrafta ses seda yoktu. Sanki hiçbir şey olmamış gibi sandviçlerini yerken, Hakan ne yapacağını düşünüyordu. Dükkana uğrayıp kalan parasını almalıydı ve bir süre ortadan kaybolması gerekebilirdi. "Sana söylediklerimde ciddiydim." dedi Hintli. "Dünya büyük bir felaketin eşiğinde ve. "Ve senden Hindistan'daki aile üyelerinle görüşüp, Hindistan'ın hangi tarafta yer alacağını öğrenmeni istiyorlar öyle mi?" diye, tamamladı Hakan. "Bu tamamiyle yalandı. Hikaye farklı." "Bunu söylemiştin." dedi Hakan. Başını ellerinin arasına aldı. "Ama işin felaket kısmı doğru. Birisi var, bir grubun üyesi, dünyayı cezalandırmak istiyorlar..." "Peki, senin bununla ilgin nedir?" "Benim de işlerim karışık. Ben... Bir süre önce bu adamlara bazı bilgiler verdim. Ve bir miktar para aldım." "Sen bir casus musun?" "Evet..." Yüzünde iyi bir insan ifadesi vardı. Kim bilir, bu işe nasıl bulaşmıştı? Hakan, bu olanlarla kendisinin ne ilgisi olduğunu düşündü. Sıradan bir insan olarak uyanmıştı. Sıkıcı bir hayatı vardı. Her şey ne kadar çabuk değişmişti. Şimdi, casus olduğunu iddia eden bir Hintli ile yan yana oturmuş bir şeyler atıştırıyordu. "Seni öldürecekler mi?" Adam ona baktı. Yüzü allak bullaktı. Hakan, o an adamın gelecekle ilgili bir umudu olmadığını anladı. Peki, kendi geleceği ile ilgili bir umut var mıydı, bilmiyordu. Gece boyunca konuştular. Adam ona bildiği her şeyi anlattı. Hakan beynine giren her bilgi taneciği ile sıradan hayatından daha da fazla uzaklaşıyordu. Sabahki Hakan değildi artık. Ne olduğunu bilmediği bir istihbarat örgütünün elindeydi. Adam ona ismini söylemedi. Ama çok gizli bir sırrı paylaştı. Dünyayı felakete sürükleyenlerin, merkezindeki adamın yaşadığı gizli adanın yeri... Onu takip edenler ise bu bilginin Hindistan'a kaçmış olan akrabasında olduğunu düşünüyorlardı. Ve ondan Hindistan'a gidip kriptolu mesajı ele geçirip geri getirmesini istiyorlardı. Bugünden sonra kendisine farklı davranacaklarını biliyordu. Berlin'de kaçacak bir yeri yoktu. "Şimdi ne yapacağız?" diye sordu Hakan. Zavallı gördüğü adama güvenmeye başladı. Şu ana kadar hayatta kalmış olması nedeniyle, bu güveni hak ettiğini düşünüyordu. Adam bir süre düşündü. Tedirgindi. Ne yapacağını bilmiyordu ama birden yüzünde karar verdiğine dair bir ifade oluşlu. Elini cebine soktu ve sararmış bir zarf çıkarttı. Zarfı Hakan' a uzattı. Yeni bir şok yaşadı genç adam. Zarfı aldı ve açtı. Zarfın içinden çıkan kağıtta çok karmaşık şeyler yer alıyordu. Birkaç sayfanın birleşiminden oluşmuş gibiydi. "Bu nedir?" diye sordu. "İşte, bu." "Bu nedir?"

7 "Bu, herkesin peşinde olduğu şey." "Bana hala gerçeği söylemiş değilsin!" diye, bağırdı Hakan. "Bunu nasıl beklersin..? Düşünüyorum da bu görevi sen daha iyi yerine getirebilirsin. Seninle karşılaşmamın ilahi bir yönü var sanırım." Hakan hala zarftan çıkan kağıtta gördüğü çizimleri anlamaya çalışıyordu. Bazı denklemler ve karmaşık çizimler... İsimler... Anlayamadığı garip duygular uyandıran kelimeler. Bir yer tarifi olduğuna şüphesi yoktu... "Bunlarla ne yapacaktın? diye sordu. Hintli son lokmasını attı ağzına. Her an kalkıp orayı terk edecek gibi duruyordu. Hakan da bundan endişe ediyordu aslında... "Hindistan'daki akrabam.. Onların aradığı belgeye sahip gerçekten." "Peki, bu belge nedir?" "Bu, onların bile aramayı düşünemeyeceği bir belge. Belge değil aslında. Haritadaki bir koordinat..." Hakan, serin Berlin gecesinde içinde duyduğu sızıyı nasıl bastıracağını bilemiyordu. Elindeki kağıtları sıkıca tuttu. Gerçek ötesi bir an yaşadığını düşündü. Adam elini uzattı ve omzuna koydu, "Belki senin bir şansın olabilir. Felaketi engelleyebilirsin... " "Nasıl?" Sesinin titremesi geçmişti. "Güvenebileceğin güçlü birileri, iyiliğin tarafında olan birilerine ulaşabilirsen, o zaman bu haritadaki adanın yok edilmesini sağlayabilirsin... Üstelik burada, gizli bir yerdeki özel bir araçtan bahsediliyor... " "Ne aracı?" "Bazı kodlarla gizlenmiş, ama o kodlan çözmek zor olmamalı. Biraz matematik bilen herkes çözebilir. Gizli bir mağaranın içinde olduğu söylenen bir araç var. Ben görmedim, ama o aracı bilenler, adını duyduğunda bile beti benzi atıyor. Onun yerini bilen birkaç kişi var sadece. İnanılmaz güçleri olan, daha doğrusu insandaki üstün güçleri harekete geçiren ve yönlendirmesini sağlayan bir parapsikolojik aygıt. Bu kağıtlarda yazan şeyler, ancak o aracın başına gidildiğinde anlam kazanıyor. O araç sayesinde dünya, içine sürüklendiği durumdan kurtulabilir. Yalnız şunu asla unutmamalısın; o aracı kullanan kişinin içi sonsuz bir sevgiyle dolu olmalı. Eğer öfke, nefret, intikam ile o aleti kullanmaya çalışırsa, yapmaya çalıştığı şeyin tam tersini yapar. Eğer o güç kötülük için kullanılırsa, amaçlanan kötülüğün onlarca katıyla karşılaşabilir..." Adam ayağa kalktı ve olanca hızıyla koşmaya başladı. Hakan şoka uğradı. Birkaç saniye kendine gelemedi ve kendine geldiğinde adam çoktan uzaklaşmıştı. Peşinden koştu ama o kadar hızlıydı ki, ona yetişebileceğini sanmıyordu. Nefes nefese kaldı, dizlerini büküp olduğu yerde kaldı. Yanında akan umarsız nehir, artık umutsuz bir nehre dönüşüyordu. Karanlık ve sessizdi. Berlin Hakan için artık çok tehlikeliydi. Kalbi hızlı hızlı atıyordu. Hintli adamın söyledikleri beyninde dolaşıyordu bir yandan. Elindeki kağıtlara bakıyordu. Ne yapacağını bilmiyordu, ama onu bu olayların içine çeken kader, çıkış yolunu da hazırlardı belki. Ya da bir deliliğin orta-sındaydı. O adamın anlattığı her şey yalan da olabilirdi. Belki takip edilmesinin nedeni çok başkaydı. Bu kadar belirsizlik zihnini yordu. Saçma sapan düşüncelerle devam edemezdi. İşin aslını öğrenmesi gerekiyordu. Polise gidip olan biteni anlatırsa, onu mutlaka dinlerler ve adamın dedikleri hakkında aydınlatabilirlerdi fakat kendisinin bile yaşadıklarına inanmakta zorlandığı bu olaylar

8 zincirine inanılmasını beklemek de saçmalıktı. Türkiye'ye gitmeliydi*. Orada onu dinleyecek birileri olduğunu biliyordu... Tek başına yapamazdı. Her ihtimale karşı çok dikkatli olmalıydı. Zarfı katladı ve cebine koydu. Berlin'in ara sokaklarında koşarak ilerlerliyordu, uzakta parıldayan kol saatinin ışığını görebilecek durumda değildi. 2. Bölüm Gökhan patlama bölgesinden birkaç kilometre kadar uzaklaştı; eğitimli kulakları bölgenin üzerinde do-m laşan uçakları hala duyabiliyordu. Bu kadar büyük bir tuzağın nasıl ve kimler tarafından kurulmuş olduğunu anlayamıyordu. Yılandan aldığı bilgiler ona mutlaka yardım edecekti, ama şimdi Türkiye'nin büyük bir tehdit altında olduğunu düşünüyordu. Birileri, Gri Takım'ı ortadan kaldırarak, büyük bir operasyonun önündeki engelleri temizlemek istemişti. Elde ettiği bilginin ağırlığı altında ezildi. Bir an için uzun süren çatışmanın ve daha önce yaşadıklarının psikolojik baskısını hissetti üzerinde, bedenin ve sinirlerinin ağır baskı nedeniyle gerildiğini ve geçmişle olan hesaplaşmalarını tekrar su yüzüne ittiğini hissediyordu. Durup düşünecek zamanı yoktu, ama yaşlanmıştı da artık. Belli bir yaştan sonra yıpranan sinirleri hiçbir ruhsal güç onaramazdı. Buna rağmen, bütün gücünü topladı ve ormanın içine doğru koşmaya başladı. Etraf, parçalanmış insan bedenlerinden geçilmiyordu. Kesif bir duman, kararan gökyüzünü daha da boğucu bir hale getirmişti. Yaralıydı, fakat oradan uzaklaşması gerekiyordu. O kadar tehlikeli bir bölgeydi ki, sadece düşman askerleri değil, yaşayan her organizma insan hayatına kast eder biçimde düzenlenmişti sanki; bu kadar güzel bir doğa parçasının bu kadar çok kötülüğü ve ölümü barındırıyor olmasından derin bir huzursuzluk duydu Gökhan. İçinde hissettiklerinin pek çoğunun artık insani duygular haline gelmesinden rahatsızdı. Bu yetiştirildiği keskin savaşçı biçimini yavaş yavaş kaybettiğini gösteriyordu, ama buna izin vermeyecekti. Düşmanlarının onu yenmesine izin vermeyecekti. Afrika'nın onu yenmesine izin vermeyecekti. Afrika dünyanın incisi olabilecekken bir kaosun içinde tutuluyordu. İnsanların birbirine karşı davranışı, mantıkla açıklanabilir türden değildi bu kıtada. Kesif şiddet, kesif cehalet bir arada, birbirini besliyordu. Belki de Gri Takım'ın kalan son üyesiydi; fakat birinin daha sağ kalmış olabileceğine dair garip bir his vardı içinde. Ne yapacağını az çok biliyordu. Buraya gelirken en kötü durum için birkaç plan hazırlamıştı. Bunlardan biri, bölgeye çok uzak olmayan eski bir madenin yanında kurulmuş olan, sadece sivil uçakların inip kalkabildiği basit bir hava alanıyla ilgili olarak yapılan birkaç basit düzenlemeydi. Bunu diğerlerinin haberi olmadan yapmıştı. Kendisini arkadaşlarına ihanet etmiş gibi hissetmesine gerek yoktu, eğer onunla kurtulmuş olan başka birisi olsa, o da bu düzenleme için çok mutlu olacaktı mutlaka. Orman bir insanın hızlı hareket etmesi hiç de uygun bir yer değildi, ama yapacak fazla bir şeyi yoktu. Peşine takılmış olanlar var ise, arkasında bıraktığı kan izlerini çok kolaylıkla takip eder ve onu yakalayabilirdi. Dolaşan uçaklar da etrafta canlı olup olmadığını mutlaka kontrol ediyor olmalıydı. Her an bir insansız uçağın kamerasında, hareket eden beyaz bir figür olarak görünmek istemezdi. Atılan bombalar çatışmanın her iki tarafını da ortadan kaldırmaya hedefliydi. Bu da çok bilmedik bir şey değildi. Her zaman çatışan tarafların dışında üçüncü bir tarafın o çatışmadan nemalandığmı görülmüştür zaten. Bu tür şeylere si-nirlenemiyordu bile, hiçbir şey hissetmiyordu.

9 Adamlar, her kimse onları kullanmışlar ve işleri bitince de bombalara hedef olmalarına izin vermişlerdi. O kadar profesyonelce olmuştu ki herşey; Gökhan hislerini kaybettiğini düşünürken, bugün yaşadıkları onu şoka uğrattı. Böylesi zor koşullarda insani duygular, düşmana karşı gelmek konusunda çok yıpratıcı ve mağlubiyete neden olacak önemli bir tehdit oluşturabilirdi. Saatler boyu orman içinde dolaştı. Bazen hangi yöne gittiğini unutuyordu. Bir süre sonra, sadece içgüdüîeriyle hareket ettiğinin farkına vardı, hayvani içgüdüleri hayatta kalmak için bütün algılarım sonuna kadar açmış, bedeni son noktasına kadar germişti. Etrafı puslu görmeye başladı. Üşüyordu, kan kaybının çok fazla olmadığına inandırmak istiyordu kendisini, ama durum sandığından daha kötü olabilirdi. Bir süre sonra geniş bir açıklığın olduğu alana geldi. Burası eskiden maden olarak kullanılan yüzlerce kölenin öldüğü, daha sonra madenin tükenmesiyle kapatılmış olan bir alandı, hala silahlı gruplar tarafından merkez olarak kullanılıyor olabilirdi. Alanın etrafından dikatlice dolaşmaya çalıştı. Havaalanını gördü. Yarası zorluyordu ve acilen bakıma ihtiyacı vardı. Havaalanının ucundaki küçük kulübede birilerinin olduğunu biliyordu. Onlara çok para vermişti, paranın bir kısmını da geri döndüğünde vereceğini söylemişti. Yavaşça kulübeye doğru yaklaştı. Küçük bir sivil uçak gördü, sonra birden duyduğu sesle irkildi. Gökyüzünde bir başka uçağın havalananına yaklaştığını farketti. Hemen içeri girdi, kulübede iki zenci oturmuş kağıt oynuyordu. Silahını onlara doğrulttu, bu ayarlamayı yapan adamın gülmesiyle beraber bütün beyaz dişleri ortaya çıktı; Gökhan rahatladı. Adamlar Gökhan'ın yarasıyla ilgileniyordu. Bu arada yere inen uçağın gürültüsünü hissedebiliyordu ama daha fazla ayakta duracak hali kalmamıştı, gözleri karardı, adamların koluna yığıldı. Bazen işleri şansa bırakmak gerekebilirdi. Bu, o anlardan birisiydi. Hem kendinin hem de Türkiye'nin kaderi bu iki zencinin ellerindeydi. 3.Bölüm Telefon uzun süre çaldı. Bakanlıktaki odasına yeni gelmişti. Ellerini peçeteye kuruladı, telefonun başına oturdu. Biraz ileride masasında oturan zavallı görünüşlü kıza da sert bir şekilde bağırıp, çay istedi. Telefonu açtı ilk cümleyi duyduktan sonra beti benzi atmış bir halde hemen birkaç tuşa bastı ve telefonu daha içerideki büyük toplantı odasında bulunan telefona aktardı. O odaya kimsenin girmesi yasaktı. Elinde telefon, ayakta dolaşmaya başladı. Karşısındaki adam ona bir şeyler söylüyor o da sürekli olarak onaylıyordu. Masaya oturdu ve not almaya başladı. Bu sırada elinde çayla odaya sekreteri girdi. Çılgına dönmüştü, odada konuştuğu şeylerden duyulacak bir söz bütün bürokrasi hayatını yok edebilirdi. Kız onun bağırmasına rağmen, masaya yaklaştı ve çayı bıraktı. Yanma yaklaşıldığında etrafa yaydığı negatif elektrik hissediliyordu. Kıza bağırması telefonda konuştuğu adamı sinirlendirdi. Bu zavallı aşağılık adamın kendisine hava attığını düşündü. Onun için hiçbir değeri yoktu, fakat o bir değeri varmış gibi davranıyordu. Buna normalde izin vermezdi, ama kullanabileceği insanların böyle saçma hareketler yapmalarını çok da umursamıyordu. "Efendim, şimdi bana tek tek ne istediğinizi dile getirirseniz, onları not alayım ve yerine getirmeye çalışayım." dedi. Bir daha benimle telefonda konuşurken, sakın kimseye bağırayım deme, yoksa seni bitiririm."

10 "Efendim, afedersiniz." "Benim affetmediğimi bilirsin." Saygıda kusur etmiyordu. Bunları söylerken kendini toparladı. Ama sekretere bağırmak iyi gelmişti. "Şimdi, sana söyleyeceklerimi çok iyi dinle." dedi, adam. Ses tonu normal bir insan olmadığını hemen belli ediyordu. "Biliyorsun, orada yürüttüğümüz proje çok önemli. O projenin kusursuz işlemesini istiyorum; ama aldığım duyumlar gösteriyor ki, birileri durumu uyanmış ve hatta karşı proje üretilmiş. Bundan haberin var mı?" Adam sorguya çekildiğini hissetti. Birden kalbi hızla atmaya başladı. Korkunun kokusu telefonun öbür ucuna kadar gitti. Korku iyi bir şeydi, insanları çalışmaya zorlardı. Hata yapmak konusunda daha çekingen olurlardı. "Efendim, şu ana kadar böyle bir konudan haberim olmadı. Mümkün olduğunca, Ankara'daki kontaklarımı baskı altında tutuyorum. Onlardan bilgi almaya çalışıyorum, biliyorsunuz her çevreden çok yakın arkadaşlarım var." diye güldü. Ahizenin öbür ucundaki ses daha sinirli bir biçimde nefes aldı, bu gerekli mesajı vermişti. Espriyi kısa kesti ve hemen normal konuşma seyrine döndü. "Dediğim gibi, henüz sizin projenize olumsuz yönde etkileyecek bir başka projenin uygulamaya konduğuna dair hiçbir bilgi yok." Karşıdaki ses, "Peki, bizim projemizin ne olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Bürokrat birden durdu, kekeledi. "Bilmediğin bir şeye karşı, bir şeylerin yapıldığını nasıl bilebilirsin?" diye sordu. Yüzü kızarmaya başladı. Heyecanlandığında hep böyle olurdu, saçmalar ve yüzü kızarırdı. "Efendim, ben genel olarak, büyük bir hazırlık ve ÇOK farklı bir proje üzerinde çalışılmadığmf söylemek istedim. Eğer böyle bir şey varsa, bu son derece gizli bir durum olmalı." "Buna göre olayları yeniden analiz etmeye çalışmalısın, daha derine inmen gerekebilir. Şu anki çevrenin bu konular hakkında hiçbir bok bilmediğine eminim. Çok daha önemli insanlarla görüşmelisin, bunu ayarlamak için para konusunda hiçbir sınırımız yok, biliyorsun. Diğer bürokratlarla, devletin içinden insanlarla arkadaşlık kurmak için yapabileceğin her şeyi yap ve çok çabuk ol, sadece birkaç günümüz belki daha az zamanımız var." "Efendim, sizin projenizin ne olduğu hakkında bana bilgi verebilir misiniz?" "Sana şu kadarını söyleyebilirim, o bölgede bize karşı gelebilecek ekonomik ya da bilimsel bir gücün olmaması gerekiyor. Daha doğrusu Ortadoğu'da gerçek anlamda özgür bir ülke istemiyoruz. Bir şekilde bize bağımlı olmak zorundalar. Bunu anlıyorsun değil mi?" "Tabii, anlıyorum efendim." dedi. "Hedefimizi gerçekleştirmek için bazı özel operasyonlarımız da var; özellikle Türkiye'nin yönlendirilmesi ve enerji girişimleri konusunda başarısız olması gerekiyor. Bu çalışmaları başarısız kılmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız ve dediğim gibi, özel operasyonlarımız var. Ama bunların ortaya çıktığına ya da bizim özel operasyonumuzun birileri tarafından anlaşıldığını düşünüyoruz ve yapman gereken *]Şina karşı neler yapıldığım öğrenmek. Sakın bana bir şey yapılmıyor olabilir deme, mutlaka bir şey yapılıyor." Bürokrat ürperdi. Bazı şeyleri biliyordu, ama bunu kendisi bile kabul edemiyordu. Durum çok zordu. Bir an önce harekete geçmeli, bu adamların istediğini vermeliydi. Sadece kendi canını kurtarmayı düşünüyordu. Hem canını kurtardıktan sonra, dünyanın başka bir yerinde kendisine güzel bir hayat kurabilirdi.

11 4. Bölüm Gökhan ne kadar süredir havada olduklarını biliniliyordu. Uçakta olduklarını da kendine gelip camdan M baktığında anladı. Uçsuz bucaksız bulutların üzerinde bu yapay metal kuşun nasıl olup da uçabildiğine anlam veremiyordu. Hemen hemen bütün vidalan ve bağlantı noktaları hareket ediyordu, uçak sanki havada kalmak için özel çaba sarf ediyordu. Adamlar yaralarım sarmıştı. Gözünü açtığında karşında üç zenci gördüğünde, kendisini çok iyi hissetmemişti. Onların bakışlarındaki para beklentisini de çok rahatlıkla algılayabiliyordu. Parası yoktu, ama onları çok daha mutlu edecek başka bir şey vardı. Yanında getirdiği pırlantalar onları çok daha mutlu hem de başka görevlerde kullanmak üzere motivasyon edecekti. Nereye gittiklerini iyi biliyordu. Fas'a, Casablanca'ya gideceklerdi. Casablanca'ya gittiklerinde, her şey çok kolay olacaktı. Yıllar önce gittiğinde, tanıştığı güzel kadını hatırladı. Bir süre sevgili olarak yaşadığı ama her zaman olduğu gibi bırakmak zorunda kaldığı kadını... Şimdi ne yaptığını diye düşündü. Önünde duran bir fincan sıcak çayı ve bulutlara bakarak hayallere daldı. Kesinlikle emindi, insani duygulan onun keskin görev anlayışı içerisinde oluşmuş robotu yok etmeye başlamıştı.-belki de, yaralarıydı buna sebep olan. O kadar çok fazla savaşın içinde kalındığında, insan bedeni aldığı yaraların sebebi olarak gördüğü düşünce sistemini yavaş yavaş yok edebilirdi. Eğer bu gerçekten olursa, yani içindeki profesyonel savaşçı ruhu yok olur da normal bir insana dönüşürse, ne yapardı? Bunu, zaman zaman düşünür, sonrasında keskin hisleriyle bu düşünceleri yok ederdi. Ama artık ciddi ciddi üzerinde düşüneceğini biliyordu. Sonu olmayan bir savaşın içinde olduğunu hissediyordu. Kazandığı her savaşın ardından, yeni bir savaş... Bunu tek başına sonsuza kadar sürdüremezdi. Doğru olan, sistemlerin savaşır hale getirilmesiydi. Sistemlerin içindeki, tek tek ajanların, teke tek parçaların bu savaşı sonsuza kadar sürdürmesi beklenemezdi. Türkiye'ye dönüp bunları gerçekleştirmek istiyordu. Türkiye'de öyle bir sistem kurulmalıydı ki, o sistem kendisinin düşmanlarını daha oluşmadan tanımlamalı ve ona karşı önlem alabilmeliydi. Her şey olup bittikten sonra, birkaç kahraman sayesinde savaşın sürdürülmesi uzun vadeli olarak ülkenin çıkarlarına zarar veriyordu, bunu artık çok iyi anlamıştı. Sorumluluk herkesin üzerinde olmalıydı, az sayıda insanın üzerine bu yük yüklenemezdi. Gökhan, biraz doğruldu. Adamlar, onun doğrulduğunu görünce sevindiler artık istedikleri gibi baskı yapıp, para isteyebilirlerdi. Bir süre anlamadıkları bir dilde birbirlerine garip bir şeyler söylediler. Gökhan bel çantasından küçük bir kase çıkarttı ve adamlara uzattı. Adamlar önce anlamadılar, sonra lider gibi görüneni elini uzattı ve kaseyi açtı, gözlerine inanamadılar. Kasenin içinde beş değişik boyuta; ama en küçüğü de üç kırattan az olmak kaydı ile pırlanta vardı. Üç ile sekiz kırat arsında değişen bu pırlantaların değeri yüzbinlerce dolardı. Adamlar çok sevindi, neredeyse uçağın içinde dans etmeye başlayacaklardı. Onlara bir telefon istediğini anlatmaya çalıştı bir süre; bu gerçekten de en zor şeydi, adamlarla nerdeyse sessiz sinema oynuyor gibiydi; ama her nasıl becerdiyse, belki de telepati yoluyla onlara bir telefona ihtiyacı olduğunu anlatabildi. Onlara bu kadar büyük bir hediye verdikten sonra bunu başarabileceklerinden de emindi. Afrika'da işler böyle yürüyordu, eğer para varsa her şey mümkündü. Lider konumunda olan, yanındakine sert bir şekilde bir şeyler söyledi. Bunu söylerken de orada liderin kendisi olduğunun altını çizmek istiyordu. Gökhan, insanların genlerinde saklı kalmış

12 olan davranış biçimleri, ilk ataları da bu kadar ilkel davranışlar sergiliyordu ve işin içine şiddet girdiğinde, para girdiğinde bu ilkel davranışlar su yüzüne çıkıyordu. Adamlardan biri, uçağın arkasından kutu gibi bir şey getirdi. Gökhan kutuyu açtığında, bunun bir uydu telefonu olduğunu anladı. Gerçekten de bundan daha iyisini isteyemezdi. Adamlara teşekkür etti ve uydu telefonuyla oynamaya başladi. Biraz eski model, alman malı bir uydu telefonuydu. İşini göreceğini düşündü. Telefonu bir süre kurcaladıktan sonra, nasıl çalıştığını buldu ve bağlantıya geçti; bir an önce ulaşması gerekenler vardı. Türkiye'de dış işleri bakanlığındaki bağlantısı dışında neredeyse hiç bağlantısı kalmamıştı. Gri Takım için çok önemli bilgileri hep o ulaştırırdı. Onun cep telefonunu hatırlayıp hatırlayamayacağım düşündü, kesinlikle hatırlayabilirdi. Hiç şüphesi yoktu, asla unutmayacağı numaralardan biriydi. Bağlantı sürekli kesiliyordu. Güneş patlamalarından biri olmalı, diye düşündü. Uyduların çok hassas cihazları olduğunu biliyordu. Ama peşini bırakmayacaktı; çünkü şu anda dünyaya bağlanacak ondan başka kimsesi yoktu. Eğer ona ulaşamazsa, Türkiye'ye dönüşü imkansız hale gelirdi. Telefon çalmaya başladı. Gökhan heyecanlandı, bir başka insani davranış biçimi diye düşündü. Zaman onun aleyhine işliyordu. İnsana dönüştükçe, gücünün de azalacağını bili-5'ordu. Telefon açıldı, adam kimin aradığını bilmediği için normal bir ses tonuyla, "Alo." dedi. Gökhan bir süre dinledi, sesin o olduğuna emin olduktan sonra; "Serdar, ben Gökhan." dedi. Sesi, karşı taraftan yankılı duyuluyordu. Adam rüyada olduğunu düşündü, telefondan gelen bu garip ses, öldüğünden emin oldukları birisinin kendisi olduğunu söylüyordu. Sanki bir kabustu bu ve günün ortasında o kabus kendini dayatmıştı. "Sen, o olamazsın." diye bir an için garip bir cümle sarf etti. Şok olma sırası Gökhan'daydı. Şüphe duygusu bir anda bedenini istila etti. "Nasıl olamam Serdar? Ben Gökhan, sesimi tanımıyor musun?" dedi. "Ama sen ölmüş olmalıydın." diye cevap verdi. "Serdar, nasıl ölmüş olmalıydım. Bunu nerden biliyorsunuz? Benim öldüğüme nasıl kanaat getirdiniz?" "Sadece sen değil, hepiniz ölmüş olmalıydı." dedi, Serdar. Gökhan duyduklarına inanmıyordu. Yapılan saldırının Ankara'da Gri Takım Projesini yönetenler tarafından biliniyor olduğunu düşündü. Bunun nasıl olduğunu, anlamasına imkan yoktu. "Bana hemen cevap ver. Fazla zamanım yok, her an telefon kapanabilir, Türkiye'ye dönmek zorundayım. Büyük bir tehlike söz konusu. Henüz tam olarak olayı çözebilmiş değilim; ama birilerinin çok kısa bir süre içinde Türkiye'de ciddi bir soruna yol açacağını biliyorum. Bir an önce ülkeye dönüşümü hallet." Son cümlesi, emir kipiyle kurulmuştu. "Geldiğim zaman, bu saldırının iç yüzünü bana anlatırsın. Umarım, bunu biliyor olup da bana söylemezlik yapma-mışsımzdır. Gri Takım'ın yok olması, emrini sizin verdiğinizi düşünmek bile istemiyorum." Serdar'ın korkusu Gökhan'a aksetti. Gökhan anlayamı-yordu. Gri Takım'ın en önemli bilgi kaynaklarından birsi, neden şimdi bu kadar şüpheli ve de garip konuşuyordu..? "Gökhan, buraya dönmemen gerekiyor. Türkiye'de durum artık değişti, sizin ekibin Afrika'da yok edildiği bilgisi geldi. O dosya kapatıldı, Gri Takım dosyası kapatıldı. Buraya gelemezsin, sana yardım edemem." dedi.

13 Gökhan, ne diyeceğini bilmiyordu. Bir an için dünyası ayaklarının altından kayar gibi oldu, gözleri karardı. İşte, bir başka insani tepki. "Oraya gelmek zorundayım, yapabilecek başka hiçbir şeyim yok. Şu anda Fas'a gidiyorum, en kısa zamanda Türkiye'ye gelmek zorundayım."."hayır, senin için hiç bir şey ayarlayamam Gökhan. Durumlar bildiğin gibi değil, çok çok büyük güç odaklarının mücadelesi söz konusu ve Gri Takım dosyası hem bizim hem onlar tarafından kapatılmış olmalıydı. Senin yaşamamam gerekiyordu." dedi. "Nasıl yani, bunu sizin ayarladığınızı mı söylüyorsun?" "Hayır, saçmalama Gökhan tabiî ki karşı taraf ayarladı. Sizi tuzağa düşürdüler. Ama sizin yok edilmenizle buradaki dosya da kapatıldı. Başka durumlar söz konusu, bunları sana hiçbir zaman anlatabileceğimi sanmıyorum. Türkiye'ye dön-memelisin." Telefon birden kapandı. Gökhan ne olduğunu anlamadı, tekrar aramaya çalıştı, ama nafileydi. Hem pil bitmek üzereydi, hem de karşı tarafın telefonu bir daha açmayacağına neredeyse adı gibi emindi. Bu durumda planı değiştirmek zorundaydı, Fas'tan sonra Türkiye'ye değil Belçika'ya geçecekti. Çok eski bir dosyayı yeniden açması gerekiyordu. Şu anda yapabilecek başka hiçbir şey yoktu. Bu tuzağın sadece düşmanları tarafından değil, kendilerini idare edenler tarafından da planlanmış olabileceğini düşündü. Ama bu olasılığı her zaman düşünmüşlerdi. Belki de ülkenin çıkarları gereği Gri Takım'ın artık yaşamaması gerekiyordu. Hayatta kalmasının ülkesine ihanet olup olmadığını sorguladı. Böyle bir şey olduğuna inanırsa, hemen hayatına son verirdi. Olan biteni anlamak zorundaydı. Bu şüphe içini kemirirdi. Öldükten sonra bile onu rahat bırakmazdı. 5. Bölüm Son derece gösterişli bir salondaydılar. Yüzlerine bakıldığında hepsinin de büyük bir gücü temsil ettiği anlaşılabilirdi. Bunu anlamak çok zor değildi. Güç her zaman için insanları ele geçirirdi. Gücün mantığını kavrayamayanlar, onun altında ezilir ve bir süre sonra kendini gücü kullanmaktan, güç tarafından kullanılmaya doğru iten bir sürecin başında bulur. Buradaki herkesin, basit hayalleri vardı başlarda. Sistemin, yani gücü üreten sistemin onları kandırmasıyla önce para kazanma hayali kurmuşlar, sonra ruhlarının parayla bir ilişkisi olmadığını hissetmişler ve para kazanmanın sadece sürecin başlangıcı olduğunu anlamışlardı. Bir noktadan sonra önemli olan para değildi. Peki, bu güçlü insanlar için önemli olan neydi? Bunu her zaman düşündü ama asla bulamadı. Ragıp Tamer de sahibi olduğu güçle o insanların arasında yer alabildiği için kendisini mutlu sayıyordu. Yaptığı işin ülkesinin zararına olduğunun farkındaydı. Ama onun için pek çok şey anlamını yitirmişti. Çocukluğunu hatırladı, büyük zorluklarla yetiştiğini, sert ve kuralcı ailesini. Ailesi için önemli olan tek şey, küçük bakkal dükkanlarıydı. Bakkal dükkanından dev bir imparatorluğa ulaşan Ragıp Tamer'in başarı grafiği, hep yükselişteydi. Farklı sektörde faaliyet gösteren pek çok şirketin sahibiydi artık. Parasal gücü, on milyarlarca doları aşıyordu. Bu sayede, önemli konumdaki pek çok insanla yakın ilişkiler geliştirmişti. Parayla kurulmuş ilişkiler. Hayır, aslında parasal bir ilişki değildi. Kesinlikle farklıydı. Güce dokunmak, güce yakın olmak hissini yaşamak isteyen insanların birbirleri arasındaki iletişiminin farklı bir biçimiydi. Ülkesine belki zararı dokunuyordu, ama uzun vadede ülkesi için iyi olanın bu tarafta olmak olduğunu düşünüyordu. Gerçekte ülke ve diğerlerin önemine

14 de pek inanmıyordu. Kendi içinde bazı defterleri çoktan kapatmıştı. Şeytansı yanı onu ele geçirmişti... Hala istediği seviyede değildi. O ülkenin kaderini elinde tutmak istiyordu ama bunun için daha çok yol alması gerekiyordu. Eğer yeterince güç elde edilirse, Ragıp Tamer için ülkenin liderliğine giden yol açılabilirdi. Bunun için herkesi kullanmayı düşünüyordu. Daha doğrusu şimdi beraber olduğu insanlar, bunu yapmasını istemişlerdi ama bu son derece mantıklıydı. Kendisinden daha uygun biri yoktu ki... Dünyayı bir noktaya kadar kapitalistler yönetiyordu. Fakat kapitalistlerin de yönetemeyecekleri nokta vardı, o noktadan sonra devreye giren insanlar çok farklıydı. Kapitalist hırslar onlar için günlük basit bir antrenman olabilirdi, iradenin sonsuzluğa doğru yürümesi duygusunu yaşamak istiyorlardı. Ortaya bir irade koyuyorlardı, bu para kazanma içgüdüsünden çok daha büyük bir içgüdüydü. Şimdi, iradelerinin gerçekleşmesi için önlerine çıkan bütün engelleri yok etmek üzere büyük planlar yapıyorlardı. O, bu planların tamamından haberdar değildi, sadece küçük bir bölümünü anlatılacaktı ve belki de bunun yarısı yanlış olacaktı, ama ondan çok şey isteyeceklerini biliyordu. Ragıp Tamer de onlara bu istediklerini vermek zorundaydı, istediklerini vermezse bu kulüpten derhal atılır, çok kısa sürede yaşayacağı politik fırtınalar nedeniyle de parasını aslında gücünün büyük bir kısmını kaybederdi. Aslında, para sahibi olmak da tek başına güç getirmiyordu. Doğru ilişkiler kurulş-madığı takdirde, para başkasının elinden yönlendirilirdi. Ragıp Tamer'in telefonu çaldı. Kötü hisetti kendisini, diğerleri pek ilgilenmemişti. Telefona cevap verdi, arayan kendi yanında çalışan üst düzey yöneticilerinden birisiydi. Aslına bakılırsa taşeronluğunu yapan kişiydi arayan. "Cenk, beni aradığına göre çok önemli bir şey olmuş olmalı. Darbe mi oldu, savaş mı çıktı?" diye sordu. Cenk Dara ise ne olduğunu ona söylemeden önce biraz düşündü, nasıl söyleyeceğini bilemiyordu. Darbe olmasından ya da savaş çıkmasından çok daha önemli bir şeydi olan. "Efendim, sanırım bir sorunumuz var. Az önce dışişlerinden Serdar ile konuştum. Sorun gerçekten de büyük." Ragıp Tamer sorunlardan nefret ediyordu, özellikle altında çalışan adamların yarattığı sorunlardan ve bunları çözemeyenlerden. Bulunduğu konumu hak ettiğine inanıyordu, daha aşağıda olanlar da bunu hak ettiği için daha aşağıdaydılar. Onların milyarlarca, on milyarlarca dolan yönetmeye hakları yoktu, o güce layık değillerdi. "Şimdi, bana sorunu söyle ve neden çözemediğini anlat." dedi. Ragıp Tamer'in telefonda konuşması sırasında yüzüne yerleşen ifade, Elan Rahu'nun dikkatini çekti. Biraz sonra yaşanacakları hissetmiş, gerilmiş ve bunu belli etmemek için gereken çabayı sarf etmeye başladı. Hiçbir zaman zayıflığını dışarı yansıtmayan biriydi. Ragıp Tamer dikkatlice dinledi. Telefondan kulağına gelen her cümle ile yüzü daha da moranyor ve terlemesi artarak sürüyordu. Konuşma bittiğinde, hiçbir şey söylemeden telefonu kapattı. Elan Rahu ve Ragıp Tamer birbirlerine bakıyorlardı. Muhteşem eski gotik eserlerle döşenmiş olan bu salon da yaşanan parti biraz sonra karanlık bir havaya bürünecekti. Ragıp Tamer'in ağzından çıkacak ilk cümle ile beraber tamamen sessizliğe bürüneceklerdi. Elan Rahu buna asla izin vermezdi. "Bir sorun mu var, Ragıp?"

15 "Efendim..." derken, Ragıp Tamer ayağa kalktı. "Her ne kadar gerçekleştirdiğimiz operasyon son derece başarıyla ortaya konmuş, Türkiye'deki bağlantılar Gri Takım'ı istenen mevziye yönlendirmiş ise de, her zaman hayatta var olan o 'X' faktörü ortaya çıkmış ve Gri Takım'ın önemli bir " üyesi hayatta kalmayı başarmış... Türkiye'ye dönmek için bağlantı kurmaya çalışmkata, ancak şunun farkında değil ki, onun bağlantıya geçtiği kisiler de bizim ağımız içerisine çekilmiş durumda ve artık Gri Takım'ı Türkiye'de destekleyecek hiçbir birim ya da kuruluş yok;" "Bu güzel." dedi, Elan Rahu. 'X' faktörünün ortaya çıkması her zaman ihtimal dahilin-deydi; bunu çok iyi biliyordu. Her ne kadar onunla mücadele ediyor gibi görünse de Tânrı'ya inanıyordu. Ancak şeytanın tarafında olmayı seçmişti ve yeri geldiğinde Tanrı'nın onu çok basit biçimde yok edebileceğini de biliyordu. Ama ilahi kurallar nedeniyle bu dünyada yaşanılacaklar yaşanılacaktı; hesapları öbür tarafta görülecekti. "Demek, bir sorunumuz var Ragıp. Her ne olursa olsun, emrimdeki insanların 'X' faktörüne yenilmelerinden hoşnut olmam. O adamın bir an önce yok edilmesi gerekiyor, zira sınırlarını çoktan, ama çoktan aştı; eğer kısa süre içinde yok edilmezse bizim tarafımızdan birilerinin yok edileceğine şüpheniz olmasın. Sanırım, bu toplantıya son verip iş başı yapma zamanın geldi. Biz devam edeceğiz." dedi Elan bunu söylerken Ragıp Tamer'in gözlerinin içine bütün vahşi içgüdüleriyle bakıyordu. Ragıp, gereken mesajı aldı. Kendisini kötü hissediyordu. İki tonluk bir patlamanın altından canlı çıkan bir adamla karşılaşmak zorunda kalacağını biliyordu. Ayağa kalktı ve salonu terk etti. Elan Rahu bir süre konuşmadı. Kadehindeki içkiyi bir dikişte içti ve diğerlerine baktı. "Beyler şimdilik bu toplantıya son verelim. Ragıp çuvalladı. Onun burada hayatına son verme kararını açıklıyorum, ancak bundan son saniyeye kadar onun haberi olmayacak; çünkü bu ikinci sınıf vatan haini, bir anda bizi de satabilir. Ben gereken girişimleri yapacağım ve Türkiye üzerindeki savaşımızı mutlak bir biçimde kazanacağız. Orada oluşturulmayaçalışılan savunma mekanizmalarının kökünü kurutacağız. Mutlaka savaşı biz kazanacağız." Masanın etrafındakiler eleriyle alkış işareti yaptılar ama hiç ses çıkmadı, ayağa kalktılar ve salonu terk ettiler. Elan Rahu şimdi bir kez daha doldurduğu kadehiyle baş başa kaldı. Ne yapacağını çok iyi biliyordu. Herkesten sakladığı kimsenin bilmediği gücünü harekete geçirecekti, bu son noktaydı. Bir an için bile kaybetmeyi ya da başarısız olmayı düşünmedi, düşünmemeliydi. Evrenin başka boyutlarıyla bile bağlantı kuracak kadar güçlü hissediyordu kendisini. Ayağa kalktı diğerlerinin aksi yöne, bir başka odaya girdi. Bir telefon görüşmesi yapması gerekiyordu. Zaman çok kısıtlıydı. 6.Bölüm Elan Rahu, herkes gittikten sonra girdiği odada yalnız başına, pencereden dışarıya baktı. Dümdüz bir ova, onu hemen kesen geniş bir ormanlık alan ve masmavi gökyüzü; her şey çok sıra dışı görünüyordu. O kadar sıradan olmasına rağmen, onun için hiçbir şey sıradan değildi, Elan Rahu'nun yaşadığı boyut, sıradan insanların anlayamayacağı bir boyuttu. Kendisini onlardan farklı görüyordu. O insanların iradesini kontrol altına alabileceğini, kendi politikalarını, kendi ideolojisini, aslında kendisini onlara kabul ettirebileceğini ve bununla yaşamaya alıştırabileceğini biliyordu, Buna inanıyordu ve bu iradenin gerçekleşmesinin önündeki bütün engelleri de yok etmeye kararlıydı. Bu irade ne bugün, ne geçmiş, ne de gelecek için değildi. Hem zamanın tamamını hem de bütün mekanları kapsıyordu. Hatta hayalleri bu dünyanın sınırlarıyla

16 kesişmiyordu. Daha da ötesini düşünüyordu. Bunun için de gereken çalışmaları, zaten çoktan başlatmıştı. Ama, bir yerlerde bir kaç minik sorun onun önündeki engel olmaya devam ediyordu. Bunu nasıl başardıklarını bilemiyordu. Öfkesi önce midesinde bir kaynamaya yol açtı, sonta yavaş yavaş yukarıya doğru, beynine ulaştı. Bedenindeki ısı arttı. İnanılmaz bir yok etme duygusuyla doldu içi. Bu kadar kolay bir adamı, nasıl olur da yok edemem diye kendisine sordu. Şimdiye kadar harekete geçirmediği, geçirmek istemediği bazı güçleri vardı. Elindeki olanakları tamamen kullanmak demek, bir bakıma kendi içinde kendi kendisiyle oynadığı oyunda kaybetmek demekti. Ama yapılması gerekiyorsa da. yapılacak olan buydu. Türkiye'deki operasyon çok önemliydi. Bütün bölge, bütün Ortadoğu neredeyse tek monolit bir yapı içerisinde birbirine bağlıydı. Irak'ta gerçekleşenler, daha sonra Türkiye'yi etkileyen olaylar hepsi birbirleriyle derin mantıksal bağlantılar içeriyordu. Bu nedenle Türkiye'de gerçekleştireceği operasyonlarda karşılaşacağı sorunlar, bölgedeki diğer ülkelerdeki operasyonları, yani Akdeniz'den Çin denizine kadar olan bölgede kontrolü sağlama düşüncesine sekte vurabilirdi. Bu yüzyılın başında uygulamaya konan çalışmaların başarısı, her bölgedeki operasyonların ayrı ayrı kesin ve net zaferle sonuçlandırılmasını gerektiriyordu. Dünyadaki stratejik, politik, ekonomik tüm alt yapının yeniden formatlanması gerekiyordu. Ancak bu şekilde doğudan büyüyen güce karşı kendi iradesini ve tüm batının iradesini... Evet tüm batının iradesi, Elan Rahu'nun iradesiyle birleşmişti. Bunu başarmıştı; ve şimdi doğudan yükselen irade, onun iradesini ortadan kaldırmakla tehdit ediyordu. Aslında, ekonomik anlamda pek çok açıdan doğudaki gelişmeler onun işine geliyordu. Çin'in geniş kaynaklarını, ucuz iş gücünü, köle yığınları haline getirip, kendi politikaları çerçevesinde şekil almış olan dev oligarşileri desteklemede büyük yarar sağlıyordu. Ama herkes biliyordu ki, bir oyun oynanıyordu. Bu gün karşılıklı kullanılan araçlar, yarın ona dönme konusunda hiç tereddüt göstermeyecekti. Yavaş yavaş gelişen Çin Ordusu, zamanı gelince Elan Rahu'nun ortaya koyduğu iradeyi, batı iradesini ortadan kaldırma konusunda hiç tereddüt göstermeyecekti; bunu biliyordu. Bu nedenle Akdeniz'den Çin Denizli'ne kadar olan bölge, mutlak ve mutlak şekilde elde tutulmalıydı ve bu projenin merkez ayağı da Türkiye idi. Elan Ramı, ahizeyi kaldırıp numarayı çevirdi. Telefon bir süre çaldıktan sonra açıldı. Karşısında koyu ve güçlü sesli bir adam vardı. Arka planda garip sesler duyuluyordu. Elan Rahu'nun gözleri parıldadı, bir yerde sakladığı, eğer gerçekten ihtiyacım olursa onu kullanırım dediği gücüne ulaşmak, onu mutlu etmişti. İtinalı bir şekilde ismini andı, "Ölü Şövalye..." Karşı taraftan önce ses gelmedi; sonra nazik ama sıradan bir insan duyduğunda onu iliklerine kadar korkutacak bir ses duyuldu. "Elan Rahu... Babam..." dedi. Elan Rahu, Ölü Şövalye'nin kendisine 'babam' diye hitap etmesinden çok hoşlanıyordu. Kaç çocuğu olduğunu bilmiyordu, ama o çocukların hiç birisiyle iletişimi kalmamıştı. Bu nedenle bu kadar büyük bir gücün ona baba diye hitap etmesi, pek çok şeyin yanında mutluluğu da getiriyordu. "Ölü Şövalye... Oğlum..." Ruhani bir havaya bürünmüştü ortalık, odanın içindeki mumlar ürpermiş, ışık sanki titremişti. "Beni neden aradın, baba?" O, baba dedikçe, Elan Rahu kendini daha da kutsanmış hissediyordu.

17 "Seni aramak istemezdim, ama gerçekten benim önüme çıkan ve benim yapmak istediklerimi, hepimizin yapmak istediklerini, durdurmak isteyen birisi var. Ya da birileri... Ve onları bir türlü yok edemiyorum, yok etmek için kullandığım bütün maşalar hepsi boşa çıktı. Onların sıradan insanlar olmadığını düşünmeye başladım." "Beni göreve mi çağırıyorsun?" "Aslında biliyorsun, bunu yapmayı çok istemiyorum. Ama düşünüyorum da senin de belki biraz harekete ihtiyacın vardır. Orada, kardeşlerinle bulunmaktan canın sıkılmış olabilir." "Baba çok ölüm gördüm, artık ölüm görmek istemiyorum." Karşıdaki ses duygusallaşmıştı. Normal koşullar altında duygularla bir ilişkisinin olması beklenemezdi. Ama onun da bir insan olabileceğini düşündü. Nasıl bir insansa? "Biliyorum, sen zaten öldün defalarca ama yapman gereken bir şey var, irademizin önüne çıkan insanları ortadan kaldırmalısın." "Ne yapmamı istiyorsun benden?". "Türkiye'ye gitmeni istiyorum. Türkiye dışındaki operasyonları istediğim gibi yürütebiliyorum ama Türkiye'de karşıma birileri çıkıyor, her seferinde işlerimi bozuyorlar. Bütün tuzaklardan kurtuluyorlar, öldüremiyorum onları, mutlaka ölmeleri gerekiyor..." dedi. "Babamın karşısına çıkan, benim karşıma çıkmış sayılır." dedi, Ölü Şövalye. "Ve mutlaka ölür..." Elan Rahu'nun tüyleri diken diken oldu, ikisi arasındaki iletişim telefon hatlarından dışarıya doğru şiddetli elektromanyetik dalgalar gönderiyordu. "Neler yapıyorsun, anlat bana kardeşlerin nasıl?" "Her gün çalışıyorum baba, her gün kendimi kötü hissettiğim alanlarda kendimi geliştiriyorum; daha iyi bir savaşçı olmak için elimden gelen her şeyi yapıyorum." "Senin çocukluğunu hatırlıyorum, bugünkü halin o zamandan belliydi. Sana bu görevi vermek istemezdim ama onları yok etmek için her şeyi yapacağını biliyorum, bu güce sahipsin." "Eğeri bunu babam istiyorsan mutlaka yapacağım; önümde hiçbir engel olamaz" dedi. "Bana tam olarak ne yapacağını söyler misin?" Elan Ramı ipekten döşenmiş koltuğuna oturdu. Yanındaki ince işçilikle işlenmiş masasının üzerinde duran fincandan biraz kahve aldı. Sevgiyle konuşmasına devam etti. "Bir (süredir görev yapan Gri Takım adında, Türklerin kurduğu bir yapı vardı. Türklere saldırdığımızda karşımıza çıktılar ve bütün planlan bozdular; sonra onları yok etmek için tuzaklar kurduk, başbakan yardımcısını kaçırdık, onu da kurtardılar. En sonunda Afrika'da tuzağa düşürdük. Hem de onları kurucuları ile işbirliği yaparak. Bunun için de başka yanıltma; metotları uygulamak zorunda kaldık. Ancak tuzaktan yaralı olarak birisinin kurtulduğunu duyduk. Bunu beklemiyorduk, çünkü oradaki herkesi öldüreeek kadar büyük bombalar atılmıştı. Şimdi, o adamın Türkiye'ye dönmeyi planladığını öğrendik. Türkiye'ye dönmesi çok kolay. Türkiye'ye dönmesi, projelerimize büyük darbe vuracaktır. Çünkü kullandığımız adamlar o kadar beceriksiz ki, ona karşı bir şey yapmalarına imkan yok, bu nedenle senin Türkiye'ye gitmeni, orada hem bağlantılarımızı, hem de onu yok etmeni istiyorum." Ölü Şövalye suskunlaştı. Elan'ın anlatıklarından, hedefinin sıradan biri olmadığım anlıyordu. Babasının panikte olduğunu da hissediyordu ve onu paniğe sürükleyen şeyi yok edecekti. "Bu görevi yapacağım baba, senin karşına çıkanları yok edeceğim. Her şeyi hazırlasınlar. Ben silahlarımla geleceğim. Bana silah ayarlamasınlar, sadece beni oraya götürsünler ve bıraksınlar." "Seni oradan özel uçakla aldıracağım. Türkiye'ye geleceksin; bütün isimler, resimler, adresler, her şey elinde olacak. Şu anda adamın Türkiye'ye gelip gelmediğini, nereye gideceğini bilmiyoruz.

18 Ama bizim bağlantılarımızdan birine, en alttaki-ni mutlaka kısa zaman içerisinde yakalayacaktır. Bağlantımız Ragıp Tamer'i ve onun taşeronu olan köpeği izleyeceksin. Ve Gri Takım üyesi ona ulaştığında izini bulacaksın. O zaman herkesi yok edebilirsin, hiç durma, hiç acıma, onları yok et, önümden çekilmelerini sağla. Ölü Şövalye'yi onlara anlat; güzel destanı herkes bilsin." "Tamam babacığım, bekliyorum. Ben hazırım." Elan Rahu telefonu kapattı. Kahvesinden bir yudum aldı. Derin bir iç çekti, bir üst güçle bağlantı kurmak ona derin hazlar yaşattı.. Ölü Şövalye'nin Gökhan'ı yok edeceğinden hiç şüphesi yoktu. 7. Bölüm Gökhan, Afrika'nın sınır tanımaz doğal güzelliklerini izliyordu uçaktan. Casablanca'ya gittikten sonra neler yapacağını düşünüyordu. Aslında fazla düşünecek bir şey yoktu. Son kozunu oynamak zorunda olduğunu biliyordu. Son kozu, takımın bile bilmediği bir bağlantısını harekete geçirmekti. Belçika'da, NATO'nun ana karargâhının çok yakınında yaşıyordu; Garip bir adamdı, ilginç işler yapıyordu ve ilginç bağlantıları vardı. Ona ne kadar güvenip güvenemeyeceğirii bilemiyordu. Ama şimdiye kadar Gökhan'ın istediği hiçbir şeye hayıa dememişti. Gri Takım'a ismini bildirmemişti, yerini ve kiin olduğunu da; çünkü takımın aşırı derecede şüpheci analiştlerinin bu tip bağlantılara olumlu bakmayacağına yüzde yüzj emindi. Bazen risk almak da gerekirdi. Bu bağlantı sayesinde! Türkiye'ye dönebilirdi. Casablanca'dan Türkiye'ye geçebileceği tüm yollar kapatılmış olmalıydı. Kendisinin halledebileceği basit hileler, Türkiye'de yakalanmasından başka işe yaramjazdı. Gökhjan kendilerine karşı girişilen operasyonun son derece büyü c bir operasyon olduğunun farkındaydı. Bu doğaldı ama, büyük işler yapmışlardı. Arı kovanına çomak sokmuşlardı ve düşmanları olduğunu biliyordu. Gri Takım'ı tuzağa düşürmek için pek çok insan ölmüştü. Kimlerle uğraştıklarını düşündü. İçi ürperdi. Geri dönüp son kez intikam mı, yoksa insani bir hayata geri dönmek mi? Kurt ve Mert... Onlar için her şeyi ortaya çıkarmalıydı. ' Uçak Casablanca'ya indikten sonra adamlara bir miktar para verdi. Hala yapmaları gereken şeyler vardı. Fas pasaportu alması iyi olacaktı, ancak pasaportun işlemleri bitene kadar birkaç günlük zamanda Fas'ı dolaşmasının hiç de sakıncası yoktu, bu ilginç gizemli ülke onu her zaman çekmişti." *** Her şey halloldu. On bin doların Fas'ta yaptıramayacağı hiçbir şey yoktu. Uçak, Belçika'ya doğru havalandı. Oturduğu koltukta yaralarından gelen sızıları dinleyerek ve yakın zaman içinde karşısına çıkacak olanları düşünerek zaman geçirmeye çalıştı. Gitgide hayatın sıradan ritmini ne kadar sevdiğini anlamaya başladı. Uçakta verilen yemeklerden usulca yedi. Kendisine uzatılan gazeteyi aldı ve inceledi. Geçmiş günleri düşündü, gelecekle ilgili hayaller kurdu. Yaşanan ölümlerin üzerinde yarattığı travmayı atmak için, kendi kendine terapi yaptı. Bütün bunlar onun gittikçe insanileşen ruhunun göstergelerinden başka bir şey değildi. Uçak Brüksel Havalanı'na indiğinde, Gökhan zamanının az kaldığını biliyordu. Onun Türkiye'ye girmesini istemeyenler, mutlaka bir açık bulacaklardı. İsmini değiştirip, Fas pasaportu ile Belçika'ya geldi. Şimdi buradan da Türkiye'ye gitmesi gerekiyordu. Yapılan işlemlerin içerisinde en pahalı tutan Belçika vizesi oldu. Belçika'ya girdikten sonra yapması gereken tek şey bağlantısına ulaşmaktı. Midesinde garip bir kasılma vardı. Duygularının ortaya çıktığını biliyordu. Çabuk olmazsa, Serdar'ın ona söylediğini yapıp, ortadan kaybolabilirdi. Yaşının geçtiğini ve artık gücünün azaldığını biliyordu. Her savaşçı, bir gün durmak zorundaydı. Sinirlerin de sınırı vardı çünkü.

19 Bir telefon buldu ve onu aradı. Adam kendini arayanın Gökhan olduğunu duyunca çok sevindi. Bu kadar karanlık işlerle uğrasan bir insan tarafından aranmanın neresi sevindirici, diye düşündü Gökhan, işte şüphelenecek bir davranış, ama gerçekten bu tür riskleri almaktan başka çaresi yoktu. Brüksel'de küçük bir birahanede buluşmaya karar verdiler. Burası kendi biralarım yapan oldukça eski bir yerdi. Gökhan içki içmiyordu, ama yine de arkadaşının isteğine uydu. Siyah rerikli garip biraları yudumlarken, yapacakları işlemleri Gökhan'a tek tek anlattı. En kısa süre içerisinde Belçika pasaportu hazırlanacak, Gökhan'a yeni bir kimlik verilecek ve Türkiye'ye sokulacaktı. Bu işler kolay işlerdi. Ama daha zor olan, yerinin istihbaratçıların eline geçmemesiydi. Arkadaşı bunu Sağlayacaktı. Her sahte pasaportun kim tarafından alındığı NATO istihbaratı tarafından sıkı bir şekilde kontrol ediliyordu. Her suç, aslında işleyeni ile sıkı biçimde kontrol altında tutuluyordu. Arkadaşı bundan daha fazla şeyler vermek istediğini söyledi. Gökhan şaşırdı. Kimseye gereğinden fazla bir şey vermez, kimseye borçlu hissetmezdi. "Neler biliyorsun? Anlat bana." dedi. "Türkiye'deki bazı arkadaşlarımdan aldığım duyduğum-lar var." Ona Salih diye hitap ediyordu ama gerçek ismi hakkında hiçbir bilgisi yoktu. Araştırmak da istememişti. Büyük ihtimalle gerçek ismi de gerçek değildi ve çok uzun zaman önce değiştirdiği birkaç isminden birisi olmalıydı. "Söyle Salih, seni dinliyorum." dedi. "Çok fazla zamanımız yok, bir an önce Türkiye'ye dönmek zorundayım." "Türkiye'ye dönersen eğer, orda çok iyi şeylerle karşılaşmayacağını bilmelisin Gökhan." dedi. Gökhan gözlerini açarak ona baktı. "Hiç ilgisi olmayan bir konu hakkında doğru bilgiye sahipsin, buradan senin aslında bu konularla ilgili olduğun sonucunu mu çıkarmalıyım?" dedi. Salih umursamadığını belli eden bir ifade takındı. "İstediğin sonucu çıkar, ama sana söyleyeceğim şey senin için önemli. Biliyorsun ki, benim de bazı bağlantılarım var. İşadamıyım ve bu sayede kurduğum ilişkilerin ucu farklı yönlere de gidiyor zaman zaman. Gri Takım'ın yok edildiğini duydum. Senin kurtulman ise bir şans olmalı. Bence, şimdi senin ardında olmalılar. Belki de ortadan kaybolmalısm." "Bunu ikinci kez duyuyorum ve şu anda bunu ilk duyduğum adamın peşindeyim." Salih bir anda ateşler içinde kaldı. Bu adamla fazla uğraşmaması gerektiğini biliyordu. "Yanlış anlama. Türkiye'de hareketliliğin arttığını biliyorum. Ve tabii ki, buna karşı çıkmalar olacaktır. Garip ilişkiler söz konusu. Pek çok farklı grup Türkiye'deki çıkarlarını pekiştirmek için, her türlü yasadışı grupla etkileşim içine girmeye hevesli." "Bak ben görevimi yaptım. Öğrenmek istediğim bizi yok etmeye kimin çalıştığı. Bir katil değilim. Kabadayı da değilim. Sadece ülkemin varlığı için bana verilen emri yerine getirdim. Politik tartışmaları ve kimin ne yaptığını umursamıyorum. Tek amacım, bu kararı verenleri ortaya çıkarıp... Ondan sonra ne yapacağımı bilmiyorum." 8. Bölüm NATO karargahının derinliklerindeki küçük bir odada, dört subay Gökhan'la ilgili konuşuyorlardı. Onun Belçika'ya gelmiş olması, buradaki ajanlarından birisiyle bağlantıya geçmiş olması, hoşlarına gitmişti. Karargahtaki subaylar arasında Amerikalı subay yoktu, İngiliz, Alman ve Fransız subayları vardı.

20 Bu konuyla ilgili Amerikalı subaylara bilgi vermemek konusunda anlaştılar. Gökhan'ın Belçika'da olması ve kendi adamlarıyla bağlantıya geçmesiyle onu yönlendirebileceklerdi. En azından, ne yapacağı konusunda kesin bilgi sahibi olacaklardı. Eğer gerekirse, Gökhan'ın uçağını yok ederler ve onu indirirlerdi. Ama bunu yapmalarına gerek yoktu. Gökhan o kadar da büyük bir hedef gibi görünmüyordu, nede olsa birliği yok edilmiş ve yalnız kalmıştı. Ancak, Gökhan sayesinde Türkiye'deki operasyonlarını çok da desteklemedikleri Elan Rahu'nun projesine darbe vurabilirlerdi. Bu nedenle, ajanlarına Gökhan'a mümkün olduğunca yardım etmelerini emretmişlerdi. Subaylardan birisi sordu; "Sizce, Gökhan Elan Rahu'nun Türkiye'deki projesini durdurabilir mi?" "Çok kolay görünmüyor. O adamın çok fazla bağlantısı var. Hem diğer ülkelerdeki operasyonları iyi gidiyor, sadece Türkiyedeki operasyonun biraz sekteye uğraması çok fazla sorun yaratmayacaktır." dedi. "Sizce, Gökhan'ı burada durdurmak mı, yoksa devam edip Elan'm işini biraz sekteye uğratmasına yardım etmek mi gerekir?" "Elan denilen adamın yaptıkları da bizim işimize geliyor. Bir süre projesi başarılı olur, ondan sonra birkaç küçük operasyonla sekteye vurulur ve daha sonra da kendi projelerimizi devreye sokarız." Bu toplantı sonucunda yazacakları rapor, istihbaratın politikasını belirleyecekti. Bir diğeri söze girdi, "Gökhan'ın çok fazla başarılı olacağını sanmıyorum, olsa olsa onun türk kontaklarını yakalatacaktır. Ama ilginç bir şey var. Gri Takım yok edilirken Elan Rahu içeride birilerinden destek aldı. Bu desteğin boyutlarını istihbarat araştırıyor. Bu politikanın sürekli ve yeni bir politika mı, yoksa sıradan bir operasyon mu olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Rus istihbaratının Türkiye'de yeni bir yapılanma oluşturuyor olması da olasılıklar arasında." dedi. "Evet, Gökhan şu anda belki de hayatının son uçak yolculuğunu yapıyor olabilir." "Ona dokunmayalım, bırakalım gitsin." "Bence de bırakalım, zaten Gökhan'ı da mutlaka bir şekilde paketleyeceklerdir." "Gökhan'dan başka bir takım üyesi kaldı mı?" diye sordu bir başkası. "AfriKa'daki patlama sırasında bütün takım üyelerinin öldüğünü düşünüyoruz. Ancak Gökhan'ın ortaya çıkmış olması... Sanırım patlama sırasında bir yere saklandı, yaralı veya belki de hiçbir yara almadan kurtuldu." "Büyük ihtimalle; Türkiye'de kalan bağlantılarına ulaşmaya çalışacak. Onlar da bu işin içinde oldukları için, kolaylıkla yakalanacaktır." "Evetj Metal Fırtına Operasyonu bu işle sona ermiş olacak denebilir. Tüm bu olanlar sonunda Elan'ın ortadan kalkması ve Gri Taljam'ın da sonunun gelmesi, sanırım en mantıkb yol olarak göjrünüyor. Elan gibi aşırılar kendi karşıtlarını doğurur ve bu yüzyılda iki tarafta da yara olmaması için elimizden gelen her'şeyi yaparız." Her iptimale karşı İngiliz istihbaratı Gökhan'ı izleyecekti; zaten Aürkiye'de de çok kuvvetliydiler. İngilfz subay; "Bizimkiler onu izliyorlar. İzlemeye de devam edecekler, ancak Türkiye'de nelerle karşılaşacağına dair çok bir bilgimiz yok, çok sıra dışı bir şey olursa size derhal bilgi aktarılacak ve gerekli işlemleri yapacağız." "Tamam, o zaman Gökhan'ın devam etmesi için izin çıkmış oluyor. Bu durumda lütfen güvenli bir şekilde Belçika'yı terk etmesini sağlayalım."

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

METAL FIRTINA-4. Gizli Güç. Burak Turna

METAL FIRTINA-4. Gizli Güç. Burak Turna METAL FIRTINA-4 Gizli Güç Burak Turna BURAK TURNA Burak Turna, yazarlık hayatına Türkiye'nin en çok satan yazan olarak başladı. Türk Edebiyatına Politik kurgu yazın türünü armağan etti. Onun kitaplarından

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ 1- Beni çok iyi tanımlıyor 2- Beni iyi tanımlıyor 3- Beni az çok iyi tanımlıyor 4- Beni pek tanımlamıyor 5- Beni zaman zaman hiç tanımlamıyor 6- Beni hiç tanımlamıyor

Detaylı

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.

Detaylı

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an Ece Şenses 21001982 ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an oldu mu hiç? Louvre müzesi benim için tam olarak böyle oldu. Sadece benim

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Sizi tanıyabilirmiyiz? 1953 Söke doğumluyum. Evli, 2

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN 21400752 MAKİNENİN ARKASI Fotoğraf uzun süre düşünülerek başlanılan bir uğraş değil. Aslında nasıl başladığımı pek hatırlamıyorum, sanırım belli bir noktadan sonra etrafa

Detaylı

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem YALNIZ BİR İNSAN Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem öyle sonunda hep iyilerin kazandığı, kötülerin cezalandırıldığı veya bir suçluyu bulmak için

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Herkese Bangkok tan merhabalar, Herkese Bangkok tan merhabalar, Başlangıcı Erasmus stajlarına göre biraz farklı oldu benim yolculuğumun aslında. Dünyada mimarlığın nasıl ilerlediğini öğrenmek için yurtdışında staj yapmak ya da çalışmak

Detaylı

GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY

GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY Dan Gutman Resimleyen Jim Paillot Emma ya Öğle Yemeği Balık Pizza Browni Süt 6 7 8 İçindekiler 1. Ben Bir Dahiydim!... 11 2. Bayan Cooney Şahane Biri... 18 3. Büyük Kararım...

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: - Deli, deli, diye seslenmiş. Siz içeride kaç kişisiniz? Deli şöyle bir durup düşünmüş: 1 / 10 - Bizim

Detaylı

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Şizofreninin nasıl bir hastalık olduğu ve şizofrenlerin günlük hayatlarında neler yaşadığıyla ilgili bilmediğimiz birçok şey var.

Detaylı

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum. PEPE NİN HİKAYESİ Pepe, herkesin olmak isteyeceği türden bir insandı. Her zaman neşeli olup, her zaman, söyleyeceği pozitif bir şey vardı. Birisi istediğinde hemen gidiyor, daima : Daha iyisi olamaz! diye

Detaylı

Okul fobisi nasıl gelişir?

Okul fobisi nasıl gelişir? Eğer bir kelimenin sonuna "fobi" eklenmişse, hemen bir şeylerden korkulduğunu düşünürüz. Ancak okul fobisi gelişen çocukların okula gitmek istememelerinin tek nedeni okuldan korkmaları değil. Çocuğa bu

Detaylı

GİZEMLİ KUTULAR PROGRAMI ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ

GİZEMLİ KUTULAR PROGRAMI ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ GİZEMLİ KUTULAR PROGRAMI ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ 19.12.2012 Ben de bilim insanı olmak istiyorum çünkü pes etmem! (7. Sınıf Aklımda bilim insanlarının da hep doğruyu tam olarak bilemeyecekleri kaldı. Bilim insanlarının

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

Bir gün insan virgülü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün ise ünlem işaretini kaybetti. Alçak

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

MOTİVASYON. Nilüfer ALÇALAR. 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya

MOTİVASYON. Nilüfer ALÇALAR. 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya MOTİVASYON Nilüfer ALÇALAR 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya Motivayon nedir? Motivasyon kaynaklarımız Motivasyon engelleri İşimizde motivasyon

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim on günlerde mevsimsel geçiş döneminin verdiği miskinlikle aklıma yazılabilecek bir yazı gelmiyordu. Bugün kardio antrenmanımı yaparken,aklıma sevgili olmamak için yapman gerekenler adlı yazım geldi. Bende

Detaylı

14 12 Bu ifadenin ne zaman kaba olduğu ne zaman gerekli olduğu konusunda onunla konuşabilirsiniz. Annebaba yanındayken ona nazikçe teklif edilen bir şeyi istemediğini Hayır diye bağırarak ifade etmek doğru

Detaylı

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur. 33 Ders 4 Günah Bir dostunuzun size, içi güzel şeylerle dolu ve bütün bu güzelliklerin tadını çıkarmanız için bir saray verdiğini düşünelim. Buradaki her şey sizindir. Dostunuzun sizden istediği tek şey,

Detaylı

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir. Duygu, hareket halindeki enerjidir. Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir. Duygu, insanın yaşam kalitesini belirleyen en önemli kaynaktır.

Detaylı

Hiçbir şey olmamış gibi çekip giden, kalpleri hunharca katlederek bırakanların bu hayatta mutlu olacağına inanmıyordum. Zamanla bu inanç alev aldı;

Hiçbir şey olmamış gibi çekip giden, kalpleri hunharca katlederek bırakanların bu hayatta mutlu olacağına inanmıyordum. Zamanla bu inanç alev aldı; Hisler körelir. Köreldikçe naçiz vücutta dans etmeye kalkışan ruhun etrafı kötülüğün demirden dikenleriyle çevrelenir. Her bir diken yastır ve mutluluğun katline en vefasız şekilde, acımasızca mührünü

Detaylı

Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz.

Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz. Rüyalar genellikle en saçma göründüklerinde en derindedir. Sigmund Freud Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz. Anksiyete: kendinize kötü bir şey olacağını ve

Detaylı

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz

Detaylı

TÜM BİLGİLER KESİNLİKLE GİZLİ TUTULACAKTIR. Anketi Nasıl Dolduracaksınız? LÜTFEN AŞAĞIDAKİ HİÇBİR İFADEYİ BOŞ BIRAKMAYINIZ. İsim:... Cinsiyet:...

TÜM BİLGİLER KESİNLİKLE GİZLİ TUTULACAKTIR. Anketi Nasıl Dolduracaksınız? LÜTFEN AŞAĞIDAKİ HİÇBİR İFADEYİ BOŞ BIRAKMAYINIZ. İsim:... Cinsiyet:... OA TÜM BİLGİLER KESİNLİKLE GİZLİ TUTULACAKTIR İsim:... Cinsiyet:... Doğum Tarihi:... Bugünün Tarihi:... Anketi Nasıl Dolduracaksınız? Aşağıda bazı ifadelerin listesi bulunmaktadır. Lütfen her ifadeyi çok

Detaylı

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU 1. DIŞ. CADDE - GECE 1 FADE IN: Saat 22:30. 30 yaşında bir gazeteci olan Eren caddede araba sürmektedir. Bir süre sonra kırmızı ışıkta durur. Yan koltukta bulunan fotoğraf

Detaylı

Başarıda İç Disiplin. Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür. Ama kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.

Başarıda İç Disiplin. Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür. Ama kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez. Başarıda İç Disiplin Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür. Ama kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez. İÇ DİSİPLİN NEDİR? Her zaman yaptığınız veya yapmak zorunda olduğunuz işleri iki şekilde yaparsınız:

Detaylı

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz ve Özellikle Canım Annem 1 Üniversite tercihlerini yaptığımız zaman,

Detaylı

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu? AĞIR ÇANTA Fatma o sabah evden çok zor çıktı. Akşam geç yatınca sabah kalkması zor oldu. Daha kahvaltısını yapamadan çıkmak zorunda kaldı evden. Okula geç kalacaktı yoksa. Okul yolunda çantasını taşımakta

Detaylı

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası Kelime bilgimin büyük bir miktarını düzenli olarak İngilizce okumaya borçluyum ve biliyorsun ki kelime bilmek akıcı İngilizce konuşma yolundaki en büyük engellerden biri =) O yüzden eğer İngilizce okumuyorsan,

Detaylı

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü Henry Winker İllüstrasyonlar: Scott Garrett Çeviri: Bengü Ayfer 4 GİRİŞ Bu sendeki kitaplar Dyslexie adındaki yazı fontu kullanılarak tasarlandı. Kendi de bir disleksik

Detaylı

Serkan Ertem. www.serkanertem.com

Serkan Ertem. www.serkanertem.com Serkan Ertem www.serkanertem.com Her insanda iki dil vardır. Bu da ne demek dediğinizi duyar gibiyim. Aslında ilk bakışta kulağa biraz garip geliyor, yani sözlü iletişimi sağladığımız dilimizden başka

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin? Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin? - Mutasarrıf demiş adam kabara kabara. - Sonra ne olacaksın? diye

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire annesi öldüğü zaman çok üzüldü. Simbegwire ın babası, kızıyla ilgilenmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.

Detaylı

SINIRLARIMIZ SINIRLARINIZ SERT Mİ, YUMUŞAK MI?

SINIRLARIMIZ SINIRLARINIZ SERT Mİ, YUMUŞAK MI? SINIRLARIMIZ EKİM 2016-İLKOKUL SINIRLARINIZ SERT Mİ, YUMUŞAK MI? Yumuşak sınırlar karmaşık mesajlar iletir, sert sınırlar kural ve beklentilerimizle ilgili net sinyaller gönderir. Günümüzde ebeveynlerin

Detaylı

ISBN : 978-605-65564-3-2

ISBN : 978-605-65564-3-2 ISBN : 978-605-65564-3-2 1 Baba, Bal Arısı Gibi Olmak İstemiyorum ISBN : 978-605-65564-3-2 Ali Korkmaz samsun1964@hotmail.com Redaksiyon : Pelin GENÇ Dizgi/Baskı Kardeşler Ofset Matbaacılık Muzaffer Ceylandağ

Detaylı

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. 1. Bölüm Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. Bütün bu insanın kafasını şişiren karmaşa, çok ama çok masum bir günde başladı. O gün çok şirin, çok masumdu. O gün öyle muhteşem, öyle harika ve öyle

Detaylı

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

C A NAVA R I N Ç AGR ISI C A NAVA R I N Ç AGR ISI Canavar, canavarların hep yaptığı gibi, gece yarısından hemen sonra çıktı ortaya. Geldiğinde Conor uyanıktı. Kısa süre önce bir kâbus görmüştü. Herhangi bir kâbus değil- di bu;

Detaylı

Havacılıkta İnsan Faktörleri. Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA

Havacılıkta İnsan Faktörleri. Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA Havacılıkta İnsan Faktörleri Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA BÖLÜM 2 Düşünen ve Hisseden Varlık İnsan İkinci Kısım: Sosyal İnsan Geçen Hafta GEÇEN HAFTA Yanlılık BU HAFTA Sosyal Etki Tartışma Issız bir adada

Detaylı

LanguageCert AÜ TÖMER C1 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

LanguageCert AÜ TÖMER C1 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1 LanguageCert AÜ TÖMER C1 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1 Gözetmen İçin Açıklamalar Sınav Süresi: 13 Dakika G = Gözetmen A = Aday BİRİNCİ BÖLÜM (3 dakika) KAYIT CİHAZINI KONTROL EDİNİZ G: LanguageCert AÜ

Detaylı

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU TARİH: / /2017 1. Öncelikle adınız nedir? Adınızın anlamı nedir? 2. Annenizden doğma, babanızdan olma, sizden başka evde yaşayan biri var mı? Varsa sizden büyük mü küçük mü?

Detaylı

Higgs bozonu nedir? Hasan AVCU

Higgs bozonu nedir? Hasan AVCU Higgs bozonu nedir? Hasan AVCU Evrenin başlangıcı kabul edilen Büyük Patlama'nın hemen saniyenin milyonda biri kadar ertesinde ilk parçacıklar da etrafa saçıldı. Bu parçacıklar saf enerjiydi, bir kütleleri

Detaylı

Filmin Adı: Şaban Oğlu Şaban. Oyuncular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Şener Şen. Filmin Yönetmeni: Ertem Eğilmez. Senaryo: Sadık Şendil

Filmin Adı: Şaban Oğlu Şaban. Oyuncular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Şener Şen. Filmin Yönetmeni: Ertem Eğilmez. Senaryo: Sadık Şendil 1 Filmin Adı: Şaban Oğlu Şaban Oyuncular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Şener Şen Filmin Yönetmeni: Ertem Eğilmez Senaryo: Sadık Şendil Müzik: Kemani Sebuh Efendi- Kürdilihicazkar Longa Filmin

Detaylı

TEHLİKELİ YOLCULUKLAR

TEHLİKELİ YOLCULUKLAR TEHLİKELİ YOLCULUKLAR Maun masanın sahibi, ciddi bakışlarını üstümden çekmiyordu. O izin verse ben de gözümden birkaç damla yaş çıkmasına izin verecektim. Doktorumun karşısında oturmuş, son sözlerini kavramaya

Detaylı

Fonksiyonlar, Olasılık, Parabol, Eşitsizlik, Trigonometri, Logaritma. gibi LYS konularındaki problemlerini halletmek isteyenler için...

Fonksiyonlar, Olasılık, Parabol, Eşitsizlik, Trigonometri, Logaritma. gibi LYS konularındaki problemlerini halletmek isteyenler için... Fonksiyonlar, Olasılık, Parabol, Eşitsizlik, Trigonometri, Logaritma gibi LYS konularındaki problemlerini halletmek isteyenler için... ANTRENMANLARLA MATEMATİK Üçüncü Kitap LYS Ahmet KARAKOÇ Halil İbrahim

Detaylı

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK Ceylan Işık, Hacettepe Türkçe Öğretmenliği Biliyor musunuz, ben bir çocuğun kalbine dokundum? Hatta bir değil birçok çocuğun kalbine dokundum. Onların sadece ellerine, yüzlerine

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı. ÇAYLAK Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı. Alt katta genel tıbbi muayene ve müdahaleleri yapılıyordu. Bekleme salonu ve küçük bir de laboratuar vardı. Orta katta diş kliniği ve ikinci bir muayene

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse Gösterdim Gördü anlamına gelmez Söyledim Duydu anlamına gelmez Duydu Doğru anladı anlamına gelmez Anladı Hak verdi anlamına gelmez Hak verdi İnandı anlamına gelmez İnandı Uyguladı anlamına gelmez Uyguladı

Detaylı

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi 66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi 2019 yılında kendimize daha fazla zaman ayırmak istiyoruz. Fotoğrafla olan iletişimimizi artırmak istiyoruz. Fotoğrafın bir sanat

Detaylı

Hayata dair küçük notlar

Hayata dair küçük notlar Hayata dair küçük notlar İlk önce sen merhaba- de. Olanaklarının altında yaşa. Sık sık -teşekkür ederim- de. Bir müzik aleti çalmayı öğren. Herhangi bir konuda öğretmenlik yap, herhangi bir konuda öğrenci

Detaylı

TEOG YAZ TATİLİNDE KAZANILIR

TEOG YAZ TATİLİNDE KAZANILIR TEOG YAZ TATİLİNDE KAZANILIR Sevgili öğrencim, Yoğun bir yılı bitirdin ve artık TEOG sınavı hazırlık sürecinde geri sayıma başladın. Öncelikle TEOG un düzenli çalışan her öğrencinin kolaylıkla başarabileceği

Detaylı

SINAVLARDA YAŞANAN KAYGISININ VELİLERE ÖNERİLER

SINAVLARDA YAŞANAN KAYGISININ VELİLERE ÖNERİLER SINAVLARDA YAŞANAN KAYGISININ AZALTILMASINA YÖNELİK VELİLERE ÖNERİLER Kaygı, öğrenmenin ve öğrendiğini kullanmanın önündeki en önemli engeldir. Kaygısı artan, sınava olduğundan farklı anlamlar veren öğrenciler

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim 2009 05:05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim 2009 05:08

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim 2009 05:05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim 2009 05:08 Söz Dinlemeyen Çocuklara Nasıl Yardımcı Olunmalıdır? Çocuklarda zaman zaman anne-babalarının sözünü dinlememe kendi bildiklerini okuma davranışları görülebiliyor. Bu söz dinlememe durumu ile anne-babalar

Detaylı

xxxxxxx ÖĞRENME RİSK FAKTÖRLERİ RAPORU

xxxxxxx ÖĞRENME RİSK FAKTÖRLERİ RAPORU xxxxxxx ÖĞRENME RİSK FAKTÖRLERİ RAPORU Test, Yrd. Doç. Dr. Oktay Aydın tarafından geliştirilmiştir. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz. OKUL EV VE AİLE KİŞİSEL ÖĞRENME

Detaylı

www.astromedya.com Örnek Tarot Okuması

www.astromedya.com Örnek Tarot Okuması Örnek Tarot Okuması Bir tarot okuması, bilinçaltına atılmış bir oltadır. Bizler yani tarot okuyucuları, sizin zihninize, bilinçaltınıza olta atarak, sebeplerini ve sonuçlarını zaten sizin biliyor olduğunuz

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

Orhan benim için şarkı yazardı

Orhan benim için şarkı yazardı 70'li yılların ünlü ses sanatçısı ve sinema oyuncusu Yıldız Tezcan, 21 yaşındayken Orhan Gencebay ile büyük aşk yaşadığını, ancak o dönem çöpçatanlıklarını yapan Sevim Emre'nin sonradan Gencebay'ı elinden

Detaylı

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor

Detaylı

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN 12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-İROL AŞARAN : Efendim : İyiyim sağol sen nasılsın : Çalışıyorum işte yaramaz birşey yok : Kim yazmış bunu : Kim yazmış bunu Milliyet te : Yani sen sen birşey yollamış mıydın

Detaylı

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ Ron D. BURTON U.R. Başkanı 2013 14 Gürkan OLGUNTÜRK U.R. 2430. Bölge Guvernörü 2013 14 H.Ediz PARLAR 3. Grup Guvernör Yardımcısı Perihan SEFEROĞLU (Başkan) Serkan SOLAK (Asbaşkan) Hüseyin MURSAL (Kulüp

Detaylı

02/17 Jelinek, Hauschildt, Moritz, Okyay, & Taş HOŞGELDİNİZ. Depresyon Tedavisinde Metakognisyon Eğitimi (D-MCT)

02/17 Jelinek, Hauschildt, Moritz, Okyay, & Taş HOŞGELDİNİZ. Depresyon Tedavisinde Metakognisyon Eğitimi (D-MCT) 02/17 Jelinek, Hauschildt, Moritz, Okyay, & Taş ljelinek@uke.de HOŞGELDİNİZ Depresyon Tedavisinde Metakognisyon Eğitimi (D-MCT) D-MCT: Uzay Pozisyonu Günün Konusu Davranış Hafıza Depresyon Denken Duyguların

Detaylı

Sınav Kaygısı ve Olumlu Başa Çıkma Yolları Kaygıyı, gelecekte olma ihtimalini düşündüğümüz olumsuz düşünceler olarak

Sınav Kaygısı ve Olumlu Başa Çıkma Yolları Kaygıyı, gelecekte olma ihtimalini düşündüğümüz olumsuz düşünceler olarak Sınav Kaygısı ve Olumlu Başa Çıkma Yolları Kaygıyı, gelecekte olma ihtimalini düşündüğümüz olumsuz düşünceler olarak görebiliriz. Türkiye de öğrencilerimizin büyük bir çoğunluğu yüksek sınav kaygısı yaşıyor.

Detaylı

Bu yaklaşımlar anne babaların kafasını oldukça meşgul eden şu soruyu akla getiriyor:

Bu yaklaşımlar anne babaların kafasını oldukça meşgul eden şu soruyu akla getiriyor: Uzm. Psikolog Nuray ÖZBEN AVŞAR Anne - baba - çocuk ilişkisinin son yıllarda hızlı bir değişim içerisine girmiş olduğu gözleniyor. Hızla gelişen dünya ile hayata bakış açıları her geçen gün gelişiyor ve

Detaylı

Muzaffer Asiltürk. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Muzaffer Asiltürk. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 05.05.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

Zihnindeki Sonu Hayal Et, İstediğini Elde Et! Eski zamanlarda üç yolcunun yolu çölde düşer. Kurumuş bir nehir... Sevgi Tunalı

Zihnindeki Sonu Hayal Et, İstediğini Elde Et! Eski zamanlarda üç yolcunun yolu çölde düşer. Kurumuş bir nehir... Sevgi Tunalı Zihnindeki Sonu Hayal Et, İstediğini Elde Et! Küçük bir rüzgar varmış. Bir köyün çok yakınındaki bir tepede ağaçlara dokunmadan, suların üstünde Eminim zihninizden birçok cevap geçti. Hepimizin buna benzer

Detaylı

KORKU HAYAL GÜCÜNÜN MUHTEŞEM BİR HEDİYESİDİR

KORKU HAYAL GÜCÜNÜN MUHTEŞEM BİR HEDİYESİDİR KORKU HAYAL GÜCÜNÜN MUHTEŞEM BİR HEDİYESİDİR Korku, yaşamın olağan ve doğal bir parçası, kızgınlık, sevinç ya da üzüntü gibi bir duygudur. Korku insanların görünen ve görünmeyen tehlikeler karşısında gösterdikleri

Detaylı

American Tank Company (Ruhi) vs Afrika Schützenkompanie (Levent) 1750 pts & Mid-War Hold the Line

American Tank Company (Ruhi) vs Afrika Schützenkompanie (Levent) 1750 pts & Mid-War Hold the Line American Tank Company (Ruhi) vs Afrika Schützenkompanie (Levent) 1750 pts & Mid-War Hold the Line 25 Ağustos 2013 Pazar Brifing: Görev isminden de anlaşılacağı gibi hattı tutan bir birliğe bir diğerinin

Detaylı

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı? Kazova dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat

Detaylı

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi : Yazan : Osman Batuhan Pekcan Ülke : FRANSA Şehir: Paris Kuruluş : Vir volt Başlama Tarihi : 4.7.2017 Bitiş Tarihi : 9.8.2017 E-posta : bat.pekcan@gmail.com Herkese Paris ten selamlar. Dün itibariyle 1

Detaylı

Yazar : Didem Rumeysa Sezginer Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz Yunus Emre

Yazar : Didem Rumeysa Sezginer Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz Yunus Emre Hayatta, insanlar üzerinde en çok etkili olan şeyi arayan bir kız, bu sorusunu karşılaştığı herkese sorar. Çeşitli cevaplar alır ama bir türlü ikna olamaz. En sonunda şehrin bilgesi bir nineye gönderilir.

Detaylı

Yüklemin anlamını zaman, durum, yön, miktar, tarz, vasıta, şart, sebep, birliktelik yönlerinden tamamlayan kelimeler ve kelime gruplarıdır.

Yüklemin anlamını zaman, durum, yön, miktar, tarz, vasıta, şart, sebep, birliktelik yönlerinden tamamlayan kelimeler ve kelime gruplarıdır. Zarf Tümleci / Edat Tümleci Tanımı Yüklemin anlamını zaman, durum, yön, miktar, tarz, vasıta, şart, sebep, birliktelik yönlerinden tamamlayan kelimeler ve kelime gruplarıdır. *Edat tümleci (edatlı tümleç)

Detaylı

Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri

Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri :١ mı, mi? baba ( ) uzaklaştım uzaklaştırmak uzaklaştırmak evin kapıları babam yetişiyorum eğitim görüyorum ecdadım, atam saygı otur! seviyorum seni seviyorum

Detaylı

"medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar" vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu

medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu - Aman ormancı, yaman ormancı Bıraktın bizde derin bir acı - Dua ile bisiklet gider mi?... - Özbek Paşa'dan AKP falı... Ve - Bush'tan "beni kimse sevmiyor" sendromu RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender

Detaylı

KİŞİSEL "GÜÇ KİTABINIZ" Güçlenin!

KİŞİSEL GÜÇ KİTABINIZ Güçlenin! KİŞİSEL "GÜÇ KİTABINIZ" Güçlenin! Hangi alanlarda başarılıyım? Ne yapacağım? Okul hayatınız bittiğinde, önünüze gerçekleştirebileceğiniz çok sayıda fırsat çıkar. Kendi iş yerlerini açan insanların ne tür

Detaylı

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ Kendinizden biraz bahseder misiniz? -1969 yılında Elazığ'da dünyaya geldim. İlk orta ve liseyi orada okudum. Daha sonra üniversiteyi Van 100.yıl Üniversitesi'nde okudum. Liseyi

Detaylı

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın? 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.

Detaylı

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. 1. Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. Sence, farklı insanların, farklı tanımlar yapmasına

Detaylı

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan Karganın Rengi Siyah! Siyah mı? Evet Emre, siyah. Kara değil mi? Ha kara, ha siyah Cenk, bence kara ile siyah arasında fark var. Arkadaşım Cenk le hâlâ aynı şeyi, kargaların rengini tartışıyoruz. Galiba

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar MARIA MONTESSORI Hayatın en önemli dönemi üniversite çalışmaları değil, doğumdan altı yaşa kadar olan süredir. Çünkü bu, bir çocuğun gelecekte olacağı yetişkini inşa ettiği

Detaylı

İletişim, hem güçlerimizin farkında olmak, hem de zayıflıklarımızın üstesinden gelmek demektir.

İletişim, hem güçlerimizin farkında olmak, hem de zayıflıklarımızın üstesinden gelmek demektir. Abraham Lincoln, senin yaşındayken dedi babası çocuğuna, Okula gidebilmek için her gün 10 mil yürüyordu. Gerçekten mi? dedi çocuk ve ekledi: Tamam, fakat o senin yaşındayken de başkan oldu baba! İletişim,

Detaylı