ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ DOKTORA TEZİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ DOKTORA TEZİ"

Transkript

1 ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ DOKTORA TEZİ ERDEMLİ (MERSİN) YÖRESİ MAKİLİKLERİNDEKİ ÇALI TÜRLERİNİN TESPİTİ ve YEM DEĞERLERİNİN BELİRLENMESİ Süleyman TEMEL TARLA BİTKİLERİ ANABİLİM DALI ERZURUM 2007 Her hakkı saklıdır

2 ii

3 ÖZET Doktora Tezi ERDEMLİ (MERSİN) YÖRESİ MAKİLİKLERİNDEKİ ÇALI TÜRLERİNİN TESPİTİ ve YEM DEĞERLERİNİN BELİRLENMESİ Süleyman TEMEL Atatürk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Tarla Bitkileri Anabilim Dalı Danışman: Prof. Dr. Mustafa TAN Toros dağlarının eteğinde yer alan Erdemli (Mersin) yöresindeki makiliklerde bulunan çalı türlerinin tespiti ve yem değerlerini belirlemek amacıyla planlanan bu araştırma, Nisan Nisan 2007 döneminde yürütülmüştür. Deneme makilik yoğunluklarının farklı olduğu 3 değişik rakım (0-400 m, m ve 800 m üzeri) ve 2 farklı yöneyde (kuzey ve güney) parselsiz örnekleme yöntemine göre kurulmuştur. Mevcut türlerin tespiti, yapraklarının protein oranı, NDF (Neutral Detergent Fibre) oranı, ADF (Acide Detergent Fibre) oranı, yaprak oranı, bitki başına yaprak verimleri, bitkilerin gelişme seyirleri ve otlanma durumları belirlenmiştir. Farklı rakım ve yöneylerde belirlenen 18 örnek deneme alanında toplam 38 çalı türüne rastlanmıştır. Rakımlara göre türlerin yayılışları farklılık göstermiştir m rakımda 20, m rakımda 31 ve 800 m üzeri rakımda 21 tür belirlenmiştir. Yöneylere göre de türlerin yayılışları farklı olmuş ve en yoğun tür sayısı kuzey bakıda tespit edilmiştir. Mevcut çalı türlerinin gelişme seyirleri türlere göre farklılık göstermiştir. Yine çalı türlerinin rakımlara göre gelişme seyirleri farklı olurken, yöneylere göre ise aynı derecede bir farklılığın oluşmadığı saptanmıştır. Düşük rakımda (0-400 m) türler daha erken bir dönemde fenolojik gelişmelerini tamamlamışlardır. Tespit edilen türlerin otlanmadaki tercih durumları türler arasında farklı bulunmuştur. 38 türden 5 i hiç otlanmayan, 7 si çok az tercih edilen, 5 i az otlanan, 6 sı orta derecede otlanan ve 10 nu ise sık otlanan grupta yer alırken, 5 tür ortamda mevcut bulunan diğer türlerin çeşitliliğine ve hayvan yoğunluğuna göre farklı derecelerde otlanmışlardır. Araştırmada tespit edilen türlerin yapraklarının ham protein oranı %5,85 ile %28,82, NDF oranı %16,87 ile %58,33, ADF oranı %9,80 ile %37,79, yaprak oranı %6,25 ile %51,73 arasında, bitki başına yaprak verimleri ise 0,07 kg ile 34,66 kg arasında değişmiştir. 2007, 154 sayfa Anahtar Kelimeler: Erdemli, çalı, rakım, yöney, besleme değeri, gelişme seyri, yaprak oranı, yaprak verimi i

4 ABSTRACT Ph. D. Thesis DETERMINATION OF SHRUB SPECIES AND THEIR FORAGE VALUES IN MAQUIS IN THE DISTRICT OF ERDEMLİ (MERSİN) Süleyman TEMEL Atatürk University Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Field Crops Supervisor: Prof. Dr. Mustafa TAN This study was conducted during the period of april 2005 to april 2007 to determine the shrub species and their forage value in the district of Erdemli-near the Taurus Mountains. The experimental design had three different altitudes (0-400 m, m and over 800 m) and in two geographical sides (north and south) was determined according to sampling method without plot. In the study, the current species NDF (Neutral Detergent Fibre) ratio, ADF (Acide Detergent Fibre), leaf ratio, the leaf yield of per plant and the growing charecteristics were evaluated and determined. 38 shrub species were found in 18 different research area chosen on different altitudes and sides. The distribution of species showed a variation according to altitudes. On meters 20, m 31 and over 800 m 21 species were found. The distribution of species also showed a variation according to sides and the most kind of species had been found north-facing slope. The growth patterns of current shrubs changed according to species. Their growth patterns are varied on different altitudes but in different sides the growing characteristics seemed similar. Species in low altitude completed their phenological developments earlier than those in high altitudes. The grazing preferences of the species found very different. Five of 38 observed species were classified into no grazing group, 7 of them into partially grazing group, 5 of them into less grazing group, 6 of them into moderatly grazing group and 10 of them into frequently grazing group. Other 5 species were grazed different levels due to the numbers of animal and kinds of other plant the present in this research area. Crude protein rate in leaves of species changed 5,85% to 23,82% in this study. NDF ratio were 16,87% to 58,33%, ADF ratio were 9,80% to 37,79%, leaf ratio were 6,25% to 51,73% and the leaf yields to per plant were 0,07 kg to 34,66 kg. 2007, 154 pages Keywords: Erdemli, shrub, altitude, side, nutritive value, growth pattern, leaf ratio, leaf yield ii

5 TEŞEKKÜR Araştırma konusunun seçilmesi, çalışmanın yürütülmesi, tez aşamasına getirilmesi ve tezin hazırlanmasında yardımlarını esirgemeyerek her türlü desteği veren, çalışmanın son aşamasına kadar her safhasında benimle büyük bir titizlikle ilgilenen saygıdeğer hocam Sayın Prof. Dr. Mustafa TAN (Atatürk Üniv. Ziraat. Fak. Tarla Bitkileri Böl.) a, her aşamada yakın ilgi ve desteğini gördüğüm Sayın Prof. Dr. Ali KOÇ (Atatürk Üniv. Ziraat. Fak. Tarla Bitkileri Böl. Bşk.) a ve Sayın Doç. Dr. Binali ÇOMAKLI (Atatürk Üniv. Ziraat. Fak. Tarla Bitkileri Böl.) ya, türlerin teşhisinde yardımcı olan Sayın Prof. Dr. Rüştü HATİPOĞLU (Çukurova Üniv. Ziraat Fak. Tarla Bitkileri Böl.) na ayrıca analizlerimin yürütülmesinde ve yardımcı olan Sayın Dr. Taşkın POLAT (Atatürk Üniv. Ziraat. Fak. Tarla Bitkileri Böl.) a, Sayın Dr. Erdoğan ÖZTÜRK (Atatürk Üniv. Ziraat. Fak. Tarla Bitkileri Böl.) e, gerek arazi çalışmalarımın ve analizlerimin yürütülmesinde gerekse tezin yazılması esnasında beni yalnız bırakmayan çok değerli eşim Sayın Işıl TEMEL e, tezin yazılma aşamasında zaman yönünden gerekli fedakarlığı gösteren Sayın Soner ÖZTÜRK (Mersin Orm. Böl. Müd. 52 Nolu Orm. Kad. Kom. Başk.) e teşekkür ederim Süleyman TEMEL Ağustos, 2007 iii

6 İÇİNDEKİLER ÖZET... ABSTRACT... TEŞEKKÜR... ŞEKİLLER DİZİNİ.. ÇİZELGELER DİZİNİ GİRİŞ KAYNAK ÖZETLERİ MATERYAL ve YÖNTEM Materyal Araştırma sahasının genel özellikleri Araştırma yerinin toprak ve iklim özellikleri a. İklim özellikleri b Toprak özellikleri Araştırma sahasının doğal bitki örtüsü Yöntem Denemede incelenen konular a. Çalı türlerinin tespiti ve yoğunlukları b. Çalı türlerinin gelişme seyirleri c. Çalı türlerinin otlanmada tercih durumları d. Çalı türlerinin yapraklarının ham protein oranları (HP) e. Çalı türlerinin yapraklarının NDF (Neutral Detergent Fibre) oranları f. Çalı türlerinin yapraklarının ADF (Acide Detergent Fibre) oranları g. Çalı türlerinin bitki başına toplam yaprak verimleri h. Çalı türlerinin yaprak oranları Sonuçların değerlendirilmesi.. 4. ARAŞTIRMA BULGULARI ve TARTIŞMA Çalı türlerinin tespiti ve yoğunlukları Çalı türlerinin gelişme seyirleri Türlerin otlanmada tercih durumları HP (Ham protein) oranları NDF (Neutral Detergent Fibre) oranları ADF (Acide Detergent Fibre) oranları Bitki başına yaprak verimi Bitki başına yaprak oranları SONUÇ... KAYNAKLAR... EKLER EK 1. EK 2. ÖZGEÇMİŞ i ii iii v vii iv

7 ŞEKİLLER DİZİNİ Şekil 3.1 Araştırma sahalarını gösterir kroki (1/60 000) Şekil 4.1 Farklı rakımlarda ham protein oranlarının bitkilerdeki değişimi (bitki x rakım interaksiyonu) Şekil 4.2 Farklı yöneylerde ham protein oranlarının bitkilerdeki değişimi (bitki x yöney interaksiyonu) Şekil 4.3 Farklı rakımlarda ham protein oranının yöneylere göre değişimi (rakım x yöney interaksiyonu) Şekil 4.4 Farklı rakımlarda NDF oranlarının bitkilerdeki değişimi (bitki x rakım interaksiyonu) Şekil 4.5 Farklı yöneylerde NDF oranlarının bitkilerdeki değişimi (bitki x yöney interaksiyonu) Şekil 4.6 Farklı rakımlarda NDF oranının yöneylere göre değişimi (rakım x yöney interaksiyonu) Şekil 4.7 Farklı rakımlarda ADF oranlarının bitkilerdeki değişimi (bitki x rakım interaksiyonu) Şekil 4.8 Farklı yöneylerde ADF oranlarının bitkilerdeki değişimi (bitki x yöney interaksiyonu) Şekil 4.9 Farklı rakımlarda ADF oranlarının yöneylere göre değişimi (rakım x yöney interaksiyonu) Şekil 4.10 Farklı rakımlarda bitki başına yaprak verimlerinin bitkilerdeki değişimi (bitki x rakım interaksiyonu) Şekil 4.11 Farklı yöneylerde bitki başına yaprak verimlerinin bitkilerdeki değişimi (bitki x yöney interaksiyonu) 125 Şekil 4.12 Farklı rakımlarda bitki başına yaprak verimlerinin yöneylere göre değişimi (rakım x yöney interaksiyonu) Şekil 4.13 Farklı rakımlarda bitki başına yaprak oranlarının bitkilerdeki değişimi (bitki x rakım interaksiyonu) Şekil 4.14 Farklı yöneylerde bitki başına yaprak oranlarının bitkilerdeki değişimi (bitki x yöney interaksiyonu) Şekil 4.15 Farklı rakımlarda bitki başına yaprak oranlarının yöneylere göre değişimi (rakım x yöney interaksiyonu) v

8 ÇİZELGELER DİZİNİ Çizelge 3.1 Araştırma sahasının Mersin İli ve Erdemli İlçesine kuş uçuşu uzaklıkları (km) Çizelge 3.2 Araştırma sahasının Mersin İli ve Erdemli İlçesine karayolu uzaklıkları (km) Çizelge 3.3 Araştırma sahasında yer alan köylerdeki toplam hayvan sayıları (adet) Çizelge 3.4 Seçilen örnek alanlarında bulunan mevcut hayvan sayıları (adet) Çizelge 3.5 Örnek alanların koordinatları Çizelge 3.6 Mersin İlinin 2005 ve 2006 yılları ile uzun yıllar ortalamasına ( ) ait bazı iklim değerleri Çizelge 3.7 Araştırma sahalarından 0-30 cm derinlikten alınan toprak özelliklerinin bazı fiziksel ve kimyasal Özellikleri. 32 Çizelge 3.8 Yoğunluk değerleri.. 34 Çizelge 3.9 Otlanma durumları Çizelge 4.1 Araştırma sahasında tespit edilen çalı türleri Çizelge 4.2 Araştırma sahasında kaydedilen çalı türleri ve bunların yoğunlukları Çizelge 4.3 Çalı türlerinin gelişme seyirleri Çizelge 4.4 Çalı türlerinin otlanmada tercih durumları Çizelge 4.5 Araştırma sahasında tespit edilen bitkilerin ham protein oranları (%) Çizelge 4.6 Farklı rakım ve yöneylerde tespit edilen bitkilerin ham protein oranlarına ait varyans analiz sonuçları Çizelge 4.7 Farklı rakımlarda ve yöneylerde bulunan türlerin ham protein (HP) oranları (%) Çizelge 4.8 Araştırma sahasında tespit edilen bitkilerin NDF oranları Çizelge 4.9 (%) Farklı rakım ve yöneylerde tespit edilen bitkilerin NDF oranlarına ait varyans analiz sonuçları Çizelge 4.10 Farklı rakımlarda ve yöneylerde bulunan türlerin NDF oranları (%) Çizelge 4.11 Araştırma sahasında tespit edilen bitkilerin ADF oranları (%) Çizelge 4.12 Farklı rakım ve yöneylerde tespit edilen bitkilerin ADF oranlarına ait varyans analiz sonuçları Çizelge 4.13 Farklı rakım ve yöneylerde bulunan türlerin ADF oranları (%) Çizelge 4.14 Araştırma sahasında tespit edilen türlerin bitki başına yaprak verimleri (kg) Çizelge 4.15 Farklı rakım ve yöneylerde tespit edilen bitkilerin yaprak verimlerine ait varyans analiz sonuçları Çizelge 4.16 Farklı rakım ve yöneylerde bulunan türlerin bitki başına yaprak verimleri (kg) vi

9 Çizelge 4.17 Araştırma sahasında tespit edilen bitkilere ait yaprak oranları (%) Çizelge 4.18 Farklı rakım ve yöneylerde tespit edilen bitkilerin yaprak oranlarına ait varyans analiz sonuçları Çizelge 4.19 Farklı rakım ve yöneylerde bulunan türlerin yaprak oranları (kg) vii

10 1. GİRİŞ Tarım Türk ekonomisinin temelini, halkın geçimini ve sanayinin büyük miktarda ham madde kaynağını sağlayan önemli bir sektördür. Akdeniz Bölgesinde kırsal kesimde yaşayan insanlar, geçimlerini daha çok bitkisel ve hayvansal üretimden sağlamaktadırlar. Zamanla daha iyi bir yaşam standardı yakalayan bu insanlar, konargöçer yaşam şeklini terk ederek yerleşik hayata geçme eğilimi sergilemişlerdir. Bunun sonucunda artan nüfus karşısında yüksek verimli araziler yetersiz kalmıştır. Zamanla bu insanlar geçimlerini sağlayabilmek amacıyla yeni yeni ekilebilir arazi arayışı içerisine girmiş ve fundalık alanlar bozularak tarım arazisine dönüştürülmüştür. Mersin ilinde özellikle kırsal kesimde en önemli geçim kaynakları seracılık, bağ-bahçe ziraatı ve hayvancılıktır. Her ne kadar Akdeniz Bölgesinde iklim faktörleri uygun olsa da yer şekilleri tarımsal faaliyetleri olumsuz yönde etkilemekte ve arazilerin engebeli olmasından dolayı mevcut tarım alanları parçalı bir yapı göstermektedir. İlin %87 si dağlık, %7 si ovalık ve %6 sı ise dalgalı arazidir (Anon., 2003). Yine de kıyı şeridinde birinci ekonomik faaliyet tarım olmakta ve yıl içerisinde birden fazla ürün alınabilmektedir. Akdeniz Bölgesinde küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yaygın olarak yapılmakta, özellikle de keçi yetiştirilmektedir. Çayır ve mera varlığının kıt olması ve kaba yem ihtiyacının yeterince karşılanamaması sebepleriyle hayvancılıkta sorunlar yaşanmaktadır. Sahip olduğu arazi yapısı ve bitki kompozisyonu bakımından keçi yetiştiriciliği için büyük bir potansiyeldir. Keçiler, insanlar tarafından ilk evcilleştirilen hayvanlardan biri olmasına rağmen, bugün dünyada keçi populasyonlarının büyük çoğunluğu mera alanlarında otlamakta ve onların yaşam alanlarını meralar teşkil etmektedir (Papachristou 1994). Son yıllarda dünyadaki keçi sayısının %10 dan daha fazla bir kısmını barındıran Akdeniz ülkelerinde, keçilerin yem seçimleri ve beslenme alışkanlıkları üzerine çok sayıda araştırma yürütülmüştür 1

11 (Papachristou 1994, 1997). Günümüzde keçiler, Akdeniz ülkeleri için gittikçe artan bir ekonomik öneme sahip olmaktadırlar. Akdeniz ülkelerinde yetiştirilen keçiler çalılık arazileri en karlı kullanan hayvanlardır (Mill et al. 1985). Akdeniz iklimine benzer özellik gösteren dünyadaki 5 yer (Akdeniz havzası, Kaliforniya, Şili nin merkezi, Güneybatı Avustralya ve Güney Afrika nın Cope Bölgesi) dünya yüzeyinin %5 inden daha az bir alanı işgal etmesine rağmen, bilinen bitki türünün yaşam alanını oluşturmakta bu da dünyadaki bitkilerin nerdeyse %20 sini meydana getirmektedir (Di Castri et al. 1981). Türkiye nin üç tarafı denizlerle çevrili olması ve sahip olduğu topografyasından dolayı çok farklı coğrafik yapı ve iklim bölgeleri vardır. Bunlara paralel olarak farklı flora ve faunaya sahiptir. Farklı flora içerisinde ise çok farklı bitki türleri ve endemik türler ve biyolojik kompozisyonlar oluşmuştur. Aynı özellikler Türkiye nin güney-doğusundan batısına kadar uzanan Toros Dağlarının yer aldığı Akdeniz Bölgesi için de geçerlidir. Akdeniz ikliminin hakim olduğu kuşakta hakim bitki örtüsü makidir. Bu bitki türleri asidik topraklardan bazik topraklara kadar her türlü toprak şartlarında yetişebilmektedirler. Bunun sonucunda bu türler deniz seviyesinden yüksek dağların orta alpin bölgesine, kurak bölgelerden yarı kurak bölgelere kadar yayılmışlardır (Tsiouvaras 1987a). Bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi yarı kurak Akdeniz Bölgesinde de geleneksel yem kaynakları esas olarak çayır-mera alanları, yem bitkileri ve tarla artıklarıdır. Akdeniz havzasını çevreleyen ülkelerde bu yem kaynakları yanında doğal ve yarı doğal vejetasyonlarda bulunan ağaç ve çalı gibi önemli yem kaynakları da vardır. Otsu türlerin sarardığı ve besin değerinin düştüğü yaz aylarında ve büyümenin durduğu kış dönemlerinde ağaç ve çalı türlerinin yaprakları ve meyveleri başta keçi olmak üzere koyun, sığır, geyik ve yaban hayvanlarının beslenmesinde önemli besin kaynağı olarak rol oynadığı bildirilmektedir (Holechek 1984; Dupraz 1999). Çalı türleri sadece hayvan beslenmesinde değil aynı zamanda toprak ve su muhafazasında, bozulmuş alanların 2

12 ıslahında, yakacak ve inşaat malzemesi üretiminde ve yabani hayvanlara habitat oluşturmada da önem taşırlar (Fidan 1997; Aydın vd 2001). Çalı ve ağaçsı bitkilerin bu amaçla değerlendirilmesi son yılda bilim adamlarının dikkatini çekmiş ve çok sayıda araştırma yapılmıştır (Tsiouvaras 1987a; Papachristou and Nastis 1990; Papachristou and Papanastasis 1994; Le Houerou 1998; Platis and Papanastasis 2003; Güven 2004). Örneğin Yunanistan da kermes meşesi, tarımsal önemi büyük olan bir tür olarak kabul edilmekte ve keçi dietlerin en önemli bileşenini oluşturmaktadır (Papachristou et al. 2003). Yunanistan da ekonomik değeri olan bu tür için 1955 ten bu yana birçok kuruluş ve bilim adamı tarafından yetiştiriciliğinden idaresine, besleme değerinden anatomik yapısına kadar birçok çalışma yapılmıştır (Tsiouvaras 1987a). Oysa ülkemiz meralarında geniş yer kaplayan (yaklaşık 8.5 milyon ha) çalılar, çiftlik hayvanları tarafından istekle otlanmakta ama bu alanların korunması, bakımı, ıslahı, verim ve besin değeri konusunda çok az şey bilinmektedir. İnsanoğlunun uzun yıllardan beri hayvanları otlatması ve yakacak için odunsu türleri kesmesi ve yanlış arazi kullanımından dolayı bugün çoğu alanlarda toprak erozyonu ve çölleşme riski kaçınılmaz olmuştur. Yine kullanılıp terk edilen arazilerde toprak erozyonu ve çölleşme riski artmaktadır. Doğal yangınlar ve sağlıksız toprak işleme uygulamaları arazi bozulumunu başlatmakta ve toprak erozyonunu beraberinde getirmektedir. Sonuçta araziler üretkenliğini yitirmekte ve mevcut bitki örtüsü ortadan kaybolmaktadır. Söz konusu problemler Akdeniz Bölgesi ve Mersin yöresi için de geçerlidir. Çalı alanlarından en yüksek üretim potansiyelini elde etmek ve otlayan hayvanlara optimum yarar sağlayabilmek, ancak uygun idare yöntemleriyle mümkündür. Dolayısıyla meralardaki bu olumsuz süreci durdurmak, yem kaynaklarını geliştirmek ve bu çalışmalara paralel olarak erozyon riskini azaltmak için gerekli tedbirlerin alınması zorunludur. Bu önlemler için teknik çözümler mevcuttur. Çözümlerin belirlenmesi için öncellikle temel çalışmaların yapılması zorunludur. Bu çalışma maki vejetasyonlarındaki çalı türlerinin tespiti, yoğunluğu, hayvanlar tarafından otlanma 3

13 durumları ve bu türlerin yem değerlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bunun için farklı yükselti ve yöneylere sahip Mersin ili, Erdemli yöresi makilikleri çalışma alanı olarak seçilmiştir. Keçi yetiştiriciliği için büyük potansiyel olan bölge çalılıklarının durumu ve özelliklerinin ortaya konulması ve uygun bir idare tarzının belirlenmesi için temel bilgilerin toplanması amaçlanmıştır. 4

14 2. KAYNAK ÖZETLERİ Doğal bitki örtüleri olan mera, maki ve orman vejetasyonları üzerine abiotik ve biotik faktörlerin etkisi oldukça fazladır. Bitki yaşamı için çok önemli olan bu faktörler, bitkilerin yeryüzüne dağılışlarını, morfolojilerini, anatomilerini, otlanabilir materyalin miktar ve kalitesini ve çeşitli özelliklerini etkilemektedirler (Angell et al. 1990). Bu nedenle iklim, toprak ve topoğrafya gibi abiotik, insan ve hayvan gibi biotik faktörlerin özelliklerinin bilinmesi önemlilik arz etmektedir. İklim faktörlerden biri olan ışık; bitki türlerinin yayılmasını ve büyümesini etkileyen en büyük çevresel faktörlerden biridir. Işığın ekolojik bakımdan şiddeti, dalga boyu ve süresi lokal faktörlere bağlı olarak değiştiği gibi, her bir türün ışığın bu özelliklerine gösterdikleri tepki de farklı olmaktadır. Işığın şiddeti üzerine eğim, yöney ve yükseklik gibi arazi özelliklerinin büyük bir etkisi vardır. Örneğin yüksek yerler alçak yerlere oranla daha çok ışık enerjisine sahiptirler. Yine yetersiz ışıklanma seviyeleri fotosentezi sınırlayarak net karbon kazanımını ve bitki büyümesini azaltmaktadır (Lambers et al. 1998). İklim faktörleri içerisinde özellikle yıllık yağış miktarının önemli bir yeri vardır. Akdeniz Bölgesinde otsu bitkilerin yıllık üretkenliği; hava sıcaklığı ve yağışa bağlı olarak büyük oranda farklılık göstermektedir (Papanastasis 1982). Fakat ağaçsı bitki türleri için iklim faktörlerindeki yıllık değişmelerin ne derecede etkili olduğu tam olarak bilinmemektedir (Papanastasis et al. 1997). Yine de yıllık yağış miktarının artması çalı türlerinin hektara ürettikleri ot verimini artırdığı (Tsiouvaras 1987b), yağış miktarının azalmasıyla da gerek makiliklerde gerekse yarı-yaprağını döken çalılık alanlarındaki bitki kütlelerinde azalma olduğu ortaya konmuştur (Kadmon and Danin 1999 ). Bir başka önemli iklim faktörü sıcaklıktır. Yaz dönemi boyunca artan sıcaklıkların Akdeniz bitki topluluklarının fizyolojik aşamalarına zarar verdiği, bitkilerin 5

15 fotokimyasal etkinliğini ve fotosentez oranlarını azalttığını ifade edilmektedir (Gratani et al. 2000). Orta enlemde, türlerin çiçeklenmesi, yapraklanması ve büyümeye başlamasının yüksek oranda hava sıcaklığına bağlı olduğuna ve yıllık kütle üretiminin oluşmasında özellikle büyüme döneminin başlangıcındaki hava sıcaklığının, yağışın etkisinden daha fazla olduğuna dikkat çekilmiştir. (Papanastasis et al. 1997; Sparks et al. 2000). Sıcaklık ve yağışların bölgesel bazda farklılık göstermesi başta vejetasyon tipini, toprağın organik madde ve besin elementi içeriğini buna bağlı olarak toprağın tekstür ve strüktürünü ve son olarak mevcut floranın kalitesini etkilemektedir (Burke et al. 1997). Abiotik faktörlerden olan toprağın tekstürü, strüktürü, profil derinliği, toprak suyu ve sıcaklığı gibi edafik faktörlerin bitkilerin verim ve kimyasal kompozisyonu üzerine önemli etkilerinin olduğu uzun yıllardan beri yapılan birçok çalışma ile açıklanmaya çalışılmıştır (Cornelissen and Fernandes 2001a; Adams and Rieske 2003). Topografya, yüzeydeki solar radyasyonun yoğunluğunu etkilemektedir. Bunun sonucunda da sıcaklık, habitat, toprak nemi ve besin elementleri gibi faktörler etkilenmekte ve vejetasyonun kompozisyonunu, yapısını değiştirebilmektedir (Oberhuber and Kofler 2000). Topografya yapısının farklılığından dolayı kuzey yamaçlar daha az güneş ışığı almakta bunun sonucunda daha düşük günlük maksimum sıcaklık ve daha düşük evapotransprasyon olmakta ve buna bağlı olarak da toprağı kaplama oranı, kütle üretimi ve tür kompozisyonu gibi vejetasyon özellikleri yöneyler arasında farklı olmaktadır (Kadmon and Harari-Kremer 1999). 6

16 Akdeniz tipi ikliminin görüldüğü Şili de bitki desenlerinin oluşmasında yöneyin etkin bir rol oynadığı; kuzeye bakan yöneylerde tür çeşitliliği ve yoğunluğunun güneye bakan yöneylere göre daha fazla olduğu belirtilmiştir (Armosto and Martinez 1978). Yine Şili de kuzeye bakan yöneylerde gölgeye toleranslı çalı ve ağaç türlerinin, güneye bakan yöneylerde ise sarılıcı çalı bitkilerinin daha yoğun olduğu vurgulanmıştır (Dalman 1998). Escos et al. (2000), İspanya nın yarı kurak bölgesinde bir baklagil çalı türü olarak yetişen Anthyllis cytiscides in kuzeye bakan yöneylerde kök uzunluğunun, yaprak alanı büyüklüğünün ve yeniden üretkenliğinin güneye bakan yöneylerden daha yüksek olduğunu bulmuşlardır. Sternberg and Shoshany (2001b), İsrail de yürüttükleri bir çalışmada yöneyin gelişmekte olan bitki toplulukların yapısı, yoğunluğu ve kompozisyonu üzerine önemli bir etkisinin olduğunu göstermişlerdir. Yine İsrail de yapılan diğer çalışmalarda da tür kompozisyonu ve zenginliğinin, kuzey ve güneye bakan yöneyler arasında önemli bir şekilde farklı olduğu görülmüştür (Kadmon and Harari-Kremer 1999; Kutiel and Lavee 1999). Ülkemiz florası Güney Avrupa ile Güney Batı Asya florası arasında bir köprü oluşturarak, ekvatoral ve subekvatoral kuşaklarından sonra dünyanın flora açısından zengin bölgeleri arasına girmektedir (Atalay 1994). Bütün Avrupa kıtasında 12000, Britanya adalarında ise 2000 tür bulunmasına rağmen (Tezcan 1995), Türkiye de en son kayıtlara göre yaklaşık bitki türü bulunmaktadır (Binzet 2001). Akdeniz Bölgesinde de ekolojik farklılıklardan dolayı biyolojik çeşitlilik yüksektir. Gemici (1992), yılları arasında Akdeniz Bölgesinin Orta Toroslar bölümünde flora ve vejetasyonun incelenmesi çalışmaları sonucunda 1647 takson tespit ederek bölge florasının ne kadar zengin olduğunu ortaya koymuştur. Bu coğrafya bölgesinde yem olarak kullanılan çok sayıda değerli ağaçsı çalı türleri mevcuttur. Correal et al. (1998) kurak ve yarı kurak kuzey Akdeniz bölgesi ülkelerinde çoğu otlatmaya uygun, 7

17 hayvanlar için lezzetli ve verimli olan çok amaçlı kullanılan 150 ağaçsı çalı türü tespit etmiştir. Le Houerou (1998), Akdeniz havzasında otlanabilir ağaç ve çalı plantasyonu üzerine yapmış olduğu değerlendirmede, kullanılabilecek yaklaşık 25 yerli, 25 yabancı kaynaklı otlanabilir çalı türü üzerinde durmuştur. Araştırıcı Acacia cyanohylla nın kumulları tutmada, otlatmada ve erozyon kontrolünde etkili olabileceğini, Castanea sativa nın çiftlik hayvanları ve yaban hayatı için iyi bir besin kaynağı olduğunu, Morus albana nın yol, cadde kenarlarında ve parklarda, otlatmada ve erozyon kontrolünde kullanılabileceğini, Vitis rupestris ve melezlerinin iyi bir erozyon kontrol materyali olduğunu, Atriplex lerin tuzdan etkilenmiş boş arazilerin ıslahında kullanılabileceğini; ayrıca birçok çalı türünün kurak bölgelerde çölleşmenin önlenmesinde ve tahrip olmuş alanların rehabilitasyonunda kullanılabileceğini ifade etmiştir. Güven (2004), Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan Kargapazarı Dağı florasında bulunan çalı türlerinin tespiti ve çoğaltma teknikleri ile yem değerlerinin belirlenmesi üzerine yaptığı çalışmada 39 çalı türü tespit etmiştir. Karabulut vd (2005), Quercus coccifera, Arbutus andrachne, Cedrus libani, Juniperus communis, Pinus halepensis ve Olea europaea gibi herdem yeşil çalı ve ağaç yapraklarının, alternatif yem kaynağı olmayan kış dönemlerinde, Akdeniz bölgesindeki çalılıklarda otlayan koyun ve keçiler için önemli bir besin kaynağı teşkil ettiğini vurgulamışlardır. Osolo et al. (1994), Kenya nın orta doğu bölgesindeki meralarda serbest olarak otlayan keçi dietlerinin besin değerini, yem tercihini ve tür bolluğunu belirlemek amacıyla yürüttükleri çalışmada toplam 105 tür tespit etmişlerdir. Dünyada 200 den fazla olan meşe (Quercus ssp.) türlerinin Türkiye de 18 türü bulunmaktadır. Türkiyenin doğusundan batısına güneyinden kuzeyine kadar yayılmış 8

18 meşelikler insanların farklı amaçları doğrultusunda büyük oranda tahrip edilmişlerdir (Kamalak vd 2004). Nahed et al. (1997), değişik çalı ve ağaç türlerinin yem potansiyellerinin belirlenmesi konusunda yaptıkları çalışmalarında tespit ettikleri 37 tür arasında 6 sı çalı, 8 i ağaç olmak üzere toplam 14 tür için sık kullanıldıkları yerler, kurak zamandaki yaprak miktarı, bollukları, kimyasal kompozisyon ve zehirli madde yoğunluklarını araştırmışlardır. Bu 14 türün yayılışlarının yerleşim yerlerinin dışında içinden daha fazla olduğunu kaydetmişlerdir. Akdeniz ülkelerinde çalılık alanların 23 milyon hektar, kermes meşesi çalılık alanlarının ise 2 milyon hektardan daha fazla bir alanı kapladığı bildirilmektedir (Le Houerou 1981). Kamalak vd (2004), Türkiye deki orman alanlarının yaklaşık 7 milyon hektarının meşe ağaçları ile kaplı olduğunu açıklamışlardır. Papachristou and Nastis (1990) ve Platis and Papanastasis (1993), Carpinus orientalis Mill. ve Fraxinus ornus L. türlerinin doğal çalılık alanların büyük bir kısmını kapladığını ve ayrıca suni olarak kolayca tesis edilebilen iki tür olduğunu belirtmişlerdir. Lloret et al. (2005), kurak ve yarı kurak doğal çalılık alanlarda tür yoğunluğu ve çeşitliliğinin azalmasında abiotik ve biotik çevre faktörlerinin önemli etkisinin olduğunu rapor etmişlerdir. Zerihun and Saleem (2000) ve Oba et al. (2001), otlayan hayvanların, bioçeşitliliğin dağılımını değiştirerek tür kompozisyonunu etkilediğini belirtmişlerdir. Vejetasyon üzerine otlatmanın etkisini belirmek amacıyla yapılan çalışmalarda bir kısım araştırıcılar artan otlatmanın tür çeşitliliğini artırdığını (Lamprey 1979; Oba et al. 2001), bir kısım araştırıcılar ise tür çeşitliliğini azalttığını göstermişlerdir (Welch and Scott 9

19 1995; Zervas 1998). Otçul hayvanların dağılımı da tür çeşitliliğini ve yoğunluğunu etkilemektedir (Cumming 1982). Zaady et al. (2001), tür çeşitliliği ve yoğunluğu üzerine yöneyin etkisi olduğunu; kuzeye bakan yöneylerde gerek otlatılan gerekse otlatılmayan alanlardaki tür çeşitliliği ve yoğunluğunun, güneye bakan yöneylerdeki otlatılan ve otlatılmayan parsellere göre daha yüksek olduğunu tespit etmişlerdir. Aynı araştırıcılar otlatmanın tür zenginliği ve yoğunluğu üzerine herhangi bir etkisinin olmadığını belirtirken, Milchunas et al. (1988), otlatmanın tür çeşitliliği ve yoğunluğunu azalttığını iddia etmişlerdir. Akdeniz Bölgesinde ilkbahar mevsimi çok kısa olup üç aylık bir periyottan sonra otsu türlerin miktarı azalmakta ve besin kaliteleri hızla düşmektedir (Silanikove 1997). Bu şartlar altında keçiler, geniş otlatma alanlarını kat etme, üst dudaklarını hareket ettirebilme ve arka bacakları üzerinde durabilme kabiliyetleriyle diğer ruminantlara göre daha uygun ve daha elverişli bir otlama alışkanlığına sahiptirler (Nastis 1996). Hayvanlara yem temin etmek için kullanılacak çalı türlerinin zararlı ve toksik maddeleri içermemesi son derece önemlidir. Özellikle çalımsı bitki türlerinin arazinin büyük bir kısmını kapladığı ve keçi yetiştiriciliğinin yaygın olduğu Akdeniz Bölgesinde bu durum daha fazla önemlilik arz etmektedir. Hayvanların yaşadıkları bölgede yem seçimleri birçok faktöre bağlıdır (Holechek et al. 1981). Vejetasyon kompozisyonunda meydana gelen değişikliklerin hayvanların yem seçimi ve diet kalitesini etkilediği çok iyi bilinmektedir (Papachristou and Nastis 1993a, b). Yaprağını döken odunsu türler keçiler tarafından son derece tercih edilmekte ve dietlerinin büyük bir kısmını oluşturmaktadırlar (Papachristou and Papanastasis 1994). Kurak ve yarı kurak şartlarda bitki türlerinin sahip olduğu tanin gibi kimyasal bileşikler ve diken gibi fiziksel savunma mekanizmalarının türler üzerinde otlayan hayvan yoğunluğunu ve baskısını sınırladığı bilinmektedir (Tolera et al. 1997; Class et al. 2003; 10

20 Matson et al. 2004). Ağaç ve çalı yapraklarında bulunan yoğunlaşmış sekonder bileşiklerlerin otun ham protein sindirilebilirliğini azalttığı ve yine hayvanların yoğunlaşmış yüksek sekonder bileşik içeriğine sahip türleri otlamaktan kaçındıkları belirlenmiştir (Styles and Skinner 1996; Aganga and Tshwenyane 2003). Ben Salem et al. (2000), keçi boynuzu (Ceratonia siliqua) ağacının yüksek oranda sekonder bileşik içeriğine sahip olması ve orta düzeyde (%8,1) ham protein bulundurmasına rağmen keçiler tarafından çok fazla tercih edildiğini belirlemişlerdir. Tuwei et al. (2003), orta Amerika ve Meksika da doğal olarak yetişen bir baklagil ağacı olan Calliandra calothyrsus yapraklarında yüksek oranda proantioksidanlar bulunmasından dolayı bu türün hayvanlar tarafından yem olarak kullanılmasının sınırlı olduğunu kaydetmişlerdir. Ben Salem et al. (2000), koyun ve keçilerin çalı türlerine olan otlama tercihlerinin farklı olduğunu, keçilerin çalı ve ağaç türlerini koyunlardan daha çok tercih ettiğini belirtmişlerdir. Yine aynı araştırmacılar 6 Akdeniz yem çalısının lezzetliliği ile koyun ve keçiler tarafından tercih edilme durumlarını belirmek için Tunus ta yürüttükleri çalışmada, çalıların besin değeri ile lezzetlilikleri arasında önemli ilişki olduğunu; koyunların kuru madde, kül, fosfor ve sodyum içeriği yönünden zengin olan çalı türlerini, keçilerin ise daha düşük lif ve lignin içeriğine sahip bitkileri tercih ettiğini rapor etmişlerdir. Genin (1991) ve Ben Salem et al. (2000), çalı türlerinde bulunan sekonder bileşik içerikleri ile koyun ve keçiler tarafından tercih edilmeleri arasında önemli ilişkisinin olduğunu belirtirlerken, Nolan and Nastis (1997), sekonder bileşiklerin çalıların lezzetliliğini ve ruminantlar tarafından alımını etkilediğini belirtmişlerdir. Kronberg and Malechek (1997), koyunların sadece kurak dönemlerde ağaç ve çalı türlerini, ilkbahar dönemine göre daha fazla tercih ettiklerini, keçilerin her iki dönemde 11

21 de yem tercihlerinin ilk sırasında çalıların yer aldığını belirtmişlerdir. Keçi ve koyunların yem tercihlerini belirlemeye yönelik yapılan çalışmalarda, keçilerin nitrojen bileşikli besinleri koyunlardan daha etkili bir şekilde kullandıkları ortaya konmuştur (Doyle et al. 1984). Papachristou (1994), Yunanistan çalılık arazilerinde otlayan keçilerin, yıl boyunca %60 çalıları, %16 otsu türleri ve %24 odunsu bitkileri seçerek besleniklerini gözlemiştir. Yine aynı araştırmacı otsu bitkilerin ancak erken ilkbahar döneminde keçi diyetlerinin önemli bir kısmını oluşturduğunu vurgulamıştır. Kababya et al. (1996), ilkbahar dönemi (nisan-mayıs) dışında, keçilerin bir yıllık otlatma sezonunda ağaç ve çalı yapraklarını otlamada, otsu türlerden daha fazla zaman harcadıklarını, bazı tabii olayların keçilerin otlama davranışlarını etkilediğini; örneğin yağmurlu günlerde ve sabahın erken saatlerinde keçilerin ağaç ve çalı türlerini otsu türlerden daha fazla tercih ettiğini ortaya koymuşlardır. Güven (2004), Doğu Anadolu Bölgesi Kargapazarı Dağı florasında bulunan 39 çalı türlerinden en fazla tercih edilen türlerin patlangaç (Colutea armenea), kuşburnu (Rosa canina), badem (Prunus amygdalus), ahlat (Pyrus eleagnifolia) ve kuşüvezi (Sorbus aucuparia) olduğunu bulmuştur. Papachristou (1997), koyunların keçilere göre otsu türleri, keçilerin de koyunlara göre çalı türlerini daha çok otladıklarını, dolayısıyla keçi dietlerinde otsu türlerin payının %30 oranında olup bunun da daha çok nisan, mayıs ve haziran aylarına tekabül ettiğini bildirmiştir. Fenolojik gözlemler; bitkilerin çevre şartlarına karşı gösterdikleri tepkiyi ortaya koymada büyük önem taşırlar. Orta rakımlı bölgelerde bitkilerde dormansi olayının kırılmasından hemen sonra çiçeklenme ve yapraklanma gibi fenolojik olayların başlaması yüksek oranda hava sıcaklığına bağlıdır (Fitter et al. 1995). 12

22 Kummerow (1989), Akdeniz tipi ekosistemlerdeki çalılar üzerinde yaptığı çalışmasında fenolojik ve morfolojik analizler sonucunda bu türlerin adaptasyon kabiliyetlerini ortaya koymaya çalışmıştır. Araştırıcı genel olarak anatomik özellikleri ve sadece basit karakterleri ile çalı türlerinin adaptasyon değerleri hakkında sonuç çıkarılmayacağı kanısına varmıştır. Perevolotsky et al. (1998), çalı ve ağaç türlerin Akdeniz bölgesinde otlayan ruminantların beslenmesinde önemli bir yere sahip olduğunu belirtmiştir. Karabulut vd (2005), Türkiye nin güney bölgesinde ağaç ve çalılardan elde edilen yaprak ve baklaların, kritik yaz döneminde ruminantların beslenmesinde kullanıldığını bidirmiştir. Gutman et al. (1999), otsu türlerin erken gelişme dönemlerinde vejetasyonda yoğun bir şekilde bulunduklarını, olgunlaşmayla birlikte vejetasyondan çekildiklerini fakat çalı ve ağaç türlerinin ise yıl içerisinde devamlılık arz ettiğini belirtmişlerdir. Otsu türlerin bulunmadığı yada hayvanların gereksinimlerini karşılayamayacak kadar az olduğu dönemlerde herdem yeşil ve yaprağını döken çalı ve odunsu türler hayvanların beslenmesi için önemli besin kaynağı durumundadırlar (Silva-Pando et al. 1999). Yetişkin çalı ve ağaçlar kuvvetli kök sistemleri sayesinde toprağın derinliklerinde bulunan suyu yukarıya doğru pompalayarak, toprağın üst katmanlarında su ve besin miktarını artırmaktadırlar (Penuelas and Filella 2003). Bu özellikleri sayesinde çalı ve ağaçlar Akdeniz Bölgesi gibi yarı kurak ekosistemlerde, yaz döneminde meydana gelen aşırı kuraklıklardan etkilenmemekte ve hayvanların ihtiyaç duyduğu yem açığını kapatmada önemli rol oynamaktadırlar (Papachristou and Papanastasis 1984). Akdeniz Bölgesi ve diğer otlatma alanlarında ilkbahar mevsimi boyunca çalı ve ağaç yapraklarını yiyemeyen koyun ve sığırların aksine, keçilerin en az %50 oranında bu türlerle beslendiği belirtilmiştir (Nastis 1996). 13

23 Papachristou and Papanastasis (1994) ve Papachristou (1995), nispeten yüksek besin değerine sahip olan Carpinus orientalis Mill. ve Fraxinus ornus L. çalı türlerinin, otsu türlerin dormant ve besin değerlerinin düşük olduğu yaz dönemlerinde otlayan hayvanların beslenmesinde önemli bir rol oynadığını vurgulamışlardır. Türkiye nin çoğu bölgesinde ruminant hayvanların üretkenliği, yaz dönemlerinde yüksek kaliteli kaba yemlerin yetersizliğinden dolayı yetersiz beslenme ile sınırlandırılmaktadır (Karabulut vd 2005). Yarı kurak iklim özelliğine sahip Akdeniz bölgesinde, otsu türlerin dormant olduğu ve hızlı bir kalite düşüşünün yaşandığı ekstrem dönemlerde, odunsu bitki ve çalıların yaprakları, ince sürgünleri hatta bazı türlerin meyve ve baklaları yem kaynağı olarak hayvanlar tarafından yaygın olarak tüketilmektedir (Aganga and Tshwenyane 2003). Çalı türlerinin ortalama yıllık verimleri arazi şartlarına, vejetasyon tiplerine, yıllık yağış miktarına, toprak tipi ve uygulanan idare sistemlerine göre değişir (Le Houérou 1980). Bartolome and Kosco (1982), çalı türlerinde yem üretiminin, bitkinin yaşına, mevsimlere, yıllara, yetiştiği yere göre değişebileceği gibi türler arası ve tür içerisinde de farklılık gösterebileceğini vurgulamışlardır. Gerek otlatmayla gerekse biçmek suretiyle odunsu türlerde yeni sürgün oluşumları teşvik edilmekte bu da kritik yaz ve erken sonbahar döneminde bitkilerde oluşacak olan yem miktarını artırmaktadır (Parissi and Nastis 2000). Çalı ve ağaç türlerinde yapılan otlatma ve biçim sonrasında toplam yem miktarının artması odunsu kısımların artmasından kaynaklanır, bunun sonucunda da bitkilerde yaprak/sap oranı düşer ve otun yem kalitesi azalır (Corleto et al. 1994). 14

24 Çalı ve ağaç türlerinde orta seviyede yapılan biçim ve otlatma sonrasında, bitkilerde dal başına yaprak yoğunluğunun düşük seviyede yapılan biçim ve otlatmalardan daha fazla olması, yaprak/sap oranının daha yüksek olmasından kaynaklanmaktadır (Tsiouvaras 1987b; Parissi and Nastis 2000). Bundan dolayı da orta derecede yapılan biçim ve otlatmalarda, bitkilerdeki yaprak/sap oranı artığı için otun besleme değerinin daha yüksek olduğu vurgulanmıştır (Assefa 1989). Borens and Poppi (1990), kuraklık boyunca ağaç ve çalıların otsu buğdaygil ve baklagil türlerinden yaklaşık 3-5 ay daha uzun bir süre yeşil aksamlarını muhafaza edebildiğini göstermişlerdir. Lambers et al. (1998), yetersiz ışıklanma seviyelerinin fotosentezi sınırlayarak net karbon kazanımını, bitki büyümesini ve verimi azalttığını ifade etmişlerdir. Robles and Passera (1995), Güney-Doğu İspanya da doğal otlanabilir çalı türleri ve otsu bitkilerden oluşan tabakanın yem üretimi, besin değeri ve taşıma kapasitesi üzerine yaptıkları çalışmada otsu ve çalımsı üretimin 0,20-0,88 ton/ha arasında değiştiğini, buna göre taşıma kapasitesinin hektara 0,20-1,28 keçi arasında değiştiğini bulmuşlardır. Canham (1985), ağaçsı türlerde kök büyümesinin topraktaki su ve besin içeriği ile ilişkisi olduğunu ve buna bağlı olarak da kök büyümesi kuvvetli olan türlerin daha fazla toprak üstü üretim meydana getireceğini açıklamıştır. Osolo et al. (1994), yıllık ortalama 370 mm den daha az yağış alan Kenya nın yarı kurak bölgelerinde yağışlı dönemlerde mevcut yem kaynaklarının kalite ve miktar yönünden yüksek, kurak dönemlerde ise düşük olduğunu rapor etmişlerdir. Yunanistan ve Fransa da yıllık ortalama yağış miktarındaki değişime bağlı olarak kermes meşesinin hektara ortalama kuru madde verimleri sırasıyla 550 kg ve 1000 kg 15

25 olarak belirlenmiştir (Liacos and Moulopoulos 1967). Yine verim üzerine yağış miktarının etkisini belirlemek için Medicago arborea ile yapılan çalışmalarda; El Hamrouni and Sarson (1976), ortalama 400 mm yağış alan Tunus ta 3 ton/ha, 200 mm yağış alan İspanya da Correal Castellanos (1982) nerdeyse sıfır verim ve son olarak Stringi et al. (1987), Sicilya da bu türden 1,3 ile 2,7 ton/ha arasında verim elde etmişlerdir. Sternberg and Shoshany (2001a), herdem ve yaprağını döken ağaç ve çalıların sahip oldukları taç aksamlarından dolayı solar radyasyonu iç kısımlara fazla iletemediğinden bitkinin yaprak/sap oranının bitkinin tamamında aynı olmadığını, yaprak/sap oranının taç kısmından iç kısma doğru bir azalma gösterdiğini ifade etmişlerdir. Keçi boynuzu bitkisinin baklaları her ne kadar insanlar tarafından tüketilmesine rağmen yem sıkıntısının yaşandığı yaz dönemlerinde hayvanlar tarafından da kullanıldığı bildirilmiştir (Silanikove et al. 2006). Akdeniz Bölgesinde hayvansal üretimi geliştirebilmek ve iyileştirebilmek için çalılık ekosistemlerde bulunan türlerin ürettikleri yem miktarı kadar kalitesinin de bilinmesi mevcut kaynakları daha iyi değerlendirmek için esastır (Hobbs et al. 1982). Diğer yem bitkilerinde olduğu gibi çalı ve ağaç türlerinde de olgunlaşmayla beraber ham protein içeriklerinin azaldığı, ADF, NDF ve ADL içeriklerinin de arttığı tespit edilmiştir (Papachristou and Nastis 1990 Tsiouvaras and Nastis 1990; Papachristou and Papanastasis 1994). Kurak ve yarı kurak şartlarda bitki türlerinin sahip olduğu sekonder bileşik gibi kimyasal bileşikler, bitkilerdeki mevcut protein oranını azaltmaktadır (Bernays et al. 1989). 16

26 Papachristou (1995), Akdeniz silvo-pastoral sistemlerde yaprağını döken çalımsı ağaç formdaki türlerden Carpinus orientalis Mill. türü için HP, ADF, NDF ve ADL içeriklerini sırasıyla %11,8, %24,9, %41,7 ve %7,3, Fraxinus ornus L. türü için ise bu değerleri sırasıyla %8,8, %22,7, %40,0 ve %6,5 olarak bulmuştur. Yine her iki türün HP içeriğinin olgunlaşma ile azaldığını, ADF, NDF ve ADL içeriklerinin de Carpinus orientalis Mill. türünde yükseldiğini, Fraxinus ornus L. türünde ise olgunlaşma ile besin içeriklerinde önemli bir değişmenin olmadığını rapor etmiştir. Ben Salem et al. (2000), keçi boynuzu bitkisi yapraklarının HP içeriğinin %8,1, NDF, ADF ve ADL oranlarının ise sırasıyla %49,1, %24,5 ve %11,0 olduğunu bulmuşlardır. Vazquez-de-Aldana et al. (2000), yarı-kurak mera ekosistemlerinde yetişen buğdaygil, baklagil ve çalı türlerinin HP, NDF, hemiselüloz, selüloz, lignin ve sindirilebilir kuru madde içerikleri yönünden yıllar arasında önemli farklılıkların olmadığını, birbirine yakın benzer sonuçların alındığını ifade etmişlerdir. Liacos and Moulopoulos (1967), 5 kermes meşesi tipinin yıl boyunca değişen bir besin içeriğine sahip olduğunu; en verimli tiplerde HP içeriğinin mayıs ayında %13, kasım ayında %6,3, en verimsiz tiplerde ise bu oranların sırasıyla %11,5 ve %6,0 olduğunu rapor etmişlerdir. Nastis (1982), keçiler tarafından otlanan kermes meşesinin ham protein içeriğini ilkbaharda %7,8, yazın %6,5, sonbaharda %7,2 ve kış döneminde ise %7,1, ADF içeriğini ise tüm dönemlerde %37,0 olarak belirlemiştir. Osolo et al. (1994), Kenya nın orta doğu bölgesindeki meralarda bulunan toplam 105 türün HP içeriklerinin %10,8-29,8, ADF oranlarının %20,39-46,44 ve NDF oranlarının ise %35,53-67,47 arasında değişiklik gösterdiğini belirtmişlerdir. Yine aynı araştırmacılar çalı ve ağaç türlerinin besin değerlerinin, buğdaygil bitkilerinden daha fazla olduğunu göstermişlerdir. 17

27 Kamalak vd (2004), Türkiye de saçlı meşe (Quercus cerris) türü yapraklarının kimyasal kompozisyonunu belirlemek üzere yürüttükleri çalışmada, ham protein içeriğini %8,4, NDF ve ADF oranlarını ise sırasıyla %43,5 ve %36,0 olarak belirlemişlerdir. Hove et al. (2003), Acacia angustissima (Miller) Kuntze, Calliandra calothyrsus Meissn ve Leucaena leucocephala (Lam.) baklagil çalı türlerinin fırında kurutulan yapraklarında ADF ve NDF içeriklerinin güneşte ve gölgede kurutulandan daha yüksek olduğunu, toplam azot içeriği yönünden ise kurutma yöntemlerinin önemli bir etkisinin olmadığını açıklamışlardır. Boubaker et al. (2004), Tunus un kuzey-batı bölgesinde 8 çalı türün besleme değerini belirmek amacıyla yürüttükleri çalışmada Calycotome villosa (%22,1) hariç diğer türlerin ham protein içeriğinin %11,1-%5,9, NDF ve ADF içeriklerinin ise sırasıyla %31,2-53,1 ve %20,4-39,8 arasında değiştiğini bulmuşlardır. Bu çalışmada Calycotome villosa türünün ham protein içeriğinin en yüksek (%22,1), ADF içeriğinin en düşük (%20,0) ve NDF içeriğinin ise %36,0 olduğu bulunmuştur. Aynı araştırmacılar mersin (Myrtus communis) çalı türünün HP, NDF ve ADF içeriklerini sırasıyla %8,7, %38,5 ve %20,4 olarak belirlemişlerdir. Papachristou and Papanastasis (1994), Yunanistan ın Makedonya bölgesinde yaprağını döken 10 odunsu türün 6 farklı olgunlaşma dönemindeki besin içeriklerini tespit etmek amacıyla yürüttükleri çalışmada, baklagil olan Robinia psedoacacia L., Amorpha fruticosa L. ve Colutea arborescens L. türlerinin ham protein içeriklerinin (sırasıyla %21,1, %21,0 ve %17,1) diğer türlerden (%10,5-13,3) daha yüksek, NDF oranlarının ise (sırasıyla %42,3, %45,0 ve %35,2) diğer türlerden (%36,0-48,9) daha düşük olduğunu bulmuşlardır. Papachristou and Papanastasis (1994), baklagil dahil tüm türlerde büyüme mevsiminin başlangıcında oluşan yaprakların ham protein içeriklerinin yüksek, NDF ve lignin 18

28 içeriğinin düşük olduğunu bulmuşlardır Olgunlaşmayla beraber NDF ve lignin içeriklerinin arttığını, ham protein içeriğinin ise nispeten azaldığını belirlemişlerdir. Papachristou and Nastis (1996), Carpinus orientalis Mill. ve Fraxinus ornus L. çalı türlerin yaz ve sonbahar dönemlerindeki yaprakların kimyasal kompozisyonunun farklı olduğunu; yaz döneminde bitki yaprakların HP içeriğinin sonbahar döneminden daha yüksek, NDF, ADF ve ADL içeriklerinin ise daha düşük olduğunu bulmuşlardır. Ben Salem et al. (2000), Akdeniz Bölgesinde yetişen ağaç ve çalılardan oluşan 6 yem çalısının lezzetliliği ile besin içeriği arasındaki ilişkiyi belirmek amacıyla yürüttükleri çalışmada, kimyasal kompozisyon yönünden geniş bir varyasyon gösterdiğini; NDF, ADF, ADL ve HP içeriklerinin sırasıyla %44,7-60,8, %24,5-44,8, %11,0-17,9 ve %7,7-13,8 arasında değiştiğini bulmuşlardır. İspanya nın çalılık arazilerinde bulunan odunsu türlerin mevsimlere göre yem kalitesinin değişimini belirmek amacıyla yürütülen çalışmalarda, baklagil türlerinin hem ham protein içeriğinin diğer türlerden daha yüksek olduğu hem de mevsimsel besin içeriği değişiminin daha az olduğu sonucuna varılmıştır (Silva-Pando et al. 1999). Ben Salem et al. (1993), Tunus ta doğal alanlarda yetişen yem ağaçlarının besin değerini belirlemek amacıyla yaptıkları bir araştırmada, 11 çalı türün kimyasal kompozisyon içeriklerinin geniş bir varyasyon gösterdiğini, en yüksek HP (%16,0) ve en düşük NDF (%32,8) içeriğine Atriplex halimus türünde, en düşük ham protein içeriğine Globularia alypum (%3,7) da, en yüksek NDF içeriğine ise Artemisia campestris (%82,8) türünde olduğunu bulmuşlardır. Karabulut vd (2006), Türkiye nin güney bölgesinde 2 çalı ve 4 ağaç türün potansiyel yem değerini belirlemek üzere yürüttükleri çalışmada, ham protein içeriği yönünden önemli farklılıkların olmadığını, NDF ve ADF içerikleri yönünden ise önemli farklılıkların bulunduğunu; buna göre ham protein içeriklerinin %9,2-10,5, NDF ve 19

29 ADF içeriklerinin ise sırasıyla %34,0-50,6 ve %25,8-38,7 arasında değiştiğini ifade etmişlerdir. Karabulut vd (2006), yaptıkları bir çalışmada Quercus coccifera, Arbutus andrachne ve Olea europaea çalı ve ağaç türlerinin HP içeriklerini sırasıyla %9,2, %10,5 ve %10,4, NDF ve ADF içeriklerini ise yine sırasıyla %50,6, %49,2, %34,0 ve %38,7, %37,0, %25,8 olarak tespit etmişlerdir. Yine aynı araştırmacılar Quercus coccifera, Arbutus andrachne ve Olea europaea çalı ve ağaç türlerin ham protein içeriklerinin birbirine yakın olduğunu, NDF ve ADF içerikleri yönünden ise en yüksek değerin Quercus coccifera da ve en düşük değerin de Olea europaea türünde bulunduğunu bulmuşlardır. İtalya da 25 ağaç ve çalı türünün yem değerini inceleyen Corleto et al. (1994), HP ve NDF oranları yönünden türler arasında geniş bir varyasyonun olduğunu, ortalama ham protein oranlarını %12,2 ve NDF oranlarını ise %38,0 olarak belirlemişlerdir. Yine bu çalışmada ham protein içeriği yönünden yaprakların saplardan, NDF içeriği yönünden ise sapların yapraklardan daha yüksek olduğunu açıklamışlardır. Meuret (1994), Fransa da Near Infrared Reflektans Spektroskopi (NIRS) yöntemini kullanarak ağaç ve çalı türünden oluşan toplam 24 türün ADF, NDF ve HP oranlarını sırasıyla %12,7-54,1, %23,8-85,0 ve %2,4-26,1 olarak tespit etmiştir. Nepal de ilave protein kaynağı olarak hayvanların beslenmesinde kullanılan 23 çalı ve ağaç türlerinin ham protein içeriklerinin %5,6 ile %21,3 arasında değiştiği bulunmuştur (Bajracharya et al. 1985; Joshi and Singh 1989). Güven (2004), Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan Kargapazarı Dağı florasında tespit ettiği 39 çalı türünün ham protein oranlarının %11,15 ile %21,05 arasında değiştiğini bildirmiştir. 20

30 Akdeniz Bölgesine uyum sağlamış 10 çalı türünün yem değerini inceleyen Papachristou ve Papanastasis (1994), türlerde ham protein oranının %10,5-21,7, NDF oranının %36,0-48,2, ligninin %6,6-10,9, organik maddenin sindirilebilirliğinin %47,3-58,9, keçiler tarafından tercih edilme indeksinin 0,3-19,6 arasında değiştiğini kaydetmişlerdir. Nahed et al. (1997), Meksika da değişik çalı ve ağaç türlerinin yem potansiyellerinin belirlenmesi konusunda yaptıkları çalışmalarında türlerin yapraklarının içerdikleri ham protein seviyelerini %7,2-22,3, en yüksek enerjilerini 2,9-4,5 kcal/g olarak bulmuşlardır. Bolluk, kullanım sıklığı ve kimyasal kompozisyon bakımından Rapanea juergensii, Budleia sp., Eupatorium semialatum ve Ostrya virginiana nın koyun yemi olarak uygun olduklarını tespit etmişlerdir. Khair and Turuk (2002), Akdeniz sahilindeki çöllerde yetişen Atriplex halimus un kimyasal içeriği ve kuru madde birikimi üzerinde yaptıkları çalışmada bitkinin yaprak ve ince dallarını incelemişlerdir. Yaprak ve dalların kuru madde içeriğinin özellikle kasım ayından itibaren artmaya başladığını ve ağustos ayında zirveye ulaştığını bulmuşlardır. Yaprak ve dalların protein oranlarının ise nisan ayında en yüksek seviyeye ulaştığını ve kasım-aralık aylarında en düşük seviyeye düştüğünü bulmuşlardır. Alicata et al. (2002), Atriplex halimus tan ilkbahar, yaz ve sonbahar döneminde örnekler alarak, ham protein oranı ve sindirilebilirliği incelemişlerdir. Bitkinin protein oranının %13,5 ile %19,4 arasında değiştiğini, sindirilebilirliğin de yaz aylarında sonbahardan daha yüksek olduğunu bulmuşlardır. Coşkun vd (2003) Şırnak tan toplandıkları Prangus ferulacea örneklerini kaba yem olarak değerlendirmişler ve bazı kimyasal analizler yaparak yonca ile kıyaslamışlardır. P. ferulacea nın kuru madde oranını yoncaya yakın; kül, ether extract ve NEF (azotsuz öz maddeler) oranını yüksek; ham lif, NDF ve ADF oranını düşük bulmuşlardır. 21

31 Araştırıcılar bitkinin sindirilebilirliğinin ve enerji değerinin de yüksek olduğuna işaret ederek ruminantların beslenmesine uygun olduğunu bildirmişlerdir. Hove et al. (2003), Aacia angustissima, Calliandra cabthyrsus, ve Leucaena leucocephala çalı türlerinin kimyasal kompozisyonu ve besleme değeri üzerine kurutma yöntemlerinin etkisinin farklı olduğunu, ancak kuru yada yaş olarak yapraklarının yedirilmesinin kuru madde alımı ve N un sindirilebilirliği üzerine etkisinin pek farklı olmadığını belirlemişlerdir. 22

32 3. MATERYAL ve YÖNTEM 3.1. Materyal Bu araştırma yıllarında, Toros Dağlarının eteğinde yer alan Mersin İli Erdemli İlçesi sınırları içerisinde doğal otlatma alanlarındaki makiliklerde bulunan çalı yoğunlukları dikkate alınarak farklı rakım ve yöneye sahip 18 örnekleme alanında yürütülmüştür. Örnekleme alanları seçilirken ya iki zıt tepenin birbirine bakan kesimleri yada aynı tepenin birbirine zıt olan bölgeleri seçilmiştir. Çalışmanın yürütüldüğü makilik alanlar korunan çalılık alanlar olmayıp hayvanlar tarafından otlanan alanlardır. Türlerin tercih edilme durumları bu çalılıklarda otlayan hayvanların yıl boyunca davranışları dikkate alınarak belirlenmiştir Bu çalışmada, seçilen örnek alanlarındaki mevcut çalıların teşhisleri yapılmış, bunlardan toplanan yaprak örneklerinde kimyasal analizler yapılmıştır. Araştırma sahası içerisinde toplam 38 tür tespit edilmiş olup 5 türe tek bir deneme alanının genelinde sadece 1 adet rastlanmıştır. Tespit edilen türlerin tamamının her bir örnek deneme alanında bulunmamasından dolayı bitki verimleri, yaprak oranları, ham protein oranları, NDF oranları ve ADF oranlarının tespiti çalışmalarında, örnek alanların tamamında yayılış gösteren 10 ar tür kullanılmıştır. Seçilen örnekleme deneme alanlarında farklı bulunan türlerin bitki verimleri, yaprak oranları ve kimyasal komposizyon içerikleri ise ayrı olarak belirlenmiştir. Yaprakların ham protein, NDF ve ADF analizleri Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Laboratuvarlarında yapılmıştır. 23

33 Araştırma sahasının genel özellikleri Araştırma sahası, Erdemli İlçesi sınırları içerisinde farklı rakımlarda bulunan köy arazilerinden oluşmuştur. Araştırma sahasını gösteren harita Şekil 3.1 de, farklı rakım ve yöneyde yer alan örnek deneme alanlarını gösteren fotoğraflar ise EK 1 de verilmiştir. Araştırma sahası 18 örnek alanından oluşmaktadır. 1., 2., 3., 4., 5., ve 6. nolu örnek alanları sahile yakın olan Koyuncu ve Üçtepe köyleri arazisinden seçilmiştir. Üçtepe köyü sınırları içerisinde bulunan 1. örnek alanı (G1) ve 3. örnek alanı (G2) m rakımda ve güney bakıda, 2. örnek alanı (K1) ve 4. örnek alanı (K2) ise kuzey bakıda, 5. örnek alanı Koyuncu köyü sınırları içerisinde bulunan m rakımda ve güney (G3) bakıda, 6. örnek alanı ise yine aynı köy sınırları içerisinde yer alan kuzey (K3) bakıda seçilmiştir. 7., 8., 9., 10., 11. ve 12. örnek alanları yoğun makilik kuşakta bulunan Çiriş, Kayacı ve Arslanlı köyleri arazisinden seçilmiştir m rakımda bulunan 7. örnek alanı Arslanlı köyü sınırları içerisinde yer alan güney (G1) bakıda, 8. örnek alanı kuzey (K1) bakıda; Çiriş köyü sahası sınırları içerisinde bulunan 9. örnek alanı güney (G2) bakıda, 10. örnek alanı kuzey (K2) bakıda ve Kayacı köyü sınırları içerisinde bulunan 11. örnek alanı güney (G3) bakıda, 12. örnek alanı ise kuzey (K3) bakıda seçilmiştir. 13., 14., 15., 16., 17. ve 18. örnek alanları ise makilik kuşağının üzerinde olan Köserelli ve Arslanlı köyleri arazisinden seçilmiştir. 13. örnek alanı 800 m üzeri rakımda yer alan Arslanlı köyü sahası içerisinde bulunan güney (G1) bakıda, 14. örnek alanı yine aynı köy sınırları içerisinde bulunan kuzey (K1) bakıda, 15. örnek alanı (G2) ve 17. örnek alanı (G3) Köserelli köyü sahası içerisinde bulunan 800 m üzeri rakımda güney bakıda ve 16. örnek alanı (K2) ve 18. örnek alanı (K3) ise aynı köy sahası içerisinde bulunan kuzey bakıda seçilmiştir. 24

34 Şekil 3.1. Araştırma Sahalarını Gösterir Kroki (1/60 000) 25

35 Araştırma sahaları Mersin İlinin batısında Erdemli İlçesinin de batı ve kuzey batı yönünde yer almaktadır. Deneme alanlarının Mersin İli ve Erdemli İlçesine olan gerek kuş uçuşu gerekse karayolu uzaklıkları Çizelge 3.1 ve Çizelge 3.2 de verilmiştir. Çizelge 3.1. Araştırma Sahasının Mersin İli ve Erdemli İlçesine Kuş Uçuşu Uzaklıkları (km) m m 800 m üzeri Yerleşim G1-K1 G2-K2 G3-K3 G1-K1 G2-K2 G3-K3 G1-K1 G2-K2 G3-K3 Mersin Erdemli Seçilen örnek deneme alanlarından hem Mersin iline hem de Erdemli ilçesine karayolu uzaklığı en fazla olan 800 m üzeri rakımda bulunan 17. ve 18. araştırma sahaları, en yakın ise 3. ve 4. örnek deneme alanlarıdır (Çizelge 3. 2.) Çizelge 3.2. Araştırma Sahasının Mersin İli ve Erdemli İlçesine Karayolu Uzaklıkları (km) m m 800 m üzeri Yerleşim G1-K1 G2-K2 G3-K3 G1-K1 G2-K2 G3-K3 G1-K1 G2-K2 G3-K3 Mersin Erdemli Türlerin otlanmada tercih durumlarını kıyaslama bazından yöredeki hayvan sayıları ve yoğunluğunun bilinmesi önemlilik arz etmektedir. Araştırmanın yürütüldüğü örnek deneme alanlarında ve köylerde bulunan toplam küçükbaş ve büyükbaş hayvan sayıları köy muhtarlıklarından ve Tarım İlçe Müdürlüklerinden alınmıştır. Araştırma sahası içerisinde yer alan köylerdeki toplam hayvan sayıları Çizelge 3.3 de, mikro deneme alanlarında bulunan mevcut toplam hayvan sayıları ise Çizelge 3.4 de verilmiştir. 26

36 Çizelge Araştırma Sahasında Yer Alan Köylerdeki Toplam Hayvan Sayıları (adet) Köyler Küçükbaş hayvan Keçi Koyun Toplam Büyükbaş hayvan Melez Kültür Toplam Üçtepe Koyuncu Arslanlı Çiriş Kayacı Köserelli Toplam Çizelge Seçilen Örnek Alanlarında Bulunan Mevcut Hayvan Sayıları (adet) Örnek Deneme Küçükbaş hayvan Büyükbaş hayvan Toplam Toplam Alanları Keçi Koyun Melez Kültür 1. ve 2. örnek alanı ve 4. örnek alanı ve 6. örnek alanı ve 8. örnek alanı ve 10. örnek alanı ve 12. örnek alanı ve 14. örnek alanı ve 16. örnek alanı ve 18. örnek alanı TOPLAM Seçilen köy ve örnek alanlarında büyük baş hayvan sayısının çok az, küçük baş hayvan sayısının ise çok fazla olduğu belirlenmiştir. Gerek köylerde gerekse deneme alanlarında mevcut bulunan toplam küçükbaş hayvanlar içerisinde keçi yoğunluğunun daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Hayvanlardan en yaygın olanı kıl keçisidir (Anon., 27

37 2000). Çünkü bu hayvanlar Toroslar'ın sarp yamaçlarında yaşamını kolayca sürdürebilmektedir. Köy sınırları içerisinde belirlenen hem güney hem de kuzey bakıda bulunan örnek deneme alanlarında otlayan hayvanlar aynı olduklarından hayvan sayıları her iki bakıda da eşit durumdadır (Çizelge 3. 4). Seçilen 18 örnek alanların koordinat ve rakımları GPS (Geographic Positioning System) aracılığıyla belirlenmiş ve koordinatları Çizelge 3. 5 de verilmiştir. Çizelge 3.5. Örnek Alanların Koordinatları. Örnek Alan No Araştırma Sahası Adı Rakım (m) min-max. Koordinat Yöney 1. Üçtepe I ı 639 ıı N ı 745 ıı E G 2. Üçtepe I ı 810 ıı N ı 268 ıı E K 3. Üçtepe II ı 287 ıı N ı 040 ıı E G 4. Üçtepe II ı 277 ıı N ı 571 ıı E K 5. Koyuncu ı 714 ıı N ı 956 ıı E G 6. Koyuncu ı 057 ıı N ı 226 ıı E K 7. Arslanlı I ı 531 ıı N ı 930 ıı E G 8. Arslanlı I ı 696 ıı N ı 519 ıı E K 9. Çiriş ı 983 ıı N ı 293 ıı E G 10. Çiriş ı 166 ıı N ı 306 ıı E K 11. Kayacı ı 111 ıı N ı 005 ıı E G 12. Kayacı ı 608 ıı N ı 291 ıı E K 13. Arslanlı II ı 226 ıı N ı 806 ıı E G 14. Arslanlı II ı 674 ıı N ı 669 ıı E K 15. Köserelli I ı 866 ıı N ı 663 ıı E G 16. Köserelli I ı 658 ıı N ı 592 ıı E K 17. Köserelli II ı 549 ıı N ı 468 ıı E G 18. Köserelli II ı 809 ıı N ı 714 ıı E K 28

38 Araştırma yerinin toprak ve iklim özellikleri a. İklim özellikleri Mersin ilinde Akdeniz iklimi hakimdir. Yıllık yağış miktarının yarısından fazlası sonbaharda ve kış aylarında düşmektedir. Kar yağışı alçak kesimlerde olmamakta, ancak orta yayla kesimleri ile yüksek kesimlerde görülmektedir. Araştırmanın yürütüldüğü Mersin İli ülkemizin güney bölgesinde yer almaktadır. Araştırma sahalarına ait iklim verileri Çizelge 3. 6 da özetlenmiştir. Çizelge Mersin İlinin 2005 ve 2006 Yılları ile Uzun Yıllar Ortalamasına ( ) Ait Bazı İklim Değerleri (*). Aylar Aylık Toplam Yağış Aylık Ortalama Sıcaklık Aylık Ortalama Nispi (mm) ( o C) Nem (%) UYO** UYO** UYO** Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Top/Ort (*) Başbakanlık Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Meteoroloji Bültenleri (**) UYO: Uzun Yıllar Ortalaması Uzun yıllar ortalamasına göre Mersin ili toplam yağış miktarı 602,7 mm olup en fazla yağış aralık ayında (140.4 mm) en az yağış ise ağustos ayında (5,0 mm) tespit edilmiştir. Araştırmanın yürütüldüğü yıllarda ise toplam yağış miktarı 423,2 mm olup en fazla yağış kasım ayında (125,1 mm) en az yağış yine ağustos ayında (0,1 mm) belirlenmiştir. Denemenin yürütüldüğü özellikle ikinci yılında aralık ayının toplam 29

39 yağış miktarı (0,1 mm) uzun yıllar ortalamasına göre yok denecek kadar çok düşük olmuştur. Araştırmanın yürütüldüğü yıllarda toplam yağış miktarının uzun yıllar ortalamasına göre çok düşük olduğu görülmüştür. Araştırmanın yürütüldüğü ilk yıl toplam yağış miktarı 383,7 mm olup bu miktar uzun yıllar ortalamasından çok düşük bir değer iken araştırmanın ikinci yılı uzun yıllar ortalamasına biraz daha yakın (462,6 mm) bir değer olduğu tespit edilmiştir. Mersin ili aylık ortalama sıcaklık değerleri incelendiği zaman uzun yıllar ortalamasına göre ortalama sıcaklık 19,2 o C olmuş, araştırmanın yürütüldüğü her iki yılda ise ortalama sıcaklık değeri uzun yıllar ortalamasının üstünde (19,9 o C) gerçekleşmiştir. Gerek uzun yıllar ortalamasına göre gerekse araştırmanın yürütüldüğü yıllarda en yüksek sıcaklık değerleri ağustos ve temmuz aylarında, en düşük sıcaklık değerleri ise aralık, ocak ve şubat aylarında tespit edilmiştir. Bitkilerin aktif büyüme başladıkları ilkbahar başı olan mart ayında, hem denemenin yürütüldüğü hem de uzun yıllar ortalamasına göre aylık ortalama sıcaklıkların önceki ayların ortalama sıcaklık toplamından 3-4 o C daha fazla olduğu gözlemlenmiştir (Çizelge 3.6). Araştırmanın yürütüldüğü Mersin İlinde uzun yıllar ortalamasına göre %70,4 olarak belirlenen aylık ortalama nispi nem, araştırmanın birinci yılında %65,0, ikinci yılında ise %66,0 olarak tespit edilmiş ve bu değerler uzun yıllar ortalamasından düşük olmuştur (Çizelge 3.6). Uzun yıllar ortalamasına göre ekim ve kasım ayları (%64,5 ve %64,6) nispi nemi en düşük aylar olurken, temmuz ayı (%76,6) nispi nemin en yüksek olduğu ay olarak belirlenmiştir. Araştırmanın yürütüldüğü birinci yılda %54,4 ile ekim ayı, ikinci yılda %44,6 ile aralık ayı en az nispi neme sahip olurken, en yüksek nispi nem değerleri ise her iki yılda da temmuz ayında tespit edilmiştir (Çizelge 3.6) b. Toprak özellikleri Mersin yöresinde ana madde, iklim, topoğrafya, bitki örtüsü ve zamanın etkisi ile çeşitli büyük toprak grupları oluşmuştur. İlin %40,7 si kahverengi orman toprağı, %22,4 ü 30

40 kireçsiz kahverengi orman toprağı ve %14,3 kırmızı Akdeniz toprağından meydana gelmiştir (Anon., 1991). Araştırma alanı büyük toprak gruplarına göre 1000 m ye kadar olan kesimde kırmızımsı Akdeniz toprakları (Terra-rossa), 1000 m üzeri olan yerlerde ise kırmızımsı kahverengi Akdeniz toprakları sınıfına girmektedir (Atalay 1987). Araştırma sahası topraklarının bazı fiziksel ve kimyasal özelliklerini incelemek için 0-30 cm derinlikten toprak örnekleri alınmış ve analiz sonuçları Çizelge 3.7 de verilmiştir. Tüm deneme alanı topraklarından alınan sonuçlarına göre su ile doygunluk, toprak reaksiyonu (ph) ve tuzluluk yönünden benzer sonuçlar elde edilmiştir. Analiz sonuçlarına göre araştırma sahası topraklarının hafif alkali, tınlı ve tuzsuz olduğu belirlenmiştir. 800 m üzeri rakımda bulunan 14., 16. ve 18. örnek deneme alanlarının yer aldığı kuzey bakıdan alınan toprakların fazla kireçli, diğer araştırma sahalarından alınan toprakların ise hafif kireçli olduğu belirlenmiştir. Bu sonuçlara göre araştırma sahası topraklarının genel olarak hafif kireçli olduğu sonucuna varılmıştır. Organik madde içeriği bakımından araştırma sahası topraklarının çok iyi konumda olduğu sonucu ortaya çıkmıştır m de bulunan 2 nolu örnek deneme alanı ile m de yer alan 10 nolu örnek deneme alanı toprakları hariç genel olarak kuzey bakıda yer alan deneme alanı topraklarının organik madde içeriğinin çok iyi olduğu belirlenmiştir. Güney bakıda bulunan m rakımdaki 5. örnek deneme alanı ile m rakımda bulunan tüm deneme alanı topraklarının organik madde içeriği yönünden iyi, diğer örnek deneme alanları topraklarının ise çok iyi olduğu tespit edilmiştir. Topraktaki alınabilir fosfor oranının sadece m güney bakıda yer alan 7. ve 9. örnek deneme alanında yeterli olduğu, diğer tüm araştırma sahalarında ise noksan olduğu belirlenmiştir m rakımda yer alan hem güney hem de kuzey bakıdaki tüm araştırma sahalarında alınabilir potasyum içeriğinin noksan, 800 m üzeri rakımda ise yeterli olduğu tespit edilmiştir. Analiz sonuçlarına göre m rakımda yer alan güney bakıdaki örnek deneme alanları topraklarının alınabilir potasyum içeriğinin noksan, kuzey bakıda bulunan örnek araştırma sahaları topraklarının alınabilir potasyum içeriğinin ise yeterli olduğu belirlenmiştir. 31

41 Çizelge Araştırma Sahalarından 0-30 cm Derinlikten Alınan Toprak Örneklerinin Bazı Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri*. Araştırma sahası Su ile Doygunluk g/ml ph 1:2,5 Toplam Kireç (%) Tuzluluk (ECx10 3 mmhos) Organik Madde (%) Alınabilir Fosfor (ppm/p 2 O 5 ) Alınabilir Potasyum (ppm/k 2 O Üçtepe I Tınlı 8.00 H.Alkali 2.00 H.Kireçli 0.14 Tuzsuz 4.10 Çok İyi Noksan Noksan Üçtepe I Tınlı 7.95 H.Alkali 1.00 H.Kireçli 0.18 Tuzsuz 3.20 İyi Noksan Noksan Üçtepe II Tınlı 7.55 H.Alkali 1.60 H.Kireçli 0.12 Tuzsuz 4.10 Çok İyi Noksan Noksan Üçtepe II Tınlı 7.90 H.Alkali 2.80 H.Kireçli 0.17 Tuzsuz 4.10 Çok İyi Noksan Noksan Koyuncu Tınlı 7.95 H.Alkali 2.80 H.Kireçli 0.18 Tuzsuz 3.30 iyi Noksan Noksan Koyuncu Tınlı 7.90 H.Alkali 2.10 H.Kireçli 0.19 Tuzsuz 4.05 Çok İyi Noksan Noksan Arslanlı I Tınlı 7.90 H.Alkali 2.10 H.Kireçli 0.14 Tuzsuz 3.40 iyi Yeterli Noksan Arslanlı I Tınlı 7.80 H.Alkali 2.20 H.Kireçli 0.14 Tuzsuz 4.20 Çok İyi Noksan Yeterli Çiriş Tınlı 7.97 H.Alkali 2.00 H.Kireçli 0.14 Tuzsuz 3.77 iyi Yeterli Noksan Çiriş Tınlı 7.92 H.Alkali 1.00 H.Kireçli 0.15 Tuzsuz 3.35 iyi Noksan Yeterli Kayacı Tınlı 7.85 H.Alkali 1.90 H.Kireçli 0.15 Tuzsuz 3.38 iyi Noksan Noksan Kayacı Tınlı 7.90 H.Alkali 1.80 H.Kireçli 0.16 Tuzsuz 4.10 Çok İyi Noksan Yeterli Arslanlı II Tınlı 7.70 H.Alkali 1.20 H.Kireçli 0.17 Tuzsuz 4.16 Çok İyi Noksan Yüksek Arslanlı II Tınlı 7.69 H.Alkali F.Kireçli 0.18 Tuzsuz 5.40 Çok İyi Noksan Yüksek Köserelli I Tınlı 7.80 H.Alkali 1.80 H.Kireçli 0.15 Tuzsuz 4.20 Çok İyi Noksan Yüksek Köserelli I Tınlı 7.80 H.Alkali F.Kireçli 0.16 Tuzsuz 5.60 Çok İyi Noksan Yüksek Köserelli II Tınlı 7.60 H.Alkali 2.10 H.Kireçli 0.16 Tuzsuz 4.25 Çok İyi Noksan Yüksek Köserelli II Tınlı 7.70 H.Alkali F.Kireçli 0.17 Tuzsuz 5.30 Çok İyi Noksan Yüksek *: T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü H.Alkali: Hafif alkali H.Kireçli: Hafif kireçli F.Kireçli: Fazla kireçli 32

42 Araştırma sahasının doğal bitki örtüsü Yörede Akdeniz iklimi hakim olduğundan hakim bitki örtüsü makidir ve Akdeniz çalılık alanların dominant bitki türleridir. Araştırma sahalarında Quercus coccifera, Crataegus orientalis, Phillyrea latifolia, Pistacia terebinthus, Quercus infectoria ssp. boissieri, Cistus creticus, Arbutus andrachne, Laurus nobilis, Ceratonia siliqua, Smilax aspera, Olea europaea, Paliurus spina-christi, Daphne sericea, Rhamnus alaternus ve Styrax officinalis en yaygın olarak yetişen odunsu bitki türleridir. Bunun yanında Pinus ssp. türleri ve yüksek rakımlarda Juniperus ssp. türleri yoğun olarak yetişmektedir. Deneme alanı %10-45 lik eğime sahip olup, tüm deneme parsellerinde gözle tahmin metoduna göre Gramineae familyasına ait türler yaklaşık %50, Leguminosae familyası %10 seviyesindedir. Geride kalan %40 lık kısım ise daha çok istilacı gruba giren ve yem değeri düşük olan Compositae, Cruciferae, Euphorbiaceae, Labiatae, Umbelliferae, Plantaginaceae, Liliaceae, Primulaceae, Astraceae ve Geraniaceae familyalarına aittir. Yine efemer bitki türlerinin gözden kaçmayacak bir paya sahip olduğu gözlenmiştir Yöntem Bu çalışma Erdemli makilik alanlarında iki yıl süreyle ( ) yürütülmüştür. Araştırma makilik yoğunluklarının farklı olduğu 3 değişik rakım (0-400 m, m ve 800 m nin üzerinde) ve 2 farklı yöneyde (kuzey ve güney) parselsiz örnekleme yöntemine göre yapılmıştır. Her bir alanda 3 tekerrür olmak üzere toplam 18 örnek deneme alanı oluşturularak örneklemeler ve incelemeler yapılmıştır Denemede incelenen konular a. Çalı türlerinin tespiti ve yoğunlukları 33

43 Çalı türlerinin tespiti; yıllarında seçilen 18 örnek alanında en küçüğü 10 da, en büyüğü 200 da alan taranarak yapılmıştır. Deneme alanında tespit edilen türlere ait fotoğraflar EK 2 de sunulmuştur. Çalı ve ağaçsı türlerin değişik organlarını her zaman bir örnekte toplamak mümkün olmadığı için (Avcıoğlu 1996), bitkilerin farklı gelişme dönemlerinden alınan materyaller tek bir örnekte toplanarak her bir tür için dörder adet herbaryum yapılmış ve bitki örnekleri Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü bitki herbaryumları ile karşılaştırılarak teşhisler yapılmıştır. Çalı türlerinin yoğunlukları alandaki örtü durumlarına göre Braun-Blanquet yöntemine göre tespit edilmiştir (Akman vd 2001). Türlerin yoğunlukları Çizelge 3.8 deki esaslara göre belirlenmiştir. Çizelge Yoğunluk Değerleri 5 = Alanın % ünü örter. 2 = Çok bol ve alanın en az %5 ini örter. 4 = Alanın %50-75 ini örter. 1 = Bol, fakat örtü değeri düşük. 3 = Alanın %25-50 sini örter. + = Nadir bulunan ve örtü değeri düşük. - = Yok b. Çalı türlerinin gelişme seyirleri Türlerin yapraklanma zamanları, tam çiçeklenme dönemleri, meyve bağlama ve tohum verme zamanları Doğan (1991), Koç (1991) ve Güven (1997) den yararlanılarak tespit edilmiştir ve 2006 yıllarında yıl boyunca bitki gelişimlerinin hızlı olduğu dönemlerde haftada bir kez, diğer gelişme dönmelerinde ise ayda en az iki defa gidilerek vejetasyondaki mevcut çalı ve yarı çalı türlerinin fenolojik seyirleri teker teker izlenerek tespiti yapılmıştır. Çalı türlerinin yaprak sararma ve yaprak dökümü ile ilgili fenolojik gelişmelerini belirlerken ilk yaprak sararma ve yaprak dökümlerine başlama 34

44 zamanları değil, mevcut yapraklarının yaklaşık en az %50 sinin sarardığı ve döküldüğü dönemler kıstas olarak alınmıştır c. Çalı türlerinin otlanmada tercih durumları 2005 ve 2006 yıllarında yıl boyunca ayda en az iki defa araziye çıkılmış ve türlerin yapraklarının yenilme oranlarına bakılarak çalı türlerinin hayvanlar tarafından otlanmada tercih durumları belirlenmiştir. Çalı türlerinin hayvanlar tarafından tercih edilme durumları Güven (2004) tarafından geliştirilen Çizelge 3.9 daki skalaya göre tespit edilmiştir. Çizelge Otlanma Durumları Puanı Otlanma durumu 0 Tercih edilmeyen (hiç otlanmamış) 1 Çok az tercih edilen (yaprakların %0-25 inde otlanma belirtisi) 2 Az tercih edilen (yaprakların %26-50 sinde otlanma belirtisi) 3 Orta derecede tercih edilen (yaprakların %51-75 inde otlanma belirtisi) 4 Sık tercih edilen (yaprakların % ünde otlanma belirtisi) d. Çalı türlerinin yapraklarının ham protein oranları (HP) Araştırma sahalarının tamamında kaydedilen çalı türlerinin yem değerlerini belirlemek amacıyla, aynı deneme alanı içerisinde farklı yerlerde bulunan her çalıdan tam yapraklanma dönemlerinde yeter miktarda yaprak örnekleri elle toplanarak kağıt torbalara doldurulmuş ve kurutma fırınlarında kurutulup öğütülerek kimyasal analizler için hazır hale getirilmiştir ve 2006 yıllarında ayrı ayrı alınan yaprak örnekleri 2006 yılında birleştirilerek analize hazırlama aşamasına geçilmiştir. Hassas terazide 35

45 tartılarak alınan 0,25 g lık öğütülmüş örneklerde Kjeldahl metoduna göre toplam azot tayini yapılmış ve daha sonra azot oranları 6,25 katsayısı ile çarpılarak yaprakların ham protein oranları bulunmuştur. Ham protein oranları Kacar (1972) ve Akyıldız (1984) ın belirttiği esaslara göre belirlenmiştir e. Çalı türlerinin yapraklarının NDF (Neutral Detergent Fibre) oranları Çalıların tam yapraklanma dönemlerinde alınan yaprak materyalleri, önce havada sonra 70 o C lik fırında 24 saat kurutulup öğütülmüş ve hassas terazide Filterbag ağırlığı ile beraber 0,950 ila 1,050 g arasında tartılan örnekler ANKOM fiber analizerde analize tabi tutulmuştur. Çıkarılan yem örnekleri aseton ile yıkandıktan sonra bir gece 105 o C de kurutularak desikatörde soğutulmuş ve daha sonra tartılarak NDF oranları tespit edilmiştir. Yaprakların NDF oranları, Van Soest et al. (1991) tarafından geliştirilen metod kullanılarak belirlenmiştir f. Çalı türlerinin yapraklarının ADF (Acide Detergent Fibre) oranları Çalıların tam yapraklanma dönemlerinde alınan yaprak materyalleri, önce havada sonra 70 o C lik fırında 24 saat kurutulup öğütülmüş ve hassas terazide Filterbag ağırlığı ile beraber 0,950 ila 1,050 g arasında tartılan örnekler ANKOM fiber analizerde analize tabi tutulmuştur. Çıkarılan yem örnekleri aseton ile yıkandıktan sonra bir gece 105 o C de kurutularak desikatörde soğutulmuş ve daha sonra tartılarak ADF oranları tespit edilmiştir. Yaprakların ADF oranları, Van Soest et al. (1991) tarafından tarif edilen yöntem kullanılarak belirlenmiştir g. Çalı türlerinin bitki başına toplam yaprak verimleri Çalı ve ağaç türlerinde toprak üstü kütlesini tahmin etmek hem zaman almakta hem de fazla iş gücü gerektirmektedir. Bunun için çalı ve ağaçlardan kolayca ölçülmüş 36

46 özellikleri kullanarak allometrik eşitlikler yardımıyla kütle tahmin etmek başarıyla kullanılmaktadır (Sah et al. 2004). Çalı vejetasyonlarındaki türlerin farklı yaşlarda ve farklı otlanma baskısında olması, insanlar tarafından tahribat derecesinin aynı olmaması ve yer yer toprak özelliklerinin değişik olmasından dolayı farklı yükseklik ve taç genişliğine sahiptirler. Dolayısıyla aynı yöneyde bile aynı tür için homojen bir dağılım görülmemiştir. Bu olumsuzluklardan dolayı bitki başına verim hesaplamasının sağlıklı bir sonuç vermeyeceğinden bu çalışmada daha çok hayvanların severek yedikleri kısımlar bitkinin ulaşabildikleri kısımlar olduğundan yaprak, sap ve bitki başına verim hesaplamaları hayvanların ulaşabildiği fakat hiç otlanmamış kısımlardan yapılmıştır. Çalıların kuru yaprak verimlerini hesaplamak için her bir mikro deneme alanından vejetasyonu temsil edecek şekilde her türe ait hayvanlar tarafından hiç otlanmamış uygun bitki ve bitki grupları seçimiştir. Daha sonra mevcut çalı türlerinin uygun gelişme ve tam yapraklanma dönemlerinde o türü temsil eden büyüklükte bitkiden ana ve yan dal sayıları sayılmıştır. En son kayıt edilen ortalama büyüklükteki bir yan daldaki yapraklar elle toplanmış ve toplanan bu örnek materyaller kağıt torbalara bırakılmıştır. Açık havada ve 70 o C lik fırında kurutulduktan sonra alınan bu yaprak kütleleri hassas terazide tartılarak gram cinsinden ağırlıkları belirlenmiştir. Ortalama yan daldaki kuru yaprak verimleri bitkideki toplam yan dal ve ana dal sayıları ile çarpılarak bitki başına toplam kuru yaprak verimleri tespit edilmiştir. BTYV (g) = Ana dal sayısı (adet) x ana daldaki yan dal sayısı (adet) x yan daldaki yaprak ağırlığı (g) BTYV: Bitki başına toplam yaprak verimi h. Çalı türlerinin yaprak oranları 37

47 Hayvanlar çalıların daha çok otlayabildikleri kısımlarını tükettikleri için seçilen yan daldaki yaprak kütlesi alındıktan sonra arta kalan saplar uygun ortamda kurutulmuş ve yine hassas terazide tartılarak gram cinsinden ağırlıkları saptanmıştır. Belirlenen bir yan daldaki sap ağırlığı, bitkide sayılan toplam ana ve yan dal sayılarının çarpılması sonucu bitkideki toplam sap verimi belirlenmiştir. BTSV (g)= Ana dal sayısı (adet) x ana daldaki yan dal sayısı (adet) x yan dal ağırlığı (g) BTDV: Bitki başına toplam dal verimi Daha sonra her bir örnek deneme alanlarında bulunan türler için belirlenen toplam yaprak ve dal ağırlıkları toplanarak bitki başına toplam kuru madde verimleri tespit edilmiştir. BTKV (g)= BTYV (g) + BTDV (g) BTKV: Bitki başına toplam kuru madde verimi Hesaplanan bu rakamsal değerlerden yola çıkarak her bir tür için bitki başına yaprak oranları belirlenmiştir. Bu amaçla aşağıdaki formül kullanılmıştır. BTYV Yaprak oranı (%) = x100 BTKV 38

48 Sonuçların değerlendirilmesi Araştırmadan elde edilen yaprak verimleri, yaprak oranları, ham protein oranı, Neutral Detergent Fibre (NDF) oranı ve Acide Detergent Fibre (ADF) oranlarına Şansa Bağlı Tam Bloklar Deneme Planına göre istatistiksel analiz uygulanmıştır. İstatistik analizde TARİST Deneme Değerlendirme Bilgisayar Paket Programı kullanılmıştır. Ortalamaların karşılaştırılmasında Duncan çoklu karşılaştırma testi kullanılmıştır (Yıldız ve Bircan 1994). 39

49 4. ARAŞTIRMA BULGULARI ve TARTIŞMA Çalı türlerinin tespiti ve yoğunlukları Araştırma sahası içerisinde bulunan çalı ve ağaç türlerinin mensup oldukları familyalar ile Latince ve Türkçe adları Çizelge 4.1 de ve kaydedilen çalı türlerinin yoğunlukları ise Çizelge 4. 2 de verilmiştir. Araştırma sahasında 20 farklı familyaya ait toplam 38 çalı türü tespit edilmiştir. Karaömerlioğlu (1999), Doğu Akdeniz Bölgesi Bitkileri adlı çalışmasında, bizim araştırma sahasında belirlediğimiz bu türlerin tamamına rastlamıştır. Çizelge 4.1 de görüldüğü gibi Leguminosae familyasından; Calycotome villosa (keçi öldüren), Cercis siliquastrum (erguvan), Colutea arborescens (patlangaç), Gonocytisus angulatus (sarısalkım) ve Spartium junceum (katır tırnağı) ve Rosaceae familyasından; Crataegus monogyna (sarı meyveli alıç), Crataegus orientalis (kırmızı meyveli alıç), Pyrus elagrifolia (ahlat), Rubus canescens (böğürtlen) ve Malus sylvestris (üvez) olmak üzere 5 er tür, Anacardiaceae familyasından; Cotinus coggygria (boyacı sumağı), Pistacia terebinthus (melengiç), Rhus coriaria (adi sumak), Fagaceae familyasından; Quercus cerris (saçlı meşe), Quercus coccifera (kermes meşesi), Quercus infectoria ssp. boissieri (yeşil himalaya meşesi), Lamiaceae familyasından; Origanum majorana (beyaz kekik), Phlomis armeniaca (çoban çırası), Thymus capitatus (karabaş kekik) ve Oleaceae familyasından; Fraxinus ornus ssp cilicica (beyaz çiçekli dişbudak), Olea europea var. oleaster (delice), Phillyrea latifolia (akçakesme) türleri olmak üzere 3 er tür, Cistaceae familyasından; Cistus creticus (pamukcuk), Cistus salviifolius (yapraklı laden) ve Rhamnaceae familyasından; Paliurus spina-christi (karaçalı), Rhamnus alaternus (cehri) olmak üzere 2 şer tür bulunmuştur. Geride kalan Ceratonia siliqua (keçi boynuzu), Capparis ovata (kapari), Cornus sanguinea (kırmızı yapraklı kızılcık), Ostrya carpinifolia (kayacık), Juniperus oxycedrus (katran ardıcı), Arbutus andrachne (sandal), Laurus nobilis (defne), Smilax aspera (saparna), Myrtus communis (mersin), Clematis cirrhosa (sarılıcı akasma), Styrax officinalis (tesbih çalısı) ve Daphne sericea 40

50 (develik) türleri ise birer familyada deneme alanlarında yayılış göstermiştir. Deneme alanında Capparaceae, Cornacea, Oleaceae, Leguminosae ve Rosaceae familyalarından kaydedilen kapari, kırmızı yapraklı kızılcık, beyaz çiçekli dişbudak, katır tırnağı ve üvez türlerine tek bir alt parselde sadece 1 tane rastlanmıştır. Çizelge Araştırma Sahasında Tespit Edilen Çalı Türleri Latince Adı Türkçe Adı Familyası Arbutus andrachne L Sandal/Hartlap Ericaceae Calycotome villosa (Poiret) Link Keçi öldüren/azgan Leguminosae Capparis ovata L. Kebere/Kapari/Gevil/Kedi tırnağı Capparaceae Ceratonia siliqua L. Keçi boynuzu/haraç Caesalpiniacea Cercis siliquastrum L. Erguvan/Gelincik Leguminosae Cistus creticus L. Pamukcuk/Karahan Cistaceae Cistus salviifolius L. Yapraklı laden Cistaceae Clematis cirrhosa L. Sarılıcı akasma/ Sarılıcı gülbahar Ranunculacea Colutea arborescens L. Patlangaç Leguminosae Cornus sanguinea L. Kırmızı yapraklı kızılcık/demircik Cornacea Cotinus coggygria Scop. Boyacı sumağı/erkek sakızlağı Anacardiaceae Crataegus monogyna Jacq. Alıç (sarı meyveli) Rosaceae Crataegus orientalis Bieb. Alıç (kırmız meyveli) Rosaceae Daphne sericea Vahl. Develik Thymelaeacea Fraxinus ornus ssp cilicica L. Beyaz çiçekli dişbudak/karadil Oleaceae Gonocytisus angulatus (L) Spach. Sarısalkım/Deve borcağı Leguminosae Juniperus oxycedrus L. Katran ardıcı Cupressaceae Laurus nobilis L. Defne/Teynel/Har Lauraceae Malus sylvestris L. Üvez Rosaceae Myrtus communis L. Mersin/Murt Myrtaceae Olea europea var. oleaster L. Delice Oleaceae Origanum majorana L. Beyaz kekik/ana baba kokusu Lamiaceae Ostrya carpinifolia Scop. Kayacık/Purç/Demir ağacı Corylaceae Paliurus spina-christi Mill. Karaçalı/Çaltı Rhamnaceae Phillyrea latifolia L. Akçakesme/Kesme Oleaceae Phlomis armeniaca Willd. Çoban Çırası Lamiaceae Pistacia terebinthus L. Melengiç/Sakızlak/Çıtlık Anacardiaceae Pyrus elagrifolia L Ahlat Rosaceae Quercus cerris L. Saçlı meşe Fagaceae Quercus coccifera L. Kermes meşesi/pırnal Fagaceae Quercus infectoria ssp. boissieri (Reut.) O.Schwarz Yeşil Himalaya meşesi/ger pelit Fagaceae Rhamnus alaternus L. Cehri/Kördiken Rhamnaceae Rhus coriaria L. Adi sumak Anacardiaceae Rubus canescens DC. Böğürtlen Rosaceae Smilax aspera L. Saparna/Gürüz/Sırnaşık/Cızgan Liliaceae Spartium junceum L. Katır tırnağı/adi borcak Leguminosae Styrax officinalis L. Tespih çalısı Styracaceae Thymus capitatus (L.) Hoffmanns & Link Karabaş kekik Lamiaceae 41

51 Mevcut çalı türlerinin rakım ve yöneylere göre yayılışları Çizelge 4.2 de verilmiştir. Rakımlara göre türlerin yayılışları farklılık göstermiştir m rakımda 20, m rakımda 31 ve 800 m üzeri rakımda 21 tür belirlenmiştir. En fazla çalı türü yoğun makilik kuşakta yer alan m rakımda kaydedilmiştir. Doğu Akdeniz Bölgesinde çalı türlerinin 1300 m rakıma kadar yayılış gösterdiği Kantarcı (1982) ve Sevim (1952, 1955) tarafından belirtilmiştir. Pistacia terebinthus (Pt), Cistus creticus (Cc), Arbutus andrachne (Aa), Quercus coccifera (Qc), Quercus infectoria ssp. boissieri (Qi), Phlomis armeniaca (Pa), Smilax aspera (Sa), Phillyrea latifolia (Pl), Paliurus spina-christi (Ps), Clematis cirrhosa ve Gonocytisus angulatus (Ga) çalı türleri tüm deneme alanlarında bulunurken geride kalan 27 tür farklı rakımlarda farklı oranlarda yayılış göstermiştir. Akdeniz ikliminin hakim olduğu kuşakta hakim bitki örtüsü makidir ve Akdeniz çalılık alanların dominant bitki türleridir (Tsiouvaras 1987a). Kermes meşesi, sandal, defne, delice, keçi boynuzu, melengiç ve akçakesme türlerinin en baskın maki türleri olduğu vurgulanmıştır (Gemici 1992). Bizim araştırma sahasında da bu türler en yoğun bulunan maki türleri olarak kaydedilmiştir (Çizelge 4.2). Gemici (1992), Kermes meşesi türünün büyük çoğunlukla kırmızı Akdeniz toprakları üzerinde yayılış gösterdiğini, Kantarcı (1982) ise kermes meşesi ve karaçalı türlerinin m rakım kuşağında baskın olduğunu belirtmişlerdir. Pamukcuk ve yapraklı laden türünün kalkerli kayaları tercih ettiği ve m ye kadar yayılış gösterdiği Gemici (1992) tarafından da belirtilmiştir. Melengiç türünün toprak seçiciliğinin olmadığı ve her çeşit toprakta rahatça yetişebildiği Martins-Loucao (1985) tarafından belirtilmiştir. Araştırmada meşe türlerinin yayılış ve yoğunluğu rakıma göre farklılık göstermiştir (Çizelge 4.2). Sebep olarak meşe türlerinin farklı topoğrafik bölgelerde baskın olmaları ve yayılımlarının homojen olmaması, topraktaki su mevcudiyetinin, besin içeriğinin ve 42

52 ışığa tepkilerinin farklı olmasından kaynaklandığı ifade edilmiştir (Jacqmain et al. 1999; Donovan et al. 2000). Türkiye meşe türleri bakımından yoğunluğu fazla olan ülke konumundadır. Dünyada 200 den fazla olan meşe (Quercus ssp.) türlerinin Türkiye de 18 türü bulunmakta ve orman alanlarının yaklaşık 7 milyon hektarını meşe ağaçları kaplamaktadır (Kamalak vd 2004). Fakat insanların farklı amaçları doğrultusunda büyük oranda tahrip edilmesiyle deneme sahalarımızda özellikle saçlı meşe ve yeşil himalaya meşesi türlerinin yoğunluğunun düşük olduğu görülmüştür. Araştırmada tüm örnek deneme alanlarında kermes meşesi türünün yoğun olduğu görülmüştür. Le Houerou (1981), kermes meşesi çalılık arazilerin Akdeniz Ülkelerinde 2 milyon hektardan daha fazla bir alanı kapladığını ve en yoğun bulunan herdem yeşil tür olduğunu belirtmiştir. Mersin türü sadece m rakımda bulunurken, m ve 800 m üzeri rakımda hiç rastlanmamıştır. Kantarcı (1982), Akdeniz e bakan yamaçlarda soğuğa çok hassas olan mersin bitkisinin m rakım altında yayılış gösterdiğini belirtmiştir. Adi sumak, katran ardıcı, karabaş kekik, böğürtlen, beyaz kekik, boyacı sumağı, kapari ve katır tırnağı türleri sadece m rakımda tespit edilmiş, diğer iki rakımda rastlanmamıştır. Oysa Aşkın (2002), Mersin ili Silifke sınırları içerisinde katran ardıcı türünün 800 ile 1200 m arasında yaygın olarak bulunduğunu belirtmiştir. Rhizopoulou and Psaras (2003) da kapari çalısının Akdeniz ekosistemlerin vazgeçilmeyen floristik türlerden biri olduğunu vurgulamıştır. Saçlı meşe, kırmızı meyveli alıç, ahlat, kırmızı yapraklı kızılcık, üvez ve beyaz çiçekli dişbudak türleri ise sadece 800 m üzeri rakımda belirlenmiş, m ve m rakımda ise tespit edilmemiştir. Aşkın (2002) da saçlı meşe türünün 800 ile 1200 m rakımlarda yoğun bir şekilde bulunduğunu kaydetmiştir. Saçlı meşe ve beyaz çiçekli dişbudak türlerinin üst Akdeniz katında yaklaşık 1100 ile 1400 m arasında yoğun bir şekilde yetiştiği Akman et al. (1979b) tarafından da belirtilmiştir. 43

53 Keçi boynuzu, yapraklı laden, erguvan, keçi öldüren, defne, cehri, delice ve develik türleri m ve m rakımda yer alırken, 800 m üzeri rakımda hiç rastlanmamıştır. Gemici (1992), delice nin genelde m, defne nin ise 850 m de sona erdiğini belirtmiştir. Tunalıoğlu ve Özkaya (2003) ya göre keçi boynuzu bitkisi, Ülkemizde Ege ve Akdeniz bölgelerinde deniz seviyesinden m rakıma kadar doğal bir yayılım alanı göstermişlerdir. Nitekim keçi boynuzu bitkisinin toprak seçiciliğinin olmadığı ve her çeşit toprakta rahatça yetişebildiği Martins-Loucao (1985) tarafından da belirtilmiştir. Yine Gemici (1992), keçi boynuzu türlerinin büyük çoğunluğunun kırmızı Akdeniz toprakları üzerinde yayılış gösterdiğini ve genellikle 0 ile 400 m arasında, defne nin ise 0 ile 950 m arasında yetiştiğini belirtmiştir. Yine Gemici (1992) ve Akman et al. (1979a), keçi boynuzu ve delice bitkisinin 500 m ye kadar dikkat çekici bir yayılış gösterdiğini vurgulamışlardır. Patlangaç, sarı meyveli alıç ve kayacık türleri ise m ve 800 m üzeri rakımda tespit edilmiş, m rakımda hiç bulunmamıştır. Kayacık türünün orta Toroslar üzerinde m ile m arasında yetiştiği Akman et al. (1979a) tarafından belirtilmiştir. Otsu çalı türlerinin yüksek rakımlarda bulunmaması veya daha az oranda bulunması yüksek ultraviyole ışık seviyelerinden kaynaklandığı söylenebilir. Campell et al. (1999), yüksek ultraviyole ışık seviyelerinin otsu türlerin tür bolluğunu ve kompozisyonunu etkilediğini belirtirken, Phoenix et al. (2001) kısa boylu çalı türlerin yoğunluğunu değiştirmediğini açıklamışlardır. Araştırma sahasında m rakım hariç diğer rakımlarda tespit edilen çalı türlerinin yöneylere göre dağılışları farklı bulunmuştur (Çizelge 4.2). Farklı yöneye sahip alanlarda, toprak özellikleri ve ekolojik faktörlerin etkisi değişiklik göstermekte olup, her yöneyin bitki tür ve oranları farklılık göstermektedir (Gökkuş vd 1993) m rakımda yer alan hem güney hem de kuzey bakıda toplam 20 tür belirlenmiş ve tespit edilen türlerin aynı olduğu gözlemlenmiştir. 44

54 Çizelge Araştırma Sahasında Kaydedilen Çalı Türleri ve Bunların Yoğunlukları LATİNCE ADI YOĞUNLUKLARI Rakım m m 800 m üzeri Bakı Güney Kuzey Güney Kuzey Güney Kuzey Sahalar Arbutus andrachne L Calycotome villosa (Poiret) Link Capparis ovata L Ceratonia siliqua L Cercis siliquastrum L Cistus creticus L Cistus salviifolius L Clematis cirrhosa L Colutea arborescens L Cornus sanguinea L Cotinus coggygria Scop Crataegus monogyna Jacq Crataegus orientalis Bieb Daphne sericea Vahl Fraxinus ornus ssp cilicica L Gonocytisus angulatus(l) Spach Juniperus oxycedrus L Laurus nobilis L Malus sylvestris L Myrtus communis L Olea europea var. oleaster L Origanum majorana L

55 Çizelge 4. 2 nin devamı LATİNCE ADI YOĞUNLUKLARI Rakım m m 800 m üzeri Bakı Güney Kuzey Güney Kuzey Güney Kuzey Sahalar Ostrya carpinifolia Scop Paliurus spina-christi Mill Phillyrea latifolia L Phlomis armeniaca Willd Pistacia terebinthus L Pyrus elagrifolia L Quercus cerris L Quercus coccifera L Quercus infectoria ssp. boissieri Rhamnus alaternus L Rhus coriaria L Rubus canescens DC Smilax aspera L Spartium junceum L Styrax officinalis L Thymus capitatus (L.) = Alanın % ünü örter. 2 = Çok bol ve alanın en az %5 ini örter. 4 = Alanın %50-75 ini örter. 1 = Bol, fakat örtü değeri düşük. 3 = Alanın %25-50 sini örter. + = Nadir bulunan ve örtü değeri düşük. - = Yok 46

56 m rakımda bulunan güney bakıda 29 çalı türü belirlenirken, kuzey bakıda toplam 31 çalı türü tespit edilmiştir. Bu rakımda patlangaç ve katır tırnağı sadece kuzey bakıda yer alırken güney bakıda hiç rastlanmamış, kapari türü ise sadece güney bakıda bulunmuş kuzey bakıda yer almamıştır m rakımda kuzey bakıda rastlanılan çalı türünün güney bakıdan daha fazla olduğu görülmüştür. 800 m üzeri rakımda kayacık, üvez ve beyaz çiçekli dişbudak türleri kuzey bakıda tespit edilmiş, güney bakıda kaydedilmemiştir. Kırmızı yapraklı kızılcık ve sarılıcı akasma türleri ise sadece güney bakıda yer almış, kuzey bakıda hiç rastlanmamıştır. Sonuçta bu rakımda yer alan güney yöneyde 18, kuzey bakıda ise 19 çalı türü tespit edilmiştir. Bu rakımda da kuzey bakıda belirlenen tür sayısının güney bakıya göre daha fazla olduğu görülmüştür. Zaady et al. (2001), tür çeşitliliği ve yoğunluğu üzerine yöneyin etkisi olduğunu; kuzeye bakan yöneylerde gerek otlatılan gerekse otlatılmayan alanlardaki tür çeşitliliği ve yoğunluğunun, güneye bakan yöneylerdeki otlatılan ve otlatılmayan parsellere göre daha yüksek olduğunu tespit etmişlerdir. Örnek deneme alanlarına göre türlerin yayılışları farklılık göstermiştir (Çizelge 4.2) m rakımda kuzey bakıda yer alan 2, 4 ve 6 nolu örnek deneme alanlarında sırasıyla 16, 17 ve 19 tür kaydedilmiştir. 2 nolu örnek deneme alanında keçi öldüren ve çoban çırası, 4 nolu sahada defne ve 6 nolu araştırma alanında ise yapraklı laden türüne hiç rastlanmamıştır. Erguvan ve mersin türleri ise sadece 6 nolu örnek deneme sahasında rastlanmış, 2 ve 4 nolu deneme alanında kaydedilmemiştir. Güney bakıda bulunan 1, 3 ve 5 nolu deneme alanlarında sırasıyla toplam 15, 16 ve 17 tür tespit edilmiştir. Tespit edilen türlerden keçi öldüren, çoban çırası ve sarılıcı akasma 1 nolu ve defne 3 nolu araştırma sahalarında hiç kaydedilmezken, yapraklı laden ve sandal sadece 1 nolu, mersin sadece 3 nolu ve erguvan ise sadece 5 nolu deneme alanında kaydedilmiştir m rakımda yer alan örnek deneme alanlarında da tespit edilen türler farklı olmuştur (Çizelge 4.2). Güney bakıda bulunan 7, 9 ve 11 nolu örnek araştırma alanlarında sırasıyla 25, 23 ve 17 çalı türü tespit edilmiştir. Adi sumak, böğürtlen, boyacı sumağı, kayacık ve kapari türleri sadece 7 nolu deneme alanında, çoban çırası ve 47

57 karabaş kekik 9 nolu ve katran ardıcı ise sadece 11 nolu araştırma sahasında rastlanmıştır. Yapraklı laden, erguvan, beyaz kekik, sarısalkım ve sarılıcı akasma türleri 11 nolu deneme alanında hiç rastlanmazken 7 ve 9 nolu örnek deneme sahalarında bu türler kaydedilmiştir. Karaçalı türü ise 9 ve 11 nolu örnek alanında tespit edilirken 7 nolu deneme alanında hiç kaydedilmemiştir. Kuzey bakıda yer alan 8, 10 ve 12 nolu araştırma sahalarında toplam sırasıyla 26, 24 ve 17 çalı ve ağaç türü kaydedilmiştir. 8 nolu örnek deneme sahasında adi sumak, patlangaç, böğürtlen, boyacı sumağı ve kayacık türleri tespit edilirken, 10 ve 12 nolu deneme alanlarında bu türlere hiç rastlanmamıştır. Karabaş kekik ve katır tırnağı türleri sadece 10 nolu deneme sahasında tespit edilmiş, 9 ve 12 nolu örnek sahalarında ise hiç kaydedilmemiştir. Keçi boynuzu ve karaçalı 8 nolu, katran ardıcı 10 nolu ve yapraklı laden, erguvan, çoban çırası, sarı meyveli alıç, beyaz kekik ve sarısalkım türleri ise 12 nolu araştırma sahasında hiç rastlanmayan türler olarak kaydedilmiştir. 800 m üzeri rakımda bulunan örnek deneme alanlarındaki tür çeşitliliği farklılık göstermiştir (Çizelge 4.2). Güney bakıda yer alan 13, 15 ve 17 nolu araştırma alanlarında sırasıyla 15, 9 ve 10 çalı türü kaydedilmiştir. Patlangaç, çoban çırası, saparna, ahlat, sarılıcı akasma ve sarısalkım türleri 13 nolu deneme sahasında tespit edilirken, 15 ve 17 nolu araştırma alanlarında bu türlere hiç rastlanmamıştır. Tespih çalısı sadece 15 nolu, Kırmızı yapraklı kızılcık türü ise sadece 17 nolu deneme alanında tespit edilmiş diğer örnek deneme alanlarında hiç rastlanmamıştır. Karaçalı türü sadece 13 ve 15 nolu örnek deneme sahasında bulunurken 17 nolu araştırma sahasında hiç kaydedilmemiştir. Yine kırmızı meyveli alıç türü sadece 13 ve 17 nolu örnek sahalarında tespit edilmiş, 15 nolu sahada ise hiç rastlanmamıştır. Kuzey bakıda bulunan 14, 16 ve 18 nolu deneme alanlarında sırasıyla 14, 12 ve 13 çalı ve ağaç türü kaydedilmiştir. 14 nolu örnek alanında pamukcuk, patlangaç, çoban çırası, saparna, ahlat ve sarısalkım türlerine rastlanırken, 16 ve 18 nolu araştırma sahalarında hiç rastlanmamıştır. Üvez sadece 16 nolu örnek alanında kaydedilmiş 14 ve 18 nolu deneme sahalarında hiç kaydedilmemiştir. Yine kırmızı meyveli alıç türü ise 14 ve 18 nolu araştırma sahasında tespit edilmiş, 16 nolu örnek deneme alanında hiç rastlanmamıştır. 48

58 Saçlı meşe, kayacık, tespih çalısı ve beyaz çiçekli dişbudak türleri 14 nolu deneme sahasında hiç bulunmazken, 16 ve 18 nolu deneme alanlarında ise kaydedilmiştir. Akdeniz bölgesinde meydana gelen yaz kuraklığı Akdeniz vejetasyonlarının yayılımı ve üretkenliğinde sınırlayıcı ilk faktör olarak düşünülmektedir (Larcher 2000). Yine besin, organik madde ve su gibi önemli kaynaklar kurak ve yarı kurak arazilerde bitki gelişimini ve dağılımını sınırlandırmaktadır (Noy-Meir 1985). Düşük rakımlarda tür çeşitliliğinin az olması bu rakımda yaz kuraklılığının daha şiddetli olmasından kaynaklandığı söylenebilir. Araştırmada örnek deneme alanlarında rakım ve bakıya göre tür çeşitliliğinin farklı olduğu görülmüştür. Sebep olarak Akdeniz bölgesinde çok kısa mesafelerde ekolojik faktörlerin büyük değişim göstermesinden ileri geldiği ifade edilebilir. Kantarcı (1982), bizim bu bulgularımızı desteklemektedir. Araştırma alanında rakım ve yöneylere göre mevcut bitki örtüsünün dağılışı farklılık göstermiştir (Çizelge 4.2). Sebep olarak yükselti ve örnek deneme alanlarının arazi yapısına bağlı olarak iklim özelliklerinin değişkenliğinden kaynaklandığı ifade edilebilir. Kantarcı (1982), Akdeniz bölgesinde iklim özelliklerinin çok dar bir alanda büyük farklar gösterebileceğini açıklamıştır. Çalı türlerinin yoğunlukları türler arasında farklı olmuştur (Çizelge 4.2). Araştırma sahasında en yoğun bulunan bitki türlerinin akçakesme (Ek Şekil 2.24), kermes meşesi (Ek Şekil 2.29), melengiç (Ek Şekil 2.26), keçi boynuzu (Ek Şekil 2.4), pamukcuk (Ek Şekil 2.6), yapraklı laden (Ek Şekil 2.7), sandal (Ek Şekil 2.1), defne (Ek Şekil 2.18), delice (Ek Şekil 2.20) ve develik (Ek Şekil 2.14) türleri olarak kaydedilmiştir. Adi sumak (Ek Şekil 2.32), katran ardıcı (Ek Şekil 2.17), patlangaç (Ek Şekil 2.9), erguvan (Ek Şekil 2.5), karabaş kekik (Ek Şekil 2.38), böğürtlen (Ek Şekil 2.33), 49

59 kırmızı meyveli alıç (Ek Şekil 2.13), sarı meyveli alıç (Ek Şekil 2.12), boyacı sumağı (Ek Şekil 2.11), sarısalkım (Ek Şekil 2.16), ahlat (Ek Şekil 2.27), mersin (Ek Şekil 2.19) ve sarılıcı akasma (Ek Şekil 2.8) türleri tespit edilen örnek deneme alanlarında seyrek bir dağılış (+) sergilemiştir. Kırmızı yapraklı kızılcık (Ek Şekil 2.10), üvez (Ek Şekil 2.35), kapari (Ek Şekil 2.3), katır tırnağı (Ek Şekil 2.36)ve beyaz çiçekli dişbudak (Ek Şekil 2.15) türleri tek bir deneme alanının genelinde birer tane bulundukları için eseri oranda yer almış ve nadir bulunan ve örtü değeri düşük olan türler olarak kaydedilmiştir. Çalı türlerinin gerek rakımlara göre gerek bakılara ve gerekse örnek deneme alanlarına göre yoğunlukları farklı olmuştur (Çizelge 4.2) m rakımda melengiç türü 6 nolu örnek deneme alanında, alanın %25 ile %50 si arasını örtecek şekilde (3) yayılış gösterirken, 1, 2, 3, 4 ve 5 nolu araştırma sahaları ile m rakımda yer alan örnek deneme alanlarının tamamında ve 800 m üzeri rakımda 15 nolu araştırma alanında çok bol ve alanın en az %5 ni örtecek şekilde bir dağılış (2) sergilemiştir. 800 m üzeri rakımda yer alan 13, 14, 16, 17 ve 18 nolu örnek alanlarında bol fakat örtü değeri düşük (1) bir dağılış göstermiştir. Çalışmada melengiç türünün düşük ve orta rakım seviyelerinde yoğunluğunun 800 m üzeri rakıma göre daha yoğun olduğu görülmüştür. Yöneylere göre ise melengiç türünün yoğunluğunun farklı olmadığı belirlenmiştir. Keçi boynuzu türünün m rakımda yer alan 1, 2, 3, 4 ve 5 nolu deneme sahalarında çok bol (2), 6 nolu örnek alanında ise bol bir yayılış (1) sergilemiştir m rakımda bulunan 7, 11 ve 12 nolu araştırma sahalarında seyrek (+), 10 nolu örnek alanında bol (1) ve 9 nolu deneme sahasında ise çok bol bir dağılış (2) görülmüştür. Araştırmada keçi boynuzu türünün m rakımda yoğunluğunun m rakıma göre daha yoğun olduğu görülmüştür m rakımda keçi boynuzu türünün yöneylere göre yoğunluğunun farklı olmadığı görülürken, m rakımda ise kuzey bakıya göre güney bakıda yoğunluğun biraz daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Pamukcuk türü güney bakıda bulunan 1 ve 3 nolu, kuzey bakıda yer alan 2 ve 4 nolu deneme sahalarında alanın %25 ile %50 si arasını örtecek şekilde bir dağılış (3) 50

60 sergilerken, 5 ve 6 nolu araştırma sahalarında ise seyrek bir dağılış (+) göstermiştir m rakımda sadece 8 nolu araştırma sahasında çok bol (2), diğer örnek deneme alanlarında seyrek bir dağılış (+) görülmüştür. 800 m üzeri rakımda ise yer alan örnek deneme alanlarının tamamında seyrek bir dağılış (+) sergilemiştir. Pamukcuk türünde rakımın yükselmesiyle yoğunluğunun azaldığı, rakımın düşmesiyle de yoğunluğunun arttığı görülmüştür. Pamukcuk türünün yöneylere göre yoğunluğunun farklı olmadığı ortaya çıkmıştır. Yapraklı laden türü m rakımda güney bakıda yer alan 1 ve kuzey bakıda bulunan 2 nolu deneme alanında çok bol (2), 4 nolu deneme alanında ise bol bir dağılış (1) göstermiştir m rakımda belirlenen 7 ve 10 nolu araştırma sahasında bol (1), 9 nolu örnek sahasında seyrek bir dağılış (+) gösterirken, kuzey bakıda yer alan 8 nolu deneme sahasında ise çok bol (2) bir dağılış sergilemiştir. Bu sonuçlara göre yapraklı laden türünün m rakımda yoğunluğunun m rakıma göre daha yoğun olduğu belirlenmiştir. Sandal türü m rakımda yer alan 1, 2 ve 4 nolu örnek deneme alanında bol (1), 6 nolu araştırma sahasında seyrek bir dağılış (+) sergilemiştir m rakımda yer alan 7, 9, 10 ve 11 nolu deneme alanlarında çok bol bir dağılış (2) sergilerken, 10 nolu deneme sahasında bol (1), 12 nolu örnek deneme alanında ise alanın %25 ile %50 si arasını örtecek şekilde bir yayılış (3) göstermiştir. Bu tür 800 m üzeri rakımda bulunan 14 nolu deneme alanında bol (1), 13, 16 ve 18 nolu örnek deneme alanlarında çok bol (2), 15 nolu deneme sahasında alanın %25 ile %50 si arasını örtecek şekilde (3) ve 17 nolu örnek alanında ise alanın %50 ile %75 i arasını örtecek şekilde bir yayılış (4) göstermiştir. Sandal türünün rakımlara göre yoğunluklarında belirgin farklılıkların olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 4.2). Rakımın artmasıyla sandal türünün yoğunluğunun arttığı belirlenmiştir. Sandal türünün yöneylere göre yoğunluğunda düşük ve orta rakımlarda belirgin bir farklılık olmazken, üst rakımda yer alan yöneyler arasında yoğunluğunun farklı olduğu görülmüştür. 51

61 Keçi öldüren (Ek Şekil 2.2) türünün 3 ve 5 nolu örnek deneme alanlarında bol (1), 4 ve 6 nolu araştırma sahalarında ise seyrek bir dağılış (+) sergilemiştir m rakımda yer alan 7, 8, 11 ve 12 nolu deneme alanlarında seyrek (+), 10 nolu araştırma sahasında bol (1) ve 9 nolu örnek deneme alanında ise çok bol bir dağılış (2) göstermiştir. Keçi öldüren türünün rakımlara göre yoğunluklarında belirgin bir farklılık olmazken, özellikle m rakımda güney bakıda yoğunluğunun kuzey bakıya göre daha fazla olduğu belirlenmiştir (Çizelge 4.2). Kermes meşesi nin 1, 2, 3 ve 4 nolu deneme sahalarında alanın %25 ile %50 si arasını örtecek şekilde bir dağılış (3) gösterirken, 6 nolu araştırma sahasında bol (1) ve 5 nolu örnek alanında ise seyrek bir yayılış (+) sergilemiştir. Kermes meşesi m rakımda bulunan 7, 8, 10 ve 11 nolu deneme sahalarında çok bol (2), 9 ve 12 nolu araştırma alanında ise alanın %25 ile %50 si arasını örtecek şekilde bir dağılış (3) göstermiştir. 800 m üzeri rakımda yer alan 15, 17 ve 18 nolu araştırma sahalarında alanın %25 ile %50 si arasını örtecek şekilde (3), 13, 14 ve 16 nolu örnek deneme alanlarında ise alanın yarıdan fazlasını örtecek şekilde bir dağılış (4) gerçekleşmiştir. Kermes meşesi türünün sadece m rakımda bulunan Koyuncu köyündeki araştırma sahaları hariç (5 ve 6 nolu) diğer tüm deneme alanlarında yoğun bir yayılış sergilemiştir (Çizelge 4.2). Papanastasis and Liacos (1980), kermes meşesi türünün derin bir kök sistemine sahip olduğunu, kök ve gövdeden güçlü filizler verdiğinden ekstrem şartlara dayanıklı olduğunu ve Akdeniz havzasının dominant maki türü olduğunu belirtmişlerdir. Bu da bizim araştırma sahalarında kermes meşesi türünün yoğunluğunun fazla olmasını desteklemektedir. Kermes meşesi nin rakımlara göre yoğunlukları farklı olmuştur. Özellikle üst ve alt rakımlarda yoğunluğunun orta rakıma göre daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Sebep olarak alt ve üst rakımlarda bulunan tür çeşitliliğinin daha az olmasından kaynaklandığı ifade edilebilir. Yeşil himalaya meşesi (Ek Şekil 2.30) türünün m rakımda yer alan tüm deneme alanlarında seyrek bir dağılış (+) sergilemiştir m rakımda bulunan 7, 9 ve 10 nolu araştırma sahalarında seyrek (+), 8, 11 ve 12 nolu deneme sahalarında ise bol bir dağılış (1) göstermiştir. 800 üzeri rakımda ise yeşil himalaya meşesi türü 13 ve 14 nolu 52

62 deneme sahasında seyrek (+), 15, 16 ve 18 nolu araştırma sahalarında bol (1) ve 17 nolu deneme sahasında ise çok bol bir yayılış (2) sergilemiştir. Yeşil himalaya meşesi türünün rakımlara göre yoğunlukları farklı olmuştur (Çizelge 4.2). Orta ve yüksek rakımlarda yeşil himalaya meşesi türünün yoğunluğu düşük rakıma göre daha fazla yoğunlaşmıştır. Yöneylere göre ise yoğunluk farkı görülmemiştir. Saçlı meşe (Ek Şekil 2.28) türü bulunduğu 16, 17 ve 18 nolu araştırma sahalarında bol bir yayılış (1) sergilemiştir. Saçlı meşe türü m ve m rakımda yer almadığı için rakımlara göre bir karşılaştırma yapılamamıştır. Bu sonuca göre saçlı meşe türünün düşük rakımlarda bir yayılış sergilemediği belirlenmiştir. Her iki yöneyde de aynı oranda bir yayılış göstermiş ve yöneylere göre yoğunluk farkının olmadığı tespit edilmiştir. Çoban çırası (Ek Şekil 2.25) türü 3 ve 4 nolu örnek deneme alanlarında seyrek bir dağılış (+) sergilerken, aynı rakımda yer alan 5 nolu denme alanında bol (1) ve 6 nolu araştırma sahasında ise çok bol bir yayılış (2) göstermiştir m rakımda bulunan 9 ve 10 nolu araştırma sahalarında çoban çırası türü bol (1), 8 nolu deneme sahasında seyrek bir dağılış (+) sergilemiştir. 13 ve 14 nolu örnek deneme alanlarında ise sırasıyla bol (1) ve seyrek bir dağılış (+) göstermiştir. Çoban çırası türünün rakım ve yöneylere göre yoğunluklarında belirgin bir farklılığın görülmediği tespit edilmiştir (Çizelge 4.2). Defne türü 1 ve 5 nolu deneme alanında seyrek bir dağılış (+) sergilerken, 2 ve 6 nolu örnek sahalarında bol bir dağılış (1) göstermiştir m rakımda ise 7, 8 ve 12 nolu araştırma alanlarında seyrek (+), 9, 10 ve 11 nolu örnek alanlarında çok bol bir dağılış (2) göstermiştir. Defne türünün rakım ve yöneylere göre yoğunlukları farklı olmuştur. Orta rakım seviyesinde yoğunluğunun düşük rakıma göre daha fazla olmuştur. Düşük rakım seviyesinde yer alan kuzey bakıda, orta rakımda ise güney bakıda defne türünün yoğunluğu diğer yöneylere göre daha fazla olmuştur. 53

63 Saparna (Ek Şekil 2.34) türü m rakımda yer alan 1, 3, 4 ve 6 nolu, m rakımda bulunan 8, 10 ve 12 nolu ve 800 m üzeri rakımda belirlenen 13 ve 14 nolu deneme sahalarında seyrek bir dağılış (+) sergilerken, tespit edilen diğer örnek deneme alanlarında ise bol bir dağılış (1) göstermiştir. Araştırmada saparna türünün düşük ve orta rakım seviyesinde yoğunluğunun, yüksek rakıma göre daha fazla olduğu belirlenmiştir. Saparna türünün sadece m rakımda yer alan yöneylere göre yoğunluğu farklılık göstermiş, diğer rakımlarda bulunan yöneyler arasında herhangi bir farklılığın olmadığı görülmüştür. Akçakesme türünün 1, 2, 3, 4 ve 5 nolu deneneme alanlarında alanın %25 ile %50 si arasını örtecek şekilde (3), 6 nolu araştırma sahasında ise alanın %50 ile %75 i arasını örtecek şekilde (4) bir dağılış görülmüştür m rakımda yer alan 7 ve 8 nolu denme sahasında bol (2), 9, 10, 11 ve 12 nolu örnek alanlarında alanın %25 ile %50 si arasını örtecek şekilde (3) bir yayılış göstermiştir. 800 m rakımda ise 17 ve 18 nolu deneme sahalarında çok bol (2), diğer örnek alanlarında ise alanın %25 ile %50 si arasını örtecek şekilde (3) bir dağılış sergilemiştir. Akçakesme türünün rakım ve yöneylere göre yoğunluklarında belirgin farklılıklara rastlanmamıştır. Karaçalı (Ek Şekil 2.23) türünün m rakımda seçilen 3 ve 4 nolu deneme sahalarında seyrek (+), 1, 2 ve 5 nolu deneme alanlarıında bol (1) ve 6 nolu araştırma sahasında ise çok bol bir dağılış (2) görülmüştür m rakımda belirlenen 9, 10, 11 ve 12 nolu örnek deneme alanlarında bol (1), 800 m üzeri rakımda yer alan 13, 14, 15, 16 ve 18 nolu deneme sahalarında ise seyrek bir dağılış (+) görülmüştür. Çatlı türünün rakımlara göre yoğunluğunun farklı, yöneylere göre ise yoğunluklarının aynı olduğu görülmüştür (Çizelge 4.2). 800 m üzeri rakımda yoğunluğun diğer iki rakım göre daha az bulunmuştur. Beyaz kekik (Ek Şekil 2.21) türünün örnek deneme alanlarına göre yoğunlukları Çizelge 4.2 de verilmiştir. Bu tür 7 ve 8 nolu deneme alanlarında bol bir dağılış (1) sergilerken, 9 ve 10 nolu araştırma alanlarında seyrek bir yayılış (+) göstermiştir. Beyaz kekik türü 54

64 araştırmada sadece m rakımda rastlandıkları için rakımlara göre yoğunlukları karşılaştırılamamıştır. Yöneylere göre yoğunluklarında ise farklılık görülmemiştir. Cehri (Ek Şekil 2.31) türü 5, 9 ve 12 nolu örnek alanlarında bol bir dağılış (1), 1, 2, 3, 4, 6, 7, 8 ve 11 nolu deneme sahalarında ise seyrek bir yayılış (+) göstermiştir. Rakımlara göre yoğunlukları farklı olmuştur. Özellikle orta rakım seviyesinde yoğunluğunun biraz daha fazla olduğu belirlenmiştir. Yöneylere göre ise belirgin farklılık göstermemiştir. Kayacık (Ek Şekil 2.22) türünün rakımlara göre yoğunlukları farklılık göstermiştir (Çizelge 4.2) m rakımda yer alan 7 ve 8 nolu araştırma sahasında seyrek bir yayılış (+) gösterirken, 800 m üzeri rakımda bulunan 16 ve 18 nolu deneme alanlarında ise çok bol bir dağılış (2) sergilemiştir. Delice türü 8 nolu araştırma sahasında seyrek (+), 2, 7 ve 10 nolu deneme alanlarında bol (1), 1, 3, 4, 9, 11 ve 12 nolu örnek sahalarında çok bol (2), 6 nolu araştırma sahasında alanın %25 ile %50 si arasını örtecek şekilde (3) ve 5 nolu deneme sahasında ise alanın %50 ile %75 i arasını örtecek şekilde bir dağılış (4) göstermiştir. Rakımlara ve yöneylere göre yoğunlukları farklı olmuştur. Özellikle düşük rakımlarda yoğunluğu diğer rakıma göre daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Her iki rakımda da delice türünün güney bakıdaki yoğunluğu kuzey bakıya göre daha fazla olmuştur. Develik türü 7 ve 10 nolu deneme sahalarında seyrek (+), 3, 4, 8, 9, 11 ve 12 nolu örnek alanlarında bol (1) ve 1, 2, 5 ve 6 nolu deneme alanlarında ise çok bol bir dağılış (2) sergilemiştir. Develik türünün rakımlara göre yoğunlukları farklı olmuştur (Çizelge 4.2) m rakımda develik türünün yoğunluğu m rakıma göre daha fazla olmuştur. Yöneyler arasında ise yoğunluk bakımından herhangi bir faklılık görülmemiştir. Tespih çalısı (Ek Şekil 2.37) çalısı türü sadece m rakımda yer alan 7 ve 8 nolu deneme sahalarında bol bir dağılış (1) sergilerken, diğer tüm örnek deneme alanlarında 55

65 seyrek bir yayılış (+) göstermiştir. Bu sonuçlara göre orta rakım seviyesinde yoğunluğunun biraz daha fazla olduğu görülmüştür. Yöneyler arasında ise herhangi bir farklılık bulunmamıştır. Çalılık alanlarda yapılan otlatma toprağın doğal yapısını, organik madde konsantrasyonunu ve besin elementi içeriğini önemli derecede etkilemektedir (Manley et al. 1995; Biondini and Manske 1996). Deneme alanları seçilirken hayvanlar tarafından otlanıyor olması kriter olarak alındığı için hayvanlar tarafından çok otlanan deneme alanlarında tür çeşitliliği ve yoğunluğunun düşük olduğu görülmüştür. Rakımlara göre genellikle türlerin yoğunlukları farklılık göstermiştir (Çizelge 4.2). Çünkü rakım bir yerde hüküm süren iklim olaylarına etki eden en önemli çevre faktörlerden biridir (Andiç 1993). Dolayısıyla değişen rakıma bağlı olarak iklim faktörlerinden özellikle sıcaklık değerlerinde ortaya çıkan farklılık sahada çalı türlerinin dağılımında etkili olan temel faktör olmuştur. Yapılan araştırma sonucunda düşük ve yüksek rakımlarda tür çeşitliliğinin az olduğu belirlenmiştir. Düşük rakımlarda gerek insanlar tarafından gerekse hayvanlar tarafından yapılan aşırı tahribat sonucunda tür çeşitliliğinin az olmasına neden olduğu ifade edilebilir. Bir diğer önemli abiotik faktör topografya olup, yüzeydeki solar radyasyonun yoğunluğunu etkilemektedir. Bunun sonucunda da sıcaklık, habitat, toprak nemi ve besin elementleri gibi faktörler etkilenmekte ve vejetasyonun kompozisyonunu, yapısını değiştirebilmektedir (Klemmedson and Wienhold 1992; Oberhuber and Kofler 2000). Yapılan araştırmada tüm türlerde olmasa da bazı çalı ve ağaç türlerinin yoğunluğu yöneyler arasında farklı olduğu görülmüştür. Özellikle kuzeye bakan yöneylerde tür yoğunluğu ve boylanmanın fazla olduğu belirlenmiştir. Sternberg and Shoshany (2001a), özellikle yarı kurak ve kurak bölgelerde tür kompozisyonu bakımından yöneyler arasında önemli farklılıkların olduğunu, kuzeye bakan yöneylerde bitki 56

66 örtüsünün toprağı kaplama yüzdesinin ve uzun boylu çalıların güney yöneye göre daha fazla olduğunu vurgulamışlardır. Rakım ve yöneylerde bazı çalı türlerinin bulunup bulunmaması veya yoğunluğunun farklı olmasında arazide yer alan diğer bitkilerin yüksek oranda alellopatik özelliğe sahip olmasının etkili olduğu söylenebilir. Bousquet-Melou et al. (2005), Fransa da yaptıkları bir çalışmada Medicago arborea nın diğer türlerin çimlenme ve büyümesi üzerine yüksek oranda alellopatik etkiye sahip olduğunu ifade etmişlerdir. Yine topografya yapısının farklılığından dolayı kuzey yamaçlar daha az güneş ışığı almakta bunun sonucunda daha düşük günlük maksimum sıcaklık ve daha düşük evapotransprasyon olmakta ve buna bağlı olarak da yüzde toprağı kaplama oranı, biomass ve tür kompozisyonu gibi vejetasyon özellikleri yöneyler arasında farklı olmaktadır (Gökkuş vd 1993; Koç 1995). Araştırmada tür çeşitliliği ve yoğunluğu bakımından kuzey yöneylerin güney yöneye göre daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Akdeniz tipi ikliminin görüldüğü Şili de bitki desenlerinin oluşmasında yöneyin etkin bir rol oynadığını; kuzeye bakan yöneylerde tür çeşitliliği ve yoğunluğunun güneye bakan yöneylere göre daha fazla olduğu belirtilmiştir (Badano et al. 2005). Bu konu ile ilgili Tükel (1981), Niğde nin Ulukışla ilçesinde yaptığı çalışmada bitkilerin toprağı kaplama oranının yöneylere göre değişim gösterdiği, toprağı kaplama oranının kuzeyde en fazla, güneyde ise en az olduğunu ifade etmiştir. Bizim yaptığımız çalışmada saparna çalı türünün genellikle güney yöneyde daha yoğun olduğu tespit edilmiştir. Dallman (1998) da Akdeniz tipi iklimin görüldüğü Şili de yaptıkları çalışmada güneye bakan yöneylerde sarılıcı çalı bitkilerinin daha yoğun olduğunu vurgulanmışlardır. 57

67 Sternberg and Shoshany (2001b), İsrail de yürüttükleri bir çalışmada eğim yönünün gelişmekte olan bitki toplulukların yapısı, yoğunluğu ve kompozisyonu üzerine önemli bir etkisinin olduğunu göstermişlerdir. Yine İsrail de yapılan diğer çalışmalarda da tür kompozisyonu ve zenginliğinin, kuzey ve güneye bakan yöneyler arasında önemli bir şekilde farklı olduğu görülmüştür (Kutiel and Lavee 1999). İklim faktörlerden biri olan ışık; bitki türlerinin yayılmasını ve büyümesini etkileyen en büyük çevresel faktörlerden biridir (Boardman 1977; Lambers et al. 1998). Işığın şiddeti üzerine eğim, yöney ve yükseklik gibi arazi şeklinin büyük bir etkisi vardır. Örneğin yüksek yerler alçak yerlere oranla daha çok ışık enerjisine sahiptirler. Kantarcı (1982), Akdeniz e bakan yamaçlarda doğal ağaç ve çalı türlerin yayılışında yağışın yanında sıcaklık değerlerinin de önemli olduğunu vurgulamıştır. Toprak verimliliğinin artışı rekabete bağlı olarak tür çeşitliliğini azaltmaktadır. Fakat bizim deneme alanlarında toprak özelliklerinde deneme alanlarına göre farklılık olmadığı için bu toprak faktörünün tür çeşitliliği konusunda önemli olmadığı sonucuna varılmıştır. Ağaçlar çalılara göre daha derin bir kök sistemine sahip oldukları için derinliklerdeki suyu kullanabilme özelliğine sahiptirler. Sahip oldukları bu özellik onlara yaz döneminde oluşan kurak şartlarda çalılara göre daha fazla hayatta kalabilme şansı vermektedir (Barboni et al. 2004). Diğer taraftan çalılar ağaçlara göre daha yüzeysel bir kök sistemine sahiptirler. Akdeniz gibi yarı kurak şartlarda yıllık yağış miktarı nispeten düşük olduğundan yağan yağmur suları daha çok toprak tabakasının üst kısmında yoğunlaşmakta bu da çalı türlerine yaramaktadır (Specht 1969). Bunun yanında normalde ağaç formunda olan bitkiler zamanla insanoğlunun bilinçsiz kullanımlarından dolayı bugün bu bitkiler çalı formuna dönüşmüştür. Bizim Akdeniz bölgesini temsilen seçtiğimiz Erdemli yöresindeki florada da ağaç türlerinin çalı türlerine oranla çok daha az oldukları tespit edilmiştir. 58

68 Araştırma sonucunda otsu türlerin erken gelişme dönemlerinde vejetasyonda yoğun bir şekilde bulundukları, olgunlaşmayla birlikte vejetasyondan çekildikleri fakat çalı ve ağaç türlerinin ise yıl içerisinde devamlılık arz ettiği kaydedilmiştir. Otsu türlerin bulunmadığı yada hayvanların gereksinimlerini karşılayamayacak kadar az olduğu dönemlerde herdem yeşil ve yaprağını döken çalı ve odunsu türler hayvanların beslenmesi için önemli besin kaynağını oluşturmaktadırlar Çalı türlerinin gelişme seyirleri Araştırma sahasında tespit edilen çalı türlerinin yapraklanma başlangıcı (Yb), tam yapraklanma dönemi (Ty), yaprak sararma dönemi (Ys), yaprak dökümü (Yd), çiçeklenme başlangıcı (Çb), tam çiçeklenme dönemi (Tç), çiçeklenme sonu (Çs), meyve dönemi (Md) ve meyve olgunlaşma dönemi (Mo) gibi fenolojik özellikleri takip edilmiş ve elde edilen sonuçlar Çizelge 4.3 de verilmiştir. Örnek deneme alanlarında mevcut çalı türlerinin tüm gelişme seyirleri türlere göre farklılık göstermektedir. Yine çalı türlerinin rakımlara göre gelişme dönemleri farklı olurken, yöneylere göre ise aynı derecede bir farklılığın oluşmadığı görülmüştür. Araştırma sahasında çalı türlerinin yapraklanmaya başlama zamanları türler arasında farklılık göstermektedir (Çizelge 4.3). Çalı türlerinin yapraklanmaya başlama zamanları genellikle mart, nisan ve mayıs aylarına rastladığı görülmüştür. Bunun yanında çoban çırası, yapraklı laden ve beyaz kekik türlerinin ise şubat ayında yapraklanmaya başladıkları belirlenmiştir. Deneme alanında en erken yaprak çıkaran keçi öldüren ve sarılıcı akasma türleri olmuştur. Mevcut çalı türlerinin rakımlara göre yapraklanma başlangıçları farklılık göstermiştir (Çizelge 4.3). Çalı türleri m rakımda şubat ayı başı ile nisan ayı başında, m rakımda şubat ortası ile nisan ortasında ve 800 m üzeri rakımda ise nisan ortası ile mayıs ayı sonlarında yapraklanmaya başlamıştır. 59

69 Düşük rakımda türlerin yapraklanmaya başlama zamanı orta ve üst rakıma göre daha erken bir dönemde gerçekleşmiştir. Bu farklılığın düşük rakımlarda hava sıcaklığının bitkilerin büyüme ve gelişmeleri için daha erken bir dönemde optimum seviyeye ulaşmasından kaynaklandığı söylenebilir. Çünkü sıcaklık özellikle orta rakımlı bölgelerde çiçeklenme ve yapraklanma gibi fenolojik olaylarının başlaması için en önemli iklim faktörlerinden biridir (Fitter et al. 1995). 800 m üzeri rakımda ise türlerin yapraklanmaya başlama zamanlarının daha geç başlaması ve daha kısa süre içerisinde yapraklanmaya başlama zamanlarını tamamlaması, düşük ve orta rakımda tespit edilen türlerin bu rakımda bulunmamasından kaynaklandığı söylenebilir. Yine yüksek rakımlarda toprak ve hava sıcaklığının daha geç ısınması olabilir. Araştırma alanında mevcut çalı türlerinin tam yapraklanma dönemleri türler arasında farklı olmuştur (Çizelge 4.3). Çalı türlerinin çoğunluğu mayıs ve haziran aylarında tam yapraklanma dönemine kavuşmuşlardır. Defne, sarı meyveli alıç, boyacı sumağı, ahlat, üvez ve katır tırnağı türleri yapraklanma başlangıcını müteakiben (1-2 gün içerisinde) tam yapraklanma dönemine ulaşırken, diğer türlerde tam yapraklanma dönemine ulaşmaları yapraklanma başlangıcını takiben 2 aylık bir süre zarfı içinde tamamlamışlardır. Türler arasında en erken yapraklanma dönemine ulaşan tür sarılıcı akasma türü olup kasım ayında optimum yapraklanma dönemine ulaşmıştır. Kırmızı meyveli alıç türü ise daha geç bir dönemde yani temmuz ayı başında tam yapraklanma dönemine kavuşmuştur. Yapraklı laden ve keçi öldüren türleri mart ayında, pamukcuk, patlangaç, çoban çırası, kayacık, karabaş kekik, develik ve katır tırnağı türleri ise nisan ayında optimum yapraklanma dönemine ulaşmışlardır. Çalı türlerinin tam yapraklanma dönemleri rakımlara göre farklı olmuştur (Çizelge 4.3). Mevcut çalı türlerinin tamamına yakını, düşük rakımda mart ayının ortası ile haziran ayının ortasında, m rakımda mart ayı sonu ile haziran ayı ortasında ve 800 m üzeri rakımda ise nisan sonu ile temmuz ayı ortasında tam yapraklanma dönemine gelmişlerdir. Sarılıcı akasma türü her üç rakımda da en erken optimum yapraklanma dönemine ulaşan tür olmuştur. Çalı türlerinin yapraklanmaya başlama zamanında olduğu gibi tam yapraklanma döneminde de düşük rakımlarda daha erken, yüksek 80

70 rakımlarda ise daha geç bir dönemde optimum yapraklanma dönemine ulaşmıştır. Çünkü ilkbahardaki hava sıcaklıkları yıl içersinde bitki gelişiminin daha erken başlamasına neden olmaktadır (Chmielewski and Rotzer 2001).Araştırma sahasında belirlenen çalı türlerinin yaprak sararma ve yaprak döküm dönemleri türler arasında farklılık göstermektedir (Çizelge 4.3). Çalı türlerinin yaprak sararma dönemleri çoğunlukla eylül, ekim ve kasım aylarına rastlanmıştır. Bunun yanında develik türü mayıs ayında, yapraklı laden, pamukcuk, keçi öldüren, çoban çırası, karabaş kekik, beyaz kekik ve katır tırnağı türleri haziran ve temmuz ayları içerisinde yaprak sararma dönemlerine girmişlerdir. Çalışmada yaprakları en erken sararan türlerin, yapraklanmaya ilk başlayan çalı türlerinin olduğu görülmüştür (Çizelge 4.3). Çalı türlerinin yaprak döküm dönemleri genellikle ekim ve kasım ayları arasında meydana gelmiştir. En erken yaprağını döken türler develik, pamukcuk, yapraklı laden, keçi öldüren, çoban çırası, karabaş kekik, beyaz kekik ve katır tırnağı olarak kaydedilmiştir. Bu türlerin yaprak döküm dönemleri ise temmuz ve ağustosa ayına rastlamıştır. Deneme alanlarında yer alan keçi boynuzu, sandal, kermes meşesi, akçakesme, defne, saparna, mersin ve sarılıcı akasma türleri herdem yeşil çalı ve ağaç türleri olduklarından bu türlere ait yaprak sararma ve yaprak döküm dönemleri kaydedilmemiştir (Çizelge 4.3). Çalı türlerinin rakımlara göre yaprak sararma ve yaprak döküm zamanları farklılık göstermiştir (Çizelge 4.3) m rakımda mevcut çalı türlerinin yaprak sararma dönemleri genellikle eylül ayı sonu-kasım ayı başı, m rakımda ekim ayı ortasıkasım ayı başı, 800 m üzeri rakımda ise ekim ayı sonu-kasım ayı başında olmuştur. Bunların dışında diğer türlerin yaprak sararma dönemleri farklı zamanlarda olmuştur. Araştırmada patlangaç, yeşil himalaya meşesi ve tespih çalısı türleri hariç diğer tüm çalı türlerinde rakım arttıkça daha geç bir dönemde yaprak sararma dönemlerine geldikleri görülmüştür (Çizelge 4.3). Pamukcuk türünün yaprak sararma dönemi m rakımda haziran ayı sonunda, m de temmuz ayı başı ve ortasında, 800 m üzeri rakımda ise temmuz ayı sonunda 81

71 gerçekleşmiştir. Yapraklı laden türünün yaprak sararma dönemi düşük rakımda haziran ortasına, orta rakımda ise haziran sonuna rastlamıştır. Keçi öldüren türü yapraklarını m rakımda haziran ayı sonunda, m rakımda temmuz ayı sonlarında yaprak sararma dönemini gerçekleştirmiştir. Çoban çırası türü düşük ve orta rakımlarda temmuz ayı başında yaprak sararma dönemine ulaşırken, 800 m üzeri rakımda temmuz ayı sonlarında olmuştur. Sarısalkım türünün yaprak sararma dönemi m rakımda temmuz ayı sonunda, m rakımda ağustos ayı başında ve 800 m üzeri rakımda ise ağustos ayı ortasında gerçekleştirmiştir. Çalı türlerinin yaprak döküm dönemleri m rakımda genellikle ekim ayı sonu ile kasım ayı sonu arasında, m ve 800 m üzeri rakımda ise ekim ayı sonu ile aralık ayı başında olmuştur. Kapari türü yaprak dökümünü kasım ayı ortasında gerçekleştirmiş ve Rhizopoulou and Psaras (2003) da benzer bir sonuç bulmuştur. Pamukcuk türünün yaprak döküm dönemleri m rakımda temmuz ayı sonunda, m rakımda ağustos ayı ortasında ve 800 m üzeri rakımda ise ağustos ayı sonunda olduğu görülmüştür. Üst rakımlarda patlangaç, erguvan, yeşil himalaya meşesi ve kayacık türlerinin yaprak döküm dönemleri, düşük rakımlara göre daha erken bir zamanda meydana geldikleri belirlenmiştir (Çizelge 4.3). Yapraklı laden türü düşük rakımda temmuz ayı ortasında, orta rakımda ise temmuz ayı sonunda yaprak dökümlerini gerçekleştirmiştir. Keçi öldüren türü m rakımda temmuz ayı ortasında, m rakımda ağustos ayı başında yaprak döküm dönemine ulaşmıştır. Deneme alanlarında bulunan mevcut çalı türlerinin çiçeklenmeye başlama, tam çiçeklenme ve çiçek döküm zamanları türler arasında farklılık göstermektedir (Çizelge 4.3). Türler arasında oluşan büyüme ve fenolojideki farklılıkların çoğu kullandıkları fotesentetik yolla alakalıdır (Kemp 1983). Çalı türlerinin çiçeklenmeye başlama, tam çiçeklenme ve çiçek döküm dönemleri genellikle ilkbahar mevsimine (mart-nisanmayıs) rastlamıştır. Araştırma sahasında en erken çiçeklenen ve çiçeklenmeye paralel olarak tam çiçeklenme ve çiçeklenme sonu keçi boynuzu, saparna ve sarılıcı akasma türlerinde görülmüştür. Bu çalı türleri çiçeklenmeyle ilgili bu fenolojik gelişme dönemlerini eylül ayı sonu ile aralık ayı sonunda gerçekleştirmişlerdir (Çizelge 4.3). 82

72 Martins-Loucao (1985) da keçi boynuzu bitkisinin çiçeklenmesini eylül-kasım ayları arasında tamamladığını belirtmiştir. Deneme alanlarında en geç çiçeklenen, tam çiçeklenme dönemine ulaşan ve çiçek dökümünü gerçekleştiren tür sarısalkım türü olup haziran ayı başı ile temmuz ortasında bu fenolojik gelişme dönemlerini tamamlamıştır. Yıl içerisinde araştırma sahasındaki çalı türlerinin çiçeklenme ile ilgili fenolojik gelişim dönemlerinin yapraklanma ile ilgili gelişim çağlarına göre daha geniş bir periyot içerisinde yayılış göstermiştir. Çalışma sahasında çalı türlerinin çoğu çiçeklenmeyi müteakiben tam çiçeklenme ve çiçek dökümlerini gerçekleştirirken, adi sumak, sandal, patlangaç, keçi öldüren, böğürtlen, beyaz kekik, mersin, develik, sarılıcı akasma, kapari ve kırmızı yapraklı kızılcık türlerinde ise çiçeklenme olayının daha uzun bir süre içerisine yayıldığı görülmüştür (Çizelge 4.3). Bitkilerdeki çiçeklenme olayı, iklimde meydana gelen değişikliğe en duyarlı olan fenolojik safhalardan biridir (Spano et al. 1999). İlkbahar döneminde bitkilerde meydana gelen çiçeklenme olayları, bir önceki ayda oluşan hava sıcaklığı ile son derece yakın bir ilişki içerisindedir (Maak and Storch 1997). İlkbaharda oluşan daha yüksek bir hava sıcaklığı, yıl içerisinde bitkilerin daha erken gelişmesine neden olurken (Chmielewski and Rotzer 2001), sonbaharda meydana gelen hava sıcaklığının, fenolojik evreler üzerinde o kadar belirgin bir etkisi olmamıştır (Estrella 2000). Orta enlemde, türlerin çiçeklenmesi, yapraklanması ve büyümeye başlamasının yüksek oranda hava sıcaklığına bağlı olduğu ve yıllık biomass üretiminin oluşmasında özellikle büyüme döneminin başlangıcındaki hava sıcaklığının, yağışın etkisinden daha fazla olduğuna dikkat çekilmiştir. (Fitter et al. 1995). Araştırma alanlarında belirlenen çalı türlerinin rakımlara göre çiçeklenmeye başlama zamanları farklılık göstermiştir (Çizelge 4.3) m rakımda bulunan çalı türlerinin büyük bir kısmı mart ve nisan ayında, m rakımda mart, nisan ve mayıs 83

73 aylarında, 800 m üzeri rakımda ise nisan ve mayıs ayında çiçeklenmeye başlamıştır m rakımda çiçeklenme başlangıcının düşük ve yüksek rakıma göre daha geniş bir döneme yayılması, bu rakımda hem m hem de 800 m üzeri rakımda bulunan türleri barındırmasından kaynaklanmıştır. Yani m rakımda tür çeşitliliğinin diğer iki rakıma göre daha fazla olması neden olmuştur. Araştırmada düşük rakımda yer alan çalı türlerinin orta ve yüksek rakımlara göre daha erken bir dönemde çiçeklenmeye başladıkları tespit edilmiştir. Mevcut çalı türlerinin rakımlara göre tam çiçeklenme ve çiçek döküm dönemleri de farklılık göstermiştir (Çizelge 4.3). Çalı türlerinin genellikle m rakımda nisan ayı içerisinde, m rakımda nisa-mayıs ayları içerisinde ve 800 m üzeri rakımda ise mayıs ayı içerisinde tam çiçeklenme ve çiçek döküm dönemlerine ulaştıkları görülmüştür m rakımda mersin, m rakımda adi sumak, karabaş kekik, böğürtlen ve kapari türleri, 800 m üzeri rakımda ise karaçalı, kayacık, kırmızı yapraklı kızılcık ve kırmızı meyveli alıç türleri mevcut diğer çalı türlerine göre daha geç dönemde tam çiçeklenme ve çiçek döküm dönemlerini gerçekleştirdikleri görülmüştür. Cehri türünün ise tespit edilen tüm örnek deneme alanlarında tam çiçeklenme ve çiçeklenme sonu aynı dönem içerisinde olduğu görülmüştür. Yani cehri türünün tam çiçeklenme döneminin çok kısa sürdüğü belirlenmiştir (Çizelge 4.3). Bitkilerin yapraklanması, çiçeklenmesi, meyve vermesi ve meyvelerini olgunlaştırması sıcaklıkla alakalıdır (Çepel 1978). Araştırmada erguvan, keçi öldüren, boyacı sumağı, develik ve kapari türleri hariç diğer türlerde çiçek dökümü çiçeklenme dönemini takiben gerçekleştirmişlerdir. Develik ve kapari türleri çiçeklenme dönemi en uzun süren iki tür olmuştur (Çizelge 4.3). Kurt (2000), Mersin yöresinde yaptığı çalışmada delice türünün nisan-mayıs aylarında çiçek açtığını, mayıs ayında meyve bağladığını ve kasım ayında da meyve olgunlaştırdığını belirtmiştir. Yine kermes meşesi nin nisan-mayıs aylarında çiçek 84

74 açtığını, haziran ve eylül arasında meyve dönemine girdiğini belirtmiştir. Bizim yaptığımız çalışmada da benzer sonuçlar elde edilmiştir. Çalı türlerinin meyve dönemlerine ait veriler Çizelge 4.3 de verilmiştir. Araştırma sahasında mevcut çalı türlerinin meyve dönemlerine ulaşmaları türler arasında değişiklik göstermektedir. Çalı türlerinin meyve dönemine gelmeleri genellikle yaz mevsimine (haziran-temmuz-ağustos) rastlamıştır. Deneme alanında en erken meyve dönemine erişen saparna, develik ve sarısalkım türleri olmuştur. En geç meyve dönemine ulaşan tür ise kırmızı yapraklı kızılcık türü olmuştur. Çalı türlerinin meyve dönemleri rakımlara göre farklılık göstermiştir (Çizelge 4.3) m rakımda türler genellikle mayıs ayında, m rakımda haziran ayında ve 800 m üzeri rakımda ise haziran ile ağustos ayı arasında meyve dönemine gelmişlerdir. Araştırmada düşük rakımda bulunan türlerin diğer iki rakımda yer alan türlere göre daha erken bir dönemde meyve dönemine ulaştığı görülmüştür. 800 m rakımda ise türlerin meyve dönemlerinin 3 aylık bir süre zarfını kapsaması, bu rakımda diğer rakımlarda bulunmayan beyaz çiçekli dişbudak, üvez, kırmızı meyveli alıç ve saçlı meşe gibi çalı ve ağaç türlerinin bulunmasından kaynaklanmıştır. Araştırma sahasında belirlenen çalı türlerinin meyve olgunlaşma dönemleri ile ilgili değerler Çizelge 4.3 de sunulmuştur. Mevcut çalı türlerinin meyve olgunlaşma zamanları türler arasında farklılık göstermiştir. Türlerin meyve olgunlaşma dönemleri çok uzun bir döneme yayılmıştır. Türlerin çoğunluğunda meyve olgunlaşma dönemleri yaz (haziran-temmuz-ağustos) ve güz (eylül-ekim-kasım) mevsimlerine rastlamıştır. Sebep olarak sıcaklığın etkisi bitkilerin ilkbahar gelişme dönemlerinde olduğu kadar sonbahar fenolojik evreler için o kadar belirgin olmamasından kaynaklandığı ifade edilebilir (Estrella 2000). Türler arasında en erken meyvelerini olgunlaştıran sarılıcı akasma ve develik türü, en geç meyvelerini olgunlaştıran ise katran ardıcı ve saparna türleri olmuştur. Keçi boynuzu bitkisinin meyve olgunlaşma dönemleri ise ağustos ayı ve sonlarına rastlamıştır. Bu türün meyve olgunlaşma döneminin geç yaz dönemine geldiği Martins-Loucao (1985) tarafından da belirtilmiştir. Özellikle katran ardıcı ve 85

75 saparna türleri meyvelerini aynı yıl içerisinde değil, ertesi yıl içerisinde olgunlaştırdıkları görülmüştür (Yaltırık 1993). Tespit edilen çalı türlerinin meyve olgunlaşma dönemleri rakımlara göre farklılık göstermektedir (Çizelge 4.3). Düşük rakımda mevcut çalı türleri meyvelerini haziran ile ekim ayları arasında olgunlaştırmış olup, meyve olgunlaşma dönemlerinin 5 ay gibi çok uzun bir dönemi kapsadıkları görülmüştür m rakımda türler 4 ay (temmuz ile ekim ayı arası) ve 800 m üzeri rakımda ise 3 ay (eylül-ekim-kasım) gibi bir süre zarfında meyvelerini olgunlaştırmışlardır. Rakım kotu arttıkça çalı türlerinin daha kısa bir süre içerisinde meyve olgunlaşma dönemlerini tamamladıkları görülmüştür. Sebep olarak yüksek rakımda daha az sayıda tür çeşitliliğinin bulunması ve üst rakımlarda sıcaklık azalmasının daha erken bir dönemde başlaması ve buna bağlı olarak kısa vejetasyon yetişme süresinin olmasından kaynaklandığı söylenebilir m rakımda 3 ve 4 nolu örnek deneme alanında yer alan melengiç türü ve 2 nolu deneme sahasında bulunan develik türü aynı rakım ve yöneyde bulunan diğer örnek deneme alanlarına göre daha erken bir dönemde, 6 nolu araştırma sahasında bulunan pamukcuk ve keçi öldüren türleri ise daha geç bir dönemde fenolojik gelişme çağlarına ulaştıkları belirlenmiştir m rakımda bulunan 9 ve 10 nolu deneme alanlarında tespit edilen pamukcuk, keçi öldüren, develik ve tespih çalısı türlerinin aynı rakım kotu ve bakıda yer alan diğer örnek deneme alanlarına göre daha erken bir dönemde fenolojik gelişmelerini tamamladıkları görülmüştür. Sadece birkaç türde, aynı yöneyde bulunan örnek deneme alanlarına göre gelişme dönemlerinde farklılık göstermesi, bu türler için büyüme ve gelişmelerinde ihtiyaç duyulan optimum iklim ve toprak şartlarının değişken olmasından kaynaklandığı söylenebilir. Çepel (1978), bitkilerin yapraklanması, çiçeklenmesi, meyve vermesi ve meyvelerini olgunlaştırmasının sıcaklıkla alakalı olduğuna değinmiştir. Araştırmada pamukcuk ve yapraklı laden türlerinin fenolojik gelişme evrelerini kış ve ilkbahar mevsimlerinde tamamladıkları belirlenmiştir. Bu konu ile ilgili Harley et al. (1987), bu iki türün kış dönemlerinde büyümelerini tamamladıklarını belirtmişlerdir. 86

76 Araştırmada mevcut çalı türlerinin rakımlara göre yöneyler arasında Yb, Ty, Ys, Yd, Çb, Tç, Çs, Md ve Mo dönemleri farklı olurken, aynı rakımda bulunan yöneyler arasında ise bazı türler hariç fenolojik evrelerinde belirgin faklılıkların olmadığı belirlenmiştir (Çizelge 4.3) m rakımda sadece cehri, develik ve mersin türleri, m rakımda adi sumak, katran ardıcı, sandal, sarı meyveli alıç, beyaz kekik, boyacı sumağı, cehri ve develik türleri, 800 m üzeri rakımda ise melengiç, patlangaç, sandal, kırmızı meyveli alıç ve sarı meyveli alıç türlerinde yöneylere göre Yb, Ty, Ys, Yd, Çb, Tç, Çs, Md ve Mo dönemleri farklı olmuştur. Özellikle orta ve yüksek rakımlarda yer alan yöneylerde mevcut çalı türlerinin Yb, Ty, Ys, Yd, Çb, Tç, Çs, Md ve Mo zamanlarındaki farklılıkların daha belirgin olduğu görülmüştür. Orta rakımdaki farklılığın tür çeşitliliğinin diğer iki rakıma göre daha fazla olmasından kaynaklandığı ifade edilebilir. Yüksek rakımda ise arazinin topoğrafik yapısından dolayı iklim faktörlerindeki değişkenliğin daha belirgin olmasından kaynaklandığı ifade edilebilir. Araştırmada güney bakıya bakan çalı türlerinin kuzey bakıya göre daha erken bir dönemde fenolojik gelişmelerini tamamladığı görülmüştür (Çizelge 4.3). Toprakta kimyasal ve biyolojik olayların olabilmesi için yeterli derecede bir sıcaklığın olması gerekir. Toprağın absorbe ettiği ısı miktarı; toprağın nemi, eğim ve bölgenin bitki örtüsüne göre değişmektedir. Buna göre aynı eğime sahip güney yöneyler, kuzey yöneye göre daha fazla ısı absorbe eder. Bu da güney yöneylerde bitkilerin fenolojik olaylarının kuzey yöneye göre daha erken başlamasına neden olur. Bu çalışmanın yürütüldüğü kuzey yöneylerde bitki örtüsü daha yoğun olduğundan bu bitki örtüsü güneş ışınlarının bir kısmını absorbe etmekte veya atmosfere geri yansıtmaktadır. Bunun sonucunda toprak tarafından absorbe edilen enerji miktarı daha az olacağından kuzey yöneylerde türlerin fenolojik gelişmelerinin daha geç başlamasına neden olmaktadır. Özellikle düşük ve yüksek rakımda seçilen örnek denme alanlarının birbirine yakın olmasından dolayı örnek deneme alanlarına göre türlerin fenolojik gelişme çağlarında belirgin farklılıkların olmadığı görülmüştür. Oysa eğim, yöney, profil derinliği, su mevcudiyeti ve besin elementlerinde birkaç kilometre içinde meydana gelen 87

77 farklılıkların, vejetasyon kalitesi üzerine etkisinin önemli olduğu bilinmektedir (Young 1976). Bitkilerin rakımlara göre farklı fenolojik gelişme seyirleri göstermeleri beklenen sonuçtur. Yükseklik artıkça bitkilerde büyüme ve gelişmeyi sağlayan yıllık toplam sıcaklıklar azalmaktadır. Sıcaklığın düşmesi ile topraktan su temini güçleşmekte ve dolayısıyla vejetasyon devresi kısalmaktadır. Bitkilerin yöneylere göre farklı fenolojik gelişme seyirleri göstermeleri, rakımlarda olduğu kadar belirgin bir farklılık olmamıştır. Yine de güney bakıda bulunan bitkilerin kuzey bakıya göre daha erken bir dönemde fenolojik gelişmelerini tamamladıkları görülmüştür. Genel kural olarak güney bakılar kuzey bakılara göre daha fazla ışık almakta bunun sonucu olarak toprağın ve atmosferin ısınması daha erken bir dönemde gerçekleşmektedir. Özellikle ilk büyüme başlangıcında sacaklığın etkisi sonbahardaki etkisine göre çiçeklenme üzerine daha etkilidir Türlerin otlanmada tercih durumları Çal türlerinin yıl boyunca yapılan otlanma ile ilgili gözlemleri Çizelge 4.4 de verilmiştir. Tespit edilen çalı türlerinin otlanmada tercih durumları türler arasında farklılık göstermiştir. Kermes meşesi, akçakesme, pamukcuk, karaçalı ve tespih çalısı türleri hariç diğer çalı türlerinin otlanmadaki tercih durumlarının rakım ve yöneylere göre aynı olduğu görülmüştür. Örnek deneme alanlarında yapılan gözlemler sonucunda hayvanların en çok tercih ettikleri türlerin keçi boynuzu, sandal, patlangaç, yeşil himalaya meşesi, saçlı meşe, saparna, ahlat, sarılıcı akasma, sarısalkım ve katır tırnağı türlerinin olduğu görülmüştür. Yeşil himalaya meşesi ve Saçlı meşe türleri yaprağını döken odunsu türler arasında olup hayvanlar tarafından yoğun bir şekilde otlanmaktadır. Papachristou and Papanastasis (1994) de yaprağını döken odunsu türlerin keçiler tarafından son derece fazla tercih edildiğini ve dietlerinin büyük bir kısmını oluşturduğunu belirtmişlerdir. 88

78 Çizelge Çalı Türlerinin Otlanmada Tercih Durumları LATİNCE ADI TERCİH DURUMLARI Rakım m m 800 m üzeri Bakı Güney Kuzey Güney Kuzey Güney Kuzey Sahalar Arbutus andrachne L Calycotome villosa (Poiret) Link Capparis ovata L. 2 Ceratonia siliqua L Cercis siliquastrum L Cistus creticus L Cistus salviifolius L Clematis cirrhosa L Colutea arborescens L Cornus sanguinea L. 3 Cotinus coggygria Scop 2 2 Crataegus monogyna Jacq Crataegus orientalis Bieb Daphne sericea Vahl Fraxinus ornus ssp cilicica L. 2 2 Gonocytisus angulatus(l) Spach Juniperus oxycedrus L Laurus nobilis L Malus sylvestrist L. 3 Myrtus communis L. 1 1 Olea europaea var.oleaster L Origanum majorana L

79 Çizelge 4. 4 ün devamı LATİNCE ADI TERCİH DURUMLARI Rakım m m 800 m üzeri Bakı Güney Kuzey Güney Kuzey Güney Kuzey Sahalar Ostrya carpinifolia Scop Paliurus spina-christi Mill Phillyrea latifolia L Phlomis armeniaca Willd Pistacia terebinthus L Pyrus elagrifolia L. 4 4 Quercus cerris L Quercus coccifera L Quercus infectoria ssp. boissieri Rhamnus alaternus L Rhus coriaria L. 0 0 Rubus canescens DC. 1 1 Smilax aspera L Spartium junceum L. 4 Styrax officinalis L Thymus capitatus (L.) 0 0 0: Tercih edilmeyen 1: Çok az tercih edilen 2: Az tercih edilen 3: Orta derecede tercih edilen 4: Sık tercih edilen 90

80 Keçi boynuzu türü hayvanlar tarafından en fazla tercih edilen türlerden biri olarak kaydedilmiştir. Bu konu ile ilgili Ben Salem et al. (2000), keçi boynuzu ağacının yüksek oranda sekonder bileşik içeriğine sahip olması ve orta düzeyde (%8,1) ham protein bulundurmasına rağmen keçiler tarafından çok fazla tercih edildiğini bildirmiş, sebep olarak da Barroso et al. (1995), ADL içeriğinin düşük olmasını göstermştir. Yapılan çalışmada ahlat türü en çok tercih edilen türler arasında yer almış, Le Houerou (1980a) da bu bitkiyi lezzetli çalılar grubuna dahil etmiştir. Araştırma sahasında defne, sarı meyveli alıç, cehri, delice, kırmızı yapraklı kızılcık ve üvez türleri orta derecede otlanan bitkiler olarak kaydedilmiştir (Çizelge 4.4). Le Houerou (1980a), hayvanlar tarafından cehri türünün sürgün uçları ve yapraklarını orta derecede tüketerek lezzetli gruba dahil ederken, delice türünün çok fazla tercih edildiğini ve defne türünü ise hayvanların hiç otlanmadığını ve dolayısıyla lezzetsiz olduğunu ileri sürmüştür.az otlanan türler; kırmızı meyveli alıç, boyacı sumağı, kayacık, kapari ve beyaz çiçekli dişbudak, çok az tercih edilen bitkiler; melengiç, yapraklı laden, katran ardıcı, erguvan, keçi öldüren, böğürtlen ve mersin türleri olarak kaydedilmiştir. Le Houerou (1980a) de mersin türünün hayvanlar tarafından çok az tercih edildiğini ifade etmiştir. Adi sumak, çoban çırası, karabaş kekik, beyaz kekik ve develik türlerinde ise herhangi bir otlanma belirtisi bulunamamıştır. Le Houerou (1980a), adi sumak türünün hayvanlar tarafından hiç tercih edilmediğini ve lezzetsiz grupta kaldığını belirtmiştir. Hayvanlar tarafından bitki aksamlarına kolay ulaşılabilirlilik ve lezzetliliğin yem seçiminde önemli olduğu bilinmektedir. Keçi boynuzu, sandal, yeşil himalaya meşesi, saçlı meşe ve ahlat gibi ağaççık, saparna ve sarılıcı akasma gibi lian grubunda yer alan bitkiler yüksek boylu oldukları için arazide bu bitkilerin otlanma baskısına bakıldığında az otlandıkları görülmüştür. Fakat bu bitkilerin hayvanlar tarafından ulaşılabilir kısımlarına bakıldığında ise sadece yapraklarının değil ince sürgün dallarının bile yenildiği görülmüştür. Osolo et al. (1994), hayvanlar tarafından kolay ulaşılabilirliğin ve lezzetliliğin bir yem bitkisi türünün seçiminde önemli bir belirleyici olduğunu göstermişlerdir. 91

81 Patlangaç ve katır tırnağı türlerinin hayvanlar tarafından en fazla tercih edilen türler arasında sayılmıştır (Çizelge 4.4). Bu iki tür baklagil olduklarından hayvanlar tarafından daha fazla tercih edilmiş ve bunun sonucunda da bu türler aşırı otlanma baskısından dolayı ortamda yoğunluklarının az olduğu görülmüştür. Noy-Meir (1990), hayvanların baklagil türleri gibi yüksek besin değerine sahip bitkiler üzerinde beslenmeyi tercih ettiklerinden, selektif otlatmadan dolayı bu türlerin yoğunluğunun azaldığını ifade etmiştir. Yine Güven (2004), Doğu Anadolu Bölgesi Kargapazarı Dağı florasında bulunan 39 çalı türünden en fazla tercih edilen türlerden birinin de patlangaç olduğunu vurgulamıştır. Araştırmada çalı türlerinin mevsimlere göre hayvanlar tarafından tercih edilme durumlarının farklı olduğu görülmüştür (Çizelge 4.4). Vejetasyonda meydana gelen değişikliklerin hayvanların yem seçimi ve diet kalitesini etkilediği çok iyi bilinmektedir (Papachristou and Nastis 1993a, b). Bu durum bitkilerin değişik gelişme dönemlerinde otlanmayı caydırıcı toksik maddeler içermesinden kaynaklanmış olabilir (Sykes 2004). Örneğin melengiç türünün ilkbahar başlangıcında diğer yaprağını döken çalı ve ağaç türleri yapraklanmaya başlamadığı dönemde özellikle keçiler tarafından sık tercih edildiği fakat bitkinin sonraki gelişme dönemlerinde ise hiç otlanmadığı görülmüştür. Otlanma derecesi yıl bazında değerlendirildiği için, yıl bazında bitkinin otlanma derecesi dikkate alındığında çok az tercih edildiği gözlemlenmiştir. Yine develik türünün sadece çiçekleri özellikle keçiler tarafından kısmi olarak otlanmış, yaprakları ise hiç otlanmamıştır. Bundan dolayı bu tür hiç otlanmayan gruba dahil edilmiştir. Tespih çalısı, pamukcuk, yapraklı laden, akçakesme ve mersin türlerinin yine erken gelişme dönemlerinde aşırı derecede otlandıkları fakat sonraki gelişme dönemlerinde ise hiç otlanmadıkları veya az tercih edildikleri görülmüştür. Katran ardıcı türünün sadece kış dönemlerinde özellikle keçiler tarafından tercih edildiği belirlenmiştir. Kermes meşesi ve kapari türünün ise erken dönemde otlanmadıkları fakat sonraki gelişme dönemler de hayvanlar tarafından tercih edildikleri görülmüştür. Araştırma sahasında hiç otlanmayan türler hariç tutulursa hayvanların ilkbahar döneminde otsu ve çalı türlerini eşit bir şekilde otlamışlar, yaz ortası ve kış 92

82 dönemlerinde ortamda otsu bitki türleri kalmadığından otlanma yoğunluğunun çalılar üzerine yoğunlaştığı tespit edilmiştir. Yapılan bir çalışmada da benzer sonuçlar bulunmuştur (Papachristou 1997). Pamukcuk, akçakesme, kermes meşesi, karaçalı ve tespih çalısı çalıları biotik ve abiotik çevre şartlarından dolayı farklı derecelerde otlanmışlardır. Bu türlerin farklı rakım ve bakıda yer alan örnek deneme alanlarında farklı derecede otlanmaları araştırma sahalarında bulunan mevcut hayvan yoğunluğu ve türünün farklılığından, vejetasyonda yer alan otlanabilir tür çeşitliliğinin ve yoğunluğunun farklılığından kaynaklandığı sonucuna varılmıştır m rakımda yer alan 5 ve 6 nolu örnek deneme alanlarında hayvanlar, pamukcuk türünü sık tercih ederken (4), 1, 2, 3 ve 4 nolu deneme sahasında ise az (2) tercih edildiği görülmüştür (Çizelge 4.4). Pamukcuk türünün 5 ve 6 nolu deneme sahalarında yoğunluğunun 1, 2, 3 ve 4 nolu örnek araştırma sahalarından daha düşük olması, 5 ve 6 nolu deneme sahasında otlatma yoğunluğunun daha fazla olmasına neden olduğu söylenebilir. Yine 800 m üzeri rakımda bu türün seyrek bir dağılış göstermesi, bu tür üzerine otlanma baskısının çok yoğun olmasına neden olmuştur. Kermes meşesi nin örnek deneme alanlarına göre farklı derecede otlansalar da hayvanlar tarafından sık tercih edildiği görülmüştür. Le Houerou (1980a) da kermes meşesi nin hayvanlar tarafından çok fazla tercih edildiğini ve çok lezzetli gurupta yer aldığını vurgulamıştır. 800 m üzeri rakımda hayvanlar tarafından kermes meşesi türünün diğer rakımlara göre daha fazla tercih edildiği görülmüştür (Çizelge 4.4). Sebep olarak düşük ve orta rakımlarda hayvanların otlayabileceği tür çeşitliliğinin ve otlayan koyun sayısının üst rakıma göre daha fazla olması, bu rakımlarda kermes meşesi türü üzerine otlanma baskısının daha az olmasına neden olduğu ifade edilebilir. 800 m üzeri rakımda ise hayvanların otlayabileceği tür çeşitliliğinin az, keçi sayısının daha fazla olması bu tür üzerine otlanma baskısının daha fazla olmasının bir nedeni olabilir. Doğası gereği koyunlar otsu ve geniş yapraklı, dikensi olmayan türleri keçilere göre daha çok tercih etmektedirler (Papachristou 1997). 93

83 Diğer türlerle kıyaslandığında karaçalı türünün tüm örnek deneme alanlarında, sahip olduğu sık ve keskin dikenlerden dolayı otlanmadan çok az etkilendiği görülmüştür. Karaçalı türünün üst rakımlarda hayvanlar tarafından tercih edilmesi, diğer rakımlara göre daha yoğun olmuştur (Çizelge 4.4). Hayvanlar karaçalı türünü 1, 2, 3, 4, 5, 6, 9 ve 10 nolu örnek deneme alanlarında çok az tercih (1) ederken, 11, 12, 13, 14, 15, 16 ve 18 nolu araştırma sahalarında ise az tercih (2) etmiştir. Gerek hayvanlar tarafından otlanabilir çeşit bolluğunun az olması gerekse otlayan hayvan çoğunluğunun keçilerden oluşması makilik kuşağı üzerinde yer alan deneme alanlarında karaçalı türünün daha fazla tercih edilmesine sebeptir. İlave olarak karaçalı türünün koyunlar tarafından hiç otlanmadığı görülmüştür. Akçakesme ve tespih çalısı türü sadece m rakımda yer alan 7 ve 8 nolu örnek deneme alanlarında az tercih (2) edilirken, diğer örnek deneme alanlarında orta derecede tercih (3) edilmiştir (Çizelge 4.4). Bu iki örnek deneme alanında az tercih edilmesi, bu alanlarda hayvanların otlayabileceği çalı ve otsu bitkilerin çeşitliliğinin fazla olmasından kaynaklandığı sonucuna varılabilir. Bir de tespih çalısı nın bu iki deneme alanında yoğunluğunun diğer örnek deneme sahalarından daha fazla olması, otlatma baskısının daha az olmasına neden olmuş olabilir. Arazide yapılan gözlemler sonucunda tespih çalısı türünü hayvanların özellikle ilkbahar dönemi başlangıcında yani yapraklanma dönemi başlangıcında daha çok tercih ettikleri görülmüştür. Katran ardıcı türünün yaprak ve ince sürgünleri sadece keçiler tarafından ve kış dönemlerinde otlandıkları görülmüştür. Bundan dolayı çok az tercih edilen gruba dahil edilmiştir. Oysa Le Houerou (1980a), juniperus oxyoedrus türünün yarı-kurak bölgelerde daha çok yaprak ve sürgünlerinin tüketildiğini ve lezzetliler grubunda yer aldığına işaret etmiştir. Kapari türünün sadece sonbahar döneminde ve özellikle keçiler tarafından tercih edildikleri belirlenmiştir. Bu türün sadece sonbahar döneminde tercih edilmesi, bu mevsimde otsu türlerin dormant dönemde olması ve bazı otlanabilir çalı türlerinin yaprak döküm dönemlerine denk gelmesinden kaynaklandığı ifade edilebilir. 94

84 Araştırmamızda türlerin tanin ve glikozit içeriklerine bakılmadığı, fakat bu sekonder bileşiklerin çalı türlerinin lezzetliğini azaltacağı göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Hayvanlara yem temin etmek için kullanılacak çalı türlerinin zararlı ve toksik maddeleri içermemesi son derece önemlidir. Özellikle çalımsı bitki türlerinin arazinin büyük bir kısmını kapladığı ve keçi ziraatının büyük oranda yapıldığı Akdeniz Bölgesinde bu önemlilik daha da fazladır. Bundan dolayıdır ki bu bölgede hayvanlar tarafından otlanan çalı türlerinin sekonder bileşik içeriklerinin belirlenmesi önemlilik arz etmektedir. Kurak ve yarı kurak şartlarda bitki türlerinin sahip olduğu tanin gibi kimyasal bileşikler ve diken gibi fiziksel savunma mekanizmaları türler üzerinde otlayan hayvan yoğunluğunu ve baskısını sınırlandırmaktadır (Matson et al. 2004). Her ne kadar keçi öldüren, karaçalı, cehri, sarı meyveli alıç, böğürtlen, saparna, kermes meşesi ve kapari gibi çalı türleri bazı fiziksel savunma mekanizmalara sahip olsalar da hayvanlar tarafından (sadece keçiler) otlanan çalı türleri arasında yer almışlardır. Çoban çırası, develik, beyaz kekik, karabaş kekik ve adi sumak gibi bitkilerin hayvanlar tarafından hiç otlanmadığı veya çok az tercih edildiği belirlenmiştir. Sebep olarak bu bitkilerin, yapraklarının yoğun tüylü ve aşırı kokulu olmasından kaynaklanmış olabilir. Akdeniz havzasının genelinde olduğu gibi bizim belirlediğimiz deneme alanlarında da arazilerin topoğrafik yapısından dolayı küçük baş hayvan yetiştiriciliği daha yoğun bir şekilde yapılmaktadır. Yapılan araştırmada koyunların genellikle otsu türlerle beslendikleri sadece ekstrem dönemlerde kısmi olarak çalı türlerini tercih ettikleri belirlenmiştir. Keçilerin ise mevsimlere göre seçici davrandıkları gözlemlenmiştir. Çünkü keçiler mevsimsel değişikliklere bağlı olarak seçici davrandıklarından literatürde fırsatçı otlayıcılar olarak tarif edilmektedir (Papachristou 1994). Koyun ve keçilerin otlama alışkanlıkları farklılıklar göstermektedir. Bu özelliklerinden dolayı keçiler çalı türlerini koyunlardan daha fazla tercih etmektedirler (Nastis 1996; Papachristou 1997). Bu sebepten dolayı m rakımdaki 11 ve 12 nolu örnek 95

85 deneme alanları ile 800 m üzeri rakımdaki tüm araştırma alanlarında çalı türlerinin daha yoğun otlandıkları görülmüştür (Çizelge 4.4). Araştırmada keçilerin otsu ve çalı türlerini ayırt etmeden yıl boyunca otladıkları, koyunların ise ilkbahar döneminde diyetlerinin tamamına yakınını otsu ve geniş yapraklı türlerin oluşturduğu, diğer dönemlerde ise çalı türlerini hiç otlamadıkları veya çok az otladıkları belirlenmiştir. Bununla ilgili Ben Salem et al. (2000), koyun ve keçilerin çalı türlerine olan otlanma tercihlerinin farklı olduğunu, keçilerin çalı ve ağaç türlerini koyunlardan daha çok tercih ettiğini belirtmişlerdir. Doğası gereği koyunlar otsu ve geniş yapraklı, dikensi olmayan türleri keçilere göre daha çok tercih etmektedirler (Papachristou 1997). Sonuçta keçilerin, çalılık arazileri en karlı kullanan hayvanlar olduğu tespit edilmiştir. Yapılan araştırmada keçilerin koyunlara göre ham protein içeriği yüksek olan çalı ve ağaç türlerini (patlangaç, keçi öldüren, karaçalı, sarısalkım, sarılıcı akasma ve katır tırnağı gibi) daha çok tercih ettikleri belirlenmiştir. Keçi ve koyunların yem tercihlerini belirlemeye yönelik yapılan çalışmalarda da, keçilerin azotlu besinleri koyunlardan daha etkili bir şekilde kullandıklarını ortaya çıkmıştır (Doyle et al. 1984). Araştırmada hayvanlar çoğunlukla çalı türlerinin yeni çıkardıkları kısımları ve ulaşabildikleri aksamları otladıkları görülmüştür. Gözlemler sonucunda örnek deneme alanlarına göre bazı çalı türlerinin otlanmadaki tercih durumlarının farklı olduğu görülmüştür. Sebep olarak seçilen örnek deneme alanlarındaki otlanabilir (lezzetli) tür çeşitliliğinin ve yoğunluğunun farklı olmasından kaynaklandığı söylenebilir. Bir başka olasılık örnek deneme alanlarında otlayan hayvan sayılarının ve türlerinin (Çizelge 3.5) farklı oranlarda bulunmasından kaynaklandığı ifade edilebilir. Yapılan gözlemler sonucunda tüm örnek deneme alanlarında otsu bitkiler dormant döneme geçtikten sonra hayvanların çalılara olan otlama yoğunluğunun artığı görülmüştür (Güven 2004). 96

86 Keçi boynuzu bitkisi meyvelerinin sahip olduğu özelliklerinden dolayı Avrupa Birliğine üye ülkeler tarafından üretici ülkelerden toplatıp satın almaktadır (Yıldız 1995). Bundan dolayı bölge halkı doğal olarak yetişen ve hiçbir masrafı olmayan bu bitkilerden ekonomik getiri sağladıkları için normal bir tarım bitkisi gibi bu bitkileri korumakta ve hayvanlara yedirmemektedirler. Sonuçta hayvanların bu bitkinin sadece ulaşabildikleri yaprak ve ince sürgünlerini aşırı derecede otladıkları görülmüştür. Oysa Silanikove et al. (2006), keçi boynuzu bitkisinin baklaları her ne kadar insanlar tarafından tüketilmesine rağmen yem sıkıntısının yaşandığı yaz dönemlerinde hayvanlar tarafından da tüketildiğini vurgulamışlardır. Son olarak hayvan barınakları ve yerleşim yeri yakınlarındaki tüm türlerde otlanma baskısının daha fazla olduğu gözlemlenmiştir. Ancak kermes meşesi ve akçakesme türlerinin aşırı otlanma baskısından etkilenmedikleri görülmüştür. Çünkü bu türler sahip oldukları iyi gelişmiş kök sistemleri ve güçlü filizlenme kabiliyetlerinden dolayı yüzyıllar boyunca yangın ve aşırı otlatmalardan sonra hayatta kalmışlardır (Tsiouvaras et al. 1986; Kummerow 1989) HP (Ham protein) oranları (%) Erdemli yöresi makiliklerinde yapılan bu araştırmada değişik rakım ve yöneylerdeki çalı türlerinin belirlenmesi ve bazı özellikleri incelenmiştir. Araştırmada tespit edilen 38 çalı türüne ait ham protein oranı (HP) Çizelge 4.5 de verilmektedir. Yapılan istatistiksel değerlendirmede çalı türlerinin ham protein oranları çok önemli farklılık göstermiştir (p<0.01). Araştırmada en yüksek ham protein oranı patlangaç bitkisinde (%23,82) bulunmuştur. Bunu %21,58 ile sarısalkım ve %21,30 ile keçi öldüren bitkileri takip etmiştir. En düşük ham protein oranı ise %5,85 ile katran ardıcı nda tespit edilmiştir. Yine mersin, delice ve develik bitkilerinin ham protein oranları da düşük bulunmuştur. 97

87 Çizelge 4.5. Araştırma Sahasında Tespit Edilen Bitkilerin Ham Protein Oranları (%). Bitkiler HP Oranı HP Oranı Bitkiler (%) (%) Pistacia terebinthus 10,75G-L Rubus canescens 11,69F-I Rhus coriaria 13,71EF Crataegus monogyna 8,67K-O Ceratonia siliqua 10,70G-L Crataegus orientalis 10,95G-K Cistus creticus 9,29I-N Origanum majorana. 8,41L-O Cistus salviifolius 9,40I-N Cotinus coggygria Scop 9,41I-N Juniperus oxycedrus 5,85P Rhamnus alaternus 10,54H-M Arbutus andrachne 8,42L-O Ostrya carpinifolia Scop. 12,99G-H Colutea arborescens 23,82A Olea europaea var.oleaster 7,47N-P Cercis siliquastrum 13,76EF Daphne sericea Vahl 7,42N-P Calycotome villosa 21,30B Pyrus elagrifolia 11,39F-J Quercus coccifera 8,36L-O Gonocytisus angulatus 21,58AB Q. infectoria ssp. boissieri 13,16E-G Styrax officinalis 13,48EF Quercus cerris 14,51DE Myrtus communis 6,25OP Phlomis armeniaca 11,33F-J Clematis cirrhosa 16,67CD Laurus nobilis 10,23I-M Cornus sanguinea 8,64K-O Smilax aspera 8,13M-P Malus sylvestrist 10,60H-M Phillyrea latifolia 8,91J-N Capparis ovata 11,47F-I Paliurus spina-christi 18,51C Spartium junceum 18,75C Thymus capitatus 10,28I-M Fraxinus ornus ssp cilicica 14,36DE Ortalama 11,87 LSD: Bitki = 2,51** Hayvanların otlanmada hiç tercih etmediği adi sumak, çoban çırası, karabaş kekik, beyaz kekik ve develik türlerinin ham protein oranları ise sırasıyla %13,71, %11,33, %10,28, %8,41 ve %7,42 olarak belirlenmiştir. Sarısalkım, patlangaç, erguvan, katır tırnağı ve keçi öldüren bitkilerinin HP oranlarının diğer bitkilere göre genellikle yüksek olduğu belirlenmiştir. Bu bitkiler baklagil grubuna girdiklerinden yüksek ham protein oranına sahip olmaları doğal bir sonuçtur. Rhizobium ilişkisine sahip olan bu baklagil bitkileri daha çok azot temin edebildikleri için genelde daha yüksek ham protein içeriğine sahip olduğu yapılan birçok çalışmada kaydedilmiştir (Thomas et al. 1990; Bakoğlu vd 1999). Bu çalışmada keçi öldüren türü ham protein içeriği (%21,30) en yüksek türlerden biri olarak kaydedilmiştir. Boubaker et al. (2004) da, calycotome villosa bitkisinin HP oranını %22,1 olarak tespit ederek 98

88 bizim bulgularımızı desteklemektedir. Le Houerou (1980a), yaptığı araştırmada çalılardan patlangaç türünün HP içeriğini %19,6 ve Papachristou and Papanastasis (1994) ise %17,1 olarak belirlemişlerdir. Yine Le Houerou (1980a), katır tırnağı yapraklarının HP içeriğini %18,2 olarak kaydetmiştir. Bizim araştırmamızda kermes meşesi bitkisinin ham protein oranı %8,36 olarak belirlenmiştir. Elde ettiğimiz bu sonuç yapılan birçok çalışmada belirlenen sonuçlarla benzerlik göstermektedir. Örneğin Karabulut vd (2006), yaptıkları araştırmada kermes meşesi nin ham protein oranını %9,2, Koukoura (1984) %10,1, Nastis (1982) %7,8 ve Le Houerou (1980a) ise %8,7 olarak tespit etmişlerdir. Araştırmada keçi boynuzu bitkisinin orta düzeyde (%10,70) ham protein içermesine rağmen hayvanlar tarafından çok fazla tercih edildiği tespit edilmiştir. Sebep olarak Barrosa et al. (1995), ADL içeriğinin düşük olmasından kaynaklandığını belirtmişlerdir. Yine Ben Salem et al. (2000), keçi boynuzu bitkisi yapraklarının ham protein içeriğini %8,1, Le Houerou (1980a) ise %9,5 olarak tespit etmişler ve bizim belirlediğimiz sonuçlara benzerlik göstermiştir. Karabulut vd (2006), yaptıkları araştırmada çalılardan sandal ın HP oranını %10,5, delice nin HP oranını %10,4, olarak belirlemişlerdir. Yine delice bitkisini ele alan Le Houerou (1980a), yaptığı araştırmada delice türü yapraklarının HP içeriğini %10,6 olarak tespit etmiştir. Diğer türlere ait ham protein oranları ile ilgili çalışmalarda da benzer sonuçlar kaydedilmiştir. Boubaker et al. (2004), yaptıkları araştırmada çalılardan mersin bitkisinin ham protein oranını %8,7 olarak bulmuşlardır. Papachristou (1995), Akdeniz silvo-pastoral sistemlerde yaprağını döken çalımsı ağaç formdaki türlerden beyaz çiçekli dişbudak türü için ham protein içeriğini %8,8 olarak kaydetmişlerdir. Le Houerou (1980a), yaptığı araştırmada çalılardan saparna türü yaprakların HP içeriğini %8,9, Phillyrea angustifolia türü yaprakların HP içeriğini %8,1, olarak bulmuşlardır. 99

89 Kamalak vd (2004), saçlı meşe yapraklarının %8,4 ham protein içeriğine sahip olduğunu belirtmişlerdir. Bu araştırmada bütün çalı türleri için ortalama ham protein oranı %11,87 olarak bulunmuştur. Bu konu ile ilgili Corleto et al. (1994), İtalya da 25 ağaç ve çalı türlerinin ortalama HP oranlarını ise %12,20 olarak belirlemişlerdir. Araştırma sonucunda 38 türe ait ham protein içeriklerinin %5,85 ile %23,82 arasında değiştiği belirlenmiştir. Çizelge 4.5 de de görüldüğü gibi ham protein içeriği yönünden türler arasında geniş bir varyasyonun olduğu ortaya çıkmıştır. Sebep olarak kısmen bitkilerin yapraklarında besin birikimini kontrol eden genotip faktörlerden kısmen de türlerin yetişme alanlarındaki farklılıklardan kaynaklandığı söylenebilir. Bu konu ile ilgi Corleto et al. (1994), çalı türleri arasında ham protein içeriklerinin farklı olmasını türlerin genetik özelliklerinden ve uygun olmayan çevre şartlarının etkisinden kaynaklandığını belirtmişlerdir. Farklı türlerle yapılan birçok çalışmada da ham protein içeriklerinin büyük değişkenlik gösterdiği belirlenmiştir. Akdeniz Bölgesine uyum sağlamış 10 çalı türünün yem değerini inceleyen Papachristou ve Papanastasis (1994), türlerde ham protein oranının %10,5-21,7 arasında değiştiğini kaydetmişlerdir. Ben Salem et al. (2000), Akdeniz Bölgesinde yetişen ağaç ve çalılardan oluşan 6 yem çalısının lezzetliliği ile besin içeriği arasındaki ilişkiyi belirmek amacıyla yürüttükleri çalışmada, kimyasal kompozisyon yönünden geniş bir varyasyon gösterdiğini; HP içeriğinin %7,7 ile %13,8 arasında değiştiğini bulmuşlardır. Güven (2004), Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan Kargapazarı Dağı florasında bulunan çalı türlerinin ham protein oranlarının %11,15 ile %21,05 arasında değiştiğini tespit etmiştir. Yine Kuzey Afrika bölgesinde 30 familya, 78 cinse ait 110 çalı türünün kimyasal kompozisyon içeriklerini belirlemek amacıyla yürütülen çalışmalarda ham protein oranlarının %8 ila %25 arasında değiştiği bulunmuştur (Wilson 1977; El Hamrouni and 100

90 Sarson 1974; Le Houérou 1975). Ben Salem et al. (1993), Tunus ta doğal alanlarda yetişen yem ağaçlarının besin değerini belirlemek amacıyla yaptıkları bir araştırmada, 11 çalı türün kimyasal kompozisyon içeriklerinin geniş bir varyasyon gösterdiğini, ham protein içeriklerinin %3,7 ile %16,0 arasında değiştiğini belirlemişlerdir. Araştırmada yaprağını döken odunsu çalı türlerinin diğer türlere göre besin değerinin yüksek olduğu ve yine bu türlerin keçiler tarafından çok fazla tercih edildiği saptanmıştır (Papachristou and Papanastasis 1994 ). Bu çalışma sonucunda baklagil türleri hariç diğer türlerin genelinde yükselen ham protein içeriği ile beraber ADF oranlarının azaldığı, ADF oranlarının yüksek olduğu durumda da HP içeriğinin düştüğü saptanmıştır. Bu konu ile ilgili Meuret (1994), benzer sonuçları tespit etmiştir. Araştırmada rakım ve yöneye göre bitki türlerinin ham protein oranına ait varyans analiz sonuçları çizelge 4.6 da verilmiştir. Çizelge 4.6. Farklı Rakım ve Yöneylerde Tespit Edilen Bitkilerin Ham Protein Oranlarına Ait Varyans Analiz Sonuçları Varyasyon Kaynakları SD F Değerleri Blok ns Bitkiler ** Rakım 2 8.2** Bitki x Rakım ** Yöney ** Bitki x Yöney ** Rakım x Yöney ** Bitki x Rakım. x Yöney ** Hata 118 Genel 179 * İşaretli F değerleri %5, ** işaretli F değerleri ise %1 ihtimal sınırında önemli, ns önemsizdir. Metot bölümünde de anlatıldığı gibi denemede tespit dilen 38 tür bütün rakım ve yöneylerde bulunmadığı için yöney ve rakım interaksiyonlarını ortaya çıkartmak amacıyla tekrar analiz yapılmıştır. Bu analizde bütün mikro parsellerde tespit edilen 101

91 Çizelge 4.7. Farklı Rakımlarda ve Yöneylerde Bulunan Türlerin Ham Protein (HP) Oranları (%) Bitkiler m m 800 m üzeri Güney Kuzey Ort. Ort. Ort. Güney Kuzey Güney Kuzey Güney Kuzey Ort. Ort. Bit. Ort Pistacia terebinthus 10,33 9,10 9,71 10,24 10,68 10,46 12,15 11,98 12,06 10,90 10,58 10,74E Cistus creticus L. 11,36 9,20 10,28 9,02 7,86 8,43 9,81 8,49 9,15 10,06 8,52 9,29F Arbutus andrachne L 8,78 9,72 9,25 8,22 8,85 8,53 7,54 7,35 7,44 8,18 8,64 8,41H Quercus coccifera L 9,01 7,88 8,44 7,23 8,53 7,88 8,46 9,05 8,75 8,23 8,48 8,36H Q.infectoria ssp.boissieri 13,25 14,52 13,89 12,16 14,37 13,26 12,52 12,17 12,34 12,64 13,68 13,16C Phlomis armeniaca 10,60 11,44 11,02 11,86 12,83 12,34 10,94 10,27 10,61 11,13 11,51 11,32D Smilax aspera 8,48 7,23 7,85 6,79 8,72 7,75 8,73 8,81 8,77 8,00 5,25 8,13H Phillyrea latifolia L 10,47 8,35 9,41 8,85 8,07 8,46 8,49 9,25 8,77 9,27 8,55 8,91G Paliurus spina-christi 18,40 18,72 18,56 20,88 21,05 20,97 15,25 16,75 16,00 18,17 18,84 18,51B Gonocytisus angulatus L. 21,88 20,89 21,38 19,34 21,58 20,46 20,93 24,86 22,90 20,71 22,44 21,58A Ortalama 12,26 11,70 11,98A 11,46 12,25 11,86AB 11,48 11,90 11,69B 11,73B 11,95A LSD : Bitki = 0,35**; Rakım = 0,19**; Yöney = 0,15**; Bit x Rak = 0,60**; Bit x Yön = 0,49**; Rak x Yön = 0,27**; Bit x Rak x Yön = 0,85** 102

92 ortak türler (10 adet) ele alınmıştır. Çizelgeden de görüldüğü gibi bitkiler, rakım, yöney ve bunlara ait bütün intereaksiyonlar p<0.01 ihtimal sınırlarında çok önemli bulunmuştur. Farklı rakım ve yöneylerde hesaplanan 10 çalı ve ağaç türüne ait ham protein oranları Çizelge 4.7 de sunulmuştur. Daha öncede anlatıldığı gibi sarısalkım en yüksek ham protein oranına (%21,58) sahip türdür. Bunu karaçalı takip etmiştir. En düşük ham protein oranı ise saparna bitkisinde belirlenmiştir. Rakımlar arasında en yüksek ham protein oranı (%11,98) m de bulunmuş, m ve 800 m üzeri rakıma geçildiği zaman ham protein oranı sürekli düşmüştür. Benzer olarak yöneyler arasında da çok önemli farklılık bulunmuştur. Kuzey yamaçların ham protein oranı (%11,95) daha yüksek belirlenmiştir (Çizelge 4.7). Deniz seviyesinden yükseklik artıkça bitkilerin ham protein oranları farklı sonuçlar vermektedir. Örneğin melengiç un ham protein oranı rakımla birlikte artış gösterirken, sandal ve yeşil himalaya meşesi türünde düşmüştür. Saparna, kermes meşesi ve sarısalkım türlerinde ise önce düşmüş sonra artmış, çoban çırası nda ise önce yükselmiş sonra düşmüştür.aynı bitki türlerinin değişik rakımlarda farklı sonuç vermesi bitki x rakım interaksiyonunun önemli çıkmasına neden olmuştur (Şekil 4.1) HP (%) Pt Cc Aa Qc Qi Pa Sa PI Ps Ga Bitkiler Üzeri Şekil 4.1. Farklı Rakımlarda Ham Protein Oranlarının Bitkilerdeki Değişimi (Bitki x Rakım interaksiyonu). 103

93 Bitkilerin farklı yöneylerde farklı ham protein oranlarına sahip olmaları bitki x yöney interaksiyonunu da çok önemli çıkarmıştır. Genel olarak türler kuzey yöneyde daha yüksek ham protein oranına sahip olurken, güney yamaçlarda daha düşük kalmıştır. Ancak melengiç ve pamukcuk bitkilerinde kuzey yamaçlardaki ham protein oranı güney yamaçlara göre daha düşük olmuştur (Şekil 4.2) HP (%) Güney Kuzey 0 Pt Cc Aa Qc Qi Pa Sa PI Ps Ga Bitkiler Şekil 4.2. Farklı Yöneylerde Ham Protein Oranlarının Bitkilerdeki Değişimi (Bitki x Yöney interaksiyonu). Bitki türlerinin ortalaması üzerinden rakım x yöney interaksiyonu çok önemli bulunmuştur m ve 800 m üzeri rakımlarda ham protein oranları kuzey yamaçlarda daha yüksek olurken, m rakımda güney yamaçlar daha yüksek bulunmuştur m rakımda kuzey bakıda bulunan karaçalı ve pamukcuk bitkileri hariç diğer türlerin ham protein oranları yüksek bulunmuştur (Şekil 4.3). HP (%) m m 800 m üzeri Güney Kuzey Rakım Şekil 4.3. Farklı Rakımlarda Ham Protein Oranının Yöneylere Göre Değişimi (Rakım x Yöney interaksiyonu). 104

94 Araştırmada bitki x rakım x yöney interaksiyonu da çok önemli belirlenmiştir. Bu üçlü interaksiyona göre bütün faktörler ele alındığı zaman en yüksek ham protein oranının (%24,86) 800 m üzeri rakımda ve kuzey yamaçta yetişen sarısalkım türünde olduğu, en düşük ham protein oranının ise (%6,79) m rakımda ve güney bakıda yetişen saparna bitkisinde olduğu tespit edilmiştir. Bitkilerdeki ham protein oranlarını ele alan çok sayıda araştırıcı çok önemli farklılıklar belirlemiştir. Bu farklılıkların bir çoğu bitkilerin değişik gelişme dönemlerinden ve tür farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Bizim araştırmamızda da ham protein içeriği yönünden türlerin çok önemli farklılıklar gösterdiği ortaya çıkmıştır. Araştırmada örneklemeler bitkilerin aynı gelişme dönemlerinde yapılmıştır. Buna rağmen rakımın ve yöneyin değişmesine bağlı olarak aynı türün ham protein oranlarında da farklılıklar bulunmuştur. Oluşan bu farklılıkların bitkilerin yetişme ortamındaki topografik yapının farklılığından dolayı iklim ve toprak özelliklerinin değişkenlik göstermesinden kaynaklandığı ifade edilebilir. Sıcaklık ve yağışların rakıma göre farklı olması birçok araştırmacı tarafından mevcut bitkilerin kalitesini etkilediği bildirilmiştir (Burke et al. 1997; Adams and Rieske 2003; Cornelissen and Fernandes 2001a; Kraus et al. 2004b). Türler arasında ham protein oranlarının farklı olması beklenen bir sonuçtur. Daha önce anlatıldığı gibi bu çalışmada sarısalkım bitkisinin yüksek ham protein oranına sahip olması bu bitkinin bir baklagil bitkisi olmasına bağlanabilir. Silva-Pando et al. (1999) baklagil türlerinde diğer çalı ve ağaç türlerine göre ham protein içeriğinin daha yüksek olduğunu belirlemişlerdir. Bu çalışmada m rakımda ve güney yamaçta yetişen kermes meşesi nin diğer rakım ve yöneylere daha yüksek HP içeriğine (%9,01) sahip olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 4.7). Sebep olarak bu bölgede kermes meşesi nine, keçi boynuzu ve delice gibi bitkilerin ağaç örtüsü altında yetişmesinden kaynaklandığı sonucuna varılabilir. Bu konu ile Koukoura (1984), %80 ağaç örtüsüyle kaplı alanda yetişen kermes meşesi türünün ham protein içeriğinin (%10,1) açıkta yetişene göre (%8,5) daha yüksek olduğunu bulmuş ve bizim araştırmamızın sonuçlarını desteklemiştir. 105

95 4. 5. NDF (Neutral Detergent Fibre) oranları (%) Araştırma sahasında mevcut çalı türlerinin tam yapraklanma döneminde toplanan yaprakların yem değerini tespit etmek amacıyla alınan yaprak örneklerine ait NDF oranları Çizelge 4.8 de verilmiştir. Yapılan istatistiksel değerlendirme sonucunda çalı türlerinin NDF oranları p<0.01 ihtimal seviyesinde önemli bulunmuştur. Çizelge 4.8. Araştırma Sahasında Tespit Edilen Bitkilerin NDF Oranları (%) Bitkiler NDF Oranı NDF Oranı Bitkiler (%) (%) Pistacia terebinthus 48,71B-E Rubus canescens 34,03K-M Rhus coriaria 25,43O-R Crataegus monogyna 51,12AB Ceratonia siliqua 43,06E-H Crataegus orientalis 54,47AB Cistus creticus 38,38G-K Origanum majorana L. 37,02H-L Cistus salviifolius 30,26M-O Cotinus coggygria Scop 38,95G-K Juniperus oxycedrus 46,47C-F Rhamnus alaternus L. 35,78I-M Arbutus andrachne 43,36E-G Ostrya carpinifolia Scop. 51,48B-D Colutea arborescens 20,76RS Olea europaea var.oleaster 41,97F-I Cercis siliquastrum 30,23G-K Daphne sericea Vahl 40,36F-J Calycotome villosa 35,96I-M Pyrus elagrifolia 35,33J-M Quercus coccifera 52,62A-C Gonocytisus angulatus 27,39N-P Q infectoria ssp.boissieri 48,98B-E Styrax officinalis 44,51E-G Quercus cerris 54,47AB Myrtus communis 33,46K-N Phlomis armeniaca 48,96B-E Clematis cirrhosa 21,28P-S Laurus nobilis 48,49B-E Cornus sanguinea 21,03RS Smilax aspera 43,07E-H Malus sylvestrist 58,33A Phillyrea latifolia 46,22D-F Capparis ovata 16,87S Paliurus spina-christi 34,11J-M Spartium junceum 31,91L-N Thymus capitatus 43,48E-G Fraxinus ornus ssp cilicica 33,19K-N Ortalama 39,25 LSD: Bitki = 6,27** En yüksek NDF oranı %58,83 ile üvez da tespit edilmiştir. Bunu %54,47 ile kırmızı meyveli alıç ve saçlı meşe bitkileri takip etmiştir. Hayvanların severek yedikleri ve otlanma değeri yüksek olan keçi boynuzu (%43,06), sandal (%43,36), yeşil himalaya meşesi (%48,98) ve saparna (%43,07) bitkilerinde de NDF oranları yüksek 106

96 bulunmuştur. Bu araştırmada en düşük NDF oranına sahip bitki (%16,87) kapari dir. Yine patlangaç, sarılıcı akasma, erguvan, keçi öldüren ve katır tırnağı bitkilerinin NDF oranları düşük bulunmuştur. Araştırmada baklagil grubuna giren bitkilerin genellikle NDF oranlarının diğer türlere göre düşük olduğu belirlenmiştir. Bu bitkilerin baklagil olmaları buna neden olmuş olabilir. Bu çalışmada bütün çalı türlerinin NDF oranı %39,25 olarak tespit edilmiştir. İtalya da 25 ağaç ve çalı türlerinin yem değerini inceleyen Corleto et al. (1994), NDF oranları yönünden türler arasında geniş bir varyasyonun olduğunu, ortalama NDF oranlarını ise %38,0 olarak belirlemişlerdir. Çizelge 4.8 de görüleceği gibi denemedeki çalı türlerinin NDF oranları %16,87 ile %58,83 arasında değişmiştir. Türler arasında NDF içeriklerinin farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Sebep olarak kısmen bitkilerin yapraklarında besin birikimini kontrol eden genotip faktörlerden kısmen de türlerin yetişme alanlarındaki farklılıklardan kaynaklandığı söylenebilir. Bu konu ile ilgi Corleto et al. (1994), çalı türleri arasında NDF içeriklerinin farklı olmasını türlerin genetik özelliklerinden ve uygun olmayan çevre şartlarının etkisinden kaynaklandığını belirtmişlerdir. Elde ettiğimiz bu sonuçlar yapılan birçok çalışmada belirlenen sonuçlarla benzerlik göstermektedir. Akdeniz Bölgesine uyum sağlamış 10 çalı türünün yem değerini inceleyen Papachristou ve Papanastasis (1994), türlerde NDF oranının %36,0-48,2 arasında değiştiğini kaydetmişlerdir. Karabulut vd (2006), Türkiye nin güney bölgesinde 2 çalı ve 4 ağaç türün potansiyel yem değerini belirmek üzere yürüttükleri çalışmada, NDF içeriklerinin %34,0-50,6 arasında değiştiğini ifade etmişlerdir. Ben Salem et al. (2000), Akdeniz bölgesinde yetişen ağaç ve çalılardan oluşan 6 yem çalısının lezzetliliği ile besin içeriği arasındaki ilişkiyi belirmek amacıyla yürüttükleri çalışmada, kimyasal kompozisyon yönünden geniş bir varyasyon gösterdiğini; NDF içeriklerinin %44,7-60,8 arasında değiştiğini bulmuşlardır. 107

97 Yine Ben Salem et al. (1993), Tunus ta doğal alanlarda yetişen yem ağaçlarının besin değerini belirlemek amacıyla yaptıkları bir araştırmada, 11 çalı türün kimyasal kompozisyon içeriklerinin geniş bir varyasyon gösterdiğini, NDF içeriklerinin %32,8 ile %82,8 arasında değiştiğini belirlemişlerdir. Kenya nın orta doğu bölgesindeki meralarda bulunan toplam 105 türün NDF oranlarının (%35,53-%67,47) büyük bir değişim gösterdiği belirlenmiştir (Osolo et al. 1994). Çalı ve ağaç türlerine ait NDF oranları ile ilgili elde ettiğimiz bu sonuçlar yapılan birçok çalışmada belirlenen sonuçlarla benzerlik göstermektedir. Karabulut vd (2006), yaptıkları araştırmada çalılardan sandal ın NDF oranını %49,2, delice nin NDF oranını %34,0 ve kermes meşesi türünün NDF oranını ise %50,6 olarak belirlemişlerdir. Papachristou (1995), Akdeniz silvo-pastoral sistemlerde yaprağını döken çalımsı ağaç formdaki türlerden beyaz çiçekli dişbudak türü için NDF içeriğini %40,0 olarak bulmuştur. Bizim denememizde de bu türe ait NDF içeriği %33,19 olarak kaydedilmiştir. Boubaker et al. (2004), yaptıkları araştırmada çalılardan mersin bitkisinin NDF oranını %38,5, calycotome villosa türün NDF içeriğini ise %36,0 olarak belirlemişlerdir. Ben Salem et al. (2000), keçi boynuzu bitkisi yapraklarının NDF oranının %49,1 olduğunu belirtmişlerdir. Papachristou and Papanastasis (1994), patlangaç türünün NDF oranını %35,2 olarak belirlemişlerdir. Kamalak vd (2004), saçlı meşe yapraklarının %43,5 NDF içeriğine sahip olduğunu belirtmişlerdir. Farklı rakım ve yöneylere göre bitkilerin NDF oranları ile ilgili varyans analiz sonuçlarını incelediğimizde NDF oranının yöneylere göre farklılık göstermediği belirlenmiştir. Bitkiler p<0.01 ihtimal seviyesinde çok önemli, rakım p<0.05 ihtimal sınırlarında önemli ve bunlara ait bütün interaksiyonlarının ise çok önemli (p<0.01) olduğu belirlenmiştir (Çizelge 4.9). 108

98 Çizelge 4.9. Farklı Rakım ve Yöneylerde Tespit Edilen Bitkilerin NDF Oranlarına Ait Varyans Analiz Sonuçları Varyasyon Kaynakları SD F Değerleri Blok ns Bitkiler ** Rakım 2 4.5* Bitki x Rakım ** Yöney ns Bitki x Yöney 9 5.9** Rakım x Yöney 2 6.4** Bitki x Rakım. x Yöney ** Hata 118 Genel 179 * İşaretli F değerleri %5, ** işaretli F değerleri ise %1 ihtimal sınırında önemli, ns önemsizdir. Farklı rakım ve yöneylerde hesaplanan 10 çalı ve ağaç türüne NDF oranları Çizelge 4.10 da verilmiştir. Çizelgede görüldüğü gibi kermes meşesi en yüksek NDF oranına (%52,62) sahip türdür. En düşük NDF oranı (%27,38) ise sarısalkım bitkisinde belirlenmiştir. Bunu karaçalı takip etmiştir. Bitkilerdeki hücre duvarı maddelerinin oranının bir tahmini olan NDF oranı, rakımlara göre çok önemli (p<0.01) farklılık göstermiştir. En yüksek NDF oranı m de (%43,98), en düşük ise m de (%42,43) tespit edilmiştir. Bu iki rakım arasında NDF oranı yönünden farklılık önemli bulunmuştur (p<0.05). Yöneyler arasında istatistiksel seviyede önemli farklılıklar bulunmamış ve güney ve kuzey yamaçlardaki bitkilerin NDF oranları birbirine yakın çıkmıştır. Yüksekliğin değişimi ile bitkilerin NDF oranları farklı sonuçlar göstermiştir. Pamukcuk, çoban çırası ve akçakesme türlerinde rakım artıkça NDF oranları yükselmiş, sarısalkım türünde ise yükseklik artıkça NDF oranları düşmüştür. Yine yükseklik değişimine bağlı olarak sadece karaçalı bitkisinde NDF oranı önce düşüp sonra artarken, diğer bitkilerde ise önce artmış sonra düşmüştür. 109

99 Çizelge Farklı Rakım ve Yöneylerde Bulunan Türlerin NDF Oranları (%) Bitkiler m m Üzeri Güney Kuzey Ort. Ort. Ort. Güney Kuzey Güney Kuzey Güney Kuzey Ort. Ort. Bit. Ort Pistacia terebinthus 47,80 46,72 47,26 46,22 54,03 50,12 46,80 50,70 48,75 46,94 50,48 48,71B Cistus creticus L. 37,73 36,45 37,09 36,10 39,70 37,90 37,08 42,06 39,57 36,97 39,40 38,19E Arbutus andrachne L 43,58 40,06 41,82 45,76 44,15 44,96 42,78 43,83 43,30 44,04 42,68 43,36D Quercus coccifera L 56,38 51,59 53,99 58,12 54,09 56,10 52,16 43,37 47,76 55,55 49,68 52,62A Q.infectoria ssp.boissieri 46,32 49,89 48,10 49,69 51,00 50,35 46,86 50,10 48,48 47,62 50,33 48,98B Phlomis armeniaca 53,30 39,89 46,59 46,72 46,59 46,65 52,66 54,56 53,61 50,89 47,01 48,95B Smilax aspera 41,94 37,91 39,93 46,01 50,17 48,09 42,96 39,39 41,18 43,64 42,49 43,06D Phillyrea latifolia L 42,91 43,18 43,04 45,57 48,07 46,82 46,30 51,30 48,80 44,92 47,51 46,22C Paliurus spina-christi 34,79 37,20 36,00 30,28 33,08 31,68 32,99 37,50 35,24 32,68 35,92 34,30F Gonocytisus angulatus L 28,68 32,38 30,53 26,70 27,59 27,14 26,27 22,69 24,48 27,22 27,55 27,38G Ortalama 43,34 41,53 42,43b 43,12 44,85 43,98a 42,69 43,55 43,12ab 43,05 43,31 LSD : Bitki = 2,49**; Rakım = 1,03*; Yöney = Önemsiz; Bit x Rak = 4,30**; Bit x Yön = 3,51**; Rak x Yön = 1,93**; Bit x Rak x Yön = 6,09** 110

100 Aynı bitki türlerinin farklı rakımlarda benzer sonuçlar vermemesi bitki x rakım interaksiyonun önemli çıkmasına sebep olmuştur (Şekil 4.4). NDF Oranı (%) Pt Cc Aa Qc Qi Pa Sa PI Ps Ga Bitkiler Üzeri Şekil 4.4. Farklı Rakımlarda NDF Oranlarının Bitkilerdeki Değişimi (Bitki x Rakım interaksiyonu). Yine bitkilerin farklı yöneylerde farklı NDF oranlarına sahip olmaları bitki x yöney interaksiyonunun da önemli çıkmasına neden olmuştur (Şekil 4.5). Genel olarak türler kuzey bakıda daha yüksek NDF oranına sahip olurken, güney yamaçlarda daha düşük kalmıştır. Sandal, kermes meşesi, çoban çırası ve saparna türlerinde güney bakıda NDF oranları daha yüksek olmuştur. NDF Oranı (%) Pt Cc Aa Qc Qi Pa Sa PI Ps Ga Bitkiler Güney Kuzey Şekil 4.5. Farklı Yöneylerde NDF Oranlarının Bitkilerdeki Değişimi (Bitki x Yöney interaksiyonu). 111

101 Bitki türlerinin ortalaması üzerinden rakım x yöney interaksiyonu da çok önemli bulunmuştur m rakımda kuzey yamaçlarda NDF oranı düşük bulunurken, diğer iki rakımda ise güney yamaçlarda NDF oranı daha düşük bulunmuştur (Şekil 4.6). NDF Oranı (%) m m 800 m üzeri Rakım Güney Kuzey Şekil 4.6. Farklı Rakımlarda NDF Oranının Yöneylere Göre Değişimi (Rakım x Yöney İnteraksiyonu). Yapılan çalışmada bitki x rakım x yöney interaksiyonun da çok önemli olduğu bulunmuştur. Bu üçlü interaksiyona göre bütün faktörler ele alındığı zaman en yüksek NDF oranının (%58,12) m rakımda ve güney bakıda yetişen kermes meşesi türünde olduğu, en düşük NDF oranının ise (%22,69) 800 m üzeri rakımda ve kuzey yamaçta yetişen sarısalkım türünde olduğu belirlenmiştir. Yapılan çalışmada bitkilerin NDF oranı yönünden çok önemli farklılıklar gösterdiği tespit edilmiştir. Çalışma sonucunda kermes meşesi en yüksek NDF oranına sahip tür olarak belirlenirken, sarısalkım en düşük NDF oranına sahip bitki olarak kaydedilmiştir. Yüksekliğin değişimi ile bitkilerin NDF oranları farklı sonuçlar göstermiştir. NDF oranının yüksek rakımda en yüksek, düşük rakımda ise en düşük oranda tespit edilmiş olmasının sebebi türlerin yüksek rakımda sıcaklık isteklerinin düşük olması, daha erken dönemde yaprak oluşturmasından kaynaklanmış olabilir. Yine rakımlara göre bitkilerin NDF oranlarının farklılık göstermesi yetişme ortamının farklılığından kaynaklanmış olabilir. Çünkü bitkilerin kimyasal kompozisyonları her bölgede aynı değildir (Stephens and Krebs 1986). 112

102 4. 6. ADF (Acide Detergent Fibre) oranları (%) Mevcut çalı türlerinin tam yapraklanma dönemlerinde toplanan yaprak örneklerine ait ADF oranları Çizelge 4.11 de verilmiştir. Yapılan istatistiksel değerlendirme sonucunda çalı türlerinin ADF oranları çok önemli farklılık göstermiştir (p<0.01). ADF oranı açısından en zengin bitki kermes meşesi (%37,79) olarak bulunmuştur. Bunu %37,59 ile keçi boynuzu ve %37,11 ile katran ardıcı izlemiştir. En düşük ADF oranı ise kapari de tespit edilmiştir. Bunu %12,08 ile karaçalı, %12,12 ile kırmızı yapraklı kızılcık ve %13,82 ADF oranı ile patlangaç bitkisi takip etmiştir (Çizelge 4.11). Çizelge Araştırma Sahasında Tespit Edilen Bitkilerin ADF Oranları (%) Bitkiler ADF Oranı ADF Oranı Bitkiler (%) (%) Pistacia terebinthus 36,03A-D Rubus canescens 22,77K-N Rhus coriaria 15,44PR Crataegus monogyna 25,33I-K Ceratonia siliqua 37,59AB Crataegus orientalis 23,34K-M Cistus creticus 30,00F-H Origanum majorana L. 27,82H-J Cistus salviifolius 24,00J-L Cotinus coggygria Scop 20,51L-N Juniperus oxycedrus 37,11A-C Rhamnus alaternus L. 18,92N-P Arbutus andrachne 33,41C-F Ostrya carpinifolia Scop. 36,16A-D Colutea arborescens 13,82RS Olea europaea var.oleaster. 34,03A-F Cercis siliquastrum 28,63G-I Daphne sericea Vahl 27,61H-J Calycotome villosa 19,99L-O Pyrus elagrifolia 19,85M-O Quercus coccifera 37,79A Gonocytisus angulatus 13,07RS Q infectoriassp.boissieri 30,98E-H Styrax officinalis 36,05A-D Quercus cerris 31,47E-H Myrtus communis 24,05J-L Phlomis armeniaca 31,55E-H Clematis cirrhosa 16,00O-R Laurus nobilis 33,48B-F Cornus sanguinea 12,12RS Smilax aspera 32,65D-G Malus sylvestrist 32,87D-F Phillyrea latifolia 34,83A-E Capparis ovata 9,80S Paliurus spina-christi 12,08RD Spartium junceum 25,12I-K Thymus capitatus 33,72A-F Fraxinus ornus ssp cilicica 24,75I-K Ortalama 26,44 LSD: Bitki = 4,12** 113

103 Bu araştırmada çalı türlerinin ortalama ADF oranları %26,44 olarak bulunmuştur. Çizelgede görüleceği gibi denemedeki çalı türlerinin ADF oranları %9,80 ile %37,79 arasında değişmiştir. Elde ettiğimiz bu sonuçlar yapılan birçok çalışmada belirlenen sonuçlarla benzerlik göstermektedir Ben Salem et al. (2000), Akdeniz bölgesinde yetişen ağaç ve çalılardan oluşan 6 yem çalısının lezzetliliği ile besin içeriği arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yürüttükleri çalışmada, kimyasal kompozisyon yönünden geniş bir varyasyon gösterdiğini ADF içeriklerinin %24,5-44,8 arasında değiştiğini bulmuşlardır. Yine Karabulut vd (2006), Türkiye nin güney bölgesinde 2 çalı ve 4 ağaç türün potansiyel yem değerini belirmek üzere yürüttükleri çalışmada ADF içeriklerinin %25,8-38,7 arasında değiştiğini ifade etmişlerdir. Bir başka çalışmada Kenya nın orta doğu bölgesindeki meralarda bulunan toplam 105 türün ADF oranlarının (%20,39-46,44) büyük bir değişiklik gösterdiği bulunmuştur (Osolo et al. 1994). Araştırmada baklagil türlerinin genellikle ADF oranlarının çok düşük olduğu tespit edilmiştir. ADF oranlarının bu türlerde düşük olması, baklagil bitkileri olmasından kaynaklanmıştır. Bu konu ile ilgili yapılan birçok çalışmada baklagil türlerinin ADF oranlarının diğer türlere nazaran daha düşük olduğu vurgulanmıştır (Boubaker et al. 2004; Rayburn 2004). Ben Salem et al. (2000), keçi boynuzu bitkisi yapraklarının ADF oranını %24,5 olarak bulmuştur. Araştırmada keçi boynuzu yüksek ADF oranına sahip olmasına rağmen hayvanlar tarafından fazla tercih edildiği, oysa düşük ADF oranına sahip karaçalı türüne ise hayvanların fazla ilgi göstermedikleri görülmüştür. karaçalı türü düşük ADF oranına sahip olmasına rağmen hayvanların az otlaması caydırıcı dikenlere sahip olmasından kaynaklanabilir. Yapılan bu araştırmada keçi öldüren türü ADF içeriği (%19,19) düşük olan bitkilerden biri olarak kaydedilmiştir. Boubaker et al. (2004) da, Tunus un kuzey-batı bölgesinde 114

104 yürüttükleri çalışmada keçi öldüren i ADF içeriği en düşük (%20,00) tür olarak belirlemiş ve bizim araştırma sonucuna yakın bir değer elde etmiştir. Karabulut vd (2006), yaptıkları araştırmada çalılardan sandal ın ADF oranını %37,0, delice nin ADF oranını %25,8 ve kermes meşesi türünün ADF oranını ise %38,7 olarak belirlemişlerdir. Yine kermes meşesi bitkisini ele alan Nastis (1982), ADF oranını %37 olarak tespit etmiştir. Kamalak vd (2004), saçlı meşe yapraklarının %36,0 ADF içeriğine sahip olduğunu belirtmişlerdir. Boubaker et al. (2004), yaptıkları araştırmada çalılardan mersin bitkisinin ADF oranını %20,4 olarak bulmuşlardır. Papachristou (1995), Akdeniz silvopastoral sistemlerde yaprağını döken çalımsı ağaç formdaki türlerden beyaz çiçekli dişbudak türü için ADF içeriğini %22,7 olarak bulmuştur. Bizim denememizde de bu türe ait ADF içeriği %24,75 olarak kaydedilmiştir. Yapılan çalışmada bitkilerin farklı rakım ve yöneylere göre ADF oranlarına ait varyans analiz sonuçları Çizelge 4.12 de verilmiştir. Çizelge Farklı Rakım ve Yöneylerde Tespit Edilen Bitkilerin ADF Oranlarına Ait Varyans Analiz Sonuçları Varyasyon Kaynakları SD F Değerleri Blok 2 8.8** Bitkiler ** Rakım 2 9.9** Bitki x Rakım ** Yöney ** Bitki x Yöney 9 6.5* Rakım x Yöney ** Bitki x Rakım. x Yöney ** Hata 118 Genel 179 * İşaretli F değerleri %5, ** işaretli F değerleri ise %1 ihtimal sınırında önemli, ns önemsizdir. 115

105 Çizelgeyi incelediğimizde sadece bitki x yöney interaksiyonu p<0.05 ihtimal sınırlarında önemli bulunurken bitkiler, rakım, yöney ve bunlara ait interaksiyonlar ise (p<0.01) ihtimal sınırlarında çok önemli bulunmuştur. Bitki türlerine göre ADF oranı, yapılan istatistiksel değerlendirme sonucunda p<0.01 ihtimal sınırlarında çok önemli bulunmuştur. En yüksek ADF oranına sahip türler kermes meşesi ve melengiç türleri olarak kaydedilmiştir (Çizelge 4.13). Bunu saparna bitkisi takip etmiştir. En düşük ADF oranı ise karaçalı ve sarısalkım bitkilerinde belirlenmiştir. Bu türleri pamukcuk bitkisi izlemiştir. Rakımlar arasında en yüksek ADF oranı (%30,07) m de bulunmuş, m ve 800 m üzeri rakımda ise hesaplanan ADF oranları istatistiksel olarak aynı grupta yer almıştır. Dolayısıyla 2. rakım kotu ile 1 ve 3. rakım arasındaki farklılık çok önemli bulunmuştur. ADF oranı yöneyler arasında da çok önemli farklı bulunmuştur. Kuzey yamaçların ADF oranı (%29,95) daha yüksek belirlenmiştir.güney yamaçların ADF oranı ise daha düşük kalmıştır. Bitkilerin rakımlara göre ADF oranları arasında çok önemli farklılıklar bulunmuştur. Genellikle orta rakım seviyelerinde bitkilerin ADF oranları daha yüksek olurken, düşük ve yüksek rakımlarda düşük olmuştur (Çizelge 4.13). Pamukcuk ve akçakesme türlerinde ADF oranı rakımla birlikte artış gösterirken, çoban çırası ve karaçalı bitkilerinde önce düşmüş sonra artmış, diğer türlerde ise önce yükselmiş sonra düşmüştür. 116

106 Çizelge Farklı Rakım ve Yöneylerde Bulunan Türlerin ADF Oranları (%) Bitkiler m m 800 m Üzeri Güney Kuzey Ort. Ort. Ort. Güney Kuzey Güney Kuzey Güney Kuzey Ort. Ort. Bit. Ort Pistacia terebinthus 36,16 37,06 36,61 35,37 43,68 39,52 29,49 37,41 33,45 33,67 39,38 36,53A Cistus creticus L. 27,96 29,49 28,72 30,32 29,43 29,87 30,18 32,59 31,39 29,49 30,50 29,99E Arbutus andrachne L 34,23 33,13 33,68 29,56 38,05 33,80 31,18 34,32 32,75 31,65 35,16 33,41BC Quercus coccifera L 36,90 39,16 38,03 40,38 42,33 41,36 32,87 31,63 32,25 36,72 37,70 37,21A Q.infectoria ssp.boissieri 29,79 30,41 30,10 33,00 31,61 32,31 29,08 31,99 30,53 30,62 31,34 30,98DE Phlomis armeniaca 33,10 27,92 30,51 27,89 29,63 28,76 37,57 35,21 36,39 32,85 30,92 31,89CD Smilax aspera 32,88 30,30 31,59 34,64 36,85 35,74 27,19 34,02 30,61 31,57 33,72 32,65C Phillyrea latifolia L 32,40 30,99 31,69 32,63 36,54 34,59 34,44 39,96 37,20 33,16 35,83 34,49B Paliurus spina-christi 12,90 14,40 13,65 10,69 10,72 10,71 12,26 11,50 11,88 11,95 12,21 12,08F Gonocytisus angulatus L 14,12 11,57 12,84 13,90 14,24 14,07 12,16 12,39 12,28 13,39 12,73 13,06F Ortalama 29,04 28,44 28,74B 28,84 31,31 30,07A 27,64 30,10 28,87B 28,51B 29,95A LSD : Bitki = 1,58**; Rakım = 0,87**; Yöney = 0,71*; Bit x Rak=2,74**; Bit x Yön = 2,24**; Rak x Yön = 1,23**; Bit x Rak x Yön = 3,88** 117

107 Bu sebepten dolayı aynı bitki türlerinin değişik rakımlarda farklı sonuç vermesi bitki x rakım interaksiyonunun önemli çıkmasına neden olmuştur (Şekil 4.7). ADF Oranı (%) Pt Cc Aa Qc Qi Pa Sa PI Ps Ga Üzeri Bitkiler Şekil 4.7. Farklı Rakımlarda ADF Oranlarının Bitkilerdeki Değişimi (Bitki x Rakım interaksiyonu). Bitkilerin farklı yöneylerde farklı ADF oranlarına sahip olmaları p<0.05 ihtimal sınırlarında bitki x yöney interaksiyonunun önemli çıkmasına neden olmuştur (Şekil 4.8). Genel olarak bitkiler kuzey yöneyde daha yüksek ADF oranına sahip olurken, güney yamaçlarda daha düşük olmuştur. Sadece çoban çırası ve sarısalkım bitkilerinde ADF oranı güney bakıda daha yüksek bulunmuştur. ADF Oranı (%) Pt Cc Aa Qc Qi Pa Sa PI Ps Ga Güney Kuzey Bitkiler Şekil 4.8. Farklı Yöneylerde ADF Oranlarının Bitkilerdeki Değişimi (Bitki x Yöney interaksiyonu). Bitki türlerinin ortalaması üzerinden rakım x yöney interaksiyonun da çok önemli bulunmuştur m rakımda ADF oranları güney yamaçlarda daha yüksek olurken, 118

108 m ve 800 m üzeri rakımlarda kuzey yamaçlar daha yüksek bulunmuştur (Şekil 4.9). ADF Oranı (%) m m 800 m üzeri Güney Kuzey Rakım Şekil 4.9. Farklı Rakımlarda ADF Oranlarının Yöneylere Göre Değişimi (Rakım x Yöney interaksiyonu). Araştırmada üçlü interaksiyonda çok önemli bulunmuştur. Bu interaksiyona göre bütün faktörler ele alındığı zaman en yüksek ADF oranının (%42,33) m rakımda ve kuzey yamaçta yetişen kermes meşesi türünde olduğu belirlenmiştir. Bitkilerdeki ADF oranlarını ele alan çok sayıda araştırıcı çok önemli farklılıklar belirlemiştir. Bu farklılıkların bir çoğu bitkilerin farklı gelişme dönemlerinden ve tür farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Bitkiler arasında farklı ADF oranlarının olması beklenen bir sonuçtur. Aynı türün farklı gelişme dönemlerinde farklı ADF oranı göstermesi yine kaçınılmaz bir sonuçtur. Otsu türlerde olduğu gibi çalı ve ağaç türlerinde de farklı gelişme dönemlerinde ADF içeriklerinin farklı olduğunu özellikle bu türlerde de olgunlaşmayla birlikte ADF oranlarında artış olduğu yapılan birçok araştırmada ifade edilmiştir (Nastis 1985; Papachristou and Nastis 1990; Tsiouvaras and Nastis 1990; Papachristou and Papanastasis 1994). Fakat aynı bitkinin aynı gelişme döneminde farklı ADF oranı göstermesi yetişme ortamının (topoğrafya, iklim ve toprak) farklılık göstermesinden kaynaklandığı söylenebilir. Çünkü bitkilerin kimyasal kompozisyonları her bölgede aynı değildir (Stephens and Krebs 1986). 119

109 ADF oranının m rakımda güney yöneyde daha yüksek olmasının sebebi bu yöneyde ışıklanmanın fazla olması ile bağlantılı olarak vejetasyondaki bitkilerin daha erken olgunlaşması sonucu daha fazla ADF içermelerinden kaynaklanabilir. Çünkü olgunlaşmış bitkiler daha düşük yaprak, yüksek sap oranına sahip olup bitki gövdeleri daha yüksek lif içermektedir (Andrae 2003). Bu araştırmada kermes meşesi en yüksek, sarısalkım türü ise en düşük ADF oranına sahip türler olarak belirlenmiştir. Bu konu ile ilgili Nastis (1982), kermes meşesi otunun ADF oranını %37,00 olarak belirlemiş ve bizim bulgumuzu desteklemiştir. Yine Karabulut vd. (2006), kermes meşesi ni en yüksek ADF oranına (%38,7) sahip tür olarak kaydetmişlerdir. Sarısalkım türünün ADF oranının düşük olması ise baklagil bitkisi olmasından kaynaklanmış olabilir Bitki başına yaprak verimi (kg) Erdemli yöresi makiliklerinde yapılan bu araştırma, değişik rakım ve yöneylerdeki çalı türlerinin belirlenmesi ve bazı özelliklerinin tespiti amacıyla yapılmıştır. Araştırmada tespit edilen 38 çalı türüne ait bitki başına yaprak verimleri Çizelge 4.14 de verilmektedir. Yapılan istatistiksel değerlendirmede türler arasında bitki başına yaprak verimleri çok önemli farklılık göstermiştir (p<0.01). Bitki başına yaprak verimi açısından en zengin bitki 34,66 kg ile keçi boynuzu ve 28,28 kg ile katran ardıcı olmuştur. Bunu delice ve üvez bitkileri izlemiştir. Çizelge 4.14 de görüleceği gibi araştırmada pamukcuk, yapraklı laden, patlangaç, keçi öldüren, çoban çırası, karabaş kekik, böğürtlen, beyaz kekik, boyacı sumağı, develik, sarılıcı akasma, kapari ve katır tırnağı en düşük bitki başına yaprak verimine sahip türler olarak belirlenmiştir. 120

110 Çizelge Araştırma Sahasında Tespit Edilen Türlerin Bitki Başına Yaprak Verimleri (kg) Bitkiler Yaprak Yaprak Bitkiler Verimi (kg) Verimi (kg) Pistacia terebinthus 5,81E-H Rubus canescens 0,52H Rhus coriaria 3,30F-H Crataegus monogyna 15,04B-D Ceratonia siliqua 34,66A Crataegus orientalis 4,47E-H Cistus creticus 0,37H Origanum majorana L. 0,07H Cistus salviifolius 0,50H Cotinus coggygria Scop 0,53H Juniperus oxycedrus 28,28A Rhamnus alaternus L. 1,65F-H Arbutus andrachne 6,21D-H Ostrya carpinifolia Scop. 8,65C-H Colutea arborescens 1,20H Olea europaea var.oleaster 18,86B Cercis siliquastrum 2,92F-H Daphne sericea Vahl 0,60H Calycotome villosa 0,24H Pyrus elagrifolia 10,58B-G Quercus coccifera 5,76E-H Gonocytisus angulatus 1,59GH Q infectoria ssp.boissieri 12,58B-E Styrax officinalis 4,91E-H Quercus cerris 17,06BC Myrtus communis 2,87F-H Phlomis armeniaca 1,53H Clematis cirrhosa 0,31H Laurus nobilis 7,40D-H Cornus sanguinea 4,85E-H Smilax aspera 2,59F-H Malus sylvestrist 18,40B Phillyrea latifolia 10,64B-F Capparis ovata 0,13H Paliurus spina-christi 2,07F-H Spartium junceum 0,29H Thymus capitatus 0,13H Fraxinus ornus ssp cilicica 18,61B Ortalama 6,74 LSD: Bitki = 9038,47** Araştırma sonucunda tespit edilen bitkilerin yaprak verimlerinin 0,07 kg ile 34,66 kg arasında değiştiği belirlenmiştir. Bütün çalı türlerinin bitki başına yaprak verimlerinin ortalaması ise 6,74 kg olarak bulunmuştur. Keçi boynuzu ve katran ardıcı bitki başına yaprak verimleri en yüksek türler olarak kaydedilmiştir. Keçi boynuzu bitkisini ele alan Vardar vd (1980), herdem yeşil ağaç ve ağaççık şeklinde büyüme özelliği gösterdiklerinden geniş bir taç aksamına sahip olduklarını ve bundan dolayı da bitki başına verimlerinin yüksek olduğuna değinmişlerdir. Yine saçlı meşe, yeşil himalaya meşesi, delice ve üvez gibi bitkilerin bitki başına yaprak verimleri yüksek bulunmuştur. Bu bitkilerin büyük habituslu olmaları ve iyi bir kök sistemine sahip olmaları yaprak verimlerinin yüksek olmasına 121

111 neden olmuş olabilir. Çünkü bitkilerde toprak üstü biomass üretiminin fazla olması toprak altı organlarının iyi gelişmiş olması yada ışığa olan rekabetinin yüksek olmasından kaynaklanmaktadır (Horn 1971; Givnish 1988; Abrams and Kubiske 1990). Diğer taraftan sandal, kermes meşesi, defne ve akçakesme bitkileri ağaç formunda olmasına rağmen uzun yıllar yapılan aşırı tahribattan dolayı çalı formuna dönüşmüş ve bitki başına yaprak verimleri orta seviyelerde kalmıştır. Araştırmada bitkiler arasında yaprak verimleri farklılık göstermiştir. Düşük yaprak verimine sahip türlerin genellikle küçük habituslu ve yaprak alanlarının küçük olduğu görülmektedir. Hayvanlar tarafından hiç tercih edilmeyen bitkilerin bitki başına yaprak verimlerinin çok düşük olması hayvanlar tarafından aşırı derecede otlandıklarından değil genellikle bu bitkilerin küçük habituslu olmalarından kaynaklanabilir. Yine bazı bitki türlerinin tam yapraklanma dönemleri yaz aylarına rastladığı için bitki başına verimlerinin düşük olması aşırı yaz sıcaklıklarından azalmış olabilir. Çünkü Larcher (2000), aşırı yaz sıcaklıklarının bitkilerin fotokimyasal etkinliğini azaltarak üretkenliğini ve verimliliğini azalttığını belirtmiştir. Bitki başına yaprak verimlerinin bazı bitkilerde düşük olmasına bir başka neden, bitkiler arasındaki rekabettir. Akdeniz otlakiye alanlarında çeşitliliğin dekara verimliliği artırdığı fakat bitkiler arasındaki rekabetten dolayı bazı bitkilerin bitki başına verimlerini düşürdüğü belirtilmiştir (Troumbis and Memtas 2000). Bitki türlerinin farklı rakım ve yöneylere göre bitki başına yaprak verimlerine ait varyans analiz sonuçları Çizelge 4.15 de verilmiştir. Çizelgeden de görüldüğü gibi bitkiler, rakım ve bitki x rakım interaksiyonu p<0.01 ihtimal seviyesinde çok önemli bulunmuştur. Yapılan istatistik analiz sonucunda üçlü interaksiyon önemsiz bulunurken, yöney, bitki x yöney interaksiyonu ve rakım x yöney interaksiyonu ise p<0.05 ihtimal sınırlarında önemli olmuştur. 122

112 Çizelge Farklı Rakım ve Yöneylerde Tespit Edilen Bitkilerin Yaprak Verimlerine Ait Varyans Analiz Sonuçları Varyasyon Kaynakları SD F Değerleri Blok ns Bitkiler ** Rakım ** Bitki x Rakım ** Yöney 1 6.4* Bitki x Yöney 9 2.1* Rakım x Yöney 2 4.0* Bitki x Rakım. x Yöney ns Hata 118 Genel 179 * İşaretli F değerleri %5, ** işaretli F değerleri ise %1 ihtimal sınırında önemli, ns önemsizdir. Tüm rakım ve yöneylerde tespit edilen 10 çalı türüne ait yaprak verimleri çizelge 4.16 da verilmiştir. Yeşil himalaya meşesi ve akçakesme en yüksek bitki başına yaprak verimine sahip türler olarak belirlenmiştir. Bu bitkileri sandal, melengiç ve kermes meşesi takip etmiştir. En düşük bitki başına yaprak verimine sahip türler ise pamukcuk, çoban çırası, sarısalkım, karaçalı ve saparna bitkileri olmuştur. Rakımlara göre bitki başına yaprak verimleri çok önemli bulunmuştur. Rakımlar arasında en yüksek yaprak verimi (7,23 kg) 800 m üzeri rakımda tespit edilmiş, m ve m rakımlarda ise düşmüştür. 1. rakım ve 2. rakım değerleri arasındaki farklılık önemli olmamıştır. Yöneyler arasında bitki başına yaprak verimleri p<0.05 ihtimal seviyesinde önemli bulunmuştur. Kuzey yamaçların bitki başına yaprak verimleri (5,53 kg) daha yüksek belirlenmiştir. En yüksek rakım olan 800 m üzerinde bitki başına yaprak verimleri diğerlerinden yüksektir. Yine düşük rakım seviyelerinde bitki başına yaprak verimleri orta rakım seviyesine göre daha yüksek belirlenmiştir. Aynı bitki türünün farklı rakım seviyelerinde bitki başına yaprak verimlerinin farklılığı bitki x rakım interaksiyonunun önemli çıkmasına neden olmuştur (Şekil 4.10). Örneğin sandal ve sarısalkım da bitki 123

113 Çizelge Farklı Rakım ve Yöneylerde Bulunan Türlerin Bitki Başına Yaprak Verimleri (kg) Bitkiler m m 800 m Üzeri Güney Kuzey Ort. Ort. Ort. Güney Kuzey Güney Kuzey Güney Kuzey Ort. Ort. Bit. Ort Pistacia terebinthus 3,22 7,25 5,24 7,48 6,22 6,85 4,21 6,50 5,36 4,97 6,66 5,81B Cistus creticus L. 0,58 0,50 0,54 0,29 0,25 0,27 0,21 0,38 0,29 0,36 0,38 0,37C Arbutus andrachne L 5,46 4,58 5,02 5,38 6,30 5,84 8,03 7,51 7,77 6,29 6,13 6,21B Quercus coccifera L 6,39 5,14 5,76 4,67 3,26 3,97 7,97 7,09 7,53 6,34 5,16 5,76B Q.infectoria ssp.boissieri 4,82 6,19 5,51 3,75 5,82 4,78 24,70 30,21 27,45 11,09 14,07 12,58A Phlomis armeniaca 0,64 0,83 0,73 0,21 0,33 0,27 2,06 5,13 3,59 0,97 2,10 1,53C Smilax aspera 1,95 3,44 2,69 2,34 1,66 2,00 2,53 3,65 3,09 2,27 2,92 2,59C Phillyrea latifolia L 7,39 16,38 11,88 9,72 5,23 7,48 4,70 20,43 12,57 7,27 14,01 10,64A Paliurus spina-christi 1,98 2,21 2,10 3,04 2,14 2,59 0,69 2,34 1,51 1,90 2,23 2,07C Gonocytisus angulatus L 0,46 0,60 0,53 0,94 1,18 1,06 3,22 3,14 3,18 1,54 1,64 1,59C Ortalama 3,29 4,71 4,00B 3,78 3,24 3,51B 5,83 8,64 7,23A 4,30b 5,53a LSD:Bitki = 2858,94**; Rakım = 1565,91**; Yöney = 967,18*; Bit x Rak = 4951,84**; Bit x Yön = 3058,50*; Rak x Yön= 1675,21*; Bit x Rak x Yön= Önemsiz 124

114 başına yaprak verimleri rakımla birlikte artış gösterirken, melengiç ve karaçalı da önce yükselmiş sonra düşmüş, diğer türlerde ise önce düşmüş sonra artmıştır. Araştırmada kermes meşesi türünün yaprak verimi önce düşmüş sonra artmıştır. 800 m üzeri rakımda bitki başına yaprak verimi en yüksek seviyeye ulaşmıştır. 30 Yap.Ver.(kg) Üzeri 0 Pt Cc Aa Qc Qi Pa Sa PI Ps Ga Bitkiler Şekil Farklı Rakımlarda Bitki Başına Yaprak Verimlerinin Bitkilerdeki Değişimi (Bitki x Rakım interaksiyonu) Bitkilerin yöneyler arasında bitki başına yaprak verimleri farklı bulunmuş, bu da bitki x yöney interaksiyonunun p<0.05 ihtimal sınırlarında önemli çıkmasına neden olmuştur. Sadece sandal ve kermes meşesi bitkilerinde güney yamaçlarda bitki başına yaprak verimleri yüksek olurken, diğer bitkilerde kuzey bakıda bitki başına yaprak verimleri yüksek bulunmuştur. Dolayısıyla türlerin yaprak verimleri kuzey yamaçlarda daha yüksek olmuştur (Şekil 4.11). Yap.Ver.(kg) Pt Cc Aa Qc Qi Pa Sa PI Ps Ga Güney Kuzey Bitkiler Şekil Farklı Yöneylerde Bitki Başına Yaprak Verimlerinin Bitkilerdeki Değişimi (Bitki x Yöney interaksiyonu) 125

115 Bitki türlerinin ortalaması üzerinden rakım x yöney interaksiyonu da p<0.05 ihtimal seviyesinde önemli bulunmuştur (Şekil 4.12) m ve 800 m üzeri rakımlarda bitki başına yaprak verimleri kuzey yamaçlarda daha yüksek olurken, m rakımda ise güney yamaçlarda daha yüksek bulunmuştur. Araştırmada bitki başına yaprak verimleri bitki x rakım x yöney interaksiyonu önemsiz bulunmuştur. Yap.Ver(kg) m m 800 m üzeri Rakım Güney Kuzey Şekil Farklı Rakımlarda Bitki Başına Yaprak Verimlerinin Yöneylere Göre Değişimi (Rakım x Yöney interaksiyonu) Bitkilerdeki verim değerlerini ele alan çok sayıda araştırıcı çok önemli farklılıklar belirlemiştir. Verimliliğin türler arasında (Bonciarelli and Santilochi 1980) hatta aynı tür içerisinde bile (Liacos and Moulopoulos 1967) farklılıklar gösterdiğini belirtmişlerdir. Yine Bartolome and Kosco (1982), çalı türlerinin yem verimlerinin bitkinin yaşına, mevsimlere, yıllara, yetiştiği yere göre değiştiği gibi türler arası ve hatta tür içerisinde de farklılık gösterdiğini belirtmişlerdir. Bizim araştırmamızda da türlerin çok önemli farklılıklar gösterdiği ortaya çıkmıştır. Yapılan araştırmada yeşil himalaya meşesi ve akçakesme bitkileri yaprak verimleri en yüksek türler olarak kaydedilmiştir. Bu iki bitkide yaprak verimlerinin yüksek olması gelişmiş kök sistemlerine sahip olmasından kaynaklandığı söylenebilir. Çünkü yetişkin çalı ve ağaçlar kuvvetli kök sistemleri sayesinde toprağın derinliklerinde bulunan suyu kullanarak yaz döneminde meydana gelen aşırı kuraklıktan etkilenmemekte ve üretkenliklerini devam ettirmektedirler (Penuelas and Filella 2003). 126

116 Yine melengiç ve sandal türlerinin bitki başına yaprak verimleri yüksek bulunmuştur. Bu bitkilerin iyi bir kök büyüme dinamiğine sahip olmaları verimlerinin yüksek olmasına neden olmuş olabilir. Çünkü iyi bir kök büyüme dinamiği sürgün büyüme aktivitesi ile sıkı ilişki içersindedir (Kummerow 1989). Kermes meşesi türünün 800 m üzeri rakımda bitki başına yaprak verimi diğer iki rakıma göre yüksek çıkmıştır. Bu rakımda kermes meşesi nin daha yüksek boylu olması bunun sebebi olabilir. Bu konu ile Tsiouvaras (1987b), kermes meşesi nde doğal bitki boyları ile bitki başına verimin doğru orantılı olduğunu ve yüksek boylu kermes meşesi çalılıkların kısa boylu türlere göre bitki başına ve hektara en yüksek ot üretimini sağladığını belirtmiştir. Sandal türünün diğer iki rakıma göre üst rakımlarda yaprak verimin yüksek olması bu türün üst rakımlarda yoğunluğunun daha fazla olması sebebiyle hayvanlar tarafından yapılan tahribat derecesinin az olmasına bağlanabilir. Yine karaçalı türünün üst rakımlarda yaprak veriminin az olması zamanla aşırı otlanma sonucu bitkilerin daha küçük habituslu kalmasına ve yaprak veriminin düşük kalmasına neden olduğu söylenebilir. Saparna bitkisinin farklı rakım ve yöneylerde bitki başına yaprak verimlerinin farklı olması bu bitkinin sarılıcı büyüme formunda olmasından kaynaklandığı söylenebilir. Bu bitki lian grubunda olduğu için büyüme dinamiği mutlak surette konukçu bitkinin yüksekliği ve taç genişliğine bağlıdır. Bundan dolayı saparna bitkisinin farklı rakım ve yöneylerde farklı konukçu bitkilerle ortak yaşadıklarından bitki başına verimleri farklılık göstermiştir. Rakıma göre bitki başına yaprak verimlerinin farklılık göstermesi sahip olduğu arazi yapısından dolayı yağış miktarı ve toprağın besin içeriğinin farklı olmasından kaynaklanabilir. Amato et al. (2004), çalıların kuru madde üretimlerinin yüksek oranda çevresel şartlara bağlı olarak değiştiğini ifade etmişlerdir. Yine bu konu ile ilgili Le 127

117 Houerou and Hoste (1977), çalı türlerinde yıllık ortalama veriminin yıllık yağış miktarına göre değiştiğini belirtmişlerdir. Çünkü rakım her 100 m düştükçe yağış miktarı 50 mm azalmaktadır (Kantarcı 1982). Buna göre bizim araştırmamızda düşük rakımlarda bitki başına yaprak veriminin azlığı buna bağlanabilir. Akdeniz havzasında araştırma yapan Kadmon and Danin (1999), makilik alanlarında bitki biomasında meydana gelen azalmanın nedenini yağış miktarının azalması ve topraktaki su açığının artmasına bağlamışlardır. Deneme alanımızda yapılan toprak analiz sonuçlarına göre toprağın organik madde içeriği yönünden önemli bir farklılığın olmadığı tespit edilmiştir. Zaady et al. (2001), İsrail deki yarı kurak ekosistemlerde hayvanlar tarafından otlatılan ve otlatılmayan parsellerdeki toprağın organik madde içeriğinin kuzey ve güney yöneyler arasında önemli bir farklılığın olmadığını fakat kuzeye bakan yöneylerdeki toprak nem içeriğinin güneye bakan yöneylerden daha fazla olduğunu belirtmişlerdir. Toprakta nem içeriği yüksek olan yerlerde bitkilerin verimlerinin daha yüksek olduğu yapılan birçok çalışma ile belirlenmiştir. Escos et al. (2000), İspanya nın yarı kurak bölgesinde bir baklagil çalı türü olarak yetişen Anthyllis cytiscides in kuzeye bakan yöneylerde kök uzunluğunun, yaprak alanı büyüklüğünün ve yeniden üretkenliğinin güneye bakan yöneylerden daha yüksek olduğunu açıklamışlardır. Çalışmamızda kuzeye bakan yöneylerdeki türlerin güneye bakan yamaçlardaki türlere göre daha fazla verim vermesi bundan kaynaklanabilir. Yapılan birçok çalışmada yüksek rakım ve kuzey yamaçlarda bitki başına yaprak verimlerinin daha yüksek olduğu vurgulanmıştır. En önemli sebep olarakta topraktaki su bilançaosu gösterilmiştir. Bu konu ile ilgili Kantarcı (1982), kuzey yöneylerin güney yamaçlara, yüksek rakımların düşük rakımlara göre daha fazla yağış aldığını belirtmiştir. Yıllık yağış miktarı özellikle kurak ve yarı kurak bölgelerde bitki verimlerini etkileyen en önemli iklim faktörüdür (Floret et al. 1982). 128

118 Çalı ve ağaç türlerinin farklı büyüme formlarına sahip olması, biyolojik ve fizyolojik özelliklerinin farklı olması, tahribat derecelerinin farklılığı bitki başına verimlerinin farklı olmasına neden olabilir Bitki başına yaprak oranları (%) Araştırma sahasında belirlenen 38 çalı türüne ait bitki başına yaprak oranları Çizelge 4.17 de verilmektedir. Yapılan istatistiksel değerlendirme sonucunda çalı türlerinin bitki başına yaprak oranları çok önemli farklılık göstermiştir (p<0.01). Araştırmada en yüksek yaprak oranı hayvanlar tarafından hiç tercih edilmeyen adi sumak bitkisinde (%51,73) bulunmuştur. Bunu %46,18 ile sandal ve %45,90 yaprak oranı ile katran ardıcı takip etmiştir. Çizelge Araştırma Sahasında Tespit Edilen Bitkilere Ait Yaprak Oranları (%) Bitkiler Yaprak Yaprak Bitkiler Oranları (%) Oranları (%) Pistacia terebinthus 37,09B-H Rubus canescens 38,89A-G Rhus coriaria 51,73A Crataegus monogyna 29,18E-L Ceratonia siliqua 39,98A-F Crataegus orientalis 25,61G-L Cistus creticus 29,57E-L Origanum majorana L. 36,35B-H Cistus salviifolius 28,67E-L Cotinus coggygria Scop 37,86B-H Juniperus oxycedrus 45,90AB Rhamnus alaternus L. 21,92J-M Arbutus andrachne 46,18AB Ostrya carpinifolia Scop. 35,95B-I Colutea arborescens 41,64A-E Olea europaea var.oleaster 33,79B-K Cercis siliquastrum 40,26A-F Daphne sericea Vahl 33,16B-K Calycotome villosa 16,51L-N Pyrus elagrifolia 22,77I-M Quercus coccifera 38,11B-H Gonocytisus angulatus 10,95MN Q infectoria ssp.boissieri 29,03E-L Styrax officinalis 25,48H-L Quercus cerris 28,11F-L Myrtus communis 31,03D-K Phlomis armeniaca 34,64B-J Clematis cirrhosa 25,33H-L Laurus nobilis 45,42A-C Cornus sanguinea 28,21F-L Smilax aspera 25,91G-L Malus sylvestrist 21,91J-M Phillyrea latifolia 32,48C-K Capparis ovata 44,23A-D Paliurus spina-christi 30,50E-K Spartium junceum 6,25N Thymus capitatus 21,32K-M Fraxinus ornus ssp cilicica 22,70I-M Ortalama 31,44 LSD: Bitki = 13,29** 129

119 Araştırmada en düşük yaprak oranına sahip bitki (%6,25) hayvanların en çok tercih ettiği katır tırnağı olmuştur. Yine hayvanların severek yedikleri sarısalkım bitkisinin yaprak oranı düşük bulunmuştur. Bu çalışmada çalı türlerinin yaprak oranı ortalama olarak %31,44 bulunmuştur. Adi sumak ın hayvanlar tarafından hiç otlanmamış olması, küçük habituslu yapıya sahip olması, kalın bir odunsu aksam meydana getirmemesi gibi özelliklerden dolayı yaprak oranı yüksek olmuş olabilir. Bitki türlerinin farklı rakım ve yöneylere göre yaprak oranları ile ilgili varyans analiz sonuçlarını incelediğimizde yaprak oranının bitki ve rakıma göre p<0.01 ihtimal seviyesinde çok önemli, yöneye göre ise p<0.05 ihtimal sınırlarında önemli farklılıklar gösterdiği görülmektedir. Bitki x rakım interaksiyonu çok önemli (p<0.01) bulunurken, bitki x yöney ve rakım x yöney interaksiyonu önemsiz, bitki x rakım x yöney interaksiyonunun ise (p<0.05) önemli olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 4.18). Çizelge Farklı Rakım ve Yöneylerde Tespit Edilen Bitkilerin Yaprak Oranlarına Ait Varyans Analiz Sonuçları Varyasyon Kaynakları SD F Değerleri Blok ns Bitkiler ** Rakım ** Bitki x Rakım ** Yöney 1 6.2* Bitki x Yöney ns Rakım x Yöney ns Bitki x Rakım. x Yöney * Hata 118 Genel 179 * İşaretli F değerleri %5, ** işaretli F değerleri ise %1 ihtimal sınırında önemli, ns önemsizdir. Mevcut çalı türlerinin yaprak oranları farklılık göstermiştir (Çizelge 4.19). Sandal en yüksek yaprak oranına (%46,18) sahip tür olarak belirlenmiştir. Bunu kermes meşesi ve melengiç türleri takip etmiştir. En düşük yaprak oranına sahip tür ise sarısalkım olmuştur. 130

120 Çizelge Farklı Rakım ve Yöneylerde Bulunan Türlerin Yaprak Oranları (%). Bitkiler m m 800 m Üzeri Güney Kuzey Ort. Ort. Ort. Güney Kuzey Güney Kuzey Güney Kuzey Ort. Ort. Bit. Ort Pistacia terebinthus 29,85 20,75 25,30 31,08 42,06 36,57 50,05 48,71 49,38 37,00 37,17 37,09B Cistus creticus L. 25,26 27,19 26,23 31,03 28,27 29,65 23,52 42,18 32,85 26,60 32,55 29,57CD Arbutus andrachne L 26,53 40,30 33,41 50,47 52,34 51,40 52,23 55,21 53,72 43,07 49,28 46,18A Quercus coccifera L 22,57 28,70 25,63 42,41 43,80 43,11 44,21 46,96 45,59 36,40 39,82 38,11B Q.infectoria ssp.boissieri 17,91 21,79 19,85 33,54 37,35 35,44 28,13 35,47 31,80 26,52 31,54 29,03CD Phlomis armeniaca 34,09 34,40 34,24 22,85 33,00 27,92 44,89 38,59 41,74 33,94 35,33 34,64BC Smilax aspera 23,73 33,70 28,71 26,45 28,98 27,72 20,00 22,60 21,30 23,39 28,43 25,91D Phillyrea latifolia L 32,26 26,59 29,43 27,83 39,15 33,49 31,45 37,60 34,53 30,51 34,45 32,48BC Paliurus spina-christi 35,08 27,35 31,22 24,70 34,71 29,70 32,08 29,09 30,59 30,62 30,38 30,50CD Gonocytisus angulatus L 11,18 8,82 10,00 20,23 11,89 16,06 7,46 6,12 6,79 12,96 8,94 10,95E Ortalama 25,84 26,96 26,40B 31,06 35,15 33,11A 33,40 36,25 34,83A 30,10b 32,79a LSD: Bitki = 6,32**; Rakım = 3,46**; Yöney = 2,14*; Bitk x Rak = 10,95**; Bit x Yön = Önemsiz; Rak x Yön = Önemsiz; Bit x Rak x Yön = 11,71* 131

121 Rakımlar arasında en yüksek yaprak oranı (%33,1 ve 34,83) m ve 800 m üzeri rakımda bulunmuştur m rakıma geçildiği zaman yaprak oranı düşmüştür. Orta ve yüksek rakım kotu ile düşük rakım kotu değerleri arasındaki fark istatistiksel olarak çok önemli bulunmuştur. Yöneyler arasında yaprak oranları p<0.05 ihtimal seviyesinde önemli bulunmuştur. Kuzey yamaçların yaprak oranı (%32,79) daha yüksek belirlenmiştir. Güney yamaçların yaprak oranları ise %30,10 olarak tespit edilmiştir. Deniz seviyesinden yükseklik artıkça bitkilerin yaprak oranları farklı sonuçlar vermiştir (Çizelge 4.19). Örneğin melengiç, pamukcuk, sandal, kermes meşesi ve akçakesme nin yaprak oranları rakımla birlikte artış gösterirken, saparna da düşmüş, yeşil himalaya meşesi ve sarısalkım türlerinde önce yükselmiş sonra düşmüş, çoban çırası ve karaçalı da önce düşmüş sonra artmıştır. Aynı bitki türlerinin değişik rakımlarda farklı sonuç vermesi bitki x rakım interaksiyonunun önemli çıkmasına neden olmuştur (Şekil 4.13). Bitkilerin değişik yöneylerde yaprak oranlarının farklılık göstermemesi bitki x yöney inteaksiyonunu önemsiz çıkarmıştır (Şekil 4.14). Buna karşılık rakım ve yöneyin ortak etkisiyle fazla bir değişim görülmemiştir (Şekil 4.15). 60 Yaprak Oranı (%) Pt Cc Aa Qc Qi Pa Sa PI Ps Ga Üzeri Bitkiler Şekil Farklı Rakımlarda Bitki Başına Yaprak Oranlarının Bitkilerdeki Değişimi (Bitki x Rakım interaksiyonu). 132

122 50 Yaprak Oranı (%) Pt Cc Aa Qc Qi Pa Sa PI Ps Ga Güney Kuzey Bitkiler Şekil Farklı Yöneylerde Bitki Başına Yaprak Oranlarının Bitkilerdeki Değişimi (Bitki x Yöney interaksiyonu). Yaprak Oranı (%) m m 800 m üzeri Güney Kuzey Rakım Şekil Farklı Rakımlarda Bitki Başına Yaprak Oranlarının Yöneylere Göre Değişimi (Rakım x Yöney interaksiyonu). Araştırmada üçlü interaksiyon p<0.05 ihtimal seviyesinde önemli bulunmuştur. Bu üçlü interaksiyona göre en yüksek yaprak oranının (%55,21) 800 m üzeri rakımda ve kuzey yamaçta yetişen sandal türünde olduğu belirlenmiştir. Bu araştırmada sandal, kermes meşesi ve akçakesme türleri yaprak oranı yüksek olan türler olarak belirlenmiştir. Sebep olarak bu bitkilerin hayvanlar tarafından orta derecede otlanıyor olmasından kaynaklanmış olabilir. Çünkü orta seviyede yapılan biçim ve otlatma sonrasında, bitkilerde dal başına yaprak yoğunluğunun düşük seviyede yapılan biçim ve otlatmalardan daha fazla olması, yaprak/sap oranının daha yüksek olmasına neden olmaktadır (Tsiouvaras 1987b). Araştırmada yeşil himalaya meşesi bitki başına yaprak oranı düşük türler arasında yer almıştır. Sebep olarak odunsu kısımlarının artmasından kaynaklandığı ifade edilebilir. 133

123 Herdem yeşil ve yaprağını döken ağaç ve çalılar taç kısımları ile solar radyasyonu iç kısımlara fazla iletemediğinden bitkinin yaprak/sap oranı bitkinin tamamında aynı olmamakta ve yaprak/sap oranı taç kısımdan iç kısma doğru bir azalma olmaktadır (Sternberg and Shoshany 2001a). Yine saparna bitkisinin bitki başına yaprak oranı düşük bulunmuştur. Bu bitki sarılıcı formda büyüdüğünden mevcut yapraklarının tamamına yakını sadece bitkinin uç kısımlarında oluşmuştur. Sonuçta bitki başına sap verimi daha yüksek, yaprak verimi daha düşük kaydedilmiştir. Araştırmada m rakımda yaprak oranı düşük kaydedilmiştir. Sebep olarak su faktörünün ekili olduğu söylenebilir. Bitkilerde su stresi sadece yaprak büyüklüğünü sınırlandırmakla kalmayıp aynı zamanda dallardaki büyüme oranının azalmasına ve yaprak sayısının azalmasına neden olmaktadır (Kramer and Kozlowski 1979). Araştırmamızın başında da ifade edildiği gibi doğal bir maki vejetasyonunda bulunan bitkilerin iklim ve topoğrafik faktörler ve uzun yıllar uygulanan tahribat derecelerinin farklılığından dolayı aynı bitkilerin aynı gelişme dönemlerinde bile bitki başına yaprak oranları farklılık göstermiştir. 134

124 5. SONUÇ Akdeniz iklimi gösteren Avrupa ve dünyadaki diğer ülkelerde uzun yıllardır çalılar üzerinde durulmasına rağmen ülkemizde bu konu ile ilgili yapılan çalışma sayısı çok azdır. Bu araştırmada Erdemli yöresinde farklı rakım ve yöneylerde bulunan bitki türlerinin tespiti ve yem değerlerinin belirlenmesi ele alınmıştır. Nisan Nisan 2007 döneminde yürütülen çalışmanın sonucunda; toplam 38 çalı ve ağaç türü tespit edilmiş, tespit edilen bu türlerin ham protein, NDF, ADF oranları, yaprak verimi ve yaprak oranları rakım ve yöneylere göre incelenmiştir. Farklı rakım ve yöneylere göre hayvanlar tarafından bitkilerin otlanma dereceleri ile yıl boyunca fenolojik gözlemler de incelemeye dahil edilmiştir. Bunun sonucunda türlerin çeşitliliği ve yoğunlukları rakım ve yöneylere göre farklı olmuştur. Yine bitkilerin rakım ve yöneylere göre fenolojik gelişme evreleri ve hayvanlar tarafından otlanma durumları farklı bulunmuştur. Yapılan araştırmada çalılık alanlarında otlanabilir materyalin miktarı ve kalitesi biotik ve abiotik faktörler ile uygulanan idare sistemleri tarafından etkilendiği ortaya konulmuştur. Yine eğim, yöney, rakım gibi topoğrafik, toprak yapısı ve tekstürü gibi edaphik faktörlerin de çalılık alanlarda otlanabilir materyalin kalitesini ve biomas üretimini etkilediği belirlenmiştir. Araştırma sonucunda türlerin ortalama HP, NDF, ADF ve yaprak oranları sırasıyla %11,87, %39,25, %26,44 ve %31,44 olarak belirlenmiş, yaprak verimleri ise ortalama 6,74 kg olarak tespit edilmiştir. En yüksek protein oranı patlangaç, NDF oranı üvez, ADF oranı kermes meşesi, yaprak verimi keçi boynuzu ve yaprak oranı adi sumak bitkilerinde tespit edilmiştir. Yazları kurak geçen bu araştırma alanında otsu türlerin yetişme süresi kısa olduğundan çalı ve ağaç türleri otlayan hayvanlar için iyi bir alternatif yem kaynağıdır. Araştırmada patlangaç, sarısalkım, saparna ve sarılıcı akasma bitkileri hayvanlar tarafından çok fazla tercih edilirken, sumak, develik, çoban çırası, beyaz kekik ve karabaş kekik bitkileri hiç tercih edilmemiş, geride kalan türler ise vejetasyondaki otsu ve diğer bitki türlerinin yoğunluğuna bağlı olarak farklı derecelerde otlanmışlardır. 135

125 Araştırma sahasında farklı iklim özelliği ve topoğrafik yapının farklılığından dolayı tür çeşitliliği yüksek bulunmuştur. Bu tür çeşitliliğinin farklılığından dolayı yıl boyunca bitkilerde gelişme seyirleri dinamik bir yapı kazanmıştır. Her ne kadar türlerin gelişme seyirleri yıl içerisine yayılmış olsa da genellikle çalılarda vejetatif safha mart ayı başında başlayıp kasım sonuna kadar devam etmektedir. Bölgenin iklim özelliğinden dolayı türlerin yarıya yakını herdem yeşil türler olup, diğer türlerin de farklı dönemlerde gelişme özelliği göstermeleri yıl boyunca hayvanlara otlanabilecek materyal sağlamaktadır. Yöney ve rakım gibi ekolojik faktörlerin tür çeşitliliğini, bitki yoğunluğunu, türlerin gelişme seyirlerini ve bitkisel özelliklerini yakından etkilediği belirgin olarak ortaya konmuştur. Rakımın artması sıcaklık stresini azaltarak ve ışık yoğunluğunu artırarak etki yapmaktadır. Ancak araştırmamızda farklı tahribattan dolayı artan rakımla düzensiz bir değişim gözlenmiştir. Yöneyin incelenen özellikler üzerine etkisi daha belirgindir. Kuzey yamaçlarda daha fazla bitki çeşitliliği ve daha yoğun bitki örtüsü tespit edilmiştir. Bunun yanında yine kuzey yamaçlarda türlerin ham prorein oranları ve yaprak verimleri daha yüksek bulunmuştur. Bu durum yüksek sıcaklık ve yoğun ışık intensitesinden dolayı yaz depresyonunun kuzey yamaçlarda daha az olmasından kaynaklanabilir. Ayrıca kuzey yamaçlarda toprak oluşumu, toprak nemliliği ve toprak organik maddesi daha iyi durumdadır. Bu nedenle bölgede kuzey yamaçlar bitki gelişmesi için daha elverişli gözükmektedir. Akdeniz Bölgesi sahip olduğu arazi yapısı ve iklim özelliğinden dolayı hakim bitki örtüsü maki (çalı), bu alanları otlayan hayvan ise genellikle keçilerdir. Bilindiği üzere keçiler doğası gereği çalı ve ağaçların sadece yapraklarını değil ince sürgün ve dallarını da otlamaktadır. Bundan dolayı daha sonraki çalışmalarda bitkilerin ince sürgün ve dalların da kimyasal kompozisyonunun belirlenmesi faydalı olacaktır. Araştırma sahasını da içine alan Akdeniz havzasında küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin bilinçli bir şekilde yapılmadığı görülmektedir. Bunun için bu çalı vejetasyonlarında uygun idare sistemlerinin getirilmesiyle keçi yetiştiriciliğinin devamlılığında önemli bir adım atılmış olacaktır. Bundan dolayı bu çalılık alanları kullanan kesimlere gerekli eğitimlerin verilmesi yerinde olacaktır. 136

126 Yapılan bu çalışmada sadece hayvanlar tarafından otlanan alanlardaki türlerin teşhisi ve yem değerlerinin belirlenmesini konu aldığından hayvanlar tarafından otlanmayan alanlarda da tarama çalışmalarının yapılmasında fayda vardır. Bölgede geniş alan kaplayan makilikler üzerine daha ileri çalışmaların yapılması ve bu alanların sürdürülebilir bir şekilde ekonomik olarak kullanımının ortaya konulması gerekmektedir. 137

127 KAYNAKLAR Abrams, M.D. and Kubiske, M.E., Leaf structural characteristics of 31 harwood and conifer tree species in central Wisconsin: influence of light regime and shade tolerance rank. Fores Ecol. and Manage., 31: Adams, A.S. and Rieske, L.K., Prescribed fire affects white oak seedling phytochemistry: implications for insect herbivory. Forest Ecology and Manage. 176: Aganga, A.A. and Tshwenyane, S.O., Feeding values and anti-nutritive factors of forage tree legumes. Pakistan J. Nutrition, 2(3): Akman, Y., Barbero, M. and Quezel, P., 1979a. Contribution a I etude de Ia vegetation forestiere d Anatolie mediterraneenne. II. Phytocoenologia, 5(2): Akman, Y., Barbero, M. and Quezel, P., 1979b. Contribution a I etude de Ia vegetation forestiere d Anatolie mediterraneenne. Phytocoenologia, 5(3): Akman, Y., Ketenoğlu, O ve Geven, F., Vejetasyon Ekolojisi ve Araştırma Metotları. 301 s, Ankara. Akyıldız, A R., 1984: Yemler Bilgisi ve Laboratuar Kılavuzu. Ankara Üniv. Zir. Fak. Yay. No: 895, Uygulama Kitabı No: 213, 236 s, Ankara. Alicata, M.C., Amato, G., Bonanno, A., Giambalvo, D. and Leto, G., In vivo digestibility and nutritive value of Atriplex halimus alone and mixed with wheat straw. J. Agric. Sci., 139: Amato, G., Stringi, L. and Giambalvo, D., Productivity and canopy modification of Medicago arborea as affected by defoliation management and genotype in a Mediterranean environment. Grass and Forage Sci., 59: Andiç, C., Tarımsal Ekoloji. Atatürk Üniv. Ziraat Fak. Ders Notları No: 106, 300 s, Erzurum. Andrae, J., What is forage quality? fieldcrops/ forages/gacatarc/2003/nov03.pdf ( ). Angell, R.F., Miller, R.F. and Haferkamp, M.R., Variability of crude protein in crested wheat grass at defined stages of phenology. J. Range Manage., 43:186-l89. Anonim, T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Mersin Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü Çalışma Raporu, 1991, Mersin. Anonim, T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Mersin İl Müdürlüğü Çalışma Raporu, 2000, Mersin. Anonim, T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Mersin Tarım İl Müdürlüğü, Mersin Tarım Master Planı, Mersin. Armesto, J.J. and Martı nez, J.A., Relationships between vegetation structure and slope aspect in the Mediterranean region of Chile. J. Ecol. 66: Assefa, G., Biomass yield, botanical fractions and quality of tagataste, (Chamaecytisus palmensis) as affected by harvesting interval in the highlands of Ethiopia. Agroforestry Syst. 42: Aşkın, H.U., Balandız Yaylasının Florası ve Genel Vejetasyon Yapısı. Yüksek Lisans Tezi, Mersin Üniv. Fen Bilimleri Enst. Biyoloji Anabilim Dalı, Mersin. Atalay, İ., Türkiye Vejetasyon Coğrafyası. Ege Üniv. Basımevi, 336 s, İzmir. Atalay, İ., Sedir (Cedrus libani A. Rich) ormanlarının yayılış gösterdiği alanlar ve yakın çevresinin genel ekolojik özellikleri ile sedir tohum transfer rejiyonlaması. Orman Genel Müd. Yayın No: 663, Ankara. 138

128 Avcıoğlu, R., Çayır Mer a Bitki Topluluklarının Özellikleri ve İncelenmesi. Ege Üniv. Zir. Fak. Ders Yay. No: 466, Bornova, İzmir, s: Aydın, M., Çelik, İ. ve Berkman, A., Use of some natural plant species for erosion control in southern Turkey. The 10 th International Soil Conservation Organization Meeting Held. May , pp Badano, E.I., Cavieres, L.A., Molina-Montenegro, M.A. and Quiroz, C.L., Slope aspect influences plant association patterns in the Mediterranean Matorral of Central Chile. J. Arid Environ., 62: Bajracharya, D., Bhattarai, T.B., Dhakal, M.R., Mandal, T.N., Sharma, M.R., Sitaula and Vimal, B.K., Some feed values for fodder plants from Nepal. Agnew Botanika 59: Bakoğlu, A., Gökkuş, A. ve Koç, A., Dominant mera bitkilerinin biomas ve kimyasal kompozisyonlarının büyüme dönemindeki değişimi. II. Kimyasal kompozisyonundaki değişmeler. Tr. J. Agric. and Forestry, 23 (2): Barboni, D., Harrison, S.P., Bartlein, P.J., Jalut, G., New, M., Prentice, I.C., Sanchez-Goni, M.F., Spessa, A., Davis, B. and Stevenson, A.C., Relationships between plant traits and climate in the Mediterranean region: A polen date analysis. J. Vegetation Scie. 15: Barroso, G.F., Alados, C.L. and Boza, J., Food selection by domestic goats in Mediterranean arid shrublands. J. Arid Env, 3: Bartolome, J.W. and Kosco, B.H., Estimating browse production by deerbrush (Ceanothus integerrimus). J. Range Manage. 35(5): Ben Salem, H., Nefzaoui, A. and Abdouli, H., Palatability of shrubs and fodder trees measured on sheep and camels. European Cooperative Research Network on Pasture and Fodder. Crop production. Sub-network on Mediterranean pastures and fodder crops meeting. 7. Chania (Greece), Apr. Roma (Italy). p Ben Salem, H., Nefzaoui, A. and Ben Salem, L., Sheep and goat preferences for Mediterranean fodder shrubs. In: Ledin, I., Morand-Fehr, P. (eds.), Sheep and Goat Nutrition: Intake, Digestion, Quality of Products and Rangelands. Cahiers Options Méditerranéennes. 52: Bernays, E.A., Driver, G.C. and Bilgener, M., Herbivores and plant tannins. Advances in Ecological Research, 19: Binzet, R., İçel Bölgesinde Yayılış Gösteren Endemik Onosma Türleri Üzerinde Morfolojik, Anatomik ve Palinolojik İncelemeler. Yüksek Lisans Tezi, Mersin Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İçel. Biondini, M.E. and Manske, L., Grazing frequency and ecosystem processes in a northern mixed prairie, USA. Ecol. Appl., 6: Boardman, N.K., Comparative photosynthesis of sun and shade plants. Annual Rev. Plant Physiol., 28: Borens, F.M.P. and Poppi, D.P., The nutritive value for ruminants of tagasaste (Chamaecytisus palmensis) a leguminous tree. Animal Feed Science and Technology, 28: Boubaker, A., Kayouli, C. and Buldgen, A., Nutritive characterisation of shrubs browsed by goats during summer in the North-West of Tunisia. Options Méditerranéennes, 59: Bousquet-Mélou., A., Louis., S., Robles., C., Greff., S., Dupouyet., S. and Fernandez., C., Allelopathic potential of Medicago arborea, a Mediterranean invasive shrub. Chemoecology, Vol. 15(4):

129 Burke, I.C., Lauenroth, W.K. and Patron, W.J., Regional and temporal variation in net primary production and nitrogen mineralization in grasslands. Ecology 78: Campell, B.D., Hofmann, R.W. and Hunt, C.L., UV-B effects on New Zealand pasture ecosystems. In Stratospheric Ozone Depletion: The Effects of Enhanced UV-B Radiation, (Ed. J. Rozema), pp Canham, C.D., Suppression and release during canopy recruitment of Acer saccharum. Bulletin of the Torrey Botanical Club, 112: Chmielewski, F.M. and Rotzer, T., Response of tree phenology to climate change across Europe. Agric For Meteorol, 108: Class, M., Lason, K., Gehrke, J., Lachner-Doll, M., Fickel, J., Grune, T. and Streich, W.J., Captive roe deer (Capreolus capreolus) select for low amounts of tannic acid but not quebracho:fluctuation of preferences and potential benefits. Comparative Biochemistry and Physiology Part B 136: Corleto, A., Cazzato, E. and Laudadio, V., Quantitative and qualitative evaluation of tree and shrubby pasture species in Southern Italy. Fodder Trees and Shrubs Cahiers Options Méditerranéennes,Vol: 4: Cornelissen, T.G. and Fernandes, G.W., 2001a. Defence, growth and nutrient allocation in the tropical shrub Bauhinia brevipes (Leguminosae). Asustral Ecology, 26: Correal Castellanos, E., La introducion de especies pratenses yerli kayaya forrayeras en zonas aridas: los arbustos forrajeros (The introduction of perennial forage species in arid areas: forage shrubs). Zaragoza, CIHEAM. Correal, E., Sanchez-Gomez, P. and Alcaraz, F., Woody species (trees and shrubs) of multiple value for the arid and semi-arid zones of northern Mediterranean EEC countries. In: Agriculture, Programme de Recherche Agrimed, Commission des Communautes Europeennes, EUR FR-EN-DE, pp: Coşkun, B., Gülşen, N. and Umurcalılar, H. D., The nutritive value of Prangos ferulacea. Grass and Forage Sci., 59: Cumming, D.H.M., The influence of large herbivores on savana structure in Africa. In: Ecology of tropical savana (Eds: Huntley, J.B. and Walker, B.H.). Springer Verlag, Berlin, pp Çepel, N., Orman Ekolojisi. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Yay., İstanbul. Dallman, P.R., Plant Life in the World s Mediterranean Climates. University of California, Los Angeles. Di Castri, F., Goodall, D.W. and Specht, R., Mediterranean-type shrublands. Ecosystems of the World 11. Elsevier Pub. Comp. Amsterdam, Oxford, New York, 643 p. Doğan, B., Havza ıslahında kullanılabilecek ağaç, ağaçcık ve bitki türleri. OAE Derg., 74: Donovan, L.A., West, J.B. and McLeod, K.W., Quercus species differ in water and nutrient characteristics in a resource-limited fall-line sandhill habitat. Tree Physiology, 20: Doyle, P.J., Egan, J.K. and Thalen, A.J., Intake, digestion, and nitrogen and sulfur retention in Angora goats and merino sheep fed herbage diets. Aust. J. Exp. Anim. Husb. 24: 165. Dupraz, C., Fodder trees and shrubs in Mediterranean areas: Browsing for the future. Grassland and Science in Europe, 4:

130 El Hamrouni, A., and Sarson, M., Résultats d un essai de charge sur une parcelle de Medicago arborea L. (Rresults of an experiment on the carrying of a plot of Medicago arborea L.). INRF, Note De Recherche No. 14. Tunis, INFR. Escos, J., Alados, C.L., Pugnaire, F.I., Puigdefabregas, J. and Emlen, J., Stress resistance strategy in an arid land shrub: interactions between developmental instability and fractal dimension. J. Environ., 45: Estrella, N., On modelling of phenological autumn phases. In Menzel, A.: Progress in Phenology: Monitoring, data analysis, and global change impacts. Conference Abstract Booklet, 49. Fidan, C., Astragalus (geven) ve erozyon. GDA Orm. Araş. Enst. Derg. 1: Fitter, A.H., Fitter, R.S.R., Haris, I.T.B. and Williamson M.H., Relationships between first flowering date and temperature in the flora of a locality in central England. Funct. Ecol., 9: Floret, C., Pontanier, R. and Rambal, S., Measurement and modelling of primary production and water use in a south Tunisia steppe. J. Arid. Envir., 5(1): Gemici, Y., Bolkar Dağlarının (Orta Toroslar) Flora ve Vejetasyonu. Ege Üniversitesi Araştırma Fonu, Proje No: 1988/011, Bornova, İzmir. Genin, D., Feeding behaviour of goat and chemical composition of feeds in the coastal shrub of Baja California (Mexico): A functional relation. In: IV Inter. Range. Congr., Montpellier, April Givnish, T.J., Adaptation to sun and shade: a whole-plant perspective. Australian J. Plant Physiol., 15: Gökkuş, A., Avcı, M., Aydın, A., Mermer, A. ve Ulutaş, Z., Yükseklik, eğim ve yöneyin mera vejetasyonlarına etkileri. Doğu Anadolu Tarımsal Araşt. Enst. Yay. No: 13, 33 s, Erzurum. Gratani, L., Pesoli, P., Crescente, M.F., Aichner, K. and Larcher, W., Photosynthesis as a temperature indicator in Quercus ilex L.Global. Planet Change, 24: Gutman, M., Henkin, Z. and Hlzer, Z., Comparative performance of beef cattle on herbaceous and woody vegetation. Grassland and Science in Europe. 4: Güven, M., Doğu Anadolu Bölgesinde havza ıslahında kullanılabilecek önemli ağaç ve çalı türleri. Doğu Anadolu Orm. Arş. Müd. Derg., 1: Güven, M., Kargapazarı Dağı Florasında Bulunan Çalı Türlerinin Tespiti ve Çoğaltma Teknikleri İle Yem Değerlerinin Belirlenmesi (Doktora Tezi). Atatürk Üniv. Fen Bil. Enst. Tarla Bit. Anabilim Dalı, Erzurum. Harley, P.C, Tenhunen, J.D., Beyschlag, W. and Lange, O.L., Seasonal changes in net photosynthesis rates and photosynthetic capacity in leaves of Cistus salvifolius, a European mediterranean semi-deciduous shrub. Oecologia, 74: Hobbs, N.T., Baker, D.L., Ellis, J.E., Swift, D.M. and Gren, R.A., Energy and nitrogen based estimates of elk winter range carrying capacity. J. Wildlife Manage., 46: Holechek, J.L., Comparative contribution of grasses, forbs, and shrubs to the nutrition range ungulates. Rangelands. 6: Holechek, J.L., Vavra, M. and Pieper, R.D., Methods for determining the botanical composition of range herbivore diet: A review. J. Range Manage., 35: Horn, H.S., The adaptive geometry of trees. Princeton Univ. Pres, Princeton, NJ. Hove L., Ndlovu L.R., and Sibanda S., The effects of drying temperature on chemical composition and nutritive value of some tropical fodder shrubs. Agroforestry Systems, 59:

131 Jacqmain, E.I., Jones, R.H. and Mitchell, R.J., Influences of frequent cool-season burning across a soil moisture gradient on oak community structure in longleaf pine ecosystems. Am. Midl. Nat. 141: Joshi, N.P. and Singh, S.B., Availability and use of shrubs and tree fodder in Nepal. In: Shrubs and Tree Fodder for Farm Animals. (Ed.C. Devendra), Int. Development and Information Centre, Ottawa, Canada, pp Kababya, D., Prevolotsky, A., Bruckental, I. and Landau, S., Nutritional potential of woody vegetation for local goats in Israel.In: Rcent Advances in Small Ruminant Nutrition. Eds. J.E. Indberg, H.L. Gonda and I. Ledin. pp Proceed. Sem. FAO-CIHEAM. Rabat, Morocco, Oct. Kadmon, R. and Danin, A., Distribution of plant species in Israel in relation to spatial variation in rainfall. J. Veg. Sci., 10: Kadmon, R. and Harari-Kremer. R., Landscape-scale regeneration dynamics of disturbed Mediterranean maquis. J. Veg. Sci., 10: Kacar, B., Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri: II. Bitki Analizleri. Ankara Üniv. Ziraat Fak. Yay. No:453, 464 s, Ankara. Kamalak, A., Canbolat, O., Ozay, O. and Aktas, S., Nutritive value of oak (Quercus spp.) leaves. Small Ruminant Research, 53: Kantarcı, M.D., Akdeniz Bölgesinde Doğal Ağaç ve Çalı Türlerinin Yayılışı ile Bölgesel Yetişme Ortamı Özellikleri Arasındaki İlişkiler. İ.Ü. Orman Fak. Yay. No: 3054, O.F. Yay. No: 330, İstanbul, s: Kamalak, A., Canbolat, O., Gurbuz, Y., Erol, A. and Ozay, O., Effect of maturity stage on the chemical composition in vitro and in situ degradation of Tumbleweed hay (Gundelia tournefortii L.). Small Ruminant Res., 58: Karabulut, A., Canbolat, O. and Kamalak, A., Evaluation of carob, Ceratonia siliqua pods as a feed for sheep. Livestock Research for Rural Develop., 18(7). Karabulut, A., Canbolat, O., Özkan, C.O. and Kamalak, A., Potential nutritive value of some Mediterranean shrub and tree leaves as emergency food for sheep in winter. Livestock Research for Rural Development, 18(6). Karaömerlioğlu, D., Doğu Akdeniz Bölgesi Bitkileri. Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniv. Fen Bilimleri Enst., Adana. Kemp, P.R., Phenological patterns of chihuahuan desert plants in relation to the timing of water availability. J. Ecology, 71: Khair, M and Turuk, M., Dry matter accumulation and chemical content of saltbush (Atriplex halimus) grown in Mediterranean desert shrublands. Arid Environ., 52: Klemmedson, J.O. and Wienhold, B.J., Aspect and species influences on nitrogen and phosphorus in Arizona chaparral soil-plant system. Arid Soil Research & Rehabilitation, 6: Koç, A., Güzelyurt Köyü (Erzurum) Meralarında Otlamaya Başlama ve Son Verme Zamanlarının Belirlenmesi ile Topraküstü Bioması ve Otun Kimyasal Kompozisyonunun Yıl İçerisindeki Değişimi Üzerine Bir Araştırma (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi). Atatürk Üniv. Fen Bil. Enst. Tarla Bit. Anabilim Dalı, Erzurum. Koç, A., Topoğrafya ile Toprak Nem ve Sıcaklığının Mera Bitki Örtülerinin Bazı Özelliklerine Etkileri. Doktora Tezi, Atatürk Üniv. Ziraat Fak. Fen Bil. Enst. Tarla Bitk. Anabilim Dalı. Erzurum. Koukoura, Z., Production and forage quality of kermes oak (Quercus coccifera L.) under various light intensities. Diss. Dep. Forestry. Univ. of Thessaloniki, Greece. 142

132 Kramer, P.J. and Kozlowski, T.T., Physiology of Woody Plants. Academics Pres, New York, 811 pp. Kraus, T.E.C., Zasoski, R.J. and Dahlgren, R.A., 2004b. Fertility and ph effects on polyphenol and condensed tannin concentration in foliage and roots. Plant and Soil, 262: Kronberg, S.L. and Malechek, J.C., Relationships between nutrition and foraging behavior of free-ranging sheep and goats. Journal Anim. Sci., 75: Kummerow, J., Structural Aspects of Shrubs in Mediterranean-Type Plant Communities. Options Mediterraneennes-Serie Seminaires, 3: Kurt, F., Mersin-Tarsus-Çamlıyayla Arasında Marnlı Anakaya Üzerindeki Maki Vejetasyonun Bitki Ekolojisi ve Bitki Sosyolojisi Yönünden Araştırılması. Doktora Tezi, Ankara Üniv. Fen Bilimleri Enst. Biyoloji Anabilim Dalı, Ankara. Kutiel, P. and Lavee, H., Effect of slope aspect on soil and vegetation properties along an aridity transect. Israel Journal of Plant Sciences, 47: Lambers, H., Chapin III, F.S. and Pons, T.L., Plant physiological ecology. Springer Verlag, New York, New York, USA. Larcher, W., Temperature stress and survival ability of Mediterranean sclerophyllous plants. Plant Biosystems, 134: Le Houérou, H.N., 'The natural pastures of North Africa; types, production, productivity and development. Proceedings of Intern. Symposium on range inventory and mapping in tropical Africa, Bamako. Addis Ababa, International Livestock Centre for Africa, pp Le Houerou, H.N., The role of browse in the management of natural grazing lands. In: Le Houerou (Ed), Browse in Africa, the current State of Knowledge. International Symposium on Browse in Africa, pp , Addis Ababa. Le Houérou, H.N., 1980a. Browse in Northern Africa. In H.N. Le Houérou, ed. Browse in Africa, the current state of knowledge. Addis Ababa, ILCA. Le Houérou, H.N., Impact of man and his animals on Mediterranean vegetation. In F. di Castri et al., eds. Mediterranean-type shrublands. New York, Elsevier Sci. Pub. Co. Le Houerou, H.N., Environmental Aspects of Fodder Trees And Shrubs Plantation in The Mediterranean Basin. Fodder Shrubs: Their Role In Mediterranean and Semiarid Land Development and Environmental Conservation. Institut Agronomique Et Veterinaire Hasan II, Rabat, 51 p. Le Houérou, H.N. and Hoste, C., 'Rangeland production and annual rainfall relations in the Mediterranean basin and in the African Sahelo Sudanian zone'. J. of Range Mgnt., 30(3): Liacos, L.G. and Moulopoulos, C., Contribution to the identification of some range types of Quercus coccifera L. North Greece Forest Res. Center, Res. Bull. No: 16. Lloret, F., Penuelas, J. and Estiarte, M., Effects of vegetation canopy and climate on seedling establishment in Mediterranean shrubland. Journal of Vegetation Science, 16: Maak, K. and Storch, H.V., Statistical downscaling of monthly mean air temperature to the beginning of flowering of Galanthus nivalis L. in Northern Germany. Int J. Biometeorol, 41: Manley, J.T., Schuman, G.E., Reeder, J.D. and Hart, R.H., Rangeland soil carbon and nitrogen responses to grazing. J. Soil Water Conser., 50: Martins-Loucao, M.A., Estudos fisiologicos e microbiologicos da associacao da alfarrobeira (Ceratonia siliqua, L.) com bacterias de Rhizobiacease. Ph.D. Diss., Univ. Lisboa, Portugal. 143

133 Matson, K.D., Milliam, J.R. and Klasing, K.C., Cockatiels (Nymphicus hollandicus) reject very low levels of plant secondary compounds. Applied Animal Behaviour Science, 85: Meuret, M., Prediction of tree and shrub leaf chemistry and digestibility by the use of Near Infrared Reflectance Spectroscopy. Fodder trees and shrubs for Mediterranean livestock. Papanastasis V., Stringi L. (Eds). Options Méditerranéennes, 4: Milchunas, D.G. and Lauenroth, W.K., Quantitative effects of grazing on vegetation and soil over a global renge of environments. Ecol Monogr., 63: Mill, E.M., Meuret, M., Baumann, M. and Steinbach, J., Ecological studies on the caprine carrying capacity of the Tunisian maquis. 36th Annual Meeting of European Association of Animal Production, Greece, 30 Sept.-3 Oct Nahed, J., Villafuerte, L., Grande, D., Perez-Gil, F., Aleman, T. and Carmona, J., Fodder shrub and tree species in the highlands of Southern Mexico. Anim. Feed Sci. Techn., 68: Nastis, A.S., Nutritive value of oak browse (Quercus coccifera) foliage for goats at various phenological stages. Aristotelian Univ. of Thessaloniki, Greece. Nastis, A.S., Nutritive value of oak browse (Quercus coccifera L.) foliage at various phenological stages. 36th Annual Meetionf gt he European Association for Animal Production, Greece, 30 Sept.-3 Oct Nastis, A., Feeding behaviour of goats and utilization of pasture on rangelands. ln: International Conference on Goats, International Academic Publishers, Beijing, China, 2: Nolan, T. and Nastis, A., Some aspects on the use of vegetation by grazing sheep and goats. Options Méditerranéennes, Series A, 34: Noy-Meir, I., Desert ecosystem structure and function. In Ecosystems of the world. Hot desertsandarid shrublands.vol.12a, M. Evenari, I. Noy-Meir, and E.Goodall, eds. (pp ). Elsevier, Amsterdam, The Netherlands. Noy-Meir, A., The response of two semi-arid plant communities to grazing. Israel J. Botany, 39: Oba, G., Vetaas, O.R. and Stenseth, N.C., Relationships between biomass and plant species richness in arid-zone grazing lands. J. Appl. Ecol., 38: Oberhuber, W. and Kofler, W., Topographic influences on radial growth of scots pine (Pinus sylvestris L.) at small spatial scales. Plant Ecology, 146: Osolo, NK, Kinuthia, JN, Gachuiri, CK, Okeyo, AM, Wanyoike, MM, Okomo, M Species abundance, food preference and nutritive value of goat diets in the semiarid lands of east central Kenya. In: Small ruminant research and development in Africa; Proceedings of the third biennial conference of the African small ruminant research network UICC, Kampala, Uganda 5-9 December (Ed: Lebbi, SHB, Kagwini, E). ILRI Nairobi, Kenya. Papachristou, T.G., Foraging behaviour and nutrition of goats grazing on shrublands of Greece.In: I.J. Gordon and R. Rubino (Ed), Grazing Behaviour of Sheep and Goats. Proceedings of the ECC-CAMAR 8001-CT Research Project Meeting held at Bella, Italy, Nov , Cahiers Options Mediterraneennes, 5: Papachristou, T.G., Contribution of two native fodder trees to sheep nitrogen retention In: Sylvopastoral systems: environmental, agricultural and economic sustainability; Proceedings of the Meeting of the Mediterranean Working Group of the FAO/CIHEAM Inter-Regional Research and Development Network on Pastures and Fodder Crops, Avignon (France), 29 May - 2 June 1995 ; Cahiers Options 144

134 Mediterraneennes (France), v.12/fao, Rome (Italy). Plant Production and Protection Div., 1995, pp Papachristou, T.G., Foraging behaviour of goats and sheep on Mediterranean kermes oak shrublands. Small Ruminant Res., 24: Papachristou, T.G. and Nastis, A.S., An oesophageal fistula cannula for goats and use for collecting forage samples. Geotechnica, 2: Papachristou, T.G. and Nastis, A.S., Nutritive value of two broadleaved fodder trees (Carpinus duinensis and Fraxinus ornus) in early summer and autumn. In: Proc. FAO Subnetwork on Mediterranean Pastures. 6th Meeting, Bari, Italy, pp Papachristou, T.G. and Nastis, A.S., 1993a. Diets of goats grazing oak shrublands of varying cover in northern Greece. J. Range Manage., 46: Papachristou, T.G. and Nastis, A.S., 1993b. Nutritive value of diet selected by goats grazing on kermes oak shrublands with different shrub and herbage in northern Greece. Small Rumin. Res., 12: Papachristou, T.G. and Nastis, A.S., Influence of decidues broadleaved woody species in goat nutrition during the dry season in Northern Greece. Small Ruminant Research, 20: Papachristou, T.G., Nastis, A.S., Mathur, R., and Hutchings, M.R., Effect of physical and chemical plant defences on herbivory: implications for Mediterranean shrubland management. Basic and Applied Ecology, 4:(5) Papachristou, T.G. and Papanastasis, V.P., Forage value of Mediterranean deciduous woody fodder species and its implication to management of silvo-pastoral systems for goats. Agroforestry systems, 27: Papanastasis, V.P., Production of natural grasslands in relation to air temperature and precipitation in northern Greece. Dassiki Erevna III. 111 p. Papanastasis, V.P. and Liacos, L.G., Productivity and management of kermes oak brushlands for goats. In: Internat. Symp. Browse in Africa- The Current State of Knowledge (Ed. N.H. Le Houerou). Intern. Livestock Center for Africa, Addis Ababa, Ethiopia. Papanastasis, V.P., Platis, P.D. and Papanastasis, O., Productivity of deciduous woody and fodder species in relation to air temperature and precipitation in a Mediterranean environment. Agroforestry Systems, 37 (2): Parissi, Z.M. and Nastis, A., Effect of clipping intensity on forage production and quality of Amorpha fruticosa (L.) Proce. of the 2st Panhelenic Range Sience Congress. Greek Range Science Society, Ioannina, 4-6 October 2000, Greece: Penuelas, J. and Filella, I., Deuterium labelling of roots provides evidences of deep water Access and hydraulic lift by Pinus nigra in a Mediterranean forest of NE Spain. Environ. Exp. Bot., 43: Perevolotsky, A., Landau, S., Kababya, D. and Ungar, E.D., Diet selection in dairy goats grazing woody Mediterranean rangeland. Appl. Anim. Behav. Sci., 57: Phoenix, G.K., Gwynn-Jones, D., Callaghan, T.V., Sleep, D. and Lee, J.A., Effects of global change on a sub-arctic heath: effects of enhanced UV-B radiation and increased summer precipitation. J. Ecol., 89: Platis, P.D. and Papanastasis, V.P., Productivity of deciduous fodder trees and shrubs in relation to the year cutting. Pages in REUR Technical Series 28., FAO ed, Management of Mediterranean shrublands and related forage resources. 7th Meeting of the FAO European Sub network on Mediterranean pastures and Fodder Crops in Chania (Crete), Greece, April

135 Platis, P.D. and Papanastasis, V.P., Relationship between shrub cover and available forage in Mediterranean shrublands. Agroforestry systems, 57:(1) Rayburn, E.D., Forage Management, Understanding Forage Analysis Important to Livestock Producers. West Virginia Univ. Extension Service. edu/~agexten/forglvst/analysis.pdf ( ). Rhizopoulou, S. and Psaras, G.K., Development and structure of drought-tolerant leaves of the Mediterranean shrub Capparis spinosa L. Annals of Botany, 92(3): Robles, A.B. and Passera, C.B., Native forage shrub species in South-Eastern Spain: Forage species, forage phytomass, nutritive value and carrying capacity. J. Arid Environments, 30: Sah, J.P., Ross, M.S., Koptur, S. and Snyder, J.R., Estimating aboveground biomass of broadleaved woody plants in the in the understory of Florida Keys pine forests. Forest Ecology and Management, 203: Sevim, M., Lübnan Sedirinin (Cedrus libani Barr.) Türkiye deki tabii yayılış ve ekolojik şartları. İ.Ü. Orman Fakültesi Derg., 2: Sevim, M., Lübnan Sedirinin (Cedrus libani Barr.) Türkiye deki tabii yayılış ve ekolojik şartları. T.c. Ziraat Vekaleti Orman Umum Müdürlüğü Yayınları Sivilkültür Serisi, neşriyat sıra no: 143, seri no: 24, Yenilik Basımevi, İstanbul. Silanikove, N., Why goats raised on harsh environment perform better than other domesticated animals. Options Me'diterrane'ennes, 34: Silanikove, N., Landau, S., Kabaya, D., Bruckental, I. and Nitsan, Z., Analytical approach and effects of condensed tannins in carob pods (Ceratonia siliqua) on feed intake, digestive and metabolic responses of kids. Livestock Production Science, 99(1): Silva-Pando, F.J., Gonzalez Hernandez, M.P. and Castro Garcia, P., Nutritional characteristics of some common woody plants in shrublands of Galicia (northwest ıberian peninsula). Grassland and Science in Europe, 4: Spano, D., Cesaraccio, C., Duce, P. and Snyder, R.L Phenological stages of natural species and their use as climate indicators. Int. J. Biom., 42: Sparks, T.H., Jeffree, E.P. and Jeffree, C.E., An examination of relationship between flowering times and temperature at the national scale using long-term phonological record from the UK. Int. J. Biom., 44: Specht, R.L., A comparison of the sclerophyllous vegetation characteristics of Mediterranean type climates in France, California, and southern Australia. I. Structure, morphology, and succession. Aust. J. Bot, 17: Stephens, D.W. and Krebs, J.R., Foraging Theory. Princeton University Press, Princeton, NJ. 247 p. Sternberg, M. and Shoshany, M., 2001a. Aboveground biomass allocation and water content relationships in Mediterranean trees and shrubs at two climatological regions in Israel. Plant Ecology Sternberg, M. and Shoshany, M., 2001b. Influence of slope aspect on Mediterranean woody formations: Comparsion of a semiarid and an arid site in Israel. Ecological Research, 16: Stringi, L., Sarno, R., Amato, G., Leto, G., Gristina, L. And Corrado, A., Shrubs utilisation in semi-arid environment bio-agronomic aspects and their use in sheep husbandry. World Rev Anim Prod., 23: Styles, C.V. and Skinner, J.D., Feeding preferences of goats, Capra hircus, for different mopane plant parts. S. Af. J. Sci., 92:

136 Sykes,C., Prunus virginiana L. http: //usask.ca/agriculture/plantsci/classes/range/ prunus. html. ( ) Tezcan, F., Ekşiler Köyü nün (Silifke) Florası. Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Thomas, G.B., Warner, L.W., Blankenship, L.H., Fillinger, T.J and Heineman, S.C., Macro and trace mineral content of selected South Texas deer forages. J. Range Manage., 43: Tolera, A., Khazaal, K. and Ørskov, E.R., Nutritive evaluation of some browses species. Animal Feed Science and Technolology, 67: Troumbis; A.Y. and Memtas, D., Observational evidence that diversity may increase productivity in Mediterranean shrublands. Oecologia, 125(1): Tsiouvaras, C.N., 1987a. Ecology and management of kermes oak (Quercus coccifera L.) shrublands in Greece: A review. Journal of Range Manage., 40(6): Tsiouvaras, C.N., 1987b. Effects of various clipping intensities on browse production and nutritive value of kermes oak (Quercus coccifera L ). Diss. Dep. Forestry, Univ. of Thessaloniki, Greece. Tsiouvaras, C.N. and Nastis, A., Browse production and nutritive value of some fodder shrubs and trees in a semi-arid environment in Greece. In: Proc. FAO Subnetwork on Mediterranean Pastures. 6th Meeting, Bari, Italy, pp Tsiouvaras, C.N., Noitsakis, B. and Papanastasis, V.P., Clipping intensity improves growth rate of kermes oak twigs. Forest Ecol. and Manage., 15: Tunalıoğlu, R. ve Özkaya, M.T., Keçiboynuzu. T.E.A.E-Bakış, 3: 5. Tuwei, P.K., Kangara, J.N.N., Mueller-Harvey, I., Poole, J., Ngugi, F.K. and Stewart, J.L., Factors affecting biomass production and nutritive value of Calliandra calothyrsus leaf as fodder for ruminants. J. Agric. Sci., 141: Tükel, T., Ulukışla da Korunan Tipik Bir Step Dağ Merası ile Eş Orta Malı Meraların Bitki Örtüsü ve Verim Güçlerinin Saptanması Üzerinde Araştırmalar (Basılmamış Doçentlik Tezi). Çukurova Üniv. Ziraat Fak., Adana. Van Soest, P.J., Robertson, J.D. and Lewis, B.A., Methods for diatery fibre, neutral detergent fibre and non-starch polysaccharides in relation to animals nutrition. Journal of Dairy Science, 74: Vardar, Y., Seçmen, Ö. and Öztürk, M., Some Distributional Problems and Biological Characteristic of Ceratonia in Turkey. Portug. Acta Biol. 1-4: Vazquez-de-Aldana, B.R., Garcia-Ciudad, A., Perez-Corona, M.E. and Garcia-Criado, B., Nutritional quality of semi-arid grassland in western Spain over a 10-year period: changes in chemical composition of grasses, legumes and forbs. Grass and Forage Science, 55(3): Welch, D. and Scott, D., Studies in the grazing of helthier moorland in northeast Scotland. VI. 20 year trends in botanical composition. J. Applied Ecology, 32: Yaltırık, F., Dendroloji Ders Kitabı I. İ.Ü. Orman Fak. Yay. No: 3443, O.F. Yay. No: 386, 262 s, İstanbul. Yıldız, A., Keçiboynuzunun Değişik Yöntemlerle Çoğaltılması Üzerine Araştırmalar. Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Bahçe Bitkileri Ana Bilim Dalı, Adana. Yıldız, N. ve Bircan, H., Araştırma Deneme Metodları II. Baskı. Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yay., No: 697, Erzurum. Young, A., Tropical soils and soil survey. Cambridge Univ. Press, Cambridge. 147

137 Zaady, E., Yonatan, R., Shachak, M. and Perevolotsky, A., The effects of grazing on ağabeyotic and biotic parameters in a semiarid ecosystem: A case study from the Northern Negev desert, Israel. Arid Land Res. and Manage., 15: Zerihun, W. and Saleem, M.A.M., Grazing induced biodiversity in the highland ecozone of East Africa. Agriculture, Ecosystems and Environment, 79: Zervas, G., Quantifying and optimizing grazing regimes in Greek mountain systems. Journal of Applied Ecology, 35:

138 EKLER EK 1. ÖRNEK DENEME ALANLARINI GÖSTEREN FOTOĞRAFLAR Ek Şekil m Güney Bakı Ek Şekil m Kuzey Bakı Ek Şekil m Güney Bakı Ek Şekil m Kuzey Bakı Ek Şekil m Üzeri Güney Bakı Ek Şekil m Üzeri Kuzey Bakı 149

139 EK 2. DENEME ALANINDA TESPİT EDİLEN TÜRLERİN FOTOĞRAFLARI Ek Şekil 2.1. Arbutus andrachne (Sandal) Ek Şekil 2.2. Callycotome villosa (Keçi Öldüren) Ek Şekil 2.3. Capparis ovata (Kapari) Ek Şekil 2.4. Ceratonia siliqua L. (Keçi Boynuzu) Ek Şekil 2.5. Cercis siliquastrum L. (Erguvan) Ek Şekil 2.6. Cistus creticus L. (Karahan) Ek Şekil 2.7. Cistus salviifolius L. (Yapraklı Laden) Ek Şekil 2.8. Clematis cirrhosa L. (Sarılıcı Akasma) 150

140 Ek Şekil 2.9. Colutea arborescens L. (Patlangaç) Ek Şekil Cornus sanguinea L. (Demircik) Ek Şekil Cotinus coggygria Scop. (B. Sumağı) Ek Şekil Crataegus monogyna Jacq. (Sarı Mey. Alıç) Ek Şekil Crataegus orientalis Bieb. (Kırmızı Mey. Alıç) Ek Şekil Daphne sericea Vahl. (Develik) Ek Şekil Fraxinus ornus ssp cilicica L. (Beyaz Çiç. Dişbudak) Ek Şekil Gonocytisus angulatus L. (Sarısalkım) 151

Bölüm 8 Çayır-Mer alarda Sulama ve Gübreleme

Bölüm 8 Çayır-Mer alarda Sulama ve Gübreleme Çayır-Mer a Ders Notları Bölüm 8 65 Bölüm 8 Çayır-Mer alarda Sulama ve Gübreleme 8.1 Gübreleme Çayır-Mer alarda bulunan bitkilerin vejetatif aksamlarından yararlanılması ve biçme/otlatmadan sonra tekrar

Detaylı

Bölgesel iklim: Makroklima alanı içerisinde daha küçük alanlarda etkili olan iklimlere bölgesel iklim denir.(marmara iklimi)

Bölgesel iklim: Makroklima alanı içerisinde daha küçük alanlarda etkili olan iklimlere bölgesel iklim denir.(marmara iklimi) YERYÜZÜNDEKİ BAŞLICA İKLİM TİPLERİ Matematik ve özel konum özelliklerinin etkisiyle Dünya nın çeşitli alanlarında farklı iklimler ortaya çıkmaktadır. Makroklima: Çok geniş alanlarda etkili olan iklim tiplerine

Detaylı

IĞDIR ARALIK RÜZGÂR EROZYONU ÖNLEME PROJESİ İZLEME RAPORU

IĞDIR ARALIK RÜZGÂR EROZYONU ÖNLEME PROJESİ İZLEME RAPORU Rapor No. :1 Tarihi: 04/12/2012 IĞDIR ARALIK RÜZGÂR EROZYONU ÖNLEME PROJESİ İZLEME RAPORU Projenin Adı: Iğdır Aralık Rüzgâr Erozyonu Önleme Projesi Proje Alanının Genel Özellikleri: Iğdır İli Aralık İlçesinde

Detaylı

ÇAYIR VE MERA YÖNETİMİ. Prof.Dr.Hayrettin EKİZ 2017

ÇAYIR VE MERA YÖNETİMİ. Prof.Dr.Hayrettin EKİZ 2017 ÇAYIR VE MERA YÖNETİMİ Prof.Dr.Hayrettin EKİZ 2017 8. KONU - Yem tipine uygun hayvan cinsiyle otlatmanın tanımlanması, - Hayvanların otlama alışkanlıkları, - Karışık hayvan cinsleri ile otlatma, - Mera

Detaylı

TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA

TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA 6.3.2.4. Akdeniz Bölgesinde Tarımsal Ormancılık Uygulamaları ve Potansiyeli Bölgenin Genel Özellikleri: Akdeniz kıyıları boyunca uzanan Toros

Detaylı

BİYOMLAR KARASAL BİYOMLAR SELİN HOCA

BİYOMLAR KARASAL BİYOMLAR SELİN HOCA BİYOMLAR KARASAL BİYOMLAR SELİN HOCA EKOSİSTEM İLE BİYOM ARASINDA İLİŞKİ Canlıların yeryüzünde dağılışını etkileyen abiyotik ve biyotik faktörlere bağlı olarak bitki ve hayvan topluluklarını barındıran

Detaylı

ÖZET. Yüksek Lisans Tezi. Đmge Đ. TOKBAY. Adnan Menderes Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Tarla Bitkileri Anabilim Dalı

ÖZET. Yüksek Lisans Tezi. Đmge Đ. TOKBAY. Adnan Menderes Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Tarla Bitkileri Anabilim Dalı iii ÖZET Yüksek Lisans Tezi AYDIN EKOLOJĐK KOŞULLARINDA FARKLI EKĐM ZAMANI VE SIRA ARALIĞININ ÇEMEN (Trigonella foenum-graecum L.) ĐN VERĐM VE KALĐTE ÖZELLĐKLERĐNE ETKĐSĐ Đmge Đ. TOKBAY Adnan Menderes

Detaylı

Ekoloji, ekosistemler ile Türkiye deki bitki örtüsü bölgeleri (fitocoğrafik bölgeler)

Ekoloji, ekosistemler ile Türkiye deki bitki örtüsü bölgeleri (fitocoğrafik bölgeler) Ekoloji, ekosistemler ile Türkiye deki bitki örtüsü bölgeleri (fitocoğrafik bölgeler) Başak Avcıoğlu Çokçalışkan Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği Biraz ekolojik bilgi Tanımlar İlişkiler

Detaylı

Akdeniz iklimi / Roma. Okyanusal iklim / Arjantin

Akdeniz iklimi / Roma. Okyanusal iklim / Arjantin Akdeniz iklimi / Roma Okyanusal iklim / Arjantin Savan iklimi/ Meksika Savan iklimi/ Brezilya Okyanusal iklim / Londra Muson iklimi/ Calcutta-Hindistan 3 3 Kutup iklimi/ Grönland - - - - - - -3-4 -4 -

Detaylı

MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE. Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri

MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE. Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri Türkiye de Sıcaklık Türkiye de Yıllık Ortalama Sıcaklık Dağılışı Türkiye haritası incelendiğinde Yükseltiye bağlı olarak

Detaylı

AHUDUDUNUN TOPRAK İSTEKLERİ VE GÜBRELENMESİ

AHUDUDUNUN TOPRAK İSTEKLERİ VE GÜBRELENMESİ AHUDUDUNUN TOPRAK İSTEKLERİ VE GÜBRELENMESİ Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZENGİN AHUDUDU Ahududu, üzümsü meyveler grubundandır. Ahududu, yurdumuzda son birkaç yıldır ticari amaçla yetiştirilmektedir. Taze tüketildikleri

Detaylı

Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi. Journal of Agricultural Faculty of Gaziosmanpasa University http://ziraatdergi.gop.edu.

Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi. Journal of Agricultural Faculty of Gaziosmanpasa University http://ziraatdergi.gop.edu. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi Journal of Agricultural Faculty of Gaziosmanpasa University http://ziraatdergi.gop.edu.tr/ Araştırma Makalesi/Reseach Article JAFAG ISSN: 1300-2910 E-ISSN:

Detaylı

Çayır-Mer a Ekolojisi

Çayır-Mer a Ekolojisi Çayır-Mer a Ders Notları Bölüm 4 19 Bölüm 4 Çayır-Mer a Ekolojisi 4.1. Bitki Ekolojisine Etkili Olan Etmenler 1) İklim faktörleri 2) Toprak ve toprak altı faktörler 3) Topografik faktörler 4) Biyotik faktörler

Detaylı

TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA

TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA İç Anadolu Bölgesinde Tarımsal Ormancılık Uygulamaları ve Potansiyeli Bölgenin Genel Özellikleri: Çok fazla engebeli bir yapıya sahip olmayan

Detaylı

Yöney ve Gübrelemenin Meranın Otlatma Kapasitesi Üzerine Etkileri

Yöney ve Gübrelemenin Meranın Otlatma Kapasitesi Üzerine Etkileri Mahmut DAŞCI 1 Binali ÇOMAKLI 2 Tuncay ÖNER 2 1 Atatürk Üniversitesi Narman Meslek Yüksekokulu, Narman, Erzurum 2 Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü, Erzurum e-posta: mtasci@atauni.edu.tr

Detaylı

BİNA BİLGİSİ 2 ÇEVRE TANIMI - İKLİM 26 ŞUBAT 2014

BİNA BİLGİSİ 2 ÇEVRE TANIMI - İKLİM 26 ŞUBAT 2014 BİNA BİLGİSİ 2 ÇEVRE TANIMI - İKLİM DOÇ. DR. YASEMEN SAY ÖZER 26 ŞUBAT 2014 1 19.02.2014 TANIŞMA, DERSLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER, DERSTEN BEKLENTİLER 2 26.02.2014 ÇEVRE TANIMI - İKLİM 3 05.03.2014 DOĞAL

Detaylı

LAND DEGRADATİON. Hanifi AVCI AGM Genel Müdür Yardımcısı

LAND DEGRADATİON. Hanifi AVCI AGM Genel Müdür Yardımcısı ARAZİ BOZULUMU LAND DEGRADATİON Hanifi AVCI AGM Genel Müdür Yardımcısı LAND DEGRADATİON ( ARAZİ BOZULUMU) SOİL DEGRADATİON (TOPRAK BOZULUMU) DESERTİFİCATİON (ÇÖLLEŞME) Arazi Bozulumu Nedir - Su ve rüzgar

Detaylı

YABANI MEYVELER ve KULLANıM ALANLARı. Araş. Gör. Dr. Mehmet Ramazan BOZHÜYÜK

YABANI MEYVELER ve KULLANıM ALANLARı. Araş. Gör. Dr. Mehmet Ramazan BOZHÜYÜK YABANI MEYVELER ve KULLANıM ALANLARı Araş. Gör. Dr. Mehmet Ramazan BOZHÜYÜK Dünyada kültüre alınıp yetiştirilmekte olan 138 meyve türünden, yaklaşık 16'sı subtropik meyve türü olan 75'e yakın tür ülkemizde

Detaylı

ÖZEL EGE LİSESİ İKLİM

ÖZEL EGE LİSESİ İKLİM ÖZEL EGE LİSESİ İKLİM Rehber Öğretmen : Şule Yıldız Hazırlayanlar : Bartu Çetin Burak Demiral Nilüfer İduğ Esra Tuncer Ege Uludağ Meriç Tekin 2000-2001 İZMİR TEŞEKKÜR Bize bu projede yardımda bulunan başta

Detaylı

10. SINIF KONU ANLATIMI. 46 EKOLOJİ 8 BİYOMLAR Karasal Biyomlar

10. SINIF KONU ANLATIMI. 46 EKOLOJİ 8 BİYOMLAR Karasal Biyomlar 10. SINIF KONU ANLATIMI 46 EKOLOJİ 8 BİYOMLAR Karasal Biyomlar EKOSİSTEM İLE BİYOM ARASINDAKİ İLİŞKİ Canlıların yeryüzünde dağılışını etkileyen abiyotik ve biyotik faktörlere olarak bitki ve hayvan topluluklarını

Detaylı

Dünya kendi içinde benzerlik gösteren 6 büyük flora alemine ayrılır: 1.Holarktikflora alemi 2.Paleotropis, 3.Neotropis, 4.Australis 5.

Dünya kendi içinde benzerlik gösteren 6 büyük flora alemine ayrılır: 1.Holarktikflora alemi 2.Paleotropis, 3.Neotropis, 4.Australis 5. Dünya kendi içinde benzerlik gösteren 6 büyük flora alemine ayrılır: 1.Holarktikflora alemi 2.Paleotropis, 3.Neotropis, 4.Australis 5.Arkensis, 6.Kapensis Flora alemleri flora bölgelerine (region), flora

Detaylı

Tarım Alanları,Otlak Alanları, Koruma Alanları Öğrt. Gör.Dr. Rüya Bayar

Tarım Alanları,Otlak Alanları, Koruma Alanları Öğrt. Gör.Dr. Rüya Bayar Tarım Alanları,Otlak Alanları, Koruma Alanları Öğrt. Gör.Dr. Rüya Bayar Tarım, yeryüzünde en yaygın olan faaliyetlerden olup, gıda maddeleri ve giyim eşyası için gerekli olan hammaddelerin büyük bölümü

Detaylı

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. Ankara

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. Ankara TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü 1 Ankara Ülke Ekonomisinde Etkili Olan Faktörler Tarih Doğal Kaynaklar Coğrafi yer Büyüklük Arazi şekilleri

Detaylı

Tanımlar. Bölüm Çayırlar

Tanımlar. Bölüm Çayırlar Çayır-Mer a Ders Notları Bölüm 1 1 1.1. Çayırlar Bölüm 1 Tanımlar Genel olarak düz ve taban suyu yakın olan alanlarda oluşmuş, gür gelişen, sık ve uzun boylu bitkilerden meydana gelen alanlardır. Toprak

Detaylı

GÖL EKOSİSTEMİNDE EKOLOJİK KUŞAKLAR

GÖL EKOSİSTEMİNDE EKOLOJİK KUŞAKLAR GÖL EKOSİSTEMİNDE EKOLOJİK KUŞAKLAR ILIMAN KUŞAK GÖLLERİNDE MEVSİMLERE BAĞLI OLARAK GÖRÜLEN TABAKALAŞMA VE KARIŞMA Ilıman veya subtropikal bölgelerde 20 metreden derin ve büyük göllerde mevsimsel sıcaklık

Detaylı

YABANİ BİTKİLERİN KORUNMASI, SÜRDÜRÜLEBİLİR HASADI ve KULLANIMI

YABANİ BİTKİLERİN KORUNMASI, SÜRDÜRÜLEBİLİR HASADI ve KULLANIMI YABANİ BİTKİLERİN KORUNMASI, SÜRDÜRÜLEBİLİR HASADI ve KULLANIMI Türkiye nin bitkisel zenginliği Ülkemizde 12.500 farklı bitki türü bulunuyor. Bu bitkilerin 4.000 tanesi yaklaşık 1/3 ü endemik (ülkemize

Detaylı

GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:

GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI: GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI: Ülkemizin güney doğusunda yer alan bölge nüfus ve yüzölçümü en küçük bölgemizdir. Akdeniz, Doğu Anadolu Bölgeleriyle, Suriye ve Irak Devletleriyle

Detaylı

İKLİM TİPLERİ. Yıllık ortalama sıcaklık 25 C dolayındadır. Yıllık ve günlük sıcaklık farkı 2-3 C yi geçmez. Yıllık yağış miktarı 2000 mm den

İKLİM TİPLERİ. Yıllık ortalama sıcaklık 25 C dolayındadır. Yıllık ve günlük sıcaklık farkı 2-3 C yi geçmez. Yıllık yağış miktarı 2000 mm den İKLİM TİPLERİ Dünya'nın hemen her bölgesinin kendine özgü bir iklimi bulunmaktadır. Ancak, benzer iklim kuşaklarına sahip alanlar büyük iklim kuşakları oluştururlar. Yüzlerce km 2 lik sahaları etkileyen

Detaylı

ÇAYIR VE MERA YÖNETİMİ. Prof.Dr.Hayrettin EKİZ 2017

ÇAYIR VE MERA YÖNETİMİ. Prof.Dr.Hayrettin EKİZ 2017 ÇAYIR VE MERA YÖNETİMİ Prof.Dr.Hayrettin EKİZ 2017 6. KONU - Aşırı otlamanın belirtileri, - Yurdumuzda otlatma kapasitesi sorunu ve çözüm yolları, - Otlatma mevsiminin tanımlanması, - Kritik periyotlar

Detaylı

Iğdır Aralık Rüzgâr Erozyonu Önleme Projesi

Iğdır Aralık Rüzgâr Erozyonu Önleme Projesi Iğdır Aralık Rüzgâr Erozyonu Önleme Projesi Proje Alanının Genel Özellikleri: Iğdır ili Türkiye nin en kurak ili olup yıllık yağış miktarı 250 mm civarındadır (Meteoroloji kayıtları). Yağan yağış ya da

Detaylı

YARASA VE ÇİFTLİK GÜBRESİNİN BAZI TOPRAK ÖZELLİKLERİ ve BUĞDAY BİTKİSİNİN VERİM PARAMETRELERİ ÜZERİNE ETKİSİ

YARASA VE ÇİFTLİK GÜBRESİNİN BAZI TOPRAK ÖZELLİKLERİ ve BUĞDAY BİTKİSİNİN VERİM PARAMETRELERİ ÜZERİNE ETKİSİ ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ DOKTORA TEZİ YARASA VE ÇİFTLİK GÜBRESİNİN BAZI TOPRAK ÖZELLİKLERİ ve BUĞDAY BİTKİSİNİN VERİM PARAMETRELERİ ÜZERİNE ETKİSİ TARIMSAL YAPILAR VE SULAMA ANABİLİM

Detaylı

TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA

TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Tarımsal Ormancılık Uygulamaları ve Potansiyeli Bölgenin Genel Özellikleri: Bölge geniş ovalar ve alçak platolardan

Detaylı

Akdeniz Bölgesi Makiliklerdeki Çalı Türlerinin Rakım ve Yöneye Bağlı Olarak Yaprak Verimleri ve Oranlarının Belirlenmesi

Akdeniz Bölgesi Makiliklerdeki Çalı Türlerinin Rakım ve Yöneye Bağlı Olarak Yaprak Verimleri ve Oranlarının Belirlenmesi Kafkas Univ Vet Fak Derg 17 (2): 257-262, 2011 DOI:10.9775/kvfd.2010.3192 RESEARCH ARTICLE Akdeniz Bölgesi Makiliklerdeki Çalı Türlerinin Rakım ve Yöneye Bağlı Olarak Yaprak Verimleri ve Oranlarının Belirlenmesi

Detaylı

TEMEL ZOOTEKNİ KISA ÖZET KOLAY AÖF

TEMEL ZOOTEKNİ KISA ÖZET KOLAY AÖF DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. TEMEL ZOOTEKNİ KISA ÖZET KOLAY AÖF Kolayaöf.com

Detaylı

TÜRKİYE DE TARIMIN GELECEĞİ ve AVANTAJLAR

TÜRKİYE DE TARIMIN GELECEĞİ ve AVANTAJLAR TÜRKİYE DE TARIMIN GELECEĞİ ve AVANTAJLAR Halil AGAH Kıdemli Kırsal Kalkınma Uzmanı 22 Kasım 2016, İSTANBUL 1 2 SUNUM PLANI TARIMDA KÜRESELLEŞME TÜRK TARIM SEKTÖRÜ VE SON YILLARDAKİ GELİŞMELER TARIMDA

Detaylı

İNCİRİN TOPRAK İSTEKLERİ VE GÜBRELENMESİ. Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZENGİN

İNCİRİN TOPRAK İSTEKLERİ VE GÜBRELENMESİ. Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZENGİN İNCİRİN TOPRAK İSTEKLERİ VE GÜBRELENMESİ Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZENGİN İncirin iklim İstekleri İncir bir yarı tropik iklim meyvesidir. Dünyanın ılıman iklime sahip bir çok yerinde yetişebilmektedir. İncir

Detaylı

OTLATILAN VE KORUNAN MERA KESİMLERİNDE BAKI FAKTÖRÜNÜN TOPRAKÜSTÜ BİOMAS MİKTARI ÜZERİNE ETKİLERİ. A. Alper BABALIK * Koray SÖNMEZ

OTLATILAN VE KORUNAN MERA KESİMLERİNDE BAKI FAKTÖRÜNÜN TOPRAKÜSTÜ BİOMAS MİKTARI ÜZERİNE ETKİLERİ. A. Alper BABALIK * Koray SÖNMEZ Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi Seri: A, Sayı: 1, Yıl: 2009, ISSN: 1302-7085, Sayfa: 52-58 OTLATILAN VE KORUNAN MERA KESİMLERİNDE BAKI FAKTÖRÜNÜN TOPRAKÜSTÜ BİOMAS MİKTARI ÜZERİNE

Detaylı

FARKLI GÜBRE KOMPOZİSYONLARININ ÇAYIN VERİM VE KALİTESİNE ETKİSİ. Dr. GÜLEN ÖZYAZICI Dr. OSMAN ÖZDEMİR Dr. MEHMET ARİF ÖZYAZICI PINAR ÖZER

FARKLI GÜBRE KOMPOZİSYONLARININ ÇAYIN VERİM VE KALİTESİNE ETKİSİ. Dr. GÜLEN ÖZYAZICI Dr. OSMAN ÖZDEMİR Dr. MEHMET ARİF ÖZYAZICI PINAR ÖZER FARKLI GÜBRE KOMPOZİSYONLARININ ÇAYIN VERİM VE KALİTESİNE ETKİSİ Dr. GÜLEN ÖZYAZICI Dr. OSMAN ÖZDEMİR Dr. MEHMET ARİF ÖZYAZICI PINAR ÖZER Dünya üzerinde çay bitkisi, Kuzey yarımkürede yaklaşık 42 0 enlem

Detaylı

YEM BİTKİLERİNDE KALİTE TAYİNİ ve KULLANIM ALANLARI. Hazırlayan: Arş. Gör. Seda AKBAY TOHUMCU

YEM BİTKİLERİNDE KALİTE TAYİNİ ve KULLANIM ALANLARI. Hazırlayan: Arş. Gör. Seda AKBAY TOHUMCU YEM BİTKİLERİNDE KALİTE TAYİNİ ve KULLANIM ALANLARI Hazırlayan: Arş. Gör. Seda AKBAY TOHUMCU 1. Giriş 2. Kaliteli yem ne anlama gelir? 3. Hayvanların Yem Tercihi 4. Yemin sindirilebilirliği 5. Yem Bitkisinin

Detaylı

Sinirotugiller. Plantaginaceae

Sinirotugiller. Plantaginaceae Sinirotugiller Plantaginaceae PLANTAGİNACEAE (Sinirotugiller) Otsu veya bodur çalımsı bitkilerdir. Yapraklar basit ve genellikle tabanda rozet formundadır. Çiçekler silindirik başak oluştururlar. Meyve

Detaylı

TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA

TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA Tarım Agro silvikültürel Agro silvipastoral Ormancılık Agropastoral Silvipastoral Hayvancılık Agroforestry de ağaçların çok tabakalı kuruluşu

Detaylı

Korunga Tarımı. Kaba yem açığının giderilmesinde, maliyetlerin düşürülmesinde etkili, kıraç topraklara ekilebilmesi ile üstün bir yem bitkisi.

Korunga Tarımı. Kaba yem açığının giderilmesinde, maliyetlerin düşürülmesinde etkili, kıraç topraklara ekilebilmesi ile üstün bir yem bitkisi. Korunga Tarımı Kaba yem açığının giderilmesinde, maliyetlerin düşürülmesinde etkili, kıraç topraklara ekilebilmesi ile üstün bir yem bitkisi. Osman Dilekçi - Ziraat Mühendisi Teknik İşler Şube Müdürü 0248

Detaylı

Türkiye de hayvancılık sektörünün önündeki sorunları iki ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar;

Türkiye de hayvancılık sektörünün önündeki sorunları iki ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar; Tarımı gelişmiş ülkelerin çoğunda hayvancılığın tarımsal üretim içerisindeki payı % 50 civarındadır. Türkiye de hayvansal üretim bitkisel üretimden sonra gelmekte olup, tarımsal üretim değerinin yaklaşık

Detaylı

BÖLÜM 3. Artvin de Orman Varlığı

BÖLÜM 3. Artvin de Orman Varlığı BÖLÜM 3 Artvin de Orman Varlığı Özgür EMİNAĞAOĞLU Orman, oldukça geniş bir alanda kendine özgü bir iklim oluşturabilen, belirli yükseklik, yapı ve sıklıktaki ağaçlar, ağaçcık, çalı ve otsu bitkiler, yosun,

Detaylı

TUZÇALISI, KARAPAZI (Atriplex sp.)

TUZÇALISI, KARAPAZI (Atriplex sp.) TUZÇALISI, KARAPAZI (Atriplex sp.) Önemli Türler Bu cins içerisinde 400 den fazla tür tanımlanmıştır. Dünyanın hemen hemen her yerinde Atriplex türlerine rastlanır, özellikle de A. nummularia, A. canescens

Detaylı

Türkiye'de Toprakların Kullanımı

Türkiye'de Toprakların Kullanımı On5yirmi5.com Türkiye'de Toprakların Kullanımı Türkiye de arazi kullanımı dağılışı nasıldır? Yayın Tarihi : 14 Kasım 2012 Çarşamba (oluşturma : 12/13/2018) Ülkemiz topraklarının kullanım amacına göre dağılımı

Detaylı

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2.

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2. Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2. Özel Konum 1. Türkiye nin Matematik (Mutlak) Konumu Türkiye nin Ekvatora ve başlangıç

Detaylı

FİDANCILIK TEKNİĞİ DERS 2: FİDANLIK İŞLETMELERİ İÇİN YER SEÇİMİ

FİDANCILIK TEKNİĞİ DERS 2: FİDANLIK İŞLETMELERİ İÇİN YER SEÇİMİ FİDANCILIK TEKNİĞİ DERS 2: FİDANLIK İŞLETMELERİ İÇİN YER SEÇİMİ 2. AÇIK ALAN FİDANLIK İŞLETMELERİ İÇİN YER SEÇİMİ FİDANLIK İŞLETMELERİ İÇİN YER SEÇİMİ Genel ve özel mevki özellikleri İklim özellikleri

Detaylı

2016 Yılı Buharlaşma Değerlendirmesi

2016 Yılı Buharlaşma Değerlendirmesi 2016 Yılı Buharlaşma Değerlendirmesi GİRİŞ Tabiatta suyun hidrolojik çevriminin önemli bir unsurunu teşkil eden buharlaşma, yeryüzünde sıvı ve katı halde değişik şekil ve şartlarda bulunan suyun meteorolojik

Detaylı

Nüfus Dağılışını Etkileyen Faktörler İkiye Ayrılır: 1-Doğal Faktörler 2-Beşeri Faktörler

Nüfus Dağılışını Etkileyen Faktörler İkiye Ayrılır: 1-Doğal Faktörler 2-Beşeri Faktörler Nüfusun Dağılışında Etkili Faktörler Nüfus Dağılışını Etkileyen Faktörler İkiye Ayrılır: 1-Doğal Faktörler 2-Beşeri Faktörler 1-Doğal Faktörler: 1.İklim : Çok sıcak ve çok soğuk iklimler seyrek nüfusludur.

Detaylı

Tarımsal Meteoroloji. Prof. Dr. F. Kemal SÖNMEZ 23 EKİM 2013

Tarımsal Meteoroloji. Prof. Dr. F. Kemal SÖNMEZ 23 EKİM 2013 Tarımsal Meteoroloji Prof. Dr. F. Kemal SÖNMEZ 2 EKİM 201 Prof. Dr. Mustafa Özgürel ve Öğr. Gör. Gülay Pamuk Mengü tarafından yazılan Tarımsal Meteoroloji kitabından faydalanılmıştır. Hava ve İklim ile

Detaylı

Bazı Mısır Çeşitlerinde Verim ve Yem Değerleri Üzerine Bir Araştırma (1)

Bazı Mısır Çeşitlerinde Verim ve Yem Değerleri Üzerine Bir Araştırma (1) Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarım Bilimleri Dergisi (J. Agric. Sci.), 2004, 14(1): 47-51 Geliş Tarihi: 08.09.2003 Bazı Mısır Çeşitlerinde Verim ve Yem Değerleri Üzerine Bir Araştırma (1)

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ DÖNEM PROJESİ İMAR ÖZELLİKLERİNİN TAŞINMAZ DEĞERLERİNE ETKİLERİ. Yeliz GÜNAYDIN

ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ DÖNEM PROJESİ İMAR ÖZELLİKLERİNİN TAŞINMAZ DEĞERLERİNE ETKİLERİ. Yeliz GÜNAYDIN ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ DÖNEM PROJESİ İMAR ÖZELLİKLERİNİN TAŞINMAZ DEĞERLERİNE ETKİLERİ Yeliz GÜNAYDIN TAŞINMAZ GELİŞTİRME ANABİLİM DALI ANKARA 2012 Her hakkı saklıdır ÖZET Dönem Projesi

Detaylı

TOPRAK TOPRAK TEKSTÜRÜ (BÜNYESİ)

TOPRAK TOPRAK TEKSTÜRÜ (BÜNYESİ) TOPRAK Toprak esas itibarı ile uzun yılların ürünü olan, kayaların ve organik maddelerin türlü çaptaki ayrışma ürünlerinden meydana gelen, içinde geniş bir canlılar âlemini barındırarak bitkilere durak

Detaylı

ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ ve TARIM VE GIDA GÜVENCESĠ

ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ ve TARIM VE GIDA GÜVENCESĠ TÜRKĠYE NĠN BĠRLEġMĠġ MĠLLETLER ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ ÇERÇEVE SÖZLEġMESĠ NE ĠLĠġKĠN ĠKĠNCĠ ULUSAL BĠLDĠRĠMĠNĠN HAZIRLANMASI FAALĠYETLERĠNĠN DESTEKLENMESĠ PROJESĠ ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ ve TARIM VE GIDA GÜVENCESĠ

Detaylı

TÜRKİYE ET ÜRETİMİNDE BÖLGELER ARASI YAPISAL DEĞİŞİM ÜZERİNE BİR ANALİZ

TÜRKİYE ET ÜRETİMİNDE BÖLGELER ARASI YAPISAL DEĞİŞİM ÜZERİNE BİR ANALİZ TÜRKİYE ET ÜRETİMİNDE BÖLGELER ARASI YAPISAL DEĞİŞİM ÜZERİNE BİR ANALİZ Arş. Gör. Atilla KESKİN 1 Arş.Gör. Adem AKSOY 1 Doç.Dr. Fahri YAVUZ 1 1. GİRİŞ Türkiye ekonomisini oluşturan sektörlerin geliştirilmesi

Detaylı

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KURAKLIK ANALİZİ. Bülent YAĞCI Araştırma ve Bilgi İşlem Dairesi Başkanı

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KURAKLIK ANALİZİ. Bülent YAĞCI Araştırma ve Bilgi İşlem Dairesi Başkanı T.C. ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI DEVLET METEOROLOJİ İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KURAKLIK ANALİZİ Bülent YAĞCI Araştırma ve Bilgi İşlem Dairesi Başkanı İklim Değişikliği 1. Ulusal Bildirimi,

Detaylı

TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA

TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA Doğu Anadolu Bölgesinde Tarımsal Ormancılık Uygulamaları ve Potansiyeli Bölgenin Genel Özellikleri: Ülkemizin en yüksek ve engebeli bölgesidir.

Detaylı

MALVACEAE (EBEGÜMECİGİLLER)

MALVACEAE (EBEGÜMECİGİLLER) MALVACEAE (EBEGÜMECİGİLLER) MALVACEAE Otsu, çalımsı veya ağaç şeklinde gelişen bitkilerdir. Soğuk bölgeler hariç dünyanın her tarafında bulunurlar. Yaprakları basit, geniş ve parçalıdır. Meyve kuru kapsüldür

Detaylı

NIRLINE. NIRS Teknolojisinin Kaba Yem Analizlerinde Kullanımı

NIRLINE. NIRS Teknolojisinin Kaba Yem Analizlerinde Kullanımı NIRS Teknolojisinin Kaba Yem Analizlerinde Kullanımı KONU Hayvan Beslemede Kaba Yem Analizinin Önemi ve NIRS Teknolojisi İLGİ TERCÜME VE DERLEME ANAHTAR KELİMELER KAYNAKÇA YAYININ KAPSAMI NIRS Teknolojisinin

Detaylı

Vejetasyon, herhangi coğrafi bölgenin bir kesimi üzerinde, yaşam koşulları birbirine benzeyen bitkilerin bir arada toplanma şeklidir

Vejetasyon, herhangi coğrafi bölgenin bir kesimi üzerinde, yaşam koşulları birbirine benzeyen bitkilerin bir arada toplanma şeklidir Vejetasyon, herhangi coğrafi bölgenin bir kesimi üzerinde, yaşam koşulları birbirine benzeyen bitkilerin bir arada toplanma şeklidir 30.12.2017 1 Vejetasyon, ağaç, çalı, yosun, mantar ve likenlerden oluşan

Detaylı

Çaldıran daha önceleri Muradiye İlçesinin bir kazası konumundayken 1987 yılında çıkarılan kanunla ilçe statüsüne yükselmiştir.

Çaldıran daha önceleri Muradiye İlçesinin bir kazası konumundayken 1987 yılında çıkarılan kanunla ilçe statüsüne yükselmiştir. Çaldıran Tarihçesi: İlçe birçok tarihi medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Medler, Bizanslılar, Urartular, İranlılar ve son olarak Osmanlı devleti bu ilçede hâkimiyet sürmüşlerdir. İlçenin tarih içerisindeki

Detaylı

EDİRNE UZUNKÖPRÜ DOĞAL ORTAMI TEMİZ HAVASI İLE SÜPER BİR YAŞAM BURADA UZUNKÖPRÜ DE. MÜSTAKİL TAPULU İMARLI ARSA SATIŞI İSTER YATIRIM YAPIN KAZANIN

EDİRNE UZUNKÖPRÜ DOĞAL ORTAMI TEMİZ HAVASI İLE SÜPER BİR YAŞAM BURADA UZUNKÖPRÜ DE. MÜSTAKİL TAPULU İMARLI ARSA SATIŞI İSTER YATIRIM YAPIN KAZANIN EDİRNE UZUNKÖPRÜ MÜSTAKİL TAPULU İMARLI ARSA SATIŞI Yunanistan sınırına 6 kilometre uzaklıkta yer alan Edirne nin Uzunköprü ilçesi, Osmanlı İmparatorluğu nun Trakya daki ilk yerleşimlerinden biri. Ergene

Detaylı

Turkey; has different ecosystems due to her climate, topography and soil characteristics

Turkey; has different ecosystems due to her climate, topography and soil characteristics 1 Turkey; has different ecosystems due to her climate, topography and soil characteristics Average Altitude: 1132 meter 62.5% of the country has slope more than 15% 29% of the country is mid-high mountainous

Detaylı

Murat TÜRKEŞ ve Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Çanakkale

Murat TÜRKEŞ ve Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Çanakkale (*)Türkeş, M. ve Koç, T. 2007. Kazdağı Yöresi ve dağlık alan (dağ sistemi) kavramları üzerine düşünceler. Troy Çanakkale 29:18-19. KAZ DAĞI YÖRESİ VE DAĞLIK ALAN (DAĞ SİSTEMİ) KAVRAMLARI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Detaylı

Fiziki Özellikleri. Coğrafi Konumu Yer Şekilleri İklimi

Fiziki Özellikleri. Coğrafi Konumu Yer Şekilleri İklimi KİMLİK KARTI Başkent: Roma Yüz Ölçümü: 301.225 km 2 Nüfusu: 60.300.000 (2010) Resmi Dili: İtalyanca Dini: Hristiyanlık Kişi Başına Düşen Milli Gelir: 29.500 $ Şehir Nüfus Oranı: %79 Ekonomik Faal Nüfus

Detaylı

SAMSUN EKOLOJİK KOŞULLARINDA BAZI BURÇAK (Vicia ervilia L.) HATLARININ OT VE TOHUM VERİMLERİNİN BELİRLENMESİ

SAMSUN EKOLOJİK KOŞULLARINDA BAZI BURÇAK (Vicia ervilia L.) HATLARININ OT VE TOHUM VERİMLERİNİN BELİRLENMESİ OMÜ Zir. Fak. Dergisi, 26,21(3): 318-322 J. of Fac. of Agric., OMU, 26,21(3): 318-322 SAMSUN EKOLOJİK KOŞULLARINDA BAZI BURÇAK (Vicia ervilia L.) HATLARININ OT VE TOHUM VERİMLERİNİN BELİRLENMESİ İlknur

Detaylı

Trakya Kalkınma Ajansı. www.trakyaka.org.tr. Edirne İlinde Yem Bitkileri Ekilişi Kaba Yem Üretiminin İhtiyacı Karşılama Oranı

Trakya Kalkınma Ajansı. www.trakyaka.org.tr. Edirne İlinde Yem Bitkileri Ekilişi Kaba Yem Üretiminin İhtiyacı Karşılama Oranı Trakya Kalkınma Ajansı www.trakyaka.org.tr Edirne İlinde Yem Bitkileri Ekilişi Kaba Yem Üretiminin İhtiyacı Karşılama Oranı EDİRNE YATIRIM DESTEK OFİSİ EDİRNE İLİNDE YEM BİTKİLERİ EKİLİŞİ, MERALARIN DURUMU

Detaylı

KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 1247

KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 1247 KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 1247 KAHRAMANMARAŞ İLİNİN GENEL MEYVECİLİK DURUMU Mehmet SÜTYEMEZ*- M. Ali GÜNDEŞLİ" Meyvecilik kültürü oldukça eski tarihlere uzanan Anadolu'muz birçok meyve türünün anavatanı

Detaylı

Yazarı : Doç.Dr.Rüştü HATİPOĞLU Yrd.Doç.Dr.Ersin CAN Ar.Gör.Nafiz ÇELİKTAŞ

Yazarı : Doç.Dr.Rüştü HATİPOĞLU Yrd.Doç.Dr.Ersin CAN Ar.Gör.Nafiz ÇELİKTAŞ Kitap Adı : Çayır-Mer a ve Yem Bitkileri Kültürü Yazarı : Doç.Dr.Rüştü HATİPOĞLU Yrd.Doç.Dr.Ersin CAN Ar.Gör.Nafiz ÇELİKTAŞ Baskı Yılı : 1998 Sayfa Sayısı : 164 Kitabın satışı yapılmamaktadır. Çayır-Mer

Detaylı

Bölüm 9 ÇAYIR-MER A ISLAHI

Bölüm 9 ÇAYIR-MER A ISLAHI Çayır-Mer a Ders Notları Bölüm 9 73 9.1. Kapsam Bölüm 9 ÇAYIR-MER A ISLAHI Çayır-mer a ıslahı, yem kaynaklarını ıslah etmek veya bu yemi otlayan hayvanların yararlanmalarını kolaylaştırmak için, çayır-mer

Detaylı

Dünya'da Görülen Đklim Tipleri

Dünya'da Görülen Đklim Tipleri Dünya'da Görülen Đklim Tipleri Bir yerde benzer sıcaklık, basınç, rüzgar, nemlilik ve yağış özelliklerinin uzun süre etkili olmasıyla iklim tipleri belirmektedir. Đklimi oluşturan bu öğelerden birinin

Detaylı

www.turkjans.com Mardin İli Derik İlçesinde Yer Alan Bir Meranın Ot Verimi ve Kalitesinin Belirlenmesi

www.turkjans.com Mardin İli Derik İlçesinde Yer Alan Bir Meranın Ot Verimi ve Kalitesinin Belirlenmesi TÜRK TARIM ve DOĞA BİLİMLERİ DERGİSİ TURKISH JOURNAL of AGRICULTURAL and NATURAL SCIENCES www.turkjans.com Mardin İli Derik İlçesinde Yer Alan Bir Meranın Ot Verimi ve Kalitesinin Belirlenmesi a Ali AYDIN*,

Detaylı

FİĞ TARIMI Prof. Dr. Mustafa TAN Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü ERZURUM

FİĞ TARIMI Prof. Dr. Mustafa TAN Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü ERZURUM FİĞ TARIMI Prof. Dr. Mustafa TAN Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü ERZURUM Önemli Fiğ Türleri Dünya üzerinde serin ve ılıman eklim kuşağına yayılmış çok sayıda fiğ türü vardır.

Detaylı

HAVZA SEÇİMİ YÖNTEM VE KRİTERLERİ

HAVZA SEÇİMİ YÖNTEM VE KRİTERLERİ Orman ve Su İşleri Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü HAVZA SEÇİMİ YÖNTEM VE KRİTERLERİ Toprak Muhafaza ve Havza Islahı Dairesi Başkanı Havza? Hidrolojik olarak; Bir akarsu tarafından parçalanan, kendine

Detaylı

Bazı Ceviz (Juglans regia L.) Çeşitlerinin Çimlenme ve Çöğür (Anaçlık) Gelişme Performanslarının Belirlenmesi

Bazı Ceviz (Juglans regia L.) Çeşitlerinin Çimlenme ve Çöğür (Anaçlık) Gelişme Performanslarının Belirlenmesi Bazı Ceviz (Juglans regia L.) Çeşitlerinin Çimlenme ve Çöğür (Anaçlık) Gelişme Performanslarının Belirlenmesi Akide ÖZCAN 1 Mehmet SÜTYEMEZ 2 1 Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniv., Afşin Meslek Yüksekokulu,

Detaylı

Ceviz Fidanı-Ağacı İklim ve Toprak İstekleri

Ceviz Fidanı-Ağacı İklim ve Toprak İstekleri Yavuz-1 CEVİZ (KR-2) Ceviz yetişen tüm bölgelerde yetişir. Özellikle geç donların görüldüğü yerlerde yetiştirilmesi tavsiye edilir. Verimsiz bir çeşittir. Nisbi Periyodisite görülür. Meyvesi oval şekilli

Detaylı

ANTALYA MERKEZE BAĞLI BAZI DOĞAL MERALARDA BULUNAN BİTKİLERİN KURU AĞIRLIKLARININ BELİRLENMESİ ÜZERİNDE BİR ARAŞTIRMA

ANTALYA MERKEZE BAĞLI BAZI DOĞAL MERALARDA BULUNAN BİTKİLERİN KURU AĞIRLIKLARININ BELİRLENMESİ ÜZERİNDE BİR ARAŞTIRMA ANTALYA MERKEZE BAĞLI BAZI DOĞAL MERALARDA BULUNAN BİTKİLERİN KURU AĞIRLIKLARININ BELİRLENMESİ ÜZERİNDE BİR ARAŞTIRMA Yaşar ÖZYİĞİT 1 Mehmet BİLGEN 1 1. Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri

Detaylı

CORYLACEAE 1C 1 E. Anemogam, kışın yaprağını döken odunsu bitkilerdir. Gövde kabukları çatlaksız ya da boyuna çatlaklıdır. Tomurcuklar sürgüne

CORYLACEAE 1C 1 E. Anemogam, kışın yaprağını döken odunsu bitkilerdir. Gövde kabukları çatlaksız ya da boyuna çatlaklıdır. Tomurcuklar sürgüne CORYLACEAE 1C 1 E. Anemogam, kışın yaprağını döken odunsu bitkilerdir. Gövde kabukları çatlaksız ya da boyuna çatlaklıdır. Tomurcuklar sürgüne almaçlı dizilmiştir. Tomurcuklar çok pullu, sapsız, sürgüne

Detaylı

FAGACEAE. kürenin subtropik ve serin bölgelerinde ormanlar kuran 600 kadar türü vardır.

FAGACEAE. kürenin subtropik ve serin bölgelerinde ormanlar kuran 600 kadar türü vardır. FAGACEAE Fagaceae familyasının 6 cins (Fagus, Quercus, Castanea, Castanopsis, Lithofagus, Nothafagus) ve bu cnislerin her iki yarı kürenin subtropik ve serin bölgelerinde ormanlar kuran 600 kadar türü

Detaylı

4. Hafta Bahçe bitkilerinin ekolojik istekleri: İklim ve toprak faktörleri, yer ve yöney

4. Hafta Bahçe bitkilerinin ekolojik istekleri: İklim ve toprak faktörleri, yer ve yöney 4. Hafta Bahçe bitkilerinin ekolojik istekleri: İklim ve toprak faktörleri, yer ve yöney BAHÇE BİTKİLERİNİN EKOLOJİK İSTEKLERİ Bitkide büyüme ve gelişme, bitkisel üretimde çeşitlilik Bitkinin genetik yapısı

Detaylı

TÜRKİYE DE TARLA ARAZİSİ DEĞERLERİNDEKİ DEĞİŞMELERİN ANALİZİ

TÜRKİYE DE TARLA ARAZİSİ DEĞERLERİNDEKİ DEĞİŞMELERİN ANALİZİ TÜRKİYE DE TARLA ARAZİSİ DEĞERLERİNDEKİ DEĞİŞMELERİN ANALİZİ Okan DEMİR Avni BİRİNCİ Ayşe SEZGİN okandemir@atauni.edu.tr abirinci@atauni.edu.tr asezgin@atauni.edu.tr Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi

Detaylı

12. BÖLÜM: TOPRAK EROZYONU ve KORUNMA

12. BÖLÜM: TOPRAK EROZYONU ve KORUNMA 12. BÖLÜM: TOPRAK EROZYONU ve KORUNMA TOPRAK EROZYONU Toprakların bulunduğu yada oluştuğu yerden çeşitli doğa kuvvetlerinin (rüzgar, su, buz, yerçekimi) etkisi ile taşınmasıdır. Doğal koşullarda oluşan

Detaylı

Kıl Keçisi ve Orman. Doç. Dr. Ahmet Tolunay Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Isparta

Kıl Keçisi ve Orman. Doç. Dr. Ahmet Tolunay Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Isparta Kıl Keçisi ve Orman Doç. Dr. Ahmet Tolunay Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi 32260 Isparta Giriş Türkiye de keçi yetiştiriciliğinde yaygın olarak kullanılan ırklar kıl keçisi ve tiftik keçisidir.

Detaylı

COĞRAFİ KONUM ÖZEL KONUM TÜRKİYE'NİN ÖZEL KONUMU VE SONUÇLARI

COĞRAFİ KONUM ÖZEL KONUM TÜRKİYE'NİN ÖZEL KONUMU VE SONUÇLARI COĞRAFİ KONUM Herhangi bir noktanın dünya üzerinde kapladığı alana coğrafi konum denir. Özel ve matematik konum diye ikiye ayrılır. Bir ülkenin coğrafi konumu, o ülkenin tabii, beşeri ve ekonomik özelliklerini

Detaylı

YULAF YETİŞTİRİCİLİĞİ

YULAF YETİŞTİRİCİLİĞİ YULAF YETİŞTİRİCİLİĞİ Yulafın Kökeni Yulafın vatanını Decandolle Doğu Avrupa ve Tataristan; Hausknecht ise orta Avrupa olduğunu iddia etmektedir. Meşhur tasnifçi Kornicke ise Güney Avrupa ve Doğu Asya

Detaylı

COĞRAFİ YAPISI VE İKLİMİ:

COĞRAFİ YAPISI VE İKLİMİ: TARİHİ : Batı Toroslar ın zirvesinde 1288 yılında kurulan Akseki İlçesi nin tarihi, Roma İmparatorluğu dönemlerine kadar uzanmaktadır. O devirlerde Marla ( Marulya) gibi isimlerle adlandırılan İlçe, 1872

Detaylı

İKLİM TİPLERİ VE BİTKİ ÖRTÜSÜ ÇALIŞMA TESTİ

İKLİM TİPLERİ VE BİTKİ ÖRTÜSÜ ÇALIŞMA TESTİ İKLİM TİPLERİ VE BİTKİ ÖRTÜSÜ ÇALIŞMA TESTİ A. Aşağıdaki soruları yandaki şekle bakarak cevaplayınız. 1. Yağış rejimi. 2. Burası. Kuşakta bulunur. 3. Yarımküresi 4. Bitki örtüsü. 5. Yaz kuraklığı isteyen

Detaylı

ÇİFTLİK GÜBRESİNİN FARKLI FORM VE DOZLARININ, ÇUKUROVA BÖLGESİ KOŞULLARINDA, TEK YILLIK ÇİM

ÇİFTLİK GÜBRESİNİN FARKLI FORM VE DOZLARININ, ÇUKUROVA BÖLGESİ KOŞULLARINDA, TEK YILLIK ÇİM ÇİFTLİK GÜBRESİNİN FARKLI FORM VE DOZLARININ, ÇUKUROVA BÖLGESİ KOŞULLARINDA, TEK YILLIK ÇİM (Lolium multiflorum Lam.) İN OT VE TOHUM VERİMİ İLE OT KALİTESİNE ETKİSİ* The Effects of Different Forms and

Detaylı

TÜRKİYE DE YEM BİTKİLERİ ÜRETİMİNİN DURUMU VE KABA YEM İHTİYACI

TÜRKİYE DE YEM BİTKİLERİ ÜRETİMİNİN DURUMU VE KABA YEM İHTİYACI TÜRKİYE DE YEM BİTKİLERİ ÜRETİMİNİN DURUMU VE KABA YEM İHTİYACI Hayvancılığın en önemli unsurlarından biri besin kaynaklarının teminidir. Hayvanların günlük rasyonlarının yaklaşık yarısı kadar kaba yem

Detaylı

Meteoroloji. IX. Hafta: Buharlaşma

Meteoroloji. IX. Hafta: Buharlaşma Meteoroloji IX. Hafta: Buharlaşma Hidrolojik döngünün önemli bir unsurunu oluşturan buharlaşma, yeryüzünde sıvı ve katı halde farklı şekil ve şartlarda bulunan suyun meteorolojik faktörlerin etkisiyle

Detaylı

BAŞLICA TOPRAK TİPLERİ

BAŞLICA TOPRAK TİPLERİ BAŞLICA TOPRAK TİPLERİ Topraklar zonal, intrazonal ve azonal topraklar olmak üzere üçe ayrılır. 1. Zonal (Yerli) Topraklar iklim ve bitki örtüsüne bağlı olarak oluşan ve bütün katmanların(horizonların)

Detaylı

ÇANAKKALE DE OTLATMA ALANLARININ HAYVANCILIKTAKİ ÖNEMİ

ÇANAKKALE DE OTLATMA ALANLARININ HAYVANCILIKTAKİ ÖNEMİ ÇANAKKALE DE OTLATMA ALANLARININ HAYVANCILIKTAKİ ÖNEMİ Ahmet GÖKKUŞ 1 Fırat ALATÜRK 1 Altıngül ÖZASLAN-PARLAK 1 1 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü, 17020 ÇANAKKALE

Detaylı

SU ve BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK SEMPOZYUMU. Çukurova Deltası Arazi Örtüsü/Kullanımı Değişimlerinin İzlenmesi

SU ve BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK SEMPOZYUMU. Çukurova Deltası Arazi Örtüsü/Kullanımı Değişimlerinin İzlenmesi SU ve BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK SEMPOZYUMU Çukurova Deltası Arazi Örtüsü/Kullanımı Değişimlerinin İzlenmesi Yrd.Doç.Dr. Anıl AKIN Bursa Teknik Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, aakin@student.cu.edu.tr

Detaylı

İKLİM ELEMANLARI SICAKLIK

İKLİM ELEMANLARI SICAKLIK İKLİM ELEMANLARI Bir yerin iklimini oluşturan sıcaklık, basınç, rüzgâr, nem ve yağış gibi olayların tümüne iklim elemanları denir. Bu elemanların yeryüzüne dağılışını etkileyen enlem, yer şekilleri, yükselti,

Detaylı

PLANTAGİNACEAE (Sinirotugiller)

PLANTAGİNACEAE (Sinirotugiller) PLANTAGİNACEAE (Sinirotugiller) Otsu veya bodur çalımsı bitkilerdir. Yapraklar basit ve genellikle tabanda rozet formundadır. Ancak bazen karşılıklı veya alternatif olabilirler. Çiçekler silindirik başak

Detaylı

Fonksiyonlar. Fonksiyon tanımı. Fonksiyon belirlemede kullanılan ÖLÇÜTLER. Fonksiyon belirlemede kullanılan GÖSTERGELER

Fonksiyonlar. Fonksiyon tanımı. Fonksiyon belirlemede kullanılan ÖLÇÜTLER. Fonksiyon belirlemede kullanılan GÖSTERGELER Fonksiyonlar Fonksiyon tanımı Fonksiyon belirlemede kullanılan ÖLÇÜTLER Fonksiyon belirlemede kullanılan GÖSTERGELER Fonksiyona uygulanacak Silvikültürel MÜDAHALELER 2) ETÇAP Planlarının Düzenlenmesine

Detaylı

Ağır Ama Hissedemediğimiz Yük: Basınç

Ağır Ama Hissedemediğimiz Yük: Basınç Ağır Ama Hissedemediğimiz Yük: Basınç Atmosfer çeşitli gazlardan oluşmuştur ve bu gazların belirli bir ağırlığı vardır. Havada bulunan bu gazların ağırlıkları oranında yeryüzüne yaptığı etkiye atmosfer

Detaylı

DOĞU KARADENĠZ BÖLGESĠNDE HEYELAN

DOĞU KARADENĠZ BÖLGESĠNDE HEYELAN DOĞU KARADENĠZ BÖLGESĠNDE HEYELAN Heyelan ya da toprak kayması, zemini kaya veya yapay dolgu malzemesinden oluşan bir yamacın yerçekimi, eğim, su ve benzeri diğer kuvvetlerin etkisiyle aşağı ve dışa doğru

Detaylı

BETULACEAE. Alnus cinsleri vardır.

BETULACEAE. Alnus cinsleri vardır. BETULACEAE Jeolojik devirlerde daha fazla sayıda cins ve türlere sahip olan bu familyanın, bugün 6 cins ve bu cinslerin kışın yaprağını döken 100 kadar türü, Kuzey Yarımkürenin ılıman ve serin bölgelerinde

Detaylı