Danıel Defoe _ Robınson Crusoe

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Danıel Defoe _ Robınson Crusoe"

Transkript

1 Danıel Defoe _ Robınson Crusoe DANIEL DEFOE 1660 yılında Londra'da doğdu. Flaman asıllı babası James Foe, varlıklı bir mum imalatçısıydı. 'Defoe' soyadının özgün aile adı olduğu sanılır. Babası Presbiteryen olduğu için Oxford ya da Cambridge kolejine gidemeyen Daniel Defoe, Newington Green'de Rev. Charles Morton'm yönettiği akademide öğrenim gördü. Ailesi ve yakın çevresi ondan Presbiteryen rahibi olmasını beklerken, 1683'te tiqarete atıldı. Rahip olma fikrinden vazgeçmesine rağmen, Moll Flanders ve Robinson Crusoe romanlarında, seyahat tutkusunun yanı sıra Protestan değer yargıları da kendisini gösterdi. Avrupa'ya yaptığı seyahatlerin ardından Londra'ya döndüğünde bir tüccar olarak kendisine iyi bir yer edindi. 1684'te evlendiği Mary Tuffley, Đngiltere Kilisesi'ne karşı olan varlıklı bir tüccarın kızıydı. 1685'te Kral II. James karşıtı bir ayaklanma başlatan Monmouth Dükü'nün taraftarları arasına katılan Defoe, ayaklanma bastırılınca Đngiltere'den sürüldü ve üç yılını tekrar Avrupa'da, II. James karşıtı yazılar yazarak geçirdi. 1688'de II. James Fransa'ya kaçınca Oranj Prensi III. William'm ordusunu karşılamaya gitti. Đşlerinin kötü gittiği bu dönemde kısmen de olsa para kazanmak için yazı yazmaya başladı ve saltanatı süresince William'i destekleyerek onun önde gelen yazarları arasında yer aldı. 1701'de, ırk ayrımının geçersizliğini savunduğu nükteli şiiri The True-Born Englishman (Safkan Đngiliz) yayımlandı. Bu şiirin ardından çeşitli siyasi hiciv yazıları kaleme aldı. Đngiltere'de hâkim olan Anglikan sınıfının kendilerine muhalefet edenlere yaptıkları eziyetleri alaylı bir dille anlatan The Shortest Way with the Dissenters (Ayrılıkçılarla Baş Etmenin En Kestirme Yolu; 1702), özellikle Anglikan-lar arasında çok satıldı. Ancak bu yazısında Angli-kanlarla alay ettiği gerekçesiyle 1703'te Newgate Hapishanesi'ne atıldı. Parlamento sözcüsü Robert Harley'nin aracılık etmesiyle hapisten çıkarılınca Harley ve başka siyasetçiler için çalışmaya, siyasi gazetecilik ve hiciv yazarlığı yapmaya başladı. Tüccar, şair, gazeteci ve mahkûm Daniel Defoe, gazeteciliği sırasında ajanlık da yaptı, yazılarında sık sık takma isimler kullandı. Roman yazmaya altmışlı yaşlarında başlayan Defoe, ilk romanı Robinson Crusoe'yu (1719) yayımladığında orta sınıftan geniş bir okuyucu kitlesi topladı. 1722'de ikinci romanı olan Moll Flan-ders'ı yazdı. Moll Fîanders'ta Newgate Hapishane-si'ndeki kendi tecrübelerine ve mahkûmlarla yaptığı konuşmalara dayanan bölümler vardır. Eserlerinde günlük hayatı anlatması o dönem için yenilikçi bir hareket olmuş ve roman türünün gelişmesine katkıda bulunmuştur. Daniel Defoe, 24 Nisan 1731'de Londra'da ölmüştür. Diğer eserleri arasında A Journal of the Plague Year (Veba Yılı Günlüğü; 1722), Coloneln Jack (Albay Jack; 1722), en son romanı Roxanna (1724), Đngiltere'de hizmetkârlara nasıl davranıldığını incelediği The Great Law of Subordination Considered (1724), doğaüstü olaylarla ilgilendiği son yıllarında yazdığı The Political History of the Devil, As Well Ancient as Modern (Geçmişte ve Günümüzde Şeytanın Siyasal Tarihi; 1726) bulunmaktadır. ÖNSÖZ Klasik üç "ütopya" metnine (Thomas More, Ütopya; Bacon, Yeni Atlantis ve Tomasso Campa-nella, Güneş Ülkesi) yazdığımız önsözlerde Pla-ton'un, bugün bile hâlâ ciddiye alınıp aranan ada-ülkesi Atlantis'inden, hatta daha öncesinden başlayıp, "ada" nın ütopyalardaki rolüne değinmiştik. Bu önsözleri dikkatle değerlendirenler, ütopyalarda felsefe ile edebiyat arasındaki çizginin silinmeye başladığını fark etmekle kalmamış, bir yandan da ütopya ile "robinsonad" denen roman türü arasındaki akrabalığı görmüş olmalıdırlar. "Robinsonad" başlığıyla tanımlanan roman türü, adını, Daniel Defoe'nun Robinson Crusoe (1719) romanından almakla birlikte, bu ad, geriye dönük uygulanarak, özellikle 16. yüzyılın ürünlerini de tanımın kapsamı içine alır. Issız bir adada insanlığın uygarlık ve kültüründen yalıtılmış tek başına bir hayat sürmesi motifi, Homeros'un Odysseia destanında ve Sophokles'in Phlikotet oyununda, Binbir-gece Masallarimn Denizci Sinbad'ın ilk deniz yolculuğunda ya da ortaçağdaki Kudrun destanında karşımıza çıkar. Ancak bir anlatının yapısını kurucu öğe olarak ilk kez büyük keşifler çağmda Mar-guetite de Navarre'nin Heptameroriunda (1558) Garcilaso de la Vega'nın Primera porte de los Com-mentarios reaies'inde (1609) ve özellikle de H. Ne-viU'ın The Isle of Pines (1669) romanında bu temayı buluruz. Almanca'da Grimmelshausen, Der abente uerliche Stmpilicissmus (1669) romanının son bölümünde de otuz yıl savaşlarının korkusundan bir adaya sığman birini anlatır. Issız bir adada yaşama teması Daniel Defoe ile birlikte nitelikçe yepyeni bir anlam kazanmakla kalmamış, "robinsonad," dünya edebiyatına da bir tür olarak yerleşmiştir. "Robinsonad" anlatı, geniş anlamda, günümüze kadar uzanagelmiştir. Özellikle de bilimkurgu edebiyatını bir ayağıyla bu geleneğe bağlamak hiç de zor olmasa gerekir. Hem kendisinden önceki birikimlere hem de sonrakilere adını veren Defoe'nun romanının yazınsal kaynağını temsil etmeye aday metinlerin başında ada sürgünü, Juan Fernandez adasında 4 yıl tek başına yaşamış olan Đskoç Kralı Selkrik'in öyküsü sayılmaktadır. 1712'de Selkrik'in başından geçenleri, onu bu ıssız adadan kurtaran Kaptan Woodes Rogers, A Cruising Voyage Round the World (Dünya Çevresinde Gemiyle Bir Yolculuk) kitabında anlatır. Selkrik, kaptan ile arasındaki bir anlaşmazlık sonucu o ıssız adaya bırakılmıştır. Önceleri yalnızlıktan çıldıracak gibi olan Selkrik, zamanla bu yabanıl hayata alışır, yaban keçilerini ev-cilleştirir, onların postundan kendine ceket yapar; onun uygarlıktan uzak bir dünyada tutunma mücadelesi ile Crusoe'nunki arasındaki benzerlik belirgin olsa da, Defoe'nun romanı,

2 aşağıda açıklayacağımız gibi, tek bir esin kaynağına indirgenemeyecek kadar içerimleri geniş, çok düzlemli yorumlara elverişli bir metni temsil etmektedir. Robinson Crusoe Selkrik'in adadaki yaşantısının Crusoe'nunki ile arasındaki benzerlik apaçık görülmekteyse de, Daniel Defoe'nun, döneminde, anlaşılır nedenlerle iyice yaygın, egzotik dünyaları anlatan gezi ve ma cera öykülerini, kahramanların başına gelenleri de, kendi kahramanının çevresinde ustalıkla birleştirdiği de bilinmektedir. Akşit Göktürk, Knox, Woodes ve Dampier'i işaret ediyor. (S. 74). Defoe'nun hem gezi edebiyatının hem de önceki ro-binsonadların etkisi altında kalmış olduğunu gösterecek ipuçları olsa da, onun romanını birinci öbektekilerden ayıran önemli bir özelliğe dikkati çekmemiz gerekmektedir. Gezi kitapları, büyük ölçüde gerçek olgulara dayanmaktaydı; araya kimi uydurma bölümler sıkışsa bile, bütünüyle daha çok anı-belgeye yakın, gerçekçi izlenimleri yansıtan metinlerdir bunlar; robinsonadlar ise, hayal gücüne çok fazla şey borçludurlar ve edebiyat tarihçileri Defoe'nun metnini bu ikinci geleneğin ucuna eklerler. Göktürk, metni pikaresk roman geleneği ile de karşılaştırıyor; Đspanyolca picaro roman, alt tabakadan serüvenci bir kişinin bir toplumsal ortamdan bir başkasına savrulup duruşunu, bu arada başına gelen çeşitli olayları, gene kahramanın ağzından veren türdür. Pikaro, geleneksel yaşama tarzına tepki gösteren, ahlaki değerlere sırt çeviren biridir; toplumun sosyal katmanları arasına yollanmış bir sondaj aracı gibi bir şeydir o. Yerleşik, sınıfsal toplum yapısına alt katmanlardan gelen bir tepki olarak da okunabilecek pikaresk roman, 18. yüzyılın ortalarına doğru gerçekçi anlatımlar karşısında bir bakıma eleştirel ve eğlendirici işlevini yitirip gerilmeye yüz tutmuştur; Pikaro, başıboş sürüklenir, olaylar arasında, bugünün deyişiyle bir kamera gibi yol alır; onlardan etkilenmez; kişiliği ile olaylar arasında etkileşim aramak boşunadır, oysa Crusoe, doğal çevresinin ortasında, birey-çevre ilişkisinin etkileşim ağında, hem kendini hem de çevresini dönüştürür. Yazar mı Düşünür mü? Defoe, tanıtım yazısında da belirttiğimiz gibi James Foe adlı Flaman asıllı bir mum imalatçısının oğluydu. Başlangıçta papaz olması düşünülen Daniel, ticarette karar kıldı. Bu da onun yenilgi üzerine yenilgi, iflas üzerine iflas yaşamasına yol açacaktı. Kendi deyişiyle 13 kez zengin olup gene 13 kez yoksulluğa düşmüştü. Politikayla ilgilenip siyasal yergi broşürleri yayımlayan Defoe, 1701 yılında Avam Kamarasına yaptıkları bir uyarı üzerine tutuklanan 16 seçkin kişiye yapılan haksız muameleyi yeren Alayın Muhtırası'm kaleme alıp tutukluların bırakılmasını sağladı. Avam Kamarası o sırada Torey'lerin denetimindeydi. Bu siyasal olay To-rey'ler ile Defoe'nun arasmm bir daha düzelmemek üzere açılmasına yol açtı. 18. yüzyılın göbeğinde, Đngiltere'de din ile siyaset iyice iç içe geçmişti. Muhalefetin üzerindeki baskının artması üzerine Daniel Defoe, Ayrılıkçılarla Başetmenin En Kestirme Yolu adlı ünlü yazıyı kaleme aldı. Broşür Katolik ritüellere bir saldırı olarak algılandı. Defoe, bugünün diliyle, "düşünce suçundan" tutuklandı. Hakkında "Aranıyor" ilanı çıkartılan Defoe'yu, bu ilandaki betimleme sayesinde gözümüzün önünde canlandırmamız daha da kolaylaşıyor: Orada bu isyancı yazarın portresi, orta boylu, esmer tenli, zayıf, peruklu, asıl saçları koyu kahve, sivri çeneli, gaga burunlu, ağız kenarında büyükçe bir beni olan, gri gözlü biri olarak çizilmiştir. Tutuklanıp hapse atılan Defoe, yukarıda da belirttiğimiz gibi Robert Harley adlı yetkilinin aracılığıyla salıverildi, ama buna karşılık yazar ve istihbarat ajanı olarak Harley için çalışmak zorunda kaldı. Defoe, istihbarat işinde biçilmiş kaftan misali, ülkeyi dolaşıp durdu; yergiler, övgüler yazdı; bu siyasi amaçlı gezilerinden derlediği gözlemleri yularında Boydan Boya Büyük Britanya Gezisi adlı 3 ciltlik eserinde bir araya getirdi. Kraliçe Anne döneminde Review adlı sürekli yayın organını hemen hemen tek başına ayakta tuttu. Fiilen hükümetin sözcülüğünü yapan bu ılımlı yayın aracında Defoe, din, ticaret, ahlak konularını da dile getirdi. Bu dergi, sonraki deneme dergilerinin ve gazeteciliğin gelişmesinde önemli bir ilk adım sayılmaktadır. 1714'te, Robinson Crusoe'yu yazmadan 5 yıl önce, Đngiltere'de I. George tahta çıkınca, Defoe'nun hizmet sunduğu ekip iktidardan düştü. Ama yeni yönetim de Defoe'yu istihbaratçı olarak görevlendirmekte bir sakınca görmedi. 1719'da Robinson Crusoe ile tıpkı daha önceki dergisi Review ile yaptığı gibi, bir bakıma bir ilke imza atarak, Đngiliz romanının öncüsü oldu. Ancak Defoe'nun ülkenin siyasal çalkantılarının ve inanç tercihlerinin gerginlik alanlarında bizzat rol alması, onun bir politikacı, bir düşünür olma yanı ile yazarlık yanı arasındaki ilişkiyi birçok düzlemde belirlemiş olmalıdır. Robinson Crusoe, yazarın öteki romanlarını (Mole Flanders, Roxanna) neredeyse unutturacak kadar öne çıkar. Ancak roman üzerindeki tartışmaların yazarının edebiyatçı kimliğini belirgin bir biçimde ikinci planda bırakması gibi bir durum, önümüzdeki metni verimli bir tartışma ve araştırma kaynağına çeviriyor; hakkında en çok yazı kaleme alınmış kitaplardan biridir Robinson Crusoe. Hocam Akşit Göktürk, merkezinde Defoe'nun romanının yer aldığı "Ada" adlı incelemesinde, bu çok yönlü ilgiyi yerli yerine oturtmaya çalışmış. Edebiyat tarihçilerinin ve eleştirmenlerin, "romanın doğru, nesnel bir araştırmasını yapacakları yerde, çoğunlukla kendi öznel görüşlerine ağırlık tanıdık'lannı hatırlatan bir alıntıya yer verirken (s. 77), romanın "ekonomik açıdan yapılan yorumlar"ında (s. 77) Defoe'nun yaratıcılığının, sanatçı kişiliğinin güme gittiğini söylüyor. (Örneğin Mina Urgan, bizdeki neredeyse en kapsamlı ve

3 bir roman tadıyla okunabilen başvuru kaynaklarından biri olan 4 ciltlik Đngiliz Edebiyatı Tarihînde Defoe'ya ayrıca yer ayırma-mışür!) Romanın Wordsworth Classics basımına yazdığı önsözde Doreen Roberts, 'Sadece başlıca Avrupa dillerine değil, Đzlanda, Koptik, Maori, Malta dillerine, Arapça ve Türkçe, Persçe ve Bengalee dahil başka birçok dile de hangi kitap çevrilmiştir?' diye sorarak giriyor yazısına. Bu tespit ile Mina Ur-gan'ın programatik tercihi arasındaki terslik herhalde düşündürücü olmalı. Her Dönemin Metni Doğumu, Avrupa'da burjuva sınıfının kendi kimliğini arama ve kurma girişimi ile örtüşen roman türü, başlangıcını 'Yeni sınıfın" iç dünyasını en yakın çevresine açtığı, ruhunun, dünyanın çalkantılarını yorumladığı "mektup'lara borçludur. Bu mektuplar, "ben" merkezinde kurulu metinler olmaktan çıkıp zamanla kurmaca bir "o" çevresinde geliştikçe, roman da kendi kurucu olanaklarına doğru evrilmiştir. Robinson Crusoe'nun adasının kurmaca özelliğinin belirginliği, olayların bütün o gerçekçi ayrıntılara rağmen "Defoe'nun yapıtlarında okuru anlatıcının bilgisi konusunda kuşkuya düşürecek yöntemleri kasıtlı kullanması" metni modern romana doğru yaklaştıran etmenlerdendir. Göktürk, söz konusu incelemesinde, yazarın anlatımındaki yalınlığa, duygusallığa ödün vermeyişine, nesnel gözleme dayanan gerçekçi anlatımına dikkati çeker; önemsiz gibi görünen nesnel ayrıntıların ve rilişini, olayları (kahramanın gözünden) aktaran gözlemin hiçbir şeyi dışta bırakmayışını vb. öne çıkartır. Sonuçta karşımızda, gerçekçi bir anlatımın ilkelerini çok iyi işleten bir yazar bulunduğunu söyler bize. Ancak Göktürk'ün Crusoe incelemesine dikkatle baktığımızda, yazarın bir romancıdan çok bir düşünür kategorisine doğru kaymış olduğunu görürüz. Püritan bir dünya duygusunu, Đngiliz ticaret burjuvazisinin yükseliş dönemi çelişkileriyle uyumlamaya çalışan, bu çabasını, az çok ütopik bir ada tasarımı içine yerleştiren bir düşünür kimliği vardır karşımızda. Ne var ki, yapısal, kurucu bir öğe olarak "ada"nın sadece romanda değil, bütün bir edebiyatta ve sanat türlerinde sayısız anlamın me-taforuna dönüşebilme kabiliyeti, bu kurmaca adayı, günümüze kadar "yaşatabilmiştir". Örneğin aydınlanmanın doğa düşkünü düşünürü Jean-Jacques Rousseau, yayımlanmasından sonraki 4 ay içinde 5 basımı yapılan, sadece Almanya'da 41 çeşit taklidi çıkan, hemen Fransızca'ya ve Flamanca'ya çevrilen romanın, özellikle Crusoe'nun adadaki yerli Cu-ma'yı bulmadan önceki dönemini ele alır ve onun sorun çözümündeki radikal tutumunu, çalışarak öğrenme becerisini över. Rousseau'ya göre, Robinson Crusoe, emek üzerinden duygu ve yeteneklerini geliştirirken temel bilimsel yasaları, doğanın zorunluluk yasalarını da öğrenmektedir. Bu çıkış, romanı bir anda aydınlanma düşüncesinin didaktik geleneğine bağlamaya yetecekti. Romantik dönem, romanın "adada yalıtılmışlık, doğa ile baş başa kalma" tema'sını öne çıkartıp bireyin doğa karşısındaki mücadelesini ve doğa ile buluşmasını, sanayileşen dünya karşısında yitirilmekte olana yönelişi önemsedi. Victorian çağ ise, dönemin özelliklerine bağlı olarak romana farklı bir yönden yaklaştı. Victorian çağ ya da "Đngiliz yüzyılı" diye bilinen bu dönem, Đngiltere'nin ekonomik ve siyasal yönden dünyanın en güçlü ve dengeli ülkesi haline geldiği dönemdi. Robinson Crusoe'daki kendine güven, başının çaresine bakma, doğaya direnme, stoacı bir sebatkârlık ve azim, kahramanın kendini yeniden yaratması temaları, bu dönemin ruhuna iyice denk düşüyordu. Ellili yıllara gelirken Avrupa ve dünya iki büyük savaştan çıkmış, teknoloji yapıcı olduğu kadar yıkıcı olduğunu göstermiş, refahın ve uygarlığın getirdikleri ile götürdükleri "masaya yatırılmaya" başlanmıştı. Emperyalizmin, modern teknolojinin, sanayinin ve askeri diktaların insanlığın önünü tıkayıp durduğu bu dönemde, Robinson Crusoe adası, sığınmanın ve bozulanı sil baştan kurmanın ortamı olarak anlaşılacaktı. Jean Giraudoux'un Pasifikte Suzan (1921) metninde Robinson, dişi kahraman olarak çıkar karşımıza. Cennetimsi bir ortamı, "dişi bir uysallıkla" benimseyip korur Suzan. Tournier'in Friday'inde (Cuma ya da Pasiflğin Kucağında) Robinson'un yerli arkadaşı Cuma merkeze kayıp, tematik ve insancıl merkezi oluştururken Robinson marjinalleşir. Yavan, insana verecek bir şeyi kalmamış bir uygarlığın asalağıdır beyaz kahramanımız; yaşadığı ada ile iyice özdeşleşen Robinson yabanıllaşır, sonuçta uygarlığa sırt çevirip bir ağaca tünerken, Cuma uygarlığa koşar. Bilimkurgu en başta teknolojinin birbirine zıt iki karakterinin yansıdığı edebiyat alanı olarak, bir kez daha "adaya" farklı anlamlar verdi. Ada, nükleer tehlikelerde sığınılacak bir yer olduğu kadar, büyük felaketlerin, salgınların ardından kaçılan yalıtılmış bölgelerdir de. Suyla çevrili olsun olmasın, bir ada dünyası çıkartılıp durur karşımıza. Bilimkurguda, başka gezegenler de, ga laksilerdeki adacıklar olarak anlaşılabilirler. Gol-ding'in Sineklerin Tanrısı da, Conrad'ın "karanlığın yüreğini" beyaz uygarlığının ayrılmaz parçası olarak yorumlayıp "adayı", beyaz insanın içindeki otorite arzularını, vahşeti, mistisizmi doğuran katali-zatör olarak kullanıp karamsar bir robinsonad örneği sunmakla kalmaz, siyah - beyaz insan kutbunu da tersine çevirir. James Joyce, Robinson'u "acınacak bir kültür kahramanı" olarak tanımlarken ünlü yönetmen L. Bunuel, Robinson Crusoe'yu popüler bir sinema düzleminde yorumlamıştır. Orta Sınıfın Püritan Hayat Duygusu Robinson Crusoe romanına yazılmış sayısız açıklama ve araştırma metinlerinin çok farklı düzlemlerini burada vermek imkânsız. Örneğin Doreen Roberts'in, romanın yukarıda değindiğirniz Wordsworth Classics baskısına yazdığı önsöz, romanı tarihsel çerçevesine olduğu kadar, edebiyat türü içindeki yerine oturtma çabalarının da örneğini sunuyor. Daniel Defoe, yükselmekte olan (ticari) burjuva sınıfının, (orta sınıfın ya da biraz altlarının) üyesi. Dönem Đngiltere'de Katolik krallar ile Protestan kralların birbirinin yerini aldıkları bir dönem. 16. yüzyılın

4 hemen başında Kalvinciük etkili olmuş, püritan dünya görüşünün, din ve ahlak anlayışının temellerini atmış. Aslında kavga (Roma) Katolik Ki-lisesi'nin hâkimiyetine karşı. Cizvitler, Kalvinistler, Deistler hep geleneksel kurumlaşmış Kilise'ye karşı, doğal Kilise diyebileceğimiz, aracı kurumlaşmayı kabul etmeyen, Hıristiyanlığın ilk, ilkesel köklerini öne çıkarmaya çalışan bir eğilimi temsil ediyorlar; ama aynı zamanda Kalvincilikte olduğu gibi, burjuvazinin tarih sahnesindeki yükselişine inanç sistemini de uyumlama kaygısı var. Örneğin püri tan anlayış, Kalvinciliğin etkisiyle, yeryüzündeki başarının (ticari çabaların) sonuçlarından bireyin sorumlu olmayacağını, son sözü Tann'nın söylediğini hatırlatıyor. Bireye kalan, bağışlanmak, başarmak için olanca gücüyle gayret etmektir. Öte yandan Hıristiyanlığın, herkesi "ilk günahın" temsilcisi gören anlayışına, bu içinden zor çıkılır ikileme getirdiği çözüm de ilginç. Gene bu dünyada yapıp ettiklerimiz bağışlanmaya yetmiyor. Tanrı ile (araya klasik Kiliseyi de sokmadan) çok derin gönül bağlan kurmak gerek. Püritanlığın bir de güncel hayata yansıyan yanları var. Kutsal Kitap'ın olay ve kişilerini, yaşanan olay ve kişiler ile ilintiliyorlar. Oradaki olayları, kendi hayatlarının bir ilk canlandırılması gibi görüyorlar. Allegori, parodi, mizah edebiyatta belirleyici bir yer tutuyor. Doreen Roberts, dönemin öteki iki yazarı Richardson ve Fielding'in, 18. yüzyıl ortasındaki romanın "enlem ve boylam" sınırlarını çizerken, De-foe ile Swift'in, yüzyılın başlarında, doğal bir antitez oluşturduklarını ve dönemin kültürel kutuplarını belirlediklerini söylüyor. Swift [Guliver'in Seyahatleri) din adamıdır; yergicidir; dinsel, toplumsal kaygılan ağır basar. Defoe'nun ve Richardson'ın ortak yanlanndan biri her ikisinin de babalannm tüccar olmasıdır. Söylemiştik, Defoe Đngilizce'de îo-ıver-middle-class, (alt orta sınıf) diye tanımlayabileceğimiz sosyal katmanın ticaret ve meslek geleneklerine bağlıdır. Geleneksel üniversite eğitimi görmemiştir; "klasiklere" uzaktır, önemli esin kaynağı /ncifdir; Swift, Fielding ve Lawrence Stern gibi yazarlar, ticaret burjuvazisi sınıfı karşısında muhafazakâr bir konumu temsil ederken, gene Roberts'e göre, Defoe bu sınıfın değer ve dünya görüşünü sorgulayan bir tutum içindedir. Akşit Göktürk, de-ğinegeldiğimiz "Ada" çalışmasında, Robinson Cnı soe'yu, "başanlı burjuvanın, maddiyata düşkün püritan işadamının ülkülerim dile getiren bir mitos" olarak yorumlamanın, metnin anlamını daraltacağını hatırlatıyor. Kahramanı, yazann gerçek hayatındaki deneyimlerle yorumlamaya kalkıp onu "bir tüccar kişiliğin çevresine sıkıştırmanın" da yerinde olmayacağı görüşlerine yer veren Göktürk, Robinson'un yaratıcı kişiliğini, adaya uyum sağla-yışını, gerekmedikçe şiddete başvurmayışını, malla mülkle yetinmeyişini, mutluluğu çılgınca çalışmakta buluşunu, var gücüyle paraya yönelmiş, sanayileşmenin sürecinde yaratıcı emeğin değerini unutmaya yüz tutmuş bir topluma tepki olarak okumaya çalışıyor. Bu yorumda, Robinson'un ada hayatı, günün dünyasının muhafazakâr bir yansısından, bir metafordan çok, iyi kötü bir itirazın, bir arayışın ortamına dönüşüyor. Bu da bizi bir kez daha "ütopya" kavrayışına götürüyor. Yitirilenin Ütopyası Daniel Defoe, romanına bir karşı toplum tasarımı görevi yüklemese de, sanayileşmeye yönelmiş, ama ticaret üzerinden sermaye birikim süreçlerini henüz hızlandırmış Đngiltere'de (ve Avrupa'da), yitip gitmekte olana yönelik bir arayışın sesini duyurur bize. Đlginçtir Defoe'dan yaklaşık bir yüzyıl sonra sermaye birikim süreçlerinin en insafsız ve tahrip edici adımlarını attığı Fransa'da Balzac, tıpkı bir yüz yıl önceki Defoe gibi, iflastan iflasa sürüklenip burjuva kapitalist düzenin bütün insandışılığını haber veren bir gerçekçiliğin öncüsü olmuştur. Balzac, burjuva kapitalizminin yıkımlan karşısında, muhafazakâr bir çizgiye savrulur. Bunu Goriot Baba'ya yazdığımız önsözde belirttik. Defoe da, hızlanan işbölümünün ve kolektif üretimin, tek insa nın işgücünü değersizleştirişini, yaratıcılığını kö-reltişini, buluş gücünü, hayallerini ortadan kaldırışını sezmiş gibidir. Çiftçilik, marangozluk, fırıncılık, çömlekçilik, sepet örücülüğü vb. işler ve bunların bir kurucu faaliyet olarak ev sahipliğini yapan ada, sadece bir ütopyanın değil, insan dönüşümünün de sahnesi olup çıkar. Defoe'nun kahramanı, döneminin refah tutkusuna kapılmış zengin orta tabakasının (burjuva sınıfının) insanı gibi, zaman zaman sahip olma duygusunun rüzgârlarına kapılıp, 'bu ada benim,' der; ama işte o ada, ancak onun emeğiyle bir anlam ve varoluş kazanmıştır; bir değere bürünmüştür; sahip olunacak değil, yaratıldıkça işlevselleşecek bir yerdir orası. Ama ada, belki de, çok modern bir okumanın da zeminini oluşturarak ütopyalaşır. Günümüz toplumunda büyük kent cangıuanndaki "yalnızlıkların" çukurundan bakıldığında, Defoe bize, kapitalizmin henüz emekleme aşamasında, kalabalıklar içinde olmanın yalnızlığı aşmış olma, mutluluk duyma anlamına gelmeyeceğini de söyler gibidir. "Artık üzüntülerim de, sevinçlerim de değişti," der. Bütün duygulan değişip yenilenmiştir adada. Ve o ilk yalnızlık duygulannın yoğunluğu içinde, öteki insanın ortaya çıkışı da elbette bambaşka bir anlama bürünür. Geleneksel aynmlann öte yana koyduğu kişi, Cuma, günümüz modern dünyasında kurmak şöyle dursun, gittikçe derin uçurumlar açarak imkânsızlaştırdığımız birlikteliklere önemli bir cevap olsa gerekir. Galaksinin ücra bir köşesindeki dokuz ya da on gezegenli bir sistemin oluşturduğu kümenin üçüncü adacığı üzerinde, halklar, ırklar, etniler arasındaki derin aynhk çizgilerini kalınlaştınp duruyoruz. Son hazırladığımız sinema kitabında [Postmodern Kurtarıcılar, Donkişot Yayınlan, 2004 Hazi i ran) "neoliberal çölden" söz edip durduk. Emeğin değeri her geçen gün biraz daha yok ediliyor. Kolektif üretim bireysel emeği antikalaştirdi çoktan. Ütopyasız, yanna inanmayan bir dünya gençliğine bizim ülkemizin gençleri de katıldı katılacak.

5 Belki de bu nedenle olacak, günümüz bilimkurgularında "ada" artık güneş sistemi dışındaki bir gezegende tasarlanıp duruyor. Ama ütopyalanmızı yitirdiğimiz için de, Defoe'nun kahramanından farklı olarak, oralarda da sadece düşmanlık görüyor, yıkım tasarlıyoruz. Bütün bunlar Robinson Cnısoe'yu yeniden yeniden güncelleştiriyor sanınm. Veysel Atayman Mayıs 2004, Đstanbul Kaynakça: Ada, Akşit Göktürk, Adam Yayıncılık 2. basım, Doreen Robert, University of kent at Canterbury, "Giriş" 1995, Wordsworth Classics, Robinson Crusoe. ROBINSON CRUSOE ÖNSÖZ Dünya üzerinde serüvenleri halka duyurulmaya değecek, yayınlandığında kabul görecek tek bir adam varsa, yayımcıya göre şu an elinizde o adamın öyküsünü tutmaktasınız. Bu adamın yaşadığı olağanüstü şeyleri (yayımcıya göre) şu anda rastlayabileceğiniz hiçbir öyküde bulamazsınız; bu hayat çok nadir rastlanabilecek bir çeşitlilik göstermektedir. Öykü alçakgönüllülükje, ciddiyetle ve bilge adamların daima başvurduğu dinsel bir yorumla; bu örnekten başkalarının da ders almasını sağlamak, yaşadığımız bütün her şeyde Tann'nın bilgeliğinin izi bulunduğu gerçeğini doğrulayıp yüceltmek ve olayların akışına engel olunmaması gerektiğini göstermek amacıyla anlatılmıştır. Yayıncı bu öykünün gerçek olayları anlattığına inanmaktadır; bu öyküde uydurma gibi görünecek hiçbir şey yoktur. Uydurma olduğu düşünülse bile -bu türden sözler dolanıyor çünkü etrafta- bu, öykünün okuyucuyu eğlendirmesi kadar eğitmesi bakımından da hiçbir şeyi değiştirmeyecektir; yayıncı aynca bu öykünün yayımlanmasıyla büyük bir hizmet gerçekleştirdiğini ve dünyaya çok büyük bir faydası dokunduğunu düşünmektedir. Daniel Defoe 1632 yılında, York şehrinde iyi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim, ama ailem o bölgeden değildi. Babam Bremenli* bir yabancıydı ve ilk önce Hull'a yerleşmişti. Ticaretten iyi mal mülk edinmiş ve mesleğini bıraktıktan sonra da York'ta yaşamaya başlamıştı. O bölgede saygın bir aile olarak tanınan Robinson ailesinden annemle evlenmiş, bana da bu yüzden Robinson Kreutznaer" adını vermişlerdi. Ama Đngiltere'de yabancı sözcükler genelde değiştirilerek kullanıldığı için artık bize Crusoe deniliyor; hatta biz de kendi adımızı öyle söyleyip öyle yazıyoruz ve arkadaşlarım da beni öyle çağırıyor. Đki ağabeyim vardı; biri, Flanders'te, daha önce ünlü Albay Lockhart*** komutasındaki Saksonya'da, Weser nehrinin ağzında bir kent. * Đsim Almanca Kreuz (çarmıh - dargın) kelimesinden türetilmiş ya da kreuzen (darılmak) fiiliyle ilgili gibi görünüyor ve nâher (daha yakın) ya da Narr (aptal) kelimelerinden birinin değiştirilmiş hali eklenmiş. * Sir William Lockhart'ın ( ) Dunkirk yakınlarındaki Dunes zaferinin kazanılmasında büyük bir payı vardı. Cesur ve merhametsiz anlamına gelen Ironsides adı verilen altı bin kişilik ordusu Marshall Turenne'nin Fransız birliklerine yardım ederken York Dükü (daha sonraki II. James) komutası altındaki Đngiliz kral taraftarları Đspanyollara yardım etmişti. Fransız-Đspanyol çatışmasının sonunda Dunkirk ve Đspanyollara ait olan Flanders, Fransızlara geçti. Kendilerine verdiği destek karşılığında, Dunkirk'i Cromwell'e bıraktılar ama II. Charles bu bölgeyi XTV. Louis'ye satmıştır. Crusoe'nun 1650'de gönderme yaptığı savaş aslında bundan sekiz yıl sonra olmuştur. Đngiliz piyade alayında yarbaydı ve Đspanyol-larla yapılan Dunkirk savaşında öldü. Đkinci ağabeyime ne olduğu konusundaki bilgim, hiçbir zaman annemle babamın sonradan benim başıma gelenler hakkında sahip olduğu bilgiyi geçmedi. Ben, ailenin üçüncü oğluydum ve herhangi bir meslek edinemediğim için kafam çok erken yaşta ipe sapa gelmez düşüncelerle dolup taşmaya başlamıştı. Çok yaşlı bir adam olan babam, evde verilen eğitimin ve bölgedeki parasız okulun sağlayabileceği derecede yeterli bir öğrenim görmemi sağlamış ve hukukçu olmamı tasarlamıştı. Ama ben denize açılmaktan başka bir şey istemiyordum; ve bu isteğim beni babamın isteklerine, daha doğrusu emirlerine; annemin ve diğer arkadaşlarımın yalvarıp yakarmalarına ve öğütlerine o kadar kuvvetli bir şekilde karşı durmaya itiyordu ki, ileride başıma gelecek dertlere düpedüz vesile olan bu isteğimde kaderimle ilgili kaçınılmaz bir şeyler vardı sanki. Bilge ve saygıdeğer bir adam olan babam, bu tasarımı sezdiğinde, bana ciddi ve parlak önerilerde bulundu. Bir sabah beni, damla hastalığı yüzünden hiç çıkamadığı odasına çağırıp bu konuda dostça öğütler verdi. Bana, kolaylıkla iş hayatına atılıp biraz özen ve gayretle servetime servet katabileceğim, rahat ve keyifli bir hayat sürebileceğim baba-evimi ve memleketimi terk etmek için sırf gezme özleminden başka ne gibi sebeplerim olduğunu sordu. Bana bunun, ya hiçbir umudu olmayan talihsiz insanların ya da girişimciliğiyle yükselmek ve sıradışı işlerle ünlü olmak için yabancı ülkelere gidip maceralara atılan hırslı, zengin insanların işi olduğunu; böyle şeylerin bana ya çok uzak olduğunu ya da benim için hafif kaldığını; benim, alt tabaka hayatın

6 en üst mertebesi de sayılabilecek olan orta tabakada yer aldığımı; ve kendisinin uzun yıllara dayanan deneyimlerine göre bunun, insanın mutlu bir hayat sürmesine en çok uyan; bir yandan, insanlığın çalışmak zorunda olan üyelerinin çektiği sefalete ve güçlüklere, yorgunluk ve acılara maruz kalmayan ve diğer yandan, üst tabaka hayatta görülen kibir, gereksiz lüksler, hırs ve kıskançlıklardan uzak, dünyadaki en iyi mevki olduğunu söyledi. Bana bunun ne kadar güzel bir hayat olduğunu bir tek şundan bile anlayabileceğimi belirtti; krallar bile büyük işler için doğmuş olmanın getirdiği dertler yüzünden sık sık yakınıyorlar ve iki aşın ucun ortasında, aşağılık ile yücelik arasında bir yerlerde yaşamış olmayı diliyorlardı; bilge adamlar da dua ederken ne yoksul düşmeyi ne de zengin olmayı dileyerek bu orta mevkinin gerçek mutluluğun ölçüsü olduğunu onaylıyorlardı. Bana biraz düşünürsem, hayattaki felaketlerin üst ve alt tabakalar arasında paylaşıldığını, ama orta tabakadaki insanların çok az felaketle karşılaştığını, insanlığın alt ve üst tabakalarının yaşadığı kadar çok dalgalanmaya maruz kalmadıklarını daima göreceğimi söyledi. Dahası, orta tabakadakiler; bir tarafta düzensiz yaşam, gereksiz lüksler ve aşırılıklar yüzünden, diğer tarafta da çok ma, yoksulluk ve kötü ya da yetersiz beslenme yüzünden hayat tarzlarının doğal bir sonucu olarak sıkıntılar çeken insanların duyduğu pek çok rahatsızlık ve sıkıntıyı ne bedenen ne de zihnen çekmezlerdi; yani orta tabaka hayatı her türlü erdemi ve zevki yaşamaya elverişliydi. Huzur ve bolluk orta tabaka hayatının hizmetindeydi; ılımlılık, ölçülülük, sadelik, sağlık, toplum bağlan, kabul edilebilir bütün eğlenceler ve arzu edilen bütün zevkler orta tabaka hayatına eşlik eden lütuflardı. Böyle bir yaşam süren insan, koluyla ya da kafasıyla fazla emek harcayıp yorulmadan, o günün ekmeğini kazanmak için köle gibi satılmadan ya da ruhundan huzuru, bedeninden rahatı alıp götüren karmakarışık durumlardan bezmeden sessizce ve kolaylıkla yaşayıp, bu dünyayı rahatça terk edebilir; kıskançlık duygusu ya da büyük şeylere duyulan gizli ve yakıcı bir ihtirasla öfkelenmeden, aksine rahat koşullarda ve acı çekmeden yaşamın bütün tatlarını alıp mutlu olduğunu hissederek, her geçen gün bunu daha da iyi anlayarak güzelce yaşayıp giderdi. Sonra da bana açık açık ve en içten duygularla çocukluk etmememi, düşünmeden kendimi içinde bulunduğum hayat ve mevkide hiçbir zaman karşılaşmayacağım sıkıntılara atmamamı; ekmeğimi kazanmak gibi bir zorunluluğum olmadığını; çünkü bunu benim yerime onun yapacağını ve beni biraz önce önerdiği hayata dahil etmek için elinden geleni ardına koymayacağını; eğer bu dünyada çok rahat ve mutlu bir yaşam süremezsem bunun ya kaderimde yazılı olduğunu ya da kendi hatalarım yüzünden olacağını ve bu yüzden buna diyecek bir şeyi olamayacağını çünkü zararıma olacak şeyler konusunda beni uyarma görevini yerine getirdiğini belirtti. Kısacası sözünü dinleyip evde kalır ve hayatımı orada sürdürürsem, benim için çok güzel şeyler yapacağını, dolayısıyla uzaklara gitmemi cesaretlendirmediği için başıma gelecek felaketlerden sorumlu olmayacağını söyledi. Ve konuşmasını bitirirken de bana ağabeyimi örnek almamı söyledi. Felemenk ülkelerindeki savaşlara gitmesini önlemek için ona da aynı ciddi uyarılarda bulunmuş ama bu öğütlerle onu orduya katılmaya sevk eden gençlik arzularının üstesinden gelememiş ve sonuçta ağabeyim orada ölmüştü. Ayrıca, benim için dua etmeyi hiçbir zaman bırakmayacağını söylemesine rağmen, yine de aptallık edip bu adımı atarsam Tann'nın bir daha asla beni korumayacağını ve ilerde etrafımda bana yardım eli uzatacak tek bir kişi bile bulamadığım zaman, bu öğütlerini nasıl da göz ardı ettiğimi düşünecek bol bol vaktim olacağını söylemeyi de ihmal etmedi. Babam bunu bilmiyor olsa bile konuşmasının bu son kısmında doğru çıkacak kehanetler bulunduğunu hissettim ve özellikle de ölen ağabeyimden bahsederken yüzünde gözyaşlarının süzüldüğünü gördüm. Bir gün pişman olacağımı, bana yardım edecek kimse olmayacağını söylerken de o kadar duygulanmıştı ki yüreğinin daha fazla konuşamayacak kadar dolu olduğunu söyleyerek sustu. Bu konuşmadan gerçekten etkilenmiştim -kim etkilenmezdi ki zaten- ve artık yabancı ülkelere gitmekten vazgeçip babamın arzusu doğrultusunda evde kalmaya karar vermiştim. Ama nerede! Bu karar birkaç gün içinde uçup gidiverdi; kısacası, babamın daha fazla ısrar etmesini önlemek için birkaç hafta içinde ondan mümkün olduğunca uzaklara kaçmaya karar verdim. Bununla birlikte, ilk karar verdiğim zamanki gibi aceleci davranmak yerine, annemin her zamankinden daha yumuşak olduğunu düşündüğüm bir zamanda onunla konuşup düşüncelerimin tamamıyla dünyayı görmekten yana olduğunu; bu tecrübeyi yaşama düşüncesi kafamdayken herhangi başka bir şeye odaklanamayacağımı; ve babamın beni, izni olmadan gitmek zorunda bırakmak yerine, bu izni vermesinin daha iyi olacağını; artık on sekiz yaşında olduğum için çırak olarak bir mesleğe atılmak, kâtip ya da avukat olmak için çok geç olduğunu; böyle bir işe başlasam bile daha işi öğrenemeden ustamdan kaçıp denize açılacağımdan emin olduğumu; tek bir seyahate çıkmama izin vermesi için babamla konuşursa, bu seyahatten eve döndüğümde, hoşuma gitmediyse bir daha asla gitmeyeceğimi, kaybettiğim zamanı telafi etmek için iki kat gayretle çalışacağıma söz verdiğimi söyledim. Bu sözlerim annemi fazlasıyla heyecanlandırdı. Bana, böyle bir konuda babamla konuşmanın hiçbir faydası olmayacağını; babamın benim yararıma olacak şeyleri çok iyi bil- diğinden, bana yarardan çok zarar getirecek bir şeye izin vermeyeceğini söyleyip babamla yaptığım o konuşma ve babamın bana söylediğini bildiği nazik ve sevgi dolu onca sözden sonra nasıl olup da böyle bir şeyi düşünebildiğimi sordu. Kısacası, bile bile kendimi yıkıma sürükleyecek olursam, kimsenin bana yardım

O günlerde, bir kıyı kenti olan Hull'a gitmiştim. Orada bir. arkadaşıma rastladım. Babasının gemisi vardı. Gemi o gün

O günlerde, bir kıyı kenti olan Hull'a gitmiştim. Orada bir. arkadaşıma rastladım. Babasının gemisi vardı. Gemi o gün 2. İLK YOLCULUĞUM 1 2. İLK YOLCULUĞUM O günlerde, bir kıyı kenti olan Hull'a gitmiştim. Orada bir arkadaşıma rastladım. Babasının gemisi vardı. Gemi o gün Londra'ya gitmek üzereydi. Arkadaşım kendisiyle

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Daniel Defoe - Robinson Crusoe

Daniel Defoe - Robinson Crusoe Daniel Defoe - Robinson Crusoe www.cepsitesi.net DANIEL DEFOE 1660 yılında Londra'da doğdu. Flaman asıllı babası James Foe, varlıklı bir mum imalatçısıydı. 'Defoe' soyadının özgün aile adı olduğu sanılır.

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47 İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47 KUYUDAKİ TİLKİ 49 TİLKİ ON YAŞINDA, YAVRUSU ON BİR 51 KURT, TİLKİ

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Yunus ve Büyük Balık

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Yunus ve Büyük Balık Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Yunus ve Büyük Balık Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Jonathan Hay Uyarlayan: Mary-Anne S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2011 Bible

Detaylı

Bir şey istediğimizde -imkansızmış gibi görünse dahi- bütün evren bunun gerçekleşmesi için bizimle hareket eder...

Bir şey istediğimizde -imkansızmış gibi görünse dahi- bütün evren bunun gerçekleşmesi için bizimle hareket eder... Bir şey istediğimizde -imkansızmış gibi görünse dahi- bütün evren bunun gerçekleşmesi için bizimle hareket eder... Rus Çariçesi Katerina kışın ortasında dalından yeni toplanmış taptaze portakalların olduğu

Detaylı

Fatma Atasever.

Fatma Atasever. Fatma Atasever fatmaatasever@windowslive.com Karar almak ne güç bir iştir. Çok zorlar insanı. Yorar. Takatsiz bırakır. Belki de yaşam içindeki en karmaşık zaman dilimidir karar alma süreci. Büyüklere danışırız,

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası Kelime bilgimin büyük bir miktarını düzenli olarak İngilizce okumaya borçluyum ve biliyorsun ki kelime bilmek akıcı İngilizce konuşma yolundaki en büyük engellerden biri =) O yüzden eğer İngilizce okumuyorsan,

Detaylı

Hayata dair küçük notlar

Hayata dair küçük notlar Hayata dair küçük notlar İlk önce sen merhaba- de. Olanaklarının altında yaşa. Sık sık -teşekkür ederim- de. Bir müzik aleti çalmayı öğren. Herhangi bir konuda öğretmenlik yap, herhangi bir konuda öğrenci

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın Irmak Tank Tank 1 Vedat Yazıcı TURK 101-40 21302283 AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA Yalnız, huzurlu bir akşamda; şiire susadığınızda huzurunuzu zorlayacak bir derleme Üstü Kalsın. Mutsuz etmeye

Detaylı

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN 21400752 MAKİNENİN ARKASI Fotoğraf uzun süre düşünülerek başlanılan bir uğraş değil. Aslında nasıl başladığımı pek hatırlamıyorum, sanırım belli bir noktadan sonra etrafa

Detaylı

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir. Duygu, hareket halindeki enerjidir. Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir. Duygu, insanın yaşam kalitesini belirleyen en önemli kaynaktır.

Detaylı

Evlat Edinilen Çocuğa Multidisipliner Yaklaşım: Vaka Örnekleri Üzerinden Evlat Edinme. Psikolog Reyhan Bahçivan-Saydam

Evlat Edinilen Çocuğa Multidisipliner Yaklaşım: Vaka Örnekleri Üzerinden Evlat Edinme. Psikolog Reyhan Bahçivan-Saydam Evlat Edinilen Çocuğa Multidisipliner Yaklaşım: Vaka Örnekleri Üzerinden Evlat Edinme Psikolog Reyhan Bahçivan-Saydam Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu na göre 2008 yılı sonu itibariyle evlatt edindirilen

Detaylı

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve ne yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını

Detaylı

Bir gün insan virgülü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün ise ünlem işaretini kaybetti. Alçak

Detaylı

ÇOCUK VE YETİŞKİN HAKLARI

ÇOCUK VE YETİŞKİN HAKLARI 1. DÜŞÜNME DERSİ Sevgili Lale, sevgili Murat ve sevgili okuyucumuz, önce malzeme kutusundan çıkardığımız şu karikatüre bir göz atmanda yarar var: Örnek: 1 ÇOCUK VE YETİŞKİN HAKLARI Tan Oral, Cumhuriyet

Detaylı

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI Hazırlayan: Rabia ARIKAN JORGE LUIS BORGES (1899-1986) ARJANTİNLİ ŞAİR, DENEME VE KISA ÖYKÜ YAZARIDIR. 20. YÜZYILIN EN ETKİLİ

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN 2011 PAZARTESĐ SAAT- 07:42 Sahne - 1 OTOBÜS DURAĞI Otobüs durağında bekleyen birkaç kişi ve elinde defter, kitap olan genç bir üniversite öğrencisi göze çarpar. Otobüs gelir

Detaylı

www.astromedya.com Örnek Tarot Okuması

www.astromedya.com Örnek Tarot Okuması Örnek Tarot Okuması Bir tarot okuması, bilinçaltına atılmış bir oltadır. Bizler yani tarot okuyucuları, sizin zihninize, bilinçaltınıza olta atarak, sebeplerini ve sonuçlarını zaten sizin biliyor olduğunuz

Detaylı

SINAV ÖNCESİ SON UYARILAR...

SINAV ÖNCESİ SON UYARILAR... SINAV ÖNCESİ SON UYARILAR... Gereksiz yere kaygılanmayın! Kendinizi rahat hissederseniz sınavda panik yaşamazsınız. Sınav için daima olumlu düşünün. Sınavı ölüm kalım savaşına dönüştürmeyin. Sınav sadece

Detaylı

İçindekiler. Giriş. Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15

İçindekiler. Giriş. Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15 İçindekiler Giriş Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15 Kafamızın içindeki bariyer Hiçbir şeyi hak etmediğini sanan kadın Yanlış bir hayata çakılıp kalan adam

Detaylı

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

C A NAVA R I N Ç AGR ISI C A NAVA R I N Ç AGR ISI Canavar, canavarların hep yaptığı gibi, gece yarısından hemen sonra çıktı ortaya. Geldiğinde Conor uyanıktı. Kısa süre önce bir kâbus görmüştü. Herhangi bir kâbus değil- di bu;

Detaylı

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama rağmen sık sık geç kalırım... okul BIZIM (Meşelik) yol.. BIZIM ev Üç Kuruş Sokağı Kale Yolu Dükkan iki dak Meşelik ika Percy Sokağı Okula iki dakika

Detaylı

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler.

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler. Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler.de www.wahreliebewartet.de Avrupa ülkelerindeki gençlik denilince

Detaylı

ÖZEL SEYMEN EĞİTİM KURUMLARI EĞİTİM ÖĞRETİM YILI REHBERLİK BÜLTENİ MESLEK SEÇİMİNİN ÖNEMİ

ÖZEL SEYMEN EĞİTİM KURUMLARI EĞİTİM ÖĞRETİM YILI REHBERLİK BÜLTENİ MESLEK SEÇİMİNİN ÖNEMİ ÖZEL SEYMEN EĞİTİM KURUMLARI 2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI REHBERLİK BÜLTENİ MESLEK SEÇİMİNİN ÖNEMİ Değerli Velimiz; Meslek seçiminin öneminin anlatıldığı ve siz değerli velilerimize yönelik önerileri

Detaylı

Yazar : Didem Rumeysa Sezginer Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz Yunus Emre

Yazar : Didem Rumeysa Sezginer Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz Yunus Emre Hayatta, insanlar üzerinde en çok etkili olan şeyi arayan bir kız, bu sorusunu karşılaştığı herkese sorar. Çeşitli cevaplar alır ama bir türlü ikna olamaz. En sonunda şehrin bilgesi bir nineye gönderilir.

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI Ay Hafta Ders Saati Konu Adı YENİLEŞME DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI Kazanımlar Osmanlı

Detaylı

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67) KOCAER 1 Tuğba KOCAER 20902063 KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA... Hepsi için teşekkür ederim hanımefendi. Benden korkmadığınız için de. Biz ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya...

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Bir çocuk varmış. Eşyalarını toplamaktan hiç hoşlanmazmış. Bir gün yerlerde atılı duran eşyalar, aralarında konuşuyorlarmış. - Sen neden hala buradasın. Bu saatte

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N.

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N. New York ta bugün kar yağıyor. 59. Cadde deki evimin penceresinden, yönetmekte olduğum dans okuluna bakıyorum. Bale kıyafetlerinin içindeki öğrenciler, camlı kapının ardında, puante * ve entrechats **

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Yüksek Topuk Gölgesinde Hayatlar

Yüksek Topuk Gölgesinde Hayatlar Yüksek Topuk Gölgesinde Hayatlar Kadın ve erkek yaratılıştan bu yana birbirinin yarısı olarak kabul edilir. Bu elmanın birbirine hiç de benzemeyen iki yarısı, her anlamda birbirlerinden oldukça farklıdır.

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ 6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ OKUMA KÜLTÜRÜ (5 EYLÜL - 21 EKİM) - Konuşmacının sözünü kesmeden sabır ve saygıyla dinler. - Başkalarını rahatsız etmeden dinler/izler. - Dinleme/izleme yöntem ve tekniklerini

Detaylı

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ www.armtr.org Yazan: Billur Demiroğulları Çizen: Yasemin Erdem Kontrol: Özlem Küçükfırat Bilgi (Çocuk Gelişim Uzmanı) Bu hikaye kitabının her türlü yayın hakkı Anorektal

Detaylı

Yeşaya Geleceği Görüyor

Yeşaya Geleceği Görüyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Yeşaya Geleceği Görüyor Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Jonathan Hay Uyarlayan: Mary-Anne S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi daha çok sevdiğimiz bir dağ köyünde doğup büyüdüm. Uzak

Detaylı

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. Çeviri Deniz Hüsrev Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. 5 6 BİRİNCİ BÖLÜM Hayatınızı elinizden alınıp klozete atılmış, ardından da üzerine

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) İmtiyaz Sahibi Adına Ramazan BALCI Okul Müdürü Fatma BAŞA ( Özel Eğitim Öğretmeni ) Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI ( Görsel Sanatlar Öğretmeni

Detaylı

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan Karganın Rengi Siyah! Siyah mı? Evet Emre, siyah. Kara değil mi? Ha kara, ha siyah Cenk, bence kara ile siyah arasında fark var. Arkadaşım Cenk le hâlâ aynı şeyi, kargaların rengini tartışıyoruz. Galiba

Detaylı

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: 28.5.2015. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: 28.5.2015. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 28.5.2015 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Albert Camus Yabancı. Sevgisiz. Tolga İlikli

Albert Camus Yabancı. Sevgisiz. Tolga İlikli Tolga İlikli Albert Camus Yabancı Sevgisiz Kitabın isminin Yabancı olması ve kitabın 1957 Nobel Edebiyat ödülünü alması, anlayamadığım bir şekilde dikkatimi çekti ve tereddüt etmeden aldım. Belki de yabancı

Detaylı

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır:

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır: EDAT-BAĞLAÇ-ÜNLEM EDATLAR Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır: 1-GİBİ Cümleye benzerlik, eşitlik,

Detaylı

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ AY EKİM HAFTA DERS SAATİ KONU ADI YENİLEŞME DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI EDEBİYATININ OLUŞUMU ÖĞRETİCİ METİNLER 2 KAZANIMLAR 1. Osmanlı Devleti ni güçlü kılan sosyal, siyasi düzenin bozulma nedenlerini belirler.

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

Havacılıkta İnsan Faktörleri. Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA

Havacılıkta İnsan Faktörleri. Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA Havacılıkta İnsan Faktörleri Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA BÖLÜM 2 Düşünen ve Hisseden Varlık İnsan İkinci Kısım: Sosyal İnsan Geçen Hafta GEÇEN HAFTA Yanlılık BU HAFTA Sosyal Etki Tartışma Issız bir adada

Detaylı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı Atatürk ün Kişisel Özellikleri Atatürk cesur ve iyi bir liderdir Atatürk iyi bir lider olmak için gerekli bütün özelliklere sahiptir. Dürüstlüğü ve davranışları ile her zaman örnek olmuştur. Gerek devlet

Detaylı

Zihnindeki Sonu Hayal Et, İstediğini Elde Et! Eski zamanlarda üç yolcunun yolu çölde düşer. Kurumuş bir nehir... Sevgi Tunalı

Zihnindeki Sonu Hayal Et, İstediğini Elde Et! Eski zamanlarda üç yolcunun yolu çölde düşer. Kurumuş bir nehir... Sevgi Tunalı Zihnindeki Sonu Hayal Et, İstediğini Elde Et! Küçük bir rüzgar varmış. Bir köyün çok yakınındaki bir tepede ağaçlara dokunmadan, suların üstünde Eminim zihninizden birçok cevap geçti. Hepimizin buna benzer

Detaylı

Elektrik, Plastik Cerrahi ve Prometheus: İlk BK Romanı Frankenstein 18 Ocak2014. Ütopyadan Distopyaya, Totalitarizm ve Anksiyete 25 Ocak 2014

Elektrik, Plastik Cerrahi ve Prometheus: İlk BK Romanı Frankenstein 18 Ocak2014. Ütopyadan Distopyaya, Totalitarizm ve Anksiyete 25 Ocak 2014 BİLİMKURGU: BAŞKA BİR VAROLUŞ MÜMKÜN Bilimkurgu bir bakışa göre Samosata lı Lukianos tan (M.S. 2. Yüzyıl) bu yana, başka bir bakışa göre ise 1926 yılında yayımcı Hugo Gernsbeack in scientifiction kelimesini

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan Mart 2009 Kendi Yaşam Öykünüzü Yazın Diyelim ki edebiyatla uğraşmak, yazı yazmak, bir yazar olmak istiyorsunuz. Bu

Detaylı

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama...24 2. Haftanýn Testi...25

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama...24 2. Haftanýn Testi...25 ÝÇÝNDEKÝLER A. BÝRÝNCÝ TEMA: BÝREY VE TOPLUM Küçük Cemil...11 Bilgi Hazinemiz (Hikâye Yazmaya Ýlk Adým)...14 Güzel Dilimiz (Çaðrýþtýran Kelimeler - Karþýlaþtýrma - Þekil, Sembol ve Ýþaretler - Eþ Anlamlý

Detaylı

Kızlarla Konuşma Sırları KENDİNİ DEĞİŞTİRMEYE HAZIR MISIN?

Kızlarla Konuşma Sırları KENDİNİ DEĞİŞTİRMEYE HAZIR MISIN? Kızlarla Konuşma Sırları KENDİNİ DEĞİŞTİRMEYE HAZIR MISIN? ARTIK NE KONUŞAYIM DERDİNE SON! Kızlarla konuşmak, kızlarla rahat bir şekilde konuşabilmek çok önemli bir karakter özelliğidir. Kendinizi bu alanda

Detaylı

Adı: REMBRANDT HARMENSZOON VAN RİNJN Doğum: 15 Temmuz 1606 Leiden Hollanda Milliyeti: Hollandalı Sanat Akımı: Lüministik sanat Alanı: Resim Baskı

Adı: REMBRANDT HARMENSZOON VAN RİNJN Doğum: 15 Temmuz 1606 Leiden Hollanda Milliyeti: Hollandalı Sanat Akımı: Lüministik sanat Alanı: Resim Baskı REMBRANDT Adı: REMBRANDT HARMENSZOON VAN RİNJN Doğum: 15 Temmuz 1606 Leiden Hollanda Milliyeti: Hollandalı Sanat Akımı: Lüministik sanat Alanı: Resim Baskı Ölümü: 4 Ekim 1669 Ünlü Yapıtları: Dr.Nicolaes

Detaylı

Sevgili dostum, Can dostum,

Sevgili dostum, Can dostum, Sevgili dostum, Her insanı hayatta tek ve yegâne yapan bir öz benliği, insanın kendine has bir kişiliği vardır. Buna edebiyatımızda, günlük yaşantımızda ve dini inançlarımızda çeşitli adlar vermişlerdir.

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

Hiçbir şey olmamış gibi çekip giden, kalpleri hunharca katlederek bırakanların bu hayatta mutlu olacağına inanmıyordum. Zamanla bu inanç alev aldı;

Hiçbir şey olmamış gibi çekip giden, kalpleri hunharca katlederek bırakanların bu hayatta mutlu olacağına inanmıyordum. Zamanla bu inanç alev aldı; Hisler körelir. Köreldikçe naçiz vücutta dans etmeye kalkışan ruhun etrafı kötülüğün demirden dikenleriyle çevrelenir. Her bir diken yastır ve mutluluğun katline en vefasız şekilde, acımasızca mührünü

Detaylı

Düşüncenin gücü ile istediğimiz şeylere sahip olabiliriz.

Düşüncenin gücü ile istediğimiz şeylere sahip olabiliriz. Düşüncenin gücü ile istediğimiz şeylere sahip olabiliriz. Düşünce çok etkili bir güçtür. Eğer kişiler her günkü düşünce kalıplarını kontrol etmek için çaba harcamazlarsa yaşamlarında olumsuz birçok olay

Detaylı

MATBAACILIK OYUNCAĞI

MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Roman 1. basım Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü:

Detaylı

3. sınıf öğretmenlerinin karne görüşleri şu şekildedir:

3. sınıf öğretmenlerinin karne görüşleri şu şekildedir: 3. sınıf öğretmenlerinin karne görüşleri şu şekildedir: 3.SINIF Rüzgârın yönünü değiştiremiyorsanız yelkenlerinizi değiştirin. Çünkü dünya sizin karşılaştığınız fırtınalarla değil, gemiyi limana ulaştırıp

Detaylı

Azrail in Bir Adama Bakması

Azrail in Bir Adama Bakması Mevlâna (1207 1273) Güçlü bir bellek, çağrışım yeteneği, üretkenlik, olağanüstü görüş ve anlatım gücü, derin duygusallık ve hüzün, her yönüyle İslam kültürüne hâkimiyet... İşte Mevlâna deyince akla gelen

Detaylı

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım. Meraba, Ben Asena Ünğan. 19 yaşındayım. 1-22 Eylül 2016 tarihinde Güney Kore'de, Incheon, Seoul,Jeonju,Gyeonju ve Busan da bulundum. Güney Kore topraklarına sevdam 9 yaşında iken, Taekwondo ile başladı.

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU 25 Ders 3 İnsan Bir gün ağaçtan küçük bir çocuk oyan, ünlü bir ağaç oymacısı hakkında ünlü bir öykü vardır. Çok güzel olmuştu ve adam onun adını Pinokyo koydu. Eserinden büyük gurur duyuyordu ama oyma

Detaylı

AFYONKARAHİSAR REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜ

AFYONKARAHİSAR REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜ SINAVA 5 KALA ADAYLARA ÖNERİLER SINAVA HAZIRLIK STRATEJİLERİ SEMİNERLERİ GEREĞİ HAZIRLANMIŞTIR Gideceği limanı bilmeyene hiçbir rüzgârdan hayır gelmez. BİR BALIKÇI OLSAYSINIZ İNANIN O PAZAR SİZİN İÇİN

Detaylı

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA 16.06.2017 Sayın Milletvekillerim, Sayın Valim, Sayın Belediye Başkanım Sayın Mardin Şube Başkanım, Değerli MÜSİAD Üyeleri ve MÜSİAD Dostları, Değerli Basın Mensupları, Şanlıurfa

Detaylı

Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe?

Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe? Ekşi, 1 Buse Ekşi 21502152 TURK 101-74 Ali Turan Görgü Final Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe? Yaşadıkları çevrenin sorunları ile ne kadar ilgili hiç düşündünüz

Detaylı

Ye aya Gelece i Görüyor

Ye aya Gelece i Görüyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Ye aya Gelece i Görüyor Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Jonathan Hay Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Mary-Anne S. Türkçe 60. Hikayenin 27.si www.m1914.org Bible

Detaylı

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

İntikam. Ölüm Allah ın Emri İntikam Bilir misin sen her gece Kendinle oturup konuşmayı Geceden uyanmamaya ant içip Gün ışığıyla yeniden doğmayı Bilir misin sen her güne hayata küskün başlamayı Anti sosyal kişilik olup da Şişelerin

Detaylı

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3 1886 ÖZEL GETRONAGAN ERMENĐ LĐSESĐ R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3 2010 2011 Kız olursa Sarin, erkek olursa Masis Erkek olursa doktor, kız olursa öğretmen KENDĐNĐ TANIMA VE MESLEK SEÇĐMĐ Sevgili veliler,

Detaylı

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır? 1. (1) Şair yeni bir şiir kitabı yayınladı.(2) Kitap, şairin geleneksel şiir kalıplarını kullanarak yazdığı şiirlerden oluşuyor.(3) Bu şiirlerde kimi zaman, şairin insanı çok derinden etkileyen sesini

Detaylı

Cümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir.

Cümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir. ZAMİR (ADIL) Kitapları dolabın diğer rafına koyalım. Bunları dolabın diğer rafına koyalım. Yukarıdaki cümlelerde koyu yazılmış sözcükleri inceleyelim: ilk cümlede "kitap" sözcüğü bir varlığı kar şıladığından

Detaylı

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl Platon'un Devleti-2 Platon, adil devlet düzenine ve politikaya dair görüşlerine Devlet adlı eserinde yer vermiştir 01.08.2016 / 15:01 Devlet te yer alan tartışmalar sürerken, Sokrates varoluştan varolmayışa

Detaylı

Türkçe. Cümlede Anlam 19.02.2015. Cümlenin Yorumu. Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler

Türkçe. Cümlede Anlam 19.02.2015. Cümlenin Yorumu. Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler 16-20 MART 3. HAFTA Cümledeki sözcük sayısı, anlatmak istediğimiz duygu ya da düşünceye göre değişir. Cümledeki sözcük sayısı arttıkça, anlatılmak istenen daha

Detaylı

Minti Monti. Yaz 2013 Sayı:10 Ücretsizdir. Yelkenli Tekneler. Nasıl Yüzer, Bilir misin?

Minti Monti. Yaz 2013 Sayı:10 Ücretsizdir. Yelkenli Tekneler. Nasıl Yüzer, Bilir misin? Minti Monti Çocuklar için eğlenceli poster dergi Yaz 2013 Sayı:10 Ücretsizdir ISSN: 2146-281X Yelkenli Tekneler Nasıl Yüzer, Bilir misin? Yelkenli teknelerle ilgili bilmeniz gereken 5 şey Dev gemiler nasıl

Detaylı

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 13.5.2006 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

15 Ekim 2014 Genel Merkez

15 Ekim 2014 Genel Merkez ÇİN Yatırım Fırsatları Paneli 15 Ekim 2014 Genel Merkez İş Dünyamızın Saygıdeğer Mensupları, Değerli MÜSİAD üyeleri, Değerli Basın Mensupları, Toplantımıza katılımından dolayı teşekkür ediyor, Sizleri

Detaylı

İnci Hoca CÜMLEDE ANLAM 2

İnci Hoca CÜMLEDE ANLAM 2 CÜMLEDE ANLAM 2 ÜSLUP (BİÇEM) : Yazarın anlatım tarzı ve dilidir. Yazar nasıl anlatıyor. Sait Faik in sade, özentiden uzak, akıcı bir dili ve şiirsel anlatımı vardır. Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur romanında

Detaylı

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü Henry Winker İllüstrasyonlar: Scott Garrett Çeviri: Bengü Ayfer 4 GİRİŞ Bu sendeki kitaplar Dyslexie adındaki yazı fontu kullanılarak tasarlandı. Kendi de bir disleksik

Detaylı

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. C i h a n D e m i r c i Damdaki Mizahçý 90 Yaþýnda Eskimeyen Bir Usta: Haldun Taner Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. 1986'da yitirdiðimiz Haldun Taner

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

A: Algılama gücü ve mantık yürütme kabiliyeti yüksek kişiliği temsil eder.

A: Algılama gücü ve mantık yürütme kabiliyeti yüksek kişiliği temsil eder. Karşınızdaki kişinin ismine bakarak onun hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Bunun için söz konusu isimdeki fiziksel, zihinsel, duygusal, ruhsal enerji sembollerinin açıklamalarına bakmak gerek. İsimdeki

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20 Düğünlerde Takılan Sahte Paralar Yüksek eğitimini tamamlamış, babası ticaretle uğraşan, annesi ise bir bankada görevli bulunan bir ailenin tek kızıydı. Okul arkadaşı ile evlenmeye karar vermişlerdi. Damat

Detaylı

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ BU AY HANGİ KAVRAMLARI ÖĞRENECEĞİZ? Hızlı-Yavaş Ön-Arka Sağ- Sol BEYİN FIRTINASI YAPALIM Büyüdüğünde hangi mesleği seçeceksin ve nasıl bir yerde yaşayacaksın? Bir gemi olsaydın nerelere giderdin? Neler

Detaylı

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders Dr. İsmail BAYTAK HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları Hristiyanlarca kutsal sayılan Hz. İsa nın doğum yeri Kudüs ve dolayları, VII. yüzyıldan beri Müslümanlar ın elinde

Detaylı

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer, Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer, DEŞŞET ORMANI, YARATIKKÖY Anneciğim ve Babacığım, Mektubunuzda sevgili bebeğinizin nasıl olduğunu sormuşsunuz, hımm? Ben gayet iyiyim, sormadığınız için

Detaylı