Şubat ayının başında yeni yıl zamlarımız OSB-İMES İŞÇİLERİ BÜLTENİ. Örgütlü mücadeleyi yükseltelim! Düşük ücret zamlarına ve hak gasplarına karşı;

Transkript

1 OSB-İMES İŞÇİLERİ BÜLTENİ İşçi Bülteni Özel Sayı Şubat 2013 Düşük ücret zamlarına ve hak gasplarına karşı; Örgütlü mücadeleyi yükseltelim! Şubat ayının başında yeni yıl zamlarımız belli olacak. Asgari ücret zamlarını veri olarak kabul eden çoğu işyeri %2 ile 5 arasında bir zam planlıyor. Temel ihtiyaçlarımızın su, elektrik, gaz, gıda gibi birçoğuna bir yıldır %50 den fazla zam gelmesine ve önceki yıllarda benzer şekillerde ücret kayıplarına uğramamıza rağmen üç beş kuruşluk bir zam gerçekleşti asgari ücrete. 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1000 liranın, yoksulluk sınırı ise 3000 liranın üzerinde. Açlık sınırının dahi altında olan asgari ücretle, para babalarının bize reva gördüğü yaşamın sefalet olduğu açıkça ortadadır. Hâlihazırda sefalet düzeyinde olan asgari ücrete yapılan 34 liralık zam, biz işçilerle alay etmekten başka bir anlama gelmemektedir. Üstelik bunu diğer dönemlerde sahneye konulan aynı oyunla kolayca başardılar. Patronlar, hükümet, satılık sendikacılar ortak bir şekilde sefalet zammını arsızca imzaladılar. Bizi temsil ettiği söylenen ihanetçi sendika, yine işçilerin tepkilerini dizginlemek için kullanıldı. Bizlerin ücretleri konusunda krizden, rekabetten dem vuranlar, işsizlikle işçileri tehdit edenler, lider ülke, ekonomisi krize rağmen büyüyen ülke masallarını okumaktan da geri durmuyorlar. Krizin faturasını işçi ve emekçilere ödettirerek kasalarını doldurmuş, ucuz emek ile ekonomilerini güçlendirmişlerdir. Bir süre önce hükümetin, uluslararası sermayeye yatırım çağrısı, bu konuyu nasıl ele aldığını bir kez daha ortaya koymuştur. Açıklamada uluslararası sermayeye seslenilerek; Yıllardır yaptığımız reformlarla işgücü maliyetlerimiz düşürülmüştür, işçilik Çin den, Hindistan dan daha ucuz hale gelmiştir. Gelin Türkiye de yatırım yapın denilmiştir. Bu sözler para babaları için bir cennet, işçiler için ise bir cehennem yarattık demekten başka bir anlama gelmiyor. Esas önemli olan ise bu ve bunun gibi aşağılayıcı sözleri artık bu kadar kolay söyleyebiliyor olmalarıdır.

2 OSB-İMES İŞÇİLERİ BÜLTENİ İşçiye zam yok, savaşa bütçe var! Kısa süre önce 2013 bütçesi geçti. Bütçenin yarısı askeri harcamalara, savaşa ayrıldı. AKP Suriye yönetimine karşı oluşan bir orduyu da bu bütçe üzerinden finanse ediyor. Ayrıca kurulacak olan NATO füzelerinin giderleri de bu bütçe üzerinden karşılanacak. Bütçenin çoğu vergilerimizle oluşuyor. Bu bütçenin yarısı AKP iktidarının ve sermayenin Ortadoğu daki yayılmacı sefil çıkarları için kullanılıyor, kullanılacak. Emperyalist efendilerinin bir dediğini iki etmeyen, Ortadoğu da insanlık üzerine hamaset nutukları atan hükümetin ve sermayenin gerçek yüzü apaçık ortadadır. Kendi ülkesinde milyonlarca işçiyi, emekçiyi sefalete terk etmeleri, bütçe açıklarını zamlarla bizler üzerinden kapatmaya çalışmaları, hak alma eylemlerine hunharca saldırmaları ile riyakârlıkları ortadadır. İnsanca yaşamaya yeten ücret için örgütlü mücadeleye! Ücretlerimizin düşüklüğü, sosyal haklarımızın her geçen gün daha fazla gasp edilmesi diye sürüp gidiyor saldırılar. sermayenin ve devletinin pervasız saldırılarının gerisinde yatan tek bir gerçek var. O da bizlerin tüm bunlar karşısında sessizliğimiz, örgütsüzlüğümüz. Buradan güç alıyor ve karşı çıkan her bir sesi boğmaya, örgütlenme girişimlerini durdurmaya çalışıyorlar. Tüm bunlar karşısında çaresiz değiliz. İşyerlerinde bizleri daha fazla sefalete sürükleyecek olan düşük zamlara karşı tepkimizi ortaya koymalı, birliğimiz gücümüzdür şiarı ile hareket etmeliyiz. Organize Sanayi Bölgesi, Alemdağ, Sultanbeyli, İMES işçilerinin mevzisi olan OSİM-DER düşük ücret zamları karşısında işçilerin her türlü girişiminin yanındadır. OSİM-DER olarak tüm bölge işçilerini düşük ücret zamları, hak gaspları vb saldırılar karşısında atölyelerde, fabrikalarda birlik olmaya, OSİM-DER de ve sendikalarda bir araya gelmeye çağırıyoruz. 2

3 OSB-İMES İŞÇİLERİ BÜLTENİ Yıllardır Türk ve Kürt emekçileri arasında nefret tohumları ekenler, bugün kardeşlik nutukları atıyorlar. Kürt kelimesini dahi ağızlarına almayanlar, Kürt lerin varlığını inkar edenler bugün Kürt sorununun çözümünü gerçekleştireceklerini iddia ediyorlar. Bunları kısa süre önce, ölen askerlere kelle diyen, ölen Kürt lere leş diyen sermayenin sözcüsü bir başbakan söylüyor. Açılım ın amacı ne? 3 yıl önce bir açılım gerçekleştirdiler. Bu açılım ile Kürt sorununu ve diğer demokratik sorunları çözeceklerini söylediler. Kısa süre içerisinde açılımın amacı ortaya çıktı. Amaç; Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Sünni, Alevi, kadın-erkek tüm toplum, sermayenin çıkarlarına, emperyalizmin çıkarlarına hizmet etmelidir, olarak ortaya çıktı. Her konuda tam bir teslimiyet isteyen sermaye ve devleti açılımı Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi olarak adlandırıyordu. Çözümü gerçekleştirmek şöyle dursun, sorunun köklerinden dahi bihaber olan AKP kısa süre sonra yeniden ırkçı söylemlerine geri döndü. Son seçimlerin ardından Kürtler üzerinde baskıyı arttıran, hiçbir taleplerinin karşılanmayacağını dile getiren hükümet, aynı zamanda 14 bin kişiyi de suç işleyebilir diyerek, delil olmadan cezaevlerine gönderdi. Birçok sınır ötesi operasyon düzenledi, Türkler ile Kürtler arasında nefret tohumlarını ekmeye çalıştı. AKP iktidarı birçok konuda sıkışmış durumda. Suriye konusunda Rusya ve Çin e çarptılar. Yıllardır işçilerin haklarına saldırarak kriz atlatılmaya çalışıldıysa da kapitalist ekonominin durgunluğa girdi. İşçi ve emekçiler içerisinde kaynaşmalar yaşanıyor. Bu darboğazdan çıkmak için baskı ve sömürüyü arttırmaktan başka bir çıkış yolu bulamayan iktidarın diğer önemli sorunu, Kürt halkının meşru taleplerini her türlü baskıya karşı dile getirmesidir. Açılımın yeniden başlatıldığı dönemin özellikleri kabaca bunlardır. Bunları bütünlüğü içerisinde düşünmek ve bu sıkışmışlıktan çıkmak için Kürt halkına ve tüm topluma bir umut yaymak için böylesi bir dönemin seçilmesi rastlantı değildir. Çözüm; İşçilerin Birliği, Halkları Kardeşliğidir! Biz işçiler arasında herhangi bir ırk ve mezhebin kışkırtmalar olmadığı sürece sorun olduğu görülmemiştir. Bir engel varsa o da sermayenin her şeye kendi çıkarları doğrultusunda karar vermesidir. Ne zaman ki emekçiler arasında hak arayışları güçlenmiş, eylemler yayılmış, o zaman düzen temsilcileri ırkçılığı ve dini körükleyerek hareketi kırmaya çalışmışlardır. Ne zaman ki Kürt halkı meşru taleplerini ortaya koymuş, onlar o zaman baskıyı arttırma yöntemine başvurmuşlardır. Hangi halktan olursak olalım biz işçilerden, kölelik koşullarına uymamız isteniyor. Üstüne Kürtler in anadilde eğitim görmesi engelleniyor, temel hakları ve meşru talepleri yok sayılıyor. Buradan çıkartacağımız sonuç basit ve nettir; sorunun kaynağı sermaye devletidir. Çözümü her türlü sömürüyü gerçekleştiren, meşru haklarımızı yok sayan sermayeye karşı Türk ve Kürt emekçilerin sosyalizm mücadelesindedir. 3

4 OSB-İMES İŞÇİ BÜLTENİ OSB-İMES İŞÇİLERİ BÜLTENİ Bizim tarafımız sınıf mücadelesidir! Kardeşler, Her sabah servis araçlarımızdan veya üst üste bindiğimiz insanlık dışı otobüslerden iner, kanımızın öğütüldüğü, alınterimizin ve emeğimizin üzerinden gün geçtikçe büyüyen fabrika kapısından içeri gireriz. Her konu üzerine fabrikanın önüne gelen arkadaşlar, bütün sorunlar karşısında nasıl tutum almamız gerektiğini gösteren bildiri, bülten dağıtırlar. Fakat bazılarımız sorun ve kaygılardan erken kırışmış yüzleriyle bildiri dağıtan arkadaşlara ters bir bakış fırlatıp, sorunları çözecek mercinin AKP olduğunu vurgulama gereğini hisseder, dağıtım yapanlara karşı kin ve nefret duyarak içeri girer. İşçi kardeşler, Bir yanda bütün zenginlikleri elinde bulunduran asalak patronlar sınıfı, bir yanda da bu zenginlikleri üreten, ürettiği her şeyden yabancılaşan ve zincirlerinden başla kaybedecek bir şeyi olmayan biz işçi sınıfı bulunuyor. Patronlar üretim araçlarını elinde bulundurdukları için bizi çok rahat sömürür ve ertesi gün tekrar fabrikaya gelip çalışmaya yetecek kadar ücret verirler. Yani patronlar biz işçileri üretim araçlarının bir parçası görüp, ücret verirken bile bunu temel alırlar. Bu sömürü çarkının devamı için bir de önümüze seçim aldatmacısını koyarlar. Eskiyen hükümetleri tarihin çöplüğüne atarken yeni yüzler çıkartıp yeni vaatlerde bulunurlar. Hükümetler işçi ve emekçilerin sorunlarını çözeceklerinden, bize daha rahat bir yaşam sunacaklarından bahsederler. Fakat şunu biliyoruz ki, seçimler öncesi bize birçok vaatlerde bulunup iktidara geldiğinde hepsini unutan CHP den AKP ye bütün düzen partileri yalan söylüyor. Bütün düzen partileri patronların sözcülüğünü yapıyor. Onların iktidarda kalması patronların istediklerini ne kadar hayata geçirdiği 4 ile doğru orantılıdır. Son on yıldır, dışarıda başta ABD olmak üzere emperyalist güçlerin, içerde ise başta TÜSİAD olmak üzere burjuvazinin istediklerini sorunsuz yerine getiren bir AKP ile karşı karşıyayız. Son on yılda biz işçi ve emekçilerin daha fazla açlık ve sefalete, ağır çalışma koşullarına, işsizliğe ve hak gasplarına maruz bırakıldığını görürüz. Patronlar nezdinde de daha fazla büyüme görürüz. Bu dönemde taşeronlaştırma ve kuralsız çalışma yaygınlaştırılmış, sağlık hakkımızı gasp eden Genel Sağlık Sigortası yasalaşmış, eğitim sistemiyle çocuklarımız geleceksiz bırakılmıştır. Özetle biz işçi ve emekçilere nefes alacak bir ortam dahi kalmamıştır. Son olarak da en doğal hakkımız olan kıdem tazminatına göz dikilmiştir. Eğer etkin bir mücadele örmezsek bu hakkımız da elimizin altından kayıp gidecek. AKP patronların temsilcisidir. Hiçbir şekilde biz işçi ve emekçileri temsil edemez. İşçi ve emekçilerin dini duygularını kullanarak kandıran, son on yılda işçileri yıkıma uğratan AKP bizim tarafımız olamaz. Bizim tarafımız sınıflar mücadelesidir. Bizim tarafımız haklarımız ve onurumuz için direnmektir.

5 OSB-İMES OSB-İMES İŞÇİLERİ BÜLTENİ Sınıf hareketinden eylemler... * Yurtiçi Kargo'nun Konya, Ankara ve İstanbul şubelerinde Nakliyat-İş Sendikası'na üye oldukları gerekçesiyle 50 yi aşkın işçi işten çıkarıldı. İstanbul- Kadıköy Şube'de 18 Ocak ta 'iş daralması' bahanesiyle işten atılan işçiler direnişe başladı. * Sağlıkta çalışan taşeron işçilerin sendika hakkını gasp eden yasal düzenlemeler 23 Ocak günü Dev Sağlık-İş Sendikası tarafından eylemlerle protesto edildi. Ankara'daki çadır eylemine yönelik polis saldırısı ise İstanbul Taksim İlk Yardım Hastanesi'nde lanetlendi. * Üç aydır ücretlerini alamadıkları için 14 Ocak günü direnişe başlayan ve 24 Ocak Perşembe günü vinci işgal ederek direnişlerini sürdüren Ada Tersanesi işçileri, geceyi de vincin üzerinde geçirdiler. * Bursa'nın Orhangazi ilçesinde kurulu Cargill'de çalışan Öz-Gıda-İş üyesi işçiler 18 Ocak Cuma günü, fabrikanın İstanbul'daki genel merkezi önünde eylem yaptı. "Anayasal hakkımı kullandım, sendikaya üye oldum. İşten çıkartıltım", "İşimi geri istiyorum", "İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız" pankartını açan işçiler, sendika üyesi Kemal Kapar'ın işe geri alınmasını istedi. * Adana Organize Sanayi Bölgesi'nde (AOSB) faaliyet gösteren MİGROS un taşeron firması MBM de TÜMTİS e üye olan 4 işçi tazminatsız olarak işten atıldı. Bu işten çıkarmalar üzerine TÜMTİS Sendikası tarafından 15 Ocak ta AOSB'de bulunan firma önünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Eylem öncesinde MİGROS a ait amblem ve logoların işyeri önünden sökülmüş olması dikkat çekti. Eylemde "Migros-MGM taşımacılık işçileri geri alınsın! Sendikal örgütlülüğe saygı gösterilsin!" pankartı açıldı. * Yatağan Termik Santrali'ne bağlı Tınaz kömür bant yolu, A4 kömür alma, kül curuf atma ve dış tesisler makine bakım bölümlerinin özelleştirilmesine tepki gösteren Tes-İş ve Maden-İş sendikalarına üye işçiler, ihalenin yapıldığı Yeniköy Termik Santrali önünde eylem yaptı. Özelleştirmeye karşı direniş çadırı açan işçiler ihaleyi iptal ettirdi. * Gebze Çayırova da işten atma saldırısıyla karşılaşan Arçelik işçileri 9 Ocak ta fabrika önünde eylemdeydi. Fabrika önünde yapılan eylemle işçiler, üretimde daralma olmadığını ve patron-türk Metal işbirliğine itiraz ettikleri için işten atıldıklarını söylediler. * Fabrikalarının taşınmasına karşı direnişe geçen ve fabrikayı işgal eden Şişecam işçilerinin direnişi 13. günde anlaşma ile sonuçlandı. Anlaşmaya göre 200 işçi 10 fabrikaya dağıtılacak. İşçiler gidecekleri fabrikaların saat ücretine tabi olacaklar. Mevcut sosyal hakları toplu sözleşmedeki hali ile uygulanacak. * Tekirdağ ın Çorlu ilçesinde Daiyang-SK Metal işçilerinin başlattığı grev iki ayı geride bırakmış durumda. Defalarca polis saldırısına uğrayan, patronun ayak oyunları ile karşılaşan, tüm bunlara karşın direnişini kararlılıkla sürdüren işçiler 22 Ocak ta açlık grevine başladılar. 5

6 OSB-İMES İŞÇİLERİ BÜLTENİ BÜLTENİ Teknopark İnşaat İşçileriyle direnişleri üzerine konuştuk... Hakkımız ve onurumuz için mücadele ediyoruz! - Teknopark İstanbul Projesi inşaatında aylarca alınteri döken işçiler olarak ücretlerinizin gaspedilmesine karşı onurlu bir mücadele ve direniş başlattınız. İlk olarak, basına yaldızlı sözlerle reklamları servis edilen Teknopark İstanbul Projesi nden ve bu projedeki çalışma koşullarınızdan bahseder misiniz? Şevket Yalçınkaya: Ben Teknopark İstanbul Projesi nde duvar ustasıydım. Biz, bu projede ağır inşaat koşullarında iş yaptık. Yağmurda, karda, kışta çalıştık. Ramazan ayında 45 derece sıcaklıkta çalıştık. Bir işçi günde yaklaşık 2 ton civarında yük taşıyordu. Bizimle beraber çalışan ve bu yükleri taşıyan 75 yaşlarında bir işçi arkadışımız dahi vardı... Burçin Kuz: Ben de projenin ince işler taşeronunda Mayıs 2012 den itibaren şantiye şefi olarak çalıştım. Şantiye çalışması yoğun emek ve dikkat gerektiren, gecesi-gündüzü olmayan bir alan. Haftanın 7 günü, hiç tatil yapmadan çalıştığınız olabiliyor. Taşeron firmada çalışıyorsanız, bu yoğunluk en az personelle çözülmeye çalışıldığı için kendinize zaman kalması imkansız hale geliyor.yazın sıcağında depo olarak da kullanılan ve değil klima su sebili dahi olmayan bir konteynerda çalıştık. Turan Karaca: Ben Teknopark İstanbul projesinde sıva işleri yapıyordum. Bizlerin alınteriyle dikilen binalarda, alınterimizin karşılığı olan ücretlerimiz 6 verilmedi. Ücretlerimiz zaten düzensiz ödenirken hiç ödenmemeye başlandı. Tüm şirketler tarafından sürekli oyalandık ve gelinen noktada 4-5 aylık ücret alacaklarımız içerde kalmış oldu. Ana firma ve taşeron şirketler arasındaki anlaşmazlığın faturası biz işçilere kesilmiş oldu. İşçiler açık biçimde mağdur edildi. - Bundan sonrası için mücadele hattınızı nasıl çizdiniz? Direniş kurgunuz nasıl olacak? Eylemlerinizin hedefinde nereler-kimler var? Şevket Yalçınkaya: İTO nun mağdur ettiği işçiler olarak 11 Ocak günü bir kez daha İTO nun önünde olacağız. Ücretlerimiz ödenmediği takdirde buraya direniş çadırı kurarak eylemimizi her gün sürecek kapı önü direnişine çevireceğiz. Bu gaspçılardan ücretlerimizi alana kadar da ordan ayrılmayacağız. Biz kölelik zamanında yaşamıyoruz, sonuna kadar direneceğiz ve mücadele edeceğiz. Biz bu yola baş koyduk, kazanana dek vazgeçmeyeceğiz. Biz ezilirsek başkaları da ezilecek. İş o noktaya varırsa, şantiyeye girip yaptığımız imalatları da sökme yoluna gideceğiz. Yaptığımız binaları sökmesini de yıkmasını da biliriz. Burçin Kuz: Polis saldırısından sonra ailelerimizle yaptığımız basın açıklamasında da vurgulamıştık, ne cop, ne gaz bombası bizim bu süreç içinde yaşadıklarımız kadar canımızı yakamaz heralde. Biz iş yürürken nasıl muhatap alınabiliyorsak, bugün de muhatap alınacağız, başka yolu yok! Bu bizim için artık onur meselesi haline geldi. Pek çoğumuz haftalardır doğru düzgün uyku uyuyamıyor; parasını alamadığı için memleketine, çocuklarının yanına gidemeyen arkadaşlarımız var. Bundan sonra kendimize zarar vermenin bir anlamı yok. Biz onların uykusunu kaçırmaya karar verdik. Başaracağımızı düşünüyorum. Turan Karaca: Eylemlerimize İTO nun önüne giderek başladık. Bundan sonra direniş çadırı kurarak sürekli olarak İTO nun önünde olacağız. Biz bu işin köküne kadar, sonuna kadar gideceğiz. Kazanana kadar direneceğiz, biz hakkımız olanı er ya da geç alacağız!

7 Teknopark İnşaatı İşçileri ücretlerini almakta kararlı! OSB-İMES OSB-İMES İŞÇİLERİ BÜLTENİ Binaları biz yaptık, yıkmasını biliriz! İTO-Teknopark İnşaatı İşçileri, ücret alacakları için başlattıkları mücadeleyi polis saldırılarına ve baskılara rağmen kararlılıkla sürdürdüler. Hakkı gaspetmek değil istemek suç! Ücret alacakları için eylem yapan Teknopark işçilerine polis kimyasal madde, gaz ve su ile saldırdı. Teknopark işçileri ücret alacakları için yaptıkları eylemlerden sonuç alamamaları üzerine İTO önünde direnişe başlamış, ancak direniş çadırları polis saldırısının hedefi olmuştu. 15 Ocak günü yaşanan saldırının ardından 18 Ocak günü yeniden İTO önüne giden işçiler, bir kez daha polis terörüne maruz kaldılar. Panzerden tazyikli su sıkan polis, bununla birlikte alışıldık biber gazından farklı ve çok daha etkili bir kimyasal madde kullandı. Ayrıca fiziki olarak da birçok işçi darp edildi. Özellikle kimyasal maddeye maruz kalan 3 işçi yüzlerinde oluşan kızarıklık ve yaralar nedeniyle ciddi sağlık sorunları yaşayarak hastaneye kaldırırken, tüm işçiler saldırıdan etkilendi. Teknopark patronuna evinde protesto 20 Ocak Pazar günü İstanbul Başakşehir 5. Etap ta bulunan site önünde buluşan işçiler, evin görüldüğü tarafta yer alan yürüyüş yolu üzerinde pankartlarını açtılar. Aylardır ücretlerimizi alamadık! İşte Teknopark İstanbul projeniz! Direne direne kazanacağız! pankartı açan işçiler, taleplerini yazdıkları dövizler taşıdılar. İşçiler adına açıklama yapan Burçin Kuz şunları söyledi: Bilsinler ki, sadece öfkemizi arttırıyorlar. Ne kadar güçlü olursanız olun, arkanızda kimler olursa olsun, biz haklıyız! Açıklamanın ardından, çevre sakinlerine seslenilerek destek istendi. Eylem sloganlarla sonlandırıldı. İşçiler valilik önünde İşçiler polis terörünü protesto etmek için 21 Ocak ta İstanbul Valiliği önündeydi. Burada işçiler adına açıklama yapan Burçin Kuz, polis saldırısında emrin valilik tarafından verildiğini öğrendiklerini, bu nedenle valiyle görüşmek için geldiklerini söyledi. Valiliğin konuyla ilgilenmesi gerektiğini, İTO-Uzunlar ortaklığında yaşananları meclise kadar taşıyacaklarını ifade eden Kuz, şunları ifade ederek açıklamayı bitirdi: Bu hırsızlığa kim sahip çıkıyor, kim arkasında duruyor soracağız! Bizim ücretlerimiz üzerinden kimler saltanat sürüyor, hepsini ortaya koyacağız! Açıklamanın ardından iki işçi valiyle görüşmek üzere binaya gitti. İşçilere taahhütname İşçiler, taşeron firma Uzunlar İnşaat patronu Numan Uzun ile 22 Ocak ta bir görüşme yaptı. Görüşme sonrası açıklama yapan işçiler, alacaklarının 15 gün içinde ödeneceğine dair taahhüt aldıklarını, fakat ücretlerini alana kadar sürecin takipçisi olacaklarını belirttiler. 7

8 OSB-İMES İŞÇİLERİ BÜLTENİ BÜLTENİ UNO da bir sözleşme dönemi daha başladı Yeni bir sözleşme dönemine daha girdik. Çalışma koşullarımızı ve ayrıca hayatımızın her şeyini belirleyecek sözleşmede söz sahibi olmak bizim hakkımız. Fakat şimdiye kadar görüldüğü gibi yine kapalı kapılar arkasında bir şeyler oluyor ve bizim haberimiz yok. Hazırlanan taslak hakkında bizim seçtiğimiz temsilciler bize hiçbir şey söylemiyorlar. Ne kadar garip ki başkaları bizi hiç kaile almadan bizim adımıza ve bizim çalışma koşullarımıza müdahale ediyorlar. Arkadaşlar, hazırlanan taslağa müdahale edip maddeler hakkında görüş bildirmemiz gerekiyor. Bize bilgi verilmesi ve taslağın oluşmasında söz sahibi olmamız için işçilerin tümünü kapsayan sendika toplantıları yapılmalıdır. Sözleşmede yer alması gereken, benim ifade etmeye çalıştığım bazı maddeler şunlardır; ücret zammı %20 olsun, esnek üretim kaldırılsın, öğrenci ödenekleri artırılsın, özel sağlık sigortası sözleşmede yer alsın! Oluşturduğumuz taslağın arkasında durup, kabul edilmeyen maddeler için üretimden gelen gücümüzü kullanıp mücadele etmeliyiz. Alınterimizin karşılığını almak ve daha iyi çalışma koşullarına sahip olmak için seçtiğimiz temsilcilere bırakıp benim hakkımı o arasın diyoruz. Hakkımızı bizden başka kimse arayamaz. Temsilcileri denetlemek ve söz-yetki-kararın bize ait olduğu bir süreci örgütlemek için kolları sıvayalım, yaşam hakkımıza sahip çıkalım. UNO dan bir işçi Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Sarıgazi Belediyesi nin önündeki ekranda bir bağış kampanyası dikkatimi çekti. Kızılay ın bağış kampanyasının duyurusu yapılıyor. Kampanya afişinde bir çocuğun resmi var. Resmin üzerindeki Suriye de kardeşlerim aç yazısı ilk başta vicdanlarımızı sızlatıyor. Türk sermaye devletinin isteği ve yine onun kurumundan gelen bu sesleniş sizce gerçekten oradaki aç çocuklar için mi? Bir düşünelim; Türkiye deki çocuklar da açlık ile boğuşuyor. %4 sefalet zammı verilen işçi ve emekçilerin, yani bizlerin çocuklarını neden düşünmüyorlar? Türkiye de kendi dillerini konuşmak isteyen, özerklik isteyen Kürt ulusuna neden bu kadar yoğun saldırıyı reva görüyorlar. Hak diyene cop uzatan bu devlet değil mi acaba? Veya özgürlük diyene hapishane yolu açılmıyor mu? İşçi kadınlar iş ve ev cenderesinden çıkartılmış mı? Sokak ortasında kadınlar öldürülmüyor mu? İşçi ve emekçiler insanca yaşama ve çalışma koşullarına mı sahip? Hiçbir fabrikada çocuk işçi çalıştırılmıyor mu? Fabrikalarda insanlar hak gaspına maruz kalmıyor mu? Timsahlar acıkınca kendi çocuklarını yermiş, sonra da arkasından ağlarlarmış. Türkiye devletinin verdiği bağış reklamı bana timsahları hatırlattı. İlkin çocukların öldürülmesini, insanların iki ateş arasında kalmalarını sağlıyorlar. Sonra da Suriye de çocuklar aç diyerek bağış kampanyaları 8 düzenliyorlar. Tabi gelirlerin yine Özgür Suriye Ordusu na gideceği açık seçik ortada. Des Sanayi Sitesi nden bir işçi

9 OSB-İMES OSB-İMES İŞÇİLERİ BÜLTENİ Faşist baskı ve devlet terörüne karşı mücadeleyi büyütelim! Sermaye devletinin toplumun tüm kesimleri üzerinde kesintisiz bir şekilde uyguladığı baskı ve zorbalık, son günlerde direnen işçileri, devrimci ve ilerici güçleri hedef alan dizginsiz polis terörü ile devam ediyor. Anlaşılan o ki sermaye düzeni, bir taraftan sosyal yıkım programlarına, öte taraftan emperyalistler hesabına savaş ve saldırganlık politikalarına hız verdiği bir dönemde, işçileri, emekçileri, devrimci ve ilerici güçleri, dahası yüzünü sokağa dönen herkesi hedef tahtasına dikmiş görünüyor. Son bir haftanın bilançosu dahi, polis terörünün ne denli pervasızca uygulandığını çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Çorlu Avrupa Serbest Bölgesi'nde greve çıkan Daiyang-SK metal işçileri, ücretleri gasp edildiği için İTO önüne direniş çadırı kuran Teknopark işçileri, düzen mahkemelerinde ve mücadele alanlarında işçileri, emekçileri, devrimci ve ilerici güçleri savunan devrimci avukatlar son günlerde sermaye düzeninin azgın saldırılarına maruz kaldılar. Elbette devlet terörünün yöneldiği güçlerin başında devrimciler yer alıyor. Son operasyonlar çerçevesinde onlarca devrimci gözaltına alındı. Birçok kurum basılarak talan edildi. Devlet terörü karşısında devrimcileri sahiplenenler ise yine polis copu, biber gazı ve panzerlerle karşılandı. Faşist polis terörünün hedefinde son olarak emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı sokağa çıkan ve mücadeleyi büyüten BDSP'liler vardı. Gebze'de sendikaların ve meslek odalarının çağırısıyla gerçekleştirilecek eyleme katılmak için Gebze Meydanı'na giden BDSP'lilere polis azgınca saldırdı. Uygulanan polis terörü sonucu iki BDSP'linin çeşitli yerlerinde kırıklar oluştu ve hastaneye kaldırıldı. Polisin gerçekleştirdiği saldırıda yine çeşitli yerlerinden yaralanan toplam 13 BDSP'li gözaltına alındı. Sermaye devleti terörünü tırmandırıyor. Çünkü her geçen gün derinleşen sosyal-iktisadi sorunlar emekçilerin yaşamlarını çekilmez kılıyor, öfkeyi ve hoşnutsuzluğu mayalıyor. Bu tablo düzen güçlerini fazlasıyla korkutuyor. Öte yandan sermaye devleti, emperyalistlerin hesabına yürüttüğü savaş ve saldırganlık politikalarını içerideki sesleri zorbalıkla bastırmadan uygulayamayacağını biliyor. İçerisinden geçilen dönemin bu olguları, önümüzdeki günlerde sermaye düzeninin baskı ve zorbalığına karşı verilmesi gereken mücadeleyi fazlasıyla önemli kılıyor. Dolayısıyla buradan bir kez daha tüm işçileri, emekçileri, devrimci ve ilerici güçleri sermaye düzeninin pervasız saldırılarına ve her geçen gün tırmanan devlet terörüne karşı 9 mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.

10 OSB-İMES İŞÇİLERİ BÜLTENİ BÜLTENİ Eşitsizliğe duyulan öfke sisteme yönelmeli! Sabahın ilk ışıklarından akşamın karanlığına kadar durmadan çalışıyoruz. Toprağa, demire, cama can veriyoruz. Ellerimiz çalışmaktan şekil değiştirirken, kat kat nasır bağlarken avucumuza konan maaş karnımızı doyurmaya dahi yetmiyor. Sağlık gibi en temel hakkımıza bile parayla ulaşabilirken, çocuklarımızı devlet okullarında dahi parasız okutmak mümkün değilken, yani her şer şey para olmuşken, bu kadar düşük maaşla insan gibi yaşayabilmemiz de mümkün değil! Bu azgın sömürü koşulları, açlık ve yoksulluk bizleri insanlıktan çıkarıyor. Bizleri hem fiziksel hem de kültürel olarak adeta eritiyor, çürütüyor. Esas olarak kapitalist sistemin yarattığı bu sorunların karşısında ise eşlerimizi, çocuklarımızı, yakın çevremizdeki insanları görüyoruz. Sorunların kaynağının onlar olmadığını bilsek dahi bu hayatın eşitsizliğine duyduğumuz öfkemizi yine de onlardan çıkarıyoruz. Uzun çalışma saatlerine, kötü çalışma koşullarına, iş yerinde yaşadığımız insanlık dışı muameleye karşı biriken öfkemiz, örgütlülükten yoksun olduğumuz için gerçek muhataplarına, sorunların kaynağına yönelmiyor. Kapitalist sistemin güçlü, güçsüzü ezer ilkesinin pratiğe yansıması olarak, bu biriken öfke en çok kadınlara yöneliyor. Kadınlar eşleri tarafından dövülüyor, sürekli şiddete maruz kalıyor. Eşleri tarafından sokak ortasında katlediliyor. 10 Son dönemde bir patlama yaşayan kadın cinayetleri aslında sadece öldüren koca, kardeşler ya da akrabalar tarafından değil, bizzat sömürüye dayalı kapitalist sistem tarafından işleniyor. Azgın sömürü koşulları, açlık, yoksulluk ve sefalet kapitalist sistemin sonuçlarıdır. İnsanca yaşayabilmek için ise bizleri insanlıktan çıkaran bu düzene karşı kavga vermeliyiz. Ve elbette ki bu sistemi hedef almayan her türlü şiddetin de karşısında durmalıyız. Kapitalist sistemle kadın sorunu çerçevesinde ideolojik bir taraflaşma yaratacak olan Devrimci Kadın Kurultayı 10 Şubat ta gerçekleştirilecek. Sınıf bilinçli emekçi kadın ve erkekler olarak, geniş işçi ve emekçi kesimleri kadın sorunu çerçevesinde de marksizmin bilimsel ideolojisi üzerinden taraflaştıracak ve 10 Şubat ta Devrimci Kadın Kurultayı nda yerimizi alacağız! 10 Şubat ta Devrimci Kadın Kurultayı nda buluşalım!

11 OSB-İMES OSB-İMES İŞÇİLERİ İŞÇİ BÜLTENİ BÜLTENİ İşçi kadınlar 10 Şubat a çağırıyor! * Bu düzende kadın sermaye karşısında köle, erkek karşısında cinsel bir obje, evde eşi karşısında hizmetçi, toplum karşısında ise her anlamda ikinci sınıf insan olarak görülüyor. Kadına evde yemek yapmak, temizlik yapmak, çocuk yetiştirmek dışında bir yaşam tanınmıyor. İş yerinde kreş hakkından yoksun bırakılıyor. Ya da aynı işi yaptığı halde erkek işçi arkadaşlarından daha az ücrete çalıştırılıyor. Sokakta, taciz ve tecavüz olayları dinmek bilmiyor. Kadın cinayetlerine her gün bir yenisi eklenirken, sermaye devletinin mahkemeleri, katilleri ve tecavüzcüleri aklıyor. Bu yüzden, bu meseleyi sınıfsal bir temelde ele alan ve sorunu toplumsal bir sorun olarak ortaya koyan, çözümü ise toplumsal bir devrimde gören Devrimci Kadın Kurultayı oldukça önemli bir yerde duruyor. Kurultay çalışmaları süresince öncelikle kadın işçi arkadaşlarımız olmak üzere tüm işçi ve emekçileri bir adım öne çıkmaya, Kadın olmadan devrim olmaz, devrim olmadan kadın kurtulmaz! demeye çağırıyorum. Birleşik Metal-İş Penta 2. Temsilcisi Özlem Kalaycı * Devrimci kadınların yıllar öncesinde New York ta başlatmış olduğu ve bedeller ödeyerek bugünlere kadar getirdiği 8 Mart ı kadınların doğum günü sayan biri olarak Devrimci Kadın Kurultayı nı selamlıyorum. Nasıl ki geçmiş tarihte haksızlıklara, ezilmişliklere ve sömürüye başkaldıran kadınlar olmuşsa, bugün de fabrikalarda gördüğümüz tablo pek farklı değil. Emine Arslan, Aynur Çamalan, Gülistan Kobatan ve ismini hatırlamadığım nice kadın arkadaşlarımın başlatmış olduğu fabrika direnişlerini sadece bir direniş olarak değerlendirmiyorum. Tek başlarına olsalar da o fabrikanın önünde aslında mücadelenin en önündeler. Aslında bu onların bütün ezilmişliklerinin dışa vurumuydu. Evde, sokakta, okulda, eşinin yanında ezilen kadın fabrikada sussa ne olacaktı? Kurtuluşumuz, mücadele eden kadınların birlikte yaktığı meşaleyi takip etmekten geçmektedir. Şimdi bir araya gelelim, ışık olalım. Birleşik Metal-İş Kadın Komisyonu Penta Temsilcisi Melike Çolak * Her konuda olduğu gibi bir amaca ulaşılması isteniyorsa ve bu toplumsal bir amaçsa, içinde bulunduğumuz toplumun bilinçlenmesi ve bu amaç uğruna birlikte adım atması gerekir. Bilinç tek başına yeterli değil, aynı zamanda mücadele edilmesi gerekir. Bunu yaparken de erkek egemen toplumun dayattığı gibi değil, tam tersi kadın-erkek birlikte omuz omuza mücadele etmek gerekir. Kurultay, kadın olarak karşılaştığımız sorunlara karşı atılan anlamlı bir adımdır. Kurultay gibi atılan her adım karşılığını bulacaktır. Kadın sorununu bu sistem çözmüyor tersine tekrar tekrar üretiyor. Her konuda olduğu gibi kadının gerçek kurtuluşu da, insanca yaşayabileceğimiz sosyalizmde mümkündür. Entes direnişçisi Gülistan Kobatan

12 İşçi Bülteni Özel Sayı: 935 * Fiyatı: 25 Kr * Şubat 2013 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Tayfun Altıntaş * Yayın Türü: Yerel, süreli, siyasi, ayda bir, Türkçe * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Millet Caddes, Sultan Cami Sk. No:2/9 Fatih/İstanbul Tel/Fax: 0 (212) * Baskı: Özdemir Mat. Davutpaşa Cd. Güven Sanayi Sitesi C Blok No: 242 Topkapı / İstanbul Tel: (212)