BENZOAPİREN UYGULAMASINDA SERVİKSTE OLUŞAN DEĞİŞİKLİKLERE BİR ANTİOKSİDAN OLAN CURCUMİNİN ETKİSİ DENİZ ERGUN

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "BENZOAPİREN UYGULAMASINDA SERVİKSTE OLUŞAN DEĞİŞİKLİKLERE BİR ANTİOKSİDAN OLAN CURCUMİNİN ETKİSİ DENİZ ERGUN"

Transkript

1

2 BENZOAPİREN UYGULAMASINDA SERVİKSTE OLUŞAN DEĞİŞİKLİKLERE BİR ANTİOKSİDAN OLAN CURCUMİNİN ETKİSİ DENİZ ERGUN YÜKSEK LİSANS TEZİ HİSTOLOJİ VE EMBRİYOLOJİ ANABİLİM DALI GAZİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EKİM 2014

3

4 ETİK BEYAN Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tez Yazım Kurallarına uygun olarak hazırladığım bu tez çalışmasında; Tez içinde sunduğum verileri, bilgileri ve dokümanları akademik ve etik kurallar çerçevesinde elde ettiğimi, Tüm bilgi, belge, değerlendirme ve sonuçları bilimsel etik ve ahlak kurallarına uygun olarak sunduğumu, Tez çalışmasında yararlandığım eserlerin tümüne uygun atıfta bulunarak kaynak gösterdiğimi, Kullanılan verilerde herhangi bir değişiklik yapmadığımı, Bu tezde sunduğum çalışmanın özgün olduğunu, bildirir, aksi bir durumda aleyhime doğabilecek tüm hak kayıplarını kabullendiğimi beyan ederim. Deniz ERGUN

5

6 iv BENZOAPİREN UYGULAMASINDA SERVİKSTE OLUŞAN DEĞİŞİKLİKLERE BİR ANTİOKSİDAN OLAN CURCUMİNİN ETKİSİ (Yüksek Lisans Tezi) Deniz ERGUN GAZİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ Ekim 2014 ÖZET Çalışmamızda, çevresel kirliliğin etmenlerinden BAP ın servikste oluşturabileceği hasarlara bir antioksidan olarak Curcumin in olası koruyucu etkilerinin histokimyasal yöntemlerle incelenmesi amaçlandı. Araştırmamızda, 36 adet Wistar albino dişi sıçan, her grupta 6 denek olacak şekilde 6 gruba ayrıldı 1. Grup: Kontrol, 2. Grup: Mısır yağı, 3. Grup: DMSO, 4. Grup: BaP, 5. Grup: Curcumin, 6. Grup: BaP +Curcumin olarak belirlendi. 6 hafta sonunda deneklerin serviks dokuları alınarak alışılmış ışık mikroskobik izleme yöntemlerinden geçirildi. Kesitler Hematoksilen-Eozin ve Masson un üçlü boyama yöntemi ile boyandı. Yapılan incelemelerde kontrol grubu, mısır yağı grubu, DMSO grubu ve curcumin uygulanan grupta yapısal değişimlerin birbirine eşdeş olduğu gözlemlendi, BaP uygulamasında epitel düzenleniminin oldukça bozulduğu, epitelde metaplazik değişimlerin ortaya çıktığı ayırt edildi. Epitel alt katmanlarında belirgin bir yapısal değişim izlenmezken, üst katmanlarda hücrelerinin kübik ve prizmatik şekle dönüştüğü ve bu hücre şekillerine uyumlu çekirdek yapısal değişimleri ilgi çekiciydi. Stromada lenfosit infiltrasyonu gözlemleniyordu. Curcumin+BaP uygulanan gruplarda epitelin sadece BaP uygulanan gruba karşın belirgin olarak korunduğu izlendi. Çalışmamızda istatistiksel olarak deney grupları arasında vücut ağırlıkları, serviks dokusu ağırlıkları karşılaştırılarak bir fark gösterip göstermedikleride değerlendirildi. Yapılan ölçümler sonucunda vücut ağırlık verileri üzerinden yapılan değerlendirmelerde, Curcumin ve Bap + Curcumin grupları, diğer gruplarla karşılaştırıldığında vücut ağırlığında istatistiksel olarak anlamlı bir düşüş saptandı. Serviks dokusu ağırlıkları, epitel boyu ve tüm duvar kalınlıkları arasında ise gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark belirlenmedi. Sonuç olarak; BaP uygulamasının serviks üzerinde en belirgin olarak epitel düzenleniminde ve özellikle üst katmanlardaki hücrelerde bozulmaya yol açtığı ve metaplazik değişimlere neden olduğu saptandı. Yine bu uygulamanın, stromada lenfosit infiltrasyonunu arttırdığı gözlemlendi. Curcumin uygulamasının ise, BaP ın neden olduğu bu değişimler üzerinde belirgin derecede koruma sağladığı kanısına varıldı. Bilim Kodu : 1033 Anahtar Kelimeler : Benzo(a)piren, curcumin, serviks, inceyapı Sayfa adedi : 92 Danışman : Prof. Dr. Celal ILGAZ

7 v THE EFFECT OF CURCUMIN AS AN ANTIOXIDANT ON THE CHANGES IN THE CERVIX DURING THE BENZOAPYRENE APPLICATION (MSc. Thesis) Deniz ERGUN GAZİ UNIVERSITY GRADUATE SCHOOL OF HEALTH SCIENCES October 2014 ABSTRACT In our study we aimed to investigate the possible protective effects of Curcumin one of the antioxidants, on the possible damage to the cervix caused by BAP, which is a component of the environmental pollution by using histochemical methods. For the study 36 Wistar albino female rats have been classified in 6 groups with 6 rats in each group. 1. Group: Control, 2. Group: corn oil, 3. Group: DMSO, 4. Group: BAP 5. Group: Curcumin and the 6. Group: BAP+Curcumin have been defined. After 6 weeks the cervix tissues have been extracted and processed on common light microscopy investigation. The slices have been stained with Hematoxylin-Eosin and Masson Trichrome methods. As the result of the structural investigation the structural changes in the Control Group, Corn Oil Group, DMSO Group and the Curcumin applied Group have been identified to be equal. In the BAP applied group the epithelial pattern was mostly disordered and metaplasia changes in the epitelium have been identified. No significant structural changes was observed in the lower layers of the epitelium but the cells in the upper layers transformed to cubic and prismatic forms. The structural change of the nucleus according to the cell formation was very interesting. The lymphocyte infiltration in the stroma has been observed. In the Curcumin+BAP applied group the epithelium was significantly protected in comparison to the only BAP applied group. In our study, the body weight and the cervix tissue weight have been statistically compared between the experiment groups to find out whether there were differences between them. As a result of the measurements, the investigation of the body weight data, the Curcumin and BAP+Curcumin groups have been identified to have a statistically significant lower body weight in comparison to all other groups. Statistically no significant differences have been found between all the groups in cervix tissue weight, the ephitelium length and all wall thicknesses. As a result, the BAP application has been found to have the most significant damage in the cervix by the disorder in the epithelial pattern and metaplasia changes, especially on the cells in the upper layer of the epitelium. Moreover this application has been observed to increase the lymphocyte infiltration in the stroma. On the other hand it is concluded that the Curcumin application has a significant protection to the changes caused by BAP. Science Code : 1033 Key Words : Benzo(a)pyrene, curcumin, cervix, ultrastructure Page Number : 92 Advisor : Prof. Dr. Celal ILGAZ

8 vi TEŞEKKÜR Yüksek lisans eğitimim boyunca bilgi ve deneyimlerini paylaşarak, bana yardımcı olan, tezimi hazırlamamda büyük desteğini gördüğüm, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Ana Bilim Dalı Başkanımız Prof.Dr. Deniz ERDOĞAN a Yüksek lisans eğitimim boyunca bana destek olan danışmanım Prof. Dr. Celal ILGAZ a ve diğer bölüm hocalarımız Prof.Dr. Candan ÖZOĞUL a, Prof.Dr. Suna ÖMEROĞLU na, Doç. Dr. Çiğdem ELMAS a, Doç. Dr. Gülnur TAKE KAPLANOĞLU na; Tez çalışmalarım boyunca zamanlarını ve emeklerini esirgemeyen Arş. Gör. Dr. Güleser GÖKTAŞ a, Gülce Naz YAZICI SARAÇ a, Cemile Merve SEYMEN, Özen Akarca DİZAKAR, Mehmet Fatih Ağaçkanlı ve diğer tüm Ana Bilim Dalımız asistanlarına ve Ana Bilim Dalı Personelimiz Recep ORHAN a, deney aşamasındaki yardımlarından dolayı GÜDAM personeline; Deneylerimde birlikte çalıştığım, bana hep destek olan Yüksek Lisans Dönem Arkadaşlarıma; Hayatım boyunca bana hep destek olan annem Işıl ERGUN a, babam M. Cüneyt ERGUN a, Neşe OFLUOĞLU na, tez çalışmalarım sırasında bana yardımcı olan halam Prof. Dr. K. Mine ERGUN a, dayım V. Mete Elçi ye ve tüm değerli dostlarıma teşekkür ederim. Deniz ERGUN Ekim 2014

9 vii İÇİNDEKİLER ÖZET... iv ABSTRACT... v TEŞEKKÜR... vi İÇİNDEKİLER... vii ÇİZELGELERİN LİSTESİ... ix RESİMLERİN LİSTESİ... x GRAFİKLERİN LİSTESİ... xv KISALTMALAR VE SİMGELER... xvi 1. GİRİŞ GENEL BİLGİLER Serviks Anatomisi Serviks in damar ve sinirleri ve lenf dolaşımı Serviks Histolojisi Epitel kat Servikal stroma Serviks Fizyolojisi Gebelik sırasında, doğum öncesi ve doğumda servikal değişimler Polisiklik Aromatik Hidrokarbonlar (PAH) PAH ların tayin edilme yöntemleri PAH ların insan ve hayvan sağlığı üzerine etkileri Benzo(a)piren Curcumin GEREÇ VE YÖNTEM Deney Hayvanları ve Laboratuvar Koşulları Deneyin Yapılışı Curcumin ve benzo(a)piren nin hazırlanması Işık mikroskobik yöntem Hematoksilen-eozin boyama yöntemi Masson un üçlü boyama yöntemi İstatistiksel yöntem BULGULAR Hematoksilen-Eozin Boya Bulguları... 33

10 viii 4.2. Masson Trikrom Boya Bulguları İstatistiksel Bulgular TARTIŞMA SONUÇ KAYNAKLAR ÖZGEÇMİŞ... 92

11 ix ÇİZELGELERİN LİSTESİ Çizelge Sayfa Çizelge 4.1. Vücut ağırlıklarının varyans homojenitetesti tablosu Çizelge 4.2. Vücut ağırlıklarının tek yönlü ANOVA tablosu Çizelge 4.3. Vücut ağırlıklarının Duncana çoklu karşılaştırma tablosu Çizelge 4.4. Serviks doku ağırlıklarının varyans homojenite testi tablosu Çizelge 4.5. Serviks doku ağırlıklarının tek yönlü ANOVA tablosu Çizelge 4.6. Epitel boyu normalite testi Çizelge 4.7. Epitel boyu varyans homojenite testi Çizelge 4.8. Epitel boyu tek yönlü ANOVA tablosu Çizelge 4.9. Tüm duvar kalınlıklarının normalite testi Çizelge Tüm duvar kalınlıklarının varyans homojenite testi Çizelge Tüm duvar kalınlıklarının tek yönlü ANOVA tablosu... 71

12 x RESİMLERİN LİSTESİ Resim Sayfa Resim 4.1. Kontrol grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina propria ya epitelin yaptığı derin girintiler, :Bağ Dokusu Hücreleri, : Lamina Propria, : Düz Kas Katmanı, : Kan Damarları dikkati çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x100) Resim 4.2. Kontrol grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı ilgiyi çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x400) Resim 4.3. Kontrol grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin büyük büyültmeli görüntülerinde; :Epitel Bazal Katman Hücreleri (Prizmatik), : Epitel Üst Katman Hücreleri (Yassı), :Keratinize Kat, : Lamina Propria, : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal) dikkati çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x1000) Resim 4.4. Mısır yağı grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; :Keratinize Kat, : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı ilgiyi çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x100) Resim 4.5. Mısır yağı grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; :Keratinize Kat, : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı ilgiyi çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x400) Resim 4.6. Mısır yağı grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin büyük büyültmeli görüntülerinde; : Lamina Propria, :Keratinize Kat, : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal)dikkati çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x1000)... 41

13 xi Resim Sayfa Resim 4.7. Benzo(a)piren grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Lamina Propria, : Kan Damarı, :Lenfosit İnfiltrasyonu, : Epitel Üst Katman Hücreleri (Kübik ve Prizmatik Dönüşümü) ilgiyi çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x100) Resim 4.8. Benzo(a)piren grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Lamina Propria, : Epitel Üst Katman Hücreleri (Kübik ve Prizmatik Dönüşümü) ilgiyi çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x400) Resim 4.9. Benzo(a)piren grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin büyük büyültmeli görüntülerinde; : Epitel Üst Katman Hücreleri (Kübik ve Prizmatik Dönüşümü) dikkati çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x1000) Resim DMSO grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Düz Kas Katmanı, :Bağ Dokusu Hücreleri, :Keratinize Kat, : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı ilgiyi çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x100) Resim DMSO grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal), : Kan Damarı, : Lamina Propria, : Çok Katlı Yassı Epitel, :Keratinize Kat dikkati çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x400) Resim DMSO grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin büyük büyültmeli görüntülerinde; :Keratinize Kat, : Lamina Propria, : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal) ilgiyi çekiyor (Hematoksilen-Eozin x1000) Resim Curcumin grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok

14 xii Resim Sayfa Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı, :Keratinize Kat, : Düz Kas Katmanı, : Lamina propria ya epitelin yaptığı derin girintiler dikkati çekiyor (Hematoksilen- Eozin x100) Resim Curcumin grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı, :Kollagen Lifler ilgiyi çekiyor (Hematoksilen-Eozin x400) Resim Curcumin grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin büyük büyültmeli görüntülerinde; : Lamina Propria, :Epitel Bazal Katman Hücreleri (Prizmatik), : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal), : Epitel Üst Katman Hücreleri (Yassı) dikkati çekiyor (Hematoksilen-Eozin x1000) Resim Benzo(a)piren+Curcumin grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı, : Düz Kas Katmanı ilgiyi çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x100) Resim Benzo(a)piren+Curcumin grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, :Kollagen Lifler dikkati çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x400) Resim Benzo(a)piren+Curcumin grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin büyük büyültmeli görüntülerinde; : Lamina Propria, : Kan Damarı, :Epitel Bazal Katman Hücreleri (Prizmatik), : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal), : Epitel Üst Katman Hücreleri (Yassı) ilgiyi çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x1000) Resim Kontrol grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı, :

15 xiii Resim Sayfa Düz Kas Katmanı, :Bağ Dokusu Hücreleri, :Kollagen Lifler dikkati çekiyor. (Masson Trikrom x100) Resim Kontrol grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, :Lenfosit İnfiltrasyonu, :Bağ Dokusu Hücreleri, :Kollagen Lifler ilgiyi çekiyor. (Masson Trikrom x400) Resim Mısır Yağı grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı, : Düz Kas Katmanı, :Bağ Dokusu Hücreleri, :Kollagen Lifler dikkati çekiyor. (Masson Trikrom x100) Resim Mısır Yağı grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, :Bağ Dokusu Hücreleri, : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal) ilgiyi çekiyor. (Masson Trikrom x400) Resim Benzo(a)piren grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Kan Damarı, : Düz Kas Katmanı, :Kollagen Lifler, :Keratinize Kat dikkati çekiyor. (Masson Trikrom x100) Resim Benzo(a)piren grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Epitelde metaplazik değişimler, : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, :Epitel Bazal Katman Hücreleri (Prizmatik), : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal) ilgiyi çekiyor. (Masson Trikrom x400) Resim DMSO grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Düz Kas Katmanı, : Kan Damarı, :Bağ Dokusu Hücreleri, : Lamina propria

16 xiv Resim Sayfa ya epitelin yaptığı derin girintiler dikkati çekiyor. (Masson Trikrom x100) Resim DMSO grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı, :Kollagen Lifler ilgiyi çekiyor. (Masson Trikrom x400) Resim Curcumin grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı, : Düz Kas Katmanı, :Bağ Dokusu Hücreleri, : Lamina propria ya epitelin yaptığı derin girintiler dikkati çekiyor. (Masson Trikrom x100) Resim Curcumin grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Epitel Üst Katman Hücreleri (Yassı), :Kollagen Lifler, :Epitel Bazal Katman Hücreleri (Prizmatik), : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal), : Lamina Propria ilgiyi çekiyor. (Masson Trikrom x400) Resim Benzo(a)piren+Curcumin grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, :Bağ Dokusu Hücreleri, : Lamina propria ya epitelin yaptığı derin girintiler, : Kan Damarı, : Düz Kas Katmanı dikkati çekiyor. (Masson Trikrom x100) Resim Benzo(a)piren+Curcumin grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal), : Epitel Üst Katman Hücreleri (Yassı), :Kollagen Lifler, : Lamina Propria, :Epitel Bazal Katman Hücreleri (Prizmatik) ilgiyi çekiyor. (Masson Trikrom x400)

17 xv GRAFİKLERİN LİSTESİ Grafik Sayfa Grafik 4.1. Uygulanan metodların dişi vücut ağırlıklarını azalttığı görülmektedir.. 67 Grafik 4.2. Grupların serviks ağırlık ortalamalarının değerlendirilmesi Grafik 4.3. %5 lik hata çubukları ile betimleyici istatistiklerin değerlendirilmesi Grafik 4.4. Grupların epitel boyu ortalamaların istatiksel olarak değerlendirilmesi Grafik 4.5. Grupların epitel boyunda %5 lik hata çubukları ile istatiksel olarak değerlendirilmesi Grafik 4.6. Grupların tüm duvar kalınlık ortalamalarının istatiksel olarak değerlendirilmesi Grafik 4.7. Grupların tüm duvar kalınlık ortalamalarının %5 lik hata çubukları ile istatiksel olarak değerlendirilmesi... 72

18 xvi KISALTMALAR VE SİMGELER Bu çalışmada kullanılmış bazı simgeler ve kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur. Kısaltmalar Açıklama PAH DNA Bap GÜDAM H-E AMH GnRH FSH LH RU486 PG US-EPA Np Anp Ane Flr Phe An Flu Py BaA Chr BbF BkF DahA IcdP Kısaltmalar Polisiklik Aromatik Hidrokarbonlar Dioksiribo nükleik asit Benzoapiren Gazi Üniversitesi Deney Hayvanları Araştırma Merkezi Hematoksilen Eozin Antimüllerian hormon Gonadotropin serbestleştirici hormon Folikül uyarıcı hormon Lüteinleştirici hormon Antiprogestin Prostaglandin United States Environmental Protection Agency Naftalin Asenaftelen Asenaften Floren Fenantren Antrasen Floranten Piren Benzo[a]antrasen Krisen Benzo[b]floranten Benzo[k]floranten Dibenzo[a,h]antrasen İndeno[1,2,3-cd]piren Açıklama

19 xvii BghiPy GC HPLC GC-FID GC-MS HPLC-UV HPLC-F PDA NP-HPLC EH MFO ROT GSH Benzo[g,h,i]perilen Gaz kromatografi Yüksek basınç sıvı kromatograf Alevde iyonlaşma detektörü Kütle spektrometresi UV görünür bölge spektrometresi Floresans spektrometresi Fotodiyot array Normal faz kromatografi Epoksit hidroksilaz Mikrozomal karışık fonksiyonlu oksidazlar Reaktif oksijen türleri Redükte glutatyon Simgeler Açıklama Çok Katlı Yassı Epitel Lamina Propria Kan Damarı Düz Kas Katmanı Epitel Bazal Katman Hücreleri (Prizmatik) Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal) Epitel Üst Katman Hücreleri (Yassı) Bağ Dokusu Hücreleri Kollegen Lifler Kerainize Kat Epitel Üst Katman Hücreleri (Kübik ve Prizmatik Dönüşümü) Lenfosit İnfiltrasyonu Lamina propria ya epitelin yaptığı derin girintiler

20

21 1 1. GİRİŞ Günümüz toplumlarında yaşam biçimi ve çevre kirliliği kaynaklı sorunlar, insan sağlığını önemli ölçüde etkilemektedir. Yediğimiz, içtiğimiz ve günlük yaşamda etkin kaldığımız birçok madde, insan sağlığına zararlıdır. Bunların başında çeşitli kimyasal maddeler gelmektedir. Teknolojik ve bilimsel gelişmeler, kısa bir süre önce zararsız kabul edilen birçok kimyasal, başta kanser olmak üzere bazı ölümcül hastalıklara, geriye dönüşsüz hasarlara ya da ciddi genetik bozukluklara neden olduğunu ortaya koymuştur [1]. Kimyasal kirliliğe neden olan maddelerin ilk sırasında Polisiklik Aromatik Hidrokarbonlar (PAH lar) gelmektedir. PAH lar endüstriyel işlemler ve insan erkleri sonucu organik maddelerin pirolizi ya da tam yanmamaları sonucu oluşan, 2 ya da daha fazla aromatik halka içeren, karbon ve hidrojen atomlarından oluşmuşlardır [2]. Kanser hastalıklar içinde, kalp hastalıklarından sonra ikinci sırada yer almaktadır. Kanser oluşumunda fiziksel ve kimyasal kanserojenler, hormonlar, virüsler, yaş, cinsiyet, çevre faktörleri ve bazı genetik hastalıklar önemli rol oynamaktadır. Kanser etiyolojisinde en önemli etkenlerden olan çevresel faktörler, günümüzde büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Polisiklik aromatik hidrokarbonların biyolojik sistemlerde serbest radikaller oluşturarak normal hücrenin işleyişini bozdukları ve akciğer kanseri başta olmak üzere çok sayıda kanser türüne neden oldukları bildirilmektedir [3]. Benzo(a)piren; kimyasal formülü C20H12, moleküler ağırlığı 252,31 g/mol, kaynama noktası 495 C⁰, erime noktası 179 C⁰, yoğunluğu 1.24 g/cm³ olan, sarı renkli, kokusuz bir hidrokarbondur. Benzo(a)piren pratik olarak suda çözünmez; tolüen ve ksilende çözünür [4]. Benzo(a)piren in kaynakları arasında kömür katranı, otomobil egzoz dumanları sayılabilir. Organik maddelerin yanmasından kaynaklanan dumanda, sigara dumanında, yaz günlerinde asfaltla gelen sızıntılarda ve ızgara pişirilmiş yiyeceklerde bulunur. Yapılan çalışmalarda pişmiş ette 4 ng/g, kızarmış tavukta da

22 2 5.5ng/g'a varan miktarlarda ve kömür ateşinde çok pişmiş et örneklerinde 62ng/g benzo(a)piren bulunduğu saptanmıştır. Endüstriyel olarak ise alüminyum, grafit, kömür, benzin ve asfalt üretimi sırasında ortaya çıkarak, atmosferde ve endüstriyel çevrede kirlenmeye yol açtığı bildirilmektedir [5]. Benzo(a)piren toksik etkili ve canlıların farklı dokularında kanser yapabilme erkinde bir maddedir. Hücresel immün yanıtı baskıladığı bildirilmektedir. Deney hayvanlarıyla yapılan çalışmalarda, Benzo(a)piren e soluma ya da ağız yoluyla etkin kalınmanın deri, akciğer, meme, özafagus, pankreas, mide, kolon, safra kesesi, prostat ve servikal kanserlere neden olduğu saptanmıştır. Yine, Benzo(a)piren e ağız yoluyla etkin kalmanın gebe kalmayı engellediği aynı zamanda, bir kerede doğan yavru sayısını azalttığı ve doğan yavruların vücut ağırlıklarında azalmaya neden olduğu bildirilmiştir [6-7]. Curcumin, Zingiberaceae ailesine ait, sarıçiçekli ve büyük yapraklı Curcuma longa bitkisinin rizomlarından elde edilen önemli bir antioksidandır. Curcumin portakal sarısı rengi nedeniyle gıda sektöründe boya olarak da kullanılmaktadır. Çok iyi bilinen ve sıklıkla kullanılan köri baharatının da esas bileşenidir. Bu bitkinin kökleri kurutularak Asya tıbbında binlerce yıldır kullanılmaktadır [8]. Beta konumunda bağlanmış iki keton grubu içermesi, antioksidan özellik taşımasında rol oynar. Ağız yoluyla alındığında, bağırsaklarda hidrojenasyon ile tetrahidrocurcumine dönüşür. Bağırsaklardan emilerek, kana ve böylece dokulara dağılır ve safra ile atılır [9]. Curcumin, kuvvetli hidroksil radikal temizleyicisi olduğu gibi, süperoksit radikallerini de yakalar. Serbest radikalleri tutma özelliği nedeniyle DNA'yı oksidatif hasarlardan korur. Radyasyona karşı koruyucu etkisi, antioksidan özelliğinden kaynaklanır. Curcumin in antitümöral ve antiinflamatuvar farmakolojik etkileri de bulunmaktadır. Antiinflamatuvar etkisini, araşidonik asit metabolizmasında, siklooksijenaz-2 yi baskılayıp, doğal inflamasyon mediatörlerinin oluşumunu engelleyerek gösterir [9].

23 3 Beslenme ile alınabilen, kullanımı güvenli olan ve özellikle kanser gelişimini önlemede etkili olduğu bildirilmiş bir antioksidandır. Kanseri tedavi etmek ereği ile curcumin kullanımı için klinik gelişim planı, son zamanlarda Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsü tarafından da tanımlanmıştır. Çalışmalar aynı zamanda curcumin tüketilen Hindistan gibi ülkelerde kanser yayılımının, tüketilmeyen ülkelere karşın çok farklı olduğunu göstermektedir [8]. Bu çalışmada son günlerde giderek daha çok etkin kalınan BaP ın Wistar albino sıçanların serviks dokusunda oluşturabileceği olumsuz yapısal değişimlere karşı antioksidan özelliğinin yanı sıra antitümöral ve antiinflamatuvar etkilere sahip olduğu bilinen Curcumin in olası koruyuculuğunun yapısal düzeyde incelenmesi amaçlanmıştır. Bu erekle yapısal değişimi değerlendirmek için serviks doku örneklerine hemotoksilen-eozin ve Masson un üçlü boyama yöntemleri uygulandı. Denek vücut ağırlıkları ayrıca epitel boyu ve tüm duvar kalınlıkları ölçülerek istatiksel veriler ortaya konulmaya çalışıldı. Bulgular kaynak verileriyle karşılaştırılarak değerlendirildi.

24 4

25 5 2. GENEL BİLGİLER Embriyonun cinsiyeti, ovumu dölleyen spermiyumun tipi ile fertilizasyon sırasında belirlenir. Kromozomal cinsiyet, X kromozomu taşıyan bir oositin, X ya da Y kromozomu taşıyan bir spermiyumla döllemesine bağlıdır [14]. Gelişimin 7. haftasına değin gonadlar erkek ya da dişi yapısal özelliklerine sahip değildirler. Her iki cinste de gonadların görünümünün birbirine benzediği, genital sistemin gelişiminin başlangıç evresine, seksüel gelişimin farklanmamış evresi denir [15-16]. Cinsiyetin farklanması, bazıları otozomal olan çok sayıda genin rol aldığı bir süreçte gerçekleşir [15]. Erkek fenotipin gelişebilmesi bir Y kromozomuna bağlıdır. Testise farklanmayı sağlayacak olan, testis belirleyici faktörün bulunduğu SRY geni, Y kromozomunun kısa kolunda, cinsiyet belirleyici bölgede saptanmıştır [16]. Cinsiyetin dişi yönünde farklanabilmesi için sadece Y kromozomunun bulunmaması yeterli değildir. İlkel gonad, ovaryuma farklanmak için de bazı genlere gereksinim duyar. Örneğin X kromozomunun kısa kolu üzerinki DAX1, SF1 genleri Sertoli ve Leydig hücrelerinin oluşmasını engellemektedir [15-17]. Bunun dışında, X kromozomu ovaryum gelişimi için genler taşırken, ovaryum organogenezisinde otozomal bir genin de rol aldığı belirlenmiştir [16]. Genital sistem mezoderm kökenlidir. Gelişimin haftalarında, genital sistem farklanmamış evrededir ve her iki cinste de mezonefrik ve paramezonefrik kanallar olarak iki çift genital kanal bulunur [15-16]. Mezonefrik kanallar (VVolff kanalı) erkek üreme sisteminin gelişiminde önemli iken, paramezonefrik kanallar (Müller kanal) dişi üreme sistemi gelişiminde rol oynarlar [16-17]. Dişi embriyolarda, Leydig hücrelerince salgılanan testosteron hormonu olmadığından mezonefrik kanallar birkaç işlevsiz kalıntı yapı dışında geriler. Sertoli hücrelerince salgılanan Müller baskılayıcı madde (MİS, antimüllerian hormon AMH) yokluğundan ise paramezonefrik kanallar gelişir[15,16]. Paramezonefrik kanal; mezonefrik kanalın yanında, plika ürogenitalis lateralis epitelinin 6. hafta sonunda kalınlaşması sonucu huni şeklinde bir çöküntü olarak

26 6 belirir ve aşağıya doğru uzanır. Müller kanalı olasılıkla, VVolff kanalının çevresindeki dokuya yapmış olduğu bir uyarım sonucu gelişmektedir. Deneysel olarak VVolff kanalı harap edildiğinde Müller kanalı gelişimini sürdüremez [18]. Ürogenital kabarıklığın ön - yan yüzeyindeki kölom epitelinin uzunlamasına bir girintisi halinde beliren paramezonefrik kanal, kranial uç kısmından, kölom boşluğu içine huni şeklinde bir genişlemeyle açılır [15]. Paramezonefrik kanallar, kaudalde de embriyonun gelecekteki pelvik bölgesine ulaşana değin önce mezonefrik kanalın yanında ona koşut uzanır ve pelvik bölgeye ulaştıklarında mezonefrik kanalları önden çaprazlayıp kaudo-medial yönde ilerler. Orta hatta diğer mezonefrik kanala aksi yönden yaklaşır [15-16]. Bu iki kanal başlangıçta bir bölmeyle ayrılmıştır. Daha sonra karşı yandan gelen eşiyle birleşerek Y şeklinde uterovajinal primordiyum u oluşturur. Bu yapı uterus ve vajina'nın üst kısmını yapar [15-16]. Uterovajinal primordiyum, ürogenital sinüs ün arka duvarı içinde uzanır. Burada, sinüs tüberkülü denilen kabarıntıyı oluşturur. Sinüs tüberkülü, uterovajinal primordiyum ile ürogenital sinüs ün birleşme yerindedir [16]. Sinüs tüberkülü, ürogenital sinüs ten sinovajinal primordiyum un kaudal ucuna kadar uzanacak olan sinovajinal şişkinliklerin oluşumunu uyarır. Sinovajinal şişkinlikler çift olan endodermal çıkıntılardır. Bunlar, birbirleriyle birleşip hızlıca çoğalarak vajinal plağı yaparlar ve daha sonra plağın orta bölüm hücrelerinin yıkımıyla vajinal lümen oluşur. Kenardaki hücreler ise vajina epitelini yaparlar [15-16]. Paramezonefrik kanallar başlangıçta üç kısımdan oluşur: 1- Karın boşluğuna açılan kranial vertikal kısım 2- Mezonefrik kanalları çaprazlayan horizontal kısım 3- Karşı taraftan gelen eşiyle birleşen kaudal vertikal kısım

27 7 Ovaryumların inmesiyle paramezonefrik kanalların birleşmemiş, ilk iki bölümünden tuba uterinalar gelişir [15]. Bunların kaudal kısımları da uterus kanalını oluşturmak için birbiriyle kaynaşırlar. Paramezonefrik kanalların ikinci kısımlarının mediokaudal yönde yer değiştirmesiyle ürogenital sırtlar (kabarıklıklar) giderek daha enlemesine bir konuma geçerler. Kanallar orta hatta birbirine yakınlaşıp, kaynaştıktan sonra, pelvis içinde kalın enlemesine bir kıvrım oluşur. Kaynaşmış haldeki paramezonefrik kanalların yanlarından, pelvis duvarına değin uzanan bu bağa, ligamentum latum uteri ismi verilir. Tuba uterinalar bu ligamentin üst sınırında yer alırken, ovaryumlar arka yüzünde bulunur. Uterus ve ligamentum latum uteri, pelvisi rektouterin ve vesikouterin çukurlar olarak ikiye böler. Uterus un uzunluğu boyunca yanlarda, ligamentum latum uteri arasında, mezenşimin çoğalmasıyla perimetriyum denilen gevşek bağ dokusu ve düz kastan oluşan yapı yer alır [15-16]. Paramezonefrik kanalların kaynaşan kısmından uterus un gövde ve serviks i gelişir. Bunların çevresi mezenşim katmanıyla sarılmıştır ve bu yapıdan, uterus un kas tabakasını oluşturan miyometriyum ve periton örtüsü perimetriyum oluşur [15-16]. Serviksin epiteli uterovajinal primordiyumun alt yüzünden farklanır. Uterus un farklı kısımlarının gelişimi gebeliğin son 3. ayına değin sürer. Bezlerin ve kas katmanının ilk oluşumu gebeliğin ortasında gerçekleşirken, serviks teki müsinöz hücreler son üç ayda görülmeye başlar [19]. Gelişim süresinde uterus başlangıçta insanda da iki boynuzludur. Gelişim ilerlemesiyle bu iki boynuz arasında mezenşim çoğalması sonucunda gelişkindeki armut şeklini alır. Ancak uterus un gelişimi insanlarda bazen iki boynuzlu evrede kalabilir [18]. Uterus un son kısmı çevresinde yer alan kanat şeklindeki vajinal forniksler de paramezonefrik kanal kökenlidir ve uterus un devamı olan vajina nın üst kısmını oluşturur. Vajina nın alt kısmı ise ürogenital sinüs kökenlidir [15].

28 8 2.1 Serviks Anatomisi Uterus, orta çizgi denginde, pelvis minor un tam ortasında yerleşmiş, kalın duvarlı, içi boş, kas yapılı, tek bir organdır. Fötüs buraya yerleşir, gelişimi sırasında embriyonun gereksinimlerini karşılar ve doğumu gerçekleştirir [20-21]. Uterus; rektum un önünde, mesanenin arka ve üst tarafında yerleşiktir. Altta vajina ile dışarı açılır. Yan-üst kısımlarda iki tuba uterina ile bağlantılıdır. Yaklaşık 7.5 cm uzunluğunda, 5 cm genişliğinde, 2.5 cm kalınlığında ve 90 g ağırlığındadır [21-22]. Uterus, anatomik olarak 3 kısımdan oluşur: 1- Corpus uteri: Uterus un geniş 2/3 lük üst kısmını yapar. 2- Fundus uteri: Tuba uterina ların açıldıkları yerin yukarısında kalan bölümdür. 3- Cervix uteri: Uterus'un daha dar olan 1/3 lük alt kısmıdır ve vajina nın içine doğru uzanmıştır [ ]. Mesane boş iken, cervix uteri nin uzun ekseni ile vajina nın uzun ekseni arasında açıklığı öne bakan 90 lik bir açı oluşur. Bu açı özellikle serviks in portio vajinalis i ile vajina arasında bulunur. Tüm uterus bu açı nedeniyle vajina ya karşın öne yatmış konumdadır, bu durum anterversio uteri olarak isimlendirilir. Ayrıca uterus gövdesi internal os da öne eğik durumdadır. Buradan geçen ve corpus uteri nin uzun ekseni ile cervix uteri nin uzun ekseni arasında öne bakan 170 lik geniş bir açı oluşturur. Bu anteflexio uteri konumudur [ ]. Bazı kadınlarda fundus ve corpus uteri vajina nın arkasına doğru eğilerek excavatio rectouterina içinde bulunabilir. Buna retroversio uteri denir. Corpus uteri cervix uteri ye göre arkaya doğru bükülmüşse retroflexio uteri konumu oluşur [23]. Cervix uteri, corpus uteri den daha dar ve yuvarlak olup, 2.5 cm uzunluğundadır ve bir kısmı vajina nın içine doğru sokulmuştur. Orta bölümü üst ya da alt kısımlardan daha geniştir ve corpus uteri den daha az hareketlidir [21-24]. Cervix uteri, üstte portio supravajinalis cervicis ve altta portio vajinalis cervicis olarak iki parçaya ayrılır [22].

29 9 Portio supravajinalis cervicis: Cervix uteri nin vajina nın üstünde kalan 2/3 lük üst bölümünü oluşturur, ön ve arka iki yüzü ve iki yan kenarı bulunmaktadır [21]. Ön yüzünde, ligamentum latum uteri nin yaprakları arasında yer alan ve parametriyum denilen bağdoku ile mesane dan ayrılır. Bu yüzde periton yoktur. A. uterina bu doku içinde ureter i çaprazlayarak cervix uteri nin 2 cm ön tarafına kadar uzanır [21-24]. Fundus ve corpus uteri nin üst bölümünün ön-alt yüzünü örten peritoneum un, mesane nın üst yüzüne atlarken oluşturduğu çıkmaza excavatio vesicouterina adı verilir. Corpus uteri nin alt bölümü ve cervix uteri, mesane ile arada peritoneum olmaksızın komşuluk yapar [25]. Arka yüzüne tutunan musculus rectouterinus a ait kas lifleri, arkaya ve dış yana doğru rektum ve sakrum a uzanarak buralarda sonlanır. Bu kasların üstünü örten periton sağ ve solda iki katlantı yapar. Plica rectouterina denilen bu katlantılar arasında excavatio rectouterina (Douglas çıkmazı) bulunur ve portio supravajinalis cervicis i arka tarafta rektum dan ayırır [21-25]. Yan kenarları ise yaklaşık 1.5 cm uzağında bulunan ureterler ile komşuluk yapar [21]. Portio vajinalis cervicis: Cervix uteri nin vajina nın içinde kalan 1/3 lük kısmıdır. Burada ostium uteri denilen ve cervix uteri yi vajina ya bağlayan bir delik bulunur. Vajina'nın arka duvarına doğru bakan bu delik doğum yapmamışlarda ufak ve yuvarlak, doğum yapmışlarda ise enine bir yarık şeklindedir. Ostium uteri önden labium anterius, arkadan ise labium posterius denilen iki dudakla sınırlıdır. Labium anterius daha aşağıda yer alır. Normalde her iki dudak vajina nın arka duvarı ile komşudur. Bu deliğin, vajina nın arka duvarına yönelmiş olması; uterus un uzun ekseninin yukarıdan aşağıya ve önden arkaya uzanırken vajina nın uzun ekseninin yukarıdan aşağıya ve arkadan öne doğru uzanmasından kaynaklanır [21-24].

30 10 Portio vajinalis ile vajina nın üst duvarı arasında daire şeklindeki çıkmaza fornix vajinae denir. Labium posterius ile vajina arka duvarı arasındaki çıkmaza fornix vajinae pars posterior, labium anterius ile vajina ön duvarı arasındaki çıkmaza ise fornix vajinae pars anterior ismi verilir. Yanlarda ise fornix vajinae pars lateralis denilen çıkmazlar bulunur. Bu çıkmazların en derini arka, en sığı ise ön çıkmazlardır. Koitus sırasında spermanın büyük kısmının atıldığı yer olduğu için fornix vajinae posterior a receptaculum seminis ismi de verilmektedir [21]. Canalis cervicis uteri: İğ şeklinde olup, önden arkaya basık, ortada daha geniş uçlarda dar olan, cervix uteri nin içindeki kanaldır. Üstte ostium internum canalis cervicis uteri (iç delik) ile cavitas uteri ye, altta ostium externum canalis cervicis uteri (dış delik) aracılığıyla vajina ya açılır [21-24]. Kanalın ön ve arka duvarlarında birer adet uzunlamasına katlantı bulunur. Bu katlantılardan yanlara doğru oblik ya da horizontal diğer katlantılar da çıkar. Yanlara doğru uzanan bu küçük eğik katlantılara plicae palmatae denir. Canalis cervicis uteri de katlantıların oluşturduğu bu yapıya arbor vitae uterinae ismi verilir. Plicalar yüzyüze gelmez ve kanalı sürekli kapalı tutarlar [21-24]. Pelvis minör içerisinde bulunan uterus un ağırlığını taşıyan esas yapılar mm. levatores ani nin tonusu ve pelvik fasya nın kalınlaşmasından oluşan 3 önemli bağdır: Mm.levatores ani: Pelvis boşluğunu karşıdan karşıya kapatarak geniş bir döşeme oluşturan bu kaslar, üzerlerindeki pelvik faysa ile pelvis organlarına önemli destek sağlar. Karından pelvis dibine yönelen karın içi basınca karşı koyar. Levator ani kaslarının ön parçasını oluşturan kas lifleri, bu kası örten faysa aracılığı ile cervix uteri ye tutunur ve böylece uterus un aşağı doğru yer değiştirmesi önlenmiş olur [21-23]. Lig, cardinale (Mackenrodt bağı): Pelvik fasyanın fibromusküler yoğunlaşmasından oluşan bu bağ, vajina nın üst ve cervix uteri nin alt bölümlerinden başlar, sağa sola yayılarak pelvis yan duvarlarında sonlanır. Bu bağ içindeki uterus a ait damarlarla ile birlikte serviks bölgesini destekler [21-23].

31 11 Lig, pubocervicale: Pubis kemiklerinin arka yüzünden cervix uteri ye kadar uzanan sağ ve sol bağ dokusu demetleri şeklindeki bağlardır [21-23]. Lig, sacrouterinum: Pelvik fasya kökenli sağ ve sol iki fibromusküler demetten oluşan bu bağ, cervix uteri den ve vajina nın üst kısmından başlar ve sakrum un alt ucunda sonlanır [23]. Lig. latum uteri ve lig. teres uteri aslında oldukça gevşek yapılar olup uterus un sabit tutulmasında önemleri daha azdır [23]. Lig, latum uteri (geniş bağ): Uterus un yan kenarlarından pelvis in yan duvarlarına ve tabanına uzanan iki yapraklı peritoneal yapıdır. Uterus un en geniş bağıdır. Uterus u pelvis içinde ortada tutmaya yardımcı olur [21-25]. Lig, teres uteri (Yuvarlak bağ): Uterus un supero-lateral köşesinden başlar, anulus inguinalis profundus tan uzanır, canalis inguinalis te seyreder ve lifleri labium majus ta bağ dokusuna karışarak sonlanır [23] Serviks in damar ve sinirleri ve lenf dolaşımı Serviks in kanlanması; a.iliaca interna'nın bir dalı olan a.uterina lar ve üst vajinal dallarınca sağlanır [26]. Venler arterlerle aynı ismi alırlar ve arterleri izleyerek ligamentum latum uteri içine girip cervix uteri nin yan tarafında plexus venosus uterinus u oluştururlar. Buradan çıkan venler de v. iliaca interna ya boşalır [27]. Serviks in lenfatikleri; mukoza altında ve fibröz stromanın derinlerinde yerleşiktir. Bunlar istmus bölgesinde iki lateral pleksusta toplanırlar. Daha sonra eksternal iliak ve obturator, hipogastrik ve birleşik iliak, sakral ve mesane nin arka duvarı lenf düğümlerine doğru dört efferent lenf kanalına boşalırlar [28]. Serviks in sinirlenmesi esas olarak endoserviks ve ektoserviks in derin çevresel kısmı ile sınırlıdır. Servikal sinirler; pelvik otonom sisteme ait, üst, orta ve alt hipogastrik pleksus tan gelir [28].

32 Serviks Histolojisi Pelvis boşluğunda, orta çizgide, mesane ile rektum arasında yerleşmiş, kalın duvarlı, armut biçiminde, içi boş bir organ olan uterus; korpus, fundus ve serviks olarak üç bölümden oluşur [29-30]. Serviks, uterus un dar olan 1/3 lük alt parçasını yapar ve vajina ya doğru uzanıp buraya açılır [22-30]. Serviks in vajina içine çıkıntı yapan alt bölümüne portio vajinalis, üstte kalan kısmına ise portio supravajinalis ismi verilir. Serviks in ortasındaki lümene servikal kanal denir. Bu kanal üstte uterus boşluğu, altta da vajinaya açılır. Uterus a açıldığı kısma iç, vajinaya açıldığı yere ise alt delik denir [22-30]. Servikal kanal endoserviks denilen mukoz membran ile kaplıdır. Portio vajinalis i ise ektoserviks örter ve daha sonra vajina nın mukozal örtüsü ile devam eder [31]. Serviks yaklaşık 3 cm uzunluğunda, 2.5 cm çapında, mukoz membran ile kaplı fibromusküler bir organdır. Servikal mukoza 2-3 mm kalınlığında olup epitel ve altındaki lamina propria dan oluşur. Lamina propria çok sayıda büyük dallı bezler içerir. Spiral arterler bulunmaz. Serviks in lamina propria sındaki bağ dokusu uterusa karşın daha fibröz yapıdadır. Kan damarları, sinirler ve seyrek olarak da lenf follikülleri içerebilir. Serviks düz kasları uterustakiler kadar düzenli değildir [ ]. Endoservikal kanal iğ şekilli ve uzunluğu yaklaşık 3 cm dir. Arkadan öne basıktır ve en büyük genişliği 8 mm dir. Ölçümler mensturiyel döngüyle değişir [32]. Endoserviks te, mukus salgılayan tübüler bezler bulunur. Bunlar, aralarında dağınık halde silli hücrelerin bulunduğu tek sıralı prizmatik epitel ile döşelidir. Bezler yüzey epitelinin lamina propria ya yaptığı derin girintilerce (kriptalar) oluşturulur. Bezlerin çevresi kan damarlarından zengin fibrokollajenöz ve düz kas içeren bir stroma ile doldurulmuştur. Kriptalar derin olduğundan bez kanalları uzundur. Bu mukus üreten hücrelerin yüzey alanını arttırır [32-34]. Kripta derinikleri 4 mm ye ulaşabilir [32].

33 13 Endoservikal bezlerin salgılaması östrojen hormonunca denetlenir. Salgılamanın en fazla olduğu evre ovulasyon zamanıdır. Bu salgı koitus sırasında, vajina nın kayganlaştırılması ve bakterilerin uterus boşluğuna geçmesini engelleyen bir bariyer oluşturur. Ovulasyon dan sonra mukus yoğunlaşır ve asitliği yükselir. Bu spermiyumun girişini ve yaşayabilmesini zorlaştırır [34]. Bazen bezlerin kanalları salgı birikimi sonucu tıkanır ve bezler genişler. Naboth kistleri olarak isimlendirilen foliküler yapılar oluşur [17-31]. Kan ve lenf damarları, ekto ve endoservikal kanal yüzeyine yakın dallanmalar yaparak bir kapiller ağ oluştururlar. Normal serviks, damar ağı, düz ve düzenli bir yapı gösterirken, Cervical Intraepithelial Neoplasia olgularında, damarlar; prolifere, dolambaçlı, düzensiz ve yüzeye yakın uzanır [32]. Ön kısımda, serviks in supravajinal kısmı bağ dokusu katmanınca (parametriyum) mesane den ayrılır. Bu, aynı zamanda serviks in yanlarına doğru uzanır. Arteria uterinalar burada yer alır. Ureterler parametriyum içinde iki taraftan aşağı ve öne seyrederler. Periton serviks in ön yüzünü örtmez ancak arka yüzünün üst kısmı periton ile kaplıdır. Serviks uterosakral ve lateral ligamentlerce konumunda tutulur. Bunlar fibröz doku ve düz kasdan yapılıdırlar ve serviks i normal anteverted konumda tutarlar [21-32] Epitel kat Serviks te, epitelin üç tipi tanımlanmıştır: (i) Tek sıralı prizmatik; (ii) Özgün çok katlı yassı; (iii) Metaplazik çok katlı yassı epitel. Epitel tiplerinin dağılımı yaşam boyu değişebilir [32]. - Embriyonik yaşamda, serviks ve üst vajina bölümü başlangıçta prizmatik epitel ile örtülüdür. Vajinal prizmatik epitel daha sonra çok sıralı yassı epitele dönüşür. - Doğumda normalde endoserviks ve santral serviks prizmatik epitel ile

34 14 kaplıdır. Çok katlı yassı epitel ile tek sıralı prizmatik epitelin birleşme bölgesi tam kesin değildir. - Gençlik ve ilk gebelik süresince, çok katlı epitel metaplazisi nedeniyle birleşme bölgesi, özgün bileşkeye göre dış deliğe daha yakın bulunur [34-35]. Serviks epitel ile ilgili çalışmalar, bileşke bölgesinde prizmatik epitelin, çok katlı yassı epitele değişirken metaplaziye uğradığını ortaya koymuştur [32]. Prizmatik epiteldeki metaplazik değişimler, bileşkenin konumu ve hormonal etkilerle oluşmaktadır. Ergenlikten sonra ve ilk gebelikte serviks in şekli değişir ve oylumu artar. Serviks in portio vajinalis üzerindeki distal endoservikal epitelinde eversiyon (ektropion) görülür, bu kısım vajina nın asit ortamına etkin kalır. Bu prizmatik epiteli metaplazi için uyarır. Değişim bölgesinin kapsamını artırır ve bileşkenin yeniden konumlanmasını sağlar. Ergenlik ve üreme süresince, bileşke genelde dış delik distalinde yer alır. Menopozdan sonra endoservikal kanal içerisine doğru uzaklaşır [32]. Prizmatik epitel Tek sıralı prizmatik epitel, endoservikal kanal ve kriptaların lümen yüzeyini kaplar. Hücreler yüksek boyludur. Çekirdekler, hücre aktif olarak mukus salgılarken bazelde yerleşir [32]. Bazen hücrenin orta bölgesine yerleşebilir. Epitelde iki tip hücre görülür: (i) Salgı hücreleri, (ii) Silyalı hücreler [32]. Salgı hücreleri, asit ve nötralize musin üretirler. Salgı miktarları menstrual döngü ile farklılık gösterir. Salgılama ekrin ve apokrin tipte olur [32]. Hematoksilen-eozin ile boyanmış kesitlerde, salgı hücrelerinin sitoplazması soluk renkte ve vakuollü görünür [32-36]. Salgı içeriği, Alsian mavisi ve PAS boyasıyla izlenebilir [32].

35 15 Silyalı prizmatik hücrelerin esas işlevi, apikal yüzde bulunan silyaların hareketiyle, yüzeydeki mukusun taşınmasıdır. Silyalar, endoservikal-endometriyal bileşkede, endoservikal kanala karşın daha azalır [32-37]. Endoservikal kanal ve kriptalardaki bezler kaldırım taşı görünümündedir. Küçük katlanmalar ile üzüm salkımları şeklinde içe girintiler yapmış izlenimi verir. Bunlar villuslar şeklinde izlenirler. Metaplazi endoservikal villuslarda görülür. Bunlar kriptaların açılmasını engeller ve tüp şeklinde izlenirler [32]. Servikal mukus sulu bir salgıdır; içeriği mensturiyal döngü evreleriyle değişir. Mukus; elektrolitler, özellikle sodyum klorid ve glukoz yada fruktoz gibi basit şekerler, üre ve kolioidal çözelti içinde proteinler içerir. Proteinler; albüminler, immünglobulinler, enzimler ve çeşitli makromoleküller kapsar, bunların miktarı mukus akışkanlığını etkiler ve değiştirir. Mukusta lökositler prizmatik ve çok katlı yassı epitel hücreleri bulunur. Mukus spermiyumların taşınmasında işlev görür [32]. Primatlarda yapılan in vitro ve in vivo çalışmalarla, servikal mukus un spermiyumlarla ilgili 4 esas işlevi olduğu ortaya koyulmuştur. Bunlar; spermiyumların vajinada uterus a iletilmesi; mukusun yapısal olarak anormal spermiyumları filtrelemesi, seminal plazma bileşenlerini spermiyumların yüzeyinden uzaklaştırması; spermiyumların beslenip biyokimyasal olarak desteklenmesi ve spermiyumların depolanmasıdır [38]. Mukus örneklerinin biyokimyasal özellikleri göz önüne alındığında yapılan bir çalışmada, ovulasyon öncesi ve doğum sonrası örneklerin % 40 ı spermiyum göçüne olanak verirken, luteal ve doğum sonrası örneklerin % 60 ının spermiyumun göçüne izin vermediği saptanmıştır. Spermiyum göçünün gerçekleştiği mukus örneklerinde su yüzdesinin en yüksek, protein ve glikoprotein yoğunluğunun en düşük (mukus ml) olduğu belirlenmiştir. Servikal mukus glikoproteininin, karbonhidrat bileşimi spermiyumların kabulünde önemli rol oynamaktadır [39]. Servikal mukus un, östrojenik' ve gestojenik olarak iki esas tipi tanımlanmıştır. Bunlardan ilki menstrual döngünün proliferatif, diğeri ise sekretuar evresinde

36 16 gereklidir. Proliferatif evrede mukus spermiyumların geçişini sağlar. Mukus bu evrede ince ve suludur. Cam üzerine yayıldığında eğreltiotu görünümü verir. Sekresyon evresinde ise, mukusun yoğunluğu artar ve ağsı yapı gözenekleri küçülür, bu spermiyumların ilerlemesini engeller. Lökosit ve hücre artıkları bu kalın mukus içinde sıkışıp kalır. Proteaz baskılayıcı enzim miktarı örneğin alfa-1 - antitripsin artar, spermiyum proteazlarının potansiyel hidrolitik etkisi ile savaşır [32]. Çok katlı yassı epitel Servikal kanalının alt ucunda prizmatik epitel, yerini keratinizasyon göstermeyen çok katlı yassı epitele bırakır [30]. Bu epitel portio vajinalis i döşer ve 0.5 mm kalınlığındadır. Bu vajina nın çok katlı yassı epiteli ile devam eder, ancak hormonal etkiye daha az duyarlıdır [32]. Görünüşü, yaş ve menstrual döngü ile değişir, östrojen hormonu etkisiyle olgun halde izlenirken, progesteron hormonu ile yarı olgun haldedir. Bu aşamada, epitel düz, çokgen şekilli hücrelerin oluşturduğu 5-10 hücre katından oluşur. Hormon yokluğunda, örneğin menopoz sonrası, epitel kalınlığı önemli ölçüde azalır [32]. Döngü ortasında ve erişkin menopozlu kadınlarda çok katlı yassı epitelde üç bölge ayırdedilir: 1. Bazal kat (germinal katman), 2. Orta ya da parabazal kat, 3. En olgun hücrelerin oluşturduğu yüzeyel kat [32]. Epitel bir bazal lamina üzerine yerleşiktir. Hücreler yüzeye doğru yassılaşır. Epitelin derin kısmı stromal papillalar nedeniyle yer yer girintilidir [32-36]. Bazal kat Bazal lamina üzerine oturmuş, 12 mm çapındaki tek sıralı prizmatik hücrelerden yapılıdır. Yeni epitel hücreleri oluştururlar. Çekirdekler oval şekillidir. Aktif mitoz

37 17 bölünme gösterirler. Normal koşullarda, epitel yenilenmesi bazal katta olur. Diğer katmanlarda hücre olgunlaşma aşamaları izlenir [32-36]. Süregen servikal enfeksiyonlar ya da yerel travmalarda bazal kat hiperplazisi sonucu, çok katlı yapıda olabilir. Bazal hücreler iki ya da daha fazla kattan oluşmuş halde izlenir. Hücrelerde mitoz erki fazladır. Orta (parabazal) kat Hücreler bazal kattakilerden biraz daha büyük ancak daha yassılmış şekildedirler. Hücrelerin sitoplazma içeriği fazladır. Ancak çekirdek boyutları eşdeştir [32]. Parabazal hücreler PAS-pozitif boyanırlar. Sitoplazmalarında bol tonofılament ve glikojen granülleri içerirler [32]. Epitel hücrelerinin yan yüzeylerinde desmozomlar bulunur. Bu kat, bazen stratum spinozum olarak da isimlendirilir [32-37]. Bu bölgenin üst katlarında keratohiyalin granüller içeren hücrelerde izlenir [32]. Yüzeyel kat Birbirlerine gevşek olarak tutulmuş birkaç hücre sırasından oluşur. Kesitlerde, hücreler yassı şekilli ve geniş yüzlüdür. Üst sıra hücre çekirdekleri piknotiktir. Keratinizasyon izlenmez [ ]. Vajinal prolapsus (sarkma) gibi olgularda yüzeysel katta aşırı keratin sentezi sonucu keratinizasyon görülür [32] Servikal stroma Serviks in % ı bağ dokusundan, % i düz kaslardan oluşur. Bağ dokusu proteoglikanlardan yapılı esas ara madde içerisine gömülü kollajen ve elastik lifleri içerir. Kollajen lifler çoğunluktadır. Bunlar serviks e gerilme gücü verirler [27-32].

38 Serviks Fizyolojisi Kadınlarda normal üretkenlik evresinde, cinsiyet hormonlarının salgılanma hızındaki aylık ritmik değişimlere uygun olarak ovaryum ve diğer genital organlarda değişimler görülür [41]. Bunlar ovaryum ve uterus döngüleridir. Ovaryum döngüsü süresince hormonlar uterus döngüsünü denetlerler. Bu iki döngü, her biri yaklaşık 28 günde bir olaylanan menstruasyona neden olur [41-42]. Hipofiz bezi ön lobundan salgılanan gonadotropik hormonlar, ovaryumlarda 8-12 adet folikülün gelişimini başlatır. Bunlardan sadece bir tanesi olgun hale gelir, diğerleri geriler. Ovulasyon genelde döngünün 14. gününde gerçekleşir. Folikülün gelişimi süresince, salgılanan en önemli hormon östrojendir. Ovulasyondan sonra, folikülün salgı yapıcı hücreleri korpus luteum a dönüşürler. Bu hücreler östrojen ve progesteron hormonlarını üretirler. Korpus luteum 2 hafta sonra yozlaşır. Östojen ve progesteron hormon salgısı çok azalır ve bunu izleyerek mensturasyon gerçekleşir. Bunu yeni bir ovaryum döngüsü izler [41]. Dişilerde menstrual döngünün denetimi pozitif ve negatif sinyallerle sağlanır. Hipotalamus tan belirli aralıklarla salgılanan gonadotropin serbestleştirici hormon (GnRH), hipofiz bezinden folikül uyarıcı hormon (FSH) ve lüteinleştirici hormonun (LH) döngüsel salınımına neden olur [42]. Menstrual döngünün foliküler evresinde LH kısmen düşük düzeydedir. 12. ve 13. günlerde östrodiol (E2) yapımı FSH ın etkisiyle artar; bu FSH ve LH salgılanmasını uyarır. Bunu E2 salgılanması izler. Bu pozitif geri bildirim devre ile plazma LH düzeyi hızla artar ve LH pikinin sonucu olarak 14. günde ovulasyon gerçekleşir. Menstrual döngünün luteal evresinde östrodiol ve progesteron, FSH ve LH salgılanmasında baskılayıcı bir etki gösterirler ve bu durum daha fazla folikülün olgunlaşmasını önler. Östrodiol ve progesteron tarafından gonadotropik hormonların salgılanmasının baskılanması negatif geribildirim ile gerçekleşir. Östrodiol ve progesteron salgılanması döngünün sonuna doğru azalır ve 26. günde oldukça düşer. Bunun sonucunda menstrual kanama başlar [43].

39 19 Menstrual döngü süresince, serviks in büyüklüğü, konumu ve yapısında değişimler görülür. Menstrual döngüde serviks mukozası dökülmez, ancak mukus salgısında düzenli değişiklikler olur. Ovulasyondan hemen önce, östrojen hormon düzeyleri, serviks i kabartmak, yumuşatmak ve dış deliği genişletmek için yükselir. Bu spermiyumların uterus a daha kolay erişimini sağlar [44-45]. Östrojen hormonu etkisiyle mukus daha ince, sulu ve daha alkali bir yapı kazanır. Bu spermiyumların yaşaması için uygun ortam hazırlar ve spermiyum göçünü kolaylaştırır. Progesteron hormonu ise servikal mukusun kalın, yapışkan ve hücre içeren bir hale gelmesini sağlar. Ovulasyon sırasında mukus en ince yapısındadır ve esnekliği oldukça fazladır. Döngünün tam ortasında bir damla mukus, 8-12 cm veya daha fazla uzunluğa erişebilen ince bir iplikçik haline gelinceye değin gerilebilir. Mukus bu evrede cam üzerine yayılınca eğreltiotu benzeri bir görünüm alır. Ovulasyon ve gebelikte bu görünüm oluşmaz [ ]. Kalın mukus serviks e, bakteri ve spermiyumların geçişini engelleyen bir tıkaç görevi görür [32]. Serviks adet kanının boşaltılması, spermiyum göçü ve doğumda bebek ve eklerinin geçişini sağlamanın yanısıra spermium kapasitasyonu ve taşınmasında işlev görür. Ayrıca son çalışmalar serviks in koruyucu bir bariyer olarak hareket edip servikal mukus ile birlikte, uterus boşluğuna mikroorganizma ve toksik maddelerin geçişini engellediğini ortaya koymuştur [47] Gebelik sırasında, doğum öncesi ve doğumda servikal değişimler Bu olaylar sırasında serviks, uyum süreçleri geçirir. Bu değişimler gebelik hormonlarına yanıt olarak ortaya çıkar [32]. Progesteron hormonu etkisi ile servikal bezlerden salgının artışı sonucu mukus, koruyucu bir tıkaç oluşturmak için kalınlaşır. Bu mukus, bir tıkaç gibi gebelikten hemen sonra servikal kanalı kapatır [10]. Gebelikte servikal oylumda bir artış görülür. Bu artış; ödem, kollajen liflerin yeniden yapılanması ve vasküler alanda göreceli farklılıkların olması ile açıklanmıştır [ ].

40 20 Serviks, uterustaki fötusu korumak için gerilime karşı direnç gösterir ve gebelik süresince sert kalır. Servikal olgunlaşma sürecinde, gebeliğin sonuna doğru, doğumun kuvvetli miyometriyal kasılmaları başladığında, serviks yumuşar ve fötus başının geçebileceği kadar açılır [ ]. Servikal olgunlaşma; kollajenaz, elastaz ve diğer enzimlerle kollajen liflerin yıkımının yanı sıra düz kas ve proteoglikanlarda oluşan değişiklikler ile ilişkilidir [27]. Gebelikte, kollajen yoğunluğu azalır. İnsanlarda yapılan bir çalışmada; kollajen yoğunluğunun, gebeliğin 10. haftasında, gebe olmayan serviks in % 70 i ve doğumda % 30 u kadar olduğu gösterilmiştir. Gebelik ilerledikçe kollajenolitik erkte artış izlenir. Servikal olgunlaşma sırasında kollajen lifler yıkılır [27-52]. Gebeliğin sonlarına doğru serviks te, kollajeni zayıf olarak bağlayan ve dokularda su tutucu özelliğe sahip olan hiyaluronik asit miktarı artar [27]. Buna koşut serviks in su yoğunluğunda da artış görülür [52]. Aynı süreçte kollajen lifleri sıkı olarak bağlayan dermatan sülfatta azalma olur [27]. Miyometriyal kasılmaların servikal olgunlaşmada çok az etkisi vardır. Servikal olgunlaşmanın büyük bir kısmı kasılmalar başlamadan önce gerçekleşmektedir [27]. Servikal olgunlaşma; östrojen, progesteron, relaksin, PGE2, PGF2a tarafından hormonal denetim altında gerçekleşir. Progesteron hormonu kollajen yıkımını baskılarken, östrojen/progesteron oranının değişmesi kollajenaz erkinin artmasına neden olur ve kollajen yıkımı hızlanır. Antiprogestinler in (RU486) servikal olgunlaşma üzerine etkileri yoktur. Prostaglandinler özellikle PGE2 kollajenaz erkini uyararak, servikal olgunlaşmayı başlatabilir [27]. Relaksin, gebelik sırasında simphysis pubis i ve pelvisin diğer eklemlerini gevşetir, serviks in yumuşatılmasında ve genişlemesinde görev alır ve doğumu kolaylaştırır [46].

41 Polisiklik Aromatik Hidrokarbonlar (PAH) Polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH) iki ya da daha fazla benzen halkası içeren hidrofobik özellikli organik bileşiklerdir. PAH lar doğal ya da insan kökenli olup organik bileşiklerin eksik yanması sonucu oluşurlar [53]. Orman yangınları yada volkanik patlamalarla ortaya çıkan PAH lar doğaldır. İnsan kökenli oluşumları ise endüstriyel kaynaklar, motorlu taşıtlar ve sigara ile olmaktadır. Sigara ile ortaya çıkan PAH miktarı diğerlerine karşın az olmaklabirlikte insan sağlığı açısından en fazla tehdit içeren kaynaklar arasındadır [54]. Endüstriyel kaynaklar, çöp yakma, çimento fabrikaları, petrol rafinerileri, kok kömürü ve asfalt üretimi, alüminyum, demir çelik üretimi kökenlidir. Isınma ve enerji amaçlı kullanılan kömür, odun gibi katı yakıtlar ve fosil yakıtlar da PAH oluşumuna neden olmaktadır [55]. PAH ların molekül ağırlıkları arttıkça sudaki çözünürlükleri azalır. Toksik ve kanserojenik özellikleri artar [56]. PAH lar toprakta, suda, havada ve gıda örneklerinde bulunur. PAH ların mutajenik, toksik ve kanserojenik etkilerinin olduğu bilinmektedir. Bu nedenle çevrede, yiyecek ve içeceklerde bulunan miktarları insan sağlığında önemli hale gelmiştir [57]. PAH lar ev ortamında tütün dumanı, yanan odun dumanı, tahıl, ekmek, sebze, meyve, et, işlenmiş yada salamura ürünler, kirlenmiş inek sütü yada anne sütünde mevcuttur. Kirlenmiş toprak, hava ve suda yetişen ürünler de PAH içerir. Et yada diğer yiyecekleri ızgarada yada yanacak şekilde yüksek sıcaklıklarda pişirme yiyeceklerdeki PAH miktarının artmasına neden olur [58]. PAH ların kanser ile ilişkisini ilk kez 1775 de Londra da St. Bartholomew's Hastanesi nde cerrah olarak çalışan Percivall Pott un baca temizleme isçilerinin derilerindeki iş nedeniyle testis kanserine yakalandıklarını gözlemlemesi ile olmuştur. Bu gözlem kanserin çevresel faktörlerle oluştuğunun ilk kanıtıdır. Ardından 100 yıl sonra Volkmann ve Bell Almanya ve İskoçya da parafin endüstrisinde çalışanlarda testis derisi kanseri saptayarak Pott un yaptığı gözlemi

42 22 doğrulamışlardır. Hayvanlar ve insanlar üzerinde yapılan araştırmalarda yağ, katran, is, duman gibi kimyasalların özellikle benzo(a)preni içeren zengin PAH kaynağı olduğu bulunmuştur [59]. Doğada 100 ün üzerinde PAH bileşiği bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Birimi (United States Environmental Protection Agency, US EPA) tarafından bunların 16 sı öncelikli kirleticiler arasında sayılmaktadır [60]. Bunlar: Naftalin (Np) Asenaften (Ane) Fenantren (Phe) Floranten (Flu) Benzo[a]antrasen (BaA) Benzo[b]floranten (BbF) Benzo[a]piren (BaP) İndeno[1,2,3-cd]piren(IcdP) Asenaftelen (Anp) Floren (Flr) Antrasen (An) Piren (Py) Krisen (Chr) Benzo[k]floranten (BkF) Dibenzo[a,h]antrasen (DahA) Benzo[g,h,i]perilen (BghiPy) dır PAH ların tayin edilme yöntemleri Toksik ve kanserojen etkiye sahip PAH ların çevre, gıda ve biyolojik örneklerde bulunan miktarları, gaz kromatografi (GC) ve yüksek basınç sıvı kromatograf (HPLC) ve elektro kinetik kromatograf gibi yüksek duyarlılığa sahip aletlerle saptanabilir. PAH ların gaz kromatograf ile tayinlerde detektör olarak alevde iyonlaşma detektörü (GC FID) ya da kütle spektrometresi (GC MS) kullanılır. HPLC ile tayinlerde ise genelde UV görünür bölge spektrometresi (HPLC UV), Floresans spektrometresi (HPLC F), fotodiyot array (PDA) ve kütle spektrometresi (HPLC MS) detektör olarak yeğlenmektedir. Ayrıca PAH ların HPLC ile tayinlerinde genelde sabit fazın apolar, hareketli fazın polar olduğu ters faz kromatografi (RP HPLC) yöntemi kullanılmaktadır. Ancak PAH ların HPLC ile tayinleri sabit fazın polar, hareketli fazın apolar olduğu normal faz kromatografi (NP HPLC) yöntemi ile de başarılı bir şekilde yapılabilmektedir [53].

43 PAH ların insan ve hayvan sağlığı üzerine etkileri Genel olarak PAH ların çevrede yayılımı, onların suda kolay çözünebilme ve havada kolay buharlaşabilme gibi yetilerine bağlıdır. Havada partiküllere tutunmuş yada buhar fazda bulunan bu bileşikler rüzgâr ile çok uzak yerlere taşınabilirler. İnsanlar, kirlenmiş havayı ciğerlerine soluduklarında genelde havada toz ya da partiküllere tutunmuş olan PAH lar insan vücuduna girebilir. İçme suyu, yiyecekler ve PAH içeren ürünlerin deriye değinmesi, bu kimyasalların vücuda girmesinin diğer yoludur. Bu bileşikler oluşumları sırasında kompleks karışım halinde oluştuklarından insanlar birçok PAH bileşiğine birlikte etkin kalırlar. PAH ların insan vücuduna girme oranı yeme, içme ile ya da deri ile değinme sırasında başka kimyasal maddelerin varlığından etkilenebilir. PAH lar yağ içeren tüm vücut dokularımıza girebilir, çoğunlukla karaciğer, yağ ve böbrekte depolanma eğilimindedirler. Küçük miktarları böbreküstü bezi, ovaryumlarda ve dalakta depolanır. PAH lar tümör başlatıcı, geliştirici ve ilerletici özellikleri olan bileşiklerdir. Deney hayvanları ile yapılan çalışmalarda kısa ya da uzun sürede PAH lara etkin kaldıklarında bağışıklık sisteminde, vücut sıvılarında sorunlara, akciğer, mesane ve deri kanserlerinede neden olabilecekleri belirlenmiştir. Yüksek miktarda BaP ne etkin bırakılan gebe farelerde doğum zorlukları görülmüş ayrıca bu farelerin yavrularında anomali, düşük kilo gibi olgular izlenmiştir [58] Benzo(a)piren Benzo(a)piren (3,4-benzopyrene, BaP) diyette, çalışma ortamlarında, sigara dumanında ve çevrede yaygın olarak bulunan toksik etkili, immun sistemi baskılayıcı ve canlıların farklı dokularında kanser oluşturma yeteneğine sahip bir Polisiklik aromatik hidrokarbondur [61]. Kimyasal formülü C20H12, moleküler ağırlığı g/mol, kaynama noktası 495ºC, erime noktası 179ºC, yoğunluğu 1.24 g/cm 3 olan, sarı renkli, kokusuz, mutajenik ve karsinojenik özellik gösteren bir maddedir [69].

44 24 Benzopirenler polisiklik aromatik bileşikler sınıfına dahildir, bu bileşiklerin ortak özelliği bir piren molekülü ile kaynaşmış bir benzen halkası içermeleridir. Benzo[a]piren'in kömür katranının bir bileşeni olduğu 1933 yılında belirlenmiştir [62]. Benzo(a)piren pratik olarak suda çözünmez; alkol ve metanolde kısmen, benzen tolüen ve ksilende tümüyle çözünür [70]. Kömürde yapılan ızgara etlerde, yaz günlerinde asfaltla gelen sızıntılarda, fosil yakıtlarının tam olarak yanmaması sonucu da bu bileşik oluşmaktadır [71]. Benzo[a]piren'in kaynakları arasında kömür katranı, otomobil egzoz dumanları (özellikle dizel motorlar), organik malzemenin yanmasından kaynaklanan her türlü duman ve ızgara pişirilmiş yiyeceklerde bulunur. Pişmiş ette 4 ng/g, kızarmış tavukta da 5.5ng/g'a varan miktarlarda ve kömür ateşinde çok pişmiş et örneklerinde 62ng/g benzo[a]piren belirlenmiştir [69]. Endüstriyel olarak alüminyum, grafit, kömür, benzin ve asfalt üretimi sırasında ortaya çıkarak gerek atmosferde gerekse endüstriyel çevrede kirlenmeye yol açar [67]. İnsanların BaP a etkin kalması, özellikle bu maddeyle bulaşık gıda ve suların alınması yada kirli havada ve sigara dumanında bulunan partiküllerin solunması yoluyla olmaktadır [72]. B(a)P ın insan ve hayvanlarda deri, akciğer, meme, özafagus, pankreas, mide, kolon, safra kesesi, prostat ve servikal kanserlere neden olan ajan olduğu gösterilmiştir. İnsanların B(a)P a; besinlerle μg/kişi/gün dozda etkin kaldığı bildirilmiştir. B(a)P ile kontamine olmuş besinlerin sürekli alınımı çeşitli organlarda kanser riskini önemli oranda arttırmaktadır [74]. Hayvan çalışmaları B(a)P a soluma yoluyla etkin kalmanın solunum sistemi tümörü ve B(a)P a ağız yoluyla etkin kalmanın mide tümörü, lösemi ve akciğer tümörlerine neden olduğu bildirilmiştir. Son toksikoloji ve epidemiyolojik çalışmalara karşın gebeliğin kritik safhalarında PAH lara etkin kalma yavrulamayı ve gelişimi

45 25 baskılayıcı sonuçlara neden olabilmektedir. Deney hayvanları çalışmaları B(a)P a ağız yoluyla etkin kalmanın yeniden gebe kalmayı ve fertilitede azalmaya neden olduğu gösterilmiştir. Aynı zamanda, B(a)P a ağız yoluyla etkin kalmanın deneklerde bir kerede doğan yavru sayısını azalttığı ve doğan yavruların vücut ağırlıklarında azalmaya neden olduğu bildirilmiştir [73]. Benzo(a)piren Metabolizması B(a)P ın metabolizması karmaşıktır ve son olarak, benzo(a)piren 7,8 diol-9,10- epoksit olarak adlandırılan karsinojenik şekle dönüşür. B(a)P metabolik olarak aktive edilir ve son karsinojenik form üç enzimatik tepkimede şekillenir. İlk aşama sitokrom P450 enzimleri tarafından katalizlenir ve burada 7(+/-)-benzo(a)piren-7,8- oksit oluşur. İkinci aşama epoksit hidroksilaz (EH) enzimi tarafından katalizlenir ve ilk adımda oluşan ürün (+/-)-benzo(a)piren-7,8 dihidrodiol e dönüşür. Son olarak sitokrom P450 enzimlerince katalizlenen tepkime sonucunda 7,8-diol-9,10- epoksit in dört izomerinden biri oluşur. Bu oluşan izomerlerin en önemlisi (7R,8S)- dihidroksi-(9s,10r)-epoksi-7,8,9,10-tetrahidrobenzo(a)pirendir (BPDE). BPDE guanidin rezidüelerinden DNA ya bağlanan son karsinojendir. BPDE, B(a)P ın oldukça reaktif bir metabolitidir ve hem prokaryotik hem de ökaryotik hücrelerde mutasyon ve sitotoksik etkilere neden olur [70]. BaP ın kanserojenik ve mutajenik etkisi; hücresel makro moleküllere bağlanan mikrozomal karışık fonksiyonlu oksidazlar (MFO) tarafından oluşturulur. MFO aryl hidrokarbon hidroksilaz (AHH) olarak ta bilinir [75]. BaP epoksitleri, DNA ile çok kolay nükleofilik yer değiştirme tepkimeleri verirler. DNA üzerindeki nükleofilik kısımlar epoksit halkasını açarak tepkime verir ve BPDE ile kovalent bağ oluşturarak DNA nın alkillenmesine yol açarlar. DNA nın bu yoldan değişimi, kanserin başlamasına neden olur [71]. BaP gibi yabancı moleküllerin dışarı atılmasında normal yol, BaP epoksitlerinin nükleofilik yer degistirme tepkimeleri sonucu gerçekleşmektedir. BaP ın dışarı atılmasında bir diğer yol ise, glutatyonla nükleofilik yer değiştirme sonucu epoksit halkasının açılmasını içerir. Glutatyon güçlü nükleofilik sülfhidril grubu olan, oldukça polar bir moleküldür. Suda çözünen bu ürünler hücreler tarafından oluşturulmaktadır [75].

46 26 Sülfidril grubunun epoksitle tepkimesinden sonra, daha polar hale gelir, sulu ortamlarda gerçekleşen yoluyla hemen atılır. Epoksit grubu glutatyonun amin grubuyla tepkimeye girerek aminoalkol oluştururlar. Hidroksil grupları da glutatyonun karboksil grubuna bağlanarak dışarı atılır [71]. B(a)P ın dört enantiyometrik diol epoksitlerinden biri olan B(a)P diol epoksit 2 (BDPE 2), yeni doğmuş farelere intraperitonal enjeksiyon ile uygulanmış ve farelerdeki akciğer kanserinin uyarılmasında saf hidrokarbonlardan daha etkili olduğu gösterilmiştir. Bununla birlikte B(a)P uygulamasından sonra metabolik olarak şekillenen ve uygulanmadan sonra DNA ya bağlandığı gösterilen BPDE- 2 nin fare derisine yenilenen topikal olarak uygulanması epidermal tümörlerin oluşumunda B(a)P dan daha etkilidir [76]. PAH ların metabolizmaları süresince reaktif oksijen türleri (ROT) oluşabilir. Biyolojik sistemlerde ROT ların en önemli etkileri protein oksidasyonu, enzim inaktivasyonu ve DNA hasarıdır [77]. BaP metabolizması için çok önemli olan CYP enzimlerinin uyarılması sonucu özellikle süperoksit ve hidrojen peroksit gibi serbest radikaller oluşur [78]. Bu serbest radikaller, oksidatif olarak değişik memeli hücre tiplerinde mitogenezisi ve hücre çoğalmasını başlatırlar. Ayrıca proteinler, lipitler, DNA ve antioksidan enzimlere hasar verirler [79]. BaP ın kanser yapıcı etkisi; aktivasyon ve detoksifikasyon metabolizmalarıyla azaltılabilir, arıtılabilir yada ortadan kaldırılabilir [75]. BaP ın tümör oluşturma etkisi E vitamini, Curcumin ve selenyum gibi antioksidanlar tarafından baskılanabilir. Antioksidanların bu etkilerini hidrokarbonların in vivo olarak kanserojen epoksitlere yada diğer elektrofilik ürünlere dönüşümünü engelleyerek gösterdikleri belirtilmektedir [80].

47 Curcumin Zingiberaceae ailesinin bir üyesi olan Curcuma longa çok yıllık bir bitki olup ana vatanı Güney Asya dır. Esas üreticisi Hindistan olmakla birlikte Bangladeş, Çin, Endonezya, Karayip adaları ve Güney Amerika nın birkaç ülkesinde de yetiştirilmektedir [81]. Sarıçiçekli, büyük yapraklı ve rizomlu çok yıllık otsu bir bitkidir. Bitkinin toprak altındaki ana rizomları yumurta ya da armut şeklindedir. Curcumin neredeyse su içerisinde hiç çözünmeyen turuncu-sarı kristal benzeri bir tozdur [82]. Curcuma longa, 100 cm uzunluğa erişebilir [83]. Çoğu doğal antioksidan; ya fenolik yada β-diketon grubu içerirken, Curcumin aynı molekülde fenolik ve β- diketon grubu içeren birkaç doğal antioksidandan biridir. Ayrıca, suda hemen hemen hiç çözünmeyip, vitamin E gibi yağda çözünebilen bir özelliğe sahiptir. Curcumin, ağız yoluyla alındıktan sonra barsaklardan emilerek, kana ve böylece dokulara dağılır, daha sonra safra yolu ile atılır [84]. Kimyasal ismi 1,6-heptadien-3,5-dion-1,7-bis(4-hidroksi-3-metoksifenol)-(1E,6E) ya da diferuloilmetan (C21H20O6; MA: g/mol) olan Curcumin, yağda çözünen bir pigment olup asidik ve nötral koşullarda suda çözünmez bazik koşullarda çözünür [86]. Spektrofotometrik olarak metanolde 430 nm de, asetonda nm de [85] maksimum emilim gösterir. Curcumin, birçok yemeğe tat ve renk katması için kullanılan turmeriğin (zerdaçal) esas yapısıdır. Bitkinin rizomlarından elde edilen tozunun yaklaşık 1:30-1:100 kadarını curcumin oluşturur. Bir silme tatlı kaşığı zerdeçal 3 g dır ve ortalama mg curcumin içerir. 200 mg/gün'lük dozlarda (yaklaşık 2-4 silme tatlı kaşığı toz) zerdeçalın antiinflamatuar, antikanserojen, antiaterojenik, antiproliferatif ve antioksidan olduğu pek çok çalışma ile gösterilmiştir. Vitamin E ve C ile karşılaştırılabilecek kadar güçlü antioksidan özelliğe sahiptir. Curcuminin antioksidan özelliğinin bulunmasıyla birlikte, geniş farmakolojik etkileri açıklık bulmuştur [87-88].

48 28 Curcumin in güçlü bir antioksidan olduğu çeşitli çalışmalarda bildirilmiştir [89]. Antioksidan etkinliğinin, reaktif serbest radikallerin tutulumu ya da hidrojen peroksit gibi oksijen içeren bileşenlerin tutulumu yada metallerin şelasyonu şeklinde olduğu düşünülmektedir. Curcumin ve eşdeşlerinin peroksidatif hasara karşı biyolojik membranları koruyucu olduğu bilinmektedir [89]. Bu antioksidan erk yanında, antitümöral [91], antiinflamatuvar [92] ve antidiyabetik/hipoglisemik [93], antibakteriyel [94], yara iyileştirici [95] etkileri de rapor edilmiştir. Bu özelliklere ek olarak; Curcuminin kandaki kolesterol düzeyini düşürme, platelet agregasyonunu baskılama, kan pıhtılaşması ve miyokardial enfarktüsü baskılama, insandaki immünyetersizlik virüsü (HIV) çoğalmasını baskılama, safra salgısını arttırma, karaciğer hasarı, katarakt oluşumu, pulmonar toksisite ve fibrozisten koruma, antileishmanian ve anti-atherosiklerotik özellik gösterme gibi etkileri de bulunmaktadır. Curcumin yüksek dozlarda toksik etki göstermez ve Ulusal Kanser enstitüsü tarafından genel olarak güvenilir olduğu tanımlanmıştır [90]. Birçok çalışma curcuminin deri, meme bezi, ağız, özafagus, mide, barsak, kolon, böbrek, prostat, akciğer ve karaciğerin tümörgenezisini baskıladığını ortaya koymaktadır [96]. Ayrıca curcuminin hepatositler, epitelyal hücreler, endotelyal hücreler, kas hücreleri, osteoklastlar, T lenfositler gibi normal hücrelerin de proliferasyonunu engellediği bildirilmiştir. Bu etkilerinin birçoğunu anahtar transkripsiyon faktörlerinin düzeneklerinde yer alarak sağlamaktadır. Transkripsiyon faktörleri DNA ya belirli bir bölgeden bağlanan ve genetik şifre gibi birçok genin düzenlenmesini sağlayan proteinlerdir [97].

49 29 3. GEREÇ VE YÖNTEM 3.1. Deney Hayvanları ve Laboratuvar Koşulları Çalışmada, 36 adet, ortalama gr ağırlığında Wistar albino cinsi dişi sıçanlar kullanıldı. Denekler, Gazi Üniversitesi Laboratuvar Hayvanları Yetiştirme ve Deneysel Araştırma Merkezi (GÜDAM) den sağlandı. Deney süresince laboratuvarın sıcaklığı ortalama 22 ± 2⁰C, nisbi nem ortalama % 50 ± 5 olarak ayarlandı. Her birine altı adet sıçan konulabilen özel kafesler kullanıldı. Kafesler düzenli olarak temizlendi. Deneklere içme suyu verildi ve standart yem ile sınırsız beslendiler. Işık 12 saat aydınlık 12 saat karanlık olacak şekilde sağlandı. Denekler 6 gruba ayrıldılar; 1. Grup: Kontrol grubu (n=6) 2. Grup: Mısır yağı uygulanan sham kontrol grubu (1ml/kg/gün) (n=6) 3. Grup: DMSO uygulanan sham kontrol grubu (1ml/kg/gün) (n=6) 4. Grup: Bap uygulanan grup (10mg/kg/gün) (n=6) 5. Grup: Curcumin uygulanan grup (100mg/kg/gün) (n=6) 6. Grup: Curcumin + Bap uygulanan grup (10mg/kg/gün+100mg/kg/gün)(n=6) 3.2. Deneyin Yapılışı Benzo(a)piren mısır yağında, Curcumin ise DMSO içinde çözülerek deneklere gavaj yoluyla uygulandı Curcumin ve benzo(a)piren nin hazırlanması 0.6 gram Curcumin 15 ml DMSO içerisinde çözdürüldü. Curcumin 100ml/kg/gün dozunda deneklere gavaj yoluyla uygulandı. 15 ml mısır yağı içerisine 0.06 gram Benzo(a)piren karıştırılarak çözdürüldü. BaP 10ml/kg/gün dozunda deneklere gavaj yoluyla verildi.

50 30 Uygulamalar her gün aynı saatte, 6 hafta süresince yapıldı. Deneklerin vücut ağırlıkları her gün ölçülerek kaydedildi. Son doz uygulanmasını izleyen 6 haftalık süre bitiminde yüksek doz anestezi altında feda edilen deneklerin serviks dokuları alındı. Her gruptan çıkarılan serviks dokularının ağırlıkları ölçülerek kaydedildi. Dokular histolojik izleme yöntemlerinden geçirilerek parafin bloklar hazırlandı. Bloklardan alınan kesitlere Hematoksilen-Eozin ve Masson üçlü boyaları uygulanarak resimlendirildi Işık mikroskobik yöntem Serviks doku örnekleri ışık mikroskobik inceleme için %10 luk nötral formaldehit solüsyonunda tespit edildi. Doku örnekleri 72 saat süren tespit işleminin ardından 24 saat süresince akarsuda yıkandı. Dokular fazla suyun uzaklaştırılması için artan derecelerde etil alkol serilerinden (%70, 80, 90, 96 ve %100) geçirildiler. Dehidratasyon işleminin ardından ksilolde şeffaflandırılan dokular parafine gömüldüler. Parafin bloklardan mikrotom kullanılarak (Leica SM 2000, Germany) 4 μm kalınlığında kesitler alındı ve inceleme için Hematoksilen-eosin (H-E) ve Masson un üçlü boyama yöntemiyle boyandı. Tüm kesitler bilgisayar donanımlı, kamera ataçmanlı foto-ışık mikroskopta (DM 4000 B, Leica, Weetlar, Germany, DFC280 Plus Camera, Leica, Weetlar, Germany) genel histolojik yapı incelenerek resimleri çekildi Hematoksilen-eozin boyama yöntemi Boya Solüsyonlarının Hazırlanması: 1. Harris in Hematoksilen Solüsyonu Hematoksilen 1 gr. %96 lık Alkol 10 ml Potasyum Alum (alüminyum potasyum sülfat) 20 gr Distile su 200 ml Civa oksit 0.5 gr Glasiyal asetik asit 8 ml

51 31 2. Eozin Solüsyonu Eozin 1 gr Distile su 100 ml 1 küçük kristal timol Boyama Yöntemi: Deney grupları bloklarından alınan 4 mikron kalınlığındaki kesitler 60⁰C etüvde 30 dakika bekletildikten sonra, 2x15 dakika ksilole alınarak parafinden arındırıldılar. Daha sonra lamlar sırasıyla azalan etil alkol serilerinden (%100, 96,90,80,70,60) geçirildiler. 10 dakika süreyle suda yıkandılar. Kesitler 10 dakika Harris Hematoksilende bekletilip tekrar akarsuda yıkandılar. Daha sonra %70 alkol damla glasiyel asetik asit karışımına batırılarak yeniden 10 dakika akarsuda yıkandılar. Sonrasında 5-10 dakika eozin ile boyanan lamlar 10 dakika akarsuda yıkanıp, artan dereceli etil alkol serilerinden geçirilerek, 2x15 dakika ksilole alınıp daha sonra entellan ile kapatıldılar Masson un üçlü boyama yöntemi Deney gruplarına ait serviks dokusu bloklarından lamlara 4-5 mikron kalınlığında alınan kesitler deparafinizasyon işlemi için önce 60⁰C etüvle daha sonra 20 dakika ksilolde bekletildiler. Azalan etil alkol serilerinden (%100, 96, 80,70,60) geçirilerek sudan kurtarılan kesitler suda yıkanarak Harris Hematoksilen e 15 dakika etkin bırakıldı. Süre sonunda fazla boyanın arındırılması ereğiyle akarsuda 5 dakika yıkanan kesitlere Bio-optica Masson Trikrom (cat: , Lot:0910, Bio-optica Milano, ITALY via Sıfaustino 58) kiti uygulandı. Kesitlere 10 damla pikrik asit alkol solüsyonu (regent C) damlatılarak 4 dakika bekletildi. Dokular hızlıca (3-4 saniye) distile suda çalkalanarak herbir kesite 10 damla asit fuksin (regent D) damlatılarak 4 dakika daha bekletildi. Kesitler distile su ile yıkanıp üzerlerine 10 damla fosfomolibtik asit solüsyonu (regent E) damlatılarak 10 dakika tutuldu. Camlar yıkama yapmadan silkelendi ve 10 damla anilin mavisi (regent F) damlatılarak 5 dakika bekletildi. Kesitler distile

52 32 suda yıkanarak artan derecelerdeki etil alkol serilerinden geçirilerek ksilol içerisine alındılar ve entellan ile kapatıldılar İstatistiksel yöntem İstatistiksel değerlendirme yapabilmek için tüm kontrol ve deney gruplarına ait deneklerin vücut ağırlıkları, deney başlangıcından sonuna değin her gün ölçüldü, deney bitiminde de serviks ağırlıkları ölçülerek kaydedildi. Verilerin analizi Windows için SPSS 18.0 paket programında yapıldı. Gruplar arasındaki vücut ağırlığı ve serviks ağırlıklarının verileri karşılaştırılarak, sürekli ölçümlü değişkenlerin dağılımının normale uygun olup olmadığı Shapiro Wilk testi ile araştırıldı. Her denekten hematoksilen - eozin ile boyanan kesitlerden rastgele seçilen altı alanda ve her doku için altı noktadan tüm duvar ölçüldü. Normalite testinin sonuçlarına göre parametrik (ANOVA, Post hoc: Bonferroni) ya da non parametrik (Kruskal Wallis Varyans Analizi, POST HOC: Bonferroni Düzeltmeli Mann Whitney U) testler uygulandı. P <0,05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.

53 33 4. BULGULAR 4.1. Hematoksilen-Eozin Boya Bulguları Kontrol grubuna ait küçük büyültmeli resimlerde epitelin çok katlı yassı biçimde olduğu, yer yer lamina propria ya derin girintiler yaptığı ilgiyi çekiyordu. Lamina propria bol hücreli bağ dokusu yapısındaydı. Arada düz kaslar ve damarlar ayırt ediliyordu. (Resim 1,2) Büyük büyültmelerde epitelde bazal katman hücrelerinin genelde orta boylu prizmatik, orta kat hücrelerinin poligonal, üst kat hücrelerinin ise yassı şekilde olduğu ayırt edildi. Lamina propria bağ dokusu hücre ve damarlardan zengindi ve arada kollajen lif demetleri ilgiyi çekiyordu. Epitel yüzeyinde ince kerainize kat ilgiyi çekiyordu. (Resim 3). Mısır yağı uygulanan gruba ait küçük büyültmeli resimlerde, epitel ve lamina propria kontrollere benzer yapısıyla ilgiyi çekiyordu. (Resim 4) Büyük büyültmeli resimlerde epitelin çok katlı yassı düzenlenimi ve en üst sırada keratinizasyon dikkat çekiciydi. Yine lamina propria damarlardan zengin olduğu ayırt ediliyordu. Büyük büyültmelerde epitel hücre katmanları korunmuştu. (Resim 5,6). BaP uygulanan gruba ait küçük büyültmeli resimlerde epitel düzenleniminin oldukça bozulduğu, alt katmanlarda belirgin bir yapısal değişim izlenmezken, üst katmanlarda hücrelerinin kübik ve prizmatik yapıya dönüştüğü ve bu hücre şekillerine uyumlu çekirdekleri dikkat çekiciydi. Stromada lenfosit infiltrasyonu ilgiyi çekiyordu. (Resim 7,8). Büyük büyültmede epiteldeki metaplazik değişmeler belirgindi. (Resim 9). DMSO uygulanan gruplarda küçük ve büyük büyültmeli resimlerde epitel ve lamina propria katmalarının korunmuş olduğu ayırt ediliyordu. (Resim 10,12). Curcumin uygulanan gruplarda da küçük ve büyük büyültmeli resimlerde serviks yapısı kontrol ile eşdeş gözlenimdeydi. (Resim 13,15). Curcumin+BaP uygulanan gruplarda küçük ve büyük büyültmeli resimlerde epitelin sadece BaP uygulanan gruba karşın belirgin olarak korunduğu izlendi, lamina propria damarlar bağ dokusu ve düz kaslar normal yapıdaydı. (Resim 16,18).

54 Masson Trikrom Boya Bulguları Masson un üçlü boyaması uygulanan kontrol grubuna ait küçük büyültmeli resimlerde çok katlı yassı epitel, lamina propria ve düz kas katmanı yapılarıyla belirgin olarak ayırt ediliyordu. Lamina propria daki kollajen lifler, bağ dokusu hücreleri ve damarlar izlenirken; düz kas katmanın düzenlenimi içte uzunlamasına ve dışta enlemesine düzenlenimde ayırt ediliyordu. (Resim 19). Büyük büyültmeli resimlerde çok katlı yassı epitel, lamina propria da ve epitele inflitre olmuş lenfositler izleniyordu.(resim 20). Mısır yağı uygulanan grupta serviks yapısı kontrollere eşdeşti. (Resim 21,22). BaP uygulanan grupta bağ dokusunda kollajen lifler, düz kas hücreleri ve gelişkin damarlar ilgiyi çekerken, epitel çok katlı yassı düzenlenimi ile belirgindi. Epitelde metaplazik değişimler dikkati çekiyordu. (Resim 23,24). DMSO uygulan grupta yapı kontrol ile benzerdi.(resim 25,26). Curcumin uygulanan gruplarda görünüm kontrol ve mısır yağı uygulanan gruplar ile eşdeşti.(resim 27,28). Yalnızca BaP uygulanan gruptaki yapısal değişimlerin, Curcumin uygulamasıyla geri döndüğü dikkat çekiciydi.(resim 29,30) İstatistiksel Bulgular Çalışmamızda istatistiksel olarak deney grupları arasında vücut ağırlıkları (Çizelge4.1. Çizelge 4.2. Çizelge 4.3. Grafik 4.1.), serviks dokusu ağırlıkları (Çizelge 4.4. Çizelge 4.5. Grafik 4.2. Grafik 4.3.), karşılaştırılarak bir fark gösterip göstermedikleri değerlendirildi. Yapılan ölçümler sonucunda vücut ağırlık verileri üzerinden yapılan değerlendirmelerde, Curcumin ve Bap + Curcumin grupları, diğer gruplarla karşılaştırıldığında vücut ağırlığında istatistiksel olarak anlamlı bir düşüş saptandı (p< 0.05) (Çizelge 4.3.) (Grafik4.1.). Serviks dokusu ağırlıkları arasında ise gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark belirlenmedi. (p> 0.05) (Çizelge 4.4. Çizelge 4.5. Grafik4.2. Grafik4.3.).

55 35 Çalışmamızda epitel boyu (p> 0.05) (Çizelge 4.6. Çizelge 4.7. Çizelge 4.8 Grafik4.4. Grafik4.5.) ve tüm duvar kalınlığı (p> 0.05) (Çizelge 4.9. Çizelge Çizelge 4.11 Grafik4.6. Grafik4.7.) yönünden yapılan değerlendirmelerde ise farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı görüldü.

56 36 Resim 4.1. Kontrol grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina propria ya epitelin yaptığı derin girintiler, :Bağ Dokusu Hücreleri, : Lamina Propria, : Düz Kas Katmanı, : Kan Damarları dikkati çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x100)

57 37 Resim 4.2. Kontrol grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı ilgiyi çekiyor. (Hematoksilen- Eozin x400)

58 38 Resim 4.3. Kontrol grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin büyük büyültmeli görüntülerinde; :Epitel Bazal Katman Hücreleri (Prizmatik), : Epitel Üst Katman Hücreleri (Yassı), :Keratinize Kat, : Lamina Propria, : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal) dikkati çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x1000)

59 39 Resim 4.4. Mısır yağı grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; :Keratinize Kat, : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı ilgiyi çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x100)

60 40 Resim 4.5. Mısır yağı grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; :Keratinize Kat, : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı ilgiyi çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x400)

61 41 Resim 4.6. Mısır yağı grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin büyük büyültmeli görüntülerinde; : Lamina Propria, :Keratinize Kat, : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal)dikkati çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x1000)

62 42 Resim 4.7. Benzo(a)piren grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Lamina Propria, : Kan Damarı, :Lenfosit İnfiltrasyonu, : Epitel Üst Katman Hücreleri (Kübik ve Prizmatik Dönüşümü) ilgiyi çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x100)

63 43 Resim 4.8. Benzo(a)piren grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Lamina Propria, : Epitel Üst Katman Hücreleri (Kübik ve Prizmatik Dönüşümü) ilgiyi çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x400)

64 44 Resim 4.9. Benzo(a)piren grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin büyük büyültmeli görüntülerinde; : Epitel Üst Katman Hücreleri (Kübik ve Prizmatik Dönüşümü) dikkati çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x1000)

65 45 Resim DMSO grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Düz Kas Katmanı, :Bağ Dokusu Hücreleri, :Keratinize Kat, : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı ilgiyi çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x100)

66 46 Resim DMSO grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal), : Kan Damarı, : Lamina Propria, : Çok Katlı Yassı Epitel, :Keratinize Kat dikkati çekiyor. (Hematoksilen- Eozin x400)

67 47 Resim DMSO grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin büyük büyültmeli görüntülerinde; :Keratinize Kat, : Lamina Propria, : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal) ilgiyi çekiyor (Hematoksilen-Eozin x1000).

68 48 Resim Curcumin grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı, :Keratinize Kat, : Düz Kas Katmanı, : Lamina propria ya epitelin yaptığı derin girintiler dikkati çekiyor (Hematoksilen-Eozin x100).

69 49 Resim Curcumin grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı, :Kollagen Lifler ilgiyi çekiyor (Hematoksilen-Eozin x400).

70 50 Resim Curcumin grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin büyük büyültmeli görüntülerinde; : Lamina Propria, :Epitel Bazal Katman Hücreleri (Prizmatik), : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal), : Epitel Üst Katman Hücreleri (Yassı) dikkati çekiyor (Hematoksilen-Eozin x1000).

71 51 Resim Benzo(a)piren+Curcumin grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı, : Düz Kas Katmanı ilgiyi çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x100).

72 52 Resim Benzo(a)piren+Curcumin grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, :Kollagen Lifler dikkati çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x400).

73 53 Resim Benzo(a)piren+Curcumin grubu serviks dokusuna ait Hematoksilen Eozin ile boyanmış kesitlerin büyük büyültmeli görüntülerinde; : Lamina Propria, : Kan Damarı, :Epitel Bazal Katman Hücreleri (Prizmatik), : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal), : Epitel Üst Katman Hücreleri (Yassı) ilgiyi çekiyor. (Hematoksilen-Eozin x1000).

74 54 Resim Kontrol grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı, : Düz Kas Katmanı, :Bağ Dokusu Hücreleri, :Kollagen Lifler dikkati çekiyor. (Masson Trikrom x100).

75 55 Resim Kontrol grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, :Lenfosit İnfiltrasyonu, :Bağ Dokusu Hücreleri, :Kollagen Lifler ilgiyi çekiyor. (Masson Trikrom x400).

76 56 Resim Mısır Yağı grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı, : Düz Kas Katmanı, :Bağ Dokusu Hücreleri, :Kollagen Lifler dikkati çekiyor. (Masson Trikrom x100).

77 57 Resim Mısır Yağı grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, :Bağ Dokusu Hücreleri, : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal) ilgiyi çekiyor. (Masson Trikrom x400).

78 58 Resim Benzo(a)piren grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Kan Damarı, : Düz Kas Katmanı, :Kollagen Lifler, :Keratinize Kat dikkati çekiyor. (Masson Trikrom x100).

79 59 Resim Benzo(a)piren grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Epitelde metaplazik değişimler, : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, :Epitel Bazal Katman Hücreleri (Prizmatik), : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal) ilgiyi çekiyor. (Masson Trikrom x400).

80 60 Resim DMSO grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Düz Kas Katmanı, : Kan Damarı, :Bağ Dokusu Hücreleri, : Lamina propria ya epitelin yaptığı derin girintiler dikkati çekiyor. (Masson Trikrom x100).

81 61 Resim DMSO grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı, :Kollagen Lifler ilgiyi çekiyor. (Masson Trikrom x400).

82 62 Resim Curcumin grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, : Kan Damarı, : Düz Kas Katmanı, :Bağ Dokusu Hücreleri, : Lamina propria ya epitelin yaptığı derin girintiler dikkati çekiyor. (Masson Trikrom x100).

83 63 Resim Curcumin grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Epitel Üst Katman Hücreleri (Yassı), :Kollagen Lifler, :Epitel Bazal Katman Hücreleri (Prizmatik), : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal), : Lamina Propria ilgiyi çekiyor. (Masson Trikrom x400).

84 64 Resim Benzo(a)piren+Curcumin grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Çok Katlı Yassı Epitel, : Lamina Propria, :Bağ Dokusu Hücreleri, : Lamina propria ya epitelin yaptığı derin girintiler, : Kan Damarı, : Düz Kas Katmanı dikkati çekiyor. (Masson Trikrom x100).

85 65 Resim Benzo(a)piren+Curcumin grubu serviks dokusuna ait Masson Trikrom ile boyanmış kesitlerin küçük büyültmeli görüntülerinde; : Epitel Orta Katman Hücreleri (Poligonal), : Epitel Üst Katman Hücreleri (Yassı), :Kollagen Lifler, : Lamina Propria, :Epitel Bazal Katman Hücreleri (Prizmatik) ilgiyi çekiyor. (Masson Trikrom x400).

86 66 VÜCUT AĞIRLIKLARI Çizelge 4.1. Vücut ağırlıklarının varyans homojenitetesti tablosu Levene Statistic df1 df2 Sig., ,557 p=0,557 > 0,05 olduğundan varsayım red edilemez yani varyanslar homojendir. Bu yüzden parametrik test olan Tek Yönlü ANOVA testi kullanılır. Çizelge 4.2. Vücut ağırlıklarının tek yönlü ANOVA tablosu Sum of Squares df Mean Square F Sig. Between Groups 5171, ,284 3,236,019 Within Groups 9588, ,614 Total 14759, Tek Yönlü ANOVA tablosuna baktığımızda p=0,019<0,05 olduğundan varsayım red edilir. Uygulanan metodların dişi vücut ağırlıkları üzerinde etkisi vardır. Yani gruplar arasında fark vardır. Bu farklılığın hangi gruptan kaynaklandığını bulmak için; Çizelge 4.3. Vücut ağırlıklarının Duncana çoklu karşılaştırma tablosu Grup N Subset for alpha = Curcumin 6 212,9964 Bap+Curcumin 6 216,3974 DMSO 6 216,6517 MısırYağı 6 225,5278 Bap 6 226,4028 Kontrol 6 248,9468 Sig.,256 1,000 Duncan çoklu karşılaştırma testine göre kontrol grubu dışındaki tüm gruplarda uygulanan metodlar dişi vücut ağırlına etki etmiştir.

87 67 Ağırlık Ağırlık Grafik 4.1. Yukarıdaki grafiğe bakıldığında uygulanan metodların dişi vücut ağırlıklarını azalttığı görülmektedir. SERVİKS Çizelge 4.4. Serviks doku ağırlıklarının varyans homojenite testi tablosu Levene Statistic df1 df2 Sig., ,470 p =0,470> 0,05 olduğundan varsayım reddedilemez, varyanslar homojendir. Çizelge 4.5. Serviks doku ağırlıklarının tek yönlü ANOVA tablosu Sum of Squares df Mean Square F Sig. Between Groups,145 5,029,887,503 Within Groups,880 27,033 Total 1, Tek Yönlü ANOVA tablosuna bakıldığında p=0,503>0,05 olduğundan varsayım reddedilemez. Yani gruplar arasında istatistiksel anlamda fark yoktur.

88 SERVİKS 68 Serviks 0,4 0,35 0,3 0,25 0,2 0,15 0,1 0,05 0 Serviks Grafik 4.2. Grupların serviks ağırlık ortalamalarının değerlendirilmesi. 0,9 0,8 0,7 0,6 0,5 0,4 0,3 0,2 0,1 0 Kontrol Mısır Yağı Ağırlık DMSO Bap Curcumin Bap+Curc umin Min. 0,13 0,03 0,1 0,28 0,15 0,22 1. Çeyrek 0,1525 0,0825 0,145 0,3175 0,1725 0,255 Median 0,195 0,19 0,29 0,345 0,185 0,32 3. Çeyrek 0,3275 0,4 0,33 0,43 0,2575 0,54 Max. 0,71 0,79 0,34 0,64 0,34 0,68 Grafik 4.3. %5 lik hata çubukları ile betimleyici istatistiklerin değerlendirilmesi.

89 69 EPİTEL BOYU Çizelge 4.6. Epitel boyu normalite testi Kolmogorov-Smirnov a Shapiro-Wilk Statistic df Sig. Statistic df Sig. EpitelBoyu,091 36,200 *,991 36,989 Verilerin normal dağılımına uygunluğunu test edilmiştir. p =0,989> 0,05 olduğundan varsayım reddedilemez yani veriler normal dağılıma uygundur. Çizelge 4.7. Epitel boyu varyans homojenite testi Levene Statistic df1 df2 Sig., ,561 p =0,561> 0,05 olduğundan varsayım reddedilemez, varyanslar homojendir. Çizelge 4.8. Epitel boyu tek yönlü ANOVA tablosu Sum of Squares df Mean Square F Sig. Between Groups,000 5,000,000 1,000 Within Groups 119, ,996 Total 119, Tek Yönlü ANOVA tablosuna bakıldığında p=1,00>0,05 olduğundan varsayım reddedilemez. Yani gruplar arasında istatistiksel anlamda fark yoktur.

90 Serviks Seviks 70 Epitel Boyu 78,69 78,69 78,68 78,68 78,68 78,68 78,68 78,67 78,67 78,67 Grafik 4.4. Grupların epitel boyu ortalamaların istatiksel olarak değerlendirilmesi. 100,00 90,00 80,00 70,00 60,00 50,00 40,00 30,00 20,00 10,00 0,00 Epitel Boyu Kontrol Mısır Yağı Bap DMSO Curcumin Bap+Curc umin Min. 76,12 75,66 77,42 75,83 74,24 76,64 1.Çeyrek 77,28 76,73 77,61 76,51 77,71 77,75 Median 78,35 77,86 78,80 78,87 79,02 78,74 3.Çeyrek 80,19 81,15 79,62 80,48 80,23 79,87 Max. 82,04 83,11 79,93 81,78 80,95 80,05 Grafik 4.5. Grupların epitel boyunda %5 lik hata çubukları ile istatiksel olarak değerlendirilmesi..

91 71 TÜM DUVAR Çizelge 4.9. Tüm duvar kalınlıklarının normalite testi Kolmogorov-Smirnov a Shapiro-Wilk Statistic df Sig. Statistic df Sig. TümDuvar,089 36,200 *,986 36,910 Verilerin normal dağılımına uygunluğunu test edilmiştir. p =0,910> 0,05 olduğundan varsayım reddedilemez yani veriler normal dağılıma uygundur. Çizelge Tüm duvar kalınlıklarının varyans homojenite testi Levene Statistic df1 df2 Sig. 2, ,064 p =0,064> 0,05 olduğundan varsayım reddedilemez, varyanslar homojendir. Çizelge Tüm duvar kalınlıklarının tek yönlü ANOVA tablosu Sum of Squares df Mean Square F Sig. Between Groups 4,077 5,815,000 1,000 Within Groups 50308, ,947 Total 50312, Tek Yönlü ANOVA tablosuna bakıldığında p=1,00>0,05 olduğundan varsayım reddedilemez. Yani gruplar arasında istatistiksel anlamda fark yoktur.

92 Serviks Serviks 72 Tüm Duvar ,8 1048,6 1048,4 1048, ,8 1047,6 1047,4 Grafik 4.6. Grupların tüm duvar kalınlık ortalamalarının istatiksel olarak değerlendirilmesi. Tüm Duvar 1400, , ,00 800,00 600,00 400,00 200,00 0,00 Kontrol Mısır Yağı Bap DMSO Curcumin Bap+Curc umin Min. 1017, , , ,76 999,94 962,29 1.Çeyrek 1023, , , , ,14 971,42 Median 1041, , , , , ,82 3.Çeyrek 1081, , , , , ,52 Max. 1081, , , , , ,48 Grafik 4.7. Grupların tüm duvar kalınlık ortalamalarının %5 lik hata çubukları ile istatiksel olarak değerlendirilmesi

93 73 5. TARTIŞMA Poliaromatik hidrokarbonlar (PAH lar) doğal ya da insan kaynaklı olarak organik bileşiklerin eksik yanması sonucu oluşurlar. Doğal şekilde, orman yangınları yada volkanik patlamalarla oluşurlar. İnsan kaynaklı oluşumları ise endüstriyel kaynaklar, motorlu taşıtlar ve sigara ile olmaktadır. Sigara ile ortaya çıkan PAH miktarı diğerlerine karşın az olmakla birlikte insan sağlığı açısından en fazla tehdit oluşturan kaynaklar arasındadır. Isınma ve enerji amaçlı kullanılan kömür, odun gibi katı yakıtlar ve fosil yakıtlar da PAH oluşumuna neden olmaktadır. Yaşam için birçok aromatik bileşik çok gerekli olmasına karşın, bazıları da tehlikelidir. Polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH) grubunda yaralan BaP da bu maddelerden biridir. PAH su, toprak, atmosfer, sigara dumanı ve besin zincirinde bulunan kimyasal maddelerin büyük bir kısmını oluşturur. Genellikle PAH çevrede yaygın olarak bulunan, deney hayvanlarında kanser yapıcı erke sahip toksik maddelerdir. PAH insan ve hayvan organizmasında fizyolojik olayları baskılayarak yada kısmen azaltarak kanser yapıcı etkisini gösterir. En yaygın kanserojen PAH anthracene, phenanthrene, fluoranthrene, chrysene, chloranthrene ve pyrene türevleridir. Her ne kadar pyrene türevleri kanserojenik ajan olmasa da mono ve dibenzo grupları güçlü kanser yapıcı maddelerdir [112]. Benzo(a)piren (3,4-benzopyrene, BaP), çevresel ve endüstriyel kirlenmede önemli rol oynayan ve PAH sınıfında yer alan toksik etkili, immun sistemi baskılayıcı ve canlıların farklı dokularında güçlü kanser yapabilme yeteneğine sahip bir maddedir. BaP diyette, çalışma ortamlarında, sigara dumanında ve çevrede yaygın olarak bulunur. Ayrıca, kömürde yapılan ızgara etlerde, yaz günlerinde asfaltla gelen sızıntılarda, fosil yakıtlarının tam olarak yanmaması sonucu da bu bileşik oluşur [113]. Endüstriyel olarak alüminyum, grafit, kömür, benzin ve asfalt üretimi sırasında ortaya çıkarak atmosferde ve endüstriyel çevrede kirlenmeye yol açar. İnsanların BaP a etkin kalması, özellikle bu maddeyle bulaşık gıda ve suların alınması yada kirli havada ve sigara dumanında bulunan partiküllerin solunmasıyla olmaktadır [114]. Sıçanlarda BaP ağız yoluyla alınmadan kısa süre sonra (1-3

94 74 saat) dokulara yayılma başlamaktadır (karaciğer > akciğer > böbrek > beyin ). BaP ın kan beyin engelini kolayca geçtiği bildirilmektedir [115]. Ayrıca Bap insanlarda deri, akciğer, karaciğer ve midede genotoksisiteye neden olmaktadır. Birçok yapılan çalışmada BaP ın endometriyum kalınlığında artışa, epitel boyunda değişimlere ve organ ağırlıklarında artışa neden olduğu bildirilmiştir. Buna karşın Curcumin gibi antioksidanların bu etkileri ortadan kaldırabildiği kanıtlanmıştır. Gaoa ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, dişi farelere, 14 hafta süresince, Benzo(a)piren uygulanmıştır. Deneklerin serviks dokuları incelenerek benzo(a)piren nin toksik etkisi araştırılmıştır. BaP toksik etkisini servikste, DNA hasarı oluşturarak göstermiştir. Çalışmada p53 gen ifadesi değişiklikleri incelenmiştir. Sonuç olarak, BaP ın toksik etkisini servikste DNA hasarını artırarak ve p53 geninin ifadesini değiştirerek gösterdiği saptanmıştır [98]. Gaoa ve arkadaşlarının yaptıkları bir diğer çalışmada, dişi farelere intraperitoneal ve ağızdan BaP uygulayarak, serumda oksidatif stres, servikste mitokondriyal işlevler ve servikal dokuda mitokondriyonların yapısı değerlendirilmiştir. Çalışmada BaP uygulanan gruplarda, lipit peroksidaz düzeyleriyle birlikte superoksit anyon, hidrojen peroksit ve hidroksil radikal düzeylerinde de önemli artışlar gözlenmiştir. Servikal dokuda apoptosiz ve nekroz olduğu belirlenmiş ve mitokondriyonlarda çeşitli yapısal bozukluklar gözlemlenmiştir [99]. Gaoa ve arkadaşlarının çalışmasına benzer şekilde, bizim çalışmamızda da BaP uygulamasının serviks üzerine etkileri incelenmiştir. Çalışmamızda yapılan histokimyasal incelemeler sonucunda, BaP uygulanan grupta epitel düzenleniminin özellikle üst katmanlardaki hücrelerde oldukça bozulduğu, metaplazik değişimlerin ortaya çıktığı ve stromada lenfosit infiltrasyonunun olaylandığı dikkati çekti. Kummer ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada ise, BaP a etkin bırakılan sıçanlarda, uterus gelişimindeki yapısal etkilerin gösterilmesi amaçlanmıştır. İmmünohistokimyasal olarak uterus östrojen reseptör (ERalfa) ifadesine bakılmış ve uterus yanıtı için uterotropik bioessay kullanılarak östrojen uyarımı gözlenmiştir.

95 75 Araştırmacılar, BaP in uterus ağırlığının azalmasını uyardığı epitelinde östrojen reseptörü ifadesinin önemli ölçüde azaldığını bildirmişlerdir [100]. Revel ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, erkekte spermiyum sayısının uygulanan BaP dozuyla ters orantılı olduğu belirlenmiştir. Testiste yüksek dozlarda nekroz artarken, spermiyumlarda görülen apoptozisin uygulanan BaP dozuyla pozitif ilişki gösterdiği saptanmıştır. CYP1A1 proteini incelendiğinde ise, interstisyel hücrelerin ağırlıklı olarak gözlendiği testisin bazı bölümlerinde, BaP tarafından anlamlı uyarım olduğu görülmüştür [101]. Mukhopadhyay ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada araştırmacılar, benzo(a)pirenin olumsuz etkisini, in vitro olarak spermiyum hiperaktivasyonu ve akrozom reaksiyonunu üzerinde değerlendirmişlerdir. Çalışmayı fertil, normal spermiyum sayısı olan ve sigara içmeyen erkekler kullanarak yapmışlardır. Farklı dozlarda benzoapiren uygulaması yaparak sonuçları istatistiksel olarak değerlendirmişlerdir. Sperm hiperaktivasyonunun benzoapiren in >50 mg/ml olduğu yoğunlukta anlamlı olarak arttığını bildirmişlerdir. Akrozom test sonucunda da benzoapirenin >25mg/mL yoğunlukta, akrozom tepkimesini bozduğunu saptamışlardır [102]. Arafa ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada araştırıcılar, benzoapiren in toksik etkisini belirleyebilmek ereğiyle her birinde 12 adet, 4 gruptan oluşan sıçanların testis dokularında çalışmışlardır. Sonuç olarak testis boyutunda göreceli olarak azalma, spermiyum yoğunluk ve hareketliliğinde azalma, laktat dehidrogenez in testikuler erkinde, süperoksit dismutaz ve glutatyon S transferazda azalma gözlemlemişlerdir. Bunun yanında testikuler glutatyon üretiminde azalma, malondialdehit içeriğinde ise artış olduğunu bildirmişlerdir [103]. Kızıl ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, benzo(a)piren (BaP) uygulanan sıçanlarda E vitamini ve selenyum un kan ve dokularda lipit peroksidasyonu ve bazı antioksidan enzimler üzerine etkileri araştırılmıştır. Bu erkle, 100 Wistar Albino cinsi dişi sıçanlardan beş grup oluşturulmuştur. Bu gruplar; 1. kontrol, 2. BaP, 3. BaP + E vitamini, 4. BaP + selenyum, 5. BaP + E vitamini + selenyum olarak belirlenmişlerdir. Çalışma bulgularına göre, BaP ın plazma ve karaciğer lipit

96 76 peroksidasyonunu artırdığı, eritrosit ve karaciğerdeki antioksidan enzim düzeylerini azalttığı saptanmıştır. Diğer yandan E vitamini ve selenyum, plazma ve karaciğer MDA düzeylerini azaltırken, eritrosit ve karaciğer GSH, GSH-Px ve katalaz düzeylerini artırmıştır. Sonuç olarak, E vitamini ve selenyumun; BaP ın neden olduğu antioksidan enzim düzeyleri ve lipit peroksidasyonu üzerindeki olumsuz etkilerini düzeltmede ve kanserojen etkinliğini önlemede yararlı olduğu belirlenmiş, özellikle her ikisinin birlikte kullanılmasının ise daha koruyucu olduğu gözlenmiştir [105]. Bizim çalışmamızda da, yapılan Curcumin uygulamasının, BaP ın servikste neden olduğu etkileri belirgin oranda koruduğu belirlendi. Kim ve Lee 1997 yılında, oksidatif hasarı incelemek ereğiyle dişi Sprague- Dawley sıçanlarda bir çalışmada yapmışlardır. Bu çalışmada araştırmacılar deneklere ağızdan 75 mg/sıçan olacak şekilde mısır yağında çözülerek hazırlanan B(a)P uygulanmış ve denekler 0, 6, 12, 24, 48, 72 ve 96 saat sonra sakrifiye edilerek karaciğer, böbrek ve akciğer dokularındaki SOD ve CAT enzim erklerini ölçmüşlerdir. Çalışmanın sonucunda, karaciğer dokusundaki SOD enzim erkinin uygulamadan 6 saat sonra önemli derecede azaldığı ve 24. saate değin düşük düzeyde sürdüğü 24 saat sonra kontrol gruplarına karşın SOD enzim erkinde artma olduğu, böbrek dokusunda 72. saate değin SOD erkinde azalma olduğu ve 72. saatten sonra SOD un arttığı, akciğer dokusundaki SOD enzim erkinde ise önemli bir değişikliğin olmadığı gösterilmiştir. Karaciğer dokusunda CAT enzim erkinin uygulamadan 6 saat sonra önemli derecede düştüğü ancak hemen kontrol düzeyinde geri yükseldiği, böbrek dokusundaki CAT enziminin uygulamadan 12 saat sonra azaldığı ve 96. saatte kontrole yakın bir düzeye yükseldiği bildirilirken akciğer dokusundaki CAT enzim erkinde önemli bir değişikliğin olmadığı ortaya konulmuştur [106]. Garçon ve arkadaşları yılında insan akciğer hücrelerinde (A549) çalışma yapmışlardır. Bu çalışmada Fe2O3, B(a)P ve pireni ayrı ayrı ve birlikte uygulamışlar ve MDA, SOD GSH-Px, GR, redükte glutatyon (GSH) ve okside glutatyon (GSSG) değerlerini araştırmışlardır. Bu çalışmada artan GSSG/GSH oranını saptamışlardır. Sadece B(a)P uygulaması insan hücrelerinde oksidatif

97 77 hasarı ve piren uygulaması da serbest radikaller ile ortaya çıkan hasarı uyarmamıştır. Birlikte uygulamalar ise hem enzimatik (SOD ve GR erklerinde artış) hem de enzimatik olmayan (GSSG/GSH oranında artış, α-tokorol azalması) antioksidan savunmada hasara yol açmış ve buna bağlı olarak da MDA düzeyleri de artmıştır. Araştırmacılar bunun nedeninin artan Fe2O3 alınımı ile birlikte daha fazla PAH alınmasının gerçekleştiği ve dolayısıyla birlikte uygulamanın ayrı ayrı uygulamalara karşın daha zararlı olduğunu bildirmişlerdir [107]. Hanachi vd yılında Mus musculus farelerinin karaciğer ve böbrek dokularındaki GST ve GSH-Px üzerinde B(a)P ın etkisini araştırmışlardır. Araştırmacılar üç uygulama grubuna haftada 1 kez 200mg/kg dozda i.p. yolla B(a)P uygulaması yapmışlardır. Grup 1, 2 ve 3 sırasıyla 2, 4 ve 8 haftalık uygulamadan sonra sakrifiye edilerek karaciğer ve böbrek dokularında GST ve GSH-Px düzeyleri ölçülmüştür. P. Hanachi ve arkadaşları, GST erkinin karaciğer ve böbrek dokularında 2 haftalık uygulama grubunda kontrol grubuna karşın istatistiksel olarak önemli derecede arttığını, ancak GST erkinin 8 haftalık uygulama grubunda istatistiksel olarak önemli derecede azaldığını bildirmişlerdir. Araştırmacılar GSH-Px erkinin karaciğer dokusunda 4 haftalık uygulama grubunda kontrol grubuna karşın istatistiksel olarak önemli derecede arttığını ancak böbrek dokusunda önemli bir değişikliğin olmadığını saptamışlardır. Yapılan bu çalışmada 4 haftalık uygulamadan sonra karaciğer dokusunda kontrol grubu ile karşılaştırıldığında yapısal olarak farklılıklar görüldüğü ve genel olarak nodüllerin oluştuğu, böbrek dokusunda ise uygulama sonrasında bol miktarda lenfositlerin olduğu ve medullada inflamasyon olduğu gösterilmiştir [108]. Bizim çalışmamızda da Bap uygulanan gruplarda stromada lenfosit birikimi belirgindi. Badary vd yılında yaptıkları çalışmada erkek Wistar albino fareleri 4 gruba ayırmışlardır. Araştırmacılar I. ve II. gruptaki deneklere 18 günlük normal diyet, III. ve IV gruptakilere 18 günlük düşük protein içeren diyet uygulamışlardır. Ayrıca II. ve IV. gruptaki deneklere üç günde bir olarak 15 gün süresince i.p. olarak 10 mg/kg B(a)P uygulamışlar ve karaciğer, akciğer ve mide dokularındaki SOD, GSH ve lipid peroksidasyonundaki değişimleri incelemişlerdir. Çalışma sonunda

98 78 farelerin karaciğer, akciğer ve mide dokularındaki SOD enzim erkindeki artışın kontrole karşın istatistiksel olarak önemsiz olduğu buna karşın GSH düzeylerindeki artışların istatistiksel olarak önemli olduğu bildirilmiştir. Araştırmacılar karaciğer dokusunda ölçülen lipid peroksidasyonundaki artışın kontrole karşın istatistiksel olarak önemli olduğunu rapor etmişlerdir [109]. Selvendiren vd yılında, sağlıklı erkek Swiss albino farelere mısır yağında çözülerek hazırlanmış olan B(a)P dan 50 mg/kg v.a. dozda, 4 hafta süresince haftada 2 defa ağızdan uygulama yaparak deneklerde akciğer kanseri oluşturmuşlardır. Araştırmacılar çalışmalarının sonucunda lipid peroksidasyonunda istatistiksel olarak önemli bir artma ve SOD, CAT, GSH-Px ve GSH düzeylerinde istatistiksel olarak önemli bir azalmanın olduğunu bildirmişlerdir [110]. Samarth vd yılında yaptıkları bir çalışmada Swiss albino farelere deri altı enjeksiyon ile 0.5 mg tek doz B(a)P uygulamışlardır. Uygulama sonucunda araştırmacılar akciğer ve karaciğer dokularında GSH, SOD ve CAT enzim erklerinin kontrol grubuna karşın istatistiksel olarak azaldığını, lipid peroksidasyonunun arttığını belirtmişlerdir. Ayrıca, araştırmacılar deneklerin vücut ağılıklarının ve akciğer dokularının ağırlığında kontrol grubuna karşın istatistiksel olarak azaldığını ve uygulama yapılan deneklerin %67.92 sinde akciğer adenoması gözlendiğini rapor etmişlerdir [111]. Bizim çalışmamızda da Curcumin ve Bap+Curcumin uygulanan gruplarda diğer gruplarla karşılaştırıldığında vücut ağırlıklarında istatistiksel olarak anlamlı bir düşüş izlendi. Serviks doku ağırlıklarında ise anlamlı bir fark belirlenemedi. Sharma ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada bir pestisit olan lindane nin testis ve epididim üzerinde oluşturduğu zararlı etkilerin curcumin uygulaması ile düzeltici ve iyileştirici etkisini gözlemlemeyi amaçlamışlardır. Bu amaçla curcumini Lindane uygulamasının öncesinde, sonrasında ve lindane ile birlikte yapılan uygulamalarında iyileştirici etkisini gözlemlemişler. Testis ve epididimis ağırlığında kontrol grubuyla karşılaştırıldığında Lindane uygulanan gruplarda anlamlı azalma

99 79 görmekle birlikte curcumin uygulaması yapılan gruplar için anlamlı bir fark izlememişlerdir [104].

100 80

101 81 6. SONUÇ Çevresel kirliliğin önemli etmenlerinden biri olan BaP ın servikste oluşturabileceği yapısal hasarda, antioksidan ve antiinflamatuvar özellikleri nedeni ile yeğlenen Curcumin in olası koruyucu etkilerini incelediğimiz çalışmamızda, BaP uygulamasının genelde denek vücut ağırlıklarında azalmaya neden olduğu ve yapısal düzeyde de en belirgin etkisinin serviks epitelinde gözlemlendiği belirlendi. Epitelde özellikle üst katman hücrelerinde şekil değişiklikleri ve metaplaziye yol açtığı, hücre boyutlarının değiştiği görüldü. Yine bu uygulamanın, stromada lenfosit infiltrasyonunu arttırdığı saptandı. Curcumin uygulamasının ise, BaP ın neden olduğu bu yapısal değişimler üzerinde belirgin derecede etkili olduğu ve koruyucu olarak kullanılabileceği kanısına varıldı.

102 82

103 83 KAYNAKLAR 1. Kanserojenik, Mutajenik ve Teratojenik Kimyasallar (2010) Son erişim tarihi: E. Commission. (2002). Opinion of the Scientific Comittae on Food on the risk to human health of Polycyclic Aromatic Hydrocarbons in Food. Belgium. 3. Boutin A.C., Shirali P., Garçon G. Gosset P at al.(1998). Peripheral markers (clara cell protein and a-glutathione S-Transferase) and lipidperoxidation (Malondialdehyde) assesment in sprague-dawley rats ınstilled with haematite and benzo(a)pyrene. Journal of applied toxicology.18(1), Baloğlu Z. (2005).Polisiklik Aromatik Hidrokarbonlar (PAH) lardan Benzo(a)piren in Sızma, Riviera ve Prina Zeeytinyağlarında belirlenmesi.yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara. 5. Lee BM. Shim GA. (2007). Dietary expesure estimation of benzo(a)pyrene and cancer risk asessment. Journal of Toxicology and Environmental Health Part A. 70, Terzi G. Çelik H. (2006). The Presence of Polycylıc Aromatic Hydrocarbons in Some Foods and Their Effects to Public Health. Gıda, 31(6), Alver E. Demirci A. Özcimde M. (2012). Polycylıc Aromatic Hydrocarbons and Their Effects on Health. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 3 (1), Aggarwal B, Bhatt ID, Ichikawa H, Ahn KS, Sethi G, Sandur SK. (2006). Curcumin Biological and Medicinal Properties. Springer-Verlag, Akpolat M. Topçu T. Y, kanter M. (2008). Protective Effects of Curcumin and Vitamin C on lonizing Radiation-Induced Morphological Destruction of Intestinal Mucosa in Rats.TAD, 6(2), Buyru F. (2001). Uterusta gebelik için oluşan değişimler, hormonal uyarılara yanıt. Perinatoloji Dergisi, 9(4), Yin CY, Mao QX, Luo JH. (2009). Dynamic expression of matrix metalloproteinases 2 and 8 in rat cervix. Nan Fang Yi Ke Da Xue Xue Bao, 29(11), Osmers R, Rath W, Adelmann-Grill BC, Fittkovv C, Kuloczik M, Szeverenyi M, Tschesche H, Kuhn W. (1992). Origin of cervical collagenase during parturition. Am J Obstet Gynecol, 166(5), Junqueira LC, Zugaib M, Montes GS, Toledo OM, Krisztân RM, Shigihara KM. (1980). Morphologic and histochemical evidence for the occurrence of collagenolysis and for the role of neutrophilic polymorphonuclear leukocytes during cervical dilation. Am J Obstet Gynecol, 138(3),

104 Moore KL. (2009). Biz Doğmadan Önce: Embriyoloji ve Doğum Defektlerinin Temelleri. Müftüoğlu S (Çeviri editörü), 7. Baskıdan çeviri. Ankara: Güneş Tıp Kitabevleri 10(1), Sadler TW. (2005). Langman Medikal Embriyoloji. Başaklar AC (Çev), 9.Baskıdan çeviri. Ankara: Palme Yayıncılık, Moore KL, Persaud TVN. (2002). İnsan Embriyolojisi. Yıldırım M, Okar İ, Dalçık H (Çev), 6. Baskıdan çeviri. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri, Hatiboğlu MT. (2005). Anatomi Sözlüğü. 6. Baskı. Ankara: Hatiboğlu Yayınevi, 1(6), Kayalı H, Şatıroğlu G, Taşyürekli M. (1992). İnsan Embriyolojisi. 7. Baskı. İstanbul: Alfa, DeCherney AH, Goodwin TM, Nathan L, Laufer N. (2010). Güncel Obstetrik ve Jinekoloji Tanı ve Tedavi. Tıraş MB (Çeviri editörü), 10. Baskı. Ankara: Güneş Tıp Kitabevleri, Hatiboğlu MT. (1998). Anatomi ve Fizyoloji. 11. Baskı. Ankara: Hatiboğlu Yayınevi, Gökmen Göksa F, (2003). Sistematik Anatomi. İzmir: İzmir Güven Kitabevi 22. Ozan H. (2003). Ozan Anatomi. Ankara Nobel Tıp Kitabevleri. 23. Snell RS. (2004). Klinik Anatomi. Yıldırım M (Çeviri editörü), 6. Baskıdan çeviri. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri 24. Çimen A. Anatomi. (1996). 6. Baskı. Bursa: Uludağ Üniversitesi 25. Moore KL, Agur AMR. (2006). Temel Klinik Anatomi. Elhan A (Çeviri editörü), 2. Baskı. Ankara: Güneş Kitabevi. 26. Impey L, Child T. (2012). Obstetrics & Gynaecology. 4. Baskı. USA: Wiley- Blackwell 27. Çiçek N, Akyürek C, Çelik Ç, Haberal A. (2004). Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi. Ankara: Güneş Kitabevleri. 28. Kurman RJ. (2002). Blaustein s Pathology of the Female Genital Tract. 5. Baskı. New York: Springer 29. Erdoğan D, Hatipoğlu MT, Görgün M, İlgaz C. (2007). Özel Histoloji. 2. Baskı. Ankara: Hatiboğlu Yayınevi, Eroschenko VP. (2008). difiore Histoloji Atlası-fonksiyonel ilişkileriyle. Demir R, 10. Baskıdan çeviri. Ankara: Palme Yayıncılık 31. Ovalle WK, Nahirney PC. (2009). Netter Temel Histoloji. Müftüoğlu S, Kaymaz F, Atilla P (Çeviri editörleri), Ankara: Güneş Tıp Kitabevleri.

105 Coleman DV, Evans DMD. (1999). Biopsy Pathology and Cytology of the Cervix. 2. Baskı. London: Arnold. 33. Pakurar AS, Bigbee JW. (2004). Digital Histology: an interactive CD atlas with revievv text. Hoboken: Wiley-Liss. 34. Kierszenbaum AL. (2006). Histoloji ve Hücre Biyolojisi-Patolojiye giriş. Demir R (Çeviri editörü), Ankara: Palme Yayıncılık. 35. Sakala EP. (1999). Obstetrik ve Jinekoloji. Alper M, Selçukbiricik S (Çeviri editörleri), İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri. 36. Akay MT. (2006). Genel Histoloji. 6. Baskı. Ankara: Palme Yayıncılık. 37. Erdoğan D, Hatipoğlu MT, Görgün M, İlgaz C. (2008). Genel Histoloji. 3. Baskı. Ankara: Hatiboğlu Yayınevi. 38. Katz DF. (1991). Human cervical mucus: research update. Am J Obstet Gyneco, 165, Morales P, Roco M, Vigil P. (1993). Human cervical mucus: relationship betvveen biochemical characteristics and ability to allow migration of spermatozoa. Hum Reprod, 8(1), Scott JR, (1997). Danforth Obstetrik ve Jinekoloji. Erez S (Çeviri editörü), 7. Baskı. İstanbul: Yüce. 41. Guyton AC, Hail JH. (2001). Tıbbi Fizyoloji. Çavuşoğlu H (Çeviri editörü), 10. Baskıdan çeviri. İstanbul: Yüce yayımları ve Nobel Tıp Kitabevleri. 42. McLaughlin DP, Stamford JA, VVhite DA. (2010). İnsan Fizyolojisi. Aktümsek A (Çev editörü), 1. Baskıdan çeviri. Ankara: Nobel. 43. Despopoulos A, Silbernagl S. (1997). Renkli Fizyoloji Atlası. Çavuşoğlu H (Çeviri editörü), 4. Baskı. İstanbul: Nobel ve Yüce. 44. Osman I, Young A, Ledingham MA, Thomson AJ, Jordan F, Greer IA, Norman JE. (2003). Leukocyte density and pro-inflammatory cytokine expression in human fetal membranes, decidua, cervix and myometrium beforeand during labouratterm. Mol Hum Reprod, 9(1), Hatcher RA, Trussell J, Stevvart F, Nelson AL, Cates W, Guest F, Kowal D. (2004). Contraceptive Technology. 18 th ed. New York: Ardent Media İne. 46. Ganong WF. (1999). Tıbbi Fizyoloji. Türk Fizyoloji Bilimler Derneği (Çev), 19. Baskıdan çeviri. Ankara: Nobel Tıp Kitabevleri. 47. Munoz-de-Toro M, Varayoud J, Ramos JG, Rodriguez HA, Luque EH. (2003). Collagen remodeling during cervical ripening is a key event for successful vajinal delivery. Braz J morphol Sci, 20(2),

106 Akins ML, Luby-Phelps K, Bank RA, Mahendroo M. (2011). Cervical softening during pregnaney: regulated changes in collagen eross- linking and composition of matricellular proteins in the mouse. Biol Reprod, 84(5), Shi L, Shi SQ, Saade GR, Chvvalisz K, Garfield RE. (2000). Studies of cervical ripening in pregnant rats: effects of various treatments. Mol Hum Reprod, 6(4), Stygar D, Wang H, Vladic YS, Ekman G, Eriksson H, Sahlin L. (2002). Increased level of matrix metalloproteinases 2 and 9 in the ripening process of the human cervix. Biol Reprod, 67(3), Cunningham G, Gilstrap LC, Gant NF, Hauth JC, Leveno KJ, VVenstrom KD. (2005). VVilliams Doğum Bilgisi. Akman AC (Çev), 21. Baskıdan çeviri. İstanbul: Nobel Tıb Kitabevleri. 52. Uldbjerg N, Ekman G, Malmström A, Olsson K, Ulmsten U. (1983). Ripening of the human uterine cervix related to changes in collagen, glycosaminoglycans, and collagenolytic activity. Am J Obstet Gynecol, 147(6), E. Alver, A. Demirci, M. Özcimder. (2012). Polisiklik Aromatik Hidrokarbonlar ve Sağlığa Etkileri. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 3 (1), Vardar, N., Tasdemir, Y., Odabası, M., Noll, K. (2004). Characterization of Atmospheric Concentrations and Partitioning of PAHs in the Chicago Atmosphere. Science of the Total Environment, 327, Perry, R., Baek, S.O., Field, R.A., Goldstone, M.E., Kirk, P.W., Lester, J.N. (1991). A review of atmospheric polycyclic aromatic hydrocarbons: sources, fate and behavior. water, air and soil pollution. Water, Air, and Soil Pollution, 60, Wenzl, T., Simon, R., Anklam, E., Kleiner, J. (2006). Analytical methods for polycyclic aromatic hydrocarbons (PAHs) in food and the environment needed for new food legislation in the European Union. Trends in Analytical Chemistry, 25, Danyi, S., Bose, F., Brasseur, C., Schneider, Y.J., Larondelle, Y., Pussemier, L. (2009). Analysis of EU priority polycyclic aromatic hydrocarbons in food supplements using high performance liquid chromatography coupled to an ultraviolet, diode array or fluorescence detector. Analytica Chimica Acta, 633, ATSDR, Agency for Toxic Substances and Disease Registry (ATSDR). (1995). Toxicological profile for polycyclic aromatic hydrocarbons (PAHs). Atlanta (GA): Department of Health and Human Services, Public Health Service, USA,

107 Luch, A., Baird, W.M. (2005). Carcinogenic Effects Polycyclic Aromatic Hydrocarbons. Metabolic Activation and Detoxification of Polycyclic Aromatic Hydrocarbons. A. Luch. Imperial College Pres. USA, EPA, US Environmental Protection Agency, (1999).Compendium Method Cincinnati, OH, USA, 13(1), Rames A, Inyoung F, Hood DB, (2001). Methabolism, bioavailability, and toxicokinetics of benzo(a)pyrene in F-344 rats following ağız administration. Exp Toxicol Pathol, 53, K. Alexandrov, I. Cascorbi, M. Rojas, G. Bouvier, E. Kriek, H.Bartsch. (2002). CYP1A1 and GSTM1 genotypes affect benzo[a]pyrene DNA adducts in smokers lung: comparison with aromatic/hydrophobic adduct formation Seven A, Candan G. (1996). Antioksidan savunma sistemleri. Cerrahpaşa Med Rev, 27, Badary OA, AbdEl-Gavad HM, Taha RA, Ali AA, Hamada FMA. (2003). Effects of benzo(a)pyrene on tissue activities of methabolising enzymes and antioxidant systeme in normal and protein-malnourished rats. J Biochem Mol Toxicol, 17 (2), Evangelou A, Kalpouzos G, Karkabounas S, Liasko R, Nonni A, Stefanou D, Kallistratos G. (1997). Dose-related preventive and therapeutic effects of antioxidantsanticarcinogens on experimentally induced malignant tumors in Wistar rats. Cancer Lett, 115, Lee BM, Lee SK, Kim HS. (1998). Inhibition of oxidative DNA damage, 8- OhdG, and carbonyl contents in smokers treated with antioxidants (vitamin E, vitamin C, β-carotene and red ginseng). Cancer Lett, 132, Das UN. (2002). Effect of anti-oxidants, free radical quenchers and siklo oxigenase inhibitor on benzo(a)pyrene-induced suppression of human lymphocyte mitogenesis in vitro. Med Sci Monit, 8(6), Lowy DF, Base R, Simo AA. (1997). Evidence for a high free radical state in low-grade astrocytomas. Neurosurgery, 41, Benzopyrene. (2010) Son erişim tarihi: Toxicology Summary for Benzo[a]pyrene, Prepared for: Oak Ridge Reservation Environmental Restoration Program. (1994). Son erişim tarihi: Graham S, Craıg F (2002). Organik kimya. 7. basımdan çeviri. Çeviri editörleri. Güral okay, Yılmaz Yıldırır

108 Philips DH (1999). Polysiclic aromatic hydrocarbons in the diet. Mutat Res. 443, DCB1E2CFB8AE/0/PAHsCaseStudy9164.pdf Son erişim tarihi: A. Ramesh and M.E. Knuckles. (2006). Dose-dependent benzo(a)pyrene [B(a)P]-DNAadduct levels and persistence in F-344 rats following subchronic dietary exposure to B(a)P. Cancer Letters, 240(2), Gelboin H.V. (1980). Benzo(a)pyrene metabolism, Activation, and Carcinogenesis: Role and regulation of Mixed-function oxidases and related enzymes. Physiological reviews, 60(4), H. Rubin. (2001). Synergistic Mechanism in Carsinogenesis by Polycyclic Aromatic Hydrocarbons and by Tabacco Smoke: a Bio-Historical Perspective with Updates, Carsinogenessis, 22(12), A.G. Mendikute, A. Etxeberria, I. Olabarrieta, M. P. Cajaraville. (2002). Oxygen radicals production and actin filament distruption in bivalve haemocytes treated with benzo(a)pyrene. Marine Environmental Research, 54(3), Klaunig JE, Kamendulis LM (2004). The role of oxidative stress in carcinogenesis. Ann Rev Pharmacol Toxicol, 44, Sullivan PD. (1985). Free radicals of benzo(a)pyrene and derivates. Environ. Health perspect, 64, Slaga TJ, Bracken WM. (1977). The effects of antioxidants on skin tumor initiation and aryl hydrocarbon hydroxylase, 37(6), Thomas-Eapen, N. (2009). Turmeric: The intriguing yellow spice with medicinal properties. Explore (New York, N.Y.), 5(2), Araújo CC, Leon LL. (2001). Biological activities of Curcuma longa L.Mem Inst Oswaldo Cruz; 96(5), Strimpakos AS, Sharma RA. (2008). Curcumin: preventive and therapeutic properties in laboratory studies and clinical trials. Antioxid Redox Signal, 10(3), Pan MH, Huang TM, Lin JK. (1999). Biotransformation of curcumin through reduction and glucuronidation in mice. Drug Metab Dispos, 27(4), Goel, A., Kunnumakkara, A. B. ve Aggarwal, B. B. (2008). Curcumin as "Curecumin": from kitchen to clinic. Biochemical Pharmacology, 75(4),

109 Tonnesen, H. H., Masson, M. ve Loftsson, T. (2002). Studies of curcumin and curcuminoids. XXVII. Cyclodextrin complexation: Solubility, chemical and photochemical stability. International Journal of Pharmaceutics, 244(1-2), Sharma RA, Gescher AJ, Steward WP. (2005). Curcumin: the story so far. Eur J Cancer, 41(13), Aggarwal BB, Kumar A, Bharti AC. (2003). Anticancer potential of curcumin: preclinical and clinical studies. Anticancer Res, 23(1A), Priyadarsini KI. (1997). Free radical reactions of curcumin in membrane models. Free Radic Biol Med, 23(6), Itokawa H, Shi Q, Akiyama T, Morris-Natschke SL, Lee KH. (2008). Recent advances in the investigation of curcuminoids. Chin Med, 17, Ozen N, Uslu E, Ozen M, Aydin S, Altug T, Belce A, Kokoglu E. (2002). Curcumin's effects on sialic acid level and sialidase activity in Ehrlich ascites tumor bearing mice. Tohoku J Exp Med, 197(4), Bhaumik S, Jyothi MD, Khar A. (2000). Differential modulation of nitric oxide production by curcumin in host macrophages and NK cells. FEBS Lett, 483(1), Kuroda M, Mimaki Y, Nishiyama T, Mae T, Kishida H, Tsukagawa M, Takahashi K, Kawada T, Nakagawa K, Kitahara M. (2005). Hypoglycemic effects of turmeric (Curcuma longa L. rhizomes) on genetically diabetic KK- Ay mice. Biol Pharm Bull, 28(5), Negi PS, Jayaprakasha GK, Jagan Mohan Rao L, Sakariah KK. (1999). Antibacterial activity of turmeric oil: a byproduct from curcumin manufacture. J Agric Food Chem, 47(10), Jagetia GC, Rajanikant GK. (2005). Curcumin treatment enhances the repair and regeneration of wounds in mice exposed to hemibody gamma-irradiation. Plast Reconstr Surg, 115(2), Steward WP, Gescher AJ. (2008). Curcumin in cancer management: recent results of analogue design and clinical studies and desirable future research. Mol Nutr Food Res, 52(9), Farombi EO, Abarikwu SO, Adedara IA, Oyeyemi MO. (2007). Curcumin and kolaviron ameliorate di-n-butylphthalate-induced testicular damage in rats. Basic Clin Pharmacol Toxicol, 100(1), Meili Gaoa, Yongfei Li, Ying Sunc, Jiangang Longd, Yu Konga, Shuiyun Yanga, Yili Wanga. (2011). A common carcinogen benzo[a]pyrene causes p53 overexpression in mouse cervix via DNA damage, Mutation Research, 724(1-2),

110 Gao M, Long J, Li Y, Shah W, Fu L, Liu J, Wang Y. (2010). Mitochondrial decay is involved in BaP-induced cervical damage, Free Radical Biology&Medicine V. Kummer, J. Masˇkova, Z. Zraly,M. Faldyna (2007). Effect of postnatal exposure to benzo[a]pyrene on the uterus of immature rats. Experimental and Toxicologic Pathology Revel A, Raanani H, Younglai E, Xu J, Han R, Savouret JF, Casper RF : (2001). Resveratrol, a natural aryl hydrocarbon receptor antagonist, protects sperm from DNA damage and apoptosis caused by benzo(a)pyrene, Reproductive Toxicology D. Mukhopadhyay, P. NandiAlex C. Varghese, R. Gutgutia, D Samir Banerjee, A.K. Bhattacharyya. (2010). The in vitro effect of benzo[a]pyrene on human sperm hyperactivation and acrosome reaction. Fertility and Sterility Vol. 94, No Arafa HM, Aly HA, Abd-Ellah MF, El-Refaey HM. (2009). Hesperidin attenuates benzo[alpha] pyrene-induced testicular toxicity in rats via regulation of oxidant/antioxidant balance. Toxicol Ind Health. Jul, 25(6): Sharma P, Singh R. (2010). Protective role of curcumin on lindane induced reproductive toxicity in male Wistar rats., Bull Environ Contam Toxicol, 84(4), Kızıl M. Çay M. (2010). Benzo(A)piren Uygulanan Ratlarda E Vitamini ve Selenyumun Kan ve Dokularda Lipit Peroksidasyonu ve Bazı Antioksidan Enzimler Üzerine Koruyucu Etkileri, F.Ü.Sağ.Bil.Vet.Dergisi, 24 (2), K.B. Kim and B.M. Lee. (1997). Oxidative stress to DNA, protein, and antioxidant enzymes (superoxide dismutase and catalase) in rats treated with benzo(a)pyrene, Cancer Letters, 113(1-2), G. Garçon, F. Zerimech, M.H. Hannothiaux, P. Gosset, A. Martin, T. Marez and P. Shirali. (2001). Antioxidant Defense Disruption by Polycyclic Aromatic Hydrocarbons- Coated onto Fe2O3 Particles in Human Lung Cells (A549), Toxicology, 166(3), H. Parichehr, N.A. Shamaan, J. Ramli, J.H. Arshad M.A. Syed. (2003). The Effect of Benzo(a)pyrene on Glutathione S-Transferase, Glutathione Peroxidase in the Liver and Kidney Mouse Mus Musculus, Pakistan Journal of Medical Sciences, 19(3), O.A. Badary, H.A. AbdEl-Gawad, R.A. Taha, A.A. Ali and F.M.A. Hamada, (2003). Effects of Benzo[a]pyrene on Tissue Activities of Metabolizing Enzymes and Antioxidant System in Normal and Protein-Malnourished Rats, Journal of Biochemical and Molecular Toxicology, 17(2),

111 K. Selvendiran, P. Senthilnathan, V. Magesh, and D. Sakthisekaran. (2003). Modulatory Effect of Piperine on Mitochondrial Antioxidant System in Benzo(a)pyreneinduced Experimental Lung Carcinogenesis. Phytomedicine, 11(1), R.M. Samarth, M. Panwar and A. Kumar. (2006). Modulatory Effects of Mentha piperita on Lung Tumor Incidence, Genotoxicity and Oxidative Stress in Benzo[a]pyrene- Treated Swiss Albino Mice. Environmental and Molecular Mutagenesis, 47(3), H. Parichehr. (1986). International agency for research on cancer. Tobacco smoking, in: IARC monographs on the evaluation of the carcinogenic risk of chemicals to humans. Lyons. France, Graham S. Craıg F. (2002). Organik kimya. 7. basımdan çeviri. Çeviri editörleri. Güral okay, Yılmaz Yıldırır, Philips DH (1999). Polysiclic aromatic hydrocarbons in the diet. Mutat Res.,443, WHO (1999). Selected non-heterocyclic polysiclic aromatic hydrocarbons. Environmental Health Criteria. No.202. World Health Organization: Geneva, 1-20.

112 90

113 EKLER 91

114 92 ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler Soyadı, adı : ERGUN Deniz Uyruğu : T.C. Doğum tarihi ve yeri : / ANKARA Medeni hali : Bekar Telefon : 0 (312) e-posta : denizergun@tanimed.eu Eğitim Derecesi Okul/Program Mezuniyet yılı Yüksek lisans Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi/ Histoloji ve Embriyoloji Lisans Gazi Üniversitesi/ Biyoloji Bölümü 2009 Lise Çağrıbey Anadolu Lisesi 2004 Devam Ediyor İş Deneyimi, Yıl Çalıştığı yer Görev 2009-devam ediyor Tanı Medikal Ürünler Ltd. Şti. Satış Müdürü 2012-devam ediyor NeoFertil Medikal Genel Müdür Yabancı Dili İngilizce

115 Gazi Gelecektir 93

DİŞİ ÜREME ORGANLARI

DİŞİ ÜREME ORGANLARI DİŞİ ÜREME ORGANLARI Dişi üreme organları dişi gamet hücresi ovumu (yumurtayı) üreten ovaryumlar ile ovumun döllendiği, döllenme sonrasında gebeliğin şekillendiği ve gelişen yavrunun dışarı çıkarıldığı

Detaylı

Örtü Epiteli Tipleri:

Örtü Epiteli Tipleri: Tek Katlı: Tek Katlı Yassı Epitel Tek Katlı Kübik Epitel Tek Katlı Prizmatik Örtü Epiteli Tipleri: Basit Kinosilyalı Çizgili Kenarlı Yalancı Çok Katlı( Psödostratifiye) Prizmatik Epitel Çok Katlı: Çok

Detaylı

MENSTURASYON VE HORMONLAR

MENSTURASYON VE HORMONLAR MENSTURASYON VE HORMONLAR İLK ADET KANAMASI" Çocukluk çağından ergenlik çağına geçiş döneminde, ortalama olarak 12.5 yaşında kız çocuğu ilk adet kanamasını görür. Bu "ilk kanama" henüz yumurtlama süreci

Detaylı

DİŞİ EŞEY HÜCRELERİNİN GELİŞMESİ OLGUNLAŞMASI. Doç. Dr. A. Gürol BAYRAKTAROĞLU

DİŞİ EŞEY HÜCRELERİNİN GELİŞMESİ OLGUNLAŞMASI. Doç. Dr. A. Gürol BAYRAKTAROĞLU DİŞİ EŞEY HÜCRELERİNİN GELİŞMESİ OLGUNLAŞMASI Doç. Dr. A. Gürol BAYRAKTAROĞLU OVOGENEZİS Dişi eşey hücresinin gelişip olgunlaşmasına ovogenezis denir. Spermatogenezisteki gibi çoğalma, büyüme ve olgunlaşma

Detaylı

Dr. Ayşin ÇETİNER KALE

Dr. Ayşin ÇETİNER KALE Dr. Ayşin ÇETİNER KALE İç genital organlar (Organa genitalia feminina interna) Ovarium Tuba uterina Uterus Vagina Tuba Uterina Ovarium Uterus Vagina Ovarium Dişi germ hücrelerini barındırır Östrojen ve

Detaylı

Özofagus Mide Histolojisi

Özofagus Mide Histolojisi Özofagus Mide Histolojisi Sindirim kanalını oluşturan yapılar Gastroıntestınal kanal özafagustan başlayıp anüse değin devam eden değişik çaptaki bir borudur.. Ağız, Farinks (yutak), özafagus(yemek borusu),

Detaylı

ÜREME SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ DOÇ.DR.MİTAT KOZ

ÜREME SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ DOÇ.DR.MİTAT KOZ ÜREME SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ DOÇ.DR.MİTAT KOZ Kadın ve erkek üreme sistemi dölün üretilmesi amacı ile özelleşmiş özel organlardan oluşmaktadır. Bazı üreme organları cinsiyet hücrelerini üretir, diğerleri

Detaylı

Epitel hücreleri glikokaliks denen glikoprotein örtüsü ile çevrilidir. Epitel hücrelerinin birbirine yapışmasını sağlar. Epitel hücrelerinin üzerine

Epitel hücreleri glikokaliks denen glikoprotein örtüsü ile çevrilidir. Epitel hücrelerinin birbirine yapışmasını sağlar. Epitel hücrelerinin üzerine EPİTEL DOKU EPİTEL DOKU Birbirine bitişik hücrelerden yapılmıştır. Hücreler arası madde çok azdır. Ektoderm, mezoderm ve endoderm olmak üzere her üç embriyon yaprağından köken alır. Epitel dokusu mitoz

Detaylı

GENİTAL SİKLUS Östrus Siklusu

GENİTAL SİKLUS Östrus Siklusu GENİTAL SİKLUS Östrus Siklusu Tanım Purbertiye ulaşan bir dişide hormonların kontrolü (hipotalamus, hipofiz ve ovaryum dan salınan) altında ovaryum ve uterusta meydana gelen değişiklikler Genital siklus

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

HİSTOLOJİ. DrYasemin Sezgin

HİSTOLOJİ. DrYasemin Sezgin HİSTOLOJİ DrYasemin Sezgin HİSTOLOJİ - Canlı vücudunu meydana getiren hücre, doku ve organların çıplak gözle görülemeyen (mikroskopik) yapılarını inceleyen bir bilim koludur. - Histolojinin sözlük anlamı

Detaylı

HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111

HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111 HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111 asli.memisoglu@deu.edu.tr KONULAR HAYVAN HÜCRESİ HAYVAN, BİTKİ, MANTAR, BAKTERİ HÜCRE FARKLARI HÜCRE ORGANELLERİ

Detaylı

Dr. Ayşin Çetiner Kale

Dr. Ayşin Çetiner Kale Dr. Ayşin Çetiner Kale Fascia superficialis- Camper fasyası Üst (dış) yaprak Yağ dokusundan zengin Scrotum da yağ dokusunu kaybeder ve düz kas liflerinden zenginleşerek, scrotum a buruşuk görünümünü veren

Detaylı

II.Hayvansal Dokular. b.bez Epiteli 1.Tek hücreli bez- Goblet hücresi 2.Çok hücreli kanallı bez 3.Çok hücreli kanalsız bez

II.Hayvansal Dokular. b.bez Epiteli 1.Tek hücreli bez- Goblet hücresi 2.Çok hücreli kanallı bez 3.Çok hücreli kanalsız bez II.Hayvansal Dokular Hayvanların embriyonik gelişimi sırasında Ektoderm, Mezoderm ve Endoderm denilen 3 farklı gelişme tabakası (=germ tabakası) bulunur. Bütün hayvansal dokular bu yapılardan ve bu yapıların

Detaylı

Dr. Ayşin Çetiner Kale

Dr. Ayşin Çetiner Kale Dr. Ayşin Çetiner Kale Fascia superficialis- Camper fasyası Üst (dış) yaprak Yağ dokusundan zengin Scrotum da yağ dokusunu kaybeder ve düz kas liflerinden zenginleşerek, scrotum a buruşuk görünümünü veren

Detaylı

ABSTRACT ANAHTAR SÖZCÜKLER / KEY WORDS

ABSTRACT ANAHTAR SÖZCÜKLER / KEY WORDS I ÖZ Bu çalışmada Kepez/AYDIN dan Haziran 2005 tarihinde toplanan 10 yetişkin L. stellio nun (5, 5 ) sindirim kanalının bir bölümünü oluşturan ince barsak ve kalın barsağının genel histolojik yapısı ortaya

Detaylı

Spermatozoanın Dişi Genital Kanalındaki Hareketi. Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama Prof. Dr. Fatin CEDDEN

Spermatozoanın Dişi Genital Kanalındaki Hareketi. Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama Prof. Dr. Fatin CEDDEN Spermatozoanın Dişi Genital Kanalındaki Hareketi Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama Prof. Dr. Fatin CEDDEN Döllenme Sperm hücresinin ovuma girip kaynaşması olayına (fekondasyon) Döllenme denir. Bu olgu

Detaylı

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri DOKU Dicle Aras Doku ve doku türleri Doku Bazı özel görevler üstlenmiş hücre topluluklarıdır. Bir doku aynı yönde özelleşmiş hücre ve hücreler arası maddelerin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. İntrauterin

Detaylı

ENDOKRİN BEZ EKZOKRİN BEZ. Tiroid bezi. Deri. Hormon salgısı. Endokrin hücreler Kanal. Kan akımı. Ter bezi. Ekzokrin hücreler

ENDOKRİN BEZ EKZOKRİN BEZ. Tiroid bezi. Deri. Hormon salgısı. Endokrin hücreler Kanal. Kan akımı. Ter bezi. Ekzokrin hücreler ENDOKRİN SİSTEM Endokrin sistem, sinir sistemiyle işbirliği içinde çalışarak vücut fonksiyonlarını kontrol eder ve vücudumuzun farklı bölümleri arasında iletişim sağlar. 1 ENDOKRİN BEZ Tiroid bezi EKZOKRİN

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU 11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU DUYU ORGANLARI Canlının kendi iç bünyesinde meydana gelen değişiklikleri ve yaşadığı ortamda mevcut fiziksel, kimyasal ve mekanik uyarıları alan

Detaylı

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... 1 Bilinmesi Gereken Kavramlar... 1 Giriş... 2 Hücrelerin Fonksiyonel Özellikleri... 2 Hücrenin Kimyasal Yapısı... 2 Hücrenin Fiziksel Yapısı... 4 Hücrenin Bileşenleri... 4

Detaylı

EMBRİYOLOJİ VE GENETİK DERSİNE GİRİŞ ARŞ. GÖR. KEVSER İLÇİOĞLU

EMBRİYOLOJİ VE GENETİK DERSİNE GİRİŞ ARŞ. GÖR. KEVSER İLÇİOĞLU EMBRİYOLOJİ VE GENETİK 1 DERSİNE GİRİŞ ARŞ. GÖR. KEVSER İLÇİOĞLU 2/16 EMBRİYOLOJİ NEDİR? Embriyoloji; zigottan, hücreler, dokular, organlar ile tüm vücudun oluşmasına kadar geçen ve doğuma kadar devam

Detaylı

GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM

GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM 1) Aşağıdaki hormonlardan hangisi uterusun büyümesinde doğrudan etkilidir? A) LH B) Androjen C) Östrojen Progesteron D) FUH Büyüme hormonu E) Prolaktin - Testosteron 2)

Detaylı

Genital siklus Pubertaya ulaşan bir dişide, hipotalamus ve hipofiz bezinin kontrolü altında ovaryum ve uterusta bazı değişiklikler meydana gelir.

Genital siklus Pubertaya ulaşan bir dişide, hipotalamus ve hipofiz bezinin kontrolü altında ovaryum ve uterusta bazı değişiklikler meydana gelir. Genital siklus Pubertaya ulaşan bir dişide, hipotalamus ve hipofiz bezinin kontrolü altında ovaryum ve uterusta bazı değişiklikler meydana gelir. Ovaryumda meydana gelen değişiklikler ovogenezis ve ovulasyon

Detaylı

ÜRİNER SİSTEMİ. Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN

ÜRİNER SİSTEMİ. Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN ÜRİNER SİSTEMİ Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN ÜRİNER SİSTEM Vücutta, hücresel düzeyde gerçekleşen kimyasal olaylar sonucunda ortaya çıkan başta üre olmak üzere diğer atık maddeler

Detaylı

ÜREME SİSTEMİ (Systema genitalia)

ÜREME SİSTEMİ (Systema genitalia) ÜREME SİSTEMİ (Systema genitalia) Neslin devamında kadın genital organlarının görevi erkek genital organlarının görevinden daha komplekstir. Kadın üreme sistemine ait organlar hem dişi üreme hücresi olan

Detaylı

Prenatal devre insan ve memeli hayvanlarda uterus içerisinde geçer. Kanatlı hayvanlarda ise yumurta içinde kuluçkada geçen devredir.

Prenatal devre insan ve memeli hayvanlarda uterus içerisinde geçer. Kanatlı hayvanlarda ise yumurta içinde kuluçkada geçen devredir. Embriyoloji, genel anlamıyla canlıların oluşmasını ve gelişmesini inceleyen bir bilim dalıdır. İnsan ve memeli hayvanların doğumdan önceki, kanatlı hayvanların ise kuluçka dönemindeki hayatını inceler.

Detaylı

HİSTOLOJİ VE EMBRİYOLOJİ ANABİLİM DALI. Doç. Dr. Meltem KURUŞ Yrd.Doç. Dr. Aslı ÇETİN

HİSTOLOJİ VE EMBRİYOLOJİ ANABİLİM DALI. Doç. Dr. Meltem KURUŞ Yrd.Doç. Dr. Aslı ÇETİN HİSTOLOJİ VE EMBRİYOLOJİ ANABİLİM DALI Program Yürütücüsü Programın Kadrolu Öğretim Üyeleri : Prof. Dr. Nigar VARDI : Doç. Dr. Mehmet GÜL Doç. Dr. Meltem KURUŞ Yrd.Doç. Dr. Aslı ÇETİN Programa Kabul İçin

Detaylı

10. SINIF KONU ANLATIMI. 16 ÜREME BÜYÜME GELİŞME Döllenme ve Aile Planlaması Soru Çözümü

10. SINIF KONU ANLATIMI. 16 ÜREME BÜYÜME GELİŞME Döllenme ve Aile Planlaması Soru Çözümü 10. SINIF KONU ANLATIMI 16 ÜREME BÜYÜME GELİŞME Döllenme ve Aile Planlaması Soru Çözümü DÖLLENME Dişi üreme sistemine giren sperm hücreleri yumurta hücresinin salgıladığı FERTİLİZİN sayesinde yumurta hücresini

Detaylı

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HİSTOLOJİ VE EMBRİYOLOJİ ANABİLİM DALI

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HİSTOLOJİ VE EMBRİYOLOJİ ANABİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HİSTOLOJİ VE EMBRİYOLOJİ ANABİLİM DALI DİYABETİK, NORMAL, GENÇ VE YAŞLI GEBELERDE UTERUS KOLLAJENLERİ VE DAMAR YAPISI YÜKSEK LİSANS TEZİ Sena KOCAARSLAN

Detaylı

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalp kası beyinden sonra en fazla kana gereksinim duyan organdır. Kalp kendini besleyen kanı aortadan ayrılan arterlerden alır. Bu arterlere koroner

Detaylı

07.11.2014. Kadın Genital Organlarının Anatomi ve Fizyolojisi. 10.Sınıf Kadın Sağlığı Hastalıkları ve Bakımı

07.11.2014. Kadın Genital Organlarının Anatomi ve Fizyolojisi. 10.Sınıf Kadın Sağlığı Hastalıkları ve Bakımı 10.Sınıf Kadın Sağlığı Hastalıkları ve Bakımı Kadın üreme organları (organa genitalia feminina), erkek üreme organlarına göre daha karmaşık bir yapıya sahiptir. Kadın üreme organları da erkek üreme organları

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI

11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI 11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI Canlılar hayatsal faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için ATP ye ihtiyaç duyarlar. ATP yi ise besinlerden sağlarlar. Bu nedenle

Detaylı

Tıp Fakültesi 1. Sınıf Genel Histoloji Laboratuvar Ders Programı

Tıp Fakültesi 1. Sınıf Genel Histoloji Laboratuvar Ders Programı Tıp Fakültesi 1. Sınıf Genel Histoloji Laboratuvar Ders Programı Hücre kurulu laboratuvar programı Laboratuar: Mikroskobik inceleme için dokuların hazırlanması- Preparasyon- Boyama Laboratuar: Işık ve

Detaylı

10.Sınıf Biyoloji. Üreme ve Gelişme. cevap anahtarı

10.Sınıf Biyoloji. Üreme ve Gelişme. cevap anahtarı 10.Sınıf Biyoloji 4 Üreme ve Gelişme cevap anahtarı 4 EŞEYLİ ÜREME. **Eşeyli üreme: Erkek ve dişi gametlerin birleşerek, yeni bir canlı meydana getirmesine eşeyli üreme denir. (1) bölünme ve (2) esasına

Detaylı

Fertilizasyon ve Erken Embriyogenez

Fertilizasyon ve Erken Embriyogenez Fertilizasyon ve Erken Embriyogenez Prof.Dr. Alp Can Histoloji-Embriyoloji ABD Embriyoloji (Gelişim Bilimi) [embriyo=cenin, logos=bilim] Tanımsal (deskriptif embriyoloji) Gelişim mekanizmaları İnsanın

Detaylı

07.11.2014. Fetus Fizyolojisi. 10.Sınıf Kadın Sağlığı Hastalıkları ve Bakımı

07.11.2014. Fetus Fizyolojisi. 10.Sınıf Kadın Sağlığı Hastalıkları ve Bakımı 10.Sınıf Kadın Sağlığı Hastalıkları ve Bakımı 8.Hafta ( 03-07 / 11 / 2014 ) FETUS FİZYOLOJİSİ 1.Embriyonun Gelişmesi 1.) Plasenta 2.) Amnion Kesesi ve Amnion Sıvısı Slayt No: 9 1.) EMBRİYONUN GELİŞMESİ

Detaylı

İNSANDA ÜREME, BÜYÜME VE GELİŞME

İNSANDA ÜREME, BÜYÜME VE GELİŞME İNSANDA ÜREME, BÜYÜME VE GELİŞME Canlıların kendine benzer yavrular oluşturmasına üreme denir. Üreme tüm canlılar için ortak özellik olup canlının neslinin devamlılığını sağlar. Canlılar neslini devam

Detaylı

Dişi Genital Sistem Anomalileri

Dişi Genital Sistem Anomalileri Dişi Genital Sistem Anomalileri KLEİNEFELTER SENDROMU 47,XXY karyotipine sahip (XXXY gibi diğer varyasyonlar da olabilir) 1:500 erkek insidanla cinsiyet farklanmasıyla ilgili anomaliler içinde en sık görülenidir.

Detaylı

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #5

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #5 YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #5 Miktar 1) I.Hemoglobinin yapısındaki karbon atomu sayısını tespit etmek II. Solunumda kullanılacak gazların hangi molekülle taşınacağını tespit etmek III. Kanın ph ını tespit

Detaylı

ADOLESANLARDA FĠZĠKSEL BÜYÜME VE CĠNSEL GELĠġME

ADOLESANLARDA FĠZĠKSEL BÜYÜME VE CĠNSEL GELĠġME ADOLESANLARDA FĠZĠKSEL BÜYÜME VE CĠNSEL GELĠġME Adolesans ; çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemidir * Fiziksel Büyüme * Cinsel Gelişme * Psikososyal Gelişme Büyüme ve gelişme, adolesansta belirgin bir

Detaylı

Deri, vücudun sa lam ve koruyucu dı örtüsüdür. Salgı bezleri, tırnaklar,tüyler ile deri bir organ ve sistemdir. En geni organdır (Yakla ık 1.

Deri, vücudun sa lam ve koruyucu dı örtüsüdür. Salgı bezleri, tırnaklar,tüyler ile deri bir organ ve sistemdir. En geni organdır (Yakla ık 1. Deri, vücudun sa lam ve koruyucu dı örtüsüdür. Salgı bezleri, tırnaklar,tüyler ile deri bir organ ve sistemdir. En geni organdır (Yakla ık 1.5-2 m 2 ) Deri esas olarak iki tabakadan olu ur Üst deri (Epidermis)

Detaylı

Bağ doku. Mezodermden köken alır. En Yaygın bulunan dokudur ( Epitel, Kas, Kemik sinir)

Bağ doku. Mezodermden köken alır. En Yaygın bulunan dokudur ( Epitel, Kas, Kemik sinir) Bağ doku Mezodermden köken alır En Yaygın bulunan dokudur ( Epitel, Kas, Kemik sinir) Bağ dokunun Fonksiyonları Diğer organ ve dokuların Fonksiyonal ve yapısal desteğini sağlar. kan damarları aracılığı

Detaylı

MENOPOZ. Menopoz nedir?

MENOPOZ. Menopoz nedir? MENOPOZ Hayatınızı kabusa çeviren, unutkanlık, uykusuzluk, depresyon, sinirlilik, halsizlik şikayetlerinin en büyük sebeplerinden biri menopozdur. İleri dönemde idrar kaçırma, kemik erimesi, hipertansiyona

Detaylı

EPİTEL DOKUSU. Prof. Dr. Levent ERGÜN

EPİTEL DOKUSU. Prof. Dr. Levent ERGÜN EPİTEL DOKUSU Prof. Dr. Levent ERGÜN https://www.google.com.tr/search?q=centrosome&espv=2&biw=1280&bih=918&source=lnms&tbm=isch&sa=x&ved=0ahukewjvgupqk7dsahvrd5okhsgcc- 0Q_AUIBigB#tbm=isch&q=epitehelial+cell+types&*&imgrc=leEWEd2z9XOqMM:

Detaylı

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II IV. KURUL DERS PROGRAMI (ÜRO-GENİTAL ve ENDOKRİN SİSTEM) 05 MART NİSAN 2018 (7 HAFTA)

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II IV. KURUL DERS PROGRAMI (ÜRO-GENİTAL ve ENDOKRİN SİSTEM) 05 MART NİSAN 2018 (7 HAFTA) 2017-2018 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II IV. KURUL DERS PROGRAMI (ÜRO-GENİTAL ve ENDOKRİN SİSTEM) 05 MART 2018 20 NİSAN 2018 (7 HAFTA) DEKAN BAŞKOORDİNATÖR DÖNEM II KOORDİNATÖRÜ DÖNEM II KOORDİNATÖR YARDIMCISI

Detaylı

Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU

Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU EXTRAEMBRİYONAL KESELERİN MEYDANA GELİŞİ Zigottan sonraki gelişmelerle uterusa ulaşmış olan blastosist in intrauterin tesirlere ve dış basınçlara karşı korunması gerekir.

Detaylı

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II IV. KURUL DERS PROGRAMI (ÜRO-GENİTAL ve ENDOKRİN SİSTEM) 04 MART NİSAN 2019 (7 HAFTA)

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II IV. KURUL DERS PROGRAMI (ÜRO-GENİTAL ve ENDOKRİN SİSTEM) 04 MART NİSAN 2019 (7 HAFTA) 2018-2019 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II IV. KURUL DERS PROGRAMI (ÜRO-GENİTAL ve ENDOKRİN SİSTEM) 04 MART 2019 19 NİSAN 2019 (7 HAFTA) DEKAN BAŞKOORDİNATÖR DÖNEM II KOORDİNATÖRÜ DÖNEM II KOORDİNATÖR YARDIMCISI

Detaylı

Kalın Barsak Mukoza. Villi yoktur Kıvrımlar yoktur. Distal bölümde (Rectal) vardır DR. OKTAY ARDA

Kalın Barsak Mukoza. Villi yoktur Kıvrımlar yoktur. Distal bölümde (Rectal) vardır DR. OKTAY ARDA Dr. Oktay Arda 2 Kalın Barsak Mukoza Villi yoktur Kıvrımlar yoktur Distal bölümde (Rectal) vardır 3 Kalın BarsakGuddelri Uzundur Çok sayıda: Goblet Hücresi Absorbsiyon Hücresi Silindirik Kısa, düzensiz

Detaylı

Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları. Doç. Dr. Ahmet Özaydın

Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları. Doç. Dr. Ahmet Özaydın Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları Doç. Dr. Ahmet Özaydın Nükleus (çekirdek) ökaryotlar ile prokaryotları ayıran temel özelliktir. Çekirdek hem genetik bilginin deposu hem de kontrol merkezidir.

Detaylı

BİYOLOJİ VE BİLİMSEL YÖNTEM... 1 Bilim ve Bilimsel Yöntem... 2

BİYOLOJİ VE BİLİMSEL YÖNTEM... 1 Bilim ve Bilimsel Yöntem... 2 İÇİNDEKİLER Sayfa BİYOLOJİ VE BİLİMSEL YÖNTEM... 1 Bilim ve Bilimsel Yöntem... 2 CANLILARIN OLUŞUMU... 5 CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ... 9 CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI... 11 SİSTEMATİK... 13 BİTKİ VE HAYVANLARIN

Detaylı

DENEY HAYVANLARI ANATOMİSİ

DENEY HAYVANLARI ANATOMİSİ DENEY HAYVANLARI DENEY HAYVANLARI ANATOMİSİ Deney Hayvanı: Hipotezi bilimsel kurallara göre kurulmuş araştırmalarda ve biyolojik testlerde kullanılan hayvanlardır. Günümüzde en sık kullanılan deney hayvanları;

Detaylı

DERİ VE EKLERİ. Doç. Dr. Belgin CAN

DERİ VE EKLERİ. Doç. Dr. Belgin CAN DERİ VE EKLERİ Doç. Dr. Belgin CAN DERİ İki tabakadan oluşur Epidermis Gövdenin dış yüzünü örten boynuzlaşan çok katlı yassı epitel dokusudur. Dermis Gevşek ve sıkı bağ dokusundan oluşan kalın bağ dokusudur.

Detaylı

ÜREME SİSTEMİNİN GÖREV YAPI ve İŞLEYİŞİ 11. SINIF ÜNİTE, KONU, KAZANIM VE AÇIKLAMALARI 11.1.7. Üreme Sistemi ve Embriyonik Gelişim Anahtar Kavramlar; büyüme, embriyonik gelişim, gelişme, hamilelik, invitro

Detaylı

Üreme (Reprodüksiyon)

Üreme (Reprodüksiyon) VEYSEL TAHİROĞLU ÜREME ORGANLARI Üreme organları üremeye ilişkin işlevlerin (gametlerin oluşumu, cinsel birleşme, gebelik, doğum vs.) gerçekleşmesini sağlayan organlardır. Üreme (Reprodüksiyon) Tüm canlıların

Detaylı

HÜCRENİN YAŞAM DÖNGÜSÜ

HÜCRENİN YAŞAM DÖNGÜSÜ HÜCRENİN YAŞAM DÖNGÜSÜ *Hücrenin yaşam döngüsü: Hücrenin; bir bölünme sonundan, ikinci bir bölünme sonuna kadar olan zaman sürecinde; geçirdiği yaşamsal olaylara hücrenin yaşam döngüsü denir. Hücreler,

Detaylı

ENDOKRİN SİSTEM. Selin Hoca

ENDOKRİN SİSTEM. Selin Hoca ENDOKRİN SİSTEM Selin Hoca HORMON NEDİR? Endokrin sistemi oluşturan iç salgı bezlerinin (endokrin bez) salgıladığı özel sinyal taşıyan salgılardır. Organik maddelerdir. Hormonların etki ettikleri doku

Detaylı

LYS ANAHTAR SORULAR #6. Mitoz ve Mayoz Bölünme Eşeyli ve Eşeysiz Üreme İnsanda Üreme

LYS ANAHTAR SORULAR #6. Mitoz ve Mayoz Bölünme Eşeyli ve Eşeysiz Üreme İnsanda Üreme LYS ANAHTAR SORULAR #6 Mitoz ve Mayoz Bölünme Eşeyli ve Eşeysiz Üreme İnsanda Üreme 1) 2n = 40 kromozomlu memeli türünde, Dişinin ovaryumlarında yumurta hücresi oluşurken anafaz I evresinde gonozomların

Detaylı

DÖNEM 2 KURUL EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II IV. KURUL DERS PROGRAMI (ÜRO-GENĠTAL ve ENDOKRĠN SĠSTEM)

DÖNEM 2 KURUL EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II IV. KURUL DERS PROGRAMI (ÜRO-GENĠTAL ve ENDOKRĠN SĠSTEM) 2017-2018 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II IV. KURUL DERS PROGRAMI (ÜRO-GENĠTAL ve ENDOKRĠN SĠSTEM) 05 MART 2018 20 NİSAN 2018 (7 HAFTA) DEKAN BAŞKOORDİNATÖR DÖNEM II KOORDİNATÖRÜ DÖNEM II KOORDİNATÖR YARDIMCISI

Detaylı

ADIM ADIM YGS LYS. 73. Adım ÜREME BÜYÜME GELİŞME EMBRİYONİK ZARLAR İNSAN EMBRİYOSUNUN GELİŞİMİ-1

ADIM ADIM YGS LYS. 73. Adım ÜREME BÜYÜME GELİŞME EMBRİYONİK ZARLAR İNSAN EMBRİYOSUNUN GELİŞİMİ-1 ADIM ADIM YGS LYS 73. Adım ÜREME BÜYÜME GELİŞME EMBRİYONİK ZARLAR İNSAN EMBRİYOSUNUN GELİŞİMİ-1 EMBRİYONUN DIŞINDA YER ALAN ZARLAR Zigotun gelişmesi ardından oluşan embriyo; sürüngen, kuş ve memelilerde

Detaylı

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)!

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)! HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücre Hücre: Tüm canlıların en küçük yapısal ve fonksiyonel ünitesi İnsan vücudunda trilyonlarca hücre bulunur Fare, insan veya filin hücreleri yaklaşık aynı büyüklükte Vücudun büyüklüğü

Detaylı

HÜCRE BÖLÜNMESİ VE ÜREME. Mitoz Bölünme ve Eşeysiz Üreme 1

HÜCRE BÖLÜNMESİ VE ÜREME. Mitoz Bölünme ve Eşeysiz Üreme 1 HÜCRE BÖLÜNMESİ VE ÜREME Mitoz Bölünme ve Eşeysiz Üreme 1 Hücrenin bölünmeye başlamasından itibaren onu takip eden diğer hücre bölünmesine kadar geçen zaman aralığına hücre döngüsü denir. Hücreler belli

Detaylı

*Canlıların canlılık özelliği gösteren en küçük yapı birimine hücre denir.

*Canlıların canlılık özelliği gösteren en küçük yapı birimine hücre denir. Fen ve Teknoloji 1. Ünite Özeti Hücre Canlılarda Üreme, Büyüme ve Gelişme. *Canlıların canlılık özelliği gösteren en küçük yapı birimine hücre denir. *Hücrenin temel kısımları: hücre zarı, sitoplâzma ve

Detaylı

B unl a r ı B i l i yor mus unuz? MİTOZ. Canlının en küçük yapı biriminin hücre olduğunu 6. sınıfta öğrenmiştik. Hücreler; hücre zarı,

B unl a r ı B i l i yor mus unuz? MİTOZ. Canlının en küçük yapı biriminin hücre olduğunu 6. sınıfta öğrenmiştik. Hücreler; hücre zarı, MİTOZ Canlının en küçük yapı biriminin hücre olduğunu 6. sınıfta öğrenmiştik. Hücreler; hücre zarı, sitoplazma ve çekirdekten meydana gelmiştir. Hücreler büyüme ve gelişme sonucunda belli bir olgunluğa

Detaylı

Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU

Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU EXTRAEMBRİYONAL KESELERİN MEYDANA GELİŞİ VE GÖBEK KORDONU Zigottan sonraki gelişmelerle uterusa ulaşmış olan blastosist in intrauterin tesirlere ve dış basınçlara karşı

Detaylı

Organa genitalia feminina. Doç.Dr.M.Cudi TUNCER D.Ü.Tıp Fakültesi Anatomi ABD

Organa genitalia feminina. Doç.Dr.M.Cudi TUNCER D.Ü.Tıp Fakültesi Anatomi ABD Organa genitalia feminina Doç.Dr.M.Cudi TUNCER D.Ü.Tıp Fakültesi Anatomi ABD Organa genitalia feminina Organa genitalia feminina externa Mons pubis Labium majus pudendi Labium minus pudendi Clitoris Bulbus

Detaylı

Farklı fenotipte yavrularla, patojenler veya diğer çevresel koşullar hızla değiştiğinde ebeveynlerin üreme başarısı artabilir.

Farklı fenotipte yavrularla, patojenler veya diğer çevresel koşullar hızla değiştiğinde ebeveynlerin üreme başarısı artabilir. HAYVANLARDA ÜREME ØEşeysiz üremede yeni bireyin genlerinin tümü tek ebeveynden gelir. ØEşeyli üremede haploit gametler diplioit zigotu oluşturur. Gametler mayoz bölünmeyle oluşur. Ovum görece büyük ve

Detaylı

Sayfa BİYOLOJİ VE BİLİMSEL YÖNTEM... 1 Bilim ve Bilimsel Yöntem... 2

Sayfa BİYOLOJİ VE BİLİMSEL YÖNTEM... 1 Bilim ve Bilimsel Yöntem... 2 İÇİNDEKİLER Sayfa BİYOLOJİ VE BİLİMSEL YÖNTEM... 1 Bilim ve Bilimsel Yöntem... 2 CANLILARIN OLUŞUMU... 6 CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ... 11 CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI... 13 SİSTEMATİK... 34 BİTKİ VE

Detaylı

Şekil 1. Mitoz bölünmenin profaz evresi.

Şekil 1. Mitoz bölünmenin profaz evresi. KONU 9. HÜCRE BÖLÜNMESİ MİTOZ BÖLÜNME Mitoz bölünme tek hücreli canlılardan, çok hücreli canlılara ve insana kadar birçok canlı grubu tarafından gerçekleştirilebilir. Mitoz bölünme sonunda bölünen hücrelerden

Detaylı

Anatomik Sistemler. Hastalıklar Bilgisi Ders-2 İskelet-Kas-Sinir Sistemleri

Anatomik Sistemler. Hastalıklar Bilgisi Ders-2 İskelet-Kas-Sinir Sistemleri Anatomik Sistemler Hastalıklar Bilgisi Ders-2 İskelet-Kas-Sinir Sistemleri Anatomik Sistem İskelet Sistemi İskeletin Görevleri Vücuda şekil verir. Vücuda destek sağlar. Göğüs kafes ve kafatası kemikleri

Detaylı

KAN DOKUSU. Prof. Dr. Levent ERGÜN

KAN DOKUSU. Prof. Dr. Levent ERGÜN KAN DOKUSU Prof. Dr. Levent ERGÜN 1 Kan Dokusu Plazma (sıvı) ve şekilli elemanlarından oluşur Plazma fundememtal substans olarak kabul edilir. Kanın fonksiyonları Transport Gaz, besin, hormon, atık maddeler,

Detaylı

YAZILIYA HAZIRLIK SORULARI. 10. Sınıf 1 MİTOZ BÖLÜNME EŞEYSİZ ÜREME

YAZILIYA HAZIRLIK SORULARI. 10. Sınıf 1 MİTOZ BÖLÜNME EŞEYSİZ ÜREME YAZILIYA HAZIRLIK SORULARI 10. Sınıf 1 MİTOZ BÖLÜNME EŞEYSİZ ÜREME Hücre döngüsü uzun bir interfaz ve kısa bir bölünme evresinden oluşur. Hücre bölünmesi tüm canlılarda büyüme, gelişme ve onarım sağlar.

Detaylı

Genellikle 50 yaş üstünde görülür ancak seyrekte olsa gençler de de görülme olasılığı vardır.

Genellikle 50 yaş üstünde görülür ancak seyrekte olsa gençler de de görülme olasılığı vardır. Erkek üreme sisteminin önemli bir üyesi olan prostatta görülen malign (kötü huylu)değişikliklerdir.erkeklerde en sık görülen kanser tiplerindendir. Amerika'da her 5 erkekten birinde görüldüğü tespit edilmiştir.yine

Detaylı

ANATOMİ ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI İLE

ANATOMİ ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI İLE ANATOMİ ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI İLE İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ VE FIRAT ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ANATOMİ ANABİLİM DALI ORTAK YÜKSEK LİSANS PROGRAMI Program Yürütücüsü : Prof. Dr. Davut

Detaylı

GELİŞİMİN 1. VE 2. HAFTASI

GELİŞİMİN 1. VE 2. HAFTASI GELİŞİMİN 1. VE 2. HAFTASI (Fertilizasyon, Segmentasyon, İmplantasyon ve Bilaminar disk) PROF. DR. İSMAİL SEÇKİN FERTİLİZASYON A ) Germ hücrelerinin fertilizasyon bölgesine taşınması Oositin ampullaya

Detaylı

KASLAR HAKKINDA GENEL BİLGİLER. Kasların regenerasyon yeteneği yok denecek kadar azdır. Hasar gören kas dokusunun yerini bağ dokusu doldurur.

KASLAR HAKKINDA GENEL BİLGİLER. Kasların regenerasyon yeteneği yok denecek kadar azdır. Hasar gören kas dokusunun yerini bağ dokusu doldurur. KASLAR HAKKINDA GENEL BİLGİLER Canlılığın belirtisi olarak kabul edilen hareket canlıların sabit yer veya cisimlere göre yer ve durumunu değiştirmesidir. İnsanlarda hareket bir sistemin işlevidir. Bu işlevi

Detaylı

ÜREME SİSTEMİNİN FİZYOLOJİSİ

ÜREME SİSTEMİNİN FİZYOLOJİSİ ÜREME SİSTEMİNİN FİZYOLOJİSİ OVUM VE SPERM Bireysel genetik özellikler her vücut hücresinde vardır Genetik özelliklerin nesilden nesile geçişi ovum ve spermium tarafından olur. Oogonia ve spermatogonia

Detaylı

DOĞURGANLIK BİLİNCİ GELİŞTİRME VE İNFERTİLİTE AÇISINDAN ÖNEMİ. İlknur M. Gönenç

DOĞURGANLIK BİLİNCİ GELİŞTİRME VE İNFERTİLİTE AÇISINDAN ÖNEMİ. İlknur M. Gönenç DOĞURGANLIK BİLİNCİ GELİŞTİRME VE İNFERTİLİTE AÇISINDAN ÖNEMİ İlknur M. Gönenç Doğurganlık Bilinci Kadın ve erkek üreme anatomisi ve fizyolojisi arasındaki ilişkiyi ve buna bağlı olarak doğurganlık işlevini

Detaylı

2003 ÖSS BİYOLOJİ SORULARI VE CEVAPLARI

2003 ÖSS BİYOLOJİ SORULARI VE CEVAPLARI 2003 ÖSS BİYOLOJİ SORULARI VE CEVAPLARI 1. Bir hücrede oksijenli solunum, protein sentezi, fotosentez olaylarının tümünün gerçekleşebilmesi için, bu hücrede; I. ribozom, II. kloroplast, III. mitokondri,

Detaylı

MAKEDONYA BİYOLOGLAR BİRLİĞİ Biyoloji dersinden 9.sınıflar için Belediye Yarışması TOPLAM PUAN 100. Çözümler: 1. Verilenleri Uygula!

MAKEDONYA BİYOLOGLAR BİRLİĞİ Biyoloji dersinden 9.sınıflar için Belediye Yarışması TOPLAM PUAN 100. Çözümler: 1. Verilenleri Uygula! MAKDONYA BİYOLOGLAR BİRLİĞİ 04.03.2017 Biyoloji dersinden 9.sınıflar için Belediye Yarışması Çözümler: TOPLAM PUAN 100 1. Verilenleri Uygula! 1.1. mbriyonun daha doğrusu fetüsün gelişimi sırasıyla numaralar

Detaylı

SİNİR SİSTEMLERİ. SANTRAL SİNİR SİSTEMİ Beyin. Anatomik Olarak PERİFERİK SİNİR SİSTEMİ His Motor

SİNİR SİSTEMLERİ. SANTRAL SİNİR SİSTEMİ Beyin. Anatomik Olarak PERİFERİK SİNİR SİSTEMİ His Motor ANATOMİ Anatomi, vücut bölümlerinin yapısını ve gelişimini inceleyen bir bilim dalıdır. Bu bilim dalı, vücut bölümlerinin yapılaşması ve biçimleri ile ilgilendiği için, Morfoloji'nin bir alt grubu veya

Detaylı

PLASENTANIN OLUŞMASI. Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU

PLASENTANIN OLUŞMASI. Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU PLASENTANIN OLUŞMASI Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU Plasentanın tanımı Chorion ile uterus mukozasının birbirine kaynaşmasından meydana gelmiş, yavru ile anne arasında metabolik ve hormonal ilişkiyi

Detaylı

LENFOİD SİSTEM DR GÖKSAL KESKİN ARALIK-2014

LENFOİD SİSTEM DR GÖKSAL KESKİN ARALIK-2014 LENFOİD SİSTEM DR GÖKSAL KESKİN ARALIK-2014 Lenfoid Sistem Lenfositlerin, mononükleer fagositlerin ve diğer yardımcı rol oynayan hücrelerin bulunduğu, yabancı antijenlerin taşınıp yoğunlaştırıldığı, Antijenin

Detaylı

GENİTAL SİSTEM EMBRİYOLOJİSİ

GENİTAL SİSTEM EMBRİYOLOJİSİ GENİTAL SİSTEM EMBRİYOLOJİSİ Prof. Dr. Bülent AHISHALI İstanbul Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı Primordial germ hücreleri 2. haftada epiblastta oluşur 3. haftada yolk kesesi duvarına

Detaylı

Kas Dokusunun Gelişimi. Doç.Dr. E.Elif Güzel

Kas Dokusunun Gelişimi. Doç.Dr. E.Elif Güzel Kas Dokusunun Gelişimi Doç.Dr. E.Elif Güzel Kasların çoğunluğu mezodermden gelişir paraksiyal mezoderm lateral mezodermin somatik ve splanknik tabakaları neural krest hücreleri Paraksiyal mezoderm İskelet

Detaylı

Akıllı Defter. 9.Sınıf Biyoloji. vitaminler,hormonlar,nükleik asitler. sembole tıklayınca etkinlik açılır. sembole tıklayınca ppt sunumu açılır

Akıllı Defter. 9.Sınıf Biyoloji. vitaminler,hormonlar,nükleik asitler. sembole tıklayınca etkinlik açılır. sembole tıklayınca ppt sunumu açılır 9.Sınıf Biyoloji 1 Akıllı Defter vitaminler,hormonlar,nükleik asitler sembole tıklayınca etkinlik açılır sembole tıklayınca ppt sunumu açılır sembole tıklayınca video açılır 1 VİTAMİNLER ***Vitaminler:

Detaylı

DÖNEM II DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 24 ARALIK MART 2019)

DÖNEM II DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 24 ARALIK MART 2019) 2018-2019 DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 24 ARALIK 2018 01 MART 2019) DERSLER TEORİK PRATİK TOPLAM Anatomi 26 5X2 36 Fizyoloji 22 4X2 30 Histoloji ve Embriyoloji 12 6X2 24 Tıbbi Biyokimya

Detaylı

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ İdrar oluşturmak... Üriner sistemin ana görevi vücutta oluşan metabolik artıkları idrar yoluyla vücuttan uzaklaştırmak ve sıvı elektrolit dengesini korumaktır. Üriner

Detaylı

KADIN GENİTAL SİSTEMİ

KADIN GENİTAL SİSTEMİ KADIN GENİTAL SİSTEMİ Kadın genital sistemi, gonadlar olan ovarium lar (yumurtalıklar), ovarium larda üretilen ovum hücresini uterus a (rahim) taşıyan kanallar olan tuba uterina lar (tüpler), uterus, uterus

Detaylı

Prof. Dr. Necmi İŞLER M.K.Ü. Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü

Prof. Dr. Necmi İŞLER M.K.Ü. Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Prof. Dr. Necmi İŞLER M.K.Ü. Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü ÜREME ORGANI ÇİÇEK ÇİÇEKLER BİTKİLERİN EŞEYLİ ÜREME ORGANIDIR. ÇİÇEĞİN KISIMLARI taç yaprak TAM ÇİÇEĞİN ŞEKLİ başçık sapçık dişicik

Detaylı

ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ. Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli

ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ. Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli Endotel, dolaşım sistemini döşeyen tek katlı yassı epiteldir. Endotel hücreleri, kan damarlarını kan akımı yönünde uzunlamasına döşeyen yassı,

Detaylı

ÜREME SİSTEMİNİN GÖREV YAPI ve İŞLEYİŞİ 11. SINIF ÜNİTE, KONU, KAZANIM VE AÇIKLAMALARI 11.1.7. Üreme Sistemi ve Embriyonik Gelişim Anahtar Kavramlar; büyüme, embriyonik gelişim, gelişme, hamilelik, invitro

Detaylı

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II IV. KURUL DERS PROGRAMI (ÜRO-GENİTAL ve ENDOKRİN SİSTEM) (07 MART NİSAN 2016)

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II IV. KURUL DERS PROGRAMI (ÜRO-GENİTAL ve ENDOKRİN SİSTEM) (07 MART NİSAN 2016) 2015-2016 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II IV. KURUL DERS PROGRAMI (ÜRO-GENİTAL ve ENDOKRİN SİSTEM) (07 MART 2016 22 NİSAN 2016) DEKAN BAŞKOORDİNATÖR DÖNEM II KOORDİNATÖRÜ DÖNEM II KOORDİNATÖR YARDIMCISI

Detaylı

Solunum, genel anlamda canlı organizmada gaz değişimini ifade etmek için kullanılır.

Solunum, genel anlamda canlı organizmada gaz değişimini ifade etmek için kullanılır. SOLUNUM SİSTEMLERİ Solunum, genel anlamda canlı organizmada gaz değişimini ifade etmek için kullanılır. 1. Dış Solunum Solunum organlarıyla dış ortamdan hava alınması ve verilmesi, yani soluk alıp vermeye

Detaylı

ENDOKRİN SİSTEM #4 SELİN HOCA

ENDOKRİN SİSTEM #4 SELİN HOCA ENDOKRİN SİSTEM #4 SELİN HOCA ADRENAL BEZ MEDULLA BÖLGESİ HORMONLARI Böbrek üstü bezinin öz bölgesi, embriyonik dönemde sinir dokusundan gelişir bu nedenle sinir sisteminin uzantısı şeklindedir. Sempatik

Detaylı

O Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal ve sosyal yönden en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme

O Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal ve sosyal yönden en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme BİREY GELİŞİMİ O Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal ve sosyal yönden en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden değişimidir. O Gelişim; organizmanın

Detaylı

YGS ANAHTAR SORULAR #3

YGS ANAHTAR SORULAR #3 YGS ANAHTAR SORULAR #3 1) Bir insanın kan plazmasında en fazla bulunan organik molekül aşağıdakilerden hangisidir? A) Mineraller B) Su C) Glikoz D) Protein E) Üre 3) Aşağıdakilerden hangisi sinir dokunun

Detaylı

KAS DOKUSU. Kontraksiyon özelliği gelişmiş hücrelerden oluşur Kas hücresi : Fibra muskularis = Kas teli = Kas iplikleri

KAS DOKUSU. Kontraksiyon özelliği gelişmiş hücrelerden oluşur Kas hücresi : Fibra muskularis = Kas teli = Kas iplikleri KAS DOKUSU Kontraksiyon özelliği gelişmiş hücrelerden oluşur Kas hücresi : Fibra muskularis = Kas teli = Kas iplikleri Kasın Fonksiyonu Hareket Solunum Vücut ısısının üretimi İletişim Organların kontraksiyonu

Detaylı

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 2 DAMARLAR

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 2 DAMARLAR ADIM ADIM YGS LYS 174. Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 2 DAMARLAR Dolaşım Sisteminde görev alan damarlar şunlardır; 1) Atardamarlar (arterler) 2) Kılcal damarlar (kapiller) 3) Toplardamarlar (venler) 1) Atardamar

Detaylı