ALİYA İZZETBEGOVİÇ İN TÜRKLERE YAZDIĞI MEKTUP( )

Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

Değerli Çekmeköy Anadolu İmam Hatip Lisesi Öğrencileri

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

TEHLİKELİ YOLCULUKLAR

Fransa'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürleri yayınlayan Fransız Dergisi'ne baskın düzenlendi ve 12 kişi öldürüldü.

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

ABD'nin iki seçeneği kaldı: Ya gücünü artır ya da Taliban'a göz yum

1. ABD Silahlı Kuvvetleri dünyanın en güçlü ordusu

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Avrupa Birliği Nedir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Başbakan Yıldırım, Otonomi Açılış Töreni nde konuştu

Devrim Öncesinde Yemen

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Değerli S. Arabistan Cidde Uluslararası Türk Okulu

Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Cumhuriyet Halk Partisi

Bilge Kral Aliya'yı Unutmadık!..

BOSNA-HERSEK TEKİ KÜLTÜR, BİLİM VE EĞİTİM ÜZERİNDEKİ OSMANLI ETKİSİ: MEVCUT DURUM

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Yardım kuruluşlarının kurban bedelleri

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Başbakan Davutoğlu Bosna-Hersek te

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

İkrime Sabri: Mescidi Aksa nın. Bir Karışından Bile Taviz Vermeyiz

"medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar" vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu

SAYIN BASIN MENSUPLARI;

Dunkirk'ün gerçek tarihi

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Avrupa da Yerelleşen İslam

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

İstihbarat raporu açıklandı : İşte Kandil gerçeği

Strasbourg da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için günlerdir eylemde olan kadınlar, Haber alıncaya kadar buradan ayrılmayacağız diyor.

KURTULUŞUN 95. YILI COŞKUYLA KUTLANDI

Azrail in Bir Adama Bakması

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

Filmin Adı: Şaban Oğlu Şaban. Oyuncular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Şener Şen. Filmin Yönetmeni: Ertem Eğilmez. Senaryo: Sadık Şendil

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Kral Davut (Bölüm 2)

1. Çağımızda, toplumların mutluluk ve. refahlarının hatta bağımsızlıklarının; bilimin. ışığında sürdürülen araştırma ve geliştirme

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Mübariz İbrahimov tek başına 45 Ermeni asker ve subayı

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

2015 KIZILAY Haftası İlköğretim sınıf Takdimci El Kitabı

American Tank Company (Ruhi) vs Afrika Schützenkompanie (Levent) 1750 pts & Mid-War Hold the Line

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

GÜVENLİ YAŞAM 4/A EBRAR TEKİN

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI, (1)

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü Ölümünün 78. Yılında Saygı ve Minnetle Anıyoruz

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman

Osmanlıların Macaristan in Tarımına Etkileri. Dr. Szőllősy Gábor Magyar Mezőgazdasági Múzeum és Könyvtár Budapest

İKİNCİ BİNYILIN MUHASEBESİ İÇİNDEKİLER

BEBEĞİNİZİN BİR SORUNU VAR

Araştırma Notu 15/179

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın?

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti


Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

7AB 2 nd SEMESTER TURKISH FINAL REVIEW PACKET. 1. A: Adın ne? B:... a) Adım Alex b) Adın Alex c) Adımız Alex d) Adları Alex

Bir Prens Çoban Oluyor

MİLLİ MÜCADELE TRENİ

Başbakan Yıldırım, 25. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı sonrası basın çadırını ziyaret etti

Çocuklar en iyi notları getirmeseler de boğazımızdan kesip alıp verdiğimiz telefonları, en iyi şekilde ve gözü gibi korudukları bir gerçektir.

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

TÜRKİYE GRAMEEN MİKROKREDİ PROJESİ BİSMİL ŞUBESİ. KONU: TGMP Bismil Şubesi Üyelerinden Hasibe TEKİN in Hayatı

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

Transkript:

ALİYA İZZETBEGOVİÇ İN TÜRKLERE YAZDIĞI MEKTUP( ) Merhaba efendim, ben Aliya. Aliya İzzetbegoviç. Bosna-Hersek in cumhurbaşkanıyım. Sizi Devlet-i Aliyye nin en güzel şehirlerinden birinden, Bosna Sarayı ndan, sizin daha sık kullandığınız haliyle Saraybosna dan selamlıyorum. Bu kısacık sohbetimizde, parçası olduğumuz Avrupa dan, Avrupa nın ve Batı nın aslında ne olduğuna dair bazı tecrübelerimden bahsetmek istiyorum. Belki bilirsiniz, benim dedem Devlet-i Aliyye nin ordusunda askerlik yapmıştı, Üsküdar da. Orada tanıştığı bir Türk kızıyla, ninem Sıdıka ile evlenmiş. Babam Mustafa Bey, bu evlilikten doğmuş. Biz ailece 1927 ye kadar Bosanski Samac şehrinde yaşadık. Bu şehir Sultan Abdullaziz zamanında Müslümanlara tahsis edilmiş, Semendire den gelen Boşnaklar tarafından kurulmuş. Ben iki yaşındayken Saraybosna ya taşınmışız. Çocukluğum ve öğrenciliğim Saraybosna da geçti. Bu dönemde Yugoslavya da Kara Corceviç hanedanı hüküm sürüyordu. Bu hanedan, 19. yüzyılda Devlet-i Aliyye ye isyan eden Sırp Kara Corceviç in kurduğu hanedandı. Birinci Dünya Savaşı ndan sonra Corceviçler planlı bir şekilde Müslüman halkı yok etmeye yönelik politikalar uyguladı. Yapılan toprak reformuyla bize ait 10 milyon dönüm toprağa el koydular. Birçok zengin aile, bir gecede her şeylerini kaybetti, Müslümanlar varlıklı uyandıkları günün akşamına fakir bir halk olarak girdi. Bosna da 3 halk yaşıyordu: Müslümanlar, Sırplar, Hırvatlar. Aslında onlar bizi Müslüman diye ayırmıyorlardı, bize Türk diyorlardı. Sırpların gözünde 1389 Kosova Savaşı nda burayı fetheden Türkler bizdik yani Boşnaklar. (Siz de sorguladınız mı bilmiyorum ama ben 28 Haziran 1389 ile 28 Haziran 1914 arasında küçük de olsa kurnaz bir bağ olduğunu düşünmüşümdür. Hatırlarsınız, 28 Haziran 1914 günü, Saraybosna da bir Sırp milliyetçisi olan Gavrilo Princip in ateşlediği kurşun Birinci Dünya Savaşı nı başlatmıştı. Bu savaşın en önemli amacı ise Devlet-i Aliyye yi çökertmek ve sömürgecilere karşı direnen son kaleyi tarumar etmekti. Bunu başardılar da.) Boşnaklara sorarsanız, tarihi hafızamızda üç tarihin çok önemli olduğunu söylerler. Birisi bu 1918. İkincisi Devlet-i Aliyye nin Bosna topraklarından çekilmeye başladığı, Avusturya- Macaristan ın yavaş yavaş hüküm sürdüğü 1878. Son olarak da artık Türk hâkimiyetinin tamamen son bulduğu ve Sultan Abdulhamid in resimlerinin duvarlardan indirilip Avusturya- Macaristan imparatorunun resimlerinin asıldığı 1908. Babam o günleri gözü dolarak anlatırdı hep. Çünkü 1908 den sonra biz Boşnaklar çok büyük sıkıntılar yaşadık. İkinci Dünya Savaşı ndan önce Sırplar ve Hırvatlar, ülkemizi ikiye ayırmaya karar verdiler. Hangi şehirde kimin daha fazla nüfusu varsa, o şehir o devletin olacaktı. Sırp ise Sırbistan ın, Hırvat ise Hırvatistan ın Türklerin yoğun olduğu bölgelerde Türkler hiç hesaba katılmadan sayım yapılacaktı. Tuhaf olan ise Bosna da en fazla nüfusa sahip milletin Türkler olmasıydı. Selman Kayabaşı, Karar Odası, 209 223 https://www.youtube.com/watch?v=52oup4zqxss&feature=youtu.be 1

İkinci ayrışmayı Soğuk Savaş ın sona ermesi ve Yugoslavya nın dağılmasıyla yaşadık. Bu yüzyılın bizce en hazin, en zalim, en yoksul vakitleri, 1992 ile 1995 arasına adeta sıkıştırılmış o felaket günlerdi. Hele insanın onurunun tamamen ortadan kalktığı, vicdanın yok olduğu, insanlığın, evet insanlığın kaybolduğu Temmuz 1995 Efendim. Boşnak kime deniliyor? Sırplara ve onları himaye eden Avrupalılara sorarsanız, Avrupa ya İslamı yaymaya çalışan Türklere deniyor. Peki, Türklere sorarsanız nasıl bir cevap alacaksınız? Çoğu, Boşnakları Müslüman olmuş Slav bir ırk diye tanımlıyor. Benim için ırk zaten önemli değil. Hele 1992-1995 arasında yaşadıklarımızdan sonra Boşnak isminin anlamı çok değişti. Ben size Boşnak ı Kültürünü, dinini, kimliğini sömürmeye çalışan güçlere karşı canı pahasına direnen millet diye tanımlasam ne dersiniz, bilmiyorum. Benim gözümde, Türkiye den bize destek olmak için gelen savaşçılar da Boşnak tır. Bosna ismini duyduğu an, kalbinin bir köşesinde küçük bir sızı hisseden başka milletlerin insanları da. Dedelerimizin seksen yıl önce Çanakkale de ve Yemen de korumaya çalıştıkları şey neyse bizim Saraybosna da ayakta tutmaya çalıştığımız şey oydu. Dünyayı sömürgeleştirmek isteyen, bunun için bazen dini, bazen dili, bazen ırkı, bazen mezhebi kullanan işgalcilere karşı insanlığı, kardeşliği bir arada yaşama idealini korumak için direndik. Bu idealin adı Bosna ydı. Boğazı sıkıldı, kurşuna dizildi, aç bırakıldı, tecavüz edildi, yalnızlaştırıldı ve ölüme terk edildi. O günü hiç unutmuyorum: Yugoslavya nın artık dağılacağı belli olmuştu. Slovenya ve Hırvatistan, bağımsızlıklarını ilan ettiler. Avrupalı devletler onları hemen tanıdıklarını açıkladılar. Biz, Boşnakların, Hırvatların ve Sırpların birlikte barışla yaşayacakları bir devleti savunuyorduk. Ama Sırplar bizim gibi düşünmüyorlardı. Yugoslavya nın hiç parçalanmadan, tamamıyla Sırp hâkimiyeti altında Büyük Sırbistan adıyla devam etmesini planladılar. Kimliğimizi yok edeceklerdi, bizi insan olarak bile görmeyeceklerdi. Yugoslavya ordusunun bütün silahlarına, Yugoslavya istihbaratının bütün araçlarına el koydular. Bosna-Hersek olarak bağımsızlığımızı ilan etmeye kalktığımızda Avrupa bizden referandum istedi. Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatların katıldığı referandumda % 64,4 bağımsızlık yönünde oy kullanıldı. Biz haklıydık ama o gün Sırp askerleri topraklarımızı, devletimizi işgal etmeye başladı. Silahımız yoktu. Tankımız, roketatarımız, uçaklarımız, bombalarımız da Hepsine onlar el koymuştu. Birleşmiş Milletlere başvurduk. Avrupa dan ve Amerika dan adaleti, hakkı, hukuku, yıllardır savundukları demokrasiyi, hürriyet hakkını, kendi koydukları ve var olduğunu savundukları ilkelere sahip çıkmalarını talep ettik. Yardım dilenmedik, para ve silah da Sadece ama sadece silahsız ve korunmasız halkı koruyacakları bazı tedbirler talep ettik. Çünkü Birleşmiş Milletler bunun için kurulmuştu. Barışı, demokrasiyi korumak, soykırımlara engel olmak Toplandılar, bir karar açıkladılar. Savaşın üstüne savaş eklemek istemiyoruz. dediler. Silah satışına ambargo koydular. Bu ne demekti? Bütün Sırplar silahlıydı, ama artık ambargo sebebiyle, direnmeye başlayan Boşnaklara silah satışı yasaklanmıştı. Avrupa ve Amerika, Müslümanları, Türkleri yani sizin deyişinizle biz Boşnakları elimiz kolumuz bağlı halde düşmanımızın önüne sürdü. 1200 gün boyunca gece ve gündüz cehennemi yaşadık. 1200 gün 2

boyunca Avrupa dan, Amerika dan sesimizi duymalarını bekledik. Her gün bizi kandırdılar, her gün bizi aldattılar. Çare bulmak ümidiyle gittiğimiz her toplantının aslında düşmanımıza daha fazla zemin hazırlama çalışması olduğunu fark edince Avrupa nın ne demek olduğunu anlamıştım. Onlar için biz yoktuk. Avrupa nın ortasında bir halk, sadece Müslüman olduğu için, hakkını hukukunu demokrasiyle aradığı için katillerin önüne elleri bağlı halde terk edildi. Ben halkımı bir savaşın yaklaştığına dair ikaz ettim, ama itiraf etmeliyim ki bir savaşın içinde olduğumuzu söylerken bile 20. yüzyılda bir millete soykırım uygulanacağını, hele bunun Avrupa nın gözünün önünde ve hemen yanında, onların göz yummasıyla yaşanacağını hiç ama hiç düşünmemiştim. (Soykırım elbette soykırımdır. Mesela neredeyse aynı tarihlerde Afrika da yaşanan ve bir milyon kişinin ölümüyle sonuçlanan Ruanda Soykırımı için Fransa Devlet Başkanı François Mitterand ın Oralarda yaşanan şeyin ciddiye alınmasını gerekli görmüyorum. dediğini duymuştum. Orası Afrika ydı. Yıllarca Fransızlar ve İngilizlerin sömürdükleri topraklar. Ben de Fransızların, İngilizlerin oralara bu kadar umursamaz baktıklarını biliyordum. Biz Avrupa da olduğumuz için en azından bir sorumluluk hissedeceklerini düşünmüştüm. Yanılmışım.) Peki, neler oldu Bosna da? Bosna dört taraftan Sırp askerleri tarafından kuşatıldı. Boşnaklar tarihte eşine az rastlanır bir direniş sergilediler. Kendi tüfeğimizi yapmaya çalıştık, kendi silahlarımızı üretmeye uğraştık. Şofbenden bombalar, soba borularından roketatarlar yaptık. Ama hiç tankımız olmadı mesela. Savaşı yaşamayan birine onu anlatmak çok zordur. Anlayamazsınız. Dört tarafı dağlarla çevrili bir şehre, her taraftan ateş edildiğini düşünün. Hareket eden her şeyi vurma emri veren bir zihniyet düşünün. Çocuk, kadın, bebek, yaşlı ayırmayan bir yöntem düşünün. Ağır silahlardan 700 bin merminin yağdığı bir şehrin ne hale gelebileceğini hayal etmeye çalışın. Milyonlarca boş kovan Elimizdeki insani malzeme tükendi Şehirde gıda bitti, temiz su şebekeleri yok edildi. Elektriğimiz ve gazımız yoktu. Odun ve kömürümüz de Şehre giriş ve çıkış da yapılamıyordu. Bir kuşatmaydı bu. Çocuklarımız, bebeklerimiz, yaşlıları açlıktan, bakımsızlıktan öldüler. Birleşmiş Milletler, yardım gönderiyoruz diye bize otuz yıl öncesine ait konserveleri, pirinç paketlerini gönderdiler. Bu konserveleri sokağa koyduğumuzda, kapağını henüz açmadan köpekler bile onların kokusunu alıp hemen kaçıyorlardı. Savaşı yöneten bir lider olarak aldığım en acı haberler, kadınlarımıza ve kızlarımıza yönelik tecavüzlerdi. Maalesef Bosna nın her tarafından, Mostar dan, Srebrenitsa dan bu tür haberler alıyorduk. Bu, Sırp askerlere verilmiş kati bir emirdi. Sırp entelektüellerinin teorisini yazdığı etnik temizliğin bir parçası olarak Sırp yöneticiler tarafından kurgulanmış iğrenç bir plandı. Bir gün Brçko da üç bin kardeşimizin boğazlanıp nehre atıldığını öğrendik, başka bir gün toplu soykırım Kosaraz da devam etti, peşinden Prijedor da Ve sonra bütün Bosna da Biz Sırplara düşman değildik. Onların yöneticilerinin bize ve ortak yaşama idealine karşı çıkmalarına direniyorduk. Yani Sırp devletinin takip ettiği işgal politikasına Ama 3

düşmanımız yani Sırplar, doğrudan bizim milletimize düşmandı. Savaşta bile olsak, inançlı bir Müslüman olarak Kitap ne emrediyorsa ona göre davranmak zorundaydık, öyle de davrandık. Bunu insanlık ve İslamlık onuruyla ve gururuyla söyleyebilirim. Sırplar, şehitlerimizi gömdüğümüz mezarlarımıza bile tahammül edemediler, hepsini tarumar ettiler. Sadece mezarlarımızı değil, tarihi eserlerimizi de Yüzyılların kıymeti Mostar daki köprümüz, Saraybosna daki NAHIT Kütüphanemiz ki bu kütüphane Avrupa mimari tarzına göre inşa edilmişti. Yıktılar, yaktılar. Yıkılan 1300 camimizi saymaya gerek var mı bilmiyorum. 200 bin insanımızın öldüğünü, binlerce kadınımıza ve çocuğumuza tecavüz edildiğini, insanlarımızın açlıktan kırıldığını ve yüz binlerce vatandaşımızın yurtlarından kaçmak zorunda kaldığını gördükleri halde Fransa, İngiltere, Rusya gibi büyük devletler ne yaptı dersiniz? Onlardan sadece Saraybosna ya uygulanan ambargoyu kaldırmalarını istediğimiz zaman, Güvenlik Konseyi toplandı ve talebimiz işte bu modern ve demokrat devletler (!) tarafından reddedildi. Ben hem onların, hem Sırpların bana karşı işlediği suçları affedebilirim, askerlerime karşı işledikleri suçları da Ama söyleyin, hangi sabır, hangi vicdan, hangi inanç onların kadınlarımıza ve kızlarımıza yaptıklarını affettirebilir? Asla affetmeyeceğim. Bütün bu anlattıklarımdan sonra Batı nın ve Avrupa nın Bosna da yaşanan soykırıma müdahale etmediğini söylemiyorum. Yanlış anlaşılmasın. Onlar, bu soykırıma doğrudan ve çok etkili bir şekilde müdahale ettiler: Sırplara yapabilecekleri her türlü yardımı perde arkasında yaptılar, Boşnakları elleri kolları bağlı bıraktılar ve sonunda zeminini hazırladıkları Müslüman kıyımını oturdukları yerden seyrettiler. Saraybosna yı, Mostar ı gezerken göreceksiniz ki bizim şehirlerimizde park yoktur. Bütün parklarımız şehitlerimizin istirahatgahı olmuştur. Boşnakların en mahir olduğu işlerden biri de mezar taşıdır. Bu sözün ne anlama geldiğini şehirlerimizin dört bir köşesinde karşınıza çıkacak şehitliklerimizde göreceksiniz. Dünya Bosna yı o mucizeyi ve onurlu direnişiyle hatırlasın istesem de bizim yüreğimizde sakladığımız ama yine de yüzümüze yansıyan şey acı dır. Lütfen bu söz sebebiyle bize acımanız gerektiğini düşünmeyin, hatta sakın bize acımayın. Çünkü bahsettiğim bu acı ancak bir Boşnak ın anlayabileceği ve hakkıyla yaşayabileceği bir histir. Biz acınacak bir millet değiliz aksine bastığımız her adımda gururla yürüyoruz. Size Bosna hakkında anlatmak istediğim son şey çoğunuzun üstünkörü bildiği, bazı detaylarına vakıf olmadığı Srebrenitsa Olayı hakkında Bir insanın hayatında karşılaşabileceği en aşağılayıcı, en zalim, en adi günlerin yaşandığı katliam İnanın, o gün Srebrenitsa da bulunan binlerce Boşnak kardeşimize Allah ın Kitapta bize anlattığı cehennemi tarif etseniz, onlar o cehenneme sığınmak için ne yapmaları gerekiyorsa mutlaka yaparlardı. Ama buna bile fırsatları olmadı. 4

Srebrenitsa, Sırbistan sınırına yakın olan bir şehrimizdi. Birleşmiş Milletler savaş devam ederken burayı Güvenli Bölge ilan etti ve Hollandalı bir askeri birliği beş kilometre yakınına, Potocari deki kampa yerleştirdi. Şimdi dinleyeceklerinizi lütfen yüzlerce yıl önce yaşanıp bitmiş bir hadise olarak dinlemeyin. Henüz yirmi yıl önce yaşanmış ve etkileri hala devam eden çok taze bir dramdır bu. Güvenli bölge ilan edilen bir yerde Avrupa nın İlkeleri gereği insanlar silahsızlandırılır. Boşnak kardeşlerimiz de Avrupa ya güvenerek ve artık NATO, BM gibi kurumların koruması altına girdiklerini düşünerek silahlarını teslim ettiler. Fakat 1995 in Temmuz unda Sırplar, Radko Mladiç komutasında Srebrenitsa yı abluka altına aldılar. Dağlardan sivil insanlara tanklarla, toplarla saldırmaya başladılar. Çevre kasaba ve köylerdeki vatandaşlarımız, büyük bir korkuyla güvenli yer bildikleri Srebrenitsa ya sığındı. Şehrin nüfusu bir anda katbekat arttı. Artık bırakın evleri, sokaklarda bile yatacak yer, yiyecek gıda kalmamıştı. Mladiç, bir insanın asla yapamayacağı bir planla silahsız ve korunmasız bu insanların üzerine ateş kustu. Binlerce Boşnak, canını kurtarmak üzere Potocari deki BM kampına sığındı. Şehir boşaltılmış, 20 bine yakın masum sivil halk, kampın etrafına kaçmıştı. Gücü yetenler ise ormanlara dalıp Tuzla tarafına doğru koşmaya ve kurtulmaya çalıştı. Mladiç, askerleriyle birlikte Srebrenitsa ya girdiğinde yakılmış evler, yıkılmış camiler ve okullarla karşılaştı. Sokaklarda tek bir insan bile yoktu. Büyük bir keyifle gezindiği caddelerde Nihayet Türklerden intikamımızı alıyoruz, artık onları Avrupa dan tamamen kovmanın zamanı geldi. diye konuşuyor, askerlerini tebrik ediyordu. Bugün Almanya ya gitseniz, sokaklarda karşılaştığınız herhangi bir Alman vatandaşının yüzüne baksanız, Yahudi soykırımı sırasında yaşanan insanlık dışı olayları bu insanların yaptığına inanır mısınız? Ben inanamıyorum. Tıpkı sokakta karşılaştığım bir Sırp ın o gün Srebrenitsa da yaşananları yapacağına inanamadığım gibi. Fakat yaptılar. Maalesef yaptılar. Mladiç, askerleriyle Potoraci deki kampa geldi. Kampa sığınan bütün sivillerin kendisine teslim edilmesini istedi. O gün, orada bulunmalarının tek sebebi, silahsız ve korunmasız halde kendilerine yalvaran halkı korumak olan birliğin komutanı, hiçbir direnç göstermeden bu isteği kabul etti. Şimdi gözlerinizi kapatın ve erkek, kadın, çocuk, yaşlı 20 bin kişinin aynı anda Bizi teslim etmeyin, öldürecekler. Diye yalvardığını düşünün. Nasıl hüzünlü ve uğultulu bir ses, değil mi? Mahşer yeri denilen bu olsa gerek. Bu sesi umursamamak için ne kadar zalim olmanız gerekir, bir fikriniz var mı? Sizin yoksa da tarihin bir fikri: BM Bosna Barış Gücü Komutanı, Fransız General Bernard Janvier veya Hollanda Askeri Birliği Komutanı General Tom Karremans olmanız yeterli! Bombardımanın altındaki Güvenli Bölge yi korumak için bir tek adım bile atmayan bu beyler, 20 bin masum sivili o gün Radko Mladiç e teslim ettiler. NATO ya bağlı uçakların, karargâhtan havalandığını ama İtalya üzerindeyken yeni bir emirle geri döndüğünün artık hepimiz biliyoruz. Peki, o gün orada neler oldu? Size söylemiştim, bize yapılan her şeyi affedebiliriz ama kadınlarımıza ve çocuklarımıza yapılanları asla affetmeyeceğiz. Dokuz yaşında henüz ergenliğe girmemiş bir erkek çocuğu düşünün. Yanında 5

annesi var. Sırp askerler, çocuğun kafasına silah dayıyorlar ve o anda çırılçıplak soydukları kadına yani annesine tecavüz etmesini istiyorlar. Sonunda askerlerin istediğini yapmayınca kafasına yediği tek kurşunla ölüyor. Bu sırada Hollandalı Barış Gücü askerleri kulaklarına takılı kulaklıkla müzik dinliyorlar. Bir kadın, kucağında beş yaşında kız çocuğu. İki asker, kızı annesinin kucağından indirmeden kadının ellerini ve bacaklarını iki yana açıp üçüncü bir askerin tecavüzüne yardım ediyor. Bu sırada Birleşmiş Milletler komutanı, askerlerin önderi Mladiç le aynı masada bira içiyor. Bir bebek. Kampın etrafındaki binlerce insan gibi ağlıyor. Sesi, askerleri rahatsız etmiş. Annesine Kes şunun sesini! diye bağırıyorlar. Kadın bebeğini sarıp sarmalıyor, susturmaya çalışıyor ama başaramıyor. Asker Sen susturamazsan ben sustururum. deyip elindeki çakıyla bebeğin dilini kesip yere atıyor. Türk ün evladı Unutma. Ben Aliya, Boşnakların içinde herhangi biriyim. O gün bütün Avrupa bizi yapayalnız bıraktı. Üç gün içinde sekiz bin vatandaşımız katlettiler ve toplu mezarlara gömdüler. Binlerce kadınımıza tecavüz ettiler. Binlerce çocuğumuzu yetim bıraktılar. Henüz mezarlarını bulamadığımız kaç kardeşimiz daha var, bilmiyoruz. Önce, hepsini sıraya dizip tek tek öldürmeye başlamışlar. Elinize kazma kürek verildiğini, bir çukur kazdırıldığını, sonra kafanıza bir kurşun sıkıldığını düşünün. Biraz zaman geçince işin çok uzun süreceğini anlıyorlar. Bu kez yirmili, otuzlu, kırklı gruplar halinde daha büyük çukurlar kazdırıyorlar. Vatandaşlarımızı bu kuyuların içine atıp üstlerine kurşun yağdırıyorlar. Bu kez de çok fazla mermi harcandığını anlayıp başka bir yola başvuruyorlar. Çukurlara doldurulan kardeşlerimizin üstüne bomba atıp onları paramparça ediyorlar. Onların mezarını biz bulamadık. Kelebekler buldu. Mavi kelebekler. Sadece toplu mezarların olduğu yerde biten bir çeşit bitkiyle beslendikleri için bazı bölgelere kümelendiklerini anladık. Nerede mavi kelebek gördüysek orayı kazdık. Binlerce şehidimizi çıkarıp Potocari deki şehitliğe defnettik. Biz Bosna da kendi devletimiz olsun. demedik, onlar dediler. Biz Bosna da sadece bizim dinimiz olsun. demedik, onlar dediler. Biz Bosna da sadece bizim kimliğimiz olsun demedik, onlar dediler. Bizim Bosna da savunduğumuz şey, Batı nın tüm dünyaya göğsünü gererek anlattığı Helsinki Nihai Senedi ydi, Paris Şartı ydı, demokrasi ve hürriyet ilkeleriydi. İki yüz bin canımızı kaybettiğimizde, binlerce kadınımız karınlarında kocalarını öldüren askerlerin bebekleriyle terk edildiğinde, yirmi dokuz günlük bebeklerimiz öldürülüp toprağa düştüğünde Avrupa nın anlattığı şeylerin koca bir yalan olduğunu anladık. Amerikan Başkanı George Bush a toplama kamplarını, tecavüzleri, ambargoyu delilleriyle gösterdiğimde verdiği tepki dünyanın nasıl yönetildiğini öğretti bana. Petrol için Irak a bir gecede savaş açan ama buna demokrasi kılıfı uyduran, yıllarca Afganistan da, Pakistan da, Afrika da, Filistin de, Hindistan da askeri operasyon yapan Amerika başkanı, anlattıklarımı dinledikten sonra tek bir cümle söyledi bana: Bosna bizim meselemiz olamaz, o, Avrupa nın bir iç meselesi. Ben Aliya, Aliya İzzetbegoviç. Unutma, Türk ün evladı! Sömürgeciler, bütün ilkeleri kendi menfaatleri için koyuyorlar ve kendi çıkarlarını korumak için denklem kuruyorlar. Onların 6

demokrasi dedikleri, hürriyet dedikleri, aidiyet dedikleri, barış ve hoşgörü dedikleri ilkeler, Saraybosna da, Srebrenitsa da, Mostar da toprağın altına gömüldü. Hem de çok acı hatıralarla Biz, kendi çocuklarımız en azından tebessüm edebilsinler diye yaşadıklarımızı yeni nesillere anlatmıyoruz, anlatmayacağız. Ama sen bizim yaşadıklarımızı sakın unutma! Onlar askerleriyle, basın ve medyasıyla, kurumlarıyla çok güçlüler. Onların güçlerinden değil, ikiyüzlü olmalarından kork. Biz, senin kardeşin olduğumuz için öldürüldük, boğazlandık, tecavüze uğradık. Senin hafızana sahip olduğumuz için toplu mezarlara gömüldük, yok edildik. Türk ün evladı, bizim korumaya çalıştığımız sancak, Yemen de, Çanakkale de, Filistin de, Kırım da, Açe de, Türkistan da korunmak istenen sancaktı. O, ne bir dinin, ne bir ırkın, ne bir dilin, ne bir mezhebin sancağıydı. İnsanlığın, tek başına insan olmanın temsiliydi. Sömürgecilerin karşısında sakın yere düşme. Biz, Çanakkale den sonra direnişi devam ettiren nesiliz. Sen, direnişin değil, dirilişin nesli olacaksın. Korumak için değil, düzen kurmak için çalışacaksın. Sen varsan biz olacağız. Sen ayaktaysan biz yaşayacağız. Ama unutma! Sömürgeciler, seni tamamen Asya ya sürmek için planlarını adım adım işletecekler. Bir gün sıra sana da gelecek. Seni yok etmek için bin yıldır hazırlananlar, bir gün bile durmadan çalışıyorlar. Sen Türk sün. Bir ırk, bir din, bir mezhep değilsin, olamazsın. Batı, Haçlı Seferlerini düzenlerken Araplara Arap demiyordu, Türk diyordu. Çanakkale de Kürtleri boğazlarken onlara Kürt demiyordu, Türk diyordu. Ne zaman ki onların çıkarı için yeni devletlere ihtiyaç duydu, Arap a Arap demeye başladı. Seni ondan, onu senden ayırdı. Bugün de Kürt ü senden, seni Kürt ten ayırmak için gece ve gündüz çalışıyor. Türk ün Evladı, Biz Boşnak ız ama Türk üz de. Sen de kalbimde taşıdığım acıyı taşıdığın kadar Boşnak sın. Utanacak tarihimiz, saklayacak hafızamız yok. Sırp a karşı sorumlu olduğumuz için değil, yasayla zorunlu kılındığı için değil, kimimiz dinimiz, kimimiz milletimiz, kimimiz Kitabımız, kimimiz ahlakımız sebebiyle vicdan sahibi olduk. Birileri öyle istediği için değil, vicdan bunu tarif ettiği için hiçbir milletin diline, dinine, mezhebine karışmadık. Mezarlarını çiğnemedik, ibadethanelerini yıkmadık, kadınlarına tecavüz etmedik, bebeklerini boğazlamadık. Sen var olmak zorundasın. Bu yüzden bir ve beraber olmak zorundasın. Sömürgecilerin tezgâhıyla saflara ayrışmamalısın. Türk ün Evladı, bizi, onların bize yaptıklarını ve sorumluluğunu sakın unutma. Ben Aliya Aliya İzzetbegoviç 7