KURTULUŞ 2 16 Mayıs 1998

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "KURTULUŞ 2 16 Mayıs 1998"

Transkript

1

2 KURTULUŞ 2 16 Mayıs 1998 MGK'NIN DEVLETİ İLE SAVAŞACAĞIZ...3 HABER/YORUM KONTRGERİLLA SALDIRISI, KAYIPLAR AK LİBASLI BEDRETTİN YİĞİTLERİ GÖRDÜĞÜNÜZ DEVRİMİN ESTETİĞİDİR CEPHE GERÇEĞİ BİRLEŞELİM SAVAŞALIM KAZANALIM BİTİRİLEMEYEN ÖRGÜT.. 16 TEK YOL DEVRİM...17 BİR "SÖZLÜK" ÜZERİNE...18 KOORDİNASYON'DA "KOPUŞ"...19 HALK GERÇEĞİMİZ ÖZGÜR TUTSAK, BU TARİH BİZİM YOLDAŞLAR BİZİ AŞIN MAYIS ÖNCESİNDE KİM NE DEDİ SAVAŞI GELİŞTİRMEK PARTİ-CEPHE ÇİZGİSL İNSAN HAKLARI KOMEDİSİ ÇİLLER VE KONTRALAR...34 BASIN EMEKÇİLERİ RÖPORTAJ İCAZETÇİ BİR MGK AYDINI...39 İŞÇİ/MEMUR HALKS INIFI YURTDIŞI GÖRÜNEN KÖY Kayıplar katliamlar, faşist saldırılar hepsi bütündür. Susurluk Devleti tarafından planlanmakta, organize edilmekte ve uygulanmaktadır. Hedefi tüm halktır. Oligarşi Susurluğu bir kenara itip ölüm mangalarını tüm ülkede devreye sokmuştur. Susurluk devletinin saldırıları esas olarak ise halktan, iktidarı kaybetmekten korkularının, ifadesiâ Bu saldırılara verilecek cevap Susurluk devletine karşı mücadeleyi yükseltmektir. ÇEVRE RADYO'YA 30 GÜNLÜK KAPATMA CEZASI Çevre Radyoya 4 Aralık 1997 tarihinde istekler programında yayınlanan Grup Kutup Yıldızı'nın "Osmanın Türküsü" adlı ezginin sözlerinin toplumu, şiddet, terör ve etnik ayrımcılığa teşvik ettiği ve toplumda nefret duyguları oluşturduğu iddiasıyla 30 gün geçici olarak yayın durdurma cezası verildi. 15 Mayıs Cuma günü saat 24.00'de haşlayan 30 günlük geçici yayın durdurma yasağına karşı Çevre Radyo avukatı AH Rıza Dizdar'ın yürütmeyi durdurmak için yaptığı başvuru da kabul edilmedi. Çevre Radyo 15 Haziran'dan itibaren yine emeğin, özgürlüğün, kardeşliğin sesi olarak yayınlarına devam edecek, susmayacaktır.

3 16 Mayıs 1998 Ya MGK'nın Devleti İle Savaşacağız, Ya da Onların İstediği Gibi Bir Türkiye Olacak! Saldıran Susurluk'taki Devlettir Halkın Direnmekten ve Savaşmaktan Başka Yolu Yoktur Demokratik Mevzilerimizde Direnmeliyiz Halkın Meşru Örgütlülüklerinde Direnmeliyiz 0 Faşist Saldırıları Halkla Püskürtmeli ve Anladıkları Dilden Cevap Vermeliyiz Direnen ve Savaşan Bir Halkı Hiçbir Güç Yenemez Dört Cephelinin kaybedilmesiyle yeniden çok açık bir hal alan kontrgerilla politikalarının muhtevası ve amacı, sivil faşistlerin artan oranda devreye sokulması ve son olarak kayıp yakınlarına ve Akın Birdal'a yönelik saldırılarla çok daha net anlaşılmış olmalıdır. MGK yeni saldırı planını Susurluk'tan bir süre sonra devreye sokmuş, hazırlık ve devletin yeniden disipline edilmesi olarak adlandırılabilecek süreçten sonra da pratik olarak uygulamaya konulmuştur. Bütün devrimci, yurtsever güçler, islamcılar, herkes MGK'nm hedefındedir. Tüm halk kesimleri, yasal yasadışı tüm örgütlülükler bu saldırıya maruz kalacaktır. Ancak MGK bu süreci geliştirirken, çeşitli güçleri kendine yedeklemeyi planlamış ve bunu da bir ölçüde başarmıştır. Dolayısıyla bu süreç aynı zamanda bir ayrışma ve saflaşma süreci olarak yaşanacaktır. Ayrışma ve saflaşma 1 Mayıs'ta belli bir mesafe daha katetmiştir. MGK sivil faşistler aracılığıyla veya doğrudan resmi güçleri aracılığıyla gerçekleştirdiği bu saldırılarla kimi güçleri yedeğine alırken, daha geniş bir kesimi de saflaşmaya, daha doğrusu kendi yanında saf tutmaya zorluyor. Saldırının kısa sürede kayıp yakınlarını, Akın Birdal gibileri hedef alması bunun sonucudur. 1 Mayıs saldırısı da asıl olarak bunun için gerçekleştirilmiştir. Ancak 1 Mayıs'ta, Cephe başta olmak üzere çeşitli devrimci güçlerin devletin 1 Mayıs politikasına yedeklenmeyi reddetmesi, Cephe'nin İstanbul'da ve Anadolu'nun pek çok yerinde ne MGK'cıların, ne polisin hiçbir dayatmasına teslim olmayıp kendi talepleri, şiarları ve simgeleriyle alanlara çıkması, gerektiği yerde dişe diş bir çatışmaya girmesi, MGK'nın 1 Mayıs planlarını bozmuştur. Saldırılar Sürecek Ama Halkın Öfkesi Daha da Büyüyecektir. Yıllardır kanı dökülen, ölen, bedel ödeyen, ama inatla alanları zapteden Cephelilerdir. Ve Cephe'nin iradesi bu sene de alanlara damgasını vurmuştur. Reformizmin, 1 Mayıs'ta sendikaları güçlendirmeliyiz teorisi icazetini gizlemek için uydurulmuş, ülkemizdeki sınıflar mücadelesinin, devrimci mücadelenin gerçeğiyle ilgisi olmayan bir teoridir. Alanları sendika ağaları değil, devrimcilerin önderliğindeki işçi, öğrenci, gecekondulu, memur, halk kazanmıştır. Biz '88'lerde, '89'larda alanlarda çatışır, binlerce gözaltı verir, şehitler verirken, onlar ya ortada yoktu, ya salonlardaydılar. Pekala şimdi biz alanları kazandıktan sonra, götürüp onların eline mi teslim edeceğiz? Bunun neresinde mantık, neresinde adalet, neresinde devrimci bir politika var? Gerçek budur, böyle olduğu için de alanlar, sendika ağalarının icazetine bırakılmayarak halkın ve devrimcilerin olmuştur. 1 Mayıs üzerine yapılan hesaplar devrim ve düzen çatışmasının en açık halidir. '98 1 Mayıs'ında yaşanan saldırılar kuşkusuz ne ilk, ne de son saldırılardır. İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu saldırıların süreceğini şöyle ifade ediyor: "Kanun hakimiyeti herkese hissettirilmiştir. Bundan sonra da hissettirilmeye devam edilecektir." Saldırılar 1 Mayıs sonrasında da durmadı. Sivil faşist çetelerin terörüyle devam ettiriliyor. Halkın mücadelesinin yükselişi karşısında aciz kalan oligarşi, hep olduğu gibi çareyi saldırılarını daha da yoğunlaştırmakta aramaktadır. Buna en büyük destek de MGK solcularından ve sendikacılarından gelmektedir. Savaşan devrimci güçlerin kitlelerden yalıtılabilmesi için MGK'ya hizmet eden bu yapılar icazetciliklerini, uşaklıklarını sürdürmeye devam edecektir. 3 Mayıs tarihli Hürriyet Gazetesi'nde son derece çarpıcı bir ifade vardı: "İşçi bayramını kutlamak için alana gelen başka gençler de vardı. Ancak onların amaçları başkaydı. Bayramı kan gölüne çevirmek isteyen bu tahriklere kapılmayan gerçek kutlayıcılar, ellerinde bayrakları, modern giyinişleriyle kortjde yerlerini aldılar. Ve tahriklere kapılmadan meydana gidip bayramlarını kutladılar." Gerçekten de MGK'nm icazeti dışına çıkmamayı politika haline getirmiş reformistleri hiçbir şey "tahrik" etmiyor. Ne kayıplar, ne faşist saldırılar, ne zam zulüm, sömürü, hiçbir şey! Sonra da bunu "devrimci taktik" diye sunuyorlar. EMEP, ÖDP gibi reformistler, 1 Mayıs'taki saldırıları yok sayarken, bu çizgiyi izlemeye devam edeceklerini de gösteriyorlar bir bakıma. Ancak yine de önlerinde "nereye kadar?" sorusu vardır. Evet, nereye kadar sessiz kalacaklar- GÜNDEM dır? Saldırı halkın her kesimini, devrimci, ilerici, yurtsever, hatta yalnızca insan hakları savunucularını dahi kapsayarak genişlerken, "erken seçim" istemekten, laiklik-şeriat ekseninde oynamaktan ibaret politikalar, nereye kadar sürdürülebilir? Tüm halk güçlerinin önündeki seçenekler esasında çok açıktır: Ya MGK'nm devleti ile savaşacağız ya da onların istediği gibi bir Türkiye olacak. MHP'nin 1 Mayıs'taki işçilere, basına saldırıları, polisin gözü önünde olup biten linç olayı, ardından Bolu, istanbul, Adana'daki katliamları bu çerçevede değerlendirilmelidir. 1 Mayıs sabahı, faşist çeteler tarafından işçilere yönelik kapsamlı, planlı bir saldırı gerçekleştirilmiştir. Ondan fazla işçinin yaralandığı bu saldırının gündemde hemen hemen hiç yer tutmaması, MGK sendikacılarının bunu ne 1 Mayıs'ta, ne de daha sonra bir kez olsun gündeme getirmemeleri son derece çarpıcıdır. MGK, MHP'yi hemen her olayda etkin olarak kullanmaktadır. Ve giderek daha yaygın biçimde kullanacağı da açıktır. MGK'nm ilericiliği üzerine tüm tezler hiç zaman geçmeden iflas etmiştir. MGK'nm MHP'ye tavır aldığı-alacağı teorilerinin yanlışlığının görülmesi için de çok fazla beklemek gerekmemiştir. Herkes şunu çok açıklıkla görmelidir: Ne ordunun, ne de MHP'nin tarihsel rolü değişmemiştir, onlar düzen içinde özü itibarıyla bilinen rollerini oynamaya devam etmektedirler; değişenler, MGK'nın baskıları karşısında yorgun düşüp ona ilericilik rolü yükleyenlerdir. Ordu tutarlıdır ve kendi r,lünü devam ettiriyor. Ordunun ve bütün olarak oligarşinin karşısında kendi rolünü, en azından kendisinin tanımladığı biçimiyle demokrasi mücadelesindeki rolünü kararlılıkla yerine getirmeyenler, her gün biraz daha fazla bu güçlerin denetimi altına gireceklerdir. MGK'nm saldırılarının amacı bu düzenden hiçbir beklentisi kalmamış milyonları yeniden bu sisteme bağlamaktır. Oligarşinin tüm ideologlarının, burjuva medyasının tekrar tekrar "sorunlara çözümün bu sistem içinde aranması"m vaazetmesi, bunu ortaya koymaktadır. Onun dışındaki çözümler Susurluk Devletinin kabul etmeyeceği bir çizgiyi oluşturuyor. Ve Susurluk Devleti, kabul etmiyor, saldırıyor. Başka çaresi de yok. Ne bu bataklık düzenini düzeltebilecek, ne de milyonların adalet, özgürlük isteyen seslerini susturabilecek gücü yok. Halk ve emperyalizm. Halk ve MGK- TÜSİAD. Bu tabloda karşı karşıya duran iki iradenin adıdır bunlar. Emperyalizmin ve MGK'nm dayattığı açıktır; Susur- 3 KURTULUŞ luk devletiyle birlikte yaşayacak, hiçbir hak, özgürlük, adalet talep etmeyecek, ettiğinizde katledileceksiniz diyor. Bu dayatmanın karşısında halkın tek tercihi olabilir; o da MGK devletine karşı, emperyalizme karşı savaşmaktır. Che'nin bir sözü vardır: "Emperyalistlerin insanlığı savaş tehdidiyle şantaja çalıştığı gerçeği ışığında, doğru cevap savaştan korkmamaktır. Karşı karşıya gelinen her cepheleşme noktasında amansızca ve aralıksız saldırmak, işte halkların genel taktiği bu olmalıdır." İçinde bulunduğumuz koşulların özet gerçeği budur. Cesaret halkın tek silahıdır ve savaşmak tek kazanma şansıdır. Bu devrimci, ilerici, demokrat, yurtsever sıfatlarını taşıyan tüm siyasi örgütler için de geçerli bir ölçüdür. Bunun için öncelikle halkın iradesinden yana açık, net tercihlerin yapılmış olması gerekir. Halkın iradesini hakim kılmayı, halkın çıkarlarını savunmayı, tüm politikaların, tüm taktiklerin odağına oturtmak gerekir. Bu ise, MGK'yla, devletle karşı karşıya gelmeyi göze almak demektir. Göze almak, bu çatışmada sonuna kadar diretmek, devletin hiçbir yaptırımını, dayatmasını kabullenmemek ve onun her saldırısını boşa çıkarmak demektir. Bu uzlaşmamaktır. Bu her ne pahasına olursa olsun direnişi seçmek ve açtığınız savaş kabulümüzdür diyerek, saldırılara direniş ve savaşla cevap vermektir. Tüm devrimci güçler, siyasal hedefi demokrasiyle sınırlı olan tüm demokrasi güçleri, adalet isteyen tüm halk kesimleri, MGK'ya teslim olmak, tüm taleplerimizden, adalet isteğimizden, insanca yaşam isteğimizden, bağımsızlıktan, onurlu bir ülke, onurlu bir halk olmaktan vazgeçiştir. Vazgeçemeyiz. Onyıllardır alanlarda, işyerlerimizde, mahallelerimizde etkili ya da etkisiz çok mücadeleler verdik. Çok bedeller ödedik. Bütün bu bedellere ihanet etmemek için, kendi geleceğimizi karartmamak için, mücadeleden başka hiçbir alternatifi düşünmemeliyiz. Cephe, tüm devrim güçlerine, demokrasi isteyen tüm kesimlere, bu çağrıyı yapıyoruz. Muzaffer devrimci önder Che Guevara'nın bir sözüyle noktalıyoruz sözümüzü yine: "... Acımasızca bir savaş. Savaş gelip çattığında kimse onu yumuşatırız diye kendini aldatmasın ve kimse halkın uğruna katlanabileceği savaşın sonuçlarının verdiği korkuyla, savaşı kızıştırmakta duraksamasın. Bu hemen hemen tek zafer şansıdır." Savaşımızla dayattığımız, bağımsız, demokratik bir ülkedir. Savaşımızla dayattığımız, halkların kardeşçe yaşayacağı, özgür bir ülkedir. Savaşımızla böyle bir gelecek kurulacaktır.*

4 KURTULUŞ 4 HABER/YORUM 16 Mayıs 1998 ANKARA YÜKSEL CADDESİ'NDE OTURMA EYLEMİ Ankara Yüksel Caddesi'nde her Cumartesi yapılan oturma eyleminin 24.'sü 9 Mayıs'ta 12.30'da yapıldı. Eylemde 31 Mart'tan beri kayıp olan Neslihan Uslu, Hasan Aydoğan, Metin Andaş ve Mehmet Ali Mandal'ın resimleri ve "Kayıplarla Katliamlarla Bizleri Tüketemezsiniz", "Soruyoruz Kayıplar Nerede" dövizleri açıldı. 15 dakika süren sessiz oturmadan sonra okullarda son süreçte artan faşist saldırılar. ve Bolu İzzet Baysal Üniversitesi'nde faşist saldırı sonucu Kenan Mak'ın katledilmesi, 1 Mayıs sonrası yapılan keyfi gözaltı ve tutuklamalar, Amasya ve Yozgat Hapishaneselerindeki saldırılarla ilgili basına ve kamuoyuna. bilgi verildi. Oturma eyleminde Ankara Haklar ve Özgürlükler Platformu basın açıklaması yaptı. Açıklamada daha önceki kayıplardan söz edilirken Susurluk Devletinin 27 Şubat kararları ile birlikte halka kaşı yapılan yoğun saldırılardan, gözaltılardan, katliamlardan, kayıplardan bahsedilerek bunlara yenilerinin eklenmek istendiğini 155. HAFTASINDA SUSURLUK DEVLETİ AİLELERİN OTURMA EYLEMİNİ SALDIRDI Susurluk devleti var olduğu sürece bu düzene karşı sürdürülen mücadelede Neslihanların. Hasanların, Mehmet Alilerin ve Metinlerin hep olacağı vurgulandı Bu mücadeleyi engellemeye çalışan egemenlerin katliamlarına, kayıplarına karşı onurumuza, namusumuza, geleceğimize sahip çıkarak çileri, Kültür ve Sanatta Tavır Dergisi, Ayşe Nil Halk Kütüphanesi, Okmeydanı Halk Kültür Merkezi, İdil Kültür Merkezi aynı gün yazılı bir açıklama yaptı. Açıklama; "Uzun bir süreden beri devlet, çeşitli spekülasyonlarla saldırı zemini yaratmaya çalıştığı oturma eylemine bugün saldırarak engellemeye çalıştı. Eyleme devam edilirse gözaltına alacaklarını belirten polisler aralannda Elif Tekinin de bulunduğu yaklaşık 15 kişiyi gözültına aldı. Devlet halkın her kesimine saldırıyor, kaybetmeye, katletmeye devam ediyor. '98 Mart'ında gözaltına alınan ve kaybedilmeye çalışılan dört devrimciden halen haber yok. Daha dün 1 Mayıs'ta onlarca insan gözaltına alınıp tutuklanırken bir kişi katledildi. Ve katliamların, kayıpların önüne geçebileceğimizi bunun için de önce Neslihan'a, Metin'e, Hasan'a ve Mehmet Ali'ye sahip çıkalım, kaybedilmelerine izin vermeyelim çağrısı yapılarak eylem alkışlarla bitirildi. Her Cumartesi Galatasaray Lisesi önünde oturan kayıp ailelerine 9 Mayıs günü polis saldırdı. Grup Yorum, Özgürlük yine ülkücü faşist güçleriyle saldırılarını yoğunlaştıran devlet iki kişiyi daha katlederek halkın en ufük bir hak alma eylemine tahammülsüzlüğünü gösterirken bugün de oturma eyle- Türküsü, Ayşe Gülen Halk Sahnesi, Fotoğraf ve Sinema Emek- mine saldırıyor. Evlatlarının akıbetini öğrenmek-hesap sormak için çok uzun bir süredir yılmadan, yorulmadan yaşlı bedenlerine rağmen mücadelelerinden vazgeçmeyenanalarımıza yapılan bu saldırı ilk değildir. Galatasaray Lisesi önünde yapılan eyem kazanılmış bir mevzi-dir. Kolay kazanılmamış bir mevzi. Analarımızın saçlarından yerlerde sürüklenerek koparılmaya çalışıldığı, insanlarımı- zın coplandığı, defalar- Ca gözaltına alındığı ama yılmadan savunulan bedeller sonucunda kazanılan bi mevzi. Şimdi bu mevziyi bir kez daha elimizden almaya çalışıyorlar. Kayıp ve Tutsak ailelerin oturma eylemine saldırarak ve katliamların hesabını sormamız engellenemeyecek. Baskılar bizi yıldıramaz!" şeklindeydi.* ZONGULDAK KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ'NDE FAŞİST SALDIRILAR PROTESTO EDİLDİ Zonguldak Karaelmas Üniversitesi'nde devrimcidemokrat ve yurtsever öğrenciler son dönemde meydana gelen faşist saldırıları 12 Mayıs Salı günü Eğitim-Sen'de yapılan bir basın açıklamasıyla protesto ettiler. Saat 12.30'da başlayan açıklamada öğrenciler polis destekli faşist saldırılara izin vermeyeceklerini, ellerini kollarını sallayarak katliam yapan ülkü ocaklarını silah deposu haline getiren, her sıkıştıklarında devleti arkalarına alan, faşistler ayağını denk almalıdır denildi. Açıklama "Faşizme Karşı Omuz Omuza", "Yaşasın Halkların Kardeşliği" sloganlarıyla bitirildi.* FAŞİZMİ DÖKTÜĞÜ KANDA BOĞACAĞIZ Son zamanlarda artan faşist Saldırılara karşı İstanbul da çeşitli yerlerde bir dizi eylemler yapıldı. Çağlayan Hürriyet Mahalelesi nde 8 Mayıs Cuma gece saat sıralarında faşistlere ait kahve, anahtarcı dükkanı ve iki kamyon Çağlayan Devrimci Halk Güçleri tarafından molotofla tahrip edildi. Okmaydanı Piyalepaşa Mahallesi Fatma Girik Parkı nda 10 Mayıs Pazar günü Devrimci Halk Güçleri tarafından bir faşist dövülerek cezalandırıldı.*

5 16 Mayıs J998 HABER/YORUM 5 KURTULUŞ NEŞE SERTESER'İN TUTUKLANMASI PROTESTO EDİLDİ kampüsünde yapılan basın açıklaması öğrencilerin İnşaat Fakültesi'nde toplanmasıyla başladı. Ellerinde " keyfi tutuklamalar umudu tüketemez" yazılı ve İTÜ/İYÖ-DER imzalı bir pankartla fakülteden çıkan öğreciler alkışlar ve sloganlarla yemekhaneye yürüdüler. Yemekhaneye gelenögrenciler burada basın açıklamsını okudular. "Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz", "Yaşasın 1 Mayıs", "Neşe Serteser Serbest Bırakılsın", "Zindanlar Boşalsın Tutsaklara Özgürlük" sloganlarını atarak Maden Fakültesi'ne geldiler. Alkışlarla kantine giren öğrenciler "Neşelerimizi tutsak ederek, sindirmeye çalışarak bitiremezler ve serbest bırakılıncaya kadar susmayacağız" dediler. Basın açıklamasının ardından öğrenciler yaptıkları konuşmalarda tutuklamanın keyfi olduğunu söylediler. "Neşe Serteser Serbest Bırakılsın" sloganı atılarak basın açıklaması bitirildi. ÖĞRENCİLERİ TEKTİPLEŞTİRME POLİTİKALARI PROTESTO EDİLDİ M Mayıs kutlamalarında gözaltına alındıktan sonra keyfi bir şekilde tutuklanan Neşe Serteser için İYÖ-DER tarafından bir basın açıklaması yapıldı. 8 Mayıs Cuma günü saat 13.00'de İTÜ Maslak GK'nın direktifleriyle yürürlüğe konulan "Kılık Kıyafet Yönetmeliği"ne karşı eylemler devam ediyor. 4 Mayıs Pazartesi gününden bu yana uygulamalara karşı çıktıkları için islamcı öğrenciler derslere ve sınavlara alınmıyor. İslamcı öğrencilerin eğitim hakkını engelleyen bu uygulamaya karşı 8 Mayıs Cuma günü İstanbul Üniversitesi Çapa Diş Hekimliği Fakültesi'nde protesto eylemi yapıldı. Alkışlarla ve "Eğitim Hakkımız Engellenemez" sloganlarıyla bahçeye çıkan öğrenciler fakülte önünde hazırladıkları basın açıklamasını okudular. Açıklamada "Genelgenin uygulamaları devam ediyor. İslamcı öğrenciler derslere ve sınavlara alınmamaktadır. Üniversiteleri polis kışlasına çevirdiler. Üniversitede polisin yeri yoktur" dediler. Okudukları basın açıklamasından sonra öğrenciler "Üniversitelerde Polis İstemiyoruz", "Eğitim Hakkımız Engellenemez", "Öğrenciler Kölkola Genel Boykota" sloganlarıyla eylemi bitirdiler. * Perpa Katliamı Davası'nın Duruşmasına Devam Edildi P erpa'da katliamı duruşmasına 14 Mayıs Perşembe günü Sultanahmet Adliyesi'nde devam edildi. Duruşmaya katılan müdahil avukatlarından Metin Narin açıklamasında "Dört senedir yapılan yargılamaya baktığımızda mahkeme heyetini oluşturan hakimlerin tarafsız olmadıkları ve sanık polislerin lehine bir hareket tarzını benimsedikleri, bizim açımızdan hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak kadar açıktır, yargılamayı yapan hakimlere karşı bu aşamadan sonra güven beslemiyoruz. Yargılama boyunca tanıklığı tartılışılır beş polisin dinlenilmesi dışında başka hiçbir yaıgılama işleminin yapılmadığına Kurtuluş Gazetesi dağıtırken Alibeyköy Saya Yokuşu Gülistan Sokak'ta 13 Mayıs '96'da Susurluk devletinin eli kanlı katilleri tarafından katledilen İrfan Ağdaş bir basın açıklaması yapılarak anıldı. Anma katledildiği yer o" Gülistan Sokak'ta yapıldı. 13 Mayıs Çarşamba günü saat 17.00'de başlayan basın açıklamasına İrfan'ın yengesi Şükran Ağdaş, Halk İçin Kurtuluş Gazetesi çalışanları ve İrfan'ın DLMK'lı arkadaşları katıldı. Basın tanık olmaktayız. Bu tarafsız davranmamak demektir. Yargılamayı sürüncemede bırakmak demektir. Gerçeklerin ortaya çıkmasına engel olmak demektir. Açıktan sanık polislerin yanında ve onları korumak için davranıldığını itiraf etmek demektir" dedi. Müdahil avukatların açıklamasından sonra dava 9 Temmuz günü saat 11.00'e ertelendi. Diğer katliam davalarında olduğu gibi, Perpa katilamının davasında da sanık polisler aklanmaya çalışılıyor. Ve her katliam davası, suçluları halkın yargılacağı, onlardan halkın adaletinin hesap soracağı gerçeği bir kez daha gösteriyor.* "İRFAN'IN KATİLLERİ HALKA HESAP VERECEK" açıklamasında İrfan'ın katledilmesinin Kurtuluş Gazetesi'ni susturmak için yapılan birçok saldırının bir parçası olduğu vurgulandı. Yine açıklamada Adana'da katledilen gazetemizin Adana Temsilcisi Mehmet Topaloğlu'na da değinilerek yapılan tüm bu katliamların sorumluların halkın adaletine hesap vereceği söylendi. Şükran Ağdaş'ın ağıtlarıyla birlikte "İrfan Yoldaş Ölümsüzdür", "İrfan'ın Katili Susurluk Devleti" sloganları atıldı. Açıklama alkışlarla bitirildi. *

6 KURTULUŞ Akın Birdal'a yönelik kontrgerilla saldırısı Avrupa'da da Özgür Halklar Komitesi ve Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi Avrupa Temsilciliği'nin yaptığı açıklamalarla protesto edildi. Özgür Halklar Komitesi, açıklamasında son günlerde halka yönelik şiddet politikasını özetlerken, saldırıların bundan sonra da süreceğini ifade ederek uluslararası kamuoyundan ülkemizdeki faşist rejimin gerçek yüzünü tanımalarını istedi. Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi Avrupa Temsilciliği tarafından yapılan açıklamada da şöyle denildi: Akın Birdal'ı Katletmek İsteyen Susurluk'taki Devlettir 12 Mayıs günü İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Akın Birdal, Ankara'da dernek genel merkezinde iki kişi tarafından silahlı saldırıya uğradı. SUSURLUK DEVLETİNİN SALDIRILARI ARTARAK DEVAM EDİYOR Susurluk devleti kayıplarına katilamlarına faşist saldırılarına her gün bir yenisini ekliyor. Bugün, İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın birdal bulunan Ankara'da İHD Genel Merkezi'nde kontrgerillanm saldırısına uğradı. Ve saldırıdan ağır yaralı olarak kurtuldu, şuan komada olup hastahanede yatmaktadır. Susurluk devletinin saldırıları kendisine karşı olan tüm kurum ve kişilere yöneliktir. Son günlerde ise bu saldırılar boyutlanmıştır. Susurluk devleti 1 Mayıs'ı anlamına ve devrimci içerğine göre kutlayan devrimcilere saldırdı. Bu saldırıda 400'ü aşkın insan gözaltına alındı. Yüzlerce insan yaralandı. 49 kişi tutuklanarak cezaevine konuldu. Yine kayıp ve tutsak yakınlarının Galatasaray Lisesi önünde yaptıkları eylem hedef haline getirildi, son eyleme ise saldırılarak 1 i kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan Neslihan uslu, Metin Andaç, Mehmet Ali Mandal, Hasan Aydoğan 31 Mart'tan bu yana 6 KONTRGERILLA Kontrgerilla saldırısı protesto edildi Akın Birdal, Şemdin Sakık haininin ifadeleri ve kontrgerillanın yönlendirmesiyle hedef ilan edilen isimlerden biriydi. Bu saldırı devletin halkın muhalefeti ne türlü araçla olursa olsun ezmeye yöneldiğinin yeni bir kanıtıdır. Susurluk devleti işbaşındadır. Katliamlarına, infazlarına, kayıplarına, işkencelerine, gözaltı ve tutuklamalarına devam etmektedir. Saldırıların kurmayı MGK'dır. 31 Mart'ta İzmir'de dört devrimciyi kaçırdılar. Kaybetmek istediler. Halen haber alınamıyor. 1 Mayıs öncesi ülkenin her yerinde geniş çaplı operasyonlar düzenlediler. Demokratik kitle örgütleri, evler ve işyerleri basıldı, insanlar gözaltına alındı, işkence gördü. 1 Mayıs'ta binlerce polis ve sivil faşistler onbinlerce insanın üzerine vahşice saldırdı. Yüzlerce insanımız yaralandı. Komaya girdi. Hastaneler boşaltılıp insanlar işkenceye götürüldü. kayıptır. Bulunmaları için yapılan tüm girişimler sonuçsuz kalmıştır. Şemdin Sakık'ın hainliğiyle birlikte kamuoyunda çeşitli kesimler MGK tarafından hedef gösterilmiştir. Akın Birdal'a yönelik saldırı da bu saldırı politikasının bir parçasıdır. Susurluk delveti saldırıyı Türk İntikam Tugayı (TlT) adına üslenmiştir. TİT diye bir örgüt olmadığı, bunun Susurluk devletinin kendisi olduğu herkes tarafından bilinmektedir. TİT kontrgerilladır, MGK'dır. Halka söylenen Polis saldırganların peşinde sözleri de yalandan ibarettir. Çünkü saldırılardan önce Sivil faşistler Bolu'da ve İstanbul'da iki genci pervasızca katletti. Yoldaşımız Baki Erdoğan'ın katilleri göstermelik cezalar aldıkları duruşmada basın mensuplarına, avukatlara, hatta mahkeme heyetine saldırdı. İçişleri Bakanı "polisi provoke etmişler" şeklinde bir açıklama yaptı ve saldırıyı meşru ilan etti. Anneler gününden bir gün önce, Galatasaray önündeki kayıp ve tutsak yakınlarının eylemine polis saldırdı, 156 haftada kazanılan hakkı "yasadışı" ilan etti ve bir daha izin verilmeyeceğini söyledi. Bunlar yalnızca kamuoyunun gündemine giren saldırılardır. Ama esas olarak halk muhalefetinin olduğu her yerde doğrudan doğruya MGK'nın, yani Susurluk devletinin talimatlarıyla bu muhalefeti ezmeye çalışmaktadırlar. Akın Birdal'a yönelik saldırı bunun son parçasıdır. Halkı sindiremeyecekler. Susurluk devleti katledebilir, kaybedebilir, işkence edebilir ama halkı yok edemez'. Susurluk devleti önce kamuoyunu bu yönde hazırlamaya çalışmış, daha sonra ise saldırıyı planlamış ve uygulamıştır. Kayıplar katliamlar, faşist saldırılar hepsi bütündür. Susurluk devleti tarafından planlanmakta organize edilmekte ve uygulanmaktadır. Hedefi tüm halktır. Oligarşi Susurluk'u bir kenara itip ölüm mangalarını tüm ülkede devreye sokmuştur. Susurluk devleti kayıplarla, katilamlarla gözaltı ve işkencelerle halka korku salmayı hedefliyor. Halk sussun, sinsin istiyor. Fakat bilinmelidir ki, korkunun da ecele faydası yoktur. Susurluk devletinin 16 Mayıs 1998 saldırıları esas olarak ise halktan, iktidarı kaybetmekten korkularının ifadesidir. Bu saldırılara verilecek cevap Susurluk devletine karşı mücadeleyi yükseltmektir. Tüm halk güçlerini Susurluk devletine Ssurluk devletine karşı mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz. Susurluk Devletinin Saldırılarının Hesabını Soracağız! 12 Mayıs 1998 Haklar ve Özgürlükler Platformu SUSURLUK DEVLETİNİN SALDIRILARI MÜCADELEMİZİ ENGELLEYEMEYECEK Bugün İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Akın Birdal, kontrgerillanın saldırısıyla ağır bir şekilde yaralandı. Susurluk devleti önce hain Şemdin Sakık'ın sözde ifadelerini ortaya sürerek saldırı zemini hazırladı ve daha sonra da uygulamaya soktu. Bu saldırı Susurluk devletinin göstere göstere yaptığı ve açkça üslendiği bir saldırı olmuştur. Susurluk devleti kendisine muhalif olan herkese karşıdır. Gözaltına alınan Neslihan Uslu, Metin Andaş, Mehmet Ali Mandal, Hasan Aydoğan 31 Mart tarihinden bu yana kayıptır. Yine '98 1 Mayıs'ı Susurluk devleti tarafından kana bulanmış, yüzlerce insan gözaltına alınmış, 49 kişi tutuklanmıştır.bugün ise Akın Birdal'a saldırı düzenlenmiş, katledilmek istenmiştir. Kayıplar, katliamlar, faşist saldırılar; bunların hepsi bir bütündür. Susurluk devleti bu saldırılarla halka gözdağı vermeye, korku salmaya çalışıyor. Kayıplar, katliamlar, faşist saldırılar artarak devam ediyor. Kayıp ve tutsak ailelerinin Galatasaray Lisesi önünde yaptıkları son eyleme polis tarafından saldırılıp 11 kişinin gözaltına alınması da bu saldırıların daha da yoğunlaştırılacağını göstermektedir. Fakat bu saldırılar mücadelemizi engelleyemeyecektir. Korkmuyoruz ve saldırılar karşısında sinmeyeceğiz. Biliyoruz ki, korkunun da ecele faydası yoktur. Bu nedenle mücadelemizi inatla, kararlılıkla yükselteceğiz. Kendisine insanım diyen, onurlu, namuslu herkesi de saldırılar karşısında direnmeye, mücadeleye çağırıyoruz. 12 Mayıs 1998 TAYAD Basına ve Kamuoyuna İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Akın Birdal'a yapılan bu menfur saldırıyı şiddet ve nefretle kınıyor, acil şifalar diliyoruz. Bu hain saldırının Akın Birdal'ın şahsında tüm insan hakları

7 16 Mayıs 1998 savunucularına yönelen bir saldırı olarak düşünüyor, faillerinin bir an önce bulunup cezalandırılmasını istiyoruz. Bu saldırı Susurluk devletinin insan haklarına düşmalığını bir kez daha göstermiştir. Saldırıyı üstlenen imza bugüne kadar onlarca aydınımızı katleden kontrgerilladır. Devletin her birimi kontrgerilla örgütlenmesinin bir uzantısıdır. Halka uygulanan zulmün sorumluları bugün Akın Birdal'ı ziyaret ederek timsah gözyaşları döküyorlar. Ama binlerce şehidimizin acısını taşıyan biz halk zulmün adresini çok iyi biliyoruz. Susurluk devletinin yaptıkları yanına kar kalmayacaktır. Kayıpların, katliamların, dökülen her kanımızın hesabını soracağız TAYAD'lı Aileler 1000 OPERASYON DEVAM EDİYOR: AKIN BİRDAL'A SİLAHLI SALDIRI Binbir şatafat ile günlerce devletin gündemden düşürmediği itirafçı Şemdin Sakık'ın ifadelerine dayanarak bir süredir burjuva yayın organlarında hedef olarak gösterilen İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal, bugün kontrgerillanın silahlı saldırısına uğradı. Silahlı saldırı sonucu ağır sonucu ağır yaralanan Akın Birdal, hastahaneye kaldırıldı. Emekçi mahallerinden üniversitelere, topyekün halka savaş açan susurluk devleti, saldırılarını pek çok yönde arttırarak sürdürüyor. Sivil faşistlerin saldırılarından devletin kolluk güçlerinin saldırılarına, 4 insanımızın kaybedilmek istenmesinden kayıp yakınlarına saldırıya kadar boyutlanan bu saldırılara, bir yeni halka da bugün eklendi. Susurluk devleti, her şeyiyle iş başındadır. Akın birdal'a yönelik bu saldırının faili kontrgerilladır. Tüm kamuoyunu kontrgerillaya, Susurluk devletine karşı mücadeleye çağırıyoruz. Anadolu Özgür-Der İHD BAŞKANI BİRDAL'A KONTRAGERİLLA SALDIRISI İtirafçı Şemdin Sakık'ın ifadeleri sonucu bir süredir devlet tarafından hedef gösterilen İHD Başkanı Akın Birdal, bugün silahlı saldırıya uğrayarak ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Saldırının faili bellidir. Susurluk devleti işbaşındadır. Son dönemde hayatın her alanına saldırılarını yoğunlaştıran kontrgerilla, bu saldırı ile icraatlarına bir yenisini daha eklemiştir Operasyon'un eli kanlı katilleri ellerini kollarını sallayarak yeni katliamlar tezgahlamaktadırlar. Akın Birdal'a yönelik bu kontrgerilla saldırısını protesto ediyor, tüm kamuoyuna Susurluk devletine karşı mücadele etmeye çağırıyoruz. Grup YORUM Özgürlük Türküsü Ayşe Gülen Halk Sahnesi Fotoğraf ve Sinema Emekçileri Kültür ve Sanatta TAVIR Dergisi Grup Yorum Korosu Okmeydanı Halk Kültür Kütüphanesi İDİL KÜLTÜR MERKEZİ SUSURLUK ÇETESİ İCRAATLARINI SÜRDÜRÜYOR Susurluk kazası ile açığa çıkan pisliklerini kapatmak ve imaj yenilemek için bir süre saldırılarını azaltarak beklediler. Bu bekleyiş daha sistemli ve pervasızca bir saldırıya hazırlıktı. Ve başladılar icraatlarına; İzmir'de dört devrimci insanı kaybettiler ve 1 Mayıs öncesi mahallelere, Demokratik Kitle Örgütlerine saldırdılar. 1 Mayıs'ta kendilerine göre zararlı-zararsız ayrımı yaparak devrimcilere ve halka saldırdılar. Yüzlerce gözaltı ve ardından tutuklamalar geldi. Bu kez hedef "kayıp ve tutsak aileleri" idi. Üç yıldır sürdürülen eylem toplu yürüyüş ve gösteri kanununa muhalefet gerekçesiyle engelleniyor. Ve saldırarak gözaltılar oluyordu. Peki üç yıldır neredeydiniz? Sonraki hedef İnsan Hakları Başkanı Akın Birdal, ihanetçi Şemdin Sakık'ın ifadeleri sonrasında hedef kişi ve kuruluşlara saldırılar da başlamıştı. Saldırılarla "Susup oturacaksınız, yoksa sonunuz böyle olur" mesajı verilmeye çalışılıyor. Soruyoruz; yıllardır katlettiniz, kaybettiniz, tutukladınız, işkence yaptığınız, bütün saldırılarınız halkı susturmak içindi. Bunu başarabildiniz mi? Hayır. Bu halkı hiçbir zaman susturamayacaksınız. Akın Birdal'a yapılan saldırıyı şiddetle kınıyoruz. HALK, HAKLININ YANINDA OLACAKTIR ÇETELER BİZİ YÖNETEMEZ HALKIZ HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ Devrimci Memur Hareketi BEM-SEN Genel Merkezi Mücadelede Memur Gerçeği Dergisi Çalışanları BASINA VE KAMUOYUNA AKIN BİRDAL KATLEDİLDİ! Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da insan hakları savunucusu ve İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı KONTRGERILLA SALDIRISI Akın Birdal, bugün Türkiye saati ile 11.30'da iki kontrgerilla elemanı tarafından katledildi. Uzun zaman İnsan Hakları Derneği'nde insan hakları mücadelesi veren Akın Birdal, faşist devletin ve kontrgerillanın boy hedefi haline geldi. Hakkında birçok dava açıldı, tehdit edildi. En son olarak Şemdin Sakık haininin faşist devletin kuklası olarak komplolarda yer almasıyla Akın Birdal bir kere daha hedef gösterildi. Türkiye'deki devletin faşist, mafyacı ve kontrgerillacı yüzü bir kere daha kendini gösterdi. Binlerce kontrgerilla cinayetlerine bir yenisini daha eklediler. Faşist devlet çürüdükçe kendisine karşı çıkanlara saldırılarını arttırdıkça artırıyor. Ama faşist devletin hedefine sadece komünistler, sadece devrimciler, sadece kürt yurtseverleri yer almıyor. Sıradan insan hakları savunucuları bile kontrgerillacı faşist delvetin hedefleri arasına giriyor. Akın Birdal'a düzenlenen suikast faşist devletin yeni bir topyekün saldırı planının bir parçasıdır. Bilindiği gibi Şemdin Sakık hainini kullanarak günler öncesinde Kürt yurtsevleri, devrimciler, komünistler ve demokratik kitle örgütleri hedef gösterildi. Ardından saldırı dalgası geldi. 1 Mayıs öncesinde bütün demokratik kurumlara baskınlar düzenlendi, onlarca insan gözaltına alındı. 1 Mayıs gösterilerinde devrimcilere acımasızca saldırıldı. Okullarda ve diğer ortamlarda kontrgerillanın yasal kolu olan Ülkü Ocakları'nın katliamları gündeme geldi. Geçtiğimiz Cumartesi günü Cumartesi Anneleri nin eylemine de yaklaşık iki yıldan sonra yeniden saldırıldı. Ve Akın Birdal'ıa yapılan suikast... Akın Birdal'a yapılan bu kontrgerilla suikastını kınıyor ve tüm duyarlı kitle örgütleri ve kişileri faşist devletin ve kontrgerillanın saldırılarına karşı duyarlı olmaya ve mücadeleye çağırıyoruz. 12 Mayıs 1998 Halk İçin Kurtuluş Gazetesi Ankara Akın Birdal'a yapılan saldırıyı protesto etmek için Ankara Yüksel Caddesi'nde Haklar ve Özgürlükler Platformu'nun da katıldığı kitlesel basın açıklaması yapıldı. Siyasi partiler, sendikalar ve DKÖ'lerden oluşan kitlenin sayısı 4 bini aşkındı. Yapılan basın açıklamasında "Türkiye toplumuna ekonomik, sosyal ve kültürel boyutuyla bir savaş dayatılıyor. Şimdi yeni bir faşist dalga üniversitelerde saldırıya geçmiş devrimci demokrat üniversite gençliğini katletmeye başlamıştır. Bu ülkede özgürlüğü savunan yüzlerce aydın gibi Akın Birdal'da kurşunların hedefi oldu. Baskılar karşısında direnişimizi 7 KURTULUŞ sürdürme kararlılığımızı tüm kamuoyuna açıklıyoruz" denildi. Basın açıklamasının ardından Yüksel Caddesi'nden Sevgi Hastahanesi'ne yürüyüşe geçildi. Yürüyüş sırasında "Hükümet İstifa", "Çeteler Halka Hesap Verecek", "Faşizmi Döktüğü Kanda Boğacağız", "Yaşasın Devrimci Dayanışma" sloganları atıldı. Akın Birdal'ın kaldığı Sevgi Hastahanesi'nin önüne gelindi. Ve sağlık durumu hakkında kitleye bilgi verildi. Eylemlerin süreceği açıklandıktan sonra kitle saat 14.00'de dağıtıldı. AKIN BİRDAL'A YAPILAN SALDIRI İSTANBUL'DA PROTESTO EDİLDİ Akın Birdal'a yapılan saldırının ardından birçok yerde protesto eylemleri yapılıyor. 13 Mayıs Çarşamba günü Galatasaray Lisesi önünde siyasi partiler, DKÖ'ler, sendikalar tarafından bir basın açıklaması ve yürüyüş yapıldı. TÖDEF/İYÖ-DER'li öğrencilerin de yeraldığı eyleme 5 bin kişı katıldı. Okunan basın açıklamasının ardından atılan sloganlarla yürüyüş bitirildi. İHD GENEL MERKEZİ'NİN BASIN AÇIKLAMASI: İHD Genel Başkanı Akın Birdal'a yapılan saldırı sonrasında İHD Genel Merkezi'nde 13 Mayıs Çarşamba günü 11.45'te bir basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasından önce İHD Genel Başkan Yardımcısı Osman Boydemir bir konuşma yaptı. Daha sonra İHD yöneticilerinden Eren Keskin basın açıklamasını okudu. Yapılan basın açıklamasında "Birdal'a kurşun sıkanlar gözaltında kayıpların, 'faili meçhullerin', cinayetlerin ve yargısız infazların da sorumlusudur. Genel Başkan Birdal'a yapılan bu saldırı ilk değildir, kuruluşundan bu tarafa yapılan saldırılarda 14 yönetici ve üyemiz katledilmiştir. Bu saldırılar mücadele azmimizi engellemeyecek, aksine güçlendirecektir. Bu olayın sorumlusu kontrgerilladır, çetelerdir ve onları koruyanlardır" denildi. Genel Yönetim ve Merkez Yürütme Kurulu üyelerinin yaptığı basın açıklamasının ardından genel yönetim ve üyeler toplu halde Sevgi Hastahanesi'ne Birdal'ı ziyarete gitti.*

8 KURTULUŞ 8 KONTRGERİLLA SALDIRISI Bursa Bursa İHD Şubesi önünde 13 Mayıs günü saat 12.00'de toplanan yaklaşık 400 kişilik kitle Akın Birdal'a yapılan saldırıyı protesto etmek için slogan ve alkışlarla Orhangazi Parkı'na doğru yürüyüşe geçti. Orhangazi Parkı'nda basın açıklaması yapıldı. İHD Bursa Şubesi Başkanı Avukat Ümit Emek yaptığı konuşmada saldırının gerçekte bu ülkede özgürlük ve demokrasi taraftarı olan herkese yönelik olduğunu belirtti. Açıklamada "Çeteler Halka Hesap Verecek", "Susma Sustukça Sıra Sana Gelecek", "Baskılar Bizi Yıldıramaz", "Faşizme Karşı Omuz Omuza", "Yargılı Yargısız İnfazlara Hayır" sloganları atıldı. Kitleye 17 Mayıs Pazar günü Ankara'da Kızılay'da buluşma çağrısı yapılarak eylem bitirildi. Kocaeli Akın Birdal'ın silahlı saldırıya uğramasının ardından Kocaeli'de 13 Mayıs'ta sendikalar ve DKÖ'ler Petrol-Iş Şubesi önünde toplanarak ÖDP il binasına kadar yürüdüler. Yürüyüş sırasında "Katil Devlet Hesap Verecek", "Faşizme Karşı Omuz Omuza" sloganları atan yaklaşık 250 kişi ÖDP binasının önünde bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada "Susurluk süreci sonrasında yeni bir faşist dalga üniversitelerde saldırıya geçmiş devrimci-demokrat üniversite gençliğini katletmeye başlamıştır. Sistemin muhalifleri gizli yürürlüğe giren kararlarla, savaş politikasının hedefleri haline getirilmektedir. Akın Birdal'a yönelik saldırıda tetiği çeken ellerin sistemin, Susurluk'un ta kendisi olduğunu biliyoruz" dendi. "Bizler bu amaçla işbirliğini, dayanışmayı, eylem birliğimizi daha da pekiştirme ve baskılara karşı direnişimizi sürdürme kararlılığımızı tüm kamuoyuna açıklıyoruz" denilerek açıklama bitirildi. Malatya İHD Genel Başkanı Akın Birdal'ın uğradığı saldırıyı protesto etmek için Malatya'da bir basın açıklaması yapıldı. Yaklaşık 500 kişinin katıldığı açıklamada "Amaçları, korku ve panik yaratarak baskı ve zulüm yapanlara karşı tek kelime söylemeyin. Aksi taktirde sonunuz böyle olur mesajı verilmek istenmektedir" denildi. Kitle sık, sık "Susma Sustukça Sıra Sana Gelecek", "Çeteler Halka Hesap Verecek", "Faşizme Karşı Omuz Omuza", "Yaşasın Devrimci Dayanışma" sloganları atıldı. Daha sonra açıklama çeşitli slogan ve alkışlarla Eğitim-Sen binası önüne kortej halinde yürünerek bitirildi. Çağdaş Gazeteciler Derneği insan Hakları Derneği Genel Başkanı Akın Birdal'a yapılan silahlı saldırıya ilişkin Çağdaş Hukukçular Derneği 13 Mayıs Çarşamba günü yazılı bir açıklama yaparak şunları belirtti. "Ülkemizde ve demokrasi istemenin bedelleri var ve muhalif kesimler dün olduğu gibi bugünde psikolojik ve fiili saldırılara maruz kalıyor. Medyada bir itirafçının ifadeleri olduğu söylenerek Akın Birdal ve Cumartesi Anneleri hedef gösteriliyor. Ardından polis saldırıyor. Susurluk'ta gördüğümüz çete icraatlarına önce hedef göstererek sonra saldırarak devam ediyor. Bu saldırı yalnızca Akın Birdal'a değildir. Demokrasiden, insan haklarından yana olan herkesi sindirmeye, teslim almaya yönelik, planlı bir saldırıdır. Bu saldırılar halkın sahiplenmesiyle boşa çıkarılacaktır. Çağdaş ve insan haklarından yana hukukçular olarak biz de bu alçakça saldırıyı kınıyor ve demokrasiden yana tüm kurum ve kişileri birleşerek tavır alamaya çağırıyoruz" dediler. Mersin İHD genel başkanı Akın Birdal'a yapılan saldırıyı protesto etmek için Mersin Demokrasi Platformu 13 Mayıs Çarşamba günü oturma eylemi yaptı. Eğitim-Sen şubesi önünde toplanan yaklaşık 1000 kişilik kitle "Faşizme Karşı Omuz Omuza", "Yaşasın Halkların Kardeşliği" sloganlarıyla yürüyüşe geçti. Taş bina önüne gelindiğinde oturma eylemini başlatan platform sözcüsü "Akın Birdal'a yapılan bu saldırı basının ve medyanın söylediği gibi iki kişinin saldırısı değildir. Bu saldırıların sorumlusu Susurluk'ta açığa çıkan devletin ta kendisidir Daha sonra kitle "Baskılar Bizi Yıldıramaz", "Yılgınlık Yok Direniş Var", "Yaşasın Devrimci Dayanışma" sloganlarıyla alandan ayrılındı. Mersin Halk İçin KURTULUŞ Temsilciliği Mersin'de ÎHD Genel Başkanı Akın Birdal'a yapılan saldırıyı protesto etmek için İHD Şubesi önünde basın açıklaması yapıldı. 12 Mayıs günü saat 14.00'de yaklaşık 150 kişinin katıldığı, Mersin İHD Başkanı'nın yaptığı basın açıklamasında derneğimizin genel başkanı Akın Birdal bugün genel merkez bürosunda Susurluk devletinin çeteleri tarafından silahlı saldırıya uğrayarak ağır yaralanmıştır. Kamuoyu bilmelidir ki, gerek derneğimizi ve gerekse insan hakları savunucularını baş koydukları mücadeleden alıkoyamayacaktır. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da ülkede yaşanan hak ihlalleri karşısında mücadele etmeye devam edeceğiz diyerek basın açıklaması alkışlı protestoyla sona erdi. Aynı gün KESK Mersin Şubeleri Platformu Akm Birdal'e yapılan saldırıyı protesto etmek amacıyla, Eğitim-Sen Şubesi önünde basın açıklaması yaptı. Türkiye'de oluşan derin devlet kendisi gibi düşünmeyen kirli savaş çığırtkanlığı yapmayan, demokrasi güçlerini hep hedef seçmiştir. Akın Birdal'a yapı- lan bu saldırı ne ilk, ne de son olacaktır. Her zamanki senaryolarının parçalarından biridir. Bütün bu karanlık saldırılara dur demenin tek yolu demokrasi ve emek güçlerinin örgütlü mücadelesinden geçer. "Hepimiz Birer Akınız", "Faşizmi Döktüğü Kanda Boğacağız", "Faşizme Karşı Omuz Omuza" sloganları atılarak basın açıklaması bitirildi. Ayrıca ÎHD Genel Başkanı Akın Birdal'e yapılan saldırıyı protesto etmek amacıyla basın açıklaması yapmak isteyen Mersin Demokrasi Platformu'na polis saldırdı. HADEP il binası önünde toplanan yaklaşık 500 kişi "Faşizme Karşı Omuz Omuza", "Baskılar Bizi Yıldıramaz", "Katil Devlet", "Anaların Öfkesi Katilleri Boğacak", "Halka Hürriyet Faşizme Ölüm" sloganlarıyla yürüyüşe geçti. Taş bina önüne gelindiğinde sloganlardan rahatsız olan polis kitleyi uyararak "Devletten katil mi olur" diyerek slogan atılmamasını istedi. Daha sonra sloganlarla karşılık veren kitleye Saldırdı. Mahalle ve sokak aralarında insanları dağıtmak amacıyla saldırmaya devam etti. İHD'de yaptığı açıklamada yaklaşık 10 kişinin gözaltına alındığını belirtti. Adana Ankara İHD binasında 12 Mayıs'ta İHD Genel Başkanı Akın Birdal'a yapılan silahlı saldırıyı protesto etmek amacıyla Adana inönü Parkı'nda saat 12.30'da basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasına demokratik kitle örgütleri, partiler, sendikalar ve sosyalist basından oluşan 500 kişilik kitle katıldı. İHD binası önünden İnönü Parkı'na yürüyüşe geçen kitle "Faşizme Karşı Omuz Omuza", "Baskılar Bizi Yıldıramaz" sloganları ve alkışlarla basın açıklamasının yapılacağı İnönü Parkı'na yürüdü. İHD Şube Başkanı Süleyman Kılıç, Akın Birdal'a yapılan saldırı ve kayıplara yönelik basın metnini okudu. Metin okunduktan sonra İçişleri Bakanı Murat Başeşgioğlu'nu istifaya çağırmak için telgraf çekmeye postahaneye yüründü. Postahaneye yürüyüş polis tarafından engellendi. Kitle polisin bu tavrı karşısında oturma eylemine başladı, olayı alkış ve sloganlarla protesto etti. İnönü Parkı'nda bulunan kitle tekrar alkış ve sloganlarla eylemin yapıldığı alandan ayrıldı. 16 Mayıs 1998 HAPİSHANELERDEN TEPKİLER HALKLARIMIZA Devlet saldırılarında "kaybetme" politikası dört devrimcinin daha yokedilmesiyle pervasızca sürüyor. Son olarak, Neslihan USLU, Hasan AYDOĞAN, Metin ANDAÇ, Mehmet Ali MANDAL 31 Mart'ta gözaltına alındılar ve bir daha da görülmediler. Bu ilk defa yaşanmıyor. Faşist devlet, adam kaçırıp kaybetme taktiğini uzun zamandır uyguluyor. Açıktan ezemediği devrimci yönelimi kontrgerilla tarzıyla ezmeye çalışıyor. Dün yanı başımızda olan biri gözaltı ile yokediliyor. Bu son kaybetme uğraşı öğrenci gençliğin, Bergama Köylüsünün, onurlu insanların mücadelesine bir tahammülsüzlüğün sonucudur. Onlar gençliğin, köylünün mücadelesine omuz vermiş, değer katmış onurlu insanlardır. Kendi geleceğimize sadık kalmanın, özgürlükte ısrarcı olmanın yolu, bu kaybetme politikasına karşı durmaktan geçiyor. Sessiz kalmak onaylamaktır, devamına olanak sağlamaktır. 4devrimcininde devletin elinde olduğunu biliyoruz. Onları kaybetmek istiyorlar. Geleceğimizi yoketmeye çalışan devletin bu politikasını boşa çıkartalım. Onlara sahip çıkmak, katledilmelerine izin vermemek insanlık adına onurlu kalmayı bilmektir. Devletin kaçırıp kaybetme taktiğini boşa çıkartalım. "Yoketme"ye, sahip çıkarak cevap verelim. Tüm halkımızı sahip çıkmaya ve bu uygulamaları protesto etmeye çağırıyoruz. Cezaevleri Merkezi Koordinasyonu (TKP/ML, DHKP-C, MLKP, TKP (ML), TİKB, TKEP/L, Direniş Hareketi, HKG) adına : Nil Pınar ARIN, Şadi ÖZBOLAT, Mehmet Akif HAN, Çiğdem KAZAN, Canali TÜRKMEN; Şerif KARTOĞLU, Ramazan SADIKOĞULLARI, Hasan DEMİR. Tüm Cezaevlerinde bulunan THKP/C HDÖ ve PYSK davası tutsakları adına: Mehmet ÇİFTÇİ, İlhan ZEYREK. Bayrampaşa Cezaevi'nde bulunan PKK, TDKP, TDP, Devrimci Yol, TKEP davası tutsakları adına: Reşit ASLAN, Emin GÖKTURNA, Kamil YILDIZ, Esral KARAGÖZ, Mehmet Ali AYHAN. HALKLARIMIZA En meşru kayıplarımızı arama hakkımız, biraraya gelme hakkımız, protesto hakkımız, zorbalıkla engelleniyor. Kayıp ve Tutsak Yakınlarının Galatasaray Lisesi önündeki eyjemine yapılan son saldırı bunu bir kez daha gösterdi. PKK'nin 2. adamı" diye lanse edilen Şemdin SAKIK haininin ifadesi olduğu iddia edilen yalanlarla kayıp analarının eylemine azgınca saldıran onları gözaltına alıp gözdağı veren, "156.sı olmayacak" diyerek en meşru

9 16 Mayıs 1998 KONTRGERİLLA SALDIRISI 9 KURTULUŞ hakkımızı teşhir olmaları nedeniyle elimizden almaya çalışan devletin çirkin zorbalıkları kabul edilemezdir. Devletin yüzbinlerce askerle saldırarak boyutlandırdığı haksız savaş, görülmemiş, azgın bir psikolojik savaşla birlikte yürütülüyor. Özellikle Türk Halkını bombardımana tutan bu psikolojik savaşın maşası olarak da Şemdin SAKIK zavallısı kullanılmaya çalışılıyor. Devrimcidemokrat kuruluşlar, şahıslar, eylemler bu aşamada "Sakık'ın ifadesi"yle hedef gösteriliyor. Bu, onların açmazıdır, çaresizliğidir. Çaresizlik içerisinde ellerinden geleni yapıyorlar. Bir yandan halkın bilincini zehirliyorlar, diğer yandan en iğrenç zorbalığı, meşrulaştırmış olarak gerçekleştiriyorlar. Hiçbir onurlu insan bu zorbalığa tahammül edemez, bunu olağan karşılayamaz, buna sessiz kalamaz. Oğlunu, kızını, eşini, yoldaşını kaybedenlerden geri isteyenlere karşı saldırıları, gözaltılanı kabul etmek, halkın sırtına hançer saplamaktır. İnsanlığın zehirlenmesidir.faşizme boyun eğmektir. Kayıp ve Tutsak Yakınları demokratik haklar ve devrim mücadelesinin önemli bir gereğini yerine getiriyorlar. Onlar "bize rağmen var olamazsınız" diyorlar. Doğru söylüyorlar. Bunu büyütmek her onurlu insanın görevidir. Kayıp annelerine yapılan saldırı halka yapılmıştır, devrime yapılmıştır. Yürüttükleri psikolojik savaşın da onları kurtaramayacağını, onurumuzu çiğnetmeyeceğimizi gösterelim. Tüm işçileri ve emekçi halkımızı, devrimci-demokrat güçleri Kayıp ve Tutsak Yakınlarının özverili mücadelesine sahip çıkmaya ve devleti protesto etmeye çağırıyoruz. Cezaevleri Merkezi Koordinasyonu (TKP/ML, DHKP-C, MLKP, TKP(ML), TİKB, TKEP/L, Direniş Hareketi, HKG) adına: Nil Pınar ARIN, Şadi ÖZBOLAT, Mehmet Akif HAN, Çiğdem KAZAN, Canali TÜRKMEN; Şerif KARTOĞLU, Ramazan SADIKOĞULLARI, Hasan DEMİR. Tüm Cezaevlerinde bulunan THKP/C HDÖ ve PYSK davası tutsakları adına: Mehmet ÇİFTÇİ, İlhan ZEYREK. Bayrampaşa Cezaevinde bulunan PKK,TDKP,TDP,Devrimci Yol, TKEP davası tutsakları adına: Reşit ASLAN, Emin GÖKTURNA, Kamil YILDIZ, Esral KARAGÖZ, Mehmet Ali AYHAN OPERASYON DEVAM EDİYOR... AKIN BİRDAL'I DEVLET KATLETMEK İSTEDİ Mayıs 1998 tarihinde, yani bugün, İHD Genel Başkanı Akın BİRDAL, bulunduğu İHD Genel Merkezi'nde faşist devlet güçleri tarafından kurşunlanarak katledilmeye çalışıldı. Faşist devlet, katliamlarına bir yenisini daha eklemek istedi. Şemdin SAKIK haininin ifadesi olduğu iddia edilen yalanlarla son süreçte hedef haline getirilen kişilerden biri de Akın BİRDAL'dı. Akın BİRDAL a yönelik katliam saldırısı, katliamlarla, kayıplarla, işkencelerle, resmi-sivil faşist terörle, faşist devletin halklarımıza karşı sürdürdüğü savaşın bir parçasıdır. Bugüne dek binlerce insanımızı katlettiler, ama başaramadılar. MGK kurmaylığında, faşist terörle halklarımızı teslim almaya çalışan faşist devlet yine başaramayacak. Halkın ve devrimcilerin mücadelesi hangi alanda olursa olsun faşist baskılarla sindirilemeyecektir. Bu faşist saldırıyı protesto etmek için Bayrampaşa Hapishanesi'ndeki devrimci tutsaklar olarak 12 mayıs 1998 tarihinde akşam sayımını vermiyoruz. Devrimci Tutsaklar olarak katliamlara, kayıplara, işkencelere sessiz kalmayacağız... Tüm halklarımızı katillerden hesap sormaya çağırıyoruz. KAHROLSUN FAŞİZM KYAŞASIN MÜCADELEMİZ Mayıs 1998 Bayrampaşa Hapishanesi'ndeki DHKP-C,TKP(ML),MLKP, TKP/ML, TİKB, TKEP/ Leninist, Direniş Hareketi, HKG, THKP/C HDÖ, PYSK, TDKP, TDP, Devrimci Yol, TKEP Tutsakları Adına Şadi ÖZBOLAT, Çiğdem KAZAN, Mehmet Akif HAN, Nil Pınar ARIN, Can Ali TÜRKMEN, Şerif KARTOĞLU, Ramazan SADIKOĞULLARI, Hasan DEMİR, Mehmet ÇİFTÇİ, İlhan ZEYREK, Emin GÖKTURNA, Kamil YILDIZ, Esral KARAGÖZ, Mehmet Ali AYHAN 1000 OPERASYON DEVAM EDİYOR... AKIN BİRDAL'I DEVLET KATLETMEK İSTEDİ Mayıs 1998 tarihinde, yani bugün, İHD Genel Başkanı Akın BİRDAL, bulunduğu İHD Genel Merkezi'nde faşist devlet güçleri tarafından kurşunlanarak katledilmeye çalışıldı. Faşist devlet, katliamlarına bir yenisini daha eklemek istedi. Şemdin SAKIK haininin ifadesi olduğu iddia edilen yalanlarla son süreçte hedef haline getirilen kişilerden biri de Akın BİRDAL'dı. Akın BİRDAL'a yönelik katliam saldırısı, katliamlarla, kayıplarla, işkencelerle, resmi-sivil faşist terörle, faşist devletin halklarımıza karşı sürdürdüğü savaşın bir parçasıdır. Bugüne dek binlerce insanımızı katlettiler, ama başaramadılar. MGK kurmaylığında, faşist terörle halklarımızı teslim almaya çalışan faşist devlet yine başaramayacak. Halkın ve devrimcilerin mücadelesi hangi alanda olursa olsun faşist baskılarla sindirilemeyecektir. Devrimci Tutsaklar olarak katliamlara, kayıplara, işkencelere sessiz kalmayacağız... Tüm halklarımızı katillerden hesap sormaya çağırıyoruz. KAHROLSUN FAŞİZM YAŞASIN MÜCADELEMİZ... CEZAEVLERİ MERKEZİ KOORDİNASYONU (DHKP-C,TKP(ML),MLKP, TKP/ML, TİKB, TKEP/ Leninist, Direniş Hareketi, HKG) Adına, Şadi ÖZBOLAT, Çiğdem KAZAN, Mehmet Akif HAN, Nil Pınar ARIN, Can Ali TÜRKMEN, Şerif KARTOĞLU, Ramazan SADIKOĞULLARI, Hasan DEMİR. Tüm Hapishanelerde Bulunan PYSK, THKP/C HDÖ Tutsakları Adına İlhan ZEYREK, Mehmet ÇİFTÇİ Bayrampaşa, Ümraniye ve Gebze Hapishanelerindeki PKK Tutsakları Adına Sadrettin AYDINLIK Bayrampaşa Hapishanesindeki TKEP, TDKP, Devrimci Yol, TDP Tutsakları Adına Mehmet Ali AYHAN, Emin GÖKTURNA, Esral KARAGÖZ, Kamil Yıldız KAMUOYUNA Faşist devlet halklarımıza karşı işlediği suçlarına yenilerini ekliyor. Susurluk'taki yüzü açığa çıkan faşist devleti yeniden yapılandırma planı doğrultusunda MGK kurmaylığında halklarımıza, devrimci, yurtsever, ilerici, demokrat güçlere karşı yürütülen operasyonlar artarak devam ediyor. Sivil-faşist saldırı ve katliamlar "Murat Operasyonu" adı altında kürt halkına yönelen imha politikası, sosyalist basın, demokrat ilerici basın emekçlerine yapılan saldırılar, demokratik kitle örgütleri ve kurumlarının basılması, kapatılması, 31 Mart'ta İzmir'de gözaltına alınan ve bugüne kadar kendilerinden haber alınamayan dört devrimcinin kaybedilmek istenmesi, 1 Mayıs '98'in kana bulanması, kayıp analarına saldırılması MGK kurmaylığındaki faşist devletin halklarımızı teslim almaya yönelik planlı saldırı ve operasyonlarının son süreçte öne çıkan örnekleridir. Son olarak 12 Mayıs 1998 günü İHD Genel Başkanı Akın Birdal'a yönelen faşist saldırı faşist devletin barış, insan hakları politikalarına dahi tahammül etmeyeceğinin, halka düşman yüzünün, kendisi dışındaki tüm halk güçlerine daha da azgınca saldırıacağınm göstergesi oldu. Tüm bu saldırıların sorumlusu faşist devlet ve onun uygulayıcısı MGK'dır. MGK kurmaylığmdaki faşist devlet hiçbir ayrım gözetmeden kendi politikaları dışına çıkan tüm halk kesimlerine "boyun eğin yoksa katlederim" diyor. Bizler Ümraniye Hapishanesi'ndeki devrimci, yurtsever tutsaklar Akın Birdal ve onun şahsında halklarımıza yönelik bu faşist saldırıyı sayım vermeyip zemin araması yaptırmayarak protesto ediyor, faşist saldırıların halklarımızı teslim alamayacağını, fşaist delveti yıkılmaktan kurtaramacağını belirtiyoruz. Bu saldırı halktan yana olan herkesedir. Halkların kardeşliği ve tüm hak güçlerinin faşizme karşı birlikte mücadelesiyle faşist devletin ylanlarını boşa çıkartacak, faşist saldırıların hesabını soracağız. İşçi, köylü, emekçi, yurtsever, devrimci, demokrat tüm emekçi halk güçlerini faşizme karşı mücadele etmeye çağırıyoruz. Halklarımızın özgürlük ve devrim mücadelesi engellenemez. Katil Devlet! Faşizmi Döktüğü Kanda Boğacağıza! 12 Mayıs 1998 Ümraniye Hapihanesi'ndeki DHKP-C, TKP(ML), TİKB, TKEP-L, TKP-ML, MLKP, TDP, TKP/Kıvılcım, MLSPB, HKG, TDKP ve PKK davası tutsakları KENDİSİNE İNSANIM DİYEN HERKESİ ZULMEDENLERİN ÜZERİNE YÜRÜMEYE ÇAĞIRIYORUZ Ceyhan Hapishanesi'ndeki siyasi tutsaklar son günlerde artan faşist saldırılara ve Akın Birdal'a ilişkin yazılı bir açıklama yaptılar. Egemenlerin içinde debelendikleri ekonomik ve siyasi krizlerini hafifletmek için 28 Şubat kararıyla oluşturdukları yani saldırı programları çeşitli kılıflarına büründürülerek, her alanda boyutlandırılarak sürdürülüyor. Faşizm kitle temelini sağlamlaştırmayı hedeflerken diğer yandan muhalif güçleri etkisizleştirmeyi amaçlamaktadır. Yıllardır uygulanan devlet terörü gelinen aşamada başarılı olamamış, tümden teşhir olma korkusu ile 12 Eylül öncesi gibi bazı önemli görevlerini beslemeli sivil faşistlere devretmiştir. Boyutlanan sivil faşist saldırılarda Ümit Cihan Torha, Kenan Mak, Bilal Vural adlı devrimciler katledilirken yine 1 Mayıs'ta emekçilere saldırılmıştır. Kayıp analarına yönelik vahşet saldırısında bu çirkin politikalar yeterince anlatılmaktadır. Son saldırılarla birlikte boyun eğmeyen kurum ve kişilere MGK direktifi, Sakık haininin yalanları ile açıktan hedef haline getirilmiştir. Faşist saldırı politikalarının teşhir ve tecritinde önemli araçlardan olan gazete ve yayınların kapatılmasının ardından demokrasi mücadelesinde önemli bir yere sahip olan İHD'nin Genel Başkanı Akın Birdal'a alçakça bir saldırı yapılmıştır. Egemenlerin sözcüleri tarafından yapılan utangaçça kınamalar bile saldırıların adresinin açıkça devlet olduğunu gösteriyor. Akın Birdal şahsında tüm ezilen ve baskıya karşı boyun eğmeyen insanlara yapılan saldırıyı nefretle kınıyor, kendine insanım diyen herkesi zulüm edenlere karşı onların üzerine yürümeye çağırıyoruz. Ceyhan Hasiphanesi'nde bulunan TKP(ML) TİKKO, DHKP-C, TKP/ML, EKİM, PKK Dava Tutsakları Adına Hakan Yıldız, Ömer Kaya, Şemsettin Kalkan, Osman Kaan, Atılgan Safayı, Ahmet Doğan.*

10 KURTULUŞ 10 HABER/YORUM 16 Mayıs 1998 Faşist Saldırılara Halkın Tepkisi Sürüyor N urtepe-güzeltepe Halk Meclisi Girişimi son dönemde artan faşist saldırıları protesto etti. Nurtepe halkı Soğullu Caddesi'ndel3 Mayıs Çarşamba günü saat 19.30'da toplanmaya başladı. Nurtepe-Güzeltepe Halk Meclisi Girişimcileri saat 20.00'de "Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz" sloganıyla yürüyüşe geçti. Yaklaşık yüz kişilik kitle "Faşist Saldırılara Karşı Birleşelim, Hesap Soralım" yazılı bir pankart açarak "Kayıpları Bulacak, Kaybedenlerden Hesap Soracağız", "Faşistlerden Hesabı Halkın Adaleti Soracak", "Kaybedilen Dört İnsanımız Nerede" yazılı dövizler açarak Nurtepe'nin ara sokaklarında alkış ve sloganlarla yürüdüler. Nurtepe-Güzeltepe Halk Meclisi Girişimcileri Soğullu Caddesi'nde bir basın açıklaması yaptılar. Açıklamada "Son süreçte artan polis, kontrgerilla baskısı yaşadığımız gerekçelerle ortaya çıkmıştır. İlk olarak 31 Mayıs tarihinde İzmir'de dört devrimcinin "Neslihan Uslu, Metin Andaç, Mehmet Ali Mandal, Hasan Aydoğan'ın kaybedilmeye çalışılması, 1 Mayıs yaklaşırken artan polis terörü, sonrasındaki faşist saldırılar ve iki yurtsever, devrimci insanın katledilmesi bu süreçte uygulanan saldırıların somut örneğidir. Bu saldırıların hiçbiri birbirinden bağımsız değildir. Aksine belirli organize ve tek bir merkezden yönetilmektedir. Bu saldırıların sorumlusu MGK'dır. Dört devrimcinin kaybedilmesini önlemek ve faşist saldırılara karşı Halk Meclisi'nde Birleşelim Susurluk Devletinden Hesap Soralım. Kayıpları Katliamların Sorumlusu Susurluk'taki Devlettir" denildi. Açıklamanın ardından "Halkız Haklıyız Kazanacağız", "Kahrolsun Mit, CIA, Kontrgerilla" sloganlarıyla eylem saat Sirkeci Postanesi önünde Haklar ve Özgürlükler Platformu tarafından 31 Mart tan bu yana kayıp olan Neslihan Uslu, Metin Andaş, M. Ali Mandal ve Hasan Aydoğan için basın açıklaması yapıldı. 11 Mayıs Pazartesi günü yapılan basın açıklaması İçişleri Bakanına çekilen telgraf eylemiyle başladı. İçişleri Bakanlığı na çekilen çok sayıdaki telgrafla, kaybelidlemeye çalışılan dört devrimcinin akibeti soruldu. Telgraf eyleminden sonra postanenin önünde açıklaması yapıldı. "Sağ Aldınız Sağ İ BİZ KARŞILARINA ÇIKARSAK KAYBEDEMEZLER zmir Haklar ve Özgürlükler Platformu, 31 Mart'tan beri haber alınamayan Neslihan Uslu, Hasan Aydoğan, Metin Andaş, Mehmet Ali Mandal ve tüm kayıplar için 16 Mayıs Cumartesi günü saat 13.00'te Konak Hasan Tahsin Anıtı önünde yapılacak basın açıklaması ve oturma eylemi için 12 Mayıs Salı günü çağrıda bulundu. Çağrı metninde; "Susurluk devletinin kayıp ve katliam politikası devam ediyor. Daha dün Ali ve Ayhan Efeoğlu kardeşleri, Yusuf Erişti'yi, İsmail Bahçeci'yi, Rıdvan Karakoç ve Hasan Ocak'ı, Recep Güler'i, Talat Türkoğlu'nu, Düzgün Tekin ve Ayşenur Şimşek'i kaybettiler ya da katlettiler. Birkaçı dışında cesetlerini dahi vermediler. Bugün de halkın içinden, halkın öncüsü dört devrimciyi; Neslihan Uslu, Hasan Aydoğan, Metin Andaş ve Mehmel Ali Mandal'ı kaybetmeye çalışıyorlar. En son İzmir'de görülen bu dört kişiden 31 Mart 1998'den bu yana haber alınamıyor. Onları da kaybetmek istiyorlar. Tıpkı bugüne kadar kaybettikleri yüzlerce insanımız gibi. Metin Andaş'la "Siyanürcü Şirket" Eurogold'un topraklarımızdan söküp atma mücadelesi verdiniz. Sömürüye karşı koyduğunuz her eyleminizde, direnişinizde, size yönelen saldırılarda, bedenlerinize inen her jandarma dipçiğinde, O hep yanınızdaydı. Neslihan, dün yanıbaşınızda bir öğrenciydi. Dün sizinle YÖK'e karşı slogan atıyordu. Gençliği halkından ülkesinden koparmaya, onu yozlaştırmaya çalışanların karşısına dikildi. Uzun süre emek verdiği DEVRİMCİ GENÇLİK Dergisi'nde sizin çıkarlarınızın kararlı savunucusu oldu, NESLİHAN USLU HASAN AYDOĞAN METİN ANDAŞ MEHMET ALİ MANDAL Daha düne kadar değişik alanlarda, değişik birimlerde halkın mücadelesinin içinde yeralıyorlardı. Şimdi oligarşinin resmi "Güvenlik Güçleri"nin elindeler. Ancak hiçbir resmi makam onları gözaltına aldığını kabul etmiyor. Bu dört devrimci kaybedilmek isteniyor. Onları kaybetmek isteyen Susurluk Devleti'dir. Onlar bağımsız, demokratik bir ülke istedikleri için kaybedilmek isteniyor. Onlar vatanımızın Eurogold gibi emperyalistlere peşkeş çekilmesine karşı çıktıkları için, onlar gençliğin yozlaştırılmasına, uyuşturucu batağında yok edilmesine karşı, halk için eğitim diyerek mücadele ettikleri için, onurlu ve namuslu bir yaşam istedikleri için kaybedilmek isteniyor. Onlara sahip çıkmak; toprağınıza, vatanınıza sahip çıkmaktır. Onlara sahip çıkmak; onurunuza, namusunuza, en güzel değerlerinize sahip çıkmaktır. Onlara sahip çıkmak; onurlu Bergama direnişine sahip çıkmaktır." şeklindeydi.* Sirkeci Postahanesi Önünde Basın Açıklaması İstiyoruz", "Neslihan, Metin, Hasan istercesine saldırıyor mahallelere. ve Mehmet Neredeler?" "Sorumlusu Çünkü halka verebilecek zulümden Susurluk Devletidir", "Soruyoruz başka hiçbir şeyleri kalmadı. Bunun Neredeler?" yazılı dövizlerin için halk örgütlülükleri dağıtılmak taşındığı basın açıklamasında; isteniyor. "Devletin resmi güçleri işçinin, Göstermelik mahkemelerle memurun, öğrencinin üzerine Susurluk sonrası açılan davalarda vahşice saldırıyor. 1 Mayıs'ta çetelerin hepsi aklandı. Oligarşi, milyonlarca insanın gözleri önünde böylelikle kendi adamlarına moral ve halka saldırarak yüzlerce insanı güç vermiştir. Şimdi işbaşındalar. önce yaralayıp sonra yaralı Dört devrimci daha kaybedilmek oldukları halde gözaltına alıyorlar. isteniyor. Neslihan Uslu, Metin Andaş, Devletin terörünü Hasan Aydoğan ve Mehmet Ali Mandal yoğunlaştırdığı alanların başında adlı dört devrimciden, 31 Mart'tan bu gecekondu semtleri, emekçi yana haber alınamamaktadır. Polis ve mahalleler gelmektedir. Bu jandarma, onların ellerinde olduğunu alanlardaki saldırının özel hedefi kabul etmemektedir. Bunun tek bir ise, halkın kendi örgütlülükleridir, anlamı vardır: Susurluk Devleti Halk Meclisleri'dir. Susurluk Devleti işbaşındadır." denildi.* adeta son sürecin intikamını almak

11 16 Mayıs 1998 KAYIPLAR 11 KURTULUŞ Hayatımızı Yok Edemezler Hayat'ı 1994 yılında tanıdım.. Devrimci Gençlik Dergisi'nde çalışıyordu o zamanlar. Canlı, coşkulu, sempatik, mütevazı ve tam bir Dev-Genç'li... Bu öne çıkan yanlarıydı Hayat'ın... Gelen herkesle ilgilenmesi çok hoşumuza gidiyor, organik bir ilişkimizin olmamasına rağmen Anadolu'dan gelen bizler ısrarla onu görmeyi istiyorduk. Zamanla O'nunla daha da çok şey paylaşmaya başladık. Biz geldiğimizde bize zaman ayırmaya çalışıyordu... Bu yanını özellikle örnek alıyordum. O gelen hiç kimseyi boş çevirmedi... Mutlaka ilgilendi, yardımcı oldu. Bir gün onunla OKM'ye gidiyorduk. Yollar kapalı olduğundan mecburen Beşiktaş'tan Ortaköy'e yürüyecektik. Ortaköy'e geldiğimizde, "Gel sana iskeleyi göstereyim. Hem de birşeyler atıştırırız" dedi. İskeleye doğru yöneldiğimizde Greenpeace gemisini gördük. Hayat havalara uçmuştu. Çocuklar gibi seviniyordu. "Gel bunlarla röportaj yapalım. Dergide bir yenilik olur hem" dedi. Arada duvarlar olmasına, demir parmaklıklar olmasına rağmen o bunları aştı. Greenpeace'lilerle görüşmeyi başardı. Dil sorununu da kolaylıkla halletti. En şaşkın şaşkın izliyordum. Şaşkınlığımı farkedince "yanlış anlama, dergi için" dedi. Ona bazen "çevreci" dediğimizden dolayı bana bu cevabı vermişti. Ben de gülerek "Evet, dergi için" dedim, gülüştük... Ben TÖDEF toplantısına geldiğimde mutlaka onu görürdüm. Aksilikler olsa da olmasa da onu bekler, O'nu görmeden İstanbul'dan ayrılmazdım. Daha sonra kısa bir süre de olsa onunla birlikte çalışma şansını yakaladım. Gerçekten kısa ama benim unutamayacağım günlerdi. Seçimlerle ilgili bir kampanyanın tam ortasında Hayat Bursa'ya geldi. Artık örnek aldığım O DEV-GENÇ'li Hayat benim sorumlum olmuştu. O güne kadar oturtulmayan, hayata geçirilmeyen kampanya O'nun gelmesiyle istenilen düzeye ulaştı. Pratiğimize o yön veriyordu. Artık O hep yanımdaydı. Daha çok birlikte olmaya başlamıştık. Sorunlar O'nun gelmesiyle çözülmeye başladı. O dönemde gittiği aile ilişkilerindeki tavırları o bölgeden ayrıldıktan sonra da konuşulmuştur. Yaşamı omuzlaması, eli eve boş dönmemesi, temiz ve tertipli olması ailelerin üzerinde olumlu bir etki bıraktı. Bölgede yoğun denetimden dolayı her eve gidemeyişimiz kalacak yer sıkıntısı doğursa da O bun hiç bir zaman problem etmezdi. Ailelerin korkusunu giderip evlerde kalmaya başladı. Onlara emek harcamıştı, sabırla kalacak ev ihtiyacı olduğunu anlatmıştı. Yüzümüze kapanan kapılar Hayat'la yeniden açılmaya başladı. Onlarla ilgileniyordu. Evlerinde sanki onlardan biri gibi davranıyordu. Örnek bir yöneticiydi... Bir pilin bile nasıl yapılacağını saatlerce anlatmıştır. Arkadaş anlamamıştır, O yeniden anlatmıştır. Yeniden, yeniden... Ama sonunda öğretmiştir. Biz tutuklanırken o kıl payı operasyondan kurtuldu. İyi olduğunu öğrenince sanki yüreğimize su serpilmişti. Çünkü şubede tanıyan herkese Hayat'ı sormuşlar ve ölüm tehditleri savurmuşlardı. O yüzden O'nu hep merak ediyordum. Bir gün ona verdiğim pantolonumu bana geri gönderdi. Getiren arkadaşa niye getirdiği için kızdım. O ise şu cevabı vermiş daha sonra, "onlar dört duvar arasında. Biz dışarıdayız. En çok onların ihtiyacı olur." Kısaca Hayat; çocuk gibi saf yanları olan, mütevazı, coşkulu, atak, eğitici, örnek bir yöneticiydi. O, kimsenin yok etmeyi başaramayacağı Hayat'ımızdır.* "BUNA FİŞEK DAHA İYİ YAKIŞIR" Merhaba Metin Abi; "Kayıp" diye adını gazetelerde duyduğumda inanamadım. İlk önce aklıma Bergama köylüleri geldi. "Metin'i kaybetmek istiyorlar!" denilince ilk tepkileri ne oldu acaba? Görmedim ama tahmin edebiliyorum. Kim kaybedebilir ihtiyar Cephe'liyi... Seninle dergide tanışmıştık. Şimdi o gün hiç gözümün önünden gitmiyor. Dışarıdan gelmiştim ve seni gördüm. Gayet sevecen, rahat, samimi tavırlarla büronun içinde geziyor, insanlarla sohbet ediyordun. Çoğumuz seni ilk kez görmüştük ama senin sıcak yaklaşımlarınla kırk yıldır tanışıyor gibi olmuştuk. İlk gördüğümde senin için halk ilişkimiz herhalde demiştim. 45 yaşlarında, zayıf ve çok sade giyimli birisi. Bir köylüye, kır adamına benziyordun ki, öyleydi zaten. Üzerinde oldukça eskimiş ve solmuş bir avcı yeleği vardı. Cebini dikmek ve ütülemek için yeleğini istedim. O sırada sen de benim üzerimdeki yeleğe bakıyordun. Çanakkale Hapishanesi'nden tutsakların gönderdiği oldukça güzel, yeni bir yelekti. Ben senin yeleğinle uğraşırken sevecen bir şekilde seslendin: -Gel değişelim yelekleri. Bunun fişeklikleri güzelmiş. Avda da çok iyi kullanılır. Çok gülmüştüm. Üzerimdekinin gazeteci yeleği olduğunu ve kalem koyduğumu söylemiştim. Bu sefer sen güldün: -Boşver yahu. Avcı yeleği bunlar, fişek daha iyi yakışır. Bergama köylüleri, Eurogold... "Mutlaka gelip gitmelisiniz. Haber yapmalısınız. Çok şeyler olacak. Köylüler çok öfkeli" diyerek başlayan konuşmanla uzun uzun Eurogold'u, halkın öfkesini, olanları, olabilecekleri anlattın. Her sözünün sonunda ısrarla vurguladın: "Kurtuluş'ta bunlar mutlaka yazılmalı". Kızmıştın bize, Halk Anayasası Taslağı'nın ve Kurtuluş'un Bergama'ya gitmediğini söyledin. Senin için ilk önce halk ilişkisidir diye düşünmüştüm, ama konuştukça yanıldığımı ve halktan ne kadar soyut olduğumu gördüm. Senin doğal ve yalın halin, sadeliğin çok hoşuma gitti. Ege'den bahsettik bir süre. Ege dağlarından. Ege köylülerinin gerillayı, DHKP-C'yi tanıdığını, politik olduklarını anlatmıştın. "Bizi Devrimci Soldan daha iyi tanırlar!" demiştin. Gerilla özlemin gözlerinden okunuyordu. Sonra evde konuştuk. Avlanmayı çok sevdiğini ve sık sık ava gittiğini söyledin. Öyle bir anlatıyordun ki imrenmiştim. "Gel Bergama'ya, fırsat bulur seni de götürürüm" demiştin. Sözleştik. Haber için gelirsem mutlaka ava da çıkacaktık. Bergama köylülerinin coşkusunu, kararlılığını, gözüpekliğini sende çok net görebiliyorduk. Maalesef sözümde duramadım. Bergama'ya başka bir arkadaş gitti. Telefon etmiştin. -Hani geliyordun ne oldu? Ava gitmeyecek miydik? -Başka zaman Metin abi. Söz geleceğim. Ben gelemediğim için üzgündüm. Telefonda anlamış olacaktın ki, "Üzülme buralar hareketli, gelirsin!" demiştin. Ava gidip gitmediğini sorunca da, belki de ben gelmediğim için "Gidemedim hiç!" dedin. Bundan sonraki görüşmelerimiz de hep telefonla oldu. Bergamalılar çadırlarla direnişe geçtiği günkü sesini hiç unutmuyorum. "Halk ayaklandı, buralar çok güzel."çocuklar gibi mutluydun. Arkadaşlar senin jandarmayı görünce dama çıkıp ıslık çalarak diğer köylüleri uyardığını söylemişlerdi. 17 köyün ihtiyar Cephelisi, Sen Bergama köylülerinin direnişinde en önde olandın. Yine gönderdiğimiz gazeteler eline geçmeyince aramıştın. Jandarma yolda almasın diye sormuştuk. "Alamaz" demiştin. Sanırım gazeteler otobüs şoförünün unutkanlığına gitmişti. Ama sen çok kızmıştın. Yeniden gönderdik. Sonra şunu duyduk: Bergama'nın köy kahvehanelerinde, her masada bir Kurtuluş ve Halk Anayasası Taslağı var. Sen Ege'nin tütünü, pamuğu, yeşiliyle, Bergamalılarla, Bergama köylülerinin direnişiyle bir bütünsün. Nasıl kaybedebilirler? Damdan çaldığın ıslık 17 köyde hala yankılanıyor. Kaybedebilirler mi? Ege dağlarına "ava" gidecektik. Engelleyebilirler mi? Bergamalıların savaşı şimdi yeniden başlıyor. Sizi kaybettiklerini sananlar sonunda Eurogold gibi yenilecekler. Onları yeneceğiz Metin abi... And olsun yeneceğiz!..*

12 KURTULUŞ 12 1 MAYIS 16 Mayıs 1998 Ak Libaslı Bedrettin Yiğitleri 1 Mayıs Alanlarındaydılar Birden bire kayalardan dökülür gökten yağar yerden biter gibi, Bu toprakların verdiği en son eser gibi Bedrettin yiğitleri şehzade ordusunun karşısına çıktılar. Dikişsiz ak libaslı baş açık yalın ayak ve yalın kılıçtılar. Mübalağa cenk olundu... (Nazım Hikmet) Bedreddin'in dikişsiz ak libaslı yiğitleri yüzyıllar öncesinin halk kurtuluş savaşçılarıydılar... Çelebi Mehmet'in ordusunun önüne çıktıklarında ak libasları kızıl kan olana kadar çatıştılar. O günlerden uzanır kavga geleneklerimiz. Bedrettin'in "ak libaslıları"nın onurunu o günlerden bugünlere bir kere bile çiğnetmeden taşıdık. 1 Mayıs Alana uzanan yol boydan boya renk cümbüşü... ama onca renk içinde gözler uzun süre bir noktaya takılıyor. O noktadan ayıramıyoruz gözlerimizi, kimse ayıramıyor. Ak libaslılar var orada... Beyaz gömlekliler... Ellerindeki Parti-Cephe bayraklarını ak libaslılarm kılıçları gibi taşıyorlar. Sımsıkı, güvenle, öfkeyle... Ve ak gömlekli sancaktarlar şimdi yeni-sömürge Türkiye'nin Çelebi Mehmetler'i karşısına dikiliyorlar. En önde bayrakları, hemen arkasında ise şehitlerimizi taşıyor yiğitlerimiz. Sert, uygun adımlarla yürüyor, ak libaslı kızıl bantlılar... Onlar bu toprakların verdiği en son eserdirler... Bedreddinlerdir, bilgelikten, aydınlıktan yana... Börklüce, Torlak Kemal ve Hakikat Bacılarıdırlar, yiğitlikten yana... Zulme meydan okuyarak yürüyor, bereketli toprakların Börklüceleri, Torlak Kemalleri, Niyazileri, Saboları, İbrahimleri... Herkes uzun süre bu korteje bakıyor. Yolu açılıyor uygun adım yürüyenlerin. Beyazın, kırmızının, siyahın ve sarının birbirine bu kadar güzel yakıştığı görülmemiştir... Bayraklarımız göklerde dalgalandıkça dünya devrimlerini düşünüyoruz. Ülkemizdeki çok daha özgün, çok daha güzel olacak, çok fazla kan dökülse bile... DHKP-C her geleneğini halktan alır. Halkın bilgeliği, isyanı, yiğitliği Cephe savaşçılarına örnek olmuş, Cepheliler onları geliştirmiş, büyütmüştür. Yüzyıllar öncesi yaratılmış değerleri ustalıkla, titizlikle korur Cepheliler... Beyaz, saflık, duruluktur. Siyah'ta kavgamızın sertliği vardır. Kırmızı devrimi anlatır. Ve onların hepsi birden Bedrettin yiğitlerine, Cephelilere yakışır. Beyaz gömlekli Cephelilerin ellerinde kızılı bayraklarımız dalgalanırken, yayılan umuttur. Umut CEPHE'dir. Umut, Cephe'yle güzel, görkemlidir. *

13 16 Mayıs MAYIS 13 KURTULUŞ Gördüğünüz Devrimin Estetiğidir Sosyetenin yoz ilişkileri i- çinde, bu ülkedeki vahşeti, kayıpları, faili meçhulleri görmezden geliyorsunuz. Rahat yaşamınız bozulmasın istiyorsunuz. 1 Mayıs kortejinde yürüyen o gençler, size DEVRİM'i hatırlatıyor ve ondan rahatınız kaçıyor. Eğer bu gençler için birşey yapmak istiyorsanız, en başta SOSYETENİN İĞRENÇ- LİKLERİNİN YAZARI olmayı bırakıp, halkın aydını olun! Değilse, yazdığınız, yaşadığınız o pislik sizi de yutacak ve dahası, o sosyete rezilce sefahati içinde yaşasın diye halka karşı işlenen tüm suçların ortağı olacaksınız. Evet Sayın Aykut Işıklar, okuduğumuz bir yazar değilsindir. Çünkü genel olarak yazdığın dünya, bizim nefret ettiğimiz yozlukların, pisliklerin, bu düzenin en asalak kesiminin dünyasıdır. Ancak sütununda 1 Mayıs kortejinden bir resim görünce okuduk. DHKC kortejindeki temsili gerilla birliğinin giysileri dikkatini çekmiş, giysilerdeki estetiği hayretle karşılıyorsun. Devrimcileri yanlış tanımışsınız. Kim demiş devrimciler estetikten anlamaz diye? Onlar burjuvazinin uydurmalarıdır. İster 1 Mayıs kortejjmizdeki görselliği ele alın, ister örneğin yayınlarımızdaki mizanpajı veya müziğimizi; onlarda ulusal ve evrensel değerlerimizi geliştiren bir estetiğin, güzelliğin olduğunu göreceksiniz. Yeterli mi buluyoruz? Hayır. Ama tüm bunların, savunduğunuz düzenin en ağır baskısı altında, zulüm ve vahşet altında gerçekleştirildiğini de bilmelisiniz. Siyasal alana geçip gençlerimize yaptığınız tavsiyelere gelince; "sosyete"yle, yani bu düzenin en aşağılık, en yoz kesimiyle, halk düşmanlarıyla içiçe yaşadığınız için başka türlü düşünmeniz mümkün değil elbette. Ama söylediğinize kendiniz inanıyor musunuz? Diyorsunuz ki, sorunları "yasal yollardan iletin", sesiniz hep yasalara göre çıksın..." Seslerini yasalara göre çıkartan memurlara geçtiğimiz ay Kızılay'da nasıl davranıldığını görmemiş olamazsınız? Üniversitelerinin bahçesinde akademik haklarını arayan öğrencilerin nasıl vahşice coplandığını da görmemiş olamazsınız. Ya, evlatlarının hapishanelerde ölmemesi için Ankara'nın Yüksel Caddesi'nde oturma eylemi yapan yaşındaki analara karşı uygulanan vahşeti? Görmemişseniz, bu topraklarda olup bitenlerden habersizseniz, haddinizi bilip gençlerimize tavsiyelerde bulunmaya kalkmayın, siz sosyetenizle uğraşmaya devam edin. Yok, eğer bunları biliyor, buna rağmen o tavsiyeleri yazıyorsanız, siz ya tam bir korkak, ya bu düzenin bilinçli bir işbirlikçisisiniz ya da olup biteni kavrayamıyorsunuz. Yazdığınız o dünyadan başınızı çıkarıp etrafınıza bakın. İrfan Ağdaş adını duydunuz mu hiç? Bu ülkede yasal bir dergiyi sattığı için 17 yaşında sokak ortasında katledilen bir gencin adıdır. Bu cinayetle ilgili açılan bir dava vardır ve tabii katilleri asla cezalandırılmayacaktır. Sizin Manisa Davası diye bir davadan haberiniz var mı? Ne yapmıştı acaba onlar? "Şayet ben bir tekstil firmasının patronu olsam mutlaka arar bulurdum. Kimi mi? Şu 1 Mayıs törenlerinde gençlere kıyafet seçen kişiyi. Bilmiyorum ne iş yapıyor ama birinci sınıf modacı kadar zevkli. Ne kadar uyumlu bir kıyafet düzmüş. Fransızca bir kelime var, neydi hah buldum unsabla durumu... Siyah bere, kırmızı fular, beyaz gömlek, siyah pantolon... Her biri sanki devrimci bir ideolojinin militanı değil de Olimpiyat oyunlarında açılışa katılan ülkelerin sporcuları gibi. Yemin ederim kıyafetlerini çok beğendim. Benim gençliğimde nefti askeri parka, siyah boğazlı kazak, jean pantolon ve askeri postal giyilirdi. (...) Peki bu kıyafetlerin parası kimden çıkıyor, çok merak ettim. Herkes giydiğinin parasını veriyor mu? Yoksa bir sponsordan gelen bir fon var da, toplu halde alınıp gençlere dağıtılıyor? (...) Ah benim güzel çocuklarım. Neler düşündüğünüzü, hissettiğinizi iyi biliyorum. 25 yaşında bir delikanlı babası olarak, bugünleri tam zamanında yaşamış biri olarak sizi anlamaya çalışıyorum. Gerçek '68 kuşağıyım. Üniversite olayları başladığı günlerde, akademi öğrencisiydim. Herşeyi gözümle gördüm, duydum. Sonuçlarını da... Kusura bakmayın boşuna emek ve para harcıyorsunuz. Boşuna kanınız akıyor, dayak yiyor tutuklanıyorsunuz. Şayet rejimler, sistemler bu kadar kolay Yasal dergimiz Kurtuluş'un ayda kaç kez polis tarafından basıldığını, çalışanlarımızın işkencelerden geçirildiğini biliyor musunuz? Susurluk meselesi ne oldu mesela biliyor musunuz? Yüzbinlerce insan en meşru, en demokratik, en barışçıl bir biçimde aylarca Susurluk gerçeğinin açığa çıkarılıp bu kadar faili meçhul cinayeti gerçekleştirenlerin yargılanmasını istedi, adalet istedi? Ne oldu pekala? Evet, dediğin gibi, gençlerimiz melektir. Hiçbir kötülük yoktur düşüncelerinde. Bu halkın mutluluğunu, ülkemizin bağımsızlığını ve kendi geleceklerini devrilseydi dünyada devlet kalmazdı. Derslerinize daha sıkı sarılsanız, üniversiteyi öğrenerek bitirseniz, iyi bir meslek sahibi olsanız, ülkeyi yönetenler sınıfına geçseniz ve şu sıralar yanlışlığını haykırdığınız herşeyi değiştirseniz... Daha mantıklı olmaz mı? Bilmiyorum yaşlarındasınız. Kanınız kaynıyor. Heyecanlanmak, varlığınızı ispat etmek istiyorsunuz. Bunu yasal yollarla yapamaz mısınız? Spor yaparak, değişik hobilerle başarılar elde ederek olmaz mı? Bana göre hepiniz birer meleksiniz. Zaten yüzünüz görüldüğü an bu hemen belli oluyor. Ne olur birilerine uymayın. O birileri, bu ülkede taa 1967'yılından beri bunları deniyor. Bir arpa boyu yol almadıkları gibi Türk solunun geriye gitmesini sağladılar. Sol ideolojiyi halka öcü gibi tanıttılar. Devrimlerden istiyorlar. Ve düzen işte bunları suç sayıyor. Merak etme, orada yürüyen gençlerin hiç biri kandırılmış değil. Onlar dayak yerken de, kanlan akarken de bunların boşuna olmadığını biliyorlar, idealleri var. Onlara tavsiyede bulunmak yerine, onlardan ders almalısınız. Onların bile ülkemiz, halkımız için, kendi gelecekleri idealleri varken, sizin niye yok? Siz oy sandığının başında çok düşünüyorsunuz galiba, belki de ülkenize, vatanınıza karşı tüm sorumluluğunuzu beş yılda bir oy atmak olarak görüyorsunuz. Ve böyle gördüğünüz için de Susurluk çetesi hala başımızda. Siz aslında oy falan derken gerçeklerden kaçıyorsunuz. Sosyetenin yoz ilişkileri içinde, bu ülkedeki vahşeti, kayıpları, faili meçhulleri görmezden geliyorsunuz. Rahat yaşamınız bozulmasın istiyorsunuz. 1 Mayıs kortejinde yürüyen o gençler, size DEVRİM'i hatırlatıyor ve ondan rahatınız kaçıyor. Eğer bu gençler için birşey yapmak istiyorsanız, en başta SOSYETENİN İĞRENÇLİKLERİNİN YAZARI olmayı bırakıp, halkın aydını olun! Değilse, yazdığınız, yaşadığınız o pislik sizi de yutacak ve dahası, o sosyete rezilce sefahati içinde yaşasın diye halka karşı işlenen tüm suçların ortağı olacaksınız. * korkuttular. Şöyle bir düşünün (işçi, köylü, öğrenci) kazanılan haklar hep bu aceleci solcular yüzünden geri alındı. Nice aslan gibi delikanlının ölmesini, tutuklanıp hayatının sönmesini sağladılar. Ne olur uymayın onlara. Ne olur ülke sorunlarını sadece aranızda tartışın. Yasal yollardan iletin. Sesiniz hep yasalara göre çıksın. Şayet yaşınız tutuyorsa oy sandığının başında çok ama çok iyi düşünün. Aydınlık Türkiye için bundan başka yol yok. Ne olur bunu kafanızın bir yerine çıkmamak üzerine sokun." (Aykut Işıklar, 9 Mayıs Akşam)

14 KURTULUŞ 14 1 MAYIS 16 Mayıs MAYIS, RAKAMLAR VE YOK SAYILAN, AMA YOK EDİLEMEYEN CEPHE GERÇEĞİ 1 Mayıslar, her siyasi yapının kendini olanca netliğiyle görebileceği aynalardan biridir. Tabii görmek istemeyenler, görülmesini istemeyenler, çok çeşitli teoriler ve manevralarla bu görüntüleri muğlaklaştırmaya çalışacaklardır. Mesela; "Biz sendikaları güçlendirmek gerektiği kanısındayız, bu yüzden kitlemiz esas olarak sendika kortejlerinde yeralacak''teorisi bu kaçışlardan biridir. Böylelikle, örneğin, kendisinin iddia ettiği kadar kitlesel olmadığı a- landa ortaya çıktığında, bizim kitlemiz sendikalardaydı mazeretine sığınılabilecektir. Bu nedenle, "sendikaları güçlendirme", "kitleyle birlikte olma" duruma göre hatırlanan bir teoridir. Bir sene savunulur, ama "durum" gerektirmezse, öteki sene savunulmayabilir. Mesela; rakamlar üzerinde oyna- mak veya rakamları yok saymak da bu kaçış biçimlerinden biridir. Rakamlar her zaman "herşey" demek değildir. Bu bilinir. Ama yine bilinir ki, rakamlar "hiçbir şey" de demek değildir. Bu bilindiği için de Türkiye solunda yaygın davranış rakamları es geçmek, veya rakamları hep genelleyip parçalan es geçmektir Mayıs'ı özelinde, rakamlar üzerine kim ne yazdı, yazmadı, kim ne dedi veya demedi, buna bir bakalım. En Kalabalık Kim; Rivayet Muhtelif! Ama Birşeyde Hepsi Hemfikir; Cephe Hiçbir Yerde Yok! Cumhuriyet'ten başlayalım. Cumhuriyet neredeyse ÖDP'nin yayın organı gibi. Cumhuriyet'e göre 1 Mayıs'ta en kalabalık ÖDP, Gündem'e gö- re en kalabalık HADEP, Emek'e göre en kalabalık EMEP. Alandaki sayılar üzerine de bir "hemfîkirlik", bırakın hemfıkirliği yakınlık bile yok. İzmir mitingi için Gündem 25 bin derken, Emek 50 bin diyor. Yine hemen herkes Abide-i Hürriyet'te alan içindeki kitle için bin, en kabadayısı 30 bin derken, Emek 80 bin kişi diyor. MGK'cıların i- nisi'yatifindeki 1 Mayıs'ın ne kadar başarılı olduğunu kanıtlayacak ya! Emek geleneğinde abartının sınırı yoktur. Hatta mantıksız bile olabilir. Eski "Devrimin Sesi" okurları iyi bilirler bunu. Ve yine ilginçtir ne Gündem'de, ne de Emek'de hiçbir yerde ne HÖP ne DHKC 1 Mayıs'a adeta katılmamıştır. Yok olmuştur. 1 Mayıs alanlarındaki o Cephe bayrağı ardındaki kortejler buhar olup uçmuştur sanki... EMEP ÖDP'yi üç bin gösteriyor. Böylelikle ÖDP'ye gol atmak istiyor. Gündem'in anlaşılan ÖDP ile -bu aralar- arası çok iyi değil ki, bu kez kendisi ile birlikte EMEP'in kalabalık olduğunu gösteriyor Tabii hepsinin birleştiği nokta artık en körlerin bile görebileceği açıklıktadır. Cephe olmayacak. Cephe yok sayılacak; Onbinler bile olsa... Burjuva medya bütün düşmanlığına rağmen Cephe'nin varlığını gizlememişken onlar gizleme maharetini göstermek istiyorlar. Gündem, Emek Gazeteciliğinin İlkelliği ve İlkesizliği; Yine son derece ilginçtir ve kesinlikle rastlantısal değildir; Gündem de, Emek de aynı zaman içinde Cephe i- lanlarına yasak getirmiştir. Tabii gerekçeleri vardır: Birisi der ki, "... sendikaların arkasına çağrı yapmıyorsunuz, olmaz..." Diğeri "... siz ulusal hareketi eleştiriyorsunuz onun için olmaz"... Olmamızı istemiyorlar, kitleselliğimiz onları müthiş derecede rahatsız ediyor, nasıl engelleyebiliriz diye düşünüyorlar. Ve 1 Mayıs'ta, açıkça düşman saldırılarıyla birlikte, MGK sendikacıları ile birlikte, onlar da Cephe'yi yok saymak için büyük bir çaba içine girdiler. Bu ne zavallılıktır... Bu ne biçim devrimciliktir, devrimciler burjuva yasalarından, burjuva sansüründen daha geri, daha ilkel bir konumda olamazlar. Ne yazık ki, Türkiye'de "ilerici, demokrat, emekçi" günlük, gazete gerçeği budur. Burjuva medyadan daha geridirler. Daha despot ve sansürcüdürler. Ya benim gibi düşünürsün ya da sen ne yaparsan yap senin haber değerin yoktur der- ler. Bu anlayışlarla mücadele edeceğiz. Yanlış anlaşılmasın, onların gazetelerine veya başka araçlarına muhtaç değiliz. Kimileri gibi düşüncelerimizi terk etmek, politikalarımızı bulanıklaştırmak pahasına kimseye yaltaklanmayız. Bu anlayışları eleştireceğiz, teşhir edeceğiz. Devrimci değerleri, ilkeleri savunmak bize bu görevi yüklüyor. Emek'in, Gündem'in sahipleri, onlara yön veren siyasi anlayışlar, bir dönüp bakın, günlük gazetelerinizi kaç kişi okuyor? Kaç bin satıyorsunuz?... Satamıyorsunuz. Bu nedenlerle satamıyorsunuz. Daha da daralacaksınız. Yalan yazmaya devam edin. Gerçeği göz göre göre yok saymaya devam e- din. İlan almamaya devam edin. Çünkü Cephe ideolojisi çok tehlikelidir. Düşman için de, reformizm için de çok korkutucudur. Şu kepazeliğe bakın; Emek diyor ki, siz Cephe'ye çağrı yapıyorsunuz, biz ise sendikalara... Bunun için ilanınızı almayız. Yalan söylüyor, madem öyleydi, sen Emek Partisi olarak neden ayrı bir kortejle yürüdün. Kaldı ki, bütün EMEP'liler sendika pankartı arkasında yürüse dahi, hiçbir siyasete benim gibi çağrı yapacaksın diyemez. Dediği noktada hilekarlığını, devrimcilikten ne anladığını açığa vurmuş olur. Köylü kurnazlığı çok açık. Öyle ya, oligarşi Cephe'ye saldırıyor, o halde tam zamanıdır. İlanlarını almayacaksın, yok sayacaksın, böylece Cephe 1 Mayıs'ta güçsüz olacak. Peki başarabildiniz mi? Ne geçti elinize? Rakamları önceki sayımızda ortaya koyduk. Cephe yine onbinlerdi. O rakamlar, sizin düşmanca ve aslında çocukça ilan yasaklarınızın da cevabıdır. Sonuçtan da bir ders çıkarmıyorsanız, aynı şeyleri yapın, yapmaya devam edin... Esasında yaptığınızın hiç yararı olmuyor da diyemeyiz. Yapın, sizin yalan haberleriniz, yasaklarınız kitleler için eğitim konusu oluyor. Şu anlayışa bakın, Gündem de diyor ki, Kürt halkına çağrı yapamazsınız, tüm halklar da diyemezsiniz ancak Türk halkı ve azınlıklar diyebilirsiniz. Yani Kürt halkı benim mülkiyetimdir, ben istediğimi yaparım. Burası kimsenin alanı değildir. Ama diğer halklara çağrı yapın! Kafa aynı. Tanrı bizi bu kafanın iktidarından korusun. Bütün revizyonistler ve despotlar bu kafa sonucu sosyalizmi yerlebir etmişlerdir. Öyle bir hale gelmiştir ki, geniş halk kitleleri bu kafa yapılarından bıkmış, yeniden burjuvaziye sempati beslemeye başlamıştır. Devrimcilik adına bunlar yapıldığında kaçınılmaz son budur.

15 16 Mayıs 1998 Bu kafa yapılarının rekabetçiliği, ıniilkiyetçiliği, kendini dayatan, sadece kendini ön plana çıkartan anlayışı, son J Mayıs'taki tavırlarıyla, verdikleri ve tabii vermedikleri rakamlarla ortaya çıkmıştır. Cephe Bayrağı Altında Süren Devrim Yürüyüşü, Kimsenin Yok SaymasıylaYok Olmaz; Yine ilginçtir, biz rakam verdiğimizde yerinden zıplayanlar, rahatsız olanlar da bu noktada gerçek yüzlerini ortaya koymuşlardır. Şu veya bu vesileyle rakamlar verildiğinde mutlaka rahatsız olan birileri, acaba Gündem'in ve Emek'in rakamlarına neden tepki göstermezler, onlar için bu yollar mübah mıdır? Yoksa rahatsız mı etmiyor. Kimlerin, hakkı olmadığı halde bizi yok gösterip tahrifatlarla bizim yerimize kendilerini koyup yalan söyledikleri, kitleleri aldatmaya kalktıkları açığa çıkmıştır. Hele Gündem açıkça faydacılığın alasını yapmaktadır. Hatta karikatürize etmektedir. Gündemin 4 Mayıs-tarihli ekine ve 1 Mayıs haberlerine herkes ibreti alem i- çin bakmalıdır. Cephe yoktur. Alanda çatışan da Cephe değildir. Hatta Cephe hiç oraya gelmemiştir. Ve her nasıl olmuşsa Devrimci Güç Birliği orada varmış. Yalnızca onlar varmış. Aynı kafa başka bir yerde de darbeci haini ekrana çıkartıp aklınca bize mesaj iletmektedir. Aynı kafa darbeci haine HADEP'te anma yaptırmaktadır. Aynı kafa darbeci hain ile ilgili haber bulamadığında, ki bulamaz, uydurmaktadır. Peki ne olur?... Ölüyü diriltebilir misiniz? Bunları düşman denedi, oportünizm denedi, hiç kimse birşey yapamadı. Siz de deneyin... Hiçbir sonuç alamazsınız ama, bu ancak sizin nasıl bir devrimcilik anlayışına, daha doğrusu nasıl bir faydacılığa sahip olduğunuzu ortaya koyar. Kullanmak anlayışı devrimcilerin değil, burjuvazinindir. Kullanmaya devam edin. Birileri de bir gün çıkar Mehmet Şenerleri, Şemdin Salakları, itirafçıları kullanır. Kullanıyor da. Saflık ve temizlik, devrimcilik böyle bozuluyor. Bütün bunlar SSCB revizyonistlerinin karikatürleşmiş bir taklitçiliğidir. En yakınlarımızda, yakın zamanlarda bu anlayışların en belirginini Marksist- Leninist geçinen Filistinliler dahil birçok örgütlerde gördük. Adım adım tükendiler. Bugün Filistin mücadelesinde bunların neredeyse varlıklarından bile söz edilmiyor. Ve yine ülkemizde, bu anlayış sahipleri, çok rahat TKP gibi düzene döndüler. Uyarması bizden, tarih bu gerçekleri er geç yazacaktır. Ve sanmayın ki, şu anda benim günlük gazetem var, televizyonum var, ben ne yaparsam yapayım, kitleler doğru diye düşünür. Halk ne aptal, ne de sandığınız kadar kör ve cahildir. Üç gün, beş gün gerçeği saklarsın, dördüncü gün maskeler düşer. Birileri birilerini devrimci harekete karşı kullanıyor. Başkaları da bu kullanmaya ortak oluyor... Birileri Cephe'yi yok sayıyor. Rakamlar üzerine çok hassas davranıp sayfalarca yazanlar, hatta üşenmeyip krokiler çizenler, bu defa hiç itiraz etmiyorlar... Birileri, sırf bizi yok göstermek için, başkalarını öne çıkarıyor, başkaları da bundan hoşnut... Bu kafa da, bu kafayı eleştirmeyen, hatta onun yaptıklarına çeşitli biçimlerde ortak olanlar da devrimci değerleri, ilkeleri ayaklar altına alıyorlar. Bunun sonu yoktur. Bundan sağlanacak her türlü yarar geçicidir. Ama bu yöntemler, bu anlayışlar, hep dönüp kendilerini vuracaktır. Onlar yazmasa da Cephe'nin 1 Mayıs a- lanlarındaki varlığı bundan etkilenmez. Gerçek, yine yerindedir. Devrim yürüyüşünü sürdürmektedir.* 1 MAYIS GERÇEKLERİMİZ VE GÖREVLERİMİZ 1 Mayıs'ta iki plan vardı, iki irade çatışma halindeydi. MGK'nın planı ve devrimcilerin planı. MGK sendikacılarının tüm inisiyatifini ve polisin dayatmalarını kabul e- derek alanda yeralanlar MGK'cıların i- radesini kabul edip, MGK planının bir parçası olmuşlardır. MGK sendikacıları olmaları gereken yerdedirler. CHP'si, İP'i olmaları gereken yerdedirler. Ancak ötekiler... Bulundukları yeri sorgulamalıdırlar. Sorun yalnızca "bulunulan yer" sorunu da değildir. Bu güçler devrimcilere saldırılırken, bulundukları yerde hiçbir şey yokmuşçasına halay çekmeye devam etmişlerdir. Devrimcilerin, halk güçlerinin birliği bir kültür sorunudur. Bu, düşmana karşı omuz omuza olma, düşmana karşı dayanışma kültürüdür. Bu ruh hali, kararlarla yaratılamaz; bir devrimci için, sosyalist için ilericiler ve yurtseverler için doğal o- larak sahip olunan bir özelliktir. Düşman saldırırken, düşmanın saldırdıklarıyla yanyana olma isteğini duymayan bir ruh hali varsa eğer, sorgulanmalıdır; orada devrimcilikten, i- lericilikten, sosyalistlikten kesin bir u- zaklaşma vardır. Polisin 1 Mayıs'taki vahşice saldırısına maruz kalan devrimcilerden biri olan Ahmet Özdemir'in Gazi'de yapılan cenaze törenine her zamanki gibi hiçbir reformist parti katılmamıştır. Hani dayanışmadan yanaydınız? Partinizin adına bile bu kelimeyi koymuştunuz. Hani birlikten yanaydınız? Cenazelere bile katılmayanlar birlikten ve dayanışmadan sözedemezler. Asker cenazesi kaldırmaya soyunanlar, 1 Mayıs şehidinin cenazesinde yokturlar. Ne tarafta olduklarını sorgulamalıdırlar. Evet, herkes bulunduğu yeri sorgulamalıdır. Hem de vakit geç olmadan. Dört Cepheli kontrgerilla devleti tarafından kaybedilmek isteniyor. Susurluk'taki devletin işbaşında olduğunun ve icraatlarına devam ettiğinin, halka ve devrimcilere yönelik baskı ve terörünü daha da tırmandıracağının bundan daha açık kanıtı, göstergesi olamaz. Hiçbir reformist kesimden tek bir ses yoktur. Aydınlardan ses yoktur. İlerici, demokrat odalardan, sendikalardan ses yoktur. Niye? Çünkü saldırı Cepheli'leredir. Peki saldırı Cephelilerle sınırlı mı kalacaktı? Herkes, baskının, terörün tırmandırıldığı her dönemde bunun cevabını yaşamış, görmüştür. Ama ders alınmamıştır. Hitler faşizmine karşı, Yahudiler götürülürken, komünistler götürülürken ses çıkarmayıp sonra faşistler kendisini götürmeye geldiğinde ses çıkaracak kimsenin kalmadığını çaresizlik içinde gören "demokrat"m öyküsünü durmadan anlatıp duranlar, bu öykünün aslında kendi öyküleri olduğunu bir türlü görememektedirler. Adını saydığımız tüm bu demokratik kurumlar, hatta bırakın demokratik kurumları Türkiye solunun hemen tüm siyasi hareketleri 90'lı yılların başından itibaren Devrimci Sol'a yönelik infazlar, kayıplar olurken, bunları hep kendi dışlarında görmediler mi? Evet, dört Cepheli'yi kaybetmeye çalışanlar, hemen ardından da kayıp yakınlarının eylemine saldırdılar. Faşistler Bolu'da, İstanbul'da, Adana'da peşpeşe cinayetler işlediler. Kontrgerillanm en son hedefi Akın Birdal oldu. Aslında çok açıktır; Susurluk devletinin saldırısının hedefi olanlar birleşmesi gerekenlerdir. Bolu'da faşistler tarafından katledilen Kenan Mak HADEP'lidir. Adana'da faşistlerin saldırarak katlettiği kişiler EMEP'lidir. Akın Birdal, bir insan hakları savunucudur. Tüm bu saldırıların yönetilip yönlendirildiği karargah MGK'dır. Ve HADEP, EMEP İHD, 1 Mayıs'ta MGK'cıların planına tabi olmuşlardır. İşte çelişki buradadır. Bol keseden, hiçbir pratik karşılığı olmadan birlikten, dayanışmadan sözetmenin anlamı yoktur. Birlik, dayanışma, 1 Mayıs alanlarında düşmanın saldırısı karşısında yanyana olabilmektir. Birlik, dayanışma, kayıp yakınlarının mevzisini birlikte savunmaktır. Birlik, dayanışma, kaybedilmek istenen devrimcilere sahip çıkmaktır. Birlik, dayanışma, 1 Mayıs şehitlerinin cenazesini birlikte kaldırabilmektir. Birlik, dayanışma, sivil faşist çete- 15 KURTULUŞ lerin, kontrgerillanın devrimci, ilerici, yurtsever, demokrat her kesime yönelttiği saldırılar karşısında birlikte dikilebilmektir. Yani hep söylediğimiz ve söyleyeceğimiz gibi birliğin, dayanışmanın gerçekleştirileceği yer hayatın içidir, mücadele alanlarıdır. Burada yanyana durmayanların, duramayanların, birlik ve dayanışma üzerine ettikleri tüm sözler boştur. Yalnızca "seçim" birliği isteyenler, yalnızca barış etrafında bir birlikten sözedenler, yalnızca adımız duyulsun diye birlik isteyenler, halkın faşizme karşı birliğini sağlayamazlar. Faşizm HAYATIN HER ALANINDA, HALKIN HER KESİMİNE, ŞU SİYA- SET BU SİYASET DEMEDEN TÜM DEVRİMCİ, YURTSEVER, DEMOK- RAT KESİMLERE, TERÖRÜN HER TÜRLÜ BİÇİMİNİ KULLANARAK saldırıyor. Birliğin muhtevası da buna uygun olmak zorundadır. MGK polisiyle, jandarmasıyla, özel kuvvetleriyle saldırıyor. Sivil faşist çetelerle saldırıyor. Sendikacıları aracılığıyla saldırıyor. Düzen partileri aracılığıyla saldırıyor. Mücadele oligarşiye ve onun adına doğruda veya dolaylı olarak devrimcileri kuşatmaya, yoketmeye çalışan tüm güçlere yönelmek zorundadır. Halkın mücadelesi böyle gelişecektir. Bu saldırı ona, bu saldırı bana demeden, faşizmin MGK kurmaylığında geliştirdiği tüm saldırıların karşısına dikilmeli, bu saldırıları göğüsleyecek mücadele biçimlerini tereddütsüz hayata geçirmeliyiz. MGK'nın ve MGK'cıların devrimcilere karşı saldırısını, tavırsız izleyenler, hatta bundan kendilerinin önünün açılacağı gibi umutlara kapılanlar, devrimciler yenildiğinde, Hitler faşizmine karşı çıkmayan "demokrat" durumuna düşeceklerini unutmamalıdırlar. Devrimcilere karşı saldırılar karşısında sessiz kalanlar, kendi sonlarını da hazırladıklarını unutmamalıdırlar. Belki MGK'cılar onların önünü geçici olarak açacaktır. Ama bu yalnızca devrimci hareketi geriletmek içindir. Bunu başardığı noktada reformistlere de ihtiyacı kalmayacaktır. Sınıflar mücadelesinin gerçekleri bu kadar açık ve kesindir. Bu süreç, onlarca ülkede, onlarca defa yaşanmıştır. Cephe, koşullarımızı, gerçeklerimizi tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Birlikte veya ayrı ayrı yapılması gerekenleri, net politikalar ve öneriler olarak herkesin önüne getiriyor, ve bu doğrultuda da mücadelesini sürdürüyor. Kendi gerçeklerimizi, olumlu, o- lumsuz yanlarıyla tarihi görmezden gelerek yol alınamaz. Tarihten ve ülkemiz gerçeklerinden öğrenmesini bilenler, halkın gerçek temsilcileri ve savunucuları olarak mücadeleyi sürdürecek, geliştireceklerdir.*

16 KURTULUŞ 16 DHKP-C 16 Mayıs 1998 POLİSTEN DHKP-C RAPORU BİTİRİLEMEYEN ÖRGÜT BİTİRİLEMEYEN SAVAŞ "Savaş gerçeğinin özü, büyük bedeller ödenmeden emperyalizme ve oligarşiye karşı zaferin kazanılamayacağıdır. Zaferi isteyenler, iktidar iddiasında samimi ve kararlı olanlar bu bedelleri ödemeye hazır olmak durumundadır. Savaş, ancak savaşın yasalarına, kurallarına uyanlara zafer şansı tanır... Kayıpsız, bedelsiz, yenilgisiz bir zafere tarih tanıklık etmemiştir." (Devrimci Sol Özel Sayı 9) "Savaş gerçeği" sık kullandığımız, çeşitli vesilelerle sıkça vurgu yaptığımız bir kavramdır. Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele ve Hareket Dairesi Başkanlığının DHKP-C'yle ilgili hazırladığı rapor, tümüyle doğru olmayıp, eksiği veya fazlası bulunsa da bu gerçeğin rakamsal bazı yanlarını ortaya koyuyor. Rapor "Terörle Mücadele"de görevli Emniyet Müdürü Hurşit Çakmak tarafından hazırlanmış ve esas olarak son on yıllık dönemi kapsıyor. Raporda, DHKP-C'nin "son on yıl içinde 239 militanının öldürüldüğü, 8627 militanınırrda sağ olarak yakalandığı" belirtiliyor. Kuşkusuz büyük rakamlar bunlar. Ancak savaşın bütünlüğü içinde yarın belki "küçük" kalacaklar. Ama bu kadarının bile ortaya koyduğu şudur. Bir; oligarşi DHKP-C'ye karşı kesin bir fiziki imha siyaseti izlemektedir. İki; dolayısıyla oligarşinin "başarı" ölçüsü katlettiklerinin rakamıyla belirlenmektedir. Üç; başarı, oligarşinin değil, DHKP-C'nindir. Çünkü, bunca şehit ve tutsağa rağmen oligarşi Parti-Cephe'yi imha etmeyi başaramamıştır, oligarşiye karşı savaş sürdürülmektedir. Bu savaş, şehitleri göze almanın ötesinde binlerce tutsak vermenin ötesinde halkın, önderliğin, kadroların ve taraftarların devasa ölçülerdeki iradesi, fedakarlıklarıyla sürmektedir. Yine rapordan okuyoruz ki, oligarşinin tüm baskısına, terörüne, ve bunun sonucunda yenilen darbelere rağmen, bu irade ve fedakarlık sonucu, "bu süre içinde örgütün 2bin 208 eylem gerçekleştirdiği" belirtiliyor. İrade ve fedakarlık, eylemleri yapmakla da bitmiyor. Şöyle diyor raporda: "örgüte yönelik operasyonlar sonucunda, 264 el yapımı bomba, 250 uzun namlulu silah, 672 tabanca, 36 bin 491 de mermi ele geçirildiği" kaydediliyor. İrade ve fedakarlık eksilen her şeyin yerini dolduruyor. Doğruluğu tartışmalı da olsa bazı istatistiki bilgilere de yer veren rapora göre: "Örgüt militanlarının yüzde 39'u 15-20, yüzde 27.6'sı 20-25, yüzde 16,5'u 30 yaş ve yukarısından oluşuyor." "Meslek durumlarına göre militanların yüzde 59'unu işsizler, yüzde 12'sini işçiler, yüzde 25.3'ü de öğrenciler oluşturuyor." "Öğrenim durumlarına göre militanların yüzde 32.9'u ilkokul, yüzde 14.6'sı ortaokul, yüzde 33'ü lise, yüzde 18'i yüksekokul mezunu." Gerçekte belirtilen bu açılardan yapılacak hiçbir istatistik mutlaklaştırılamaz. Çünkü çeşitli dönemlere göre mücadele içerisinde halkın şu ya dabu kesimi öne çıkar. Şu ya da bu alandaki mücadele daha belirleyici hale gelebilir. Bütün bunlar elbetteki hareketin o dönemdeki kadro, savaşçı, taraftar yapısını da etkiler. Ancak rapordaki rakamlar bu haliyle bile her yaştan, her alandan insanların DHKP-C içinde birleştirildiği bir halk hareketi gerçeğinin göstergeleridirler. Rapor, kendince bu rakamların ötesinde militanların çeşitli açılardan tavır ve davranışlarını, Parti-Cephe'nin eğitim tarzını da şöyle "tespit ediyor": "DHKP-C'nin, militanlarının eğitimine büyük önem verdiği, militanların PKK ve diğer örgüt militanlarına göre giyim kuşamlarına dikkat ettikleri, erkek ve bayanların günlük saç bakımı ve tıraşlarını aksatmadığı..." belirtiliyor. Emperyalist merkezlerde veya işbirlikçi ülkelerde kontrgerilla ve diğer devlet kurumlarının hazırladıkları bu tür raporların değişmez bir diğer özelliği de, çeşitli ülkeleri, kurumları hedef göstermektir. Bu ülkelerin, kurumların "terör örgütüne yardım ettikleri" ileri sürülerek bunlara saldırmanın meşru zemini oluşturulmaya çalışılır. Emniyet Genel Müdürlüğünün raporunda da tabii ki bu konuda bir istisna teşkil etmiyor. Önce Türkiye oligarşisinin "düşman komşulan"nın "desteğine" yer veriliyor: "Militanların Lübnan'daki, Bekaa Vadisi ve Yunanistan'daki Lavrion kampları ile yurtiçinde bulunan kamplarda çok yoğun siyasi, askeri, disiplin ve psikolojik eğitimden geçirildiğine" dikkat çekiliyor. Sonra sıra tabii ülke içindeki devrimci, demokratik kurumlara geliyor: "Örgütün sempatizanlardan toplanan aidatlar, örgütsel yayınlardan elde edilen gelirler, gasp, soygun ve bağış adı altında toplanan paralar, kaset satışları, konser gelirleri ve kültür sanat merkezlerinin faaliyet gelirleriyle varlığını sürdürdüğü" belirtiliyor. Bırakın "örgüte maddi gelir temin etmeyi" kendi yağıyla zar zor kavrulan devrimci basın hakkında, kültür kurumları hakkında bu iddiaların ileri sürülmesinin elbette ki belli nedenleri var; bir, bu kurumlara saldırıyı meşrulaştırmak. İki, devrimci örgütlerin halk desteğini gizlemek. Tabii ki böyle dolaylı bazı "gelirler" icat etmezlerse, geride bir tek halkın desteği kalacak ki, oligarşi bunu asla itiraf etmek istemez. Yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi, tüm eksiklik ve yetersizliklere karşın, halkımız fedakardır, Parti-Cephe'nin kadroları, taraftarları fedakardır, halka giden, kitleleri örgütleyen bir örgütün maddi sorunu olmaz. Cephe'nin de bu açıdan bir sorunu yoktur; sorun varmış gibi görünen yerlerde ise, sorunun özü halkımızın fedakar olmaması değil, bu fedakarlığın harekete geçirilememesi, bu yanıyla halka gidilememesidir. Devletin pek çok kurumunun, DHKP-C'yle ilgili olarak, kamuoyuna yansıyan veya yansımayan sayısız raporu vardır. Çünkü DHKP-C, ülkemizdeki devrimci savaşın adıdır. Devrimci savaş ise Oligarşinin gündeminde hiç değişmemecesine hep ilk sıradadır. Bu raporları hazırlayan kurumlar veya raporların hazırlanış amaçları farklı farklı olabilir, ama hepsinde değişmeyen tek bir şey vardır; hepsi sonuçta oligarşinin baskı ve imha politikalarının DHKP-C'nin savaşı sürdürmekteki kararlılığı ve ısrarı karşısında yenildiğini itiraf etmek zorunda kalmasıdır. Bu raporlardan hiçbiri, kamuoyuna yapılan açıklamalarda olduğu gibi DHKP-C için "artık bitirdik", "artık Türkiye'nin gündeminden çıktı" diyememektedir. Diyemeyecektir de. Şehitler vererek, tutsaklar vererek sürdüreceğiz savaşı. Düşen her savaşçının yeri, ele geçirilen, eksilen her mermimizin, bombamızın yeri, Cephe taraftarları tarafından doldurulacak. Düşman, raporlarda "bitirdik" yazma mutluluğunu asla tadamayacak! Yazacakları son raporları "biz bittik" olacak. *

17 16 Mayıs 1998 KÜRDİSTAN 17 KURTULUŞ ÜMİTLERİN HESABINI HALKIN ADALETİ SORACAK Üimit Cihan Tarho nun katledilmesiyle ilgili faşistlerin yargılandığı davanın duruşması 11 Mayıs Pazartesi günü yapıldı. Malatya da yapılan mahkemeyi sahiplenmek için gelen kitle mahkeme önünde duruşmanın sonucunu bekledi. Yaklaşık bir saat süren duruşma sonunda heyet bir dahaki duruşmayı 8 Haziran a ertelediğini bildirdi. Duruşma sonunda Ümit Cihan Tarho nun babası Tülküf Tarho mahkeme ö- nünde kısa bir açıklama yaptı. Açıklmada; Mahkemede herhangi bir değişiklik olmadığını ve adli tıp raporunun beklendiğini" söyledi. Konuşmasına devam eden Zülküf Tarho; "Benim oğluma 10 kişi saldırıyor ama iki kişi yargılanıyor. Mahkeme sonucunu ben çok iyi biliyorum ama bu o- layın peşini bırakacağımı sananlar yanılıyorlar. Hiçbir şekilde bırakmayacağım ve sonuna kadar mücadele edeceğim" diyerek konuşmasını bitirdikten sonra kitle sessizce dağıldı. 16 MART KATLİAMI MAHKEMESİ DEVAM EDİYOR İstanbul Üniversitesi'nde 16 Mart 1978'de yedi öğrencinin katledilmesi, yüzlerce öğrencinin yaralanmasıyla ilgili dava halen devam ediyor. Katliyamla ilgili açık i- fade ve belgeler olmasına rağmen davanın yıllardır sürmesi nasıl sonuçlanacağını şimdiden gösteriyor. 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 11 Mayıs Pazartesi günü görülen duruşmada İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde görevli 6. Şube Müdürü Süreyya Soner ifade verdi. Bugünkü faşist saldırılar da polisin gö zü önünde ve denetiminde yapılmaktadır. Susurluk kazasında faşist katil Abdullah Çatlı ile Hüseyin Kocadağ'ın kolkola olma sı bu gerçekliği göstermektedir. Susur luk'la birlikte tüm pislikleri gözler önüne serilen devlet faşist katilleri göstermelik mahkemelerde yargılayıp, salıvermektedir. Bu şekilde mukafatlandırılan faşistler son günlerde pervasızca saldırmaktan geri durmuyor. Saldırıları halkın örgütlü gücüyle göğüsleyecek, yapılan saldırıların hesabınıda halk soracaktır. 16 Mart katliamının sorumluları halka hesap vermekten, halkın adaletinden kurtulamayacaktır.* HAVANDA SU DÖVME Geçtiğimiz hafta 1 Mayıs vesilesiyle MED TV'de yapılan bir panele darbeci çete artıklarından birinin çıkarılmasından sözetmiştik. Bu yazımızda bu defa genel muhtevası itibariyle paneli değerlendirmeye devam edelim. Panelin asıl konusu 1 Mayıs'la birlikte ele alınan "birlik" sorunuydu. Panelde sekiz siyasi hareketin temsilcisi ve iki de gazeteci konuşmacı vardı. Siyasi hareketler şunlardı: TKP/Kıvılcım, TDP, MLKP, TİKB, TKP(ML), ALTERNATİF, PARTİZAN, EKİM. Esasında ortak konu birlik olmakta birlikte denilebilir ki, "kapalı devre" bir tartışma sözkonusuydu. Herkes asıl olarak kendi söyledikleriyle ilgiliydi. "Somut" bir öneri olarak, programa telefonla katılan Öcalan "Türkiyeli devrimci güçlere, Türkiye'de yapılacak seçimler öncesi, ortak bir blok oluşturma" çağrısında bulundu. Ve "açık mücadele alanında bir demokratik kitle cephesini ve örgütünü oluşturmak gerektiğini" belirtti. Konuşma içinde gerilladan, Türkiye soluna her türlü desteğin verileceğinden vs. sözedilirken asıl anlayış "Türk solu"na "barış" çerçevesinde bir ittifakın dayatılmasıydı. Kürt ulusal hareketi gelişen süreç tam tersini dayatmasına rağmen "barış" politikasını hala temel politikası olarak ortaya koymaya devam ediyor. Ve dolayısıyla önerileri de buna uygun oluyor. Çeşitli siyasi hareketler barış gündeminin PKK'yla birlik açısından "gündemleri çakıştıramama" gibi bir soruna yol açtığını belirtmekle birlikte hemen tüm konuşmalarda ortak olan yan genel doğrular ve temennilerden öteye geçmiyordu. Yani kısacası her zamanki gibi bol keseden laflar edilip, her zamanki gibi havanda su dövülüyordu. Böyle olması da kaçınılmazdır. Çünkü yaşanmış hemen herşey yok sayılmakta, birlik doğrultusundaki çeşitli somut girişimlerin neden sonuçsuz kaldığının muhasebesi yapılmamaktadır. Mesela 1996'da dokuz siyasi hareketin merkezi düzeyde birlik görüşmeleri vardı. Bu girişim çeşitli kesimler tarafından "Direniş Cephesi gündemde" gibi iddialı bir biçimde kamuoyuna yansıtılmıştı. Bu yansıtılış biçimini eleştirmiş, asıl olanın "reklam değil iş" olduğunun altını çizmiştik. Reklama gelince herkes vardı ama işe gelince aynı şey sözkonusu değildi. Bu girişim sonuçsuz kaldı. Son derece ilginç ve öğreticidir. Bu girişimde yeralanlarla sözkonusu panelde yeralanlar bir-iki farklılıkla aynıdır. Girişimin içinde yeralan siyasetler şunlardır: ERNK, EKİM, MLKP, TKP/Kıvılcım, TKP/ML, TİKB, TDP, DHP... Yukarıdaki listeyle karşılaştıralım. DHKC hariç tam kadro paneldedirler. Belki de o toplantılarda söylediklerini bir kez daha kelimesi kelimesine tekrarlıyorlardı. Gerçekten de anlayışlarında, birliğe bakış açılarında bir değişiklik yoktur. Öyle olduğu için görüşmeler de, paneller de sonuçsuz kalmaktadır. Ders çıkarmayanlar, muhasebe yapmayanlar, rekabetçilikten, fırsatçılıktan, pragmatizmden vazgeçmeyenler, ne kadar çok görüşme, ne kadar çok panel yaparlarsa yapsınlar aynı sonuçla karşı karşıya kalmaya mahkumdurlar. Bu kesimler hiçbir birlik yapamazlar. Yaşanmış deneylerin muhasebesi yapılmadan, daha PKK'yla yaptığımız protokolün mürekkebi kuramadan onu, onun ortaya koyduğu sonuçları yok sayanlar, kiminle hangi birliği yapacak? Biz birlik konusunda, cephe konusunda en somut modelleri önerdik. Ama birlik diye bir dertleri olmadığından esas olarak faydacı anlayış egemen olduğundan yürümedi. Kimilerinin seçim hesabı, kimilerinin başka hesaplan var. Bu nedenle bu ve benzeri panellerde, açıklamalarda, halka birlikten yana çeşitli imajlar verilmek isteniyor, birliğin kendisi değil, propagandası hedefleniyor, başka hiçbir amaç yoktur. Birliğe böyle bakıldığı sürece hiçbir adım atılamayacaktır. Defalarca yaşanmıştır, yeniden yaşamak isteyenler sonuçlarını göreceklerdir. Panelde Mahir Sayın tarafından temsil edilen reformizm, seçim bloklarından başka birşey düşünmemektedir. Oportünizm birlikleri sırf onlardan "güç alıp, onun propagandası üzerinden varolmak için istemektedir. Dolayısıyla birlikler için emek sarfetmez, risk üstlenmez, fedakarlıkta bulunmaz, bağlayıcı kararlar kabul etmez, ama sözde birlikçidir. PKK ise bütün çabalarına rağmen "Türkiyelileşemiyor", Türkiyelileşmek için başkalarına ihtiyacı var. Ama bunun için de ciddi hiçbir organizasyona girmez, sadece benim işine bakar mı diye bakar. Yakın hedefi ise, paneldeki öneride de somutlandığı gibi seçim için çeşitli hesaplar yapmaktadır. Şimdi, hesaplar böyle olunca, birliğe bakış bu denli çarpık olunca, oradan, o anlayışlardan farklı bir sonuç çıkması mümkün mü? Çıkmamaktadır. Kimse kalkıp mesela, 'meclisler halkın çeşitli kesimlerini biraraya getirebilme yeteneğine, özelliğine sahip olduğunu asgari de olsa gösterdi, hep birlikte yönelirsek daha olumlu, daha büyük sonuçlar da yaratabiliriz,' demiyor. Kimse birbirini ciddi biçimde eleştirmiyor. Herkes birliğin ne kadar zorunlu olduğunu, mücadele için gerçekte koşulların uygun olduğunu tekrar tekrar söylerken kimse bu noktada devrimciler açısından sorun yaratan anlayışları somut olarak masaya getirmiyor. Bunlar yapılmayınca havanda su dövülmesi kaçınılmazdır. Paneli izlerseniz, bakarsınız ki, herkes birlikçi. İşte bu görüntüyü vermek, bunun propagandasını yapmak onlar için yetiyor. İşi propagandadan öteye geçirip çeşitli sorumluluklar, yükümlülükler altına girmek işlerine gelmiyor. Oysa açıktır ki, bugün karşı karşıya olduğumuz koşulların her zamankinden fazla sorumluluk almayı gerektirdiği açıktır. Seçim için biraraya gelen varsa gelsin. İsteyen de barış için yanyana olsun. Ama Türkiye solunun bütünü söz konusu olduğunda kimse bunları birlikteliğin koşulu olarak dayatmamalıdır. Kimsenin buna hakkı yoktur... Kimse bol keseden laflar etmesin. Herkes neyi, ne kadar yapacaksa, yapabilecekse onu ortaya koysun. İçtenliksiz, propagandif sözler üzerinden hiçbir birliktelik yürümez, sonuç vermez, ama daha sınırlı, daha mütevazı de olsa somutluk, samimiyet ve birlikteliği mümkün kılar. Türkiye halklarının ulusal ve sınıfsal çıkarları, talepleri, barış veya seçime sığdırılamayacak kadar kapsamlıdır. Yaygınlaşan faşist teröre karşı mücadele farklı taktikleri, farklı örgütlenmeleri dayatmaktadır. Yeniden tırmandırılmaya çalışılan şovenizmi engelleme görevi, herkese yeni yükümlülükler getirmektedir. Hayatın çeşitli alanlarında karşımıza çıkan MGK'cılığı geriletmek, daha ilkeli, kararlı bir tavır alışı zorunlu kılmaktadır. Kürt ve Türk halkının mücadelesi işte bu zorunluluklara, gerekliliklere doğru cevaplar verilerek geliştirilebilir. Halkların birliği, halk güçlerinin birliği, demokrasi güçlerinin birliği, devrimci güçlerin birliği de işte yine bu doğru cevaplar etrafında gerçekleştirilebilir.*

18 KURTULUŞ 18 REFORMİZM 16 Mayıs 1998 BİR "SÖZLÜK" ÜZERİNE TARİH YAZMAK SORUMLULUK İŞİDİR Bir kitap var elimizde. Adı "Popüler TÜRK SOLU SÖZLÜĞÜ". Yazarı İnönü Alpat. Baştan sona bir tarıyoruz sözlüğü. İçinde olanlara, olmayanlara, yer verilenlere, verilmeyenlere bakıyoruz. Sonra yer verilenleri okuyoruz birer birer. Gördüğümüz şunlar oluyor: Bir; karşımızdaki bir "Türk Solu Sözlüğü" değil, bir "Devrimci Yolcu Sözlüğü". İki; kitap yazmak ciddi ve büyük sorumluluk isteyen iştir. Kitabın bir biçimi olan sözlük yazmak ise daha zor, hikaye yazmaya benzemez, çok daha özen isteyen, daha büyük sorumluluk gerektiren bir, iştir. Görülüyor ki, yazar bu özene ve sorumluluğa sahip değildir. Her sayfada görülen, tarihe karşı sorumluluk değil, Devrimci Yol'cu subjektivizmidir. Üç; Tarih yazmaya denk düşen bir sözlük yazmak ise bunların hepsinden bir kat daha fazla sorumluluk ve özen gerektirir. Çap gerektirir. Bu sorumluluk ve kapasiteye sahip olmayanların, doğal olarak böyle bir işe soyunmamaları gerekir. Sözlükteki yanlış, çarpık, sübjektif yazılmış her maddeye değinmek hem mümkün değil, hem gereksizdir. Dergimizde ayırdığımız yere yazıktır. Ama bir zorunluluk da vardır: Herkesin çapını, dolayısıyla haddini bilmesi açısından, tarih yazmanın ve sözlük yapmanın oyun olmadığını görmesi açısından bir kaç örnek aktarmak zorunludur. Çarpıklık kitabın adından başlıyor zaten. "Türk Solu" sözlüğüymüş. Tarih yazmaya kalkan, sözlük yazmaya kalkan biri Türkiye solunda bu konuda yaşanan tartışmaları ve bu tanımların anlamlarını bilmemezlik edemez. Ve bu noktada hiç bir biçimde keyfi davranamaz. Diğerleri bir yana, eğer sen bu sözlükte DEVRİMCİ SOL ve DHKP-C'ye yer veriyorsan, onları kendi tespitleri dışında bir başka şekilde tanımlayamazsın. Bilmiyorsan öğrenmelisin: DHKP-C, "Türk Solu" değildir, milliyetler temelinde örgütlenmeyi reddettiği için, Anadolu'da yaşayan halkların ortak kurtuluşunu, ortak örgütlenme ve mücadelesini savunduğu için Türkiye Soludur. Yüzlerce şehidimizin milliyetini ve bir örgütün amacını değiştirmek senin haddin mi? * Şehit düşen devrimcileri yazarken, onlara ilişkin bilgiler hep "öldü", "öldürüldü" olarak geçiyor. Yazarın "katledildi"demeye dili varmıyor veya yüreği yetmiyor. Biz bu üslubu Devrimci Yol savunmasından biliyoruz. Devrimcilerin halk düşmanlarına yönelik eylemlerinde "ölenler" için "cezalandırıldılar", faşizmin saldırılarında "ölenler" için "katledildiler" diyememiştir o mantık. Bu dil oligarşiyle uzlaşma arayan, icazet arayan kafa yapısının dilidir. Bir sözlük olması bunu değiştirmez. Çünkü tarafsız bir sözlük bugüne kadar yazılmamıştır ve yazılmayacaktır da. Her yazar, olaylara, olgulara ya ezenlerin, ya ezilenlerin, ya oligarşinin, ya halkın gözünden bakacaktır. Her olgunun tanımı da hangi gözle baktığınıza göre değişir. Olayları, olguları ezilenlerin, halkın gözünden tanımlayamayanlar, devrimci tarihi yazamazlar. * Sözlükte "DEVRİMCİ GENÇLİK DERGİSİ" başlıklı bir madde var. Maddenin karşılığında ise iki ayrı Devrimci Gençlik dergisinden sözediliyor: "DEVRİMCİ GENÇLİK DERGİSİ (Emperyalizme ve Oligarşiye Karşı). İlk sayısı Kasım 1975 yılında çıktı. "DEVRİMCİ GENÇLİK DERGİSİ (Emperyalizme ve Faşizme Karşı). Aylık siyasi gençlik dergisi. Dev-Genç geleneğini 19901ı yıllara taşımak isteyen, Devrimci Yol geleneğini sahiplenen gençler çıkarttı." O kadar. Tarih ancak böyle ayaklar altına alınabilir. 1978'de çıkarılan "Bağımsızlık ve Demokrasi Mücadelesinde DEV- GENÇ" yok Alpat'ın sözlüğünde. Geçtik. Ola ki hatırlamıyordur. Araştırmak gibi bir zahmete girmemiştir sonlarında yayınlanmaya başlayan Devrimci Gençlik Dergisi yok. Geçtik. Görmemiş, duymamıştır 'de onlarca sayı yayınlanan "Kurtuluş yolunda Devrimci Gençlik" de yok sözlükte. Geçtik. Bilmiyordur. O sıralar gözüne perde inmiştir. Halen yayınlanmakta olan, son olarak 26. Sayısı çıkan "Zafer Yolunda Devrimci Gençlik" de yok Alpat'ın sözlüğünde. Peki buna ne diyelim? Duymamış mı, görmemiş mi, bilmiyor mu? Be adam, bunca şeyi duymamışsan, bilmiyorsan, görmemişsen, araştırmıyorsan, sözlük yazmak senin neyine? Böyle tarihçi görülmüş, duyulmuş mu? * Yazar DY'li olduğundan subjektivizmini gizleyemiyor. Aynen ağababaları gibi, Devrimci Sol'u, Dev- Genç'i yok sayıyor. Ama şaşmak gerekir; tarihten, yaşanan onca yıldan hiç bir şey anlamamış, öğrenmemiş. Yıllarca Devrimci Sol'a siyaseti yasaklayıp, yıllarca dergisinde ondan en fazla "askıcılar" diye sözetmek, onu yoketmeye yetti mi? Siz yok sayınca yok mu oluyor? Tarihten zerre kadar öğrenmeyenler, tarih öğretmeye kalkarlarsa, tarihe "tarihçi" olarak değil, ancak "haddini bilmez cahiller" olarak kaydedilirler. * Bedri Yağan başlıklı bir madde. Sözlükçüye göre, "Örgüt içi anlaşmazlık nedeniyle bir grup arkadaşıyla Devrimci Sol'dan ayrıldı." Darbe yapmamış, ayrılmış. Darbecilerin kendisi bile "ayrılma" sözünü kullanamaz, darbeyi "13 Eylül insiyatifi" gibi kelimelerle kamufle etmeye çalışırlarken, sözlükçü, bu ihaneti bir "ayrılık" olarak sunuyor ve sonra "darbecilikle suçlandı" diyor. Sözlükçü, darbeyi meşru mu görüyor ki, buna gayet masum bir tanım olarak "ayrılık" adını veriyor? Darbe ihaneti sırasında "Devrimci Sol'da ayrılık" söylemi, kontrgerillanın kullandığı bir söylemdi. Bunun "devrimcilik" adına, "sol" bir sözlüğe aynen geçmesi sözlükçü adına ne büyük "talihsizlik"! Beynini kontrgerillanın psikolojik savaşının teslim aldığı kalemler, böyle talihsizlikleri daha çok yaşarlar. Ve onlarınki, gerçekte bir talihsizlik değil, sorumsuzluktur! Halka ve devrimci harekete ve devrimci değerlere düşmanlıktır. Sözlükte yer verilen isimlerin seçimi ve onlar hakkında yazılanlar ise tam bir sübjektivizm örneğidir. Hemen hiç bir somut ölçüsü yoktur. Keyfidir. Adeta hoşuna gidene yer vermiştir. Tabii eski DY'liler ve yeni ÖDP'liler bu sözlükçünün tarihinde başroldedirler. Örneğin, Türkiye tarihi açısından adeta bir dönüm noktası önemindeki 12 Temmuz, 17 Nisan tarihleri yoktur bu sözlükte. 12 Temmuz'da şehit düşen Devrimci Sol merkez komite üyesi Niyazi Aydın yoktur. Niye yokturlar? Bu soru da cevapsızdır. * Niyazi Aydın yoldaşımızı "beğenmeyen", 12 Temmuz'u önemsemeyen sözlükçü, ne düşünmüşse Sabahat Karataş ve Sinan Kukul'a sözlüğünde yer vermiştir. Öyle ya, sözlük onun sözlüğü. İstediğine yer verir, istediğine vermez! "SEBAHAT KARATAŞ" diye başlayan maddenin karşısında şunlar yazıyor: "Devrimci Sol militanı. Ama daha çok, Devrimci Sol'un lideri Dursun Karataş'ın karısı olmasıyla tanındı. İstanbul da kaldığı evde polisle girdiği çatışmada öldürüldü." Yine katledildi değil, öldürüldü. Bunu geçiyoruz. Sabahat Karataş'ın Devrimci Sol'un önder kadrolarından biri olduğunu, Merkez komite üyesi olduğunu herkes biliyor, bütün dergiler, kitaplar yazıyor, ama sözlükçü yazar bunu bilmiyor, görmüyor. Bilmemezlikten, görmemezlikten öteye Sabahat Karataş'ın konumunu, örgütü, halkı için harcadığı çabayı, aldığı görevleri "Devrimci Sol militanı... Dursun Karataş'ın karısı olmasıyla tanındı" diyerek küçümseme, küçültme çabası ise anlaşılmazdır, yazarın sorunu ne meçhuldür; ama söylem yabancı değildir ve yine kontrgerilla söylemidir. Acaba diyoruz, Devrimci Sol ve DHKP-C'ye ilişkin maddeleri yazar kontrgerillaya veya darbecilere mi yazdırdı? Bu kuşkumuzun ne kadar yerinde olduğu, Sinan Kukul'a ilişkin yazılanları okuyunca daha iyi anlaşılıyor. "SİNAN KUKUL" diye başlayıp devam ediyor: "Devrimci Sol'un önder kadrolarındandı. 12 Eylül'den sonra tutuklandı. Yargılaması sürerken cezaevinden kaçtı. Dursun Karataş ile ayrılığa düştü. İstanbul'da güvenlik güçleriyle girdiği bir çatışmada öldürüldü." Sabahat ve Sinan aynı dönemde Merkez Komite'de yeralmışlardır. Ve hep birlikte anılırlar. Sinan Kukul'un Merkez Komite'de yeraldığından, önder kadro olduğundan haberdar olan sözlükçü yazarın Sabahat'ın aynı konumda olduğundan habersiz olması mümkün değil. O zaman bu farklı yazımın nedeni ne? Bu bilinçli farklılaştırma,

19 16 Mayıs 1998 REFORMİZM 19 KURTULUŞ kontranın aşağılık demagojilerinden bindir. Ama yazarın kontrgerilla demagojilerini esas alan bir tarih yazması bununla bitmiyor. Sözlükçü yazar, Sinan Kukul'un "Dursun Karataş ile ayrılığa düştüğünü" iddia ediyor. Artık sözlükçüye şunu söylüyoruz: Bunu ispat edecek tek kelime göstermezsen alçaksın. İspat etmezsen, adi bir iftiracı, kontrgerillanın sözlükçüsüsün. * Yazar DY'li olduğundan, DY'nin tüm o olumsuz mirasını, değerlerini ısrarla sürdürdüğünden, bütün çabalarına rağmen düşmanlığını gizleyememiş. Devrimci Sol tarihini, bu tarihin önderlerini, düşmanlarımızın mantığıyla açıklayıp tarif ediyor. Devrimci Sol'a, DHKP-C'ye düşmanlık, bir "tarihçi"ye ne kazandımsa, înönü Alpat adlı sözlükçüye de onu kazandırır. * Sözlük ve tarih yazmaya kalkan yazarın, "örgüt İçi İnfaz", "Zindanlar Boşalsın, Tutsaklara Özgürlük", "TAYAD", "Nihat Erim", "Darbe", "Devrimci Sol" gibi pek çok başlıkta yaptığı cahilliklere, çarpıtmalara artık ayrıca değinmeyeceğiz. Aynı özensizlik, sorumsuzluk diğer geleneklerden siyasi hareketlere yönelik maddelerde de var. Yalnızca sonuç olarak bir kaç noktayı daha belirtelim: * Dört; Yazar, bu çarpık-çurpuk, yalan yanlış, kontra söylemleriyle dolu sözlüğü bir de şehitlere adamış. Yazık. Şehitlere saygısızlık. Beş; Yazara diyeceğimiz şudur; Sen otur Devrimci Yol'un tarihini yaz. Uydur uydur yaz. Kim sana ne der ki o zaman? Altı; Yazarın beynini kontrgerillanın psikolojik savaşı teslim almıştır. "Tarihten gelip tarih yazmak zor" diyor kitabının girişinde. Evet, belki tarihten gelmiş, ama nasıl? Yazar, dünden bugüne, teslim olarak gelmiştir. Oligarşiye karşı savaştan, Çayanların yolundan, oligarşiyle uzlaşmaya, düzen içine gelmiştir. Asıl zorluk ve sorun buradadır. Yedi; Savaş dışı kalanlar, savaşmayanlar, doğal ki, burjuvazinin diliyle konuşur, burjuvazinin beyniyle düşünür. Yazar da böyle yapıyor. Sokaktaki insanın bile psikolojik savaşın ne olduğunu öğrendiği günümüzde yazar hala kontranın beyni ile düşünüyor, onun söylemleriyle yazıyor. Sekiz; Başta belirttiğimiz gibi, yazarlık, hele sözlük yazmak, hele tarihi özetleyen bir sözlük yazmak, büyük sorumluluk, bilgi ve kapasite işidir. Savaşmaktan bıkmış, düzene dönmüş, beynini kontradan kurtarmayı bile beceremeyen aydıncıklar, "eski" olduğuna güvenip bu işe soyunurlarsa, olacak olan budur. Dokuz; Sözlükçü yazar, şimdi, bir alçak, iftiracı olmadığını ispat etmek zorundadır. Değilse, bu sıfatlar boynunda asılı kalacaktır. * Koordinasyon'da "Kopuş" Yeniden'in Nisan '98 tarihli 34. sayısından anlaşılıyor ki Koordinasyon'da bir "kopuş" yaşanmış. 18 Mart'ta Beyazıt'ta yapılan eylem bu noktada bir "dönemeç" olmuş. "18 Mart Beyazıt eylemi öğrenci muhalefetinde bir dönemin kapanması ve 'bütün taşların yeniden dizilmesi'gerektiğini ifade eder. İşte 18 Mart'ta Beyazıt'ta ayrı eylem örgütlemek EFKDG'liler ile ÖDP'li gençlik arasındaki ittifakı bozmak anlamına geliyor.' Böylesi bir kopuş gelinen nokta itibariyle bir zorunluluk haline gelmiştir." Pekala niye bu noktaya gelmişler ve Koordinasyon ne haldeymiş? Bu noktada iddialar muhtelif. Mesela, Yeniden'ci ÖDP'lilere göre "Koordinasyon ismi dar pratikçi eylemlerde fütursuzca kullanılmaya başlanmıştı." Ancak daha önemli olan Koordinasyon'un ne halde olduğuna dair söyledikleridir: "... Beraberinde, demokratik öğrenci muhalefeti devrimciler ve çevre ilişkilerine kadar daralmış, kitle bağları neredeyse tümüyle kopmaya yüz tutmuş, meşruluk yitimi yaşanmış ve marjinalleşmeye doğru hızlı ilerlemişti." "Üniversiteli gençliğin tek, meşru, militan, bağımsız örgütlenmesi olarak kurgulanan Koordinasyon... süreç içerisinde hu yapısını koruyamadı ve gelişen süreçte yukarıdan aşağıya işleyen hantal, merkezi bir yapı konumuna geldi." Özellikle Koordinasyon daha doğrusu Yenidenciler baştan beri herkesi taban demokrasisine önem vermemekte, despotlukla suçluyorlardı. Bu tesbitleriyle, aslında bunların kendilerine ait özellikler olduğunu belgelemektedirler. Yenidenci'lerin ne gençlikle, ne de hayatın başka bir alanında demokrasiyle, katılımcılıkla uzaktan yakından bir ilgisi yoklıır. Aynı çizginin bir parçası olarak ÖDP de aynı iddialarla kurulmuş, bu iddiayı kendisini diğer soldan ayırteden bir özellik olarak saymıştır hep. Ama kongrelerinde, parti işleyişlerinde görülmüştür ki, her şey ÖDP'yi oluşturan "kanat'ların arasında olup bitmektedir. Kanarlar arasındaki koltuk paylaşımları henüz, hatırlardadır. Esasında Yeniden-ÖDP- DY çizgisine uygun oları da budur. Çünkü bu çizgi halka inançsızlık ve güvensizlik üzerine şekillenen bir çizgidir. Halka i n a n madıkları, güvenmedikleri için devrimden, her türlü radikal dönüşümden umudu kesmiş, vazgeçmiş, düzen içilikte karar kılmışlardır. Bu halk aneak oy vermeye yarar demiş ve oy üzerine siyaset yapan bir parti kurmuşlardır. Halka güvenmeyenlerin, inanmayanların halkın iradesini, karar alma hakkını ortaya çıkaracak bir anlayışı savunmaları ve uygulamaları beklenemez. Halka inançsızlık, geniş gençlik kitlesine de inançsızlıktır. Koordinasyon çizgisi, bu inançsızlıkla, 12 eylül'ün gençlikte yarattığı ideolojik, maddi tahribatlar karşısında, bunları değiştirmeyi hedefleyen değil, bunlara teslim olan bir çizgiyi esas almıştır. Ama bu teslim oluşunu da çok çeşitli teorik ambalajlarla, kulağa hoş gelen sloganlarla gizlemeye çalışmaktan da geri durmamıştır. Koordinasyonun yaldızları dökülmüştür. Hile ve entrika ile, kendini olduğundan farklı göstererek yakınından uzağından geçemeyeceği misyonlar üstlenerek devrimci politika yapılamaz. Yapılamayacağına, gerçeklerin er geç açığa çıkacağına Koordinasyon örneğinde bir kez daha tanık olduk. Yenidenci'ler güya Koordinasyon'un sorunlarını tespit edip, b i r dönemi kapatıp yeni bir dönemi açma iddiasındalar. Ama sözkonusu yazıda Koordinasyon'un, daha doğrusu Koordinasyon'u ortaya çıkaran anlayışın açmazları, temel sorunları üzerine pek bir şey gözükmüyor. ÖDP'li gençlerin, gençlik içinde nasıl örgütlenecekleri, ÖDP Gençlik Örgütlenmesinin nasıl olacağı veya olmayacağı üzerine daha önce yaptıkları tartışmalarda açığa çıkan kafa karışıklığı ve bu karışıklığın yarattığı belirsizlik sürmektedir. Yenidenci'lerin, ÖDP'lilerin kafasındaki kaosun temelinde örgüt düşmanlığı vardır. Çünkü bu anlayış ÖDP'yi örgüt düşmanlığı üzerinde, örgütlülükleri ve devrimci örgüt anlayışının tasfiyesi üzerinde, birey ve bireyciliğin kutsanması üzerinde şekillendirmiştir. Bu anlayış Koordinasyon'u da gençlik içerisinde iflah olmaz bi r örgüt düşmanlığı yaparak örgütlemeye çalışmıştır. Örgüt fobisi adeta Koordinasyon'un varlık şartı olmuştur. Hayatın, daha örgütlü tavır ve eylemleri dayattığı noktada, Koordinasyon da çatırdamaya, doğasında var olan açmazlarla karşılaşmaya başlamıştır. Gelinen nokta bunun mantıki sonucudur. Kitle, örgüt, örgütlülük, demokratik merkeziyetçilik, her şey onların dilinde belirsizleştirilmiş, devrimci örgüt anlayışına ilişkin her şey reddedilirken, birey özgürlüğüne dair her şey kutsanmıştır. Yenidenci'ler Koordinasyon'un geldiği noktayı yazarken bile "sonuç olarak ise 'cephelerin Koordinasyonu' değil 'Koordinasyonun Cepheleri' şeklinde biçimlenmeye başlayan, anti demokratik, merkezi ve biçimsiz bir yapı ortaya çıkmıştır." diye ne anlama geldiği belirsiz "tespitler" yapmaktadır. Alı ntı yı b i r kez daha gözden geçirin merkezi lik bir olumsuzluk olarak sayılmaktadır. Gençlik hareketi içinde gençliği örgütleme, gençlik mücadelesine yön verme, önderlik etme iddiasında olan bir yapının merkezi olmasından daha doğal ve daha zorunlu bir şey olamaz kuşkusuz. Ama merkeziliğin daha M si ağzınızdan çıkmadan Yenidenci ler ürpermektedirler. Çelişkileri, açmazları buradadır. Kafalarının almadığı ise, bir kitle örgütlenmesinde merkezilikle kitlelerinin katılımının, kitlelerin söz ve karar haklarını kullanmasının aynı anda mümkün olabileceğidir. "Örgüt" ve birey i birbirinin tam karşıtı olarak gören. bir türlü biraraya getiremeyen kafa yapısı tabii bu birlikteliği de anlayamamaktadır. Bu onların hayatla ikinci çelişkisidir. Bir; kitleler kitleler derler ama gerçekte kitlelerin kararından, iradesinden korkarlar. İki; toplumsal muhalefete yön vermekten söz ederler ama merkeziliğin m'sinden bile kaçarlar. Bu çelişkiler üzerine kurulan bir yapı çatırdamasın da ne olsun? Koordinasyon'un iddiaları iflas etmiş, yaldızları dökülmüştür. Öğrenci Meclisleri önerisi karşısında "Koordinasyon var ya" diye ileri sürdükleri itirazın altının boş olduğu görülmüştür. Örgenci Meclisleri, öğrenci gençliğin kendi iradesini ortaya koyabileceği, kendi kararlarını aldığı taban örgütlülükleridir. Ve gençlik içirisinde bugün bu eşleve, mu mekanizmaya sahip başka da bir örgütlenme yoktur. *

20 KURTULUŞ 20 OZANLAR 16 Mayıs 1998 OZANLAR, TÜRKÜLER (1) Pir Sultan'a benzer bizim türküler Hızır Paşa'lara meydan okurlar Hak yoluna baş koyarlar halk için Yağlı sicimleri okşar bizim türküler Köroğlu'nun kıratıdır koşunca Şeyh Bedreddin olur kılıç vurunca Dadallara benzer kavga görünce Yayından çıkarsa bizim türküler Çamur yolu tepeleyip aşarlar Karanlığa kıvılcım saçarlar Emek hakkın sermayeden sorarlar Sazlar çalınınca bizim türküler Hüseyin BAŞARAN alklarımızın başkaldırı, isyan geleneğiyle birlikte Anadolu "Ankara'da türlü türlü plan var İstanbul'da açık açık talan var Seksen bine köpek salip alan var Sorsan hele değerimiz hiç bizim" AşıkYener "Devrim için bozuk düzen yakmağa Yapımıza ta kökünden bakmağa Halkım için halk türküsü yazmağa Sazımla yürürüm dostlar yanında" Hüseyin Başaran "Kazıl kanlı yaramız Biz kendimiz saracağız Görülmeyen davamızı Biz kendimiz göreceğiz" Aşık Bayram Ali "Yazacağım, bu can tende Durana dek yazacağım Eşitsilik zincirini Kırana dek yazacağım" Aşık İhsani topraklarında geliştirdiği bir gelenek de ozanlıktır. Halk ozanlarının veya başka deyişle aşıkların Anadolu tarihindeki, toplumsal yaşamındaki yeri son derece önemlidir. Bir kere onlar, Anadolu'nun gerçek tarihçileridirler. Yoksul halkın umudunu, öfkesini, adalet özlemini dile getirmiş, kahramanlıkları, yiğitlikleri kuşaktan kuşağa aktarmışlardır. Sonra, bu toprakların gördüğü en etkili ajitatör ve propagandistlerdir. Sonra, savaşçıdırlar; sazlarını silah gibi kullandıkları kadar, doğrudan silahın kendisini de kullanmaktan geri durmamışlardır. Gerçekten de, şiiri, türküsü, ağıdı, öyküsü ve destanıyla halkın anlatımına başvurulmadan Anadolu'nun ne tarihi yazılabilir, ne de halkı tanınabilir Anadolu aşıkları, sazlarıyla diyar diyar dolaşmış, halktan halka kardeşliğin, kültürel zenginliğin taşıyıcısı olmuş, yoksulluğun, çekilen acıların nedenini, ortak düşmanı ve kardeşliğin, kurtuluşun yolunu göstermeye çalışmışlardır. Halk kahramanlarının özelliklerini anlatmış, halkın bu önderlerle yakın bağ kurmalarını sağlamış, binlerce yüreğe isyan tohumlarını serpmişlerdir. "DİLİ VAR BALDAN TATLI, DİLİ VAR ZEHİRDEN ACI" Aşık kimdir? İşte size özlü bir tanım: "Dünyadaki tüm güzelliklere sevdalıdır: Sırtında sazı ayağında çarık, yan aç, yarı tok, gurbet belalısı aynı zamanda kan kardeşidir, onsuz olamaz. Över de yerer de. Tahta da bindirir, çamura da batırır. Hele ki düşmeye gör diline. Dosttur dost olmaya ama dili vardır baldan tatlı, dili vardır zehirden acı. Yani dağı taşı, kuşu kurdu susturur, ırmakları kurutursun da aşığın diline gem vuramazsın. Ne bey bilir, ne paşa dinler. Ne kadıdan çekinir ne hocadan sakınır. Halkın önünde eğilir; Kula kulluk yapmaz. O gördüğünü, bildiğini söyler..." Halk ozanının şiiri üslup olarak genellikle bireyseldir. Bir kişiye, cisme, olaya doğrudan seslenir. Türkülerin asıl konusu olan sevdalarında da hep kavuşulamayan bir sevgili vardır. Fakat bu sevda da görünürde tek bir kişiye olsa da, halka duyulan sevdadır. Halk sevgisidir en başta gelen. İçinden çıktıları halkın insanlarına, ezilen, çile çeken, zulüm gören, isyan eden yoksullaradır bu sevda. DEDE KORKUT'TAN ALEVİ DERVİŞLERİNE Ozanlığın Anadolu'da gelişimi ve yaygınlaşması, esas olarak Türklerin Orta Asya'dan göç ettikleri dönemle birlikte olmuştur. Türklerin müslümanlığa yönelişi ve Anadolu'ya göçle birlikte birçok derviş de Anadolu'ya gelmiştir. Şehirlere yerleşen halkın sünni mezhebini seçmesine karşın, göçerliğe devam eden ve dağlık kesimlerde yaşayan halk, kendi yaşam biçimlerine daha uygun olan aleviliği seçmiş, onu kendi kültürü, yaşam tarzı ve gelenekleriyle harmanlamıştır. Alevi dervişleri, erenleri düşüncelerini, tarikatlarını yayarken ağırlıklı olarak sazlı-sözlü anlatımları seçmişlerdir. Dede Korkut geleneğinin devamcısı olan halk şairlerinin kopuzla söyledikleri halk türküleri, geniş halk kitleleri içerisinde beğeniyle karşılanmaktaydı. Halkın sevdalarını, sevinçlerini, üzüntülerini, coşkularını dile getiren ozanlar, islamiyetle birlikte Arapça bir kelime olan "Aşık" adıyla anılmaya başlamışlardır. Eline kopuz yerine bağlamayı, sazı alan halk ozanları, Alevi felsefesinin düzene muhalif kimliğiyle bütünleştikçe, yoksul halk içerisinde daha çok yer etmiş, halk tarafından sevilip sahiplenilmişlerdir. Deyişler, duvaz-ı imamlar, miraciyyeler, nefesler, semahlar, ozan ve bağlamayla bütünleşmiş, dilden dile, kulaktan kulağa aktarılmıştır. AŞIK ACININ, SEVDANIN VE İSYANIN DİLİDİR Dergahlarda çalıp söyleyen dervişlerin, ozanların türkülerinde ilk dönem dini motifler öne çıkmaktadır. Ancak Anadolu'da isyanların, ayaklanmaların ardarda patlak vermesi, türkülerin bu ruh ve coşkuyla donanmasını da beraberinde getirmiştir. XII. ve XIII. Yüzyıl türkülerinde savaşın, açlığın, yoksulluğun izlerine rastlamak mümkündür. Dervişler, müridler bu dönemde kendi dinsel düşünceleriyle halkın bu duygularını bütünleştirmişler, isyanların, ayaklanmaların örgütlenmesinde, öncülüğünde baş rolü oynamışlardır. Dergahlarda, tarikatlarda, devletin buralara yönelik saldırısıyla birlikte dağlarda, mağaralarda yapılan toplantılarda direnci, savaşmanın gerekliliğini anlatan sazlı-sözlü söyleyişler eksik olmamıştır. Ozanların halk üzerindeki etkileri ve devlet otoritesini tanımamaları, devletin işkencelerine, katliamlarına uğramalarına neden olmuştur. Ancak devletin tüm vahşetine karşın ozanlar, halkın yanında yer almaktan vazgeçmemiş, zalimin zulmüne boyun eğmemişlerdir. "Kadılar, müftüler fetva yazarsa İşte kement, işte boynum asarsa İşte hançer işte başım keserse Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan" Halkların isyanının büyümesi ve tüm Anadolu'ya yayılmasıyla birlikte dervişlerin, müridlerin yanında, yoksul köylülerden insanların, halk önderlerinin, kahramanlarının artan oranda ozanlık yapmaya, diyar diyar dolaşmaya başladıkları görülmektedir. Yunus Emre'leri Pir Sultanların, Pir Sultanları Karacoğlan'ların takip ettiği bu süreçte, aşıkların bir çoğu bir elinde sazı, bir elinde silahıyla savaşmış, çatışmadan çatışmaya girmişlerdir. Dadaloğlu, Köroğlu bir yandan mavzer kurşunuyla, kılıçla, bir yandan da sazlarıyla, sözleriyle devleti vurmuşlardır. "Köroğlu'yum kayaları yararım Halkın kılıcıyım hakkı ararım Şahtan padişahtan hesap sorarım Uykudan uyanan katılır bana" AŞIKLARIN PİR'LERİ Anadolu'ya girip Toroslara, Çukurova'ya uğrayın. Bolu Dağları'na uzananların, İç Anadolu'ya yönelip Sivas'a varanların Köroğlu'nun, Karacaoğlan'ın, Dadaloğlu'nun, Pir Sultan'ın hikayelerini duymamaları mümkün müdür? (*) Karacaoğlan, hasretin, sevdanın, gurbetin ozanıdır. Türkmendir. Obasını bırakıp diyar diyar dolaşmış ve gurbette ölmüştür. Ölümünün nasıl olduğu bilinmez. Türlü efsaneler vardır üzerine. Ölümsüzlüğünü anlatır bazı efsaneler. Öyledir gerçekten de; çünkü beyitleri hala dilimizdir. Gönlü büyük bir tabiat sevgisi ile doludur. Dünyadaki bütün yaratıklara sevdalıdır. Tabiatı hayretle, coşkuyla izlemiş ve beyitlerine katmıştır. Yaşama dört elle bağlıdır. Bir Elif'i sıkça duyulmuştur beyitlerinde, bir de turnası. Gurbet Türkmenin başının belası, Karacaoğlan'ın ise kardeşidir. 16. yüzyılın en çok tanınan aşığıdır. "Ölüm ardıma düşüp de yorulma Var git ölüm bir zamanda gene gel Akıbet alırsın komazsın beni Var git ölüm bir zamanda gene gel" Köroğlu da yüzyıl aşıklarındandır. Bolu Beyi'nin zulmüne karşı dağları mevzii etmiştir kendine. Kavganın, başkaldırının ozanıdır. Egemen sınıfın sömürüsüne, zulmüne eşkıyalık geleneği ile karşı koymuş ve yıllarca direnmiş, hem Osmanlı hem Bolu Beyleri ile çatışarak halkın kahramanı olmuştur. Bu meydan okuyuşta Çamlıbele, kıratına, yiğitlerine olduğu kadar halkına da güven vardır. Bu güven ile "Gelsin dövüşelim Bolu Beyleri", "Nuzret

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012 15 Mart 2012 Perşembe günü işlerinden atılan Asilçelik işçileri Bursa nın Orhangazi ilçesi cumhuriyet meydanında basın açıklamasıyla İşimizi İstiyoruz talebini dile getirdikleri ve işlerine geri dönene

Detaylı

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR 4.19.4 TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR 1) Dosya No : 2013/551 E. : Ankara 17. Asliye Ceza si : 1- TMMOB YK Başkanı Mehmet Soğancı 2- TMMOB Genel Sekreteri N. Hakan Genç :2911 sayılı Toplantı ve Gösteri

Detaylı

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 1 Av.Dr. M. SEZGİN TANRIKULU İSTANBUL MİLLETVEKİLİ GİRİŞ 2015 yılı Ağustos ayından itibaren tekrar başlayan çatışmalar Türkiye tarihinde eşi az görülmüş bir yıkıma, sayısız

Detaylı

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR BALIKESİR - 30.09.2014 HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR Balıkesir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Hüseyin Gündoğdu, Ankara ve Hatay Tabip odaları üyelerinin Gezi Parkı olayları sürecinde hukuka aykırı

Detaylı

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 23 OCAK 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ YAŞAM HAKKI İHLALLERİ ÖLÜ YARALI YARGISIZ İNFAZ (Keyfi Öldürme,

Detaylı

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ -AÇIKLAMA- Bu raporda yer alan veriler ve verilere

Detaylı

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 19 EKİM 2016 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ YAŞAM HAKKI İHLALLERİ ÖLÜ YARALI YARGISIZ İNFAZ (Keyfi

Detaylı

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık Sendikamız Yapı-Yol Sen 12 Nisan 2012 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğü önünde ve eşzamanlı olarak tüm şube binaları önünde, Otoyol ve Köprülerin özelleştirilmesi, görevde yükselme ve unvan değişikliği

Detaylı

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ BASINA VE KAMUOYUNA Erkek egemen kapitalist sistemde kadınların en önemli sorunu 2011 yılında da kadına yönelik şiddet olarak yerini korudu. Toplumsal cinsiyetçi rolleri yeniden üreten kapitalist erkek

Detaylı

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 21 TEMMUZ 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ -AÇIKLAMA- Bu raporda yer alan veriler ve verilere

Detaylı

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ 19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI 19.09.2014 Bugün 19 Eylül. Bugün bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü TMMOB nin mücadele dolu tarihi açısından

Detaylı

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler.

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler. İSTANBUL TAYAD lı Aileler Bayram Kahvaltısında Bir Araya Geldiler Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler. Kahvaltıdan önce yapılan

Detaylı

2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İ RAPORU -BİLANÇO- 21 TEMMUZ 2016 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ YAŞAM HAKKI İ ÖLÜ YARALI YARGISIZ İNFAZ (Keyfi Öldürme,

Detaylı

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU ARALIK 2012

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU ARALIK 2012 İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 01 31 ARALIK 2012 M. SEZGİN TANRIKULU CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI İSTANBUL MİLLETVEKİLİ GİRİŞ: Bugün 10 Aralık İnsan Hakları

Detaylı

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 01 KASIM 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ -AÇIKLAMA- Bu raporda yer alan veriler ve verilere

Detaylı

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146 TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI EMO Kocaeli Şubesi 146 İKK Sekreterliği Makina Mühendisleri Odası tarafından yürütülmektedir. Şubemiz, üniversite, resmi kurum, sendika, oda ve derneklerle sürdürülebilir

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

2016 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2016 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU 15 NİSAN 2016 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ DEĞERLENDİRME İnsan Hakları Derneği Doğu ve Güneydoğu Anadolu

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Bölüm 18. Demokrasi Mücadelesinde Odamız

Bölüm 18. Demokrasi Mücadelesinde Odamız Bölüm 18 Demokrasi Mücadelesinde Odamız 268 M M O 40. Dönem Çalışma Raporu M M O 40. Dönem Çalışma Raporu 269 TMMOB Makina Mühendisleri Odası bugüne dek olduğu gibi bu dönemde de kendi meslek alanları

Detaylı

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Mezitli CHP İlçe örgütünün düzenlediği Yenimahalle

Detaylı

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB 2010-2012 ISBN 978-605-01-0372-4 Baskı Mattek Basın Yayın Tanıtım Tic. San. Ltd. Şti Adakale Sokak 32/27 Kızılay/ANKARA Tel: (312)

Detaylı

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler Geçtiğimiz ay Suriye de Irak Şam İslam Devleti ve diğer muhalif güçler arasında yaşanan çatışmaya ilişkin, Suriye Devrimci Sol

Detaylı

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ!

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ! DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ! DÜNYA BARIŞININ GÜVENCESİ İŞÇİ SINIFIDIR! HAKSIZ, GERİCİ VE EMPERYALİST SAVAŞLAR EMPERYALİST KAPİTALİST DEVLETLER TARAFINDAN SÜRDÜRÜLMEKTEDİR! EMPERYALİST SÖMÜRÜ SİSTEMİ İŞÇİ

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01.

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01. Günlük Haber Bülteni 27.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.sanlıurfa.com Tarih: 26.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.haberler.com Tarih: 26.01.2015

Detaylı

SAYIN BASIN MENSUPLARI;

SAYIN BASIN MENSUPLARI; SAYIN BASIN MENSUPLARI; BUGÜN TÜM TÜRKİYE DE, BAŞTA ULUSLARARASI SENDİKALAR KONFEDERASYONU İLE TTB OLMAK ÜZERE FİLİSTİN KATLİAMININ DURDURULMASI İÇİN ÇEŞİTLİ ETKİNLİKLER DÜZENLENMEKTEDİR. İsrail ordusunun

Detaylı

MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Aydıncık CHP İlçe Yönetim Kurulu ve Belediye

Detaylı

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 MART TA ALANLARA! 8 Mart, kadın işçilerin daha iyi çalışma koşulları için verdikleri mücadeleyi yaşamlarıyla ödedikleri bir

Detaylı

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ!

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ! MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ! İşçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs; tüm yurtta olduğu gibi İstanbul da da coşkuyla kutlandı.1978 1 Mayıs ın ardından ilk kez izin verilen

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : Tarih:

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi :  Tarih: Günlük Haber Bülteni 13.02.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi : www.urfanatik.com Tarih: 12.02.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi : www.sanliurfa.com Tarih:12.02.2015 İNTERNET HABERLERİ

Detaylı

ALİ ÇAVUŞ: KİMİN IRKÇI OLDUĞUNU HEPBİRLİKTE GÖRDÜK Salı, 13 Aralık :23

ALİ ÇAVUŞ: KİMİN IRKÇI OLDUĞUNU HEPBİRLİKTE GÖRDÜK Salı, 13 Aralık :23 DEB Partisi Genel Başkanı Mustafa Ali Çavuş, Bizler ırkçı bir parti değiliz. Yapılan bu saldırıyla birlikte bizlere Irkçı Parti diyenlerin ve hangi partinin ırkçı bir parti olduğunu hepimiz birlikte görmüş

Detaylı

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu.. 28 Nisan 2014 Basın Toplantısı Metni ; (Konuşmaya esas metin) Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu.. -- Silahlı Kuvvetlerimizde 3-4 yıldan bu yana Hava Kuvvetleri

Detaylı

SENDİKALAR VE DİĞER DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİLER EYLEM VE ETKİNLİKLER

SENDİKALAR VE DİĞER DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİLER EYLEM VE ETKİNLİKLER SENDİKALAR VE DİĞER DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİLER EYLEM VE ETKİNLİKLER Yaşanası güzel bir dünya için, emeğe, eşitliğe, özgürlüğe, barışa kardeşliğe, paylaşmaya ve dayanışmaya önem veren bir Oda

Detaylı

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI Bodrum İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Özcan ın kurum değişikliği ile Ankara Gölbaşı belediye başkan yardıcılığı görevine

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.sanlıurfa.com Tarih: 31.01.

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.sanlıurfa.com Tarih: 31.01. Günlük Haber Bülteni 01.02.2015 İnternet Haber Sitesi : www.sanlıurfa.com Tarih: 31.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.sanlıurfa.com Tarih: 31.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.sanlıurfa.com Tarih:

Detaylı

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ Geçtiğimiz 28 Mayıs ta kendisinden ayrılan iki çocuğunun annesi dini nikahlı eşi 29 yaşındaki Ayşegül Aslan ı çalıştığı işyerinde silahla öldüren, işyeri sahibini

Detaylı

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. BASIN ÇALIġMALARI

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. BASIN ÇALIġMALARI BASIN ÇALIġMALARI BASIN AÇIKLAMALARIMIZ 5 Mayıs 2010 Özelleştirme Karşıtı Platform İstanbul Bileşenleri nin Taksim BEDAŞ önünde gerçekleştiği basın açıklaması yoğun bir katılımla yapıldı. Şubemiz üye ve

Detaylı

2006 Yılı Türkiye Đnsan Hakları Đhlalleri Bilançosu

2006 Yılı Türkiye Đnsan Hakları Đhlalleri Bilançosu 2006 Yılı Türkiye Đnsan Hakları Đhlalleri Bilançosu YAŞAM HAKKI ĐHLALLERĐ Yargısız Đnfazlar 44 914 Toplumsal Gösterilere Müdahalede Aşırı Güç Kullanımı 12 869 Dur ihtarı na Uymama ve Silah Kullanma Yetkisinin

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com Günlük Haber Bülteni 13.03.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi: www.sanliurfa.com Tarih:12.03.2015 İNTERNET HABERLERİ İnternet Haber Sitesi: www.sabah.com.tr Tarih:12.03.2015 İNTERNET HABERLERİ

Detaylı

MİT'ten yurt dışındaki FETÖ'cülere 3 aşamalı operasyon

MİT'ten yurt dışındaki FETÖ'cülere 3 aşamalı operasyon MİT'ten yurt dışındaki FETÖ'cülere 3 aşamalı operasyon 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da Fetullahçı Terör Örgütü ile çok ciddi bir mücadele yürütülüyor. 16 ülkede

Detaylı

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. YÜRÜYÜġ ve MĠTĠNGLER

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. YÜRÜYÜġ ve MĠTĠNGLER YÜRÜYÜġ ve MĠTĠNGLER 2010 ve 2011 1 MAYISLARINDA 1 MAYIS ALANINDAYDIK 2010 yılında, Taksim'de 32 yıl sonra kitlesel 1 Mayıs kutlamaları için yüzbinlerce emekçi meydanı doldurdu. Dolmabahçe, Şişhane ve

Detaylı

ŞUBAT 2015 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

ŞUBAT 2015 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili ŞUBAT 2015 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Mezitli/Akdeniz Mahallesinde 2015 Genel Seçimlerine

Detaylı

İlerici Kadınlar Kimdir?

İlerici Kadınlar Kimdir? İlerici Kadınlar Kimdir? Türkiye de AKP iktidarı ile ivme kazanan piyasacılık ve gericilik kadınlar üzerindeki baskıyı daha da artırmıştır. Özellikle son on yılda toplumsal yaşamın dincileştirilmesi kadın

Detaylı

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA! 1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA! İşçilerin burjuvaziye ve egemen sınıfa karşı mücadelesi sürdükçe, bütün talepleri karşılanana dek 1 Mayıs, bu taleplerin her yıl dile getirildiği gün olacaktır.

Detaylı

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız 1 MAYIS Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Bayramı 1 Mayıs nedeniyle yayınladığı mesaj şöyle: İşçilerin birlik ve dayanışma günü olan, 1 Mayıs ın, tüm dünya ve ülkemiz

Detaylı

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır! 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır! Clara Zetkin haklı olarak Kadının özgürlüğünün, tüm insanoğlunun özgürlüğü gibi, emeğin sermayenin

Detaylı

Türkiye'de ilan edilen olağanüstü hal uygulaması dünya basınında geniş yer buldu / 11:14

Türkiye'de ilan edilen olağanüstü hal uygulaması dünya basınında geniş yer buldu / 11:14 Dünya Basınında OHAL Türkiye'de ilan edilen olağanüstü hal uygulaması dünya basınında geniş yer buldu. 21.07.2016 / 11:14 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı 3 ay süreli OHAL kararı dünya

Detaylı

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler Dünya üzerindeki birçok İslami kurum, kuruluş ve şahsiyetler Türkiye'de yaşanan darbe girişimi hakkında mesajlar yayımladı. 16.07.2016 / 22:09 15 Temmuz gecesi

Detaylı

EKONOMİK, DEMOKRATİK ÖZLÜK HAKLARIMIZ; EMPERYALİZME, GERİCİLİĞE VE ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI MÜCADELEDE ŞUBEMİZ

EKONOMİK, DEMOKRATİK ÖZLÜK HAKLARIMIZ; EMPERYALİZME, GERİCİLİĞE VE ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI MÜCADELEDE ŞUBEMİZ EKONOMİK, DEMOKRATİK ÖZLÜK HAKLARIMIZ; EMPERYALİZME, GERİCİLİĞE VE ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI MÜCADELEDE ŞUBEMİZ 162 Şubemiz, Odamızın ana yönetmeliği uyarınca ülke ve toplum çıkarları doğrultusunda, yurdumuzun

Detaylı

Kadınlar kimsenin namusu değildir

Kadınlar kimsenin namusu değildir Kadınlar kimsenin namusu değildir Son dönemlerde medyada namus cinayetlerine sıkça rastlanmaya başlandı. Kadınlarımız vahşice öldürüldü. Bu tür insan hakları ihlallerinin yapıldığı olaylar karşısında sessiz

Detaylı

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? Toplu İş Sözleşmesi (TİS), çok genel anlamı ile emekçilerin temsilcisi sendika ile işveren temsilcilerinin, ekonomik, özlük ve çalışma koşullarını birlikte belirlemeleridir.

Detaylı

İsviçreli siyasetçi ve örgütler: Diktatörlüğe karşı Kürtlerle dayanışma büyütmeli

İsviçreli siyasetçi ve örgütler: Diktatörlüğe karşı Kürtlerle dayanışma büyütmeli İsviçreli siyasetçi ve örgütler: Diktatörlüğe karşı Kürtlerle dayanışma büyütmeli İsviçreli örgütler ve siyasetçiler, Erdoğan diktatörlüğüne karşı yürüyerek, Kürt halkıyla uluslararası dayanışmanın büyütülmesi

Detaylı

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ Bismillairrahmanirrahim 1. Suriye de 20 ayı aşkın bir süredir devam eden kriz ortamı, ülkedeki diğer topluluklar gibi

Detaylı

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi MTM Medya Takip Merkezi, 2010 yılında medyanın gündemini belirleyen konu ve olayları derledi. İki bini aşkın gazete, dergi, TV kanalı ve haber sitesinde periyodik olarak yapılan takip sonuçları, yıl boyunca

Detaylı

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

Ýstanbul hastanelerinde GREV! Ýstanbul hastanelerinde GREV! Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Doktorlar, hemþireler, eczacýlar, diþ hekimleri, hastabakýcýlar, týp fakültesi öðrencileri ve taþeron

Detaylı

Diyarbakır ve Yüksekova da kayıplarının failleri soruldu

Diyarbakır ve Yüksekova da kayıplarının failleri soruldu Diyarbakır ve Yüksekova da kayıplarının failleri soruldu İHD ve kayıp yakınları, faile meçhul cinayetlere kurban giden ve kaybedilenlerin faillerini Diyarbakır ve Yüksekova da bu hafta da biraraya gelerek

Detaylı

YARGIDA ÇİFTE STANDARTA SON HASAN POLAT A ÖZGÜRLÜK

YARGIDA ÇİFTE STANDARTA SON HASAN POLAT A ÖZGÜRLÜK YARGIDA ÇİFTE STANDARTA SON HASAN POLAT A ÖZGÜRLÜK HASAN POLAT MÜEBBET HAPİS HÜKÜMLÜSÜ OLARAK 20 YILI AŞKIN ZAMANDIR TUTSAK! AİHM ADİL YARGILANMA HAKKININ İHLAL EDİLDİ, YARGILAMANIN YENİLENMESİ GEREKİR

Detaylı

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Açılış Tarihi Kapanış Tarihi Sona Eriş Nedeni 1 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 17.11.1924 05.06.1925

Detaylı

Kasım 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Kasım 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Kasım 2013 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Mezitli İlçesi CHP Belediye Başkanı aday adaylarının

Detaylı

BALYOZ ZULMÜ KARŞISINDA SUSUP SİNENLER UTANSIN

BALYOZ ZULMÜ KARŞISINDA SUSUP SİNENLER UTANSIN BALYOZ ZULMÜ KARŞISINDA SUSUP SİNENLER UTANSIN Eğer bir ülkede yargıç ve savcılar, adalet yerine zulüm dağıtıyorsa; o ülkede hak, hukuk, adalet, özgürlük ve demokrasi bitmiştir. Eğer bir ülkede insanlar

Detaylı

Ağustos 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Ağustos 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Ağustos 2013 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Tarsus CHP İlçe Örgütünü ziyaret ederek,

Detaylı

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE Bodrum da sağlık çalışanları iş bıraktı. Bodrum Devlet Hastanesi önünde buluşan sağlık meslek örgütü temsilcileri, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, emeklilik hakları

Detaylı

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Yeni Seçilen Tarsus CHP İlçe Yönetimini ziyaret ederek

Detaylı

TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Anamur CHP İlçe Örgütünü ziyaret ederek ilçe yöneticilerinden

Detaylı

KANLI PAZAR'DAN MECLİS BAŞKANLIĞI'NA

KANLI PAZAR'DAN MECLİS BAŞKANLIĞI'NA TBMM 27. Dönem Başkanı İsmail Kahraman'ın "Laiklik anayasada olmamalıdır" sözleri, Kahraman'ın ülkedeki en büyük gerici ayaklanmalardan biri olan ve tarihe Kanlı Pazar olarak geçen saldırının faillerinden

Detaylı

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız! Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız! Havacılık sektörüne grev yasağı getiren yasa tasarısı mecliste onaylandı. Hava-İş Sendikası, yasa mecliste görüşülmeye başlanmadan

Detaylı

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu GÜNÜN MANŞETLERİ 23 Temmuz 2016 Cumartesi 11:52 Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu FETÖ darbe girişimi olaylarında darbecilerin hedefinde UIC Yönetim

Detaylı

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar. Boyun eğmeyenler bu yana BU DÜZENİ SIFIRLA AKP eliyle sürdürülen gerici diktatörlük Türkiye'nin kaderi değildir. Bu diktatörlük bir kaza veya arızanın sonucu ortaya çıkmış da değildir. Sömürü düzeni kendini

Detaylı

7. dönem çalışma raporu SOSYAL ETKİNLİKLER. EMO Kocaeli Şubesi

7. dönem çalışma raporu SOSYAL ETKİNLİKLER. EMO Kocaeli Şubesi SOSYAL ETKİNLİKLER 134 Geneksel Bahar Pikniği 27 Mayıs 2012 Şubemizin Geleneksel Pikniği 27 Mayıs Pazar Günü Sapanca`da gerçekleştirildi. Beraber yapılan kahvaltı ile başlayan pikniğe üyelerimiz aileleriyle

Detaylı

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Saðlýk emekçilerinin 2 gün süren grevleri baþladý. Ülke genelindeki hastanelerin nereyse tamamýnda hastanede

Detaylı

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Erdoğan, "OHAL uygulaması kesinlikle demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı değildir" dedi. 21.07.2016 / 09:56 Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından

Detaylı

Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması

Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ni ziyaret eden ilk Türk siyasi lider olan Perinçek, onurlarına verilen yemek sırasında bir konuşma gerçekleştirdi. ABD'nin savaş

Detaylı

AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni:

AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni: AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni: Temmuz 03, 2008-12:00:00 AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat'ın düzenlediği basın toplantısının tam

Detaylı

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER 9TOPLUMSAL ETKİNLİKLER 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER 11111 260 01 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 11111 262 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye nin dört köşesindeki emekçiler iş bıraktı! Tarih : 17.06.2013 DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve TDB, Gezi Parkı yla başlayan protestolara yönelik polisin sert müdahalesi nedeniyle

Detaylı

AĞUSTOS 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

AĞUSTOS 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili AĞUSTOS 2016 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Mezitli İlçe Başkanlığı binasında yönetici

Detaylı

Sosyal Güvenlik Haftası Çeşitli Etkinlik ve Ziyaretlerle Kutlandı

Sosyal Güvenlik Haftası Çeşitli Etkinlik ve Ziyaretlerle Kutlandı Sosyal Güvenlik Haftası Çeşitli Etkinlik ve Ziyaretlerle Kutlandı Sosyal Güvenlik Haftası 11-15 Mayıs tarihleri arasında çeşitli etkinlik ve ziyaretlerle kutlandı. Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK) Başkanı Yadigar

Detaylı

SESIN YOLCULUGU 8: GENÇ BESTECILER SENLIGI

SESIN YOLCULUGU 8: GENÇ BESTECILER SENLIGI Portal Adres SESIN YOLCULUGU 8: GENÇ BESTECILER SENLIGI : www.bugunbugece.com İçeriği : Kültür/Sanat Tarih : 06.04.2015 : http://www.bugunbugece.com/git-gor/sesin-yolculugu-8-genc-besteciler-senligi 1/2

Detaylı

18. bölüm. basında bursa il koordinasyon kurulu

18. bölüm. basında bursa il koordinasyon kurulu 18. bölüm basında bursa il koordinasyon kurulu BÖLÜM 18: BASINDA TMMOB BURSA İL KOORDİNASYON KURULU Şubemizin sekreteryalığında yazılı basında toplam olarak 120 kez yer almıştır. Bunun dışında görsel

Detaylı

UIT-CI/UBK Koordinasyon Komitesi deklarasyonu: Yaşasın Brezilya halkının mücadelesi!

UIT-CI/UBK Koordinasyon Komitesi deklarasyonu: Yaşasın Brezilya halkının mücadelesi! UIT-CI/UBK Koordinasyon Komitesi deklarasyonu: Yaşasın Brezilya halkının mücadelesi! Geçtiğimiz günlerde, Latin Amerika nın en büyük, en kalabalık ve en önemli ülkesi olan Brezilya da milyonlar 300 farklı

Detaylı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Örgütü Yalıkavak Mahalle Temsilciliği tarafından geniş katılımlı birlik ve dayanışma

Detaylı

SENDİKALAŞMA EYLEMİ İÇİN İLERİ

SENDİKALAŞMA EYLEMİ İÇİN İLERİ grevli,toplu sözleşmeli SENDİKALAŞMA EYLEMİ İÇİN İLERİ [TfH TüR K iy E [-C JTEK N İK ELEMAN i ^ M k u r u lta y i 22-23 Mayısı Maltepe Alemdar Sineması 'saat X) > T ü rk iy e 3. t e k n ik elem a n k u

Detaylı

Uygulanacak ekonomik politikalar, istihdam ve üretime öncelik tanımalı, politikaların temelini insan oluşturmalıdır.

Uygulanacak ekonomik politikalar, istihdam ve üretime öncelik tanımalı, politikaların temelini insan oluşturmalıdır. TERÖR VE BEKLENTİLER Türkiye, önce 22 Temmuz genel seçimleri ve ardından Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile yaz aylarını kendini yenileyerek geçirmiş, sonbahara ise artan terör olayları, şehitlerimiz, onların

Detaylı

15 Ekim 2014 Genel Merkez

15 Ekim 2014 Genel Merkez ÇİN Yatırım Fırsatları Paneli 15 Ekim 2014 Genel Merkez İş Dünyamızın Saygıdeğer Mensupları, Değerli MÜSİAD üyeleri, Değerli Basın Mensupları, Toplantımıza katılımından dolayı teşekkür ediyor, Sizleri

Detaylı

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA 2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ün 1928 yılında Ankara

Detaylı

EKİM 2017 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

EKİM 2017 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili EKİM 2017 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL- İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Akdeniz ilçesinde Adıyaman Balyanlılar Derneği

Detaylı

TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI

TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI 2. KAMUDA ÇALIŞAN MÜHENDİS, MİMAR VE VE ŞEHİR PLANCILARININ ÜCRETLERİ VE ÖZLÜK HAKLARI İYİLEŞTİRİLMELİ, EMEKLİLERİN KOŞULLARI İNSANCA YAŞAM DÜZEYİNE ÇEKİLMELİDİR! TMMOB Maden

Detaylı

ÇALIŞMA DÖNEMİNDE ANKARA İKK ÇALIŞMALARI

ÇALIŞMA DÖNEMİNDE ANKARA İKK ÇALIŞMALARI 24. 20. ÇALIŞMA DÖNEMİNDE ANKARA İKK ÇALIŞMALARI 20.Çalışma Dönemi içinde merkezi düzeyde olduğu kadar yerel düzeyde de TMMOB ye bağlı Odalarla ortak çalışmalar yürütülmesine özel bir önem verilmiştir.

Detaylı

MESLEK ÖRGÜTÜNÜN GöREV ÇAĞRISINA KATILMAK SUÇ MUDUR? BU NEDENLE HUKUKİ BİR YAPTIRIM UYGULANABİLİR Mİ?

MESLEK ÖRGÜTÜNÜN GöREV ÇAĞRISINA KATILMAK SUÇ MUDUR? BU NEDENLE HUKUKİ BİR YAPTIRIM UYGULANABİLİR Mİ? MESLEK ÖRGÜTÜNÜN GöREV ÇAĞRISINA KATILMAK SUÇ MUDUR? BU NEDENLE HUKUKİ BİR YAPTIRIM UYGULANABİLİR Mİ? Bilindiği gibi Dr. Ersin Aslan ın, bir hasta yakını tarafından öldürülmesinin birinci yılı yaklaşıyor.

Detaylı

Cumhuriyet gazetesine operasyon, 18 kişi hakkında gözaltı ve arama kararı

Cumhuriyet gazetesine operasyon, 18 kişi hakkında gözaltı ve arama kararı Cumhuriyet gazetesine operasyon, 18 kişi hakkında gözaltı ve arama kararı Cumhuriyet Gazetesi'nin, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu'nun da aralarında bulunduğu, 18 yönetici ve yazarı hakkında gözaltı

Detaylı

SAĞLIK-SEN SİVAS ŞUBESİ DENETLEME KURULU RAPORU

SAĞLIK-SEN SİVAS ŞUBESİ DENETLEME KURULU RAPORU EK-1: SAĞLIK-SEN SİVAS ŞUBESİ DENETLEME KURULU RAPORU RAPOR NO: RAPOR TARİHİ:01.10.2014 Sağlık-Sen Sivas Şubesi Denetleme Kurulu Üyeleri olarak 31.10.2010-27.08.2014 iki olağan seçim arası idari ve mali

Detaylı

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015 Türkiye Cezasızlık Araştırması Mart 2015 İçerik Araştırma Planı Amaç Yöntem Görüşmecilerin Dağılımı Araştırma Sonuçları Basın ve ifade özgürlüğünü koruyan yasalar Türkiye medyasında sansür / oto-sansür

Detaylı

Deniz Gezmiş Yaşasın Marksizm Leninizm

Deniz Gezmiş Yaşasın Marksizm Leninizm Deniz Gezmiş Yaşasın Marksizm Leninizm Deniz Gezmiş idam sehpasına çıktığında hayatını verdiği mücadelesini şu sözlerle özetlemişti, Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm- Leninizm. Yaşasın Türk

Detaylı

07 Mayıs 2015 BASINA VE KAMUOYUNA. Mayıs 2015 - İsrail İnsan Hakları İhlalleri Raporu na İlişkin Basın Bildirisi. Değerli Basın Mensupları,

07 Mayıs 2015 BASINA VE KAMUOYUNA. Mayıs 2015 - İsrail İnsan Hakları İhlalleri Raporu na İlişkin Basın Bildirisi. Değerli Basın Mensupları, 07 Mayıs 2015 BASINA VE KAMUOYUNA Mayıs 2015 - İsrail İnsan Hakları İhlalleri Raporu na İlişkin Basın Bildirisi Değerli Basın Mensupları, Uluslararası Adalet ve Hürriyet Derneği`nin, 2015 Yılı İsrail tarafından

Detaylı

Ege Bölgesi Gülsüm Çolak:

Ege Bölgesi Gülsüm Çolak: Ege Bölgesi Gülsüm Çolak: Oğlu Uğur Çolak Türkiye de en çok can kaybı yaşanan ve dünya maden kazaları tarihine geçen tam 301 kişinin öldüğü Soma Maden Faciasında yirmi altı yaşında yaşamını yitirdi. Uğur

Detaylı

7. dönem çalışma raporu ÜYE TOPLANTILARI. EMO Kocaeli Şubesi

7. dönem çalışma raporu ÜYE TOPLANTILARI. EMO Kocaeli Şubesi ÜYE TOPLANTILARI 60 Gebze de Temsilcilik Ve Üye Toplantısı Gerçekleştirildi 24 Şubat 2012 7. Dönem yönetim kurulu 24 Şubat Cuma günü Gebze temsilciliği üyeleriyle bir araya geldi. Buluşmada Şube Başkanı

Detaylı

ŞUBAT 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

ŞUBAT 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili ŞUBAT 2016 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Tarsus/Gülek Mahallesinde vatandaşlarla bir

Detaylı

Özet Rapor. Kürt Öz Yönetim Güçleri Tarafından Gerçekleştirilen Tutuklama Sayıları ve Zorla Kaybolma Vakalarındaki Artış. Pazartesi, Şubat 18, 2019

Özet Rapor. Kürt Öz Yönetim Güçleri Tarafından Gerçekleştirilen Tutuklama Sayıları ve Zorla Kaybolma Vakalarındaki Artış. Pazartesi, Şubat 18, 2019 Özet Rapor Kürt Öz Yönetim Güçleri Tarafından Gerçekleştirilen Tutuklama Sayıları ve Zorla Kaybolma Vakalarındaki Artış Pazartesi, Şubat 18, 2019 1 Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR) Haziran 2011 de kurulmuş

Detaylı

istekli olanlara öncelik verilerek okul müdürünün teklifi ve milli eğitim müdürünün onayı

istekli olanlara öncelik verilerek okul müdürünün teklifi ve milli eğitim müdürünün onayı NÖBET YÖNERGESİ İÇİN TALEPLERİMİZ Belleticiler, okulda görevli öğretmenlerden, yeterli sayıda öğretmen olmaması halinde aynı yerleşim yerindeki diğer eğitim kurumlarında görevli öğretmenler arasından istekli

Detaylı

Eylül 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Eylül 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Eylül 2013 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Yenişehir İlçesi CHP Belediye Başkanı aday

Detaylı