Güz IFP Özetleri

Transkript

1 Güz IFP Özetleri SOL-JEL KAPLAMA YÖNTEMİYLE ELEKTROKROMİK AKILLI CAM TASARIMI Yapılan çalışmada ilk olarak sol-jel yöntemi kullanılarak tungsten oksit (wolfram oksit, WO 3 ) ve vanadyum oksit (V 2 O 5 ) filmlerin kaplaması yapılmıştır. Daha sonra ki aşamada bu filmlerin elektrokromik özelliklerinin incelenmesi ve bu kaplamalar kullanılarak elektrokromik cihazın (EC) tasarlanması amaçlanmıştır. Camların kaplamasında sol-jel yöntemlerinden olan daldırma metodu kullanılmıştır. Optik özelliklerin incelenmesi için Corning camlar kullanılmış olup üç katlı, dört katlı ve beş katlı kaplamalar yapılmıştır. Elektrokromik özelliklerin incelenmesi için ITO kaplı camlar kullanılmıştır. Daha sonra kaplaması yapılan camların NKD spektrofotometre ve dönüşümlü voltammogram (CV) cihazları yardımı ile sırasıyla dalga boyuna karşı geçirgenliği ve yansıtma ve CV eğrileri alınmıştır. Son olarak katı EC tasarlanmaya çalışılmıştır. Doç. Dr. Esra Zayim METAL-YARIİLETKEN EKLEMLERİ VE UYGULAMALARI Bir metal ve yarıiletken malzeme ile oluşturulan eklem, metal ve yarıiletkenin iş fonksiyonuna ve yarıiletkenin katkılandırılma türüne bağlı olarak ohmik veya doğrultucu (Schottky Diyot) özellik gösterir. Yarıiletken detektörler, güneş pilleri, Metal-Yarıiletken Alan Etkili Transistörler (MESFET) ve mikrodalga devre elemanları türünden birçok elektronik devre elemanı metal-yarıiletken kontakları oluşturularak yapılmaktadır. Bu çalışmamızda metal-yarıiletken eklemleri incelenirken Katıhal Fiziğinin ve Elektroniğinin temelini oluşturan yarıiletken malzemeler ve metallerle ilgili Bant Yapıları, Fermi Enerjisi, İş Fonksiyonu gibi bazı önemli kavramlar da incelenmiş oldu. Prof. Dr. Fatma Z. TEPEHAN PİLOT SİSTEMLERDE KULLANMAK İÇİN DİJİTAL ÖLÇÜM ALETLERİ İLE BERABER MİNİ FIRIN YAPIMI Paslanmaz çelik(2mm kalınlığında), termostat, fuse, ısı taşı, rezistans, açma-kapama düğmesi, izolasyon için cam yünü kullanılarak 200 C ye çıkabilen bir mini fırın elde edildi Öğr.Gör.Dr. Füsun Arısan RİBOFLAVİNİN ZAMANLA DİFÜZYONU VE SOĞURMA KATSAYISINA ETKİSİ Korneanın difüzyon katsayısının hesaplanması konulu projede ilk işlem olarak kornea ve keratoconus hastalığının yapısı ve özellikleri, sonrasında da kullanılan tedavi yöntemi incelenmiştir. Ameliyat sırasında göze damlatılan çözeltiye çalışmada alternatif önerilmiş ve aynı özelliği gösterip göstermediği çeşitli deneyler ile test edilmiştir. Test amacıyla her iki çözeltinin de soğurma ve ışıma grafikleri elde edilmiştir. Daha sonra hayvan kornealarının üzerinde ışıma özelliklerini inceleyen deneyler yapılmış ve çapraz bağlama işleminin gerçekleştiği sonuçlar yorumlanarak belirlenmiştir. Hayvan kornealarının üzerinde zamana bağlı ışıma miktarı ölçümü alınmış bundan yola çıkılarak çapraz bağlama işlemi ile ilgili yorum getirilmiştir. Işıma miktarının azalması öngörüldüğünden ve de gözlemlendiğinden difüzyon katsayısını hesaplamak için Fick difüzyon yasasına uygun biçimde sistem modellenmiştir. Sonuçta difüzyon katsayısı kornea kalınlığındaki değişme esas alınarak, mertebe olarak literatür değeriyle uyumlu olarak hesaplanmıştır. Prof. Dr. Gönül ÖZEN - Doç. Dr. F. Gülay ACAR

2 RAMAN SPEKTROSKOPİSİYLE KAN ŞEKERİ DERİŞİMİ TAYİNİ Bu çalışmanın amacı Raman spektroskopisiyle kan şekeri derşimi tayinidir. Raman spektroskopisi; moleküllerin titreşimsel, rotasyonel ve di ğer dü şük frekanslı modlar ın ın incelendi ği spektroskopik yöntemdir. İnsan serumuna benzerliğinden dolayı sığırlardan elde edilen bovine serum albumin (BSA) kullanılmıştır. Teorik olarak, artan derişimden dolayı molekülün Raman spektroskopisinde gelen piklerinin şiddeti de derişimle doğrusal olarak artar. BSA derişimi aynı kalacak şekilde çözeltideki glikoz derişimini değiştirme yöntemi izlenmiştir. Özel olarak glikozdan gelen 422, 542 ve 918 cm -1 bantları bant analiz yöntemiyle incelenmiştir. Her bant için ayrı ayrı, farklı derişime karşılık gelen şiddet grafikleri çizilerek doğrusal fit yapılmıştır ve standart sapmalar hesaplanmıştır. Doç.Dr. Günay BAŞAR NÖTRON AKISININ AKTİVASYON YÖNTEMİYLE HESAPLANMASI Mevcut olan saf Alüminyum (Al) örnek, bir nötron kaynağında (Thermo 320) ışınlandıktan sonra oluşturduğu (n,p) ve (n,α) reaksiyonlarının sonucunda yaptığı gecikmiş (delayed) gama ışımaları Canberra HpGe dedektörü ile sayıldı. Gama spektrumunda oluşabilecek foto-tepe noktalarının hangi enerji değerinde oluşabileceği oluşan ürün çekirdeğin ( 27 Mg ve 24 Na) tablolardan belirlendi ve elde edilen gamma spektrumunda bu foto-tepeler gözlemlendi. Oluşan foto-tepenin alanı hesaplandı ve bu değer için nötron akısı belirlendi. Doç. Dr. İskender A. REYHANCAN SCHWARZSCHILD KARA DELİĞİ UZAYINDA PARÇACIK YÖRÜNGELERİ 4-boyutta Einstein Alan Denklemleri nin statik, küresel simetrik, boşluk çözümü Karl Schwarzschild tarafında 1916 yılında bulunmuştur. Bu çözüm statik küresel simetrik uzay-zaman için 4-boyutta en genel çözümdür. Genel Görelilik Teorisine gore gravitasyonel alan uzay-zaman metriği ile ifade edilmektedir. Genel görelilik teorisinin klasik testlerinden birisi olan gezegenlerin günberi ötelemesinin artımı, bir yıldızın kütleçekim alanının ekvatorunda hareket eden gezegenler üzerindeki etkisini gösterir ve Newton mekaniğinden farklı olarak gezegenlerin hareketlerinin kapalı bir elips olmadığını söyler. Bu çalışmada Schwarzschild uzayında zamansal ve ışıksal parçacıkların ekvator düzlemindeki hareketleri Euler- Lagrange yöntemiyle etkin potansiyel elde edilerek incelenmiş, özellikle bağlı durum ve stabil dairesel yörüngelerin varlığı üzerinde durulmuştur. Ayrıca ayrıntılı olarak etkin potansiyel ve yörüngelerin grafikleri verilmiştir. Prof. Dr. Neşe Özdemir INVESTIGATION OF THE MORPHOLOGICAL PROPERTIES OF DNA MOLECULES ON SURFACES BY SCANNING TUNNELING MICROSCOPY In this research, we investigate the DNA`s morphology by using scanning tunneling microscopy (STM) and atomic force microscopy (AFM) on HOPG (Highly Oriented Pyrolytic Graphite). In addition to this, the behavior of DNA on the HOPG is investigated with a very short DNA. DNA is the important structure for all living creatures and it is significant to understand its morphology. DNA, which is taken from Molecular Biology and Genetics Department, is stock in TE Buffer solution. Hence, behavior of TE Buffer on the surface is also studied. Scanning Tunneling Microscope and Atomic Force Microscope are important devices to observe behavior of biological materials on HOPG surface.

3 Investigation of Colloidal Quantum-dots on HOPG and Au Surfaces Using Scanning Tunneling Microscopy In this research, we investigate the Quantum Dots morphological and electronical properties by using Scanning Tunneling Microscopy (STM) and Atomic Force Microscopy (AFM). Firstly, we try to find out the correct procedure of sample preparation and coating the sample on the surface. Thus, solutions taken from Koç University, are coated on Highly Ordered Pyrolytic Graphite (HOPG) and gold (Au) surfaces, and then waited for drying several days. When the sample dries, first of all it is examined by optical microscope for a general information about the sample. Then, these samples are investigated by STM and AFM. To find out the right concentration of the solution and take better images, these solutions are diluted by distilled water taken from ITU Biology Department. Additionally, some baking procedures for HOPG and HOPG/water samples are tried PİEZO-POZİSYONER SİSTEM YAPIMI Piezoelektrik malzemeler sahip oldukları kristal yapının özelliklerine bağlı olarak, üzerlerine uygulanan potansiyel fark altında şekil değişimi yapabilmektedirler. Sahip oldukları bu özellik, piezoelektrik malzemelerin nanometre civarında bir hassaslıkla şekil değiştirmelerine olanak sağlamaktadır. Bu özelliklerinden dolayı piezoelektrik malzemeler hassas konumlandırma yapan cihazlarda oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır. İhtiyaç duyulan hareketin elde edilmesi için çeşitli şekillerde ve genlikte elektriksel sinyale ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çalışmada piezoelektrik malzemelerin sahip olduğu elektriksel özellikler dikkate alınarak, bu özelliklere uygun bir yüksek gerilim kuvvetlendiricisi ve besleme devresi üzerinde çalışılmıştır. Darbe ile hareket mekanizmasıyla çalışan bir piezoelektrik yürüyücü ile yükseltici devre çalıştırılmıştır. Scanning tunneling microscopy and spectroscopy study of Moiré patterns on graphene/hopg system Super periodicities can be observed upon shifting of similar periodic structures on each other. Such structures are named as Moiré patterns. Highly oriented pyrolytic graphite (HOPG) is a widely used material in advanced research. HOPG can be cleaved with scotch tape because it has a layered structure and the layers are weakly bound by van der Waals bonds. When a graphene layer composing the highly oriented pyrolytic graphite (HOPG) crystal is slightly moved from its original position hexagonal or linear super periodicities form. We investigate the ways to produce these patterns on HOPG crystals and study their physical properties using scanning tunneling microscopy and spectroscopy. OPTİK VEYA SABİT DİSK MOTORU TEMELLİ KIVILCIM EROZYON CİHAZI Bu çalışmada, atölye v.b. geniş imkanların olmadığı yerlerde üretilip kullanılabilecek, optik veya sabit disk kullanan basit bir elektrik boşalım cihazı tasarımı yapılmıştır. Elektronik devre, akımın, voltajın ve yük boşalımının ayarlanmasına olanak verecek şekilde tasarlanmıştır. Sistemin organik yalıtkan sıvılarda ve deiyonize suda çalışabilirliği test edilmiştir. Bu cihaz, çok az bir malzeme kaybı ve minimal sıvı tüketimiyle, malzemelerin şekillendirilmesinde ve örneklerin toz haline getirilmesinde kullanılabilir. Doç. Dr. Orhan KAMER

4 STABİL MONTMORİLLONİT-SEPİYOLİT-PEG ORGANOKİLİ HAZIRLANMASI VE KARAKTERİZASYONU Günümüzde alışılagelmiş, pek çok alanda kullandığımız polimerlere üstün ve istenilen özelliklere sahip nano boyutlu katkıların yapılmasıyla polimerlerin bazı karakteristik özellikleri geliştirilmektedir. 80' li yılların sonlarında doğada tabakalı yapıda bulunan killerin polimer içinde dağılabiliyor olması, killerin iyi birer katkı maddesi olup, polimerlerin özelliklerini çok daha gelişmiş bir hale getirebildiği anlaşılmıştır. Bu bulgunun ardından kil-polimer nanokompozitler sentezlenip; bunların karakterizasyonlarını ve özelliklerini belirlemek için araştırmalar başlamıştır. Literatürde konu ile ilgili çok sayıda yayın bulunmaktadır. Ancak son zamanlarda sadece tek tip malzeme katkısı endüstrideki pek çok uygulama için yeterli olmamaktadır. Endüstride kullanılan nanokompozitlerde birden fazla tipte kil ya da nanoparçacık katkısı ile nanokompozitlerin özellikleri daha da arttırmak hedeflenmektedir. Kolloidal yapı gösteren killer ve birçok nanoparçacıklar bir araya getirildiğinde birbirlerinin etkilerini zayıflatmakta ve polimer içerisine homojen dağılımlarını engellemektedirler. Bu yüzden birden fazla farklı tipte nanoparçacık bir polimerde dağıtılmadan önce sistem stabilize edilmeli (kararlı hale getirilmeli) ve polimer ile uyumlu hale getirilmelidir. Bu çalışmada; Amcol firmasından alınan Montmorillonit ve Ak-min madencilik firmasından alınan sepiolit numunelerinin akış özelliklerinin karakterizasyonu için farklı kil konsantrasyonlarında reolojik özellikleri belirlenmiştir. Ardından, % 2 lik NaMt ve % 2 lik Sepiyolit çözeltisine farklı konsantrasyonlarda (5*10-5 5*10-3 mol/lt aralığında) PEG polimeri ilave edilip oluşturulan 'kil-polimer nanokompozitlerin' dispersiyonlarının reolojik özellikleri ve elektrokinetik (zeta) özellikleri belirlenmiştir. İncelemeler sonunda PEG polimerinin kilin üzerini kısmen kapladığı belirlenmiştir. Yrd.Doç.Dr. Sevim İşçi Turutoğlu İLERİ FİZİK PROJE ÇALIŞMASININ BAŞLIĞI Kozmik Mikrodalga Arka Fon Işınımı Büyük Patlama'nın erken evrelerinden kalan bir fosil ışınım olup bugün evrenin özelliklerini anlamamızı sağlayan en önemli kaynaktır. Evrenimizi hemen hemen homojen ve izotropik olarak dolduran bu ışınım, en baskın ışınım kaynağı olmasına rağmen, bugün elektromanyetik spektrumun mikrodalga kısmında yer aldığından, ölçümü oldukça zordur. İlk defa 1965 yılında ölçülebilen bu ışınım 2,725 K sıcaklığındaki bir Karacisim Işıması'na tekabül etmektedir. Bu projede 1948 yılında Alpher ve Herman tarafından 5 K olarak öngörülen bu kozmik mikrodalga arka fon ışınım sıcaklığının evrenin Büyük Patlama Modeli'nden teorik olarak nasıl çıkarılabildiği üzerinde çalışıldı. Yrd. Doç. Dr. Vakıf Kemal Önemli NİKELİN TERMAL UZAMA KATSAYISININ BELİRLENMESİ Bu çalışmada nikelin düşük sıcaklıklardaki yapısal özellikleri moleküler dinamik simülasyon yöntemiyle incelenmiştir. Bilgisayar ortamında hazırlanan, nikel atomlarından oluşmuş moleküler bir yapının yüzeyine gönderilen nikel atomu ile etkileşimi göz önüne alınmıştır. Atomlar arası etkileşim kuvveti Lennard-Jones potansiyeli kullanılarak hesaplanmıştır. Simülasyonun sonucunda nikelin termal uzama katsayısı ve ısı sığası hesaplanmıştır. Yrd. Doç. Dr. Yakup Hundur İYON KATKILI JELLERDE AKIM YOĞUNLUĞUNUN UYGULANAN BASINÇ İLE DEĞİŞİMİNİN İNCELENMESİ Bu çalışmada piranin molekülü ile katkılandırılan ve şişmiş hallerinde iletken olan poliakrilamid jellerinin çeşitli katkı konsantrasyonu, monomer konsantrasyonu ve çapraz bağlayıcı konsantrasyonlarındaki durumlarında akım yoğunluğunun basınca göre değişimi incelenmiştir. İyonik iletkenliğin etkin rol oynadığı bu tür iletken jellerde, akım yoğunluğunun farklı basınçlar altında farklılık gösterdiği laboratuarımızda yapılan önceki çalışmalarda gözlemlenmiştir. Basıncın akım yoğunluğu üstündeki etkisinin nasıl olduğunun anlaşılması bu çalışmada amaçlanmıştır. Çalışmanın ilk kısmında farklı sabit basınçlar altında, farklı şişme derecelerinde jellerin akım yoğunluklarının uygulanan gerilime göre nasıl değiştiği ölçülmüş, bu verilerden yararlanarak üç değişkenli grafikler çıkarılarak monomer konsantrasyonu, katkı molekülü konsantrasyonu ve diğer değişkenlerin olduğu durumlarda basıncın

5 akım yoğunluğu üzerindeki etkisi anlaşılmaya çalışılmıştır. Sonraki aşamada ise jeller sabit şişme derecelerinde iken basınç değiştirilerek deneyler tekrarlanmıştır ve böylece basıncın etkisi direk tespit edilmiştir. Çalışmanın sonucunda, yüksek monomer konsantrasyonu içeren jellerde ve yüksek çapraz bağlayıcı konsantrasyonu içeren jellerde basıncın akım yoğunluğu üzerinde daha az etkili olduğu görülmüştür. Buradan çıkacak sonuçla, jelin üzerine uygulanan kuvvet sonucunda gevşek yapıya sahip jellerdeki taşıyıcılar daha fazla etkilenmekte ve aldıkları enerji ile akımı yoğunluğunu arttırdıkları gözlemlenmiştir. Prof. Dr. Yaşar Yılmaz SAĞLIK SEKTÖRÜ İÇİN ÇEVRESEL RADYOAKTİVİTE VE YÜRÜRLÜKTEKİ TAKİP PROGRAMLARININ İNCELENMESİ Günümüzde radyasyon kaynakları endüstri, araştırma geliştirme ve tıp alanlarında kullanılmakta olup 2690 sayılı yasa gereği yayımlanan Radyasyon Güvenliği Tüzüğü ve Yönetmeliği uyarınca radyasyon kaynakları ya da radyasyon kaynaklarını bulunduran cihaz veya sistemler ile yapılan her türlü faaliyetler için Türkiye Atom Enerji Kurumu (TAEK) ten izin alınması gerekliliği arz etmektedir. Dolayısıyla radyasyon kaynaklar ile çalışmalarda bulunacakların ulusal ve uluslar arası yasal gereklilikleri hem kalite kontrol ve temini hem de güvenlik açısından biliyor ve uyguluyor olmaları gerekmektedir. Tıbbi uygulamalarda medikal fizikçilerin çalışmaları gerçeği ile Fizikçilerin bu konudaki temel bilgi birikimlerinin kazanılmış olmasının faydalı getiriler sağlayacağı düşünülmektedir. Bu çalışmada radyasyonun tıptaki uygulama alanları ve yürürlükte ki takip programları incelenmiştir. Bu İleri Fizik Proje çalışmasında, radyasyonun oluşumu ve çeşitleri genel irdelenerek radyasyonun madde ile etkileşmesi üzerinde durulmuş, radyasyonun uygulama alanlarından çalışmamızın konusunu içeren tıptaki uygulamaları ise radyasyonun kullanıldığı tıp cihazlar ilgili örneklerin irdelenmesi ile gerçekleştirilmiştir. Radyasyonun çevre ve canlılar üzerindeki etkilerine de değinilen çalışmamızda radyasyondan korunma hususundaki bilgiler ve ulusal ve uluslar arası kuruluş ve örgütler tarafından sunulan gerekliliklere yer verilmiştir. Yrd.Doç.Dr.Zuhal ER ENDÜSTRİYEL UYGULAMALARDA NÜKLEER TEKNİKLERİN YERİ Günümüzde malzemenin artmış servis güvenirliği ve daha yüksek kalite talebi, daha hassas hata tanımlaması, döküm, dövme, hadde malzemeleri, kaynaklara yapılan hızlı muayene-test-, düşük işletme maliyetleri ve gelişmiş taşınabilir cihazların yaygınlaşması gibi uygulamalar ile endüstride farklı nükleer teknikler yer almıştır. Buna bağlı olarak, tahribatsız muayene-test- yöntemlerinin kalite kontrol stratejilerinin geliştirilmesindeki önemi artmıştır. Kullanım amacı için gerekli olan özellikleri bozmadan, hasar vermeden gerektiğinde tüm malzemenin muayenesine imkân veren deneylere tahribatsız muayene-test- yöntemleri olarak ifadeedilmektedir. Bu proje çalışması ile tahribatsız muayene-test- yöntemlerini uygulayabilme aşamasındaki ve endüstrideki nükleer tekniklerdeki temel bilgi donanımı kazanmak çalışmamızın bir hedefini oluşturmaktadır. Tahribatsız muayene-test metodlarının endüstrideki önemi büyük olup bu alandaki yeri, hızlı ve net sonuçlar alınması yanı sıra sistemin işletimi esnasında dahi uygulanabilirliği gibi üstünlükleri ile vazgeçilmez noktadadır. Muayene-testi gerçekleştirecek olan kimsenin tahribatsız metodlar hakkında eğitim almış olması ve bir çok yöntem için yetkili kuruluşlardan Level1 sertifikasına sahip bulunuyor olması şartı öncelikli olarak aranmaktadır. Bu bağlamda tahribatsız muayne-test metodlarının temelinin dayandığı Fizik bilgilerini lisans eğitimi sırasında tamamlayan Fizikçi ya da Fizik Mühendislerinin, bu sektörde aranan ve uygun kalifiye eleman niteliğini ve gereklilikleri sağlayacak sektör elemanları şeklinde çalışma alanları hayli yaygındır. Bu bağlamada daha lisans eğitimi esnasında endüstrinin bu kollarında çalışma istihdamı içersinde yer almak için bir takım temel bilgileri kazanmak ve ilave bilimsel donanımlarla bu konuda uzman kişiler içinde Fizikçi ya da Fizik mühendislerinin olması mesleki açıdan Fizik branşının sanayideki prestijini artıracağı düşünülmektedir. Endüstriyel Uygulamalarda Nükleer Tekniklerin Yeri isimli bu çalışmamız ile Fizik branşı ile Endüstri arasında disiplinlerarası işbirliği bağlamında bir bakış açısı oluşturmak ve Fizik branşının sanayinin temelindeki mühendislerin içinde olduğunu yansıtmak istenmiştir. Bu bağlamada endüstride nükleer teknikleri kullanmak isteyen bir Fizik branşından mezun kimse için gereken temel birikimlere katkı sağlamak ise çalışmamızın bir diğer hedefini oluşturmuştur. Çalışmamızda, öncelikli olarak radyasyon ve radyoaktivite daha sonra ölçüm

6 sistemleri ve prensipleri ve sonrasında tahribatsız muayene metodları irdelenmiş ve bilgisel derlemeler neticesinde sonuç değerlendirmesine gidilmiştir. Yrd.Doç.Dr.Zuhal ER