TOO ENOUGH. Aşırı, çok fazla yeterli, yeterince, yeteri kadar

Ebat: px

Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "TOO ENOUGH. Aşırı, çok fazla yeterli, yeterince, yeteri kadar"

Nergis Bayrak
8 yıl önce
İzleme sayısı:

1 TOO ENOUGH Aşırı, çok fazla yeterli, yeterince, yeteri kadar

2 TOO aşırı, çok fazla Difficult Too difficult Too difficult to answer Too difficult to imagine Too difficult to think Zor aşırı zor (yapılamayacak kadar zor) Cevaplamak için aşırı zor Cevaplanamayacak kadar zor hayal etmek için aşırı zor hayal edilemeyecek kadar zor düşünülemeyecek kadar zor

kadar zor) Cevaplamak için aşırı zor Cevaplanamayacak kadar zor hayal

3 Old: Yaşlı Too old: aşırı yaşlı Too old to run: Koşmak için aşırı yaşlı koşamayacak kadar yaşlı My grandfather is TOO OLD to run. Büyük babam koşamayacak kadar yaşlıdır.

4 Young Genç Too young aşırı genç Too young to walk: Yürümek için aşırı genç yürüyemeyecek kadar genç (küçük) The baby is TOO YOUNG to walk. Bebek yürüyemeyecek kadar küçüktür.

5 Fast Hızlı Too fast aşırı hızlı Too fast to stop Durmak için aşırı hızlı duramayacak kadar hızlı The driver of the car is too fast to stop. Arabanın sürücüsü DURAMAYACAK KADAR HIZLIdır.

6 Hot Sıcak Too hot aşırı sıcak Too hot to drink İçmek için aşırı sıcak içilmeyecek kadar sıcak My tea is too hot to drink. Çayım içilemeyecek kadar sıcaktır.

7 Small Küçük Too small aşırı küçük Too small to live on üzerinde yaşamak için aşırı küçük üzerinde yaşanamayacak kadar küçük The world will be TOO SMALL to live on. Dünya üzerinde yaşanamayacak kadar küçük olacak.

yaşanamayacak kadar küçük The world will be TOO

8 Hard sıkı, zor Too hard aşırı zor Too hard to imagine Hayal etmek için aşırı zor hayal edilemeyecek kadar zor It is too hard to imagine life without technology. Hayat teknolojisiz hayal edilemeyecek kadar zor.

9 The problem is too difficult to solve. Problem çözülemeyecek kadar zor. Problem çözmek için aşırı zordur. Tea is too hot to drink. Çay içilemeyecek kadar sıcak. Çay içmek için aşırı sıcaktır.

10 The bag is too heavy to carry. Çanta taşınamayacak kadar ağır. Çanta taşımak için aşırı ağırdır. The city center is too polluted to live in. Şehir merkezi içinde yaşanmayacak kadar kirlidir. Şehir merkezi içinde yaşamak için aşırı kirlidir.

11 The weather is too cold to go out. Hava dışarı çıkılamayacak kadar soğuk. Hava dışarıya çıkmak için aşırı soğuktur. The car is too expensive to buy. Araba satın alınamayacak kadar pahalıdır. Araba satın almak için aşırı pahalıdır.

12 E n o u g h Yeterli, yeterince (yeteri kadar)

13 adjective + ENOUGH (sıfat + yeteri kadar) Small Small ENOUGH: Small enough to travel küçük yeterince (yeteri kadar) küçük Seyahat etmek için yeterince küçük Robots will be SMALL ENOUGH to travel through the bloodstream. Robotlar kan dolaşım sisteminde seyahat edebilecek kadar küçük olacaklar.

yeterince küçük Robots will be SMALL ENOUGH to travel through the

14 Developed Developed ENOUGH: Devoloped enough to find cures Gelişmiş yeterince (yeteri kadar) gelişmiş Tedaviler bulacak kadar gelişmiş Technology will be developed enough TO FIND cures for some diseases. Teknoloji bazı hastalıklara çözüm bulacak kadar gelişmiş olacak.

gelişmiş Technology will be developed enough TO FIND cures for

15 Intelligent Intelligent ENOUGH Intelligent ENOUGH to guide Zeki yeterince (yeteri kadar) zeki Rehberlik edebilecek kadar zeki Robots will be intelligent enough to guide the students in education. Robotlar eğitimde öğrencilere rehberlik edebilecek kadar zeki olacaklar.

Robots will be intelligent enough to guide the students in

16 Old Old enough Old enough to have yaşlı Yeterince (yeteri kadar) yaşlı Sahip olacak kadar yaşlı (yaşı müsait,uygun) Musa is not OLD ENOUGH to have a driving licence. Musa ehliyet almak için yeterince yaşlı değildir. (Musa ehliyet alacak kadar yaşlı değildir.)

17 Adjective (sıfat) + ENOUGH yeter miktar, kafi, yeterli Old enough Tall enough Clever enough Rich enough Yeterince yaşlı, Yeterince uzun Yeterince zeki Yeterince zengin

18 enough + NOUN Enough money Enough bread Enough time Enough friends Enough eggs yeterli (miktarda) para Yeterli (miktarda) ekmek Yeterli (miktarda) zaman Yeterli (sayıda) arkadaş(lar) Yeterli (sayıda) yumurta(lar)

Yeterli (miktarda) ekmek Yeterli (miktarda) zaman

19 Enough money - yeterli (miktarda) para Enough bread -yeterli (miktarda) ekmek Enough money to buy a car Bir araba satın almak için yeterli (kâfi) miktarda para Enough bread to eat Yemek için yeterince (kâfi) ekmek

Bir araba satın almak için yeterli (kâfi) miktarda

20 Enough eggs - Yeterli (sayıda) arkadaş(lar) Enough friends - Yeterli (sayıda) yumurta(lar) Enough eggs to make an omelette Omlet yapmak için yeterli sayıda (yeterince) yumurta Enough friends to have fun Eğlenmek çin yeterli sayıda (yeterince) arkadaş

Omlet yapmak için yeterli sayıda (yeterince) yumurta Enough

21 Furkan is TOO OLD to play basketball. Furkan basketball oynayamayacak kadar yaşlıdır. Kerim is not OLD ENOUGH to drive a car. Kerim araba sürmek için yeterince yaşlı değildir. (yaşı daha küçük, yaşı müsait değil)

22 Burak is TOO short to play basketball. Burak basketbol OYNAYAMAYACAK KADAR kısadır. Burak is not tall ENOUGH to play basketball. Burak basketbol oynamak için YETERİNCE UZUN BOYLU değildir.

Benzer belgeler

Lesson 48:... enough to + verb, too... to + verb Ders 48:... yeterli/kafi + fiil, çok fazla/ aşırı... (to) + fiil

Lesson 48:... enough to + verb, too... to + verb Ders 48:... yeterli/kafi + fiil, çok fazla/ aşırı... (to) + fiil Reading (Okuma) Your son is old enough to drive. ( Oğlun araba kullanacak kadar büyük.