AVRUPA YÜKSEKÖĞRETİMDE YENİ LİBERAL POLİTİKALARDAN ÇARK EDİYOR! Prof. Dr. Hasan Şimşek İstanbul Kültür Üniversitesi (www.hasansimsek.net) 2 Mart 2014 Paradigmalar Savaşı ve Beşinci Dalga kitabımda (İmge, baskıda) 1980 lerde Sosyal Devlet paradigmasını yıkarak yükselişine başlayan Yeni Liberal paradigmanın yaklaşık 30 yıllık bir egemenlik döneminden sonra 2008 den itibaren düşüşe geçtiğini çeşitli örneklerle tartışmaktayım. Yeni Liberalizm sadece ekonomik bir paradigma olarak kalmadı. Zaten Marxist bir çözümleme ile ekonomik alt yapıdaki bir dönüşümün toplumun geri kalan alanlarında da etkisinin olmayacağını beklemek isabetli olmazdı. Zaten de Yeni Liberalizm 1980 lerden sonra toplumsal yaşamın hemen her alanında derin izler bırakmaya başlamıştı. Dahası, bu küresel bir ivmeydi ve hiçbir toplum bu yayılmanın dışında kalamazdı. 1930 ların sonları ile, özellikle İkinci Dünya Savaşı ve 1970 ler arasındaki dönemde Sosyal Devlet paradigmasının bütün kazanımları Yeni Liberal politikalarla erozyona uğradı. Sağ ideoloji ve onun bir uzantısı olarak ve dinsel temaların aşırı kullanımı ile muhafazakar yaşam tarzı yükselişe geçti. Çevre, piyasacı ve rantiyeci ekonomik politikalarla ciddi zararlar gördü. Gençler arasında tüketim odaklı, apolitik ve hedonistik değerler yaygınlaştı. İşçi hakları ve sendikalizm alanlarında ciddi geri gidişler yaşandı. Dünyada ve Türkiye de küresel ölçekte dolar milyarderlerinin sayısı katlanarak artarken yoksulluk sarmalına düşen nüfus da aynı ölçüde katlanarak arttı. Kuşkusuz, kükreyerek yayılan Yeni Liberalizmin eğitimi ve yüksek öğretimi de etkisi altına almaması düşünülemezdi. Yeni Liberalizm i dedesi Frederik Von Hayek ve babası Milton Friedman ın eğitimle ilgili voucher (eğitim kuponu) gibi özgün yeni liberal tasarıları ta baştan vardı. Sonuçta, özellikle 1990 larda örgün devlet okulu sistemlerinde İngiltere ve ABD den başlayarak voucher, charter ve yerelleştirme stratejileriyle eğitimde yeni liberal politikalar uygulanmaya başlandı. Bu stratejilerin temel hedefi charter sistemiyle devlet okulu sistemine kamu kaynaklarından desteklenen özel sektör Page 1 of 6
işletmeciliğini getirmek, voucher sistemiyle velilere dağıtılan devlet eğitim kuponlarının velilerin istedikleri okulda kullanmalarını sağlamak yoluyla devlet okulları arasında rekabeti yerleştirmekti. Bu stratejiler daha sonra belirli ölçülerde başka ülkelerde de kullanılmaya başlandı. Yüksek öğretimde ise Yeni Liberalizm iki temel strateji ile üniversitelerde boy göstermeye başladı. Bunlardan birisi ve en yaygın olarak kullanılan strateji klasik devlet ağırlıklı sistemlerde öğrenim ücreti sisteminin getirilmesi, yani yüksek öğretim maliyetinin bir kısmının hizmeti tüketen öğrenciden tahsil edilmesiydi. Diğer en yaygın strateji ise yine devlet tekelinin ağırlıklı olduğu ülkelerde özel üniversitelerin kurulmasını hızlandırmaktı. Aslında, bir miktar derinlemesine bakıldığında, bu stratejiler ABD yüksek öğretiminin en karakteristik özelliklerinin bir yansımasıydı ve büyük ölçüde ABD yüksek öğretim sisteminden esinlenmeydi. Çünkü, Amerikan yüksek öğretimi hem öğrenim ücreti hem de yaygın özel üniversite kavramları üzerine bina edilmişti. İkinci Dünya Savaşı ndan sonra 20. Yüzyılın en başarılı yüksek öğretim modeli olarak sivrilmesi de dünyanın bu modele sıcak bakmasına yol açmaktaydı. Sonuçta, Amerikan modeli aslında özgün bir Liberal yüksek öğretim sistemiydi. Yüksek öğretimde küresel ölçekte yeni Liberal politikaların yaygınlaşmasında ABD sisteminin bu şekilde etkisini de görmek doğru olur. 1990 lardan başlayarak yükselişini sürdüren yüksek öğretimle ilgili Yeni Liberal politikalar Almanya, İngiltere, İsviçre, İrlanda, Hollanda, İtalya gibi klasik anlamda dünyanın en Sosyal Devlet sistemleri olan bazı Avrupa ülkelerini de etkilemeye başladı. Bu ülkeler devlet üniversitelerinde öğrenim ücreti uygulamasını başlattılar. Bunlar içinde hem Sosyal Devlet hem de yüksek öğretiminde Amerikan tarzı piyasa politikalarının birlikte var olduğu İngiltere Yeni Liberal politikaları en hızlı uygulayan Avrupa ülkesi oldu. Oxford Üniversitesi profesörü Howard Hotson 13 Şubat 2014 tarihli Times Higher Education da Avrupa da bazı ülkelerde yüksek öğretimde Yeni Liberal politikalara ilişkin bir değerlendirme yazısı yazdı. Yüzyılın U Dönüşü (U-turn of the Century) başlıklı yazısında devlet üniversitelerinde öğrenim ücretleri uygulamasına Avrupa da en geç başlayan ülkelerden birisi olan Almanya nın 2014 yılından itibaren öğrenim ücreti Page 2 of 6
uygulamasına son verdiğini belirtiyor. Times Higher Education ın kapağında Birlikte Evrilme Öyküsü: Almanya nın Öğrenim Ücretleri Konusundaki U Dönüşünden İngiltere Ders Alabilir mi? (Convolutionary Tale: Does Germany s U-turn on Fees Hold Lessons For the UK?) ibaresini kullanan Hotson a göre, Almanya nın devlet üniversitelerinde öğrenim ücretleri konusundaki uygulamaya geç başlamasının nedeni Almanya eyaletlerinin anayasalarındaki bir yasaktan kaynaklanıyordu. Bu anayasalarda eğitimin ücretsiz olacağı anayasal güvence altındaydı. Bu yasağı ilk bozan Karlsruhe eyaleti oldu. 2005 yılında Karlsruhe Anayasa Mahkemesi burslarla birlikte uygulanması koşuluyla yüksek öğretimde devlet üniversitelerinde makul öğrenim ücretlerini onayladı. Bunu takiben Almanya da eski Batı Almanya yı oluşturan 10 eyaletten 7 si üniversitelerde öğrenim ücreti uygulamasını devreye sokmaya başladılar. Bremen eyaleti ise uygulama için hareket geçti ancak eyalet aleyhine açılan bir dava nedeniyle uygulama olanağı bulamadı. Yine Hotson, iki eyaletin ise (Rheinland-Pfalz ve Schleswig-Holstein) bu ivmeye ta baştan direnerek öğrenim ücreti politikasını hiç uygulamadığını belirtiyor. Yazar a göre, Almanya da devlet üniversitelerinde öğrenim ücreti politikasından geri adım atılmasına yol açan en önemli neden demokrasi. Almanya da öğrenim ücreti karşısında ciddi bir muhalif blok oluştu ve özellikle gençler bu politikaya karşı yaygın gösterilerde bulundular. Örneğin, Hesse eyaletinde öğrenciler 2008 yılında 70.000 imza topladılar ve tam seçim öncesi seçimi kaybetmemek için iktidardaki Hristiyan Demokrat Birliği öğrencilerin taleplerine uyarak öğrenim ücreti uygulamasına son verdi. 2008 den sonra diğer eyaletler de hızla aynı yönde kararlar aldılar. Hotson a göre, şu anda devlet üniversitelerinde öğrencilerden öğretim ücreti alan tek eyalet olan Aşağı Saksonya da (Lower Sanksony) 2014 yılı sonunda uygulamaya son verecek. Örneğin, Almanya daki devlet üniversiteleri öğrenim ücretleri de yıllık 1.000 Euro (yaklaşık 3.000 TL) gibi, örneğin İngiltere ile karşılaştırıldığında, neredeyse komik derecede düşük bir rakam. Bu oran İngiltere de çok daha yüksek. İngiltere de yüksek öğretimde devlet üniversitelerinin öğrenim ücreti katkı payı alması uygulaması 1998 yılında yıllık 1.000 Sterlin le (3.700 TL) başladı. Bu oran 2004 yılında 3.000 Sterlin e (11.100 TL), 2010 yılında 3.290 Sterlin e (12.170 TL) yükseltildi. 2010 yılında Avam Page 3 of 6
Kamarası nda kabul edilen yasayla üniversitelere 9.000 Sterlin e (33.300 TL) kadar öğrenim ücreti alma yetkisi verildi. Yasayı takiben 64 üniversite 2012 yılından itibaren 9.000 Sterlin tavan ücreti öğrencilerinden alacaklarını duyurdular. Geri kalan 59 üniversite ise yine 2012 yılını takiben en az 6.000 Sterlin (22.000 TL) tutarında bir öğrenim ücreti uygulamasına geçeceklerini duyurdular (http://en.wikipedia.org/wiki/tuition_fees_in_the_united_kingdom). İngiltere tüm Avrupa da yeni Liberalizm uygulamaları konusunda Thatcher dan beri en radikal uygulamalara imza atan ülke. Bunda belki de İngiltere nin serbest piyasa kapitalizminin ana vatanı olmasından kaynaklanan genetik mirasının da etkisi vardır! Fakat, Oxford Üniversitesi nden yazan Hotson ın özellikle Almanya ile karşılaştırarak İngiltere deki öğrenim ücretleri uygulamalarına, dahası bu derece hızlı Yeni Liberal politikalara anlam veremediği de açık. Hotson yazısında kullandığı bir tabloda ilginç bir durumu da ortaya koyuyor. Tablo 1. Avrupa da üniversite öğrenim ücretleri Ülke GSMH dan yüksek öğretime ayrılan oran GSMH dan devlet yüksek öğretim kurumlarına Devlet yüksek öğretim kurumlarında öğrenim katkı payı (devlet ve özel) ayrılan oran İngiltere %1.4 %0.7 Üst limit 9.000 Sterlin İrlanda %1.6 %1.3 2.080 Sterlin Hollanda %1.7 %1.3 Ortalama 1.966 (2010-11 için) İtalya %1.0 %0.8 Ortalama 1.407 Dolar İsviçre Veri yok %1.3 Ortalama 863 Dolar Fransa %1.5 %1.3 200-1.402 Dolar arasında değişir (2010-11 için) Danimarka %1.9 %1.8 Öğrenim ücreti yok İsveç %1.8 %1.6 Öğrenim ücreti yok Finlandiya %1.9 %1.9 Öğrenim ücreti yok Almanya Veri yok Veri yok 2014 ten sonra hiçbir eyalette öğrenim ücreti alınmayacak Kaynak: Howard Hotson, U-turn of the century, Times Higher Education, 13 Şubat 2014, s. 38. Page 4 of 6
Tabloda, Danimarka, İsveç ve Finlandiya yüksek öğretimde her hangi bir ücret almayan ülkeler olarak sıralanmış. Örneğin, Fransa da 200-1.400 Dolar arasında, İsviçre de 400-2.700 Sterlin arasında, İtalya da ortalama 1.400 Dolar civarında, Hollanda da ortalama 1.966 Dolar civarında ve İrlanda da 2.080 Sterlin öğrenim ücreti alınmakta. İngiltere bütün bu ülkeler içinde en yüksek öğrenim ücreti talep eden ülke olarak ortaya çıkıyor. Dahası, tabloya göre, İngiltere de GSMH nın %1.4 ü yüksek öğretime aktarılıyor ve bu miktarın sadece 0.7 si devlet üniversitelerine gidiyor. Bu oran yukarıda ismi sıralanan 10 Avrupa ülkesi içinde devlet üniversitelerine kamu kaynaklarından ayrılan en düşük oran (İngiltere nin arkasından 0.8 ile İtalya geliyor). Hiçbir öğrenim ücreti talep edilmeyen Danimarka, İsveç ve Finlandiya yüksek öğretimlerine GSMH nın %1.9 unu ayırırken bu oranın neredeyse tamamı devlet üniversitelerine gidiyor (yüksek öğretim büyük ölçüde devlet üniversiteleri ağırlıklı demek). Yine tabloya göre, İrlanda GSMH sının %1.6 sını yüksek öğretime ayırıyor ve bunun 1.3 ü devlet üniversitelerine gidiyor. Hollanda da bu oran 1.7 ve 1.3 şeklinde. Bütün bunlardan yola çıkarak şu iddiayı ortaya atmak çok yanlış olmasa gerek: Avrupa da yüksek öğretimde Yeni Liberal politikalar gerileme eğilimine girmiş durumda. Almanya bunun en tipik örneği. Özellikle İtalya, Fransa, İrlanda, İngiltere gibi ülkelerde ekonomik kriz derinleştikçe öğrenim ücretleri konusunda halkın ve gençlerin tepkisi giderek yoğunlaşacak ve muhtemelen Almanya da olduğu gibi siyasetçiler yüksek öğretimde Yeni Liberal politikaları gözden geçirmek durumunda kalacaklar. Hotson, Almanya ve İngiltere karşılaştırmasında kendi ülkesi açısından çok önemli de bir durumu gündeme getiriyor. Hotson a göre, 30 yıl önce İngiltere bilgi ekonomisi gibi kanıtlanmamış bir Yeni Liberal teze yatırım yaptı, oysa Almanya klasik sanayi üretimi odaklı ekonomi politikasından hiç taviz vermedi. Yine Hotson ın iddiasına göre, bugün Almanya nın her alanda, yüksek öğretim politikaları da dahil, İngiltere ye oranla daha eşitlikçi, adil ve demokratik ülke olmasının nedeni budur. Gerçekten de 1990 larda bilgi ekonomisi tezi çok popülerdi ve irlanda ve İzlanda da, tıpkı İngiltere gibi, bu teze ikna edildi, ancak Yeni Liberalizm in ilk büyük krizinde ilk çökenler de bunlar oldular. Page 5 of 6
Ülkemize gelince, 2006 yılından sonra Türkiye de 35 yeni devlet üniversitesi kurulmuştur. Bugün ülkemizde toplam 175 üniversite vardır, bunların 103 ü devlet, geri kalan 72 si vakıf üniversitesidir. Bu sayılar iki konuda Türkiye nin yüksek öğretiminde yakın gelecekte ciddi kriz çıkma olasılığını gündeme getirmektedir. Birincisi, devlet üniversitelerine sağlanan kamu kaynaklarıdır. Türkiye yüksek öğretimine yıllardır yaklaşık olarak GSMH sının %1 ini ayırmaktadır. Dolayısıyla, 35 yeni üniversite kurarken kamu kaynaklarından ayrılan payın bu artışla orantılı olarak yükseltilmemesi her üniversitenin giderek kamu kaynaklarından daha az pay alması demektir. Bu durum araştırma, lisans ve lisans üstü öğretim, insan kaynakları, toplum hizmetleri gibi alanlarda yakın gelecekte devlet üniversitelerinde çok ciddi kalite sorunlarına yol açacaktır. İkincisi, 2005 den beri sayısı yaklaşık olarak 3 e katlanan (25 den 72 ye) vakıf üniversiteleri için aynı oranda büyüyen bir talep pastası da yoktur. Türkiye de vakıf üniversiteleri öğrenim ücretleri Türkiye nin kişi başı milli geliri ile kıyaslandığında çok yüksektir. Özellikle yaklaşan ekonomik krizle birlikte hem vakıf üniversiteleri için ekonomik gücü olan kitlenin oranı düşecek hem de talep gücü olan kitleye vakıf üniversiteleri arasındaki rekabet nedeniyle çok fazla seçenek sunulacaktır. Hem artan rekabet hem daralması muhtemel talep yan yana konduğunda Türkiye deki vakıf üniversiteleri sektörü de yakın gelecekte çok kırılgan bir hal alacaktır. Bütün bunlar yan yana konduğunda, Türkiye nin siyaset yapıcılarının Türk yüksek öğretimi konusunda Avrupa daki tartışmalara benzer finansman ve kalite tartışmalarını bir an önce gündemlerine almalarında yarar var. Page 6 of 6