Sultan en büyük Hazine Şeyh Esref Efendi Berlin 2012

Transkript

1 Eusubillahi-mineş-şeytanirrajim Bismillahirr-rahmanirrahim Sultan en büyük Hazine Şeyh Esref Efendi Berlin 2012 Hanedan-ı Ali Osmandan Sultan II Abdulhamid Han torunu Şehzade Selim Efendi Euzubillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim La havle vela kuvvete illa billahil aliyyül aziym Destur ya Seyyidi ya Mevlana ya Ricalallah! Allah için bir araya gelipte toplananlara ne mutlu. Ne mutlu Allah için olan toplantılara ki o toplantılar asla bir daha dağılmayacak olan toplantılardır çünkü o toplantılar melekler tarafından aynıyla alınır ve İlahi Huzura teslim edilir ve orada o toplantı ebediyyen canlı olarak hazır olur. Sen bunu anlamasan da, hissetmesen, görmesen de olur. Tayyare yahut trene binipte uzun bir yola çıkan kimse gözlerini kapadığı vakitda ne hissedecek ne görecek. Hissetmesi ve görmesi ulaşmak istediği yere vardığında ve gözlerini açtığında başlayacaktır. Allah Allah nasıl da çabuk varmışız hiç haberim yokmuş diyen ve gözlerini oğuşturan adamın haline benzer o Allah için toplanan kimsenin hali. Ey insanlar şüphesiz Allah için olan her toplantı bilinmeyen işitilmemiş sırlardan işitmek ve bilmek için var. Evet, Dünya hayatı nedir? Dünya hayatının ne olduğunu gerçekten bilen varmı? Dünyada gerçekten ne oluyor ne bitiyor farkına varan kaç kimse var? Dünya mütemadiyyen toplanmak ve dağılmak içindir. Ebedi değildir. 1

2 Bilmelisiniz ki, bu alemde her an bir varlık toplanır her an bir varlık dağılır. Sonradan olma hayatın hakikatı budur. Toplanmak ve dağılmak. Bunun ispatı nedir? Her an bir hücrenin varlığa girmesi ve bir hücrenin varlığı terketmesi bunun en küçük ispatıdır. Misal; İnsan kendisi ona varlık veren organların toplanmasından vücud varlık bulur. Kabre girdiği vakit bu azalar tek tek onu terkeder yani dağılır ve insan denen varlık varlıktan yok olur. Onun için YARABBI deyoruz, bizi bir araya geldikten sonra yine dağılanlardan yok olacaklardan yazma, Bizi topladığında bir daha dağıtma bizi hep beraber eyle. Ki, bu beraberliğimiz ebedi sürsün. Ebediyet demek ne demektir? Ebediyet demek dağılmayan bir toplantı demektir. İşte bu! Allah biz kulları için ebediyeti istiyor ve onun için İlahi Huuzuruna davet ediyor: Gelin ey insanlar, bizzat Benim için Benim için olan meclislerde toplanın buyuruyor. Toplanın ki, bu dünyada geçici olan varlığınız ebedi bir varlık kazansın buyuruyor. Evet, Allah için olan bu toplantılar bizzat İlahi Huzura arz olunur ve asla kaybolmaz. Diğer nefs için olan bütün toplantılar malayani cinsindendir ve kabirdeki vucudun dağılması gibi bozulacak kokuşacak ve sonunda yok olacaktır. Ey insanlar! Bu varlıkta en kıymetli olan nedir? Allahtır! Nitekim: Allah yerlerin ve göklerin Nurudur buyuruyor Cenabı Hak. Allahın O Nuru olmasa varlık karanlıktadır asla görüntüye giremeyecekti,.nuru olmayan her şey karanlıktır ve kıymetsizdir. Altını kıymetli yapan şey nedir? Nurudur! Ve bunun gibi varlıkta ne varsa her bir şeyin ziyneti hazinesi bu nurdur, onun için görüntüye girer ve kiymetli olur. Nur olmasa hiç bir şeyin ziyneti yok. Amadadır, yani korkunç bir karanlığın içindedir alem. Nur verdiği vakitinde meydana çıkıyor. Peygamberlerden gelen ilimden söyleniyor ki, Arş u Rahman, Celle ve Ala`nın Arşı, yani kainatı kuşatan bir görünmez daire vardır, o daireye her lahzada 70 bin renk üzerine nur üzerine iner. Elbise gibi giydirirler. Nasıl Beytullaha Kabenin üzerine örtü örterler, Arş u Rahmana da, kainatı kuşatan dairenin üzerine de her lahzada 70 bin nurdan örtü iner örtü değil o aslında 70 bin muhtelif renkte tecelliylen Arş parlar. İkinci lahzada başka bir 70bin nur iner edeyor sonra üçüncü lahzada 70 bin daha nur iner ki bu böyle her lahza devam eder sonsuza kadar. 2

3 Ve hiç bir lahzada inen 70 bin nur kendinden evvelkine benzemez. Lakin İnsanlar gaflette bir şey bilmiyor ve o her şeyi İlahi Nuruyla kuşatıp onlara bir varlık veren ve kıymetlendiren Allahı tanımıyorlar. Kendilerini Nuruyla yaratan Allahın azametinden Büyüklüğünden zerre haberleri yok. Cahil insanlar. Ve bilhassa bu zaman en karanlık zamandır çünkü bütün dünya cehalet içindedir. Çünkü insanlar kendilerini yoktan var eden Allahı kabul etmezler inanmazlar. İnanmadıkları için dünya gittikçe daha fazla bir karanlığa doğru gömülmekte. Allaha inanmayana Allah Nurunu göstermez. O Nurdan mahrum olana ne bu dünyada ne öteki dünyada nur yoktur. Çünkü o kimse karanlığı seçti. Onu karanlığı seçmek icin kimse de zorlamadı. Nefsinden başka. Nur isteyene Allah nur, karanlık isteyene Allah karanlık verir. Sen ne istiyorsan bu dünyada kendin için Allah onu sana ebediyetin için verecektir. Ey insanlar nefisleriniz ve kendiniz için doğru olanı seçin ve Nura talip olun. Nura talip olun ve ne bunyada ne öteki dünyada karanlıkta kalmayın. Rabbınıza olan kulluk vazifenizi ihmal etmeyin borcunuzu ödeyin elektriğiniz kesilmesin. Allah deyiniz: İlahi ente maksudi YaRabbi! Bize Seni gerek Seni deyiniz! Allahı seçiniz. Neye? E Allahtan daha kıymetlisi yok ki. Varlıkta Allahtan daha kiymetlisi varmı? Varsa hani nerede? Bir şeyin kıymeti ne ilen ölçülür? Kalıcılığıyla ve hep yeni olmasıylan ölçülür. Yani her vakit değerli olan degeri hic düsmeyen bozulmayan. Gelip geçici olanın ne kıymeti olacak? Bu serbest Pazar ekonomisyenlerine bazen bir sey ne vakit değer kaybeder diye soruyorum? Ya enflasyonda ya devalüsyonda Şeyh diyorlar bir şey altın olsa değerini kaybeder. Yaaa! Demek ki Tek ve kalıcı olmanın değeri başka. Essiz olmanın değeri başka. Hiç düşmeyen değerdir o Teklik. Eşsizlik! Ee Allahtan başkası varlıkta gerçekten varmı? Varsa göster! YaHu bir şeyin varlığının delili olmasa o şeyin varlığını nasıl ispat edersin? Ağacın varlığı dalından meyvasından yaprağından ispat olunur. Allahın varlığina delil yerde görünmez gökte gizli bir kuvvet ve kudrete dayanaraktan duran sayıya gelmez hududa girmez alamet var. Kendi başına nasıl ayakta durur bunlar fizik kaideleri müsaade etmez işin ne kimyası ne biyolojisi buna müsaade etmez. 3

4 Lakin yine de anlaşılmaz bir kuvvetle bunlar kendi yörüngesinde seyretmekte görmezmisin? Peki senin varlığina, Allahın varlığına delil varlık var oldu olalı ayakta duran eseridir. Her an eserleriylen genişlemekte olan şu koca bir İlahi sanat galerisi olan kainattır. Hasılı sen kiymetli olana talip ol delil nedir? En son mezarlıkta yerinei bulacak sonra oradan da kaybolup gideceksin ne ismin kalacak ne cismin. Senin varlığını masal gibi okutacaklar en fazlasından. Delilin ne? delilin seninle beraber toz olup yok olup gidecek. insan. Allah bu varlıkta varlık sahibi olanlar içinde gerçek kıymetli olandır. Hiç bir zamanda Onun Allahlığı devaluasyona enflasyona uğramaz O Tektir O eşsizdir. Ne yazikki Allahın bütün bu alemleri yaratanın kiymetini bilecek anlayacak çok az kimse vardır. Herkes kuyumcu olamıyor. Dün bilinmeyen bir yerdeydim yarın bilinmeyen bir yere gideceğim o halde ben bugün neredeyim ve beni buraya kim getirdi? diye sormadan ve bu hakikat üzerine düşünmeden kimse Allahı bulamaz, tanıyamaz ve kıymetini anlayamaz. Parlaklığından dolayı bir gram altın için dağlari taşları yerinden oynatıyor tonlarla kumun çamurun içinden altını ayıklamaya calışıyorsun, lakin varlıkta en kıymetli ve en nurlu en parlak olan Allahı aramaya niye üşeniyorsun ey insan? Halbuki Dünya için ettiğin gayretin bin de birini Allah için etsen sana ne gizli kapılar ne hazineler açılacak haberin yok. Gerçek hazinenin ne olduğunu o vakit bileceksin. Bu dünyadakiler gerçek değil. Sadece parıltının parıltısı. Yani suyu olmayan bir çölde susuz insanın hayalen gördüğü su misalidir bu dünyanın bütün hazineleri. İşte, bunu kavrayan ve anlayan bir kimse artık bütün dünyayı önüne döksen dönüpte o tarafa bakmaz. Neden? Çünkü asıl hazinenin ne olduğunu, varlıkta en Kıymetlinin ne olduğunu artık bilir. Bana bütün dünyayı hatta bütün dünyalari verseniz benim ilgimi uyandıramazsınız. Bir gün isteyerek yahut istemeyerek elimden alınıpta başkasına verilecek olan bir şey benim kalbimi ve gönlümü alamaz, der o kimse. Hikaye: Vakti zamanında Hind memleketlerinden birinde bir adil Padişah hüküm sürmekteymiş. Bu Padişahın gençten bir kapı kulu varmış Padişah ona Vezirler mertebesinde bir başka kıymet verir, itibar gösterirmiş. Köyden toplama genç bir kapı kuluna Padişahın bu kadar itibar göstermesi Vezirlerin hoşuna gitmemiş. Huzura gelip: Ey bizim yüce Sultanımız demişler. Senin gibi hakim ve adil bir Padişahın bu kadar alim Vüzera ve ulema içinde bir köyden kopma doğru dürüst okuma yazması dahi olmayan bir genç çocuğa itibar göstermesi elbetteki bizi üzmektedir. Padişahımız şüphesiz sebebsiz bir iş yapmazlar bu itibarın hal ve ahvali ne ise bilmek isteriz. Padişah Vezirlerin kalplerinde olanı bilirmiş onların bu dert ve sıkıntılarını tebessümle dinlemiş ve: Ey benim Vüzeram demiş. Sultan katında Sultanların hikmetinden sual olunmaz. Elbet vakti gelir her karanlıkta kalan şey güneş üzerine vurunca aydınlanır ve meydan bulur. Siz gönlünüzü ferah tutun demiş ve onları göndermiş. 4

5 Gel zaman git zaman bir gün o Padişah bütün devlet erkanına bir ziyafet vermiş. Yenilip içilmiş ve nihayet Padişah kaftanının cebinden bir mücevher çıkarıp en yakındaki bir Vezirin eline vermiş: Bak bakayım demiş, bu nasıl bir mücevherdir, değeri nedir? Vezir bakmış: yüz eşek yükü altın değerinde bir mücevher demiş Bunun üzerine Padişah o Vezire: Bana bu kadar değersiz bir cevher yakışmaz kır bu mücevheri deyince Vezir:: Aman Sultanım, nasıl kırabilirim? demiş. Senin hazinenin, malının iyiliğini dileyen bir kişiyim ben. şanınıza yakışmasa da böyle bir mücevherin zayi olmasını nasıl reva görebilirim? Padişah vezirin sözünü takdir etmiş, ona bir elbise ihsan etmiş o cömert padişah, inciyi ondan almış. Bir müddet davetlileri söze tutmuş. Yeni şeylere, eski vakalara ait bahislerde bulunmuş. Sonra mücevheri diğer bir Vezirin eline vermiş. bir isteklisi olsa demiş, sence ne eder acaba? Bu Vezir cevherden daha iyi anlarmış. Bakmış:, Sultanımız demiş. Bu mücevher bir ülkenin yarısı değerinde eder. Böyle cevhere sahip olan bir orduyla devlet kurar. Padişah, Bir ülkenin yarısımı eder, istemem demiş. Şanıma yakışmaz böyle değersiz bir şeyi yanımda taşıyayım alemi kendime güldüreyim. Derhal kır bu mücevheri Bu Vezir de büyük bir telaşla:, Ey şan ve şerefi kıtalar asmış güneş gibi parlayan padişahım, bunu kırıp ufalamak pek yazıktır, pek yazık! Değeri şöyle dursun, şu parlaklığa bak. Gündüzün nuru bile ona uymada! Bunu kırmaya nasıl elim varır? Velev ki pek az bir değeri olsun, ben nasıl olur da padişahın hazinesine düşman olurum? demiş. Padişah bu sözleri de pek beğenmiş ve ona da hediyeler ihsan edip gelirini arttırmış. Bir müddet sonra mücevheri bir beyin eline verdi. Onu da bir sınadı. Böyle böyle, Padişah bütün beyleri vezirleri denemiş. Hemen hepsi de birbirine benzer tereddüdler beyan edip cevheri kırmaktan geri durunca her birine ağır hediyeler ihsan etmiş. Sonra yanında nefes almaktan bile haya eder vaziyette emir bekleyen genç kapı kuluna dönmüş ve: Ey benim kapı kulum demiş. Al şu cevhere bir de sen bir değer biç. Bakalım senin nazarında bu cevher kaç para eder? Genç kapıkulu cevheri almış şöyle bir bakmış: Sultanım demiş. Bu cevher sizin katınızda kaç para ederse benim nazarımda da o kadar eder. Öyleyse demiş Padişah. Ne duruyorsun kır şunu da beni şanıma yakışmaz bu zilletten kurtar demiş. Padişah bunu der dermez bütün o salondakiler ne görsünler? O beğenmedikleri genc, o paha biçilmez cevheri atmış yere üzerinde tepinmekte bin parça etmekte. 5

6 Hemen ileri atılmışlar ve: Biz demedikmi Padişahım, bu köyden toplama gençten size hayır gelmez bak nasıl da paha biçilmez hazineye kıydı demişler. Padişah gülmüş: Hayır, ey benim şaşkın ve hakiki değerlerden anlamz Vezirlerim demiş. Yanılan da şaşıran da, okuması da yazması da basiret ve ufkuda olmayan sizlersiniz bu genç değil. Bu genç öyle bir ufuk ve basiret sahibi bir kimseki hakiki hazinenin kıymetini hemen bildi ve o hazineden başkasına değer vermedi. İşte sizlerle onun aranızdaki fark budur, ne için ona kıymet veririm. Vezirler şaşırmışlar: Ey Sultanımız demişler. hangi hakiki hazineden söz ediyorsunuz biz bir şey anlayamadik Anlamadınız ya demis Padışah. Anlasaydnız hakiki hazinenin Padişah buyruğu olduğunu bilir ve bu buyruğa itaat ederdiniz hem de üzerinde hiç düşünmeden, yorum yapmada. Çünkü mal da mülkde hazine saltanat içindir saltanat yoksa hazinenin ne değeri var, kime yarayacak? En büyük hazine kul için hizmetkar için velinimeti olan kimsedir. Velinimet dedinmi o işte en büyük hazinedir daha kıymetlisi yoktur. Ey insanlar! Allaha itaat edin! Nefsinizin sesini değil Allah Sözünü dinleyin. Çünkü bilin ki Allah: Ben gizli bir hazineydim bilinmeyi ve bulunmayı diledim. Sizleeride ancak bu hikmet için halkettim buyurmakta. Bu, varlıktaki türlü perdeler ardına gizlenmiş tek ve yegane Hazineyi bilenede bulanada ne mutlu! Yetişir bu kadar! 6