BİLİRKİŞİLİK, YAZIŞMA VE RAPOR Dr Hüseyin SOYSAL 5 Ekim 2010
BİLİRKİŞİ Yasalara göre, adli bilirkişi atama yetkisi yargıcındır. Soruşturma aşamasında C. Savcısı da bilirkişiye başvurma yetkisine sahiptir. Bilirkişi sayısı üç kişiyle sınırlandırılmıştır. Bir kurumun bilirkişi atanması halinde kurumun kurulunu oluşturan kişiler sayısında sınırlandırma yoktur.
Bilirkişi veya kurum kendisine verilen görevi başkasına devredemez. Bu nedenle mouayenesi istenen kişi başka yere sevkedilmez, hekimin veya kurumun bilirkişilikten çekilme gerekçesi ile yargıya öneride bulunulabilir. Bilirkişi mesleğini kamu hizmetlisi olarak görmüyorsa da,bilirkişilik görevi sırasında kamu hizmetlisi sayılır.
Bilirkişi kurulda olayı tartışarak sonuca varır, oyçokluğuyla uluşan sonuca katılmıyorsa gerekçesiyle muhalefet şerhi koyar. Bilirkişi dava dosyasını incelemek, sanığı ve tanıkları dinlemek yetkisine sahiptir. Dava dosyasını iki haftadan fazla alıkoyamaz. Bilirkişilik ücretlidir. Bilirkişi, taraflardan birinin eşi, boşanmış eşi, nişanlısı, akrabası, mesleği nedeniyle kişisel sırlarını bilmesi(tedavi etmiş olması), görev nedeniyle kendisi veya yakınlarının zarara uğrama riski hallerinde bilirkişilikten çekilir.
BİLİRKİŞİLİK YÜKÜMLÜLÜĞÜ Hukuk yargılamalarında, bilirkişi olarak görevlendirilen ve usule uygun şekilde davet edildiği halde davete uymayan veya gidip de yemin etmekten veya görüş bildirmekten çekinen bilirkişinin zorla götürüleceği, gitmemesinin neden olduğu masrafları ödemesi ve ayrıca hafif para cezasıyla cezalandırılacağı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 278. maddelerinde düzenlenmiştir.
BİLİRKİŞİLİK YÜKÜMLÜLÜĞÜ Değişen Ceza Muhakemesi Kanunu ile ise ceza davalarındaki uygulamada bu suç öngörülen bilirkişiye üç ayı geçmeyecek şekilde disiplin cezasıyla karşılanmaktadır. (CMK Madde 60)
BİLİRKİŞİLİK YÜKÜMLÜLÜĞÜ Yeni yasada 276. madde ile yargı mercileri veya suçtan dolayı kanunen soruşturma yapmak veya yemin altında tanık dinlemek yetkisine sahip bulunan kişi veya kurul tarafından görevlendirilen bilirkişinin, gerçeğe aykırı mütalaada bulunması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur denerek ceza davalarında bilirkişilik görevini kötüye kullananların durumu belirlenmektedir.
BİLİRKİŞİLİKTEN ÇEKİLME Hekimin bilirkişilikten çekilme talebi tanıklıktan çekilme ile aynı koşullara bağlıdır. Bu durumlar ceza ve hukuk muhakemelerinin ilgili (CMK madde 45-51, HUMK madde 245) maddelerinde; eşler, nişanlılar, ortak iş yapan veya birbirlerinin geçimini temin edenler, akrabalar ile hekim veya ebe olup taraflardan biri hakkında mesleği gereği sır olması gereken bilgiye sahip ya da devlet memuru sıfatıyla saklaması gereken sırrı olanlar şeklinde tanımlanmaktadır.
TANIKLIKTAN ÇEKİLME Bilirkişilik dışında tanık olarak da ifade verildiğinde hekimler yasal yükümlülük altına girebilmektedir. Mesleği gereği ceza veya hukuk davalarında hekimlerin tanık olarak mahkemeye yazılı ya da sözlü bilgi vermesi sıklıkla istenmektedir. Hekimin veya sağlık kurumunun daha önce hekim ile hasta veya danışanı arasında edinilmiş bilginin mahkemece istenmesi tanıklık kavramı içinde değerlendirilmeli tanıklıktan çekilme hakkı kullanılmalıdır.
TANIKLIKTAN ÇEKİLME Önceden edinilmiş tıbbi bilgilerin hukuk veya ceza davalarında mahkemeye sunulmasına kişinin onayının olmaması halinde tazminat ve ceza davaları açılabilir. Sağlık kurumları mahkemelerin tedavi kayıtlarını istemelerine düşünmeden yanıt verme alışkanlıklarını gözden geçirmelidir
RAPOR Rapor harcanan emek ve oluşturulan tıbbi görüşün son ve işlevsel ürünü olup, yargının karar oluşturmasında önemli ağırlığa sahiptir. Bazı durumlarda tek hekimin raporu mahkemelerce dikkate alınırsa da, özellikle kurumlarca yapılan değerlendirmeler kurul raporu şeklinde sunulmaktadır. Yargı tarafından zorunlu kılınmayan durumlarda bile olanak varsa raporun kurulca düzenlenmesi, hem özdenetimi hem de mahkemece ciddiye alınmasını sağlar.
Rapor bilirkişi tarafından yargıya iletilmek üzere hazırlanır. Ancak yargı makamına iletildiğinde taraflara okunup dosyaya konacak böylece bilirkişi görüşü sanık/davalı, iddia makamı/davacıya açık bir belge olacak olsa da, taraflara bilirkişi tarafından bilgi ve belge verilmesi bilirkişinin yetkisi dışında olduğu gibi, bilgi verme ya da imada bulunma (eski deyimle ihsas ı rey) bilirkişinin tartışma ortamına çekilmemesi için de uygun olmaz.
Rapora mahkemenin ve varsa savcılığın yazılarının nereden geldiği, tarih ve numarası belirtildikten sonra soru yazılır. Değerlendirilen kişinin açık kimlik dökümü ve fotoğrafı olmalıdır, değerlendirmelerin veya gözlemin başlangıç ve bitim tarihi ile protokol/kayıt numarası bildirildikten sonra esasa geçilir. Anılan tarihlerde yapılan muayene ve incelemeler psikiyatrik ve nörolojik muayeneleri, gözlemi, psikolojik testleri, laboratuar tetkikleri yapılmış ve dava dosyası incelenmiştir örneğinde olduğu gibi sıralanmalıdır.
Ceza davalarında dosya özetine yer verilmelidir. Ama medeni hukuk davalarında tartışmada yer verilecek adli argümanlar yoksa dosya özetlenmeyebilir.daha sonra kişide varılan tanı, tanının sorulan konuda nasıl bir sonuca götürdüğü belirtilir. Son olarak yazıda sorulan konulara açık yanıt oluşturacak şekilde görüş yazılmalıdır. Raporlar duruma ve kişiye ayrıca sorulan konulara bağlı olarak uzatılıp kısaltılabilir. Örneğin zeka geriliği olan bir kişinin yapılan muayenesi sonucunda saptanan zeka geriliği nedeniyle vesayet altına alınması gerektiği ve mahkemede dinlenmesinde yarar olmadığı yazılarak yarım sayfalık bir rapor düzenlenebilir.
Cinayet suçu sanığı olup daha önce psikiyatrik tedavi görmüş bir sanığın eyleminin hangi koşullar altında gerçekleştiğinin açıklanması, önceki tedavisindeki tanı ve tedavisinin belirtilerek ceza sorumluluğunu etkileme olasılığı, eylem sırasındaki ve inceleme sırasındaki ruhsal durumu ayrıntılı olarak yazıldıktan sonra tartışma bölümüyle parçalar birleştirilip sonuca varılması gerektiğinden; sekiz on sayfaya kadar uzayabilecek rapor yazma zorunluluğu da doğabilir.
Adli organları kişinin akıl hastalığı ve zayıflığı olup olmadığının belirtilmesi tatmin edeceğinden tanı belirtmek ve belirtilen tanının DSM, ICD gibi tanı sınıflandırma sistemine uyma zorunluluğu yoksa da, olası başka tıbbi değerlendirmelere ve muhafazatedavi süreçlerine ışık tutacağından tanı ve tanıya vardıran belirti ve bulguların raporda yer almasında yarar vardır.
Ceza sorumluluğu ile ilgili raporlarda kişinin ceza ehliyetinin tam olduğu, olmadığı veya önemli oranda etkilendiği yazılır. Yasa maddesi zikretmek zorunluluğu yoksa da yargıçlar çoğu zaman yasa maddelerinden söz edilmesini yeğlemektedir. Bu nedenle özellikle ceza sorumluluğunun önemli derecede etkilendiği görüşüne varılan olgularda durumun yeni yasanın 32. maddesinin 1. fıkrasına mı, 2. fıkrasına mı uyduğunun açıkça belirtilmesi uygun olur.
KURUM VE KİŞİLERLE İLİŞKİLER VE YAZIŞMA Kişiler kendi haklarında, tedavileri ile ilgili bilgi epikriz isteyebilir. Bir iki başvurudan sonra belge isteyen kişinin tanısını gözden geçirmek gerekir. Kişinin kendisi, velisi, vasisi veya avukatından başka hiç kimseye belge verilmez. İstek yazıyla alınır ve kimlik fotokopisi eklenir. Eşin farklı gerekçelerle istediği tedavi içeriğini boşanma gerekçesi olarak kullanması nadir değildir.
Çift ve seks terapileri ile ilgili bilgi isteğinde de sadece istek sahibini hakkında bilgi belge verilir. Bilirkişilik hizmetleri nedeniyle oluşan dosya, incelenen kişiye verilmez, dosyayı isteme hakkı yargınındır. Yazışmalarda, yazının tarafımıza ulaştığı günden itibaren 15 gün içinde yanıtlanması gerekir. Kamu hizmeti yapan hekimin amiri hiyerarşik olarak Bakan>Vali>Sağlık Müdürü>Başhekim dir, başka bir kurum amirinden emir almaz. Hiyerarşik sıralamanın belirsiz olduğu kişi ve kurumlara arz ve rica etmek yerine bilgilerine sunmak önerilir.
Mahkemelerin bilgi ve belge toplamaları kendilerine tanınmış yasal bir hak olduğu gibi davaya taraf kişilerin de kendileriyle ilgili bilgi ve belgelerin toplanması sürecinde görüş bildirmeleri söz konusudur. Hekimler kişileri danışan, hasta veya bilirkişi olarak bir kuruma görüş bildirmek üzere incelemiş olabilir. Danışan veya hasta olarak hekime başvuran insanlar verdikleri bilgilerin hasta hekim sırdaşlığı ilkesi gereği gizli tutulacağı ön kabulüyle davranırlar. Bu nedenle hekimler, özellikle psikiyatrlar bu bilgileri üçüncü şahıslar ve kurumlarla paylaşmamalıdırlar.
Yasa yapıcı da bu konuda farklı düşünmez. Bu nedenle hukuk mahkemeleri usul kanunu tanıklıktan çekilme hakkı için "memuriyet sanat ve meslekleri itibariyle bir kimsenin sırrını bilenler, şu kadar ki o kimse muvafakat ederse şahadetten imtina edemezler"(madde 245) der. Ceza mahkemeleri usul kanunu da tanıklıktan çekilme hakkı olanları sayarken "hekimler, diş hekimleri, eczacılar, ebeler ve bunların yardımcıları ve diğer bütün tıp meslek veya sanatları mensuplarının, bu sıfatları dolayısıyla hastaları ve bunların yakınları hakkında öğrendikleri bilgiler"(madde 45) der.
Hem yasal hem de etik ilkeler gereği, daha önce kaydı olan kişiler hakkında mahkemeler bilgi ve belge istediğinde bunun bir tür tanıklık olduğu bilinmeli ve mahkemeye o kişinin bu bilgilerin verilmesi konusunda onayına ihtiyaç duyulduğu yazılmalıdır. Mahkeme onay olmadan belge gönderilmesinde ısrar ederse yasal ve etik sorumluluk yerine getirilmiş olduğundan gönderilebilir. Bir kişinin onayı olmaksızın bir hekim veya bir kurum olarak hakkındaki bilgileri mahkemeye vermek ceza ve tazminat davalarına neden olabilir.
Mahkemeden gelen yazıdan, sanık olan kişinin kendisini savunmak için hastalığı olduğunu ve tedavi gördüğü yeri bildirdiği anlaşılan kişilerin bilgi ve belgeleri gönderilebilir.