Fatma Kıran. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Transkript

1 - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin kopyalanması gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Bu doküman, şairin kendisi veya temsil hakkı verdiği kişinin isteği üzerine Antoloji.Com tarafından, şairin veya temsilcisinin beyanları doğrultusunda yayınlanmıştır. Bu dokümanın yayınlanması kullanılması dağıtılması kopyalanması ile ilgili husularda ve şiir içerikleri ile ilgili anlaşmazlıklarda Antoloji.Com hiç bir şekilde sorumlu ve taraf değildir.

2 (1979 -)...hep mağazadan alınan elbiselerden giyinmek istemiştim... şimdi dolabımda sayısız giysi var... ama hepsi birden giyilmiyor yaşında genç bir kadın... bir bebek getirmiş bu kirli dünyaya korkusuzca... 79' un kışında anacığım evde doğurmuş... korkmuşlar ölür bu demiş herkes... hastalıktan kurtulamamışım pek... babaannem sırtında alıp götürürmüş okula... ayaklarım çamur olmasın diye... çok kişinin ilk göz ağrısı oluvermişim... babam çok fazla kalamamış yanımızda... bir yerlerde olması gerekmiş hep... doyuramamış anacığım beni, pek zayıf kalmışım... ama yine de büyümüşüm işte... oku derdi babam küçükken hep, sürekli oku... karın doyurmak için ayrılan parayla, hep kitaplar alınmış o kerpiç duvarlı gecekonduya... sonra İstanbul umun yolu gözükmüş bize... ne hevesle gelmişiz bu koca şehre... babam da annem de gözlerinde kalan ne varsa sunmaya çalışmışlar... onların üç tane pırlanta gibi kızı var... o üç pırlanta kızında mükemmel anne ve babası... beni edebiyatla buluşturup aramızda kopmaz bağlar sağlayan babama ne desem az gelir... babam benim iyi ki varsın... henüz bir kitabım yok çünkü hala yeni yetme biriyim ben... yaklaşık olarak 11 yıldır yazıyorum... ama henüz ulaşamadım hedefime... yazmak hobi değil benim için... yazmak benim bir parçam... su içmek gibi... uyumak gibi... doğmak gibi... belki de bir korku içimdeki... her şey öyle dağınık ki bıraktım toplamıyorum hiçbir şeyi... bir araya getirilecek çok yazı var ama benim sanki henüz cesaretim yok... henüz yaşıyorum bana bir şey olmadığı sürece de yazmaya devam edeceğim... bir yürek bu izlemeye devam edin...

3 Açlığım Ayın şavkı düşünce yüzüne, Doyamıyorum bakmaya, Bal renkli gözlerine... Uzat elini çiçeğim, Geç olmadan çıkacağımız yolculuklar, Düşelim ayın ılıttığı yollara... Doyamayalım bakmaya, Doyamayalım dalmaya... (25 Kasım 2000)

4 Adı Eylül Ayrılıklarımın kızı Eylül Ne zaman doğacaksın? Elemle, delicesine bir bekleyiş içersindeyim Ne zaman konuşacaksın? Elim ayağım tutmaz oldu Ne zaman yürüyeceksin? Kızım Eylül üm Sana ihtiyacım var Gel hadi Mayıs 2004 (doğmamış kızıma şiirler...)

5 Ağla Ağlamak yakışmaz Yarin yoksa yanında, Başın dik olmak zorunda... Yarin varsa yanında, Başını daya omzuna, Ağla... Mart 98 / İstanbul

6 Anlamsız Yakarış Satır aralarına sıkışmış bir yaşam bizimkisi Öykülerimden çalıp şiirlerime sıkıştırdığım Şiirlerimi öyküleştirdiğim bir kısırlık... Belki de anlamak istemiyorum kendimi... Seveceğini bilsem dön derim, Satırlardan sıyırıp yaşamı, Sunarım önüne umarsızca... Keşke lerin anlamsızlığını sen öğrettin bana, Ama içim kabarıyor ölüyorum sanki... Keşke yeniden yazabilsem sana, Keşke yeniden anlatabilsem seni, Taze gibi duran ısıtılmışla değil de; Dalından henüz kopmuş toprak kokulu birkaç sözle Mayıs 2004

7 Anlamsızlıklar Bekledim yolunu, ağladım saatler boyunca, Anlamsızdı her şey... Konuşmalarımızı anımsadım, sus durdum dakikalarca, Anlamsızdı her şey... Susadım seni bulamayınca başucumda, Anlamsızdı her şey... Sendin beni var eden olmayınca yanımda, Anlamsızdı her şey... Haziran 97 / İstanbul

8 Anlıyor musun? Geceler çekilmiyor Biriciğim, Sahipsizlik, Kimliksizlik, Yokluk... Anlıyor musun Sensizlik nedir' i? 7 Haziran 2002

9 Aşığım...Heeeey!!!... Gün doğumu, aç güneşini tenimi kavur hadi... Rüzgar sana söylüyorum es delice durma hadi... Gökyüzündeki eşsiz ma-vi&be-yaz yağmurlar yağdır hadi......dağ, taş......tepe, bayır, Gün,...güneş... yağmur......bulut, Toprak uyan,...karşıla beni... Ben aşık oldum duy sesimi Mayıs 2004

10 Aşk ın Tarifi Uçsam diyorum; rüzgarın kanadına konup... Çoğalsam diyorum; güneş tutsa elimden... Baksam diyorum; doyasıya gözlerine dalsam... İstiyorum ama yapamıyorum... Aşkın tarifini biliyorum ama anlatamıyorum... Uçmak gök yüzünde kuşlar gibi, Yanında olmak... Gözleri kamaştıran güneşin elinden tutmak, Çoğalıp tane tane yıldızın olmak... Bakmak hep bakmak, Gözlerine dalmak... İstiyorum ama yapamıyorum... Aşkın tarifini biliyorum ama anlatamıyorum... (24 Mayıs 2000)

11 Aşkın Kokusu Bir iç kanama gibi amansız ve acımasız, Sarıp götürür bedenleri... Kokusunu duyarsın derinlerden, Ağırlaşır, yoğunlaşır, Dayanılmaz olur... Alıp başını gitmek istersin bilmediğin diyarlara, Kurtulmak sıkıntılardan, Tanımasan da kimseleri, girmek içlerine... Mümkün olmayan ne varsa o anda çıkar karşına, Gitmeler eksilir, yarımca kalır yüreğin... Artık teslim olmuşsundur kokuya, Korku sarsa da bedenini Vazgeçemezsin... Acı çekme sırasını devralmışsındır, Aşktır yaşadığın, Son kullanma tarihi yazmayan Mayıs 2004 / İstanbul

12 Aşkların En Güzeli Aşkların en güzeli;...pencere kenarında,...usul bir bekleyişse... Aşkların en güzeli;...uzaklığın pasına,...dokunmaksa usulca... Aşkların en güzeli;...usulluğu bozmaksa,...ben aşık oldum sana... (7 / 7 / 7 ilk Haiku denemesi) 24 Mayıs 2004

13 Ayrılık Bir akşam vaktiydi, söyledi... Ayrılık yakın hem de çok yakın diye... Giderken titredi sanki bedeni Yoksa bana mı öyle geldi? Buğulandı gözleri, hafif ıslandı kirpikleri, Gözlerim buğulu kirpiklerim ıslak, Titredi bedenim, ardından bakınca Biliyordum ya gideceğini bir gün Ama sanki erken geldi akşam... Bir akşam vaktiydi, söyledi... Ayrılık yakın hem de çok yakın diye... Nisan 99 / İstanbul

14 Bakışın Yaşamın yedi rengiydi sende bulduğum güneşin kızıllığıydı güne bakışın karın beyazıydı beni sarışın kömürün karasıydı dokunuşun altının sarısıydı kızgınlığın ellerinin mavisiydi ayrılığın gözlerinin elasıydı vedaların korkunun yeşiliydi bakışın bakışın... bakışın kaldı bende... (10 Temmuz 2002 Gerede)

15 Ben, Sen ve O Beni düşündü; bulunca güldü, gidince yoruldu Üzüldü üzüldüm... Seni düşündüm; bulunca güldüm, gidince yoruldum Üzüldüm üzüldün... Onu düşündük; bulunca güldük, gidince yorulduk Üzüldük üzüldük... (15 Şubat 2000)

16 Bilemiyorum Başımı her kaldırışımda Gözlerinle karşılaşıyorum Ellerimi her uzatışımda Sana dokunuyorum Adımlarımı her atışımda Sana çıkıyor yollarım Hangimiz hangimizi Takip ediyor Bilemiyorum Mayıs 2004

17 Bir Anı Bir kardelen açmıştı, Adımlarımı ağırlaştırıp geçtiğim, Senin adını koyduğum köşede... Durup baktım kardelene, Gülümsüyordu içten ve derinden, Sevdim, öptüm, gülümsedim... (16 Şubat 2000)

18 Bir masal... iki yürektik bir olduk, iki yüreğe gülücükler kondurduk, öpüşlerle, sevişlerle, doldurduk, doğurduk, doyurduk, büyüttük... sonra doyamadık... unuttuk ve bittik... 7 Haziran 2002 Gerede

19 Boşlukla Birleşen Yüzün soğuk yüreğin katı, Benim acımasız sevgilim... Beni buralarda bir başıma, Eski hüzünlü halime bıraktın... Sende kaldı yüreğimin yarısı, Kendini boşlukla tamamlar... Yanağımda soluksuz bir öpüş, Aşk ateşi içimdeki yakar yüreğimi... Sözüm yok gayrı sana, Benim acımasız sevgilim Eylül / İstanbul

20 Çığlıkla Gelen Gece sessiz bir çığlık gibi çöktü üstüme Karanlığın içinden bir el Yanıma yaklaşıp Ağladı saatler boyunca... Ocak 98 / İstanbul

21 Çığlıksızlık çıldırasıya yalnızlığım yok oluş çıplaklığım üşüyorum sarıl bana aradığım gözler dokunduğum tenler hissettiğim dudaklar uzak durmayın bana yakınınızda olduğumu bildiğiniz halde bu uzaklık, bu titreyiş niye? niye bu sevgisizlik, kayboluş niye? sevdayla çalkalanan bu yürek niye çığlıksız? 1997 İstanbul / Taksim

22 Çirkin Bir Kız Çirkin kız arabanın altında kalmayı göze aldı. Yerdeki bozuk paraya uzanıp Düşüren genç çocuğun peşinden koştu Ve uzattı En fazla 250, en az 50 bin lira olan parayı Mayıs 2004

23 Çocuğum bir çocuk var düşlerimde her zaman söylediği sözdür: 'fakire bir sadaka' ayakları çıplak çatlamış elleri soğuktan kuru bir ekmek elinde dolaşıyor kendini bilmez bir şekilde belki de istiyordur şimdi sıcak bir çay bir parça peynir ve zeytin... bir çocuk var düşlerimde bayramın gelmesini iple çeken ve geldiğinde yeni giysilerinin sevinci yüreğinde ne büyük bir sevinç neden olmasın ki senede ya bir ya da iki gün... bir çocuk var düşlerimde yırtık pırtık kirli kıyafeti elinde hayatının sonunu hazırladığı bali poşeti içine çekişini seyrediyorum titreyişini, zevkini... kimse umurunda değil onun önemli olan verilmesidir ona sigara para veya biraz yiyecek... çocuklar var düşlerime bile giremeyen çocuklar var düş gibi hayat geçiren... çocuğum seni doğuramam İstanbul / Beyazıt

24 Denizim Biraz çakılından aldım Biraz masmavi tuzundan Sonsuzluğundan da biraz Işığından birazcık Birazcıkta enginliğinden Çokça da direncinden Deniz im... Şubat 98 / İstanbul

25 Doğa I Sessiz ama alabildiğine canlı, Toprağın soluk alı verişini duymak bile mümkün. Yeşilin tazeliği sarmış dört yanı, Altın sarısı bir toz örtü üstünde, İkisinin arasında da tomurcuklar, Rengarenk çiçekleri gözüken... Mutluluğun pırıltılarını taşıyorlar Adları da Eylül /İstanbul

26 Doğa II Gün perde perde ağarıyor dağlarda Güneş yeni bir tepeyi aşınca Rüzgarla savrulup bir ışık demeti oluyor Yeşilin üstüne düşüyor... Işık huzmeleri insanın gözünü kamaştırıyor O yeşil sanki bir yakut... Gün ağardıkça dağlarda perde perde Yeni bir tepeyi aştıkça güneş İyice canlanıp doğa Savuruyor rüzgarla güneşini etrafa... (14 Şubat 2000)

27 Dokunamadığım Mutluluk Simsiyah saçların savruluyor gecelerime Masum ve azıcık da umarsız Gözlerin takılıyor gözlerime Biraz utangaç ve çekingen gülücüğün Alıveriyor beni benden Sana getiriyor Senin haberin bile olmadan (22 Ocak 2002)

28 Düş düştü paramparça bir yağmur damlasının buğusunu gördüm düşümde ansızın bir ürperti verdi tenime akarken ağlamaklıydı sanki sessizliğe ve yalnızlığa sadece kendi sesini duymaya ağlamaklıydı hırçınca sonra o yağmur damlası süzüldü ve düştü kolu kanadı kırılmış gibiydi ardından bir daha bir daha dayanamadı damlalar ve bitti Eylül İstanbul / Taksim

29 Düşüm Bir düştü sadece yaşananlar Sevgiyi dolu dolu yaşarken Sarp kayalıklarla dolu bir uçurumdan düştüm Düşümdü bu benim Uyandığımda başucumda bulduğum Sadece Gördüğüm düşüm ve acı bir düşümdü O kadar... Mayıs 98 / İstanbul

30 G'li şiir gitmiyor yadımdan yüzün gel etme güzel gülü soldurup güldürme dikeni gönlümü kanatma güzelliğinle yeter Nisan 2001

31 Galata ya Veda Galata da son bir balık ve bir duble rakı Uzaklardan bir ses; Ben seni ellerin olasın diye mi sevdim? Ve birkaç damla göz yaşı fasılla karışık... Elveda Galata Mayıs 2004

32 Gel Hapsediyorum kendimi bir sese Duymasam bitecek sanki her şey... Alışırım düşüncesi uzak ve ürkütücü, Sancıyor; yüreğim, gözlerim... Gel diyorum; Hep gel, Bitmeden gel, Gönlümün gün doğumu gel Beni biraz anla ve gel Tükenmeden umutlar GEL... (18 Haziran 2001)

33 Gemi Sen hiç fırtınada kaldın mı gemi? Denizlerin azgın sularında, Meddücezirler yaşayıp, kabarıp coştun mu? Dinginleşip, sustun mu? Boğuldun mu hiç? Sen hiç ağladın mı gemi? Sarsıldın mı, yıprandın mı? Sen hiç yıkıldın mı gemi? Susma ne olur... Ne olur söyle Mart 99 / İstanbul

34 Geride Kalan Ne Varsa Sevdim seni bir düşümde, Sevdim bir hayal kırıklığımda... Bilemedim nice oldu halim, Bilemedim nasıl acıdı içim... Ay ışığı ve gözyaşıyla dolu bir gecede Yürüdüm sessizce yollarda, Biraz senden biraz benden uzaklaşarak Titredim içime giren rüzgarla Geride bıraktığım her şey titretti yüreğimi... Düşümde sevdiğim, yanımda istediğim Hayal kırıklığımda umudum dediğim Bulutlara, göğe, toprağa, yıldızlara Çığlıklarla duyurduğum paylaşımımı Hiçbir yere sığdıramadığım sevgimi Geride bıraktım, Dağlara, kırlara Ağaçların kurumuş yapraklarına... 9 Aralık 99 / İstanbul

35 Gözleri bal Ah hüzün yakışığı, çakıl döşeli taşlıklarda yüzünü kaldırır gibi asmalara, bal renkli gözlerin, ilk gözlerini gördüm o ışık gölgeli... (Temmuz 2002 İstanbul)

36 Gözlerin kayıp gitmesin diye Ayın şavkı düşmüş yüzüne gözlerin çizilmiş yüreğime baktıkça bakasım geliyor yüreğime gözlerin içimde yüreğimde ey yar... Avucumu koyunca yüreğimin üstüne yüreğim ısınıyor, ısıtıyor gözlerini de yüreğim çarpıyor gözlerinde ve daha bir sıkı sarıyor avuçlarım kayıp gitmesin diye bal renkli gözleri yarin... (Şubat 2002 Gerede

37 Hasret rüzgarı dinledim dün gece sesini dumanın umuduyla ama nice sonra anladım bekleyişimin beyhudeliğini inanmayabilirsin yalnız bil ki şahidimdir; hasretinle bileylediğim karanlık, rüzgar ve saatlerce tasasızca seyrettiğim dolunay... hadi sor durma ve gece terk ederken yerini gün ışığına göz kapaklarım yorulup düştüler ama bir an olsun dinmedi yüreğimin sesi inan tutsak ederken içimde sancıyı umut umut, sabır sabır diye... yeryüzündeki tüm ağaçları sayfalarca yazsam da sesim çığlık olup gök gürültüsünü bastırsa da neye yarar gülüm hasretin kör zincirini koparamadıktan sonra Temmuz İstanbul / Eyüp

38 Hayat Yitip gitmek kentlerin uçsuzluğunda Sayısı akılda kalmayacak uzunlukta Bir çizik atmak hayata Ve yeniden başlamak umutlara Ucuz yaşam standartlarının sıkılmışlığı Köhne odalardaki hapisliğin korkusu Ekmekteki küf kokusunun tarihe karıştığı Yeni bir hayat umuda yelkenli (19 Haziran 2001)

39 İçinde bırak sokak serserisi Fuat, bağıra dursun Nurhan' a olan aşkını... bırak koca göbekli adam, zorla sevişe dursun dal gibi karısıyla... bırak her şeyi bırak bana bak! bak nerendeyim şimdi? nerende bak?... 7 Nisan 2002 İstanbul

40 İkimiz birimiz değilmiyiz? sanki aynadaki yüz benim değil söylediğim türküler bildiklerim, yediklerim eski tadında değil sanki... Sanki sen, sen değilsin sanki ben, ben değilim... Ben seni mi sevdim? Seni seven ben miydim? Yoksa biz ikimiz birimiz değil miydik? Yoksa biz hiç ikimiz olamadık mı? (30 Mayıs 2002 Gerede)

41 İnanmıştık Biz Sevginin kamarasında açılmıştık denize Güneş savururken ışıklarını hınca hınç rüzgarla Sular kabarırken dolu dizgin fırtınalarla Koruyacağını sanmıştık sevgi kamarasının bizi Sevgi ağacından toplamıştık doyumsuz yemişleri Güneş kızartırken yemişlerimizi Daha bir sıkı sarılmıştık bereketli topraklarımıza Sular yeşertirken fidanlarımızı Daha ne isteriz ki doğadan demiştik Bozguna uğratmayacağını sanmıştık sevgi ağacının bizi İnanmıştık biz sadece inanmıştık... (25 Eylül 2002)

42 Kaçış Kayıp giden neydi avuçlarımdan, Neydi beni solduran, Kaçıran yaşamdan? Neydi gözlerimdeki hüzün, Akan yaşlar ne için? (11 Nisan 2001)

43 Karaelmas Diyarı Bir gün batımı kızıllığında geleceğim oraya O bensiz, o sessiz kente, Benleştirmek, seslendirmek için... Şenlenen kentte iki çift göz olacak, Yürekleri şafakta atan, Yürekleri şafakta kıvılcımlaşan... Sevgili, o iki göz baktıkça birbirine, İki yürek coşacak, Dolu ve içten Sonsuz ve bıkmamacasına Bir şafakla da gideceğim, gün ağaracak, güneş gülecek, Yine sessiz ve hüzünlü kent olacak karaelmas... Beyazıt / 1999 Not: Yürekleri şafakta kıvılcımlaşan... alıntıdır... Nihat Behram ın Deniz ler için yazdığı kitap; Yürekleri Şafakta Kıvılcımlar...

44 Kış, Kar ve Sevgilim Sevgilim yanımda olsaydın keşke; Kar var şimdi yaşadığımız günlerde, Umutsuzluk çevremi kuşatmış... Kıtlık kıran gündemde ve hava buz gibi ağır... Yine de sevgilim ele güne karşı, Özenle saklıyorum yüreğimde, Sana duyduğum aşkı. Sana duyduğum seviyi... Üşüyorum uzat ellerini. Dört yanım kar içinde Kasım / İstanbul

45 Nasıl? Ah benim sevimsiz kentim, ayrılıklarımın şehri yeni bir günü daha doğurdun umarsızca... Sis basmış her bir yanını da çirkinliğin örtünmüş penceremde buğun, içimde sesin kulaklarımı çınlatırcasına haykırışın varmıyor dilim söylemeye sevdamın kenti Sabah ayazı doldu içime sarılsan bir kere ah bu çırpınış bu umut niye? bitti işte... Neydi beni sende var eden böyle söyle sensizlikte yok eden neydi? Nasıl çizilir bunun resmi? Nasıl söylenir bunun türküsü? Söylesene nasıl? (29 Mayıs 2002 Gerede)

46 Nazlı Yaren Ay düşmüş ışır yollarda, Yol kenarlarında ateş böcekleri, Ateş böcekleri kırmızı bir alev, Kırmızı bir alev yüreğimde aşkı, Aşk gül bülbül elinde, Elinde gülün, bir diken, Diken sarmış yolları, Yollara ay düşer ışır yollar... Yollar mezar taşları kadar sessiz, Sessiz bu yıl içimdeki hıçkırık, Hıçkırık yare gider, Yar tenhalarda yol gözler, Gözlerin bir ağlayanı var, Ağlayanın siyah zülfü düşer güne, Gün ışır güneş gelir, Güneş yürektir sessizce... Sessiz bir selam dağlarda, Dağlarda baharın amansız kokusu, Kokusu çiğdem, leylak, nevruz, Bir bayram çiçeği, Çiçek dokunaklı bir türkü, Bir türkü yanık, Yanık yürek tozlu yollarda, Yollarda gözler tüter, Nazlı yarene bakan gözler Kasım / İstanbul

47 Ne? tükenen ben miyim yoksa gençliğim mi? 7 Nisan 2002 İstanbul

48 O kadar O kadar güzeldin ki çirkin kaldım yanında... O kadar gerçektin ki hayal kaldım yanında... O kadar gençtin ki yaşlı kaldım yanında... O kadar sevdim ki seni sevgisiz kaldım yanında... (5 Ocak 2001 Eyüp)

49 Oyuncak Dünya Küçük bir çocukmuşçasına oynuyorum kentlerle Yap boz oluyor elimde binalar, bahçeler, otomobiller... Bir dokunuşla bozup yeniden kuruyorum... Bazen gökdelenler inşa ediyorum, Tüm çirkinliklerini koyarak ortaya... Bazen de gecekondular konduruyorum gizlice, Yıkılma korkusuyla duran ama sevecen... Sonra gökdelene yerleştirdiğim insanları, Gecekondulara koyup yaşatıyorum beceriksizce, Gecekondudakileri de gökdelenlere garipçe... (17 Haziran 2001)

50 Özlemeni Özledim Süt mavisi gökyüzü koyarken ortaya güzelliğini, Kimse bilmez aklımdan geçenleri... Bildiğini düşündüğüm sonra, bilmediğini bildiğim sen, Özledim o tahtalı salıncakta sallamanı beni... Özledim; özlemini... Karanlık bastıkça güne; yorganım karanlık yastığım soğuk... Duyulan ses; hıçkırık... Bildiğini düşündüğüm sonra, bilmediğini bildiğim sen, Simit atmayı özledim seninle, vapurdan martılara... Özledim; özlemini... (İstanbul / 2000)

51 Sarhoş Sen benim Sarhoşluğumsun. Ne ayıldım, Ne ayılabilirim, Ne de ayılmak isterim. Ben hep sarhoş kalmak isterim! Çünkü seni yaşıyorum, Sen oluyorum Eylül 2002

52 Sen Benim Sen benim anlattıkça eksilen anlamımsın bir sonbahar öyküsünü anımsatıyorsun, ne kadar da sıcaksın tıpkı mayıs gibi, kiraz mevsimi kokusunda ve renginde bir sevişme vaktinde biraz sokulsan da ısınsam sende... Sen benim yürüdükçe biten yolumsun sana çıkıyor tükenişlerim farkında mısın? Sen benim baktıkça yıpranan resmimsin her öpüşümde kızaran yanakların yakar içimi her sarışımda titreyen bedenin alır yüreğimi her sevişimde çıldıran ruhun kemirir beynimi ne kadar da utangaçsın, çocuk gibi çocuk masumluğunda ve temizliğinde bırak yanaşayım kıyılarına çocukluğumu buluyorum sende... Sen benim dokundukça kaybolan hayalimsin yaksada suretin elimi alamıyorum kendimi... Sen benim okudukça buruşan mektubumsun avuçlarımı kanatıyor ak kağıtlardaki kara noktalar durmadan söylüyorum seni sen benim bitmemiş türkümsün... Sen benimsin benimsin işte... (8 Ağustos 2002 Gerede)

53 Sende Çarpmak Yanaş kıyılarıma bir vapur misali Sende çarpıp durayım Gözlerinin güvertesinde... Aynı dalda filizlenen çiçekleriz Aynı şeyleri düşleyip, düşünüyoruz Ve belli etmeden kimselere Hatta birbirimize bile... 9 Ağustos 2002 Gerede

54 Seni I Biliyorsun en fazla neyi sevdiğimi; Biliyorsun en fazla neyi istediğimi; Kocaman ve istekli yüreği, Onsuz yaşanmayacak; Umudu, mutluluğu Sadece seni... (İstanbul / 2000)

55 Seni II Uğur a... Seni bir kuşun solucanı sevdiği kadar Seni bir kedinin fareyi sevdiği kadar Seni bir maymunun muzu sevdiği kadar Seni bir köpeğin kemiği sevdiği kadar Seviyorum... Seni kendim kadar Seni senden fazla Seni kimsenin sevemeyeceği kadar Seni unutmamacasına Seni özlemle boğuşurken Seni aklımsan çıkarmadan Seviyorum... (Ocak 2000)

56 Seni sevdikçe... sen güldükçe gözlerin deniz yüreğin okyanus oluyor dalgalı kirpiklerin düşüyor gözün üstüne kabarıp coşuyor yüreğin sevgiyle seni güldükçe seviyorum seni sevdikçe gülüyorum (12 Nisan 2001)

57 Seni seviyorum sevdanın tüm güzelliği ile haykırıyorum adını ve bir kapı kapanıyor ardından geceye dağılırken düşlerim bir yürek fısıldıyor rüzgarda duyuyor musun? seni seviyorum Kasım İstanbul / Taksim

58 Seni seviyorum çocuk Gözleri bal renkli çocuk seni çıldırasıya seviyorum umudu için mücadele eden seni özgürlük gibi seviyorum ılık nefesinde ateşler yakan seni yaşam gibi seviyorum bakışları binlerce kardelen seni kiraz çiçekleri kadar güzel, beyaz ve umutla seviyorum... (Mayıs 2002 Gerede)

59 Seninim işte Bir çılgınlıktı yaşadıklarımız seninle sarp kayalıklarla dolu uçurumlardan atlamak gibi... Tıpkı denizin binlerce metre altında uzanmak gibi yosunlu, çakıl taşlı kumlara... İşte böyle bir şey sevgilin olmak işte böyle bir şey sadece senin olmak hovardalık değil bu bizimkisi her şeyi dolu dolu hınca hınç yaşamak sadece tabir caizse delicesine gönül coşkusu... Aitlik buysa Seninim işte alıp götürsene, duyursana dağa, taşa, kurda, kuşa.. Haydi ayağa kalk yüreğinle sar beni... (27 Mart 2000 İstanbul)

60 Sevda masalıdır sevme ümidi seni yaşamaktır yaşayabilme ümidi sözlerin anlamsızlığını duyarsın haykırışın kar etmeyişini umutların da yitebilme ihtimalini bir masal dünyasında yaşarmışçasına dönmenin dönüşün imkansızlığı karşısında bekleyişler mümkün değildir sanki her şey kopup giderken ellerinden yaşadıkların doldurur gözlerini sırların soluk olup sarıverir içini kaybolasın gelir bir sevda içinde sevinci yürek kıpırtısını anlatasın gelir tıkanır kalırsın içindekilerle dilinin ucuna gelen kelimeler uçup giderler eski yerlerine yüreğinin en derinlerine içine alasın gelir ona olan sevgini söyleyesin gelir de hemen vazgeçersin dudaklarındır seni ele veren titreyişiyle uğrunda ölesin gelirde ölemezsin sözlerin havada kalır kızarsın ölemediğine, sevdiğine ocak 2002 Bolu / Gerede

61 Sevmek zor mu? ben kendimi seviyorum sen kendini seviyorsun ikimiz insanları seviyoruz insanlar bizi seviyor birbirimizi sevmemiz çok mu zor? 1994 İstanbul / Soğanlı

62 Sımsıcak Kucağımdaydı daha demincek Bir kurşun yalayıp geçti boynunu Uyu dedim usulca, uyu... Sormadı kimse, niye? Bir tutam can yitti... Eller boş avuçlar sıcaksız... Nasılda güzeldi onu düşünmek Kar kış demeden Soğuğa başkaldırarak Dışarıda onu düşünmek Kucağımdaydı daha demincek Sımsıcak... (99 Ekim / İstanbul)

63 Sonsuza Gitmek Sorgusuz sualsiz alın götürün beni Duymayacağım hiçbir acınızı İnanın bağırmayacağım, ağlamayacağım... Alın götürün sadece Benim olduğum yerlere beni... (12 Nisan 2001)

64 Şimdi Sevişme Vakti Mayıstır adın Güzel kokulu tadın Senin kadar güzel bir ay var mı? Senin vaat ettiğin Mutluluk kadar yakın Bir ay var mıdır bana yeryüzünde? Kiraz mevsimimsin Sen şimdi sevişme vaktisin... (22 Ocak 2002)

65 Tenim Sıkılıyor Yarim, özledim seni; Kokun karıştı bir kere tenime Nasıl unuturum ki seni... Zaman kaplumbağa misali Canımı sıkıyor kimi de tenimi... Yarim, özledim seni; Tenin karıştı bir kere tenime Nasıl unuturum ki seni Aralık / İstanbul

66 Tenin mutluluk kar tanesi o beyaz düş karanlığın dilsiz kelebeği o sessiz uçuş sonrası erime sonrası ıslaklık tenin üstünde tenini özledim biliyor musun? 2002 Bolu / Gerede

67 Tenin Olsun Bir bakış yolladı uzaktaki yarine, Alabildiğince uzaktan... Sesini duyunca durdu dinledi, Çekti içine dolu bir soluk... Bir dokunuşa gebe bedeni, Çıldırdı ve haykırdı; Bir bakış yolla, içinde sesin ve tenin olsun, içinde sen ol diye... (20 Ocak 2000)

68 Türkü Kokusu Ardında kalan gül kokulu çağrılar içinde yarım bir türkü adı acı, adı ayrılık adı hiç bilmediğin bir şey kokan... (Mart 2002 Gerede)

69 Üşüyorum Çiğdem Bakışlı Yarim Ellerini aramak her an her yerde tenini örtünmek uyuyabilmek için gecelere gözlerinin ardından bakmak bu viraneye ve yürümek yüreğini katarak günlere ucu bucağı gözükmeyen o sisli şehirde yürümek sevdiğim üşüyerek sevgiye... Yürüyorum sevdiğim neredesin söyle? Çiğdem bakışlı yarim şimdi nerede? (20 Kasım 2002 / 20:20)

70 Var mısın sevdaya 'Hayat hep sürer bizler ölmedikçe' diyordun ya sevgili, doğru demişsin bak sürüyor sensizken bile... İnat koydum bu sabah hayatın adını inatsın içimde hiçbir vakit son bulmayacak bir annenin bebesini sevmesi gibi saf, masum ve içten ağaç dalları sonsuzluğunda özgürlük soluğunda mavide, yeşilde bitmemiş sevdacasına Seviyorum seni hala ve sevgili diyorum ki; Var mısın tekrar umuda var mısın sevdaya... (6 Haziran 2002 Gerede)

71 Veda Terk ettiğin kenti arayan gözlerin susar bir gün... Bir gün gelir susar usulca... Bu son vedadır hayata... Elveda sevdiğim... Elveda şehir... Elveda karanlık... (Aralık 2002 Gerede)

72 Yağmur Yağsın İçime Güneş küsmüş gökyüzüne Ağlayası gelmiyor gökyüzünün Dökülmüyor gözyaşları hıncahınç Bir gitse buralardan bir gitse Yağacak yağmurlar delice Git artık güneş git İçim kurudu Aralık / İstanbul

73 Yapmak Gelsene dedin bana; Geldim! Kalsana dedin bana; Kaldım! Gülsene dedin bana; Güldüm! Ölsene dedin bana; Öldüm! Mutlu musun? İstediğin her şeyi yaptım Ağustos 2002

74 Yar' e Bir gün daha geçti gül yüzlüm sesini duymayalı bir gün daha senden ayrı bir gün daha... Bir kez daha öldüm kefenim asılı baş ucumda... Var git ölüm yar' e bildir bir çizik daha attım yokluğuna... (13 Ekim 2002 Gerede)

75 Yarim kapatma bana gözlerini baksın bal renkli gözlerin kimseye bakmadan, yalnız bana aksın balın, gözleri bal yüreği bahar kokuşlu yar... 7 Şubat 2001

76 Yaşam öyküsü Esmer bir çocuk bir sonbahar öyküsü anlatır usulca, dinlersin çocuğu, dinledikçe uzaklaşırsın mekanlardan esmer çocuğu ararsın çığlık çığlığa, onun öyküsüdür artık yaşamın kaybolduğun yaşamın öykü tadındadır... Ve anlatılır hep sonbahar gecelerinde usulca esmer çocuklarca... (Aralık 2002 Gerede)

77 Yaşama Elveda Kaldırıp atsam diyorum içimdeki ölümü Olmuyor... Benim umutlarım tükendi... Ölümü atmak istesem de atamıyorum Ölüm geldi beni buldu... (20 Ekim 2000)

78 Yitik Çocuk Sanki yitik bir kentin ortasındaydı Ve oradan söylüyordu türküsünü İçten değildi sesi Sigarasından son bir duman daha çekti Ciğerlerini boğarcasına Ve ruhsuz yeni türküsüne başladı Eşlik edenlere aldırmadan tek düze Mayıs 2004

79 Yüreğimin Sesi Gün çekilince pencerelerden Ses gelmez olur can pareden Her gece onunla uyur Ses veririm yüreğimden Akşam güneşi deniz ufkundan silinmeden Hülyalı gezinen başım dinmeden Seni alır yanıma uyanır Ses veririm yüreğimden Yar gitti diye coşup duran derelerden Ak kuşlara yuva olan tellerden Bağrımda dal dal olmuş gülle haber alır Ses veririm yüreğimden (22 Mart 2000)

80 Zaman' a zaman azdırıyorsun yaralarımı hani ilaçtın sen? (8 Nisan 2002)