Sayı 15 Ocak 2015 YAZI ÇAĞRISI Sayı: 15 Ocak 2015 Kent ve Yoksulluk Son Yazı Gönderme Tarihi: 15 Kasım 2014 Sayı Editörü: Dr. H. Sevgi Zengin
YAZI ÇAĞRISI Sayı 15 Ocak 2015 KENT VE YOKSULLUK Son Yazı Gönderme Tarihi: 15 Eylül 2014 Y oksulluk durumu, insanlık tarihinin en eski sorunlarından biri olmakla birlikte toplumsal sorun olarak sorunsala dönüşümü modernite dolayımında gerçekleşir. Yoksulluk özellikle köylerden kente göçten doğan yığılmalarla sorunlaşırken, yoksulların iyi ve kötü olarak ayrılarak iyi yoksullar için toplumla uyumlaştırma stratejileri, kötü yoksullar için ceza odaklı baskı teknikleri geliştirilmesiyle soruna çözüm arayışları doğmuştur. Siyasal sistemin rızaya dayalı hale gelişinden doğan kitlelerin içerilme zorunluluğu ve siyasal düzeyde kitle desteği arayışı nedeniyle yoksulluğu uyumlaştırıcı politikalara ihtiyaç duyulmuş, refah devleti sorunu sosyal politika üreterek çözmeye odaklı mekanizmalara yönelmiştir. Refah devletinin krizi ise neo-liberal ekonomi politikalarının yoksulluğu toplumda kitleselleştirici etkilerinden dolayı yoksulluğu marjinal ve toplumla uyumlu hale getirilebilecek küçük atomize bir grup olmaktan çıkararak yoksulluğun alanını da genişletmiştir. Bu genişleme yoksullukla mücadeleyi uyumlaştırma stratejilerinden baskılama stratejilerine kaydırmaya da başlamıştır. Yoksulluk bir toplumsal sorun olarak tek biçimli ve kolaylıkla ölçülebilir bir olgu olmadığından literatürde farklı sınıflandırmalara konu olur. En genel haliyle yoksulluk meselesinde mutlak yoksulluk, göreli yoksulluk, öznel yoksulluk, sınıf-altı gibi kavramlar öne çıkar. Yoksulluğu ölçme ve belirleme tekniklerinden kaynaklanan farklılıklar yoksulluk derecesi açısından farklı sonuçlar doğurabilmektedir. Yoksulluk alanında dünyada refah devletinin çözülüşü ve yeni sağın yükselişi önemli eşiklerden biri olarak değerlendirilebilir. 1970 lerden sonra krizle yoksulların savunmasız kalışı, post endüstriyalizmin etkinleşmesi
yoksulluğu yaygınlaştırdığı kadar çeşitlendirmiştir de. Sınıf-altı kavramı üzerinden yoksulluk, mağdurlardan ziyade dışlanmışları daha fazla içerir hale gelmeye başlamıştır. Yoksulluk meselesi bir taraftan yardımlaşma, istihdam olanakları ve sosyal güvenlik alanıyla ilişkilendirilirken diğer taraftan ötekileştirme, dışlama pratikleriyle ceza politikalarının alanına da yaklaşmaya başlamıştır. Yoksulluğun kriminalize edilişi, yoksulları potansiyel suç odağına dönüştürürken bu kodu taşıyan semt sakinlerinin istihdam alanına girmeye engel olan yönleri semt ayrımcılığı olarak kendisini göstererek kentsel yoksulluk meselesine bağlanmaktadır. Kent dokusunun bu şekilde bölünmesi ve bundan doğan kamusal yaşam, kentin yoksulların yaşadığı suç merkezi mahalleri ile güvenlikli sisteler ayrışmasını belirginleştirmiştir. Sınıf-altı gibi yeni sağ yönetme stratejilerinin beslediği bir yoksulluk kategorisinin dışında nesilden nesile aktarılan kronik yoksulluktan farklı olarak yeni yoksulluk kavramı da tartışmaya dahil olmuştur. 1980 li yıllardan sonra yapısal uyum politikaları uygulayan azgelişmiş ülkelerdeki işini kaybedenlere işaret eden kavram, yoksulluğun artık kıtlık yoksulluğundan risk yoksulluğuna geçişini temsil eder. İşini kaybetmek suretiyle sistem dışı kalma ihtimalinin mevcudiyeti, yoksulluk sorunu ile istihdam alanı arasındaki ilişkiyi de güçlendirir. Yine özellikle 1980 lerden sonra istihdam piyasasının neo-liberalizmle dönüşümü, sendikal örgütlülüğün çözülüşü ile ücretlerin düşmesi çalışan yoksulluk kavramını doğurmuştur. Bu çerçevede kadın emeğinin marjinalliği ve piyasalardaki ikincil konumu kadın yoksulluğunu belirginleştirerek yoksulluğun öncelikle istihdam sorunu olduğunu işaretlerken, yoksulluk ile emek piyasaları arasındaki ilişkiyi de gösterir. İleri kapitalist ülkelerde istihdam alanındaki dönüşümden, post-fordist üretim tarzı, neo-liberal ekonomi politikaları, çalışma hayatı ve sosyal güvenlik politikalarının negatif etkilerinden doğan toplumsal bir sorun olarak yoksulluk, hem ekonominin küreselleşmesinden etkilenmekte hem de bir kimlik sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. İş kanalıyla kimliğin toplumsallaşması işsizlik ve yoksulluğun negatif bir süreç içinde döngüselleşmesine neden olmaktadır. Yoksulluk bu açıdan ekonomik ve toplumsal sorun olduğu gibi kimlik sorunu olması ölçüsünde siyasal bir soruna dönüşme potansiyeli de taşıyan bir konudur. Neo-liberalizmin ekonomi politikaları toplumsal sorun dan, yoksulluktan doğan sorunu
toplumsal hoşnutsuzluğun düzlemine taşır. Günümüzde yoksulluk sadece gelir düzeyi üzerinden değil, sosyal dışlama, sosyal kabul, yapabilirlik gibi kavramlar dikkate alınarak tartışılmaktadır. Neo-liberalizmin refah devletinin boş bıraktığı alandaki stratejileri Non Government Organization (N.G.O.), ağ ilişkileri ve sosyal sermaye yaklaşımı etrafında şekillenir. Toplumsal sermaye yoksullukla mücadeleyi dayanışma ağlarının biçimlenmesine bırakmaya başlamıştır. Ağ ilişkileri kuramayan, dışlanan, tüketim törenlerine katılamayarak ötekileşen yoksullar dışlama odaklı bir yoksulluk kültürü üretir. Bu bakımdan yoksulluk kültürü kavramsal olarak içerilme değil dışlama kültürü olarak tartışmaya dahil olur. Toplumun ortalama standartlarıyla, maddi çerçeveyle ilişki kuramamaktan doğan kavram kadercilik, tembellik, şiddet gibi patolojilere atıfta bulunarak yoksulları kınayıcı, aşağılayıcı, suçlayıcı tavra doğru kaymalar da ortaya çıkarabilmektedir. Dışlamanın diğer yüzü içe kapanma olduğundan kentteki yoksulların belli merkezlere yığılarak içe kapanmacı bir refleksle kentsel kamusallıktan tecrit olması, yoksulluk meselesinin mekân üzerinden tartışılmasına da imkân vermektedir. Kent konut politikaları bağlamında yoksulluk temasına bakıldığında ise karşımıza gecekondu çıkmaktadır. Köyden kente göç eden yoksullar için gecekondulaşma kente tutunabilme stratejisinin köşe taşı olması itibariyle önem kazanmış, daha sonra ise gecekondu metaya dönüşerek ticarileşmeye de başlamıştır. İlk kuşak gecekondunun temel unsurlarından yapımcı/kullanıcı özdeşliğinin ortadan kalkması, ilk göç edenlerin görece zenginleşmesine neden olarak nöbetleşe yoksulluk durumunu da doğurmuştur. Gecekondu bölgelerinin kenar mahalleler, marjinal yerler olarak kodlanması, büyük merkezin ötekisi olarak görülen sosyal faaliyetlerin, suçun, kokuşmuşluğun, anti-rasyonelliğin merkezi olarak işaretlenmesi yoksulluk ile gecekondu meselesini Türkiye özelinde öteki Türkiye / Beyaz Türk tartışmasına; yoksulluk sorununun toplumsal hoşnutsuzluğa dönüştüğü noktada sosyal patlama tartışmasına bağlamaktadır. Yoksulluk durumu ile tehdit/tehlike ilişkisinin en net görünürleştiği alan sosyal patlama tartışması olduğundan ekonomik krizler, yeni yağ stratejileri ve sosyal politikaları ile yoksulluk sorunu arasındaki geçiş bu noktalar üzerinden de okunabilir. Bu çerçevede İdeal Kent dergisinin bu sayısında yoksulluk sorununun ekonomik, sosyolojik ve siyasal yapısını açığa çıkarmak adına disiplinler arası analizleri içeren
yazılarınızı bekliyoruz. Katkı sağlamak isteyen araştırmacılar için yol haritası olması açısından dosya konumuzla uyumlu konu başlıkları dikkate alınabilir: Yoksulluğa kuramsal yaklaşımlar Küresel kapitalizm ve yoksulluk sorunu Yoksulluğu önleme stratejileri Çalışma sosyolojisi bağlamında yeni yoksullar Emek piyasasındaki dönüşümler ve yoksulluk Kriz ve yoksullaşma Yeni sağ hegemonya ve yoksulluk Kent yoksulluğunun toplumsal görünümleri Toplumsal sorun, yoksulluk ve toplumsal ağ ilişkileri Yoksulluk, gecekondu ve kentsel gerilim Kentsel yoksulluk, hukuk sistemi ve ceza politikaları Yönetişim, sosyal sermaye ve yoksulluk Toplumsal hoşnutsuzluk bağlamında yoksulluk Postendüstriyalizm, postfordizm ve istihdam politikaları çerçevesinde yoksulluk Göç ve yoksulluk Yoksullar, sosyal dışlanma ve ayrımcılık sorunları Kadın yoksulluğu Günümüz yoksulluk tartışmalarına eleştiriler Bu çerçevede araştırmacıların hazırlayacakları çalışmalarını, en geç 15 Kasım 2014 tarihine kadar idealkentdergisi@hotmail.com ve idealkent@gmail.com adreslerine göndermelerini bekliyoruz. Katkılarınız için şimdiden teşekkür ediyoruz. Sayı Editörü: Yrd. Doç. Dr. H.Sevgi Zengin Niğde Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü İletişim: h.sevgi.zengin@hotmail.com
YAZARLARA NOTLAR Yayın İlkeleri idealkent, disiplinlerarası bir yaklaşımla kenti merkez alarak hazırlanan çalışmaların yer aldığı hakemli bir dergidir. Dergi; Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında olmak üzere, yılda dört kez yayımlanır. idealkent in yayım dili Türkçe dir. Bununla birlikte, yaygın kullanıma sahip dillerde yazılmış makaleler de kabul edilir. Bu makaleler orijinal biçimleriyle ya da Türkçe ye çevrilerek kullanılır. Dergide yayımlanan yazıların daha önce hiçbir yayın organında yayımlanmamış, ilk defa idealkent te yayımlanıyor olması gerekmektedir. Daha önce bilimsel bir toplantıda sunulmuş olan bildiriler, bu durumun belirtilmesi şartıyla kabul edilebilir. İlk yayımlandığı tarihten itibaren asgarî 25 yıl geçmiş olan; önem ve etki bakımından klasik metin olarak değerlendirilebilecek yazı ve çeviriler, daha önce yayımlanmamış olmaları kuralının istisnasını oluşturur. Bu tür metinlere daha önce yayımlanıp yayımlanmamış olmalarına bakılmaksızın idealkent te yer verilebilir. Buna ilaveten, dergide, kitap eleştirileri de yayımlanabilmektedir. idealkent te yayımlanan yazıların fikrî sorumluluğu yazarlarına aittir. Yayım için kabul edilen metinlerin, fizikî ve elektronik ortamda, tam metin olarak yayımlanmak da dâhil olmak üzere, tüm yayım hakları idealkent e aittir. Kullanılan çizim, fotoğraf ve görsel malzemelerin hakları da idealkent e ve anlaşmalı olarak da çizer ve fotoğrafçılarına aittir. Yazıların Değerlendirilmesi Yazılar, bilgisayar ortamında ve dizgi programlarında kullanılabilecek şekilde e-postayla ya da cd içerisinde teslim edilmelidir. Dergiye yayımlanmak üzere yollanan makaleler, kör hakem yöntemiyle değerlendirilmektedir. Editörler tarafından incelenen ve değerlendirilmesi uygun bulunan çalışmalar, iki ayrı hakeme gönderilmektedir. İki hakemin görüş ayrılığı durumunda, üçüncü bir hakemin görüşüne başvurulmaktadır. Hakemlerden gelen raporlar doğrultusunda, makalenin yayımlanmasına, yazardan hakem raporuna göre düzeltme istenmesine ya da yazının reddedilmesine karar verilmekte ve karar yazara iletilmektedir. Basımı uygun bulunan yazıların, yayımlanıp yayımlanmayacağına ya da derginin hangi sayısında yayımlanacağına editörler karar verir. Yazar, süreç konusunda e-posta yoluyla bilgilendirilmektedir. idealkent e ulaşan yazılar için yanıt verme süresi otuz gündür. Bu süre içinde yanıtlanmayan yazılar ulaşmamış demektir. Yazılarla ilgili olumlu ya da olumsuz görüş yazara mutlaka bildirilir. Yazım Kuralları idealkent e gönderilen yazılar için bir sayfa sınırlaması yoktur. Ancak, yazıların 2500-6000 arası kelime sayısında olması tercih edilmektedir. Gerekli kısaltma ve uzatmalar yazarla iletişim içinde yapılabilir. Yazılarla birlikte, toplamda 1700 karakteri (boşluklu) geçmeyen; Türkçe ve yabancı dilde özetle, 5-10 kelime arası Türkçe ve yabancı dilde anahtar kelimeler, yabancı dilde başlık ve ilaveten Türkçe kısa özgeçmiş de iletilmelidir. Ayrıca, yazarla irtibat kurabilmek için gerekli telefon numarası, adres ve e- posta bilgileri de gönderilmelidir. idealkent teki makalelerin imlâ ve noktalamasında yazarın tercihleri geçerlidir. Ancak sehven yapıldığı anlaşılan yazım ve noktalama hataları düzeltilir. Yayımlanması talebiyle idealkent e ulaştırılan yazılarda, metin içindeki alıntı ve göndermeler, ayraç içinde (yazar soyadı, kaynağın basım yılı: sayfa numarası sırasıyla), APA (American Psychological Association) nın en son gönderme ve kaynak gösterme kılavuzuna uygun olarak yapılmalıdır. Metin dışında yapılan açıklamalarda, sonnot yerine, o sayfanın altında yer alacak olan dipnot kullanılmalıdır. idealkent te yayımlanan makalelerin yazarlarına, yazılarının bulunduğu sayıdan iki adet verilir. idealkent e yazı göndermek için, idealkentdergisi@hotmail.com ve idealkent@gmail.com e-posta adreslerini veya A. Öveçler Mah. 1312. Sok. 5/1 Öveçler,Çankaya / ANKARA adresini kullanabilirsiniz. idealkent in gelecek sayılarında işlenecek dosya konuları internet sitesinden öğrenilebilir www.idealkentdergisi.com