İkiz Ömer in Ramiz (ŞAHİN)



Benzer belgeler
Hangi balık ne zaman yenir? Çipura: Akdeniz ve Ege kıyılarında yaygın olan çipura ya seyrek de olsa Marmara da da rastlanır. Ege de Kasım, Akdeniz de

Mersin avcılığını kancalar ile yapardık. Kancalar Sürmene de yapılırdı. Bir ara Romanya da yapılmış kancalar da gelmişti. Kullanacağımız kancaları 20

Ayancık ve kalkancılık

2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

BOGAZ DA 30 BALIK TÜRÜ YOK OLMAK ÜZERE

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK

Selin A.: Yağmur yağdığında neden gökkuşağı çıkar? Gülsu Naz Ş.: Neden sonbaharda yapraklar çok dökülür? Emre T.: Yapraklar neden sararır?

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

Minti Monti. Yaz 2013 Sayı:10 Ücretsizdir. Yelkenli Tekneler. Nasıl Yüzer, Bilir misin?

Balıkçılıktan vaz geçmiyorum Yeni bir kayık

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Ali VAROL'un Blog Sitesi

Kooperatifçi Necmi (KARABACAK)

Ofluoğlunun Hasan (OFLUOĞLU)

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

PARAKETA Paraketa yapımında Kullanılan Malzemeler

Hüseyin KILINÇ. Fotoğraf, Babam kıçtan takma motoru olan kayığımızın başında

Kilitçinin Recep (GENÇ)

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

Öykülerin sıralaması, söyleşi yapılan tarihlere göre oluşmuştur.

TÜRKÇE. NOT: soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız. cümlesinin sonuna hangi noktalama işareti konmalıdır?

SİBELANNE ANAOKULU MAYIS AYI BÜLTENİ ÇALIŞKAN ARILAR SINIFI

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

Kara Fahrettin (AK) Gölde balıkçılık

TİLKİ İLE AYI Bir varmış bir yokmuş, Allah ın günü çokmuş. Zamanın birinde bir tilki ile bir ayı yaşarmış. Bir gün bunlar ormanda karşılaşmışlar ve ar

HAZİRAN 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ. Haziran 2015 Bülten

ATATÜRK'Ü ANIŞ. Adım-Soyadım:...

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

ARALIK AYI +3 YAŞ ÖZEL YAKACIK BALKANLAR KOLEJİ Eğitim Öğretim Yılı AYIN TEMASI

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

ANAOKULU BİRİMİ AY: ŞUBAT YIL: 2017

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

Bu kitabın sahibi:...

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos :42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos :20

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

5. ÜNİTE YÜZDE FAİZ HESAPLARI

PROBLEMLER DEĞERLENDİRME 1 (SAYI - KESİR) 4) Bir kişi borcunun önce 2 7 sini sonra 3

küreğini denize düşürüyor, düştüğünü fark edemiyor. Amcam kalkıyor, siye küreği ile kayığı dayanacak, bakıyor kürek yok, kayıktakilere soruyor, kimse

Dersin Adı Alan Meslek / Dal Dersin Okutulacağı Dönem / Sınıf Süre. Dersin Amacı. Dersin Tanımı Dersin Ön Koşulları

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

CÜMLE BİLGİSİ. ( Cümle değildir. Anlamı yok)

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

3 YAŞ EKİM AYI TEMASI

KELOĞLAN ANA OKULU MAYIS AYI EĞİTİM VE ÖĞRETİM PROGRAMI PLANI...

MATEMATİK ÖYKÜLERİ BİLGİÇ İLE SAYGIÇ NEŞELİ

2. Sınıf Cümle Oluşturma Cümle Bilgisi

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

KIRLANGIÇ L: Chelidonichthys lucerna M: Kırmızı Kırlangıç Đ: Tub gurnard A: Roter Knurrhani F: Grondin perlon

Ö. Ç. BİLFEN ANAOKULU 6 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri. Sohbetler

1. Her şeklin diğer yarısını aynı renge boyayalım.

İSTANBUL İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ BİLİM OLİMPİYATLARI 2018 SINAVI

MEVSİM İLKBAHAR SAĞLIKLI YAŞAM. İlkbahar mevsiminin özelliklerini öğreniyoruz.

İSTANBUL İLİ İLKÖĞRETİM OKULLARI 4, 5, 6. SINIFLAR ARASI MATEMATİK OLİMPİYATI SORU KİTAPÇIĞI 13 NİSAN 2013 T.C İSTANBUL VALİLİĞİ ÖZEL AKASYA KOLEJİ

İSTANBUL İLİ İLKÖĞRETİM OKULLARI 4, 5, 6. SINIFLAR ARASI MATEMATİK OLİMPİYATI SORU KİTAPÇIĞI 13 NİSAN 2013 T.C İSTANBUL VALİLİĞİ ÖZEL AKASYA KOLEJİ

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

4. ve 5. Değerlendirme Sınavları. Puanlama Aşağıda...

ALADAĞLAR - Kaldı Doğu Sırtı (3723m.)

Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ ŞEKERLİK EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ

Kocaman Bir Set! 3. Her sene milyonlarca turist Çin Seddini görmeye gelir. 4. Turisler duvarın üstünde yürümeyi çok severler.

25. Aşağıdaki deyimlerle anlamca üçlü bir grup oluşturulduğunda hangisi dışta kalır? A) eli bol B) eli açık C) eli geniş D) eli kulağında

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.

Anzarot Muzaffer (ŞEN)

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

En buruk 'vira bismillah'

Osmanlı denize küskün müydü? Nice denizlerde hüküm sürmüştü de neden denize girmek yerine sahildeki kahvehanelerden onu seyretmekle yetinmişti?

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

ÖZEL NİLÜFER ANAOKULU MELİKE DAĞ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI 2. DÖNEM YAZ OKULU EĞİTİM PROGRAMI

ÇIKARMA İŞLEMİ. A) Aşağıda modellenmiş olan çıkarma işlemlerini yapalım. B) Aşağıda modellenmiş olan çıkarma işlemlerini yapalım. ... c) eksilen ...

MART AYINDA ÖĞRENDİĞİM DİL GELİŞİM ÇALIŞMALARI

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU 2 YAŞ MİNİK ARILAR SINIFI AYLIK EĞİTİM VE BRANŞ DERSLERİ PROGRAMI

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

UFUK ARSLAN ANADOLU LİSESİ

Ceviz ile ilgili siz değerli ziyaretçilerimizle,anısının küçük fakat izlerinin çok büyük olduğu ceviz başlangıç öykümü paylaşmak istiyorum!

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

YEM AMAÇLI SU ÜRÜNLERİ AVCILIĞINA YÖNELİK USUL VE ESASLARA İLİŞKİN DÜZENLEME

Tuana A. : İlkbaharda yapraklar açıyor. Naz Ç. : Kışın hayvanlar yiyecek bulamaz. İpek Y. : İnsanlar hava soğuyunca kalın giyinirler. Hüseyin Boran Ç.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

BATI KARADENİZ BÖLGESİ

4.SINIF ÇARPMA-BÖLME İŞLEMİ PROBLEMLERİ

Elvan & Emrah PEKŞEN

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

Transkript:

İkiz Ömer in Ramiz (ŞAHİN) 1931 doğumluyum, 80 yaşındayım. Balıkçılığa ilkokulu bitirince başladım, halen de devam ediyorum. 6.5 metre boyunda, 9.5 beygirlik pancar motoru olan bir kayığım var. Denize kendi başıma giderim, gemicim yok. İnsanın gemicisi olmasından maksat, ona bakabilmesi. Denizde balık yok ki, gemiciye bakabileyim Çocukluğumda, 5-6 metrelik kayığımız vardı. O zamanlar kayıklarda pek motor olmazdı. Kayığında motor olan Çerkezler (BATI lar), Proçollar (KÜÇÜKKIRIMLI lar) vardı. Sonra biz almıştık. Bizden sonra da Lütfü (YETMİŞBİR) abiler almıştı. Şimdi benim küçük kayığımda o zamankinin beş misli büyüklüğünde motor var. Balıkçılık genel olarak Yakakent te yapmış olmamla birlikte, doğuda Terme ye, batıda Ayancık a kadar olan bölgeye balıkçılık yapmak için gittim. Terme de yaptığım balıkçılıkla ilgili unutmadığım bir anım da var. Yaşar (ARPA) ve Kalaycının Ali (CİRİT) ile balıkçılık yapmaya kürekle Terme ye gitmiş, orada iken asker olduğum haberi gelmiş, bunun üzerine balıkçılığı bırakarak askere gitmiştim. Havyarcılık Babamlar Kızılırmak ta mersin balığı havyarcılığı yapardı. Mersin balığı avcılığına kış aylarında 3-4 ay süre ile giderdik. Mersin balığı avcılığı için ırmağa giderken bazen hava bozar, kayıklarımızı kıyıya çekmek zorunda kalır, hava düzelene kadar üç beş gün oralarda kalırdık. Balığa gittiğimiz o aylarda ırmağın suyu fazla olduğunda çamurlu akardı. Babam ırmağın suyu ne kadar kırmızı olursa, o kadar 244

iyi olur der, ırmağın kırmızı suyunu işaret ederek, oğlum hep para akıyor derdi. Fotoğraf, Irmakta yakalanmış bir mersin balığı, arka sağda kalınan kelikler, solda serende asılı kanca takımları. Golan, morina, şip, karaca gibi mersin balığı türlerinin avcılığı için kancalar kullanılırdı. Kancalar Sürmene den getirtilirdi. Daha sonraları bir ara, 1938 veya 1939 yılları olabilir, Romanya dan galvanizli, paslanmayan çelik kancalar da getirtilmişti. Bu kancalar daha sonraki yıllarda piyasadan kayboldu, bir daha gelmedi. Sonraki yıllarda, yaz mevsiminde, orkoz olmayan yerlere ağ kurularak da mersin balığı avcılığı yapıldı. Ancak bu ağlardan pek randıman alınmadı. Irmağa avcılığa gittiğimizde her tarafı kamıştan, bir nevi çadır özelliğinde, mağaza dediğimiz yerlerde kalırdık. Bir gün burada gece yatarken, uyandığımda yorganımın üzerine, kamışların arasından dört parmak kar yağdığını görmüş, babama baba kalk, kar yağmış diye seslenmiştim. Kaldığımız yerlerde odun bol olduğundan ateş ve ısınma sorunumuz olmazdı. Mağazanın ortasında kanca ile asılı kazan durur, altında ateş yakar, yemeklerimizi pişirirdik. 245

Ticaret Bakanlığı ve Avcılığı İşleri Müdürü Cevdet AYGÜN, 1961 yılı Mart ayında Kızılırmak, Yeşilırmak ve Sakarya mansaplarında yaptığı incelemeleri içeren yazısında balıkçıların kaldığı yerler ile ilgili bilgiler yer almaktadır: (.) Havyarın balık çıkarılma ve işleme ameliyeleri, mansaplarda balıkçıların yaşadıkları salaş kulübeler içinde yapılmaktadır. Zemine çakılı direkler üzerine inşa edilen, tavanı ve etrafı sazlarla örtülen bu salaşlar balıkçıların mutfağı, yatakhanesi, malzeme deposu, hulasa her şeyidir. Tavandan sarkan ipin ucunda asılı kazan ve altında yakılan ateşte balıkçıların yemekleri pişirilir. Bir istihsal mevsimi sonunda boşaltılarak olduğu gibi olduğu gibi terkedilen bu salaşlar gelecek mevsimde çoğu zaman tahribe uğramış, direkleri götürülmüş olarak bulunduklarından tamir veya yeniden inşa edilirler. Türkiye de Siyah Havyar (Caviar) İstihsali ve Problemleri (Kısım II) Dr. Cevdet AYGÜN Ticaret Bakanlığı ve Avcılığı İşleri Müdürü Balık ve Balıkçılık Dergisi Cilt: XIII Sayı 1, Ocak 1965, s. 2 Kancalar 5-10 gün denizde durur, ağzı köreldiği için bu süre sonunda alınarak, eğe ile sivriltilirdi. Kancalar çok iyi balık tutardı. Kancaların bir sırası mantarlı, bir sırası mantarsız olur, balık ırmağa girerken, mantar da onun boşluğundan gider, balık kuyruk salladı mı, kanca balığa geçerdi. Kancaları ellediğimizde ölmüş olan mersin balıklarının havyarına, tuz suda eritilip, tuzlu malason yapılırdı. Kancalardan canlı aldığımız balıkların havyarı ise kutuya yapılırdı. Canlı balıklardan alınan havyarlar daha makbul olduğundan, daha fazla para ederdi. Canlı balığa ait havyara muamele için, yurt dışından gelen bir toz kullanılırdı. O toz eritilerek, havyara işlem yapılırdı. Balıklardan çıkan havyar miktarı değişiklik gösterirdi. Çok büyük balık olur, havyarı az çıkar, on beş, yirmi kilo balık olur, 6-7 kilo havyar çıkardı. Kancaların ipleri kendirden yapılır, kendirler Kastamonu dan getirtilirdi. İpler Bafra dan aldığımız katran ile katranlanırdı. Katran 246

denizde ipin çürümesini, kancaların da paslanmasını önlerdi. Katranlama işleminde, katran bir kapta kaynatılır, takım hazırlanıp, kancaları eğelendikten sonra, katranın içine sokulup, çıkarılır, kuruduktan sonra suya av için bırakılırdı. Bir takımda 60 kanca bir tarafta, 60 kanca diğer tarafta 120 kanca olurdu. Derin yerlerde taşla, sığ yerlerde ise kazıkla sabitlerdik. Kancalar balığın orta suyunda olurdu. İki sıra olan kancaların mantarsızı aşağıda, mantarlısı ise yukarıda olurdu. Irmağın suyu kuvvetli aktığından, mantar olmasa, o takımlar çalışmazdı. Akıntı o kadar güçlü akardı ki, takımı zor ellerdik. Balık ırmağa girmek isteyip, giderken onun gittiği yolun boşluğunu mantar buldu mu, kanca balığın arkasına gider, kanca o zaman balığa batardı. Saluklardaki kancaların ucu kıl gibi ve sivri olduğu için kötek, kalkan balığı veya başka balıklar da takılırdı. Resim-Mersin avcılığına kullanılan karmak 247

Mersin avcılığında saluklar gündüz ellendiği için, akşamları boş olduğumuzdan, molozmaya giderdik. Irmaktan itibaren Kumcağıza, İncirburun a kadar olan bölgede kötek, kefal olurdu. Denizin çok kötü olduğu zamanlarda saluklar kopar gider, takımları aramaya Kumcağız a kadar giderdik. Kancaları yaparken, iki üç parmak kalınlığında balya balya mantar gelir, onları keser, damgalar, ipliğini takar, arkasına çıkmaması için düğüm atar, katranlar, mantarın ipini de kancaya geçirirdik Herkesin kancasında demirden yapılmış damga ile nişanı olur, birbirine karışmazdı. Mesela amcamınki (Osman ŞAHİN) O idi bizimki (Ömer ŞAHİN) Ö idi. Damgalar damağının arka tarafından geçirilip, monte edilirdi. Havyar miktarı yıldan yıla değişirdi. On altı, on yedi yaşlarındaydım, 120 kilo havyar yapmış, o yıl biz birinci olmuştuk. Sonraki yıllarda Sürmene den gelenler daha fazla havyar yapmış, bizi geçmişlerdi. Çünkü onlar Sürmene de daha iyi kancalar yaptırarak gelmişlerdi. Havyarı Bafra da Ali İŞMEN alır, kilosuna yazın yirmi lira, kışın yirmi iki lira verirdi. Erkek balık para etmez, bu yüzden havyarlı olana balık denir, havyarsız olan balık yerine bile konmazdı. Havyarı alınmış mersin balığı leşini, ırmakta kayıkları bağladığımız yerlere atları ile gelen, balıklarımızı taşıyan yükçülere verirdik. Onlar balıkları alırken, en yağlı olanlarını seçerdi. Koca balığı bir bakraç yoğurda verirdik. Yakaladığımız balıkları at arabasıyla, öküz arabasıyla, arabalar önde, biz arkasında Bafra ya götürürdük. Arabaları oraya yakın köylerden bulurduk. Balıklarımızı sandık, kasa gibi bir şey olmadığından küfelere, çuvallara korduk. O zamanlar ırmakta 20-25 tane kancacılık yapan kayık olurdu. 248

Yakakent ten bizim dışımızda Lütfi abi (YETMİŞBİR) ve Çolak Şükrü (ÖZTÜRK) olurdu. Diğer kayıklar, 3-5 tanesi Sürmene dışından olmak üzere, Çarşamba ve Terme den gelirdi. Naylon ağlar Molozma ağlarımızı, ipini İstanbul dan getirerek kendimiz dokurduk. Kurşunları kalıplarına kendimiz döker ya da satın alırdık. Molozma ağları 100-150 kulaç uzunluğunda 1.5 kulaç derinliğinde olurdu. Palamutçuluk zamanlarında kendi ipliklerimiz ile ağ dokuduğumuz olurdu. Sadık ın (OFLUOĞLU) annesi Melek abla da bize ağ dokurdu. Ağları her sabah ıslak kalıp çürümesin diye serenlere serer, kuruturduk. Ağlarımız iki yıl kadar kullanılırdı. Naylon ağı, Samsun dan ilk ben almış, param olmadığı için, ancak ağın yarısına takabilmiştim. Balıklar naylon ağ tarafına vurmuş, diğer tarafına vurmamıştı. Naylon ağların yaygınlaşmaya başladığı dönemde Milliyet Gazetesinde çıkan bir ilan,17.04.1960, s..5 İplik ağlar zarar görmesin, çamur almasın diye çam kabuğu boyasına sokulurdu. Çamların kabukları alınıp inceltilip dövülür, daha sonra kazanlarda kaynatılırdı. Ağı kaynamış olan bu suya sokup, çıkarırdık. Ağ kıpkırmızı olurdu. 249

( ) Zamanımızda doğrudan doğruya liflere müessir olan maddeler kullanılmaktadır. Bu vasıtalar menşei nebati olan dilbağ maddeleri olup esas itibarile yalnız pamuk ipliğinden mamul ağlar için kullanılmaktadır. Türkiye de dahil olmak üzere, bilimum Akdeniz memleketlerinde yerli çam ağaçlarının mesela (Pinus, Pinea) kabukları toplanıp havanda dövülür ve elde edilen toz sıcak su katılarak bir mahlul yapılır. Ağlar bu mahlûle daldırılır ve açık havada sehpalara üzerinde kurutulur. Bu daldırma ameliyesi muntazam fasılalarla tekrarlanmalıdır. Bu usul ucuzluğu noktai nazarından elverişlidir. Burada müessir madde ağaç kabuklarında bulunan tanindir. ( ) Balık Ağlarının Dayanma ve Korunma Yolları Ekonomi Bakanlığı Neşriyatı Halk Basımevi, Seri: 4 No:8 Ankara 1935, s. 4,5 Kış aylarında Ayancık tarafına kalkancılığa giderdik. Oralarda kayalık çok olduğu için kalkan fazla olurdu. O zamanlarda balık boldu, ancak insanlarda balık satın alacak para yoktu. Bu nedenle yakaladığımız balıkları mal karşılığı sattığımız olurdu. Palamudu ilk zamanlarda sadece ağ ile yakalardık, olta ile palamut avcılığı işi sonraları başladı. Çok palamut yakaladığımızda, Kozköy e, Etyemez e küfelere doldurduğumuz palamut balıklarını satmaya götürür, mısırla, buğdayla trampa ederdik. Ayrıca her balık da beğenilmez, belli başlı balıklar yenirdi. Çocukluğumuzdan itibaren, mersin balığı, lüfer balığı yemeye alıştık. Şimdi balık kıtlığından kedinin bile yemediği çarpanları, mavrişgülleri yiyoruz. Uskumru çocukluğumda çok olurdu. Babam 45 yaşındayken, 1952 yılında vefat etti. Babamın ölümü sonrası dönemde ne oldu bilmem, uskumru kayboldu gitti. Uskumru avcılığı palamuttan sonra kış aylarında yapılırdı. Bir parmak, elle dokuduğumuz sık ağı vardı. Uskumru ağları gündüzleri kurulurdu. Bu ağları çok fazla açığa kurmaz, en fazla 5-6 kulaçlara, genelde 3-4 kulaçlara kurar, gece ellemek için gider, gittiğimizde kolay bulmak için şamandırasına zil takar, hava bozacak olursa kaldırırdık. Bir ramazan ayında Sinop a buradan kalkan balığı götürüp satmış, gelirken de oradan buraya uskumru alıp getirmiş, burada satmıştık. 250

Fotoğraf, Ramiz ŞAHİN (önde oturan), Kara Cemil (solda), oğlu Zafer, kızı Hülya, ustası ve Kazık Kemal (Balcı) ile yeni yaptırdığı kayığının önünde. Kalkan balıklarını büyük sandıklara koyup, Gerze den vapura vererek İstanbul a gönderdiğimiz olurdu. Bu sandıklardaki balıkları Gerze de ambar işlerini yapan Maksut un orada karla buzlardık. Kalkan balıklarını İstanbul a göndereceksek, ağları vapurun geleceği güne göre çekerdik. Büyük sandıklara 150-200 balık konur, bir sandıkta beş yüz kilodan fazla kalkan balığı olurdu. Kalkan balığını koyduğumuz sandıklar vapura vinçle alınırdı. Üç kilodan küçük kalkan balığı pek 251

para etmez, bu nedenle üç kilodan daha büyük kalkan balıklarını gönderirdik. Kalkan balıklarını dikine yan yan kor, bir sıra balık, bir sıra kar yaparak sandığı doldururduk. Bir sandıkta dört beş sıra balık olurdu. Karı köylüler kar kuyularından getirirdi. İstanbul da balığımızı gönderdiğimiz kabzımalımızdan, balıkların parası aksamadan gelirdi. Gerze den kalkan vapur, bir gün bir gecede İstanbul a giderdi. Balıklarımızı Ayancık tarafında çalışırken, oradaki kabzımallara satardık. Yunus avcılığı Yunus avcılığı için devlet bize mavzer, mermi verdi, onlarla avcılık yaptık. Yunuslar hamsinin olduğu yerlerde, daha çok da Şubat Mart aylarında olur, arayıp yerini bulurduk. Önüne ağır ağır hiç ses çıkarmadan gider, tüfek menziline gelince ateş edip vururduk. Vurma işini tüfekle de mavzerle de yaptım. Yunus avcılığında, yunusun nereden dalıp, nereden çıkacağını tahmin etmek önemlidir. Ben yunusun dalışına göre nereden çıkacağını bilir, önüne geçer, balık kafayı çıkarıp, orta belini yukarı çıkardığında ateş ederdim. Başka yerinden pek ölmezdi. Yunus çok kurnaz hayvandır. Sana doğru gelirken, biraz tıkırtı olduğunu duysa, döner geri gider. Bu nedenle önüne de pek gelmemek, yandan yandan yaklaşmak gerekir. Yunuslar hamsiyi bulduklarında, 50-100 tanesinin bir arada bulunduğu olurdu. Hamsi olmadığında daha az sayıda bir arada bulunurlar. Hamsi olduğunda, dikkatleri dağıldığından olacak, daha kolay vururduk. Hemşerimiz Aydın AYDINLI'nın 22 Nisan 1989 tarihli Milliyet Gazetesinin 1. sayfasında çıkan yunuslarla ilgili haberi 252

Bazen ava çıkıp, hiç vuramadığım günler olduğu gibi, yirmi tane vurduğum günler bile olurdu. Vurduğum yunusları hemen kayıkta yüzer, derisini alır, leşini denize atardım. Deriyi ince ince diler, büyük kazana koyup ateşte kaynatırdım. Yunusun dupduru yağı olur, bu yağı İstanbul dan fabrikalar alır, çok güzel para ederdi. En çok ve en iyi yağ, yunusların en küçüğü olan mutur türünden çıkardı. Muturun yağı daha mülayim olurken, diğerlerinin ki biraz sert olurdu. Ben son avlandığımda, vurduğum yunusun yavrusunun, ölmüş annesini emdiğini gördükten sonra, Allah bu işten bana, çocuklarıma geçim nasip etmesin deyip, yunus avcılığını bıraktım. Çocuklarım okuyordu, paraya ihtiyacım vardı, yunuslar da para ediyordu, bu işi yaptım, bu işten bir günah varsa, bize mavzeri, mermiyi veren devlet günahını çeksin. Yunus vurmanın, adam vurmadan farkı yok. Devlet 253

bize bedava mavzer ve fişek vererek onları niye vurdurdu, bilmiyorum? Balık çok yiyordu desen, şimdi daha fazla var. Yunus avcılığına, yasaklandığı 1984 yılına kadar çeşitli kısıtlamalar uygulanmıştır. Aşağıdaki çizelgede buna ilişkin bilgiler yer almaktadır: Çizelge- Yunus Avcılığı ile İlgili Düzenlemeler* Düzenlemeyi Yapan Kurum İktisat ve Ticaret Vekâleti Ticaret Bakanlığı Gıda-Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Genel Müdürlüğü Düzenlemenin Adı 1956 senesi için balık avlama yasakları Avcılığının Düzenlenmesine Dair 28 Numaralı Avcılığının Düzenlenmesine Dair 31 Numaralı Avcılığını Düzenleyen 1974-1975 Av Mevsimine ait 2 Numaralı Avcılığını Düzenleyen 1978-1979 Av Dönemine İlişkin 6 Numaralı Düzenleme Yunus balıklarının Haziran iptidasından Eylül sonuna kadar avlanması yasaktır Yunus balıklarının Haziran iptidasından 1 Ekime kadar avlanmaları yasaktır Yunus balıklarının Haziranın iptidasından 30 Eylüle kadar her ne suretle olursa olsun avlanmaları yasaktır Yunus balıklarının üreme mevsimi olan 10 Haziran-1974 den, 30 Eylül 1974 tarihine kadar avlanmaları yasaktır 1978-1979 av dönemine mahsus olmak üzere yunus balığı avcılığı serbesttir. Yayımlandığı Resmi Gazete 13.04.1956 07.04.1972 02.04.1973 31.03.1974 12.02.1978 Avcılığını Düzenleyen 1979-1980 Av Dönemine İlişkin 8 Numaralı 25 Mayıs- 31 Ekim tarihleri arasında Yunus Balığı avcılığı yasaktır 22.02.1979 254

Tarım ve Orman Bakanlığı Genel Müdürlüğü Tarım ve Orman Bakanlığı Daire Başkanlığı Avcılığını Düzenleyen 1980-1981 Av Dönemine İlişkin 10 Numaralı Avcılığını Düzenleyen 1982-1983 Av Dönemine İlişkin 14 Numaralı Avcılığını Düzenleyen 1984-1985 Av Dönemine İlişkin 17 Numaralı 1 Haziran 31 Ekim 1981 tarihleri arasında Yunus Balığı avcılığı yasaktır 20 Mayıs-31 Ekim 1982 tarihleri arasında yunusların avlanması yasaktır Yunusların avlanması yasaktır 28.02.1980 28.02.1982 29.02.1984** * Düzenlemenin aynı şekilde devam ettiği yıllar alınmamıştır. **Avrupa'nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi Bakanlar Kurulunca onaylanarak 20 Şubat 1984 tarihli Resmi Gazete de yayımlanmıştır. Sözleşmenin Kesin koruma altına alınan fauna türleri başlıklı EK II Listesi ile yunuslar koruma altına alındığından, avcılığına yasaklama getirilmiştir. Balıkçı hep kandırılır Bir kurban bayramı arifesinde, ağları kaldırdım. Ağlardan hiç beklemediğim kadar mersin ve kalkan balığı çıkmıştı. Onları satmak için dışarı getirdiğimde, Yaşar (ARPA) ile ortak çalışan Hamdi KAYA ya şu balıklarımı alın dedim. Hamdi Ramis önümüz kurban bayramı, bu balıkları şimdi kim alır, kime satacağız? diyerek almak istemedi. Daha sonra Yaşar, Hamdi ye, ne olacaksa olur, Ramis i üzmeyelim, alalım dedi. Bunun üzerine Hamdi istemeye istemeye, çok fazla sayılmayacak bir ücrete benimle anlaştı. Çok zaman sonra öğrendim ki, o balıklardan çok iyi para kazanmışlar. Bunu Hamdi bir sohbet sırasında anlatmıştı. O zaman Yakakent te banka yok, Alaçam da vardı. Bir gün Ziraat Bankası müdürü Hamdi ye bankaya uğrasın diye haber gönderiyor. Hamdi de bunun üzerine bankaya gidiyor, havalesinin geldiğini öğreniyor. Benden aldıkları balığın satılacağına çok umutları olmadığı için, o balığın 255

parası akıllarında bile yokmuş. Banka ona yüklüce bir para veriyor, Hamdi bir yanlışlık olmasın diye, birkaç kez bankadakilere soruyor. Sonra İstanbul a balığı gönderdikleri komisyoncuya telefon açıp, gönderdikleri balığın çok rağbet gördüğünü ve iyi bir fiyattan satıldığını öğreniyor. Hiç ummadıkları yerden gelen bu para ile Samsun da kendilerine ziyafet çekip, çoluk çocuğa da hediyeler almışlar. Bana anlattığında, Hamdi bir bakım sözü vermişti, hala yerine getirmedi. Ayı balığı Ayı balığına rastladığım olurdu. Kalkan balığını yakalayıp, havaya atıp atıp tuttuğunu gördüm. Açıklarda da olurdu, sahile indiği de olurdu. Yakın zamanlara kadar gördüğüm olurdu, ama artık görmüyorum. Onu yakalayanı hiç görmedim, kolay kolay kendini yakalatmaz. Babamlar bir seferinde ırmakta kanca ile tutmuşlar, kancadan kurtarıp salana kadar, akla karayı seçmişler. Güçlü ve çok büyük dişleri olduğundan, kendilerine dalmasın diye, bağlayıp da kurtarmaya çalışmışlar. Bir seferinde denizde ölmüş bir ayı balığı bulmuştum. İlginç bularak, onu alıp, kıyıya getirmiştim. Onu Sırrı (ŞEN) alıp Alaçam a, Bafra ya götürüp, bir çadırın içinde, canavar seyrettireceğiz diye, para karşılığı göstermişlerdi. Bu iş o kadar ilgi çekmişti ki, seyretmeye gelenlerden 25 kr aldıkları halde çok para kazanmışlar, bana da bir miktar vermişlerdi. 256