R. levent Aysever. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bmmler Enstitüsü

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "R. levent Aysever. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bmmler Enstitüsü"

Transkript

1 AtRAM SORUNU VE JOHN R. SEARlE"ÜN ÇÖZÜMÜ R. levent Aysever Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bmmler Enstitüsü lisansüstü Eğ itlm-öğ retlm ve Sınav Yönetmeliğ inin felsefe Anabmm Dah için Öngördüğ ü DOKTORA TEzi Olarak Heztr'lanrm ş ttr Ankara Aralık, 1994

2 vi içirmekiler TEŞ EKKÜR ÖZET SUt1t1ARV _... iv ÖNSÖZ.o. _..o...o.o o.o _. GıRiş : ANLAt1 SORUNU. ı. BÖLÜt1: ANLAı-l SORUNUNA ÖNERiLEN çözür iler "_ 1.1. Zihinei Çözüm. 1.1_1. Çözümün Eleş tirisi.....!.2. Göndergeei Çözüm.o.....o L2_ L Çözümün Eleş tirisi. ı.3. üevremscı çözüm Çözümün Eleş tirisi. la. Anlam Sorunu ve Zihinci, Göndergeei, Devram ş çıçözüm 1er _._ Kullanımbilimsel Çözüm. 1.5.!. H_ P. srtce'ın Çözümü..._. i.5.2. Anlam Sorunu ve H. P. srtca'ın Çözümü. vhi ıi ii. EiöıÜrt J. L. AUSTiN _. 2. ı. Yaygın iki Vanı ış Edimsel Türnceler Söz Edtmlsrt _ Düzsöz Edimi "" "" Enimsöz Eotrm." " ". 6B 75 Bl 01 Lll ô5

3 vii Etkisöz E,jirrıi Anlam Sorunu ve Austtn'in Çözümü iii. BÖLÜr'1: JOHN R. SEARLE i. D Edimsöz Edimi ve Öteki Söz Eotmieri Edimsöz Edirninin Baş arı Koş ulları Edirnsöz Ereğ i Edımsöz Ereğ inin Ş iddet Derecesi Edimsöz Ereğ ine Uiaş nıôyolu Önerme içeriğ i Kosullerı Ön Kopıllar Içtenlik Koş ulu içtenlik Koş ulunun Ş iddet Dececesi Beş Temel Edtmsöz Edimi ya,:labeş TemelEdirr'lsöz Gi.lci.l ünerme Edirnleri Gönderme E,jirni ve Baş arı Koş ulları Yükleme Edimi ve Baş arı Koş ulları 'Yönelmiş lik ve Edimsöz Edirnleri Yönelmisltk Edimsôz Edimlerinin 'Yönelmiş 1iğ i Anlam Sorunu ve Searle'On Çözümü. i i SONUÇ. KAVNAKÇA.. EK 1: John R. seerıeun ltapıt1an. EK 2: Sözlük

4 98 lll. Bölüm JOHN R _ SE ARlE Bir süre Austin'tn öğ rencisi de olen John R. Searle, 1959 yılındtı Oxford Üniversitesinde verdiğ i "lclem ve Gönderme" konulu doktora tezini beş lenqıç etecek olursak, o günden bugüne, dil felsefesinden zihin felsefesine uzanan bir çizgide yapıtlar vermiş bir düş ünürdür. iş e, Austin'in temellerini attığ ı söz edimleri kuramını geliş tirmekle baş lar. Bunu 60'1 ı yıııar içerisinde yapar ve 1969 yılında, söz-verme ediminden yola çıkarak söz edimlerinin yapısını ortaya koyduğ u Speech Acts'ı yayımlar. 70'li yı llarda, daha sonra 1979 yılında Expression and Meaning baş lıklı bir kitapta topladığ ı yazılarında, söz edirnlert kuramından yola çıkarak, bir eğ r-etilerne ımetstmor), bir kurmaca (fl"etictıı), bir dolaylı söz edimleri kurerm geliş tirir; söz edimlerini sınıflandırır. Bunun ardından, Daniel Vanderveken ile birlikte, Himeler kuramından yola çıkarak bir adimsöz edimleri mantığ ı geliş tirir (FoundııUons of l1locutionary Logic, 1965) ve edimsöz gücünün yapısını, bütün sdimsôz edirmert kümesinin birkaç temel edtmsöz ediminden nesıl türetilebileceğ ini, bu temel edimsöz edimlerinin beseri kesullertm ve edimsöz gücü ile tümeelerin

5 99 anlamları arasındaki iliş kiyi araş tırır. Bunu yaptığ ı sıralarda, bir yöndım da, söz edimleri kuramını genel bir yönelmiş lik kuramı içerisine yerleş tirir (lntenhonahty, 1953) ye dil felsefesinin temellerinin bulunduğ u bir zihin felsefesi (pill]t?soplly ol mindı ortaya koyar (Ninds, Br atns and Science, 1984; The Rediscover!:! of the Nind, 1992). seerte, geliş tirdiğ i söz edimleri kuremtnce. anlam ile edimsöz gücünü (/lloct/t/ojlc!ry' rorce ı, Austirı'den farklı olarak, iki ayrı ş ey diye gör-mez. Ona göre, bu ikisi bir Ile aynı ş eyin iki farklı görünümüdür. Bunun için, çağ daş dil felsefesinde yapılan anlam soruş turması ile edimsöz gücü soruş turması, iki ayrı soruş turma değ il, iki farklı bakış açısrqle Yôpılan bir ve aynı soruş turma sayılmalıdıt-. Bir tümcenin anlamının bileş enleri tarafından nasıl belirlendiğ i sorusu ile konuserı kiş iierin türnceler sözcelerken yerine getirdikleri farklı edimsöz edirnlertmn neler olduğ u sorusu bütüncül bir dil felsefesi için yanı tl anrnası gereken sorulardır. Bunun ötesinde, bu iki soru t1iribiriyle bağ lantılı iki serudur. Olanaklı her edimsöz edirni için, o edimi tamı terrime karş ılayan bir türnce bulrnek otsnekhdır. (seerıe 1974: 16-19) Bu Bölümde, seerteün yola çıktığ ı dil anlayış ından baş layarak, Austın'oen alıp geliş tirdiğ i söz edimleri kuramını ele alacağ ız. Bunu yaparken, onun Austfn'e getirdiğ i eleş tiriler üzerinde de duracağ ız on. seerle'e göre, bir dili konuş mak demek, söz vermek, emir vermek, soru sormak, bildirimde bulunmak gibi Austin'in

6 100 "edirnsöz edimleri" dediğ i türden birtakım edimlerde bulunmak demektir. K, belli bir iletide bulunrnek için bir türnce sözeelediğ i her durumda, bu edimlerden birini ya da birkaçını yer-ine getir-ir. Bu setmler. o edimleri gösteren dilsel araçların kullanım kurallarına göre gerçekleş tirilen edimlerdir. (Seat-le 1974: 16) seerle, söz konusu dilsel araçların hangi koş ullar altında kullanılabileceklerini belirleyen kurallenn belli özellikleri olan kurallar olduğ una dikket çeker ve oluş turucu ı constrtottve) kurallar dediğ i bu kuralları, düzenleyici (regtıkd.ive) dediğ i kuralların karş ısına koyar. Ona göre, kendi yarattıkları -ya da tanımladıkları- yeni davranış biçimlerini düzenlemeleri, oluş turucu kuralların en önemli özelliğ idir. Söz geliş i, bu kure IIarı n tipik örnekleri ol an futbol kurall arı i le satranç: kurall arı, kendi leri ni n ürünü olan futboloyunu ile satranç oyununu düzenlerler. Baş ka bir deyiş le, bu oyunları oynamanın olanağ ını yar-atırler. Buna karş ılık, düzenleyici kurallar, kendilerinden bağ ımsız olar-ak varolan davranış biçimlerini düzenlertsr. Örneğ in, ahlak kuralları böyledir: kendilerinden bağ ımsız olarak varolan insanlarareısı iliş kileri düzenlerter. Kısaca söylemek gerekirse, oluş turucu kurallar veroluş lerı bu kuralların verolusune bağ lı birtakım yeni etkinlikler yaretıp onları oüzerlerken, düzenleyici kurallar veroluslerı bu kuralların varoluş una bağ lı olmayan etkinlikleri düzenlerler. Düzenleyici kureuer, geneilhde, 'Xi yap!" ya da "Y ise x'ı yep!" btçimtndedirler, ya da rahatlıkla bu biçime çevrilebilirler. Oluş turucu kurallar ise, qenetltkle. "X, V sayılır" biçiminde olurlar, ya da bu biçime çevrilebilirler. (Searle 1974: 34-35) Oluş turucu kuralların söz konusu olduğ u yer-de, kurala uygun davranış, bu kuraller olmadan betirnlenerneyecek bir tıiçimde tıetimlentr. Örneğ in, futboloyununu ye bu oyumın kureuenm düş ünelim. Futbol kuralları olmasaydı, Oldunalanında bır top peş inde

7 101 koş uş turup duran kişieri i n devre nışlan nı "Futboloynuyorlar" di ye betimlememiz olanaksız olurdu. Futbol kurallerı olduğ u içindir ki, oyun alanındaki kiş ilerin "futbol ognedıktenm" söyleyebiliyoruz. Düzenleyici kuralların söz konusu olduğ u yerde ise, kurala uygun davranış, bu kurallar dikkate eımse da alınmasa da aynı biçimde betimlenir. Söz geliş i, içerisinde yer aldığ ımız sosyal çevrede, davetiyelerin davet tarihinden en az iki hafta önce gönderilmeleri gerektiğ ini söyleyen toplumsal bir kuralolduğ unu düş ünelim. Davet sahibinin davetiyeleri en az iki hafta önceden gönderdiğ ini söylemek için bu kuralın dikkate alınması, ya da verolmesi. gerekmez. Bu kura! olsa da olmasa da, dikkate alınsa da alınmasa da, davet salıibinin cevremsım bu biçimde nettmlernek olenekltdır. Elbette, burada, bir noktanın gözden kecmtmeması gerekir: Düzenleyici kurallar, genellikle, düzenledikleri davranış otctmtne iliş kin birtakım değ er biçmelere olanak sağ larter. Örneğ in, söz konusu davet kuralı, bu kurala aykırı bir davranış ı n "görgüsüzlük" diye değ erlendirilmesine olanak sağ lar. Aynı ş ekilde, küçükleri n büyüklerin yanında sigara içmernesi gerektiğ ini söyleyen ahlak kuralı da, bu kurala aykırı davranış ların "saygısızlık" diye değ erlendirilmesine fırsat verir. Çünkü, davet kuralı, kendisine aykırı devreruş lertn görgusuzluk olduğ u; sigara içmek ile llgili kural ise, kendisine aykırı devrernstenn saygısızlık olduğ u yargılarını da içermektedir, Bu bakımdan, düzenleyici kurallar dikkate ehnmedıkce, olanağ ını verdikleri değ erlendirmelerin yapılamayacağ ını da unutmamak gerekir. Ancak, unutulmemesı gereken bir nokta daha vardır: Davet kuralına aykırı davranan kiş inin davranış ının görgüsüzlük, sigara içmekle ilgili kurala aykırı davranan kiş inin davranış ının ise saygısızlık olduğ unu söylediğ imizde, bu davranış ları betimlemiş olmeqız, onları değ erlendirmiş oluruz.(secırle 1974: 35-36)

8 102 Searle'egöre, oluş turucu kuralların, genellikle, "X, B bağ lamında, V sayılır" biçiminde olduğ unu söylediğ imizde" bu kuralları düzenleyici kurallardan ayıran temel bir ölçüt getirmiş olmeqrz. Düzenleyici bir kural da bu biçimde dile getirilebilir, Nitekim, yukarıdaki kurallar, "Davetiyeleri en az iki hafta önceden göndermernek qörqüsüzlük sayılır," "Büyükleri n yanında sigara içmek saygısızlık sayılır" diye ds, pekala, dile getirilebilir, Ancak, burada 'sayılır' ifadesinden önce gelen V terimi bir betimlams değ il, bir değ er btçmectr. Dolayısıyla, bir kural bu biçimde dile getiriletıiliyon;;a ve 'saidılır'dan önce gelen V terimi bir deı~er biçme değ il de bir nettmlerne ise, nu kuralın oluş turucu bır kuralolması beklenir. Fakat, burada iki noktaya dikkat edilmelidir. ilkin, oluş turucu kurallar dizgeler oluş turduğ u için, söz konusu biçimi alan dizge içerisindeki kureller değ il, dizgenin kendisi olebüır. Nitekim, futbol un tek bir kureline. diyelim, "Dyun onbirer kiş ilik iki takımla ognsmr" kuralına uygun davranış lar futbol oldnarnak sayılmaz; ancak futbol kurallarının hepsine ya da yeterince geniş likteki bir bölümüne uygun davranış larda bulunrnek futbol oynamak sayılır. ikinci olarak, dizge içerisinde V terimi olan deyim, yalnızca bir betimleme değ ildir. Sonuçları elen bir ş eye iş aret eder. Örneğ in, 'kornsr' ile 'ş ah-mat' terimleri ('I terimi), X terimleri ile belirtilen olguların yalnızca bir betimlernesi değ ildir. Bunlar, ôynı zamanda "köş e vuruş u," "yenilgi" gibi sonuçları da beraberinde getirir. (Searle 1974: 36) Searle'e göre, söz vermek, soru sormak gitıi edimleri.. kısaca, sdtmsöz sdimlertnt, balık tutmak gibi oluş turucu kurellere tıağ lı olmayan birtakım insan etkinlikleriule karış tırmamak gerekir, seerle için bu, kendi dil anlayış ının anlaş ılabilmesi eçisınden çok önemlidir. Elbette, her iki edtm türünün payıaş tığ ı kimi ortek yanlar vardır: her ikisi de insan etkinliğ idir; her ikisi de amaçlı

9 103 devrernş nr: her ikisinde de IJanlış lıklar ~apıjabilir. Ama, bu iki tür edimi birbirinden ayıran çok önemli bit- nokta vardır. Balık tutmak söz konusu olduğ unda, balık tutan kiş inin amacına ulesmak için ~ôptıklarıyla, sonunda bunlar anıcılığ ıyla ulaş tığ ıemeç (yani, bitbelık yakalamar.:) arasında nedensel bir iliş ki vardır. Örneğ in., oltesınde solucan kullanmesıyla sonunda bir belık tutması erasındaki bağ ıntıyı düş ünelim. Balık tutar, ç:ünf<ü behk, qenellikle, solucene gelir, boş oltega gelmez. Dolaldısıldla, balık tutmak söz konusu olduğ unda, belli koş ullar-da belli ş eyler yapıp balık tutmak bir uylaş ım konusu değ ildir. BUM karş ılık, söz vermek, soru sormak gibi edtrnler söz konusu olduğ unda, bellt koş uller altında belli sözleri söyleyip sonunda söz vermek, ya da sonunda soru sorrnek bir uylaş ırn (coııveııtioil) konusudur. Çünkü bu tür edimlerde, belli koş ullarda belli sözleri söylemek ile sonunda oeıu bir edimde bulunmuş sayılmak arasındaki iliş ki nedensizdir. (Searle 1974: 37) Söz vermek gibi edimler ile oluş turucu kurallar ve uylôş ırnlar, yani adtmsöz edimleri ile dil ve diller arasında sıkı tur iliş ki vardır. Herş eyden önce, belli bir dil konuş ulurken. ya da kullanılırken o dilin uulesrmterı dikkôte alınır. Örneğ in, ben burada Türkce'rnn, Seat-le de kitapltınnda ingilizce'nin uylôş ımlôrına göre yazıyoruz. Sonra, edimsöz edimlerinde bulunulurken belli btrtekım uqlasımset araçlar kulanılır. Elbette, ~:imi çok yalın edtrnsöz sdtmleri herhangi bir uylaş ınısal at-aç kullanılmadan da yerine getirilebilir. örneğ in kitabının nerede olduğ unu soran D'ye, kitetnn bulunduğ u yeri permekıe gösteren K'nın yaptığ ı budur. Ancak bu durum, bu tür edtmlertn genelde uylaş ımsal araçlara baş vurarak yerine getirilebi leceğ i gerçeğ ini değ iş tirmez. Çok özel durum: arda hernenqt bir uylaş ımsal araç kulternlmeden, birisinden odadan çıkması ricasında butunuletıtltr: ama belli tıir uylaş ırrı dizgesi. kuuennmeoen, birtnden, söz geliş i, Ameriken üniversitelerinde öğ rencilerde öpusme-nesteuğ rmn tesnts ve tedavisi konulu bir

10 104 erestırme projesının sorumluluğ unu üstlenrnesi rica edilemez. Kısaca, btrçok edirnsöz edirninin yerine getirilebilmesi için, ortada uqleş ımsel bir aracın olması gerekir, çünkü ancak bunlar eıreıcılığ ıyla yerine getirilebilirler. (seerte 1974: 36-39, 40) Uylaş ımlar ile oluş turucu kurallar, yani diller ile dil arasındaki iliş kiye gelince: Searle, bu iliş kiyi açıklamak için iki kurmaca örnek kullanır. ilk örnekte, iki farklı ülkede, farklı uylaş ımlarla oynanan bir satranç oyunu söz konusudur. Bir ülkede ş ah yerine kullenılen taş, bütün taş lardan büyük bir tasksn, ikincisinde kaleden büycik bir testır. Bir ülkede oyun bildiğ imiz satranç tentası üzerinde ounenmektedır. ikincisinde ise satranç tahtası üzerinde birbirini izleyen 1'den 64'e dek sayılar yer etmekte ve bu sayılar taş ların hamle elenlerını göstermektedir. Bu örnekte, farklı uylaş ımlara göre oynandığ ı halde oynanan oyun aynı oyundur. Çünkü oyunun dayandığ ı uqleş ımlerın altında yatan oluş turucu kurallar aymdır: Bu iki ülkede oynanan iki oyunda da ş ah yerine kullanılan bir taş vardır; iki oyun da 64 alana ayrılmış bir tahta üzerinde oynanmaktadır. (Searle 1974:39) seerts'ün verdiğ i ikinci örnekte ise birbirlerine, kulaklarına bağ ırarak acı vermekten zevk duyan ve bu amaca ulaş mak için BÖÖldiye bağ ırmak konusunda uylaş ıma varmış sadist bir toplum söz konusudur. Seerle'e göre, satranç örneğ i gibi bu örneğ in de bir uylaş ım içerdiğ ini söyleyebiliriz. Fakat satranç örneğ inden farklı olarak, buradaki uylaş ımın altında herhangi bitoluş turucu kuralın bulunduğ unu, onun bir oluş turucu kuralın yerine getiril mesi 01 duğ unu söylemek oianeklı değ iidi r: "BÖÖldi ye bağ ı rmek acı vermek sayılır" diyen herhangi bir kural yoktur. Yine satranç örneğ tnden farklı olarak, buradaki uylaş ırnsôl ereç("ôööi" diye bağ ırmak) doğ al bir etkiye ulaş mak için kullanılan bir araçtır

11 105 Uylôş ım bilinse de bilinmese de BÖÖ! diye tıağ ırrmık ac1 verebilir. oenesı. herhangi bir uylaş ırnsal erec kuueruımeuen dô acı verilebilir. (seerta 1974: 39) Seôrle'e göre, diller hem satranç örneğ indeki türden, hem de BÖÖ! örneğ indeki türden uylôş ımlar içerir. Bir dili konuş mak ile edımsöz edirnlerinde bulunmak ise satrenc oynamak gibidir. Farklı insan dilleri ertte yatan aynı kureuenn farklı gerçel(]eş imleridir. ingilizcede "I promıse" denerek söz verilmesi, Türkçeds ise aynı ş eyin "Söz veriyorum" denerek yapılması uylôş ırrılarıa ilgili bir konudur. Buna kerş ı lik. bu sözlerin uygun koş ullarda sözceıenrnestntn bir yükümlülük altına girtrıek sôldılması kurallarla ilgili bir konudur. Nasıl, yukarıdaki satranç örneğ inde, söz konusu ülkelerin birinde oynanan setane oyununu, aynı kuralları paylaş tığ ı için, öteki ülkede oynanan santaç Oldununa "tercüme" edebilirsak; tıpkı bunun gibi, bir dilin sözcelemlertm de, aynı kuralları paylaş tığ ı için, baş ka bir dilinsözcelernlerins çeviretıihrtz. (seerts 1974: 39-40) 3.2. EDiMSÖZ EOiMi VE ÖTEKi söz EDiMLERi Austin, edimsöz edimi dış ında biri düzsöz edirnt (i<iclıtif.7/18rli8ci) öteki etkisöz adi mi (perlowtjtl/18r.!/ eel) olmak üzere iki söz edimi daha olduğ unu söylüyordu. Searle, bunlardan düzsöz edirnini ve düzsöz sdtmt ile edimsüz edi mi erasınde yaptığ ı ayrımı pek IJerinıje bulmaz. Austin'in düzsôz/edimsöz ayrımı, belli bit- anlarnla bir türnce sözcelemek(l) (tıltbr) ile belli bir güçle bir türnce sözcelernek arasında yapıları ayrıma denk düş en bir eunmoır. Bu ayrıma göre, K'nın D karş ısında SÖZGelediğ ; (1) Yani, belli bir içıeml~ (,-".~,<') \;e belli bir qöndermeyıe bir tümce sozcelernek.

12 106 Bunu IJ apoc.ğ ım tümcesi, bir söz verme, bir bildirim, bir tehdit, bir uyarı gucu taş ıyabilir. Ama, butürncenin her iletiş im ortamınde tek bir telemi vardır: 'Yapmak' ile enletılmek istenen her iletiş im ortamında aynıdır. Farklı iletiş im ortamlarında göndermesinin de aynı olması, yeni hepsinde 'bu' sözcüğ üyle aynı eyleme göndermede bulunulması koş uluyla, bu tümcenin sözcelendiğ i her durumda yerine getirilen düzsöz edi mi de aynı olur. Baş ka bir deyiş le, böyle bir durumda kerş ımızoakt edim, aynı düzsöz ediminin farklı bir örneğ idir. (Searle 1966: ) Ancak, seerıe:e göre, Austin'in çizdiğ i biçimiyle bu ayrım, en azınden kimi türnceler söz konusu olduğ unda bu iki edimi birbirinden ayırmak elenekli olmadığ ı için, her dururnde geçerliğ i olan bir ayrım değ ildir. Örneğ in, Bunu yapiıcogvna söz ve-riyorum tümcesini elelım. Bu türnce sözcelendiğ i her dururnde bir ve aynı gücü taş ır: söz verme gücü. Çünkü tümcenin düzsöz anlamı (tümcenin içlemleri ile göndermeleri) bunu gerektirir. Austin'e göre, düzsöz edimi ile edimsöz euımt, söz ediminin bütününden yapılan scqutlemeterötr. Ancak,. bu türnce söz konusu olduğ unda, söz ediminin bütününden düzsöz edimini, edtmsöz edimini dış arda bınıkarak çekip cıkermenın olanağ ı yoktur. Tümcsmn düzsöz anlamını, tümcsntn taş ıdığ ı güçten ayırmak da olanaklı değ ildir. (Searı e 1966: ) Searle, belli bir anlamlı sözeelem kavramının (yani, düzsöz edimi kavramının) belli bir güçlü sözeelem kavramından

13 107 (yani edirnsöz edimi kavramından) farklı bir kavram olduğ unu kabul eder. Ancak, ona göre, taş ıdığ ı güç tümcenin düzsöz anlamı tarafından belirlenen birçok tüm ce olduğ u için, bu iki kavram, farklı ama birbiriyle örtüş en edim örneklerini gösterir. "Bunu yapacağ ı ma söz veriyorum" örneğ inde olduğ u gibi, yerine getirilen edimsöz ediminin ne olduğ unu gösteren fiillerin (kısaca, edimsöz fillerinin) geçtiğ i sözeelemlerde tümcenin taş ıdığ ı anlamı, taş ıdığ ı güçten; yerine getirilen düzsöz sdirntnt, yerine getirilen sdtmsöz ediminden ayırmeğ a çeusmek, evlenmemiş leri bekerlerden ayırmağ a benzer. (ssert e 1966: 40ô) Seerle'e göre., Austtn'in düzsöz/edtmsöz ayrımının ayrıntılarına inijdiğ inde, bu ayrımın karş ımıza çıkardığ ı sorun kendini iyice belli eder. O, seslendirme, dillendirme ve anlamlanaırma olmak üzere üç alt-edi me ayırdığ ı düzsöz edtmim, edimsöz edimiyle karş ılaş tırırken (Austin 1964: LO1-1 02) ş u örnekleri kullanmaktadır. Düzsöz Kurş unle' ile bir stlehla ateş etmemi kastedip 'onu' ile A gibi belli bir bireye göndermede bulunerek bene "Onu kursurıle" dedi. Edimsöz: Beni onu kursunlemeğ e zorladı (ye da bene onu kurş unlamarnı önerdi, emretti v.b.) Düzsöz. Bana "Yepernezsm" dedi. Edimsöz: veememe karş ı çıktı. Austin, burada. düzsöz adimlerini ömektsnotrtrken dolaysız enlanrne, edirnsöz edimlerini örneklendirirken ise dolay11 entetırne besvurmektadtr. Beş kebir deyiş le, düzsözü örneklendirirken tırmık imini kullenmekte, ama ectrnsözü örneklendirirken kullanmamaktadır.

14 106 Austin, bu örneklendirme yolunlı, baş ka bir yerde daha (Austin 1964: 95), ancak bu kez, düzsöz ediminin iki alt-edi mini, yeni dillendirme edimiyle enıemıendırme edimini kersılestmrken kullanır. Burada gözden kecmtmemesı gereken nokta ş udur: Bu defa, düzsöz edtmtnın ett-emmtertnuen nırt olan entemıencırme edimini, tıpkı eotmsöz edimini örnekıendtrtrken yaptığ ı gibi, dolaysız enleumle dile getirmektedir: Dillendirme: An iamıand: rme: "üreda oleceğ tm" dedi, Orada olacağ ını söyıedi. DiIlendtrme: Anlemlanmrme: "Defol!" dedi. Bıma, defoımamı ernretti. Dill endi rrne: "uxtord'de mı, yok~;acambridge'te mi?" dedi. An1arniandırme: Bana Oxford'da mı, yoksa Cambri dqe'te mi olduğ unu sordu, seerıe'e göre, burada sorun" düzsözün bir yerde dolaysız erılettmle, bir baş ka yerde ise dolaylı enleumte verilmesinden çok, düzsöz ediminin bir parçası olan enlemlendrrme edimininin bir enimsöz fiili kullanılarak verilmesidir. Orada olacağ ını söyledi, Bana, defolmamı söyledi, Bana Oıdord 'da mı, yok"'" Cambridge 'te mi olduğ unusordu, Kısaca, asıl sorun, özelde enlemıencırme edimlerinin, genelde düzsöz edimlertntn nırer eotrnsöz edimi olarak ehnmesunr. (Searle 1966: )

15 109 Ancek, Searle'e göre, bir enlernlendtrme, ya da bir düzsöz ediminin herhangi tıir edtmsöz fiili kullamlmaden anlatılması, zaten olanaksızdır. Çünkü, aynı zernende bir edimsöz edimi de olmayan hiçbir anlamıandırma yeı de düzsöz edi mi yof(tur. Düzsöz!edimsöz ayrımı, aslında, sözcelenen tümeelerin. deyim yerindeyse, güç bakımından boş olduğ udüş ünülen durumlerı -uem türnce içerisinde, tümcenin taş ıdığ ı edimsöz gücünü term termns gösteren hiçbir belirtil< ögenin bulunmadığ ı durumları- açıklamak için çok iyi düş ünülmüş bir ayrımdır. Ancak, güç bakımından bes olan hiçbir tümce yoktur. Her türnce. örtük bile olsa, sözcelendiğ inde taş ıyacağ ı edtrnsöz gücünü, ya datestmesi olası edimsöz güçlerini gösteren birtakım ögeler içerir. Örneğ in, annenin çocuğ a sert bir ıonlı:ımayleı sözcelediğ i içet-igir! tümcesi, encek ve ancak emir gücü taş ır. Bune karş ılık, bağ lamın pek açık olmadığ ı bir durumda sözcelenen tümcesi, önce de belirtiidiğ i gibi, bir söz, geleceğ e iliş kin bir bildirim, bir tehdit, ya da bir uyarı olabilir. Çünkü dilbilgisel yapısı gereğ i btmlardan biri olması olasıdır. Dolayısıyla, Austin'in ileri sürdüğ ünün tersine, bir edimsöz ectmtncen ayrı olarak düş ünülebilecek hiçbir düzsöz ya de hiçbir enlernlendırme edimi clemsz. Belli sesler çıkarma edimi olarak seslenctrme edtrnleri vardır; belli sözcükleri ya da sözleri sözeeleme sdimlert elerak dillendirme edirnleri vardır; bildirmek, soru sormak, emir vermek gibi enimsöz edirnleri vardır; erne sdlmsöz edimlerinden ayrı olarak düş ünülebilecek hiçbir erılernlendırrna edimi, yani o sözleri bir

16 _....~ 110 türnce içerisinde belli bir içlemle ve belli bir göndermeyle kullanma edimt yoktur. (Searle 1968: 412) ilkeye seerıe. Austin'e yönelttiğ i bu itirazları ş u üç dilsel dayandırır: (1) Anlatılması olanaklı herş eyi dile dökmek de olanaklıdır (Dile Getirilebilirlik ilkesi). (2) Bir tümcemn anlamı, bütün anlamlı bileş enlerince naltrlenir. (3) Sözcelemlerin ecimsöz güçleri az çok belli olabilir; sdtmsöz edimlerini birbirinden ayırırken baş vurulacak farklı ilkeler vardır. (1) Genellikle söylediğ imizden daha fazlasını anlatmak isteriz. Örneğ in, "Okula gidecek misin?" sorusuna "Evet" karş ılığ ını verdiğ imizde anlatmak istediğ imiz "Evet, çok güzel bir gün" değ il, "Evet, okule gideceğ im"dir. Aynı ş ekilde, "Geleceğ im" diyerek kerş ımdeki kiş iye bir vaatte bulunebtttrtm, yani "Geleceğ ime söz veriyorum" derken enietmek istediğ imi enletmeğ ı emeçleqebtttrtm. Elbette, pek iyi bilmediğ im bir dili konuş urken gerekli sözcükleri bilmediğ im içtn: ya da konuş makta olduğ um dilde anlatmak istediğ imi dile getirmemi sağ layacak sözcükler ya da baş ka dilsel ereçler olmadığ ı için, istesem bile, anlatmak istediğ imi tem olarak dile getiremediğ im anlar olabilir. Ancak, her iki durumda de, ilkece, anlatmak istediğ imi dila getirebilecek bir duruma gelmem olanak dahilindedir. llkece, pek iyi bilmediğ im o dile iliş kin eksik bilgilerimi her an tamamlama olanağ ım vardır. Konuş makta olduğ um dil, yeterince zengin değ ilse, ya da anlatmak isteğ im ş eyleri dile getirmemi sağ lôyacak olanaklardan yoksunsa, en cnnden ilksce, o dili zenginleş tirme olanağ ım vardır. Dillerin söz dağ arı, dizimsel

17 elenaklen sınırlıdır. Ancak, dilleri zenqtntesttrmenın, nkece, hiçbir sınırı yoktur. kısece, ortada entatumek istenen bellj bir ş ey olduğ u her durumda, tlkece, o ş eyi tam olarak dile getiren dilsel bir anlatım da vardır. (seerıe 1968: 415; 1974: 19-20) 111 (2) Bir tümcerun anlamının, onun bütün enlernn parçalarının anlamlarınca belirlendiğ i.. herkes için apaçık bir hekıketttr. Ama, bir tümcemn anlamlı ögelerinin, içerisinde geçen sözcüklsrle ve bu sözcüklerin diziliş sırasıyla sınır-lı olmadığ ı, herkes için apaçık bir hakikat değ ildir. Bir tümcsmn derin dtztmseı yapısı, vurgusu, tonlaması da onun anlamını belirleyen ögeler arasında yer alır. (Searle 196ô: 416) (3) Sözcelemlerin hangi sctrnsöz gücünü taş ıdıkları az cuk belli, ya da, tersinden söyleyecek olursak.. az çok belirsiz olabilir. Örneğ in, sizden benim için birş ey yapmanızı istediğ imi düş ünün. Sözcelemim rica gücünde olabileceğ i gibi, ytıkarı, ya da bir emir gücünde de olabilir. Ama, hangisi olursa olsun, bulunduğ um sdtmsöz edimini. sizden benim için ş unu-ş unu yapmanızı ist.e1jiğ irni söyleyet-ek t1etimleyebilirim. Daha da önemlisi, bu belirli sdtmsöz edimlerinden hangisinde ouıuncuğ um konusu benim için de belli olmayabilir. Örneğ in.. size Bana biraz yardım ~t dediğ imi düsünün. Bu sözcelemtmte sizden benim için birş ey yapmanızı istediğ im benim için de, sizin için de açıktır. Ancak, öyle dururnlar olabilir ki, bunu söylerken nutunouğ um edirnsöz ectrntntn, bir emir mi, bir rica mı, yoksa bir yalvon mı olduğ u, sizin için olduğ u kadar benim için de açık olmayabilir. Nitekim, bu isteğ imi geri çevirdiğ inizde.. "Emrediyorum" diyerek, yine geri çevirdiğ inizde "Rica ediyorum" diyerek, bir kez daha get-j çevirdiğ inizde

18 112 "Yalvanyorum" diyerek sözeelemimin sdimsöz gücünü art arda değ iş tirrrıemi engelleyen herhangi bir ş ey yoktur. (sesrte 1968: 416) Bulunulan edimsöz ediminin türünün belll olmadığ ı durumlarda, enimsözün türünü belirlemek için baş vurulacak noktalar her zaman aynı olamaz. Örneğ in, bulunulan edirnin ereğ i ya da hedefi, söz geliş i, emir ile bildiritn edimsözleri gibi erekleri farklı olan(2) edtmsözleri btrbtrinden ayıran en önemli noktalardan biridir; ama emir ile rica gibi ereğ i aynı olan(3) edtmsöztert birbirinden ayırmak için uygun değ ildil Bu iki sdimsözü birbir-inden ayıran ş elj, konuş an ile dinleyen kiş ilerin birbirleri karş ısındaki konumlanıjırc 4 ) Bunlardan baş ka ölçütler de vardır. Ör-neğ in, üstlenilen sorumluluğ un dereçesi (söz geliş i, birş ey yapacağ ına söz vermek ile yemin etmek erasırıdeki ayrım buna dayanır); bulunulan edirnin o anki söz alış -veriş inin içerisindeki yeri (söz geliş i, söyleneni onaqlemek ile söqlsnens karş ı çıkmak arasındaki ayrım buna dayanır). (Searle 1968: 416) Searle'e göre, Austtntn eüzsöz/edtmsöz gibi pek yerinde olmayan bir sınıflandırmaya gitmesinin nedeni bu üç ilkeyi gözden kaçırmış olmasıdır. Austtn tıirtnci ilkeyi, yani Dile GetirHebiHrHk iıkesini qözden ktıçırdığ ı için, türncenın düzsöz tınlarm ile edimsöz gücünü birbirinden cıyırma yoluna gitmiş tir. OYStı,her ıümcentn, örtük ytı da beltrttk, bir edimsöz gücü belirteci içerdiğ i olgusuyla birlikte birinci ilke dikkate alındığ ında., bundan, enlem ile güç sorusturmesırun iki tıyrı sorusturme olmayıp, iki farklı bakış noktasından yapılan bir ve aynı soruş turma olduğ u çıkar. (2) Emirm ereğ i,d'ije K iı;in birş ey yaptırmak; bildirimin.,-eğ i birş eyinolduğ u gibi oıduğ ljou D'y. bildirrnektjr. (3) ikisinin de et-eqi, D'y. birş.y yaptırmakbr. (4) Emir edimsözünü emir edimsözü 'daparı ş ey. K'nın, D'ye yapmasını istediğ i ş eyi yarıtırabiıecek güç,!. ve konurnda oımasıdır; rica edimsözürıde ise K il. D'nin birbirıeri karş tsmdakikonumlart aynıdır.

19 i 13 Buna göre, yerine getirilmek istenen her olanaklı edimsöz edimi için, uygun koş ullardaki sözeelemi o edimin yerine getirirni olan bir türnce ya da türnce dizisi bulmak otenekhcır. Dolayısıyla tümcelerin düzsöz anlamı ile edımsöz gücü birbirini dış arda bırakan iki farklı ş ey değ ildir istenen edimsöz gücü, belli bir düzsöz anlamı oları bir türnce içerisinde belli bir anlatım aracılığ ıyla verilebilir. Ayrıca, her türncenın düzsöz anlamı, zetsn, bazı edimsöz gücü belirteçlerini içerir. (Searle 1966: 416) Austtrı'In birinci ilkeyi gözden kecırmesı, tümeelerin düzsöz anlamı ile edirnsöz gücünü birbirinden ayırmasına yol açarken, ikinci ilkeyigözardı etmesi de edimsöz gücünün tümcenin anlamının bir parçası olduğ u olgusunu gözden kaçırmasına yol açmış tır. Anlernlencırme edimini, belli bir ıçlemle ve belli bir göndermeyle bir türnce sözeelernek olarak görmesi, onun, tümcernn taş ıdığ ı sctmsöz gücünü ya da tıış ıyat1ileceğ i edimsöz güçlerini belirleyen en önemli ögeleri (derin dizimsel yapı, vurgu, tonlema gibi anlam ögelerini) gözden kecırmesme yol açmış tır. Tümcenın anlamı sorunu, bir içlem ve gönderme sorunu clerek görüldüğ ünde" içlem ile gönderme sözcüklere ve battmlere özgü ş eyler olarak alındığ ında" sözcüklsrl e ya da betimlerle bağ lantılı olmayan anlam ögelerinin, dolayısıyla da, çoğ u durumda birer edimsöz gücü belirteci olan ögelerin gözden kaçırılması kaçınılmazdır. Son ilkeye gelince, Searle'e göre, bu ilkeyi gözden kaçırmış olması, Austin'in, 'ş öyle-ş öyle olacağ ını söylemek', 'olduğ unu söylemek', 'yapacağ ını söylemek', 'yapmasını söylemek' ya da 'olup olmadığ ını sormak' gibi enleumıenn, en az, 'olduğ unu bildirmek', 'yapmasını smretrnek', yapacağ ımı söz vermek' anlatımları kadar birer edimsöz anlatımı olduğ unu görmemesine yol açmış tır, (Searle 1966: ) Searle'e göre, herş eye rağ men, Austtrı'in düzsöz/sdtrnsöz

20 114 ayrımının altınde üç önemli eqrun yatmaktetdır. ilki, yalnızcet bir türnca sözceleqip bir edimsöz edirninde bulunmeğ e çalış mak ile bu edimsöz ediminde bulunmağ ı baş armak aynrnı; tktncisl, bir türncenin anlattığ ı ş ey ile o tümceqı sözcalerken k'mn anlatmış olabileceğ i ş ey (ya daş ehler) aynmı; üçüncüsü ise önerme edtmi ile edirnsöz edi mi ôynrnıdır. seerıe. ilk iki ayrımın Austm'in ketesınce olen bir ayrım olduğ undôn emindir. Fakat, üçüncü ôyrırn konusunda o kadar emin değ ildir; Austin'in kimi sözlerinden(5) onun böyle bir ayrım yapmış olabileceğ ini çıkarır. Bu ayrım, birenimsöz edirninin içeriğ i ile bulunulan adtmsöz sdtmtmn türü arasındaki ayrımdır. Seerls'e göre, asıl dikkate alınması gereken de budur. Gerçekten de, örneğ in hd.n gid~c.ğ irrı biçimindeki bir önerme, farklı edimsöz güçlü farklı sözcelemlerin ortak içeriğ i olabilir: Bu tümceqi sözeelegerek evden gitmekle tehdit edebilirim, evden gideceğ im konusunda uyarıda bulunetıütrim, evden gideceğ imi bildit-ebilirim, evden gideceğ ime sözverebütrtm. Bunun için, sctmsöz ediminin bütünü içerisinde edimin türünü edimin içeriğ inden ôyırrnak gereğ iverdır. Daha doğ ru bir deyiş le, edimsöz edimini önerms edirninden (yôni, edirnsöz gücü bakımından yansız olan bir söz tekırmrn dile getirme ediminden) ayırmamız gerekir. Çünkü önerme edlminin özdssltk koş ulları ile edimsöz edimi ni n bütününün özrıest ik koş ulları aynı değ ildir. Austlnhekh dır: Betimleyici süzcelarnlers baktığ ımızda, dtkketirnizi. edimsöz gücünden çok önerme boyutu üzerinde toplar-ız; çünkü enimsöz edirninin "algulerte karş ılıklılık" iliş kisi içerisinde olan parçası önermedir. Edimsel sözcelernlere baktığ ımızda ise görrneğ e (5) "B~timı~IJici sozcelernler söz konusu oıduğ urıd~, söz edimini edirnsczel yönlerinden de soyutjayıpbütün dikkkatimizi düzsözeı olanlar üzerinde toplarız... Edimsel sczceleroler söz konusu olduğ unda, olanaklı olduğ u iiıçü~, dikk.timizi sözceıernin edirnsöz gücü üzerinde topıayıponu, oıguıarı"kerş thkhhk büyutundan soyutl.anz,"(ausbn1984: )

21 ı15 çalış tığ ımız, sözeelerninadımsöz qücüncen baş ka bir ş ey değ ildir. Söz geliş i, o gün saat beş gibi geleceğ ini söyleyen erkadaş ma. Geleceğ lrıisöylüyorsun; tamamda, söz yeriyor musun? diye soran kiş inin yôptığ ı budur. (seerte196ô: ) Edimsöz edirninden tıldrı bir düzsöz edirni olamayacağ ını savunan Searle's göre, belli bir iletiş im ortamında, D'ye, söz geliş i diyen K, ş u dört tür söz edimini yerine getirir: (a) Bit- süzcaleme euımtnue t uttersoce set ı bulunur Türkçe sözcüklerden kurulu bir türnce sözeeler. (Bu, Austtn'tn seslendirme edimi ile dillendirme edimlerini içeren bir adtmdtr.) (b) Bir önerme euımtnae (propositi{lfio/ set ı bulunur: nenmat diye birine gönderrnede bulunup gönderme1je bulunduğ u bu kiş iye 'yarın gelecek' anlatımını yükler. (c) Bir edirnsüz edıminde (i//{,atli{lfiory 8Ct) bulunur: Geleceğ e iliş kin bir bildirimde bulunur. (d) Bu türnceyi söyleyen kiş i, her zernan olmamakle birlikte., bir etkisöz eutmınue de (p811oclltiolltiry set ı bulunabilir: Söz geliş i D'nin eylemlerini, düş üncelerini, inançlarını etkilernek isteyetıhir(6) (seerıe 1974: 22-24,25) Bu dört tür söz edirni arasında sıkı bir iliş ki vardır: (6) K'mn sözcelediğ i tümce ile bulunmak istediğ i etkisöz edirni arasmda, Searle'e qore, hiçbir dilsel bağ ıntı yoktur. Bunun için onları inc.leme dış ı bırakır.

22 Sözceleme edtmlen. önerrne edimleri ve edimsöz edimleri, yürüyen birinin yürürken sigara içip yanındakiyle konuş ması anlamında, K'run ayrı ayrı gerçekleş tirdiğ i edimler değ ildir. Elir edimsöz ediminde oulunulcuğ unde, bir sözceleme edimi ile bir önerme ediminde de bulunulur. Örneğ in, Mehmet'in yarın geleceğ i bildiriminde bulunan kiş i, bunu yaparken, hem Türkçe sözcüklerden kurulu bir tümce sözcelemis, hem de rıenmet adındaki kiş iye göndermede bulunup ona 'yarın gelecek' anlatımını yüklemiş olur. (Searle 1974: 24) 2. sözeeleme sdimleri ile önerme edimlerinin edimsöz edimleri karş ısındaki durumu, bilet alıp trene binmenin tren yolculuğ una çıkmak karş ısındaki durumu gibi değ iidir Tren yolculuğ una çıkmanın yolu, bilet alıp trsns binmekten geçer. Oysa, sözcalerne edin'ıleri ile örıerme edirnleri. bir amaca uleş memn, bu anlamda, araçları değ ildir. Bu üç edimin birbirleri karş ısındaki durumunu resmetmek için bir benzetme yapmak gerekirse, sözeelerne ediminin, örıerrne edimi ile edimsöz edimi kersısınceki durumu, oy pusulesıne 'evet' mührünü basmanın oy verme karş ısındaki durumuna benzetilebilir: Nasıl o mührü basmak oy vermek yerine geçerse, K'nın [l'ije "Mehmet yarın gelecek" demesi de (yani sözeelerne ediminde bulunması da) rtehmst adındaki kiş iye göndermede bulunup ona 'yarın gelecek' anlatımını yükleyerek, göndermede bulunduğ u kiş inin yarın geleceğ i bildiriminde bulunması yerine geçer. (Searle 1974: 24) 3. K, bir ectmsöz ediminde bulunduğ unda bir önerme edirninde de bulunur. Önerme edimleri edimsöz edimlerinden ayrı olarak yerine getirilen söz edimlert değ ildir. Önerme edirnleri her zaman bir ettimsöz ediminin parçası olarak yerine getirilir. Buna karş ılık,

23 ı17 ender olmakla bir-likte, kimi durumlarda hernanqi bir önsrms edtrntnde bulunulmadan edtrnsöz edtmlertnde bulunuletnltr. Örneğ in, Yaş a! Arn<ın! sözcelemlerinde durum budur. (Searle 1974: 25, 30; 196g e : 9) 4. Farklı enimsöz edimlerinde bulunulurken gerçekleş tirilen önsrme edimlari aynı oıebnır. Örneğ in t1~hrnet ~arın ge lecek mi? t1~hmet, yarın ge' 1! M~hmet keş ke IJ arın geıse! sözcelemlertnde göndermede bulunulan kiş i ile o kiş iye yüklenen anlatım aynıdır, erne bu tümeeleri uygun koş ullarda sözeelegen kmn bulunduğ u edimsöz edimi ise her birinde farklıdır. ilkinde geleceğ e iliş kin bir btldtrtmue bulunur, ikincisinde soru sorar, üçüncüsünde emir verir, dördüncüsünde bir dileğ ini dış avurur (ya da dile getirir). (5earl e ı974: 24) 5. ünerme euımıert ile sdtmsöz ectmlertnce bulunulurken belli tür anlatımlar sözcelenir. Edirnsöz edtmlertmn özel dilbilgisel biçimi tümcedir. Bu, örneğ in, "GeJt" git1i tek sözeüklü Dir türnce de olabilir. Önerme edimlerininki ise türncenin ulusturucu perçelertdır: vukıeme için yüklemıer, gönderme için ttenrnet'. 'Zeynep' gibi özel adlar, 'bu', 'ş u', 'burası', 'burada' gibi gibi adıller ya da 'ttehmet'tn annesi', 'Zeynep in babası' gibi tekil belgili tıettmler kullanılır. Ancak, kimi durumlarda, biçimselolarak ortada bir tekil belgili bir gönderme anlatımı olduğ u halde, göndermede bulunulan herhangi

24 115 birş eyolmayabilir. Örneğ in, Türkçede edtllur biçimselolarak bir gönderme entetırmmr. ama, söz geliş i, 1"1~hmeiş ur ay. bijraya koş uş turdu sôzcelemtnde geçen 'ş ureue' ile 'buraya' etnllerımn qöndermeds bulunduğ u belli yerler yoktur. (seerte ) 6. Edimsöz edimi ile önerme içeriğ inin, sözealenen tümeelerin dizimsel yapılarında birer karş ılığ ı vardır: adtmsöz gücü bahriecı (jlll?celtiofleıy rorce!/jdicetor) ile önerme belirteci (proposina.17f1l Ji.~d/c t(jr). Edimsöz gücü beltrteci, önermentn nasıl alınması gerektiğ ini, sözeelernin taş ıdığ ı edtrnsöz gücüncm ne olduğ untı, baş ka bir deyiş le, K'nın tümceyi sözeelerken bulunmakta olduğ u sdimsöz ediminin hangisi olduğ unu gösterir. Türkçe'de fiilin kipi ile edimsöz fiilleri en önemli edin'ısöz gücü belirteçleridir. Örneğ in, emir-ler genellikle emir kipınde fiillerle verilir, evet-hayır sorulerı genellikle soru kıpinde fill1erle sorulur. Aynı ş ekilde, bulunulan edimsöz ediminin hangisi olduğ u, sözeelem içerisinde 'rice ederim/ediyorum', 'lli~anrım/uyanyonım' gibi edirnsöz fiilerl kullemlerek da açık seçik bir biçimde belirtilebilir. Elbette, kimi durumlerde. sözcelenen türncenin yüzey yapısı edimsöz gücü ile önsrme içeriğ ini yansıtmeyabilir. Örneğ in, [r- Söz mü? K- Söz, gelet~ğ im. gibi bir konuş ma içerisinde, k'nın sözcelediğ i sontümcanın yüzey yapısında edimsöz gücü belirteci ile önerme belirtecini birbirinden kolaylıkla ôyırôbilmekteyiz. Buna karş ılık, söz geliş i

25 119 K- Yarın geıeceğ im. [)- SÖZ: mü? K- Söz. gibi bir karş tl ıkla konuş mada K'nın sözcelediğ i sontümcads bu iki ögeyi birbirinden ôyırmeımız oleneksızdır. Böyle curumterde, güç belirteci ile önsrms belirteci tümcenin derin yôpısında gizlidir (seerte 1974: 30-31). vent, SözL IJarm geı~ceğ imj. kısece özetlemek gerekirse, en yalın biçiminde alındığ ında, yerine getirilen her adtmsöz edirni, F gibi bir adimsöz gücü ile P gibi bir önerme içeriğ inden oluş ur. F(P ) gibi bir edimsöz ediminde bulunmak için sözcelenen her türncenin. yüzey yapısında olmasa bile, derin yapısında f gibi bir sdtmsöz gücü belirteci ile p gibi bir önerme belirteci bulunur. 7. K, F gücünde P içerikli bir edirnsöz edtmtni. arıcek f(p) biçiminde bir türnce sözeelegerek yerine getirebilir. Baş ka bir deyiş le, F(P) gibi bir edirnsöz edimini yerine getiren kiş i, bir sözeelerne ertiminde de bulunur. Ancak, bunun tersi doğ ru değ ildir-. Vani hiçbir sdimsôz edtrntnde bulunulmadan da bir sözeeleme edirninde bul unuletıt iir. Örneğ in, Geıeç.,;kıeı' yarın diı ~1ehrnet diyen kiş i bir SÖZGelerne editrıinde bulunmuş olur, ama herhangi bir ettimsöz ediminde bulunmuş olmaz. (Searle 1974: 24; 198g e : 9)

26 Ô. K, iki farklı sözeelerne edimiyie aynı sdtmsöz ediminde bul unebütr. Örneğ in, aynı il euş i m ortamında 120 '(;,ğ rnur yağ ıııor It is rairıin9 sözcelemlerinin ikisiyle de yı.ığ mur yağ dığ ı bildiriminde bulunulebtlir. Hatta aynı dil kullanılarak ce bu yapılabilir. Örneğ in aynı iletiş im ortamında sözcelenebilecek t 1ehrnet IJ<inn gelecek t1ehrrıet oğ uıijann burada olacak tümcelertnt düş ünelim. Her iki durumda K'nın buıunduğ usözealeme edimlerinin farklı olduğ u ortadadır: Bu iki durumda K'nm sözcelediğ i TÜrkçe sözcük zinciri terkudır. Ama iki durumda da bulunulan edimsöz edimleri ile önerme edimleri aynıdır: Her iki durumda da K geleceğ e iliş kin bir bildirimde bulunmakta ve aynı kiş iye gönderme yaprmıktadır. Gönderme yapılan kiş iye yüklenen anlatım, ilk bakış ta, terklıdtr: fakat o kiş iye ttk durumda yüklenen 'yarın gelecek' enletırm ile ikinci durumda yüklenen 'yarın burece olacak' anlatımı eş enıemu anlsttmlerdır. Bunun için, iki durumda da qönderme edi mi gibi yükleme edim1nin de aynı olduğ unu söylemek yanlış olmaz. 'Iükleme eoımtmn aynı olması için yüklenen anlatımıarın özces olması zorunlu değ ildir; eş anlemlı olduklarında da aynı ldüklema edinlinde bulunulmuş olur. (seerıe 1974: 24, 25 dn.i: 1959 a : 9) 9. lu farklı kiş inin ya da aynı kiş inin iki farklı iletiş im ortamında yerine getirdiğ i aynı sözeelerne eıjimiyle, iki farklı önerme edimi yerine getiriletıilir. Örneğ in, Kardeş im yarın gelecek

27 121 tümcesinin H:i farklı kiş i tarafından iki farklı iletiş im ortsmmoe sözcelendiğ ini düş ünelim. Böyle bir durumda bulunulan sözeelerne edi mi ôynı,jır: eum söz zinciri sözcelenmektedir. Ama önerrne edimi aynı değ ildir: 'Kardeş im' enletırmgte iki farklı kiş iye göndermede butunulmekternr. Aynı ş ekilde, iki farklı kiş inin ya da aynıktş lntn iki f erklı iletiş im ortemtnde yerine getirdiğ i aynı sözeeleme edimiyle iki farklı edimsöz ediminde nulunuteoütr. Örneğ in, aynı kiş i, biriletiş im ortamında bu tümceyi sözeelegerek kardeş inin ertesi gün geleceğ i nuutrtmtnne bulunurken, bir baş ka iletiş im ortamında kardeş inin ertesi gün geleceğ i uyarısında bulunabilir. (seerte 1974: 24; 193g e : 9-10) 10. Edirnsöz edimi baş arılı ve kusursuz bir edimsem, D k'mn bu edimde bulunmak için kullandığ ı sözeelemt anlar. Bu, sözeelemin O'de yol açtığ ı edtmsözel bir etkidir. Fakat sözeelamin D'de yol açtığ ı baş ka etkiler de vardır: sözcelem, ayrıca, D'nln duygularını., tutumlerrm, daha sonraki davranış larını etkileyebilir. Hatta, kimi durumlarda K özellikle böyle bir etkiyi amaçlar. Bunlar etkisözel etkilerdir; etkisöz edimleri de iş te böyle etkiler oluş turma edimleridir. Örneğ in, K bir bildirimde bulunerek (edlmsöz edirni) D'yi ikna edebilir, ya da kandtretıilir (stktsöz edimi): söz vererek (eoimsöz edtmt) D'nin endiş elerini siletnltr ya de onda belli beklentiler uuancıretnltr. K bu etkilere isteıolerek olduğ u gibi istemeyerek de yol ecebütr. Örneğ in, k'mn D ile birlikte ziı:ıaret amacıyla evine gittikleri Jciş iyi kastederek sözcelediğ i Eviod~ kepek bes ıiy or tümcesi, K istemediğ i halde, D'yi huzursuz edebilir. Zaman zaman da (7) Bkz.: Böıüm 3.3.

28 bunun tersi oletıillr. vem K sözcelemtute D'de istediğ i etkiye utesemeuebntr. Örneğ in, Evinde tirrıs~h bes liy or sözeelemi K istediğ i halde D'yi huzursuz etmeyebilir. (5earle 198g e : 11-12) 11. Etkisöz edimleri, edimsöz edimlerinden farklı olarak özünde dilsel değ ildir. Çünkü, hiçbir söz edıminde bulunmadan etkisözel etkilere ulaş mak oleneklunr. Edimsöz edimleri anlamayla ilgili oldukları için uqlesımsel bir nale getirilebilirler: Ş öyle ş ÖIJle bir sözeelernin ş öyle bir edirnsöz edimi olarak kabul edildiğ ini belirten bir uylaş ımın olması geneııikle cleneklımr. Buna karş ılık, etkisöz edimleri daha sonra ortaya çıkacak etkilerle ilgili olduğ u için bu olanaklı değ ildir: Ş öyle ş öyle bir sözeelemin kar-ş ıdaki kiş iyi ikna etmek, kenrhrrnek, huzursuz etmek, ya de kızcırmek olduğ unu belirten bir tlylaş ımın olması olanaksızdır. (sser!e 195g e : 12) 3.3. EDiMSÖZ mimlerinin BAŞ ARI KOŞ ULLARI seerts'e göre, önemıeler belli koş ullarda doğ ru, t'elli koş ullarda da yanlış olurken, sdtmsöz edimleri tıesentı ya da baş arısız olurlar. Örneğ in, emir verme edtmtnın baş arılı olması için, emir veren kiş inin (K'nın), emir vet-diğ i kiş iye (D'ye), emir verebilecek güçte ve konumda olması, söz geliş i emir verdiğ i kiş inin amiri, kornutem, bebası v.tı olması gerekir. Yoksa emir verme sdtmı beş arısiz olur. Baş ka bir deyiş le verdiğ i emir, "emir" olmaz. Ancak, kimi durumlarda edimsöz edimleri, baş arılı oldukları halde kusurlu olabilirler. Örneğ in, K emir verirken içten değ ilse, yani yapılmasını

29 123 emrettiğ i ş eyin yapılmasını aslında ıstsmtqorse, ya da D bu emri yerine getirebilecek durumda ya da konumda değ ilse, ectmı baş arılı, ama kusurlu olur. Aynı ş ekilde, K yapacağ ına söz verdiğ i ş eyi aslında yapmak niyetinde değ ilse, ya da bu ş eyi yapabilecek durumda değ ilse, söz verme edimi baş arılı, ama kusurlu olur. Va da, kitabı ortak arkadaş ları nenmettn aldığ ı konusunda Mklı bir gerekçesi olmadığ ı halde, K'nın D'ye Kihbı M~hmet "ıd ı diyerek, kitabı rtehmetin aldığ ı yollu bir bildirimde bulunduğ unu düş ünelim. Böyle bir durumda da, k'mn yerine getirmiş olduğ u sotmsöz edimi baş arılı, ama kusurlu bir edim olur. Setırle, bunun için, edımsöz edimlerinin ya baş arısız, ya baş arılı ama kusurlu, ya da hem baş arılı hern kusursuz bir biçimde yerine getit-ilebileceklerini ileri sürer. Ona göre, Austın, kimi durumlerde adımsöz edimlerinin baş at-ılı olduğ u halde kusurlu alebileceklerini gözden kaçırdığ ı için, onları yerinde (fbllcilfoııs) sdtmsöz edtmlsrt ile yerinde olmayan (jl1fblfcflit7ils) enimsöz edimleri diye ikiye ayınmı yoluna gitmiş tir. (seerle 19ôge: 12-13) Peki, bir edirnsöz ediminin hem baş arılı hem kusursuz olmasını sağ layan nedir? K, bir edimsöz edimini hangi koş ullarda baş arılı ve kusursuz bir biçimde yerine getirmiş olur? Örneğ in, diyen K, hangi koş ullarda baş arılı ve kusursuz bir biçimde ertesi gün orada olacağ ına söz vermiş sayılır? seerıe'e göre, öncelikle iletiş imi baş arısız ya da baş arılı ama kusurlu kılacak maddi bir engelin olmaması gereklidir. Vani,

30 124 hem K hem D iletiş im için kullanılan dili biliyor olmalıdır; krnn ya da D'nin sağ ırlık, dilsizlik gibi iletiş imi elenaksız kılacak vücutçe bir engeli olmamalıdır. vokse, K'nın iletmek istediğ i ş eyi D'ye iletmesi, D'nin de K'nın iletmek jstediğ i ş eyi anlaması otenekstzlesır. Bunların dış ında, K ile D o anda yaptıklarının bilincinde olmalıdır; bir baskı altında olmamalıdır. K söylediğ ini oyun ya da ş aka olsun diye söylüyor olmamalıdır. SQz, yarın geı~çeğ im örneğ ini elecek'ulursek, K da D de Türkçe biliyor olmalıdır. K Türkçe bilmiyorsa, bu tümceqi ne anlama geldiğ ini bilmediğ i, bir vesileyle ezberlediğ j Türkçe bir türnce olarak sözceuqorse, D Türkçe biliyor olsa bile, ertesi gün orada oleceğ me söz vermiş olmaz. K, Türkçe biliyor, ama D bilmiyorsa, D'nin Türkçe bilmediğ ini biliyor olması koş uluyla, yine böyle bir söz vermiş olmaz. K, bu tümceyi, sağ ır biri karş ısında sözcelediğ inde, ya da kör birine hi!.aben yazdığ ında da söz vermiş sayılmaz. Bütün bunların dış ında, K, butümceut, diyelim silah tehditi altında, ya da diyelim uykusunda sözcetıqorse. yine söz vermiş olmaz. (Searle 1974: 57) Bunlar, iletiş imin baş arılı ve kusursuz olması için gerekli kusullerdır. seerts'e göre, bir enimsöz eınmtnin baş arılı ve kusursuz olması için gerekli dört koş ul verdır. (Searle 1974: 57-62, 66-67) ( 1) Terne 1 koş ul (85se/JI i81 conattto» ) (2) Önerrne içeriğ i koş ulu(propo$"/tii.7/ltrl conteat conaıtto» ) (3) Ön koş ul (prep{fr{flo.r!/ conaütoa) (4) içtenlik kuş ulu (sf;'j"cerit!/ co,'1ditfoj7)

31 125 Bu dört koş ul, edirnsöz gücünün ş u yedi bileş eninin belh-ıediğ i dört koş uldur. (seerıe 198g e : 12 v.d.) 1. Edimsôz ereğ i (ilh1ctltioii5ri!poftj!) 2. Edimsöz ereğ inin ş iddet derecesi (d8gr88 ol strb-'7gm ol tse jlmeııt jtjl)8rl/ pmht ) 3. Edtrnsüz ereğ tne ulaş ma yolu (lth7de al (]ym8y8mmt ) 4. Önerme içeriğ i knş ul lart 5. Ön koş ullar 6 içtenlik koş ulları 7. içtenlik kuş uf ler ımn ş iddet derecesi (d8gr88 ol strmgm of tlıe siharhi! cona/ttaos ) 3.3. L Edımsöz Ereğ i Her tür edirnsöz edirninin o tür sotmsöz edimi olmasından kaynaklanan bir ereğ i, bir hedefi var-dır. Örneğ in, bir ş ey yapacağ ına söz vermek ile yemin etmenin edimsöz ereğ i ya da he1jefi, K'ya o ş eyi yapma sorumluluğ u yüklemek; bildirimde bulunmanınki [ı'ye ş eylerin nasılolduklarını anlatmak; emir vermeninki D'ye bir ş ey yaptırmağ a celısmektır. Bôş ôrılı ve kusursuz edimsöz edimleri bu ereklerine ulaş mış olan edimlerdir. Elbette, K'mn baş ka birtakım emeç ya da hedefleri de olabilir. Örneğ in, söz verirken, K, D'yi rahatlatmak ya da kendini D'ye beğ endirmek isteyebilir. Ancak bunlar, söz verme ediminin özünden kaymıklônan erneçler ya da ~iedefler değ i1dir. Bundan baş ka, edi rnsöz ereğ i ne, edi mi n önerms içeriğ i üzerinden utesılabtltr. Söz geliş i, söz veren kiş i P yapma sorumluluğ unu yüklenir, emir veren kiş i D'ye P yaptırrneğ eçehş ır, bildirimde bulunan kiş i D'ye P olduğ unu anlatır. (Searle198g e : 14-15)

32 Edimsöz Ereğ inin Ş iddet Derecesi Kimi edimsöz edimleri aynı edimsöz ereğ i ne fell'klı ş iddet dereceleriyle ulaş etriltr. Örneğ in K 1 'in D'ye P yapmasını rica ettiğ ini, Kı'nin ise P yapması için ısrar ettiğ ini düş ünelim. Bun:ıdô Kı K 1 'den daha güçlü bir çaba içerisindedir. Va da örneğ in, Kı'in O'ye P yapacağ ina söz verdiğ ini, Kı'nin ise yemin ettiğ ini düş ünelim. Burada da Kı P yapma sorumlululqunu Kı 'den daha güçlü bir biçimde yüklenrnektedir. Ş i,jdet derecelerinin kaynaklön farklı olabilir. Örneğ in, hem yôlvarrnak hem emretmek rica etmekten dene güçlüdür. Fakat yalvarmönın ş iddetinin rica etmenin ş iddetinden döhô güçlü elmesi, cış evurulsn arzunun büyüf<ıüğ ünden kayna~(]anır; oyse emretmenin ş iddetinin daha büyük olması K'nın D üzerinnekt otoritesini kullanıyor olmasından kôynaklanır. (Searle 198g e : 15) Edimsöz Ereğ ine Ulaş ma Yolu Kimi edirnsöz edimleri, edimsöz ereğ i ne ulaş mak için özel bir yolun kullanılmasını ya da özel bir koş ullar kümesini gerekli kılar. Örneğ in, emir vermek ile rica etmenin edimsöz erekleri aynıdır, fakat emir vermek söz konusu ol,juğ unda K bu ereğ e D üzerindeki otoritesine dayanarak Ulaş abilir. Aynı ş ekilde, tanıklık etmek ile bildirimde bulunmanın edimsöz ereğ i aynıdır, ama tanıklık eden kiş i, bildirimde bulunan kiş iden farklı olarak, O'ye bir ş eyin öyle olduğ unu, onun öyle olduğ una iliş kin tanıklığ ına dayanarak entetır. Kimi zaman, edimsöz ereğ i ne ulaş ma yolu, edimsöz ereğ inin ş iddet derecesinietkiler. Ömeğ in,k'nın,d üzerindekiotoritesini kullanarakd'yebirş ey yaptırmağ açalış ması,buçabasınıngücünüarttırır. (seerle 196g e : 15-16)

33 Önerme içeriğ i Koş ullan çoğ u durumde, edımsöz gücü önerme içeriğ i ile ilgili belli kosuuerı gerekli kılar. Örneğ in söz vermek, K'mn, gelecekte bir eylemde buıune ca ğ ı yollu bir önerme içeriğ ini gerekli kılar. u'mn ya da üçüncü bir kiş inin birş ey yapacağ ı konusunda söz verilemeyeceğ i(8) gibi, geçmiş te yapılmış birş ey için de söz vernemez. Aynı ş ekilde. K birş ey için özür diliyor'sa, bu ş ey (yani özür dilemenin önerme içeriğ i) ya K'nın yaptığ ı t1irş ey olmalıdır, ya da üçüncü bir- kiş inin, ama bir biçimde K'nın sorumlu olduğ u birş ey olmalıdır. (seerle 195ge: 16) Ön Koş ullar Her edimsöz edimi kendine özgü birtakım varsayımlar içerir. Örneğ in, söz verme edirninde K, yapacağ ına söz verdiğ i ş eyin D'nin yararımı olduğ unu; ü'nin bu ş eyi yapmasını kendisinden istediğ ini; söz verdiğ i ş eyi yapabilecek durumda olduğ unu verseger. Özür dilernede K, özür dilediğ i ş eyin kötü ya da ayıplanacak birş ey olduğ unu verseger. k'mn bu varsayımlarının yanlış olması durumunda, K edımsöz ereğ ine ulesrr, yani edim baş arılı olur. Ancak, bu durum K'nın yerine getirdiğ i edirnsöz ediminin kusurlu olmasına qol eçer. Kimse, aykırı düş meğ i göze etmeden, söz verip ardından de söz verdiğ i ş eyi yapabilecek durumda olmadığ ını ilerisüremsz Bir çok ön koş ulu, edirnin ereğ i belirler. Bunun için, ereğ i aynı olan bütün edimsöz edimleri ortak bir ya da bir dizi ön koş ulu gerekli kılar. Örneğ in, edimsöz ereğ i D'ye birş ey yaptırmak olan bütün (8) Eıb.tt~, uygun koş ullerde 'sö~,mehmet yarın geıecek" dediğ imizde d. bir söz vermiş oluruz. Ancak, bu sozcelernde K'rıın söz verdiğ i ş ey tvlehmet'in gelmesi değ il, f"1.hmet'in ge1mesi için kendisine düş eni IJ apacağ ıdıt".

34 126 edimsöz edimleri (yani emir vermek, rıce etmek, yôllr'armak türüne giren edimlerin tamamı), bir ön knş ul olerek, K'nın, D'dsn yapmasını istediğ i ş eyi yapabilecek durumda olduğ unu verseqmesırn gerektirir. Fakat, bazı ön koş ulları edimsöz ereğ ine ulaş ma tıiçimi belirlediğ inden, kimi ön koş ullar ancak belli edimsöz edimleri için gerekli ön koş ullar olur-o Örneğ in, emir de rica da yukıındaki ön kosulu gerekli kılar; erne emir ricadan farklı olarak, aynı edimsöz ereğ ine kendine özgü bir ulaş ma yolu ile ulaş tığ ından, yani K, D üzerindeki gücünü ya da otoritesini kullanarak D'ye birş ey yaptırmağ a çalış tığ ı için, bir ön kosuı oterak, K'nın D üzerinde otoritesi olan biri olmasını da gerekli kılar. Ancak bu ön koş ulun geçerli olması durumunda K D'ye besarıh ve kusursuz bir biçimde emir vet-miş sôyılır. (seerte : 17-1ô) seerte'a göre, ön koş ullar ernmsöz qucune özgü birtakım seuıttuennr, kabu1lerdir-. Feket, bir de, önerme içeriğ ine özgü birtakım seuıınter, kebuüer vardır. Örneğ in, Fransa kralı keıdir bildirimi, bir Fransa kralı olduğ unu verseuer: Krjp"ijinni? zaman öıdü? sorusu, D'nln bir köpeğ i olduğ unu ve onun öldüğ ünü verseger. Bu tür sayıltılar edimsöz gücünden çıkan sayıltılarla kanş tınlmarna1ıdır.(9) (seerıe 19ôg e : 16) (9) il~rid~, edirnsoz edirnlerinin onerrne içeriğ i üz~rinde dururken, bu tijr sayııtııar ijzerinde daha ayrıntılı olarsk durulaoaktıt. Bkz.: Bolüm 3.5.

35 içtenlilc Koş ulu K, belli bir önerme içeriğ i olan belli bir edimsöz ediminde bulunduğ u her durumda, bir de aynı içerikli belli bir ruhsal durumu (ps!!c:!lologicol stste) ya da belli bir ztnın durumunu (maıiim stste ı dış avurmuş olur. Örneğ in, P sözü verdiğ inde P yapma niyetini, P olduğ unu bildit-diğ inde P olduğ uinancını, emir verdiğ inde P yapılması isteğ ini dış avurmuş olur. K'mn, asunce içerisinde bulunmadığ ı ruhsal bir durumu dış evurmesı her zaman oleneklıdır. K bir edimsöz ediminde bulunurken, eğ er aslında içerisinde bulunmadığ ı bir ruhsal durumu rnş evuruqorse, edimi içten olmayan bir edim olur. Örneğ in, K, P yapma niyetinde olmadığ ı bal de P yapacağ ına söz veriyorsa,..erdiğ i söz içten değ ildir-; P olduğ una inanmadığ ı halde P olduğ unu söulüqorse söylediğ i içten değ ildir; P yapılmasını istemediğ i t,alde P yapılmasını ernredlqorse emri içten değ ildir. içten olmayan edimsöz edimleri, baş arısız değ il,beş erıh ame kusurlu edirnsöz ernrnleridir. K böyle bir edimsöz ediminde bulunduğ unda o edimin ereğ ine ulaş mış sayılır. Yani, K; P yapma niyetinde olmadığ ı halds P yapacağ ına söz verse de, D karş ısında P yapma sorumluluğ unu üstlenmiş sayılır; P olduğ una inanmadığ ı halde P olduğ unu söqless bile, D'ye P olduğ unu söylemiş sayılır; D'den P yapmasını istemediğ i halde D'ye P yapmasını emretse de, D'ye P!:iaptırmağ eı çalış ıyor sayılır. Kusurlu da olsa, beserrlı heredimsöz edimiyle, K, o edimin içtenlik koş ulunun belirlediğ i ruh durumunu da dış avurmuş sayılır. Biredimsöz edirntnde bulunup hemen ardından o enimsöze karş ılık gelen ruhset durum içerisinde olunduğ unun yadsınmasının aykırılığ ı, bunu gösterir. Hiçbir K, örneğ in, P yapacağ ına söz verip ardından P yapmak niyetinde olmadığ ını; P olduğ unu söyleyip ardından P olduğ UM imınmadığ ını; P yapılmasını emredip ardından P yapılmasını istemediğ ini, eıykır1 düş rneyi göze almadan söleyemez. (seerıe 195g e 18-19)

36 içtenlik Koş ulunun Ş iddet Derecesi Aynı edimsöz ereğ i ne farklı ş iddetderacaleriqle ulaş ılabileceğ i gibi, aynı ruhsal durum de rerklı ş iddet dereceleriyle msevurulebütr, Örneğ in, rica eden de, yalııaran da, P yapılması isteğ ini ya da arzusunudtş evurur. Ancak, rica edilirken cısevuruten istek ya da arzunun gücü ile yalvôrılırken dtsevurulen istek ya da arzunun gücü aynı değ ildir: vetveren kıstntn dtş evurduqu istek ya de erzu, nce eden kiş inin cısevurcuqu istek ya da arzudan daha qüçtüdür. çoğ u zernan. içtenlik koş ulunun ş iddet derecesi ile edimsöz ereğ inin ş iddet derecesi birlikte değ iş ir. Örneğ in, rica etmek ile!dalveırmok söz konusu olduğ unda durum budur. Çünkü, cene önce de belirtildiğ i gibi, bir adtmsöz ediminin içtenlik koş ulunun ş iddet derecesinin ertması. onun edimsöz ereğ ininin ş iddet derecesini de arttmr. Ama kimi durumlarda bu iki ş iddet derecesi birlikte değ iş mez. Örneğ in, emir vermeninedımsöz ereğ inin ş iddet derecesi, rica etmenin edimsöz ereğ inin ş iddet derecesinden daha büyüktür; ama içtenlik koş ulunun ş iddet derecesinin ricanınkinden daha büyük olması zorunlu değ ildir. Bunun nedeni, emrin edirnsöz ereğ inin ş iddet derecesinin büyük olması, onun edimsöz ereğ ine ulaş ma yolundan kaymıklanmasıdır: Emrin edimsöz ereğ inin ş iddet derecesi büyüktür, çünkü emir veren kiş i D üzerindeki otoritesi ya da gücü aracılığ ıyla D'ye birş ey yaptırmağ a çalış ır. (seerts 19ô9 8 : 19-20) Sonuç olarak, seerte'e göre, edimsöz gucunun bu yedi bileş eni dikkate alınarak, bir eoımsöz ediminin baş arılı ve kusursuz etmesım sağ layan dört koş ul ş öyle dile getirilebilir: f(p) gibi bir türnce sözceleyen K gibi biri,! git1i bir iletiş im ortamında, D gibi dinleyen biri karş ısında, ancak ve ancak ş u dört kosuı yerine

37 geliyorsa, baş arılı ve kusursuz bir biçimde FCP) gibi bir enimsöz ediminde bulunmuş sayılır, 131 (ı)temel Koş ul: K,F edimsöz gücünün P ile bağ lantılısdımsöz ereğ ine, F'ninkendine özgüulaş ma yoluyla ve ş iddet derecesiyle ulaş ıyor ise; (2) Önerme içeriğ i koş ulu: K, P önemıesini dile getiren bir önerme ediminde bulunuyor, bu P önermesi de Fnin gerektirdiğ i önerme içeriğ i kosullerırn yerine getiriyor ise; (3) Ön Koş ul: HP) edımsöz ediminin gerektirdiğ i ön koş ullar ile P önermesiyle ilgili önerme sayıltılan geçerli ise; (4) içtenlik koş ulu: K,F(P)edimsöz ediminin içtenlik koş ulunun belirlediğ i ntısal dunım içerisinde bulunuyor ve bu ruhsel dunımu F edimsöz gücüne özgü ş iddet derecesiyle dış avuruyor ise, (Searle 196g e :75-76) 3.4. BEŞ TEMEL EDiMSÖZ mi Mi ya da BEŞ TEMEL mimsöz GÜCÜ (10) Ferklı iletiş im ortamlarında, birbirinden ş u ya da bu ölçüdeıerku. btrçok sotmsöz ediminde bulunulatnlir. Sözlüklerde yer alan, bir edimsöz edimini ya da gücünü adlandıran fiillerin (yani, söz vermek, emretmek, yalvarmak, soru sormak, bildirmek gibi fiillerin) sayısı, (10) Edirrısöz~dimi, K'nın y~rirıe getirdiğ i b&l1ibir tür ~ylerrıdir, Edimsoz gü"üise, u eyıemdo. bulunmak için kullanılan \ümcerıin taş ıdığ ı eylemsel deijerdir,

38 132 çeş itli iletiş im ortamtennce yerine getirilebilecek enimsöz adimlarinin sayısı konusunde bize bir fikir verebilir. Daha önce de belirtildiğ i gibi, Austin, bunların "binlerce" olduğ unu söyler. Peki, bunları sımttencıremez mıyız? Türlerine ayıramöz mıyız? Searle, Speectı Acts'ta, edımsöz edimleriyle ilgili kimi noktaları açıklamağ a çalış ırken (s. 65 v.d.), bunun zorlu bir iş olduğ unu, çünkü beili bir edimsöz edimini baş ka bir edımsöz edtrninden ôyırrnôk için besvurulebüscek sınıflandırma ölçütlerinin çok Iarkh olduğ unu belirtir ve bunları yedi noktece topler (s. (0): (1) Edirnin ereğ i yô ce emecındekı fôrklılıklôr, (2) K ile D'nin birbirleri karş ısındaki durumlenmn fôrklılıklljrl, (3) I!üklenil en sorumluluğ un derecestndekı f erkl ıiıkler. (4) ÖnetTne içeriğ indeki terklrhkler. (5) ünermentn, K ile D'ntn ilgileriyle iliş kisindeki terklrhkler. (6) üısevuruten ruhsal durumlerdeki farklılıklar, (7) Sözeelemin, konuş manın geri kôlônıylô iliş kistndekt farklılıklar. Seôrle, deha sonra, "A Texnnorng of lllocuttonerq Acts" beş hkh yazısında (Seerle 19ô9b: 1-29), bu konuyu yeni1jen ele alır. Dmı göre, herş eyden önce, enimsöz fiilleri ile ecimsöz adimlerini (dolayısıyla da edirnsöz fiilleri ile edimsöz güçlerini) birbirine kerış t ırmemermz gerekir. Çünkü, bir dilde yerine getirilebilecek her edimsöz edimine bir euimsöz fiili karş ılık gelmeyebilir. Baş ka bir deyiş le, bir diide yerine getirilebilecek her edimsôz edımtmn a1drl bir adı olmayabilir. Örneğ in, Türkçe'ce. miş li geçmiş zaman kullanılarak yerine getirilen bildirimlerin ayrı bir adı yoktur. Uygun bir iletiş im ortamında

39 133 ~'lehrn~t dün geidi diyen K'nın yerine getinjiğ i edimi Türkçe'de 'bir bildirimde bulunmak' fiiliyle adlandırınz; ama, yine uygun bir tlattsim ortemince t1ehme\ dün gelmiş diyen K'mn yerine getirdiğ i edirne kflrş ılık gelen Türkçe bir fiil yoktur. Gözden kecırılmernest gereken nokta, adtmsöz edirnimin dilin bir ögesi, edtmsöz fiilinin ise tek tek dillerin (yani Türkçemn. ingilizce'nin vb.) bir ögesi olduğ udur. Elbette, edimsöz fiileri eresmoakı terkter. edimsöz ernmleri eresincekt terklerı gösteren iyi bir kılavuzdur. erne tam olarak güvenilebilecek bir kıtevuz değ ildir. (seerts 1969b: 2) seene, speecn Acts'te say,jığ ı sımüendırme ölçütlerini "A Texonorng of Illocutior.ary Acts" baş lıklı yazısında yeniden gözden geçirir ve onlara yenilerini ekleyerek yeniden düzenler: 1. Edimin (tütünün) ereğ indeki (ya da neuettncekt) farklılıklar.(l1) seerle. temel koş ulun. enimsöz edimlerini sınıflandırmak için tam bir ölçüt olduğ u tnencindernr. Ona göre, burada 'erek' yô da 'hedef' denütnce. akla, her edirnsöz edirninin, tanımının {Jatirdiğ i bir etkisöz niyeti taş ıdığ ı gibi yanlış bir düş ünce gelmemelidir. Çünkü, en önemli enimsöz edimlerinin çoğ u için tanımının getirdiğ i bir etkisöz niyetiyoktur. Örneğ in, bildirimde bulunmak ile söz vermek edimlerinin tanımında D'de bir etkisöz etkisi oluş turma niyeti yer almaz. Bundan baş ka, sctmsöz ereğ i edimsözgücünon bir ögesidir, edtmsöz gücü ile aynı ş e1j (11) Speech Acts 'ta ilk olçut.

40 134 değ ildir. Nitekim, rica ile ernrtn edirnsöz erekleri aynı1jır: her ikisinin de ereğ i, D'ye birş ey yaptırmaktır; ama bu ikisinin eaimsöz güçleri farklıdır. Edlmsüz gücü, sdimsöz ereğ inin de içerisinde yer aldığ ı birçok ögenin bir bileş kesidir Ileecımsöz ereğ i bunlerın en önemlistdir. (seerte 19ô9b: 2-3) 2, Söz ile dünyay1 birbirine uydurma doğ rultusundtlld ftırkhlıkltır(12) Kimi edirnsöz edimleri, adimsöz erekleri gereğ i, sözü (yani önerme içeriğ ini) dünyaya uydurmak, kimileri ise ıjünyayı söze uydurmeık zorundadır. Bildirimde bulunmak ilkine, rica etmek ile söz vermek ise ikincisine girer. seerte, bu ayrımı açıklamak için Elizabeth Anscombe'un tntenttnns adlı kitabında yer verdiğ i bir örneğ i kullanır. Kerrsımn verdiğ i, üzerinde "fasulye, yağ, selarn ekmek" yazılı bir alış -veriş listesiyle süpermarkete giden bir adam düş ünelim. Bu adam ratlar areısırıda listede yazılanları sece seçe dolesirken onun aldığ ı her ş eyi bir kağ ıda yazan bir dedektifin onu izlediğ ini varsayalım. Dış arı çıktıklarında her ikisinin elinde de aynı liste olacaktır. Feıkat bu iki listenin iş levleri çok farklıdır. Alış -veriş yepan adamın elindeki listenin amacı, deyim yer-indeyse, dünyayı söze uqdurmektrr. eylemlerini listeye uydurduğ u düş ünülebilir. Buna karş ılık, dedektifin elindelci listenin emecı sözü dünyaya uydurmaktır: listeyi alış veriş yapan adamın eylemlerine uydurduğ u düş ünületnltr. Bu, ner iki durumda da birer nete yapıldığ ındeı olup bitecağ e cekerek daha iyi görülebilir. Söz geliş i, dedektifin eve gittiğ inde, birden, edemın sal am yerine kuş baş ı et aldığ ını farkettiğ ini düş ünelim. Böyle bir durumda onun yapacağ ı tek ş ey, elindeki listede yer alan 'selam' sözcüğ ünüçtzip yerine 'kuş besı et' yazmak olacaktır. Ama, eve gidince salem yerine kuş baş ı et aldığ ı ortaya çıktığ ında, adamın lji.lptığ ı bu hateıyı aynı yolla düzeltmesi olanaklı olmayacaktır. (Searle 1989b: 3-4) (12) S"""",h "",ts'ta yer verilmeyen bir ijlçü\.

41 135 Bu örnekte, eldeki listeler önerme içeriğ ine., erıern ile dedektifin YBptıkJôrı ise edimsöz gücüne karş ılık gelmektedir. Burada, nasıl yapılan iş lerin niteliğ i eldeki listelerde yazılanlarla markette bulunan mallar arasındaki iliş kinin yönünübeltrltuorse. tıpkı bunun gibi, yerine getirilen edimsöz edimleri de, söz (yani önarme içeriğ i) ile dıjnyô erssmdeki iliş kinin yönünü belirler. seerıe, söz ile dünya arasındaki iliş kinin yönü bakımından ortege çıkan bu farklılığ a, kısaca, uydurma doğ ruıtusu bakımından farklılık (differe,'7ce ir! direct/on af lil) der. Ona göre, bildirimde bulunrnek. betim1emek, açıklamak gibi edimsöz edimlerinde, tıpkı dedektifin liste yapmasında olduğ u gibi, söz dünyaya uydurtılur; rica etmek, yalvi:wmak, emretmek, söz vermek gibi edirnsöz edimlerinde ise, tıpkı adamın listedekileri almasında Olduğ u gibi, dünya söze uydurulur. Bir edimsöz ediminin uydurma doğ rultusunun bunleruen rtangisi olduğ unu onun edimsöz ereğ i belirler. (Searle 19ô9b: 4) 3. üısevuruten ruhsal durumlarnekt fıırlchlılclar(13) P olduğ unu bildiren, açıklayan, ileri süren kiş i P olduğ u inancını dış evurur: P yôpt1'li'lğ i'lsöz veren, yemin eden, P Yi'lpacağ ı konusunda güvence veren, P yapmakla tehdit eden kiş i, P yapma niyetini diş evurur. P yapılmasını rica eden, emreden, P yapılması için yalvaran kiş i P Yi'lpı1ması isteğ ini (yane arzusunu) dış avurur. P yaptığ ı ya da yapıldığ ı için özür dileyen kiş i, P olmesinden duyduğ u üzüntüqü dısevurur. Kısaca, P içerikli bir entmsöz ediminde bulunan K, aynı zamanda, P ile ilgili olarak içerisinde bulunduğ u ruhsal bir nurumu da diş evurur. içten olmasa bile, yani aslında dış avurduğ u ruhsal durum içerisinde etmese bile, bir edtmsöz ediminde bulunduğ u her durumrıa K, i) edirnin ereğ inin bejirle.jiğ i ruhsal durumu da dış avurmuş sayılır. (Seflrle 1959b: 4-5) (13) Speeclı Acts'tii altıncı öıçht.

42 136 seerte'e göre, bu ilk üç ölçüt edımsöz edimlertni sımüandmrken kullemlebüecek en önemli üç ölçüttür. Fakat daha baş ka sınıflandırma ölçütleri de vardır-o 4. Edimsöz eregımn ş iddetteki farklılıklal(14) Önermek ile ısrar etmek edimsözlerinin ereğ i aynıdır: ikisincte dek D'ye birş ey yaptırmağ a çalış ır. Arna P yapılmasında ısrar eden K, P yapılmasını öneren k'den daha güçlü bir biçimde O'ye P yaptırmağ a çalış ır. Aynı ş ekilde, K, P olduğ una yemin ettiğ inde de, P Olduğ u tahmininde bulunduğ unda da O'yeP olduğ unu söyler; amap olduğ una yemin ettiğ inde O'ye P, olduğ u tahmininde daha güçlü bir biçimde P olduğ unu söyler.(seans 1969b: 5) bulunduğ undan 5. sözcetemtn edimsüz gücü üzerinde etkisi olan kiş iler olarak: K ile D'nin birbirleri i<arş ısındaki durumlarının ya do konumlarının fbrkhhğ 1.(t5) Üst estten odayı temizlemesini isterse bu büyük bir olasılıkla bir emir olur. Ast üstten odayı temizlemesini isterse bu ancak bir öneriya de rica cletıiltr. Bu Ölçüt, daha önce sözü edilen ön kosullenn bize verdiğ i bir ölçüttür, (Searle 1989b: 5-6) 6. sözcetemtn, K He D'mn Hgileriyle iliş kisindeki fı:ırlchl1klur.(16) Örneğ in övünmek ile yerınmek, tetırik etmek ile teziyede bulunmak arasındaki farkı düş ünelim. Buenimsöz edimlari, K ile O'nin bu edimlerin önerme içerikleri kerş ısmdek! tutumları farklı olduğ u için birbirinden farklıdır. Baş ka bir deyiş le, bu adimler. K ile D'rnn gözünde önerme içeriklerinin değ erleri farklı olduğ u için birbirinden farklıdır: P olmasıyla övünen K, P olmasından (14) SpeeGb AGts't" üy-iincü (;}ç-iit ( 1 5) SpeeGh Acts' ta ikinci öı"üt. (j 6) SpeeGb Aııls't" beş inci i:iıç'üt.

43 137 hoş nutkan Polduğ u için yerinen K, P olmasından hoş nut değ ildir. Aynı ş ekilde, KD'yi P olduğ u için tebrik ediyor, D de bunu kabul ediyor-sa, P olması D açısından mutluluk verici bir ş eydir; K P olduğ u için D'ye taziyede eutunugor, D de bunu kabul ediyorsa, P etmesi D açısından mutsuzluk verici birş eydir, Bu da, bir önceki ölçüt gibi, daha önce sözü edilen ön koş ullardan çıkan tıtr ölçüttür. (seerte 1969b: 6) 7. Sözcelemin, kenuş memn geri Imltımyla iliş kisindeki farlchhl<lar(17) Özellikle biidirim türüne giren edirnsöz edimleri söz konusu olduğ unda, K'nınsözcetemtmn konuş manın geri kelanıyiô iliş kisindeki farklılıklar da,edirnsöz edimlerini birbirinden ôyırmak için beş vuruletıilecek ölçütlerden biri olabilir. Örneğ in, yanıtlamak, sonuç cıkermek. kabul etrnek, reddetmek edirnsözleri bu bakımdanos) birbirinden ayrılan edimlerdir. Sözeelemin konuş mernn get-i kalanıyla iliş kisi, sözealem içerisinde geçen 'kııbul etmek', 'reddetmek' gibi euimsöz fiilerinin yarıjımıyle kurulebiltr. Bundan baş ka, yine sözealem içerisinde geçen 'bununla birlikte', 'üstelik', 'öyleyse' gibi anlatımlar ile sözealemin geçtiğ i iletiş im ortamının verdiğ i ecık ipuçları da bu iliş kiyi ortalde koyebilir. (seerıe 1989b: 6) ô. Önerme içeriğ indeki, edimsüz gucunu belirten dllsel ögelerin belirlediğ i fıırkhhkhır.(19) Örneğ in P olduğ una yemin etmek ile P öndeyisinde bulunmak eresındeki. terk burada yatôr: Bir bildirim olarak kullanıldığ ında yernin(20) geçmiş yô da ş imdi ile sınırlı bir önerme içeriğ ini gerekli kiler, öndeyi ise gelecekle sınırlı bir önerme içeriğ ini. Bu, edirnsöz ediminin önerme (17)Speeeh Acts'ta yedin'oi ölçüt. (18) Eıbette, daha baş h bakıml.rdan da birbirlerinden ayrılırlar. (19) Speech Acts 'ta dördüncü olçüt (20) Türk,~'de 'yemin etmek' fiili, aij01 zamanda, $01: verme WrUrıe giren bir edirnsoz edimiminin de adıdır.

44 13ô içeriğ i knş ullermın verdiğ i bir ölçüttür. (Seerle : 6) 9. Her zaman söz edim.i olması gereken edtmlerle, böyle olabilen ama bır söz adtmt ularak yerine getirilmesi gerekmeyen edi mler eresmcekı farkı ıı1ki6r(21) Örneğ in, önümde duran bir öbek nesneyi, Ş unları A diye, ş unları da B diye $ımflarıdınyorum diyerek stmüenmrebıttrtm. Fakat, bu nesneleri herhangi bir türnca sözeelemeden de sınıflandırabilirirn: Bütün A'ları A kutusuna, bütün B'leri B kutusuna atarak da bunu yapabilirim. Bu durum tahmin etmek, tanı koyrnak, sonuç çıkarmak edimleri için de söz konusudur:... olduğ unu tahminediyorum... olduğ u tamsını koyuyorum... olduğ u sonucunu çık3r'lijvfijfrı diyerek bir tahminde bulunabilir, bir tanı koyabilir, bir sonuç çıkarabilirim Feket bütün bunları yapmak için bu ya da benzeri bir türncenin sözcelenmesi de ş art değ ildir. Bir binanın yalnızca önünde durup yüksekliğ ini tahmin edebilirirn; sessizce birine ş izofreni tanısı koy1'lt1ilirim; ya da yanımda oturan adarnın sarhoş olduğ u sonucunu cıkeretıütrtm. Yeni bütün bunları hiçbir türnce sözeelemeden. hatta içsel bir- söz edirninde bile bulunmeden yapabilirim. (Seari" 1959b: 6-7) 10. Gerçekleş UrHebiJmesı ıçın birtakım ahdış ı dizyeler yo do kurumlar gerektiren edimlerle gerektirmeyen edimler erasındakt f6rkj111k16r.(22) Baş arılı '18 kusursuz bir (2l) Spl.'l.'ch Acts'ta ı~er'lerilmeyen bir ölçüt.

45 139 biçimde yerine getirilebilmelari için dildış ı bir dizgeyi yeı de kurumu, K ile D'nirı bu dizge ya da kurum içerisinde özel bir yeri olmasını gerekli kılen çok sôyıdô edirnsöz edirni verdır. Söz geliş i, eıoroz etmek, mahkum etmek, savaş ilan etmek böyle edimlerdendtr. Bu edimlerds bulunrnek için K'rnn, söz geliş i, S~nistcror ediyorum Seni beş yıı haps. mahkum.diyorum Amerika'ya sa~taşilan ediyorurl! tümcelerini sözeelemesi yeterli değ ildir, Morın etmek için ortada bir eterez kurumunun, hapse mahkum etmek için ortede bir yeırgı kurumunun, savaş ilan etmek için de crtede devlet denen bir kurumun olması qsrsktr. Daha da önemlisi, bu edimleri yerine getiren kiş i olarak K'nın, bu kurumler içerisinde, bu edirnlerde bulunabilecek yetki ve konurnde olması da gereklidir, Buna karş ılık, bildirimde bulunrnek ya da söz vermek gibi edtmsöz edimleri söz konusu olduğ unda bu tür dizge ya da kurumlarm olması gerekmez, 'tôğ mur yeığ ıjığ ı l:jollu bir bildirimde bulunmak, yeı ce yeırın gelip sizi göreceğ ime söz verrnek için dil kurallarına uymam yeterli ulacektır. Ancak, edimsöz edimlerinin bu 'dönü, yani dildış ı bir dizge ya da kurum gerektirme yönü, yukarıda beş inci ölçütü dile getirirken karş ımıza erken yönüylekerıstmtmemeucır. Söz konusu kurumlar, K ile D'ninbirbirleri ki'lrş ısındakikonumlannı da Ilerir Fakat,K ile D'ninkonumlan arasındaki fi'irklılıkli'ir, her zaman, içerisinde yer aldıklan bir kururndan kayni'iklanrrıaz,örneğ in,kırtıemna elindeki silahı doğ rultup bütün parasını kendisine vermasint söyleyen soyguncunun,sözeelemiyle yerine getirdiğ i edimsöz edimi ne rıcenr, ne yalvandır, Soyguncu kurbanına bir emir vermektedir, Ancak, bunldo soyguncunun (yani, Krnn) kurbanı (yeıni, D) karş ısındakikonumu,içerisinde yer aldıklan herhangibir dildış ı kurumundeğ il, (22) Speech Acts'h yer v.ri1m~yerıbir öıçüt.

46 140 elinde silôh olmasının verdiğ i bir konumdut-.(searle l'~9b: 7) 1L Edimsel bir kullanımı olan mnerla edlendırılen enımsöz edimleriyle, edimsel bir kunenımı olmayan fiilierle adlandmlan edimsöz edimlari arasındaki flirl<l1lllchır.(b) Edimsöz edimlerini tidlandıran fiillerin çoğ unun edimsel bir kullanımıveröır. Ömeğ in, Türkçe'de, 'rica etmek', 'söz vermek', 'emretmek' edimsel kullanımı elen edimsöz fiileridir: Gelmerıi rica ediyorum GE'l 'c-egime< söz ve'riyorum Gelmeni emrediyorum denerek rica etme, söz verme, emretme edimlerinde bulunulabilir. Buna karş ılık, ı~inetürkçe'de, söz geliş i, 'övcmrnek',yti da 'tehdit etmek' sdimsöz fiillerinin edimsel kullernrm yoktur: Sına'tdan tam not aldığ ım için bc;burieni'jorljm denerek böbürlenme ediminde bulunmak; Seni tehdit ediyorum} sınevdan zal~lf not 'f"e't"l:?cı?ğ im denerek birini tehdit etmek, Türkçe'ye aykırıdır. (Searle 19ô9b: 7) 12. Edimsöz ediminin gerçekleş tirildi ğ i deyiş biçimindeki fbrl<hhklar.(24) Edimsöz fiilletinin kirni, adlandırdığ ı eoımsöz ediminin gerçekleş tirildiğ i deyiş biçiminigösterir. Ömeğ in, 'res etmek' ile 'ilan etmek' arasındaki fark, sdimsüz ereğ indeki ya da önerme içeriğ indeki terktürkten kaynaklanmaz; edimsöz edimi yerine getirilirken baş vurulan deyiş biçimindeki fôtidılıktatl kaynaklanır. (Seat-le 19ô9b: 8) (23) Spl!l!clı Acts'ta yer v.rilm~yerı bit' ölçüt. (24) Spl!l!ch Acts'ta yer verilmeyen bit ölçüt.

47 141 seerle. enimsöz edimlertm srmt lenrnrırken bu oniki ölçütün yanında, Austtn'tn yaptığ ı sınıflandırmanın da iyi bir çıkış noktası olduğ u düsüncesinoedtr. Ancak, ona göre, Austın'tn yaptığ ı sınıflandırma kusursuz olmadığ ı gibi uygun bır sınıflandırma da değ ildir. O, herş eyden önce, entmsüz edimlerini değ il, edtmsüz nmerini smınemnrmektauır. Oysa, daha önce de belirtildiğ i gibi, bir dilde yerine getirilebilecek her sdtrnsöz edimi için ayrı bir edtmsöz fiili olması zorunlu değ ildir. Ayrıca, H;i edimsôz fiili bir ve aynı edimsöz ediminin adı olabilir. Yapılanın bir ectmsöz fiilleri sınıflandırması olmasında, sınıflandırmanın uygunluğ u açısından." büyük bir sakınca görülmeyebilir. Fakat, Searle"e göre, Austtnın stmnenrnrmesmce aksayan baş ka uenıer da verdır. (seerte 1959b: 9) (1) Austin'in siiı~dığ ı fiillerin kimisi edimsöz fiili bile değ ildir. Örneğ in, "duygudaş elmek', 'diye saymak', 'keststmek', 'niyetinde olmak'p 5 ) böyle bir fiillerdir-. Elbette, söz geli:?i Yarın sinem.3y<ı gitmek ni'jetindeyim diyen kiş i bir edimsöz ediminde bulunur. Ancak, yerine ı:,ıetirdiğ i edirnsöz ediminin karş ılığ ı olan edimsöz fiili 'niyetinde olmak' değ il, 'bir niyeti dile qetirmek'ttr. Bir sctm olanik birş ey YElpmEl niyetinde olmak, asla, bir sdimsöz edimi değ ildir; bir niyeti dile getirmek ise, her durumde, bir edirnsöz edimidir. (SeElrle 19S9b: 9) (2) Atıstin, stmttendırmesrrn yaparken açık ya de tutarlı hiçbir ölçlite deuenmemekteeır. Yalnızcô, Yükleyiciler söz konusu olduğ unda eçık ve belirgin bir biçimde edtrnsöz ereğ i ni temele alır. Serimleyicileri, göründüğ ü kadarıyla, yukarıdaki 7. ölçütü, yani (25) Sırasıyla: 'surnpathize', 'regard es', 'meen lo', 'in~~nd'

48 142 sözcelemin, konuş manın geri kelemule olan iliş kisini temel e alarak temmtemeğ e çalış ır. KUJlamm-belirticHeri, hiç olemezse bir yanıyl cı, otorite kullanı lmasına dayanarak tanı ml ar. Burada, di 1di ş i kurumla(26) ve i< ile D'nln birbirleri karş ısındaki konumlarıyla(2?) ilgili ölçütleri de ayrıca kullanır. üevremş -bettrttctjere gelince, bu sınıfı, kendisinin de farkında olduğ u gibi, hiç de doyurucu bir biçimde temmleuemez: ama, bu sınıf için K ile D açısından iyi olma kııvreımı(28) ile tutumları dış evuren anlatımları(29) ölçüt olarak kullanıyor gibidir. (sserte 19ô9b: 10) (3) Açık hiçbir sınıflandırma ölçütline baş vurulmadığ ı, eetrnsöz edimleri ile edımsöz fiilleri sürekli birbirine karış tırıldığ ı için, sınıflar iç içe qırmtş ttr. Searle'e göre, burada sorun, hangi sınıfa girdiğ i tam olarak kestirilemeyen, iki sınıfa ce git-ebilecek birkaç örneğ in bulunması;,:ıa da bir ikiörnsğ tnen az üç sınıfa birden girebilecek nitelikte olması deı~i]ıjir Sorun, verilen örnekierin büyük bir bölümünün, sınıflandırma ölcütlert tutarlı olmadığ ı için, iki farklı sınıfa birden girmesidir. Örneğ in, önemli bir edtmsöz fiili olan 'betimlemek'c3\) fiilini alalım. Austin bu fiili ham kararnetırttcüer nem de sertmıeuıcner arasında sayar. Austın açısından bu anlaş ılmaz bir durum değ ildir. ÇDnkü biredımsöz edi mi elerak beumleme edimi, Austtn'in verdiğ i tanımlar dikkate alın,jığ ında, bir kararın verilmesi edi mi de olabilir, bir serimlsme edi mi de. Sonra, yine onun verdiğ i tammtere göre, bir sertmlerne edimi aynı zamanda bir kerer-beurtms edirni de olabilir. Gerçekten de, Austtn'in sertmleuıcuer arasında saydığ ı fiil1erin çoğ u içindurumu budur: çoğ u kerer-beltrttcüer için verdiğ i tanıma da uyar. Örneğ in, (26) Yukarıda., 10.blçüt. (27) Yukarıda, 5. öıçüt. (28) Yukarıda, 6. ölçüt. (29) Yu~:and<!3. öıçüt. (30) 'descri~'

49 143 'onaylamak', 'IJadsımak', 'ileri sürmek', 'sımuenrnrmek', 'bir tutmak', 'sonucuna vermek '... 8 'olduğ unu göstermek',(31) Bunların hepsi sartmleqicüer erasınde sııyılır; eme kerer-oeurttcuer erasınde sayılabilirlerdi, (seerle 1989b 10-11) (4) Austin'in edımsöz fiili sınıfları yalnızeıı iç içe girmiş ourumce değ ildir, bir de kimi edimsöz fiili sınıfları içerisinde çok fıırt~lı türde edırnsöz fiillerine yer verilmiş tir, Örneğ in, Austin cevrems-beurncner arasında 'teş ekkgr etmek 'özür dilernele', 'esef etmek' ve 'buyur etrnek{32) f iillertntn yıınında 'meydan okumak', 'düelluga devet etmek-(33) fiillerini de sayar, Fakat" bu iki fii! D'nin sonraki eylemleriyle ilgilidir ve hem dizimsel hem enlembtltrnsel nekımcen 'emrstmek'. 'buyurmak' ve 'yesaklarnak{34) ile birlikte uüsünületıütr. Oysa, 'emretmek', 'buqurmek ve 'zorlıırmık-(35) fiillerine Austtnın hangi fii1 sınıfı içerisinde yer verdiğ ine baf~ıldığ ındıı, Ausun'tn onları, veto etmek', 'kirelemek'. ve 'rütbestrn in,jirmekü6) fiillerinin yanında kuuemm-tıettrttcüer erasında saydığ ı görülür, Oysa, Seewle'e göre, bu iki grup fiil çok farklı iki edimsöz edimi türüne girer, (Searle 1989b: ll) (5) Austm'tn, saydığ ı beş enımsöz fiili sınıfı içerisinde yer venjiğ i fiillerin hepsı, içerisine sokulduklert fiil sınıfının tammine uymamaktadı r. Örneğ i n, 'aday göstermek', 'etemek' ve 'af oroz etrnek'(37), "ş u ya da bu nedenle hekkınoe tam bir karere verılemagen bir verlıkle, bir olguylıı ya da bir değ erle ilgili bir bulgı18udile getirmek" (AusUn 1964: 151) demek değ ildir-.(seat-le19ô9t,: 11) (31)5ır<i$lyh, 'affirrn", 'd~ny', 'stat~', (32) Sırasıyı,,;thank', 'appoloqize', 'deplore. 'w~ıcom~', (33)Sınsıyla, 'dare/d~fy', 'chaııarı9~', (34) Sırasıyı", 'order", 'commsnd' ve 'forbid'. (35)Sırasıyla, 'order ', 'ccmrnand' \'e 'ur9.', (36) Sınsıyıa, 'vetc', 'hire', ye 'dernote'. (37)Sırasıyıa, 'normnate", '.ppoinl', 'exccromumcate'. 'class", 'id~rıtify', 'corıclude",'denote'.

50 144 Austtn'in yaptığ ı sımrtenotrrneuı bu beş noktada eıesttren seerle, yukarıda belirtilen sınıflandırma ölçütlerinin ilk ücünü (yani, edtmsöz ereğ ini, uydurma doğ rultu:;unuve rnsevurulen ruhset durumu) temele alarak edimsöz edimlerini beş baş lık altında toplar: (1) Kesinleyıcller ı sseertıvesı (2) Vönelticiler ı atrect!.'8s) (3) Yükleyiciler ı commissıves) (4) Dış avurucular (8,~'flrBss/v8S) (5) Bildirgeler (d8c18r8titlrf:~) (1) Kesinleyici sınıfına giren srnmsöz eotmlertntn ereğ i, belli bir ş eyin söyıen,jiğ i gibi olduğ u, baş kil bir deyiş le, dile getirilen önermenın doğ ru olduğ u konusundaf('y1 değ iş ik Ölçülerde sorumlu kılmskttr. Bu tür etıtmsöz edırntertmn uydurma doğ ruıtusu sözden dünyayadır. Dolayısıyla bu tür sdimsöz edimlerinin önerme içeriğ inin dünyaya uygun olması beklenir. Busdtmsöz edimlerinde dış evurulen ruhsal durum ise inançtır: Böyle bir edirnsöz sdtminde bulunan K, P olıjuğ u inancını dadiş evurur. Örneğ in, neri sürmek, iddia etmek, bildirmek, yadsımak, savunmak, bilgi vermek, aktarmak, (öyle Olduğ u konusunda) ısrar etmek, versaqmek, tenmtn etmek, (öyle olduğ una) yernin etmek, itiraf etmek, tanıklık etmek, öndeyide bulunmak, ş ikayet etmek bu tür eutmsöz edirnleridir. seerle'e göre, Austin'tn karar-belirticileri ile sertmleqictlerintn bit-çoğ u aslında birer kesinleyiei edirndir. (sserte 19ô9b: 12-13; ı95g e : ı62-163) (2) Vöneltici adımsöz edimlerinin ereğ i, D'ye birş ey yaptırmağ a çehsmektır. Uydurrna doğ rultusu dünyadan sözedir: Bu tür edimsöz edirnlerinde, bir süre sonre dünyanın söze uydurulması beklenir. K terannden dış evurulen ruhsal durum ise tstskttr.

51 145 Örneğ in, rica etmek, ısternek. (yapmasını) söylemek, talep etmek, emretmek, (yepmasını) buyurmak, yasaklemak, izin vermek, önermek, (yapması konusunda) ısrar etmek, (yapması konusunda) uqermek, yalvarmak, dua etmek birer yaptırıcı edirnsöz edimidir. seerıe'e göre, Austtnın yaptıncılarının bir çoğ u da bu sınıfa girer. (Sesrle : 196g e : 19ô) (3) sserte, AusUn'in yükleyici ternrmna karş ı çıkmaz ve bu edimsöz sınıfını onun tanımladığ ı biçimiyle kabul eder. Dolayısıyla., ona göre, yükleyici edimsöz edimleri, ereğ i K'yl gelecekte birş ey yapma konusunda bir yükümlülük altına sokmak olan edimsöz edimlertdtr. Böyle bir edimde bulumin K, bir niyetini orsevurur. Bu tür edimlerin uydurma doğ rultusu, yönelticiler gibi dünyadan sözadir. Doleıyısıldla, bu tür edimsöz edimlerinde de bir süre sonra dünyanın söze uydurulması beklenir. Ancak, yöneltici edimsözlerde dünyayı söze uydurması beklenen kiş i D iken, yükleyicilerde bu kiş i K'dır. Söz vermek, tehdit etmek, (yapacağ ımı) yemin etmek, (yaprmığ ı) kabul etmek, razı elmek, (yapmağ ı) reddetmek, (yapmağ ı) teklif etmek, (yôpacağ ı konusunda) güvence vermek birer yükleyici edimsöz edimidi. (Searle 1969b:!4-15; 196g e :!92) (4) Dış avurucuedımsöz edimleri, ereğ i, edimin önerme içeriğ i ile ilgili olarak kmn içerisinde bulunduğ u ruhsal bir durumu dış avurmak olan sdtmsöz edirnleridir. Örneğ in, teş ekkür etmek, tebrik etmek, özür dtlemek. taziyede bulunmak, esef etmek: gibi. Bu tür edtmlerds, bundan önceki edimsöz edimlerinde olduğ u gibi., dısevurulen edirne özgü ortak bir ruhsal durum yo!(tur, Bunlarda dış evurulen ruhsal durumlar çeş itlidit-. Nitekim K,tsş ekkür etmede, edirnin önerine içeriğ inin gösterdiğ i olgu ya da durum karş ısındaki ş ükran duygusunu, tebrik etmede, sevıncmi: tôziyede bulunmede, üzüntüsünü oısevurur. Dış avurucu edtrnlartn bii- uydlırma doğ ruıtusu

52 146 olmez: Böyle bir ecunce buluncuqunde K, ne sözü dünyaya ne de dünyayı söze uydurmağ a çalış ır. Dile getirilen önermenin doğ ruluğ u pesinen kabul edilir. Söz geliş i, ayağ ına bastığ ı için D'den özür dileyen k'mn durumunu düş ünelim. Onun amacı, D'mn ayağ ına bastığ ını ileri sürmek olmadığ ı gibi, D'nin eıyağ ınô besılmesım sağ lamekce değ ildir. (Searle 19ô9b: 15-16) (5) Bildirge türüne giren edtmsöz edimlerinin ereğ i dünyada bir değ iş iklik yarııtmııktır. BIJ tür edimsöz edimlerinde K'rnn tümceyi sözeelemesi. edirnin önerme içeriğ inin gösterdiğ i olgu ya ce dururne gerçeklik yô ne varlık keztndırtr. Örneğ in., istifa etmek, iş ten kovmak, baş kan atamak böyle edimlerdir. k'mn, baş arılıve kusursuz bir biçimde böyle bir edimde bulunrnesınm, edimin önerrne içeriğ ini dünyaı~a uygun bır hale getirmesi, biidirgelerin eıyıncı özelliğ idir: deyip, baş arılı ve kusursuz bir biçimde istifeı eden K,ıstue etmiş olur; D'ye S~rıi kovuq orum deyip, baş arılı ve kusursuz bir kovma edirninde bulunan K, D'yi kovmuş olur; O'ye Serıi baş kanatıyorum deyip, cesentı ve kusursuz bir eteme ediminde bulunan K, D'yi beskan etemiş olur. Doleıyısıyleı, bildirgelerin iki yönlü bir uydurma doğ rultusu vardır: K, dünyada, dünyayı söze uyduracak bir değ iş iklik

53 147!jeıreıtareıf( sözünü dünyeı!da uygun bir hale qettrir. Bildirge türü edimsöz edimlerinde bunu olanaklı kılan, ortada dildış ı bir kurumun ya da dildıs: bir iliş kiler ağ ının olmesr. K ile ü'mn de bu kurum içerisinde özel bir yerinin olması ya da K ile D arasında söz konusu dildış ı iliş kilerin tıelit-lediğ i bir bağ ın olmasıdır. Öı-neğ in, istifa örneğ inde, ortada bir iş çi-iş veren hukuku olduğk u, iş çi D iş veren olduğ u içindir ki,k D'ye istifa ediyorum dediğ inde, dünyada edimin önerrne içeı-iğ i yönünde bir değ iş ikllk yaratarak bu ônerme içeriğ ini dünyaya uygun bir hale getirebilmektedi r. iş ten kovma örneğ inde, yineortede bir iş çiiş veren hukuku olduğ u, bu kezk iş veren D iş çi olduğ u içindir ki, f( D'ye S?oi kovuqorurn dediğ inde, dünyeıdeı önerme içeriğ i yönünde bir değ iş iklik yaratarak sözü dünyeıyeıu!dduröbilmektedir. (Searie ı9s9b: 16-16; 1976: 39-40) seerle'e göre, bildirge türü her enimsöz ectmintn dildış ı bir kurum ya da iliş kiler ağ ını gerektirdiğ i ilkesinin geçerli olmadığ ı bildirge türleri de vardır. Örneğ in, kimi zaman insanlar, ortada içerisinde yer aldıkları bir kurum olmeıdığ ı halde, böyle bir kurum vermis gibi devrenerek dünyada bir değ iş iklik yaratırlôr. Söz qeliş t, Amerika'da bundan 200 yıl önce Bağ ımsızıı~~ Bildirgesi ile yeıpılan bundan baş ka birş ey değ ildir: Bağ ımsızlık ilan edebilecek bir konurnde olmayan tnsenlar, kendilerine bu konumu seığ layeın bir kurum vermısçesme devrenerek dildış ı bir kurum yaratmış tır.

54 14Ô Sonra, doğ aüstü bildirimler vardır-oörneğ in, Tanrının Iş ık olsun! demesi de bir büdtrtmdtr. Bu sözeelem. x'mn D'ye demesi gibi yöneltici bir edim olmadığ ı gibi, bir öndeyi ya de bir arzunun dış avurumu değ ildir. Busözcalemla, iş ık oıacağ ı ilan edilerek ış ık yaratıltrıaktadır. Son olarak, otr de, dilin kendisiyle ilgili birtakım tıil dir-gel er veruır. Söz geliş i, Bundan böliıe bi1dir9~ler~ kısaca B diyec.ğ im dediğ imde de bir bildirge edirnimle bulunurum. 'Bildirge' sözcüğ ünü B tıiçiminde kısaıtmıs oturum. eme bunu yapmak için dildış ı bir kururnun vert ığ i gerek! i değ il dir; çünkü, dünyadaki değ iş ikli k, yalnızca dilde kalan bir değ iş ikliktir. (Sear-le 19ô9b: 16-19; 1975: 40-41) Bildirgelerde K'nın dış avurduğ u ruhsal durum ya de durumlanı gelince, Seat-le, bu konuyla ilgili ilk yazılannda (1989tı: 15-19; 1975: 40), bu tür edimlerde K'nın, genellikle, herhangi bir ruhsal durumu cış evurmemğ ım belirtir. Ancak, daha sonra, bu tür edirnlerin hepsinde K'nın bir arzusunu ve bir inancını dış avurduğ u sonucuna verır : Ona göre, P olduğ u bildirgesinde bulunan K, P önermesinin gösterdiğ i olgu ya da dururnun olması arzusu ile sözeeleminin o olguyu ortaya çıkardığ ı inancını eszemanu olarak dış avurur (Searle 19ôg e : 57). seertee göre, bu beş türsdtmsöz edirninin herbirinin birer

55 149 temel biçimi vardır. Temel edimsöz edimlert, kendine özgü eoımsöz ereğ ine özel bir ulaş ma yoluyla vermağ ı gerektirmeyen; ş iddet dereceleri sıfır olan (yani, güçlü olmadığ ı gibi, zayıf da olmayan); adımsöz ereğ inin belirlediğ i önarme içeriğ i koş ullarını, ön koş ulları ve içtenlik koş ulunu gerekli kılan; en önemlisi, bütün öteki enimsöz edimlerinin kendisinden türeti1et1ileceğ i ilkel edimlerdir. Buna göre: (1) Temel kesinleyie} eutm, adından da anlaş ılacağ ı gibi, ereğ i K'yı dile getirdiğ i önsrmenin doğ ruluğ u konusunda sorumlu kılmak olan temel edirndir. Bu edtrnde, dile getirilen önermenin dünyaya uygun olması beklenir. EditYıSÖZereğ inin belirlediğ i özel hiçbir önerme içeriğ i koş ulu yoktur. ıerıın, Pönermestnın doğ ruluğ u konusunda birtakım gerekçeleri olmasını ön koş ulolarak gerektirir. Bu edimde bulunan K, her durumda, P olduğ u inancını diş evurur. (seerts 195g e : 54-55, 59-60) (2) Temel yöneltici edirnde K, D'ye birş ey yaptırrmığ a çalış ır. Dolayısıyla, bu sdimsöz ediminde D'nin dünyayı söze uydurması beklenir. P'mn, D'nin ileride yerine getireceğ i bir e,jimi qöstermesı edirnin önerme içeriğ i koş ulu; D'nin P'yi yapabilecek urumda olması ise ön kosıuour. K, ü'ntn P'yi yapmôsı için duyduğ u erzuı ô da isteğ i dısevurur. (Searle 198g e 55-56,60-61) (3) Temel yükleyıci edtmcs erek, K'y1 ileride birş ey yapmô Konusunda bir yükümlülük altına sokmakur Uydurma doğ rultusu ismet yöneltici edimle aynıdır, ama bu kez dünyayı söze D'ntn uydurması beklenir. P'nin K'nın ileride yerine getireceğ i bir edimini göstermesi gerekir. Bu, edimin önerıne içeriğ i kosulucur. Önkoş ulu. f('nın P'yi yapabilecek durumda olmasıdır. k'mn dış evuruuğ u ruhsal durum ise niyettir: P yapma niyeti. (Searle19Sg e : 55, 60)

56 i50 (4) Temel msavurucu edirnin et-eğ i, k'mn P kersrsmdekt duygu ya da tutumunu dısevurmektır. Edirnin bir uydurma doğ ru1tusu olmôdığ ı gibi, bir önerms içeriğ i koş ulu da yoktur. P'nin, sözeelemin üretildiğ i iletiş im ortermnca doğ ru olduğ u edirnin ön koş uludur. Bu edirnde K herhangi bir duygu ya da düş üncesini dış avurabilir. (Ssarı e ı98g e : 58-59, 62) (5) Temel blldırge adimine gelince, bunun ereğ i, K'nın P olduğ unu söyleyerek dünyada P'rnrı gösterdiğ i değ iş ikliğ i yaratmasıdır. iki yönlü bir uydurma ijoi~ruıtusu vardır. Bu edimde bulunan K., bir arzusunu ve bir inancını aynı anda dısevurur. Dış avurduğ u arzu, P önermesinin gösterdiğ i ş eyin olması için duyduğ u bir arzu, inanç ise sözceleminin o ş eyi gerçekleş tirdiğ i tnecıcır. P önermesinin doğ ru bir önerme olduğ unun kabul ediliyor olması edimin önerme içeriğ i koş uludur. Dildış ı bir kurumun vôrlığ ı ve K ile ü'nin o kurum içerisinde bir yerinin olması ÇOi~Ubildirgenin bir ön koş uludur. ama bu her bil1jirge ediminde olması gereken bir ön koş ul değ ildir. Bu bakımdan, temel edimin ön koş ulunu ş öyle dile getirmekte yôrar olacaktır: K, bir türnce sözceleyerek P'rıin gö~:terdiğ i olgu yade durumu meydana getirebilecek güçte olmalıdır. (seart el 9ôg e : 5ö-5ô, 61) Bütün öteki ernmsöz ecımıert. bu beş temel sdtmsöz ediminin (Y'j da ondan türemiş bir edimtn), enimsöz ereı~i dış ında kalan altı bileş eninden birine (ı~a da btrkecıne birden) müneneıe ederek türst ilebtltr. Searle, bu müdehalelere, yeni edirrısöz gücü elde etme iş lemleri demektedir. Ona göre, bu tür beş iş lem vardır: (i) Önerme içeriğ i koş ulu ekleme iş lemi:örneğ in, P olduğ unu söylemek, herhangi btr önerme içeriı~i koş ulunu gerekli kıtmaz. Ama bu edtrne, önerrne içeriğ i koş ulu olarak, "P, qalecekte

57 151 olacak bir olgu ya da durumu gösterrne1idir" koş ulunu eklediğ imizde, kersırmze bambaş ka bir edımsöz edimi çıkar: öndeyide bulunrnek. (seen e 19ôg e : 64-65) (2) Ön koş ul ekleme iş lemi: Örneğ in, temel yükleyici edirne, "K'mn, yapımı sorumluluğ unu üstlendiğ i P edimint yaprnama konusunda birtakım gerekçeleı-i olmalı" koş ulunu bir ön koş ulolarak eklediğ imizde karş ımıza, (yapmağ a) razı olmak edim; çıkacaktır. Aynı ş ekilde, temel yükleyici edirne, "K'nın yapma sorumluluğ unu üstlendiğ i P edirni, daha önce D ya da üçüncü bir kiş i tarafından kendisinden yapılması istenen bir edim olmehdır" ön koş ulunu eklediğ imizde, bu kez de karş ımıza, (yapmağ ı) kabul etmek edtrnsözü cıkecektır. (Seat-le 198g e : 66-67) (3) içtenlik kuş ulu ekleme iş lemi: Örneğ in, P olduğ undan ş ikayet etmek, temel kesinleyici edtma,"k, P olduğ u inancının yanı sıra, P olmasından duyduğ u hosnutsuztuğ u da dış avuruyor olmalı" koş ulunu eklediğ imizde elde edebileceğ imiz sdlmsöz edimidir. (Searı el 9ôg e : 68-69) (4) Ulaş ma yolunu stmr lendırma iş lemi: Örneğ in, temel yaptırıcı edimin ereğ ine ulaş manın özel bir yolu yoktur. Arne yaptırıcı edimsöz ereğ i ne "K, ancak ısrar ederek ve kendine acındıranık ulaş abilir" diyerek bir sınırlandırma getirirsek, 'dallletnrıak sdtmsözünü elde ederiz. (seerıe 196g e : 69-70) (5) Ş iddet derecelerini artırma ya da ezettme iş lemleri: Örneğ in.. D'ye P yapmasını söyleyerek temel yaptırıcı edimde bulunan kiş i, O'ye P yaptırma çabasının ş iddetini, ya daü'mn P yapması için duyduğ u isteğ in ş iddetini artırarak, (yapmasını) ısrar etmek gitıi farklı bir edtmsöz ecımtne verır. (SeôrleI98ge:71-72)

58 152 Veni edımsöz güçleri elde etme iş lemleri, genellikle.. edlmsöz gücünün yalnız bir bileş eni üzerinde etkili alen tş lemlerdir: ama ernmsöz qücünün kimi bileş enleri arasında mantıksal bağ ıntılar olduğ u için, zaman zaman, bu iş lemlerden tnrinin uygulanması o ectmsöz gücünün iki bileş enini de değ iş tirebilir. Örneğ in, edtrnsöz ereğ inin ş iddet derecesi ile içtenlik koş ulunun ş iddet derecesi arasında mantıksal bir bağ ıntı olduğ undan, bunlardan birini artırmak.. sonuçta ötekini de artırır. Ancak, bu iş lemlerin hiçbiri eııtmsöz gücünün ereğ i ni değ iş tirmez: Biremmsöz gücüne bu iş lemlerden biri uygulandığ ında, her zaman, edimsôz ereğ i aynı olan baş ka bir eoımsöz gücü elde edtıir. veni, örneğ in.. yöneltici bir edimsöz gücünden bu iş lemlerle ancak Ile encek yeni bir yöneltici edimsöz gücü, kesinıeyici ecımsöz gücünden, ancak ve ancak yeni tıir kesinleyiei edimsöz gücü elde edilebilir. Sonra, bir ecımsöz gücüne bu iş lemlerden birini uygulamak yeni bir eutrnsöz gücü elde etmek için tek baş ına yeterli değ ildir. Bu iş lemlerden biri uygulanarak eklenen yeni bir koş ulun. edimin güçlerini erurmemn, ya da ulesme yoluna getirilen sınırlamaların dilsel bakımdan anlamlı olması gerekir. Söz geliş i, yöneltici temel edirne "O çok güzel biri olmalıdır" gibi bir ön koş ul e~~lediğ imizde yeni birernmsöz gücü elde edemeyiz; çünkü bu koş ul dilsel bakımdan anlemlı bir kosut değ ildir Bundan baş ka, eklenen yeni kosuıun, edirnin ş iddet derecelerinde yapılacak bir değ iş ikliğ in, ya da edirnin Ulaş ma yoluna getirilecek bir sımrtememn. iş lem yapılan edimsöz gücünün bileş enleriyle tutarlı olması gerekir. DOlayısılJla, örneğ in, bir edimsöz gücünün ulaş ma yoluna yeni bir ulaş ma yolu eklemek, eklenen bu yeni ulaş ma yolu o ecımsöz gücünün ulaş ma yoluyla tutarn deı~ilse, yeni bir entmsöz gücü yat-atmaz. Ya da, söz geliş i, bir edimsöz gücüne eklenen yeni bir içtanlik koş ulu.. o edirnin içtenlik koş uluyla tutarlı değ ilse, söz konusu edirnsöz gücüne i) yeni içtenlik koş ulunu eklemek yeni bir edımsöz gücü yaratmaz. Son olarak, kimi edimsöz güçleri,

59 153 bir edimsöz gücüne bu iş lemlerin ikisinin ya da daha fazlasının art arda uygul enmesı sonucunda el da edi lebil irl er. Örneğ in, (yapmasını) önermek, temel \:löneltici sdtmsöz gücünün ş iddet derecelerini ezelup, ona yeni bir ön koş ul (yani "P \:lapmak D'nin yararına olmalıdır" koş ulu) eklenerek elde edilir. (Searle 19ôge: 72-73) 3.5. ÖNERME EDiMLERI Daha önce de belirtildiğ i gibi, en Idalın biçimiyle alındığ ında.. bir edimsöz edimi, F gibi bir edimsöz gücü ile P gibi bir önerme içeriğ inden oluş ur. Dolayısıyla, yalın birsotmsöz ediminde bulunan her K, aynı zamanda bir önerme ediminde de bulunur: Belli bir kiş iye ya da ş eye göndermede bulunup ona bir anlatım yükler. K'mn bir sutmsöz ediminde bulunduğ u sırada yerine getirdiğ i önermsler, olguları temsil ederler ve bir doğ ruluk değ eri taş ırlar. Bir önermeyi anlamak demek, onun doğ ruluk değ erini, yani onu doğ nı kılan kosullerı bilmek demektir. Her önerme doğ ruluk koş ullarını verseger. seertee göre, söz edirnleri kuramı çerçevesinde, bu koş ullar, K'nın önermeyi dile getirirken yerine getirdiğ i iki önerme ediminin, yani gönderme (r8ferel.rce) edimiyle yükleme (pr8dictıtlolı) adiminin baş arı koş ularından baş ka birş ey değ ildir ı. Gönderme Edlmt ve Eltış Brı Koş ulları seerle. gönderme edimini çözümlerneğ e cehsrrken, tekil belg11i göndermeleri (sü7pilltir de/mi/e re/ereaces ı dikkate alır. Bunlar, tekil belgih gönderme antetuntertule (sjnpeımr definite referinp 8x/IFessioııs), yani 'sen', "'Naterloo Savaş ı', 'dünkü gazetenin bendeki nüshesı', 'Sezar' ve 'Orion takımyıldızı' gibi

60 154 anlatımlar aracılığ ıyla yapılan göndermelerdir. Bu tür anlatımların sözcelemlert, K'mn hakkında bir ş ey söylediğ i, bir sorusoruuğ u v.b. bir nesneyi, bir varlığ ı, ya da bir teki, öteki nesnelerden. vertıklerden. ya da teklerden ayırıp gösterirler. Bu tür enletrmler, "Kim?" "Ne?" "Hangi?" sorularına yanıt verirler. Ancak, bunları tekil belgili gönderme enletırm yapan ş eyin, dilbilgisel biçimlerinden çok, türnce içerisindeki iş levleri olduğ unu da unutmamak gerekir. (Searle 1974: 26-27) seerte, gönderme edimini yalnızca tekil belgili gönderme enteumlennden yola çıkarak cözümlsrnentn, bize eksik bir gönderme kurtımı vereceğ inin rerkmcedır. Herş eyden önce, tekil belgi1i olmayan gönderme anlatımları da vardır. Örneğ in, Bir ad.am g ' Idi sözeeleminde geçen 'bir adam' anlatımı tekil ama belgisız bir gönderme enletırmdır. Bu tür anlatımlar da belli bir kiş iyi seçip qösterirler: ama bunu belgili olanlardan dene farfdı bir biçimde ytıptırlar. Bundan baş ka, Kitapıar masının üz~rind~ sözcelemindeki 'kitaplar' gibi belgili ama çoğ ul; Kitapların bazıı.,.., masanın üz~rind~ sözcelernindeki 'kitapların bazıları' gibi hem çoğ ul hem belgisiz gönderme anlatımları da vardır. (Seat-le 1974: 27, 72) Daha da önemlisi, tekil ya da çoğ uı, b8lgj1i ya da balqistz

61 155 olsun, dilbilgisel bakımdan qörıderme anlatımı olan bir anlatım, kimi sözeelemlerde göndermede bulunmak için kuuenumezter. Söz geliş i, Sokr ates Dir ir'53ndır sözceıerntncekt 'bir insan' dilbilgisel bakımdan tam bır belgisiztekij-gönderme-anlatımıdır, Ama, iş levi, onun burada bir gönderme anlatımı olarak değ il, bir yıiklem anlatımı olarak kullanıldığ ını göstermektedir. Ayrıca, iş levi bakımından da bir gönderme anlatımı olan enletrmler, belli bir ş eye göndermede bulunmayabiiirler. Söz geliş i, Peçasos yoktur tümcesindeki Peqesos' özel adı bir ş eye göndermede bulunmaz. (Searle 1974: 27, 72) Searle, ayrıca, tekil belgili gönderme kevremımn. sınırları pek belli olmayan bir kevrern olduğ unu da kabul eder: Birçok sınır durum bulmak oteneklırnr. Söz geliş i, adını bir belgenin eıtme imza olerek koy/m K kendine göndermede bulunur mu? Çekimli fiiler sözeelenme zamanlarına göndermede bulunur mu? Bu durumların, tekil belgili göndermeyi tekil belgili gönderme yapan özelliklerden yoksun olduğ u acıknr. Ama, Searle'e göre" bundan Idola çıkıp tekil belgili gönderme kavramını iş e yaramaz bulup bir yana etmek doğ ru olmaz, Bunlar gibi sınır durumların ayırdında olunduğ u sürece, bu tür durumlerde tekil belgili bir qöncermece bulunulup bulunmedıqırun pek de bir önemi yoktur. Yapılması gereken, tekil belgili gönderme anlatımlarının açık seçik örneklerini bulup, bu tür anlatımların sözcelemlerinin edtmsöz edirni içerisinde gördüğ ü iş levleri açıklemek. sonra da bu enıeumterm kuuemmtenm öteki enıeumıenn kullônımhırıyıa karş ılaş tırmaktır, (seerie 1974: 2ô)

62 156 seerta. k'mn tekil belgili bir gönderme ediminde bulunurken kullanabileceğ i tekil belgili gönderme anlatımıarını dilbilgisel biçimleri bakımından dört baş lık altında toplar: (Searle 1974: B1) ( 1) 'sokretes, 't'lehmet', Türki ye'.,.ameri ka' gi bi özel adl ar. (2) 'Çağ rılan kiş i', 'dünyanın en yüksek dağ ı", Türkiye'nin içerisinde bulunduğ u ekonomik kriz', 'Mehmet'in enküçük kardeş i', 'kızıl saçlı adamın evli olduğ u kamn' gibi teklı belgih behmlef. Bu tür gönderme anlatımlım kullanılarak yapılan göndermelerin kimilerinde birden fazla gönderme söz konusu olabilir. Örneğ in, 'ttenmetın en küçük kardeş i' anlatımı aracılığ ıyla K, biri birincil öteki ikincil olmak üzere iki gönderme yapar: Birincil gönderme Mehmet'in en küçük kardeş ine, ikincil gönderme ise Mehmet"edir. 'Kızıl saçlı adamın evli olduğ tl kadın' anlatımında da, aynı ş ekilde iki farklı göndeme vardır: Kızıl saçlı adarnın evh olduğ u kadıne ve k1zıl soçlı euame. (3) 'Bu', 'su', 'o', 'ben', 'sen' gibi edı l ler. (4) Bir yanıyla özel ediere. bir yanıyla da tekil belgili betimjere giren 'Baş bakan', 'içiş leri Bakanı', 'Cumhurbaş kanı' gibi ünventar. Peki, K'nın bir edimsöz edimi içerisinde, bu dört türden birine giren belli bir tekil belgili anlatım sözceleyerek yerine getirdiğ i bir tekil belgili gönderme ediminin baş arılı ve kusursuz olmasını sağ layankoş uller nelerdir? Searle'8 göre, ancak ve ancak ş u altı koş ul yerine gelirse, K, G gibi bir gönderme anlatımı sözcelediğ inde baş arılı ve kusursuz bir tekil belgi1i gönderme ediminde bulunmuş olur: (Saerla 1974: 94-95)

63 K ile D'nin dili bilmemek, sağ ır ya da dilsiz olmak v.b. gibi iletiş imi baş arısız ve kusursuz kılacak bir eksiklikleri yoksa. 2. G gönderme anlatımı, sözealenen T gibi bir tümcesinin parçası olarak sözceleniyorsa. 3. T türncesi sözcelendiğ inde bir edimsöz edirni yerine getirilmekte ise (ya da en azından böyle bir edirnde bulunulduğ u ssvl anı yorsfı). Searle'e göre, gönderme edirninin baş ar-ılı ve kusursuz bir biçimde yerine getirilmesi, bir parçası olduğ u edimsöz edirninin baş arılı ve kusursuz bir biçimde yerine getirilmesine bağ lı değ ildir.edimsöz edirni baş arısız olduğ u halde.. sözeelemin bütünüyle anlaş ılmaz birsöz yığ ını olmaması koş uluyla, belli birine ya da bir ş eye baş arılı ve kusursuz bir biçimde göndermede bulunmak olanaklıdır. 4, Ortada, G anlatımının diğ erlerinden ayırıp göstererek betimlediğ i, ıda da K'nın bir G anlatımıyla betimleyebilecek durumda olduğ u bir N nesnesi varsa. 5. K, G enlettmım, N nesnesini kersisındeki D'ntntenımestm sağ lamaı, niyetiyle sozceliqorse. 6, K, G enletrmım sözceleuersk N nesnesini ü'mn tanımasını sağ lamaf,: amacına, ü'ntn, kendisinin bu amacını anlaması yoluyla ulaş mak niyetindeyse; bir de D'nin, kendisinin amacını, G anlatımını yöneten kurallara ve G anlatımının sözcelendiğ i t1ağ lama iliş kin bilgileri aracılığ ıyla anlamasını istiyorsa, seerte'e göre, bu son koş ul, bir nesneye gönderme yapmağ ı., o nesnaıje dikkat çekmekten ayırrnamızı sağ layan bir koş uldur. Söz geliş i, karş ımda duran kiş inin dikkatini belli bir nesneye, o nesneyi

64 15ô kendisine atarak, o nesneyle kafasına vur-arak çekebilirim. Ancak, iki durumda da o nesneye göndermede bulunmuş etmem. Çünkü, istediğ im amaçlara, kersımdeki kiş inin bu erneeterumenlemesi yoluyle ulesmis değ ilir!! Yükleme Edimi ye Baş arı Koş ulları Searle, öncelikle, yükleme ediminin, gönder-me edimi iie edımsöz ediminin olduğ u anlamda ayn bir söz entmı olmadığ ına dik~:at çeker. r'1~hmet, git! M.hmet, gidecek misin? r1ı?hme~) gi1mı:ni öneririm-. sözcelemlerini düş ünelim. Herbirtnds, 'git' anlatımı Mehmet'e yükl enrnektedi r. Dalıı:'! önce kul] anııen FtP) simgel esttrmesı nden yarôrlanarak, bu sözcalsmlert, sırasıyla, ş öyle simgeleş tirebiliriz: Öndeyi (rtehmet git) Emir (Metımet git) Soru (rtenmet git) Öneri (Mehmet git) Bu stmgetestrrme. bu dört sözeelemın dördünde de 'Mehmet' denilen kiş iye göndermede bulunulup ona 'git' anlatımının yüklendiğ i açıkça görülmektedir. Elbette bu, dört fôrklı enımsöz 9ücüldle yapılmaktadır. Ş imdi, kendimize busözeelemlerde. sözcelemlerin edimsöz gücüyle 'rıenmet ve 'git' arasında nasıl bir iliş ki olduğ unu seretım. Dikket edilirse, sözeelemin edimsöz gücüyle 'git' arasında, sözeelemin etıımsöz gücüyle 'rıehmet: arasında olmayan farklı bir

65 159 iliş ki vardır: Edimsöz güçleri., 'git' anlatımının 'Mehmet' denilen kiş iye nasıl yükleneceğ ini beltrtemektedlr. Dolayısıyla, ş unu söyleyebiliriz: Bir sözcelemde, edimsöz gücünü gösteren anlatım, yüklem enlattrnımn. o sözeelernde gönderme enletimtule göndermede bulunulan ş eyle iliş kisini belirler. Soru (Mehmet git) sözcetermnce, 'soru' terimi, 'git' yüklem enletrmımn, 'rtehmet' gönderme anlatımının gösterdiğ i ş ey için doğ ru olup olrnadığ inın sorulduğ unu gösterir. Emir (rtehrnet git) sözcelerntnce, 'emir' terimi, 'ttebmet' anlatımının göndermede bulunduğ u kiş inin 'git' yüklem anlatımının belirttiğ i edimde bulunacağ ını gösterir. (Searle 1974: 122) Seerls'e göre, bütün bunler, bir sözcetemce, edimsöz gucunlı gösteren enletırmn, sözcelemtn yüklem anlatımı üzerinde böyle bir etkisi olduğ u halde, gönderme enleumı üzerinde bu tür bir etkisi olmadığ ını gösterir. Daha açık bir deyiş le, sözeelernin edimsöz gücü, göndermede bulunulan ş eyin türünü belirleyebilir; ama gönderme teriminin sözeelem içindeki rolünü hiçbir ş ekilde değ iş tirmez. Dolayısıyla ş u söylenebilir: Gönderme ernmt, yükleme ediminden ferklı olarak, sdimsöz gücü bakımınıjan yansız bir edimdir: Yükleme ediminin biçiminden yole çıkarak, onun nesil bir eotrnsöz ediminin parçası olduğ u konusunda birş eyler söylemek oleneklıdir, erne böyle birş ey gönderme edimleri için cıenekn değ ildir. Bunun için, qöncerme edirni, enimsöz ediminden yapılan bir soyutlema olse bile, eyrı bir söz edimidir. Bir benzetmeyle anıetmek

66 160 gerekirse, söz geliş i, ş ehı oynamak, satranç oynamaktan yapılan bir soyutlamadır (çünkü ancak ve ancak satranç oynuyorsanız, sizin yaptığ ınız ş ey "sern oynamak" sayılır); erne yine de ô1drıbir edimdtr. Yükleme edimine gelince, yükleme edimi de.. qönderme edirni gibi sdimsöz ediminden yapılan bir scqutlernedır: amô., onun olduğ u anlamda ayrı bir söz edimi değ ildir. Nasıl sdimsöz gücü ayrı bir edim değ il, enimsöz ediminin bir dilimi ise; tıpkı bunun gibi., yükleme edi mi de edimsöz ediminin bir dilimidir. Peki, ayrı bir yükleme edirm çözümlemesine gereksinim duyulmasının nedeni ne? Searle'e göre, bu çözümleme gereklidir, çünkü, beş ınıjan beri belirtildiğ i gibi., edimsöz edimleri bir edimsöz gücü ile bir önerme içeriğ inden oluş urve yükleme edi mi onu oluş turan edimlerden biridir. (seerte 1974: ) V gibi bir yüklem enletırm G gibi bii- gönderme anlatımının göndermede bulunduğ u ş eye yüklendiğ inde, o yüklem enleumırmn, o gönderme anlatımının göndermede bulunduğ u ş ey için doğ ruluğ u bir sorun olerek orteqe konur. Searle'e göre, yükleme edemini Ijükleme edimi yapar budur. Örneğ in, t'l~hm~~akınıdır t'l~hmet «kıılı mı? sözeelemlerini düş ünaltrn. K, hepsinde de.. 'akıllı' anlatımının Mehmet için doğ ruluğ unu bir sorun olarak ortaya koldmaktadır. Ancak, burada sözü edilen... sorununu ortaya koymak" ayrı bir edtrnsöz edirni olarak oüş ünülmemelidtr. Yüklsm enletırmmn gönderme anlatımının göndermede bulunduğ u ş ey için doğ ruluğ unun bir sorun olarak ortaya konulması, adımsöz edirnlerinin hepsinde karş ımıza çıkan bir durumdur. Nitekim, Mehmet'in akıllı olduğ unu

67 161 bildiren de, rtehmettn akıllı olup olmadığ ını soran da, Mehmet'in akıllı olmasını emreden de 'akıllı' anlatımının onun için ıjoğ ru Olup olmadığ ını, ya da olup olmayacağ ını bir sorun olarak ortaya koyar, (Searle 1974: ) seerle'e göre, yükleme ile doğ ruluk erasındaki bağ ıntı açıktır: bir yüklem anlatımının entemım bilmek dernek, onun göndermede outunuten ş ey için hangi koş ullarda doğ ru, hangi koş ullarda yenlış olduğ unu bilmek demektir, K, belli bir nesneyi ilgilendiren bir önerme dile getirdiğ inde, yükıam anlatımının o nesne için doğ ru olduğ u bir durumun varlığ ını kabul etmiş olur. Vükleme edirni, K'mn, o nesneyle ilgili rıangi olgunun varlığ ını kabul ettiğ ini belirtir. (seerıe 1974: 125) seerıe, yükleme edtmlerı söz konusu olduğ unda qözcen kecırumeması gereken son bir noktaya cene dikkat çeker. Söz edimleri cözümlenırken, içerik ile iş levayrımı her zaman dikkate alınması gereken ntr ayrımdır. Edimsöz edimtmn bütünü düş ünüldüğ ünde, edimin içeriğ i, belirtildiğ i gibi, önsrme: iş levi ise ecımsöz gücüdür. Bu eurtrn, gönderme edtmtnde ce geçerli olan bir eyrımdır: Onun içeriğ i, gönderme enıeummm içlemi, yeı da gönderme anletrrmmn akla getirdiğ i, gönderme yapılan ş eyle ilgili cettmcır: iş levi ise, betimlemenin kendisi için yeıpıldığ ı ş eyi baş kalarından ayırmaktır, Ancak, bu içerik/iş lev ayrımı, yükleme ecımıenne tam olarak uqqulenebüen bir ayrım değ ildir. Yükleme edimlerinin yalnızca içerikleri olur, iş levleri bütünüyle sözeelernin entmsöz gücü terennoen belirlenir, (Seerls 1974: ) Searle'e göre" bir yükleme ediminin baş er ıh Ile kusursuz olmesi ş u yedi koş ulun yerine gelmesine bağ lıdır: (seerıe 1974: )

68 i( ile D'run, dili bilmemek, sağ ır ya da dilsiz olmakv.o. gibi iletiş imi baş arısız ve kusursuz kılecek bir eksiklikleri yoksô. 2. V ':lüklem anlatımı, sözeeterren bir T tümcesintn parçası oıerek sözcetentuorse. 3. T türncesi sözcelendiğ inde bit- enimsöz edimi yerine getirilmekte ise (ya da en azından böyle bir ectmce bul unulduğ u sevl ernqorse). 4. T tümcesi sözcetenctğ tnde, bir N nesnesine baş arılı ve kusursuz oterek göndermede ounutuqorse. 5. N nesnesi, 't anlatımının kendisine doğ ru ya da yanlış alarcık yüklenmesi mentıkce olenaklı bir türe ycı da ulama giriyors1l. Göndermede bulunulan ş ey, yüklem anlatımının ya da onun değ illemesinin kendisine doğ ru ycı ne yônlış olarcık yüklenebilecağ i türrıe olmalıdır. Söz geliş i, 'ekıll:' enletımı, encek ekılh olma özelliğ ine sahip olabilecek ş eylere yüklenetıilir. Dolcıyısıyla, rtshmet'in olduğ u gibi, kedisinin ya ce köpeğ inin de akıllı olduğ unu söyleyen kiş i de baş arılı bir ı~ükleme edirnindebulunmuş olur; eme oturma adasının penceresinin akıllı olduğ unu söyleyenktş i, besann bir yükleme ediminde bulunmuş olmaz. Aynı ş ekilde, 'kırmızı' enlattrnı, arıcek renkli olme özelliğ ine sahip otebilecek ş eylere yüklenebilir. BlJt1uniçin.. söz geliş i penceresinin kırmızı olduğ Unlı söyleyen kiş i baş arılı yükleme ediminde bulunmuş olur, ama aynı ş eyi, diyelim, esal sayılar için söylecek olursa beserısız bir yükleme ediminde bulunmuş olur. Bu durumu, ş öyle debalirtebtltriz: Bir N nesnesine "t' anlatımını yükleyen kist, onun Volabilecek türda birş eyolduğ unu verseger. 6. K, T türncesini. V yükleme anlatımının N nesnesi için

69 163 doğ ruluğ unu ya da yllnlış lığ ını bir sorun eterakorteue koymak niyetiyle sözcsttuorse. 7. K, Y enleumım. onun N nesnesi için doğ ruluğ unu ya da yanlış lığ ın! bir sorun olarak ortaya koymak niyetiyle sözcelediğ i bilgisine, o'ntn, kendisinin bu niyetini anlayarak ulesmesım: D'nin kendisinin bu niyetini ise "l anlatımının enıemıne i.liş kin bilgisi aracılığ ı1dia anlamasını emeçlıqorse YÖNELMiş lik VE mimsöz EDiMLERi Se1wle'e göre, yukanda sözü edilen bütün koş ullert yerine getirerek birine bir ş ey söyleyen, bir soru soran, bir emir veren, kısaca besenlı bir edimsöz edımtnoe bulunan kiş inin yaptığ ı ş ey,eshnde. bir yönüyle, birtakım sesler çıkarmaktan, ya da bir ş eyin üzerine birtakım çizgiler çizmekten baş ka bir ş ey değ ildir. Ama, iletiş im erteminde bu sesler, bu çizgiler kendileri dış ında baş kil bir ş eyi, yani dünyôdljki nesne ya da durumten resmederler (r8jjresellt). Ona göre, edimsöz edimlerinin bu gücü, zihnin (ya da beynin), inanç ve arzu gibi zihtn durumlan ımems) ststes ı üzerinden, özellikle eylemıer ile algı yoluyla, canlının dünya ile iliş kisini kurma gücünün, kısaca zihnin yönelmiş Hğ inin (ll1tentl(ltl{f/lty) bir sonucudur. Bunun için, yönelmiş lik konusunu gözardı eden bir söz edimleri kuramı, eksik bir kurem olmağ a menkumdur. (Searle 1979 ö : ; 1990b: vii) seerıe. söz edimleri kuramının bu yönünü Intentioi'HIjity (19ô3) adlı kıtebı ile BBC'de verdiğ i bir dizi konrerenste (rıtnus, Brains ond scıence, 1964) ele alır ve söz sdimleri kuremını bir yönelmiş lik kuremine. dil felsefesini ıje bir zihin felsefesine

70 164 dönüş türür (l.ecoste 19ô5: 10I) 3,6,1, 'ı'önelmiş lh: seerta yönelmiş liğ i, birçok zthın durumu ile ztntn olayının(m8llttt.! events), dünyadaki nesne ya da durumlar ['ıakkında almalar-ı, dünyadaki nesne ya da durumlarla ilgili olmaları, ontere yöneltilrniş olmaları özelliğ i oıarek belirtir. Örneğ in, ona göre, bir inencım verse. bu, ş ôyıe-ş öyle Olduğinencı u otmeucır: bir korkum varsa, bu, Dir ş eydenduyulan, ya da Mr ş eyin olacağ mdaoduyulm'ı bir korku olmalıdır; bir arzum verse. bu, Dir ş ey yapmak:,ya da bir ş eyin olması için duqulan bir arzu olmalıdır; bir niyetim varsa, bu, bır ş ey yapma niyeti oımeutnr. searte, zihin durumlarının bu özelliğ ine, uzunca bir geçmiş i olan bit- felsefe geleneğ ini izleyerek, "IJönelmiş lik" demekle birlikte, terimi birçok bakımdan yanıltıcı bulur. O herş eyden önce, doğ alcı bir bakış açısını bentmsaıjarek bilinçli ve öznel ztrnn curumıenmn yad~;ınôrnôyôcfığ ını, erne onların fotosentez ile sindirim gibi, biyolojik yaş amın birer parçası olduğ unu ctüş ünür (ı.ecoste 196ô: 101L. Ona göre, yönelmiş lik ile ilgili geleneksel tutum, kendi içerisinde bir bütünlük gösteren bir gelenek değ ildir-. Bunun için, hernan iş in baş ında, geleneksel tutumle arasındaki farkııııkları ortaya koyarak, bu terimi tam olarak hangi anlamda kullandığ ını açıklamağ a çalış ır. (seerte 1990b:t) Birincisi, yönelmiş lik, Searle'e göre, geleneksel anlayış ın tersine, her zihin durumunun ya de olayının bir özelliğ i değ ildir. Evet, inançlar, korkular, umutler. arzuler yönelirnsel (117tBritfO'... 18/) zihin durumiencır: ama stmrttlik, sevinç, sıkıntı gibi kimi zihin curumıenmn yönelirosel etmeuan biçimleri de veroır. Eğ er bir

71 165 tnencınız ya da erzunuz verse. size, tnencığ rmz ya da arzuladığ ınız ş eyin ne olduğ u sorulduğ unda, herhangi bir ş eyetnenmernğ imzr. yalnızca bir ınencımz olduğ unu; ya da hsrhenqi bir ş eyi erzutemeuığ uuzı. yalnızca bir erzunuz olduğ unu söyleyemezsiniz. lnecleruuz ile erzulerımz, her zaman, bir ş eyle ilgili olmak zorundadır. Buna kersılik. sevınçlertntztn, sıkmtılsrtmzrn her zaman bir ş eyle ilgili olması zorunlu değ ildir: ürtece belli bir ş ey olmadığ ı rıalde, nedensiz bir sevinç duygusu içerisinde olabilirsiniz; ortada belli bir ş eyolmadığ ı halde nedensiz bır sıkıntı duyabilirsiniz. (Searle 1990b: 1-2) ikincisi, yönelmiş lik bilinçlilikle aynı ş ey değ ildir. Birçok bilinçli durum, yönelimse] değ ildir. Örneğ in, ansızın duyulan bir sevincin bilinçli olması beklenemez. Bunun gibi, birçok yönelimsal durum da bilinçli değ ildir. Örneğ in, ş u anda aklıma getirmediğ im, hatta ş imdiye dek hiç aklıma getirmediğ im, ama ş u anda sorulacak olsa hiç nureksemecen dile getirebileceğ im birtakım inaçlarım olabilir. Yine de, yönelmiş lilik ile bilinçliliğ in aynı ş eyolduğ u, çünkü bilinçliğ in de her zaman bir ş eyle ilgili olduğ u ileri sürülebilir. Searle'e göre, bilinçliliğ i bu ş ekilde yorumlamak, önemli bir ayrımı görmemekten kaynaklanır. Bilinçli bir sıkıntı yaş antım olduğ unda, gerçekten de o yaş antım, bir ş eyle, yani sıkıntı ileilgili bir yaş antıdır. Ama buradaki ilgililik, yönelmiş likteki, söz geliş i yılanlarla ilgili bilinçli bir korkurn olduğ unda karş ımıza çıkan yönelmiş likteki ilgililikten farklıdır: Sıkıntı örneğ inde.. sıkıntı yaş antısıyla sıkıntı özdeş ş eylerdir; korku örneğ inde ise yılanlardan duyulan korku ile yılanlar özdeş ş eyler değ ildir. Yönelimsel durumları yönelimsel kılan budur: Yönelimsel durum ile o dururnun yöneltildiğ i ş ey birbirinden farklı ş eylerdir. (1990b: 2-3) Üçüncüsü, niyetinde olmak (lıı/emi/ıg) ve niyet

72 166 (irdentim), yönelmiş liğ in biçimlerinden yölnızcı.ı btrtoir. Vönelmiş liğ in bu biçiminin, yönelmiş lik kuremi içer-isinde özel bir rolü yoktur. Söz geliş i, inanç, umut, korku ya de erzu, içerisinde niyet kavramını bönndırdığ ı için yönelirnsel olan zihin durumları değ ildir. (seerte 1990b: 3) seerle'e göre, inanmak, korkrnek. umut etmek, erzuıemek. kimilerinin sandığ ı gibi birer "zthin edirni" de değ ildir. Bire içmek, kitap yazımık birer- suirndir: akıldan bir ar-itmetik iş lemi yapmak, Golden Gate köprüsünü zihinde tesertemek birer zihin ecimidtr. Ama ınenmek, korkrnek. umut etmek, ya da arzulamak birer edim olmadığ ı gibi birer zihin edimi de değ ildir. Edimler. kiş ilerin yaptığ ı ş eylerdir. Oysa, "Ne yôpıyorsun?" sorusuna, kalkıp da, Yağ mury ağ acağ ına inamyorum Wr9i1~rin dijş ~ceijini umut ediyorum FilJatıarınyüks~1roesirıden korkmuqorum Sinemaya gitmeğ i arzuluqorurn gibi bir yônıt verllsmez. Kısaca, zihin oururnlen yainızca bir-er durumdur. (Searl e 1990b: 3) Peki, yönelimseı durumlar ile bunların yöneltildikleri ş eyler arasında nasıl bir i.1iş ki vardır? Searle'e göre, bu iliş kide qözuerı kecrrumemesı gereken en önemli nokta ş udur: vönelmtsltk, yönelimsel durumlar ile onların yöneltildikleri ş eyler arasındaki belli bir bağ ıntıdır; erne bu bağ ıntı bir ş eyin tepesinde oturmak, bir ş eye yumruğ uyla vurmak gibi sıradan bir bağ ıntı değ ildir Çünkü, yönelirnseı durumun yöneıtildiğ i nesne ya da durum ortada olmasa bile, o yönelimsel durum içerisinde olunabilir. Söz geliş i, yağ mur yağ masa bile yağ murun yağ l'nasını umut edebilirim;frsnse krel: diye

73 167 biri olmasa bile, Fransa krelırun kel olduğ una tnenebtltrtm. (Searle 1990b: 4) Searle bu noktaıda dikkat çektikten sonra, söz konusu bağ ıntıyı, yönelimsel durumlar ile onlardan türemiş olan edtrnsöz edimleri eresmdekt bağ lantılardan yola çıkarak ortaya koymôğ a çalış ır. Ona göre, yönelimsel durumlar ile edtrnsöz edimleri eresınds dört noktada bir bağ lantı kurulabilir: (1) Söz edinıleri kuramından bildiğ imiz edimsöz qücü/önerme ıçerıgı ııyrımı yönelimsel durumlara da uygulanabilir. Nasıl.. size odadan çı krnemzı emrediyor, odadan çıkacağ ınız öndeyisinde bulunuyor, yô da oceden çıkmenızı önertqorsam: tıpkı bunlar gibi, odadan cıkeceğ ınıze irıemnrn, odadan çtkeceğ ımzden korkarım, adadan çıkmanız] isteyebilirim, ya da odaden çıkacağ ınızı umut edebilirim. ilk öbek örnekte yer alan enimsöz sdlmlertnde. önerme içeriğ ini edimsöz qücünuen kolaylıkla ayırabilmekteyiz. ikinci öbekteki yönelimli durumlarda da, sdimsöz euimlertne kosut olerek s kısaca R diye simgeleş tirilebilecek resim içeriğ ini (.rf!prf!s8.fltıdi;;e coatent ı, ya da baş ka bir deyiş le yönelim içeriğ ini (/17t8./'Jt!O;7t1i CMlM! )..bu içerikle ilgili olarak içerisinde bulunulan, kısaca S diye simgeleş tirilebilecek ruhsal durumdan (psyc/}oiogicıil moae ı ayırmak gerekir. (Searle 1990b: 5-6) Searle'e göre, bir inancın, bir korkunun ya da bir arzunun yönelimsel bir zihin durumu olabilmesi için, onun, bir türnce sözeelenerek dile getirilmiş olması gerekli değ ildir. Bittürnce ile dile getirilmiş olmasalar bile yönelitnsal zihin durumu olma niteliklerini korurlar. Ancak, dile getirilmiş yönelirnsal durumlar ila dile getirilmemiş elenlerı birbirinden ayırmak ve dile getirilmiş olanların içeriğ ine "önsrme içeriğ i" dernekte yarar vardır. Bundan

74 16ô beş ke, inanç gibi, içeriğ i her zaman bir önerme ile dile getirilmesi gereken yönelimsel durumter ile, sevgi ve nefret gibi içeriğ i bir örıerme ile dila getirilmesi gerekmeyen yönelirnsel durumları da birbirinden ayırıp, ilk türe girenlerin içeriklerine de "önerms içeriğ i' demekte yaraı- vardır. Burada unutulmemesı gereken nokta ş udur: Birztntn durumu yönelimsel bir dururo ise, tanım gereğ i, onun bir içeriğ inin de olmesı gerekir. (seerte 1990b: 6-7) (2) Farklı uydurma doğ ruıüıları,. edlmsöz edimleri gibi, yönelimli nururuter için de SÖZ konusudur. Dahô önce belirtildiğ i gibi, kesinleyici edimler-in uydurma doğ ruıtusu sözden dünyaya, yükleyici edimlerle yöneitici edtrnlertnkt tse dünyman sözedtr. Dolayısıyla, bilctrtmlertn yanlış olması durumunda, yônlış ıık dünya,:ıa değ il, sözde erenmeıunr. Bir- emir yerine qettrürnez, bir SÖZ tutulmaz ise, nete ne verilen emirdedir. ne de I/erilen sözoeoir. Böyle bir durumda, nete.. emri yerine getirmeyen, WLda verdiğ i sözü tutmayan kiş ;ilerin içerisinde bulunduğ u dünyada aranmalıdır. Bir de, yine belirtildiğ i gibi, ntçtıtr uydurma doğ rultusunun olmadığ ı edimsöz edinıleri vardır. Eğ er kötü söz söylediğ im için sizden özür dilersem, ya da ödül kezendığ rmz için sizi kuüersem. dile getirdiğ im önermeıertn, yani size kötü söz söylediğ im önermesi ile bir ödül kezencığ ımz önerrnesinin doğ ru olduğ l.inu kabul ederim; ama bulunduğ um edirnin ereğ i, ne bunları söylemek, ne önerme içeriğ inin gösterdiğ i ş eyi yapacağ ım konusunda bir yükümlülük altına girmek, ne de önerme içeriğ inin gösterdiğ i ş eyi yapmônızaceıısmekur. Bu edirnlertn ereğ i, önerrne içeriklerinin gösterdiğ i, benim de doğ ru oldukların kabul ettiğ im olqulerle ilgili olarak içerisinde bulunduğ um ruhsal durumları, uent duyduğ um üzüntüyle memnuniyeti dısevurmekur. 5ear1e'e göre, edtmsöz edtmlertqle ilgili olarak karş ımıza çıkan bu ourumlerın çok benzerteri yönelimli durumlarda de karş ımıza cıkar. lnencımın yanlış olduğ u ortaya çıkarsa.. hatayı dünueue değ il, inancımda ararnam gerekir. Böyle bir durumda

75 169 değ iş tirmem gereken dünya değ il, tnencımrnr. Bune karş ılık, niyetinıi ya da erzurnu gerçekleş tirmekte baş arısız olursam. durumu niyetimi ya da erzumu değ iş tirerek düzelternem. Böyle durumlarda, hata, niyeti ya da arzuyu gerçekleş tirecek kiş i olan benim içerisinde bulunduğ um dünyadadır. inançlar, bildirimler gibi, dağ t"u ya da yanlış olabilir. Bunların uqourme doğ rultusu, zihinden dünyayadır; daleyısıyıe, deyim yerindeyse zihnin dünyaya uqourulmes. beklenir. Buna karş ılık, niyetıerıe arzuler doğ ru ya da yarılış değ il, yerine getirilmesi ya da gerçekleş tirilmesi gereken ş eylerdir. Uydurma doğ rultuları dünyadan zihnedir. Bunun için, yine deyim yerindeyse. dünyanın zihne uydurulması beklenir. Ayrıca bir uyöurrna dağ ruıtusu olmayan, ya de baş ka bir deyiş le, uqnurrne doğ ruitusu "boş " olan yönelimsel durumlar da vardır. Eğ er size kötü söz söylediğ im için üzqünssm, ya da ödül kezenrnenı zcen memnunsam. üzüntüm. si ze kötü söz söylediğ in", tnencı ile size kötü söz söylememiş olma dileğ ini, memnuniyetim ödül kazandığ nız inancı ile ödül kezanmeruz dileğ ini içerir: ema üzüntüm ile memnuniyetim ne inençler gibi doğ ru ya de yanlış olabilir, ne de arzular gibi yerine getirilebilir Üzüntüm ile memnuntqettrn, içerdikleri inenem dünyaya uygun Olup olmamasına bağ lı olarak ya yerinde, ya da yersiz bir üzüntü ile mernnuniyet olabilir, ama ikisinin de ş u ya da bu yönde bır uydurma doğ rul tu su yoktur. (Searı e 1990b: 7-9) (3) Yönelirnsel durumlar ile edtrnsöz etnmleri arasındaki üçüncü bağ lantı noktasını..edirnsöz edtrnlerlntn içtenllle koş ulu oluş turur: Belli bir önerms içeriğ i olan bir ecımsöz sdiminde bulunduğ umuz her dururnce. aynı önerme içerikli yönelimsel bir durumu dısevururuz. Söz geliş i, P olduğ u bildiriminde t1ulunduğ unıda, P olduğ u ınencırm dtsevururum: P yapacağ ınıa söz verdiğ imde, P yapma niyetimi dısevururum; P yı.ıpmanızi emrettığ tmde. P yapmanız için duyduğ um arzu yı.ı da isteğ i cısevurururn: P olduğ u için sizi

76 170 kutladığ ırnda; P olmesınden duyduğ um rnemnuniyeti orsevururum Edimsöz edimleri ile onların içtenlik koş ulları arasındaki bütün bu ili:;:;kiler içkin iliş kilerdir. Yem, bütün bu yönelimsel durumlar, edimsöz ediminin yerine getirilmesine yalnızca eş lik eden birş ey değ ildir. Birsdtmsöz edimini yerine getirrnek dernek, zorunlu clerek, ona karş ılık gelen yönelirnsel durumu dış avurmak demektir. Dolayısıylö, hıçktmse, aykırı düş rneyi göze almadan, P olduğ unu söyleyip, ardından P olduğ una inanmedıqıru: P yapılmasını emrectp, ardından P yapılmasını istemediğ ini; ya da P olduğ u içinözütdileyıp, ardından P olmasından dolayı üzüntülü olrnôclığ ım söyleyemez. (seerte 1ggOb: g) Elbette, k'mn bir enimsöz sdtmtnde bulunduğ u her durumda, dış avurduğ u yönelimsel durum içerisinde olması zorunlu değ ildir. Yalan söylemek, ya da içten olmayan baş ka bir edimde bulunrnek her zernan olenekhdır. Ancak, yalan söylemek ye da içten olmayan baş ka bir edimsöz ediminde bulunmak da bir enimsöz ediminde bulunmektır. Bunun için.. gerçekten edimin karş ılık geldiğ i yönelimsel durum içerisinde etmese bile, K, bir enimsöz ediminde bulunduğ u her durumda, o edirnin içtenlik koş ulunun belirlediğ i o yönelimsel durumu dış avurmuş seuıhr. Edimsöz edimleri ile kendilerine karş ılık gelen yönelimi iourumıer arasındaki iliş ki çok yakındır: Genellikle, eoimsöz sdtmtntn uydurma doğ rultusu ile onun içtenlik koş ulunun uydurma doğ rultusu aynıdır. Edimsöz ediminin bir uydurma doğ rultusunun olmadığ ı durumlarda ise dile getirilen önermanin doğ ru olduğ uversaqıhr, böyle sdtmsöz edimlerine karş ılık gelen yönelimsel durum bir inencı içerir. Örneğ in, F' olduğ u için sizden özür dilediğ imde, P olmasından duyduğ umüzürıtüqü dısevururum. Özürün de üzüntünun de bir uydurma doğ rultusu yoktur., erne özür P olduğ unu verseuer, üzüntü de P olduğ u inancını içerir. (seerte 1990b: 9-10)

77 171 (4) Uydur-ma doğ rultularının olması koş uluyla, baş arı koş ullan kevremı, hem edimsöz edimlerine hem de yönelirnsel durumlara uygulanabilecek bir kavramdır-o Örneğ in, bir bildirirnin doğ ru ya da yanlış olduğ unu, bir ernrin yerine ı~etirildiğ ini yô da getirilmediğ ini, verilen bir sözün tutulduğ unu ya datututmecığ ım söglertz. Bunu, edimin örıerme içeriğ i ile dünyayı, edimsöz ereğ inin belirlediğ i uydurma doğ ruitulôn yönünde kersılestırerek yapanz. Buna göre, bir büdtrtmin, ancak ve ancak doğ ru ise; bir emrin ancak ve ancak yerine getirilirse; bir sözün ancak ve ancak tutulutse baş arılı olduğ unu söyleriz. Bütün bunları, yönelirnsel durumler tctn de söylemek olenakudır. Örneğ in, inançları m, ancak ve ancak, olduğ una inandığ ım ş eyler- gerçekten olduğ una inandığ ım gibiyse; arzuları m, ancak ve ancak, yerine getirilmiş lerse; niyetlerim, ancak ve encek, qerçakleş miş lersa beş erıu olur. (Seôrle 1990b: LO) Saerle e göre, burada gözden kecmlmemesı gereken nokta ş udur: Bir uydıırma doğ rultusu olan her söz edirm ancakve ancak oış evurulen ruhsal durum baş arılı bir biçimde dısevurulmusse. beserılı bir biçimde yerine getirilmiş olur. Edirnsöz ediminin baş arı koş ulları ile dısevurulan ruhsal durumun baş arı koş ulları bir ve eqmcır. Söz geliş i, bildirimim, ancak ve ancak dış avurduğ um inanç yerinde bir inanç ise doğ ru olur; verdiğ im emir, ancak ve ancak arzum yerine getirilirse yerine getirilmiş olur; verdiğ im sözü, erıcek ve ancak niyetlerimi gerçekleş tirirsem tutmuş olurum. Bundsn baş ka, beseri koş ulları nasıl edimsöz ediminde lckinss, tıpkı bunun gibi, yönelimsel durumların baş arı koş ullarının da yönelimsel durumda içkin olduğ unu unutmamak gerekir. P olduğ u t:ildirimirni P olduğ u bildirimi yapan ş eylerden biri onun doğ ru kılankcş ullerdır. Bunun gibi, P olması dileğ imi, P olması dileğ i yapan ş eylerden biri bu dil eğ irnin gerçeki esmesim sağ layan koş ullardıdsaarle1990b: 10-11)

78 172 seerle. eotmsöz edirnleri ile yönelimsel durumlar arasında olduğ unu gösterdiğ i bu dört bağ lentıden, yönelirnsel durumlarla ilgili olarak ş u iki sonucu çıkarır: (1) Her yönelirnsel durum, belli bir runsel durumla onun içer-iğ i oıerek bir resim içeri'jinden oluş ur, (2) Yönelimse1 durumlar, sdtmsöz edimlerinin nesnelerle olguları resmetmeleriyle aynı anlamda, nesnelerle olguları resmederler (elbette, farklı araçlarla ve farklı tnr IJoııa) Nasıl yağ mur yağ ıjııjı bildirimi yağ mur yağ dığ ı olgusunu resmediyor ise, yağ mw- yağ dığ ı konusundaki tnencım da o yağ mur yağ dığ ı olgusunu resmeder. Nasıl t'1ehmet'e odadan çıkması için verdiğ im emir" t1ebmet'le ilgili ve onunla iliş kisinde bir eylemi resmeotuorse. MeMıerin odadan çıkması için duijduğ um arzu da, Mehmet'le ilgilidir ve onunla iliş kisinde bir eldlerni rssmetrnektedtr. Searle, burada resmetme (r8/vbs8iitotio/ı) kevremım, bu söylenenlerden de enlesılecaqı üzere, genellikle yapılandan farklı olarak, yalnızca göndettneljle sı nırl ı tutmaz, Onu, gönderrnenin yanı sı ra, yük 1erne il e beseri koş ullarını ce kapsayacak bir geniş likte kullanır, Ona göre" btr uydurma doğ ruıtusu ve bir önsrme içeriğ i olan her ':Jönelimsel dut-um, bir uydurma doğ ru1tusu ve bit- önerme içeriğ i olan her sdimsöz ediminin kendi baş arı koş unarını rssmetmeslule aynı anlamda, kendi beş ert koş unarını resmeder (seerıe 1990b: 11, 13) 3,6,2_ Edimsô2 Edimlerinin Vônelmjş lij'ji Edimsöz emmlert ile zihin durumları arasındaki bütün kosuüuklere rağ men, bu ikisi arasında önemli terkter vardır. Herş eyden önce, zihin durumlan birer durum, edirnsöz edimler: ise birer edim, bir niyetle gerçekleş tirilen eylemlerdir. Daha önemlisi, inançlar. korkular umutlar. arzular, bütün bu zihin durumlerı özlerinde uöneumseıotr. Buna karş ılık, bir yönüyle ağ zımızdan çıkan birtakım

79 173 sesleruen, ya da kağ ıda çizdiğ imiz bırtekım tseretlerden baske bir ş eyolmayan edtrnsöz ecımıert. özlerinde yönelirnsel değ ildir. Peki, özlerinde yönelimsel olmayan bu seslere, bu iseretlere nasıl bir yönelmiş lik yoklenetıiliyor? Bu yönelmiş liğ in kaynağ ı nedir? (seerte 1990b: 26-27) Seeırle, edımsöz edimlerinin yerine getiriliş lerinde çifte bir yönelmiş lik düzeyi olduğ unu ileri sürer: Edirnin dile getiriliş i sırasında disevurulen yönelirnsa) durum ile edirnin yerine getirilme niyeti. Örneğ in yağ mur yağ dığ ı yollu bir bildirirnde bulunduğ umda, hem yağ mur yağ dığ ıtnencımı dış evururum, hem de yağ mur yağ dığ ını bildirmek gibi birniyeti olan bir sdirnde bulunurum (seerte 1990b: 27, ) Söz konusu ssslerle iş erettere yönelmiş liğ ini veren, iş te, bu ikinci yönelmiş lik düzeyidir.: yani edirnin yerine getirilme niyetidir. Peki, bu nasıloluyor? seerts'e göre, özünde yönelimsel olmayan ş eylere (seslsre, iş erettere), o ş eylerle dısevurulen ruhsal durumun gerçekleş me koş ullarını belli bir niyetle yokleyerek, bir yönelmiş lik ylikleriz. Baş ka bir deyi:~le, yerine getirmekte olduğ umuz edimsöz ediminin temel koş ulunun belirlediğ i qerçekleş ms koş ulları olan birtakım sesleri (ya da iş aretleri), belli bir niyetle sözceleyerek, o sesleri yönelimsel bir hale getirir, böylece de o edimsöz edimine karş ılık gelen ruhsal durumu dış evururuz. Bir inancı dış avurmadan mr bildirimde bulunmak, bir niyeti dış avurmadan tıtr söz verme edirninde bulunmak, ya da bir arzuyu dış avurmadan bir emir vermek olanaklı değ ildir; çünkü, sotmsöz adiminin baş arı koş ulları ile, (i sdimsôz ediminin temel kuş ulunun belirlediğ i ruhsal durumun gerçekleş me kosullerı bir ve aynıdır. (Searle 1990b: 27-26, 165)

80 ANLAM SORUNU VE SEARlE'ÜN ÇÖZÜMÜ Giriş 'in sonunda sorduğ umuz soruyu yineleyelim: K'mn, belli bir iletiş ini ortamında, karş ısında duran kiş iye, belli birtürnce sözealegerek. belli dilsel iletileri vermeğ e çalış ırken uymak zorunda olduğ u edirn kuralları nelerdir? Aynı iletiş im ortamında, D'nin, K'nın sözcelediğ i türnceden. K'nın o tümceyle kendisine vermek istediğ i o dilsel iletilere ulaş abilmek için dikkate almak zorunda olduğ u edim kuralları nalsrdtr? Bu soruyu bir" üçüncü kiş i açısından da sorebiltriz: Söz konusu iletiş im ortamında, üçüncü bir kiş inin, K'run sözcelediğ itürncenin enlemını. baş ka bir deyiş le, K'nın sözcelediğ i türncenin taş ıdığ ı dilsel iletileri çıkarabilmek için baş vurması gereken edim kuralları nelerdir? Söz geliş i, evde oğ ul tvlehmet'in kereste bir çift muhabbet kuş u beslediğ ini; kuş ların suqunun bitmiş olduğ unu görünce, babanın ona Oğ ul, kuş ler ımnsuljil bitmiş dediğ ini düş ünelim ve kendimize soralım: Böyle bir iletiş im ortamında babanın oğ ula söylediğ i busözterdan biz neler çıkarabiliriz. Elbette, sağ ır değ ilsek, Türkçe biliyorsak., baba bu sözleri ş aka ya da oyun olsun diye söylemiyor ve bu sözlerle baş ka bir ş ey enletmağ eçehsmıgorse. Böyle bir durumda yapmamız gereken ilk ş ey,becenın neye göndermede bulunup (i ş eye ne yüklediğ ini, Idani nasıl bir önerme ediminde bulunduğ unu, yerine getirdiğ i enimsöz ediminin ne olduğ unu, bir de hangi duygu ya da tutumunu oış evurduğ unu septernektır. Babanın söylediğ i bu sözlerden neler çıkarabileceğ imizi encek bu aş amadan sonra kendimizesorebütrtz.

81 175 Türkçe bilgimiz ile bağ lama iliş kin bilgimizden yola cıkerek. oğ ul rıenmet:e. onun kuş terme ve o kuş ların suyuna göndermede bulunulup o kuş ların suyuna 'bitmek' anlatımının yükıendiğ ini söyleyet1iliriz, \line aynı bilgilerelen yola cıkerek. babanın oğ ul rtenmet:e,!jalnızca kuş larının suyunun bitmiş olduğ unu tıi1dirme~:ie kalmadığ ını., onu bu konuda uyardiğ ını da söylemek yıınlış olmaz. Babanın bu tümceyi söylerken, dile getirdiğ i önerme ile ilgili olarak dış avurduğ u duygu ya da tutumuna gelince; bağ ıam ile iletiş im diline iliş kin bilgilerimiz, bunun, kuş ların suyunun bitmiş olduğ unu içeren bir inanç olduğ unu söylüyor: Türkçe'de bu yapıda bir türnce sözeelenerek. ne bir niyet, ne bir arzu, ne de bir istek dış a vuruletnur. Türkçe'ce bu yapıda bir tümceqle, encek ve ancak bir inanç dısevurulebiltr, Peki, babanın bütün o ş eylere göndermede bulunup kuş ların suyuna bitmiş olmak özelliğ ini yüklemek; bir uyarıda nulunrnek 'le bir inancını dış avurmak için sözcelediğ i bu tarncenın anlamı nedir? Baba bu tümceyi sözceleyerekoğ ula hangi dilsel iletilerde bulunabilir? Belirtildiğ i gitıi, bu soruların yanıti, bütün bu edimler-de bulunmak için babanın uymak zorunde olduğ u kurellerrıe gizlidir. BiL kuralları bize sserte vermektedir. Onun geliş tirdiğ i söz edtmlen kuremine göre, K'rnn Hp) gibi bir türnce ~;özcelediğ inde gerçekten F(P) gibi bir edimsöz edimtnde bulunmuş sayılrnası için uyması gereken kurallar, ya da yerine getirmesi gereken koş uller ş unlerm: (1) K, F emrnsöz gücünün F' lle bağ lôntılı edımsöz ereğ ine, Fnin kendine özgü ulaş ma yolu ve ş iddet derecesiyle utesmandır (temel kural). (2) K, F' önermesi ni dil e get iren bi r önerrne edi rninde bulunmalı, bu P önermesi de rmn gerektirdiğ i önerme

82 176 içeriğ i kosullerım yerine getiriyor olmalıdır (önerme içeriğ i kuralı). (3) F(P) sdtrnsöz ectmintn gerektirdiğ i ön koş ullar ile P önermesiyle ilgili önerme sayıltıları geçerli olmalıdır (ön-koş ul kure1ı). (4) K, HP) sdtmsöz ediminin gerektirdiğ i ruhsal durum içerisinde olmalı ve bu ruhsal durumu F edimsöz gücüne özgü ş iddet derecesiyle dış avuruyor olmalıdır (içtenlik kuralı). Aynı kurerne göre, K'nın bir gönderme anlatımı ile bir yüklem anlatımı sözcele1jiğ inde, kısaca bir önsrme dile getirdiğ inde, gerçekten bir önerme ediminde bulunmuş sayılması için ş u kurallara uyması gerekir: (1.0) K, G gönderme enteumtm, karş ısındaki 9 nesnesini D'mn baş ka nesneler arasından seçip aldırmasını sağ lamak amacıyla sözcelemelidir (temel gönderme kuralı) (I.tı) K, T tümcesını, Vyükleme anlatımının 9 nesnesi için doğ ru olup olmadığ ını bir sorun olarak koymak amacıyla sözcelerneltdtr (temel yükleme kuralı). (2.a) G gönderme anlatımı, bir T türncesinin parçası olarak sözcelerımelidir (önarme içeriğ i kuralı) (2.b) V yüklem anlatımı, bir T tümcesinin parçası olarak sözcelenmelidir (önerme içeriğ i kuralı) (3.a) T türncesi :;özcelendiğ in,:le bir edimsöz sdim: yerine getirilmiş olmalıdır. Ortada G gönderme anlattrmrmn

83 177 göndermede bulunduğ u bir 9 nesnesi olmalıdır (ön-koş ul kur-aiiarı) (3b.) T tümcesi sözcelendiğ inde bir edimsöz adi mi yerine getiriliyor ulmandır. T türncesi sözcelendiğ inde gerçekten de bir g nesnesine göndermede bulunulmuş olmalıdır. g gönderme nesnesi, V yü!dem anlatımının kendisine ıjoğ ru ya da yanlış olarak yüklenmesi menukes olanaklı bir türe ya da ulama giriyor olmalıdır (ön-koş ul kuralları) Dış avurma edımtntn kurallarımı gelince., bu kurem, edirnsöz edimi kurallerı ile dış avurma edimi kurallarının bir ve aynı olduğ unu ileri sürer. Gerçekten de, P olduğ u bildirimtnde bulunan kiş i ile P olduğ u inancını dış avuran kiş inin, P yapmôğ a söz veren kiş i ile P Yôpma niyetini dış avuran kiş inin, P yapılmasını isteyen kiş i ile P yôpılması isteğ ini dış evuren kiş inin gözettiğ i temel kurul, önerme içeriğ i kuralı ve ön-koş ul kurallerı bir ve eurıunr. Çünkü diş evurdukları duygu ya da tutumlar, yerine getirdikleri edimlertn içtenlik koş ulunu otusturmektedır. Örneğ imize dönecek olursek, bebemn oğ ula E;özcelediğ i 'Oğ ul, kuş larının suyu bitmiş ' türncesinin enlermm, bu tümceyi sözeelegerek babanın oğ ula verebileceğ i iletileri belirleyen bütün bu edim kuralları olduğ una göre, türncenin anlamını ya da tôş ıdığ ı dilsel iletileri orteya çıkarmak için, kendimize Ş lj soruları sorun yanıtıarını vermemiz gerekir. vemüer, bize, türncenın enlemım, ya de taş ıdığ ı dilsel iletileri gösterecektir. tinerme edimleri açısınden sormermz gereken sorulerle ve yanıtlarıyle tıaş layalım: (I.e/b) Elabenın, 'Oğ ul', 'kuş ların' ve 'kuş lerırun suyu' gönderme anlatımlarını ve 'bit mis' yükleme anlatımını sözeeleme amacı nedir?

84 ı7b Gönderme entetımtenm sözceıemektekı ernecı. bütün bu gönderme enleumterıule göndermede bulunduğ u ş eyleri.. D'rnn, benzerleri arasından seçip euırmesım sağ lamaktır. Doıayısıyıa, nene burada, 'oğ ul' entetunım sözeeterken. sözlerini, söz geliş i kızına ya da cı anda orada bulunan beske birine değ il.. oğ luna söylediğ ini ilen etmektedir. 'Kuş ların' derken, oğ lunun., söz geliş i kedtsım ya da köpeğ ini değ il.. kuslertrn: 'kuslenmn suyu' derken de, söz geliş i kedinin ya da köpeğ in de'~il, kuş ların suyunu; ya,ja söz geliş i kuş ların yemini ya da baş ka tnr ş eyini değ il de sularını kastettiğ ini ilan eder. 'Bitmiş ' yükleme anlatımını sözeelemekteki amacı ise suyun bitmiş olmasını bir sorun olarak ortaya koldmaktır. (2.a/b) sece. sözceıediğ i gönderme anlatımları ile yüklem enl at ımı m hangi tümcam n parça iarı olarak sözcs lemektedi r? Bu sor-u, özellikle, bağ larnın çok açık olduğ u, ya da çok açık olduğ unun düş ünüldüğ ü durumlerde sözestenen eksik tümcelerde sorulması gereken bir sorudur. Söz geliş i, kuş ların suyundan söz edildiğ i bir sırada, baba oğ luna "Bitmiş " diyorsa; ya da evde beslenmekte olan hayvanların bezuerımn sularının bitmiş olduğ unu söyıediğ inde, oğ ulun "HangisininkiT sorusuna, baba "Kuş ların" diyorset. (3.a!b) Baba, söz konusu gönderme enlenmlertqle yüklem anlatımını bir percesı olarak sözcelediğ i tümceyi sözeeterken hangi edimsöz ediminde bulunmaktadır? Bu sorunun yanıtı, yukarıda bilirtildiğ i gibi, sözeelem diline iliş kin bilgimizde, yani Türkçe bilgimizde gizlidir. çoğ u zaman, tümcelerın yüzey ya da derin yapılann1ja birtakım edimsöz anlatımlan ya da ögeleri bulunur. Bu tür anlatımların yer aldığ ı

85 179 sözeelemlerde. bu anlatımıarın hangi durumlarda kullanılabileceğ i ni gösteren kullsmm kurallarına; sotmsöz enlettmlerıqle ögeleri bulanık ise bağ lama baş vurarak, o sözeelem aracılığ ıyla hangi edimsöz edtmirıde bulunulduğ u saptanabilir. Bizim örneğ imizde fiilin kipi ile bağ lam, bunun bir uqen olduğ unu göstermektedir. Tümceyi sözceleyen kiş inin IJerine getirdiğ i edimsöz ediminin saptanması tümcenin entesumesi, ya de türncenin tôş ıdığ ı iletinin alınabilmesi için önemlidir. Çünkü aynı sözeelem birbirinden farklı edirnsöz edimlerinde bulunmak için kullanılıyor olabilir. Söz geliş i oğ uı,kuş lerın suy u bitmiş sözeelemt. pekala, yalnızca bir tıildirim de olabilirdi. (3.a) Ortada, söz konusu gönderme anlatımlarının göndermede bulunduğ u nesneler ver mıdır? Ortada, sözealenen gönderme anlatımlarının göndermede bulunduğ u herhangi bir ş eyin olmaması. diie getirilen önermenin yanlış olmasına; yanlış btrünerme içeriğ i ise yerine getirilmek istenen edirnsöz edi mi min baş arısız ya da kusurlu olmasına neden olur. Söz geliş i, ortada babanın oğ lu olan tıiri olmasaydı. evde kuş bulunmuyor olsaydı, ya da kuş ların suyu olmasaydı, babanın dile getirdiğ i önerme yanlış olurdu. Baş arılı bir gönderme ediminde bulunan K, D ya da üçüncü kiş iler, K'nın sözcelediğ i gönderme anlat ımı, gönderme nesnesini benzerleri anısımjan seçi payı rme ları için yeterli olmasa büe, ortada bir bir gönderme nesnesi olduğ unu ilan etmiş olur. (3b j ) vüklem anlatımının bir perçesı olduğ utürnce sôzcelendiğ inde, gerçekten de, o enletırmrı yüklendiğ i bir nesne var mı'?

86 lbo \llikleme eotrm her zaman bir gönderme edimiyle birlikte yerine getirilebilen bir edimdir. Baş ka bir deyiş le, baş arılı bir yükleme edimi, baş arılı bir gönderme edimini gerekli kıter. Bu bakımdan, baş arılı bir yükleme ediminde bulunan K, ortada, sözcelediğ i yüklern anlatımının doğ ru olarak yüklenebjleceğ i bir gönderme nesnesinin bulunduğ unu da ilan etmiş olur. Bu, bağ lamın açık olduğ u ya da açık olduğ unun düş ünüldüğ ü bir durumda eksik türnce olarak tek baş ına sözealenen yüklem anlatımının anlamının anlaş ılması açısından önemlidir. Örneğ in, babanın, bağ lernın açık olduğ u düş üncesiyle bir baş ına sözcelediğ i "BitmiŞ " sözü karş ısında, "Bitmiş olan ş ey ne?" diye soranoğ utun bu sorusunun ardında, yükleme edimine iliş kin bu bilgi yatar: Babam "Bitmiş " gibi bir yüklem anlatımı sözceledtqtne göre, ortada bttmlş olan bir ş ey olduğ unu ilan ediyor. Peki: "Bitmiş olan ş ey nedir?" (3b 2 ) üebemn. göndermede bulunduğ u birincil gönderme nesnesi, yani 'kuş ların suyu' anlatımıyle göndermede bulunduğ u ş eye, kısaca kuş ların suyuna, 'bitmek' anlatımını doğ ru ya da yanlış olarak yüklemek mentıkce olanaklı mıdır? Bu soru, dile getirilen önermenin saçma olup olmadığ ının anlaş ılması açısından önemlidir. Yanlış önermsler, yerine getirilen edimsöz edirnini kusurlu bir edirn haline getirir. Buna karş ılık, saçma örnsrmeter, edimi baş arısız kılar. Söz geliş i, baba oğ ula, oğ uı, kuş larnun suyu kudurmuş demiş olsaydı, yanlış bir bildirimde bulunmuş olmazdı. Düpedüz, secmelemıe olurdu. Baş arılı bir yükleme ediminde bulunarı kiş i, sözcelediğ i yüklem enletırmmn, birincil gönderme nesnesine

87 ısı (tümcentn öznesinin gösterdiğ i nesneye) yüklenmesinin menukes olanakl ı ol duğ unu ian etmiş sayı1ır. K'nı rı baş arıiı bi r yük] erne edin'linde bulunduğ unu düş ünenk da, birincil gönderme nesnestntrı, yüklem anletırmnm yüklenmesi mentıkce olanaklı nesnelerden olduğ unudüsünür, Söz geliş i, En az hızla ıraks~ijml dizilerin sei.jrirıe doyum olmaz diyen bir ev kadınının baş arılı bir yükıeme adimtnde bulunduğ u düş üncesinde isem, onun, örneğ in, bir tür televizyon dizisi oıduğ unu düsünmemdsn daha doğ ôl bir ş ey olarnaz. Edimsöz eıjirnlerildle ilgili olarak sormemız gereken soruters ve yanıtıanna gelince: (1) Babanın "Oğ uı, kuş larının suyu bıtmts" türncesini sözeeleyerek yerine getirdiğ i edimsöz ediminin, yaniuuen ediminin ereğ i nedir? Baba, bu ereğ e, (varsa) hangi özel ulaş ma yoluylave rıangi ş iddet derecesiyle uıaş ıyor? Bu, yerine getirilen edirnsöz sutmtntn. seerta'un belirlediğ i beş türsdtmsöz ediminden hangisine girdiğ ini saptamak için sorulması gereken bir sm-udur, Bu saptema. adtmsöz edimiyie ilgili öteki üç sm-unun (aş ağ ıcj;:ıki ikinci, üçüncüve dördüncü soruların) yanıtlarını verebilmek için önce'dikle yapılması gereken bir saptamadır. Örneğ imizde, yerine getirilen edirn (olduğ u konusunda) uyarmak(38) olduğ una gör-e,eoımın kesinıeyiei bir ereğ i vardır: Baba, oğ ula kuş ların suqunun bitmiş olduğ unu bildirmek emecmcecır Bu et-eğ e ulaş ma yolu ile ş iddet derecesine gelince, kesinleyici bir edim olarak uyarma ediminde 1<,D'nin, P önermesinin (38) Türkçede, 'uyarmak' edimsöz fiili, a',nı zemanda, P 'J"pması i,;in u'j.rmak e,jjrrıinde Diduğ ugibi, yö, ıtici türe 9iren bir edimin de adıdır.

88 162 dile getirdiğ i olgu ya da durumle ilgili sorumluluğ unu enimseterek. O'ye P olduğ unu bildirir, Bu, kesinleyici-uyarı adimini kestnleuictuyarı edimi yapan ş eylerden biridir, Enimin ş iddet derecesi ise sıfırdır, yani edim güçlü olmadığ ı gibi zaldıf da değ ildir, (2) Babanın yerine getirdiğ i uyarı edimmtn, (varsa) önerme içeriğ i ile ilgili olarak getirdiğ i sınırlamalar nelerdır? Kesinleyici-uyarı edtrninde edimin içeriğ i oları önerme, olmuş, olmakta olan ya da olacak olan bir olgu ya da durumu gösterebilir, Bu olgu ya da durum k'nın, D'ntn ya da üçüncü kiş inin yapmış Olduğ u bir olgu ya da durum olabilir, Bu bakımdan, kesinleyici-uyarı edimlerinin önerme içeriğ i ile ilgili olarak herhangi bir sınırlandırma getirmediğ ini söylemek yanlış olmaz, (3) Babanın yerine getirdiğ i uyarı eotmtntn, (varsa) ön koş ulları nelerdtr? Dile getirdiğ i kuş ların suyunun bitmiş oldtığ u önermesinin. (verse) varsaydığ ı olgu ya da durumlar nelerdir? Bütün ~(esinleyici edi ml erin ortak ön koş ulu, K'nın P Olduğ u konusunda birtakım gerekçelerinin olmasıdır, Kesinleyici-uyarı edirntntn ön kosulu ise, P'mn, ü'ntn yapması gerekeni yapmamasının bir sonucu olmasıdır. Nitekim, örneğ imizde de.. kuş ların bakımı oğ ulun sorumtuluğ undadır. Kuş ların suyunun bitmiş olması, oğ ulunbu görevini gereğ i gibi yapmamasının bit- sonucudur, Dile getirilen önermemn varsaydığ ı olgu ya da durumlara gelince, bunları, gönderme ve yükleme edimlerinin ön koş ullarından baş ka bir ş ey değ ildir: Ortada bir oğ ul vardır, en az tktkus, bir de bu kuş ların suyu vardır, Kuş ların suyu bitebilecek ş eylerden biridir. (4) Baba, kuslerın suyunun bitmiş olduğ u önermesiyle ilgili olarak hangi duygu ya da tutumunu, hangi ş iddet derecesiyle

89 1133 dı sevuruqorv seerta. dış avurucu edimsöz edimleri dış ında, öteki dört edimsöz edimi türünün her-birinin kendine özgü bir içtenlik koş ulu olduğ unu; bu dört tür enımsöz edimintn, kendi edimsöz ereklerinin gerektirdiğ i duygu ya da tutumları oısevurouğ unu göstermiş tir: P içerikli kesinleuict bir edımsöz ediminde bulunan her k, enimsöz ereğ inin gereğ i, P olduğ u inancını dısavurur, P içerikli yöneltici bir edirnde bulunan her K, edimsöz ereğ inin gereğ i, P yapılması arzusunu dış avurur. P içerikli yükleyici bir edimde bulunan her K, diğ erleriyle aynı nedenden dolayı, P yapma niyetini dış evurur, P içerikli bir bildirge ediminde bulunan her K da, P olması arzusu ile P Olduğ u inancını diş evurur. Dısevurulen duygu ya da tutumun ş iddet dereceleri ise birbirinden farklı olabilir. Buna göre, örneğ imiz1jeki baba, her kesinleyici edim gibi P olduğ u inancını dış evurmektedır. P olduğ u inancının ş iddet derecesi ise, edirnsöz gücünün ş iddet derecesi gibi, sıfırdır. Günlük yaş amdô, karş ımıza genellikle daha karmaş ık örneklerin çıktığ ı yadsınarncız. çocuğ unun nerede olıjuğ unu soran anneye söylenen, sözleri, görünüş te çok yalındır.: ama aslında tikel evetlemeli bileş ik bir edimsöz ectmtns karş ılık gelmektedir. Sokakta oynayön çocuğ u annenin söylediğ i Girip yıkan ar1ık sözleri de, aynı ş ekilde, görünüş te yalın ama, esunde, tümel

90 184 evetlemelt bileş ik bir ecımsöz edirnine karş ılık gelmektedir. Bun 1ardan baş ka, kosull u edimsöz edi m lerini n, değ i li emeli edirnsöz edimlerinin olduğ unu da unutmarnek ger-ekir. Söz geliş i, Bab,3fıa si:i'jl 'ffıeıyeceğ ime s& veriyorum Babana söyli'iy:eyi'ceğ ime sözvermiyorum sözcelemlerin ilki koş ullu sdtrnsöz edimlertne, son üçü de değ illemeli edtmsöz edimlerine örnek verilebilir. sonre. yalın olsun bileş ik olsun, her sdtmsôz edirnt, aslında, belli bir iletiş im ortamında yerine getirilen bir edimsöz edimleri zincirinin perçesı olarak karş ımıza çıkar. Bu açıdan bakıldığ ında, her edirnsöz edlmintn, ôynı iletiş im ortemmde yerine getirilen öteki sctmsöz edimleriyle tutarlı olması bir zorunluluktur. Bir de, söz geliş i Tuzu uzatır rfıl$.1fı? gibi bir soru ediminde bulunup, dolaylı olarak, bir rica ediminde bulunulduğ u örnekler- verdır. Bu tür- sözcetemlertn enlemtm, bu tür sözcslemlertn taş ıdığ ı dilsel iletileri ortaya koymak için, yukôrıda diie getir-ilen edim kureuerıne besvermek tek baş ına yeterli olmayacaktır. Ama, bu kurallar, bu tür karmaş ık sözeelem örnekleriyle edimsöz edi mi örneklerini acıklemek içiniyi bir çıkış noktesı olabilir. Nitekim, Searle de "Dolôylı Söz Edimlerl" baş lıklı mekelssinde (Searle 1989n: 30-57), bu kurallen çıkış noktası yôpôrôk böyle adımsöz edimlerini ı:ıçıklayôbilecek bir kurarn geliş tirmeğ e çalış mış tır. Ş imdi artık, seerts'ün çözümünun öteki çözüm önerilerine üstünlükleri ile zayıf yanlarını belirlemeğ e baş iayôbiliriz.

Kratylos: Adların Doğruluğu ve Bilgi

Kratylos: Adların Doğruluğu ve Bilgi Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi 2002 / Cilt: 19 l Sayı: 2 / ss. 153-166 Kratylos: Adların Doğruluğu ve Bilgi R. Levent AYSEVER* Özet Kratylos'un, genellikle, dilin doğuşu gibi çok özel

Detaylı

TÜRKÇE. 2) MECAZ (DEĞİŞMECE) ANLAM Sözcüğün gerçek anlamından uzaklaşarak kazanmış olduğu yeni anlama mecaz anlam denir.

TÜRKÇE. 2) MECAZ (DEĞİŞMECE) ANLAM Sözcüğün gerçek anlamından uzaklaşarak kazanmış olduğu yeni anlama mecaz anlam denir. TÜRKÇE Anlam Bakımından Sözcükler...1 Sözcüklerde Anlam İlişkileri.3 Cümlede Anlam.6 Ses Bilgisi...9 Paragraf Bilgisi...13 Sözcüklerin Yapı Özellikleri..17 Yazım Kuralları..22 Noktalama İşaretleri...25

Detaylı

lkö retimde Haklar m z Var! lkö retimde Haklar ve Hak Arama Yollar

lkö retimde Haklar m z Var! lkö retimde Haklar ve Hak Arama Yollar lkö retimde Haklar m z Var! lkö retimde Haklar ve Hak Arama Yollar Eğitimde Haklar Projesi, Sabancı Üniversitesi Eğitim Reformu Girişimi tarafından Avrupa Birliği mali desteği ile yürütülmüştür. Bu yayında

Detaylı

ALTHUSSER, İDEOLOJİ VE İDEOLOJİ İLE İLGİLİ SON SÖZ

ALTHUSSER, İDEOLOJİ VE İDEOLOJİ İLE İLGİLİ SON SÖZ ALTHUSSER, İDEOLOJİ VE İDEOLOJİ İLE İLGİLİ SON SÖZ Prof. Dr. Metin KAZANCI Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi ÖZET Son yıllarda ideoloji ile ilgili çalışma sayısı oldukça artmıştır. İdeolojiyle ilgili

Detaylı

THEAİTETOS TA AKILSAL AÇIKLAMAYLA BİRLİKTE OLAN DOĞRU SANI

THEAİTETOS TA AKILSAL AÇIKLAMAYLA BİRLİKTE OLAN DOĞRU SANI THEAİTETOS TA AKILSAL AÇIKLAMAYLA BİRLİKTE OLAN DOĞRU SANI Yakup ÖZKAN Giriş Theaitetos diyaloğu, Platon un ileri yaşına ait eserlerinden biri olarak görülür. 1 Bu diyalogda bilgi sorunları algı, sanı

Detaylı

MAKALE-II VERİMLİ ÖRGÜT YÖNETİMİ İÇİN ZAMAN YÖNETİMİ. Doç. Dr. M. Akif ÖZER

MAKALE-II VERİMLİ ÖRGÜT YÖNETİMİ İÇİN ZAMAN YÖNETİMİ. Doç. Dr. M. Akif ÖZER -II Doç. Dr. M. Akif ÖZER Gazi Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi Bölümü 1973 yılında Ankara-Ayaş ta doğdu. 1995 yılında Ankara Üniversitesi SBF Kamu Yönetimi Bölümünde lisans, 1999 yılında ise aynı üniversitenin

Detaylı

Bülent ÖZKAN Çukurova Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Balcalı/ADANA

Bülent ÖZKAN Çukurova Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Balcalı/ADANA Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 13/1 (2004), 167-182., Adana METİNDİLBİLİMİ, METİNDİLBİLİMSEL BAĞDAŞIKLIK VE HALDUN TANER İN ONİKİYE BİR VAR ADLI ÖYKÜSÜNDE METİNDİLBİLİMSEL BAĞDAŞIKLIK

Detaylı

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI MEGEP (MESLEKÎ EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ PROJESİ) TÜM ALANLAR MESLEK ETİĞİ ANKARA 2006 Milli Eğitim Bakanlığı tarafından geliştirilen modüller; Talim ve Terbiye

Detaylı

AKADEMİK PERSONEL VE LİSANSÜSTÜ EĞİTİMİ GİRİŞ SINAVI (ALES) (İlkbahar Dönemi) 12 MAYIS 2013 PAZAR

AKADEMİK PERSONEL VE LİSANSÜSTÜ EĞİTİMİ GİRİŞ SINAVI (ALES) (İlkbahar Dönemi) 12 MAYIS 2013 PAZAR T.C. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi AKADEMİK PERSONEL VE LİSANSÜSTÜ EĞİTİMİ GİRİŞ SINAVI (ALES) (İlkbahar Dönemi) 12 MAYIS 2013 PAZAR Bu testlerin her hakkı saklıdır. Hangi amaçla olursa olsun, testlerin

Detaylı

Sosyal demokrasinin temelleri

Sosyal demokrasinin temelleri SOSYAL DEMOKRASİ EL KİTABI 1 Tobias Gombert ve diğer yazarlar Sosyal demokrasinin temelleri ISBN 978-3-86872-560-5 3., güncelleştirilmiş baskı Yayımlayan: Friedrich-Ebert-Stiftung Sosyal Demokrasi Akademisi

Detaylı

İŞTE BU FİKİR TUTAR!

İŞTE BU FİKİR TUTAR! NEDEN BAZI FİKİRLER TUTUYOR DA BAZILARI ÖLÜP GİDİYOR? C H I P H E A T H ve D A N H E A T H NE TUTAR? Bazı fikirler özü gereği ilgi çekicidir ve bazıları da değildir. Bir organ hırsızları çetesi özü gereği

Detaylı

Filantropi Seminerleri. "Başrolde Ödüllü Kadınlar Var"

Filantropi Seminerleri. Başrolde Ödüllü Kadınlar Var Filantropi Seminerleri "Başrolde Ödüllü Kadınlar Var" Seminer Deşifresi 11 Aralık 2014 Sabancı Center, Hacı Ömer Konferans Salonu İstanbul Konuşmacılar: Sheryl WuDunn, Pulitzer Ödüllü Gazeteci, Half The

Detaylı

10. YIL. Bilgi Edinme Hakkı Çalıştayı Sonuç Raporları

10. YIL. Bilgi Edinme Hakkı Çalıştayı Sonuç Raporları 10. YIL Bilgi Edinme Hakkı Çalıştayı Sonuç Raporları 27 Mayıs 2013 ÖNSÖZ Demokrasinin ve Anayasamızın en temel prensiplerinden biri olan bilgi edinme hakkı, kamu yönetiminde açıklığın ve şeffaflığın sağlanması

Detaylı

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx TEGV GÖNÜLLÜLÜK ARAŞTIRMALARI

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx TEGV GÖNÜLLÜLÜK ARAŞTIRMALARI xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx TEGV GÖNÜLLÜLÜK ARAŞTIRMALARI TEGV GÖNÜLLÜLÜK ARAŞTIRMALARI Hazırlayan Dr. Emre Erdoğan xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Detaylı

Türk Sinemasının En İyi Aşk Filmi Selvi Boylum Al Yazmalım Filminde Yakın Çekimin Gücü

Türk Sinemasının En İyi Aşk Filmi Selvi Boylum Al Yazmalım Filminde Yakın Çekimin Gücü Türk Sinemasının En İyi Aşk Filmi Selvi Boylum Al Yazmalım Filminde Yakın Çekimin Gücü Prof.Dr. H. Hale KÜNÜÇEN * Özet: Cengiz Aytmatov un ünlü eseri Kızıl Cooluk Calcalım ın Türk Sinemasına aynı adla

Detaylı

(DİNİ ANLAMADA) KURAN YETER Mİ? Kashif Ahmed Shehzada. Çeviren: Afşin Bilgili. Redaktör: Mecid Demir

(DİNİ ANLAMADA) KURAN YETER Mİ? Kashif Ahmed Shehzada. Çeviren: Afşin Bilgili. Redaktör: Mecid Demir (DİNİ ANLAMADA) KURAN YETER Mİ? Kashif Ahmed Shehzada Çeviren: Afşin Bilgili Redaktör: Mecid Demir 1 ÖNSÖZ Bu çalışmanın amacı, kendini Müslüman olarak tanımlayanlar arasında yaygın olan, Kuran ile ilgili

Detaylı

SEMPOZYUM 16-17-18 Nisan 2010. CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINA DOĞRU ÜNİVERSİTE VİZYONUMUZ (Tebliğler)

SEMPOZYUM 16-17-18 Nisan 2010. CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINA DOĞRU ÜNİVERSİTE VİZYONUMUZ (Tebliğler) SEMPOZYUM 16-17-18 Nisan 2010 CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINA DOĞRU ÜNİVERSİTE VİZYONUMUZ (Tebliğler) Türk Eğitim-Sen Genel Merkezi Ankara - 2010 SEMPOZYUM 16-17-18 Nisan 2010 CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINA

Detaylı

TMMOB MİMARLAR ODASI ANKARA ŞUBESİ ARALIK 2012. mimarlığı sosyolojik olarak anlamak

TMMOB MİMARLAR ODASI ANKARA ŞUBESİ ARALIK 2012. mimarlığı sosyolojik olarak anlamak dosya 30 TMMOB MİMARLAR ODASI ANKARA ŞUBESİ ARALIK 2012 mimarlığı sosyolojik olarak anlamak Mimarlığı sosyolojik Olarak Anlamak Dosya Editörü: Nilgün Fehim Kennedy, Dr, Bilkent Üniversitesi, Siyaset Bilimi

Detaylı

İFADE ÇEŞİTLERİ 1. DESTEKLEYİCİ VE AÇIKLAYICI İFADELER. Dengeli beslenmek yani her çeşit yiyecekten yeterince yemek sağlığımız için önemlidir.

İFADE ÇEŞİTLERİ 1. DESTEKLEYİCİ VE AÇIKLAYICI İFADELER. Dengeli beslenmek yani her çeşit yiyecekten yeterince yemek sağlığımız için önemlidir. İFADE ÇEŞİTLERİ 1. DESTEKLEYİCİ VE AÇLAYICI İFADELER Dengeli beslenmek yani her çeşit yiyecekten yeterince yemek sağlığımız için önemlidir. Ben hiç yemek ayırt etmem. Açıkçası her yemeği severek yerim.

Detaylı

ANAYASA DEĞİŞİKLİKLERİNİN YARGISAL DENETİMİ

ANAYASA DEĞİŞİKLİKLERİNİN YARGISAL DENETİMİ Sercan Coşkun KULAK hakemli makaleler ANAYASA DEĞİŞİKLİKLERİNİN YARGISAL DENETİMİ Sercan Coşkun KULAK GİRİŞ Kanunların, Anayasa ya uygun olup olmadığının yargısal denetiminin yapılabildiği ülkelerde Anayasa

Detaylı

Farklı Kurumlarda Çalışan Psikolojik Danışmanların Yaşadıkları Etik İkilemler ile Bu İkilemler Karşısındaki Tutum ve Davranışları

Farklı Kurumlarda Çalışan Psikolojik Danışmanların Yaşadıkları Etik İkilemler ile Bu İkilemler Karşısındaki Tutum ve Davranışları Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri Educational Sciences: Theory & Practice - 12(3) Yaz/Summer 1791-1812 2012 Eğitim Danışmanlığı ve Araştırmaları İletişim Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. www.edam.com.tr/kuyeb

Detaylı

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI MEGEP (MESLEKÎ EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ PROJESİ) KİŞİSEL GELİŞİM İŞ ORGANİZASYONU ANKARA 2006 Milli Eğitim Bakanlığı tarafından geliştirilen modüller; Talim

Detaylı

Açılış Konuşması, Davut Kavranoğlu

Açılış Konuşması, Davut Kavranoğlu SONUÇ BİLDİRGESİ Açılış Konuşması, Davut Kavranoğlu Sevgili genel başkan yardımcım, çok değerli misafirler Yeni Dijital Dünya toplantımıza hepiniz hoş geldiniz. Geçmişin tecrübesiyle bugünün dünyasını

Detaylı

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ Mİ, O DA NE? 1

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ Mİ, O DA NE? 1 KANIKSADIĞIMIZ OLAYLAR Değerli okuyucu Gün geçmiyor ki aşağıda sıraladığım haberleri; Ölü veya yaralı sayısı fazla ise TV haberlerinde ve gazete sayfalarında duyuyor, görüyoruz. Olay üzerinden biraz zaman

Detaylı

TÜRBAN SORUNU NUN HUKUKSAL BOYUTU ANAYASAL DEĞİŞİKLİK ÇÖZÜM OLUR MU?

TÜRBAN SORUNU NUN HUKUKSAL BOYUTU ANAYASAL DEĞİŞİKLİK ÇÖZÜM OLUR MU? TÜRBAN SORUNU NUN HUKUKSAL BOYUTU ANAYASAL DEĞİŞİKLİK ÇÖZÜM OLUR MU? S. Alp Lİmoncuoğlu* Türkiye nin son 25 yılına damgasını vuran tartışmalardan biri türban sorunu dur. Çözümün yasama organına odaklanmış

Detaylı

Kafkas Dernekleri Federasyonu. YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ DİLLER ve ADIGE-ABHAZ DİLLERİNİN KONUMU

Kafkas Dernekleri Federasyonu. YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ DİLLER ve ADIGE-ABHAZ DİLLERİNİN KONUMU Kafkas Dernekleri Federasyonu YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ DİLLER ve ADIGE-ABHAZ DİLLERİNİN KONUMU Ankara, 2006 YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ DİLLER ve ADIGE-ABHAZ DİLLERİNİN KONUMU Kafkas Dernekleri Federasyonu

Detaylı

En Az Üç Çocuk?! M. Aykut Attar Hacettepe Üniversitesi. Verimli olun ve çoğalın! Eski Ahit (Tekvin, 1: 22)

En Az Üç Çocuk?! M. Aykut Attar Hacettepe Üniversitesi. Verimli olun ve çoğalın! Eski Ahit (Tekvin, 1: 22) En Az Üç Çocuk?! M. Aykut Attar Hacettepe Üniversitesi Verimli olun ve çoğalın! Eski Ahit (Tekvin, 1: 22) Çok seven ve çok doğuran kadınlarla evlenin. Zira, ben, (kıyamet günü) diğer ümmetlere karşı çokluğunuzla

Detaylı