Harlequin Bestseller ISBN 978-605-339-241-5. Đngilizce Adı: WAITING FOR NICK Türkçe Adı: NICK Đ BEKLERKEN. Copyright 1997 by Nora Roberts



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır.

TAVŞANCIK A DOĞUM GÜNÜ SÜRPRIZI

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Umutla, harabelerde günlük turuna çıkmış olan bekçi Hilmi Efendi yi aramaya koyuldu. Turist kalabalığı Efes sokaklarına çoktan akmaya başlamıştı.

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU. NİSAN AYI 1. ve 2. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır.

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Helena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Herkese Bangkok tan merhabalar,

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

1. Bölüm. Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu.

TEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ

Mavi Pupa Montessori Anaokulu nun Sevgili Anne ve Babaları,

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın!

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

yaşam boyu bağlanırsanız.

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

AİLE & YETİŞTİRME KONULU SORU LİSTELERİ

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

EYLÜL AYI BÜLTENİ(İnci Taneleri)

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Azra hızlı hızlı giyinip, kahvaltı yapmadan evden ayrıldı. Asansöre binerken arkadan hala Berrak ın sesi geliyordu:

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

Kızlarla tanışmak isteyen bir erkeğin bilmesi gereken çok önemli bir kural var:

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ŞAHISLAR: Anne:Zişan, Baba:Orhan, Abla:Fehiman, Abla:Güzin, Abi:Osman, Küçük Kardeş:Fikret

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Asuman Beksarı. Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi. Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan. J. Keth Moorhead

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ÇOCUK VE YETİŞKİN HAKLARI

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

KÜSTÜM, OYNAMIYORUM. Alan MacDonald. iillüstrasyonlar: Mark Beech

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Derleyen: Halide Karaarslan / Uzman Pedagog Görsel Tasarım: Semra Bolat / Sanat Dersleri Zümre Başkanı

Her gun. yeni bir. macera

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

B A Ş I N D A O N B E Ş A DA M ÖLÜ A YO HO HO VE. Sanki dünmüş gibi hatırlıyorum. Arkasında bir sandıkla ağır ağır hana doğru gidiyordu.

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?

5 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, fiziksel özelliklerim nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar?

Jamie Foxx J

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Transkript:

1

2

3 Harlequin Bestseller ISBN 978-605-339-241-5 Đngilizce Adı: WAITING FOR NICK Türkçe Adı: NICK Đ BEKLERKEN Copyright 1997 by Nora Roberts Đngilizce Adı: CONSIDERING KATE Türkçe Adı: YENĐ BĐR DÜŞ Copyright 2001 by Nora Roberts Yayının Adı: Harlequin Bestseller Đki Roman Birarada Tüzel Kişiliği: Harlequin Polska Spolka Z Ograniczona Odpowiedzialnoscia Đstanbul Şubesi Đmtiyaz Sahibi ve Uyruğu: Berkant Yıldırım T.C. Sorumlu Müdür ve Uyruğu: H. Rıza Bankoğlu T.C. Đdarehane Adresi: Mühürdar Cad. Uras Apt. No:83 D.1 Kadıköy Đstanbul Türkiye

4 Nick i Beklerken Sayfa 5 Yeni Bir Düş Sayfa 119 Çeviri Canan Özüm HARLEQUIN TÜRKĐYE Mühürdar Cad. Uras Apt. No.83/1 Kadıköy - ĐSTANBUL Tel: (0216) 418 12 72 (pbx) Faks: (0216) 338 87 12 info@harlequintr.com www.harlequintr.com www.facebook.com/harlequinbeyazdizi twitter.com/harlequintr

Nick i Beklerken 5

6 ~ BĐRĐNCĐ BÖLÜM ~ Belli hedefleri olan bir kadındı o. Batı Virginia dan New York a beyninde hatları özenle oluşturulmuş bir dizi amaç taşıyarak gelmişti. Yaşayacak mükemmel bir yer bulacak, seçtiği alanda başarılı olacak ve hayatının erkeğini nasıl olsa sonunda köşeye kıstıracaktı. Frederica Kimball esnek bir kişiliğe sahipti. Ve bunun böyle olması da hoşuna gidiyordu. Bahar başlarına has, hafif puslu bir havada Doğu Yakası nda yürürken, geride bıraktığı evini düşündü. Batı Virginia nın Shepherdstown kentindeki, ailesinin yaşadığı evini... Ona göre yaşanacak mükemmel yer orasıydı aslında. Đçinde sürekli hareket barındıran, biraz gürültülü, bolca müzik ve insan sesi içeren bir yerdi geride bıraktığı ev. Ne zaman istese dönebileceğini ve kendisini açık kucakların beklediğini kesin olarak bilmese, oradan o kadar rahat ayrılabilir miydi acaba? Gerçi daha önce de New York a defalarca gelmişti, kentle bağlantıları vardı, ama yine de daha şimdiden evini, odasını, yakınlarının beraberliğini, babasının müziğini ve annesinin kahkahasını özlemeye başlamıştı. Ama artık çocuk değildi. Yirmi dört yaşına gelmişti ve kendi ayakları üstünde durma, kendi yaşamını kurma yaşı, biraz geç kalsa, o farkına bile varmadan geçebilirdi. Manhattan ı da evi gibi görebileceği konusunda uyardı kendisini. Ne de olsa yaşamının ilk beş yılını orada geçirmiş, ondan sonra da defalarca, ailesiyle oraya gelmişti. Omuzlarını biraz dikleştirerek bu kez durumun çok farklı olduğunu düşündü. Yalnız başınaydı bu kez. Ve hedefleri vardı artık. Đş yaşamında atması gereken ilk adım, Nicholas Le Beck i bir ortağa ihtiyacı olduğuna ikna etmekti. Onun son birkaç yılda besteci olarak kazandığı ün, yanında ancak kendisi gibi bir söz yazarı olursa gerçek değerine kavuşabilirdi. Gözlerini yumarak bir müzikal açılışında oyunun adının üstünde neonlarla LeBeck-Kimball yazılı olduğunu düşledi. Birlikte yaptıkları müziğin beyninde bir ırmak gibi akıp gittiğini dahi duyabiliyordu. Đçini çekerek tek yapması gereken şeyin Nick in de aynı müziği duyabilmesini sağlamak olduğunu düşündü. Onu ikna etmek için gerekirse aile bağlarını bile kullanmaya hazırdı. Onunla üvey ve evlilik yoluyla da olsa kuzen sayılırlardı. Sevgili kuzenler... Bunu düşününce gözleri aydınlandı. Sıra son amacını gerçekleştirmeye gelince, Nicky ona deli gibi tutulmuş olacaktı bile. Tıpkı kendisinin ona ezelden beri âşık olduğu gibi. Onu on yıldır bekliyordu ve bu, kimin için olursa olsun çok uzun bir süreydi. Üstüne kraliyet mavisi blazer ceketini geçirip, rahibin önünde kaderle yüzleşmenin zamanı geldi, Nicky, diye mırıldandı. Kararlıydı... Yine de, Lower The Boom un kapısına geldiğinde gerilen sinirlerini yatıştırmak için biraz duraladı. Burası Nick in kardeşi Zack Muldoon a ait popüler bir bardı.

7 Zack aslında Nick in üvey kardeşiydi ama Freddie nin ailesi terminolojiden çok duygulara önem verirdi. Zack in onun üvey annesinin kızkardeşiyle evli olması ortaya karmakarışık bir yapı çıkarttığından, bunun üstünde hiç durmamak daha uygun olurdu. Sonuçta, Stanislaski, Muldoon, Kimbal ve LeBeck aileleri bir şekilde karışmış ve dev bir aile haline gelmişti nasılsa. Freddie nin uzun zamandır kurduğu düşse, Nick ile evlenerek bu yapının içinde yeni bir çember daha oluşturmaktı. Derin bir soluk alıp ceketini düzeltti ve parmaklarını kızılımtırak altın rengi saçlarının arasından geçirdi. Lower The Broom un her zaman ince bir bira kokusu yayan havasında, o gün baharat kokuları da vardı. Freddie uzun süreden beri Zack in aşçılığını yapan Rio nun spagetti hazırladığına karar verdi. Hoparlörlerden Celine Dion un berrak sesi yükseliyordu. Her şey yerli yerinde, tam olması gerektiği gibiydi. Sıcak ahşap lambrilerle kaplı duvarlar, pirinç gemi çanları, antika bir dümen kasası, masif ahşaptan yapılmış, sonra da ustalıkla eskitilmiş uzun bar... Bir tek Nick yoktu görünürde. Freddie bara yürüyüp taburelerden birine otururken yine de gülümsüyordu. Bana bir içki ısmarlasana, denizci! Zack başını doldurmakta olduğu bira bardağından kaldırınca yüzü geniş bir gülümsemeyle aydınlandı. Freddie! Senin hafta sonundan önce gelemeyeceğini sanıyordum! Sürprizleri severim. Ben de senin tarzını severim. Doldurduğu bardağı barın üstünde ustaca itti ve uçta bekleyen garsonun eline ulaşmasını beklemeden uzanıp iri elleriyle Freddie nin yüzünü yakaladı. Ona kocaman ve gürültülü bir öpücük verdikten sonra, Her zamankinden de güzelsin, dedi. Sen de çok hoşsun. Freddie gerçekten öyle olduğunu düşündü. Zack onu tanıdığı on yıl boyunca, yaşı ilerledikçe bozulmak bir yana, iyi bir viski gibi daha doyulmaz bir hale gelmişti. Simsiyah saçları hala gür ve dalgalı, lacivert gözleri mıknatıs gücündeydi. Ve yüzü Bronzlaşmış yüzündeki gülümsemeden doğan çizgiler ona bambaşka bir hava veriyordu. Rachel nasıl? diye sordu. Sayın Yargıç çok iyiler. Freddie onun eşinden söz ederken titrini kullanmasına güldü. Zack in eşi, yani onun teyzesi Rachel, ağır ceza yargıçlığına atanmıştı. Hepimiz onunla gurur duyuyoruz. Annemin gönderdiği armağanı gördün mü? Bir şeye vurulunca cam kırılması sesi çıkartan yumuşak bir çekiç. Görmek mi? Bana düzenli olarak onunla vuruyor. Ailede bir yargıç olması bambaşka bir şey. Gözleri parladı. Ve o bordo yargıç giysisi içinde gerçekten çok muhteşem duruyor. Eminim öyledir. Çocuklardan ne haber? Korkunç bir üçlü oluşturdular. Bir soda ister misin?

8 Freddie bir kahkaha attı. Soda içmem şart mı, Zack? Artık yirmi dört yaşındayım. Zack çenesini ovuşturarak ona baktı. Minyon yapı ve Çin bebeklerininkini andıran pürüzsüz ten her zaman yanıltıcı oluyordu. Onun yaşını kendi çocuklarınınki kadar iyi bilmese duraksamadan kimlik sorardı doğrusu. Küçük Freddie nin bu kadar büyüdüğüne inanamıyorum, dedi. Freddie bacak bacak üstüne attı. Đnandığın zaman bana bir kadeh beyaz şarap vermeye ne dersin? Geliyor! Uzun deneyimi sayesinde bakmadan uzandığı raftan doğru kadehi çekivermişti. Seninkiler nasıl. Çok iyiler ve sizlere sevgilerini gönderdiler. Şarabını alıp şerefe kaldırdı. Aileye! Zack soda şişesini onun bardağına dokundurdu. Aileye. New York ta ne yapmayı düşünüyorsun? Birkaç düşüncem var. Ona en büyük planının kardeşini kafeslemek olduğunu söylese ne tepki vereceğini merak ediyordu Önce kendime bir daire bulmam gerek, dedi. Bizimle ne kadar istersen kalabileceğini biliyorsun. Biliyorum. Sizde, ya da büyükannem ve büyükbabamla ya da Mikhail ile Sydney de ya da Alex ile Bess de. Zack e tekrar gülümsedi. Sevdiği ve kendisini sevdiğini bildiği insanlara yakın olmak çok güzeldi, ama... Ama ben kendi yerim olmasını istiyorum. Dirseğini bara koydu. Biraz Macera yaşamanın zamanı geldi artık. Zack in konuşmaya hazırlandığını görünce, Bana nutuk atmaya kalkışmayacaksın, değil mi, Zack Enişte? Macera peşinde denizlere açılan birinin ağzında biraz komik kaçar bu. Zack köşeye sıkıştığını hissetti. Kendisi bir sürü şey yaşadığı zaman yirmi dördünde dahi değildi. Tamam, dedi. Nutuk yok. Ama gözümün senin üstünde olduğunu bil! Bunu unutmam. Arkasına yaslanırken sanki birden anımsamış gibi, Nick nerelerde? diye sordu. Burada onu da göreceğimi düşünmüştüm. Buralardaydı. Mutfakta Rio nun özel soslu spagettisini götürüyor olmalı. Freddie havayı kokladı. Gerçekten çok güzel kokuyor. Ben de daha fazla dayanamayacağım sanırım. O arada Nick e de merhaba demiş olurum. Keyfine bak. Nick e de servise hazır olduğumuzu söyle. Bardağını alıp mutfağa yürüyen Freddie, ceketini ve saçını düzeltme isteğine direniyordu. Kendine özgü bir dağınıklığının olması gerekti. Onun kadar minyon ve çocuksu tipli bir kadın ancak şirin kategorisinde şans arayabilirdi kendisine. Işıltılı ve şehvet saçan kulvarda yarışmaktan vazgeçeli zaten epey olmuştu. Organlarının tümü küçük ama orantılı olan bedene ilaveten, rengi kızılla sarı arasında, şekli de kıvırcıkla dalgalı arasında yakalanmış saçlara sahipti. Bu da yetmiyormuş gibi iri gri gözleri, küçücük burnunun üstüne serpiştirilmiş çilleri ve yanaklarına gömülmüş gamzeleri onun özelliklerindendi. Onlu yaşlarında okumayı, düşünmeyi ve yaşıtlarından farklı davranmayı seçen kızı, daha sonraki birkaç yılda

9 çılgını oynamayı denemiş, sonunda olgunluğa ererken kendisi olmaya karar vermişti. Yine de, zaman zaman, Rönesans heykellerini çağrıştıran beden yapısına sahip bir aile içinde taş bebek gibi kaldığına bozulmuyor değildi. Bu düşünce bir kez daha aklına gelince, Nick in onu kadın olarak önemsemesini istiyorsa, aynı şeyi önce kendisinin yapması gerektiğini anımsamaya çalıştı. Bunu kendi kendine tekrarlayarak mutfak kapısını itmişti ki yüreğinin yerinden havalanıp gırtlağına tıkandığını sandı. Ama yapabileceği hiçbir şey yoktu. Đlk karşılaştıkları andan beri bu adamı her görüşünde aynı şeyi hissediyordu. Nickolas LeBeck! Teyzesi Rachel in avukatlık yaptığı sırada mahkeme salonlarından kurtarmaktan usanmadığı başbelası! Sokak teröründen ve mahalle çetelerinden aile sevgisi, saygınlığı ve disipliniyle çekilip çıkartılan kötü çocuk! Şimdi artık yetişkin bir erkekti ama hala ilk gençliğinin asiliği ve vahşiliğini benliğinin bir köşesinde saklıyordu. Freddie, bu özelliğinin onun gözlerinden okunabildiğini düşündü. Açık kumral saçları hala uzundu ve toplanıp arkadan bağlanmıştı. Garip bir görsel karışımdı Nick. Bir şairin ağzını ve bir sanatçının ellerini fevkalade yakışıklı bir şekilde taşıyordu. Freddie o uzun parmaklı elleri düşleyerek geçirdiği gecelerin sayısını anımsayamıyordu dahi. Bakışlarını tekrar onun yüzüne dikip, elmacık kemiklerine, yıllar önce çılgın bir araba yarışı sonunda kırılıp biraz eğri toparlanan burnuna, ağzının kenarında beliren muzip çizgilere baktı. O artık durulmuş olsa da, gerçek bir savaşçıydı. Üstündekiler de bu tanıma uygundu doğrusu. Dizleri beyazlanmış eski bir kotla, kolları dirseklere kadar sıvanmış ve üstten iki düğmesi eksik bir gömlek giymişti. Bir taraftan hızla atıştırıyor, bir taraftan da tezgâhın başında dikilen dev zenciye laf yetiştiriyordu. Ben sarımsak fazla demedim, Rio. Sarımsağın fazlasından zarar gelmeyeceğini söyledim. Söylediğini kanıtlamak ister gibi çatalına yarım tabak daha spagetti dolamıştı. Yaşlandıkça daha alıngan oluyorsun. Rio nun sesi küfrederken bile güney adalarına has müzik gibi ahenkli çıkıyordu. Bana neyin ne olduğunu öğretmeye kalkma sakın, sıska bebe! Seni hala doğduğuna pişman olacak şekilde pataklayabilirim. Ödüm koptu! Bak! Nasıl titriyorum? Çatalı sırıtarak ağzına götürürken gözü kapıdan içeri giren kişiye takıldı. Bir kahkaha patlatarak çatalı almış ve sandalyesini itip ayağa fırlamıştı. Hey, Rio! Bak kim geldi! N aber, Fred? Ona karşı gösterdiği her zamanki sevecenliğiyle koşup gelmiş ve onu kucaklamıştı. Pervasızca sarıldığı bedendeki kimi çıkıntıların Fred adlı bir oğlana ait olamayacağını anlayınca hafifçe öksürerek geriledi. Küçük Fred artık bir kadının bazı özelliklerini taşıyordu. Senin önümüzdeki hafta geleceğini sanıyordum, dedi. Fikir değiştirdim. Freddie onun tepkisini fark etmiş, bu da güveninin yerine gelmesini sağlamıştı. Selam, Rio, diye seslendi ve yaklaşan dev adama gerektiği şekilde sarılmak için kadehi alelacele bir tarafa bıraktı.

10 Bebeğim benim! Otur ve ye! Yemez olur muyum hiç! Tüm tren yolculuğu boyunca senin yemeklerini sayıkladım. Tezgâhın bir kenarına ilişip, Nick e, Yemeğin soğuyor, dedi. Nick onun yanına oturdu. Herkes iyi mi? Brandon hala beyzbolda önüne geleni kırıp geçiriyor mu? Yaptığı yıllık ortalama üniversite liginin ortalamasını geçti, ulusal ligi zorluyor. Gözü Rio nun önüne sürdüğü dağ gibi spagettiye ilişince içini çekti ama çatala davranmadan da yapamadı. Katie nin son bale resitali de harikaydı. Annem ağlamaktan bitap düştü. Brand ın oyuncak dükkânı Washington Post da çıktı. Babamsa yeni bir besteyi bitirmek üzere. Spagettiyi çatalına sarmaya koyuldu. Senden ne haber? Her şey yolunda. Üstünde çalıştığm yeni bir şey var mı? Bir Broadway müzikali hazırlıyorum. Omuz silkti. Ortaya bir şey çıkartmadan bunu duyurmaya hala alışamamıştı. Bence Son Durak ile aday gösterildiğin o ödülü alman gerekirdi. Aday gösterilmek de iyidir, sen bakma. Freddie farkında olmadan başını salladı. Bununla yetinmemesi gerekirdi. Yetinemezlerdi! O çok iyi bir çalışmaydı, Nick. Seninle hepimiz gurur duyuyoruz. Hayat işte! Rio ocağın başından kepçesini salladı. Bu ukala herifi olduğundan fazla şişirip başımıza iyice dert etme! Nick kaşlarını şeytanca kaldırarak sırıttı. Sen az önce benim Bir Daha adlı bestemi mırıldanmıyor muydun? Rio geniş omuzlarını sıkıntıyla kıpırdattı. Bestelerinin arasında diğerleri kadar berbat olmayanlar da var elbette. Yemeğini ye! Freddie, Yeni oyun için söz yazarı buldun mu? diye sordu. Hayır. Aramadım da zaten. Daha melodilerin ana temalarının bestelenmesi aşamasındayım. Yani, işe yeni başladım sayılır. Bu tam olarak Freddie nin duymak istediği şeydi. Bir yerlerde Michael Lorrey in başka bir projeye bağlandığını okudum galiba. Yeni bir söz yazarına ihtiyacın olacak. Öyle. Nick in gözleri çatalındaki makarnaya takılırken kaşları da çatılmıştı. Bu hiç iyi olmadı. Onunla çalışmayı seviyordum. Đzleyicilerin çoğu aslında müzikten etkileniyor ama onları etkileyenin sözler olduğunu sanıyor. Bu ciddi bir sorun. Freddie önceden planladığı gibi kendine yol açıyordu. Senin sağlam müzik temeli olan birine ihtiyacın var. Sözcükleri müziğinle birlikte algılatıp, ön plana çıkmaya çalışmadan yazabilecek birine... Nick bira bardağını kaldırmışken bir an için duraladı, sonra ağzına götürürken, Bu çok doğru işte, dedi. Đhtiyacın olan kişi de benim. Nick bira tam boğazındayken yakalanmıştı. Yudumunu gürültüyle yutup Ne? dedi.

11 Ne dediğimi duydun. Tüm yaşamım boyunca müzikle uğraştım. Mücadele başlamıştı ama Freddie sesindeki sakin tonu korumaya çalışıyordu. Kendimle ilgili olarak anımsadığım ilk şey, babamın kucağında, ellerim onun elleri arasında piyanonun başında oturuşumdur. Ne yazık ki, onu düşkırıklığına uğrattım. Bestecilik en birinci aşkım olamadı hiç. Hiçbir şey için vazgeçemeyeceğim aşkım söz yazarlığı benim. Senin sözlerini de yazabilirim, Nick. Hem de bunu başka herhangi birinden çok daha iyi yaparım. Işıl ışıl gözlerini onunkilere dikti. Çünkü müziğini anlamakla kalmıyor, seni de çok iyi anlıyorum. Ne diyorsun? Nick yerinden kalkarken soluğunu koyuverdi. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Bu pek senin işin değil gibi geliyor bana. Neden öyle düşündüğünü anlayamadım. Babamın kimi bestelerinin sözlerini benim yazdığımı biliyorsun. Başka çalışmalar da yaptım. Bir parça ekmek kopartıp ağzına attı. Önerdiğim şeyin senin için en mantıklı ve tutarlı çözüm olduğunu sanıyordum. Ben iş arıyorum, sen de söz yazarı. Öyle. Nick onunla çalışma düşüncesinden rahatsız olmuştu. Aslında nedense son birkaç yıldır Freddie nin kendisi de onu biraz huzursuz ediyordu. O zaman bu konuyu düşüneceksin demektir. Büyük bir ailenin üyesi olarak nerede geri çekilmeyi bilmenin stratejik değerinin farkındaydı. Ve düşünceyi sıcak bulmaya başlarsan prodüktörlerinle tartışmaya da başlarsın sanırım. Nick yavaş bir sesle, Olabilir, dedi. Harika. Arada sırada buraya uğrayacağım. Đstersen sen de beni Waldorf da bulabilirsin. Waldorf mu? Neden otelde kalıyorsun? Geçici bir durum bu. Kendime bir daire bulana dek kalacağım orada. Buralarda uygun bir yer biliyor musun? Bu çevreyi severim. Bilmiyorum. Nick in kaşları kalkmıştı. New York a kalmak için geldiğini düşünmemiştim, diye mırıldandı. Onun için geldim elbette. Ve sen önermeden yanıtımı vereyim: Hayır, aileden biriyle kalmayacağım. Yalnız yaşamanın nasıl bir şey olduğunu keşfetmem gerek. Sen hala yukarıda mı oturuyorsun. Hani şu Zack in eski yerinde. Öyle. Öyleyse buralarda boş bir yer olduğunu duyarsan bana haber veriver. Zack onu, New York a taşınmasının kendi yaşamını değiştirebileceği düşüncesini kafasından geçirirken yakalayınca şaşırdı. Onun gelişi elbette ki hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. Bana sanki Park Avenue senin için daha uygun gibi geldi. Freddie son lokmayı ağzına atmadan önce, Bir süre orada da kaldım, dedi. Daha değişik bir şey arıyorum. Aklından onu yakın bir yer bulmanın her şeyi daha da kolaylaştıracağı düşüncesi geçiyordu. Saçını geri atıp yerinden kalktı. Bu sansasyonel bir şeydi, Rio. Yakınlarda bir yer tutarsam her akşam yemeğe sana geleceğim. Rio göz kırptı. Nick i üst kattan atarsam oraya taşınmaya ne dersin? Onun çirkin suratı yerine seninkini görmeyi yeğlerim. Freddie onun yanağına bir öpücük kondurdu. Zack yemeğini bitirince salona

12 geçip bir şeyler çalmanı istedi, Nick. Tamam. Belki ben de oyalanıp seni biraz dinlerim. Hoşçakal, Rio. Güle güle, küçük şey. Koca ellerini beline koyup Freddie nin arkasından ıslık çaldı. Küçük Freddie amma da büyümüş. Şuna bak, Nick, resim gibi değil mi? Öyle, öyle! Yani fena değil. Nick onun bedeninden saçılan koku her neyse, benliğinin derinliklerine kanca gibi takıldığını hissetti. Ama gözleri hala küçüklüğündeki gibi merakla irileşmiş halde. Bu kentte, bu iş kolunda nelerle karşılaşacağından habersiz. Sen de onunla biraz ilgilenirsin öyleyse. Elindeki kocaman kaşığı tehditkâr bir ifadeyle avucuna indirdi. Yoksa ben sana ilgi gösteririm. Amanın! Ödüm koptu. Bira şişesini boğazından yakalayıp biraz acele adımlarla mutfaktan çıktı. Freddie nin New York un en sevdiği yanlarından biri, herhangi bir yönde iki blok yürümeye fırsat bulamadan yeni bir şeyle karşılaşmak olasılığının olmasıydı. Bir butik vitrininde bir giysi, kalabalığın içinde bir yüz, kendisini itekleyen bir aceleci... Küçük bir kasabada büyük sevgi ve ilgiyle yetiştirilmiş biri olarak biraz saf ve iyi niyetli olduğunun farkındaydı aslında. Nick in bildiği sokak numaralarını asla öğrenemezdi belki ama çok sağlam bir sağduyusu vardı. Ve bu sağduyuyu kentte geçireceği ilk günü planlamak için kullandı. Kahvaltı tepsisindeki çöreği kemirirken otel odasının penceresinden kente bakıyordu. Yapmak istediği bir sürü şey vardı. Örneğin dayısı Mikhail i sahibi olduğu sanat galerisinde ziyaret etmek bir taşla iki kuş vurmak gibi olacaktı. Hem eğer oradaysa eşi Sydney ile onu görür, hem de onlara bildikleri kiralık bir yer olup olmadığını sorabilirdi. Sydney zaten emlak işiyle uğraşıyordu. En önemlisi, yeni oyununda Nick ile birlikte çalışmayı umduğunu aile üyelerinin kulaklarına fısıldamanın mutlaka zarardan çok yararı olacaktı. Bir fincan daha kahve doldururken kendi kendine bunun hiç de hakça bir yöntem olmadığını söyledi. Ama o da aşkta her yöntemin geçerli olduğunu düşünenlerdendi. Üstelik yeteneklerine gerçekten güvenmediği konularda bu tür usullere asla başvurmazdı. Ve müzik söz konusu olduğunda, bu yanına benliğinin toplamından bile fazla güvenirdi. Mesele Nick in, onun cazibesine kapılmasını sağlama konusunda aynı güvene sahip olmamasındaydı. Ama bir kez birlikte çalışmaya başlarlarsa, onun kendisini Batı Virginia daki küçük kuzen olarak görmekten vazgeçeceği kesindi. Aslında Nick in mıknatıs gibi üstüne çektiği o çarpıcı, etkileyici kadınlarla rekabet etmesine imkan olmadığının da farkındaydı. Kendi kendine başını sallayarak bu durumda sinsice davranmaktan, onun yüreğine ortak aşkları olan müziği kullanarak sızmaktan başka çare olmadığını düşündü. Ayrıca bunu onun iyiliği için de yapması gerekiyordu. Ona dünya yüzünde en iyi uyum sağlayacak kişi kendisiydi. Ve yapması gereken tek şey onun, bunu görmesini sağlamaktı.

13 Bunun için en uygun koşulların oluşması için zaman yitiremezdi. Tepsiyi itip kalktı ve giyinmek için hızlı adımlarla yatak odasına geçti. Bir saat kadar sonra galerinin önünde taksiden inerken dayısını orada bulma şansının yüzde elli olduğunu düşünüyordu. Sydney ile yaşadıkları Connecticut da çocuklarıyla oynuyor, ya da heykel yapıyor da olabilirdi. Hatta belki babasına marangozluk işlerinde yardım ediyordu. Omuz silkerek cam kapıyı itti. Mikhail i bulamazsa Sydney in ofisine ya da Rachel i görmek için adliye binasına gidebilirdi Ailenin, başını her çevirdiği yerde bir üyesini görebileceği kadar geniş olduğunu düşünerek güldü. Đçeri girince gözüne çarpan ilk şey, Mikhail in yaptığı bir yontu olmuştu. Bu kucağında en küçük çocukları Laurel i tutan Sydney in maun ağacından oyulmuş figürüydü. Ayaklarının dibindeyse çeşitli yaşlarda bir sürü çocuk vardı. Freddie biraz yaklaşınca kuzenleri Griff, Moira ve Adam ı tanıdı. Elinde olmadan uzanıp parmağının ucuyla kucaktaki bebeğin yanağını okşamıştı. Bir gün kendisi de kucağında öyle güzel bir bebek tutacaktı. Onun ve Nick in bebeğini. Düşüncelere dalmışken arkadaki ofisten galeri kısmına giren Mikhail in sesiyle irkildi. Faks falan bekleyemem! Đşim var benim. Ama Mik! Đçerideki kişinin sesi yalvarır gibiydi. Üç parça daha alabileceklerini söyle onlara. Başka yok! Ama bu durumda... Başka yok dedim! Kapıyı ardından çekerken Ukrayna lisanında bir şeyler mırıldanıyordu. Ne kadar sanatsal bir konuşma tarzı bu, Mik Dayı. Mikhail akla gelmesi büyük yaratıcılık gerektiren bir küfürün ortasında kalakaldı. Freddie! Bir kahkaha patlatıp ona koşmuş, yakaladığı gibi bez bir bebekmiş gibi ayaklarını yerden kesivermişti. Şu güzelliğe bak! Nasılsın? Burada olduğum ve seni gördüğüm için mutluyum. Altın rengi gözleri ve Stanislaskiler e has saçlarıyla biraz vahşi, biraz da egzotik bir havası vardı Mikhail in. Freddie resim yapabilse ailesini görüntüye hangi teknik ve hangi renklerle dökebileceğini iyi biliyordu. Burada durmuş, sanatını hayranlıkla izliyordum, dedi. Elinde üzerinde çabşabileceğin güzel bir şey varsa, güzel şey yaratmak çok zor değil. Yontuya sevgi dolu gözlerle bakıyordu. O bakışların içerdiği sevginin yontuya değil, ailesine yönelik olduğu belliydi. Mikhail, Demek sonunda sen de bu kente düştün, dedi. Düşerken etrafa esaslı su sıçratabildin mi bakalım? Elbette! Freddie amcasının koluna girip çeşitli yapıtların önünde duralayarak galeriyi gezmeye koyuldu. Yeni çalışmasında Nick ile birlikte olacağımızı umuyorum. Öyle mi? Çevresinde aileden bir sürü kadın olan ve onları artık iyi tanıyan Mikhail bir kaşını kaldırmıştı. Müziklerine söz mü yazacaksın? Öyle. Çok iyi bir ikili oluruz, değil mi?

14 Evet ama sanırım kimi güçlükler var. Mikhail gülümsemeye başlamıştı. Bizim Nick inatçıdır. Sana zorluk çıkartıyorsa bana söyle o kalın kafasına biraz vurayım. Freddie gülmekten kendini alamadı. Umarım buna gerek kalmaz ama öneriyi bir kenarda tutacağım. Gözlerinde, birden artık o eski haşarı çocuk olmadığını belli eden bir ışık parlamıştı. Müzik benim kanımda, dayı. Tıpkı yontunun senin kanında olduğu gibi. Ve istediğin bir şeyle karşılaşınca... Onu elde etmenin bir yolunu bulurum. Hiç de mütevazı olmayan bu tavır karşısında kendi kendine omuz silkti. Nick ile çalışmak istiyorum ve bunu yapacağım. Saçlarını Mikhail e kızkardeşini anımsatan bir hareketle geriye attı. Şu anda asıl ihtiyacım olan kiralık daire konusunda öneri. Sydney Yengem, Lower The Boom yakınlarında kiralık yer olup olmadığını bilebilir diye düşündüm. Sanırım biliyordur. Ama bizde bol bol yer var. Çocukların seni ne kadar sevdiğini bilirsin. Ayrıca Sydney de... Freddie nin gözlerindeki bakışı yakalayınca susup içini çekti. Bunu yapmayı deneyeceğime dair annene söz verdim. Natasha senin için çok endişeleniyor. Buna hiç gerek yok. O ve babam kendine güveni ve saygısı olan çocuk yetiştirme konusunda çok başarılı. Sydney Yenge bir yer biliyorsa beni Waldorf dan arayıversin. Zamanı varsa bir de öğle yemeği yeriz belki. Sen söz konusu olduğun zaman hepimizin bol bol zamanı vardır. Teşekkür ederim ama bu kez benden bıkabilirsiniz. Hemen bir kiralık daire bulmak istediğimden, durmadan kapınızı aşındırabilirim. Büyükannem Brooklyn e, yanına taşınmam için komplolar kurmaya başlamadan bu işi halletmem gerek Sonraki durağı belliydi. Bir taksiye atlayıp Lower The Boom a gitti ve servis kapısının ziline uzun uzun bastı. Nick in uykulu ve ters sesinin diyafondan duyulması için bir dakika geçmesi gerekmişti. Freddie neşeli bir sesle, Sen hala uyuyor musun? dedi. Hızlı yaşamak için artık yaşlandın, Nicholas. Freddie? Saat kaç? On ama sayan kim? Kapının otomatiğine basıver. Đçerideki masanın üstüne senin için bir şey bırakacağım. Bir şeylerin yere devrildiğini ve Nick in savurduğu küfürü duydu. Aşağı geliyorum. Hayır, hayır! Zahmet etmene gerek yok. Aslında sisteminin onun yataktan kalkmış, yarı uyanık ve sıcacık halini kaldırıp kaldırmayacağını bilmiyordu. Ayrıca zamanım da yok. Sadece otomatiğe bas ve bıraktığım şeyi inceledikten sonra beni ara. Kapı vızıldarken Nick in aksi sesi de bir kez daha duyuldu. Bıraktığın şey ne? Freddie yanıt vermek yerine içeri daldı ve müzik dosyasını Rio nun masasının üstüne atıp tekrar dışarı fırladı. Uyandırdığım için bağışla, Nick. Bu akşam başka sözün yoksa yemek yiyelim. Görüşürüz.

15 Lanet olası, bir dakika dursan ne olur? Ama Freddie çoktan beklettiği taksiye atlamıştı bile. Şoföre, Beni Saks a götürün, lütfen, dedi. Evleneceği adamla yemeğe çıkma olasılığını ele geçiren her kadın en azından yeni bir giysiyi hak etmiş demekti. ~ ĐKĐNCĐ BÖLÜM ~ Nick bir kot pantolon bulup ayağına geçirdikten sonra yarı koşarak, yarı yuvarlanarak aşağı indiğinde Freddie çoktan gitmişti. Çıplak ayağının başparmağını mutfak masasının ayağına çarpınca küfürü bastı. Ayağını tutarak zıplarken masanın üstündeki dosya çantasına ters ters bakıyordu. O haşaratın neyin peşinde olduğunu gerçekten merak ediyordu. Onu şafakla uyandırarak, mutfağa esrarengiz şeyler bırakarak ne yapmaya çalışıyordu acaba? Homurdanarak çantayı kaptı ve merdivenlere yöneldi. Bir kahveye ihtiyacı vardı. Sabahları belli saatten önce yaşamaya başlayamayanlardandı. Su ısınınca buzdolabını açtı ve içine boş gözlerle baktı. Lower The Boom kahvaltı vermiyordu; kendisi de zaten ancak öğlen yemeği saatinde uyanıyordu. Yarısı boşalmış süt kutusunu alıp kokladı ve öğürerek çöpe attı. Her nasılsa bir kenarda kalmış gofretten başka seçeneği yoktu. Az sonra bir fincan dolusu kafein ve bir sigarayla silahlanmış olarak Freddie nin bıraktığı dosya çantasının başına geçmişti. Fermuarını çekip açarken, içindeki şey her neyse onu baştan beğenmemeye hazırdı. Onu o saatte uyandıracak kadar önemli ne olabilirdi ki? Küçük kasabalardan gelen zengin çocuklar bile barların geç saatlerde kapandığını bilirdi. Dahası, belli bir saatten sonra Zack in yerini o aldığından yatması sabahın üçünü buluyordu. Esneyerek çantanın içindekileri masanın üstüne döktü. Bunlar nota sayfalarıydı. Bu ufaklık anlaşılan kendisiyle çalışmayı kafasına iyiden iyiye takmıştı. Gülümseyerek kızın aslında yeteneği olduğunu duşundu Spencer Kimball ın kızından başka ne beklenebilirdi ki? Öte yandan kendisi ortakla çalışmaktan hiç hoşlanmazdı. Gerçi Son Durak ta Lorey ile çalışmıştı ama o bir akraba değildi ve üstü şeker kaplanmış bir günah kadar güzel kokmuyordu. Kendi kendini, Bu düşünce kafandan fazla sıkça geçmeye başladı, LeBeck, diye uyardı ve eline geçen ilk nota sayfasına göz attı. Küçük kuzeninin hatırı için çalışmalarına şöylece de olsa bakması gerekirdi. Ama gözleri satırlarda gezindikçe kaşları çatılmaya başladı. Bu kendi bestelerinden biriydi. O parçayı Virginia ya yaptığı aile ziyaretlerinden birinde, tamamlamadan önce çaldığını anımsıyordu. Büyük taş evin müzik odasında toplanmışlar, kendisi piyanonun başına geçmiş, Freddie de yanına oturmuştu. Geçen yaz olmalıydı bu. Yoksa bir önceki yaz mı? Tarihi tam anımsayamıyordu ama Freddie o iri gri gözlerini üstüne her dikişinde içinde bir şeylerin oynamasına neden olacak kadar büyümeden önce bir zaman olduğundan emindi. Başını sallayıp yüzünü ovuşturdu ve elindeki notalara yoğunlaşmaya çabaladı. Bestenin tamamlanıp biraz da parlatıldığını fark etmişti. Birisinin, çalışmasını

16 çaldığı gibi bir hisse kapılınca kaşları çatıldı. Freddie bestenin üstüne söz de yazmıştı. Parçanın başlığı da, Her Zaman Vardın, idi. Beyninde çalmaya başlayan melodi yazılan sözlerle çakışınca sayfaları toparlayıp içeri geçti ve piyanonun başına oturdu. On dakika sonraysa telefonu kapmış, Waldorf Oteli ni arayıp Bayan Kimball e mesaj bırakmak istediğini söylemişti. Freddie eli kolu dolu ve yüzü keyifle parlar halde otele döndüğünde saat beşe geliyordu. Önce alışveriş yapıp ardından Rachel ve Bess ile yemek yemiş, ardından biraz daha alışveriş yapmıştı. Odasına çıkınca elindekileri bir kenara koyup telefona yürüdü. Günün o saatinde evde birilerini yakalayabilirdi. Elini ahizeye uzatırken gözüne yanıp sönen mesaj ışığı ilişti ama daha düğmeye basamadan telefon tekrar çaldı. Alo? Lanet olsun, Fred! Bütün gün neredeydin? Nick in sesini duyunca dudakları hoş bir gülümsemeyle kıvrılmıştı. Sana da merhaba, Nick. Orada burada işlerim vardı. Sen ne yaptın? Ne yapacağım? Bütün gün sana ulaşmaya çalıştım. Neredeyse Alex i arayıp kayıp duyurusunda bulunacaktım. Gerçekten de bir ara, onun kaçırıldığı, tacize uğradığı ve zarar gördüğü senaryosunu bile yazmıştı kafasında. Freddie ayakkabılarını ayağından fırlattı. Keşke arasaydın Alex i. Sana günün bir bölümünü karısıyla geçirdiğimi söylerdi. Neden telaşlandın ki? Bir sorun falan mı var? Sorun mu? Yok canım! Ne sorunu olacak? Nick onun dalga geçtiğini anlamıştı ama yapacak bir şeyi yoktu. Sabahın köründe gelip beni uyandırıyorsun ve... Saat onu geçiyordu. Ve ardından saatlerce ortadan yok oluyorsun. Yanlış duymadıysam aşağıdan seni aramam konusunda bir şeyler bağırıyordun. Evet. Nick gözlerinde beliren umut ışıltılarını görmediği için mutluydu. Sana bıraktıklarıma göz gezdirebildin mi? Nick tam ağzını açmıştı ki ağırdan almaya karar verdi. Şöyle bir baktım. Oysa müziği çalarak, prova ederek, orasıyla burasıyla oynayarak saatler geçirmişti. Pek fena değdi. Özellikle de bana ait olan kısımlar. Freddie yi görmese de, çenesinin gururlu bir açıyla dikildiğini tahmin edebiliyordu. Fena değil de ne demek? Çok iyi demen gerekirdi. Özellikle de benim toparladığım kısımlar. Sözleri nasıl buldun? Nick aslında sözleri olağanüstü bulmuştu ama bunu ne ona itiraf edebilirdi ne de kendisine. Đlginç bir yaklaşım. Đltifatın kanımı dondurdu doğrusu! Tamam, tamam! Sözler iyi. Oldu mu şimdi? Bu konuda ne yapmamı istediğini tam olarak anlamadım, ama... Konuşuruz. Bu akşam işin var mı? Nick her türlü programını çoktan iptal etmişti bile. Önemli bir şey yok. Olanları da da iptal edebilirim.

17 Freddie nin bir kaşı kalktı. Neydi iptal ettiği acaba? Bir kadına verilmiş başka bir randevu mu? Đyi o zaman, dedi. Yemeği ben ısmarlıyorum. Saat yedi buçuk gibi otele gel. Dinle, neden sadece... Đkimizin de yemek yemesi gerekiyor, değil mi? Takım elbise giy ki, iş toplantısına falan benzesin. Yedi buçukta! Karşıdan yanıt gelmesine fırsat bırakmadan alt dudağını ısırarak telefonu kapattı. Kendini bildi bileli âşık olduğu bu adamı baştan çıkartma operasyonu başlamıştı ve bunda başarısız olursa, ömrü boyunca kırık bir kalple yaşayacak, büyük bir utanca katlanmak zorunda kalacak ve üstüne üstlük tüm umutları, düşleri darmadağın olacaktı. Biraz gevşemek için tekrar telefona uzandı ve bir numara çevirdi. O tanıdık sesi duyunca sakinleşivermişti. Anneciğim? Nick saat yedi buçukta otelin lobisini huzursuz adımlarla arşınlıyordu. Orada olmaktan mutlu değildi. Takım elbiseyi, şık restoranları, oralarda verilen yapmacık servisi hiçbir zaman sevmemişti. Freddie lafı ağzına tıkamamış olsa, barda buluşup rahat rahat konuşmayı önerecekti. Broadway de başarıyı yakaladığından bu yana, lüks restoranlara gitmek zorunda olduğu, zaman zaman bunun için takım elbise dahi giydiği doğruydu ama bunu arada sırada yapıyor olması buna alışıp sevmesini gerektirmiyordu. O ne yapmak istediğini ve her zaman da neyi isteyeceğini bilen bir insandı. Yapmacık tavırlara zorlanmadan ve alışkanlıklarından ödün vermeden müziğini bestelemekti onun işi ve isteği. Kendisini şüpheli bir tip olarak belirlediği bakışlarından anlaşılan üniformalı otel görevlisine ters ters baktı. Aslında gerçekten de her an bir olay çıkartmaya hazır bir yan vardı içinde. Zack, Rachel ve Stanislaskiler in geri kalanının onu defalarca yasanın açıklarından yararlanarak nasıl kurtardığını anımsayıp keyiflendi. O yıllarda, onlara sorun çıkartmakta hoşlanmıyordu ama içindeki asi ve yalnız çocuğu da seviyordu. Ardından, on yıl kadar önce, Zack ilk piyanosunu armağan ettiğinde yaşadığı şoku unutamamıştı. Birilerinin, kendisinin hiç dile getirmediği düşlerini anlayacak kadar onu tanıması, onunla o denli yakından ilgileniyor olması karşısında sanki dehşete düşmüştü. Bunu hiçbir zaman unutmamış ve en kötü anlarda yanından eksik olmayan kardeşine olan borcunu zaman içinde fazlasıyla ödemişti. O günden bu yana gerçekten çok değişmişti. Artık bela peşinde koşmuyordu. Onu kabul eden, bağrına basan aileyi utandıracak şeylerden kaçınmak onun için en önemli şey halini almıştı. Ama ne olursa olsun Nick LeBeck idi işte. Hırsızlıktan, yaralamaya dek bir sürü şeye bulaşmış, eski avukat Rachel Stanislaski ile aradaki parmaklığın gerisinden böyle bir vesileyle tanışmış olan Nick LeBeck... Boynundaki kravatı çekiştirdi. Geçmişi çok ender olarak düşünürdü. Buna gerek de yoktu aslında. Ama nedense Freddie ile ilgili bir şeyler, onun durmadan geçmişle o gün arasında gidip gelmesine neden oluyordu. Đlk gördüğünde Freddie on üç yaşında falan olmalıydı ve bir Çin bebeği gibiydi. Şirin, tatlı ve zararsız. Onu çok sevmişti. Yani bir aile yakınını, sonradan da olsa

18 edinilmiş bir akrabayı sevdiği gibi falan sevmişti onu. Aradan geçen zaman ve onun büyümüş olması bu gerçeği değiştirmezdi. Ondan altı yaş daha büyüktü ve çok daha fazla yaşam deneyimine sahip kuzeniydi o şeytan tüylü kızın. Ama gözü asansörden çıkan kadına takılınca gözüne hiç de kuzeni gibi görünmediğini düşündü. O cadı ona ne yapmıştı acaba? Ellerini ceplerine tıkıştırıp şeftali rengi minicik bir elbise içinde lobiyi boydan boya geçen Freddie ye bakarken yüzü gitgide asılıyordu. Saçlarını toplamış, güzel boynuyla hoş hatlı omuzlarını biraz da fazlaca ortaya çıkarmıştı. Kulağından sarkan küpelerle göğüslerinin arasındaki çizgiyi ortaya koyan dekoltesinde salınan taş da, gözyaşı damlasını andıran bir safirdi. Nick bu numaraları bilirdi. Göğüslerinin güzelliğinden emin olan kadınlar bu tür takılar sayesinde, insanın gözünün hep oralarda dolanmasını sağlardı. Ama yılların deneyimi Nick LeBeck bu numarayı yutmayacak, gözlerini o bölgeden uzak tutacaktı. Freddie onu görüp gamzelerini derinleştirerek gülümsedikten sonra o yana yöneldiğinde bacaklarına da bakmaması gerektiğini fark etti. Aslında manalı bakışları da tehlikeli olabilirdi. Freddie onun yanına ulaşınca, Selam, dedi ve ayaklarının ucunda yükselip ağzının sol kenarına bir öpücük kondurdu. Çok hoş görünüyorsun. Ama iki lokma bir şey yemek için neden böyle giyindiğimizi hala anlayabilmiş değilim doğrusu. Bugün aldığım bu elbiseyi giyebilmek için elbette. Freddie gülerek kendi ekseni etrafında döndü. Beğendin mi? Nick beğenmek bir yana, düşmek üzere olan alt çenesini yerinde tutmaya çalışıyordu. Güzel, güzel! dedi. Ama öteki yarısını da alsaydın keşke, elalem paran yetmedi sanacak. Freddie bu yoruma aldırmamaya çalıştı. Üşüteceğimden korkuyorsan, araba hemen otelin önünde bekliyor. Lobiyi geçip kapıya yaklaştıklarında kapının önündeki arabayı gören Nick birden yavaşladı. Akşam yemeğine çıkmak için Limuzin mi kiraladın? Freddie arabanın kapısını açan sürücüye önceden prova edilmiş bir gülümsemeyle baktı ve deri koltukların üstüne kayarken, Kendimi biraz şımartmaya karar verdim, dedi. Ne de olsa New York taki ilk randevum hem de seninle çıkıyorum. Bu sözü kendisini izleyecek birçoklarının olacağı anlamına alan Nick arabaya binerken, Şu zenginleri anlayamıyorum, diye homurdanmanın ötesinde söyleyecek söz bulamadı. Şu sıralar sen de artık yoksulların saflarında değilsin. Đkinci yılına giren bir Broadway müzikali, Tony ödülüne aday gösterilmen, yaklaşan ikinci müzikal... Ama hala limuzinlerde gezmiyorum. Omuzlarını farkında olmadan huzursuz bir şekilde kıpırdatmıştı. Bunları boşverip keyfine bak. Freddie yerinde biraz daha yayılırken kendini baloya giden Külkedisi gibi hissediyordu. Aradaki tek fark, Yakışıklı Prens in onu orada beklemek yerine kendisine eşlik etmesiydi. Büyükannemin vereceği geleneksel pazar yemeği yaklaşıyor, dedi.

19 Öyle. Onları ve çocukları görmek için sabırsızlanıyorum. Bugün dayımın galerisine uğradım. Sydney ve çocukları birarada gösteren heykeli gördün mü? Gördüm. Nick birden takım elbise ve Limuzin içinde olduğunu unutmuş, bakışları yumuşayıvermişti. Çok güzel bir çalışma. O bebeğe de bayılıyorum. Đnsanın bacağına tırmanıp kucağına yerleşmesi yok mu? Bess bir tane daha bekliyor, biliyor musun? Evet, öğlen yemeğinde birlikteydik Bizim Ukraynalılar ı durdurmaya imkân yoktur. Büyükbabamın doğumlarda takmayı adet edindiği nazar boncuklarım toptan almaya başlaması gerekecek sanınm. Nick yaşlı adamın aksanını taklit ederek, Bu çocukların dişleri için dertlenmeyin, dedi. Benim torunların hepsinin dişleri çelik gibidir. Freddie neşeli bir kahkaha attı. Evlilik yıldönümleri de yaklaşıyor. Önümüzdeki ay, değil mi? Önce geniş bir kutlama düzenlemeyi düşündük ama sonra daha basit tutmanın iyi olacağına karar verdik. Zack ve sen bu toplantıyı Lower The Boom da yapsanıza. Neden olmasın? Donuk bir balo salonunda yapmaktan çok daha iyi olur. Kendisi de böylece takım elbise giymek zorunda kalmazdı. Rio yemekleri yapar Sen ve ben de müzik işini üstleniriz. Nick ona göz ucuyla baktı. Evet, bunu Lower The Boom da yapmak sanırım en iyisi. Bir de grup hediyesi düşündük. Büyükannemin her zaman Paris e gitmek istediğini biliyorsundur. Nadia mı? Paris e mi? Nereden duydun bunu? Geçenlerde anneme söylemiş. Onun bu tür şeyleri fazla konuşmadığını bilirsin. Sadece Paris in şarkılardaki kadar romantik olup olmadığını hep merak ettiğinden falan söz etmiş. Biz de onlara birkaç haftalık bir Paris tatili armağan ederiz diye düşündük. Bu harika bir fikir. Yuri ile Nadia Paris te! Limuzin yavaşlarken hala bu düşünceyle gülümsüyordu. Freddie, Senin her zaman gitmek istediğin bir yer var mı? diye sordu. Bilmem. Nick arabadan inerken ona elini uzattı. Gittiğim en güzel yer bence New Orleans idi. Muhteşem müzik yapıyorlar orada. Her köşede bir grup çalıyor ve hepsi de birbirinden mükemmel. Karaipler de fena değildi aslında. Zack, Rachel evlendikten sonra tekneyle oraya gidişimizi biliyorsun. Çocuklar daha doğmamıştı o zaman. Freddie, Bana Saint Martin den kart göndermiştin, diye mırıldandı. O kartı hala saklıyordu. Ama bunu söylemesi gerekmezdi elbette. Restorana girince bahar aylarının başına has ürpertici havadan sıyrılıp sıcak bir yere kavuşmuşlardı. Freddie kendilerini karşılayan şefe dönüp adını verdi ve sakin bir köşeye götürüldüklerini görünce sevindi. Gümüş şamdanlardaki mumlar yanıp masadaki kristal bardaklar ışıldayınca her

20 şey tamamlanmıştı. Nick her ne kadar Freddie nin kendisini etkilemek istediğinin farkında değilse de Freddie iyi iş gördüğü düşüncesindeydi. Şarap mı içelim? diye sordu. Şarap içelim. Nick şeften şarap listesini aldı. Restoran işi ona doğru cins ve yılı seçmeyi öğretmişti. Gerçi şarapların karşısında yazan fiyatları görünce bir an başka şey içmeye karar verecek gibi oldu ama onun Freddie nin seçimi olduğunu anımsayınca vazgeçti. Sancerre. 1988 yılı olsun. Şarap uzmanı garson birden ensesinden içeri bir kül tablası dökülmüş gibi dikilmişti. Mükemmel seçim, efendim, dedi. Karşılığında üç yüz dolar ödeneceğine göre mükemmel olması beklenir. Adam aslında büyük görgüsüzlük olarak aldığı cümleye gülerek uzaklaşırken Nick de bir sigara yaktı. Daire kiralama işini ne yaptın? Bugün o konuyla hiç ilgilenemedim ama eminim Sydney en kısa zamanda bir şeyler ayarlayacaktır. New York ta istediğin gibi bir daire bulmak parmağını şıklatmaya benzemez, ufaklık. Đnsanlar bunun için aç kurt gibi yıllarca bekliyor. Bir süre için aileden birilerinin yanında kalmayı düşünsen iyi edersin. Freddie kaşlarından birini kaldırdı. Bir ev arkadaşı falan mı arıyorsun yoksa? Boş bulunan Nick yutkunacakti ki, ağzında sigara dumanı olduğunu anımsadı. Söylemek istediğim o değildi. Aslında birlikte çalışacağımıza göre aynı evi paylaşmamız çok pratik olurdu. Ağır ol biraz! Kendine fazla güveniyorsun anlaşılan. Haksız mıyım acaba? Freddie şarap açılırken tatlı tatlı gülümseyerek arkasına yaslandı. Nick şarap servisi öncesinde yapılan gösterilerden oldum olası nefret ederdi. Şef mantarı uzatınca, Tamam, tamam, dedi. Mantar mantar gibi kokardı ve kimse Nick i o zıkkımı koklamaya zorlayamazdı. Ama adam inat edince alıp Freddie ye uzattı. Bu kez de sıra tatma faslına gelmişti. Bardağına koyulan bir yudumu alıp Đyi işte, diye homurdandı. Şişe açıldığına göre bunu içeceğiz nasılsa. Onun tavrına bu kez iyice bozulan şarap garsonu, Freddie nin o kadehine görgü kurallarına göre olması gerektiği kadar koyup Nick inkini ağzına kadar doldurmuştu. Ardından şişeyi gümüş kovaya koyup uzaklaştı. Nick hemen, Şimdi beni dinle, diye söze başladı. Freddie de şaraptan ilk yudumu alırken dudaklarını büzerek, Gerçekten de harika bir seçim, diye onun sözünü kesti. Kimi konularda ağzının tadını biliyorsun. Kadehini ona doğru uzattı. Bunlardan biri de müzik elbette. Aslında küçük Freddie nin de bu konuda senin kadar iyi olduğunu reddetmeye hazırsın ama müziğe olan saygın bunu yapmana izin vermeyecektir. Kimse senin benim kadar iyi olduğunu söylemedi, ufaklık! Ama kötü de değilsin doğrusu. Bardağını onunkine dokundurdu. Mum ışığının buğulu gri gözlerde yaptığı oyunlara dalınca, söyleyeceği şeyi unutuvermişti. O gözlerde kendisiyle paylaşılmaya hazır olmayan bir giz vardı sanki. Her neyse, diye mınldandı. To-