YETİM VE KİMSESİZLERLE İLİŞKİLERDE ÂDÂB 389

Benzer belgeler
İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur.

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ)

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5)

ON EMİR الوصايا لعرش

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz?

Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır.

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد

(40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

ICERIK. Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24)

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz. (İbn Hanbel, II, 349)

Kur'an'da Kadının Örtüsü Meselesi - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

ALLAH IN RAZI OLDUĞU KULLAR

zeytinvearkadaslari.com

BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV)

Her elini uzatana (isteyene) zekât verilir mi?

HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER

األصل الجامع لعبادة هللا وحده

Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos :14:51

Kar veya yağmur sebebiyle Cuma namazını terk etmenin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme: Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

1 Bahattin Akbaş, Din işleri Yüksek Kurulu Uzmanı 2 İbn Manzur, Lisanu'l- Arab, Xlll/115 3 Kasas, 28/77. 4 İbrahim, 14/34. 5 İsrâ, 17/70.

1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI

Terceme : Muhammed Şahin

bartin.diyanet.gov.tr/kurucasile

Borçlunun sadaka vermesinin hükmü

ALLAH HER ZAMAN DOĞRU OLMAMIZI İSTER 1. Ey iman edenler! Allah a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. 2

EV SOHBETLERİ SOHBET Merhamet

Rahmân ve Rahîm olan Allâh ın ismiyle Hamd, - Allâh a mahsustur. O na hamd eder, O ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

İHLAS VE NİYET. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat :23:10. Cihad İNDİR

Onlardan bazıları. İhtilaf ettiler. Diri-yaşayan. Yüce. Sen görüyorsun ت ر dostlar. ..e uğradı

Allah Teâlâ ya hamd eder, Hz. Muhammed (Sallalahu Aleyhi ve Sellem) e, âl ve ashabına selam ederiz.

Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü

Tatil kavramını araştırdığımız da tatil için şu anlamların verildiğini görürüz:

ه: د ع ل ض ب او ت ن ل ه ب م ذ ت خ أ إن ا م م كي ف ت ر ك ت د ق ي فإ ن يت للا س ن و با ك ت

تلقني أصول العقيدة العامة

Damla Yayın Nu: Editör Mehmet DO RU. Dil Uzman lyas DİRİN. Görsel Tasar m Uzman Cem ÇERİ. Program Gelifltirme Uzman Yusuf SARIGÜNEY

Kabir azabı kıyâmet kopuncaya kadar devam eder mi?

Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN

150. Sohbet TEVHÎDİN TARÎFİ VE MAHİYETİ (2/2)

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

EV SOHBETLERİ 135. Sohbet SOHBET BİZİ ALDATAN BİZDEN DEĞİLDİR! 1

Ders : 185. Konu : MEKKE DE GİZLİ DAVET. MEKKE DÖNEMİ ve DAVET BYK&ŞYK DERSLERİ

و ال ت ق ول وا ل م ن ي ق ت ل ف ي س بيل الل ه أ م و ات ب ل أ ح ي اء و ل ك ن ال ت ش ع ر ون

Yetim Ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen Kadir Hatipoglu - Haziran :48:29

NEVÂKIDU L-İSLÂM METNİ VE TERCÜMESİ

Okul Öncesi İçin DUÂLAR SÛRELER. Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN

118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ:

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

Orucun fazîleti hakkında Selmân'ın rivâyet ettiği zayıf hadis. İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

tyayin.com fb.com/tkitap

CENAB-I HAKK IN O NA İTAATİ KENDİNE İTAAT KABUL ETTİĞİ ZAT A SALÂT VE SELAM

148. Sohbet ÖNDEN GİDENLER

BİRKAÇ AYETİN TEFSİRİ

Yasin sûresini okuduktan sonra duâ etmek için toplanmanın hükmü. Abdulaziz b. Baz

10. Ders Slayt NİKAH-IV - (Nikah Çeşitleri)

DUHÂ SÛRESİ. Duhâ Sûresi Tefsîri 3

ی س ر و لا ت ع س ر ر ب ت م م ب ال خ ی ر

Îman, Küfür ve Tekfir 2

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

SAHABE NİN ÖNDERİ HZ. EBU BEKİR

Ders : 57 Konu: Şeytanla Mücadele

Yarışıyorlarkoşuyorlar

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

İSİMLER VE EL TAKISI

IGMG EV SOHBETLERİ DERSLERİ

Ey sevgilim! Sana karşı olan aşırı sevgim hayretim ziyadeleşsin! Ancak, gönlümü yakan aşkınla, ateşler saçan kalbime biraz merhamet eyler misin?

KURAN DA TEKRARLANAN AYETLER

İnsanlar arasında akrabalık bahşeden Allah Teala ya hamd, akrabalığın hükümlerini beyan eden Resulü Peygamber Efendimize salât-u selam olsun.

94. SOHBET İslam da İbadet Kavramı Çerçevesinde "Çalışmak İbadet "midir?

yoksa ziyana uğrayanlardan olursun." 7

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuk Usulü II

Başörtüsünün üzerini mesh etmede aranan şartlar. Muhammed Salih el-muneccid

İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur:

2 İSLAM BARIŞ VE EMAN DİNİDİR 1

Hesap Verme Bilinci Gönderen Kadir Hatipoglu - Ocak :00:00

ORUCA BAŞLAMADA ASTRONOMİK HESABA MI GÜVENİLMELİ YOKSA HİLALİ GÖRMEK Mİ GEREKİR? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

EV SOHBETLERİ 133. SOHBET SOHBET HUZUR İSTİYOR MUYUZ?

Acılar Paylaştıkça Azalır Gönderen Kadir Hatipoglu - Mayıs :07:29

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

ALLAH BİZE YAKIN VE HER DAİM BİZİMLE BERABERDİR 1

İslâm da Meşrû Mülk Edinme Yolları

DİLİN TEHLİKESİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Transkript:

YETİM VE KİMSESİZLERLE İLİŞKİLERDE ÂDÂB 389 Sana yetimleri soruyorlar. De ki Onları eğitip yetiştirmek en iyisidir; eğer onlarla karışıp kaynaşırsanız onlar sizin kardeşlerinizdir! Allah kimin ifsat edici, kimin de ıslah edici bir niyete sahip olduğunu çok iyi bilir! Allah isteseydi sizin işinizi çıkmaza sokabilirdi. Muhakkak ki Allah güçlüdür, her şeyi yerli yerince yapar. (Bakara, 2/220) L YETİM VE KİMSESİZLERLE İLİŞKİLERDE ÂDÂB Çoğu zaman toplumun huzurunu bozan, ictimaî tesanüd ve refaha gölge düşürenler, cemiyet içerisinde sorumsuzca davranan ve ne yaptığını bilmeyen sahipsiz, eğitimsiz kişilerdir. Yetim, Arapçada tek, seçkin ve emsalsiz anlamındadır. Dürretün yetimetün, emsalsiz bir inci demektir. Erkek olsun kız olsun, henüz büluğ/yetişkinlik çağına ermeden, babası ölmüş çocuklara yetim denir. 1 Yetişkinlik çağına girdikten sonra, Ebû Hanife ye göre 18 yaşına bastıktan sonra ona artık yetim denilmez. Dul kadına da yetime tabir edilir. 2 Yetimler, babalarını kaybetmiş kimseler olarak zayıf ve başkalarının himâyesine muhtaç çocuklardır. Onlar, sosyal hayatın istenmeyen, fakat kaçınılmaz gerçekleridir. Mutlaka özel ya da tüzel kişilerin, şefkat eline; eğitim ve öğretim yoluyla ıslah edilmelerine muhtaçtırlar. Kendilerine sahip çıkılmaması ve ıslah edilmemeleri hem kamu vicdanı için bir yük hem de cemiyet için son derece zararlı sonuçlar doğurabilirdi. O sebeple hangi çağda olursa olsun, Allah a ve ahiret gününe iman eden mü minlerin, yetimlere şefkat ellerini uzatmaları ve onların mallarından yararlanmak yerine, kendi evlâtları gibi sahip çıkıp yetiştirip hayata hazırlamaları dini ve sosyal yükümlülükleridir! 1 2 Râğıb, el-müfredât, s. 845. Âsım Efendi, Kâmûs Tercemesi, IV/537.

م 390 KUR AN-I KERİM DE ÂDÂB-I MUÂŞERET Ağırlıklı olarak aile hukukuna dair düzenlemelerin yer aldığı Nisa suresinin ilk on âyeti, yetimler hukuku ile ilgilidir. Bu sure, hicretin üçüncü yılında yapılan Uhut savaşından sonra pasajlar hâlinde indirilmeğe başlanmıştır. Bu savaşta 72 Müslüman şehit edilmiş, onlardan geriye çok sayıda dul eş ve yetim çocuk kalmıştır. Tabiî olarak yakınları, kendi dul ve yetimlerine sahip çıkmışlardır. Bilhassa hicret edip de Medine de yakını olmayan dul kadınlarla yetim çocuklar ise hem sahipsiz hem de muhtaç durumdadırlar. O devirde ve o toplumda erkek, ailesinin korunması, geçiminin temini ve çocuklarının eğitilip yetiştirilmesi hususunda yegâne sosyal güvencesiydi. Denilebilir ki ailenin, babadan başka hiç bir sosyal güvencesi yoktu. Müslümanlar arasında kimsesizleri barındıracak; yetimlere, fakirlere, yoksullara, yolculara yardım elini uzatacak sosyal kurumlar ise, henüz oluşum safhasındadırlar. Bu cümleden olarak, İslam da, ikinci, üçüncü, dördüncü eşten söz eden ayetleri, kimin kaç kadınla evleneceğini belirlemek için değil, daha ziyade yetimler hukuku; özellikle de yetim kızların o güne dek pek dikkat edilmeyen hukukunu korumak için indirilmişlerdir. Miras taksimi de ilk defa bu sure ile gündeme gelmiştir. İleride bu konuya tekrar dönülecektir. Allah Teâlâ, vahyin başlangıcından beri Kur an-ı Kerim inde ve muhtelif surelerde yetim ve kimsesiz çocukları korumayı, onların eğitim ve öğretimleriyle ilgilenmeyi; bilhassa onları hor ve hakir görmemeyi, azarlamamayı 3 mü minlere emretmekte ve şöyle buyurmaktadır: م سأ ل ون ك و ي م و ش ا ء م م صل ح و ل ا ل ل إ م صال ح ل ع ن ا م لي ت ا م ق م إ ن هللا الأ م عن ت ك هللا ع ز ت ح ك ي م و ك إ خ م و ان م ف و ه ال ط م ي و إ م ن ي مم خ د هللا م م فس ا ل ن م ي م ع ل Sana yetimleri soruyorlar. De ki Onları eğitip yetiştirmek en iyisidir; eğer onlarla karışıp kaynaşırsanız onlar sizin kardeşlerinizdir! Allah kimin ifsat edici, kimin de ıslah edici bir niyete sahip olduğunu çok iyi bilir! Allah isteseydi sizin işinizi çıkmaza sokabilirdi. Muhakkak ki Allah güçlüdür, her şeyi yerli yerince yapar. 4 Nakledilen rivayetlere göre, cahiliyye devrinde birçok kimse yetimlerin mal ve servetlerinden faydalanmayı âdet haline getirmişlerdi. Niceleri de yetim kızları, malları sebebiyle, ya kendilerine ya- 3 4 Duha, 93/9. Bakara, 2/220.

YETİM VE KİMSESİZLERLE İLİŞKİLERDE ÂDÂB 391 hut da oğullarına nikâhlıyorlardı. 5 Öyleleri de vardı ki, koruyucusu olmadığından, malına sahip çıkıp başkalarına gitmesine mani olmak için yetim kızları elleri altında tutuyorlar; kendileri evlenmediği gibi başkalarıyla evlenmelerine de mani oluyorlardı. Üstelik o zavallılarla hüsn-i muâşerette bulunmuyor, kötü bir biçimde kullanıyorlardı. 6 İşte bu ve benzeri üzücü hadiseler sebebiyle Allah Teâlâ şu âyetiyle kişilerin akrabalık duygusuna ve vicdanlarına hitap ederek bu muameleye son vermek istedi: وب مم ب ر ا و س ي م صل م ون م مو ال ا م لي ت ا م ذ ي ب أ م ك ون أ إ ن ال م ا إ ن ا ب أ م ك ون ف ب ط ظ ل س ع ي ا Yetimlerin mallarını haksızlıkla yiyenler, ancak karınlarına ateş doldurmaktadırlar; ayrıca onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir de! 7 Bu âyet-i kerîmesiyle Allah Teâlâ, cahiliyye devrindeyken yapageldikleri bu gibi kötü âdetten mü minleri men etti. Böylelikle, akıl ve yaş itibarıyla kendi malına sahip olamayacak durumda olan zayıf insanları diğerlerinin zulüm ve haksızlığına karşı koruma altına aldı. Bu ve benzeri âyet-i kerîmeler nâzil olunca mü minler, yetimlerin mallarını yanlarına almaktan, kendi mallarına katmaktan, murakabe etmekten, onların iş ve durumlarını düzene koymaktan çekinip vazgeçme eğilimi gösterdiler. Bu durum ise yetimlerin aleyhine oluyor, geçim ve yaşayışları gittikçe kötüleşiyordu. Yetimlerin vaziyetlerinin fenalaşması da mü minlerin ağırına gidiyor, fakat şaşkınlıktan ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Çünkü mallarını, kendi mallarına katıp işleriyle meşgul olacak olsalar, Allah ın tehdidinden korkuyorlardı. Onları kendi hallerine terkedip ilgilenmeseler, yetimler başıboş bir halde kalacaklar ve geçimleri güçleşecekti. Velhasıl iyice şaşırmışlardı. Sahabe-i Kiram, zaman zaman bu durumu Rasûlullah a (sav) açıp ne yapacaklarını soruyorlardı. Rahmân ve Rahîm olan Yüce Mevlâ Nisa suresindeki âyet-i kerîmeleri inzal etmek suretiyle 8 sosyal ve ahlaki bir soruna muazzam bir çözüm getirmiş oldu. Bu ayetlerle, yetimlerle yakından ilgilenilmesi, onların güzel ahlak, edep ve fazilet sahibi birer kişi olarak eğitilip yetiştirilmeleri ve topluma faydalı birer birey olarak katılmaları mü minlere emredildi. 9 Çünkü onların kendileri ve malları korunmayacak olursa malları telef olacak, ticaret yoluyla nemâlandırılmazsa bir gelir getirmeyecek, 5 6 7 8 9 Râzî, Tefsîru Kebir, VI/50; Elmalılı, Hak Dini Kur an Dili, II/1283. Elmalılı, a.g.e., II/1283. Nîsâ, 4/ 9. Râzî, Mefatihu l-gayb, VI/150. Râzî, Mefatihu l-gayb, VI/51.

392 KUR AN-I KERİM DE ÂDÂB-I MUÂŞERET kendileriyle yakından ilgilenilmediği takdirde cemiyete câhil, kaba ve zararlı birer birey olarak katılacaklar; her biri ictimaî bünyenin birer belâsı hâline geleceklerdi. İşte bu ve benzeri nedenlerle Allah Teâlâ, âkil-bâliğ oluncaya kadar yetimlerin, kendileri ve mallarıyla ilgilenilmesini; bülûğ çağına erip kendi kendisini yönetebilecek, mallarına sahip olacak yetişkinliğe eriştiklerinde de malları kendilerine verilip serbest bırakılmalarını istemiştir. Müminlerin bir sorunu daha vardı. Yetimlerin mallarını kendi mallarına kattıkları zaman, acaba onların mallarından yiyebilirler miydi? Nisa suresinin altıncı âyetinin, bilhassa son bölümü bu soruya cevabı teşkil etmekteydi: م و م من ك ن غ ن ي ا ف م لي م ست م عف ف م م عر وف ق ي ا ف م لي م م أ ك ب ل و م من ك ن ف zengin olan yetimin malına karşı iffetli davransın, fakir olanlar ise, örfe uygun ölçüde ondan yesinler Kur an-ı Kerimde maruf veya örf genel bir ifade ile aklın ve vicdanın makul gördüğü, şer-i şerîfin de benimseyip onayladığı söz, iş ve davranışlar hakkında kullanılan bir tabirdir. Demek ki, ihtiyacı olmayan kişi, iffetli davranır yanında himayesine aldığı yetimin malından hiç yemezse kendisi için çok iyi olur. Ama ihtiyacı varsa örf/ma ruf sınırını aşmamalıdır. Eğer örfe riayet etmez veya haksız yere hem de, nasıl olsa bir gün bu mal benden gidecektir, diyerek acele ile yetimin malını yemeye kalkışacak olursa, her halde bu kişi, yaptığı uyarıları sebebiyle Allah dan çekinmelidir. Bazı âlimlerimiz demişlerdi ki: Yetimin velisi durumunda olan kimse şayet zengin ise, bu işi Allah ın bir emri olarak yapar ve karşılık olarak ücret de talep etmez. Çünkü vâcip olan bir amel için ücret istemek câiz değildir. Yok eğer fakir ise, yukarıda da geçtiği üzere, ihtiyacı kadar yetimin malından yer ve durumu düzelince de ne yemişse aynen öder. Ödeyemeyecek durumda olursa yetimle helâlleşir gider. Hattâ Mücâhid demiştir ki: Velî fakir ise ma rûf vechile yer, sonradan ödemesi de gerekmez. 10 Allah Teâlâ, bir de yetimler gelişme çağında iken onların malları ile ilişkilerinin bulunması hakkında velilerine şöyle buyurmuştur: 10 Râzî, Mefatihu l-gayb, VI/52. İbn Kesîr, Tefsir, I/257. Zengin olan yetimin malına karşı iffetli davransın. Fakir ise ma rûf vechile yiyebilir.

YETİM VE KİMSESİZLERLE İLİŞKİLERDE ÂDÂB 393 م سي م م ن م مم ر م ش دا ف ا م دف ع وا إ ل نم إ م ن آن وا ا م لي ت ا م ح ث إ ذ ا ب ل غوا الن ك ح ف و ا م بتل ب دوا ع ل نم مم و ك ف مم ف أ ش م لل ح س يب ا د ف م عي م إ ل نم مم أ م مو ا ل ذا إ م م عر وف ف مم أ م مو ا ل مم ب ل Yetişkinlik çağına girinceye kadar yetimleri zaman zaman deneyin! Kendilerinde yetişkinlik alâmetlerini gördüğünüzde mallarını kendilerine hemen verin 11 Bizim de yetimlerin de gerçek sahibi olan Allah Teâlâ buyuruyor ki: Yetimleri, kendi evlâtlarınız gibi eğitin, öğretin, koruyup gözetip hayata hazırlayın. Hatta yaş ve kavrayış düzeylerine göre zaman zaman onları, mallarını tanıma, kullanma, geliştirme ve ticaret yapma gibi sosyal ve ticari hayat ile ilgili konularda deneyerek bilgi ve tecrübe sahibi yapmaya çalışın; yetişkinlik düzeyine eriştiklerini hissettiğiniz an mallarını kendilerine teslim edin! Kendilerinde yetişkinlik alametlerini gördünüz ve artık mallarına sahip olabileceklerine ve kendi ayakları üzerine durabileceklerine kesin kanaat getirdiniz Sakın ha, kendisi yanımdan, malı da elimden gidecek diyerek acele ile bir şeyler yemeye kalkışmayın! Zira Yetimin gerçek sahibi olan Allah sizi bundan menetmektedir: م ن ي م كي وا و ال ب أ م ك وه ا إ م ش اف ا و ب د ار ا أ Büyüyorlar... diyerek, yetimin malını savurganlıkla ve acele ile yemeye kalkışmayın!... 12 Hamisi bulunduğunuz ve Yüce Allah ın da mallarını size emanet olarak teslim ettiği yetiminizi, malları ile ilgili yetiştirme çabalarınıza rağmen, en son denemenizde, hala kendisinde bir yetişkinlik alameti göremediyseniz, yaşı kaç olursa olsun telef edeceğini düşünerek ona malını vermeyin, kendi malınız gibi korumaya devam edin. Ama malından kendisini yararlandırmayı da ihmal etmeyin: وا الس ف ا ء أ و ال ت م ؤت ال ك م مو ال ث ج ع ل و ه م ق ي ام ا و ا م رزق هللا ل ك ا م وال م م عر وف مم ق وا ل ول م و ق م ف ن ا و ا م كس و ه Allah ın sizin yönetiminize bırakmış olduğu mallarınızı, henüz kendilerinde yetişkinlik alâmetlerini görmediğiniz çocuklara vermeyin; fakat ondan onlara yedirin, giydirin ve güzel söz söyleyin. 13 Bu ayette sefih kelimesinin çoğulu olan süfehâ dan maksat, henüz rüşdüne/olgunluğa ermemiş, temyiz kudretine sahip olmamış, 11 Nisa, 4/6. 12 Nisa, 4/6. 13 Nisa, 4/5.

394 KUR AN-I KERİM DE ÂDÂB-I MUÂŞERET hayatı yeterince tanımamış, dolayısıyla malını görüp gözetme ve değerlendirme kabiliyetini ispat edememiş yetim çocuklardır. 14 Yetime mallarını teslim ederken, yalnız kendi doğruluk, dürüstlük ve hakkaniyetinize güvenmeyin! Mutlaka iki şahidin huzurunda mallarını teslim edin; bu sizin için daha iyi olur: ف إ ذ ا د ف م عي م إ ل نم مم ف أ ش م مم أ م مو ا ل د وا ع ل نم لل ح س يب ا ب مم و ك ف her ne kadar hesaba çekici olarak Allah yetse de siz yine de mallarını kendilerine teslim ederken yanlarında şahit bulundurun! 15 1. Yetime Sahip Çıkılmalı Bu âyet-i kerîmelerden anlaşılıyor ki, yetime sahip çıkmak ve ikram etmek gerekir, horlamak değil. Ayrıca yetim ve güçsüz insanların toplum içerisinde yaşayabilmeleri ve varlıklarını muhafaza edebilmeleri için onların haklarını korumak, mal ve canlarını koruma altına almak insânî sosyal bir vecibedir. Zayıf ve kimsesiz olduğu için bir çocuğu hor ve hakir görmek bir mü mine asla yakışmaz. Aksine çeşitli musibetlere sebep olabilir. Meselâ Allah Teâlâ Fecr sûresinde insanların başına gelen musibetlere bir sebep olarak: yetime ikram etmiyorlardı 16 yani: Allah ın kendilerine verdiği zenginlikleriyle yetimlere iyilik ve ihsanda bulunmuyorlar. Onların hâl ve durumlarını soruşturup (sıkıntılarını gidermiyorlar) 17 ; aksine onlara iyilik ve yardımı terk ediyorlar, buyurmuş, başlarına gelen sıkıntıların sebeplerinden birinin de yetimlere karşı lâkayt davranmaları olduğunu açıkça ifade etmiştir. Rasûlullah (sav): Yetimin kefâletini üzerine alanla ben, kıyamet gününde şöyle birbirimize yakınız buyurmuş, orta parmağı ile yanındakini birleştirmek suretiyle Müslümanları, yetimlere karşı iyiliğe teşvik etmiştir. 18 2. Yetime İyilik Edilmeli Yetimlere iyilik etmek, onları yedirip doyurmak ve benzeri iyiliklerle memnun etmek 19 her Müslüman için önemli bir muâşeret kaidesidir ve görevdir. Bu kaide yerine getirilirken dikkat edilmesi ge- 14 Krş. Bakara, 2/13; Buradaki süfeha, kesinlikle, bazılarının ayete maksadını aşan bir mana yükleyerek uydurdukları akılsız, beyinsiz, alçak kadınlar anlamında değildir! 15 Nisa, 4/6. 16 Fecr, 89/17. 17 Zemahşerî, Keşşâf, IV/252; Ebu s-suud, el-irşâd, IX/157; Hâzin, el-lübab, IV/378. 18 Buhârî, Edeb, VII/76. 19 Bursavî, Rûhu l-beyân, X/429.

YETİM VE KİMSESİZLERLE İLİŞKİLERDE ÂDÂB 395 reken bir konu da: onlara yapılan iyiliklerin ancak Allah rızâsı için yapıldığını düşünüp ikramda kusur işlememektir. Bunun için de ikram edilen kimse kim olursa olsun, nihayet o da bir insandır. Onu hakir görmemek, malın iyisinden vermek, severek ve başını okşayarak vermek gerekir. Çünkü Allah Teâlâ Dehr/İnsan sûresinde: ع ام و ي م طع م ون الط و ال ش ك ور ا. س ي ا. ع ل ح ب ه م م سك ين ا و ي ت يم ا و أ ر ت ا. م فط ع ب وس ا م م ن ر ب ن ا ي م وم ا م ل و م جه إ ن ا ن م طع م ك م هللا ال ت ء يد م م ن ك ج ز ا اف إ ب ي Allah ın kulları, sevdikleri yiyecekleri yoksula, yetime ve esire yedirir ve şöyle derler: Biz sizi sırf Allah rızası için doyuruyoruz ve sizden hiçbir karşılık, hatta teşekkür bile beklemiyoruz.. Şüphesiz biz, Rabb imizden; kasvetli ve çetin bir günün şerrinden korkmaktayız. 20 Sevdikleri yiyecekleri veya sevmelerine rağmen... kendi yiyeceklerini, bilhassa muhtaç olanlara, hem de seve seve vermek ne kadar güzel bir şey; hem de açları ve bakıma muhtaç olanları yedirip doyurmaktan zevk almak, her mü min için gerçekten gıpta edilecek bir erdem olsa gerek. 3. İyilikten Dolayı Kimseden Teşekkür Beklenmemeli Başkaları malını kıskanırken, yetimleri itip kakarken, Benim malımda ne hakkı var? derken, Müslüman niçin hem de malının en iyisini ve haz duyarak kimsesizlere ve muhtaçlara yediriyor? diyenler olabilir. Böyle bir cömertliğin mahiyetini idrak edemeyenler Cenab-ı Allah ın şu uyarısına iyice kulak verip dinlemelidirler: İyilik, yüzlerinizi doğu ya da batıya çevirmeniz değildir. Gerçek iyilik, Allah a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere iman eden; sevdiği malından akrabalara, yetimlere, yoksullara, yolculara, dilenenlere ve köle azat etmek üzere seve seve veren; namazı ikame eden, zekâtı veren, söz verdiklerinde sözlerini noksansız yerine getiren, zor ve sıkıntılı günlerinde, özellikle musibet anında sabreden kimselerin yaptıklarıdır. Doğru söyleyenler işte bunlardır; gerçek muttakiler de bunlardır. 21 Yine onlar Yüce Rablerinin şu fermanını da iyi bilmektedirler: Sevdiğiniz şeyden Allah yolunda harcamadığınız sürece, gerçek erdeme erişemezsiniz! Harcadığınız her şeyi de Allah bilir... 22 20 İnsan, 76/8-10. 21 Bkz. Bakara, 2/177. 22 Âl-i İmran, 3/92.

396 KUR AN-I KERİM DE ÂDÂB-I MUÂŞERET Bu yüzden erdemli ve muttaki mü minler ihtiyaç sahiplerine mallarından verirken mutlaka sevdiklerinden verirler, sevmedikleri şeyi değil. 23 Onlar, Allah ın rızasını her şeyin önünde tutar ve verdiklerinin nicelik ve niteliğiyle birlikte ihtiyaç sahibinin ihtiyacına bakarlar. 24 Allah tan başka hiç kimseden, hiç bir şey, hatta teşekkür dahi beklemezler. 25 Evet, teşekkür dahi! Zira onlar bilirler ki, böyle bir beklenti ihlasa zarar verebilir. 4. Yetim Kızlar Meselesi Yukarıda da söylemiştik. Taaddüdü zevcat tabir edilen birden fazla kadınla evlenme meselesi, Kur an da kimin, kaç kadınla evleneceği meselesi değil, aniden ortaya çıkan ve yeni bir hukuki düzenlemeye ihtiyaç duyulan önemli bir sorunun halli meselesidir. Şöyle ki, Uhut savaşından 72 Müslüman şehit edilmiş, onlardan geriye çok sayıda dul eş ve yetim çocuk kalmıştır. Hala ailenin reisi koca/baba, ailenin korunması, geçiminin temini ve çocukların eğitilip yetiştirilmesi hususunda yegâne sosyal güvencedir. Müslümanlar arasında kimsesizleri barındıracak; yetimlere, fakirlere, yoksullara, yolculara yardım elini uzatacak sosyal kurumlar henüz ortada yoktur. İşte böyle bir ortamda İslam da yetimler hukuku, evliliğin dört kadınla sınırlandırılması, miras taksimi gibi yasalar ister istemez gündeme gelip oturmuştur. Bu toplumda, yetim kız çocuklarının erkek çocuklarından farklı bir durumu vardır. Sahipsiz bulup nikâh atmak; böylece güzelse kendisine, hem de beleşten; zengin bir babanın çocuğuysa malına sahip olmak rağbettedir. Allah Teâlâ bu gayr-i insani adeti ortadan kaldırmak ve hala Müslümanlar arasında aynı şekilde düşünenler varsa onların da kendilerine bir çekidüzen vermelerini sağlamak için Nisa suresinin ilk pasajını indirdi ve ilk âyetinde de şöyle bir uyarıda bulundu: Ey İnsanlar! Sizi tek bir nefisten yaratan; ondan eşini var eden ve bu ikisinden de pek çok erkekler ve kadınlar meydana getiren Rabb inize karşı gelmekten sakının! Allah aşkına! diyerek birbirinizden talepte bulunduğunuz Allah a karşı gelmekten sakının ve akraba haklarını gözetin! Muhakkak ki Allah ın gözü üzerinizdedir! 26 23 Bakara, 2/267. 24 Bkz. Bakara, 2/177; Âl-i İmran, 3/92; Haşr, 59/9; Beled, 90/11-17. 25 Leyl, 92/19-21. 26 Nisa, 4/1.

YETİM VE KİMSESİZLERLE İLİŞKİLERDE ÂDÂB 397 Bu ayet renk, ırk, cins, dil ve milliyet farklılığına rağmen bütün insanların aynı kökten geldiklerine; insan olarak ortak niteliklere sahip olduklarına ve mutlaka birbirlerine karşı yükümlülük ve sorumluklarının bulunduğuna dikkat çekmektedir. Köken birliğine rağmen soy ve akrabalık kültürünün oluşup yaygın hâle gelmesi de dikkatlere arz edilmektedir. 5. Allah ın Uyarısına Kulak Vermeli وا ف ا م لي ت ا م و إ م ن خ م في م أ ال ت م ق س ط وا ف و اح د ة أ م و م ا م ل ك م ت أ م عد ل أ ال ت و ر ب ث ال م م ن الن س ا ء م م ثث و ث ك ف ا م نك ح وا م ا ط اب ل وا ال ت ع ول م دب أ م ذ ل ك أ م ن ان ك ع ف إ م ن خ م في م Eğer yetim kızlara âdil davranmayacağınızdan endişeniz varsa 27, sizin için uygun olan kadınlardan istediğinizi ikinci, üçüncü, dördüncü 28 eş olarak nikâhlayabilirsiniz. Onlar arasında da adaleti 29 uygulamayacağınızdan korkarsanız, bir tanesiyle veya sağ ellerinizin malik olduğuyla yetinin! Haktan sapmaktansa böylesi daha hayırlıdır! Yani, yetim kızlarla evlendiğiniz takdirde mehirlerinin tam olarak verilmesi ve kadınlar arasında gecelerin taksimi/kasm ve yeme, içme, giyme, barınma gibi maddî ve fizikî ihtiyaçlarının karşılanmasında kendinizden endişe ediyor ve ben ikinci eşi aldığım takdirde onların arasında hakkaniyete ve adalete riayet edemem diyorsanız, bir tane ile yetinin veya yetim kız çocuklarıyla hiç ilgilenmeyin! 30 Uhut savaşında kocası şehit olmuş olan kadınlardan, kendinize uygun bulduğunuzu, bir hanımınız varsa ikinci eş, iki hanımınız varsa üçüncü eş olarak alınız. Yine de haktan sapmaktansa; 27 Ayetteki Kıst, eşit bölmek, eşit parçalara ayırmak, parçalar arasında hakkı gözetmek, hakkaniyete ve eşitliğe riayet etmek, haktan ve eşitlikten sapmamak demektir. 28 Mesnâ, (çoğ. mesanisenâ/yesnû fiilindendir; eğdi, dürdü, üst üste koydu, içinde gizledi; birin yanına geldi ikincisi, ikinin yanına geldi üçüncüsü oldu, bir işi yaptı sonra ona ikincisini ekledi (sennâ iki yaptı, ikiledi); övdü, medh etti, (Krş. Hicr, 15/87; Zümer, 39/23 bir şeyden alıkoydu, engelledi gibi manalara gelmektedir. Birin yanına gelip onu tek olmaktan çıkarmak; biri iki, ikiyi üç, üçü dört... yapmak anlamındadır. Denir ki bir daha alıp onu iki yaptım; onun yanına vardım ikincisi oldum; ona kendisiyle iki olacağı şeyi ekledim. Allah: Mesna ve sülâse ve ruba a demiştir, (Bkz. Rağıb, Müfredat, s. 82 yani bir eşi olan ikinci, iki eşi olan üçüncü, üç eşi olan bir daha alıp dördüncüsü ile evlensin demektir. 29 Adalet, söz ve davranışlarda doğru olmak, hüküm verirken azamî ölçüde hakkaniyet ve eşitlik ilkesine dikkat etmek, orta yoldan ayrılmamak; düzen, denge, eşitlik ve orta yol gibi manalara gelmektedir. Yani kadınlar arasında sevgi, saygı, ilgi vb. aslî ihtiyaçlarının karşılanması gibi konularda eşit davranmak, birine diğerinden daha fazla vermemek demektir. Burada adalet, kayıtsız şartsız adalet, yani mutlak adalet anlamında kullanılmıştır. (Krş, Nisa, 4/129) 30 Buradaki adaletin niteliği hakkında bkz. Nisa, 4/127.

398 KUR AN-I KERİM DE ÂDÂB-I MUÂŞERET وا ال ت ع ول م دب أ ذ ل ك أ Evet, haktan sapmaktansa, bir tanesiyle yetinmeniz sizin için daha hayırlı olur. 31 Hasıl-ı kelam; bir yetimi gören mü min, Allah ın sevgili Nebisi Hz. Muhammed(sav) in de yetim olduğunu hatırlamalı ve şu ayetleri zihninde somut bir biçimde canlandıramaya çalışmalıdır: Nitekim O, seni bir yetim olarak bulup barındırmadı mı? Seni, ne yapacağını bilmez hâlde görüp yol göstermedi mi? Seni muhtaç hâlde bulup ihtiyaçlarını gidermedi mi? O hâlde sakın ha, yetimi incitme! Dileneni azarlayıp gücendirme. Rabb inin lutfettiği nimete gelince, ondan da sürekli olarak bahset! 32 Gelin bir de biz düşünelim ve diyelim ki: Ben bir yetime sahip çıkarsam, Allah ın Rasûlü ne de sahip çıkmış olurum. Ona ikramda bulunursam yetimlerin biricik incisi Allah ın yetimine de ikramda bulunmuş olurum. Okşadığım saçlar herhangi bir yetimin değil, Hz. Muhammed(sav) in saçları olmalıdır. Özen gösterip sevdiğim, malına sahip çıkıp nemalandırdığım, kendisini binbir itina ile eğitip hayata hazırlamaya çalıştığım herhangi birisinin yetimi değil benim Peygamberim dir. Ve geri dönüp diyelim ki: Ey Müslüman! Sen bir yetimi nasıl sevmeyebilirsin? Senin Peygamberin de yetimdi! Sen çaresiz bir yavruyu kendi haline nasıl terk edebilirsin? Senin Peygamberin de çaresizdi! Sen, kimsesizlerin sahibi Allah ı unutup da o kimsesizi nasıl itip kakabilirsin? Sen, Peygamberinin de itilip kakılmasına razı olabilir misin? Peygamberinin azarlanıp üzülmesinden mutluluk duyar mısın? O halde yetimleri sev, onların üzerlerine merhamet kanatlarını ger ve sıkıntılarını gidermek suretiyle gönüllerini hoşnut etmeye çalış! Gördün ya, Yüce Mevlası biricik inci tanesini alıp bağrına bastı. Ona yol gösterdi. Tüm ihtiyaçlarını karşıladı. Onu güzel bir biçimde eğitip yetiştirdi. Sonunda onu insanlık âlemine rahmet olarak gönderdi. Tüm Müslümanlar onunla İslam ı tanıdı, onun vasıtasıyla Kur anı öğrendi ve ona uyarak doğru yolu buldu ve cehennemden uzaklaşma çabası içerisine girdi. 31 Nisa, 4/3. 32 Duha, 93/ 6-11.

YETİM VE KİMSESİZLERLE İLİŞKİLERDE ÂDÂB 399 Belki de nice yetimler, kendileriyle ilgilenenler sebebiyle insanlık âlemine hizmet etmiştir. Olabilir ki, senin ilgileneceğin yetim de aynı yolda insanlara pek çok hizmette bulunacaktır. Sözün özü, yetime karşı şefkatli bir baba gibi ol! Onu, asla hor, hakir ve zelil görme! Hiç kimse sahip çıkmasa da, mutlaka onun üzerinden elini çekmeyen Yüce Rabbi var. 33 Bir de İbn Mes ud un sözüne uy ve Sakın ha, herhangi bir yetimin yüzüne tehdit dolu asık bir suratla bakma, yüzünü ekşitme de. 34 İnsanların, sırtlanları geçmişcesine birbirini kırıp yok ettiği şu dünyada o kadar çok yetim var ki; gel bir tanesine de sen sahip çık; en yakınından akrabandan birisini Allah için okut ve hayata iyi bir insan olarak hazırla. 33 İbn Kesîr, Tefsîr, IV/523. 34 Zemahşerî, Keşşaf, IV/265; Râzî, Mefatihu l-gayb, XXX/219; Bursavî, Rûhu l-beyân, X/459.