Sağlık Sektöründen KISA KISA Haberler

Transkript

1 Janssen Yaptığı İş Birlikleri ve İnovasyonlarla Hayata Dokunuyor 2009 yılından beri Janssen, araştırmalarını temel hastalık alanlarına odaklayarak ve şirket içindeki araştırmaları dışarıdan inovasyonlarla destekleyerek iş süreçlerini yaşam kaynağına dönüştürüyor. Farklı kurum ve kuruluşlar ile organizasyon dışı iş birliklerine büyük önem veren Janssen, bu iş birlikleri ile yenilikçi ve fark yaratan tedaviler üreterek hastaların hayatına dokunmaya devam ediyor. Bu inovatif yaklaşımların bir sonucu olarak; Janssen, Pharmacyclics Inc. ile gerçekleştirdiği ortaklıkla Kasım 2013 tarihinde ABD de mantle hücreli lenfoma için onay alan ilacı Ibrutinib i geliştirdi ve FDA tarafından üç kez Çığır Açan Tedavi Unvanı alan bu yenilikçi tedaviyi tıbbın hizmetine sundu stratejisini Güçlü tedavi alanları kurmak, yeni ve inovatif tedavilere yatırım yapmak ve en iyi ortaklarla çalışmak olarak belirleyen Johnson & Johnson ın ilaç grubu Janssen, karşılanmamış medikal ihtiyaçlara yönelik inovatif tedaviler geliştirmek için büyük bir özveri ile çalışıyor ve bu yolculukta olası ortaklarla iş birlikleri kurmak için her türlü alternatifi kullanıyor. AR&GE, tedarik zinciri ve ticari alandaki yoğun çalışmalar ile de fark yaratarak tedavilerin ihtiyacı olan hastalara ulaşmasını sağlayan Janssen, hastaların karşılanmamış ihtiyaçlarına ancak iş birliği temelinde inovatif yöntemlerle hızlı ve kesin olarak çözüm üretilebileceğine inanıyor. Abdi İbrahim ve Nanolek Stratejik Ortaklık Antlaşması İmzaladı Abdi İbrahim ve Rus biyofarmasötik firması Nanolek, merkezi sinir sistemi hastalıklarının tedavisinde kullanım amaçlı ilaçların üretimi için bir ortaklık antlaşması imzaladı. Abdi İbrahim Nanolek ile yapacağı işbirliği çerçevesinde nöropsikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanılacak 4 ürünün teknoloji transferini gerçekleştirecek. Nanolek ( Epid - bio med ve OJSC RUSNANO şirketler grubu tarafından oluşturulmuş iş ortaklığı) sosyal hayatı etkileyen hastalıkların önlenmesi ve tedavisi amacıyla yenilikçi biyoteknolojik ilaçlar geliştirmeyi hedefleyen bir kuruluştur. Alışılagelmiş ilaçların yanı sıra, Biyoteknolojik ve Onko - lojik ilaç üretiminde de piyasada söz sahibi konumundadır. Loka li zas - yon, Nanolek in Kirov bölgesindeki üretim tesisinde - Orichyov bölgesindeki Lyiovintsy Nanolek Biyotek - noloji Merke zinde- yapılacaktır. Firmanın, en öncelikli olarak, dünyanın önde gelen diğer ilaç firmalarıyla ortaklık yapmasını sağlayacak Avrupa Birliği İyi Üretim Uygula - maları Kalite Kontrol Sistemi de bu tesise dahil edilmektedir. Lokalize etmek dışında Nanolek, biyoteknoloji transferi ve yenilikçi ürün geliştirilmesi yoluyla nörolojik ve psikiyatrik ürün yelpazesini genişletmeyi hedeflemektedir. Uzun vadeli karşılıklı faydalı ortaklık çerçevesinde, Nanolek, kendisi tarafından üretilmiş sosyal hayatı etkileyen hastalıkların tedavisinde kullanılan, bilime dayalı ilaçların Abdi İbrahim aracılığıyla Türkiye pazarına sunulmasını müzakere etmektedir. Konu ile ilgili olarak Abdi İbrahim tarafından yapılan açıklamada; 5 yıl içerisinde 7.5 milyon dolarlık bir gelir elde etmeyi hedefliyoruz ve bu ürün için hedeflediğimiz pazar toplam olarak 51 milyon dolar civarındadır denildi. Actual Medicine 49

2 Kişisel Medikal Hijyen Alanında Selpak İmzası Eczacıbaşı Topluluğu nun temizlik kağıtları sektöründeki öncü ve lider kuruluşu İpek Kağıt, Selpak markasıyla kişisel medikal hijyen alanına iddialı bir giriş yaptı. İpek Kağıt, 35 yaş üstü dört kadından ve 50 yaş üstü dokuz erkekten birinin sorunu olan inkontinans, yani istem dışı idrar kaçırma sorununa özel geliştirdiği medikal hijyen ürünleriyle, tüketiciye 4x4 lük bir koruma sunuyor. Yeni ürünlerin tanıtım toplantısında konuşan İpek Kağıt Pazarlama Direktörü İçim Er, Selpak markamızın DNA sında yeni pazarlar yaratmak ve büyütmek var. Selpak, 1970 den beri ülkemizdeki kişisel hijyen bilincinin artması için öncü rol üstleniyor dedi. Selpak olarak tüketicilerin hayatlarının her döneminde kişisel hijyen sağlayıcısı olarak yanlarında olmayı hedeflediklerini ifade eden İçim Er, şunları söyledi: Selpak vizyonundan hareketle, farklı kategorilere girerek, kişisel hijyen ve temizlik kağıdındaki uzmanlığımızı daha ileriye taşımak istiyoruz. Selpak ın kişisel hijyen çatısı altında farklı yaştaki hedef kitlelere ulaştığı ürün portföyümüzü genişletiyoruz. Kişisel hijyenin yanına medikal hijyeni de ekleyerek, 35 yaş üstü tüketicilerimizin inkontinans sorunlarına çözüm sunuyoruz. İpek Kağıt Pazarlama Direktörü İçim Er konuşmasında; kişinin kontrolü dışında oluşan, kişisel ve sosyal hayatta hijyenik ve ruhsal problemler yaratan inkontinans hakkında bilgi de verdi. İnkontinans sorununa sıklıkla rastlandığını vurgulayan Er, sözlerini şöyle sürdürdü: Ülkemizde beş milyonu kadın olmak üzere 7,2 milyon kişinin bu sorunla karşı karşıya olduğu tahmin ediliyor. Bu sorunu yaşayanları üç gruba ayırıyoruz, çünkü sorunlarının boyutu ve ihtiyaçları farklılaşıyor. 35 yaş üstü her dört kadından biri, 50 yaş üstü her dokuz erkekten biri inkontinans sorunuyla karşı karşıya. Bu kişilerin çok büyük bölümü mobil kişiler, yani hayatlarını hareket kısıtlaması olmadan sürdürüyorlar. Bir bölümü ise yarı mobil, yani yardım alarak hayatını sürdüren kişiler ve tam yatağa bağlı hastalar. Ne yazık ki bu sorun halen çok kişisel görüldüğü için kişiler bu sorunlarını en yakınlarıyla bile paylaşmıyor, doktora gitmekten de çekiniyorlar. Türkiye de inkontinans pazarının önümüzdeki dört yılda üç kat büyüyeceğinin öngörüldüğünü de sözlerine ekleyen İçim Er, Avrupa ve ABD de olduğu gibi, büyümenin mobil kişiler için geliştirilen ürünlerden, yani kadın mesane pedi ve erkek mesane gardından geleceğini öngördüklerini belirterek, şöyle devam etti: Bugün temizlik kağıtlarında en yakın markalı rakibimizin iki katı pazar payına sahibiz. İn kon - ti nans pazarında da marka gücümüz ve tüketici içgörüsüne dayanan, farklılaşmış ürün portföyümüz ve Eczacıbaşı güvencesiyle lider olacağımızdan kuşkumuz yok. Tüketi - ci lerimize hijyen, kalite ve konforu bir arada sunmaktan mutluluk duyuyoruz. Selpak, inkontinans sorununa özel olarak tasarlanan kadın mesane pedi, erkek mesane gardı, belbantlı yetişkin bezi ve yatak koruma örtüsü ürünleri ve kişisel medikal bakım sağlayan tamamlayıcı ürünler olan saç yıkama bonesi, perine bölgesi temizleme havlusu ve vücut temizleme havlusu ürünleriyle tüketicinin yanında olacak. Selpak markasının Kişisel Medikal Hij yen kategorisi ürünlerini eczane, market, medikal gibi fiziksel nok taların yanı sıra adresinden satın almak da mümkün. Tüketiciler, www. medikalhijyen.selpak.com.tr web sitesinden ürün bilgilerinin yanı sıra inkontinansla ilgili her türlü bilgiye ulaşabilecek. Sitenin Uzmanınıza danışın bölümünden sorularına en hızlı şekilde ve en doğru kişilerden cevap bulacak olan tüketiciler, aktüel hayattan önerilere kadar pek çok konuya da ulaşabilecek ve benzer 50 Actual Medicine

3 sorunları olan kullanıcılarla kişisel hikayelerini paylaşabilecek ve numaralı Selpak 4x4 lük koruma hattından ise uzman hemşireler tarafından, bilgilendirme ve destek hizmeti sunulacak. Aynı hattan, tele-satış yöntemiyle ürün de temin edilebilecek. Bu yıl 13 Perşembe gününe denk gelen Dünya Böbrek Günü nde Türk Böbrek Vakfı da; su tüketiminin insan sağlığı üzerindeki etkilerine dikkat çekerek farkındalık yaratmayı hedefliyor. Uluslararası Nef roloji Birliği ISN ve Uluslararası Böbrek Vakıfları Federasyonu IFKF nin ortaklaşa düzenlediği ve dünyanın dört bir yanında çeşitli etkinliklerle kutlanan Dünya Böbrek Gü - nü nde bu yıl Güne Bir Bardak Suy la Başlayın teması ele alındı. Diyet için değil sağlık için sağlıklı su tüketin diyen uzmanlar; her cinsiyet ve yaş grubunun tüketmesi gereken su miktarını da açıkladı. Türk Böb - rek Vakfı Başkanı Timur Erk; Sa de - ce böbrek sağlığı açısından değil; kas, deri, sindirim ve boşaltım sistemi için de hayati derecede öneme sahip olan su, günlük beslenmede öncelikle ele alınması gereken besin öğelerinin başında gelmelidir dedi yılında Avrupa Gıda Güven - Türk Böbrek Vakfı Uyarıyor; Güne Bir Bardak Suyla Başlayın! liği Ajansı, günlük su alımı miktarını erkekler için 2,5 litre, kadınlar için ise 2 litre olarak önermişti. Vücuda giren günlük sıvının başlıca iki kaynağı var: İçilen su ve değişik yiyecek ve içeceklerde bulunan su. Yaşa bağlı olarak su ihtiyacı değişse de, vücudun sıvı dengesinin böbrekler tarafından kontrolü son derece önemli. Yeterince sıvı tüketilmemesi az idrara çıkmayı ve ardından da idrar yolu enfeksiyonlarını getiriyor. Buna karşın, artan sıvı alımıyla beraber sık idrara çıkmak tekrar eden üriner sistem taş oluşumunu 2-5 sene geciktirilebiliyor. Kronik böbrek hastalığının ilerleyişini de yavaşlatan fazla su tüketimi, vücudun tüm yaşamsal işlevleri için hayati öneme sahip. Ayrıca sıvı alımını arttırmadan fiziksel egzersiz yapılması, terleme ile kaybedilen vücut sıvısına bağlı olarak taş gelişmesi riskini de arttırıyor. Vücutta sıvı kaybıyla ifade edilen kilo kaybı, %1 düzeyindeyse normalde 24 saat içinde telafi edilebilir. Te - lafi edilemezse veya vücut sıvısında daha fazla kayıp meydana gelirse, fiziksel ve bilişsel performansta, sıcaklık dengesinin düzenlenmesinde ve kardiyovasküler işlevlerde bozukluklar ortaya çıkar. %10 luk veya daha fazla bir sıvı kaybı ise ölümcül olabilir. Dünya çapında 2 milyondan fazla kişinin son dönem kronik böbrek hastası olduğu ve bu hastaların 1,7 milyonunun diyaliz tedavisi gördüğü tahmin ediliyor. ABD de son dönem kronik böbrek hastalarının % 44 ünün ilk aldığı teşhis diyabet olurken, %28 ine koyulan ilk teşhis ise hipertansiyondur. Bu yüksek görülme sıklığı nedeniyle KBH, hatırı sayılır büyüklükte bir ekonomik yükü de beraberinde getiriyor. Ülkemizde halen diyaliz tedavisi gö ren yaklaşık son dönem kronik böbrek hastası bulunmakla birlikte, hastalığın birinci evresinden beşinci evresine kadar olan süreçte yaklaşık sekiz milyon hasta mevcut. Ülkemizde her altı kişiden birini tehdit eden kronik böbrek has talığının yıllık artış hızı ise %8 civarında. Beslenme ve hayat tarzı alış kanlıklarında iyileştirmeye yönelik yapılacak küçük değişiklikler, çoğunlukla önlenebilir bir hastalık olan kronik böbrek hastalığı ile mücadelede önemli bir adımdır. Gün - lük düzenli su tüketimi de, atılacak adımlardan biri. Dünyanın 53 Şehri Endometriozis İçin Yürüdü Dünya üzerinde yaklaşık olarak 200 milyon kadın ve genç kız endometriozis hastalığı ile mücadele ediyor. Million Women March for Endometriosis 2014 platformu, hastalığa dikkat çekmek amacıyla 52 Actual Medicine

4 dünyanın çeşitli coğrafyalarında bulunan 53 şehirde hastalıktan korunmak ve daha etkili bir tedavi yöntemi bulabilmek için harekete geçirdi, Washington başta olmak üzere dünyada 53 farklı şehirde yürüyüş ve aktiviteler gerçekleştirildi. Proje - yi ABD den dünyaca ünlü üç jinekolog kardeş Prof.Dr. Camran, Farr ve Ceana Nezhat yürüttü. Türk Al - man Jinekoloji Eğitim, Araştırma ve Hizmet Vakfı Başkanı Prof.Dr. Cihat Ünlü, 13 Mart Dünya Endo met - riozis Günü nedeni ile yaptığı açıklamada edometriozisin tedavisi olan bir hastalık olduğunun altını çizdi. Endometriozis rahatsızlığı olan kadınların tedavilerini spor ve sağlıklı beslenme ile destekleyebileceklerini kaydetti. Prof.Dr. Cihat Ünlü hastalıkla ilgili olarak şunları kaydetti: Çikolata Kis ti Hastalığı olarak bilinen Endo - met riozis özellikle üreme çağındaki kadınlarda yaygın görülen bir kronik hastalık. Çikolata Kisti Hastalığı, rahmin içinde bulunması gereken endometriyal hücrelerin rahmin dışında sıklıkla da yumurtalık ve karın zarında görülmesi durumudur. En - do metriozis ile ilgili en sık görülen bulgu ağrıdır. Özellikle adet dönemini ağrılı geçiren, kasık ağrısı çeken kadınlar ile cinsel ilişki sırasında ağrı yaşayan kadınlarda endometriozisden şüphelenilmelidir. Endomet - ri ozis tedavi edilmez ise kısırlığa neden olabilir. Hastalığın tanısı için, semptomları taşıyan kadınlara bu konuda altın standart olan laparoskopi ile karın içinin gözlemlenmesi ve biyopsi aldırma yöntemleri uygulanabilir. Ayrıca, yumurtalık endometriozisi (çikolata kistleri) ultrasonda kolayca tanınabildiği için bir başka yöntem olarak tanıda ultrason da kullanılabilir. Tedavinin amacı hastalıkta görülen pelvik ağrı, pelvik kitle ve kısırlık gibi semptomların giderilmesidir. Has talığın kronik olması nedeni ile uygulanan hormonal ve cerrahi tedavi sonucunda hastalık nüksedebilir. Tedavi şekline karar vermek için: hastalığın şiddeti, hastalığın yaygınlığı ve yerleşimi, hastanın yaşı, gebelik isteği, ilaçların yan etkisi, cerrahi komplikasyon oranları ve tedavi maliyetleri gibi verilere bakılması gerekmektedir. Çocuk sahibi olmak isteyen endometriozis hastaları, laparoskopik cerrahi ile kitlelerin çıkarılması ya da yardımcı üreme yöntemleri olan aşılama ve tüp bebek uygulamalarını deneyebilirler. 11. Nöropatik Ağrı Sempozyumu Antalya da Gerçekleşti Türk Nöroloji Derneği bünyesinde yer alan Nöropatik Ağrı Çalışma Gru bu tarafından 7-9 tarihleri arasında Antalya da 11. Nö - ro patik Ağrı Sempozyumu düzenlendi. Nöropatik ağrı ve fibromiyalji alanında dünyanın ve Türkiye nin önde gelen uzmanlarını bir araya getiren sempozyumda, tanı ve tedaviyle ilişkili pek çok konu tartışıldı. Nöropatik ağrının en çok diyabetli veya kronik bel ağrısı olan hastalarda ortaya çıktığına, fibromiyaljinin ise daha çok orta yaş ve üzerindeki kadınlarda görüldüğüne dikkat çekildi. Türkiye den üç yüzün üzerinde nöroloji, fiziksel tıp ve rehabilitasyon, endokrinoloji/dahiliye, algolo ji/ anes tezi, beyin cerrahisi, romatoloji ve ortopedi uzmanının yanı sıra yurtdışından yabancı konuşmacıların da katıldığı sempozyumun başkanlığını yapan Türk Nöroloji Der - neği başkanı Prof.Dr. Ersin Tan açılış konuşmasında Yanma, batma, donma, elektrik çarpar gibi ve karıncalanma şeklinde şikayetlerle ken dini gösteren nöropatik ağrının yaşam kalitesini çok etkileyen bir hastalık olduğunu ve tedavide basit ağrı kesicilerin fayda etmediğini belirtti. Sempozyumda nöropatik ağrı ve fibromiyalji konularında oturumlar düzenlendi. Actual Medicine 53

5 Sempozyumun ikinci günü olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nde, kadınlarda çok daha sık görülen fibromiyalji hastalığına vurgu yapıldı. Toplumda görülme sıklığı %3-6 oranında olan ve kadınlarda erkeklere göre 7 kat daha fazla görülen fibromiyalji sendromu hakkında açıklamalarda bulunan Türkiye Roma tiz ma Araş tır ma ve Savaş Derneği (TRASD) Baş kanı Prof.Dr. Ayşen Akıncı Tan şunları kaydetti: Fibromiyalji neredeyse romatizmal hastalıklar kadar yaşam kalitesini bozan bir durum ve birçok hastalığı taklit edebilecek yakınmalar yapabili yor. Yumuşak doku romatizması ya da kas romatizması olarak da adlandırılan fibromiyalji sendromu en çok yaygın vücut ağrısı, uyku bozukluğu ve yorgunluk belirtilerine neden olurken fakat hastalar bu belirtiler dışında sabah tutukluğu, eklem ağrıları, uyuşmalar, kuru göz, iritabl barsak Nüfusa göre oranlanmış nakil sayıları bazında, gelişmiş ülkelerdeki nakil sayıları ile karşılaştırılarak hesaplandığında gerekli olabilecek nakil sayısının Türkiye de yılda yaklaşık 4 bin kişiye Hematopoetik Kök Hücre Nakli (otolog+allojeneik) yapılması gerektiğini tahmin edildiğini ifade eden Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof.Dr. Teoman Soysal konu ile ilgili açıklamalarda bulundu: Ülkemizde halen ruhsatlı sendromu, baş ağrısı, konsantrasyon azalması ve unutkanlık, anksiyete, depresyon, sık idrara çıkma, huzursuz-bacak sendromu ve benzeri semptomlar ile gelebiliyor. Fibromiyaljinin nedeninin henüz tam anlaşılamadığını, teşhis koyarken iyi bir muayene yapmanın çok önemli olduğunu çünkü hastalığa özgü bir laboratuvar testinin henüz bulunmadığını ifade eden Prof.Dr. Akıncı Tan, kadın olmanın ve orta yaşın bu sendrom için risk faktörleri olduğunu, aile öyküsü ve romatizmal hastalığı olanlarda bu duruma daha sık rastlandığını belirtti. Te da vininin temelini ilaç ve fizik tedavi uygulamalarının oluşturduğunu, hastaya bu hastalığın tedavisinin uzun bir süreç olduğu bilgisinin verilmesinin çok önemli olduğunu, ağrının sürekli olmasının vücuda zarar vermeyeceğinin bilinmesinin de gerektiğini söyledi. Türkiye de Kemik İliği Bağış Oranı Sadece 10 Binde 3 60 hematopoetik kök hücre nakil merkezi mevcut ve bu sayı yıllar içinde giderek artmaktadır yılı içerisinde yurt içi bilgi bankalarına ulaşan tarama başvuruları Ankara için 651, İstanbul için ise 489 dur. Türkiye de de nakil sayıları artmaktadır yılına gelindiğinde toplam 2500 ü aşmıştır, bunlardan %54.6 sı otolog kök hücre nakli, %34 ü allojenik kök hücre naklidir ün sadece ilk 6 ayında 1500 e yakın nakil gerçekleşmiştir. 10 yıl önce 300 tane nakil yapılırken şu an yılda 3000 nakil yapıyoruz ancak sayı yine de yeterli değil. Türk Hematoloji Derneği üyelerinin de önerileri doğrultusunda, kendi hastaları için doku tiplendirmesi yapılan vericilerin, bu açıdan potansiyel olarak önemli bir kaynak oluşturabileceğini düşünmektedir. Bu amaçla derneğimiz kök hücre nakli için doku grubu bakılan tüm bireylerden kendi hastalarına uymadığı takdirde başka bir hastaya kullanılmak üzere gönüllü verici olmalarını özendirmeyi desteklemektedir. Tür - ki ye de yapılan nakillerle Avrupa ülkelerinde yapılan nakil başarılarının aynıdır. Türkiye den artık kimseyi ilik nakil olmak için yurt dışına göndermiyoruz. Geçen yıl yaklaşık bin 200 kişi dünya ilik bankasına başvurdu. Dünyada kemik iliği kayıtlı bağış ortalaması yüzde 1,7. Bağış oranları Almanya ve Ame - rika da yüzde 4, Güney Kıbrıs Rum Kesimi nde ise yüzde 16. Türkiye de ise bağış oranı 10 binde Actual Medicine

6 yaş arası, en az 50 kg ağırlığındaki her sağlıklı kişi kök hücre vericisi olabilir. Bu koşulların sağlanması, kişinin belirli sağlık niteliklerini taşıdığı anlamına gelmektedir. Böylece yapılan bağış da nitelikli olacak ve doğal olarak hastaya yapılan kök hücre naklinin başarıyla sonuçlanma şansı yükselecektir. Bağış yapacak kişinin özellikle bulaşıcı hastalık, bağışıklık sistemi hastalıklarına sahip olmaması gerekmektedir dedi. Prof.Dr. Soysal, nüfusu 80 milyon düzeyinde olan Almanya da yılda 5 bin civarında nakil yapıldığını ifade ederek, Türkiye nüfusuna göre yapılan nakillerin henüz istenen düzeyde olmadığını söyledi. Dünyada 23 milyon 500 bin civarında kayıtlı verici ve 600 bin kordon kanı varken, Türkiye de kayıtlı verici sayısının 37 bin, kordon kanının 765 düzeyinde olduğunu belirtti. Batılı ülkelerde başkasından yapılan nakillerin en az yarısının akraba dışı vericilerden sağlandığını kaydeden Prof.Dr. Soysal, Türkiye de ise başkasından yapılan nakillerin yüzde 16 sının ancak akraba dışından yapılabildiğini belirtti. Bu rakamın artması halinde Türkiye de de kemik iliği nakli sayılarının batıdaki gibi yüzde 50 seviyesine ulaşacağına dikkati çeken Prof.Dr. Soysal, Sorunumuz akraba dışı verici bulamamaktan kaynaklanıyor. Eğer ben bir Alman vatandaşı olsaydım, Almanya da yaşasaydım ve benim bir iliğe ihtiyacım olsaydı, bana oradaki hekimlerin ilik bulma olasılığı % 93 tü. Yurtdışında ortalama olarak başkasından yapılan nakillerin en az yarısı akraba dışı vericilerden sağlanabiliyor, oranlar bu şekilde. Türkiye de verici ve nakil sayılarını artırmak için TÜRKKÖK Projesi nin Sağlık Bakanlığı tarafından bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir diye konuştu. Tümörü Yakarak Kanseri Tedavi Etmek Mümkün Türk Girişimsel Radyoloji Derneği tarafından düzenlenen 9. Girişimsel Radyoloji Yıllık Toplantısı, Antalya Belek te düzenlendi. Toplantıda kanser tedavileri ile ilgili bilgi veren Türk Girişimsel Radyoloji Derneği Başkanı Prof.Dr. Mehmet Halil Öztürk, farklı girişimsel radyolojik işlemlerin kanserle olan mücadelede çok önem kazanmaya başladığını, bunların en önemlilerinin tümöre ciltten ulaşılarak yapılan yakma işlemleri ve tümöre damar içinden ulaşılarak yapılan tedaviler olduğunu belirtti. Tümör yakma işlemleri, çok büyük boyuta ulaşmamış tümörlerde cerrahi çıkarmaya benzer oranlarda kanseri ortadan kaldırabilen tedaviler olduğunu belirten Prof.Dr. Meh met Halil Öztürk şöyle konuştu: Tedavi edici nonvasküler (damar dışı organlarla ilgili) girişimsel radyolojik uygulamalar, değişik ana tomik bölgelere ve hastalıklara göre çok çeşitli olup, abse/kist tedavileri gibi sıvı drenajlarını, böbrek veya safra kanallarına yönelik katater girişimlerini, radyofrekans veya mik rodalga ablasyon gibi tümör yakma işlemlerini içermektedir. Ab se veya kist gibi hastalıklı sıvı toplanmaları görüntüleme eşliğinde özel iğneler ile cilde geçilerek ve buralara kateter yerleştirerek boşaltılıp tedavi edilebilirler. Bu yöntemle böbrek kistleri, kist hidatik gibi bir zamanlar ancak cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilen hastalıklar, kolaylıkla ortadan kaldırılabilmektedir. Tümörlerde radyofrekans veya mikrodalga enerjilerinin bir iğne ile hastalıklı bölgeye, görüntüleme eşliğinde iletilerek yüksek ısı oluşturulup tümörü yakılarak ortadan kaldırıldığını bildiren Prof.Dr. Öztürk, kanser dokusunun bu ısı ile tahrip edildikten sonra iğnenin çıkarıldığını belirterek şunları kaydetti: Bü - tün bu işlemler hasta açık ameliyata Actual Medicine 55

7 gitmeden, 1-2 günlük hastane yatış süresi ile gerçekleştirilir ve hastalar işlem sonrası günlük hayatına kısa sürede geri dönebilir. Bu yöntem en çok karaciğer tümörlerinin tedavisinde kullanılmaktadır. Bu nun la birlikte potansiyel olarak bir çok tümörde kullanılabilecek bir yöntemdir. Bu tedavi hipertermi tedavisi olarak bahsedilen ısıyla tedavi işleminde farklıdır. Hipertermi tedavisinde vücudun tümü veya bir kısmı C ısıtılarak kanser hücrelerinin zayıflaması, hasarlanması amacıyla yapılır, kemoterapi ve radyoterapi gibi tedavileri tamamlayıcı bir yardımcı tedavi yöntemidir. Tek başına tümörü öldürme yeteneğine sahip değildir. Ancak, radyofrekans veya mikrodalga yöntemlerinde vücut veya vücudun bir parçası değil direkt olarak tümörün kendisinin yok edilmesi hedeflenir ve ısıtma işlemi değil C sıcaklık ile yakma işlemi uygulanır. Bu tedavi yöntemi ilk olarak 1990 lı yıllarda hastalarda uygulanmaya başlanmıştır ancak son yıldır sıklığı gittikçe artan oranda ülkemizde yapılmaktadır. Bu tedavi yöntemi uygun hasta grubunda kullanıldığında tümörlerin yaklaşık yüzde 90 ının yakılabildiği ortaya konmuş olup, hastaların 5 yıllık sağ kalım oranları da yüzde 65 e varabilmektedir. Pulmoner Rehabilitasyon Haftası Kutlandı Türk Toraks Derneği, Pulmoner Re - ha bilitasyon ve Kronik Bakım Çalışma Grubu 9-15 Mart Pulmoner Rehabilitasyon Haftası ile ilgili olarak bir basın açıklaması yaptı. Ko - nuyla ilgili hekimlerin ve toplumun farkındalığının artması, bilgilendirilmeleri ve güncel gelişmelerin paylaşılması amacıyla her yıl mart ayında tüm dünyada ve ülkemizde kutlanmakta olduğu belirtilen açıklamada şunlar kaydedildi: Bu yıl, 9-15 tarihlerinde Pulmoner Rehabilitasyon Haftası çerçevesinde tüm yurtta GARD Tür - kiye (Kronik Havayolu Hasta lıkları Önleme ve Kontrol Programı), Türk Toraks Derneği ve T.C. Sağlık Ba - kanlığı ile birlikte konu ile ilgili çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Günümüzde kronik solunum hastalıklarının tıbbi tedavisinin standart bir bileşeni olarak kabul edilen Pul - moner Rehabilitasyon, kronik solunum hastalarının fiziksel ve psikolojik durumlarını düzeltmeyi ve sağlığı geliştirici kalıcı davranışları sağlamayı hedefleyen, hasta değerlendirmesini takiben bireysel olarak belirlenen egzersiz eğitimi, davranış değişikliği ve eğitim gibi yaklaşımları içe ren, kapsamlı uygulamalar bütünüdür. Pulmoner rehabilitasyonun amacı; hastalığa bağlı gelişen nefes darlığı ve fonksiyonel yetersizliği ortadan kaldırmak, hastalığın ilerlemesinin önlenmesi, egzersiz toleransının arttırılması, sağlık durumunun iyileştirilmesi, komplikasyonların önlenmesi ve tedavisi, hastalık atak sayısının azaltılması ve atak şiddetinin hafifletilmesi, yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, hastane ziyaret ihtiyacının azaltılması; sağlıkla ilişkili harcamaların azaltılması sağ kalımda iyileşme sağlamasıdır. Süregen nefes darlığı, günlük yaşam aktivitelerinde kısıtlanma, yaşam kalitesinde azalma ve/veya egzersiz kapasitesinde kısıtlılığı olan kronik solunum sorunlu tüm olgulara hastalık şiddetinden bağımsız olarak pulmoner rehabilitasyon uygulanabilmektedir. Rehabilitasyon ünitelerinin özelliklerine bağlı olarak pulmoner rehabilitasyon hastanede, düzenli hastane ziyaretleri ile ayaktan ya da evde her yaştan hastaya uygulanabilmektedir. KOAH (Kronik obstruktif akciğer hastalığı) başta olmak üzere astım, bronşektazi, interstisyel akciğer hastalıkları, kistik fibrozis, göğüs duvarı hastalıkları, nöromüsküler has talıklar, akciğer nakli öncesi ve sonrası, akciğer kanseri, obezite ilişkili tüm akciğer hastalıklarında pulmoner rehabilitasyon programı başarı ile uygulanabilmektedir. Pulmo - ner rehabilitasyonda en önemli ve temel bileşen egzersiz eğitimi olmakla birlikte, bireyin gereksinimleri doğrultusunda diğer bileşenler de (hasta ve ailesinin eğitimi, vücut kompozisyonunun değerlendirilmesi gerekli olgularda beslenme desteği, psikososyal destek, nefes darlığı ile baş edebilme yöntemleri, iş-uğraşı tedavisi, enerji koruma yöntemleri vb) pulmoner rehabilitasyon programlarında yer almaktadır. Kronik akciğer hastalığınız nedeniyle uzun süreli nefes darlığı, çabuk yorulma, güçsüzlük nedeniyle günlük aktivitelerinizi yapmakta güçlük çekiyorsanız pulmoner rehabilitasyon programlarından yararlanmalısınız, değerlendirme için lütfen Göğüs Hastalıkları uzmanınıza danışınız. 56 Actual Medicine