Gail Carson Levine - Tılsımlı Prenses

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Gail Carson Levine - Tılsımlı Prenses www.cepsitesi.net"

Transkript

1 Gail Carson Levine - Tılsımlı Prenses Prensesin Laneti Biliyor musunuz, etrafımdakiler beni net ve bir o kadar da sert emirleriyle kolayca kontrol edebilirler. Atkını tak, ya da Uyku saatin geldi, haydi yatağına! gibi. Karşımdakinden gelen bir istek veya bir ricaysa beni pek etkilemez. Atkını takmayı unutma olur mu? ya da Uykun gelmedi mi, haydi uyuşana, gibi; gel gelelim bir emir aldığımda güçsüz ve çaresiz oluyorum. Biri bana gün boyunca tek ayaküstünde durmamı em-retse, sözünü dinler bunu yaparım, bence bu yapabileceğim en kötü şey de olmaz. Kafamı kesmem emredilse gözümü kırpmadan o emri yerine getiririm. Anlayacağınız her an tehlike altındaydım. 1. Bölüm PerHucındanın amacı benhanedemek değildi. Aklınca bir hediye veriyordu bana. Hayatımın durmaksızın ağladığım ilk saatlerinde, gözyaşlarını ona ilham kaynağı olmuştu. Anneme acıyarak bakarken, burnuma bir peri dokundu ve, Benim bu çocuğa hediyem itaatkarlık olacak. Ella her zaman söz dinleyen, uslu biri olacak. Şimdi çocuğum, kes ağlamayı!dedi. Kestim. Babam her zaman olduğu gibi iş gezisindeydi. Evde sadece annem ve aşçımız Mandy vardı. İkisi de korkmuştu. Lucindaya durumu anlatmaya çalışmışlar ama onu bir türlü bana büyük bir kötülük yaptığına ikna edememişlerdi. O anı hayal edebiliyordum: Çilleri her zamankinden daha belirgin, kırlaşmış kıvırcık

2 saçları dağılmış, gerdanı sinirden titreyip duran Mandy; hareketsiz ve gergin hali, bukle bukle saçları ve doğum nedeniyle ıslanmış gözleriyle kayıp bir mutluluk yaşayan annem. Ama Lucindayı hayal edemiyordum. Onun neye benzediğini hiç bilmiyordum. Maruz kaldığım laneti, geri çcvirmemişti. Lanetin ilk etkilerini beşinci doğum günümde hissetmeye başladım. O günü çok net hatırlıvorum ya da Mandy durmadan o hikayeyi anlattığı için hatırladığımı sanıyorum. Doğum günün için, diye girerdi söze o günü anlatırken, mükemmel bir pasta yapmıştım. Altı katlı. Evin en kıdemli hizmetlisi Bertha, benim için beyaz kuşaklı, gece mavisi özel bir elbise dikmişti. O zamanlar bile yaşına göre küçük görünürdün sen. Simsiyah saçlarında beyaz bir kurdele vardı ve heyecandan kızarmış yanaklarınla porselen bebeklere benziyordun. Masanın tam ortasında uşağımız Nathanın topladığı çiçeklerle dolu bir vazo vardı. Hepimiz masanın etrafına oturduk ama babam yine yoktu. Çok heyecanlıydım. Mandynin pastamı yapışını, Berthanın elbisemi dikişini, Nathanın çiçekleri toplayışını seyretmiştim. Mandy pastayı kesti. Bana bir dilim pasta uzatırken hiç düşünmeden, Ye, dedi. İlk lokma çok lezzetliydi. O dilimi bitirdiğimde çok mutluydum. Tabağım boşaldığında, Mandy bir dilim daha koydu. Bunu yemek daha zor gelmişti. Tabağım yine boşaldığında, bu sefer kimse pasta koymadı, ama ben daha fazla yemem gerektiğini biliyordum. Çatalımı pastaya doğru uzattım. Ella, ne yapıyorsun? dedi annem. Küçük domuzcuk, diye güldü Mandy. Bugün onun doğum günü, hanımefendi. Bırakın istediği kadar yesin, diyerek bir dilim daha koydu tabağıma. Midem bulanmaya başlamıştı ve korkmuştum. Niye durduramıyordum kendimi? Ağzımdakileri yutmak gittikçe zorlaşmaya başlamıştı. Her ısırık, dilimde ağırlık oluşturuyordu, yutmaya çalıştığım lokmalar boğazımdan aşağı inmiyordu. Yemeye devam ederken gözlerimden yaşlar boşalmaya başladı. Dayanamıyordum. Halimi ilk annem fark etti. Yemeyi bırak, Ella, diye emretti. Durdum. Etrafımdakiler beni net ve bir o kadar da sert emirleriyle kolayca kontrol edebilirlerdi. Atkını tak, ya da Uyku saatin geldi, haydi yatağına! gibi. Karşımdakindcn gelen bir istek veya bir ricaysa beni pek etkilemezdi. Atkını takmayı unutma olur mu? ya da Uykun gelmedi mi, haydi uyuşana, gibi, gel gelelim bir emir karşısında güçsüz ve çaresiz kalıyordum. Biri bana gün boyunca tek ayak üstünde durmamı em-retse, sözünü dinler bunu yaparım, hem bence bu yapabileceğim en kötü şey de olmaz. Kafamı kesmem emredilse gözümü kırpmadan o emri yerine getiririm. Anlayacağınız her an tehlike altındayım. Büyüdükçe, bana verilen emirlere karşı koyabilmeye başladım ama itaat etmediğim her an, her saniye canımı acıtıyordu. Öyle ki nefesim kesiliyor, midem bulanıyor, başım dönmeye başlıyordu. Çok uzun süre dayanamıyoı -dum zaten. Buna birkaç dakika dayanmak bile benim için inanılmaz acılar çekmek anlamına geliyordu. Vaftiz annem periydi. Annem ondan defalarca üzerimdekhaneti kaldırmasını istemişti. Vaftiz annemse laneti sadece Lucindanın kaldırabileceğini, ancak bunun bir gün Lucindanın yardımı olmadan kendiliğinden yok olabileceğini söylemişti. Ama bu nasıl olacak, bilmiyorduk. Peri vaftiz annemin de kim olduğunu bilmiyorum zaten. Lucnıdanın laneti beni uysallaştıracağına, tam tetsinc asi biri yapmıştı. Ya da isyana hazır olmak doğamda vardı, bilemiyorum. Annem nadiren bu lanetten faydalanıp bana emir verirdi, babamınsa lanetten haberi bile yoktu; ara sıra beni bazı emirleri yerine getirirken görürdü sadece. Ancak Mandy bu lanetten olabildiğince faydalanıyordu. AJdığı her nefeste bana bir emir savuruyordu. Bu emirler benim iyiliğim içindi genellikle, hiçbiri kötü niyetli değildi: Sıkı giyin, Ella, va da Ben yumurtaları kırarken sen de şu kaseyi tut, hayatım, gibi emirlerdi bunlar.

3 Zararsız da olsalar bu emirlerden rahatsızdım. Kaseyi tutar, emre itaat ederdim ama bunu kendime göre yorumlayarak yapardım. Kase elimde mutfağın içinde turlardım ki o da benim peşimden gelsin. Böyle yaptığım zamanlarda bana sürtük der ve emirlerini daha da çoğaltırdı ama ben yine emirlerini kendime göre yorumlayıp kaçmaya çalışırdım. Mandy daha detaylı emirler verdikçe ben yeni yollar bulurdum. Bu anlarda en çok annem eğlenirdi. Gülmekten kırılır, ikimizi de kışkırtırdı. Sonunda bir uzlaşmaya varırdık. Mandy verdiği emri isteğe çevirirdi, ben de isteğini yapmayı kabul ederdim. Mandynin şapşallığı tutup da bana hoşlanmayacağım bir emir verdiğindeyse, Yapmak zorunda mıyım? derdim, o da yeniden düşünürdü söylediklerini. Sekiz yaşındayken Pamela adında bir arkadaşım vardı, evimizde çalışan hizmetlilerden birinin kızıydı. İkimiz bir gün Mandyyi mutfakta kurabiye yaparken izliyorduk. Mandy biraz daha badem almam için kilere gitmemi emretti. Elimde iki tane bademle döndüm. Mandy bu sefer daha kesin bir emir verdi, ben de yerine getirdim; tabii ki asıl isteklerini kendimce yorumlayarak. 10 Mutfağı terk edip Pamelayla bahçeye çıktığımızda bana neden Mandynin isteklerini harfiyen yerine getirmediğimi sordu. Bana emir vermesinden nefret ediyorum, diye cevapladım. Ben büyüklerimin sözünü dinler, bir istekleri olursa aynen yaparım, dedi Pamela kendini beğenmiş bir şekilde. Yapmak zorunda olmadığın için öyle. Yapmak zorundayım, eğer yapmazsam babam beni döver. İkimizin sebepleri aynı değil. Ben bir büyünün etkisinde olduğum için yapmak zorundayım. Söylediklerimin kulağa önemli gelmesi hoşuma gidiyordu. Bu büyü işleri nadir ve önemlidir. Lucinda insanları büyülerin etkisinde bırakacak kadar düşüncesiz olan tek periydi. Uyuyan güzel gibi mi? Tam olarak değil. Yüz yıl boyunca uyumak zorunda değilim. Senin büyün ne? Anlattım ona. Ne yani? Sen şimdi sana verilen her emri yerine getirmek zorunda mısın, emri veren ben olsam bile? Evet, anlamında başımı salladım. Deneyebilir miyim? Hayır. Bunu tahmin edememiştim. Konuyu değiştirmeye çalıştım. Seninle kapıya kadar yarışırım. Tamam, ama sana kaybetmeni emrediyorum. O zaman yarışmak istemiyorum. Sana yarışmanı ama kaybetmeni emrediyorum. Yarıştık. Kaybettim. Ağaçtan meyve topladık, en güzellerini Pamelava ver- 11 mek zorunda kaldım. Güzel ve çirkin oynadık, ben çirkin olmak zorundaydım. İtirafımdan bir saat sonra Pamelaya vumruk attım. Çığlık attı, burnundan kan geliyordu. Arkadaşlığımız o gün sona erdi. Annem, Parnelanın annesine yaşadığımız yerden, Frellden uzakta yeni bir iş buldu. Annem birine yumruk attığım için beni cezalandırdıktan sonra nadiren yaptığı şekilde bana emir verdi: Kim-seve, asla üzerindekhanetten bahsetme. Zaten söylemezdim bir daha, dersimi almıştım. On beş yaşlarındayken, annem ve ben hastalandık, basit bir soğuk algınlığıydı. Mandy bizi havuç, kereviz, pırasa ve tek boynuzlu bir atın kuyruğundan aldığı tüylerle yaptığı çorbaya boğmuştu. Çok lezzetliydi, ama annem de ben de sebzelerin arasında süzülen sarı-beyaz tüy yumaklarını görmekten nefret etmiştik. Babam yine uzakta olduğu için, çorbalarımızı annemin yatağında oturarak içtik. Eğer babam evde olsaydı odaya adımımı bile atamazdım. Etrafında olmamı sevmezdi pek, onun deyimiyle ayakaltmda dolaşmamı. Mandy ve çorbası yüzünden suratımı ekşitsem de içindeki tüylerle beraber çorbayı içtim, çünkü Mandy öyle yapmamı söylemişti.

4 uben soğumasını bekleyeceğim, dedi annem. Mandy odaya terk ettikten sonra da çorbanın içindeki tüyleri çıkardı, çorbayı içti ve tüyleri boş kaseye koydu. Ertesi gün iyileşmiştim ama annemin durumu kötüye gitmişti. Hiçbir şey yiyemeyecek, içemeyecek durumdaydı. Boğazının bıçak batmış gibi acıdığını, kafasına balyozla vurulduğunu hissettiğini söyleyip duruyordu. O iyi hissetsin diye başına ıslak havlular koyuyordum ve ona hikayeler anlatıyordum. Eski, saçma hikayelerdi bunlar 12 ama yine de ara sıra annemin yüzünde bir tebessüm beliriyordu. Mandy beni yatağıma göndermeden önce annem beni öptü. İyi geceler, değerlim. Seni seviyorum. Bunlar onun bana son sözleriydi. Odadan çıkarken Mandyye söylediği son sözleri de duydum. Çok kötü değilim. Sör Petere haber vermeyin. Sör Peter babamdı. Ertesi sabah uyandığımda annem uyanıktı, ama hayal alemindeydi. Gözleri açıktı ve görünmez insanlarla konuşuyordu. Boynundaki gümüş kolyeyi çekiştiriyordu sinirli sinirli. Mandyye, bana ve odadaki iki kişiyeyse hiçbir şey söylemiyordu. Nathan, doktoru getirdi. Doktor beni hemen annemin yanından uzaklaştırdı. Koridor bomboştu. Dönerek inen merdivene kadar boş koridorda yürüdüm. Annemle birlikte tırabzanlardan kayardık. Bunu etrafta insanlar varken yapmazdık, Ağırbaşlı olmalıyız, diye fısıldardı kulağıma, merdivenlerden en asil haliyle inerken. Ben de beceriksizce onu taklit ederek, oyununun bir parçası olabilmek için onu takip ederdim. Ama yalnız olduğumuzda, basamaklar yerine tırabzanı kullanmayı tercih ederdik, çığlık çığlığa inerdik alt kata. Tekrar çıkardık, tekrar kayardık, üçüncü kez ve dördüncü... Merdivenin sonuna geldiğimde, ön kapıyı açtım, parlak güneşin altındaydım şimdi. Eski Kaleye kadar uzun bir yol vardı. Bir dilek tutmak istiyordum ve o dileği kabul edilmesi ihtimali en yüksek olan yerde tutmak istiyordum. Kale, Kral Jerrold daha küçük bir çocukken terk edilmiş, sonrasındaysa bazı özel davetler, düğünler, balolar için yeniden açılmıştı. Buna rağmen Bertlıa oranın hayaletli olduğunu, Nathaıısa fare istilasına uğradığını söyler dururdu. Kalenin bahçesi kocamandı ve yabani bitkilerle kaplıydı. Bertha bahçedeki bitkilerin bile olağanüstü güçleri olduğunu iddia ederdi. Kandil korularının olduğu yöne ilerledim. Kandiller, şamdan şeklinde büyüsünler diye tellere sarılmış sarmaşık şeklindeki küçük ağaçlardı. Dileğinizin kabul olması için sizin de karşılığında bir şey teklif etmeniz gerekirdi. Eğer annem hemen iyileşirse, çok iyi bir kız olacağım, sadece itaatkar değil, iyi olacağım. Daha çok çabalayacağım sakar olmamak için, Mandyyle bir daha dalga geçmeyeceğim. Annemin hayatı için pazarlık etmedim, çünkü ölüm tehlikesi olduğuna inanmamıştım bile Bölüm Geride kalanlar, gözü yaşlı bir eş ve bir evlat... Onları teselli etmeliyiz, diye sözlerini bitirdi Şansölye Thomas, yaklaşık bir saat boyunca saçmaladıktan sonra. Konuşmasının bir bölümü annemle ilgiliydi. En azından Leydi Eleanor sözleri sıklıkla döküldü ağzından, ama kullandığı sadık vatandaş, sadık eş, sorumluluk sahibi ebeveyn gibi sıfatlar annemden çok Şansölyeyi anlatır gibiydi. Konuşmanın bir kısmı da ölümle ilgiliydi, ama en uzun bölümü Kyrriayı yönetenlere, Kral Jerrold, Prens Charmont ve bütün kraliyet ailesine bir sadakat gösterisiydi. Babam elimi tuttu. Avucunun içi sıcak ve ıslaktı. Mandy ve diğer çalışanlarla beraber duruyor olmayı istedim o an. Babamın ellerinden ellerimi çektim ve bir adım uzaklaştım ama o bana yeniden yaklaştı ve elimi tuttu. Annemin tabutu parıltılı maundandı ve üzerinde Elf-lerle, perilerin desenlerinden yapılmış oymalar vardı. Tek isteğimse perilerin bir anda ortaya çıkıp tek bir büyüyle annemi hayata döndürerek onun yerine babamı almalarıydı. Bunu belki de peri vaftiz annem yapabilirdi, keşke onu nerede bulabileceğimi bilseydim.

5 Şansölye konuşmasını bitirdikten sonra, annemin tabutunıı kapatmak benim görevimdi. Böylece onu mezarına indirebileceklerdi. Babam elini omzuma koydu ve beni ileri doğru yavaşça itti. Annemin cansız yüzü somurtur gibiydi. Yaşarken olduğunun tam tersine, yüzünde rezalet, bomboş bir iiade vardı. Ama en kötüsü tabut aşağı indirilirken duyulan gıcırdamalar ve elbette annemin bir pakete koyulup kenara atılır gibi kaldırıldığı düşüncesiydi. Bütün gün yutkunarak içime attığım gözyaşlarını o anda gözlerimden fışkırırcasına akmaya başladı. Yetim kalmış bir çocuğa ağlayan topluluğun en önünde duruyordum ve gözyaşlarımı durduramıyordum. Babam yüzümü göğsüne bastırdı. Beni rahatlatmaya çalışıyor gibi gözükse de asıl amacı çıkardığım garip sesleri susturmaktı ki ben böyle ağlarken bunu yapması imkansızdı. Gitmeme izin verdi. Kulağıma da sertçe fısıldadı. Git buradan. Sakinleştiğin zaman gel. İlk defa itaat ediyor olmak beni mutlu etmişti. Koştum. Uzun siyah elbiseme takıldım ve düştüm. Kendi kendime kalkıp yeniden koşmaya başladım. Dizim ve elim sızlıyordu. Mezarlıktaki en büyük ağaç, ağlama ağacına benzeyen söğüttü. Kendimi ağacın üzerine atarak hıçkırmaya başladım. Herkes başıma gelen olayı annesini kaybetti diye değerlendirir ama o kaybolmamıştı, gitmişti. Yoktu artık. Başka bir şehre, başka bir ülkeye, bir masal diyarına bile gitsem onu bir daha bulamayacaktım. Bir daha asla onunla konuşamayacak, Lucarno Nehrinde yüzemeyecek, tırabzandan birlikte kayamayacak ya da Berthaya şaka yapamayacak ve buna benzer milyonlarca şeyi birlikte yapamayacaktık. Oturup gözlerim çıkana kadar ağladım. Elbisem siyah rengini yitirmiş, çamura dönmüştü. Mandynin deyimiyle gülünç haldeydim. 16 Ne kadar zaman geçmişti? Artık geri dönmeliydim. Babam öyle yapmamı söylemişti ve maalesef lanet beni buna uymaya zorluyordu. Gizlendiğim ağacın yanı başında Prens Charmont durmuş, bir mezar taşını okuyordu. Onu ilk defa bu kadar yakından görüyordum. Acaba ağladığımı duymuş muydu? Benden yalnızca iki yaş büyük olmasına karşın, benden çok daha uzundu Prens, tıpkı babası gibi dimdik duruyordu; bacaklarını açmış, ellerini arkada birleştirmiş, sanki bütün ülkenin karşısında dikilmiş gibi duruyordu. Yüzü de babasına benziyordu, sadece Kral Jerroldın sert mizacına göre oğlununki daha yumuşaktı. İkisi de siyah, bukle bukle saçlı ve esmer tenliydi. Krala, hiç onun da burnunun iki yanına serpiştirilmiş çilleri olup olmadığını bilecek kadar yaklaşmamıştım ama bu kadar kara bir suratta bu çillerin olması şaşırtıcı olurdu. Kuzenim, dedi Prens, mezar taşına bakarak. Onu hiç sevmezdim. Anneni severdim. Annemin mezar taşına doğru ilerlemeye başladı. Onunla yürümemi mi bekliyordu? Yoksa majesteleriyle aramda korumam gereken bir mesafe mi vardı yürürken? Aramızda bir at arabasının bile geçebileceği bir mesafe bırakarak onu takip etmeye başladım. Yaklaştı. Dimdik ve tertemiz duruyor olmasına rağmen onun da ağladığını tark ettim. Bana Char diyebilirsin, dedi bir anda. Herkes öyle diyor. Diyebilir miydim? Sessizce devam ettik yürümeye. Babam da bana Char diyor, diye ekledi. Kral! Teşekkürler, dedim. Teşekkürler, Char, diye düzeltti beni. Annen beıu çok güldürürdü. Bir keresinde bir davette, Şansölye Tho-nıas konuşma yapıyordu. O konuşurken annen kağıt peçeteyle uğraşıyordu. Tam baban peçeteyi buruşturup atmadan önce gördüm. Annen peçetenin kenarlarını Şansölyenin ağzı açık ve çıkık çeneli suratına benzeterek kıvırmıştı. Eğer Şansölye mavi olsaydı, peçeteyle aralarında hiçbir fark kalmayacaktı. Annen yüzünden yemek yiyemeden kalkmak zorunda kaldım, kahkahalarıma engel otamıyordum. Yolu yarılamıştık ki yağmur yağmaya başladı. Bulunduğumuz mesafeden babamın, annemin mezarının yanı başında duran siluetini seçebiliyordum.

6 Herkes nereye gitti? diye sordum Chara. Ben seni aramaya gelmeden gitmişti herkes, dedi. Beklemelerini mi isterdin? Hafif bir telaş vardı sesinde, benim için herkesi kalmaya zorlaması gerektiğini düşünür gibiydi. Hayır, hatta hiçbirinin kalmasını istemiyorum, diye yanıtladım, babamın da gitmesini istediğimi ima eder şekilde. Senin hakkında her şeyi biliyorum, dedi Char birkaç adım daha attıktan sonra. Gerçekten mi? Nasıl bilebilirsin ki? Bizim aşçımızla sizin aşçınız markette karşılaşınca sohbet ediyorlar, sizinki durmadan senden bahsediyormuş. Yan yan bakıyordu bana. Sen benim hakkımda bir şeyler biliyor musun? Hayır. Mandy hiçbir şey anlatmamıştı ki. Sen ne biliyorsun? Tıpkı annen gibi insanların taklidini yapabildiğini biliyorum mesela. Uşağınızın taklidini yaptığında kendisi bile gerçek uşağın hanginiz olduğunu karıştırırmış. Kendi peri 18 masallarını uyduruyormuşsun, bir de sakarmışsın sanırım biraz. Bir keresinde koca bir tabak takımını kırdığını biliyorum. Buza basıp kaymıştım! Üzerine basıp kaymadan önce yere düşürdüğün buz parçalarından bahsediyorsun değil mi? Gülmeye başladı. Dalga geçen bir gülüş değildi bu, güzel bir esprinin ardından gelen mutlu bir gülüştü. Bir kazaydı, diye savunmaya geçtim. Hafif titreyerek de olsa ben de gülüyordum. O kadar ağladıktan sonra normaldi bu. Babamın yanına geldik. Babam Prensin önünde eğilerek, Majesteleri, kızıma eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim, dedi. Char babamın reveransını karşılıksız bırakmadı. Haydi, Eleanor, dedi babam. Eleanor... Gerçek ismimin bu olmasına rağmen daha önce kimse beni böyle çağırmamıştı. Eleanor annemdi ve her zaman öyle kalacaktı. Ella. Benim adım Ella, dedim. O zaman, Ella, haydi gidiyoruz. Prensi başıyla selamladı ve at arabasına bindi. Gitmek zorundaydım. Char arabaya binmeme yardım etti. Ona bana yardım etsin diye elimi mi uzatmalı mıydım, yoksa beni dirseğimden yukarı doğru itmesine izin mi vermem gerekiyordu bilemedim. Benim bu kararsızlığımın sonucunda beni dirseğimle bileğimin arasında bir yerden kavrayarak yukarı itti ben de diğer elimle arabaya tutunarak, çıkmayı başardım. Char kapıyı kapatırken, eteğimi çekmemle abartılı bir cart sesinin duyulması bir oldu. Ses babamı ürkütmüştü. Char yine kahkahalarla gülüyordu. Eteğimin arkasına baktığımda ise boydan boya yırtılmış olduğunu tark ettim. Berthanın bunu tamir etmesi olanaksızdı. Babamdan mümkün olduğunca uzak bir yere oturdum. Camdan dışarıyı süzüyordu. Güzel bir etkinlik oldu. Bütün Frell geldi, Frellin bütün önemli insanları yani dedi, sanki annemin cenazesi bir turnuva ya da bir baloymuş gibi! Güzel değildi, berbattı, dedim. Annemin cenazesi nasıl güzel olabilirdi ki? Prens sana çok yakın davrandı. Annemi severmiş. Annen çok güzeldi. Sesi pişmanlık doluydu. Öldüğü için üzgünüm. Nathan kamçısını hafifçe vurdu ve araba hareket etmeye başladı Bölüm Köşke vardığımızda, babam üzerime temiz bir şeyler giymemi ve taziyeye gelen misafirleri karşılamak için çabucak aşağı inmemi emretti.

7 Odam çok huzurluydu. Her şey annem ölmeden önceki halindeydi. Yatak örtümün üzerine işlenmiş kuşlar, kendi dünyalarında güvendeydiler. Günlüğüm şifoniyerin üstündeydi. Çocukluk arkadaşlarım olan bez bebeğim Flora ve fırfırlı elbiseli tahta bebeğim Rosamunda sepetlerinde uyuyorlardı. Yatağıma oturdum. Babamın emrine uyup üzerimi değiştirerek zorunluluğumu yenmeye çalışıyordum. Tek isteğim odamdan, yatağımdan huzuru silmek, penceremden odama doğru akan tatlı rüzgarı hissetmemekti aslında. Üstelik babamın emirlerini de yerine getirmek zorundaydım. Düşünmeye başladım. Bir keresinde Berthanın Mandyye, babamın yalnızca dış görünüşünün insanlıktan nasibini almış olduğunu, içininse paralarla karışmış küllerden ve bir beyinden ibaret olduğunu söylediğini duymuştum. Mandy karşı çıkmıştı. Onun içi dışı insan. İnsan dışnıda hiçbir yaratık bu kadar bencil olamaz; ne periler, ne Fitler, ne devler ne de cüceler. Şu an kendime berbat bir oyun oynuyordum. Giyinip aşağı inmeyi ertelediğim üç dakika boyunca lanetimi kırmaya uğraşıyordum. Bana söyleneni yapmadan ne kadar dayanabileceğimi görmeye çalışıyordum. Kulaklarım çınlıyordu ve sanki yer sallanmaya başlamıştı. Yataktan düşmekten korkuyordum. Kollarımı acıtacak kadar sıktım yastığımı; sanki yastık aldığım emirlere karşı bir kalkandı. Bir saniye daha dayanmaya çalışsam binlerce parçaya ayrılacakmışım gibiydi. Hemen ayağa kalktım ve gardırobuma yöneldim. Bir anda her şey düzeldi. Babamın başka bir matem elbisesi giymemi istediğini düşünmeme rağmen, annemin en sevdiği elbisesini giydim. Baharat yeşili elbisenin gözlerimi ortaya çıkardığını söylerdi. Bence o elbisenin içinde incecik, asi, kafası insanlarınki gibi olan, dümdüz saçlı bir çekirgeye benziyordum Ama en azından elbise siyah değildi, annem siyah elbiseden hep nefret etmiştir. Avluysa siyah giyinmiş insanlarla doluydu. Babam hemen yanıma yaklaştı. Bu da benim güzel kızım, Eleanor, dedi yüksek sesle. Beni içeri soktu ve fısıldayarak, Siyah giyinmiş olman lazımdı. Bu kıyafetin içinde ota benziyorsun. Sen yas tutuyorsun, insanlar annene hiç saygın olmadığını... Hışırtılı siyah satenle kaplı, tombul iki kol tarafından geriye doğru çekildim. Zavallı evladım, acını paylaşıyoruz. Aşırı duygusal bir sesti. Ve Sör Peter, sizi böyle trajik bir halde görmek içimizi parçalıyor. Daha da sıkı bir sarılmanın ardından salıverilmiştim. Bu sözlerin sahibi, bal rengi bukleleri olan 22 uzmı boylu, tombul bir bayandı. İki yanağındaki allık izi dışında bembeyaz bir suratı vardı. Yanında da kendisinin iki küçük kopyası duruyordu. Küçük olanın saçları annesininki gibi abartılı değildi, kafasına yapıştırılmış gibi gözüken, sıkı sıkıya bağlanmış ince bukleleri vardı. Bu Dam Olga, dedi babam, kadının koluna dokunarak. Reverans yaptım, küçük kıza hafifçe çarparak, Kusura bakmayın, dedim. Cevap vermedi, hareket etmedi, sadece beni süzdü. Babam devam etti. Bunlar o tatlı kızlarınız mı? Bunlar benim hazinelerim. Bu Hattie, bu da Olive. Birkaç güne kadar Hanımefendilik Okuluna gidecekler. Hattie benden iki yaş kadar büyüktü. Sizi tanıdığıma çok memnun oldum, dedi, büyük ön dişlerini gözler önüne sererek gülümserken. Elini öpmemi ya da eğilmemi bekler gibi bana elini uzattı. Ne yapacağımı bilmez şekilde boş boş baktım yüzüne. Kolunu indirdi, ama somurtmaya devam etti. Çarptığım kızın adı Olivedi. Ben de tanıştığıma çok memnun oldum, dedi, neredeyse bağırıyordu. Benim yaşlarımdaydı. Somurtmaktan kaşlarının arasında kalıcı çizgiler oluşmuştu. Eleanorun teselli olmasına yardımcı olun kızlar, dedi Dam Olga. Ben Sör Peterle birkaç şey konuşacağım. Babamın kolunu tuttu ve bizden uzaklaştılar. Acını paylaşıyoruz, diye söze girdi Hattie. Cenazede feryat figan ağladığın zaman, ne kadar yazık diye düşündüm. Yeşil, yasta olan birinin giyeceği bir renk değildir. dedi Olive.

8 Burası güzel bir salon, saray gibi; benim günün birinde yaşayacağını bir saray. Annemiz, Dam Olga, babanın çok zengin olduğunu söylüyor. En saçma şeyleri bile paraya çevirebilirmiş. Bir ayak tırnağını bile, dedi Olga. Annem diyor ki evlendiklerinde baban çok fakirmiş, Leydi Eleanor çok zenginmiş ama baban onu daha da zengin yapmış. Bizde zenginiz, dedi Olive, İyi ki de zenginiz. Bize köşkün geri kalanını gösterir misin? dedi Hattie. Yukarı çıktık ve Hattie her yeri özenle incelemeye koyuldu. Onu durdurmama fırsat vermeden annemin dolabını açtı, elbiselerinin üzerinde ellerini gezdirmeye başladı. Aşağı indiğimizde Hattie, Kırk iki pencere ve her odada bir şömine. Pencereler bir kamyon dolusu altına mal olmuş olmalı, dedi. Ben de sana bizim evimizi anlatayım mı? dedi Olive. Bir ağaç oyuğunda yaşıyor olsalar bile hiç ilgilenmiyordum. Sessizliğime cevap olarak, Bir gün bizi ziyaret etmeli ve kendin görmelisin bence, dedi Hattie. Üzerinde yemeklerden bir dağ oluşmuş sehpanın yanında duruyorduk. Kızarmış geyikten tutun da kar tanesine benzeyen kurabiyelere kadar her şey vardı masanın üstünde. Mandynin bütün bunları ne ara yaptığını anlayamadım. Bir şeyler yemek ister misiniz? Evet... diye Olive söze girdiği anda, ablası hemen sözünü kesti. Ah, hayır. Teşekkür ederiz. Biz partilerde pek yemek yemeyiz, heyecan ve eğlence iştahımızı biraz kesiyor da. 24 Benim iştahım gayet... Tekrar şansını deniyordu Olive. İştahımız genelde kapalıdır zaten. Annem merak eder şimdi yersek. Ama çok lezzetli gözüküyorlar. Hattie yemeğe doğru eğildi. Bıldırcın yumurtaları ne kadar lezzetli gözüküyor. Tanesi on pirinç kuruş. Olive, burada en az elli tane var. Bıldırcın yumurtaları pencerelerden de fazlaydı. Ben frenk üzümü turtalarına bayılırım, dedi Olive. Bayılmamalıyız, dedi Hattie, Ya da belki, azıcık ba-yılsak ne çıkar ki. Bir dev bile bir geyiğin bacağının yarısını, üstüne bir koca tabak pilavı, yetmezmiş gibi sekiz tane de bıldırcın yumurtasını yiyemez. Ama Hattie yedi. Olive ondan fazla yedi. Frenk üzümü turtasını, kremalı meyveli jöleyi, erikli pudingi, çikolatalı bonbonları da yedi ki bunların üzerinde tereyağlı, kayısılı, naneli soslar vardı ve her yana akıyorlardı. Çatalları uzun gitgeller yapmasın ve yemek midelerine çabucak ulaşsın diye tabaklarını ağızlarına mümkün olan en yakın mesafede tutuyorlardı. Olive durmaksızın yedi ama Hattie mendiliyle ağzını nazikçe temizlemek için sık sık çatalını indirmek zorunda kaldı. Bu nezaket gösterisinin hemen ardından aynı açgözlü tavırla yemekleri ağzına tıkıştırmaya devam etti. Gerçekten iğrençti. O arada yerdeki halı dikkatimi çekti. I Iep annemin sandalyesinin altında duran halı, bugün yemeklerin durduğu sehpanın oraya çekilmişti. Bu halıya daha önce hiç dikkat etmemiştim. Bir av köpeği ve aveılar, bir yaban domuunu kovalıyordu. Halı sanki hareket ediyordu. Rüzgar, yaban domuzunun ayaklarının altındaki çimleri dans ettiriyordu sanki. Gözümü kırptım, hareket durdu. İzlemeye dalınca yeniden başladı. Köpek uluyordu. Boğazının rahatladığını hissettim. Aveılardan biri sendeleyince bacağına kramp girdi. Domuz son gücüyle bir nefes daha aldı ve kızgın ama korkmuş bir şekilde kaçmaya devam etti. Neye bakıyorsun sen öyle? diye sordu Olive. Yemeğini bitirmişti sonunda. Hafifçe titredim. Sanki halının içindeymişim gibi hissediyordum. Hiç, halıya. Halıyı bir daha süzdüm. Sıradan desenleri olan, sıradan bir halıydı. Gözlerin sanki yerinden çıkacaktı. Hortlak görmüş gibi bakıyorsun, dedi Hattie. İğrenç. Ama bak normale döndüler şimdi.

9 O hiç normal gözükmüyordu ki. Şişman bir tavşana benziyordu, Mandynin yahni yaparken kullanmaktan hoşlanacağı türden bir tavşana. Olivein suratı da soyulmuş patates kadar boş ve anlamsızdı. Senin gözlerin hiç yerinden fırlamıyordur sanırım, dedim. Sanmıyorum. Hattie kendini beğenmiş bir şekilde gülümsedi. Fırlayamayacak kadar küçükler. Gülümseme silinmedi yüzünden, ama bu sefer sanki oraya yapıştırılmış gibi duruyordu. Seni bağışlıyorum evladım. Biz asiller, bağlayıcılığımızla biliniriz. Annen de senin gibi terbiyesizliğiyle tanınırdı zaten. Annem... Tanınırdı... Geçmiş zaman kullanmasıyla dilim kaskatı kesildi. Kızlar! Dam Olga belirdi bir anda. Artık gitmeliyiz. Bana sarıldı ve burnumu bozulmuş süt kokusuyla doldurdu. Gittiler. Babam dışarıda diğer misafirleri uğurluyordu. Mandynin yanma, mutfağa geçtim. Bulaşıkları yıkıyordu. Görünüşe bakılırsa bu insanların hiçbiri bir haftadır yemek yüzü görmemiş. Üzerime bir önlük giydim ve ona yardıma koyuldum. Bana kalırsa daha önce hiç senin yemeğini tatmamışlar. Mandy bildiğim herkesten çok daha güzel yemek yapar. Ara sıra, annemle, Mandynin yemeklerini, aynı onun tarit ettiği şekilde yapmaya çalışırdık. Yemek güzel olurdu ama hiçbir zaman Mandynin yaptığı gibi olmazdı. Bir anda hah aklıma geldi. Salondaki halı, hani üstünde aveılar ve domuz olan. Hangisi olduğunu anladın mı? Ona bakarken başıma garip bir şey geldi. Ah, o halımı. O eski halıyı boş ver. Pişirmeye uğraştığı yemeğe geri döndü. Nasıl yani? O bir peri şakası. Peri şakası bir hah! Nerden biliyorsun? O hah Leydiye aitti. Mandy, anneme her zaman Leydi diye hitap etmiştir. Bu bir cevap değildi ki. Peri vaftiz annem mi ona hediye etmişti? Çok uzun zaman önce... Annem sana hiç peri vaftiz annemin kim olduğunu söyledi mi? Hayır söylemedi. Baban nerede? Dışarıda, misafirleri uğurluyor. Peki, sen biliyor musun? Yani annem söylemedi ama yine de biliyor musun? Neyi biliyor muyum? Peri vaftiz annemin kim olduğunu? Eğer bilmen gerekseydi, annen sana söylerdi. Söyleyecekti, söz vermişti. Lütten söyle, Mandy. Benim. Söylemiyorsun ama. Haydi, söyle kim olduğunu. Kim? Ben. Peri vaftiz annen benim. Al, havuç çorbasını tat bakalım, nasıl olmuş? Akşam yemeği için yaptım. Beğendin mi? Bölüm Ağzım otomatik olarak açıldı. Bir kaşık dolusu sıcak ama yakmayan çorba boğazımdan aşağı döküldü. Mandy, havuçların en tatlılarını, en güzellerini seçmişti. Havuçları ısırdıkça limon, et suyu ve adını koyamadığım bir baharat gibi diğer malzemelerin lezzeti de havuçla beraber geliyordu. Dünyanın en güzel havuç çorbası, dünyada başka kimsenin bir benzerini yapamadığı Mandynin sihirli çor-basıydı. Hah. Çorba. Bu bir peri çorbası... Mandy bir peri miydi? Eğer Mandy bir periyse, annem niye öldü ki? Sen peri olamazsın. Nedenmiş o? Eğer periysen, niye onu kurtarmadın? Ah, tatlım. Eğer yapabilseydim, yapardım emin ol. Eğer çorbadaki tüyleri de içseydi, bugün hala yanımızda ve çok iyi olurdu. Biliyor muydun yani öleceğini? Niye tüyleri çıkarmasına izin verdin? Hastalığı engellenemez boyutlara ulaşmadan önce bilmiyordum. Ölümü durduranlayız hayatım.

10 Fırının yanındaki tabureye çöktüm. O kadar şiddetli ağlıyordum ki netes bile alamıyordum. Mandy beni kollarıyla sardı. Gözyaşlarını önlüğünün yakasına akıyordu. Parmağıma bir damla düştü. Mandydc ağlıyordu. Suratı kıpkırmızı olmuştu. Ben onun da peri vaftiz anııesiydim, anneannenin de. Burnunu sümkürdii. Mandyye farklı bir gözle bakabilmek için kendimi kollarından kurtardım. O bir peri olamazdı ki. Periler ince, genç ve güzel olurlar. Mandy bir perinin olması gerektiği kadar uzundu, ama kim karmakarışık gri saçlı bir peri görmüş ki. Kanıtla bana, dedim. Neyi kanıtlayayım? Peri olduğunu. Buharlaş ya da herhangi bir şey yap işte, kanıtla bana. Sana hiçbir şey kanıtlamak zorunda değilim. Lucindayı bir istisna olarak kabul edersek periler hiçbir zaman etrafta başka yaratıklar varken buharlaşmaz. Peki, yapabilir misin? Yapabiliriz, ama yapmayız. Sadece Lucinda bunu yapacak kadar salak ve kaba. Bu neden salaklık ki? Çünkü bu insanların senin bir peri olduğunu anlamasını sağlar şapşal. Bulaşıkları yıkamaya koyuldu. Bana yardım et. Nathan ve Bertha biliyor mu? Tabakları evyeye taşıdım. Neyi biliyor mu? Peri olduğunu. İşte oraya biraz dikkat etmemiz lazım. Senin dışında kimse bilmiyor ve bana bunun böyle kalacağına dair söz vermen lazım. Bu bizim sırrımız. Mandy hiç bu kadar ciddi konulmamıştı benimle. Niye? Mandy yalnızca kaşlarını çatmakla yetindi. Tamam, söz. Kimseye söylemeyeceğim. Ama niye? Bak hayatım, insanlar peri fikrine bayılırlar. Ama ne zaman gerçek bir periye rastlasalar, emin ol orada bir problem olur. Servis tabaklarından birini suyun altından geçirdi. Kurula. Neden? Neden olacak, çünkü tabak ıslak. Şaşkın suratımı fark etti. Anladım, neden problem olur, diyorsun. İki sebebi var: İnsanlar sihir yapabileceğimizi biliyor, bu yüzden de sorunlarını çözmemizi istiyorlar. Yapmadığımızda da, deliriyorlar. Diğer sebepse şu ki biz ölümsüzüz ve bu bile onları deli etmeye yetiyor. Mesela, Leydi, babası öldüğünde benimle bir haftaya yakın konuşmamıştı. Peki, Lucinda neden insanların onun bir peri olduğunu bilmesini umursamıyor? Çünkü bilmeleri hoşuna gidiyor, o bir geri zekalı. Onlara rezalet hediyelerinden birini verdiği zaman, teşekkür edilmesi hoşuna gidiyor. Hediyeleri her zaman mı rezalet olur? Hediyeleri her zaman korkunç sonuçlara sebep oluyor ama saf insanlar, onları acınacak hale getirse bile, bir periden hediye almaya bayılıyorlar. Peki, annem senin bir peri olduğunu neden biliyordur Ben neden biliyorum? Eleanor soyu her zaman perilerle dost olmuştur. Senin kanında da perilik var. Kanımda perilik mi var? Nasıl yani, ben de sihir apubilir miyim? Sonsuza kadar yaşayacak mıyım? Eğer annem hastalanmasaydı o da yaşayacak mıydı? Perilerin dostu olabilen yok insan var mıdır? Çok az vardır, mesela Kyrriadaki tek peri dostu selisin. Ama maalesef hayatını, sen sihir yapamazsın ve ölümsüz değilsin. Bir damla peri kanı seni tümüyle peri yapmaz ama küçük şeylerden bunu anlayabilirsin. Hatta peri kanın kendini göstermeye başladı bile, mesela ayakların yıllardır hiç büyümedi. Hiçbir yerim yıllardır büyümedi ki.

11 Büyüyecek, ayakların dışında her yerin yakında büyüyecek ama ayakların, peri ayakları, tıpkı annen gibi. Mandy, eteğini hafifçe kaldırdı ve benimkilerden büyük olmayan ayaklarını gösterdi. Ayaklarımız pek büyük olmaz bizim. Bu da sihirle değiştiremeyeceğimiz tek şeydir. Erkek periler ayakkabılarının içini doldurur kimse anlamasın diye, biz dişi perilerse hep uzun etekler giyeriz. Elbisemin altından ayaklarımı uzattım. Küçük ayaklı olmak çok güzeldi bence, ama vücudumun kalanı gelişince, ayaklarım küçücük olduğu için daha da mı sakar olacaktım? Denge mi sağlayabilecek miydim bu ayaklarla? İstesen, ayaklarımı büyütebilir misin? Ya da mesela... Başka bir mucize arıyordum. Cama çarpan yağmur damlalarını gördüm. Yağmuru durdurabilir misin? Mandy başıyla onayladı. Yap. Lütfen yap. Haydi. Niye yapayım ki? Benim için. Haydi, lütfen sihir görmek istiyorum. Büyük bir sihir... Biz büyük sihirler yapmayız. Lucinda dışında tabii. Büyük sihirler yapmak çok tehlikelidir. 32 Bir fırtına dindirmenin ne tehlikesi olabilir ki? Belki hiç, belki de çok. Hayal gücünü kullan. Güzel hava gayet hoş olur bence, insanlar gezer dolaşır. Hayal gücünü kullan Ella, diye yineledi Mandy. Çimenlerin yağmura ihtiyacı var. Ekinlerin, tarlaların yağmura ihtiyacı var. Daha çok şey sayabilirim, dedi Mandy. Mesela bir haydut hırsızlık yapacaktır, ama bugün fırtına olduğu için bunu yapamaz. Haklısın hayatım. Ya da mesela bugün yağmuru durdurarak kuraklık başlatabilirim. Sonra onu düzeltmek için yeniden yağmur yağdırmam gerekir. Sonra belki o başlattığım yağmur, bir ağacın devrilmesine ve bir evin çatısının çökmesine sebep olabilir. Sonra onu da düzeltmem gerekir. Ama bu senin suçun olmaz ki evin sahibinin çatıyı daha güçlü yapması gerekmez mi? Belki öyle, belki de değil. Ya da yarattığım fırtına bir sele sebep olabilir ve insanlar ölebilir. Büyük bir sihir yaparsan, sonuçları da büyük olur. O yüzden ben hep küçük sihirler yaparım. Güzel yemekler, iyileştiren çorbalar, özel şurubum. Lucindanın bana yaptığı, büyük bir sihir mi? Tabii ki de öyle. Mankafa! Mandy temizlediği kabı öyle sinirle duruluyordu ki kap elinden tırladı ve inanılmaz bir gürültüyle bakır evyeııin içine düştü. Bana bu lanetten nasıl kurtulacağımı söyle, lütfen Mandy. Nasıl olacağım bilmiyorum ki. Sadece kurtulabileceğini biliyorum o kadar. Hger Lucindaya bunun bana nc kadar acı verdiğini anlatabilirsem, sence kaldırır mı üzerimdeki büyüyü, ne dersin? Sanmıyorum, ama olabilir de. Yine de üzerindekhaneti kaldırsa bile, eminim daha kötü bir büyü yapmadan içi rahat etmez. Lucindanın sorunu, aklına gelen her büyüyü hiç düşünmeden hemen yapması. Bir türlü öğrenemedi düşünmeyi. Lucinda, neye benziyor? ubaşka perilere benzemez pek. Ama ona bakakalmazsan iyi edersin. Nerede yaşıyor? diye sordum. Onu bulabilirsem, belki üzerimdekhaneti kaldırmaya ikna edebilirdim. Her şeye rağmen, Mandy de yanılıyor olabilirdi. Pek sıkı fıkı olduğumuz söylenemez hem ben o ger-zek Lucindanın muhtarı mıyım? Nerden bileyim nerde oturuyor. Kaseye dikkat et! Emir çok geç gelmişti. Kaseye dikkat etmeden direk süpürgeyi aldım. Bütün periler sakar mı olur? Tabii ki hayır tatlım, peri kanı seni sakar yapmaz, sakarlığın insan olmanın bir özelliği. Beni hiç tabakları düşürürken görmüyorsun, değil mi?

12 Yerleri süpürmeye başladım, ama buna gerek kalmadı. Kırılan parçalar bir anda toparlandı ve çöpe doğru uçmaya başladı. Gözlerime inanamıyordum. İşte benim yapabildiklerim bunlar bir tanem. Kimseye zarar vermeyecek küçük büyüler. İşe de yarıyor genelde, bak yerde hiç cam kırığı kalmadı. Çöpe bakakaldım. Kırık parçalar orada duruyordu. Neden onu eski haline getirmedin? 34 Büyük bir büyü gerekir onun için. Kulağa öyle gelmediğini biliyorum, ama hiç belli olmaz, birine zarar verebilir. Yani periler geleceği de göremiyor o zaman değil mi? Ne olacağını bilebilseydin ona göre istediğin büyüyü yapardın sonuç olarak. Geleceği görmek konusunda seninle aramızda hiçbir fark yok tatlım. Sadece cüceler geleceği görebilir, en azından bir kısmı. İçeriden zil sesi geldi. Babam hizmetlilerden birini çağırıyor olmalıydı. Annem hiçbir zaman zili kullanmazdı. Sen büyük büyükannemin de peri vaftiz annesi miydin? Binlerce soru geliyordu aklıma. Ne zamandır bizim peri vaftiz annemizsin? Mandy aslında kaç yaşındaydı? Bertha içeri girdi. Sör Peter sizi çalışma odasında bekliyor, küçük hanım. Ne istiyor ki? diye sordum. Söylemedi. Endişeli bir şekilde kurdeleleriyle oynamaya koyuldu. Bertha her şeyden korkardı. Bunda korkulacak ne vardı ki? Babam benimle konuşmak istemiş. Bu zaten beklenen bir şeydi. Elimdeki tabağı kurulamayı bitirdim, sonra İkinciyi ve bir tane daha. Oyalanmasanız iyi olur küçük hanım, dedi Bertha. Dördüncü tabağa uzandım. Gitsen iyi olur, dedi Mandy. Seni o önlükle görmek isteyeceğini sanmıyorum. Mandy de telaşlanmıştı. Önlüğü üzerimden çıkardım ve mutfaktan çıktım. Tanı çalışma odasının girişinde durdum. Babam, anne-nıin sandalyesinde oturmuş bir şey inceliyordu. T lalı, geldin mi. Bana baktı. Gel yanıma, Ella. Ona ters ters baktım. Emre baş kaldırıyordum. Sonra bir adım yaklaştım. Bu Maııdyyle oynadığım bir oyundu, itaat etme ve karşı koyma oyunu. Sana yanıma gelmeni söyledim, Eleanor. Yanma yaklaştım. Yeterince değil. Merak etme seni ısırmam. Sadece seni daha yakından tanımak istiyorum. Yanıma geldi ve beni tam karşısında bir iskemleye oturttu. Hiç bu kadar muhteşem bir şey gördün mü? Biraz önce incelediği şeyi bana uzattı. Tutabilirsin, ama dikkat et boyutuna göre biraz ağır. Sırf çok sevdiği için düşürmek istedim ama elime aldığım anda bundan vazgeçtim. Elimde, iki yumruğumdan daha büyük olmayan, porselen bir kale vardı. Minyatür mumluk işlevi gören ufacık altı kulesiyle, çok güzeldi. Ve ah! Her iki kulenin arasında incecik ipliklere asılı çamaşırlar, bir erkek çorabı, bir bebek önlüğü, hepsi örümcek ağı gibi incecik... Ve alt kattaki camda ipek atkısı dalgalanan genç bir kız gördüm. İpek gibi gözüküyordu en azından. Babam kaleyi elimden aldı. Gözlerini kapat. Perdeleri kapattığını duydum. Gözlerimi ufacık aralamış onu izliyordum. Ona güvenmiyordum. Şöminenin üzerine kaleyi koydu. Üzerine mumları yerleştirdi ve onları yaktı. Aç gözlerini. Daha yakından bakmak için yanına gittim. Kale harikalar diyarı gibiydi. Alevler inci gibi duran renkleri belirginleştirmiş, pencereleri altın sarısı parlıyordu. Oh, çok güzel! dedim.

13 36 Babanı perdeleri açtı ve mumları söndürdü. Çok güzel değil mi? Başımla onayladım. Nereden aldın bunu? Elflcrdcn aldım. Bir Elf yapmış. Elfler mükemmel çömlekçilerdir. Agulcniıı öğrencilerinden biri yapmış birntı. Agulcnin yaptıklarından bir tane almak istemişimdir hep ama daha hiç bulamadım. Peki, nereye koyacaksın bunu? Nereye koymamı istersin, Ella? Bir pencerenin içine. Senin odana koymamı istemiyor musun? Eierhangi bir odaya, ama bir pencerenin içine koymalıyız. Böylelikle herkese parıldayabilir, hem içeridekilere hem de sokaktan geçenlere. Babam bir süre bana baktı. Bunu satacağım kişiye bir pencerenin içine yerleştirmesini söylemeliyim o halde. Nasıl yani? Bunu satacak mısın? Ben bir tüccarım, Ella. Ben satarım. Bir an kendi kendine konuştu. Belki de bunu gerçek bir Agulenmiş gibi satabilirim, farkı kim anlayacak ki? Yeniden bana döndü. Şimdi benim kim olduğumu biliyorsun. Ben Sör Peter, tüccar Sör Peter. Peki, sen kimsin? Bir zamanlar annesi olan bir kızım. Duymazlıktan geldi. Ella kim? Sorgulanmaktan hoşlanmayan bir genç kız. Yüzü güldü. Cesursun, benimle böyle konuşmak cesaret ister. Beni süzdü. Çeneni benden almışsın. Çeneme dokundu, geri çekildim. Güçlü, kararlı. Bu benim burnum. Umarım burun deliklerinin böyle olmasını kafana takmıyorsundur. Gözlerini de benden almışsın, yal-nız seninkiler yeşil. Yüzünün çoğunu benden almışsın. Bmüdüğün zaman nasıl olacaksın acaba, yani ne bileyim, benim suratım, olgun bir kadında... Benimle genç bir kızmışım gibi değil de, bir portreymişim gibi konuşmanın güzel olduğunu mu düşünüyordu acaba? Seninle ne yapacağım ben? diye sordu kendine. İlla bir şey yapmak zorunda mısın? Bir aşçının yardımcısı olarak büyümene izin vereceğimi sanmıyorsun herhalde. Konuyu değiştirdi hemen. Dam Olganın kızları hakkında ne düşünüyorsun? Beni pek teselli ettiklerini söyleyemem. Babam kahkahalarla gülmeye başladı, kafası arkaya devrilmiş bir şekilde, gerçekten gülüyordu. Bunda bu kadar gülecek 11e vardı ki? Bana gülünme-sinden hiç hoşlanmam. Babamın gülmesi, kendimi o iki iğrenç kız hakkında iyi bir şey söylemek zorundaymışım gibi hissetmeme yol açtı. İyi niyetli yaklaşmaya çalıştılar sanırım. Babam gülmekten yaşaran gözlerini sildi. Hiçbir zaman iyi niyetli olmadılar. Büyük olan, tıpkı annesi gibi çirkefın teki ve küçük olan da ahmak... Onların kafasına iyi niyetli olma fikri eminim hayatları boyunca hiç girmemiştir. Sesi düşünceli bir hal aldı. Dam Olga buraların en zengin soylularındandır. Bunun konumuzla ne alakası vardı ki? Seni onun kızlarıyla birliktehanımefendilik Okuluna göndermeliyim. Belki o zaman küçük bir fil gibi değil de genç bir hanım gibi yürümeyi öğrenirsin. Hanımefendilik Okulu! Bu Mandyden ayrılmak demekti. Orada bana durmadan ne yapmam gerektiğini söyleyeceklerdi ve ben de ne derlerse desinler yapmak zo-38 ruııcia kalacaktım. Sakarlığımı düzeltmeye uğraşacaklar, beceremeyecekler, sırf bu yüzden beni cezalandıracaklar, ben onları cezalandıracağım, onlar beni daha fazla cezalandıracak. Neden burada kalamıyorum ki? Özel bir hocayla evde de eğitilebilirsin. Tabii eğer uygun birini bulabilirsem..

14 Özel hocayı tercih ederim, babacığım. Eğer evde özel hocadan dersler alırsam, gerçekten çok ama çok çalışırım. Okula gidersen çalışmaz mısın yani? Kaşlarını kaldırdı, ama eğlendiği belli oluyordu. Ayağa kalktı ve eskiden annemin evin giderlerini hesaplamak için kullandığı masaya gitti. Şimdi gidebilirsin. Yapacak işlerim var. Odadan çıktım. Çıkarken söylenmeye başladım, Belki de küçük filler Hanımefendilik Okuluna kabul edilemezler. Belki de küçük filler hanımefendi olamazlar. Belki de küçük filler... Durdum babam yine gülüyordu. 5. Bölüm Ertesi gece yemeği babamla yemek zorundaydım. Berthamn bana giydirdiği süslü elbise yüzünden oturmakta bile zorlanıyordum. Elbisenin iç eteği çok kabarıktı. İkimizin de tabağı aynı yemekle doluydu, ama babamın tabağının önünde kristal bir kadeh vardı. Uzun uğraşlar sonucu iskemleme adam gibi oturmayı becerebildiğimde babam, Nathana kadehine şarap koyması için işaret etti. Bak Eleanor, kristal kadeh ışığı nasıl da yakalıyor. Kadehini kaldırdı. Şarabı elmas gibi parlatıyor. Güzelmiş. Bu kadar mı? Sadece güzel mi? Çok güzelmiş yani, bence. Bayıldım deyip övmeyi reddediyordum. Öyle dersem onu da satacak gibiydi. Eğer içersen daha da beğenirsin. Hiç şarap tattın mı? Mandy bana hiç izin vermemişti. Elbisemin kolu sosların içine girmesin diye çabalayarak kadehe uzandım. Ama kadeh çok uzaktaydı. Ayağa kalkmak zorundaydım. İlk adımımda üzerimdeki saçma sapan elbisenin eteğine bastım ve dengemi kaybettim. Masaya tutunmaya çalışırken de yanlışlıkla babamın dirseğine vurdum. Babamın dirse- 40 ğine vurmamla, o gürültülü ve rahatsız edici sesi duymam bir oldu. Baham elindeki kadehi düşürmüştü. Kadeh yerde iki parçaya ayrılmış halde duruyordu. Masa örtüsü ve babamın yeleği şarap lekesiyle kıpkırmızıydı. Kendimi sert ve hiddet dolu tepkisine hazırlamıştım ki babam beni şaşırttı. Benim salaklığım, dedi, peçeteyle kıyafetlerini temizlemeye çalışırken. Daha içeri girdiğin anda anlamıştım eline koluna sahip olamadığını. Nathan ve bir hizmetçi kırılmış camı ve masa örtüsünü toplamaya koyuldu. Özür dilerim, dedim. Bu kristal kadehi geri getirmeyecek değil mi? diye çıkıştı, hemen kendini toparlayarak. Özrün kabul edildi, şimdi ikimiz de üstümüzü değiştirip yemeğimizi yiyecegiz. Her zaman giydiğim günlük bir elbiseyle, on beş dakika içinde sofraya döndüm. Benim suçum, dedi babam, önündeki kuşkonmazdan bir lokma almaya hazırlanırken. Beceriksiz bir hödük gibi yetişmene izin verdim. Ben hödük değilim! Mandy hiç lafını sakınan biri olmamıştır, ama o bile bana hödük demedi. Sakar, beceriksiz, hantal demiş olabilir ama hödük asla. Patavatsız, dengesiz, kabiliyetsiz de demiştir bazen ama asla hödük dememiştir. Ama öğrenecek kadar gençsin en azından, diye devam etti babam. Bir gün seni seçkin bir davete götürebilirim. Seçkin davetlerden nefret ederim. Ama seninle katılmam gereken davetler olacaktır. Bu Yüzden, ben kararımı verdim. Hanımefendilik Okııluna gidiyorsun. Olamaz. Ben oraya gidemem. Evde Özel hocayla çalışabileceğimi söylemiştin. Hem bu beni bir okula göndermekten daha ucuza gelmez mi?

15 Hizmetçilerden biri dokunmadığım kuşkonmazı önümden alarak yerine domatesli etli jöle ve istiridye koydu. Bunu düşünmen ne kadar hoş, ama emin ol özel hoca tutmak çok daha pahalıya gelir. Hem özel hoca arayıp bulacak kadar vaktim de yok. İki gün içinde Dam Olgamn kızlarıyla beraber yola çıkıyorsun. Gitmem. Ben hiç konuşmamışım gibi sözlerine devam etti. Okulun müdürüne bir mektup yazacağım. Senin yanına da son dakikada okula bir öğrenci katılmasına ses çıkarmamasını sağlayacak miktarda para vermem gerekecek. Gitmeyeceğim. Ben ne dersem onu yapmak zorundasın Eleanor. Hayır, gitmeyeceğim. Ella... İstiridyesinden bir ısırık aldı ve çiğnerken konuşmaya devam etti. Evde çalışan insanlar seni zaten önceden uyarmıştır, ama bir de benden duy: Senin baban iyi bir adam değil. Buna zaten bir itirazım yoktu. Benim bencil olduğumu söylemiş olabilirler, öyleyim. Benim sabırsız olduğumu söylemiş olabilirler ki bunda da yanılmıyorlar. Benim her zaman istediğim şeyi, istediğim gibi yaptırdığımı ve bunun bir zorunluluk olduğunu söylemiş olabilirler, bu da doğrudur. Benim için de öyledir, diye yalan söyledim. Bana hayranlık duyar gibi sırıttı. Kyrrianın en cesur 42 kızına sahibim sanırım. Gülümsemesi yok oldu, dudakları sert dümdüz bir çizgi halini aldı. Ama ben elimle kapısına bırakmak zorunda kalsam bile, o okula gideceksin ve eğer beraber yapacağımız yolculuk çalışmam gereken zamandan çalarsa, hiç hoş anlar yaşamayız seninle. Anlatabildim mi Ellacığım? Babamın sinirli hali, bana karnavaldaki oyuncaklardan birini arıımsatmıştı. Kukla şovlarında kullanılan, yaylara sarılmış deri yumrukları olan bu oyuncağın yayı bırakıldığında, yumruk talihsiz kuklalardan birinin suratına yapışırdı. Konu babam olduğunda beni korkutansa yumruk değil, yaydı. Çünkü gelecek darbenin kuvvetini belirleyenin o yay olduğunu biliyordum. Gözlerindeki öfke öyle şiddetliydi ki eğer yayı serbest bırakılırsa neler olabilir tahmin bile edemiyordum. Korkaklıktan nefret ederim ama korkuyordum. Tamam, o okula gideceğim, dedim ve ekledim. Ama bunu orada geçirdiğim her saniyeden nefret ederek yapacağım. Neşesi yerine geldi. Sevmekte ya da nefret etmekte özgürsün, okula gittiğin sürece, hiçbir problemimiz yok. Emir almadan itaat etmekti bu seferki, ama Lucindaze-de olarak itaat ettiğim şeylerden daha keyifli değildi. Yemek odasından çıktım, babam da buna engel olmadı. Saat çok geç değildi. Buna rağmen odama çıktım ve geceliğimi giydim. Sonra bebeklerim Flora ve Rosamundeyi yanıma aldım. Yıllar önce benimle uyumayı bırakmışlardı ama bu kez onlara çok ihtiyacım vardı. Onlara sarılıp uyumaya Çalıştım. Uyku bana çok uzaklarda bir yerlerdeydi ve çok meşguldü sanırım. Gözyaşlarını akmaya başladı. Florayı yüzüme yanaştırdım.. Kapı erildi, idinde bir şurup ve bir kutuyla gelen, Mandyydi, ycteımce kötüydüm, Şurup istemiyorum Mandy. İyiyim, gerçekten. Alı tatlım. gurubu ve kutuyu bir kenara koydu ve yanıma gelip bana sıkı sıkı sarıldı. iitmek istemiyorum, dedim omzunda ağlarken, ililiyorum tatlım, dedi. Hana uzun süre sarıldı, neredeyse uyuya kalıyordum ki Haydi, şurup zamanı, dedi. Hu akşam istemiyorum. Hayır, istiyorsun, özellikle bu akşam. Güce bu kadar ihtiyaç nı olduğu bir zamanda güçsüz kalmana izin vereceğimi düşünmüyorsun herhalde. Önlüğünden bir kaşık çıkardı. Haydi, üç kaşık içeceksin. Nefesimi tutarak içmeye başladım. Şurubun fındıklı ve güzel bir tadı vardı ama kurbağa yutııyormuşçasına yapış yapış bir his bırakıyordu boğazda. I Ier kaşığı yuttuktan sonra yutkunmaya devam ediyordum boğazımdaki o iğrenç his gitsin diye. Daha iyi hissetmemi sağlamıştı, yani birazcık. Konuşacak kadar en azından. Maııdyııiıı kucağına yerleştim. Annem niye onunla evlendi? Hu soru, bunu düşünebilecek yaşa geldiğimden beri kafamı kurcalıyordu.

16 Lvleııeııe kadar Sör Heter, Leydiye inanılmaz iyi davranıyordu. İlen ona güvenmiyordum ama annen beni dinlemedi. Yoksul oldukları için Leydinin ailesi bu evliliği onaylamıyordu. Hu, Leydinin onu daha çok istemesini sağlamaktan başka bir işe yaramadı o kadar iyi kalpliydi ki... Mandynin elinin ahumda yaptığı rahatlatıcı yolculuk sona erdi. Llla, hayatım, sakın onun senin üzerindekhaneti öğrenmesine izin verme. 44 Niye? Nc yapar ki? Dediklerinin olmasına bayılıyor biliyorsun. Seni kullanacaktır. Annem bana lanetten hiç bahsetmememi emretti. Ama zaten söylemezdim. Doğru. Eli kaldığı yerden beni rahatlatma görevine devam etti. Gözlerimi kapattım. Sence nasıl olacak? Okul mu? Elbette çok tatlı kızlar olacaktır. Haydi, düzgün otur, hediyelerini görmek istemiyor musun? Elinde bir kutuyla girdiğini unutmuştum. Ama yalnızca bir kutu vardı elinde, Hediyeler? Sırayla. Mandy biraz önce elinde olan kutuyu bana uzattı. Senin için, hayatın boyunca nereye gidersen git seninle olsun diye... Kutunun içinde peri masallarından oluşan bir kitap vardı. Daha önce hiç bu kadar güzel çizimler görmemiştim. Canlı gibilerdi. Sayfaları çevirdim, büyüleyiciydi. Buna baktığın zaman, beni hatırlar ve kendini güvende hissedersin tatlım. Gidene kadar okumayacağım bunu, böylece oraya gittiğimde hikayeler yeni kalmış olacak. Mandy gülümsedi. Bu kitabı o kadar çabuk bitiremezsin zaten. Seninle beraber o da büyüyecek. Elini önlüğünün içine daldırdı ve kağıttan yapılmış bir paket çıkarttı. Bu da Leydiden, eminim senin almanı isterdi. Bu annemin kolyesiydi. İncilerle süslenmiş, üzeri do-kumalı gümüş kolye neredeyse belime kadar geliyordu. Büyüyeceksin tatlım ve sen büyüdüğün zaman o kolye senin boynunda da aynı annenin boynunda durduğu gibi büyüleyici görünecek. Bunu hiç çıkarmayacağım. Dışarı çıktığın zaman onu elbisenin içinde tutarsan iyi edersin. Onu cüceler yaptı, çok değerli bir kolye o. Aşağıdan zil sesi duyuldu. Baban zili çalıyor. Mandyye sıkı sıkı sarıldım. Kollarımdan hafifçe sıyrıldı. Gitmem lazım hayatım. Yanağımdan öptü ve çıktı. Yatağıma uzandım yeniden. Bu kez uyku beni hiç bekletmedi. 6. Bölüm Ertesi sabah uyandığımda annemin kolyesini elimde sımsıkı tutuyordum. Kral Jerroldın sarayındaki saat, altıyı vuruyordu. Mükemmel. Erken kalkıp en sevdiğim yerlere veda etmek istiyordum zaten. Kolyenin üstüne elbisemi geçirdim ve taptaze çörek kokularının geldiği mutfağa doğru uykulu gözlerle ilerledim. Çok sıcaklardı, iki tanesini havaya attım ve eteğimi havaya kaldırıp gererek çörekleri yakaladım. Sonra, çöreklere sahip olmanın verdiği şımarıklıkla kahvaltıma tepeden bakarak odadan çıktım. Evin ön tarafına doğru koşuyordum ki babama çarptım. Antrede Nathanın arabayı getirmesini bekliyordu. Şu an hiç zamanım yok Eleanor. Hadi koş bir başkasına çarp, beni rahat bırak. Mandyye şerif yardımcısıyla döneceğimi söyle, öğle yemeği hazır olsun. Emri aldığım gibi, oradan koşarak uzaklaştım. Tehlikeli olmasının yanı sıra üzerimdekhanet beni şapşal gibi gösteriyordu, hatta sakarlığımın en büyük sebeplerinden biri de bu lanetti. Şimdi bir başkasına çarpmam lazımdı. Bertha ıslak çamaşırları taşıyordu, ona çarptım ve elindeki sepet yere düştü. Elbiselerim, iç çamaşırlarım, kazaklarım yere sayılmıştı. Onları kaldırmasına yardım ettim, ama her şeyi yeniden yıkaması gerekecekti. Küçük hanım, bu kadar kısa zamanda biitüıı eşyalarınızı temizleyip hazırlamak zaten yeterince zor, diye söylendi.

17 Ondan özür dileyip, babamın mesajını Mandyye ilettikten ve Mandynin beni kahvaltı etmeye zorlamasından sonra, artık veda turuma başlamaya hazırdım. Tura Kraliyet Hayvanat Bahçesinden başladım. Burada en sevdiğim yer, konuşan kuşlar ve egzotik hayvanların olduğu bölümlerdi. Bataklıkta yaşayan çok başlı yılan ve bebek ejderha dışında, egzotik hayvanlar - tek boynuzlu at, insan başlı at sürüsü ve kartal başlı aslan gövdeli ejderha ailesi - diğer hayvanlardan ayrı bir adada yaşıyordu. Ejderha bir kafeste tutuluyordu. Ufacık olması vahşiliğini bile sevimli gösteriyor ve ağzından ateş püskürtürken inanılmaz eğleniyordu. Kafesinin yanındaki yükseltinin üstüne çıktım ve onun alevinde elimdeki peyniri kızarttım. Bu çok beceri isteyen bir işti; peyniri kızartacak kadar yakın, ama ufaklığın peyniri kapmasına fırsat vermeyecek kadar uzak durmak gerekiyordu. Kral Jerroldın ileride bu ufaklıkla ne yapacağını düşündüm, tabii bir de o gün geldiğinde bunu görmek için burada olup olmayacağımı. Ejderhanın ardında insan başlı atlardan biri hendeğin kenarında durmuş bana bakıyordu. Santorlar peynir sever miydi acaba? Dörtnala üzerime gelmesinden korka korka ona doğru yavaşça ilerledim..arkamdan, Hey! diye bir ses duydum. Döndüm. Bu Prens Charmonttı. Bir elma uzatıyordu bana. Teşekkürler. Elimdeki elmayı uzatarak, santora biraz daha yaklaştım. Şantörün burun deliklerinin genişlediğini görebiliyordum. Elmayı ona doğru attım. İki santor daha atıldı ama benimki attığım elmayı havada kaptı ve iştahla yemeye koyuldu. Onlardan benimle konuşmalarını, bir teşekkür etmelerini ya da ne bileyim kne bakıyorsun öyle?1 demelerini bekliyorum, dedim. Konuşacak kadar zeki değiller. Gözlerine baksana, ne kadar boş bakıyorlar. Ders veriyormuşçasına parmağıyla santorları gösteriyordu. Bunları zaten biliyordum ama birilerine bir şeyler açıklamak prens olmanın getirdiği yazılı olmayan zorunluluklardandı. Eğer kelimeleri olsaydı, cümle kuracak kadar düşünüp konuşamazlardı zaten, diye söze girdim. Şaşkınlıktan doğan bir sessizlik oldu ve bunu Charın kahkahası takip etti. Çok iyii Gerçekten çok iyi... Sen çok komiksin. TıpkHeydi Eleanor gibi. Pot kırmış gibi baktı. Özür dilerim. Gerçekten, sana hatırlatmak istemezdim. Zaten genelde onu düşünüyorum, dedim. Her zaman. Hendeğin kıyısında yürümeye devam ettik. Sen de bir elma ister misin? deyip bir tane daha çıkarttı. Onu tekrar güldürmek istedim. Sağ ayağımla yere bir çifte attım, santorlar gibi gözlerimi kocaman açıp boş boş baktım Clıardan elmayı kabul ederken. Güldü. Sonra söze girdi. Senden hoşlanıyorum. Sana biraz tutulduğum bile söylenebilir. Cebinden kendisi»çuı üçüncü bir elma çıkarttı. Ben de ondan hoşlanıyordum. İnsanları küçümseyen, kibirli bir havası yoktu, Şansölye Thomasın tam aksine... Önünden geçerken bütün Kyrrialılar eğiliyordu; bölgeyi ziyarete gelen cüceler ve Eltler de aynı şekilde. Ben bu reveranslara nasıl karşılık vereceğimi bilmiyordum ama Char, her seferinde kolunu kaldırıp geleneksel kraliyet selamını veriyordu. Bu alışkanlık olmuştu artık, birine bir şey açıklamak kadar doğaldı onun için. Bense başımla selamlamakla yetiniyordum. Papağan kafeslerinin yanına gelmiştik, en sevdiğim yere. Kuşlar dünyadaki bütün dilleri konuşabiliyordu; bütün yabancı dilleri ve Elflerin, cücelerin, hortlakların dillerini, hepsini. Söylediklerini anlamasam da onları taklit etmeye bayılırdım. Bekçileri Simon, arkadaşımdı. Charı gördüğünde neredeyse yere kadar eğildikten sonra turuncu bir kuşun yemini vermeye devam etti. Bu yeni, dedi. Cüce dilini konuşuyor ve susmak bilmiyor. Fwthchor evtoogh brzzay eerth ymmadboech evtoogh brzzay1 dedi papağan. Fwthchor evtoogh brzzay eerth ymmadboech evtoogh brzzay diye tekrarladım.

18 Cüce dili konuşuyorsun! dedi Char. Sadece sesleri taklit ediyorum. Birkaç kelimenin anlamını biliyorum. Mükemmel yapmıyor mu taklitlerini, majesteleri? Fawithkor evtuk brizzay... Char hemen vazgeçti. Sen yaptığın zaman daha güzel duyuluyordu. Görüşmek hem cebimiz hem sağlığımız için iyidir,achoed dh ecjh aphchuz uochludwaach2 diye ciyakladı papağan. Nc diyor? diye sordum Simona, o tercüme konusunda bir uzmandı haliyle. Simon kafasını iki yana salladı. Siz anladınız mı, efendim? Hayır, gargara yapar gibi bir ses çıkardı. Diğer ziyaretçiler Simonm dikkatini çelmişti, Kusura bakmayın, dedi. Ben bütün kuşlara veda ederken, Char beni izledi..iqkwo pwach brzzay ufedjee Bu cüce dilinde, Görüşmek üzere demekti. AhthOOn SSyng! Hortlakların dilinde Afiyet olsun! anlamına geliyordu. Aiiiee ooo bek aaau! Abdegice Seni şimdiden çok özledim! Porr of pess waddo. Bu da Elfçe Gölgede yürü Demekti. Kuşları ve Simonı aklıma hiç silinmemek üzere kazıdım. Hoşça kal, dedim. El salladı. Korkudan ölmesinler diye kuşlarla devlerin arasında bir bahçe vardı. Ben Chara biraz önce duyduğu kelimelerin anlamlarını açıklarken bu bahçeden geçiyorduk. Hafızası iyiydi ama telaffuzu çok net bir Kyrrialı olduğunu ele veriyordu. Eğer beni duysalar, Elfler bir daha asla bir ağacın altında durmama izin vermezler. Bu aksanın yüzünden cüceler kafana bir kürek indirebilir. Maden tepelenil altında bir yerde 1 Um tlaklat benim yenmeye bile değmeyeceğimi düşünür mü dersin? Hortlakların olduğu bölüme yaklaşmıştık. Kilit altında tutuluyor olmalarına rağmen, bizi bir okla yere serebilecek mesafede, muhafızlar dizilmişti. Hortlaklardan biri bize pencereden bir bakış fırlattı. Tehlikeli olmalarının tek sebebi sadece kocaman ve zalim olmaları değildi, onlar bir bakışla bütün sırlarınızı bilirler ve bunu kullanırlardı. İstedikleri zaman karşı konulamaz bir ikna ediciliğe sahip olabilirlerdi. Bir devin Kyrria dilinde kuracağı bir cümlenin sonuna dahi gelmeden onun ne kadar çirkin, iğrenç bir yaratık olduğunu unutabilir, tırnak aralarındaki kan pıhtılarını, yüzünden fışkıran simsiyah kılları görmeyecek hale gelebilirsiniz. Gözünüzde bir anda yakışıklı biri olabilir ve onu en yakın arkadaşınız yerine koyarsınız. İkinci cümlenin sonundaysa sizi öyle bir avucunun içine almıştır ki artık size her istediğini yapabilir, sizi pişirmek için bir kazana atabilir ya da acelesi varsa oracıkta çiğ çiğ mideye indirebilir.,pwich aooyeh zchoak3 dedi yumuşak, peltek bir ses. Duydun mu? diye sordum. Pek deve benzemiyordu. Nerden geldi ki o ses? pwich aooyeh zchoak diye tekrarladı ses, bu sefer ses tonundan gözyaşlarını hissedebiliyorduk. Hortlak barakalarının birkaç metre uzağında bebek bir cüce kafasını çıkardı. Onu devle aynı anda gördüm. Hortlak elini uzatsa bebeğe ulaşacaktı! Bebeği kurtarmak için atıldım, ama Char daha hızlıydı. Hortlak kolunu uzatama-dan bebeği oradan çekip aldı. Kucağında ondan kurtulmak için debelenen ve bağıran minik cüceyle yanıma geldi. Eve gitmek istiyorum Bana ver, dedim belki onu susturabilirim düşüncesiyle. Char onu bana uzattı. Chara bakarken. Sonra bana baktı ve ifadesi değişti, gülmeye başladı, Pis suratında izler bırakarak aşağı doğru süzülüyordu yüzündeki mutluluk gözyaşları, benimle dalga geçiyordu. Sonra Kyrria dilinde konuşmaya başladı. İkna edici olmak için uğraşmadı bile. Bana gel ve çocuğu ver, diye emretti. Durdum. Laneti şu an kırmalıydım, benim ve bir başkasının hayatı buna bağlıydı.

19 Dizlerim adım atmak istercesine titremeye başladı. Tüm kaslarım gerilmiş, bacaklarımdan yukarı dayanılmaz bir acı yükselmeye başlamıştı. Kucağımdaki küçük cüceyi sıkmaya başladım. Dayanmaya çalışırken, ciyaklamaya ve kollarımda bükülmeye başladı. Llortlak gülmeye devam ediyordu. Yeniden konuştu. Bana hemen itaat et. Gel. Şimdi. İstemeden bir adım attım. Durdum ve titreme yeniden başladı. Bir adım daha, bir adım daha. O iğrenç suratın dışında hiçbir şey görmüyordum. Bir adım daha attım, gittikçe daha yakın ve daha yakın... Onu benden çaldın Seni yiyeceğim, yemin ederim. Buraya gel ve yemeğimi getir. Bunu yapacağını biliyorum. Sen hep sana söyleneni yaparsın. 7. Bölüm Nereye gidiyorsun? diye bağırdı Char. Oysa nereye gittiğimi gayet net görebiliyordu. Yapmak zorundayım, dedim. Dur! Sana durmanı emrediyorum. Durdum ve öylece kalakaldım. Korkudan titrediğim sırada, muhafızlar barakanın etrafını sardı. Kılıçlarını canavarın üstüne doğrultmuşlardı. Hortlaksa bana bakıyordu. Yavaşça geri çekildi ve karanlıkta kayboldu. Niye onun sözünü dinledin Ella? diye sordu Char. Kucağımdaki bebek bir türlü yerinde durmuyordu. Küçük sakalını çekiştire çekiştire kurtulmak için çırpınıyordu.,pwich azzoogh fraech7 diye ciyakladı. Onun halini Charın sorularından kaçmak için kullanmaya çalışıyordum. Çok korktu. Ama Char konunun peşini bırakmıyordu, Niye onu dinledin Ella? Cevap vermek zorundaydım, Gözleri, diye yalan söyledim. çok garipti. Benden ne isterse yapmak zorundaymışım gibi hissettim annemi istiyorum Bizi etkilemek için yeni bir yol mu buldular? Char panik olmuş gibiydi. Hemen babama haber vermeliyim bunu. Cüce bebek feryat figan bağırıyor, havayı yumruklu-yordu. Aklıma papağanın tekrarlayıp durduğu sözler geldi. Acaba bu onu rahatlatır mıydı? Bir hakaret olmadığını umarak sözleri tekrarlamaya başladım. Bebeğin yüzü gülmeye başladı, rahatladı, parlak süt dişlerini göstere göstere gülümsedi ve tekrarladı.ftvthchor evtoogh brzzay eerth ymmadboech evtoogh brzzay. Yüzündeki kırışıklıkların ve bebekliğinin getirdiği şirin şişmanlığının arasından gamzeleri görünüyordu. Onu yere indirdim, Charla benim elimi tuttu. Ailesi onu merak etmiş olmalı, dedim. Ailesinin nerede olduğunu, ona bunu nasıl soracağımı bilmiyordum; zaten o da cevap verebilecek yaşta değildi. Vahşi canavarların veya otçul hayvanların bulunduğu yerde değildi ailesi. Sonunda göletin yanında yaşlı bir dişi cüce bulduk. Kafası bacaklarının arasındaydı. Çok üzgündü, bir şeylere yenilmişti sanki. Diğer cüceler sazlıkların, kayalıkların arasına dağılmış her yeri arıyorlar, yoldan geçenleri sorguluyorlardı. ifraechramm!8 diye haykırdı küçük cüce. Yaşlı cüce başını kaldırdı, yüzü gözyaşlarnıdan sırılsıklam olmuştu. IzlıulpH Onu kucağına alıp sıkı sıkı sardı ve suratını öpücüklere boğdu. Bize baktı ve Charı hemen fark etti. Ifraec liranı M: büyükanne Majesteleri, bana torunumu getirdiğiniz için ne kadar minnettar olduğumu anlatamam. Char alçakgönüllü bir tavırla hafifçe öksürdü. Onu getirebildiğimiz için biz de çok mutluyuz hanımefendi, dedi, az daha bir hortlağın öğle yemeği oluyordu. Prens Charrnont onu kurtardı, dedim. Beni de kurtarmıştı tabii. Cücelerin sonsuz şükranına sahipsiniz majesteleri. Cüce eğilerek selam verdi. Benim adım zhataph. Benden birazcık daha uzundu, ama bir hayli genişti; şişman değil, geniş... Bütün cüceler yetişkin olduktan sonra cnine doğru büyüdüğü için bu gayet alışılagelmiş bir durumdu. Hayatımda gördüğüm en ağırbaşlı

20 karakterdi. Büyük olasılıkla en yaşlısı da oydu Mandyden sonra yani. Yüzündeki kırışıklıkların bile kırışıklığı vardı. Gözleri neredeyse kaybolmuştu ve bakır renkleri artık iyice buğulu gözüküyordu. Reverans yaparak, Ben Ella, dedim. Etrafımız cücelerle doldu. Onu seninle gelmeye nasıl ikna ettin? diye sordu zhataph. İnsanlara pek güvenmez. Ella onunla konuştu, dedi Char, benimle gurur duyar gibiydi. Ona ne dedin? Tereddüt ettim. Simonı güldürmek ya da bir bebeği etkilemek için bir papağanı taklit etmek başka bir şeydi, bunu bu kadar büyük bir kalabalığın önünde yapıp rezil olmak başka bir şey deyiverdim sonunda. Neden seninle geldiği belli oldu şimdi, dedi zhataph. fraec dedi zhulph neşeyle. Bebek onun kollarında oynaşmaya başladı. Daha genç bir cücenin kucağındaydı şimdi. Cüce dilini konuşmayı nerde öğrendin? diye sordu. Ben zhulphun annesiyim. Papağanları anlattım. Bu cümlenin anlamı ne? Bu, çok kullandığımız bir deyiş, bir nevi selamlamadır, dedi zhataph. Kyrria dilinde Görüşmek hem cebimiz hem sağlığımız için iyidir demek. Bana elini uzattı. zhulph senin kurtardığın tek kişi olmayacak, bunu görebiliyorum. Başka ne görebiliyordu acaba? Mandy bazı cücelerin geleceği görebildiğini söylemişti. Gelecekte beni nelerin beklediğini görebiliyor musunuz? Cüceler detay görmez. Yarın ne giyeceğini, ne söyleyeceğini... Bunlar bir sır olarak kalır hep. Geleceğini ana hatlarıyla görebilirim sadece; bir taslak gibi düşün. Neymiş peki onlar? Tehlike, bir arayış, üç figür... Sana çok yakınlar ama arkadaşın değiller. Elimi bıraktı. Dikkatli ol, onlardan uzak dur! Hayvanat bahçesinden çıkarken Char söze girdi, Bu gece buradaki muhafız sayısını üçe katlamalıyım ve bir an evvel bir saııtor yakalayıp sana vermeliyim. Dam Olga dakik biriydi. Kızlarıyla birlikte bagajım e şurup varilim arabanın tepesine yüklenirken dikkatle izlediler. Babam da beni yolcu etmek için oradaydı. Mandy biraz uzakta duruyordu. Ne kadar az eşyan var. dedi Hattie. ^ hraecl { atine Dam Olga da ona katıldı. Ella onun durumunda birine yakışacak şekilde giyinmiyor, Sör Peter. Benim kızlarım sekiz bavulla çıkıyorlar yola. Hattienin beş buçuk bavulu var, anne. Benimse sadece..olive parmaklarıyla saymaya koyularak sustu. Daha az. Benim daha az var, bu haksızlık. Babam nazikçe araya girdi. Ellayı da yanınıza almanız büyük incelik Dam Olga. Umarım size bir rahatsızlık vermez. Merak etmeyin Sör P. Bana bir rahatsızlık veremez zaten, ben gitmiyorum. Babam, Dam Olganın adını kısaltmasından rahatsız olmuş gibiydi. Dam Olga konuşmaya devam etti, Şoför ve iki uşakla daha rahat gideceklerine inanıyorum. Gayet güvenli bir yolculuk olacaktır, karşılarına bir hortlak filan çıkmazsa tabii, zira ben olsam da bir hortlak karşısında çok etkili olacağımı düşünmüyorum, hem yanlarında yaşlı anneleri olmadan çok daha fazla eğlenip hemen kaynaşacaklardır. Kısa bir sessizliğin ardından babam, Yaşlı değil. Hiçbir zaman yaşlı değil, Madam, diyerek iltifatta bulundu. Bana döndü. Sana rahat bir yolculuk diliyorum yavrum. Yanağımdan öptü. Seni özleyeceğim. Yalancı. Uşaklardan biri arabanın kapısını açtı, Olive ve Hattie bindiler. Ben son bir defa sarılmak için Mandyye koştum, o beni son bir kez kucaklamadan gidemezdim. Onların hepsini yok et, lütfen. diye fısıldadım kulağına.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire annesi öldüğü zaman çok üzüldü. Simbegwire ın babası, kızıyla ilgilenmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

Bay Çiklet in Bahçesi

Bay Çiklet in Bahçesi 1. Bölüm Bay Çiklet in Bahçesi Bay Çiklet, kırmızı sakallarıyla ve bacakları birbirine dolanmış bir ahtapot gibi ters ters bakan, kan çanağı gözleriyle öfke dolu, yaşlı bir adamdı. Çocuklardan, hayvanlardan,

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi BÝRÝNCÝ BÖLÜM 1 Dünya döndü Son ders zili çalýnca tüm öðrenciler sevinç çýðlýklarý atarak okulu terk etti. Ýkili öðretim yapýlýyordu. Sabahçýlar okulu boþaltýrken, öðleci grup okula girmeye hazýrlanýrdý.

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY

GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY Dan Gutman Resimleyen Jim Paillot Emma ya Öğle Yemeği Balık Pizza Browni Süt 6 7 8 İçindekiler 1. Ben Bir Dahiydim!... 11 2. Bayan Cooney Şahane Biri... 18 3. Büyük Kararım...

Detaylı

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ BU AY HANGİ KAVRAMLARI ÖĞRENECEĞİZ? Hızlı-Yavaş Ön-Arka Sağ- Sol BEYİN FIRTINASI YAPALIM Büyüdüğünde hangi mesleği seçeceksin ve nasıl bir yerde yaşayacaksın? Bir gemi olsaydın nerelere giderdin? Neler

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,

Detaylı

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda Bir gün sormuşlar Ermişlerden birine: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş Ermiş. Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara

Detaylı

20 Mart Vızıltı. Mercanlar Sınıfından Merhaba;

20 Mart Vızıltı. Mercanlar Sınıfından Merhaba; Mercanlar Sınıfından Merhaba; 20 Mart Vızıltı Bu hafta konumuz ormanlar idi. Orman nedir? Ormanların önemi ve faydaları nelerdir? Ormanları koruma konusunda üzerimize düşen görevler nelerdir? gibi sorular

Detaylı

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır.

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır. ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır. (Şapkasını takar.) Nasıl oldu Mimiciğim? Ay çok hoş! (Saçlarına taktığı çiçekleri gösterir.) Ne

Detaylı

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu. İÇİNDEKİLER Yine Yeni Komşular 7 Korsanlar Ninjalara Karşı 11 Akari 21 Tükürme Yarışı 31 Mahallede Huzursuzluk 39 Korsanların Yasaları 49 Yemek Çubukları ve Terli Ayaklar 56 Korsan Atlet 68 Titanların

Detaylı

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir?

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir? 1. SINIF OKULA YARDIMCI VE SINAVLARA HAZIRLIK A TEMASI: OKUL HEYECANIM TEST-1 1. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir? A) Okula gitmemiz

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. 1. Bölüm Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. Bütün bu insanın kafasını şişiren karmaşa, çok ama çok masum bir günde başladı. O gün çok şirin, çok masumdu. O gün öyle muhteşem, öyle harika ve öyle

Detaylı

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Şizofreninin nasıl bir hastalık olduğu ve şizofrenlerin günlük hayatlarında neler yaşadığıyla ilgili bilmediğimiz birçok şey var.

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi daha çok sevdiğimiz bir dağ köyünde doğup büyüdüm. Uzak

Detaylı

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum. PEPE NİN HİKAYESİ Pepe, herkesin olmak isteyeceği türden bir insandı. Her zaman neşeli olup, her zaman, söyleyeceği pozitif bir şey vardı. Birisi istediğinde hemen gidiyor, daima : Daha iyisi olamaz! diye

Detaylı

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 3. B A S I M Çocuklarla İlgili Her Türlü Faaliyette, Çocuğun Temel Yararı, Önceliklidir! 2 Süleyman Bulut Anne Ben Yapabilirim 4 Süleyman

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN .com Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok benim kahraman dedem Kelimeleri zıt

Detaylı

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır 1. Bölüm Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır Savaşı nın hikâyesidir. Diğer adıyla ona Akşam Yemeği Savaşları da diyebiliriz. Aslında Hayalet Avcıları III de diyebiliriz, ama açıkçası

Detaylı

Bir gün insan virgülü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün ise ünlem işaretini kaybetti. Alçak

Detaylı

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse Gösterdim Gördü anlamına gelmez Söyledim Duydu anlamına gelmez Duydu Doğru anladı anlamına gelmez Anladı Hak verdi anlamına gelmez Hak verdi İnandı anlamına gelmez İnandı Uyguladı anlamına gelmez Uyguladı

Detaylı

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar. Edatlar (ilgeçler) Tek başına bir anlam taşımayan, ancak kendinden önceki sözcükle birlikte kullanıldığında belirli bir anlamı olan sözcüklerdir.edatlar çekim eki alırsa adlaşırlar. En çok kullanılan edatlar

Detaylı

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) İmtiyaz Sahibi Adına Ramazan BALCI Okul Müdürü Fatma BAŞA ( Özel Eğitim Öğretmeni ) Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI ( Görsel Sanatlar Öğretmeni

Detaylı

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer Edwina Howard Çeviri Elif Dinçer 4 Bölüm Bir Herkes aynı şeyi söyler: Jeremy türünün tek örneğidir. Herkes böyle söyler işte. Şey, öğretmenimiz Bay Buttsworth dışında herkes. Ona göre Jeremy başına bela

Detaylı

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΠΡΟΦΟΡΙΚΟ ΛΟΓΟ (70005Γ) ÖZEL GÜNLER Aşağıdaki önemli günlerden

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler. ENGİN VE İKİZLER ALIŞ VERİŞTE Hastane... Dr. Gamze Hanım'ın odası, biraz önce bir ameliyattan çıkmıştır. Elini lavaboda yıkayarak koltuğuna oturur... bu arada telefon çalar... Gamze Hanım telefon açar.

Detaylı

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. Çeviri Deniz Hüsrev Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. 5 6 BİRİNCİ BÖLÜM Hayatınızı elinizden alınıp klozete atılmış, ardından da üzerine

Detaylı

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş? ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa

Detaylı

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI Nİsan AYI BÜLTENİ Sevgİ Kİlİmlerİmİz BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR Dünya Kitap Günü (23 Nisan gününü içine alan hafta) Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı (23 Nisan)

Detaylı

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ . CİN. ALİ'NİN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI UÇAN BALONLAR VE SİHİRLİ ELLER SINIFLARI NİSAN AYI EĞİTİM PROGRAMIMIZ

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI UÇAN BALONLAR VE SİHİRLİ ELLER SINIFLARI NİSAN AYI EĞİTİM PROGRAMIMIZ DERİNSU ANAOKULU 2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI UÇAN BALONLAR VE SİHİRLİ ELLER SINIFLARI NİSAN AYI EĞİTİM PROGRAMIMIZ NİSAN AYINDA DOĞAN ÖĞRENCİLERİMİZ Hazırlayan: Sezin TOPALOĞLU AYIN PROJE KONUSU AYIN

Detaylı

5 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, fiziksel özelliklerim nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar?

5 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, fiziksel özelliklerim nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar? 5 YAŞ AYIN TEMASI Cinsiyetim, adım, fiziksel özelliklerim nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar? İskelet sistemi nedir? Ne işe yarar? Aile nedir? Aileyi oluşturan bireylerin

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

C A NAVA R I N Ç AGR ISI C A NAVA R I N Ç AGR ISI Canavar, canavarların hep yaptığı gibi, gece yarısından hemen sonra çıktı ortaya. Geldiğinde Conor uyanıktı. Kısa süre önce bir kâbus görmüştü. Herhangi bir kâbus değil- di bu;

Detaylı

Derleyen: Halide Karaarslan / Uzman Pedagog Görsel Tasarım: Semra Bolat / Sanat Dersleri Zümre Başkanı

Derleyen: Halide Karaarslan / Uzman Pedagog Görsel Tasarım: Semra Bolat / Sanat Dersleri Zümre Başkanı Derleyen: Halide Karaarslan / Uzman Pedagog Görsel Tasarım: Semra Bolat / Sanat Dersleri Zümre Başkanı DAMLA BÖRTÜCEN Zeytin, rüyasında benekli faresini kaybetti. Cadıya sordu, cadı biz fare yemeyiz ama

Detaylı

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama rağmen sık sık geç kalırım... okul BIZIM (Meşelik) yol.. BIZIM ev Üç Kuruş Sokağı Kale Yolu Dükkan iki dak Meşelik ika Percy Sokağı Okula iki dakika

Detaylı

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Bir ayakkabıyım ben, küçük kırmızı ve oldukça şirin. Gülmeyin gerçekten şirinim, inanmazsanız resmime bakın. Dün usta parmaklar son şeklimi verdi bana. Her şeyimle mükemmel olduğumu da konuştu ustalar

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 169 VEFA VE CÖMERTLİK ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 5523 15 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com

Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com Emrah & Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Adı-Soyadı:... yalancı

Detaylı

ISBN : 978-605-65564-3-2

ISBN : 978-605-65564-3-2 ISBN : 978-605-65564-3-2 1 Baba, Bal Arısı Gibi Olmak İstemiyorum ISBN : 978-605-65564-3-2 Ali Korkmaz samsun1964@hotmail.com Redaksiyon : Pelin GENÇ Dizgi/Baskı Kardeşler Ofset Matbaacılık Muzaffer Ceylandağ

Detaylı

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! Sağlıklı olan ne varsa yaparım. Zararlı olan her şeyle savaşırım. Kötülerin düşmanı, iyilerin dostuyum. Zor durumda kaldığınızda İmdaat! diye beni çağırabilirsiniz. Sesinizi

Detaylı

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR 4-10 Nisan: Polis Haftası 7-13 Nisan: Dünya Sağlık Günü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı 23 Nisan'ı içine alan hafta: Dünya Kitap Günü T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM

Detaylı

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ www.armtr.org Yazan: Billur Demiroğulları Çizen: Yasemin Erdem Kontrol: Özlem Küçükfırat Bilgi (Çocuk Gelişim Uzmanı) Bu hikaye kitabının her türlü yayın hakkı Anorektal

Detaylı

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım. Meraba, Ben Asena Ünğan. 19 yaşındayım. 1-22 Eylül 2016 tarihinde Güney Kore'de, Incheon, Seoul,Jeonju,Gyeonju ve Busan da bulundum. Güney Kore topraklarına sevdam 9 yaşında iken, Taekwondo ile başladı.

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Çok Mikroskobik Bir Hikâye Çok Mikroskobik Bir Hikâye ÜMMÜŞ PÖRTLEK İlköğretim Okulu nda sıradan bir ders günüydü. Eğer Hademe Kazım, yine bir gölgelikte uyuklamıyorsa, birazdan zil çalmalıydı. Öğretmenimiz, gürültü yapmadan toplanabileceğimiz

Detaylı

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü Henry Winker İllüstrasyonlar: Scott Garrett Çeviri: Bengü Ayfer 4 GİRİŞ Bu sendeki kitaplar Dyslexie adındaki yazı fontu kullanılarak tasarlandı. Kendi de bir disleksik

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

OYUNCAK AYI. Aysel çok mutluydu. Çünkü bugün doğum. Annesi Elvan a oyuncak bir ayı aldı. Elvan. günüydü. Babası Aysel e hediye aldı.

OYUNCAK AYI. Aysel çok mutluydu. Çünkü bugün doğum. Annesi Elvan a oyuncak bir ayı aldı. Elvan. günüydü. Babası Aysel e hediye aldı. OKUMA ANLAMA ÇALIŞMASI 1 OYUNCAK AYI Annesi Elvan a oyuncak bir ayı aldı. Elvan ayının adını Yumoş koydu. Halasına oturmaya giderken Yumoş uda götürdü. Halasının kızı Songül ile birlikte oynadılar. Sorular:

Detaylı

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ K.R. RAVINDRAN U.R. Başkanı 2015 16 Canan ERSÖZ U.R. 2430. Bölge Guvernörü 2015 16 Firuz Harbiyeli 3. Grup Guvernör Yardımcısı Hüseyin MURSAL (Başkan) Süleyman ÇOLAKOĞLU (Asbaşkan) Okşan HALEFOĞLU (Kulüp

Detaylı

OYUNCAK AYI. ayının adını Yumoş koydu. Halasına oturmaya. giderken Yumoş uda götürdü. Halasının kızı. Sorular: 1- Annesi Elvan a hangi hediyeyi aldı?

OYUNCAK AYI. ayının adını Yumoş koydu. Halasına oturmaya. giderken Yumoş uda götürdü. Halasının kızı. Sorular: 1- Annesi Elvan a hangi hediyeyi aldı? OKUMA ANLAMA ÇALIŞMASI 1 OYUNCAK AYI Annesi Elvan a oyuncak bir ayı aldı. Elvan ayının adını Yumoş koydu. Halasına oturmaya giderken Yumoş uda götürdü. Halasının kızı Songül ile birlikte oynadılar. Sorular:

Detaylı

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým. Kaybolan Çocuk Çocuklar için öyküler yazmak istiyordum. Yazmayý çok çok sevdiðim için sevinçle oturdum masanýn baþýna. Yazdým, yazdým... Sonra da okudum yazdýklarýmý. Bana göre güzel öykülerdi doðrusu.

Detaylı

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ ARALIK YENİ YIL Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Bizlere kutlu olsun Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Sizlere kutlu olsun Eski yıl sona erdi Bu

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam VARLIKLARIN ÖZELLİKLERİNİ BELİRTEN KELİMELER yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam şu otobüs birkaç portakal Yuvarlak masa : Yuvarlak sözcüğü varlığın biçimini bildiriyor. Yeşil erik : Yeşil sözcüğü

Detaylı

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Herkese Bangkok tan merhabalar, Herkese Bangkok tan merhabalar, Başlangıcı Erasmus stajlarına göre biraz farklı oldu benim yolculuğumun aslında. Dünyada mimarlığın nasıl ilerlediğini öğrenmek için yurtdışında staj yapmak ya da çalışmak

Detaylı

Kızım, evde köpek. bu köpeği eve? dedi. annesi. Zaten hep beni suçlarsın! dedi Cimcime. Mıyk! diye sızlandı köpek. Hemen gidecek bu köpek!

Kızım, evde köpek. bu köpeği eve? dedi. annesi. Zaten hep beni suçlarsın! dedi Cimcime. Mıyk! diye sızlandı köpek. Hemen gidecek bu köpek! Kızlar, ben geldim, dedi Gönül Hanım. Hav! Cimcime! Bu köpek nereden geldi? Sen zaten hiç köpek sevmiyorsun! dedi Cimcime. Evde köpeğin ne işi var? Miyav! Miyav! Miyav! diye ağladı kedi Köfte dığı odadan.

Detaylı

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktin soğuk geciktim kış geciktiniz kış mevsiminde uç, sınır, son, limit bulunuyor/bulunur

Detaylı

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN .com Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Adı-Soyadı:... Önce kelimeleri tek

Detaylı

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan Karganın Rengi Siyah! Siyah mı? Evet Emre, siyah. Kara değil mi? Ha kara, ha siyah Cenk, bence kara ile siyah arasında fark var. Arkadaşım Cenk le hâlâ aynı şeyi, kargaların rengini tartışıyoruz. Galiba

Detaylı

TAVŞANCIK A DOĞUM GÜNÜ SÜRPRIZI

TAVŞANCIK A DOĞUM GÜNÜ SÜRPRIZI TAVŞANCIK A DOĞUM GÜNÜ SÜRPRIZI Güneşli bir günün sabahında, Geyikçik uyandı ve o gün en yakın arkadaşı Tavşancık ın doğum günü olduğunu hatırladı. Tavşancık arkadaşlarına her zaman yardımcı oluyor, ben

Detaylı

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor

Detaylı

MATEMATİK ÖYKÜLERİ BİLGİÇ İLE SAYGIÇ NEŞELİ

MATEMATİK ÖYKÜLERİ BİLGİÇ İLE SAYGIÇ NEŞELİ NEŞELİ MATEMATİK ÖYKÜLERİ 1 BİLGİÇ İLE SAYGIÇ Bilgiç kurbağa ile Saygıç fare iyi arkadaşlardı. Neredeyse her gün göl kenarında buluşup sohbet ederlerdi. Bazen de çevredeki nesneleri sayarlar, hesap yaparlardı.

Detaylı

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN 21400752 MAKİNENİN ARKASI Fotoğraf uzun süre düşünülerek başlanılan bir uğraş değil. Aslında nasıl başladığımı pek hatırlamıyorum, sanırım belli bir noktadan sonra etrafa

Detaylı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή: ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΓΙΔΤΘΤΝΗ ΜΔΗ ΔΚΠΑΙΓΔΤΗ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ ΜΑΘΗΜΑ: ΣΟΤΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: Γ ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011

Detaylı

Violet Otieno Catherine Groenewald Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 4

Violet Otieno Catherine Groenewald Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 4 Büyükanne ile Tatil Violet Otieno Catherine Groenewald Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 4 Odongo ve Apiyo babalarıyla birlikte şehirde yaşıyorlardı. Onlar,tatili dört gözle bekliyorlardı. Sadece okul

Detaylı

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR CİN ALİ'NİN. HİKAYE. KİTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI l - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

Fatma Atasever.

Fatma Atasever. Fatma Atasever fatmaatasever@windowslive.com Karar almak ne güç bir iştir. Çok zorlar insanı. Yorar. Takatsiz bırakır. Belki de yaşam içindeki en karmaşık zaman dilimidir karar alma süreci. Büyüklere danışırız,

Detaylı

MACERA AKADEMİSİ. Anneciğim ve Babacığım,

MACERA AKADEMİSİ. Anneciğim ve Babacığım, BARBAR YARATIKLAR İÇİN KURNAZLIK OKULU ZOR İŞÇİLER İÇİN BAŞKANLAR: SAYIN BAŞKÖTÜ KURT SAYIN KÜÇÜK KURT VE SAYIN BAĞIRTKAN KURT Lütfen lütfen lütfeeeen gelip buraya taşının, taşınacağınızı söylemiştiniz.

Detaylı

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU. NİSAN AYI 1. ve 2. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU. NİSAN AYI 1. ve 2. HAFTASINDA NELER YAPTIK? DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU NİSAN AYI 1. ve 2. HAFTASINDA NELER SERBEST ZAMAN YAPTIK? Çocuklara sporun önemi anlatıldı ve her sabah spor yaptırıldı. Çocuklar ilgi köşelerinde öğretmen rehberliğinde serbest

Detaylı

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi : Yazan : Osman Batuhan Pekcan Ülke : FRANSA Şehir: Paris Kuruluş : Vir volt Başlama Tarihi : 4.7.2017 Bitiş Tarihi : 9.8.2017 E-posta : bat.pekcan@gmail.com Herkese Paris ten selamlar. Dün itibariyle 1

Detaylı

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın? 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.

Detaylı

DEĞERLER EĞİTİMİ SINIF İÇİ ETKİNLİK PLANI MAYIS-HAZİRAN AYI İŞLENEN DEĞER: AİLEMİZİ ARKADAŞLARIMIZI VE HAYVANLARI SEVMEK ARKADAŞ SEVGİSİ DOSTLUK

DEĞERLER EĞİTİMİ SINIF İÇİ ETKİNLİK PLANI MAYIS-HAZİRAN AYI İŞLENEN DEĞER: AİLEMİZİ ARKADAŞLARIMIZI VE HAYVANLARI SEVMEK ARKADAŞ SEVGİSİ DOSTLUK DEĞERLER EĞİTİMİ SINIF İÇİ ETKİNLİK PLANI MAYIS-HAZİRAN AYI İŞLENEN DEĞER: AİLEMİZİ ARKADAŞLARIMIZI VE HAYVANLARI SEVMEK ARKADAŞ SEVGİSİ DOSTLUK ETKİNLİK SÜRESİ: 30 DK. ETKİNLİK ZAMANI: TÜRKÇE DİL ETKİNLİĞİ

Detaylı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Hiroşima da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki

Detaylı

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΜΑΘΗΜΑ: ΤΟΥΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: B ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ:

Detaylı

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ 1- Beni çok iyi tanımlıyor 2- Beni iyi tanımlıyor 3- Beni az çok iyi tanımlıyor 4- Beni pek tanımlamıyor 5- Beni zaman zaman hiç tanımlamıyor 6- Beni hiç tanımlamıyor

Detaylı

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an Ece Şenses 21001982 ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an oldu mu hiç? Louvre müzesi benim için tam olarak böyle oldu. Sadece benim

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı