AHMET HAMD TANPINAR IN ROMANLARINDA ZAMAN VE MEKÂN BALAMINDA YABANCILAMANIN TEZAHÜRLER



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

BURSA DA GÖREV YAPAN MÜZK ÖRETMENLERNN ULUDA ÜNVERSTES ETM FAKÜLTES GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM DALI LE LETM VE ETKLEM

TÜLN OTBÇER. Seminer Raporu Olarak Hazırlanmıtır.

Nazlı Yürekler için!lk Adımım

BENMAR VE KURUTMA DOLABININ KULLANIMI

mekan Kasımpaşa Deniz Hastanesi İLKBAHAR 2014 SAYI: 302

Bizi biz yapan degerli ogretmenlerimizin onunde saygiyla egiliyoruz...

1. Çağımızda, toplumların mutluluk ve. refahlarının hatta bağımsızlıklarının; bilimin. ışığında sürdürülen araştırma ve geliştirme

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

Tanrı nın brahim e Vaadi

KOÇ ÜNVERSTES SOSYAL BLMLER (KÜSB) KULÜBÜ TÜZÜÜ

TÜRK DİZİLERİ. Türk dizilerinde bu ay konumuz MEDCEZİR KARAKTERLERİMİZ MİRA BEYLİCE SELİM SEREZ ASIM ŞEKİP KAYA BEREN BEYLİCE FARUK BEYLİCE TUĞÇE

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

TÜM OTOBÜSÇÜLER VE LETMECLER FEDERASYONU KARAYOLU YOLCU TAIMACILII SEKTÖRÜNÜN TARHSEL GELM

Ye aya Gelece i Görüyor

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 30.si.

BİR ÖMRÜN HİKÂYESİ. Erkek Öğrenci. Yıl 1881 Ilık rüzgarlar esiyordu Selanik ovalarında ; Dağ başka, sokaklar başka başka ;

Degerli ILK YAR'larimizin Degerli Dostlari, Hepimizin yuregini yakan Soma faciasindan sonra cesitli teklifler ve sorular geldi...

temlerini işlediği şiirlerinden bazıları: Yol Düşüncesi, Sessiz Gemi, Rintlerin Akşamı, Ufuklar, Mehlika Sultan.

Sami Paþazade Sezai Kedi Öykülerinin En Güzelini Yazdý

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

Metin Edebi Metin nedir?

ÜNVERSTELERN GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM/ANASANAT DALI BRNC SINIF ÖRENCLERNN KSEL PROFLLER *

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

Güzellerden Güzellemeler...

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

FECRİ-ATİ EDEBİYATI SANATÇILARI

Ergin AYAN (2009). Willermus Tyrensis in Haçlı Kronii ( ), Karadeniz Dergisi Yayınları, Ankara, 160 s, ISBN

ÖZEL KIRAÇ ORTAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DEĞERLER EĞİTİMİ RAPORU (NİSAN 2015) KARŞILIKSIZ İYİLİK YAPMAK

İdris ŞAHİN * Salih OKUMUŞ ** Abstract

Borsa : Vadeli lem ve Opsiyon Borsası A.. ni,

prop & tasarım prop & tasarım İrem Ergene restoratör & iç mimar rem dizayn

OTSTK ÇOCUKLARIN ALELERNE YÖNELK GRUP REHBERL NN ANNE BABALARIN DEPRESYON VE BENLK SAYGISINA ETKS

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

Vakko Tekstil ve Hazır Giyim Sanayi letmeleri A Tarihi tibarıyla Sona Eren Hesap Dönemine likin Yönetim Kurulu Yıllık Faaliyet Raporu

Sanatsal bir yaklaşımla bir yaşam stili sunan Meram Park Villaları ile tasarım ve fonksiyonelliğin mimari bütünlükle birleşimine şahit olacaksınız

,$( -./(,$( 0$0$ (,$(

dükkan gezip farklı zeka oyunları arayan gönüllülerimizin oldu"unu biliyorum. #çim ı!ıldıyor

TEKSTL FNANSAL KRALAMA ANONM RKET ANA SÖZLEME TADL METNLER

Oh deyim ömrümde ilk defa Tüy gibi olayım sevincimden Ölüm düüncesi benden ırak Hep güzel eyler geçsin içimden


Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Filmin Adı: Şaban Oğlu Şaban. Oyuncular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Şener Şen. Filmin Yönetmeni: Ertem Eğilmez. Senaryo: Sadık Şendil

PIZZA DONALDO TÜRKYE. Mevcut Durum

BENİM KÜÇÜK ZEBERCEDLERİM

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

SINIRSIZ ZİYARETLER. Nermin Er in ev atölyesi

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 :

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

BELLE N KI UYKUSU" VE "ISSIZLI IN ORTASI" ADLI ROMANLARDA BELLEK MEMORY IN THE NOVELS THAT NAMED "BELLE N KI UYKUSU" AND "ISSIZLI IN ORTASI"

Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe?

ÜNİTE 14 ŞEKİL BİLGİSİ-II YAPIM EKLERİ. TÜRK DİLİ Okt. Aslıhan AYTAÇ İÇİNDEKİLER HEDEFLER. Çekim Ekleri İsim Çekim Ekleri Fiil Çekim Ekleri

Bu dönemde daha önce belirttiim gibi yatırımlarımızla ilgili almı olduumuz kararlarımızın yanı sıra;

İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER

Bireyin İç Dünyasını Esas Alan Eserler

OKUL ÖNCESİ ÇOCUĞUNDA UYKU SORUNLARI VE ÖNERİLER

IRROMETER NASIL ÇALIIR...

Tanrı nın Güçlü Adamı

Tanrı nın İbrahim e Vaadi

VATAN İŞLERİNDE CÜR ETKARLIKLARIM

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik

parkresidencescadde.com

&' ($ *!+ *,+ $*-!+ *./( " "!/ ( (! + * 0 $ 1 /+%$ "$ $ / + "/ 2 %/

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

Başkan Kocadon Muğla basınını Bodrum da ağırladı

Değerli dostlarım ve arkadaşlarım, Türk halkının hayata ve yarınlara bakış açısında hiç şüphesiz konut sahibi olmak hayati bir öneme sahip

AKP nin Hikayesi. Tarihin en büyük Organize Soygunu 60 milyar $ nasıl çalındı?

Ki!i, Yer, ve "eylerin Hayat Hikayeleri

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

NOKTALAMA İŞARETLERİ MUSTAFA NAZIM ÖZGEN

ÇIRAĞAN A DOKUNMA! Tarihi Fıstıklı Meydanı dev bir beton yığını altında kalıyor.


Cemil ÇİÇEK TBMM Başkanı. Çocuklar bizim geleceğimizdir. Onlara ne kadar önem verir,onları ne kadar iyi eğitir, ne kadar donanımlı hale getirirsek,

Aşağıda sayın Kurdaş için dikilen çınarın kampüste bulunduğu yerdeki pano:

Hilton Garden Inn Istanbul Golden Horn

SADETTİN ÖKTEN İÇİMDE AVM VAR!


Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Çin Konferansı Panel Bölümü Notları

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

ILKYAR. Cocuklarimiz, ilk goz agrilarimiz, ilk yarimiz; hele ki uzaklardaki, YIBOlardaki cocuklarimiz, kardeslerimiz

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Anlamı. Temel Bilgiler 1

SRKÜLER NO: POZ / 43 ST, Yıllık alı ve satıların formlar ile bildirilmesi hakkında tebli yayımlandı.

BELEDYELERDE NORM KADRO ÇALIMASI ESASLARI

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

D. Kodu Ders Adı Ders Saati Kredi Z/S TDE 501 AğızAraştırmaları 3 3 S TDE 503 Arapça I 3 3 S TDE 505 Âşık Edebiyatı 3 3 S TDE 507

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı nın İbrahim e Vaadi

MEHMET RAUF - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ( )

Modern Türk edebiyatının öncü şahsiyetlerinden birisi olan ve Tanzimat la

Transkript:

ODÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Aratırmaları Dergisi Issn: 1309-9302 http://sobiad.odu.edu.tr Cilt: 3 Sayı: 5 Haziran 2012 AHMET HAMD TANPINAR IN ROMANLARINDA ZAMAN VE MEKÂN BALAMINDA YABANCILAMANIN TEZAHÜRLER THE SIGNS OF ALIENATION OF AHMET HAMDI TANPINAR S NOVELS ACCORDING TO TIME AND PLACE Salih OKUMU * dris AHN ** Özet Ahmet Hamdi Tanpınar, modern Türk edebiyatının önemli yazarlarından biridir. Tanpınar, hem bir medeniyetten dierine geçmenin toplumda yarattıı ikilie hem de kinci Dünya Savaı yıllarında dünyada deerlerin çöküüne tanıklık eder. Bilhassa modernist romancıları okur. Tanpınar ın kararsız, tereddütler yaayan mustarip roman kahramanları, zaman ve mekân karısında bir yabancılama içine girer. Bu balamda Tanpınar ın romanları zaman ve mekânda ortaya çıkan deiim ve yabancılama açısından zengin bir içerik taımaktadır. Bu çalımada Tanpınar ın romanlarında zaman ve mekân balamında yabancılamanın tezahürleri ele alınacaktır. Anahtar Sözcükler: Ahmet Hamdi Tanpınar, Roman, Yabancılama, Zaman, Mekân. Abstract Ahmet Hamdi Tanpınar is one of the most important authors of modern Turkish literature. Tanpınar testifies both the comflict which passing from a civilization to another one creates in tihe community and collapsing values in world during the Second World War. Especially, he reads modernist novalists. Tanpınar s noval heroes are undecisive and hesitated. They become stranger in time and place. So, Tanpınar s novels include a variety content due to alienation and changing which forms in time and place. n this work, context of the time and the place the manifestations of alienation will be searched in Tanpınar s novels. Keywords: Ahmet Hamdi Tanpınar, Novel, Alienation, Time, Place. 1.Giri Yabancılama, ilk olarak teolojide ortaya çıkar; ardından felsefenin konusu olur. Hegel de ayrılma ve bütünlemeyi ifade eden kavram (Özbudun vd., 2008: 18), Marx tarafından üretim ilikileri balamında ele alınır. Heidegger ise yabancılamayı das man kavramıyla açıklar. Das * Yrd.Doç.Dr., Ordu Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öretim Üyesi. ** Ordu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Örencisi.

- 109 - man, insanın kendi varlıından bir kaçıını, kendini unutmasını ifade ettii söylenen sıradan günlük yaamın öznesi dir (Kızıltan, 1986: 117). Yabancılama kavramı üzerinde duran dier bir filozof Sartre dır. Sartre, sadece varoluunu kendisinin yaptıının bilincindeki insanların hür olduunu belirtir (Topçu, 2006: 31). Dierleri ise sıradan hayatın akıına kendisini kaptırmı yabancılamı insanlardır. Varoluçu filozof ve yazarlardan Camus ise, saçma felsefesini ortaya atar. Ona göre insanolu dünyaya fırlatılmı, yalnız ve zaman karısında çaresiz bir varlıktır. Durkheim, dorudan yabancılama kavramından bahsetmez; fakat ortaya attıı anomi kavramıyla kendisinden sonra yabancılama üzerinde duran düünürleri etkiler. Anominin toplumsal sebeplerinden çok bireysel faktörleri üzerine eilen Merton, bireydeki sapma davranıını ele alır. Onun gelitirdii uyum biçimleri tipolojisi sırasıyla uyum, yenilik yaratma, ekilcilik, çekilme, kaçı ve isyan davranılarından meydana gelir (Tolan, 1980: 72). Sebastian de Grazia ise bireyde ortaya çıkan semptomları huzursuzluk ve kaygı duygusu, gruptan kopma veya tecrit edilme izlenimi, amaçsızlık ve anlamsızlık duygusu eklinde adlandırır (Tolan, 1980: 104). Dolayısıyla çekilme/kaçı, isyan, amaçsızlık, anlamsızlık, huzursuzluk, kaygı, tecrit edilmilik duygusu, yabancılamı bireyde ortaya çıkan durumlardır. Bireyin hayata ve topluma yabancılaması, James Joyce, Franz Kafka, Marcel Proust, Virginia Woolf gibi yazarların romanlarında görülür. Bu yazarların eserlerinde gördüümüz kahramanlar, zaman ve mekânda kendilerine bir tutamak arayan, ancak yenilgiye urayan silik ahsiyetlerdir. Bunda insanlıın kendisini türüne düman gibi görünen bir dünyada ve evrende bulunmasının payı büyüktür (Chılds, 2010: 70). Bu yüzden nesnel zamanda akıp giden günler, aylar, yıllar, yerini psikolojik zamana ve bu zamanda geçen rüyalara, hayallere, hatıralara, çarıımlara bırakır. Zaman kavramı, XX. yüzyıl romanının baat konuları arasında yer alır. Nitekim Erturul Aydın, Theodore Ziolkowski nin zaman kavramını modern Batı romanının be ana konusundan biri olarak gördüünü nakleder (Aydın, 2006: 262). Jale Parla ya göre de XX. yüzyıl romanı saatin tiktaklarına sava açmı bir roman dır (Parla, 2008: 264). Ahmet Hamdi Tanpınar, çocukluk ve delikanlılık dönemini imparatorluun en sancılı yıllarında geçirir; yeni bir devletin inasına, en önemlisi Batılılama çabalarına ve bunun hayatımızda yarattıı ikiliklere tanıklık eder. Felsefede Schopenhauer ve Nietzche yi okuyan Tanpınar, Freud ve Bergson okumalarıyla uuraltı, rüya ve zaman konusunda derinleir. Roman türünde Dostoyevski, James Joyce, Virginia Woolf ve özellikle Marcel Proust u çok beenir. Tanpınar a göre roman, öncelikle ferdi anlatır, ancak sözünü ettii ferdi cemiyetin içerisinde ele alır (Tanpınar, 1998: 50). Ne var ki Tanpınar ın kahramanları ahsî hayatlarıyla toplum arasında safını belirlemekte tereddütler ve ıstıraplar yaar. Yazar, modernist romancıları okur; hem bir medeniyetten dierine geçmenin kendi toplumunda yarattıı ikilie hem de dünyanın yaadıı savaa ve buhrana tanıklık eder. Bu balamda Ahmet Hamdi Tanpınar ın romanları, zaman ve mekânda ortaya çıkan deiim ve yabancılama açısından zengin bir içerie sahiptir. Tanpınar ın romanlarında zaman ve mekân balamında yabancılamanın tezahürlerini ele alacaımız çalımamızda sırasıyla Mahur Beste, Sahnenin Dıındakiler, Huzur, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Aydaki Kadın romanlarını deerlendireceiz. 2. Zamanda Yabancılama Tanpınar a göre zaman, yekpâre geni bir an ve parçalanmaz bir bütün dür. Bergson un süre kavramından etkilenen Tanpınar, akıp giden zamanın yerine yaanan zamanı koyar; estetiini bölünmez bir bütün olan zamanın arayıı hâline getirir. Tanpınar ın estetiinde öne çıkan unsurlardan biri rüyadır. Fakat ona göre rüyanın kendisinden ziyade yarattıı duygu, kesiflii altından eyayı gösterebilmek önem taır (Tanpınar, 1998: 34). Musiki de Tanpınar ın estetiinin anahtarlarından biridir. Musiki yazarın romanlarını birbirine balamaktan baka, tıpkı rüya gibi yarattıı çarıımlar ve duygularla onu akan zamanın dıında yaanan anlara götürür. Tanpınar a göre musiki, bir milletin zamana tasarruf eklidir (Tanpınar, 2006: 307). Ayrıca giydirilmi zaman dır ve maddesiz dir. (Tanpınar, 1998: 37). Rüya ve musiki, Tanpınar ın kahramanlarını nesnel zamanın dıında çeitli duyumlara ve hayallere götürerek bireysel bir zamanı yaamasını salar. Tanpınar,

- 110 - zamanı talih ve ölüm zaviyesinden de ele alır. Talihimiz asıl güreeceimiz ve hiçbir zaman yenemeyeceimiz (Tanpınar, 2009: 222) bir realite olarak her vakit önümüze çıkar. Ölümün trajikliini dile getiren Tanpınar, bireyin onu amasının yolunun cemiyet hayatına karımak olduunu ifade eder. Bununla birlikte Huzur da 1 Mümtaz a Ben trajedinin kendisini seviyorum. Asıl büyüklük ölüm uuruna ramen gösterdiimiz cesarette. (Tanpınar, 2009: 94) dedirtir. Mazi, Tanpınar ın zaman kavramında önemli bir yer tutar. Fakat maziyi donmu hâliyle almaz, onu iç âleminde yeniden yaratır ve bugüne taır: Mâzi nihayet geçmi bir zamandır; bizde, ancak kendisine içimizden bir eyler katarsak hakkıyla yaayabilir. (Tanpınar, 2006: 42). Tanpınar ın romanları, Abdülhamit devri ile balar ve Demokrat Parti nin iktidarda olduu yıllara uzanır. Mahur Beste 2, Abdülhamit devrinin anlatıldıı bir romandır. Yazar, roman kahramanı Behçet Bey i merkeze alarak baladıı hikâyesinde Behçet Bey in mazide hayatına karıan insanları anlatmaya koyulur. Otuz be yıl önce kaybettii karısı Atiye Hanım, babası smail Molla, kayınpederi Ata Molla, Sabri Hoca, Atiye nin enitesi Halit Bey ve babası Nuri Bey, bu kiilerden birkaçıdır. Romanın baında Behçet Bey, gördüü sıkıntılı bir rüyanın ardından uyanır. Ablasının torunu Cavide nin geleceini anımsar. Düünceleri Cavide ve emektarı erife Hanım dan maziye kayar. Behçet Bey in eyaları, onun hâlden uzak bir hayat sürmesinin, hayallere dalmasının anahtarıdır. Eyalar, Behçet Bey in yaanmamı hayatının alternatifidir. Behçet Bey in arzusu sade kendisi olmakla kalan ve yekpare uykusu ne bir aaç ve yosun, ne de bir ku kanadı veya el kadar bir gök, hulâsa hiçbir arıza ile bozulmayan (Tanpınar, 2007: 22) yekpare zamandır. Behçet Bey, donmu bir zaman ı (Tanpınar, 2007: 22), bizim olan, nabızlarımızın munis kardei olan bir zamanı ister. Fakat her vakit eyalar ona bu zamanın kapılarını açmaz. Bazen tehlikeli bir bolua da düürür. Nitekim aynaları hem sever hem de onlardan korkar. Çünkü aynalar takvim kabul etmi bir zamanın timsali dir (Tanpınar, 2007: 23). Behçet Bey, ihtiyarlamı hâliyle ölümün araladıı kapıdan maziye kaçar. Akıp giden zamanı geri döndürmek çaresini eski eyalarda, saatlerde ve ciltledii kitaplarda bulur. Doyurulmamı cinselliinin, yaanmamı akının verecei hazzı onlarda arar. Behçet Bey in hâlden uzak hayatı onu Tanpınar ın dier roman kiilerinden ayırır (Demiralp, 2008: 260). Mahur Beste Hakkında Behçet Beye Mektup ta Evet, sizin de bizim gibi bir zamanınız var. Fakat ona hükmetme ekliniz ayrı. Sizin için hâl, hatırlama ânınızdan ibaret. Gerisi için tam bir kayıtsızlık içindesiniz. (Tanpınar, 2007: 149) der. Halbuki hâl konusunda Tanpınar farklı düünür. Ona göre hâl, gelecei geçmii görmeye yarayan bir rasat kulesidir (Tanpınar, 2007: 149). Behçet Bey, hâli rasat kulesi olarak deerlendirmekten uzak, sadece hatıralarla yaayan bir karakterdir. Sahnenin Dıındakiler 3, stanbul a 1920 yılı Eylülünün sonunda yamurlu kapanık bir gece yarısı gelmitim. (Tanpınar, 2007: 7) cümlesiyle balar. Ardından Cemal, geriye dönüle altı yıl aradan sonra yeniden döndüü stanbul da çocukluk hatıralarını, Elâgöz Mehmetefendi Mahallesi ni, buradaki insanları, hsan ı, sevdii kız Sabiha yı anlatır. kinci bölüm ise Cemal in stanbul a gelince karılatıı hadiselerin hikâyesidir. Yaklaık altı aylık (Eylül-ubat) bir süreyi içerir. Cemal, hayallerini gerçekletirmek, bunun için de hür olmak ister. Romanın ilk cümlesindeki zaman belirlemesi, ilerleyen kısmında Cemal in urayacaı sukutuhayali batan resmeder. Tarihsel art, kahramanın zamanı yaamasında belirleyici olacaktır. stanbul, igal altındadır ve orası sahnenin dıı dır. Dier taraftan Cemal in etrafı maziyle sarılmıtır ve bundan kurtulamayıın azabını yaar. Huzur ve Aydaki Kadın, James Joyce un Ulysses, Virginia Woolf un Mrs. Dalloway, Michel Butor un Deime romanları gibi yirmi dört saati anlatır. Huzur romanında nesnel zaman, II. Dünya Savaı nın balamasından bir gün öncedir. Savaın baladıı haberinden sonra roman biter. 1 Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, Dergâh Yay., stanbul 2009. 2 Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahur Beste, Dergâh Yay., stanbul 2007. 3 Ahmet Hamdi Tanpınar, Sahnenin Dıındakiler, Dergâh Yay., stanbul 2007.

- 111 - Romanın hsan ve Mümtaz balıını taıyan birinci ve dördüncü bölümleri, bu bir günlük yaananları kapsar. Nuran ve Suat balıını taıyan ikinci ve üçüncü bölümler, Nuran ve Mümtaz ın bir yıl önce balayan ve Suat ın ölümünün aralarına girmesiyle sona eren aklarının hikâyesidir. Tanpınar, zamanda geriye dönüle Mümtaz ın annesini ve babasını kaybettii çocukluk yıllarından, nesnel zamandan bir yıl önce Nuran la yaadıı aktan bahsederek, bilinçakımı ve iç konuma tekniklerinden yararlanarak romanı oldukça hacimli hâle getirmitir. Romanda Mümtaz, Nuran ın varlıında sevdii bütün eyleri toplayarak bir rüya hâlini yaar. Nuran, aynı zamanda estetiinin ve iç nizamının anahtarıdır. Nuran sayesinde akıp giden zaman durur. Zaman nehri tersine doru akar (Tanpınar, 1998: 35). Boaz da büyüyen, musiki zevki olan, klasik musikiyi ve halk türkülerini seslendiren, stanbul Türkçesini gayet güzel konuan Nuran sayesinde Mümtaz bir terkibe ulatıını düünür. Sevilen kadının varlıında mazinin bugün devam etmesini istedii kültür deerlerini yaama imkânı bulur. Nuran sayesinde Mümtaz, zamana hükmedeceini, ebediyete ulaacaını ve ölümü yeneceini düünür. Onunla birlikteliine kader karısında galibiyet olarak bakar. Nuran la mesut olduu anlarda bu idrake ulaır. Ne var ki Nuran ın eski kocasına geri dönmesi, Mümtaz ın ulatıı bütünlüü bozar. Sevilen ve kendisi etrafında bir kemale ulaılan kadın gidince yekpare zaman kaybolur, realitenin Mümtaz üzerindeki sıkleti artar. Mümtaz ın muhayyilesi, sevilen kadına sahip olduu anlarda, bulunduu zamandan sürekli geçmie ve gelecee yönelir. Bu anlar, Nuran ı muhayyilesinde yeniden yarattıı anlardır: Zaman, Huzur romanında, Mümtaz ın üzerinde bölünmez bir çekirdek zamandan ayrılarak; âdeta her an yeniden bölünebilen ve bu bölünmeler esnasında da yeni yeni Nuran lar meydana getiren bir baka zamana dönüür. (Orhanolu, 1997: 71) Tanpınar a göre insan, ak sayesinde zamana hükmeder ve ferdiyetini idrak eder (Tanpınar, 2006: 135-136). Âdem le Havva hikâyesinde Âdem, kader karısında Havva ya sıınır. Zaman denen sarho devin itaat altına alınmasının ve yokluun çaresi aktır. Mümtaz, her eyiyle kendisinin olan bir kadını olduu düüncesiyle ölüme galebe çaldıını hisseder. Ne var ki kadının yokluu, kader karısındaki trajik durumu artırır. eyh Galip ve Dede Efendi gibi kesîf yaamın izinden giden Mümtaz, ak sayesinde ebedî hayatı arzularken Nuran ın kendisini terk ediiyle zamana hâkim deil mahkûm olur. Kahramanların zaman karısındaki trajik durumu douran bir dier sebep, Mahur Beste motifidir. Kadını tarafından terk edilen Talat Bey in bu bestesi, Cemal ve Mümtaz ın da talihidir. Sevilen kadının arkasından alamak, Tanpınar ın kahramanlarının kaderidir. Mahur Beste motifi Aydaki Kadın da geçmez; fakat Selim de Mümtaz la beraber aynı akıbete urar. Mümtaz a göre insanolu mustarip bir varlıktır. nsanolu kendisini takvime balı bir zamanla sınırlar, ölüm ve hayatı birbirinden ayrı olarak düünür. nsanolu bu yüzden zamanın esiri olur: Yalnız insanolunda idi ki yekpare ve mutlak zaman, iki hadde ayrılıyor, içimizde bu küçük idare lambası, bu isli aydınlık çırpındıı, çok basit eylere kendi mûdil riyaziyesini soktuu için, süreyi topraa düen gölgemizle ölçtüümüz için, ölüm ve hayatı birbirinden ayırıyor ve kendi yarattıımız bu iki kutbun arasında düüncemiz bir saat rakkası gibi gidip geliyordu. nsanolu, zamanın bu mahpusu, onun dıına fırlamaa çalıan bir biçare idi. Onun içinde kaybolacaı yerde, onu dıarıdan seyre çalııyordu. Onun için bir ıstırap makinesi olmutu. (Tanpınar, 2009: 68) Romanın birinci bölümünde Nuran dan ayrılan Mümtaz, Bitpazarı ve Bedesten de dolaır. Burada gördüü sanat eyaları ve mücevherler, iklimini deitirmi zamansız bir hayat ı yaamaktadır (Tanpınar, 2009: 42). Temsil ettii zamanın sesinden uzak kalan eyalar, toplumsal uurla beraber bireysel bilinci de yaralar:

- 112 - Henüz kaybolmaya yüz tutan mekâna ait unsurlarla birlikte deerlerin de bir tanıı olmak Tanpınar a acı verir. Bu acı, aynı zamanda, kolektif uurun da kırılma noktalarının en önemli sebeplerinden biridir. Birbirinin varoluunu destekler görünen acı-kaybedilmilik duygusu; birey in de yabancılamasını, bütün bunların sonucunda zaman dıı oluu beraberinde getirir. (Aydın, 2006: 256 ). Tanpınar ın zamana yaklaımı aynı zamanda medeniyet krizinden kaynaklanır. Yaanan medeniyet krizinin ardından mazinin oluması istenen yeniye bir türlü eklemlenemeyii ve bunun yarattıı boluk, parçalanmı bir zamanı gösterir. Mümtaz, Nuran ın varlııyla bu boluu doldururken cemiyet zamansız bir hayatı yaar. Mümtaz, sevilen kadının yokluunda bu parçalanmı zamanın içine düer. Dier yandan II. Dünya Savaı nın Mümtaz üzerindeki etkisi, zaman karısındaki yabancılamanın sadece cemiyeti deil devri de ihata ettiini gösterir. Mümtaz, romanın sonuna doru cemiyetten balayarak bütün insanlıın yazgısı üzerinde düünmeye balar. Huzur da devrin çılıını ve çöküünü yansıtan dier karakter Suat tır. Mümtaz, sanatla, ebediyet düüncesiyle ölümü alt etmeye çalıırken onun bir mukavemeti yoktur. Varoluunu gerçekletirecek bir imkân olarak intiharı seçer. Okuyan, fakat okudukları kendisine rahat vermeyen bir insandır (Tanpınar, 2009: 90). Maziye balılıı yoktur. Suat, Bir adımda eski yeni ne varsa hepsini silkip, fırlatmak. Ne Ronsard, ne Fuzulî (Tanpınar, 2009: 91) diye düünür. Nuran, Mümtaz ve hsan a haz veren klasik musiki onda bir etki uyandırmaz. Ferahfeza söylenirken meclise katılır, ancak Dede Efendi nin bestesinde içindeki isyanı yok edecek bir ey bulamaz. Kendisini gündelik ilerin yeknesaklıına kaptıran, hayatı ve insanın kaderini sorgulamayan insanlardan ayrı tutar: Düünmüyorlar ki ben gara erken gelmi bir insanım; tabiatıyla hayatım büfenin önünde geçecek Baka ne yapabilirim sanıyorsunuz? Sizin gibi evimde, gündelik ilerimin arasında deilim ki (Tanpınar, 2009: 281). Suat, mustarip bir karakterdir; azap içinde yaamaktadır. Allah a inanmasa ve eylemlerinde serbest olduunu düünse de kader yani ölüm, hayatın karısında bir realite olarak durmaktadır. Bu yazgıyı deitiremeyeceini, bunda hür olmadıını bilir. Bu durum, güçsüzlüe neden olur ve hayatı anlamsızlatırır. Fakat hürriyetini ölüm hâlinde de ispat edebilecei intihar bir seçenektir. Pasif direniini intiharıyla dorua çıkarmı olur. Saatleri Ayarlama Enstitüsü 4, II. Abdülhamit, Merutiyet ve Cumhuriyet devirlerini gören, romanın bakahramanı Hayri rdal ın hatıralarından oluur. Modernist roman estetiinin önemli bir konusu olan saatler ve zaman meselesi, Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanının da ele aldıı problemlerden biridir. Romanda saatlerle iç içe olan bir hayat özellikle vurgulanır. Bu saatlerin baında daha sonra kendisine Mübarek adı verilecek ayaklı duvar saati vardır. Küçük masa saati ve babasının koyun saatinin de olduu Hayri rdalların evinde Mübarek ne ayar, ne ıslah ve tamir kabul eder. Bu hâliyle o baını almı giden, insanlardan tecerrüt hâlinde yaayan hususî bir zamandı(r) (Tanpınar, 2007: 28). Kendisinde üstün güçlerin olduuna inanılan Mübarek, bu sayede evdeki varlıını devam ettirir. Hayri rdal savatan döndüünde de Mübarek, Hiçbir nizama girmeyen bir zamanıı sayıklamaya devam eder (Tanpınar, 2007: 77). Doktor Ramiz, adlî tıpta Hayri rdal a Mübarek üzerine sorular sorar. Mübarek in evde igal ettii yeri, babasının saate olan nefretini Doktor Ramiz, Hayri rdal a koyacaı baba kompleksinde önemli veriler olarak deerlendirir. Dier yandan Hayri rdal ın halası, evinde verdii davette misafirlere salondaki bir saati Mübarek diye takdim eder. in trajik yanı Mübarek i tanıyan Doktor Ramiz in bile herkesin hayran bakıları ve alkıları arasında Hayri rdal a saati çok deimi bulduunu söylemesi ve Eskiden daha sade ve güzeldi. Önüne geçemiyor musunuz? diye sormasıdır (Tanpınar, 2007: 321). 4 Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Dergâh Yay., stanbul 2007.

- 113 - Romana adını veren Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı yapının kuruluunda ve ileyiinde de saatler etkilidir. Hayri rdal, Halit Ayarcı nın bozuk saatinin yapılmasına vesile olur. Muvakkit Nuri Efendi den örendii veciz sözler Halit Ayarcı nın dikkatini çeker. Halit Ayarcı, Doktor Ramiz ve Hayri rdal birliktelerken Hayri rdal, Bilirsiniz ki ehrin hiçbir saati birbirini tutmaz. sterseniz Eminönü ndekine, sonra da Kadıköy dekine bir bakalım (Tanpınar, 2007: 192) der. Hayri rdal ın saatlerle ilgili bu tespitlerinden etkilenen Halit Ayarcı, Hayri rdal a birlikte çalımayı teklif eder. Amaç, saatleri ayarlamaktır. Bu niyetle Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı yapının çekirdei oluur. Enstitü içindeki Zemberek, Mil ve Yelkovan ubeleri, deiik semtlerde insanların kolayca saatlerini ayarlamasını salayacak Saat Ayar stasyonları, Saatleme Bankası, Saat Evleri, cihanümul Saat Sevenler Cemiyeti, enstitünün uzantısı kurululardır. Bunların dıında Hayri rdal ın kaleme aldıı Ahmet Zamani Efendi ve Eseri adlı yapıtı, Halit Ayarcı nın Pakize nin idaresinde Çay Saati adıyla gazete çıkarma fikri, Hayri rdal ın halasındaki davette imzaladıı duvar saati fotorafları, enstitünün Muvakkit Nuri Efendi den mülhem sloganları, içten ve dıtan saat görünümündeki enstitü projesi, saatin enstitü bünyesinde ne kadar önem taıdıının göstergeleridir. Saatleri Ayarlama Enstitüsü, zamanını aırmı bir cemiyetin eletirisidir. Hayri rdal ın ehrin hiçbir saatinin birbirini tutmadıı eklindeki bir gerçeklii yansıtan sözü aslında zamanın dıında yaayan insanları hedef alır. Bunda Cumhuriyet Döneminde art arda yapılan inkılapların payı vardır. Zira yapılan inkılaplar hep toplumsal hayatın önündedir. Hayri rdal, saatlerin özellikle siyasî hayata göre yürüyüünü tayin ettiini ifade eder: Bilhassa bizim gibi üst üste inkılâplar yapmı, türlü zümreleri ve nesilleri geride bırakarak, doludizgin ilerlemi bir cemiyette sonuncusuna, yani az çok siyasî ekline rastlamak gayet tabiîdir. (Tanpınar, 2007: 15). Böyle bir cemiyet hayatında kimsenin saati bir dierine uymaz. Zamanı bir bütün olarak yaamak mümkün olmaz. Bu eksii gidermek için kurulan Saatleri Ayarlama Enstitüsü zamanı yakalamak üzere kurulmu olsa da yaptıı saçma iler insanları zamanın dıına çıkarır. Modernite, Muvakkit Nuri Efendi nin temsil ettii cemaat hayatının zaman üzerinde kurduu nizamı bozar. Saatleri Ayarlama Enstitüsünün zaman konusundaki tasarruflarına artık dayanamayan Hayri rdal, Halit Ayarcı ve Doktor Ramiz in söyledikleri karısında Nuri Efendi nin hayat ve cemiyet felsefesinin deerini anlar (Tanpınar, 2007: 33). Bunu düündüünde artık çok geçtir. Atmı yaındadır ve artık zamanını sonlandıracak bir ölüm gerçei de ortadadır. Villa Saat te hatıralarını yazdıı zaman, bo ve anlamsız biçimde geçen hayatı üzerine düündüü bir vakittir. Özellikle en son çalıtıı enstitünün anlamsızlıı, bugünün beklentilere cevap verememesi Hayri rdal ın maziyi yurtsamasına sebep olur: Yurtsamanın geçmiten çok bugün ile ilgisi vardır. Bugünün olumsuz koullarına ya da gidiine gösterilen bir tepkidir yurtsama. (Demiralp, 2009: 88). Bu yüzden yapılan her yeniliin ileri düünce olarak sunulup geçmiin görmezden gelinmesi ironik bir biçimde ifade edilir: Bu itibarla saatleri geri kalanlardan aldıımız nakit cezaya iki kuru zam yapmamızı herkes gayet tabiî buldu. Hattâ ekseriyetin houna gitti. Böylece hem gerilie lâyık olduu cezayı veriyor, hem de ileri düünüün hakkını teslim ediyorduk. (Tanpınar, 2007: 18). Mazi özleminin dier bir örnei, Hayri rdal ın dört sene önce bir antikacı dükkânından aldıı ve Villa Saat in kapı penceresine taktırdıı Kahvecibaı Camii nin mezarlıının parmaklııdır. Hayri rdal ın hatıralarını bu kadar uzatmasının bir sebebi de bu parmaklıktır (Tanpınar, 2007: 53). Romanda Hayri rdal ın geçmi zamana duyduu özlemde mazinin moderne eklemlenmesinde yapılan yanlılıklar da etkilidir. Hayri rdal ın bir oldubittiye getirilerek Muvakkit Nuri Efendi nin hayatından yola çıkıp tarihte yaamamı bir kii hakkında eser kaleme alması durumu, yeni bir tarih yaratma teebbüsünün yanlılıını vurgular. Yine Doktor Ramiz in bile aırarak Hayri rdal a Mübarek i çok deimi bulduunu söylemesi, mazinin tanınmayacak hâle

- 114 - getiriliinin bir eletirisidir. Böylece enstitü projesinde olduu gibi ortaya çıkan örnekler akıl almayacak kadar yeni olur (Tanpınar, 2007: 358). Çocukluunda her eye ramen mesut bir hayatı olan Hayri rdal, moderniteyle beraber büyük bir çökü yaar. Bu çöküün bir nedeni de Ahmet Hamdi Tanpınar ın çaın ilerleme fikrinin tükeniine, II. Dünya Savaı nın insanlıkta yol açtıı buhrana ahit olmasıdır. Deerlerin iflas ettii bu dönemde insan yapyalnız ve umutsuzdur. Bu dönemde etkili olan varoluçu düünceye göre ölüm gerçei hayatı anlamsızlatırsa da insan yaamaya devam etmelidir. Fakat insanın ne kadar kendi kendini yaptıını iddia etseler de sahip olduu özgürlük trajik durumu çözmeye yetmez. nsan, zamanın mahpusudur. nsanlık, kendisini ayakta tutacak deerlerden yoksundur. Bu balamda Yunus Balcı ya göre Huzur un sonuç görüntüsü Saatleri Ayarlama Enstitüsü nün bütününe hâkim görüntüdür. Balcı, bu durumu Yani artık akıl devreden çıkmıtır, akıl dıılık her yerdedir. (Balcı,?: 4) eklinde izah eder. Böyle olunca akıp giden zaman akıl dıılııyla Hayri rdal ı tatmin etmez. Ondan kaçar ve hatıralarını yazmaya koyulur. Aydaki Kadın 5, Huzur gibi yirmi dört saatlik bir zaman dilimini kapsar. Romanın birinci bölümünde Selim, uykudan uyanır. Uyandıında ayakları vücuduna doru çekik, iki kolu gösüne yapıık ve iki yumruu yüzünde dir. (Tanpınar, 2009: 13). Yeni bir dünyaya doma hâlidir bu. Bütünden bu ayrılı, zaman ve mekânla kayıtlı, sonu ölüm olan bir hayat demektir. Aydaki Kadın, bu yönüyle Bütüne dönmenin imkânsızlıını baından hissettiren bir romandır. (Gürbilek, 2005: 21). Selim, Terakkiye inanırım. Ama duvara da inanıyorum. O da var. diyerek aslında insanın çaresizliini dile getirir (Tanpınar, 2009: 201). Selim de ölüm gerçei, sadece Dede Efendi dinlerken trajik olmaktan çıkar. O, eii bir türlü atlayamaz, parçalanmı bir dünyanın ortasında yapayalnız kalır. Selim, önce çocukluunun geçtii köke gidecek, bir buçukta Abdullah ile buluacak, ardından kökün satıı için tapuda olacak, akam da Boaz da Leyla nın kokteyline katılacaktır (Tanpınar, 2009: 28). Selim, uykudan uyanıını Uyandım. Uyanıyorum. Zihnin oyunu bitti. imdi kendi kapımdayım. Biraz sonra içeriye, oradan dünyaya gireceim. (Tanpınar, 2009: 13) sözleriyle anlatır. Bölünmezlerin bölünmezi zaman sona ermitir: Artık hiçbir zaman yekpare olunamayacaının anlaıldıı, dı dünyanın, bugünün aır bastıı, parçalanmı bir dünyadır uyanılan. (Gürbilek, 2005: 21). Nitekim romanın devamında Selim in zamanı o gün yapacaı ilerle çerçevelenmitir. Bu zamanın dıına çıkmak mümkün olmaz. Mazi de onun zamanına çerçeve olmaz. Karılatıı tesadüfler ona yaanmak istenen bir maziyi getirmez, maziye sadece maruz kalır. Böyle olunca mazi, kendisine azap verir. Oysa onun istei, ayıklamalarla, unutmalarla deitirdii, âdeta yeniden yarattıı bir geçmi zaman, mazinin bugünü tahakküm altına aldıı bir zamandan ziyade bugünün maziyi idare ettii bir zamandır. (Tanpınar, 2009: 56). 3. Mekânda/ Mimaride Görülen Deiim ve Yabancılama: Ahmet Hamdi Tanpınar, devam etmesi gereken kültür deerleri içerisinde mimariye/mekâna önem verir. Mimari, millîliin en önemli göstergelerinden biridir. Cedlerimiz yaptıkları esiz eserlerle corafyayı vatan yapmıtır. Bunun en güzel yansıması ise stanbul dur. Tanpınar, Be ehir in en fazla yer tekil eden stanbul kısmında mimari hakkında u tespiti yapar: Bir medeniyetten öbürüne geçerken, yahut düpedüz yaarken kaybolan eylerin yanıbaında zamana hükmeden gerçek saltanatlar da vardır. Bir kültürün asıl erefli tarafı da onlar vasıtasıyle ruhlara deimez renklerini giydirmesidir. 5 Ahmet Hamdi Tanpınar, Aydaki Kadın, Hzl. Güler Güven, Dergâh Yay., stanbul 2009.

- 115 - stanbul da tâ fetih günlerindenberi balayan bir mimarî nesillerle beraber yaıyor. Asıl Türk stanbul u bu mimarîde aramalıdır. (Tanpınar, 1992: 160). Tanpınar, Be ehir de stanbul un 1908 ile 1923 arasındaki dönemde eski hüviyetini tamamen kaybettiini söyler. Bunun sebepleri yangınlar, muharebeler, ekonomik çökü, imparatorluun daılması ve medeniyet deimesidir (Tanpınar, 1992: 146). Tanpınar ın bütün romanlarında mekân stanbul dur. Tanpınar ın kahramanlarına zamana hükmetmeyi baarmı yapılar ve eyalar rüya hâlini yaatırken bizi yansıtmayan mekân/ mimari rahatsızlık verir. Mahur Beste de ise kahraman, çevresi tarafından yadırganan, özellikle babasına ve karısına kendini kabul ettiremeyip kabuuna çekilen, akın ve hülyanın boluunu kitaplar, saatler ve eski eyalarla dolduran biridir. Mahur Beste romanının bakahramanı Behçet Bey, annesinin ve dadısının kanatları altında büyür. Babası smail Molla gibi giriken, dıa dönük biri olmayan, mahcup bir ekilde büyüyen ve boyu kısa olan Behçet Bey, özellikle babasına ve çevresine kendisini kabul ettiremez. Bu yüzden evlenmeden önceki hayatında özgürlük alanı, kitaplarını ciltledii tavan arasıdır. Tavan arası, onun toplum dıılıının göstergelerinden biridir. Dier aile bireylerinin hayatında bir yeri olmayan bu mekân, Behçet Bey in âdeta nefes aldıı, kendini bulduu bir yerdir. Babası smail Molla nın dedii gibi bir insandan ziyade kendi ördüü aa takılmı çırpınan, büyük bir yaralı örümcek olarak tavan arasını kendisine mesken edinmitir (Tanpınar, 2007: 29). Erturul Aydın, Behçet Bey in tavan arası yaamıyla Camus nun Veba ve Sartre ın Bulantı romanlarındaki kahramanların benzerliine vurgu yapar: Albert Camus nun Veba da kahramanını tavan arasında yaamaya sevk etmesi, Sartre ın Bulantı da, kahramanın pansiyon dıına çıkarak; kendi anlamsızlıını çözmeye ve yine dı dünyayı da kendi kargaasında adlandırmaya çalıması ile Tanpınar ın Behçet Bey inin de çocukluk ve ilk gençlik zamanlarında ciltlenmeyi bekleyen kitaplar ve çiri kokulu tavan arasında kendini dı dünyayla soyutlayan içi dünyasının kargaasını yenebilmek için saatlerce oyalanıı arasında yakın bir paralellik vardır. (Aydın, 2006: 262). Behçet Bey in silik kiilii evlendikten sonra da devam eder. Atiye Hanım a kendisini kabul ettiremez, bu yüzden yalnız kalmayı tercih eder: Karısını kendisine üstün buluyor, ezilmemek için, elinden geldii kadar ondan uzak yaıyordu. (Tanpınar, 2007:59). Behçet Bey, Atiye Hanım ın ölümünden sonra yatak odasını eski eyaları ve ciltleriyle doldurur. Tavan arasının yerini bu oda alır. Emektarı erife Hanım ın bile odayı tanzim etmesini istemez. Yine akrabalarından Cavide nin gelmesiyle oldukça daınık hâldeki odasında kurduu düzenin bozulacaından endielenir. Bütün günü atölye olarak kullandıı bu odada geçen Behçet Bey, gece olunca da sevdii eyaların arasında saatlerin tıkırtılarını dinleyerek uykuya dalar. Sahnenin Dıındakiler de Cemal, stanbul a adım attıında ehrin çocukluunun geçtii ehir olmadıını fark eder. Balkan Savaları, Bâbıâli Baskını, Mahmut evket Paa nın öldürülmesi, ttihat ve Terakki Partisi nin yönetime hâkim olması, Birinci Dünya Savaı ve ardından stanbul un itilaf kuvvetleri tarafından igal edilmesi, toplumsal yapıyı alt üst eder. stanbul un igal altında oluu, sokaklardaki yabancı askerler, çocukluunun geçtii mahallenin yaamı olduu deiim, karılatıı insanların dramı, onu yaadıı mekâna karı bir yabancılamaya sevk eder. Cemal e göre deiiklik sadece stanbul un igal altında olması deildir: ehir, hiç de bıraktıım ehir deildi. Bana insanlar deimi, hayat deimi, evler, sokaklar ihtiyarlamı, yıpranmı gibi geldi. Daha sonraları stanbul sokaklarının cazibesinin bir tarafını yapan satıcı seslerinin bile, eski satıcı seslerine benzemediklerini farkettim. (Tanpınar, 2007: 13)

- 116 - Cemal, stanbul a adım attıında yaadıı yabancılamayı çocukluunun geçtii Elagöz Mehmetefendi Mahallesi ne gittiinde daha derinden hisseder: Otelden çıktıımdan beri karılatıım her ey bana, o kadar tanımadıım, yabancısı olduum bir çehre ile gelmiti ki Mahallemizi küçük, sefil, çocuk cıvıltısından mahrum bulmutum. Kendi evimiz dar, bakımsız, hattâ haraptı. Tesadüf ettiim insanların çou bitikti. (Tanpınar, 2007: 145). Cemal e göre Beyolu ve çevresi tanınmaz hâle gelmitir. stanbul un dier semtleri igalin acısını duyarken Beyolu bundan bîhaberdir: Yetmi çeit milletten insanın hep birden elendii bu birkaç yüz metre uzunluundaki cadde, kendi tevekkülünün, ve ıstırabının gecesine kapanmı eski stanbul un yanı baında bugünün ekzotik romanlarında hikâyesini okuduumuz bir nevi anghay veya Singapur gibi asıl maddesine çok derinden yabancı, hain, köksüz ve gürültülü parlıyordu. (Tanpınar,2007: 232). Cemal, stanbul a gelmesiyle birlikte Anadolu daki hareketi destekleyen gizli tekilatın içinde olan hsan ın talimatlarını yerine getirmeye balar. Kendisini stanbul a gelir gelmez hadiselerin ortasında bulur; hsan ın ve çevresinin tesirine girer. hsan, onu ne olduuna tam bir anlam veremedii birtakım ilere koar. Kendini bulmak hülyasıyla stanbul a gelen Cemal in bunu gerçekletirmesine ehrin vaziyeti elvermez. Dier yandan çocukluundan tanıdıı kiilerin hayatı üzerindeki belirleyicilii, onlarla bir arada olmak zorunda kalması, hürriyetini kısıtlar. Cemal, stanbul da yaamanın çok güç olduunu, insanın her an sert bir talihle karılatıını düünür (Tanpınar, 2007: 13). Dier taraftan stanbul da deerler altüst olur. ehirde harp koullarından istifade ederek zenginleen insanlar, yeniden politika sahnesinde aktif olarak yer almak isteyen hevesliler vardır. Rusların stanbul a gelii, sosyal hayatta yozlamaya neden olur. Beyolu, çeit çeit milletten insanları ve elencesiyle asıl stanbul dan ayrılır. Yaanan anomi hâli, nihayet stanbul un sahnenin dıı olması ve Anadolu hareketinden bîhaber insanlar, Cemal i mekâna yabancılatırır. Huzur da Mümtaz, sevilen kadının hüviyetinde maziyi, musikiyi ve tabiatı birletirir; bir rüya hâlini yaar. Mümtaz, ancak rüyanın aralıından baktıı zaman dı dünyada aradıını bulur: Dı dünyanın öznenin bakıına cevap vermesi, içsellii uyarması ancak rüyada, hayal ehir stanbul da, zihnin yeniden kurduu bir tarihte mümkündür. (Gürbilek, 2005: 17). Gezdikleri tarihî mekânlarda Mümtaz, ikinci bir zamanı yaar. Bu mekânlarda Mümtaz, Nuran a eski zaman güzellerinin giydii kıyafetleri giydirir. Kendisi de eyh Galip veya Dede Efendi olur. Mümtaz ın Nuran ın varlııyla kurduu âlem, yekpare zaman kendisini terk ediiyle yıkılır. Bu, her eyi kendine yabancı bulan, kendisini sonsuz bir gurbette duyan insanın, belkemii yalnızlıktan ürperen, kadınsız erkein dünyası. Bir yıın iç parçalayıcı yokluktan ibaret bir dünya dır (Tanpınar, 2009: 70). Mümtaz, son günlerde Suat ın hayaliyle cebelleir. hsan ın hastalıı ise ilerlemitir. Nuran ın eski kocasına döndüünü örendikten sonra eve dönüünde ölüm, feragat, mesuliyet, halk çerçevesinde düünceleri gelip gider. ç dünyasında yaadıı buhranla beraber dı çevre çekim alanına girmeye balar. Fakat gördüü manzaralar onu mutlu etmekten uzak, saadeti ve mesuliyeti arasındaki çatımayı derinletiren manzaralardır. Eve dönerken yolda sırtındaki yükün altında eilmi giden bir hamalı görür. Hamalla ilgili düüncelerine stanbul un fakir semtlerinde zor artlar altında yaayan, muharebelerin bellerini büktüü insanların düüncesi karıır. Bu insanlardan aslında ne kadar uzak olduunu düünür:

- 117 - Birkaç saat evvel Bitpazarı nda gördüü eyaların, o ucuz tulumların, eski fistanların bolluu bu gibiler içindi. Hayatlarını hiçbir zaman örenemeyecei insanlardı bunlar. Ara sıra gazetelerde, büyük, ciddî münakaaların, hayatın çiçei zannedilen artist resimlerinin, emrivakili dünya havadislerinin arasında iki üç satırlık bir fıkra, bir cinayet veya âni ölüm haberi çıkar, o zaman, gözümüzün önünde yaadıkları hâlde yine bizim için gölgede kalan bu insanların hayatı, üzerinden bir tabancanın, bir hançer veya Bursa bıçaının kısa parıltısı geçtii veya bir ev çöküntüsünün altında kaldıkları için, bir saniye aydınlanır, sonra yine unutulurdu. Mümtaz, bir lahza Taksim in biraz aaısında, Fındıklı ya inen yokuun sa tarafında, Unkapanı taraflarında tenekeden, kerpiçten evlerde yaayan insanları hatırladı. (Tanpınar, 2009: 339-340) Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanında zamanın olumsuzlanması kadar mekânın da olumsuzlanması söz konusudur. Romanın bakahramanı Hayri rdal, hiçbir mekânda tutunamayan biridir. çinde bulunduu bütün mekânlar kendisine ereti gelir. Hayri rdal ın mekân ile aidiyet baı kuramayıı ilk olarak çocukluunun geçtii evde balar. Bata Mübarek adlı ayaklı duvar saati olmak üzere duvarlardaki küçüklü büyüklü yazı levhaları, yerdeki hasırlar, onların serin ve rutubetli kokusu, oda ve merdiven kapılarındaki kalın perdeler, caminin yanı baındaki evlerine küçük bir mescit hâli verir (Tanpınar, 2007: 24-25). Aile fertlerinin, özellikle babasının da rahatsız olduu bu durum, Hayri rdal ın evden uzaklaıp baka ortamlara girip çıkmasına sebep olur. Hayri rdal, askerden döndükten sonra kalmaya baladıı Abdüsselam Bey in konaında eiyle birlikte istemeye istemeye yaar. Bunun yanında konaktaki huzursuzluklarının dier sebebi, Abdüsselam Bey in çocukların odası adını verdii odadır. Atılmayan bir sürü eya bu odada tozlar içinde ve yıılı vaziyette durur. Bu odaya kimse girmek istemez. Hayri rdal ın çou zaman uzaklatıı ve karısı, baldızları ve çocuklarıyla yaadıı ev, müdürü olduu ve sadece Doktor Ramiz in verdii iki konferansla kapısı açılan Psikanaliz Cemiyeti (Tanpınar, 2007: 143), ardından kendisini içinde bulduu spirtizma Cemiyeti ve abes denen eyin bataklıı (Tanpınar, 2007: 138) olan ehzadebaı ndaki kahve de mekânda tutunamamılıın göstergelerindendir. Buradaki insanlar, gerçek ve saçmanın arasında, eikte yaar: Hakikaten buradaki hayat, asıl kapının dıında bir hayattı. Ve onu yaayanlar, o ekilde, yani hiç içeriye girmeyi düünmeden, yahut da bir ayakları daima eikte, yaıyorlardı. (Tanpınar, 2007: 132) Hayri rdal, Halit Ayarcı nın zoruyla Saatleri Ayarlama Enstitüsü projesini üstlenir. çten ve dıtan saate benzemesi kararlatırılan projeye rdal hiç inanmaz. Mesela sütuna ihtiyaç olmadıı hâlde sütun olsun diye holün üstüne bir kat daha koymaya karar verir. rdal a göre saatleri ayarlamak için hiç lüzumu yokken bir enstitü nasıl kurulduysa sütun da öylece konabilir (Tanpınar, 2007: 352). Sabah, Öle, Akam ve Gece adlarını taıyan sütunlar yan yana olacaı için içlerinden geçmek gerekecektir (Tanpınar, 2007: 353). Binanın dört pavyonunun birden fazla katlı olmasına karar veren Hayri rdal, saat altı pavyonunu üç kat olarak tasarlar. ki ve üçüncü katların merdivenlerini binanın içinden çıkartması gerekirken ikinci katın merdivenini be, üçüncü katın merdivenini de yedi numaralı pavyondan çıkarır. Altı numaralı pavyonu biri dierinden daha uzun ve dolambaçlı iki merdivenle yanındaki pavyonlara balar. (Tanpınar, 2007: 354). Hayri rdal, mimari alanında yaptıı bu yenilikleri Doktor Ramiz in ev benzetmesine ve Doktor Mussak a borçlu olduunu söyler (Tanpınar, 2007: 354). Doktor Mussak ise kahvede tanıdıı ve mimarlıkla alakası olmadıı hâlde oturduu kahve masasında projeler üreten bir Alman müsteriktir. Müterilerinin her türlü talebine uygun projeler üreten Mussak a kahvedeki müteriler ve garsonlar da yardım eder. Yaptıı üç katlı bir eve merdiven koymayı unutur. Evin merdivenleri birbiriyle ilikisi olmayan üç bölüme ayrılır (Tanpınar, 2007: 137). Enstitü yapımında Hayri rdal a bu ev ilham vermitir. Bu açıdan Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanı, XX. yüzyılın önemli roman yazarı Kafka nın metinleriyle benzerlikler taımaktadır. Dava romanında mahkeme binasının labirentsi

- 118 - yapısı, kahramanın yolunu bulamamasına sebep olur. Keza ato romanında da K., köyden atoya bir türlü ulaamaz. Bu, her yolun baka bir yola açıldıı sonsuz, merkezsiz, bütünlükten yoksun bir labirenttir (Vogl, 2010: 83). Bu labirent, tereddüt hâlini sürekli kılan bir yoldur (Vogl, 2010: 89). Acayip merdivenleri, sütunları, holleri ve pavyonlarıyla enstitü projesi de labirentsi bir görünüme sahiptir. Böyle bir mekânda yolunu bulmak ya da yön tayin etmek zorlaır. Dier taraftan kutsal bir mekân olan camiye ait bir saatin modern bir enstitüye dönümesiyle ortaya çıkan sosyal trajik de romanı Kafkaesk bir görünüme sokar (Balcı,?: 4). Hayri rdal, yönünü tayin edemeyecek durumdadır. Hiçbir mekânda tutunamayıı, en sonunda enstitüde mekân algısının tamamen yok olmasıyla neticelenir. Hayri rdal ın geçmiin mekânlarına bakarak da yönünü tespit etmesi artık mümkün deildir. Tanpınar ın mimari eletirisi bununla kalmaz. Ayrıca romanda Kahvecibaı Camii nin ve yanındaki mezarlıın yıkılmasının ardından yerlerine apartmanların yapılması ironik bir üslûpla dile getirilir: Kaldı ki, bu harap binanın yerinde yapılan apartmanları görünce insan ister istemez teselli buluyor. Semt âdeta enlenmi. Bu gidile birkaç yıl içinde modern bir mahalle kurulacak. Ben artık modern adamı, modern mimariyi, modern konforu seviyorum. (Tanpınar, 2007: 56) Aydaki Kadın da Beyolu, zevk ve elence hayatıyla, ölçüsüz yaayan insanlarıyla birlikte Cemal gibi Selim in de yabancılama içine girdii bir mekândır. Selim e göre Beyolu, hayatımızdaki karııklıın da bir ahtapot gibi sayısız kollu mezbelesi dir (Tanpınar, 2009: 25). Beyolu; elence, para ve kadın demektir: Her cinsten çıplak omuz, göüs, tebessüm, sahte veya hakiki mücevher parıltısı, pudra, çiçekle karımı di kokusu ve can sıkıntısı. Beyolu. Sadece elencelerini düünen küçük sefaret memurları. Onlara alafrangalık namına yaltaklanan, ( ) hanımlar. Kalantor Ermeni, Rum, Yahudi tüccarları. Alabildiine yaamak hırsı, kadın ve para avcılıı. (Tanpınar, 2009: 37) Selim, çocukluunun geçtii köke karı da yabancılama içine girer. Satılacak olması dolayısıyla kökte yaadıklarını hatırlar. Çok sevdii kardei Nevzat ın intiharı, kendisini çocukluunun güzel günlerini geçirdii köke yabancılatırır. Dier taraftan Nevzat ve Süleyman ın gösterdikleri iradeye ve isyana karın kendisinin hep evin uslu çocuu olarak kaldıını düünmesi de kök karısındaki tavrında etkilidir (Tanpınar, 2009: 19). Kök artık durulacak vaziyette deildir, ailece satılmasına karar verilmitir. Selim, taliplinin kökü yıktırıp arsasını böleceine inanır. Ancak kökün bahçesiyle ilgili güzel anılarının olması dolayısıyla bu duruma üzülür. Köke giderken arabada artık kökün lüzumsuz gördüü anahtarını atmayı ve dönmeyi aklından geçirir. Çünkü kökteki güzel günlerden geriye hiçbir ey kalmamıtır: Artık hiçbir ey bulamayacaına, bu eski baba evinde hiçbir ey göremeyeceine emindi. Bu daima böyleydi. (Tanpınar, 2009: 53). Selim, köke giderken gördüü evlerin ve apartmanların üslûpsuzluunu yadırgar: Sonra sokaının büyük, ahap kökleri yerine yapılmı, domino talarına benzeyen beton birkaç ev, büyükçe bir apartman Keke balkonları sadece parmaklıkla kapatsalardı da bu mukavvaları asmasalardı Daha sonra köe baında mimarisi insana dehet veren bir ikinci apartman. Pencere aralarını dolduran mozaik taklidi renkli levhalar. Üst katta bir türlü kendini göstermeyen açık mavi, sarı, tire, zevk sefaleti bir yuvarlak köe, acayip teraslar. (Tanpınar, 2009: 54) Tanpınar a göre mimari, romanlarından verdiimiz örneklerde görüldüü gibi, millî bir renk taımalıdır. nsanın içinde yaadıı ehirle aynilemesi, onda kendi kültürünü yansıtan bir ruh bulmasına balıdır; aksi hâlde insan, yaadıı mekâna yabancılaır.

- 119 - Sonuç Ahmet Hamdi Tanpınar ın estetiinde rüya ve musiki önemli bir yer tutar. Rüya ve musiki, yarattıı çarıımlarla kahramanları akıp giden zamanın dıına çıkarır. Musiki, aynı zamanda devam etmesi gereken bir deerdir. Mahur Beste motifi, Mahur Beste, Sahnenin Dıındakiler ve Huzur u birbirine baladıı gibi kahramanların trajik sonunu da hazırlar. Tanpınar ın romanlarında geleneksel roman anlayıından farklı olarak zaman, çizgisel bir biçimde devam etmez; kırılmalara urar. Yazar, bu kırılmaları geriye dönü, bilinçakımı ve iç konuma tekniklerine bavurarak yapar. Huzur ve Aydaki Kadın, sadece bir gün içinde geçer. Tanpınar, kendisini yaadıı zamanın insanı olarak görse de mazi, aırlıını her zaman hissettirir. Yazarın, zamana yabancılamasında Türk toplumunun geçirdii medeniyet krizi ve bunun toplumsal ve kültürel hayatta yarattıı ikilik etkili olmutur. Tanpınar, geçmii bugünün zevki ve bilgisiyle deerlendirmekten yanadır. Ne var ki ortaya çıkan yeni ile mazi arasındaki kopukluk, bu kopukluu giderecek adımların bir türlü atılamayıı ve boluun uzaması, yazarı yaadıı zamana yabancılatırır. Atalarımız, zamanına sahip insanlardır, ancak modern hayat bu nizamı bozmutur. Huzur un sonunda ortaya konan yeniden zamanına sahip olmanın ümidi, Saatleri Ayarlama Enstitüsü nde yerini ümitsizlie bırakır. Tanpınar da cemiyet hayatının nizamsızlıından doan sosyal trajik yanında bireyin kainattaki konumundan ileri gelen trajik de söz konusudur. Tanpınar ın kahramanları sık sık kaderden/ talihten söz eder. Tanpınar ın kahramanları ölüm endiesini sürekli taıyan kiilerdir ya da artık ölümün kapısını çalmasını bekleyen yatadır. Tanpınar, aka da kader karısında galibiyet olarak bakar. Ak hayatında muvaffak olamayı, kahramanları parçalanmı bir zamanın ortasına düürür. Ölüm, kader ve zaman karısındaki trajiklikte Tanpınar ın modernist roman okumalarının ve II. Dünya Savaı nın yarattıı çökü psikolojisinin payı vardır. Tanpınar, zaman dıılıı Saatleri Ayarlama Enstitüsü nde ironik bir üslupla dile getirir. Bu balamda zaman karısındaki yabancılama, bireyselden toplumsala, toplumsaldan evrensele doru geniler. Tanpınar ın romanlarıyla Kafka nınkiler arasında benzerlikler görülmektedir. Behçet Bey in tavan arasına çekilmesi, yatak odasını eski eyalarla doldurup nefes aldıı bir yer hâline getirmesi, Saatleri Ayarlama Enstitüsü nde enstitünün labirentsi mimarisi, Kafkaesk bir görünüm arz eder. Özellikle Saatleri Ayarlama Enstitüsü, kahramanı Hayri rdal ın ne hâle ne de bugüne bakarak yön tayin edemeyecei bir noktada biter. Tanpınar ın devam etmesini istedii kültür deerlerinden biri de mimaridir. Toplumsal çalkantılar ve medeniyet krizi ile mekânlarda ortaya çıkan deiim, bizim olan hayattan uzak mekân (Beyolu), mimaride bir üslup yakalayamayı, kahramanları mekâna yabancılatırır. Tanpınar ın, hocası Yahya Kemal in Bir iklimin manzarası, mimarisi ve halkı arasında tam bir ahenk varsa orada gözlere bir vatan tablosu görünür. sözünde belirttii gibi düündüünü söylemek yanlı olmaz. KAYNAKÇA AYDIN, Erturul (2006). Ahmet Hamdi Tanpınar da Tarih ve Zaman, Ankara: Hece, Ahmet Hamdi Tanpınar Özel Sayısı, Sayı: 61. BALCI,Yunus, Complexio Oppositorum Ya Da Tanpınar Romancılıında Trajik roni, http://www.yunusbalci.com/mak/30-complexio-oppositorum-ya-da-tanpinarromanciliginda-trajik-ironi.html. CHILDS, Peter (2010). Modernizm, Terc. Vural Yıldırım, Ankara: Sitare Yayınları. DEMRALP, Ouz (2008). Mahur Bestenin Bitmemilii, Bir Gül Bu Karanlıklarda, Hzl. Abdullah Uçman-Handan nci, stanbul: 3F Yayınevi. DEMRALP, Ouz (2009). Saatlerin Karıtıı Vakit, Kitap-lık, S. 123.

- 120 - GÜRBLEK, Nurdan (2005). Yer Deitiren Gölge, stanbul : Metis Yayınları. KIZILTAN, Güven Sava (1986). Kiinin Silinen Yüzü Çaımızda Yabancılama Sorunu, stanbul: Metis Yayınları. ORHANOLU, Hayrettin (1997). Ahmet Hamdi Tanpınar da Zaman Estetii, Kültür Dünyası, nr. 2. ÖZBUDUN, Sibel -George Márkus-Temel Demirer (2008). Yabancılama Ve, Ankara: Ütopya Yayınları. PARLA, Jale (2008). Don Kiot tan Bugüne Roman, stanbul: letiim Yayınları. TANPINAR, Ahmet Hamdi (1998). Edebiyat Üzerine Makaleler, Hzl. Zeynep Kerman, stanbul: Dergâh Yayınları. TANPINAR, Ahmet Hamdi (2006). Yaadıım Gibi, Hzl. Birol Emil, stanbul: Dergâh Yayınları. TANPINAR, Ahmet Hamdi (1992). Be ehir, stanbul: MEB Yayınları. TANPINAR, Ahmet Hamdi (2007). Mahur Beste, stanbul: Dergâh Yayınları. TANPINAR, Ahmet Hamdi (2009). Aydaki Kadın, Hzl. Güler Güven, stanbul: Dergâh Yayınları. TANPINAR, Ahmet Hamdi (2010). Hikâyeler, stanbul: Dergâh Yayınları. TANPINAR, Ahmet Hamdi (2009). Huzur, stanbul: Dergâh Yayınları. TANPINAR, Ahmet Hamdi (2007). Saatleri Ayarlama Enstitüsü, stanbul: Dergâh Yayınları. TANPINAR, Ahmet Hamdi (2007). Sahnenin Dıındakiler, stanbul: Dergâh Yayınları. TOLAN, Barlas (1980). Çada Toplumun Bunalımı Anomi ve Yabancılama, Ankara: Ankara ktisadî ve Ticarî limler Akademisi Yayınları. TOPÇU, Nurettin, Varolu Felsefesi hareket Felsefesi, stanbul: Dergâh Yayınları. VOGL, Joseph (2010). Tereddüt Üzerine, Çev. Çalar Tanyeri, stanbul: Metis Yayınları.