istanbul TUTUKLU AİLELERİ BÜLTENİ Şubat 2009 Özel Sayısı

Transkript

1

2 istanbul TUTUKLU AİLELERİ BÜLTENİ Şubat 2009 Özel Sayısı Sahibi: İstanbul TAYAD adına Yönetim Kurulu Üyesi Fahrettin Keskin Yazı İşleri Müdürü: Hüseyin Irmak Adres: Güzeltepe Mah. Öznur Sok A blok. No:19 D:2 Eyüp - İstanbul İrtibat: 0 (212) E-posta: tecritiskencedir@yahoo.com Baskı: Barış Matbaacılık - Ali Laçin Adres: Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C blok No:291 Topkapı - İstanbul Tel: 0 (212)

3 ÖNSÖZ Bu rapor 2008 yılında, çeşitli hapishanelerden bize bildirilen hak ihlallerinden derlendi. Elbette hapishanelerdeki tüm hak ihlallerinin raporumuzda yer aldığı iddiasında değiliz. Belki bu raporda yer alanlar buzdağının görünen kısmı. Raporumuzu yazarken tutsakların gönderdikleri mektuplardaki ifadeleri aynen alma ya da kendi değerlendirmemizi yapma şeklinde iki üslup kullandık. Bu nedenle olaylar bazen tutsakların ağzından anlatılmış, bazen de tarafımızdan değerlendirilmiştir. Bu raporu okuduğunuzda göreceğiniz üzere; HAPİSHANELERDE TECRİT VE İŞKENCE SÜRÜYOR, SOHBET HAKKI UYGULANMIYOR. TAYADLI AİLELER

4 OCAK 2008 HAK İHLALLERİ UŞAK E TİPİ HAPİSHANESİNDEN SEVGİ SAY- MAZ IN 2 OCAK 2008 TARİHLİ MEKTUBUNDAN -19 Aralık Operasyonunu protesto amacıyla yaptıkları 3 günlük Açlık Grevi nden dolayı Disiplin Kurulu 3 ay süre ile bazı etkinliklerden men kararı verdi. -Zaten halihazırda bekleyen 6 aylık haberleşme ve iletişim araçlarından yoksun bırakma cezası var. Bu yeni kararla beraber hakihazırda bekleyen 9 aylık disiplin cezası olacak. Aynı zamanda ek bir yaptırım olarak 1 sene boyunca açık görüş hakkının kullanılamaması söz konusu. -Yine 19 Aralık 2000 operasyonu ve yılbaşı vesilesiyle Ahmet Tulgar, Melih Aşık, Ece Temelkuran ve Evrensel Gazetesi Okur Köşesi ne yazdıkları dört adet mektup ve hediye olarak boncuktan yaptıkları küçük kara balıklar Mektup Okuma Komisyonu engeline takıldı ve gönderilmedi. - Kandıra 1 No.lu F Tipi Hapishanesi ne gönderdikleri mektup ve düzenledikleri şenliğe katılmak amacıyla hazırladıkları bir adet deneme yazıları yerine 5

5 ulaşmadı. Mektupların akibeti meçhul. KÜRKÇÜLER 1 NO.LU F TİPİ HAPİSHANESİ NDEN EMRAH YAYLA NIN TARİHLİ FAK- SINDAN Kürkçüler Cezaevindeki uygulamalarda bir değişiklik görünmüyor. Genelge hala uygulanmıyor. Onaylanmış görüş cezası alan tutuklu/hükümlüler de var. 15 Ocakta Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığına bağlı, İnsan Hakları İl Kurulundan Heyet geliyor. Avukatının hapishaneye geldiği gün maruz kaldığı işkenceler hakkındaki suç duyurusu üzerine gelmişler. Yaşananları ayrıca anlatıp ifade veriyor. Bunun dışında, raporlarına eklemek için hapishanedeki sorunları da soruyorlar. Genelgenin uygulanmadığını, keyfi uygulamaları vb anlatıyor. Onları not alıyorlar. On ay sonra yapılan işkence hakkında ifade almaya geldiklerine göre pek bir şey değişeceğine inanmıyor. TEKİRDAĞ 1 NO.LU HAPİSHANESİNDEN EKREM KURTULUŞ UN 7 OCAK 2008 TARİHLİ MEKTU- BUNDAN 6

6 Ayakkabı dayatması nedeniyle birçok hak gaspları oluyor. Ziyaret, revir, sohbet, koli alma gibi birçok kazanılmış haklarını kullandırmıyorlar. Bir buçuk ay kadar önceden bu mektubun tarihine kadar kantinden paralarıyla almak istedikleri suları da vermiyorlar. SİNCAN 1 NO.LU F TİPİ HAPİSHANESİNDEN SEZ- GİN ÇELİK İN 28 OCAK TARİHLİ MEKTUBU 15 Aralık gecesi Sincan 1 No.lu F Tipi Hapishanesine götürülüyor. O günden itibaren tek bir Yürüyüş dergisi verilmiyor. Hemen hepsinin örgüt propagandası yaptığı iddia ediliyor. Ayrıca, bir kitabı yanındaki arkadaşı bir aydır bekliyor. Getiren de yok akibetini söyleyen de yok. Bir ay önce annesiyle çektirdiği fotoğraftan da haber yok. Hakan Yılmaz isimli bir hükümlünün tahliye olması gerekirken 1 ay mektup disiplin cezası veriliyor. Ve bu bir ay değil 4,5 aya kadar infazı yakılabilirmiş. Hakan Yılmaz disiplin cezası nedeniyle çıkamıyor. Bu hapishanedeki tüm tutuklu/hükümlülere kapı dövdükleri ve slogan attıkları için 17 şubata kadar mektup cezası veriliyor. 7

7 KANDIRA 1 NO.LU F TİPİ HAPİSHANESİNDEN EDİP TARHAN IN 27 OCAK 2008 TARİHLİ MEK- TUBUNDAN EDİP TARHAN 22 Ocak günü yaşadıkları bir olayı paylaşmak istiyor ve şöyle anlatıyor: Her yerde olduğu gibi burada da Karanfillerimizin adını anıp, umudun adını haykırdık. Ki 7 yıldır günde iki üç defa slogan atıp özel günlerde anma yapılıyor. Buraya kadar gayet normal bir durum var öyle değil mi? Fakat 22 ocakta yaptığımız anmada anormal dahası da sindirememenin örneklerinden birisini daha yaşadık. Elbette çok şey yaşıyor, türlü zulmane uygulamalara maruz kalıyoruz. Fakat içinde bulundukları ruh halini anlatmak için bir hayli basit ve traji komik bir olayı anlatayım: Ö.O. Şehitlerimizi anmak için anma hazırladık ve faaliyet e geçtik. Anmaya başlayalı beş dakika olmuştu ki baş gardiyan mazgala vurup slogan atmayın yoksa tutanak tutulacak dedi. Allah Allah dedik. 7-8 yıldır günde iki üç defa yapılan şeye bu gün mü tutanak tutuyorsunuz? Bu sürekli yapılan bir şey ki, eski köye yeni adet mi getiriyorsunuz dedik. Onlar da tutanak tutacaklarını söyleyerek gittiler. Aradan on dakika geçmemişti ki bu kez toplu olarak hücreye girdiler. Hayırdır, niye geldiniz, misilleme mi yapıyorsunuz? sorularımız üzerine yok aramaya 8

8 geldik diye komik bir cevap verdiler. Bunun üzerine biz de misilleme amaçlı baskın yaptıklarını, bunun da acizlikten başka bir anlam ifade etmediğini söyledik. Bu konuşmalar olurken hapishane 2. Müdürü de kapıda bizi dinliyordu. Fakat biz ona yönelince beklemeden dışarı çıktı. O ara gardiyanlar da hücreyi talan etmekle meşguldü. Bir de baskına pardon aramaya gelirken o kadar acele etmişler ki askerleri almaya bile fırsat bulamamışlar! Ki aramalarda askerlerin de olması gerekiyor(muş). Neticede bu bile yapılanın ne amaçlı olduğunu ortaya koymaktadır. Bunun dışında bizim koridordan başka bir yere uğramadıklarını da tahmin ediyorduk ki diğer sol ve adliler doğrulamış oldu bizi yani bizden başka hiçbir yere uğramamışlar. Baskın da öyle olur zaten Peki sonra ne mi oldu? Sonrasında aramaya karşı koyduğumuz ve ne anlam ifade ettiğini bizim dahi bilmediğimiz bir slogan attığımız gerekçesiyle disiplin soruşturması açtılar. Ama sahiden de araya sıkıştırdıkları sloganı halen anlamış değiliz. Bu kadarına da pes yani. O gün yayınlanan genelgeyi bağlı bulundukları kurum yayınlamıştı. O halde o genelgenin gereğini yapmaları gerekmiyor mu? Fakat tam aksine hala görmemezlikten, duymamazlıktan geliyor dahası da kabul ettikleri durumu bu gün suç sayarak peş peşe ceza yağdırıyorlar. 9

9 C Bloktan A bloğa geçme talepleri yerine getirilmiyor. EDİRNE F TİPİ HAPİSHANESİNDEN BEKİR ŞİM- ŞEK İN 5 OCAK 2008 TARİHLİ MEKTUBUNDAN 5 Ocak günü çok soğuk olduğu, sabah kalktıklarında kapı ve pencereler buz tuttuğui halde kaloriferlerin yanmadığını görüyorlar. Kaloriferler buz gibi! Kaloriferler öğleye doğru yavaş yavaş yanmaya başlıyor. Edirne Özgür Tutsakları adına yazdıkları 18 kart gönderilmiyor: 1) Özcan Dutağacı (Malatya Hps), 2) Özgür Karakaya (Gençlik, 3) Halit Gündoğdu (Yürüyüş), 4) Metin Doğan (Edirne Gençlik Derneği), 5) Filiz Gencer (Uşak Hps), 6) Ümit İlter (Bolu Hps), 7) Hüseyin Özarslan (Sincan F Tipi), 8) Bülent Uludağ (Trakya Kültür Merkezi), 9) Güler Zere (Elbistan Hps), 10

10 10) Taner Korkmaz (Kandıra F Tipi), 11) Mehmet Güvel (TAYAD), 12) Melek Serin (Sincan Kadın Hps), 13) Gamze Mimaroğlu (İKM), 14) Raşit Dörtyol (Kırıklar F Tipi), 15) Emrah Yayla (Kürkçüler F Tipi), 16) Kenan Günyel (Tekirdağ 2 No.lu F Tipi), 17) Hakkı Akça (Tekirdağ 1 No.lu F Tipi), 18) Naciye Barbaros (Gebze Hps) İsimli kişilere gönderilen kartlar Disiplin Kurulunun karar tarihli 2007/360 no.lu kararı ile ve örgüt propagandası yapıldığı tespit edilmiştir gerekçesi ile gönderilmiyor. Oysa, kartlarda hiçbir örgüt ismi geçmiyor in halklarımıza ve dünya halklarının umudunun büyüdüğü bir yıl olması, Bağımsız, Demokratik ve özgür bir ülke özlemlerinin gerçekleşmesinde ileri gelişmelerin olması dileniyor. Ama disiplin kurulu bunları örgüt propagandası olarak yorumluyor. Bir önceki ay da aynı gerekçeyle 15 adet Bayram kartları da gönderilmemişti. Bayram ve yeni yıl kutlamaları yapmalarına bile engel olunuyor. Yine, Tekirdağ 2 No.lu F Tipi Hapishanesinden Hakan Özek in Ercan Kartal a gönderdiği el yapımı 11

11 takvim Disiplin Kurulunun karar tarihli, 2007/362 no.lu kararı ile ve Bir Adet el yapımı takvimde örgüt propagandası yapıldığı tespit edilmiştir gerekçesi ile verilmedir. Necla Can ın Ercan Kartal a gönderdiği faks ta Disiplin Kurulunun tarihli karar 2007/361 no.lu kararı ve örgüt propagandası yapıldığı gerekçesi ile verilmedi. Ercan Kartal ın Bayram kartlarının gönderilmemesi için yaptığı itiraza İnfaz Hakimliğinin tarihli, 2007/191sayılı red kararı geldi. Ali Osman Köse nin Bayram Şahin e gönderdiği mektup ise Disiplin Kurulu nun tarihli, 2007/349 no.lu kararı ile ve söz konusu taahhütlü mektupta örgüt propagandası yapıldığı tespit edilmiştir gerekçesi ile gönderilmedi. Yine Ali Osman Köse nin Lerzan Caner adına gönderdiği mektup ta Disiplin Kurulu nun tarihli, 2007/356 no.lu kararı ve mektupta yasadışı örgüt üyelerini ve ölüm oruçlarını öven yücelten ifadelerle örgüt propagandasının yapıldığı tespit edilmiştir gerekçesi ile gönderilmedi. Görüldüğü gibi, bayram kartları, yeni yıl kartları da normal mektuplar da hepsi örgüt propagandası yapılıyor diye yorumlanıyor! 12

12 19-22 Aralık gününde Sağlık Koşulları el veren tutuklu/hükümlüler, ismine Hayata Dönüş Operasyonu denilen saldırıyı protesto etmek amaçlı üç gün açlık grevi yapıyorlar. Bu tutuklu/hükümlüler: Ercan Kartal, Ali Osman Köse, Canip Tarhan, Rasim Özdemir, Tuncay Kurtbaş, Mehmet Çiftçi, Mehmet Aytunç Altay, Sadık Sabancılar, Mehmet Ali Polat, Hasan Ozan, Soner Çiçek, Bayram Namaz, Tacim Kaplan, Ali Hıdır Polat hakkında Disiplin Kurulu tarihli, 2008/1 no.lu kararı ile bir ay süre ile spor faaliyetlerinden men cezası veriliyor. Bunun yanı sıra üç ay süreyle de açık görüşten men cezası veriliyor. Sezgin Zengin ve Onur Urbay ın daha öncesinden de Disiplin Cezası olduğu için bu tutsaklara ne ceza verileceği de İnfaz Hakimliğine soruluyor. Genelge konusunda, İdare ocak ayı içinde haftada 6 saat olacağına dair bilgilendirmede bulunuyor. Siyasi Tutuklular kabul etmiyorlar ve Genelgenin tam olarak uygulanmasını istiyorlar. Bir söylentiye göre, açık görüş alanlarına ve sohbete vb. çıkılan alanlara kamera yerleştirilecekmiş. Bir önceki günkü Birgün gazetesinde Sincan F Tipinde açık görüş alanlarında kamera olduğu yazılıyor. 13

13 TEKİRDAĞ 1 NO.LU F TİPİ HAPİSHANESİNDEN ALİ KANAT IN 17 OCAK 2008 TARİHLİ MEKTUBUN- DAN Gün geçmiyor ki yeni bir keyfiyet, komiklik yaşanmasın Bir gün önce Adalet Bakanlığı na yaşadıkları hak gaspları ve sorunlar hakkında dilekçe veriyorlar. Yıllardır olduğu gibi tek dilekçe veriyorlar. Sonra İdare anons yapıyor, karışıklık olduğundan vb. bundan sonra herkes tek dilekçe verecek diyor. Amaç dilekçe verenlerin sayısını azaltmak ya da verdirtmemek. Bu dilekçenin içeriğinde genel sorunlar hariç, Kemal Yıldız isimli adli bir hükümlünün İdare tarafından baskı, tehdit, taciz, dayak vb. birçok şeye uğraması var. 3 ay önce Zeki Ünlü isimli bir adli hükümlü intihar etmişti. Kemal Yıldız da Zeki Ünlü nün arkadaşı ve dava ortağı. İntiharla ilgili müdürlerden şikayetçi olduğu için Kemal Yıldız üzerindeki baskı artıyor. Dayak atıyorlar, şikayetçi olursan personele saldırdı diye seni şikayet ederiz diyorlar. İki gün önce haber geliyor Kemal Yıldız kendisini jiletlemiş gardiyanlar saldırıp süngerli odaya atmışlar. Yani onu ne hale getirmişler ki kendisini jiletliyor. Ayrıca, 3 aydır ziyarete çıkılmıyor. Ama anneleri yine de iki haftada bir mutlaka geliyor görüş kabininde bir saat oturup gidiyor. İçme suyu da ayrı bir sorun. Kuyu suyu olması yü- 14

14 zünden içindeki mikroplar gözle görünüyor. Üç aydır hücreden hücreden dışarı çıkamıyorlar. Revire bile çıkamıyorlar. Tabi disiplin cezaları da durmuyor. Yeni müdür geldiğinden beri türkü söylemekten tutta şiir okumaya kadar her şeye çok ağır cezalar veriyorlar. 22 Ocak nedeniyle bir çok mektuplarına imha kararı veriliyor. Bir gün önce Rabbena Hanedar dan gelen mektuba da imha kararı veriliyor. Normal yolla gönderdikleri mektupların akibetlerini bilmiyorlar. 15

15 SİNCAN 1 NO.LU HAPİSHANESİNDEN KAAN ÜN- SAL IN TARİHLİ MEKTUBU Genelgeyle Bakanlık İdarelere tutuklu ve hükümlülere koşulsuz olarak, 10 kişilik gruplar halinde haftada 10 saat sohbet yaptıracaksın diyor demesine ama buna burada uyulmuyor (veya iradi olarak uygulatılmıyor) ve sohbet olarak haftada ancak 2,5 saat yaptırabiliriz, çünkü personel yetersiz denilip çıkılıyor. Ardından da, Ama kabul ederseniz 2,5 saat sohbetin dışında haftada 2 saat bilgisayar, 1,5 saat kütüphane, 1,5 2 saat de spora çıkarabiliriz deniliyor. Görüldüğü gibi haftada 10 saat sohbete çıkamamak için gösterilen personel yetersizliği de böylece bir çırpıda ortadan kalkıveriyor. Tecritte ısrarın bütün çıplaklığıyla görüldüğü diğer uygulamalar ise Disiplin Kurulu kararıyla verilen cezalar, uygulanan sansür ve Eğitim Kurulu kararıyla getirilen yasaklardır. Disiplin Kurulunun 52 tutsak hakkında verdiği tarihli, 2007/ 99 No.lu kararı II. A.C.M. tarafından onaylandı ve 16 ocak 2008 de tutsaklara tebliğ edildi (D. İÇ ESAS: 2008/22, tarihli). Bu kararla 42 tutsak hakkında 1 ay haberleşme araçlarından (faks, mektup, telefon) yoksun bı- 16

16 rakma, 10 tutsak hakkında 1 ay ziyaret yasağı, cezaları verilmişti. Yasaklar 17 ocaktan itibaren uygulanmaya başlandı. Bu disiplin cezası nedeniyle 19 ocakta tahliye edilmesi gereken Hakan YILMAZ ın tahliyesi de engellendi. 4 ay uzatıldı. 11 Ocak 2008 de tutuklanan İbrahim AKIN, Erdinç EROĞLU, Eray DESTEGÜL, Murat KORKUT, Utku AYKAR, Can BİLEN e hapishane girişinde, çırılçıplak soyarak onursuz arama dayatılmıştır. Onursuz aramaya karşı çıktıkları için tartaklanarak zorla soyulmuşlardır. İbrahim AKIN, Utku AYKAR ve Murat KORKUT un üzerindeki kazak, pantolon, içlik, renginde lacivert ve kırmızı var denilerek, mont deri aksamlı denilerek, ayakkabının içinde demir var denilerek, kaşkollarına yasak denilerek el konulmuştur. Uğradıkları kötü muamele, işkence, onursuz arama için İbrahim AKIN, Murat KORKUT, Utku AYKAR 22 Ocak 2008 de, Eray DESTEGÜL, Erdinç EROĞLU ve Can BİLEN de 25 Ocak 2008 de suç duyurusunda bulundular. İdare cezalarla yetinmeyip girişte saldırıya uğrayan ve mağdur olan buarkadaşlarımız hakkında bir de soruşturma açmış ve Disiplin Kurulu nun 16 Ocak 2008 tarihli, 2008/10 no.lu kararıyla KI- NAMA cezası verilmiştir. Cezaya gerekçe olarak ise tutuklama sonucu kurumumuza getirildiklerinde 17

17 üst araması yapılırken direndikleri ve görevli personele mukavemette bulundukarının tespit edilmesi gösterilmiştir. Karar 24 ocak 2008 de tebliğ edildi. Haberleşme ve süreli ve süresiz yayınlardan yararlanma hakkımızın engellenmesi son aylardı daha da arttı. Örneğin, 1 yıl kesintisiz engellenip 118, 119, 120, 121, 122, 126, 127, 128, 129, 130,131, 132,133 sayıları verilen Yürüşüş dergisinin 134. sayısı, Eğitim Kurulu nun tarihli, 2008/8 no.lu kararıyla yine sansürlendi. Gerekçe olarak ise derginin içeriğinde Ölüm oruçlarını övücü ve teşvik edici yazıların olması, 19 Aralık Hayata Dönüş operasyonu ile ilgili Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Emniyet Güçleri hakkında aşağılayıcı ve hakaret şeklinde yazıların olması, Terör örgütleri ve bu örgüt mensupları hakkında övücü ve teşvik edici yazıların olması gösterilmiştir. Var olduğu iddia edilen suç ların hangi yazıda ve nasıl işlendiğinin dahi belirtilmediği bu kararın hukuksuzluğunu belirtmeye bile gerek yoktur, tüm çıplaklığıyla ortadadır. Yine Eğitim kurulu nun tarihli, 2008/9 no.lu kararıyla da Emperyalizme ve Oligarşiye Karşı YÜRÜYÜŞ dergisinin sayıları yasaklandı. Bu kararın gerekçesi de 2008/8 no.lu kararın gerekçesinin birebir aynısı gösterilmiştir. Ortada farklı tarihlerde yayınlanmış, içerisinde farklı konu 18

18 ve gelişmelerle ilgili farklı yazıların olduğu, Basın savcılıkları ve ilgili mahkemelerce verilmiş herhangi bir tedbir kararı bulunmadığı için piyasada serbestçe satılan, diğer hapishanelerde engellenmeden verilen Yürüyüş dergisinin 4 farklı sayısı var. Ama hepsi için gösterilen yasak lama gerekçesi bir ve kelimesi kelimesine aynı. Keyfilik bu derece boyutlu yani. SİNCAN 1 NO.LU F TİPİ HAPİSHANESİNDEN SEZ- GİN ÇELİK İN 21 OCAK 2008 TARİHLİ MEKTU- BUNDAN Hakan Yılmaz isimli hükümlünün bu hapishaneden 19 ocakta tahliye olması gerekiyordu. 4,5 aylık kalan cesasını bitirmiş ama 1 ay mektup men (disiplin) cezası aldığından dolayı bırakılmadı. Bu nedenle 1 ay ve belki de dört buçuk ay daha yatırabilirlermiş. Yani ne zaman ki disiplin cezası kaldırılır o zaman tahliye olabilirmiş Ayrıca, buradaki tutulu/hükümlülere 16 ocakta başlayan 17 şubatta biten mektup men cezası verildi. Sebebi kapı dövülüp, slogan atılmasıymış. 19

19 ŞUBAT 2008 HAK İHLALLERİ UŞAK HAPİSHANESİNDEN SEVGİ SAYMAZ IN 3 ŞUBAT 2008 TARİHLİ MEKTUBUNDAN Mektup tarihinden iki hafta önce, ziyaretçilerine vermek istedikleri roman çalışması dışarı verilmiyor. Vermeyiz demenin dışında hiçbir gerekçe dahi ileri sürülmedi. Sorun olan içeriği vb. değil de. Amaç üretimi engellemek yahut okuma külfetinden kurtulmak. Onları da çalışmanın içeriğinin incelenmesi için avukatımıza göndermek istiyoruz. Çalışmayı inceliyoruz diyorlar. Bakalım sonuç ne olacak? Normalde hukuken engellemeye hakları yok. Disiplin Kurulu Zeybek Ateşi ve Nüktedan ın son iki sayısını da göndermedi. Gerekçeleri: el yazısı ile hazırlanmış dökümanın hükümlü ve tutuklular taraafından müşterek olarak hazırlandığı, dergi niteliği taşıdığı hükümlü ve tutukluların müşterek olarak hazırladıkları yazıların çeşitliliği ve elyazısı değişikliğinden anlaşılmakta İnfaz Hakimliği ne itiraz ediyorlar. Cevabı bekliyorlar. Daha önceki itirazlarını kabul etmişlerdi. Ahmet Kulaksız ın gönderdiği ve Bolu F Tipi ndeki tutuklu/hükümlülerin hazırladığı Volta isimli dergi de kendilerine verilmiyor. İtiraz edecekler. 20

20 Ocak ayı içinde TKP M-L davasından bir tutuklu malum biçimde 5 günlüğüne bir hücreye tek başına konuluyor. Hemen bitişik hücreden birlikte kaldığı arkadaşları arasından alındı. Onlar da tepki duyuyorlar tabii. Hücre cezası bitince geri getiriliyor. Gönderilen APS koliler dahi uzun süre depocu memur izinde olduğu gerekçesiyle açılmıyor. Yakında diğer tutklu/hükümlülerin mektup cezası başlıyor. Ağır Ceza Mahkemesi de Disiplin kurulu kararını onayladı. Konu: sloganlar. SİNCAN KAPALI KADIN HAPİSHANESİNDEN MELEK SERİN İN 3 ŞUBAT 2008 TARİHLİ MEKTU- BUNDAN 14 Aralıkta TAYAD lı Naime Kara tutuklanarak Sincan Kadın Kapalı Hapishanesine getirildi. Naime Kara ya hapishaneye girişte onursuz arama dayatılarak tüm kıyafetlerini çıkarmak suretiyle çıplak arama yapılıyor. Aralık ayında yaptırılan Bayram ve Yılbaşı açık görüşlerinde ziyarete gelen ailelere de aynı keyfi onursuz arama yapılarak kimi erkek ziyaretçilere etek giydirilerek, diğer ziyaretçilerin, gardiyanların gözlerinin önünde X-Ray cihazından geçmeye zorlanıyorlar. Geçmeyenler (etek giymeyenler) ziyarete alınmamakla tehdit ediliyorlar. 21

21 Genel arama adı altında yapılan talan ve dağıtma Ocak ayında da devam etti. 10 ocak günü üç kişilik hücrelerine 20 gardiyanla genel aramaya gelindi. Arama bittikten sonra çıkılmak üzereyken bir gardiyanın müdürlerden birinin kulağına bir şeyler fısıldaması sonrasında kaç aramadır ve aylardır panoda asılı duran görüldü kaşeli resim alındı. Neden alındığını sormalarına rağmen bir cevap alamıyorlar. Hücrelerinden çıkarlarken hiç onlara sormadan, çay kaşığı yasak olduğu için kullandıkları plastik kaşık saplarının (üç adet), tane zeytin çekirdeğinin, kağıttan yaptıkları boncukların ve kantinden aldıkları iki boş kutunan (peynir ve konserve kutuları) alındığını farkediyorlar. Melek Serin kutuyu eline alıp, kantinden gelen bir şey olduğunu, neden aldıklarını soruyor. Daha cümlesini tamamlamadan üzerine saldırıyorlar. Bu saldırı sonucu sağ el parmaklarıdan ikisi ciddi şekilde kesiliyor. 15 günde ancak iyileşiyor parmakları. Yukarda sayılanları alma nedenleri ise amaç dışı kullanımmış yani diyorlarki, siz çayınızı karıştıramazsınız ya da parmağınızla karıştırın. Bu anlamsızlıktan ancak böyle bir anlam çıkarabiliniyor. Arama sonrası Melek Serin e disiplin soruşturması açılıyor. Soruşturma yasa dışı afiş asmak tan açılıyor, fakat cezayı aramaya karşı çıkmaktan veriyorlar. 1 ay iletişim araçlarından (mektup, fax, telefon) yoksun bırakma cezası. 10 Aralık tarihli genel aramada yaşanan keyfi durumun bennzerleri diğer hücrelerde de yaşanıyor. 22

22 Genel olarak her hücreden bir kişiye soruşturma açılıp ceza veriliyor. 10 Aralıkta tutuklanan 6 HÖC lü 3 kişilik hücreler dolu olduğu için tekli hücrelerde 6 sı birlikte kalıyor. Fakat bu tekli hücrelerde mutfak sistemi yok. Ayrıca bu arkadaşların 3 üne masa verilmiyor. Kantinden alın deniliyor. Burası15 yıllık bir hapishane her hücrede 1 masanın ve kaç kişilikse o kadar sandalyenin olması gerekiyor. Bazı hücreler ilk kez kullanıma açılıyor ama masasız ve sandalyesiz. Ticari bir satış malı haline mi geldi acaba demirbaş masa ve sandalyeler diye dişünmeden edemiyor insan. 45/1 no.lu genelge ile gilgili hiçbir gelişme yok. En son yaptıkları düzenleme 6 saatinde altında bir düzenlemedir. Hiçbir hapishanede olmadığı, CİK te de ve yönetmeliklerde,genelgelerde kitap yayın sınırlaması olmadğı halde Sincan Kapalı kadın hapishanesinde 5 kitap sınırlaması uygulanmaktadır. Dışarda kar yok ama hava çok soğuk. Burada o kadar çok kapı ve pencere var ki ve hepsinin arası epey aralık.buraları kapatmak, soğuğun içeriye girmesini engellemek için yapışkanlı sünger istiyorlar. Aldıkları yanıt onları şaşırtmıyor yasak. 23

23 TEKİRDAĞ 1 NO.LU HAPİSHANESİNDE HAKAN KANAT IN 29 ŞUBAT 2008 TARİHLİ MEKTUBUN- DAN İnfaz Hakimliğinin lehlerine verdiği kararla birlikte telefon, ziyaret, sohbet gibi haklarını kullanmaya başlıyorlar. Bu hafta sohbete çıkıyorlar. Ayakkabını kendin çıkart dayatması öncesi sahbet 10 saatti, fakat bu hafta anlaşılıyor ki artık 10 saat değil 6 saate indirilmiş. Oysa onlar 10 saat biliyorlarmış tarihleri arasında bir hafta sohbete çıkmış oluyorlar. Sohbet alanlarına kamera takılmış. Ayrıca, sohbet alanları olan yerlerin camları boyanmış pencerelerine kaynak yapılmiş. Daha önce pencerelerden karşılıklı konuşma görüşme imkanları oluyormuş. Boyayı da dıştan vurmuşlar. Kameranın olması sorun oluyor. Sohbete çıkartılan gruplardaki tutuklu/hükümlülerden kamerayı kapadığı tespit edilenlere ya aynı gün ya da ertesi gün sohbetten 3 ay men cezası veriliyor ve hemen uygulanmaya başlanıyor. Aynen yine kamera kapatma gerekçesi ile Disiplin Kurulu soruşturması başlattı. Sohbete çıkılan diğer gün sohbet men cezası verilen tutuklu/hükümlüler sohbete getirilmiyorlar. Bu uygulamayı protesto eden sohbet grubundaki diğer üyeler tekrar hücrelerine geri döndürülüyor. Bu konu hala bir muamma olarak kalıyor. Çünkü kamerayı kapattığı gerekçesiyle soh- 24

24 betten 3 ay men cezası verildiğinin tebliğ edildiği kağıtlarda 15 gün içerisinde itiraz edilebileceği yazıyor ama itiraz beklenilmeden cezalar işleme konulmuş oluyor. Bunun yanısıra sohbet hakkının tredmana tabi olmadığı 45/1 No.lu genelgede sabit fakat henüz bu uygulamaya bir anlam verebilmiş değiller çünkü haftanın son günü ve öğleden sonra çıkan sohbet gruplarını, sohbete eksiksiz çıkarıyorlar yani kamerayı kapattıkları gerekçesi ile Gözlem Kurulunun 3 ay sohbetten men cesazı tebliğ edilen arkadaşlar sohbete bu sefer çıkartılmış oluyorlar Sabah ve öncesinde farklı bir uygulama,öğleden sonra ise ay ayrı bir uygulama olmuş oluyor. Haliyle onlar da bu oyunu çözmeye çalışıyorlar Sabah ayrı, akşam ayrı, Sabah cezalılar çıkamıyor öğlen çıkartılıyor. Bu hafta açık görüş haftası olması nedeniyle sohbete çıkartılmıyorlar ama 6 saat kabul edilebilecek bir zaman değil. İdare sohbet alanı yok sohbet grubu çok diyerek 6 saat olacak diyor.oysa genelge 10 saat ve 10 kişi olarak bu hakkı resmileştirmiştir. Resul Kocatürk adlı siyasi tutuklunun Bolu ya sevkini protesto amacıyla yapılan açclık grevine katıldıkları gerekçesiyle tutuklu/hükümlülere 3 ay sosyal alanlardan men ve 3 ay iş yurtlarından yoksun bırakma cezaları tebliğ edildi. Bu açlık grevinde İdare su yerine bal vermişti. Bunu konu alan bir çok mektuba yalan yanlış ifade- 25

25 ler içerdiği gerekçesiyle imha kararı veriliyor. Tayfun Sertbaş ın tahliyesinden birgün sonra yani tarihinde Doğan Karataş ve M. Ali Bozok aynı hücrede iki kişi kalmışlardı. Veansızın gelip F tipinin başka bir ucuna götürüldüler Onlar götürülürken hapishane kapı ve slogan sesleri ile inliyordu Yol boyu yaşananları tahmin edebilirsiniz. Eşyaları daha sonra getirilmiş. Hallaç pamuğuna dönmüş herşeyleri tarihinde İnfaz Hakimliğinin lehlerine verdiği karar sonrası aileleriyle görüşeceklerini düşünürken patır patır ziyaret cezaları uygulanmaya başlıyor. Hukuki süreç tamamlanmamasına rağmen bu cezaların başlaması ciddi bir durum. Bu yüzden ziyarete gelip mağdur olan aileler oluyor. İdareye dilekçeler yazıp mahkeme kararları görülmek isteniyor ama yok, ellerinde mahkeme kararı, ki itiraz lar yeni yapılmışken sonucu gelmeden onlarca kişinin ziyaret men cezaları başlıyor. Bir hayli birikmiş ziyaret men cezaları var. Hücre cezası olmayan tutuklu/hükümlü yok gibi ve birer birer uygulanmakta tarihinde Tekirdağ Savcılığına verdikleri kapalı zarf dilekçeleri daha önce alınıyordu. Adalet Bakanlğına yolladıkları kapalı zarf dilekçeler alınmıyor pulla yollanması için geri iade ediliyordu. Şimdi Savcılığa yolladıkları da aynı şekilde aide edilmeye başlanıyor. 26

26 DKÖ lere son süreçte yazdıkları hemen hemen tüm mektupları disiplin kurulunca imha kararı veriliyor. Hapishanelerden gelen ya da hapishanelere giden çok sayıda mektubun da benzer gerekçelerle imhasına kararı veriliyor. KANDIRA 1 NO.LU F TİPİ HAPİSHANESİNDEN EDİP TARHAN IN 27 ŞUBAT 2008 TARİHLİ MEK- TUBUNDAN; Hak gaspları tüm hızıyla devam ediyor. Çeşitli bahanelerle soruşturmalar açılıyor ve yasaklarla sonuçlandırılıyor. 45/1 sayılı genelgeyle ilgili hiçbir gelişme olmadı. Bunun için ara sıra gelip 3-5 saat çıkaralım diyor idare.. Fakat bu teklifin elle tutulur bir yanı yoktur. Dahası da kendi yasalarını, çıkardıkları genelgenin kendilerince çiğnenmesinin resmidir. Dolayısıyla konuşulacak çok ta bir şey kalmıyor ortada. Yasaklar ve verilen cezaların hangisini yazmalı? Açıkçası takip etmek zor oluyor. Bunlar bir yana tutanak tutarken bir de hücre baskınları yaşanmaya başlandı. Örneğin 22 Ocak tarihinde Ölüm Orucu anmalarında önce tutanak tutuyoruz diyerek taciz ediyorlar ki ceza tutanağı yetmiyormuş gibi bu kez 27

27 de hücreyi basıyorlar. Tutuklular anmaya devam ediyorlar. 2. Müdürlerden birisi de başlarında kalabalık bir grupla hücrenin içine giriyorlar. Tutuklular hayırdır ne oluyor? deyince, hücre aramasına geldik diye işin aslını örten, daha doğrusu öyle zannettikleri bir cevap veriyorlar. Tutuklular gülüyorlar tabi. Ve yok diyorlar, o öyle değil, misilleme amaçlı baskına geldiniz. Birbirimizi kandırmayalım... diyorlar. Neticede tutanak tutup ortalığı da talan ederek gidiyorlar. Bir de cihaz dayatması yaparak keyfi bir şekilde üstlerini arıyorlar zorla. Tutuklular Bunlar tecritin birer parçaları. Bizim görevimiz de bunun karşısına insan onurunu koymaktır. Biz haklıyız çünkü diyorlar. Bunların dışında hak ihlalleri şunlardır: -Rıza Kartal ın rahatsızlığından dolayı hasteneye sevk yazdılar ama üzerinden iki hafta geçmesine rağmen hala götürmediler. -Tip-1 Diyabet hastası Ufuk Keskin in diyeti yeterince karşılanmıyor. Ayrıca, koli ile gelen 5 ayrı yağmurluk ve eşofmanlar çeşitli bahanelerle verilmiyor. -Tutuklulara gelen Felsefenin Başlangıç İlkeleri Kitabı hakkında toplatma kararı olduğu gerekçesiyle verilmiyor. Oysa ki bu çok eski ve kaldırılmış bir 28

28 karar... Bu da F Tipinin güvenlik önlemi işte. -Ufuk Keskin in Av. Taylan Tanay a göndermek istediği Masala Hukuk sayısı sakıncalı bulunup yollanıyor. Onların bir hukuku var zaten, başkasına da ne hacet! -Ahmet Kulaksız tarafından Ufuk Keskin e gelen mektup sakıncalı görülüp verilmiyor. -Taner Korkmaz tarafından Deniz Demirkapı adına postalanan ve içinde Komün dergisinin Şubat 08 tarihli 87. sayısı olan posta sakıncalı bulunup gönderilmiyor. -Yine Taner Korkmaz ın Deniz Demirkapı ya postaladığı Masala Şubat 08 sayısı aynı akıbeti paylaşıp gönderilmiyor. -Taner Korkmaz a koli ile gelen ve daha önce fotokopi ile çoğaltılmak üzere hapishaneden gönderdikleri Komün özel sayıları bir ay boyunca nedensiz yere bekletildikten sonra sakıncalı bulunuyor. Oysa ki söz konusu dergiyi hapishaneden yollamışlardı ve o zaman sakıncalı bulunmamıştı. İlginç bir durum gerçekten! -Görüldüğü gibi Kandıra 1 No.lu F Tipi Hapishanesinde çıkarılan dergiler postalanmıyor. Oysa daha önce böyle bir sorun yoktu. 29

29 TEKİRDAĞ 2 NO.LU HAPİSHANESİNDEN MEHMET AKDEMİR İN 11 ŞUBAT 2008 TARİHLİ MEKTU- BUNDAN Mehmet AKDEMİR tarihli mektubunda yetkililerin Genelge uygulanmıyor, uygulamıyoruz demek yerine Yeni klişe politikayla 2 3 ay içinde halledeceğiz gibi bir erteleme politikası yaptıklarını yazıyor. Bu dilin ve üslubun daha yumuşak, ortamı germediğini yapmayacağız, olmaz diyerek ortamı germediğini ekliyor. Oysa, tecrit gittikçe ağırlaşıyor. Keyfi disiplin cezalarıyla, mektup yasakları, hücre cezalarıyla, zaten genelgede uygulanmadığı için süren tecrit daha da ağırlaştırılıyor. Aslında alenen suç işleniyor: Yasal bir hakkın kullanımı, görevi kötüye kullanarak engelleniyor. EDİRNE F TİPİ HAPİSHANESİNDEN BEKİR ŞİM- ŞEK İN 4 ŞUBAT TARİHLİ MEKTUBUNDAN Bekir Şimşek in Lerzan Caner e yazdığı 29 ocak 2008 tarihli mektup Disiplin Kurulunun tarihli, 2008/53 no.lu kararıyla Söz Konusu mektupta örgütsel amaçlı iletişim yapıldığı tespit edilmiştir gerekçesiyle gönderilmiyor. Peki gönderilmeyen mektupta neler vardı? Hapishanedeki bir salgın hastalık yüzünden 50 kişiden fazla 30

30 insanın revirde serum tedavisi gördüğü, birkaç kişinin ise hastaneye sevk edildiği, Revir doktorunun nedenini bilmiyoruz ama araştırıyoruz dediği, 45/1 no.lu Sohbet Genelgesinin yine uygulanmadığı, hapishane idaresi tarafından haftada 6 saat dendiği, Gönderilmeyen ve verilmeyen mektupların hangi no.lu kararlar ve gerekçelerle verilmediği, 19 ocak 2008 tarihinde İstanbul Bayrampaşa Özel Tip Hapishanesinden buraya sevk edilen Kemal Avcı, Halil Yılmaz ve Emrah Sever isimli tutukluların hem Bayrampaşa dan gönderilirken güle güle hem de buraya geldiklerinde hoş geldin muamelesine tabi tutulduklarını ve ayrıca 10 saatlik yolculuk boyunca tüm ısrarlarına rağmen hiçbir ihtiyaçlarının karşılanmadığına değinilmiştir. Bunları yazmak örgütsel amaçlı iletişim olarak değerlendirilmiş! Disiplin Kurulu nun bu kararının özü yaşananları yazmayın, iletmeyin demektir. Ayrıca, Halil Yılmaz ve Kemal Avcı için Hapishane girişinde soyarak aramaya karşı çıktıkları için Disiplin Kurulunun tarihli ve 2008/05 no.lu kararı ile 1 ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası veriliyor. 31

31 ADANA 1 NO.LU F TİPİ HAPİSHANESİNDEN EMRAH YAYLA NIN 13 ŞUBAT 2008 TARİHLİ MEKTUBUNDAN Yürüyüş dergisinin toplatılmayan sayılarını, adlarına yatırıldıktan iki hafta sonra alabiliyorlar. Dergileri Koçoğlu Seferi nin ilk iki sayısına yasak geliyor. Devlet Kurumlarını aşağıladıkları gerekçesiyle Disiplin Kurulu dışarı gönderilmesini engelliyor. Kararın doğru olmadığını, yazdıkları her şeyin ülkemiz ve dünya gerçeklerinden kopuk, kafalarına göre yazılar olmadığını, tam tersine gözlerinin önünde yaşanan gerçeklerin birer ifadesi olduğunu ve yasaklanmasının düşünce ve ifade özgürlüğünün önünde bir engel olduğunu, bu nedenle de kararın iptalini İnfaz hakimliği ne yazdıkları dilekçe ile istiyorlar. Sonucun ne olacağını bekliyorlar. Genelge konusunda bir gelişme yok. Daha doğrusu bu defa İdare yer ve personel sorunu olmamasına rağmen hala uygulamamakta ısrar ediyor. 8 saat sohbet hakları tanınıyor, bunun yanında İdare ayrıca 2 saat kütüphane, 2 saatte spor için bir araya gelinebileceğini söylüyor. Yani haftada 12 saat. Ama idarenin ayrıca tanıdığı 4 saat tretmana bağlı olmaksızın uygulanan bir faaliyet değil. Ama isterse 32

32 yer ve personeli rahatça ayarlayabildiğini görmüş oluyorlar. Onlar bu durum karşısında şöyle belirtiyorlar İdareye: bizim kütüphanede ya da spor salonunda bir araya gelmemiz hiç sorun değil ve siz bunu yapabileceğinizi belirtiyorsunuz. Bizim sorunumuz bunun 45/1 sayılı genelge gereği 10 saat ortak kullanım hakkımızın tanınmasıdır. Ama İdare buna hayır diyor. 45/1 için 8 saat, ayrıca da 4 saat spor ve kütüphane hakkı diyor. Bir yanda uygulayabilirim derken ama bilinçle ve isteyerek bunu engelliyorum diyor aslında. Bunun keyfilik olduğunu, önceden ya personel yok vb. mazeretler sunarken bu keyfiliğin alenileştirildiğini ve böyle bir dayatmayı kabul etmeyeceklerini belirtiyorlar. Bu yaşananın 7 yıl süren Büyük Direnişin sonucunda kazandıkları haklarının bir hazımsızlığı diye düşünüyorlar. Yoksa hakları olan 10 saati değil de 12 saat çık ama kazandığın bir hak olarak değil de İdarenin belirttiği çerçevede bir araya gel demenin başka ne gibi bir açıklaması olabilir? Böyle bir dayatmayla karşı karşıya oldukları için 45/1 sayılı genelgede de belirtildiği gibi 10 saatlik ortak kullanım hakları tanınıncaya kadar çıkmayacaklar. Önceden mazeretler sunuluyordu, şimdi ona da ihtiyaç duyulmuyor. 33

33 ELBİSTAN E TİPİ HAPİSHANESİNDEN GÜLAY EFENDİOĞLU NUN 5 ŞUBAT 2008 TARİHLİ MEK- TUBUNDAN Kandıra F Tipi Hapishanesinden gelen Masala isimli dergiyi okuduktan sonra Kırıklar (İzmir) F Tipi Hapishanesine göndermek istiyorlar ama dergi bir haftadır inceleniyor, gönderilmiyor. Daha önce gelen Che, Marks ve Mahir... fotoğraflarını İdare vermiyor. Gerekçe ise Hükümlünün sosyalleşmesini engellediği için.... Yürüyüş dergisini iki hafta gecikmeli alabiliyorlar. Önceden aynı haftanın cuması alırlarken, son kapatma kararından sonra geciktirmeye başlıyorlar. Sorunca postadan geç geliyor diyorlar. Ne ilginç bir zamanlama! Her zaman zamanında gelen dergi gecikiyor. TEKİRDAĞ 1 NO.LU F TİPİ HAPİSHANESİNDEN HASAN TAHSİN AKGÜN ÜN 19 ŞUBAT 2008 TA- RİHLİ MEKTUBU Keyfi ayakkabı aramasından sonra yeniden sohbete çıkmaya başlıyorlar. Yine kimi engellemeler oluyor. İdare cezaevi yönetmeyi daha fazla baskı ve keyfilikle eş anlamlı tutuyor. Sohbet alanı olarak açık 34

34 görüş mahalli kullanılıyordu. Ve diğer görüş yeri ile karşılıklı camlardan konuşulabiliyordu. Camları boyamışlar ve pencereleri de kaynak yapmışlar. Diğer yandan da sohbet alanına da kamera yerleştirmişler. Bunu kabul etmiyorlar. Kamerayı kapatanlara sohbet cezası veriliyor ve sohbete çıkarılmıyorlar. Şimdi işin saçmalığı şu: Sohbet Cezası diye bir şey yok. Yani sohbet hakkı tredmana bağlı değil. Ama İdare için bunun önemi yok. Nasıl olsa F Tiplerinde hakim de, savcı da idare... İstediği her şeyi yapabilir! F Tipi Krallığına karşı gelen asiler deee...teeez zindanlarda çürütüleee... Tecrit edileee...idarenin mantığı bu. 1 Şubatta 12 kişi Tekirdağ 1 No.lu F Tipinden Bolu F Tipi Hapishanesine sevk edildi. PKK davasından tutuklu/hükümlülerle birlikte Adliler ve TDP davasından Resul Kocatürk isimli tutuklu/hükümlüyü adeta kaçırırcasına yaka paça hücreden alıp götürüyorlar. Bunu protesto etmek için 3 günlük açlık grevi yapıyorlar. Su, şeker ve limon verilmesi gerekirken, bal, şeker ve limon veriliyor. Zaten uzun süredir, tutuklu/hükümlülere su satışı yapılmıyor. Ve açlık grevinde bile vermiyorlar. Boş pet şişelerini verirseniz su veririz dayatması yapılıyor. Yani su temel insani bir ihtiyaç, bir hak olarak değil, bir ödül olarak verilmek isteniyor. Pet şişeleri verirsen su içersin! deniliyor. Yani Tredman... Nedeni pet şi- 35

35 şelerden haberleşmek için top yapılıyormuş. İşin diğer bir yanı da, İdarenin bu uygulamalarının bilinerek hukuksal merciler tarafından onaylanmasıdır. Savcılık ve İnfaz hakimliği resmen onama merkezi durumundadırlar. İçme suyu bile bir yaptırım aracı olarak kullanılıyor ve bu da hukuki olarak onaylanıyor. Şimdi sohbet süresini 6 saate indirmişler. Kamerayı kapatıyorlar diye bazı tutuklu/hükümlüleri sohbete çıkarmıyorlar. Böyle olunca sohbetteki herkes tavır alarak sohbet alanını terk ediyor. Bugün Erkan Sönmez i sohbete çıkarmadılar, bunun üzerine diğer tutuklu/hükümlüler de slogan atarak geri hücreye geldiler. Bazı tutuklu/hükümlüleri hedef seçerek ikili bir durum yaratmaya çalışıyorlar. Çeşitli demokratik kurum ve kişilere yazdıkları mektuplar devamlı imha ediliyor. Orada yaşananların, yapılanların insani olmadığını biliyorlar ve duyulmasını istemiyorlar. TEKİRDAĞ 2 NO.LU F TİPİ HAPİSHANESİNDEN MEHMET AKDEMİR İN 19 ŞUBAT 2008 TARİHLİ MEKTUBUNDAN Genelge 13 aydır uygulanmıyor. Tecrit politikasında ısrar sürüyor. Ayrıca, 10 saatlik sohbet hakkı uygu- 36

36 lanmadığı gibi keyfi disiplin cezaları ile ziyaret yasağı, mektup yasağı, telefon yasağı vb ile tecrit katmerleştiriliyor. Yani tecrit, onları hem diğer tutuklu/hükümlülerle görüştürmüyor hem de aileleriyle ve yakınlarıyla görüştürmüyor. Tecrit politikası adli mahkumlar üzerinde çok ağır etkiler bırakıyor. Bir çoğunun psikolojisi iyi değil. Bu aralar Hapishane İdareleri sosyologlar aracılığıyla öfke kontrolü dersleri veriyorlar. Edirne ve Tekirdağ F Tiplerinde başlamış. Öyle ilginç ki, ağır tecrit koşullarında tut, öfke biriktir, hem de öfke kontrolü dersi ver!!!!! KANDIRA 1 NO.LU F TİPİ HAPİSHANESİNDEN UFUK KESKİN İN 21 ŞUBAT 2008 TARİHLİ MEK- TUBUNDAN Artık Komün ve Masala dergileri yayın kuruluna takılıyor. Her sene savundukları aynı gerekçelerle daha önce verilen mahkeme kararlarını da hiçe sayıyorlar. ELBİSTAN E TİPİ KAPALI HAPİSHANESİNDEN TALAT ŞANLI NIN 11 ŞUBAT 2008 TARİHLİ MEKTUBUNDAN 37

37 Tedavileri yarım kalıyor ve Elbistan E Tipi Kapalı Hapishanesinde ve mevcut koşullarda gerekli tedavilerini yaptıramadıklarını defalarca Adalet Bakanlığına yazıp iletmelerine rağmen olmaz diye cevap alıyorlar. Tedavi gördükleri merkezlere yakın ceza evlerinden birine sevklerinin yapılmasını istemelerine rağmen ve onların en doğal hakları olmasına rağmen kabul edilmiyor. Oradaki hastaneye, tedavileri bulundukları yerde de olabilir diye rapor düzenletebiliyorlar. Ama oradaki hastaneye gittiklerinde, doktorlar yüzlerine dahi bakmadan iyileştiklerini söyleyebiliyorlar. Herhalde çok fazla uzman olmaları gerekiyor uzaktan bakmakla iyileştiklerini anlamak için, ya da ikinci bir ihtimal kalıyor geriye o da tıpta etik kurallarıyla uzaktan yakından alakası olmayan bir mantık ne haliniz varsa görün diyorlar ve gerçek düşünceleri de bu ikinci ihtimalde olandır. İZMİR 1 NO.LU KIRIKLAR F TİPİ HAPİSHANESİN- DEN RAŞİT DÖRTYOL UN 12 ŞUBAT 2008 TA- RİHLİ MEKTUBUNDAN Hükümlülerden Süleyman EROL un durumu ağır müebbet olarak biliniyordu. Oysa, 2005 yılından beri müebbetmiş. Yeni TCK çıkınca dosyalar usulen yeniden görüldü ya, Süleyman EROL un (ve Uşak ta 38

38 aynı davadan Özlem TAŞDEMİR in) dosyaları da yeniden görüldü İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi 2005 de Süleyman ve Özlem için müebbet vermiş ve onlar bu kararı Özlem in yazdığı mektuptan öğreniyorlar ve hemen araştırıyorlar, sonuç: evet. Süleyman EROL un cezası müebbetmiş, dosya onay için Yargıtay daymış. Bunun üzerine, Raşit, Ercan, Burak, Süleyman, İleri Kızılaltun ve Ümit Çobanoğlu Cezaevi İdaresine Süleyman EROL un hukuki durumu değişmiş. O halde arkadaşımızı İleri ve Ümit in yanına üçlü hücreye verin ve haftada 9 saatlik sohbet programına dahil edin diye yazarak dilekçe veriyorlar. Cevap olarak İdare Yargıtay kararı onaylasın, Yargıtay ın kararı gelince üçlülere geçebilir, sohbete çıkabilir diyor. 3 Yıldır hukuk dışı olarak, lehte olan bir durumu yok sayarak hareket edilmiş, şimdi de Yargıtay ın kararını bekliyorlarmış. Tabi ısrarları sürüyor. Lehlerine olan bir durum için mahkeme kararı bekliyor ama Aralık 2007 tarihinde yaptıkları 3 günlük Açlık grevinden dolayı 1 ay sosyal alanlardan men cezası mahkeme kararını beklemeden 11 Şubat 2008 tarihinde uygulamaya koyuyorlar. Daha önce bu konuda 1 ay iletişim men cezası veriliyor. Buna itiraz ediyorlar. İnfaz Hakimliği itirazı haklı buluyor ve disiplin cezasını kaldırtıyor. Onun yerine 1 ay sosyal alanlardan men cezası veriliyor. Bu ceza haftada 9 saat sohbet programına engel 39

39 değil 11 Şubat 2008 ve 12 Şubat 2008 tarihinde sohbete çıkıyorlar. Ama bir önceki hafta Perşembe günü, öğleden sonraki 3 saatlik sohbet hakkı açık görüş var, açık görüş yerlerinde sohbet yaptırılmıyor denilerek engelleniyor. Yani bir önceki hafta toplam 6 saat sohbet etmiş oluyorlar. Süleyman EROL un Tekirdağ F Tipi Hapishanesine yazdığı bir mektupta Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL e hakaret ettiği iddiasıyla mektubuna el konuluyor. Bununla da yetinilmiyor Cumhurbaşkanına, Devlet büyüklerine hakaretten hakkında 10 gün hapsi veriliyor. Oysa, Ceza İnfaz Kanununda Devlet Büyüklerine hakaret diye bir şey yok. ikincisi de mektupta bir sorun varsa, ya mektup iade edilir ya da el konulur Ki Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL ün Ortadoğu ve Kafkaslar ziyaretlerine dair herkesin ne dediği malumken, Süleyman EROL un dediğinden neden rahatsız olunduğu anlaşılmıyor. Süleyman EROL dan not geliyor. İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinden 12 Şubat 2008 de cezasının müebbet olduğuna dair karar geliyor. Karar 2005 yılında alınmış. Dosya Kasım 2007 de Yargıtay a gönderilmiş. Hukuksuzluğa bakar mısınız? Karar alınalı 2 yıl oluyor, Yargıtay a 2 yıl sonra gidiyor, karardan Süleyman ın 3 yıl sonra haberi oluyor. Ve en önemlisi SÜLEYMAN EROL HALA TEK KİŞİLİK HÜC- REDE TUTULUYOR!!!! 40

40 İZMİR 1 NOLU KIRIKLAR F TİPİ HAPİSHANESİN- DEN SÜLEYMAN EROL UN 11 ŞUBAT 2008 TA- RİHLİ MEKTUBUNDAN Fiziki sağlık anlamında yaşamsal önemde olan en ciddi rahatsızlığı hipertansiyondur. Bundan yaklaşık 6 ay önce İzmir Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesinde dahiliye uzmanı olan doktora acil muayene oluyor ve acil serviste tansiyonu ölçüldüğünde 17/12 olduğu görülüyor. Doktor bunun normalde yaşındaki insanların tansiyonu olduğunu söylüyor. Ama şimdi 36 yaşında bu tansiyonun olması senin aşırı stres yaşadığını gösterir diyor. Süleyman EROL doktora koşullarını anlatıyor. Günde üç saat hücre kapısının açıldığını, kısıtlamalar olduğunu, derdini gerekli kurumlara anlatamadığını dilekçelerine olumsuz yanıtlar verildiğini anlatıyor. Sonuçta daha önce yazdığı başsavcılık tarafından heyet sevkinin reddine karar verildiği, örneğin tansiyondan kaynaklı gözlerde ışın çubukları, uçuşması, uzun süreli kulak çınlaması, çarpıntı, sıkıntı hissi, uykuya dalmada güçlük (45 dakika sürüyor) gibi sorunlar sürekli oluyor. Ayrıca, hemen hücrenin üzerinde iş atölyesi denen yerler var. Gündüz boyunca buralarda çalışma yapıldığı için aşırı şekilde alet edevat ve insan sesleri oluyor. Tabi bunu yaşamayanlar için anlamak o kadar kolay değildir. 41

41 MART 2008 HAK İHLALLERİ SİNCAN 1 NO.LU F TİPİ HAPİSHANESİNDEN RAB- BENA HANEDAR IN 2 MART TARİHLİ MEKTU- BUNDAN Sohbet Genelgesini uygulamama uygulatmama, keyfilikler, yasaklar ve sansür aralıksız devam ediyor. Yeni olan tek şey bir yıldır yerimiz yok, personel yetersiz denilip ardından haftada ancak 2,5 saat yaptırabiliriz dedikleri sohbet süresi için önceki hafta gelip haftada bir saat sohbete çıkacak mısınız? diye sormaları oluyor. Genelgede 10 saat denirken bu bir in sıfırına ne oldu? desek de, yine cevap veren olmuyor. Söylemeye gelenler de her zaman olduğu gibi emir kuluyuz, elçiye zeval olmaz diyerek kenara çekiliyorlar. Alınan her kararda, yapılan her uygulamada tecritteki bu ısrarla karşılaşıyorlar. Arama dan ziyarete, haberleşmeden süreli süresiz yayınlardan yararlanma ve tedavi olma hakkına kadar her konuda bu ısrar gösterilmektedir. Örneğin 28 Ocak 2008 de genel arama adı altında yapılan talanı geçen mektupta da yazmıştı. Bir saatte yapılan bu talan (çoğu hücre bunu ancak 12 saatte toparlayabilmişti) ye- 42

42 terli bulunmamış olacak ki, 30 Ocak, 5 ve 7 Şubat günlerinde kısmi arama denilerek girilen 10 hücrede de, genel denilen aramada yapılan gibi eşyalarını yine ortalığa saçılıp dağıtıldı. En doğal hakları olan dergi ve gazete arşivlerine, hatta bazı arkadaşlarının aşırı soğuklarda kullanmak için bulundurdukları 3. battaniyelere, yasal bir sınırlama olmamasına rağmen İdarenin keyfi olarak uyguladığı 5 kitap sınırlamasına dayanılarak onlarca kitaplarına FAZLA denilerek el konuluyor. Her iki arama için tüm siyasi tutsaklar olarak toplu suç duyurusunda bulunuyorlar. Ama yine müştekilerin soyut iddiası dışında arama esnasında eşyalara zarar verildiğine dair hiçbir delil ve emare bulunamadığından denilerek kovuşturmaya yer olmadığına karar verileceği neredeyse kesin gibi. Çünkü bugüne kadar aksi yönde tek bir savcılık kararına tanık olmamışlar. Sincan 1 No lu F Tipi hapishanesinde, her şey gibi ziyaretin de nasıl eziyete dönüştürüldüğünün pek çok örneğini önceki mektuplarında da yazmıştı. Bunlara yeni bir halka daha ekleniyor. Bilindiği gibi yasada tutuklu ve hükümlülerin normal ziyaretçilerinin dışında ad ve adreslerini bildirdiği en fazla üç kişi tarafından haftada bir defa çalışma saatleri içinde ziyaret edebilecekleri hükmü var. İdare haf- 43

43 tada bir olarak yasada açıkça belirtilen bu hakkı ayda bir defa ile sınırlandırarak ve ağırlaştırılmış müebbet cezası almış olanlar hariç diyerek peşin peşin bir gaspla uygulamaya koymuştu. Şimdi bir de, bu haktan yararlanabilmek için ziyaretçileri olmasını istedikleri üç kişinin ad ve adreslerini 10 gün içinde idareye bildirme zorunluluğu getirildi. Bu süre içinde bildirimde bulunmayanların (form dağıtıp doldurmaları isteniyor) bu haktan yararlanamayacakları duyuruluyor. Henüz açık açık onlara bu hakkı kullandırmayacağız veya böyle bir hakkınız yok denmiyor ama kullanılamayacak hale getiriliyor. Çünkü hapishaneye yeri tutuklanıp getirilen birisinin bırakalım 10 gün içinde belirlediği üç ziyaretçiye ulaşıp onların adreslerini temin etmeyi, ailesiyle bile iletişim kurabilmesi haftalar, bazen aylar almaktadır. Sakıncalı denilip engellenmediği durumda bile, bir faksın en erken bir hafta 10 günde gelip gitmesinin neredeyse kural haline getirildiği bir işleyişte başka türlüsü de mümkün olmaz zaten. Eğitim Kurulu kararına dayanılarak verilen keyfi yasak kararlarıyla süreli-süresiz yayınlardan yararlanma neredeyse hak olmaktan çıkarılıyor. Bu hakkı kullanamaz hale geliyorlar. Bu hak sistemli bir biçimde engelleniyor. Bunun son örneklerinden birisi 2008/21 sayılı, karara dayanılarak Emperyalizm ve Oligarşiye Karşı Yürüyüş Dergisinin 44

44 4. ve 5. sayılarının yasaklanması oldu. Bu karara gerekçe olarak ise Terör Örgütleri ve mensupları hakkında övücü ve teşvik edici yazıların olması, ölüm oruçlarını övücü ve teşvik edici yazıların olması ve halkı terör örgütlerinin yapmış oldukları eylemlere destek vermeye çağrıda bulunmak gösteriliyor. Diğeri ise Eğitim Kurulu nun 2008/28 sayılı, tarihli kararına dayanılarak Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm İçin Yürüyüş Dergisi nin 136. sayısının yasaklanmasıdır. Bu yasak kararına gerekçe olarak da Terör örgütleri ve Terör örgüt mensupları hakkında övücü ve teşvik edici yazıların olması, güvenlik güçleri hakkında aşağılayıcı ve hakaret şeklinde yazıların olması, Ceza İnfaz Kurumları hakkında kamuoyunu yanıltıcı yazıların olması gösteriliyor. Haberleşme hakkı da Disiplin Kurulu tarafından alınan imha kararlarıyla kullanılamaz hale getiriliyor. Disiplin Kurulu nun bu kararlarından bazıları ve gerekçeleri şöyle: Sezgin Çelik in Avni ER e göndermek istediği tarihli mektubu, tarihli, 2008/27 sayılı kararla sakıncalı görülen yerler çizilerek alıcısına gönderilmesine denilerek sansürlenmiştir. 45

45 Ümit Çobanoğlu nun Eray Destegül e gönderdiği faks hakkında ise imha kararı verilmiştir tarihli, 2008/19 sayılı kararın gerekçesi ise : bahsi geçen mektup ve karikatürde terör örgütlerinin yapmış oldukları eylemleri ve terör örgütü mensupları hakkında övücü ve teşvik edici yazıların olması, Ceza İnfaz Kurumlarının işleyişi hakkında bilgiler içeren, asayiş ve güvenliği tehlikeye düşüren yazılar olmasından dolayı mektup (faks) içerikleri tamamen sakıncalı görülmüş olduğundan şeklinde belirtiliyor. Ekrem Kurtuluş un Kaan Ünsal a gönderdiği mektup hakkında da imha kararı alınmıştır tarihli, 2008/30 sayılı bu karara gerekçe olarak ise, Ceza İnfaz Kurumlarının İşleyişi hakkında yazıların ve örgütsel amaçlı olarak haberleşme şeklinde yazıların olması gösteriliyor. Murat Korkut un Ali Sinan Çağlar a göndermek istediği mektup ve ortak üretimimiz olan Vız Gelir dergisinin (98.sayı) içinde yer alan karikatür ve yazılı mizah ürünleri hakkında da kısmi SANSÜR kararı verildi tarihli, 2008/17 sayılı kararla, zarfın içinden çıkan karikatürlerden; no.lu sayfalarda 46

46 Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Yöneticilerini küçük düşürücü karikatür ve ifadeler, örgütsel propaganda ve kurum güvenliğini tehlikeye düşüren ifadeler, terör eylemlerini övücü ve teşvik edici karikatürler ile örgütsel çizim olup denilerek bu sayfaların imhasına denilmiştir. Bu imha kararı kısmi ama yine de 101 sayfanın 41. sayfası, yani derginin % 40 ı sansürlenmiş durumda. Görüldüğü gibi hukuksuzluk iler tutar bir yanı olmayan gerekçelerle meşrulaştırılmaya - örtülmeye çalışılıyor. Bir faksa yazı sığdırıp ve o yazılanların her satırında ayrı bir suç bulunduğu iddiasından hareketle verilen imha kararlarıyla bu suç yığını yazılarına hapishanenin asayiş ve güvenliği üzerinde oluşturduğu vahim tehlikenin nasıl bertaraf edildiğini bilemiyorum. Ancak bu kararlarla haberleşme hakkının tamamen kullanılamaz hale getirildiği, hak olmaktan çıkarıldığı ortada Ayrıca, Disiplin Kurulu nun tarihli, 2008/21 sayılı kararı ile verilen suçlu kimlik kartı nı almadıkları için Eray Destegül, Can Bilen, Erdinç Eroğlu, Utku Aykar, İbrahim Akan, Murat Korkut, Murat Aktaş ve Aydın Eker e KINAMA cezası veriliyor. 47

47 Tedavilerin engellenmesi de devam ediyor. Cemal Yaşar cildindeki rahatsızlıktan kaynaklı Aralık 2006 da Ankara Hastanesine sevk edilmişti. Çeşitli bahaneler ileri sürülerek aylarca bekletiliyor, sevki engelleniyor. 29 Ocak, 30 Ocak, 6 Şubat, 7 Şubat, 12 Şubat, 13 Şubat 2007 tarihlerinde Ankara Hastanesine sevki olduğu söyleniyor. Ancak bu sevklerin tamamı asker tarafından iptal ediliyor. En sonunda Sincan Devlet Hastanesine götürülüyor. Daha önce uzun süre kullandığı ama tedavisine faydalı olmayan bir krem yazılıp gönderiliyor. Oysa zaten cildindeki rahatsızlık bu dâhil çeşitli kremler ve ilaçlar kullanmasına rağmen geçmediği için tam teşhis konulup tedavi edilmesi amacıyla Ankara Hastanesi ne sevk edilmişti. Sonuç olarak askerin sevkleri iptal edip Ankara Hastanesi ne götürmediği için tedavisi yapılamıyor. Diyet raporu olan tutsaklara diyet yemeği yiyecekleri verilmiyor. Haftada birkaç domates ve haşlanmış patates verilerek geçiştiriliyor. Neden böyle diye sorulduğunda ise, yemekler zaten diyetlik yapılıyor cevabı veriliyor. Şubat ayı boyunca diş doktoruna çıkmak sorun oldu. Tekrar tekrar dilekçe vermek zorunda kalan tutuklu/hükümlüler başvurularından bir hafta, 10 gün sonra doktora çıkıp muayene olabiliyorlar. Neden 48