lber Ortayl - Tarihin S rlar na Yolculuk

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "lber Ortayl - Tarihin S rlar na Yolculuk"

Transkript

1 lber Ortayl - Tarihin S rlar na Yolculuk LBER ORTAYLI 1947 y nda do du. Siyasal Bilgiler Fakültesi (1968) ile Dil Tarih Co rafya Fakültesi Tarih bölümünü bitirdi. Master çal mas Chicago Üniversitesi nde Prof. Halil nalc k ile yapt. "Tanzimat Sonras Mahalli dareler" adl tezi ile doktor (1978), "Osmanl mparatorlu u'nda Alman Nüfuzu" adl çal mas yla da doçent oldu. Viyana, Berlin, Paris, Princeton, Moskova, Roma, Münih, Strasbourg, Yanya, Sofya, Kiel, Cambridge, Oxford ve Tunus üniversitelerinde misafir ö retim üyeli i yapt, seminerler ve konferanslar verdi. Yerli ve yabanc bilimsel dergilerde Osmanl tarihinin 16., 19. yüzy ve Rusya tarihi ile ilgili makaleler yay nlad y ndan beri Siyasal Bilgiler Fakûltesi'nde tdare Tarihi Bilim Dal Ba kan olarak görev yapmaktad r, llber Ortayl, Uluslararas Osmanl Etütleri Komitesi yönetim kurulu üyesi ve Avrupa ronoloji Cemiyeti üyesidir. Yay nlanm Kitaplar : Türkiye îdare Tarihi (1979), Hukuk ve dare Adam Olarak Kad (1994), mparatorlu un En Uzun Yüzy (1983), stanbul dan Sayfalar (1986), Studies On Ottoman Transjormation (1994), Türkiye'de Belediyecili in Evrimi (ilhan Tekeli ile birlikte, 1978), Tanzimat'tan Sonra Mahalli dareler (1974), Türkiye idare Tarihine Giri (1996), Alman Nüfuzunda Osmanl mparatorlu u (1980). Gelenekten Gelece e (1982), Osmanl Aile Yap (2000), Osmanl mparatorlu u ktisadi ve Sosyal De im: makaleler 1 (2001). llber Ortayl 'nm yay nlar z aras nda ç kan di er kitaplar : Gelenekten Gelece e (2001), Osmanl Miras ndan Cumhuriyet Tûrfeiyesi'ne (Taha Akyol ile birlikte, 2002). Sunu Ilber Ortayl, akademik çevrelerde engin kültürü, eskilerin deyi iyle "tebahhuru" ile tan nan bir üniversite hocas iken, özellikle 1999 y nda, Osmanl Devleti'nin Kurulu unun 700. Y kutlamalar vesilesiyle çe itli toplant larda yapt "konu malar'la Türk toplumuna Ahmet Refik'ten sonra "tarihi sevdiren adam" olma yolunda kararl ad mlarla ilerledi. Sadece geni bilgisi olan ara bir tarihçi olarak de il, rt ç lar yapan bir sosyal dü ünür, kültürün bütün lezzetini tatm bir ayd n, çok gezen bir seyyah, hayat dolu dolu ya ayan bir ya ama ustas, Türkiye'yi dünya ile bir bütün olarak dü ünen vizyonu aç k bir dü ünce adam r kendisi... Ortayl 'n n konu malar derlemek fikri, onun çe itli zaman ve yerlerde, çe itli ihtiyaçlara binaen sorulmu sorulara verdi i ilginç ve rt cevaplan bir araya toplayarak okuyucuyu, bir yandan tarihin henüz aç lmam katlar açmaya, öbür yandan da tarihi özgürle tirmeye yarayacak s rlar zorlamaya davet etmek arzusundan do du. Çe itli yay n organlar nda aras nda ç km olan konu malar kitap haline getirirken baz konu malar n ba klar de tirmek, imlalar ortak bir noktada bulu turmak ve baz de ifre hatalar tashih etmekten öte herhangi bir de ikli e gidilmedi. Sadece birkaç konu mada, do rudan do ruya önceki konu malarda tekrarlanm olan baz ifadelerin ç kart lmas yla yetinildi. Ilber Ortayl n kanatlar nda tarihin s rlar na ç lan bu ilginç yolculu a ho geldiniz! Mustafa Arma an Efsaneler ve sloganlar aras nda bir tarih... KONU AN: MUSTAFA ARMA AN izlenim. Temmuz-A ustos 1996; s Osmanl tarihi konusunda Türkiye'de farkl bak lar sözkonu-su. Bunlar nas l de erlendiriyorsunuz? Türkiye'de insanlar n bir k sm 'biz Osmanl de iliz' derken, di erleri 'Osmanl biziz' diyor. Bu tip bir ayr m sakatt r ve mümkün de ildir. Ben Avusturya'da 'Haçl lar ve Habsburglar ba ka, ben ba kay m' diyen görmedim. Cumhuriyetçiler, Monar iye kar olanlar, sosyalist olanlar orada da var ama böyle bir görü yok. Bu saçma bir ayr md r. Osmanl da kurumlar var. Bak ld nda bunlar n belirli bir ekilde devaml n oldu u görülür. Bu devaml k ara ld nda, zaten Osmanl tarihine teknik olarak bak meselesi halledilmi olacakt r. Bir süreklilik çizgisi üzerine oturuyoruz.

2 Di er önemli bir nokta da u: Ecnebi Osmanl tarihçisi, tarihe yabanc gözüyle bakar. Bu do rudur. Peki bugünün Türk'ü hangi gözle bak yor? Bugünün Türk'ünün tarihten bir kopuklu u var. Bu, kültürle alâkal bir ey. O dili bilmiyor, kelime hazinesi-zay flam ; o dönemin iirini bilmiyor. Biz dedemizle konu maktan aciziz. Bu, ink lap, kabuk de tirme, uygarl k de tirme de il; bu bir medeniyetsizlik. Peki bunun kökeni nerede yat yor? Deniliyor ki: 'Atatürk ink laplar yap ld, Osmanl reddettik. Harf ink lab yapt k, ondan böyle oldu.' Bunda hakikat pay olsa da yeterli bir izah tarz de ildir. Bir toplumun bu gibi zecrî tedbirlerle -ki bu gibi zecrî tedbirler 50 y ld r ortadan kalkm r- 50 y ld r a lamas, s zlamas bir tezadd r. Bizim cevaplamam z gereken sual u: 'Neden bu kadar meraks z?' Niye bu kadar çabuk pes ettik peki? Pes etmi de iliz, ilgisiz. Sormuyoruz. O kadar okumu -yaz-m adam neden Osmanl cay ö renmiyor? Çince de il ki bu. Osmanl Türkiyesinde okuma-yazma bilen, 20 milyon nüfus içinde 1 milyon ki i idi. Bugün 60 milyonun yar m milyonu bile Osmanl ca bilmiyor. Bunun sebebi ne? Imam-Hatipliler de Osmanl ca bilmiyor. Bir meraks zl k var. insanlar maziye ilgisiz. Maziye ilgisiz insan olur mu? Hayvandan en büyük fark z maziye ilgi diyeceksiniz. Do ru, maziye bu anlamda merak z var. Bu çok kolay tatmin edilen bir merak. Mesela "Osmanl Devleti vard, padi ahlar çok iyiydi, çok kötüydü, çok âdil bir memleketti veya çok rezil bir memleketti..." Me rebine göre, anas n babas n mezhebine göre, siyasî görü üne göre çocu un a na birkaç slogan yap yor ve o meczuba bu bütün hayat boyunca yetiyor. Çocuk yüksek mühendis olabilir, profesör olabilir, tabip, hukukçu olabilir ama, bu ahmakça laflar tekrarlamaktan hiç s lm yor. Onu garipseyen de yok. Bu toplumdaki tarihe merak, bir Afrika kabilesindeki insanmkinden daha fazla de il. Bir eyin künhüne inmek, soru sormak, somut delil aramak gibi bir merak z yok. Bu, çok az insana mahsus bir özellik Türkiye'de. Bu hep böyle miydi acaba? Korkar m biraz metafizik izah olma yolunda ama, çok Türklere özgü bir yap bu. Ben bunu Sovyetler Birli i'nde gördüm. Bütün yasaklamalara ra men, Rus her zaman bir delik açmas bilmi. imdi de süratle açmak yolunda. Do u Avrupa ülkeleri çok daha çabuk ara yor tabular, yasaklar. Hatta bir tak m entellektüel gruplar partileri zorluyor. Orta Asya Cumhuriyetlerinde böyle bir ey yok. Efsaneyle idare edip gidiyorlar. Kazan'da, Tata-ristan'da yaz lan yeni tarih kitaplar var. Alternatif tarih olarak yaz lm. Bir facia; iptidailik kokuyor ba tan a ya. Demek ki burada bir yap sal durum var. Metafizi e kaçmaktan korkuyoruz. Baz ekoller bunun do rudan do ruya dinin yap ndan kaynakland m ileri sürüyorlar. Ucuz bir izah. Bir gerçek var, ama niçin oldu u tam olarak bilinmiyor. Ara lmas gerekir. K sacas, somut kavramlara, bilgilere ihtiyaç duyan bir merak olmad için, bizde de Osmanl tarihine nas l bakmam z gerekti ine bir cevap verilemiyor. Verilen cevaplar n hepsi de birbirinden iptidai. Yani övgüyle sövgü aras nda s p kal yoruz... Resmi tarih dedi imiz de, alternatif tarih dedi imiz de, övgümüz de, sövgûmüz de, ilkelliklerimiz de birbirinden farks z. Hiçbiri somut bilgiye, malzemeye dayanm yor. Ve böyle bir ihtiyaç hissedilmiyor. Bu son derece enteresan. Ben Hyde Park'm kö esinde birçok insan bir kova veya bira kasas üzerine ç p konu urken gördüm. Konu anlar n hiçbiri ngiliz toplumunda seçkin bir yere sahip de illerdir. Ama ço unda temellendirilmi, somut bilgiye dayanan tarih konu malar görmü ümdür. Hatta bizdeki bir sürü ayd n bile o düzeyde de ildir. Bu çok hassas bir nokta. Türkiye'de okumu zümre efsanelerle ya da haz r sloganlarla, fazla kar rmadan bir tak m eyleri yay nl yor. Baz çok iptidai bir biçimde ifade ediyor. Bu nas l de ir? Nas l olur da bu millet dana somuta iner? Somut deliller arayan, ona göre kavramla nlan bir geçmi merak na nas l kavu abilir7 Bana göre bunun çözümü öncelikle iyi bir mant ktan geçer, sonra felsefeye gider. Filoloji de halledilmelidir. Bunu yapamad k. Bu memlekette Hümanist lise diye önerilen ey, Atatürk Lisesi'nde, Ankara K z Li-sesi'nde bir Latince s açmak olmu tur; Fen-Edebiyat kolu ya- TARHUN SINIRLARINA YOLCULUK EFSANELER VE SLOGANLAR ARASINDA B R TAR H nmda. Oralarda okuyanlar Yunanca de il, sadece Latince ö renmi lerdir. Bütün bunlar ayaklan yere basmayan projelerdir. Böyle bir yerden ç kan adam ne olacak? Tarihçi olacak, dilci olacak, hukukçu olacak... Hangi memlekette? Türkiye'de. Ama bizim mazimizin bir de Arabi, Farisî yönü vard r. Bu dallarda yeti tirdi in adama bunlar ö retmezsen ö rendikleri havada kal r. Bu kopukluk nereden kaynaklan yor?

3 'Kopukluk' da ayr bir slogan. Bir zamanlar, biz Bat olaca z denilmi. Bat da kendi çizdi i bir modelle tan tm lar. Baz önerilerim var benim. Diyanet uras 'nda, Imam-Hatipler için "3+3 ölü ve yabanc ya ayan diller teorisi"ne dayanan bir öneri getirdim. Bu tip önerilere insanlar 'evet' diyor fakat unutuyorlar. Pragmatist tipler, uzun vadeli, meyvasm kendisinin toplayamayaca projelere fazla itibar etmiyor. Bu çok iptidâi bir görü tür. 'Re-form'dan, üç senede meyvesini toplayaca projeleri anl yor. Müteahhit veya köylü zihniyetidir bu. Küçümsemek için söylemiyorum. Köylü, haliyle, tabiatla mücadele halindedir ve karn doyurmak zorundad r. 50 sene sonra meyve verecek a açla de il, 3 senelikle u ra r. Bizde de böyle bir hava var. 20 senede netice verecek bir okulla u ra mazlar. Hiç kimse; ne bakan, ne bürokrat. Böyle eylere 'evet' dese de yapmaz. "Okullar birle tirdim" deniliyor, "8 sene yapal m". O arada bir Kayserili numaras yla mam-hatipleri halledecekler. Baz yerlere ho görünecekler. Imam-Hatip'i de kald rm gibi görünecekler, kald rmayacaklar, liseden itibaren koyacaklar. 'Biz mam-hatiplerin say azaltal m da do ru-dürüst u i i halledelim' diyemiyorlar. Onun derdi, 10 senelik, 20 senelik bir süreç içerisinde gerçekten Katolik Ro-ma'n n, eski Rusya'n n Ruhban Akademisi'nin yeti tirdi i tarzda teologlar, filologlar yeti tirmek de il. Onlar bu ruhani seminerlerde H ristiyanl ktan çok, oryantalistli e, filolojiye, hindolojiye vs. hizmet edecek bir sürü alim yeti tiriyorlar. Böyle bir eyi bizimkiler tahayyül bile edemiyorlar, insanlar n ufku o kadar geni- e gidemiyor. Bu çok garip bir yakla m. Bundan dolay bu ülkede maziye, hale ve istikbale sistematik yakla acak insan ç kam yor. Kolay da de il; öncüler laz m. Ama in aallah yeni bir kurumla mayla ve yeni bir yakla mla bu i halledilir. Sohbetimizin ba nda tarihte süreklili i anlat rken kurumlar n etkinli inden bahsettiniz... Tabii, kurumlard r gerçekte süreklili i devam ettiren... Mesela Mülkiye'nin 150 senelik tarihi var. Harb Okulu'nun 200 senelik tarihi var, T bbiye çoktan 150 seneyi a r. Bunlar iyi ara rmak bir yana, bunlara sahip ç kmak, bunu her an ak lda tutmakt r mesele, 'Bizim okulumuz 150 senelik maziye sahiptir' demek bir marifet de il. Her an okuldaki ders program ndan, talebe say ndan idaresine kadar devaml onu dü ünürsen, makabline amil bir ekilde ona her eyin hesab verebilirsen ve tüm programlar buna göre düzenleyebilirsen, i te olmas gereken budur ve zor i tir bu. Osmanl Imparatorlu u'nu ayakta tutan ve tarihî anlamda süreklili i sa layan kurumlar hangileridir? Her imparatorluk gibi onun da kendine göre bir tak m kurumlar var. Onlar ya ad, geli ti i, kendini yeniledi i sürece imparatorluk devam etmi tir. Ama u anda çöküntü mü var yoksa asl nda bir kabuk de tirme mi, bir de iklik mi? Oras tart r. iran'daki ulema gelene iyle kar la ld nda bizdeki gelenek çok k lgan görünüyor. O anlamda sanki bizim kurumlar z çok sahici de ilmi gibi? iran'da da bürokrasi zay ft r. Ordu zay ft r. Bizdeki bürokrasi ve ordu ark ülkeleri aras nda daha etkilidir. Bu, devletin yap lanmas yla direkt ili kili bir ey herhalde? Bir tak m insanlar bu müesseselere çok sald yorlar. Ama yerine yenisi konacak m bir; ikincisi, bunlar n çok zay f oldu u EFSANELER VE SLOGANLAR ARASINDA B R TAR H toplumlar bir eye benziyor mu? Bütün bunlar tart r. Beyo lu Caddesi bat yla halledilebilecek i ler de il bunlar. Tarikat benzeri yap lanmalara ne dersiniz? Tarikatlar bir facia! Devam eden bir tarikat gelene i yok. Bir yap lanma yok. Tarikat, mür it vefat etti i anda da yor. Yenilerin tan yla, söylemleri kayboluyor. Tarikat mensuplar aras nda te kilatlanma yok, el verme gelene i devam etmiyor, dayan ma olmuyor. Türkiye'ye bak n: Bir müddet için bir eyh çok ünlü oluyor, hakk nda çok fazla menfi, müsbet konu malar oluyor, oylar etkiliyor, etraf müridle doluyor. Ondan sonra, irtihal-i dar- beka edince arkada bir da lma, bir tavsama ba gösteriyor. Dinin, inanc n söz-konusu oldu u alanda bile durum bu. Gerisini siz dü ünün. Bir de, Osmanl tarihine Bat kavramlarla yakla arak oradan baz sonuçlar ç karmaya çal yor. Ne diyorsunuz buna? 'Bat kavram' diye bir ey art k çok tavsad. Bir dönem için böyle bir olay olmu tur. Bat çok de mi, Sanayi Devrimi olmu, ehirler büyümü, k rlar çözülmü ; bunlar n hepsi Bat da olmu ve onun için tarihi bu aç dan ele al p yorumlama da Bat da ortaya ç km. Fakat art k bu dü üncenin Bat da do up etkilemesi, de tirmesi dönemi geçiyor. Kald ki, sosyal yap, sosyal etkile im, sosyal kurumlar n ileti imi gibi

4 sorunlar n Bat ya has olmad da biliyoruz. Eski Yunan'da var slam Ortaça nda var, sonra Bat da sözkonusu. Bu durumda Bat dedi iniz de -aç kça söyleyeyim- kendini tekrar haline dönü mü. Herkes biliyor ki, bugünün dü ünürleri, 18. ve 19. yüzy n dü ünürleri gibi de il. Hele Marks hiç de il. Bu bak mdan, "sosyal dü ünce, de im Bat ya hast r" demek bir yerden sonra art k yanl. Patente bu kadar sadakat do ru de il. Somut bir örnek olmas aç ndan, kavramlar sivil toplum örgütleri ba lam nda de erlendiren bir anlay var. Osmanl 'da gerçekten bu anlamda bir sivil toplum örgütlenmesinden bahsedilebilir mi? Bu kar la rma çok s k yap yor, özellikle erif Mardin taraf ndan. Evet erif Mardin, sivil toplum ifadesini çok kullan r. Asl nda bütün mesele Bat toplum tipi. Orada cemiyet hayat kontratlara dayan r. Feodal Avrupa'da akitler revaçtad r. Do u, kontratlar cemiyeti de il. Ba ka türlü ba lar, ba ka türlü ili kiler, ba lanmalar var. Do uda devletle tebaan n ba kontrata dayal bir hiyerar iye de il, ba ka bir eye dayan yor. Bu arada Osmanl 'da sivil toplum, birey gibi kavramlar çok kullan lan staslar haline getirmemeliyiz. Birey bauda ne zaman varolmu 7 Bunu bilmer iz laz m. Bun lar n üzerinde çok durulmal çünkü Osmanl ve 'sivil toplum' denildi i zaman çok ey aç klam yor. 'Sivil toplum' etraf nda bir- eyi aç klamak, cemiyetin yap yeterince ifade etmiyor. Hukukî düzen denilen bir olay vard r. Onun etraf nda aç klamaya çal mak gerekir. O hukukî düzene ba, yaz l; yaz z gelenekler vard r. Onlar nas l i liyor? Buna bakmak gerekir. Bu çok iyi ara lmas gereken bir konudur. Bat da bu tip teoriler ezberden ç km de il. Adam n biri gece rüya görüp de bunu sabah kalkar kalkmaz söylüyor de il. Bunlar Bat da çok detayl, hassas, hukuk tarihi, tarih, filoloji ara rmalar yla ç kan bilgilerle ekillenmi görü ler. Birisi oturup bir ey yazd zaman, bu biliniyor, ara lm. 18. yüzy l Frans z Ortaça biliniyor, hem de hukukî kurumlar yla, hukuk tarihivle Bi? -de bu ans yok sosyal bilimcilerimiz için. Böyle eyler haz rlan p ara lm sa bile hammadde olarak var, bunlan anlayacak durumda de iliz; çok hazin bir durum. Mesela Ömer Lütfi Barkan kanunnameleri, -içlerinde metin hatalar olsa dayay nlam, ama bu metinleri do ru dürüst okuyup, anlay p yorumlayacak bir bilgi ortada yok. Birtak m siyaset bilimcilerimiz de bunlara dipnotu dü üyorlar. Bu insanlar bunlar anlayacak durumda olsalar, Ömer Lütfi Bey'in 1274 hicri tarihinin kar 1858 miladi tarih olarak yazd kolayca kabul etmemeleri gerekirdi. Böyle bir durum çok eksik ve yanl bir yoruma dayan r. Çok ge riyiz bu konularda. 18. yüzy l Fransa'smdaki bir siyaset teorisye-ninin, bir hukuk tarihçisinin, bir münevverin spekülasyon yapabilece i malzeme daha bizdekilerin elinde yok. Yap lmam ; yap lan da de erlendirilecek durumda de il. Böyle olunca sonuç iç aç olmuyor. Bizde bir tarih ekolünün olu mamasm n sebebi de bu mudur sizce? Tabii ki bu durumda bir ekol olu amaz. Çünkü bir ekolün olu abilmesi için çok ciddi referans noktalan üzerinde oturup dü ünmek, ara rmak gerekir. Ne tarz belgelen bulacaks n, nas l de erlendireceksin? Bunlar asistan na, ö rencine aktaracaks n, o da devam ettirecek. Orijinal bir formasyon ve yorum biçimi karsa devam eder. Ekol budur. Kolay bir ey de il ekol ve ben Türkiye'de böyle bir ekol tan yorum. Osmanl düzeninin dinamizmini sa layan unsurlar nelerdi Bat dan farkl olarak? Cemiyetin renklili i, birtak m milletlerin bulunmas.. Bu arada dinamizmi zorlay unsurlar da var: De en bir dünyan n ortas nda Avrupa ile birbirlerini etkiliyorlar. Ekonomide geli meler, zorlanmalar var. dünyayla rekabet var. Yöreleri dengeleyebilmek için baz unsurlar da göz önünde bulundurmak gerekir. Çok yayg n olmamakla beraber dikey mobilizasyon imkân var. Köylü sadrazam olabiliyor mesela. Sadrazam n çocuklar köylüden beter hale gelebiliyor, fakiri e iyorlar. Cahil, sefih, kafas z, i e yaramayan pa a torunlar, hatta sadrazam torunlar görmü üzdür. Ünlü bir tarihçi olarak hayata bakt zda tarihin bugün, bu toplumu nas l yans tt m görüyorsunuz? Tarihte, de en bir Türkiye'de maziden neler kald, neler kalmad? Neler yön veriyo bize? Tarih demek nostalji demek de ildir. Ya ayan tarih demek, bizatihi cemiyetin temel ili kilerinde neler var? Hakim olan unsurlar neler? Bunlar ara r tarih. 14 EFSANELER VE SLOGANLAR ARASINDA B R TAR H Osmanl da despotizmden söz edebilir iniyiz? Hay r. Montesquieu'nun görü üdür ve sadece o ça da kalan bir göiü tür. Rusya'ya da ayn eyi uygularlar ve onu da "despot" cu;e d larla". Sonra bu despotizm laf orada bir istibdad ifade ediyor ise de çok da tahkir

5 edici bir ey de ildir. Bir toplumun evvelini ara yor asl nda. Mesela 18. yüzy lda Frans z Ayd nlanma filozoflar, rejimlerinden memnun de iller ngiltere'ye meylederler. Fakat asl nda kendi Fr..ns z kültürlerine hayrand rlar. Voltaire insanl n son a amas Frans zlar n bütün dünyaya egemenlikleri olarak dü ünür. ] 00 seneyi bulmadan onlara ngiltere'nin üstün olaca, giderayak ngiliz dili ve adetlerinin tüm küreyi kapsayaca, bir Almanya'n n ç kaca söyleseniz inanmazlard. Halbuki öyle oldu. Onur yorumlar ve ba ms z de kenleri de o kadar geçerli de ildi. Ayd nlanma ça nda, Fransa en mükemn ' fikn ve medeniyete sahiptir. Rejim olarak ngiltere'yi isterler, bu bir usûl meselesi gibi görülüyordu. Son olarak Rus aydmlanmac larmm Osmanl ya bak ile ilgili neler söylemek istersiniz? O zamanlar Osmanl, Rusya için b rrmr.del de il. Rusya'ya göre, parlamentarizmin bizde erken ortaya ç onlara tesir etti. Ama o kadar büyük bir Osmanl kültür ve medeniyet analizi Rusya'da yoktur. Onlar Türkiye'ye dü manlar, o kadar. Tolstoy var, Müslümanl k üzerine olumlu orijinal görü lere sahip- Onun nda pek bir ey yok. Bizde de Rusya ile ilgili pek bir ey yük. Ancak imparatorlu un son dönemleri bir istisna te kil eder. 15 R.KABUK DE RME DÖNEM KONU AN: MUSTAFA ARMA AN istanbul Arma an IV: Lâle Devri, istanbul 2000, s Yükselme döneminin arkas ndan gelen ve Duraklama, Gerileme dönemleri diye nitelenen 17 ve 18. yüzy llar niçin tarihçilerimiz nezdinde yeterli ilgiye mazhar olmuyor? Niçin tarihçilerimiz bu konuda yeterince çal yor? Genel bir ihmal mi sözkonusu yoksa ba ka sebepler mi var? Tarihi dönemleme çal malar hiçbir zaman ba ar de ildir. Fakat tarihçili i de, tarih e itimini de maalesef dönemleme yapmadan yürütmemiz mümkün de ildir. Miladi ya da hicri as rlar neyi, ne kadar ifade eder? Bunlar ba ba na gerekli ve ön artt r. Onsuz tarihi zaten dü ünmemiz mümkün de ildir. Bizim sorunumuz udur: Biz nas l bir dönemleme yapmak durumunday z? Devlet-i Aliyye'nin tarihi için Viyana Muhasaras ve müteakip olaylar çok önemlidir. Evvela bu uzun sava döneminde, devri için mükemmel olan bir askerî sistem, mühimmat sistemi çöküntüye u ram r. Daha do rusu, bunun art k eskidi i fark edilmi tir. mparatorlu un dört bir taraf nda neredeyse sava devam ediyor. Bütün Avrupa tas nda ve kalelerin tamiri için son derece hantal bir mekanizman n yürüdü ü Maliyeden Müdevver dedi imiz defterlerden anla yor. Dinamik de ilsiniz art k. Fakat bütün bunlar n d nda da Osmanl ordusunun asker 17 i, R KABUK DE RME DÖNEM bir toplumun ordusu oldu u ve kendini yenileyebilece i anla yor. Ard ndan uzun bir mütareke ve müzakere dönemiyle bir muahedeye giriyorsunuz ki Karlofça'd r bu. Burada Osmanl bürokrasisinin beynelmilel ili kilerden, diplomasiden, hukuktan anlad anla yor. Ve d leri memuru diyebilece imiz Reisül-küttab'm ofisindekiler -yaz malar yürütürlerdi- mahir diplomatlar olmu lard r. Dönemin Reisülküttab' Rami Mehmet Pa a ileride bu yüzden Sadrazam olacakt r. Buradan Lale Devri'ne gelecek olursak... Lâle Devri size neyi anlat yor? Bu Ahmet Refik'in bir tabiridir. Hakikaten lâle, çiçek dü künü bir toplum. nce zevkler var. Hatta lale yeti tirenler Tezkire-i ü-kûjeciyân diye bir biyografi kitab nda yer al yor. Bu devir niye Lale Devri'dir? De me tüm dünyada 19. yüzy lda gerçekle iyor. Fakat 19. yüzy lda herkes ister istemez de iyor. Mühim olan 18. yüzy n de mesidir. Ve 18. yüzy lda kendilerini de tirmek isteyen toplumlar bugünkü dünyay kurarlar. Devlet, 18. yüzy lda Avrupal anlam nda bir bilinç de mesiyle, bilinç ilerlemesiyle gelmiyor. Böyle bir tarif de yapm yor. 18. asr n Osmanl o dünyan n ortas nda oldu u için zorlan yor. te burada bilmemiz gereken bir ey var: Maalesef 18. asr Türk insan iyi etüd edip tam anlamad içindir ki 19. yüzy ldaki de meyi emperyalist bir dayatma olarak de erlendirdi. T pk dünyan n çe itli ülkelerinin 19. yüzy lda kolonyal istilayla de meye zorlanmas gibi bir Osmanl Devleti tarihi yazd. Çünkü 19. as r için izah edemedi imiz birtak m olaylar vard. Baz lar izah ediyor gibi göründü, ama bir yan da izah edemedi. Çünkü biz 18. asr bilmedik. 18. yüzy n dünyas nda Os-manb imparatorlu u, de en geli en toplumlarla kavga etmek, direnmek zorunda olan bir toplumdur ve bunun için müesseselerini slah

6 etmek zorundad r. Bu çok önemlidir ve bunu anlam, ad da koymu tur. "Islahat" kelimesi 18. yüzy la ait bir kelimedir. Bu slahat durgunluk içinde bir de me gibi görüyor ama, de ildir. nk lap laf tabii kullanm yor. Öyle bir ey yok zaten ortada, ihtilal Osmanl için zaten kelime anlam yla kar kl k ve fitne demek. Ama slahat laf hakikaten düzgün bir düzenleme ve de medir. Mousnier, Frans z Akademisi ad na yapt bir konu mada "Avrupa devaml de en bir k tad r. Bilincimiz-deki ilerleme, bilgimizdeki ilerlemeyle de ir" diyor. Chardine "Avrupa devaml de ir, hareketlilik içindedir, Bütün Asya ise atalet içindedir" diyor. ii adi bu atalet kapsam na k smen Türkiye'yi sokar gibidirler. Türkler ise bu büyük ataleti kendileri farketmi ler. Kalk p da 19. yüzy n, 20. yüzy n Türkiye'si gibi "Biz geriyiz. lerleyelim., durgunlu u ral m" falan demiyor. Adam "Biz bu ordular n kar nda niye yenildik?" diye soruyor. Osmanl cemiyeti asl nda Avrupa'y ta ba ndan beri takip eden bir cemiyet Çünkü onanla harp ediyorsun, tekni ine uymak zorundas n. Fakat bundan sonra baz eylerin daha geli mesi gerekti ini anl yor. Mesela askeri tekniklerine el at yor. Askerî teknikler de ik bir e itim gerektirdi i için e itime de el at yor. Ve o dünyayla ili kileri sonucunda ya am nda, zevklerinde de iklik ortaya ç yor. Mimaride biz do rudan Avrupa'y m taklit ettik, yoksa yan ba zdaki iran' m? Çünkü bahçe mimarisinde birtak m Farsça tabirler kullan yorsunuz. Resimde mesela Levni ç km, bir perspektif, bir hareketlilik girmi ama bunlar do rudan Avrupa dan m alm z, yoksa yan ba zdaki ranl lardan m? Bunlar tespit etmek durumunday z. Ama mühim olan bir ey bu cemiyette bir de me var. Osmanl Barok'u diyor mesela birtak m sanat tarihçilerimiz. Ben de bu tabiri kulland m. Evet bu Barok'ta Avrupa'n n etkileri var Ama bu, Barok'un aynen yans mas m r? Çünkü o Barok'ta ba ka bir eye önem vermek var, bir gösteri mefhumu var, devleti toplumun kar nda sahnelemek var. Bütün mimaride ve süslemede bu hakim oldu 18. yüzy lda. Bizde bu felsefe a rl kl rn? Mimarinin felsefesini, dü üncesini verecek metinler yok elimizde. Ama ne var? 18. yüzy n insan mimariyle ilgileniyor, i te Hadikatü'l-Cevâmi, Ayvansarayî'nin eseri. Daha birtak m tezkireler eskiden beri devam ediyor. 18. yüzy n insan hattatlardan bahsediyor. Mesela adamlar n eceresini tutuyor, biyografilerini yay nl yor. Demek ki güzelli e, ekle, yarat ya yönelik bir ilgileri var. Bir eyler yakalamak istiyorlar. Ben üunu çok önemli görüyorum. Bir eyler yakalamak gibi beynelmilel trafi in ticaretin geli ti i bir ortamda Venedikli Mura-no di senin zevkine yönelik cam e ya üretiyor. Sen onlar n zevkine yönelik hal dokuyup sat yorsun. Oradan sana göre birtak m mobilya geliyor ama, o mobilyayla senin de zevkin de meye ba yor. Ve bir al veri ba yor dünyada. 18. yüzy la -çok dikkat ediniz- klasik diplomasi ve anla ma tekniklerini geli tirmi beynelmilel sistemin üyesi olarak giriyorsunuz. Westfalia sistemi, Grotiusçu hukuk anlay... Ve asr n sonunda sen art k beynelmilel anla malarla iç hayat bile tahdit ediyorsun. 18. yüzy lda Ankara'da, stanbul'da, imparatorlu un çe itli yerlerinde konsolosluklar var. istanbul'da sefaretler var. Bunlar n diplomatik muafiyetleri art k senin eski anlay na göre tek tarafl olarak verilen bir ey de il, beynelmilel sistemle, Westfalia'yla Karlofça'da ve Pasa-rofça'da tespit edilen diplomatik kurallara göre; ve bu as rda Küçük Kaynarca gibi antla malarla bir yere do ru gidiyorsunuz. Burada mesela Rusya, istiyanlarm hâmisi, protektörü oluyor. Sen de, Rusya'daki müslümanlar n hamisi oluyorsun, Halife fat yla. Böyle insanlar n ruhanî lideri olan bir halife anlay yok daha önce. Onu muhtemelen yanl anlad lar, biz de tasdik ettik. imize geldi. Bundan sonra beynelmilel, Islamî bir kurum var, Hilafet diye. Hükümdar olmad n kitleleri, ülkeleri ruhanî, dinî lider gibi etkileme durumu ortaya ç yor. Bu as rda as l önemlisi teknik geli me ba yor ve sen o tekni i al yorsun; bu çok önemli. Dolay yla bizim 18. asr z Türkiye'nin de meye ba lad bir dönemdir. Bunu nerede görüyorsunuz? Fabrikada, sanayi te- 20 R KABUK DE RME DONEM sislerinde. Yani insanlar Halic'in k ndaki Sultan saraylar na ç kmaya ba yorlar Lengerhane kurmak için, II. Mahmut'un yapt gibi tersane, feshane kurmak için. Tersaneyi geni letmek için Kâ thane kuruyorlar en güzel yere. Suyu kirletmeye oradan ba yorlar. Dünyan n de ti ini ve ona ayak uydurmak gerekti ini farkediyorlar. Sonra yeni mekteple beraber yeni bilgiler ö renmeye ba yorlar ve daimi ordular n gerekçesine uyuyorsun. Daimi orduyu biz 18. as rda tan mad k. Daimi ordu bizde daha evvelden vard ama onun tekni in' kavr yorc-

7 tmuz ve art k askeri düzeni nas l de tirmek gerekti i tart malar ba yor. As l önemlisi, 18. yüzy lda bunu smen de ba arm oluyoruz. Bak n Avusturya ve Rusya hep müttefik olarak kar zda. Bunlar modernle mi ordular. Bunlarla bir sava a giriyorsunuz, yenildi iniz yer oluyor, kazand z yer oluyor. Bizimkiler Belgrad' kaybediyorlar, tekrar al yorlar. Rusya ve Avusturya 18. as rdaki asker ve komutanlar na bir daha sahip olamam r. Bu iki devletin ordular yla mücadele etmek durumunday z ve bazen de yer yer onlar püskürtüyoruz... Ne olursa olsun toprak kaybediyoruz 18. yüzy lda fakat bünyemiz de iyor. Ve bu bünye de mesinde emin oldu umuz dünyay tan mlamak var. 18. yüzy n Osmanl 16. ve 17. yüz-y llardaki mütevaz ya ayan Osmanl de il art k. O yüzdendir ki konaklarda biz Osmanl sanat m bu dönemde yenilenmi gibi görüyoruz ama onu ya amak için kabuk de tirmesinin, ekil de tirme aramalar n fark nda de iliz. Bu, 19. yüzy lda da devam ediyor. Buna "gerileme" deniliyor ve son derece kötü bir yorum. Cumhuriyet historiografyas, tarih yaz buna "gerileme" diyor. Ne kadar büyük bir tutars zl k var burada! Gerileme devrini co rafya, toprak kayb için söylü-yorsan tamam. Fakat ayn zamanda "bat la may, modernle meyi, birtak m müesseseleri çok öven bil historiografik tarih yazaca m" diyorsun, o zaman buna nas l gerileme dersin? Eskisine göre çok daha rahat bak yor hayata insanlar. Bat la yorsun, 21 Bat dan mektebini, kitaplar al yorsun, tercüme ediyorsun, bir müddet sonra belli mekteplerde bu kitaplar n okunmas için Frans zca e itime geç.eceksin. kincisi, hakikaten ne geriliyor? Bir sürü yerlerde merkezi yönetim d nda birtak m lokal yönetimler ç km. Mesela Bosnal lar kendi i ini kendileri hallediyor, ehirler idare ediyor, sand klar kuruyorlar. Rumeli'de yetimhaneler aç yorlar. Dolay yla halk kendini idare ediyor ve dönemi içinde ta radaki yap la mada, in aatta da gözle görülen geli meler var. Dolay yla gerileme diye bir ey yoktur. Türk toplumu kabuk de tiriyor. Elbette imparatorlu un s rlar nda çözülme var. Mukadder olan ey orada ba lam. En kötüsü de asr n sonunda K m' kaybediyoruz Gerileme terimi, daha ziyade yap n çürüdü ünü ve onun yerine yeni bir eyin geçece ini ifade etmek için kullan lm r. Tabii ilelebed hadiseye böyle bakman n bir faydas yoktur. Çünkü bir cemiyet ölüp ölüp dirilmez. Süreklilik vard r. Peki Cevdet Pa a'da da "gerileme söylemi"nin ip uçlar yok mu? Efendim Cevdet Pa a tam 18. asr yaz yor zaten. Küçük Kay-narca'dan Yeniçeri Oca 'nm kald lmas na kadar geliyor. Görüldü ü gibi as l y lma ça r bu. Çünkü temel kurum ona göre -ki, do ruduryeniçeriliktir, yeniçerilik kald rd zaman, çok güzel mukayese eder, "Rusya'da da Sterlitzler kald ld " der "ama, orada Sterlitzler -tüfekçiler anlam nda- bir yüktü, bir urdu, kesildi devam etti. Bizde ise bu bir Seretan illetiydi kalbimizde." Seretan biliyorsunuz Akrep, onu kesti in an bütün güç sars yor. Çünkü yeniçerilik asayi demek, maliye demek, ordunun bütün dallar demek, e itim demek.. Yeniçeriye ba idarî mekanizmalar var. Kad k bile etkilenmi, ehir yönetimi... Devlet-i Aliyye yeniçerilik kald ld ktan sonra bir sürü slahata giri mek zorunda kald. Her eyin alt n üstüne geldi ini ifade ediyorlar. Fakat buna biz lma diye bakm yoruz. Cevdet Pa a çok sa lam bir hukukçu ve idare hukukçusu; o 22 R KABUK DE RME DÖNEM mekanizmaya iyi anlar. Biz maalesef Cevdet Pa a'y yeterince okuyup anlam yoruz Tabii ar ivlerde, kay tlarda büyük problemler var fakat unu söylemek gerekir ki 18. as r u s ralarda müthi bir ilmî kaynak olacak ve devletin tarihine bak meselesi de çok de ecektir. Sonra mukayeseli ara rmalar yapmam z laz m. 18, as rda temel olarak kim de mi? Rusya de mi, ran de mi. Bunlar bilmemiz lâz m. 18. as rda Kaçarlar bilmemiz laz m. Safev hakimiyeti de bitiyor -ki bilmiyoruz- ve Romanovlar Rusya's iyi okumam z, iyi tetkik edip mukayeseye gitmemiz laz m. Türkiye beynelmilel tarih ara rmalar yapm yor. Mesela Bo aziçi Üniversitesinde sessiz sedas z çal an bir arkada z var. Selçuk Esenbel, beynelmilel Japon tarihçili i standartlar na sahip oldu u anla yor. Biz onu bile okumuyoruz ama okudu umuz zaman çok enteresan yakla mlar oldu unu görüyoruz. Mesela Japonya'n n Abû'den Pemy geldi diye de meye ba lamad gösteriyor, yani çok eskiden Bat yla alakalar kesti denildi i devirde bile Japonya'n n ciddi mütercimleri var. Dolay yla Japonya'n n her eyden haberi var. Mesela Japonya, Rusya'dan evvel anatomiyi biliyor. Rusya ise anatomiyi ö renmeye Büyük Pet-ro'yla ba lam, Japonya 1894'te Kanun- Medeni'yi Almanya'dan al yor. Bu çok önemli. Ciddi, yorumcu bir kafaya sahipler. Bir tek arkada n bile bize Japonya'y tan tmas ufkumuzda ne kadar büyük de iklik yap yor. Yani yerli uzmana ihtiyaç

8 var. Yerli Rusologlara ihtiyac z var, yerli Petrologlara... Karlofça, daha sonra Pasarofça antla malar ve bunlar n aras nda geçen büyük sava lar; Pasarofça'dan sonra bir sulh ve sükûn dönemi denilen Lale Devri kar za ç yor. Bu devri -gerçi böyle bir devir var m, yok mu tart mas yap labilir, dedi iniz gibi 20. yüzy l ba nda icat edilmi bir dönemle-mc- mercek alt na al rsak özellikle ne tür de imler bu dönemde ba lad? ktisadi ve sosyal hayatta, sanatta. 23 Bir kere daha evvel ba layan bir geli me vard. Hep kul sistemi, dev irme diyorlar ya, o çoktan bitmi tir. Yani vezirlerimiz de, askerlerimiz de Türk art k. kincisi tabii çok önemli bir ey, ehirler büyüyor. Göç var. Hep " stanbul'a göç var" deriz. Hiç kimse skenderiye'nin ne durumda oldu unu göz önüne getirmez; hiç kimse Selanik'in nas l ekillendi ini göz önüne almaz; hiç kimse bilmez ki Ayd n vilayetinin merkezi Ayd n'd r, izmir diye bir ehir çok da önemli de ildir, ama 18. as rda art k bir izmir vard r. Bunu gâvurlar yaz yor o zaman, konsolosu, gezgini, tüccar... Bizim tarihçimizin gündeminde bugün bile yok. 18. yüzy n izmir'i nedir? izmir diye, Trabzon diye ehirler ç yor ortaya. Mazide bir Trabzon var ama, 18. as rda fonksiyonlar de en, beynelmilel ticarete aç lan bir Trabzon var. Halep mesela, 18. as rda bünye de tirmi. Düpedüz Toskanal tüccarlar var Avusturya tebasmdan. Bu, yap de tirecek bir sürü unsur ortaya ç yor, sonra ta ra kendince bir dünya olmaya ba lam. Mesela Bulgaristan' n kalk nmas nda hayatî önemi olan bir Pazvanto lu var. Biz onu e ya diye okuyoruz. Bosna'da, Makedonya'da tüccar Cumhuriyeti gibi bir Voskopoj geli iyor. Neredeyse, Bosna'n n ehirleri kendini kalkmd yor. Ürünü toplay p zenginle en insanlar ve Avusturya ticaretiyle zenginle en bölgeler var. Bulgaristan Aba esnaf mesela. Aba sevk ede ede esnafl ktan ç yorlar nerdeyse. (Tabii Bulgar tarihçi arkada lar n dedi i gibi de burjuvazinin do u, demek de il bu.) Mesela Fenerli zümresinde de me ba lam. Fenerli Rum beyleri devletin memuru iken armatör beyler olmaya ba lam lar. Karadeniz nakliyat ellerinde. Bir ba ka çok ilginç bir ey: Fukara Yunanistan' n Peleponez k tas ndan birdenbire Hidra armatörleri ç km. Hidra, daha evvel e ya, alenen mafya ada yd. Yeni Yunanistan' n habercisi olan yerlerden biri. Fikir hayat de iyor Balkanlar n. Belki abart ld kadar mühim de il ama renk de iyor. Aynaroz'da kendi halinde te bih çeken birtak m papazlar manast rlar n içinde ba ka eyler yapmaya ba yor. Bulgar ke lerin gitti i Aynaroz'da 24 R KABUK DE RME DÖNEM bir ke Bulgar Tarihi yaz yor Bulgarlara. Bulgar milliyetçili inin öncülerinden Peder Paissij Itilanderski hitap ediyor "Ey Bulgar! Dilini bil, tarihini bil, sen büyüksün..." diye. 18. yüzy n sonu, 19. yüzy n ba nda Halep'ten, Antep'ten filologlar ç kmaya ba yor. Dahas, Bursa beynelmilel, kozmopolit bir ehirdi... Bursa o dönemde bir sanayi ehrine do ru gidiyordu, diyebilir miyiz? Sanayi ehrinin "nüvesinin nüvesi" olacak ama bunu ölçmek laz m. Bir kültürün merkezi olacak. "Bursal " diye bir tip ç yor ortaya. Ya am biçimiyle, yemesiyle, içmesiyle... Bunu bilmiyor, ancak hissediyoruz. Bu tuhaf bir eydir bizim gibi ülkelerde, sponta-ne olarak kendili inden ya anan ve hissedilen eyler hiçbir ekilde kitaba girmez, vitrine ç kmaz ve bilinci etkilemez. Mesela zengin bir Türk mutfa vard r. Herkes kendi evinde yer. Bu yemekler restorana ç kmaz. Restorana ç kt zaman o mutfa n onda birini görürsün ancak. Yani bilirsin Bursa'mn ne oldu unu, nas l ya ad m, medeniyetin ho ve ince taraflar ama bu kitaba kaleme dökülmez. Urfa'daki adam onu bilmez. Bilse zaten ba ka türlü dü ünür memleketin kültür tarihini ve olu umunu. Keza Urfa deyince herhalde bir sürü insan fakir, yobaz bir Mezopotamya ehri zannediyor. Halbuki Urfa önemli bir yerdir. Bir "kültür mahrecidir". Ur-fa'ya i yapmaya giden bilir ama kitaba dökülmedikçe, monografiyle ve bu monografi literal bir üslup ve edebî tarzda kaleme al nmay nca bu memleketin kültür tarihini tan yamazs z. Biz mesela Selan k'i tan may z. Oysa Selanik çok önemli bir ehirdir. Selanik'i Sabatayist halk yla, Yahudisiyle, bugünkü Türkiye toplumu hâlâ muhafaza ediyor. Ama bu memlekette Selanik üzerine ciddi bir kitap yoktur. Bunu Frans z, ingiliz yazar; bizde Cahit Uçuk'un mparatorluk Y yorken adl hat rat roman Selanik üzerine en iyi bilgiyi veren eser. Demek ki bizim 18. yüzy n ne oldu unu anlad z söylenemez. 18. yüzy anlamayan bir Türk münevverinin 19. yüzy 25

9 de erlendirmesi ve bugün de en Türkiye'nin ihtiyaçlar, kültür buhranlar, çürük ve ayn zamanda da sa lam taraflar anlay p de erlendirmesi mümkün de ildir. 1718'de ba layan ve Damat ibrahim Pa a'nm merkezinde oldu u bir dönemden söz ediyoruz Lale Devri deyince. Bu dönem III. Ahmed dönemi ama, ilginçtir, III. Ahmed'den çok Damat brahim Pa an n rengini dü ürdü ü görülüyor döneme. Hakemlik görevi dü tü ü için Tülay Artan'm bu konuda yaz lm bir makalesini çok dikkatle okudum, ibrahim Pa a'nm dynasty (hanedan) kurma çabalar üzerineydi. Bu, Osmanl tarihinde olmayan bir ey. Daha do rusu vard, yok edildi. Bunu de tirmek isteyenler oldu. Uzun süre sadrazaml k yapan Sokullu Mehmet Pa a kendi karde lerini birtak m valiliklere, beylerbeyliklerine getirdi, hatta bir tanesini S rp Patri i yapt. Bunlar n hiçbiri yürümedi. 17. asr n ortalar ndaki Köprülüler sülalesini en uzun ya am hanedan sayabiliriz. Köprülüler de Viyana'yîa tamamen bitmi tir. Damat brahim Pa a tekrar bir nepotizm, akraba ba, dynasty kurma çabas ndad r ama yürümedi o da tabii. Bu ilginç bir tespittir Bundan sonra da Devlet-i Aliyye'de bu tür bir nepotist a n kuruldu una dair bir emare yoktur. Zay f kalm r bu tür bir s fla ma çabas. Bizim 'ler ku ndaki eski tüfek solcular n solculu unun fantezi olmad na inan yorum. Ço unun solculu unun temelinde u yatar: Bu ki iler gerçek anlamda iyi bir e itim görmü ama zamanla fakirle mi ailelerdir. O fakirli in verdi i bir isyan da yat yor i in içinde. Direni vard r. Yeni do an bürokrasinin saltanat na kar bir tepkidir ve maddi temeli vard r. Demek ki Türkiye'de dynastyler, üç nesilden fazlas götürem yor. Demek ki bu ekilde s fla ma çabas bitmi tir ama vard... Buna kar k 18. yüzy lda, ta rada ayan, e raf tak nda bir oturma vard r. Bunu da fazla büyütmeyelim çünkü hukukî temeli olan bir ey de ildir ve çok az kalm r. Çapano ullar d yo- 26 R KABUK DE RME DÖNEM ruz, herkes Çapano lu. Yüz ki i do uyor o aileden, Suud ailesi gibi ço u fakir, bin zengin. Çok az böyle aile var. Suriye'de Kara-osmano ullar gibi... Ama hukuken kurulmu s flar de il bunlar, o yüzden fazla devam anslar yok. Bunun üzerinde srarla durmak lâz m. Osmanl imparatorlu u aristokrasisi olmayan bir imparatorluktur ve galiba öyle de gitmi tir. 18. ve 19. yüzy llarda bunu yaratma çabalar var, muvaffak oldu u söylenemez. Bir tek ulemada var böyle bir devaml k k smen ama onlar da bir müddet sonra kaybolup gidiyor. Ben Tülay Artan' n sözünü etti iniz makalesini okudum, Damat brahim Pa a'nm giri ti i çaba gerçekten de son derece ilginç. Sadece nepotizm anlam nda d il, Tekfur Saray 'nda çini fabrikas ku ma çabas içerisine de giriyor mesela Damat brahim Pa a Çinicili i tekrar canland rmak istiyor. 18. yüzy l odur. Mesela Avusturya bu tip manifaktür geli tiriyor. Kendinde usta olmasa bile Hollanda'dan, surdan burdan getiriyor, porselen fabrikas kuruyor. Bizde de buna mümasil eyler var. Mesela eker yok Türkiye'de. 18. yüzy l sanayisinin en önemli iki unsuru, eker ve baruttur. Bizde barut var ama eker yok. Sonra orduyu giydirmek için kuma... bizde var. Kâ t tabii çok önemli... Bürokrasi büyüyor, bu yüzden kâ thane kuruyorsun. Kâ thanenin kurulmas matbaan n geli inden önceye mi rastl yor? Tesise, matbaaya hitap ediyor kâ t bizde. Matbaay kurduk ama bürokrasi de büyüyor; bunu unutmamak gerekir. Matbaa 18. yüzy lda bizde biraz fiyaskodur. Kuruldu, pek iyi devam edemedi... "Kapat ld " diyorlar. Kapat lmas da pek ses ç karm yor. Millet yazmayla idare ediyor. Ama 19. yüzy lda ihtiyaç var. Ondan sonra patlama oluyor. Olan patlama da o kadar büyütülecek bir ey de il; imparatorlu un bize devretti i miras, bin kalem kitapt r. 27 I Avrup?.'da bir manifaktür olurken kesinlikle ziraat ve hayvanc k slah edilir. Kars' Rusya i gal etmi, hayvanc kta müthi bir geli me olmu ; yeni cinsler vs... Türkiye'de 18. yüzy lda ziraat yok. Avrupa'n n en önemli özelli i, patates tar n bu as rda yay lmas r. Bizde yok. 19. asr n sonu, 20. asr n ba nda bile mahalli gazeteler patatesi methediyor. Bizde ziraî ink lab n ba lamas için tarih vermek gerekirse, -ki Engin Deniz Akarl buna de inmi tir doktora tezinde ama maalesef teferruatl olarak de il- 19. yüzy n son çeyre i, yani Abdülhamit Han devridir. Bilhassa Anadolu, biliyorsunuz kaybolan Rumeli ve K m' n göçmenlerini ald. Demiryolu hatt yla birlikte o boya yerle tirildi ve ziraat inki af etmeye ba lad. Teknikler

10 de o zaman ilerledi. Ziraat e itimi de o zaman geli meye ba lad. K sacas o zamana kadar bu alanda bir ciddiyet yok. 18. yüzy n insan ehir nedir bilir, fizik, estetik nedir bilir. Hayat ya amaya ba lar. ehrin fonksiyonlar de ir. Daha evvel bir mesire yerinin, bir seyran yerinin bu kadar önem kazand na dair deliller, emareler çok azd r. 18. yüzy n insan yeni bir resim anlay na girer. Levnî'nin tarz Behzat'la A amerik minyatürleriyle yar maz, hatta belki 16. as r minyatürleri de er olarak daha da üstünde olabilir ama art k ba ka türlü bir bak vard r dünyaya. Nuruosmaniye'yi, Süleymaniye kadar be enmeyebilirsiniz ama Nuruosmaniye bir de imdir, ba ka türlü aray n ifadesidir. 18. yüzy n insan sayfiyeye ç yor. Bo az'm kenar na, yal lara... Bo az' ke fediyor. 18. yüzy n ta ra mimarisi de de iyor. Mesela Birgi diye bir ehir var, çok güzel... Bu bir adem-i merkezile me e iliminin uzant r diyebilir miyiz? Tabii idarenin problemleri var. Bosna hakk nda Halil inalc k hocam n gençlik zamanlar nda yazd k sa fakat çok zekice bir makale vard r. Orda görüyor ne olaca. II. Viyana Muhasaras y llar nda Saraybosna sicillerine göre yazm r bunu. Yakalam de imi. M nt ka kendini savunma konusunda art k merkeze güvene- 28 R KABUK DE RME DÖNEM mez çünkü merkez ât ld r, hantald r. Savunmas için örgütleniyor ve kendi mahalli önderlerini ç kar yor. Çok ilginç bir gözlem bu. am valilerinin Hac yolunun güvenli i i inde sorumluluk almalar da böyle bir geli menin sonucu mudur? Emirü'1-Hac am Beylerbeyi'nin 18. yüzy lda bu görevi ne kadar artt, tam bilemiyorum. Dozunu bilemedi im bir konuda mukayeseye gitmek istemem ama gerçekten am valisi, -ki beylerbeyi Emir'ül Hac'd r ve bugünkü Suudi Arabistan Hac leri Bakan ndan daha yetkili, daha becerikli oldu u görülüyorbaya i becermi. Bütün o havalinin güvenli i, yollar n, suyun temini... Bazen de su götürüyor. Mesela Süreyya Faruki Han n Hac lar ve Sultanlar* kitab nda görürsün, bir duvar çekmek için bazen bir iskelenin ll k geliri gidiyor. Çünkü oralarda usta yok, malzeme yok, hepsini temin edeceksin, müthi bir bürokratik mekanizma. Mobilizasyon ve manipülasyon. Fevkalade yetkili ve çok örgütlü bir ekibin görev ba nda oldu u belli. O vak flar, o paralan, o gereken usta ve malzemeyi temin etmek... Bu i ten bir para da kazan yor muydu? Hay r efendim. Hacdan para kazan lmaz. Hacca para gider. Orada müthi bir reprezantasyon var, yani gösteri ve temizlik... Bugünkü devletlerin gösteri ve temizlik masraf gibidir. Bugün biz de yap yoruz, Amerika da yap yor, Rusya y lana kadar çok yap yordu. Biraz dirilsin, gene ba lar. Bu da öyle bir eydir. Oraya çok para gider, çok enerji. Padi ah slam' n halifesi ve lideridir. Bunun kabul ettirilmesidir amaç. Lâle merak Osmanl 'da nas l ortaya ç km r? Lâle merak Lâle Devri'yle ba lamam. Bu memlekette hep çiçek sevilir ve yeti tirilir. Çiçek insanlar sevsin diye var olan bir Suraiya Faroqhi, Hac lar ve Sultanlar: Osmanl Döneminde Hac ( ), Çeviren: Gül Ça al Güven, stanbul bitki de il mi? Fakat i o derece bir ince zanaat, bir teknik bilgi haline dönü mü ki baz nadide cinsler hakikaten çok büyük paralara sat yor. Ama "sat ld " diye yazm yor da tarihçi "sat yordu" diye yaz yor. Bak n bu da bir sap kl k. fadede teknik bir yanl r. Bir kere birisi bir so an cinsi geli tirmi, yeti tirmi, Sadrazam ona mükafat olsun diye diyelim ki bin küsur alt n vermi. Hep bin akma sat lm yor ki; üretilen so an n fiyat dü er daha sonra ister istemez. Boyuna bu paralar n verildi i yok. 18. yüzy l zaten israf asr bütün dünyada ve o israfla devletler kalk -n yor. Mesela Colbert 14. Louis'ye ne der; "Yeni Zaman"da (17. yüzy l): "Majesteleri -Rosselini çok güzel bir film yapt, t pk tarih öncesi gibi- manifaktürü geli tirmek laz m" diyor ve "Ordunun ihtiyac için ba ka türlü manifaktür." Bu bildi imiz kurdela; kral yapt diye bütün vücutlar, elbiseler kurdelayla donat yor. Bu gibi gösteri çi tüketim çok paray çeker çünkü kitleye sat p da sürümden, üretimden kazanacak halin yok. Ön planda paray elinde tutan baz zümrelerin tüketimine ve zevkine yönelik. Paray vuracaks n; bunun da birtak m mekanizmalar var. Bu bütün dünyada böyledir. Binaenaleyh bu Türkiye'de de bir israf ama Türkiye'deki yeni konak, yeni yal ancak bir eydir zaten, çünkü ondan evvel hiç de öyle iç aç bir ya ay n olmad, çok mütevazi oldu u anla yor. Kanuni döneminde bile son derece mütevaziydi hayat z.

11 Evet. Biraz israf oldu diye Sadrazam brahim Pa a hakk nda dedikodu yap yor. Problem urada: Bu 'yapt ' laf, yani bir defaya mahsus olan olay 'yap yordu' oluyor. Geni zamana yay yor. Mesela vakanüvis diyor ki "Kuklac Mustafa vard Birtak m ab -emret o lanlar m kad n k na sokup milletin haremine, kö klere soktu, kadm çengi oldu. Sonunda rezalet anla nca skandal ç kt, bo anmalar artt ". Bu 'oldu' denilen eye 'oluyordu' dersen devrin, cemiyetin ahlâk anlay, ya am t^rz için yanl bilgi edinirsin. Bu, bir kere olmu, kaç ki iyi kapsad belli de il. Zannetmiyorum ki o zamanki Osmanl toplumunun mevcut taassub ve 30 R KABUK DE RME DONEM ahlâks zl k anlay nda bir de me olsun uzun boylu. De menin ölçüsü vard r, onlar bilmek lâz m. Yaz m, üslup çok önemli. Matbaa meselesiyle ilgili Siyaset Meydan 'nda çok önemli bir noktaya temas etmi tiniz. Onu biraz açsak... Matbaan n gelmesi için bir sebep yok, gelmemesi için de bir sebep yok. Cam al yorsun Venedik'ten, Acemistan'dan kendi mal be enmeyip hal getiriyorsun, kitab da getirirsin ihtiyaç duyarsan. Venedikliler basar, getirir. Viyana'da var Mekitarist matbaas, Venedik'te var. Bunlar Anadolu Türkçesi, Arapça, Farsça bilen Ermeniler. Döküm hurufat var orada. Arapça hurufat bu memlekette ortaya ç km de il ki! O zaman da var. Onu da abart yorlar. 18. as rda onun evveliyat var teknik olarak oralarda. Niye gelmiyor? Okumuyoruz çünkü. Ben söyleyeyim, en çok okunan kitap Menahbnâme-i Mahmud Pa a-y Veli mesela. Elden ele kopya edile edile pek çok nüshas var. Bendeki gayet kötü, iki tarafa yaz lm, orta bir yaz. Bunu okuyorla' mesela. Demek ki millet Naima Tarihi'ni bile çok bilmiyor. Ortada 20 nüsha dola sa okuyup dinleyen 200 ki i oluyor, o da yetti! Fazlas da zaten arad yok. Burada matbaa olmaz. Matbaa gelmi ve hakikaten çok fazla bir ey yapamam, durgunla ve öylece asr tamamlam r. Ne zaman ki sistematik itim müesseseleri, yeni bürokrasi kuruluyor, o zaman i de iyor. O zaman Karamanl Rum bile ncil istiyor art k. Çünkü Yunan harfleriyle Türkçesi bas yor. "Yobazlar istemedi de matbaa gelmedi" deniyor. Evet, belki baz yobazlar n baz laflan vard r ama mekanizmay bu fazla izah etmez. "Efendim hattatlar kar geldi." Hay r hattatlar kar geldi i için de durmaz. Çünkü iki bin ki i kitap okuyacak olsa stanbul'da, iki bin tane nüsha istenecekse bir eserden hattatlar o i e kolay kolay yeti emezler zaten. Patlar arz-talep mekanizmas. Mesela Mushaf-i eriflerin matbu olmas 19. as rda bile yasakt. radelerde görülüyor toplat lmas. Dinlediler mi? Her ev Kur'an istedi de ondan. Vazgeçildi yasaktan. 31 ar da m bas yordu mushaflar? Nerede bas ld do rusu ke fedemedim. Ama 19. as rdan kalma herkesin elinde bas nüsha oldu una göre, bende bile oldu una göre belli ki öyle bir yasa n hükmü kalmam. Zannediyor musunuz 15., 16. as rda Avrupa'da patlad matbaa? öyle bir görü var: Luther çevirmi ncil'i. Sanki ondan önce hiç çevrilmedi. Okuyan; "Vay be!" demi. Okunmas için de Gütenberg haz r bekliyor, hiç durmadan ncil bas yor. Ne alakas var? Matbaan n Avrupa'da en geni ekilde kullan lmas Türk antipropaganda bro ürleri içindir. Kilise kullanm r ucuza Türk-ler'in aleyhine; onlar n gaddarl, canavarl, katliam üzerine bro ürler köylere kadar da lm r. Gazete bile matbaa üzerinde çok etkili olmam r. Çünkü çok az da lan bir eydir. Matbaa gelmedi diye az okuma da yoktur. Mesela Schiltberger ve Bertrandon de le Broquiere'nin Türkiye seyahatnameleri matbaadan evveldir ve yeterince elle ço alt larak okunmu tur. Bunun binlerce nüsha olmad çok aç kt r ama demek ki ihtiyaç varsa ço alt yordu. El yazmas yla da halledilir, ihtiyaç yoksa da matbaa o ihtiyac çok fazla üretmez. Esas mesele u: Bat insan yaln z ya amay, yaln z oturmay seven, yaln zl na da â k olan biridir. Bat insan n musiki me ki diyebilece imiz temrini bile kendi duyaca kadard r. Mesela bize büyük Arapça uzman Helmut Ritter geldi i zaman herkes. Adam Çello'yu kendi duyaca kadar çal yor. Avrupal lar bu kadar dünyas n içine kapal insanlard r. Yaln z dua etmek çok önemli bir eydir. Do u toplumunda insan bunu yapam yor. Bu dervi lere has bir eydir. O zaman da ifahî kültür öne ç yor galiba... ifahî kültür derin dü ünmeyi, okumay ve derin temrini etkiliyor. Bundan dolay insanlar biraz geç okurlar bizde. Konu mak, dinlemek bugün bile yayg n Türkiye'de. Yazars n yazars n okumazlar. Konu man lâz md r. 32 Asl nda hepimiz Tanzimatç z KONU AN: NAK ÖZKAN

12 Milliyet (Entelektüel Bak ), 12 May s 1999 Ondokuzuncu yüzy l neden Osmanl Imparatorlu u'nun "En Uzun Yüzy "d r? Çünkü o yüzy lda Türk toplumu en önemli dönemini geçiriyordu. Bütün ya am biçimini, al teknik altyap bir ekilde de tirmek, kendini de en dünyaya uyarlamak zorundayd. Ancak bu tarihi, bu de imi en sanc ekilde geçiren sadece biz de ildik. ngiltere'yi, Fransa'y dü ünün. ngiltere'nin Sanayi Devrimi diye adland rd dönemde, köyler bo alt lm. nsanlar yollarda ölüyorlard. 19. yüzy n Londra's bizim Tanzimatç lar korkutmu tur. Ahalinin önemli bir ço unlu u h rs zl k ve fuhu la geçiniyordu. Geçen asr n Do ulusu -ki bunlar n ba nda Türkler gelir- bu tip bir de imi istemiyor, bu dünyaya çok üpheyle bak yordu. Osmanl insan n Bat medeniyetine ikna edilmemi olmas, bizim pek bildi imiz bir ey de il... kna olamam ve ikna olmas için de artlar yoktu. Tamam, Avrupa medeniyeti buhar kuvveti, donan ml ordular, zenginlik demekti... Ama bunun arkas nda da kapitalist de imin sanc la- 33, her eyin y ld bir Avrupa vard. Bu, geleneksel toplumlar, onun dinginli ini ürkütüyordu. O günün Do ulusu Avrupa'dan çekinen insan, bugünün Do ulusu ise intibak eden... Bugün Bat 'ya ku kulu bak lar n ard nda, baz bask lar yan nda hala ikna olamamak da yat yor mu? Avrupa bize baz eyleri art ko uyor, dün de ko uyordu asl nda. Bugün büyük de imler geçirmekte olan Türkiye'de bu tav r tepki yaratmaya ba lad. Bu toplum bundan 75 sene evvel büyük bir hukuk devrimi ya ad. Bugünkü Türkiye insan haklar bak ndan, 40 sene öncesinin Türkiyesi de il. Bugünün Tür-kiyesi, Bat camias ndan uzak olmamas na ve Bat 'nm temel referanslar kabul, hatta tatbik etmi olmas na ra men hala d lanmay anlam yor. Bu tepki neye yol açar, bilmek güç. Türkiye'nin içine kapanmas, Bat medeniyetini reddetmesi, eriatç bir düzene geçmesi, bir "Taliban rejimi"ne dönü mesi mümkün de il. Türkiye'nin ula zenginlik düzeyi, hukuksal altyap, bunun üzerinde kurulan ekonomik ve kültürel yap gözönüne al nd nda, geriye götürülmesi mümkün de il. Ama d lanman n getirece i tepkiyi görmek laz m. - Tepkinin sonuçlar ne olabilir? San yorum daha milliyetçi yakla mlar insanlara hakim olacak. Türkiye buna itiliyor. Tepkinin ille slamc olmas da gerekmiyor. Uluslararas slamc çevrelerde de Türkiye haks z, suçlu görülüyor; solcu çevrelerde de. Avrupa'da zaten hep haks zs z. 65 milyonluk bir toplumun böyle bir çevreye hay rhah yakla mas mümkün de il. O zaman insanlar, "Gerekeni kendimiz, kendimiz için yapar z" gibi bir slogana sanlabilirler. islamc ya da milliyetçi tepkinin d nda bir ba ka tepki olamaz m? 34 ASLINDA HEP Z TANZ MATÇIYIZ slamc demiyorum, bu tamamen milliyetçi bir tepki olacak, îslamc lar'da bulundu u durumu muhakeme etme gibi ciddi bir süreç sözkonusu de il. Haz r kal plar alm yor. O anlamda milliyetçi de de iller. Bugüne kadar milliyetçilik çok dar çevrelere, bir partiye has bir eydi. imdi milliyetçi dalga yay lacak. Kar zda sa yla solcusuyla, i çisiyle i vereniyle kalabal klar n bir milliyetçi üslûp ve söyleme sahip oldu u bir Türkiye görebilirsiniz. Bu hay rl bir ey mi? Hay rl olup olmad ba ka bir ey. Ama geli im budur. Tek yap labilecek ey, giderek entegre oldu unuz Anglo-Amerikan dünyay yeni ba tan gözden geçirmenizdir. Ama maalesef Türk entellektüel hayat n en zay f yönü budur. Bat medeniyeti hakk ndaki bilgilerimiz çok naiftir. Bizim Bat medeniyetini Evliya Çelebi'den daha zekice ve daha bilgiyle tan sanm yorum. Ben Gümrük Birli i'ne girdi imiz günlere kadar i çevrelerinin Bat 'y en gerçekçi ekilde tan zannediyordum. Olaylar gösterdi ki, bunlar n da bir ey bildi i yok... adamlar da slogan pe inde ko an militan talebelerden farkl de il. Bilmeden karar al yor, ülkeyi bilmeden kararlara zorluyorlar. Netice kar nda da herkesten önce kendileri yor, itiraz ediyorlar. Politikac lar n da Bat 'ya çok naif yakla mlar var. Bu yakla m, RP-FP'den sosyal demokrat çevrelere kadar uzan yor. Yüzy llar süren bir al veri ten sonra Bat 'y hala tammay -m z garip de il mi? Evet. Bu a pragmatizmden, kurnazl ktan gelir. Bu da bir tarzd r. Ama insan çok uza a götürmez. Türkiye, geçen asra göre çok daha ileride. te bunun içindir ki, böyle bir toplumda bu tip bir pragmatizmle bir yere gidemezsiniz. Türklerin bulunduklar çevreyi çok iyi gözden geçirmeleri, karar almalar ve ona göre politika izlemeleri gerekiyor. Buna ba land... 35

13 "Tanzimat hâlâ ya ayan bir tarihtir" sözünüz, 21. yüzy la geçerken 19. ve 20. yüzy n bütün problemlerini ya yoruz anlam na m geliyor? Tanzimat dönemi insanlar çok büyük eyler ba arm r. De en dünyada hem Türkiye'nin, hem de islam aleminin ayakta kalmas sa lam lar, o bilinci de vermi lerdir. Tanzimatç demek, literatürde çizildi i gibi, "tembel, yiyici, idare- maslahatç " adam de ildir. Biz bu insanlar n torunlar z ve bizde onlar n dinamizmi, heyecan var. Tabii ki, onlardaki yanl klar, partizanl klar, adam kay rmalar, haml klar da var. Hepimiz Tanzimatç z asl nda... Genel kan n aksine bizde de im d dayatman n de il, iç dinami in sonucu de il mi? ar dan dayatmayla bir toplum de ir mi? D ar m bana insan haklar m ö retecek? Bunu bu toplum kendi biliyor. Bu toplum sanayicidir, bu toplum para kazanmak ister... Bu toplumun baz insanlar gidip Sibirya'y etüd etmeye ba lam sa bunu AB mi bize önerdi? çimizde bazen kötü kayna malar, gerilimler olabilir. Bu tip geli melerde, d ar dan önce kendi yap za bakal m. De im hareketleri hep padi ahlara kar, özellikle de II. Ab-dülhamid'e kar ayd nlar taraf ndan yap ld gibi bir bilincimiz var... ilerici olmak için mutlaka Jön Türk, parlamentocu, garp medeniyetçisi, liberal mi olunmal?!.. Yoo, slamc kesimde de bir sürü de imden bahseden var... Mehmet Akif, bir noktadan sonra Cumhuriyet rejimine tepki duydu, gitti bu memleketten. Ama unutmay n ki, ayn adam Jön Türk hareketinin, II. Abdül-hamid'i indiren grubun içinde yer al yordu. II. Abdülhamid'e kar neden özel bir tepki var? II. Abdülhamid'in çok merkeziyetçi ve otoriter bir hükümdar oldu u çok aç k. Enteresan bir ekilde Türkiye'nin ve dünyan n yeni artlar da görebilen biridir o. II. Abdülhamid dönemi, 36 ASLINDA HEP Z TANZ MATÇIYIZ okullar n aç ld, genel e itimin yay ld, mühendislik, t bbiye gibi bilimlerin çok geli tirildi i, modernle meye yönelik altyap -ya^ ula rmaya önem verildi i, D leri Bakanl 'n n çok daha iyi te kilatland bir dönemdir. Abdülhamid'in kendine göre bir hükümet anlay var. Bu kadar okul aç lm, o okullardan ç kan insanlar o rejimi de tirmi. Model olarak çizilen "yiyici, cahil, ark despotu" modeliyle kimse tarih yapamaz. Böyle bir tasvir iptidaidir. Ama "zaman n evliyas " gibi sunulmas da tasvip edilemez kurulu y ldönümünde Osmanl tarihçili i ne durumda? Osmanl tarihini yazmak için temel eksikliklerimiz var. Bir "Kim kimdir?"imiz yok. Paleografya ve diplomatik ilmiyle vesikalar do ru de erlendiren manueller tamamen ecnebilerin elinde. Son zamanlarda Prof. Mübahat Kütüko lu'nun eseri yüzümüzü a artan bir istisnad r. Gönlümüzü açan eyler iktisadî tarih alan nda oldu. Osmanl mparatorlu u'nda muhtelif milletlerin ve dinlerin yeri vard. Bütün bu dünyay bilmek laz m. Araplar Osmanl Ara-bistan 'm yazam yorlar. Balkan ülkelerinde Ottomanist (Osmanl uzman ) yok. Biz ana mirasç olarak, birtak m eyleri onlar n istifadesine sunmal z. Burs vermemiz, desteklememiz laz m. Osmanl tarih sentezini art k Osmanl lar yapacak. Büyük rol, Türk tarihçili ine dü üyor. Bütün Osmanl milletlerinin kabu undan ç kmas, birbirlerini tan p bir kültür birli i kurmalar, Avrupal lar gibi bizim de ortak çal mam z laz m. 37 Osmanl miras reddetmenin temelinde tarih bilmezlik yat yor KONU AN: CEVHER LHAN Köprü, say : 65 (K 1999), s Bir yaz zda "Biz redd-i miras hakk na sahip de iliz" diyorsunuz. Bununla neyi kasdetti inizi biraz açar z? Böyle bir mesele normal, akl ba nda bir cemiyette tart lmaz. Dünyada cumhuriyeti ilân edip imparatorluk kan, krall kald ran tek devlet, tek toplum biz de iliz. Bu kaç lmaz bir tarihî geli imdir. Bu ülkede cumhuriyetten ba ka bir ey olmas beklenemez. Zaten kimsenin de bekledi i yoktur. Fransa ihtilâlle cumhuriyete geçmi tir. Rusya'da ihtilâlle Sosyalist bir cumhuriyete geçilmi tir. Ortado u devletleri de geçmektedir. Cumhuriyet monar iyi, hükümdarl reddedecektir ve tenkit edecektir; bu kaç lmazd r. Fakat bizde maalesef bir müddet sonra ölçü kaç lm r. Özellikle de 194O'l y llarda art k i oturuyor dendi i zamanda... Bunun arkas nda iki sebep yat yor. Bir tanesi, müthi bir tarih bilmezlik, tarih ö renmeme ve reddetme tavr var. Bu garip bir mesele. Hep söylüyorum, matematik bilmeyen aç kça matemati i reddedemez, gülünç

14 duruma dü er. Müzi i sevmeyen belki vard r. Bunlar kalk p da "Biz müzi i sevmiyoruz, müzik berbat bir eydir" derse ne yapars z? Meclisinize sokmazs z, kovars z. Maalesef bu tarih konusunda hiç de böyle olmuyor. "Tarih lüzumsuz, bunlarla u ra aca na ba ka eylerle u ra, ileriye bak" 39 falan gibi görü vard r, ikincisi, baz lar nda Osmanl ya kar, "Türklükle çok aynile iyor" diye bir etnik nefret vukua gelmi olabilir. Bunlar anlamak çok güç. u bak mdan çok güç: çünkü böyle bir metodla, böyle bir dü ünce ile bir yere varam yorsunuz, ya ayam yorsunuz. Bu, dü ünce yöntemlerimize fevkalade ayk. Bu bak mdan normal bir ülkede tart lmayacak ey bizde tart yor. Hiçbir ekilde Fransa'n n bir solcusu, monar i kar ; "Biz bu miras reddediyoruz" demez. Derse, Fransa olmaz. Adeta bu fizik kanununa ayk. Fransa kral sevmeyebilir, aristokrat n getirdi i medeniyete kar olabilir, ama onu inkâr edemez. Bu kadar aç kt r. Bunu Sovyet Rusya'da da görmedim. Konu tu umuz bir ki i, hükümdarlar anlatt, aristokrasinin meydana getirdi i kültürü ortaya koydu, büyük Petro'yu, hatta Katerina'y methetti. Sonunda da onlar kötüledi. "Onlar zaaf ve kusurlar olan hükümdarlard " dedi. Yani, "Böyle bir miras tan yorum" demiyor adam. Dolay yla bu tip bir anlay mümkün de ildir. Bu anlay nerede vard r? Ortado u'da vard r. Kral Faruk'u kovalars z. Kral Faruk yabanc dil konu ur, hanedan Türkçe konu urdu. Irak'ta ayn ey oldu. insan anl yor ki, kendine göre bir tarih. Böyle tarih olmaz. Ne Kraliyetimizin bir geçmi i var, ne Cumhuriyetimizin bir sa laml söz konusu. Tarih çim sahas de il ki, istedi in yerleri tespit edip, kaz k çak p çitle çeviresin. "Ben bu kadar seviyorum, gerisini yakal m" veyahut "Bana ne?" diyemezsiniz. Bu mümkün de il. Onun için bu örnekler gözümüzün önünde bulunsun. Ona göre dü ünelim. kincisi, bu redd-i miras d sald lara kar bir ara kullan lm. "Ermeniler böyle tedhi iddias nda ise Osmanl ile hesapla -sm" denilmi... Orada da sözkonusu olmu tu ama o sorun de il. Ben meseleyi daha ziyade tarihî mütalaa aç ndan ele al yorum. Çok dinli, çok rkl bir yönetim olmas hasebiyle bugünkü demokrasilerle mukayese edildi inde, Osmanl yönetim biçimini nas l de erlendiriyorsunuz? 40 OSMANLI'YI REDDETMEN N TEMEL NDE TAR H B LMEZL K YAT YOR Bugün için çok dinlilik, çok rkl k meselesi Türkiye'de nas l tezahür ediyor? Buna bakmak lâz m. unu her zaman hat rlat yorum: Blue jean ve Coca-Cola kültürünün oldu u bir yerde eski dünyadaki gibi çok kültürlülük, çok renklilik mevzubahis olamaz. Yani birbirine çok benzeyen insanlar n, bazen belirli kompart manlarla kendilerini ay rmalar na ahit oluyoruz. Bu bak mdan ben imdiki Türkiye'de de bu i ne kadar yürüyor, ne kadar yürümüyor, onun üzerinde durmak durumunda de ilim. Ama hakikaten Osmanl toplumu, bir çok dinin, bir çok kültürün bir arada ya ad bir toplum. Ve onlar n üzerinde bir standart elit zümre, yönetici zümre yarat lm her kompart manda; öbürü de reaya olarak kendi kompart man nda ya am. Ve o reayan n iktisadî, hukukî haklar nda da e itlik var. Temelde ayn. Müslüman köylü ile Rum veya Ermeni köylünün s nt birbirinden farkl de il. Hele 19. yüzy ldan sonra neredeyse Sadâret hariç hemen her makama, naz rl klara, valiliklere, orduya, askerli e kadar ula r. Onun için bunun üzerinde durulmas gerekiyor. Tabii bu, imparatorluk kültürüdür. Zamanla bunun ulus devlete, asr n modas na uymas da tabiîdir. Buna geçi de bazen o kadar kolay, suhûletli olmam r. Çok s nt lar çekilmi tir. Bu s nt lar da a yukar herkes payla r. istiklal Sava ile Birinci Cihan Sava aras nda çok kanl olaylar olmu tur Karadeniz'de. 19. yüzy n sonunda, 20. yüzy n ba nda Do u Anadolu'da Ermeni ve Kürtlerin meskûn oldu u yerlerde kanl olaylar var. Balkanlar malûm. Koskocaman bit devlet, çok da hâdisesiz çökmüyor. Tabîi bu çökü ten de herkes pay al yor. Kalk p da falar filâna neler yapt meselesi, sadece hikâye oluyor. Sonra çok garip eyler ba yor. Zira, bu ayr kompart manlarda sadakat yok. Balkan Sava 'nda, ordular istanbul'a ilerlerken -bunu bizzat orada olan yabanc gazeteciler söylüyor millet kar lamaya haz rlan yor. Bu, görülüyor. imdi, sadakatinden emin olmad bir grupla öbür grup o zaman bir arada ya ayam - 41 OSMANLI'YI REDDETMEN N TEMEL NDE TAR H B LMEZL K YATIYOR yor. Yani bu kompart manlar kendi içlerinde kendileri olarak kalm, ayr bir ey olmam lar. Bu çok önemli bir husus.

15 Mesela baz lar Amerika'y örnek gösteriyorlar. Amerika ile hiçbir alâkas yok bu i in. Amerika, Anglosakson gruplar n hâkim oldu u, kültürel dokuyu meydana getirdi i bir memlekettir. Ötekiler ona, sadakatlerini sundu u ölçüde oraya intibak ederler. Zaten kendileri de söylüyorlar. Yani Amerika'ya ba ka bir dîn getiremezsiniz ki. Mesala ispanyolca konusunda zaruret has l olmu, onu bile resmen getiremiyor. Oysa dil konusunda zorluklar var. Bizzat New York'ta ngilizce bilmeyen, spanyolca konu an bir kalabal k var. Mesela ABD'nin güney eyaletlerinde birçok ispanyolca konu an insan var. Buna ra men getiremiyor. Yani, orada gerçek anlamda bir çok kültürlülük yok. Böyle bir iddia palavradan ibaret. Orada herkes Amerikal. Herkes Coca-Cola, blue jean, ham-burger, Amerikan tipi hususî hayat, aile hayat etraf nda ekillenmi. Yani bunlar n hepsi yerli bir tiyatrodur. Di er ülke vatanda lar art k Amerikanize olmu durumda. Amerika'da Amerika-l k vard r. Di erleri onun salças r, garnitürüdür, asl de ildir. Bunu bilmek gerekiyor. Bu, bütün dünyada da böyle olmaya do ru gidiyor. Maalesef baz insanlar bir yandan mozaikten konu urlarken, öbür yandan da mikro-milliyetçiliklerinin gittikçe nefret edilen bir tarz, dü ünce ve talep oldu unun fark nda de iller. Yani, dünyada 5 bin çe it dilin olmas ve bunun arkas nda da 5 bin etnik talebin olmas, bir tak m insanlar ürkütüyor. Bu insanlar devlet katlar nda otururlar. Onun için bu bir çat man n do umu olarak görülüyor. Dolay yla bu konuda bir ölçü tutturmak gerekiyor. 600 sene Osmanl ayakta tutan dinamik nedir? Bunun temelini hangi de er olu turmu tur? Osmanl 'n n temel de eri nedir? Osmanl 'da tabiî slâm var, slâm' n etraf nda Türklük var. Fakat Türk desen, mesela Müslüman olan bir ba ka unsur, bir Bo - I nak, bir Arnavut var. H ristiyan olan ba ka bir unsur var. Bundan daha çok Yunan anla yor. Slav Ortodoks, ikinci derecede kal yor. Böyle sorunlar var. Tabiî bunun yan nda sistem d gruplar var. Orada milletler aras nda bir e itlik yok. Burada bir uyu ma var toplumuyla. Burada asimilasyon yok. Böyle bir amaç da yok. Burada bir uyu ma var ve bu uyu man n içinde gidiyor. Bunlar n ili kileri az. Zaten belki bu yüzden bir çat ma ç km yor. Yani kimse kimseyle evlenmiyor. Hepimiz bir mozayi iz diye Yahudi k ile Ermeni delikanl, Rum delikanl ile Müslüman k evleniyor de il. H ristiyanlar n aras nda bile birbirine kar ma çok sonra meydana ç km bir eydir. Tabiî, semtleri ayr, gidip gelmi likleri yok. Aralar nda hiç evlilik yok. Böyle olunca, yani hiç kar ma olmay nca hâdise ç kmam r. Ne zaman ki kar ma ba lar, bundan çok büyük kültürel geli meler ç kar, ama ayn zamanda çat ma, didi me de ba lar. Osmanl toplumsal, siyasal ve ekonomik hayat n bugünkü toplum yap na katk nedir? ktisat tarihinin kendisine has trendleri var. Tabiat yla bugünkü iktisadî yap n kökü de orada yat yor. Bu çok aç k bir ey. Yaln z baz yanl lar z vard r. "Osmanl tüccar de ildir, sanayici de ildir", tespiti do ru de ildir. Osmanl, askerî teknolojiye, sanayiye merakl bir toplumdur. Geçen as rlardan beri teknik itimimiz var. Belirli sanayide adam yeti tirme an'anemiz var. Zaten o yüzden sanayimiz bugünkü düzeyine eri ti. Kolay de il bu. ran bir makarna fabrikas kuram yor. Çok kültürlü bir toplum ama, bu sahada eksik. ran' n bize göre çok derin bir kültürü var. Edebiyatta ve di er baz sahalarda ileri. Tarih hocas, profesörü bizden a kalmaz. Ama, sanayii yok. Bunu nas l izah edeceksiniz? O konuda demek ki, Osmanl 'n n askerî sanayisi, teknolojisi kurulamam, ama Osmanl dan bunlar kalm ; te eb-büs-i ahsî, cevvâliyet, dinamizm, teknik, beceri oradan veraset olarak kalmad r Çünkü cemiyet zaten devam ediyor. dare bak ndan bir ciddiyet var. Herkes belki Türkiye'de Osmanl idaresini tenkit eder, o ayr. Ama Ortado u ve Balkanlarda bir tak m müesseselerin ciddiyeti Osmanl ya ba r. Bunun ba nda Ordu, D leri, Maliye, dare gelir. Bunlar çok kolay eyler de il Bir an'ane. Bunu kuruyorsunuz, çok önemli bir ey. Bunu y kabilirsiniz de. Ayn sistemi, ayn yarg lamalar, hüküm vermeyi be-nimseyemezsen tabiî da r da... Yani Osmanl da olmayan bir eyi getirseniz, "sm f esas olacak, sadece iyi aile çocuklar idareyi hükmedecek" derseniz biter bu i. Çünkü Osmanl iyi aile çocu unu aram yor. Da daki köylünün çocu unu da veziriazam yapabilen bir toplum o. Sistemin yürümez, da tabilirsin. Ama dersen ki, "Sadece iyi aile çocuklar toplumu idare etsin," o zaman Osmanl 'da olmayan bir eyi olu turmaya kalkars n. Veya "Ben u okulda okuyup bu okulda okumayan harcar m" dersen orada da i i bitirirsin. Çünkü bu öyle bir toplum ki medreseden de mülkiyeye yan geçi yapt yor. Bu toplum, bu devlet ne gibi bir e itim

16 varsa, kendi kurmu. Ve o e itimi verdi in insanlar da benimsemek zorundas n. Harcayamazs n. Kötü ise slah edersin. Burada bir zümre hâkimiyeti, zümre kar tl do urdu un an, o sistem yürümez. Çünkü o sistemin çok geni bir bak aç vard r. Ve çok koyu bir pragmatizmi vard r. Yani orada ideolojinin, dünya görü ünün yeri yoktur. Bunu atman n da bir nedeni yoktur. Sizce fetihle istila aras ndaki fark nedir? Osmanl 'ya imparatorluk mu, devlet mi demek lâz m? "Gaza" anlay irin neler söylersiniz? Müslümanlar nki fetihtir. Cehd ve cihad sonucu ortaya ç kar. stila ba ka bir eydir. Ama pratikte istedi in ülkeyi istila ediyorsun gibi gözüküyor. Biz kendimize imparatorluk diyebiliriz. Ama "devlet"i tercih ediyoruz. Çünkü devlet laf nda bir mistisizm vard r. Cevdet Pa- 44 OSMANLI'YI REDDETMEN N TEMEL NDE TAR H B LMEZL K YAT YOR a'n n tâbiri ile, vahiyle olan bir eydir. " slâm devletinin anayasas kelâmd r" dedi i zaman bunu ifâde ediyor. Vahiyle gelen bir devlet zihniyetinden bahsediyor. Yoksa "Kur'ân' anayasa yapal m" demek de ildir. Bu bir tak m Müslüman arkada lara asil bir fikir gibi görünür, ama arlatanl kt r. Çünkü öyle bir ey mümkün de ildir. Mühim olan islâm' n, Kur'ân'm ruhunu kavramakt r. Gâzâ anlay n Kanunî devriyle beraber sona erdi i, dünyevi-le menin o zaman ba lad noktas nda baz iddialar var. Böyle bir ey yok. Buz keser gibi tarih yaz lmaz. Kanunî devrinde de gâzâ anlay vard r. Her zamanda insanlar gâzâ anlay ile sava a giderler. Çanakkale'ye de ba ka türlü kolay gidilmemi tir. Bizdeki Bat lar n Osmanl 'ya bak nas l de erlendiriyorsunuz? Bat n içinde tarihin ne oldu unu bilen, tarih okuyan, tarih bilen insan farkl r. Bilmeyen adam da kendine göre kafas ndan atar. Birtak m kitaplar ç yor, Padi ah Analar gibi.. Burada adam n tarih bilmedi i aç k. Bir kitap daha gördüm, Fetih üzerinde duruyor. Bakt m, harc âlem Türkçe kitaplar toplam. Metodsuz bir dü üncenin mahsulü. Bu sebeple hiçbir anlam yok. Yine bir yaz zda "Ortaö retimde okutulan tarih kitaplar, okuyan n ufkuna bir ey katm yor" diyorsunuz. Size göre tarih e itimi nas l olmal r? Tabiî bir memlekette büyük tarih sentezleri olmay nca tarih uuru küçük kal yor. Popüler kitap da kolay yaz yor. Ne zaman ki büyük tarih kitaplar z meydana gelir, o okullara akseder. Bu olmay nca bizim ortaö retimde, maalesef ö retmen s da çok berbat bir vaziyette bugün. Bunlar n ço unun Türkçesi de iyi de il. Kötü tarih kitaplar yaz yor. Belli ki, o kitaplardan tarih ö renilmiyor. Yanl ö retiliyor. Hepsinden öte, çok a k bir üslûplar var. Tarih ve edebiyat okumu bir insan n üslûbu de il. Maalesef, baz lar bunlar para kazanmak için yaz yor. Kazanm - 45 lar da. Ama çocuklar tarih bilgisi ve uuru kazanamam r. Bu aç k bir ey. Bu zamanla slâh edilir. Millî E itim Bakanl 'nm bu konuda iyi niyeti lâz md r. Öncelikle iyi niyet gerekir. Tarihçinin iyi niyetli olmas lâz m, tak mc ve partici bir zihniyette de il. Maalesef her sahada oldu u gibi, bu memlekette Millî itim Bakanl da kültürel kalk nmay sa layacak bir bakanl k olarak görülmüyor. Bunlara ra men sa lanabilirse, büyük olay! Oradaki o zihniyet, son derecede, hakikaten, ac nacak bir durumda. Önderlik görevini yerine getirememektedir. Kültür ve e itim kalk nmas bu memlekette onlara ra men olur. Yoksa o sahada kolayla aca tahmin etmiyorum. Roma ve Osmanl KONU AN: SA KOCAKAPLAN Türk Edebiyat, say : 331 (May s 2001), s Yeni bir yüzy n ba nday z. On y l öncesinde Sovyet bloku-nun çökü ü ve ortaya yeni Türk Cumhuriyetlerinin ç ile gözlerimizde bir umut parlam ve 21. yüzy l "Türk Asr " olacak diye heyecanlanm k. Ne ümit dolu y llard onlar. Ancak sonraki y llarda ya ad z geli meler ve bugün içine dü tü ümüz ekonomik kriz, bizleri ümitsizli e sevketmi görünüyor. Gerçekten durumumuz ümitsiz mi? çinde bulundu umuz bütün bu s nt lar yeni bir do un sanc lar olarak de erlendirilemez mi? Yeni bir yüzy lda daha güçlü bir Türkiye olarak yerimizi alamaz m z? Ahmet Kabakl Hoca'n n Temellerin Duru mas isimli eserinde ba lad belirtti i "restorasyon ça " hangi temellere dayanmal r? Kendimize olan dü manl z veya bîgâneli imiz hâlâ sürmeli mi? Tarihimiz, okullarda do ru mu ö retiliyor? Tarih kitaplar belirli bir ideolojinin propagandas yapmak amac yla, baz gerçekleri görmezden mi geliyor? Gerçekten Cumhuriyetle Osmanl birbirlerine çok uzak

17 devletler midir? Osmanl 'y reddedersek ne kazan z, neleri kaybederiz? Osmanl padi ahlar, y llarca haremde cariyelerle gönül e leyerek mi günlerini geçirdiler? ayet öyleyse, bu devlet 600 y l nas l ya ad? Öyle de ilse bu fikir bizim kafam za kimler taraf ndan niçin sokuldu? Tarihi do ru ö renmek bize ne kazand r? 21. yüzy lda güçlü bir devlet ve millet olarak ya ayabilmemizin artlar nelerdir? Osmanl 'dan tevarüs etti imiz devlet gelene i hangi temellere dayanmaktad r? Ço umuzun zihnini kurcalayan bu ve benzeri sorulara cevap aramak; askeri, idari ve kültürel anlamda son derece zengin bir medeniyetin vârisleri olan bizlerin, bu mirasa gözümüzü kapay zm sebeplerini renmek üzere Prof. Dr. llber Ortayh'n n kap çald k. Hoca ile Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakükesi'ndeki odas nda konu tuk. Önce Osmanl 'n n tarihteki di er büyük devletlere göre durumunu ö renmek istiyoruz. Elbette kar za Roma mparatorlu u ç yor. Tarih, bize Osmanl ile k yaslanabilecek devletin Roma mparatorlu u oldu unu söylüyor. Türk hükümdarlar "Sultan- Iklim-i Rûm" unvan almak için at üzerinden inmemi ler. Roma'nm topraklar na hâkim olmak Osmanl 'n n da ideali. Fatih, stanbul'u fethettikten sonra Roma mparatoru unvan da al yor. Bizi nezaketle kar layan Hoca'ya soruyoruz: Roma ve Osmanl iki cihan devleti. Peki bu iki devlet aras nda ne gibi farklar var? Osmanl bir büyük Akdeniz imparatorlu udur, klasik imparatorluklar n sonuncusudur. Ve yeni ça lara uymas bilenidir. Osmanl, zor zamanlar n imparatorlu udur. Yunan'm Roma'nm belirli bir sistemle hükmetti i toplumlar, bizim zaman zda art k millet safhas na, endüstri safhas na, merkezî devlet safhas na geçmekteydiler. Bunlarla bo mak zorundas n. Dolay yla bu imparatorlu u ayakta tutmak için klasik imparatorluklar n vas flar yan nda ba ka baz müesseseler gerekli. Onun için bu çok önemli bir devlet. Ve burada kesinlikle bir bürokrasi ve ordu gelene i var. En önemli iki vas f bu. Ve istedi iniz kadar be enmeyin, bugünkü Türkiye'nin slam dünyas nda bürokrasi gelene ine ve sa lam bir orduya sahip olan tek devlet oldu unu hiç kimse akl ndan ç karmas n. Bu, Osmanl 'dan tevarüs edilmi tir. Bu gibi eyler herhalde 30 senenin içinde olmaz. Bu, milletin bin y ll k özelli idir. Demek ki Roma da k kavimlere hükmediyor, Osmanl ise millet olma uuruna eri mi kavimlere. Osmanl 'n n i i daha zor. 48 ROMA VE OSMANLI Güçlü ve mahir bir idare sanat gerektiriyor. Osmanl cihan devleti bu ba ar iki müessese ile gerçekle tiriyor: Bürokrasi ve Ordu. te Türkiye Cumhuriyeti'nin de temelini olu turan bu iki müessese Osmanl 'n n arma an, llber Hoca'n n dedi i gibi ne kadar u ra rsan z u ra n, rsiyetin üzerinizdeki etkisinden kurtulman z mümkün de il. Hem müspet hem de menfi anlamda. Peki böylesine güçlü ve muazzam bir gelene e sahip milletin çocuklar nas l Bat hayran kesildi birdenbire? Sultan Aziz devrinde, 1860'h y llarda Paris'te "Türk modas " hâkim olabilirken, bizim bugünkü Bat perestli imiz neden? Acaba Bat 'nm bize bak nas l? Onlar n gözünde bütün slâm dünyas ayn imaja m sahip? Bat 'daki Türk imaj devirden devire farkl k gösterir. Ancak öncelikle unu söylemek gerekir ki Bat 'nm gözünde Türkler di er Müslüman toplumlardan farkl olagelmi tir. Türkler, slam dünyas n gerilemeye, toprak kaybetmeye ba lad bir dönemde tarih sahnesine ç kt lar. Yeniden bir fetih yapt lar. Müslümanlar n daha evvel u ramad yerleri fethedip baz kavimleri Müs-lümanla rd lar. Temelde Türklerin çok misyoner bir karakteri yoktur. Fakat imparatorlu un yap fütuhata dayal r. O fütuhat n getirdi i güç, birtak m insanlar, topluluklar cezbeder. O gücün sahibine bir yerden sonra hay rhah bir ekilde bakarlar ve onun dünya görü ünü ve tavr benimserler. Türkler de baz dönemlerde böyle bir güce, cazibeye sahip olmu tur. Öte yandan Türkler bir ranl 'dan, bir Arap'tan farkl olarak daha asker, daha sava bir millettir Bat 'nm gözünde. Peki Bat bilim adamlar n Türk tarihine bak lar nda ön yarg hâkim midir? Bat lar n, Türkler hakk nda kulaktan dolma bilgilere çok itibar ettikleri zamanlar olmu tur. Asl nda bu, bütün milletler için geçerlidir. imdi bu kulaktan dolma eyler tarih yaz disipli- 49 ni aç ndan çok ey ifade etmez. Mutlaka ara rma gerekir. Ama kimi tarihçiler, bu kulaktan dolma eylerin etkisinden kurtulamam r. Çünkü kulaktan dolma tarih anlay, zamanla toplumlar n haf zas nda derin

18 izler b rak r. Tarih yaz lar da mevcut kanaatlerden kolay kolay s ramaz kendini. Maalesef bundan en çok da Türk tarihi nasibini alm r. Bat toplumlar nda Yahudiler için de böyle kötü bir imaj mevcuttur. Ancak bütün Bat Türkologlar ayn r diyemeyiz. çlerinde bilimsel bir etikle Türk tarihipe yakla anlar da olmu tur. Bir de Bat elçi veya seyyahlar n kaleme ald klar seyahatnameler var. Onlar da Türk toplumunu gözlüyorlar, bir dereceye kadar içinde ya yorlar ve izlenimlerini kaleme al yorlar. Bu seyahatnamelerde ortaya ç kan bak aç nas ld r? Bizim geleneklerimiz kar ndaki tav rlar nedir? Onlarda da bir önyarg dan söz edebilir miyiz? Seyahatnameler elbette çok önemlidir. 16. ve 17. as rlarda Bat seyyah için Türkiye çok enteresan bir ülke. Ayr bir din ve ayr müesseselere sahip bir cemiyet. Bazen bunlar çok iptidaî bir ekilde tenkit edildi i gibi, birtak m eylere de çok büyük hayranl kla bak lm r. Enteresand r; saltanat veraseti usulünü o devrin gezginleri hiç de o kadar kanl ve barbarca bulmazlar. Bu normal bir geli medir. Çünkü o devir monar ilerinin referanslar, de er yarg lar odur. Sonra Türklerin birtak m huylar çok be eniyorlar, sayg duyuyorlar. Mesela Protestan bir papaz için Türkiye'deki kapal k hiç de o kadar ay planacak bir ey de ildir. Hamamda insanlar n pe tamal ku anmas "ne kadar edepliler" diye de erlendirir. Hiç kimse kafes arkas nda sopa yiyen Osmanl kad n kapal ndan bahsetmez. Aksine, "gezen" kad ndan bahsedilir. Ama 19. asra gelindi inde kesinlikle çok büyük bir anti-isla-mizm vard r. Buna göre tahliller geli tirildi. Dürüst bilgilerin, gözlemlerin yan nda, önyarg larla dolu, yamuk de erlendirmeler 50 ROMA VE OSMANLI de yap lm r. 19. yüzy l Bat 'da ön yarg lar n ve slâm aleyhtarl n zirveye ula bir zaman dilimi. Peki bu önyarg tutum günümüzde ortadan kalkt m, yoksa daha m iddetlendi? Biz, bir y lm alt ay Yunanistan'la aram zda hiçbir problem kalmayaca na dair yay n ve konu malarla geçiriyoruz. Ama ard ndan hemen bir kriz patl yor. Bat kar nda nas l davranmal z? Efendim dünyada önyarg lar n falan ortadan kalkt yok. Bunu dü ünen, buna inanan insanlar safdildir. Bat toplumlar nda anti-islamist, anti-semit duygular ne zaman artar, ne zaman eksilir, bunlar tart r. Almanya'da rkç k falan kalmad diyebilir misiniz? Onun için kimse dünya görü ünü ve politikas bunun üzerine in a etmesin. Kimsenin hayal üzerine politikalar in a edip bunu çoluk çocu a empoze etme hakk yoktur; bu bir cinayettir. Ba tan beri Bat 'nm bize bak üzerinde duruyoruz. Biz Bat 'y nas l de erlendiriyoruz acaba? Bizim Bat 'ya bak z sa kl m? Efendim her eyden önce Türk'ün kafas ndaki Avrupal "gâ-vur"dur, "kâfir"dir. Bu bak mdan fazla incelenmesine gerek duyulmaz! Zaman geçtikçe, Bat toplumlar tan maya ba lad kça bir k sm z için Bat ahlaks z, namussuz olmaya devam etmi tir. Bir k sm z için ise Bat zeki, mükemmel ve en medenî yarat k olmu tur. Hatta Bat 'y methetme konusunda inan lmaz derecede ileri gidenler, saçmalayanlar olmu tur. Avrupal n bize kar olan önyarg lar, onlar adma ilmî bir tetkiki de beraberinde getirmi tir. Bu iyi bir eydir ama Türk taraf için bu söz konusu de ildir. Yani bizde ilmî Bat k geli memi tir. Ama Bat 'nm kimi de erlerine aç z... Aç z ama nas l? Dünyada bugün müthi bir Amerikanla ma var. Bu avamî bir kültürdür. Bu, bizim toplumumuzun da proble- 51 midir. Bir kültür bizim toplumumuza tüm kal plar yla giremiyor. Ama avamî yönleri istilâ ediyor. Tabiî dünya Amerikanla yor derken, Shakespeare ne diyor, James Joyce ne yazm diye bakm yoruz. Dünya blucin giyiyor, Coca Cola içiyor. Adana kebab yla viski içmeye kalk yor. Ve daha garibi dünya, Dallas dizisindeki gibi ya amaya çal yor. te bu tip bir ya ama biçimi insanl k de erlerini tahrip ediyor. Tek tip-le me ç yor ortaya. ayet esmer derileri, çekik gözleri olmasa Filipin sokaklar nda oldu umuzu anlamak güçle iyor mesela. Bat 'mn teknolojik üstünlü ü, propaganda gücü di er kültürleri bast yor. Ortaya tek tipli, tek kültürlü bir dünya ç kmaya ba yor. Bu, sa kl bir geli me de il herhalde. Tektiple me ile mücadele etme gere i var. Ama kim, nas l yapacak bu mücâdeleyi? Mücâdele tabiî ki söz konusu. Bunun önlemleri var. Toplumun elit tabakas n belirgin bir ekilde kendi kültürüne sahip ç p onu ta mas gerekiyor. Çünkü üst tabaka, alt tabakaya oranla daima dominantt r. Üst

19 tabaka bir kültür yarat r, o kültürü ta r. Ve yaygmla abildi i ölçüde alta do ru yayg nla r. Bu, bütün dünyada böyledir. Üst tabaka kendi kültürünü kaybederse, alt tabaka da ba bo kal r ve kendine kolay bir yol tutturur. Bugün, "Osmanl halka inemedi" diye z rvalayanlar oldu u gibi, Türkçe bilmemekle övünen terbiyesizler vard r bu memlekette. Temelsiz, hiçbir kültürel birikime sahip olmadan toplum mühendisli i yapmaya kalk anlar vard r. Türkiye'de Bat kültürünün bu derece yayg nla mas n; alt tabakan n da arabesk ve televoleye kay n sebebi Hcca'n n sözleri ile aç a ç yor: Bizim elit tabakam z kay ts z arts z Bat 'ya ba lanm ve kendi kültürünü reddetmi tir. Bu da bizi içinden ç lmaz bir kültür karma as na itmi tir. 52 ROMA VE OSMANLI Peki ama, onlarca millete hükmeden Osmanl, nas l kendine has bir kültür ve medeniyet olu turabilmi tir? Nas l bir toplum yap vard Osmanl 'da ve bu yap devlet idaresine nas l yans yordu? Bu yap n, Bat toplumlar n yap ndan fark ne idi? Her toplumda elit kültür, alt kültür vard r; bu manada bir s f da söz konusudur. Bu, kaç lmaz olarak böyledir, aksi dü ünülemez. Ancak Osmanl 'da rsî bir s f anlay yoktur. Yani rsî hâkimiyeti ta yan tek insan padi aht r, hanedand r. Orada bile dikkat ederseniz asalet sistemi yürümez. Saraya d ar dan insanlar gelir ve dahil olur. Bu, padi ah han mlar da olabilir, Sadrazamlar da... Osmanl 'da esas olan, yönetici s n irsiyetten uzak olmas r. S flar aras nda bir geçi kenlik vard r; yükselme imkân vard r. Bu, prati e de yans r. Anadolu'dan en fakir bir gencin en yüksek yere yükselmesi mümkündür. Beceriksiz olunca da erime çok kolay olur. Osmanl 'da Ba vezir'in çocu u adam olursa bir eyler olabilir. Olmazsa olmaz ve kimse de surat na bakmaz. Oysa Bat 'da zengin bir soylu, zenginli ini kaybetse bile soylu nda kal r, soylulu un imtiyazlar ndan yararlanmaya devam eder. llber Hoca hem burada bize, hem de kat ld programlarda milyonlara, bugüne kadar duyduklar zdan farkl eyler söylüyor. Ö rendi imiz tarihin eksik ve yanl larla dolu oldu unu belirtiyor. Okullarda milyonlarca genç niçin yanl bilgilendiriliyor o zaman? Türkiye'de tarih ö retimindeki yanl lar bir e itim problemi olarak ele al nabilir mi? Bunun müsebbibi kim ya da kimlerdir? E itim sistemimizin en büyük eksi i nedir? llber Hoca, e itim konusu denince daha bir hassasla yor. Belli ki onun da bu konuda yüre i hayli yan k: Efendim elbette e itim problemidir. Millî E itim Bakanl klar nda milletin en seviyeli insanlar bulunur. Bizim Millî E itim camiam yönlendiren adamlar köylüdür. Bunlar n yüksek bir kültürü yoktur. Bunun sa da böyledir solcusu da. Sa lar n kendi- 53 ne göre bir akl- selimi var, bir eyler ar yor adam yine. Ya öbürü... Onu bunu reddederek kendince bir ey yapmaya kalk r. Bizim e itim sistemimizde bugün bir kavga var "laik miyiz de il miyiz?" diye. Bu kavga, as l problemin görülmesini engelliyor. As l büyük problem, zeki insan yükseltecek bir e itim sistemimiz yok; o y ld. Bu, son 30 senenin bir facias r. Bugünkü büyüklerimiz, imdiki e itim sisteminin içinde olsalard bulunduklar makamlara zor gelirlerdi. Say n Süleyman Demirel, bugünkü Afyon Lisesi'ni bitirseydi TÜ'ye giremezdi. Yine ayn zekâs yla, haf zas yla o imkâna sahip olamayacakt. Türk toplumu, zeki çocuklar na yükselme f rsat veren bir toplum olmaktan ç km r. Bu bütün an'anemizin, bütün gelene imizin y lmas demektir. E itim bugün son derecede pahal r. As l laik e itimi yapan stanbul'da bir-iki özel okul var. Paran yoksa buralara ad m atamazs n. llber Hoca'nm söyledikleri bize Nisan 2001'de yay nlanan bir Millî E itim Bakanl genelgesini hat rlat yor. Bu genelge ile lkö retim ve 8. s flarda s fta kalma kald ld. Birinci s fa giden ö renci, hiçbir ey ö renmese de 8. s ftan mezun olacak. Hastal k, tembellik ve avarelik bula oldu undan, s fta bir eyler ö renmek, kendilerini geli tirmek isteyen çocuklar da ço unlu a uyacak. Ö retmen bir eyler retme evkini kaybedecek. Nice zeki ö renci, zekâlar i lenemedi i için heder olup gidecek. Ama bu çocuklar, istatistiklerde 8 y ll k e itimi üstün ba ar ile bitirmi olacak gözükecekler. Biz gelece imizi, bu ekilde yeti mi gençlere emanet edece iz. Mecburi e itim 12 y la yükseldi inde de çocuklar n ömürlerinden çal nan y l fazlala acak. Okula giren herkes ayn ekilde mezun olacak. Türkiye'de tuhaf bir komünizan e itlik anlay var. Adam zekâlar, bilgileri, görgüleri e itlemeye çal yor. Allahu Teâlâ hiçbir zaman insanlar e it yaratm yor. Bunun biri güzel biri çirkin. Bir tanesi zekî, öteki de il, insanlar bu ekilde e itlemeye çal mak

20 54 ROMA VE OSMANLI Stalinist bir anlay r. Bizimkiler paras olmayanlarla olanlar e itleyece ine zekâlar e itlemeye çal yor. Zeki olmayan bir çocu a verece in e itimle zeki olan nas l ziyan edersin? Türkiye'de milli e itimin veremedi i bir ey daha var. Köylülük inhisar dolay yla milli kültürün içindeki yüksek s flar n pay da inkâr ediliyor. Bu yüksek s flar bugünün dandik s flar de ildir. Yani siz Osmanl yüksek kültürünü reddederek -ki bu çok yayg nd r- özgün ve yeni bir kültür yaratamazs z. Burada cemiyet hayat nda yer alan birtak m sivil kurulu lara önemli görevler dü üyor tabiî. Bu cemiyetler yüksek bir kültürü in a etmede topluma yol gösterici olmal r. Devlet kat ndakilerin buna akl ermiyorsa, i ba a dü mü demektir. Bu i ler kolay de ildir tabiî, emek ve sab r ister. Yüksek bir kültür ister. iyi yeti tirilmeyen kitleler daha kolay yönlendiriliyor olmal. Ayd nlar n tarihî miras reddetmeleri de bundan kaynaklan yor herhalde? Ama bu tutum devam etmeli mi sonsuza kadar? Tarihi nas l do ru renebiliriz? Bu i in üstesinden ne ekilde gelebiliriz? Efendim bu gerilerde kalm olmal r art k. Elbette bu tutumun pay vard r. Çünkü Cumhuriyeti ilan etmi iz. Onu savunmak ve yerle tirmek zorunday z. Ama bu konjonktüreldir. Devam edemez. Çünkü redd-i miras yapmakla redd-i miras olmuyor. imdi baban reddetmekle i ten kurtulabilir misiniz? Ka z benzer, gözünüz benzer. Yar n hastal klar z ba lay nca göreceksiniz rsiyetin ne kadar büyük rol oynad m. Redd-i miras bir cemiyet için en manas z müessesedir. O safha bitti; bitmelidir. Art k Osmanl k denen eyin bir kompleks olmad resmî bildirilerle de ortaya konmu tur. Osmanl 'n n 700. y m kutlayan, devlet de il miydi? Tamam kabul ama, bugün do ru bir Osmanl 'y ö rendi imiz söylenebilir mi? Çünkü okul kitaplar nda retilen tarih bilgisi, gerçek tarihçiler taraf ndan hiç de tasvip edilen eyler de il. 55 Tarih kitaplar nda hem ideoloji var, hem de büyük bir bilgisizlik... Ciddî yar malarla ders kitaplar yazd lmak. Bunu s rf devlet de il, önemli sivil kurulu lar da yapabilir. Bunlardan baz lar n kendi me replerine göre yorumlan olabilir. Mukayese edilir, gözden geçirilir. Ama her eyden önce, okullarda do ru dürüst tarih okutu-labilmesi için o ülkede do ru dürüst tarih sentezleri olmal r. Bugünkü yanl tarih anlay ndan sa kl bir nesil ç kmas, kimlik kazan lmas güçtür. Kaynaklara inmeyen tarih yaz mümkün de ildir. A laf yapan zeki insanlar z olabilir ama bu hiçbir ey ifade etmez. Havanda su döversiniz. Hiç kimse, olmayan bir tarihi yorumlayamaz. Olmayanlar üzerine kurulu bir gelecek in a edemez. Yani yoklar yaylas nda 5 bin koyunun sat ndan elde edilecek gelirle 20 tane fakir k za çeyiz vaad edemezsiniz. Bu çok büyük bir cinayettir. Maalesef Türkiye toplumunda bu yap yor. Kör beyinler toplum mühendisli ine kalk amaz, bu kör beyinlerle biz bir kültür in a edemeyiz. Onun için tarih yaz, tarih reticili i çok ciddî bir i tir. Hoca'ya tarihi nas l okuyup, yorumlamam z gerekti ini ve Türk insan n tarihe olan ilgisini yeterli bulup bulmad soruyoruz. Hoca sözlerini u cümlelerle ba yor: Çapraz okuma yap lmal. Bu nas l bir ey? Yani çok çe itli kitaplar, farkl bilgiler okunmal. Bir ansiklopedi yetmeyecek, ikincisine bak lacak. Tek yönlü tarih okuyuculu u olmaz. Çapraz okuma yapmadan sa kl tarih bilgisi edinmek mümkün de ildir. Bilhassa sosyal bilimler ve tarih için bu böyledir. Türk insan n tarihe olan ilgisi yeterli mi sizce? Asl nda bir birikim olu tu. Tarihe kar bir merak uyand. Türkiye büyük travmalar geçiren, çok çileke bir ülke. Çok da asil, köklü bir gelene e sahip. Bu toplumun insanlar art k uyanmaya ba lad. Gençlerde bunu görüyoruz. Mesela bir tarihî oyun, roman ortaya ç kt zaman "Bu d ru mu?" diye soruyorlar. Ya- 56 m ROMA VE OSMANLI ni art k o kadar safdil de il bu çocuklar. Sorguluyorlar baz eyleri. Bu bir dinamizm getirdi topluma. nsanlar 'Biz neyiz?' diye dü ünmeye, de erlerine sahip ç kmaya ba lad. Kimse Cumhuriyet'ten falan da vazgeçmedi. Cumhuriyet dü man olmad. Öyle bir ortam yok zaten. Ama insanlar mazideki imparatorlu un kültürel de erlerini benimsiyor. En az ndan bizim ku aklar kadar hamhalat reddiyeler yazm yorlar. Ben bunu bir geli me olarak görüyorum. Zaten Türkiye'nin böyle bir geli meye do ru gitmesi lâz m.

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog KONYA KARAMAN BÖLGESİ BOŞANMA ANALİZİ 22.07.2014 Tarihsel sürece bakıldığında kalkınma,

Detaylı

Topoloji değişik ağ teknolojilerinin yapısını ve çalışma şekillerini anlamada başlangıç noktasıdır.

Topoloji değişik ağ teknolojilerinin yapısını ve çalışma şekillerini anlamada başlangıç noktasıdır. Yazıyı PDF Yapan : Seyhan Tekelioğlu seyhan@hotmail.com http://www.seyhan.biz Topolojiler Her bilgisayar ağı verinin sistemler arasında gelip gitmesini sağlayacak bir yola ihtiyaç duyar. Aradaki bu yol

Detaylı

Endüstri Mühendisliğine Giriş. Jane M. Fraser. Bölüm 2. Sık sık duyacağınız büyük fikirler

Endüstri Mühendisliğine Giriş. Jane M. Fraser. Bölüm 2. Sık sık duyacağınız büyük fikirler Endüstri Mühendisliğine Giriş Jane M. Fraser Bölüm 2 Sık sık duyacağınız büyük fikirler Bu kitabı okurken, büyük olasılıkla öğreneceğiniz şeylere hayret edecek ve varolan bilgileriniz ve belirli yeni becerilerle

Detaylı

Sayın Bakanım, Sayın Rektörlerimiz ve Değerli Katılımcılar,

Sayın Bakanım, Sayın Rektörlerimiz ve Değerli Katılımcılar, Sayın Bakanım, Sayın Rektörlerimiz ve Değerli Katılımcılar, Orman ve Su İşleri Bakanımız Sn. Veysel Eroğlu nun katılımları ile gerçekleştiriyor olacağımız toplantımıza katılımlarınız için teşekkür ediyor,

Detaylı

Okulumuz Bilgisayar Programcılığı Bölümü öğrencilerinden Gizem COŞKUN Çanakkale Şehitlerine adlı şiiri okudu.

Okulumuz Bilgisayar Programcılığı Bölümü öğrencilerinden Gizem COŞKUN Çanakkale Şehitlerine adlı şiiri okudu. BASIN BÜLTENİ Selçuk Üniversitesi Akören Ali Rıza Ercan Meslek Yüksekokulunda 01.04.2015 tarihinde 100. Yılında Çanakkale yi Anlamak adlı konferans düzenlendi. Şehitlerimiz anısına yapılan saygı duruşu

Detaylı

ELAZIĞ - TUNCELİ ZİYARETİ

ELAZIĞ - TUNCELİ ZİYARETİ SAYI : BİR 7-11 MAYIS 2009 ELAZIĞ - TUNCELİ ZİYARETİ Ben siyasi hayatım ve ülke sevdamla ilgili olarak tüm Türkiye yi memleketim bilirim ancak Çemişgezek benim doğup, büyüdüğüm yer. Elazığ Valisi Muammer

Detaylı

Başkan Acar Bursa da Sosyal Güvenlik Reformunu Anlattı

Başkan Acar Bursa da Sosyal Güvenlik Reformunu Anlattı Başkan Acar Bursa da Sosyal Güvenlik Reformunu Anlattı SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANI FATİH ACAR: - 2008 YILINDA SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TEMELLERİ ATILDI - İLAÇ VE TIBBİ MALZEME KONUSUNDA

Detaylı

1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ

1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ 1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ 1. GİRİŞ Odamızca, 2009 yılında 63 fuara katılan 435 üyemize 423 bin TL yurtiçi fuar teşviki ödenmiştir. Ödenen teşvik rakamı, 2008 yılına

Detaylı

VATAN İŞLERİNDE CÜR ETKARLIKLARIM

VATAN İŞLERİNDE CÜR ETKARLIKLARIM 1 2 VATAN İŞLERİNDE CÜR ETKARLIKLARIM 3 VATAN İŞLERİNDE CÜR ETKARLIKLARIM Zağnos Kültür ve Eğitim Vakfı Genel Yayın No.10 ISBN 975 94473 6 3 Kapak tasarım: Şule İLGÜĞ - ilgug75@hotmail.com Baskı Yeri:

Detaylı

1.Temel Kavramlar 2. ÆÍlemler

1.Temel Kavramlar 2. ÆÍlemler 1.Temel Kavramlar Abaküs Nedir... 7 Abaküsün Tarihçesi... 9 Abaküsün Faydaları... 12 Abaküsü Tanıyalım... 13 Abaküste Rakamların Gösterili i... 18 Abaküste Parmak Hareketlerinin Gösterili i... 19 2. lemler

Detaylı

Akreditasyon Çal malar nda Temel Problemler ve Organizasyonel Bazda Çözüm Önerileri

Akreditasyon Çal malar nda Temel Problemler ve Organizasyonel Bazda Çözüm Önerileri Akreditasyon Çal malar nda Temel Problemler ve Organizasyonel Bazda Çözüm Önerileri Prof.Dr. Cevat NAL Selçuk Üniversitesi Mühendislik-Mimarl k Fakültesi Dekan Y.Doç.Dr. Esra YEL Fakülte Akreditasyon Koordinatörü

Detaylı

BAŞINI BİRAZ DAHA YUKARI KALDIR

BAŞINI BİRAZ DAHA YUKARI KALDIR BAŞINI BİRAZ DAHA YUKARI KALDIR 1 Aralık 2008 de hilal şeklini almış ay ile Venüs yıldızı birbirlerine o kadar yaklaştılar ki, tam bir Türk Bayrağı görüntüsü oluştu. Ay ve Venüs ün bu hali bana hemen Üsküp

Detaylı

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları. HASTA İŞİ İnsanların içlerinde barındırdıkları ve çoğunlukla kaçmaya çalıştıkları bir benlikleri vardır. O benliklerin içinde yaşadıkları olaylar ve onlardan arta kalan üzüntüler barınır, zaten bu yüzdendir

Detaylı

Kızlarsivrisi (3070 m) (27-28 Haziran 2015) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı

Kızlarsivrisi (3070 m) (27-28 Haziran 2015) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı Kızlarsivrisi (3070 m) (27-28 Haziran 2015) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı Antalya Toros Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü (TODOSK) tarafından düzenlenen 22. Kızlarsivrisi Yaz Dağcılık Şenliği ne katılmak

Detaylı

KÜRESEL GELİŞMELER IŞIĞI ALTINDA TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EKONOMİSİ VE SERMAYE PİYASALARI PANELİ

KÜRESEL GELİŞMELER IŞIĞI ALTINDA TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EKONOMİSİ VE SERMAYE PİYASALARI PANELİ KÜRESEL GELİŞMELER IŞIĞI ALTINDA TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EKONOMİSİ VE SERMAYE PİYASALARI PANELİ 12 NİSAN 2013-KKTC DR. VAHDETTIN ERTAŞ SERMAYE PIYASASI KURULU BAŞKANI KONUŞMA METNİ Sayın

Detaylı

Üniversitelerde Yabancı Dil Öğretimi

Üniversitelerde Yabancı Dil Öğretimi Üniversitelerde Yabancı Dil Öğretimi özcan DEMİREL 1750 Üniversiteler Yasası nın 2. maddesinde üniversiteler, fakülte, bölüm, kürsü ve benzeri kuruluşlarla hizmet birimlerinden oluşan özerkliğe ve kamu

Detaylı

Toktamış Ateş'i kaybettik

Toktamış Ateş'i kaybettik Toktamış Ateş'i kaybettik Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi ve Atatürk üzerine çalışmaları olan Prof. Dr. Toktamış Ateş yaşamını yitirdi. Ateş, İstanbul Üniversitesi ve değişik kurumlarda ders

Detaylı

Milli Gelir Büyümesinin Perde Arkası

Milli Gelir Büyümesinin Perde Arkası 2007 NİSAN EKONOMİ Milli Gelir Büyümesinin Perde Arkası Türkiye ekonomisi dünyadaki konjonktürel büyüme eğilimine paralel gelişme evresini 20 çeyrektir aralıksız devam ettiriyor. Ekonominin 2006 da yüzde

Detaylı

Firmadaki Mevcut Öğrenme Faaliyetleri 2.2. Aşama

Firmadaki Mevcut Öğrenme Faaliyetleri 2.2. Aşama DE/11/LLP-LDV/TOI 147 420 Firmadaki Mevcut Öğrenme Faaliyetleri 2.2. Aşama 1. Adınız: 2. İşletmenin Adı: 3. Tarih: Evet Hayır Bilmiyorum 1. Mevcut işinizde mesleki eğitim fırsatlarına erişebiliyor musunuz?

Detaylı

SİİRT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar. Amaç

SİİRT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar. Amaç SİİRT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 (1) Bu Yönetmeliğin amacı; Siirt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama

Detaylı

Öncelikle basın toplantımıza hoş geldiniz diyor, sizleri sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle basın toplantımıza hoş geldiniz diyor, sizleri sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Gümrük Ve Ticaret Bakanı Sn. Nurettin CANİKLİ nin Kredi Kefalet Kooperatifleri Ortaklarının Borçlarının Yapılandırılması Basın Toplantısı 24 Eylül 2014 Saat:11.00 - ANKARA Kredi Kefalet Kooperatiflerinin

Detaylı

Yanlış Anlaşılan Faizci

Yanlış Anlaşılan Faizci Yanlış Anlaşılan Faizci Aslam Effendi Başka bir gün Tota 1, faizci Sherzad ile karşılaştım. Bu herif hasta olmalı. Düşünsene, para ödünç vererek faiz temin ediyor. Din bu işi yasaklıyor ama yine de aramızda

Detaylı

Dikkat! ABD Enerji de Yeni Oyun Kuruyor!

Dikkat! ABD Enerji de Yeni Oyun Kuruyor! Dikkat! ABD Enerji de Yeni Oyun Kuruyor! Dursun YILDIZ topraksuenerji 21 Ocak 2013 ABD Petrol İhracatçısı Olacak. Taşlar Yerinden Oynar mı? 1973 deki petrol krizi alternatif enerji arayışlarını arttırdı.

Detaylı

HAM PUAN: Üniversite Sınavlarına giren adayların sadece netler üzerinden hesaplanan puanlarına hem puan denir.

HAM PUAN: Üniversite Sınavlarına giren adayların sadece netler üzerinden hesaplanan puanlarına hem puan denir. YGS / LYS SÖZLÜĞÜ OBP (ORTA ÖĞRETİM BAŞARI PUANI): Öğrencinin diploma notunun diğer öğrencilerin diploma notlarına oranıdır. En az 100 en çok 500 puan arasında değişen bu değer, öğrencinin başarısı okulun

Detaylı

MUŞ ALPARSLAN ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

MUŞ ALPARSLAN ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ MUŞ ALPARSLAN ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 (1) Bu Yönetmeliğin amacı; Muş Alparslan Üniversitesi Uzaktan

Detaylı

TEŞEKKÜR Bizler anne ve babalarımıza, bize her zaman yardım eden matematik öğretmenimiz Zeliha Çetinel e, sınıf öğretmenimiz Zuhal Tek e, arkadaşımız

TEŞEKKÜR Bizler anne ve babalarımıza, bize her zaman yardım eden matematik öğretmenimiz Zeliha Çetinel e, sınıf öğretmenimiz Zuhal Tek e, arkadaşımız 1 2 TEŞEKKÜR Bizler anne ve babalarımıza, bize her zaman yardım eden matematik öğretmenimiz Zeliha Çetinel e, sınıf öğretmenimiz Zuhal Tek e, arkadaşımız Tunç Tort a ve kütüphane sorumlusu Tansu Hanım

Detaylı

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI CANSEN BAŞARAN-SYMES IN "INSTITUT DU BOSPHORE YILLIK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI CANSEN BAŞARAN-SYMES IN INSTITUT DU BOSPHORE YILLIK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI CANSEN BAŞARAN-SYMES IN "INSTITUT DU BOSPHORE YILLIK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI 18 Mart 2016 İstanbul, Hilton Hotel Harbiye Sayın Büyükelçiler, Değerli Konuklar, 2009 yılında

Detaylı

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Değerlendirme Notu Sayfa1

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Değerlendirme Notu Sayfa1 Sağlık Reformunun Sonuçları İtibariyle Değerlendirilmesi 26-03 - 2009 Tuncay TEKSÖZ Dr. Yalçın KAYA Kerem HELVACIOĞLU Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Türkiye 2004 yılından itibaren sağlık

Detaylı

Kadınları Anlamak Erkeklere Düşüyor

Kadınları Anlamak Erkeklere Düşüyor Kadınları Anlamak Erkeklere Düşüyor Kadınların Yaşam Koçu Tuğba Güneş, kadına şiddetti ortaya çıkaran nedenleri ortadan kaldıracak önlemler alınması gerektiğini söyledi. Kahramanmaraş ın tek yaşam ve wellness

Detaylı

19 ARALIK 2011 PAZARTESİ

19 ARALIK 2011 PAZARTESİ DUYGU UYSAL 0852051 19 ARALIK 2011 PAZARTESİ Bugün sabah 9 dan akşam 10 a kadar dışarıda kalacaktım. Bu yüzden evden çıkmadan çok fazla parfüm sıkmıştım. Evden çıkarken ablam bütün evin benim parfümüm

Detaylı

Doç. Dr. Mehmet Durdu KARSLI Sakarya Üniversitesi E itim fakültesi Doç. Dr. I k ifa ÜSTÜNER Akdeniz Üniversitesi E itim Fakültesi

Doç. Dr. Mehmet Durdu KARSLI Sakarya Üniversitesi E itim fakültesi Doç. Dr. I k ifa ÜSTÜNER Akdeniz Üniversitesi E itim Fakültesi ÜN VERS TEYE G R SINAV S STEM NDEK SON DE KL E L K N Ö RENC LER N ALGILARI Doç. Dr. Mehmet Durdu KARSLI Sakarya Üniversitesi E itim fakültesi Doç. Dr. I k ifa ÜSTÜNER Akdeniz Üniversitesi E itim Fakültesi

Detaylı

OKUL ÖNCESİ KİTAPLARI - 7. PARMAKKIZ Andersen ISBN 978-975-07-0762-9

OKUL ÖNCESİ KİTAPLARI - 7. PARMAKKIZ Andersen ISBN 978-975-07-0762-9 OKUL ÖNCESİ KİTAPLARI - 7 PARMAKKIZ Andersen ISBN 978-975-07-0762-9 Tasarım: Erkal Yavi Tasarım Uygulama: Gelengül Çakır Baskı ve Cilt: Türkmenler Matbaası 1. Basım: 2007 3. Basım: Eylül 2011 Can Sanat

Detaylı

İZMİR TİCARET ODASI MİDİLLİ İŞ VE İNCELEME GEZİSİ 14-15 HAZİRAN 2013 DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER VE ULUSLARARASI ORGANİZASYONLAR MÜDÜRLÜĞÜ

İZMİR TİCARET ODASI MİDİLLİ İŞ VE İNCELEME GEZİSİ 14-15 HAZİRAN 2013 DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER VE ULUSLARARASI ORGANİZASYONLAR MÜDÜRLÜĞÜ İZMİR TİCARET ODASI MİDİLLİ İŞ VE İNCELEME GEZİSİ 14-15 HAZİRAN 2013 DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER VE ULUSLARARASI ORGANİZASYONLAR MÜDÜRLÜĞÜ Hazırlayanlar: Gündem Kont, Mine Güneş, Ahmet Toprak Dış İlişkiler

Detaylı

Cümlede Anlam İlişkileri

Cümlede Anlam İlişkileri Cümlede Anlam İlişkileri Cümlede anlam ilişkileri kpss Türkçe konuları arasında önemli bir yer kaplamaktadır. Cümlede anlam ilişkilerine geçmeden önce cümlenin tanımını yapalım. Cümle, yargı bildiren,

Detaylı

özelde İçişleri Bakanlığında ve ve valiliklerde hukuk hizmetlerinin

özelde İçişleri Bakanlığında ve ve valiliklerde hukuk hizmetlerinin MAKALE Merkez ve Taşrada Hukuk Hizmetleri Maliye Bakanlığının tekelinden alınması, sulh yolu, hukuk hizmetlerinin avukatlardan satın alınması, kazanılan davaların ücretlendirilmesi, biçiminde sıralanabilir.

Detaylı

33. BÖLÜM İLK VE SON SORUŞTURMA İNŞAAT SAHİBİNE PARA CEZASI İNŞAATA YIKIM KARARI VE BU KARARIN İPTALİ SUÇLAMA; KARARA İTİRAZ ETMEMEK!

33. BÖLÜM İLK VE SON SORUŞTURMA İNŞAAT SAHİBİNE PARA CEZASI İNŞAATA YIKIM KARARI VE BU KARARIN İPTALİ SUÇLAMA; KARARA İTİRAZ ETMEMEK! 33. BÖLÜM İLK VE SON SORUŞTURMA İNŞAAT SAHİBİNE PARA CEZASI İNŞAATA YIKIM KARARI VE BU KARARIN İPTALİ SUÇLAMA; KARARA İTİRAZ ETMEMEK! ANLAMSIZ BİR TAVIR YARGILANMA GEREĞİ YOK; DOSYA KAPANIYOR 394 395 33.

Detaylı

İşte Eşitlik Platformu tanıtıldı

İşte Eşitlik Platformu tanıtıldı İşte Eşitlik Platformu tanıtıldı Ocak 15, 2013-3:55:02 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın himayesinde kurulan ''İşte Eşitlik Platformu'' tanıtıldı. Toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizlikle mücadele

Detaylı

SİRKÜLER. 1.5-Adi ortaklığın malları, ortaklığın iştirak halinde mülkiyet konusu varlıklarıdır.

SİRKÜLER. 1.5-Adi ortaklığın malları, ortaklığın iştirak halinde mülkiyet konusu varlıklarıdır. SAYI: 2013/03 KONU: ADİ ORTAKLIK, İŞ ORTAKLIĞI, KONSORSİYUM ANKARA,01.02.2013 SİRKÜLER Gelişen ve büyüyen ekonomilerde şirketler arasındaki ilişkiler de çok boyutlu hale gelmektedir. Bir işin yapılması

Detaylı

3. İnşaat Mühendisliği eğitimi : İnşaat mühendisliği veya genelde mühendislik eğitimi için başlangıç noktası olarak 1747 yılı kabul edilmektedir.

3. İnşaat Mühendisliği eğitimi : İnşaat mühendisliği veya genelde mühendislik eğitimi için başlangıç noktası olarak 1747 yılı kabul edilmektedir. 3. İnşaat Mühendisliği eğitimi : İnşaat mühendisliği veya genelde mühendislik eğitimi için başlangıç noktası olarak 1747 yılı kabul edilmektedir. Bu tarihte Fransa da mühendis Jean Rodolphe Perronet e

Detaylı

Brexit ten Kim Korkar?

Brexit ten Kim Korkar? EDAM Türkiye ve Avrupa Birliği Bilgi Notu Brexit ten Kim Korkar? Haziran 2016 Sinan Ülgen EDAM Başkanı 2 23 Haziranda İngiliz halkı, İngiltere nin AB de kalıp kalmayacağına dair bir halkoyuna katılacak.

Detaylı

Ertesi gün hastaneden taburcu olma vakti gelmi ti. Annesi odaya gelerek Can haz rlarken, babas hastane lemlerini yap yordu. Vitaboy hastaneden ç kman

Ertesi gün hastaneden taburcu olma vakti gelmi ti. Annesi odaya gelerek Can haz rlarken, babas hastane lemlerini yap yordu. Vitaboy hastaneden ç kman TABOY HASTA Vitaboy çok kötü bir rüya görüyordu. Rüyas nda karanl k bir yerdeydi. Kimse onun sesini duymuyordu. Yata nda k vran yordu. Birden uyand. Bütün bunlar bir rüyayd. Fakat kendini çok yorgun hissediyordu.

Detaylı

HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK

HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ ΙV ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΠΡΟΦΟΡΙΚΟ ΛΟΓΟ (70013 Γ) HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK DİNLEYELİM

Detaylı

01 OCAK 2015 ELEKTRİK AKIMI VE LAMBA PARLAKLIĞI SALİH MERT İLİ DENİZLİ ANADOLU LİSESİ 10/A 436

01 OCAK 2015 ELEKTRİK AKIMI VE LAMBA PARLAKLIĞI SALİH MERT İLİ DENİZLİ ANADOLU LİSESİ 10/A 436 01 OCAK 2015 ELEKTRİK AKIMI VE LAMBA PARLAKLIĞI SALİH MERT İLİ DENİZLİ ANADOLU LİSESİ 10/A 436 ELEKTRİK AKIMI VE LAMBALAR ELEKTRİK AKIMI Potansiyelleri farklı olan iki iletken cisim birbirlerine dokundurulduğunda

Detaylı

Cimcime yemek masasına kurulmuş, ödev yapıyordu.

Cimcime yemek masasına kurulmuş, ödev yapıyordu. Cimcime yemek masasına kurulmuş, ödev yapıyordu. Önündeki deftere, son yazdıklarına baktı ve sayfayı delmeye kararlıymış gibi, bastıra bastıra sildi. Az ötede duran kitabı önüne çekti ve elindeki kurşunkalemi

Detaylı

OSMAN HAMDİ BEY ÜLKEMİZE MÜZECİLİK

OSMAN HAMDİ BEY ÜLKEMİZE MÜZECİLİK OSMAN HAMDİ BEY ÜLKEMİZE MÜZECİLİK 2009 8.SINIF SBS SINAV SORUSU 6. Yukarıdaki tablo 1906 yılında Osman Hamdi Bey tarafından yapılmıştır. Tablonun adı Kaplumbağa Terbiyecisi dir. Bu tabloyla ilgili aşağıdaki

Detaylı

25 Nisan 2016 (Saat 17:00 a kadar) Pazartesi de, postaya veya kargoya o gün verilmiş olan ya da online yapılan başvurular kabul edilecektir.

25 Nisan 2016 (Saat 17:00 a kadar) Pazartesi de, postaya veya kargoya o gün verilmiş olan ya da online yapılan başvurular kabul edilecektir. Sıkça Sorulan Sorular Başvuru Başvuru ne zaman bitiyor? 25 Nisan 2016 (Saat 17:00 a kadar) Pazartesi de, postaya veya kargoya o gün verilmiş olan ya da online yapılan başvurular kabul edilecektir. Bursluluğun

Detaylı

Türkiye`nin yeni ve genç caz festivali Bursa Nilüfer Uluslararası Caz Tatili Festivali`nden ilk notlar Burak Sülünbaz`ın kaleminden yayında.

Türkiye`nin yeni ve genç caz festivali Bursa Nilüfer Uluslararası Caz Tatili Festivali`nden ilk notlar Burak Sülünbaz`ın kaleminden yayında. Cazkolik.com "Jazz"lı Gündem Jazzlı Gündem Türkiye idealist, heyecanlı ve pırıl pırıl insanlardan oluşan bir ekibin hazırladığı yeni bir caz festivali kazandı. Burak Sülünbaz Cazkolik için izledi ve yazdı.

Detaylı

Proje Yönetiminde Toplumsal Cinsiyet. Türkiye- EuropeAid/126747/D/SV/TR_Alina Maric, Hifab 1

Proje Yönetiminde Toplumsal Cinsiyet. Türkiye- EuropeAid/126747/D/SV/TR_Alina Maric, Hifab 1 Proje Yönetiminde Toplumsal Cinsiyet Türkiye- EuropeAid/126747/D/SV/TR_Alina Maric, Hifab 1 18 Aral k 1979 da Birle mi Milletler Genel cinsiyet ayr mc l n yasaklayan ve kad n haklar n güvence alt na alan

Detaylı

BİT ini Kullanarak Bilgiye Ulaşma ve Biçimlendirme (web tarayıcıları, eklentiler, arama motorları, ansiklopediler, çevrimiçi kütüphaneler ve sanal

BİT ini Kullanarak Bilgiye Ulaşma ve Biçimlendirme (web tarayıcıları, eklentiler, arama motorları, ansiklopediler, çevrimiçi kütüphaneler ve sanal BİT ini Kullanarak Bilgiye Ulaşma ve Biçimlendirme (web tarayıcıları, eklentiler, arama motorları, ansiklopediler, çevrimiçi kütüphaneler ve sanal müzeler vb.) Bilgi ve iletişim teknolojileri, bilgiye

Detaylı

Resim 1: Kongre katılımı (erken kayıt + 4 günlük kongre oteli konaklaması) için gereken miktarın yıllar içerisindeki seyri.

Resim 1: Kongre katılımı (erken kayıt + 4 günlük kongre oteli konaklaması) için gereken miktarın yıllar içerisindeki seyri. Patoloji Dernekleri Federasyonu Başkanlığına, Son yıllarda patoloji kongrelerinin katılım ücretlerinin çok yüksek olduğu yakınmaları arttı. Bu nedenle kongrelerimizi daha ucuza yapmaya çalıştık. Hemen

Detaylı

Devleti Yönetecek Güç Sandıktan Çıkan İradedir

Devleti Yönetecek Güç Sandıktan Çıkan İradedir Devleti Yönetecek Güç Sandıktan Çıkan İradedir Devleti Yönetecek Güç Sandıktan Çıkan İradedir Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası (KMTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Karaküçük: Devleti Yönetecek Güç

Detaylı

Öğrencilerimiz TED Kayseri Kolejinde Ulusal Sorunları ve Çözümleri Tartıştılar

Öğrencilerimiz TED Kayseri Kolejinde Ulusal Sorunları ve Çözümleri Tartıştılar 2013 / 2014 SAYI: 04 Öğrencilerimiz TED Kayseri Kolejinde Ulusal Sorunları ve Çözümleri Tartıştılar Haftanın Bazı Başlıkları Sağ ve Sol Beynin Şifreleri Öğrencilerimiz TED Kayseri Kolejinde Ulusal Sorunları

Detaylı

DÜNYA KROM VE FERROKROM PİYASALARINDAKİ GELİŞMELER

DÜNYA KROM VE FERROKROM PİYASALARINDAKİ GELİŞMELER DÜNYA KROM VE FERROKROM PİYASALARINDAKİ GELİŞMELER Dünyada üretilen krom cevherinin % 90 ının metalurji sanayinde ferrokrom üretiminde, üretilen ferrokromun da yaklaşık % 90 ının paslanmaz çelik sektöründe

Detaylı

2.000 SOSYOLOG İLE YAPILAN ANKET SONUÇLARINA DAİR DEĞERLENDİRMEMİZ. Anayasa nın 49. Maddesi :

2.000 SOSYOLOG İLE YAPILAN ANKET SONUÇLARINA DAİR DEĞERLENDİRMEMİZ. Anayasa nın 49. Maddesi : 2.000 SOSYOLOG İLE YAPILAN ANKET SONUÇLARINA DAİR DEĞERLENDİRMEMİZ Anayasa nın 49. Maddesi : A. Çalışma Hakkı ve Ödevi Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek,

Detaylı

S V L TOPLUM, YEREL YÖNET MLER VE GENÇL K AB ÜYEL YOLUNDA" S V L TOPLUMLA D YALOG TOPLANTISI 4 SONUÇ B LD RGES 11 ARALIK 2010, STANBUL

S V L TOPLUM, YEREL YÖNET MLER VE GENÇL K AB ÜYEL YOLUNDA S V L TOPLUMLA D YALOG TOPLANTISI 4 SONUÇ B LD RGES 11 ARALIK 2010, STANBUL S V L TOPLUM, YEREL YÖNET MLER VE GENÇL K AB ÜYEL YOLUNDA" S V L TOPLUMLA D YALOG TOPLANTISI 4 SONUÇ B LD RGES 11 ARALIK 2010, STANBUL "Sivil Toplum, Yerel Yönetimler ve Gençlik AB Üyeli i Yolunda Sivil

Detaylı

YAZILI YEREL BASININ ÇEVRE KİRLİLİĞİNE TEPKİSİ

YAZILI YEREL BASININ ÇEVRE KİRLİLİĞİNE TEPKİSİ YAZILI YEREL BASININ ÇEVRE KİRLİLİĞİNE TEPKİSİ Savaş AYBERK, Bilge ALYÜZ*, Şenay ÇETİN Kocaeli Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü, Kocaeli *İletişim kurulacak yazar bilge.alyuz@kou.edu.tr, Tel: 262

Detaylı

A N A L Z. Seçim Öncesinde Verilerle Türkiye Ekonomisi 2:

A N A L Z. Seçim Öncesinde Verilerle Türkiye Ekonomisi 2: A N A L Z Seçim Öncesinde Verilerle Türkiye Ekonomisi 2: Sektör Mücahit ÖZDEM R May s 2015 Giri Geçen haftaki çal mam zda son aç klanan reel ekonomiye ili kin göstergeleri incelemi tik. Bu hafta ülkemiz

Detaylı

Dünya Çavdar ve Yulaf Pazarı

Dünya Çavdar ve Yulaf Pazarı Dünya Çavdar ve Yulaf Pazarı Dünyada çavdar ve yulafın üretimi, buğday, pirinç, mısır ve arpa gibi diğer tahıl ürünlerine kıyasla son derece sınırlıdır. Yılda ortalama 14-15 milyon ton dolayında olan dünya

Detaylı

8. SINIF 4. ÜNİTE İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YORUMLAR 1. Din Ve Din Anlayışı Kazanım :Din ve din anlayışı arasındaki farklılığı ayırt eder.

8. SINIF 4. ÜNİTE İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YORUMLAR 1. Din Ve Din Anlayışı Kazanım :Din ve din anlayışı arasındaki farklılığı ayırt eder. 8. SINIF 4. ÜNİTE İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YORUMLAR 1. Din Ve Din Anlayışı Kazanım :Din ve din anlayışı arasındaki farklılığı ayırt eder. Soru : Din nedir? Din, Allah tarafından gönderilmiştir. Peygamberler

Detaylı

Gürcan Banger Enerji Forumu 10 Mart 2007

Gürcan Banger Enerji Forumu 10 Mart 2007 Enerji ve Kalkınma Gürcan Banger Enerji Forumu 10 Mart 2007 Kırılma Noktası Dünyanın gerçeklerini kırılma noktalarında daha iyi kavrıyoruz. Peşpeşe gelen, birbirine benzer damlaların bir tanesi bardağın

Detaylı

TORKIYE'DE MiSYONERLİK

TORKIYE'DE MiSYONERLİK TÜRKIYE DiYANET VAKFI YAYINLARI/200 ( ~--- -------- --- ------------------------- - TORKIYE'DE MiSYONERLİK FAALİYETLERİ ANKARA 1996 YEHOVA ŞAHiTLERİNİN İNANÇ SİSTEMİ NASILDIR? Prof. Dr. Günay TÜMER Yehova

Detaylı

SOSYAL ŞİDDET. Süheyla Nur ERÇİN

SOSYAL ŞİDDET. Süheyla Nur ERÇİN SOSYAL ŞİDDET Süheyla Nur ERÇİN Özet: Şiddet kavramı, çeşitli düşüncelerden etkilenerek her geçen gün şekillenip gelişiyor. Eskiden şiddet, sadece fiziksel olarak algılanırken günümüzde sözlü şiddet, psikolojik

Detaylı

Sayın Valim, Sayın Rektörlerimiz, Değerli Hocalarımız ve Öğrencilerimiz Ardahan Üniversitesi Değerli öğrenciler, YÖK Kültür Sanat Söyleşileri

Sayın Valim, Sayın Rektörlerimiz, Değerli Hocalarımız ve Öğrencilerimiz Ardahan Üniversitesi Değerli öğrenciler, YÖK Kültür Sanat Söyleşileri Sayın Valim, Sayın Rektörlerimiz, Değerli Hocalarımız ve Öğrencilerimiz Ardahan da, Ardahan Üniversitesi nde sizlerle birlikte olmaktan memnuniyetimi bildirerek sözlerime başlamak isterim. Hepinizi sevgi

Detaylı

Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü 07.03.2012 06:18

Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü 07.03.2012 06:18 http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/03/201203... 1 of 5 6 Mart 2012 SALI Resmî Gazete Sayı : 28225 Atatürk Üniversitesinden: YÖNETMELİK ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ ASTROFİZİK UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

Detaylı

Prof. Dr. Bilal Sambur ile Medya ve Dindarlık Üzerine 08/04/2015

Prof. Dr. Bilal Sambur ile Medya ve Dindarlık Üzerine 08/04/2015 Medya İslam ı ile karşı karşıyayız Batıda tırmanışa geçen İslamofobinin temelinde yatan ana unsurun medya olduğu düşünülüyor. Çünkü medyada yansıtılan İslam ve Müslüman imajı buna zemin hazırlıyor. Sosyal

Detaylı

Türk İşaret Dili sistemi oluşturuluyor

Türk İşaret Dili sistemi oluşturuluyor Türk İşaret Dili sistemi oluşturuluyor Ekim 14, 2011-2:43:35 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, ''Bedensel, işitme ve görme özürlüler kendi içinde sınava tabi tutulacak. 2012 yılının ilk çeyreğinde

Detaylı

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL DERGİLER YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL DERGİLER YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Senato: 2 Mart 2016 2016/06-6 KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL DERGİLER YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç ve Kapsam MADDE 1- Bu Yönergenin amacı, Kahramanmaraş

Detaylı

Afyon Kocatepe Üniversitesi Yabancı Dil Hazırlık Sınıfı Eğitim-Öğretim

Afyon Kocatepe Üniversitesi Yabancı Dil Hazırlık Sınıfı Eğitim-Öğretim Afyon Kocatepe Üniversitesi Yabancı Dil Hazırlık Sınıfı Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği Amaç Madde 1 Bu Yönetmeliğin amacı, Afyon Kocatepe Üniversitesi zorunlu yabancı dil hazırlık sınıfının eğitim-öğretim

Detaylı

Veri Toplama Yöntemleri. Prof.Dr.Besti Üstün

Veri Toplama Yöntemleri. Prof.Dr.Besti Üstün Veri Toplama Yöntemleri Prof.Dr.Besti Üstün 1 VERİ (DATA) Belirli amaçlar için toplanan bilgilere veri denir. Araştırmacının belirlediği probleme en uygun çözümü bulabilmesi uygun veri toplama yöntemi

Detaylı

Emtia Fiyat Hareketlerine Politika Tepkileri Konferansı. Panel Konuşması

Emtia Fiyat Hareketlerine Politika Tepkileri Konferansı. Panel Konuşması Emtia Fiyat Hareketlerine Politika Tepkileri Konferansı Panel Konuşması Erdem BAŞÇI 7 Nisan 2012, İstanbul Değerli Konuklar, Dünya ekonomisinin son on yılda sergilediği gelişmeler emtia fiyatları üzerinde

Detaylı

Girişimcileri destekleyen

Girişimcileri destekleyen Girişimcileri destekleyen kurum ve kuruluşlar KONUYA BAŞLARKEN 1. 2. Girişimci adayları kuracakları işlerle ilgili ne gibi desteklere ihtiyaç duyarlar? Kredi, hibe, teşvik kavramları size ne ifade etmektedir?

Detaylı

Araştırma Notu 15/177

Araştırma Notu 15/177 Araştırma Notu 15/177 02 Mart 2015 YOKSUL İLE ZENGİN ARASINDAKİ ENFLASYON FARKI REKOR SEVİYEDE Seyfettin Gürsel *, Ayşenur Acar ** Yönetici özeti Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan enflasyon

Detaylı

Yaşam Dönemleri ve Gelişim Görevleri Havighurst'un çeşitli yaşam dönemleri için belirlediği gelişim görevleri

Yaşam Dönemleri ve Gelişim Görevleri Havighurst'un çeşitli yaşam dönemleri için belirlediği gelişim görevleri Yaşam Dönemleri ve Gelişim Görevleri Havighurst'un çeşitli yaşam dönemleri için belirlediği gelişim görevleri Gelişim psikolojisi, bireylerin yaşam boyunca geçirdiği bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal

Detaylı

BİR ÖMRÜN HİKÂYESİ. Erkek Öğrenci. Yıl 1881 Ilık rüzgarlar esiyordu Selanik ovalarında ; Dağ başka, sokaklar başka başka ;

BİR ÖMRÜN HİKÂYESİ. Erkek Öğrenci. Yıl 1881 Ilık rüzgarlar esiyordu Selanik ovalarında ; Dağ başka, sokaklar başka başka ; 1 BİR ÖMRÜN HİKÂYESİ Yıl 1881 Ilık rüzgarlar esiyordu Selanik ovalarında ; Dağ başka, sokaklar başka başka ; O gece en güzel yıldızlar kaydı, Nereden geliyordu bu aydınlık? Neydi insanları bu denli mutlu

Detaylı

Bu doğrultuda ve 2104 sayılı Tebliğler dergisine göre Türkçe dersinde şu işlemlerin yapılması öğretmenden beklenir.

Bu doğrultuda ve 2104 sayılı Tebliğler dergisine göre Türkçe dersinde şu işlemlerin yapılması öğretmenden beklenir. Kök Kavramı Örneklerle Konu Anlatımı 1 TÜRKÇE DERSİNDE ATATÜRKÇÜLÜK 2104 sayılı Tebliğler dergisinde yayımlanan Temel Eğitim ve Orta Öğretim Kurumlarında Atatürk İlke ve İnkılaplarının Öğretim Esasları

Detaylı

Özet Metin Ekonomik Büyümenin Anlaşılması: Makro Düzeyde, Sektör Düzeyinde ve Firma Düzeyinde Bir Bakış Açısı

Özet Metin Ekonomik Büyümenin Anlaşılması: Makro Düzeyde, Sektör Düzeyinde ve Firma Düzeyinde Bir Bakış Açısı Özet Metin Ekonomik Büyümenin Anlaşılması: Makro Düzeyde, Sektör Düzeyinde ve Firma Düzeyinde Bir Bakış Açısı Overview Understanding Economic Growth: A Macro-level, Industrylevel, and Firm-level Perspective

Detaylı

Tablo 45 - Turizm İşletme Belgeli Tesislerde Konaklama ve Belediye Sayıları

Tablo 45 - Turizm İşletme Belgeli Tesislerde Konaklama ve Belediye Sayıları TURİZM Kütahya ya gelen yabancı turistler Merkez ve Tavşanlı ilçelerinde; yerli turistler ise Merkez, Emet, Simav ve Tavşanlı ilçelerinde yoğun olarak konaklamaktadırlar. 2012 yılı içerisinde ildeki işletme

Detaylı

YÜZEY ETKĐSĐNDE UÇUŞ

YÜZEY ETKĐSĐNDE UÇUŞ YÜZEY ETKĐSĐNDE UÇUŞ Gülkız Doğan Araş. Gör., ODTÜ, Havacılık Mühendisliği Bölümü Uçak pilotları inişe geçen uçağın yere değmeden az önce daha fazla alçalmak istemediğine, yoluna öylece devam etmek istediğine

Detaylı

YETİŞKİNLER DİN EĞİTİMİ Akdeniz Müftülüğü

YETİŞKİNLER DİN EĞİTİMİ Akdeniz Müftülüğü YETİŞKİNLER DİN EĞİTİMİ Akdeniz Müftülüğü YETİŞKİNLER DİN EĞİTİMİNİN TANIMI Yetişkinler din eğitimi kavramını tanımlayabilmek için önce yetişkinler eğitimini tanımlayalım. En çok kullanılan ifade ile yaygın

Detaylı

ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJELERİ

ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJELERİ ADANA KENT SORUNLARI SEMPOZYUMU / 16 2008 BU BİR TMMOB YAYINIDIR TMMOB, bu makaledeki ifadelerden, fikirlerden, toplantıda çıkan sonuçlardan ve basım hatalarından sorumlu değildir. ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ

Detaylı

MÜSİAD Kadın Girişimciler Zirvesi. Kapanış Konuşması. 27 Mayıs 2016. İş Dünyamızın, STK'ların Değerli Bşk ve Temsilcileri,

MÜSİAD Kadın Girişimciler Zirvesi. Kapanış Konuşması. 27 Mayıs 2016. İş Dünyamızın, STK'ların Değerli Bşk ve Temsilcileri, MÜSİAD Kadın Girişimciler Zirvesi Kapanış Konuşması 27 Mayıs 2016 Saygıdeğer (Emine Erdoğan) Hanımefendi, Sayın Bakanım, (Fatma Ramazanoğlu), İş Dünyamızın, STK'ların Değerli Bşk ve Temsilcileri, Değerli

Detaylı

HİZMET ALIMLARINDA FAZLA MESAİ ÜCRETLERİNDE İŞÇİLERE EKSİK VEYA FAZLA ÖDEME YAPILIYOR MU?

HİZMET ALIMLARINDA FAZLA MESAİ ÜCRETLERİNDE İŞÇİLERE EKSİK VEYA FAZLA ÖDEME YAPILIYOR MU? HİZMET ALIMLARINDA FAZLA MESAİ ÜCRETLERİNDE İŞÇİLERE EKSİK VEYA FAZLA ÖDEME YAPILIYOR MU? Rıza KARAMAN Kamu İhale Mevzuatı Uzmanı 1. GİRİŞ İdareler, personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımlarına çıkarken

Detaylı

13. HAFTA PFS105 TÜRK EĞİTİM TARİHİ. Prof. Dr. Zeki TEKİN. ztekin@karabuk.edu.tr

13. HAFTA PFS105 TÜRK EĞİTİM TARİHİ. Prof. Dr. Zeki TEKİN. ztekin@karabuk.edu.tr 13. HAFTA PFS105 TÜRK EĞİTİM TARİHİ Prof. Dr. Zeki TEKİN ztekin@karabuk.edu.tr Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 2 İçindekiler CUMHURİYET DÖNEMİNDE MESLEKÎ TEKNİK EĞİTİMDE

Detaylı

TÇMB BAŞKANI ADNAN ĐĞNEBEKÇĐLĐ KONUŞMA METNĐ

TÇMB BAŞKANI ADNAN ĐĞNEBEKÇĐLĐ KONUŞMA METNĐ TÇMB YILLIK DEĞERLENDĐRME BASIN YEMEĞĐ 1 NĐSAN 2010 TÇMB BAŞKANI ADNAN ĐĞNEBEKÇĐLĐ KONUŞMA METNĐ Değerli basın mensupları, Sektörümüzün geçen yılki performansı ile bu yıl için beklentilerimizin tartışılacağı

Detaylı

ARAŞTIRMA PROJESİ NEDİR, NASIL HAZIRLANIR, NASIL UYGULANIR? Prof. Dr. Mehmet AY

ARAŞTIRMA PROJESİ NEDİR, NASIL HAZIRLANIR, NASIL UYGULANIR? Prof. Dr. Mehmet AY ARAŞTIRMA PROJESİ NEDİR, NASIL HAZIRLANIR, NASIL UYGULANIR? Prof. Dr. Mehmet AY Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü 29.03.2012 / ÇANAKKALE Fen Lisesi ARAŞTIRMA PROJESİ

Detaylı

İşletme Gelişimi Atölye Soruları

İşletme Gelişimi Atölye Soruları İşletme Gelişimi Atölye Soruları Şemsettin Akçay Satış Pazarlama ve İnovasyon Mühendisi İşletmenizi Başarıya Götüren 50 Soru! Bir gün küçük kızımız Lara (o zaman 3.5 yaşındaydı): Baba deniz gölgesi nedir,

Detaylı

ÇEVRE KORUMA KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK

ÇEVRE KORUMA KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK ÇEVRE KORUMA VE KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK Çevre neden bu kadar önemli? Sera etkisi artıyor Doğal kaynaklar bitiyor Maliyetler yükseliyor Gelir eşitsizliği uçurumu büyüyor 2002 yılında Johannesburg da

Detaylı

KAVRAMLAR. Büyüme ve Gelişme. Büyüme. Büyüme ile Gelişme birbirlerinden farklı kavramlardır.

KAVRAMLAR. Büyüme ve Gelişme. Büyüme. Büyüme ile Gelişme birbirlerinden farklı kavramlardır. KAVRAMLAR Büyüme ve Gelişme Büyüme ile Gelişme birbirlerinden farklı kavramlardır. Büyüme Büyüme, bedende gerçekleşen ve boy uzamasında olduğu gibi sayısal (nicel) değişikliklerle ifade edilebilecek yapısal

Detaylı

Toplum olarak biraz fazla mı televizyon seyrediyoruz? Bunun sebepleri nelerdir?

Toplum olarak biraz fazla mı televizyon seyrediyoruz? Bunun sebepleri nelerdir? Televizyon kültürü hayatımıza girdi gireli, toplumuzun genetik kodlarında ciddi hasarlar meydana geldi. Bugün, televizyon, değerlerimize ait hiçbir şey bırakmamacasına büyük bir yıkım gerçekleştiriyor.

Detaylı

SANAT VE TASARIM GUAJ BOYA RESĠM MODÜLER PROGRAMI (YETERLĠĞE DAYALI)

SANAT VE TASARIM GUAJ BOYA RESĠM MODÜLER PROGRAMI (YETERLĠĞE DAYALI) T.C. MĠLLÎ EĞĠTĠM BAKANLIĞI Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü SANAT VE TASARIM GUAJ BOYA RESĠM MODÜLER PROGRAMI (YETERLĠĞE DAYALI) 2011 ANKARA ÖN SÖZ Günümüzde sanat dallarının değişim ile karşı

Detaylı

ken Türkçe de ulaç kuran bir ektir. Bu çal ma konumuzu seçerken iki amac m z vard. Bunlardan birincisi bu konuyu seçmemize sebep olan yabanc ö

ken Türkçe de ulaç kuran bir ektir. Bu çal ma konumuzu seçerken iki amac m z vard. Bunlardan birincisi bu konuyu seçmemize sebep olan yabanc ö G R ken Türkçe de ulaç kuran bir ektir. Bu çal ma konumuzu seçerken iki amac m z vard. Bunlardan birincisi bu konuyu seçmemize sebep olan yabanc ö rencilerin Türkçe ö renirken yapt anla malardan dolay,

Detaylı

KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK VE ÖNEMİ ÇEVRE VE İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ İLE İLİŞKİSİ. Gürbüz YILMAZ Makina Mühendisi A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı

KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK VE ÖNEMİ ÇEVRE VE İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ İLE İLİŞKİSİ. Gürbüz YILMAZ Makina Mühendisi A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK VE ÖNEMİ ÇEVRE VE İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ İLE İLİŞKİSİ Gürbüz YILMAZ Makina Mühendisi A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) Çevre İş Sağlığı Güvenliği ŞİRKETLER

Detaylı

ANALOG LABORATUARI İÇİN BAZI GEREKLİ BİLGİLER

ANALOG LABORATUARI İÇİN BAZI GEREKLİ BİLGİLER ANALOG LABORATUARI İÇİN BAZI GEREKLİ BİLGİLER Şekil-1: BREADBOARD Yukarıda, deneylerde kullandığımız breadboard un şekli görünmektedir. Bu board üzerinde harflerle isimlendirilen satırlar ve numaralarla

Detaylı

YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ENGELLİLER DANIŞMA VE KOORDİNASYON YÖNETMELİĞİ (1) BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ENGELLİLER DANIŞMA VE KOORDİNASYON YÖNETMELİĞİ (1) BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ENGELLİLER DANIŞMA VE KOORDİNASYON YÖNETMELİĞİ (1) BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 (Değişik:RG-14/2/2014-28913) (1) Bu Yönetmeliğin amacı; yükseköğrenim

Detaylı

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN. GYODER ZİRVESİ nde YAPTIĞI KONUŞMA METNİ 26 NİSAN 2007 İSTANBUL

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN. GYODER ZİRVESİ nde YAPTIĞI KONUŞMA METNİ 26 NİSAN 2007 İSTANBUL SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN GYODER ZİRVESİ nde YAPTIĞI KONUŞMA METNİ 26 NİSAN 2007 İSTANBUL Sözlerime gayrimenkul ve finans sektörlerinin temsilcilerini bir araya

Detaylı

BİYOEŞDEĞERLİK ÇALIŞMALARINDA KLİNİK PROBLEMLERİN BİR KAÇ ÖZEL OLGUYLA KISA DEĞERLENDİRİLMESİ Prof.Dr.Aydin Erenmemişoğlu

BİYOEŞDEĞERLİK ÇALIŞMALARINDA KLİNİK PROBLEMLERİN BİR KAÇ ÖZEL OLGUYLA KISA DEĞERLENDİRİLMESİ Prof.Dr.Aydin Erenmemişoğlu BİYOEŞDEĞERLİK ÇALIŞMALARINDA KLİNİK PROBLEMLERİN BİR KAÇ ÖZEL OLGUYLA KISA DEĞERLENDİRİLMESİ Prof.Dr.Aydin Erenmemişoğlu 3.Klinik Farmakoloji Sempozyumu-TRABZON 24.10.2007 Klinik ilaç araştırmalarına

Detaylı

MAĞARA RESİMLERİ 40 BİN YIL ÖNCESİNDEN BİZE ULAŞTI

MAĞARA RESİMLERİ 40 BİN YIL ÖNCESİNDEN BİZE ULAŞTI MAĞARA RESİMLERİ 40 BİN YIL ÖNCESİNDEN BİZE ULAŞTI İlk insanlar Taş Devri boyunca, çoğu Avrupa da olan mağara resimleri yaptı. Dinsel amaçlı olduğu sanılan resimlerde, hayvan ve insan figürleri vardır.

Detaylı

Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş. Kurumsal Yönetim Derecelendirmesi

Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş. Kurumsal Yönetim Derecelendirmesi Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş. Kurumsal Yönetim Derecelendirmesi 30 Temmuz 2012 ĐÇĐNDEKĐLER Dönem Revizyon Notları........ 3 Derecelendirme Metodolojisi........ 5 Notların Anlamı.........

Detaylı

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun 141 Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun (Resmî Gazele ile yayımı : 6.4.1990 Sayı : 20484) Kanun No. Kabul Tarihi Dış ilişkiler - MADDE 1. Türkiye Büyük Millet

Detaylı

NİSAN 2013 SAYI:16 ŞEHİRLER ÇOCUKLARIMIZA GÖRE OLSUN

NİSAN 2013 SAYI:16 ŞEHİRLER ÇOCUKLARIMIZA GÖRE OLSUN NİSAN 2013 SAYI:16 ŞEHİRLER ÇOCUKLARIMIZA GÖRE OLSUN S Ö Y L E Ș İ Avrupa Birliği Yatırımları Daire Bașkanı Okuyucularımız için Avrupa Birliği Yatırımları Dairesi Bașkanlığı hakkında bilgi verebilir misiniz?

Detaylı