BİR MALİYE MÜFETTİŞİNİN DAYANILMAZ ANILARI YAZAN:UÇAR DEMİRKAN EMEKLİ MALİYE MÜFETTİŞİ Ö N S Ö Z



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos :42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos :20

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

Başbakan Yıldırım, Piri Reis Ortaokulu nda karne dağıtım törenine katıldı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Ürünü tüketmesini/satın almasını/kullanmasını ne tetikledi?


Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Sibirya nın Mavi Gözü Baykal

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Benimle Evlenir misin?

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

EUROSTUDENT ULUSAL ARAŞTIRMASI: TÜRKİYE SONUÇLARI

Ördek Davranış - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

Gençlerin Doğu Ekspresi keyfinde usulsüzlük iddiası

4. ve 5. Değerlendirme Sınavları. Puanlama Aşağıda...

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

26. Vergi haftası kutlamaları öncesinde yerel basın ziyaretlerine çıkan Defterdar Mecit Özdemir, 13 bini aşkın mükellefin olduğu, geçen yıl

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Kral Davut (Bölüm 2)

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

Akademik anlamda düşünceye sevk ederken,aynı zamanda analitik olarak yorumlama kabiliyetinizi artıyor.

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Riksgränsen deki mültecilerin hepsi İsveç e sığınma başvurusu yapmış. Ancak çoğu,

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Altınordu Belediye Başkanı Engin Tekintaş, Altınordu İlçesi nde bulunan 92 Mahalle nin muhtarlarıyla ile bir araya geldi.

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

MAHALLİ İDARELER MUHASEBE YETKİLİSİ SERTİFİKA EĞİTİM PROGRAMI DUYURUSU

GENEL BÜTÇELİ İDARELER MUHASEBE YETKİLİSİ SERTİFİKA EĞİTİM PROGRAMI DUYURUSU

SOSYAL GÜVENLİK KURUMLARI MUHASEBE YETKİLİSİ SERTİFİKA EĞİTİM PROGRAMI DUYURUSU

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

Sosyal Güvenlik Haftası Çeşitli Etkinlik ve Ziyaretlerle Kutlandı

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

Kumbahçe de otel inşaatında göçük meydana geldi

2- Takside. Türk kadınla Alman kadın aynı yerden taksiye bindiler aynı mesafeyi gidip aynı yerde indiler.

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

ÖZEL BÜTÇELİ İDARELER MUHASEBE YETKİLİSİ SERTİFİKA EĞİTİM PROGRAMI DUYURUSU

BREMEN TRENDELBURG HAMELIN - SABABURG

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı

Orhan benim için şarkı yazardı

KFAR KAMA -AA- İsrail'in kuzeyinde, Aşağı Celile bölgesindeki köylerden biri olan Kfar Kama'da (Kama Köyü) 3 bin Çerkes yaşıyor.

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

BAŞKAN ÇİĞDEM DEMİRALP : ANKARA YA SÖZ VERDİK, BODRUM BELEDİYESİ Nİ ALACAĞIZ

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

MASAL YOLU BREMEN TRENDELBURG HAMELIN - SABABURG

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ ΔΠΣΑ (7) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ZKÜ DEVREK MESLEK YÜKSEKOKULU

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47

ÇARŞI ESNAFININ BODRUM YOLCU LİMANINA TEŞEKKÜR ZİYARETİ

PHUKET 29 OCAK 05 ŞUBAT

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ 6 (ΕΞΙ) ΣΕΛΙΔΕΣ

Otizmli Eymen 10 Okuldan Geri Çevrildi

Bodrum aşığı yabancıların buluşması

Benimle Evlenir misin?

KARİKATÜRİST VE RESSAMLAR, ARTIK AYA NİKOLA KİLİSESİNDE

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

ABDULLAH GÜL ÜNİVERSİTESİ Personel Daire Başkanlığı GÖREVDE YÜKSELME VE UNVAN DEĞİŞİKLİĞİ SINAVI BAŞVURU KILAVUZU

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Renkli Bir Yazarın Kitabı: Renkli Masallar. Bazı insanlar gezi yazısı okumanın sadece daha önce gitmedikleri ya da hayatlarının

T.C. UŞAK VALİLİĞİ 2015 YILI GÖREVDE YÜKSELME VE UNVAN DEĞİŞİKLİĞİ SINAV İLANI

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Türkiye nin 81 ilinden gelen 100 muhtar, çözüm sürecine destek için Mardin de toplandı. Muhtarlar, barışa destek için beyaz güvercin uçurdu.

PENGUEN GRUBU MAYIS AYI BÜLTENİ

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir.

* * * Mevsim tatilini fırsat bilip, Cemre ile birlikte hem Yunan adaları turu yaptık, hem de Bodrum'd an Kekova 'ya kadar denizden dolaştık.

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

SOSYAL GÜVENLİK KURUMLARI MUHASEBE YETKİLİSİ SERTİFİKA EĞİTİM PROGRAMI DUYURUSU

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır:

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

ÇALIŞAN MEMNUNİYETİ ANKETİ

IV SAYILI MAKAM TAZMİNATI CETVELİ: (Ek: 9/4/ KHK - 418/10 md.; Değişik: 20/3/ KHK - 570/10 md.) IV SAYILI MAKAM TAZMİNATI CETVELİ

Dönem DENEME TESTİ (Mart 2009)

Test Ağırlıkları: GY:0,2, GK:0,1, HU:0,1, İK:0,1, KY:0,1, MA:0,1, Uİ:0,1, YD:0,2

Doğum günün kutlu olsun Büyük Usta

MİRKET NİNELER. Parti Veriyor

HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK

ÖZEL EFDAL GÖZTEPE ANAOKULU DENİZYILDIZI GRUBU MAYIS AYI BÜLTENİ

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti

20 Soruda Kira Gelirlerinin Vergilendirilmesi

Konu: Turizmin gelişmesinde doğal güzellikler ve tarihi eserler mi yoksa tesisler mi daha etkilidir.

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

Transkript:

BİR MALİYE MÜFETTİŞİNİN DAYANILMAZ ANILARI YAZAN:UÇAR DEMİRKAN EMEKLİ MALİYE MÜFETTİŞİ Ö N S Ö Z Emekli olunca ne yapacağımı meslekdaşlarımla konuşuyordum Üstad;ilginç anıların var.yitmesinler..onları yazarsın dediler.ben de;emekli olmadan bu işi yapıp bitireyim dedim ve bu anıları yazdım.emeklilikte rahat etmek istiyordum.sağlığım yerinde olursa;yurdu ve evreni gezecektim. Anıların Edebi değeri nin de olması gerekir.benimkiler öyle olmadı.çünkü;mesleğimle ilgiliydiler.bir tür müfettiş raporu gibi oldu. Olsun;önemli olan biçem değil;anıların içeriği..böyle düşününce;iyi bir çalışma olduğunu varsayıyorum.anıları değerlendirecek olanlar;bunları okuyanlar olacaktır. Anılarda bazı isimler var.bunlar;hep gerçek olaylarda yeralmış kişilerdir.çeşitli karşı çıkmalar olabilir.her anıda bun lar oluyor.diyecek başka bir şeyim yoktur. Ben;Maliye Teftiş Kurulu nun en şaşaalı değil ama;oldukça iyi dönemlerini yaşadım.mesleğe ilk başladığımda müsteşarlardan daha çok maaş alıyordum..şimdi ise;daire başkanından da az maaş alıyorum. Mesleğe başladığımda;bir bakan denli yaygın ve güçlü yetkilerim vardı.onları da kırptılar ve kuşa döndürdüler. Sonuçta;günümüzde Maliye Teftiş Kurulu nu kapatmayı düşünüyorlar. İşte;ben;teftiş kurulunun bu geriletilmesi olgusunu başından sonuna yaşadım ve anılarımda da vurgulamağa çalıştım. Yolsuzluklarla etkili savaşım yapılacaksa;maliye Teftiş Kurulu gibi örgütlere gereksinim vardır.yoksa;o zaman bu kurulun kapatılmasına üzülmemek gerekir. Kendimi;bu açıdan Son Mohikan gibi duyuyorum.ben de savaşımı yitirdim.üstelik yoruldum.dinlenmek istiyorum.kalın sağlıcakla BAŞLANGIÇ: 1

Siyasal Bilgiler Fakültesi ni 1961 Haziran ında iyi derece ile bitirdim.izmir e gelip;haziran sıcaklarında İzmir in İnciraltı semtindeki Belediye Plajı nda yüzerek,kumlara uzanarak yorgunluk atmaya başladım. Benden bir yıl önce fakülteyi bitirmiş arkadaşlar Sen deli misin?ne işin var buralarda.dalga geçmek zamanı değil...ankaraya git..çalış...müfettişlik sınavlarına hazırlan ve gir. dediler.işte;müfettişlik serüvenim böyle başladı. Önce;gazete ilanlarına baktım ve en yakın iki müfettişlik sınavına başvurdum.biri;devlet Denizyolları A.O.;diğeri ise Maliye Teftiş Kuruluydu. Ankara ya gittim.fakültenin yurdunda kalıp sınavlara hazırlanmaya başladım.benim gibi;onlarca mezun olmuş öğrenci;çeşitli sınavlara hazırlanıyordu. Baktım;yurtta kalanlar arasında Ertuğrul Kumcuoğlu yoktu.araştırdım.bir dersten Eylül e bütünlemeye kaldığını öğrendim.fakülteyi Haziran da bitirmemişti.çok şaşırdım.sınıfın akıllılarındandı. Sonradan;bu konuyu kendisi ile konuştum.ben Haziran ayında mezun olunca bursum kesilmişti.o ise;eylül e bilinçli olarak bir ders bırakarak fazladan dört ay daha devlet bursunu almayı sürdürmüştü. Burs da burstu yani...ayda 225 lira burs alıyorduk.27 Mayıs İhtilali nden sonra;askeri yönetim öğrencilere olan borcunu ödemiş;bursları 150 liradan 225 liraya yükseltmişti. O zamanlar bu para büyük paraydı.örneğin;fakülteyi bitirip stajını tamamlayan bir Kaymakamın eline ayda net 134 lira geçiyordu.bu nedenle;birçok akıllı Mülkiyeli;o dönemlerde fakülteyi çift dikiş giderek,sekiz yılda bitirmiştir. Ertuğrul un bu davranışı;sıkı bir maliyeci olacağının işaretiydi.nitekim;maliye Müsteşarlığı na kadar yükselmiştir... Oysa;böyle davranmakla zararlı çıkmıştı.çünkü ben sınavı kazanınca,eylül ayından itibaren ayda bin liraya yakın para aldım.o benden 6 ay sonra sınavı kazandı.kaybı daha çok oldu..ne de olsa köylü kurnazlığı yapmıştı... Ben yalnızca Maliye Müfettişliği sınavına başvurmuştum..birçok arkadaş;ayni zamanda Hesap Uzmanlığı sınavına da başvurmuşlardı. Sınavlara hazırlanırken;maliye Müfettişi Yıldırım Özdamar Mülkiye ye gelerek bizleri Teftiş Kurulu sınavına girmeye ve müfettişliği seçmeye kandırmaya çalışıyordu.sonradan;bu davranışın;hesap Uzmanları Kurulu ile olan çekişme ile ilgili olduğunu anlamıştım.nitekim;o dönem sınavlarınde ben ve Cengiz Altuğ müfettişlik sınavını kazandık.diğer sınıf arkadaşlarımızın çoğu,hesap Uzmanlığı sınavını 2

kazandılar ve Hesap Uzmanı oldular.cengiz;hesap Uzmanlığı yazılı sınavını da kazanmıştı.maliye Müfettişliğini seçip onun sözlü sınavına girdi.hesap Uzmanlarının sözlü sınavına girmedi. Sözlü sınavı yapan kurulda eski Maliye Müfettişi olan zamanın Gelirler Genel Müdürü olan Mesut Erez bey de vardı.sonradan Maliye Bakanı da olmuştur.bana rüsumu sitte yi sordu.osmanlı Devleti zamanında,devletin dış borçlarını tahsil etmesi için Duyunu Umumiye İdaresi emrine verilmiş altı devlet harcını saymaya başladım.beşini saydım.altıncıyı anımsamadım.ille onu da istiyorlardı.anımsayamadığımı söyledim.iyi ki öyle yapmışım.meğer atıp atmayacağımı sınıyorlarmış...böylesine zor bir sınavdı... Ben bu arada;denizyolları AO nın da müfettişlik sınavını kazandım.yönetim,ne diller döktü sözlü sınavlarına girmem için.ben,risk alıp Maliye Müfettişliğini seçtim ve o kurulun sözlü sınavına girip başarılı oldum. 30 Ağostos 1961 tarihi itibariyle Gelirler Genel Müdürlüğünden naklen Maliye Müfettiş Yardımcılığı(muavinliği)ne atamalarımız yapıldı. Cengiz Altuğ birinci,aydın Kezer ikinci,ben üçüncü sırada başarılı olmuştuk.yeterlik sınavı sonrasında;üç yıl sonra;bu sıra değişti.ben birinci oldum.cengiz ikinci,aydın üçüncü oldular.bu durumun;cengiz i biraz üzdüğünü sonradan anladım.çünkü;güreşte gençler arası birincilik de dahil olmak üzere;yaşamı birinciliklerle doluydu.mülkiye ye de 601 numara ile birinci olarak girmişti.ertuğrul yedinci,ben onyedinciydim. Maliye Müfettişi olmam bütünüyle rastlantısaldır.daha önceden;bu mesleğe girmek isteği gibi bir isteğim olmamıştı. Ama;bizlere çok yüksek bir maaş veriyorlardı.bakanlıkların müsteşarlarından daha çoktu bize her ay verilen maaş ve ekleri.kendimi;birden çok büyük ve güçlü birisi gibi duymuştum. Sonradan;Maliye Müfettişlerinin gerçekten de çok seçkin ve büyük insanlar olduğunu öğrendim ve anladım. Müfettişlik serüvenim Eylül 1961 ayından itibaren böyle başlamış oldu. İLK TURNE 3

Kurulda ilk günlerimizde bizlere demirbaş olarak birer çanta,bir daktilo makinası ve 18 ciltlik Mali Kanunlar mevzuatı verildi. Daktilo yazmayı(iki parmakla doğal olarak) bu makinada öğrendim.marshal Yardımı ndan verilmiş amerikan ordusu artığı güzel bir Remington marka yazı makinasıydı.uzun yıllar kullandım onu. Onsekiz ciltlik Mali Kanunların herbir cildi 600 sayfalık idi. O zaman Başkan Yardımcısı olan müfettiş Nail Çelenoğlu;bu kitapları hep yanımızda taşımamız gerektiğini belirtti. Ben de;bir asker bavulunu dolduran bu kitapları,ilk turne yerim olan Diyarbakır a taşımış;oradan İstanbula da taşımıştım. Sonraki yıllarda;bunun gereksiz olduğunu gözledim ve üstadın bana küçük bir şaka yapmış olduğunu anladım. Ben de;başkan yardımcılığı yaparken ayni şakayı o yıl Maliye Müfettiş Muavini olanlara yapmıştım.sonradan;olayları anımsayıp çok gülerdik. Biraz da insanlık dışı bir çalışma yöntemi olan turnelerden sözedeyim. Maliye müfettişleri;kış aylarında İstanbul ve Ankara da teftiş yaparlardı.haziran başlarında enaz dört ay süreli olarak Anadolu kentlerine teftişe giderlerdi.muavinler enaz altı ay Anadolu turnelerine katılırlardı.aileden;çoluk çocuktan uzak geçen aylar...bu nedenle;mülkiye de İnek Bayramlarında idari şube öğrencileri mali şube öğrencileri ile Müfettişin parası pul karısı dul diye dalga geçerlerdi. Evet;ilk turne yeri olarak Cengiz Amasya ya;aydın Isparta ya;en kıdemsiz olan ben Diyarbakır a gidecektik.diyarbakır a uçakla gitmem olanaklı iken;daha mevzuatı bilmemekten dolayı;trenle gittim.yolculuk;yaklaşık birbuçuk gün sürmüştü. Tren Ankara dan hareket edip Anadolu bozkırına dalınca;nasıl zor bir ortamda geçecek yeni bir yaşama adım attığımı anladım.ozamana kadar;ankara nın doğusuna geçmemiştim.oraları ve oralarda olanları kitaplardan,gazetelerden okuyorduk.şimdi ise;yaşayarak öğreniyordum. Müfettişlerin yıllardır uyguladıkları turneye ilk olarak böyle başladım. Diyarbakır a;gördüklerim ve duyduklarım nedeniyle,moralim bir hayli bozuk gidiyordum.ikinci gün,birden tren,bir büyük gölün kıyısından geçmeye başladı.sonradan;adının Hazar Gölü olduğunu öğrendiğim bu gölün gürünümü moralimi biraz düzeltmişti. 4

Birden;gölde hızla giden bir sürat motoru gördüm.motorun arkasında bir sarışın bayan,bikinili olarak su kayağı yapıyordu.o yıllarda;böyle sahneleri filimlerde görüyorduk.izmir de bile böyle bir şey görmemiştim.bu da moralimi biraz daha düzeltti. Sonradan öğrendim.d iyarbakır da Pirinçlik diye bir Amerikan hava üssü vardı.motoru kullanan orada görevli bir Amerikalı subay ve su kayağı yapan da eşiymiş. Keza;bu gölle ilgili bir başka öykü daha dinledim sonraları. Demokrat Parti nin Su Müdürü olan kişi (Sonradan Başbakan ve Cumhurbaşkanı olmuştur)diyarbakır da Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğü de yapmış.o sırada;gölden kanallarla Diyarbakır a ve ovalarına su getirip dağıtma projesi oluşturulmuş.ben de;ana sulama kanalını gelirken trenden görmüştüm.kanallar tamamlandıktan sonra;milletin aklına gelmiş.acaba;hazar Gölü suyu sulamada kullanılabilir mi?su analiz edilmiş ve sodalı olduğu ortaya çıkmış.yani;sulamada kullanılamazmış.böylece;ana kanal ve yan kanallar için yapılmış onca yatırım;işe yaramaz duruma gelmiş. Benzeri bir olayı;1970 yılında Elazığ da turne sırasında gözlemiştim.orada da;varolan tren yollarının bir kesimi Keban Baraj Gölü altında kalacağından;yeni tren yolları yapılmış.kamulaştırmalar yapılmış;yolların tesviyesi,mıcır dökümü tamamlanmıştı.neyse ki;raylar döşenmeden bir mühendis haritaya bakmış.yeni yapılan yolların da baraj gölü altında kalacağı anlaşılmış ve onca yatırım baraj gölüne gömülmüştü. Basından izlediğim kadarı ile;her iki yatırımın yolaçtığı zararın hesabı;kimselerden sorulmamıştı.yavaş yavaş;türk vatandaşı olmayı öğreniyordum. Sonraki yıllarda müfettişlik görevim yoluyla saptadığım yolsuzlukların çoğunun hesabı sorulmamıştı.bu durum;artan bir eğilimle günümüzde de sürmektedir.yolsuzlukları tartışıyoruz,yasalar çıkarıyoruz.bir yandan da bu tür suçluları sık sık affediyoruz. Yine yolsuzluklar araştırılıyor,inceleniyor;ama,soruşturulmuyor.demek ki;1960 lı yıllardan 2003 yılına dek Türkiye de pek bir şey değişmemiş. İLK ÜSTADIM VE TEFTİŞİM Trenden inince bir atlı arabaya binip Hükümet Konağı na gittim.beni;ilhan Özer adlı genç bir Maliye Müfettişi nin yanına yollamışlardı. 5

Amerika stajından yeni dönmüş üstadımın eşi hamile olduğu için onu Diyarbakır a getirmemişti.eylül ayında olmamıza karşın;çok sıcak ve bunaltrıcı bir hava vardı.üstadın eşi Adana da(muhtemelen )akrabalar yanında kalıyordu.ilhan Özer üstad;cuma gecesi Adana ya gidiyor;pazartesi sabahı dönüyordu. 27 Mayıs İhtilali sonrası olduğundan;onlarca ihbarı soruşturuyordu.ayrıca;vergi daıresi veznesinin sayımında veznedarın zimmeti(açığı)çıkmış;onu da soruşturuyordu.bana;vergi dairesinin muhasebe işlemlerini teftiş ettirmeye başladı.başka kötüye kullanmalar(suistimaller) var mı diye araştırıyorduk. Diyarbakır da ayrıca beş Hesap Uzmanı vardı.onlar da turne yapıyorlardı.vergi mükelleflerinin beyanlarını ve hesaplarını denetliyorlardı. Mesai saatleri dışında birlikte geziyor,yemek yiyip içki içiyor ve eğleniyorduk. Geldiğimin üçüncü günü olmalıydı.üstad;henüz Adana dan dönmemişti.bir başıma teftiş yapıyordum.bir bayan memur çalıştığım odaya gelip bir vergi sorununu anlattı.ben de;mülkiye deki bilgilerime göre ahkam kestim,kız gitti. Sonra;Hesap Uzmanlarına gidip olayı anlattım ve görüşümü söyledim.bana güldüler ve benim önerilerimin tam aksini belirten Bakanlık Genelgesi olduğunu söylediler. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi oldum.ilk aklıma gelen istifa edip işin başında bu dikenli yollardan ayrılmaktı.beni Hesap Uzmanları güçbela yatıştırdılar. Önce odama dönüp kızı çağırdım ve tebliği öğrendiğimden söz ettim ve yaptığı davranışı kınadım.bu kez o korktu.durumu üstada anlatabileceğimi düşünmüştü. Böylece;müfettişlik yaşamımın ilk ve en önemli dersini almış oldum.bu iilkeyi çok iyi öğrenmiştim. Teftişe,incelemeye,soruşturmaya başlamadan önce;o konudaki tüm mevzuatı(yasalar,kararlar,tebliğler) iyice gözden geçirmek ve her yeni iş geldiğinde yeniden öğrenmek gerekiyordu. Bu kuralı kırk yılı aşkın meslek yaşamım boyunca eksiksiz uyguladım ve bir kez daha yol kazasına uğramadım.bir maliye müfettişi;tüm mevzuatı eksıksiz,herkesten iyi bilmek durumundaydı.günümüzde ne mümkün.!.. Diyarbakır daki bir diğer ilginç anım;vergi dairesi hizmetlisi(odacı) ile ilgilidir. Adamın tam on çocuğu vardı.kendisi ile dalga geçiyorduk.biraz daha gayret ederse bir futbol takamı kuracağını söylüyorduk.o da Bir çocuk daha yapacağım ve ben takım kaptanı olacağım derdi. Gerçekte adam çok akıllıydı.sorun;devletin nufus sayısını arttırma siyasalarından kaynaklanıyordu.çocuk sahibi olmayı özendirmek için devlet memurlarına çocuk 6

başına 5 lira çocuk zammı veriliyordu.buma göre;odacının vergisiz 50 lira aylık ek geliri oluyordu. Maaşının neti 37,5 lira olan odacı;maaşından çok çocuk zammı alıyordu.neredeyse;çocuğu olmayan bir müdür kadar para geçiyordu eline.bu nedenle;durmadan çocuk yapmıştı.allah karısına sabır versindi... Sonradan;bu kez hızlı nufus artışını yavaşlatmak için bu uygulama kaldırılmıştı.günümüzde;o çocuk zammı uygulaması nedeniyle,sembolik denilecek çocuk yardımı verilmektedir. Diyarbakır da,kaçaktan bir kol saati almak istedim.o güne dek hiç kol saatim olmamıştı... Üstaddan izin aldım.bir parkta otururken dolaşan bir kaçakçıya saatin fiyatını sordum.10 lira dediğinde çok şaşırdım. Bana;satıcının önerdiği fiyatın yarısını önermem öğütlenmişti.10 lira çok düşük bir fiyattı.6 liraya alırım,dedim..adam hemen kabul etti.demek ki;söylenenler doğruymuş...1 lira kazıklanmıştım... Diyarbakır ın Çınar ilcesi kaymakamı;üstadın sınıf arkadaşı imiş.bir hafta sonu geldi;bizi Diyarbakır dan resmi cipi ile alıp hafta sonu gezisine götürdü.resmi cipte kaymakam,üstadım,iki hesap uzmanı ve bir re sen yetkili müfettiş muavini vardık. Önce;Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği ne gittik.tıpkı amerikan filimlerindeki büyük çiftlikler gibiydi,. Çiftliğin kapısından girdik,onlarca kilometre yol aldık ve sonunda yönetim binalarına geldık.çiftlikte çok değişik ürünler yan yana tarlalarda üretiliyordu.pamuk,karpuz,buğday,çeşitli meyveler,sebzeler...çok güzel bir hafta sonu geçirdik. O sırada bir öykü anlattılar.eski Maliye Müfettişlerinden Nedim Ökmen;zamanın Tarım Bakanı olarak çiftliğe gelmiş.yörenin ağaları;devletin çiftliği kendilerine satmasını istemış.liberal ekonomiden yana olan Bakana bu öneri çekici gelmiş.ancak;ankara ya döndükten sonra,gerçeklerle yüzyüze gelmiş. Bir kez;çiftliğin bedeli,oralardaki ağaların servetlerinin karşalayamayacağı denli büyükmüş.ayrıca;bütçeye bu çiftlikten her yıl oldukça önemli bir gelir geliyormuş.kararından caymış... Pazar günü;kaymakamın cipiyle Diyarbakır a döndük.dönüş sırasında serüvenler yaşadık.. 7

Önce;Mardin in Kızıltepe sine uğradık.kasrı Konca adlı bir malikanede yemek yiyip mırra kahve içtik.esrar gibi baş döndürücü bir saf kahve içeceğiydi. Diyarbakır a gece dönüyorduk.karayollarındaki bir köprü yıkılmış,onarılıyordu.bunu,bir gün önce gündüz Diyarbakır dan gelirken görmüştük.dönerken;karayolları o yönden hiçbir uyarı işareti koymadığından;büyük bir hızla üç-dört metre derinlikte bir kurudereye uçacaktık.ertesi günün gazetelerine manşet olacaktık... Neyse ki;cipi kullanan kaymakamın yanındaki hesap uzmanı durumu fark etmiş;direksiyona sarılıp dere kıyısındaki büyük taşlarla dolu bir tarlaya cipi daldırdı.epeyi gitttikten sonra durabildik.aracın altı durmadan taşlara çarpmıştı.büyük bir kazadan kılpayı kurtulmuştuk. İkinci dersimi almıştım.alkollü araç kullanılmayacaktı.geceleri olabildiğince araç kullanılmayacaktı. Bir başka anım;diyarbakır a yakın yerlerdeki müfettişlerle ilgilidir. Tatvan da yetkili muavin Ayhan Öner vardı.siirt te de Selahattin Zorlu adlı bir müfettiş vardı.hafta sonunda Diyarbakır a gelirler ve bizlerle olurlardı. Siirt teki üstad anlatmıştı.teftiş için Kurtalan a kadar trenle gelmiş;oradan at arabası ile Siirt e geçmiş. Yaz günü olmasına karşın;köpekler,evlerin saçaklarının gölgeleri yerine,yolun ortasında,güneş altında yatıyorlarmış.arabacı da,onları ezmemek için sürekli bağırıyor;kırbacını şaklatıyormuş. Üstad sormuş Neden köpekler saçak altlarında değil de yollarda uzanıyorlar? Arabacı yanıt vermiş Begim,burada trahom çok yaygındır.görme yeteneğini yitirmiş çok ınsan vardır.onlar;ellerindeki bastonla duvarlara vura vura,duvar kenarlarınden yürürler.köpekler de rahatsız olurlar.o nedenle yolun ortasında yatarlar. Siirt böyle bir yermiş işte... Üstad,kasayı saymış ve öğle tatili gelmiş.defterdar bey üstadı evine öğle yemeğine davet etmiş.bizlerde töreydi.memurların evlerine gidilmez ve yemekleri yenilmezdi.üstad da kibarca daveti geri çevirmiş.bir lokanta önerilmesini istemiş.siirt in en iyi lokantasını tarıf etmişler. Üstad lokantayı bulmuş.camekanı ilk yardım araçları gibi;yarıya kadar beyaz boyalıymış.içerisi görünmesin diye.. Üstad,ayak parmaklarının ucunda yükselip içeri,yemeklere bakmış.çeşit çeşit salçalı yemeklerin üzerleri silme sinek kaplıymış.usta,elindeki kepçeyle,sinekleri şöyle yana 8

itip bir kepçe yemeği bir tabağa doldurup garsona veriyormuş.yemek yemek hayal olmuş doğal olarak. Biraz dolaşıp daireye gitmiş ve defterdara teslim olmuş.defterdar hazırlıklıymış.evine haber salmış;yağda yumurta ve yoğurt gelmiş.onunla öğle yemeğini halletmiş.sonraları;ne kadar konserve bulmuşsa almış ve onlarla idare etmiş.diyarbakır a gelince mideleri bayram ediyordu.s onraları;bu teftişi konserveli turne olarak çok andık. Üstad ve Ayhan üstad;diyarbakır dan bir haftalık konservelerini alır ve öyle geri dönerlerdi.arada yumurta,yoğurt da yiyerek bu konserveli turnelerini sağ ve salim tamamlamışlardı.sonraki yıllarda,benim de çok konserveli turnelerim olmuştu.belki de bu nedenle;mide hastalıkları müfettişlerin meslek hastalığıydı.bir de kalp hastalıkları vardır. Elazığ turnesinde ise;bir Mülkiye Müfettişi,bu kentteki cüzzam hastanesinde yatıp kalkıyor ve yiyip içiyordu.sorduk;dezenfekte işlemleri nedeniyle kentin en güvenilir yerinin orası olduğunu söylemişti.yine de,cüzzamdam burunları düşmüş kimselerle bir arada olmak bana çekici gelmemişti. İLK KEZ İSTANBUL Diyarbakır turnesi bitti.ben ve yetkili m uavin Radi Dikci uçakla İstanbul a döndük. İlk kez uçağa binmenin heyecanını yaşadım.bu arada;mali kanunlarla dolu bavul için yüklü bir fazla bagaj ücreti ödedim.üstelik;devlet bu parayı bana ödemiyordu.yani;nail Çelenoğlu üstadın bu şey şakası,bana oldukça pahalıya patlamıştı. İstanbul u da ilk kez görüyordum.uçaktan inince;aksaray daki Gönlü Ferah Oteli ne indik.birçok hesap uzmanı ve maliye müfettişi;turne dönüşlerinde birkaç hafta bu otelde kalıyor;sonra pansiyonlara kiracı olarak dağılıyordu.küçük,temiz ve ucuz bir oteldi.bizlere her zaman öncelik verirler ve her durumda kalacak yer sağlarlardı. Sonradan;Bursa da ve İzmir de de Gönlü Ferah otellerine rastlamıştım.acaba ayni aile mi işletiyordu?yoksa her ilde bir Yıldız Palas olması gibi bir olay mıydı? Yaşamımızın önemli bir bölümü otellerde geçiyordu.anadolu da hemen her ilde ya da ilçelerde bir Cumhuriyet Oteli ya da Şehir Oteli olurdu.genellikle bu isimli otellerde kalmıştık. 9

Eşyalarımı otelde bırakıp biraz dinlendikten sonra Radi beyle Beyoğlu na çıktık.gece,ışıl ışıl ve yüksek apartmanları iki yanına sıralanmış cadde,başımı döndürmüştü.köyden indim şehire olmuştum. Sonradan Beyoğlu na alıştık.oraya yakın evlerde pansiyoner ya da kiracı olarak kaldık.o civcivli Beyoğlu yaşamını bekar olarak sonuna dek yaşadık. Ayrıca;Maliye müfettişleri öyle her yerde yemek yiyemezlerdi.kaliteli lokantalarda yemek içmek zorundaydık.karşıt durumda ayıplanırdık. Öğle ye de akşam yemekleri;beyoğlu nda en pahalı lokantalar olan Hacı Salih te ya da Abdullah ta yenirdi. Hafta içi,öğle yemekler i Defterdarlık ta yemekhanede yenirdi.maliye Müfetişleri için ayrılmış bir bölmede;garsonlar servis yapardı.üstadlar ayrı masalarda;muavinler ayrı masalarda oturuduk.bir aile gibi olmamızı sağlardı bu yemekler. Cumartesi günleri yarım gün çalışılırdı.o zamanlar,tüm müfettiş ve muavinler Defterdarlık taki Müfettişler Kütüphanesi nde toplanırdık.herkes;hafta içinde karşılaştığı sorunları bu toplantılara getirir;ortaklaşa çözümler üretilirdi.bu durum ve bu tutum;teftiş Kurulu nun gücünü oluştururdu. Ayrıca;muavinler ayda bir yabancı dilden bir makale çevirisi yapar;cumartesi günleri kurul üyelerine kütüphane toplantılarında sunarlardı.ayda bir belli bir konuda özgün çalışmalar hazırlanır ve yine kütüphane toplantılarında sunulurdu.bu yolla,kurulun güncel konularda da bilgili olması sağlanırdı.muavinler de bilimsel araştırma yapma,yabancı dil öğrenme,konuşma yeteneklerini geliştirme olanağı bulurdu. İstanbul da kışları;çeşitli yerlerde pansiyoner olarak kaldım.önce;kadıköy deki hemen tüm müfettişlerin evlenene dek kaldıkları bir pansiyon vardı,orada kaldım.sonraları;genellikle Rumların evlerinde bir oda kiralayarak pansiyoner gibi kaldım. Bunlardan birisi;cihangir de evi olan madam Anjelik idi.1964 Kıbrıs olayları sonrası;istanbul daki Rumlar,bu kenti ve ülkeyi terke zorlandılar.birçok Rum;Yunanistan a zorunlu göç yaptılar.madam Anjelik de bunların arasındaydı.aslında,yetmiş yaşında yaşamının son demlerini geçirmekte olan bir kadındı.onu neden sürdüler,anlayamamışımdır. Benden yardım istedi.istanbul dan ayrılmak istemiyordu.kendisinin katolik olduğunu;dolayısiyle ortodoksların yaşadığı Yunanistan da kötü muamele 10

göreceğini söylüyordu.üstadlara söz ettim ama;kalamadı ve o da Yunan adalarından birine gitti.ben de yeni bir pansiyon bulmak zorunda kaldım. Bu tür bir uygulamaya temel olabileceğini düşündüğüm iki olay anımsıyorum.biri;kıbrıs ta Türklere uygulanan baskı ve soykırım olaylarıydı.diğeri ise bir veraset olayıydı. Çok zengin Rum asıllı bir Türk vatandaşı ölmüştü.mirascılarının Maliye ye verdikleri veraset beyannamesin,hemen hiç mal varlığı yoktu.adam ölmeden tüm mal varlığını paraya çevitip yurt dışına;yunanistan a transfer etmişlerdi. Bir ders daha edinmiştim.hükümet kararları;bazı dramatik durumlara neden olabiliyordu.bu nedenle;mevzuat hazırlarken;çok dikkatli olmak ve her tür olasılığı düşünmek ve kapsamak gerekiyordu. Kış çalışmalarını,maliye Müfettişi Orhan Güven in refakatinde,beyoğlu Malmüdürlüğü teftişi ile geçirdik. Malmüdürlüğü nün yanında,ayni binada Beyoğlu Vergi Dairesi de vardı.orada bir müfettişlik odası bulunuyordu.bu odada,sürekli Maliye Başmüfettişi İhsan Arat bey çalışıyordu.1899 doğumlu olan üstadın tahtı sinden(yaş haddinden) emekliliğine az kalmıştı. Kendisi;Osmanlı İmparatorluğu nda bile Maliye Müfettişi olarak çalışmış birisiydi.çok kibar ve güngörmüş bir İstanbul efendisiydi.bir keresinde iki yıllığına Hicaz teftişine gitmiş bir üstadla çalışmış.osmanlı döneminde müfettişler üç beş yıllığına bir eyalete yollanır ve orada Maliye Bakanı gibi çalışırlarmış. Birgün;Defterdarlık yemekhanesinde,ihsan Arat üstad,diğer üstadlara yakınıyordu. Mirim;eskiden Maliye Müfettişi denilince başında fötr şapkası,elinde çantası,kruvaze koyu renk takım elbiseli birisi anlaşılırdı.şimdi ise;açık renk elbiseli,üç düğmeli takım giyinmiş,çantasız,şapkasız birisi geliyor. Ben Maliye Müfettişiyim diyor.çok şaşırıyorum.her şey ne hızlı değişiyor.... Üstadın bahsettikleri bizlerdik.bizler Kurul a girene dek Maliye Müfettişleri kara maliyeciler olarak anılırmışoysa;bizim bu durumdan bilgimiz olmadı.sınavı kazanır kazanmaz;ankara daki en ünlü terziye zamanın moda renklerinden üç düğmeli(bu da modaydı) takım elbiseler yaptırmıştık.onları giyiyorduk. O terzi;sonradan,başbakanları,cumhurbaşkanlarını giydirdi. Maliye Müfettişleri bu denli şık ve pahalı giyinirdik.girdiğimiz her toplulukta tüm bakışları üzerimizde toplardık.o zamanlar;konfeksiyon elbise giymek Müfettişlere yasaktı. 11

Teftişi sürdürürken;ankara ya çağırıldım.o sıralarda;ankara da yine teftiş sırasında bir büyük suistimal Müfettişlerce ortaya çıkarılmış ve soruşturma başlatılmıştı.bizlerin de soruşturma görmemiz ve öğrenmemiz açısından sırayla Ankara ya gittik ve soruşturmaya katıldık. Bir dava takip memuru;hazine davalarının harçlarını yatırmak için avans almıştı.harçları yatırdıkça;mahkeme kalemlerinden aldığı harcama belgeleri ile avansını kapatmıştı.ancak;5 liralık harca ait belgede 5 in önüne 1 ekleyerek 15 liralık harç yatırmış gibi belgeler ibraz ederek maaşının yüz katı dolayında devlet parasını zimmetine geçirmiş,mal edinmişti.ozaman;bu miktar bir yolsuzluk büyük bir yolsuzluktu. Adam hapisteydi.soruşturmasının tutuklu yapılması gerekiyordu.savcı ile Maliye Müfettişi İlhan Evliyaoğlu(sonradan Turizm Bakanı da olmuştur.)soruşturmayı ortaklaşa yürütüyorlardı.sık sık adamın ifadesi alınıyordu.bazen;müfettişlik odasında,bazen hapishanede ifade alınıyordu. Adam;benim de bulunduğum ilk ifadede: Müfettiş bey;savcı beye söyleyin demişti. Beni hücreye koydursun.koğuşta mahkumlar bana çok kötü muameleler yapıyorlar demişti.üstad da;zimmetine geçirdiği paraları devlete geri verirse;yardımcı olacağını söyledi.ancak;adam,paraları nereye sakladığını ya da nasıl değerlendirdiğini söylemedi. Gerçekten de devlet parasına el uzatanlara koğuşlarda çok kötü davranıyorlarmış.iş tecavüze kadar varıyormuş. Adam ifadesinde Her öğle yemeğinde arkadaşlarıma kebap ve baklava ısmarladım.parayı öyle bitirdim diyordu.oysa;bu denli büyük bir parayı bu yolla bitirmesi olanaklı değildi. Gelen bir ihbar yazısından;adamın Gar Gazinosu nda bir konsomatrisle dost hayatı yaşadığını öğrendik.onun da ifadesi alındı.ancak,paranın yatırıldığı ya da saklandığı yer bulunamadısonradan;buna benzer çok olayla karşılaştım.türk insanı;fakirlik nedeniyle,devletten büyük paralar çalıp;karşılığında üç beş yıl hapis yatmayı göze alıyordu.hele günümüzde;banka sahipleri bile döyle düşünür olmuşlardı. İLK GERÇEK TURNE Başkanlıkça hazırlanmış l962 yaz dönemi çalışma proğramına göre;maliye Müfettişi İsmail Hakkı Batuk un emrinde Bolu ve Zonguldak illerinde teftiş yapacaktık. 12

Üstad da Amerika stajından yeni dönmüştü.önceki Üstadım İlhan Özer in sınıf ve promosyon(müfettişlikte,mesleğe aynı yarışma sınavı ile girenler bir promosyon oluştururdu) arkadaşıydı.gelirken;avrupa dan bir de otomobil getirmiş.istanbul dan Bolu ya üstadın kullandığı otomobili ile gittik. Otomobil yeni,şoför yeni,kork onlardan derler.doğru vallahi..işte öyle,yürek çarpıntıları ile geçti yolculuğumuz.neyse ki;o yıllarda yollarda çok araç yoktu.kazasız,belasız Bolu ya ulaştık. Vergi dairesi teftişine başladık.ikinci haftada bir ihbar mektubu geldi.vergi dairesindeki bir servis şefinin;yumuşak erkek olduğu ileri sürülüp bu durumunun memurlukla bağdaşmadığı belirtiliyordu.dehşet verici bir ihbardı.tüm memurlara bu türden çamur atmak çok kolaydı. Üstad;servisle telefon paralel çalıştığından;adama gelen telefonları dinlememizi istedi.ben bunun doğru olmayacağını belirttim. Ayrıca;bu durumun,adamın kişisel tercihi olacağını;işyerinde ve iş zamanında bu türden davranışlarda bulunmuyorsa;konunun bizi ilgilendirmeyeceğini belirttim.üstad;bir iki kez,adamın telefon konuşmalarını paralel telefondan dinledi. Ayrıca;Defterdar dan ve Vali den üstü kapalı olarak bu konuyu araştırdı.sonunda;ihbarın doğru olmadığı kanısına ulaştık. Adam;çok başarılı bir vergi şefiydi.belki de bazı mükelleflerin canını yakmıştı.mesleğiyle ilgili açığı olmadığından;bu tür bir ihbarla yıpratılmak istenmişti ve biz bu oyuna gelmedik. Sonraki yaşamımda;benzer ihbarları ben de inceledim.çünkü:en azından,gerçekse disiplin cezası uygulanması gerekiyordu.hiçbiri gerçek çıkmadı.kimbilir;belki benim hakkımda da benzeri çamur atmalar olmuştur... Ençok haksız ve gerçek olmayan ihbarlara muhatap olan memurlar;maliye ve özellikle vergi memurları oluyordu.canları yanan vatandaşlar;bu yöntemle öç almaya çabalıyordu. Nitekim;Diyarbakır da,itirazlı işler servisi teftişi yaparkan;benzer bir durumla karşılaşmıştık.bir yıl önce vergi incelemesine tabi tutulan vergi mükelleflerine cezalı vergiler salınmıştı. Bunlara itiraz eden bir mükellef;vergi yasalarına göre haklı bir itirazda bulunamadığından;inceleme elemanlarına itiraz dilekçesinde çamur atıyordu. Diyarbakır da her gece kötü kadınlarla düşüp kalkan bu inceleme elemanları;genelevlerden hiç çıkmamışlardır.ahlaksız kişiler olup;bunların yaptığı 13

incelemeler de bu kadar olur gibi ibarelerin bulunduğu itiraz dilekçesinin örneğini;hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığı na yollatıp;mükellefler hakkında hakaret davası açılmasını istemiştik. Keza,birgün Başkan bana telefon açıp Uçar bey,kötü kadınlarla gezip dolaşıyormuşsun;artık evlenseniz iyi olur demişti.o sıralar;bir vergi mükellefi grubunu inceliyordum.beni yıldırmak için;başkanlığa bu tür bir ihbar yazmışlardı.başkan;işleme bile koymamış ve olay telefon aşamasında kalmıştı. Bütün bu gelişmelerden şu dersi çıkarmıştım.maliye Müfettişi ve muavinleri,rahibe yaşamı yaşamak zorundadır.çünkü,her işlerinde birilerinin,insanların yararına dokunmaktadırlar,onları rahatsız etmektedirler.o nedenle,sık sık ihbar edileceklerdir.yaşamımı ona göre kurdum ve yürüttüm. Bolu nun Kıbrıscık ilçesinde,ilhan Karadeniz adlı bir sınıf arkadaşımın kaymakam vekilliği yaptığını öğrendim.kendisi Mali Şube mezunu olduğu halde;kaymakamlığı seçmişti.bu ilçede başından bir kaza geçtiğini sonradan duydum.ilçeye ilk gittiği gün;kendisine hoş geldin yemeği vermişler.sonra;yazı işleri müdürü,onu evine çağırmış ve içmeyi sürdürmüşler.sabah uynadığında,müdürün kızı koynundaymış..müdür de Eh..Artık bir düğün yaparız diyormuş.evlenmek zorunda kalmış ve hayatı kaymış mış.kendisi,abaza kökenliydi... Onunla telefonlaştık.bizi ilçesine davet etti.fakültede çok candan bir arkadaşlığımız vardı..sabahtan akşama o,ben ve Ehtiyar Erhan ve Davar Şener briç oynardık.adımız Las Vegas dörtlüsü ne çıkmıştı. Ehtiyar Erhan ın da çok kötü bir alınyazısı olmuştu.ilk oğlu Mert,kendisini kumara kaptırmış,mafyaya borçlanmış.babası ve annesinden borç istemiş..onlar da durumunu bildikleri için parayı vermemişler.o da,onları öldürmeyi ve miras payından borçlarını ödemeyi düşünmüş.tuttuğu kiralık katiller,işi yapamamışlar.kendisi,bursa dışındaki bir dağ yolunda,mersedes araçlarında ikisini de öldürmüştü..ne acı ve garip bir yazgı be Ehtiyar... Ben bir hafta sonu İlhan a gitmeye karar verdim.üstad; Ben de geleyim dedi.onun otomobili ile gidecektik. Cumhuriyet Oteli sahibi;nereye gideceğimizi sordu.söyledik.. Deli misiniz..orası,bolu nun en geri kalmış ilçesidir..herkes hafta sonu için oradan buraya gelir.bırakın Kaymakam bey buraya gelsin..böylece;ona iyilik de yapmış olursunuz. dedi.bunun üzerine proğramı iptal ettik..iyi ki öyle yapmışız.tam bir mahrumiyet yeriymiş..onun yerine,otel işleticisini de alıp Abant Gölü ne çıkıp,nefis 14

bir hafta sonu geçirdik.ertesi hafta sonu,biz İlhan ı Bolu ya çağırdık..ama gelmedi.belki de alındı... Maliye Müfettişliği mesleğinin en hoşuma giden yanı bu olmuştur.birçok insanın paralar ödeyip turlara katılıp turıstik gezilerle gezdiği yerleri;bizler sıfır maliyetle görebiliyor ve yaşayabiliyorduk.bu yolla;türkiye nin turistik yöre ve yerlerinin büyük bir kesimini görme olanağı buldum.bu açıdan,mesleğimi çok sevmiştim.çünkü;bana göre yaşamın amacı;gezmek ve yeni yerler görüp yeni ve değişik tadlar tatmaktı..sonradan;birçok kişinin altmışlı yaşlarda bu noktaya geldiklerini gözledim. Ayrıca;birçok Avrupa kentini;vashington DC ve New York u;tahran ı da görmek ve yaşamak olanağı buldum.bu da Maliye Müfettişliği mesleğini çekici kılan bir diğer öğe olmaktadır.bu mesleğin en güzel yanı ise;amirinin ve memurunun olmamasıydı.bağımsız çalışmanın rahatlığıydı. Bolu turnesindeki bir diğer anım şudur..birgün;öğle yemeği için vergi dairesinden çıkmıştık.önümüzde;tahsilat şefi yürüyordu.tomruk yüklü bir kamyonu durdurdu.nereye gittiğini,tomrukların kime ait olduğunu sordu..kamyoncunun elindeki belgeleri inceledi. Sonra;çantasından bir haciz varakası çıkardı ve tomrukları haczetti.tutanağı şoförle imzalayıp;tomrukları vergi dairesi önüne götürmesini söyledi. Adamın çalışma istek ve anlayışına hayran kaldık.nitekim;öğleden sonra borçlu mükellef gelmiş;vergi borçlarını ödeyip tomruklarını geri almıştı. O zamanlar;müfettişler,memurlara takdirname verebiliyordu.üstad da bu memura takdirname vermişti.müfettiş takdirnameleri,memurların ilerlemesinde etkili oluyordu. O yıllarda;defterdar ve yardımcıları;vergi dairesi müdürleri ve yardımcıları;malmüdürleri ve diğer müdürlerin atanma ve ilerleme işlemlerinde Maliye Müfettişlerinin düzenledikleri tezkiye varakaları(memur tanıtma belgeleri)önemli olurdu.bazı önemli illere atama yapılırken,maliye Müfettişlerinden aday adları istenir;bunlar arasından atama yapılırdı.maliye Müfettişleri;maliye teşkilatının işleyişinde bu denli etkiliydiler.bu tür,bilimsel bir seçim nedeniyle;maliye teşkilatı çok etkili ve verimli çalışırdı..sonraları;atamalarda siyasilerin etkisi başladı ve giderek arttı.bunun sonucunda;maliyenin etkinliği ve verimliliği çok azaldı. Günümüzde;bu tür atamalar siyasal atamalar yapısındadır.öyle ki;hizmetli atamalarında bile siyasiler devreye girmeye başladılar.o nedenle;memurlar da 15

siyasallaştılar.oysa;devlet Memurları Kanunu;memurların siyaset yapmasını yasaklamaktadır.ancak,günümüzde bir kadroya yapılacak atamalarda,memurların siyasi eğilimleri gözönüne alınmaktadır.böyle garip ve yasaya aykırı bir uygulama ortaya çıkmıştır. İ.Hakkı Batuk üstad;refah dernekleri denilen derneklerden birine üyeydi.daha önce;aydın Kezer yanındaydı.sanırım onu da kendi yoluna sokmuş.bolu da üstü kapalı olarak bana da öneride bulundu.bu tür konularla ilgilenmediğimi belli ettim.ben gençliğimi dolu dolu yaşamak istiyordum ve öyle de yaşadım..iyi ki öyle yapmışım. Bolu teftişi iki ay sürdü.sonra;üstadın otomobili ile ikinci turne yerimiz olan Zonguldak a geçtik.herşey çok güzeldi.türkiye Kömür İşletmeleri nin açık,kapalı sinemaları;tenis kortlu sosyal tesislerinde kalıyorduk.denize giriyor,güzel günler geçiriyorduk. Bir hafta sonra;ankara dan bir telgraf emri geldi.antalya da önemli bir yolsuzluk ortaya çıkmıştı.oradaki Orhan Güven adlı müfettiş;başkanlık tan bir müfettiş yardımcısı istemiş.benim gitmem uygun bulunmuştu.üstadla vedalaşıp önce İstanbul a gittim,oradan uçakla Antalya ya ulaştım.antalya o zamanlar,bir ilçe irisiydi.doğa çok güzel ve el dokunulmamıştı. ANTALYA GÜNLERİ VE SONRASI Antalya da Orhan Güven üstadın yanında bizden sonra kurula girmiş,sınıf arkadaşım olan Maliye Müfettiş Muavini İlhan Ersen vardı.ayrıca;sınıf arkadaşım Ercan Bozdoğan da oradaydı.çalışma Bakanlığı müfettiş yardımcısıydı. Vergi dairesinde bir icra memuru,dipkoçanlarında düzeltmeler yaparak;altı başka üstü başka vergi makbuzu düzenleyerek zimmetine yüklü bir devlet parasını geçirmişti.şefi de olayın ortaya çıkmasını önlemek için ona yardım etmişti.başka türlü bu tür bir yolsuzluk yapılamazdı.s oruşturma konusu buydu. Burada;Maliye Müfettişlerinin ne denli önemli kişiler olduklarının bir örneği ortaya çıkmıştı. Üstad ve muavini de Antalya ya yeni gelmişlerdi.soruşturma işlerine gömünülce Valiyi ancak ziyaret olanağı bulmuşlardı. Beni de yanına alıp;bir amiral eskisi olan Vali ye nezaket ziyaretinde bulunduk.vali;nezaket ziyaretini iade etmedi.o zamanlar askeri yönetim olduğundan;böyle davranmış olmalıydı. 16

Üstad,durumu Ankara ya bildirdi.bir hafta sonra Başkanlık;devrin Maliye Bakanı ve eski bir Maliye Müfettişi olan Ferit Melen in Antalya ya geleceğini;kendisini hava alanında karşılamamızı istedi. O gün alana gittik.protokol gereği Vali bey de gelmişti.maliye Bakanı uçaktan indi.vali beyi görmezden gelip elini sıkmadan ve kendisiyle konuşmadan;bizlerin yanına geldi ve elimizi sıktı.bizleri;kendisi için alana gelmiş olan Bakan aracına alıp havaalanından ayrıldık ve Antalya ya geldik. Gece;Vali bey,bakanın onuruna bir toplantı düzenlemişti.bizler de davetliydik.yemek sırasında Vali bey;gündüzki davranışı değerlendirmiş olacak ki;üstadtan özür diledi ve en kısa zamanda ziyarete geleceğini bildirdi.birkaç gün sonra;üstadın ziyaretini iade etti. Bu olay;bizleri çok gururlandırmıştı ve tüm ülkede duyulmuş ve Maliye Müfettişliği mesleğinin saygınlığı bir kez daha konuşulmuştu. Oysa;sonradan,müfettişin Bakan adına yaptığı işlere karışan ve teftişini yarıda bıraktıran bakanlar da gördük... Son olarak;günümüzde bir ilçe kaymakamına teftiş dolayısıyle nezaket ziyareti yaptımadam,ziyareti iade etmedi..ulusalcı geçinen bir partinin adamı olduğu biliniyordu.ben de ayrılırken;veda ziyaretine gitmedim.durumu;yazdığım raporlarda Başkanlığa bildirdim.olayın üzerine gitmediler..böyle böyle;devlet protokolü,düzeni ve saygınlığı yok oldu gitti. Bu durumun bir nedeni de;geçmiş kırk yıl içinde Maliye Müfettişliği mesleğinin çok geriletilmesiydi.gelen tüm siyasi iktidarlar;maliye Teftiş Kurulu nu yapmak istediklerinin önünde bir engel gibi görüyorlardı.çünkü;yasal olmayan işler yapıyorlar;yasal hükümleri zorluyorlar ve usulsüzlükler yapıyorlardı.maliye Teftiş Kurulu da bunları ortaya çıkarıp siyasilerin Hazineden yarar sağlamalarını önlüyordu.ancak;siyasiler yarar paylaşımında biribirlerine düşerlerse;akıllarına Maliye Teftiş Kurulu nu kullanmak geliyordu. Devlet yönetimine ise;osmanlı nezaketi ve protokolü yerine;politik eğilimlere göre popülist davranışlar egemen oldu.sonuçta;demokrasi dediler ve devleti yıprattılar.şimdi de yıkmaya çabalıyorlar.günümüzde;devletin bu hoyratça yıpratılmışlığının sıkıntılarını yaşıyoruz. Antalya da gölgede kırkiki santigrad dereceyi bulan sıcaklıklı bir iklimde çalışıyorduk.sabah sekizden onikiye kadar ve onüçten onyediye kadar mesai 17

yapıyorduk.perişan durumdaydık.oysa;memurlar sabah sekizden kesintisiz öğleden sonra ikiye kadar çalışıyorlardı. Ben;kıdemli muavin olarak üstada sekiz ile oniki ve onaltı ile yirmi arası çalışmayı önerdim.böylece;dört saatlik arada,denize gidebilecek ve biraz serinleyebilecektik. Üstad öneriyi benimsedi.ertesi gün,yeni çalışma proğramını uygulayacaktık. Ben,o akşam İlhan a üstadla ilgili bana anlatılmış bir anıyı aktardım.bir yıl önce;üstad Ayvalık turnesi yapıyormuş.yanında,bizlerden kıdemli iki muavin varmış. Hafta sonunda üstadla ilk kez denize gitmişler.muavinler kıyıda otururlarken,üstad denize yürümüş.vanlı olan üstad,meğer yüzme bilmezmiş.o nedenle;karın hizasına kadar denize girmiş.denizin içinde dizlerini kırıp düzeltip denize dalıp çıkmağa başlamış.muavinler;bu duruma sesli olarak gülmüşler.üstad,güldüklerini görmüş;muavinleri haşlamış ve denize girmelerini yasaklamış. Bunu İlhan a anlattım. Ne olur kendini tut ve gülme dedim...ne mümkün...üstad denize girdi ve ayni hareketleri yapmağa başladı.vee..ilhan güldü.üstad da duydu. Üstad kıyıya,yanımıza gelip İlhan bey,siz bana güldünüz dedi.ben hemen işe karışıp Hayır üstadım..bir fıkra anlatmıştım..ilhan bey ona güldü dedim.doğal olarak üstad bu yalanı yutrmadı ve ayni sonuç.bize de denize girmek yasaklandı.üstelik ve işin garibi;ilhan de yüzme bilmiyordu.daha doğrusu kulaç atıyor,su yüzünde kalıyor;açılamıyordu. Neyse ki;onbeş gün sonra,üstadın hanımı ve çocuğu Antalya ya geldiler.onlar ayrı biz ayrı yaşamağa ve eğlenmeye başladık ve her bakımdan rahatladık ve yeniden denize de başladık. O günlerde,antalya da bahçeler vardı.oralara gidip;akşam serinliğinde bira içiyor laflıyorduk.arada;üstad ve ailesi de geliyordu. Yine böyle bir yere birlikte gittikbiraları içtik;kuru yemişler yedik.hesabı,üstad ödemek istedi. Gelen hesabı çok buldu.kendisinin Maliye Müfettişi olduğunu söyleyip hesabı düzeltip getirmesini garsondan istedi. Bu davranışı;bizim eğitimimiz sırasında bizlere anlatılan Maliye Müfettişi profiline uymuyordu.olayı çok garipsemiştik.nitekim;müfettiş olduktan sonra,bu tip yerlerde çok kazıklanmış;sesimi çıkarmadan hesapları ödemiştim. Sonraki yıllarda;üstadın mali sıkıntı içinde yaşadığını ve bu nedenle de hesabi davrandığını gözledim.ne olursa olsun;orada unvanını kullanmamalıydı.bu tip davranışları var diye bir muavin yeterlikte döndürülmüş;müfettiş yapılmamıştı... 18

Yeni bir ders çıkardım...kişiler gibi;üstadlar da türlü türlüydü.her ne kadar öyle olmamızı istiyorlarsa da;üstadlar tek tornadan çıkmış gibi değillerdi. Üstadın hanımı gelene dek akşamları dondurmacıda dondurma yiyorduk.dondurma,gerçek Maraş dondurmasıydı ve kilo ile satılıyordu.ikiyüz gram dondurma yiyorduk,örneğin...sonra;açık hava sinemalarına gidiyorduk.türk filimleri seyredip serinliğin gelmesini bekliyor;sonra gidip uyuyabiliyorduk.açıkhava sinemalarından biri;dondurmacının olduğu apartmanın çatı katındaydı ve serin oluyordu.sık sık oraya gidiyorduk. Üstadın ailesi geldikten sonra;çalışma saatleri dışında üstad bizden koptu.biz de;ercan Bozdoğan la bir araya gelip bira ya da şarap içip Tanrı yı bulmaya çalışıyor,sabahlara dek süren felsefi tartışmalar yapıyorduk.bu tartışmaların sonunda;tanrının zaman olduğunu anladım ve rahatladım. Yirmi yaşlarında vardığım bu noktada;tanrının zaman olduğuna inanmıştım.kendimi;bir tür bilimsel dinin inanıcılarından gibi görüyordum. Zaman;Einstein ın tanrısıydı.benim de tanrım olmuştu. Gerçekten de;einstein e=mc2 formülüne ulaştığında O my god... deyip tebeşiri yere fırlatmış.ertesi gün tüm gazetelerde manşet haber şuymuş: Uğraştı uğraştı..sonunda tanrıya ulaştı Basın mensupları bir görüşme istemişler ve üstada sormuşlar Bu kadar çalıştınız,çabaladınız..sonunda tanrıya ulaştınız.değer miydi bunca çabaya.bu arada;kilise de üstadın çaluışmalarının tanrının varlığının bir kanıtı olduğunu ilan etmiş...üstad;şunları söylemiş: Birkez,benim labaratuvarıma benden ve kedimdem başka bir şey giremez.o gün de böyleydi.ikinci olarak;benim dediğim tanrı;kilisenin ve kutsal kitapların tanrısı değildir Pekiyi,nedir diye sormuşlar.o da Zamandır.Yani;dördüncü boyuttur demiş.tanrının tüm özellikleri zamanın özellikleridir.herşey onda doğar,onda ortaya çıkar,onda çoğalır,onda yok olur.yaratılmamıştır ve yaratılamaz.yok edilemez. Pekiyi..Sonunda bu da bir kavramdır.tanrı yerine,yaradana zaman demenin ne anlamı var. demişler.o da; Ama..Zamanın içinde olduğumu,zamanın geçtiğini hissediyorum diyerek,zamanın daha somut bir tanrı kavramı olduğunu vurgulamış.ben de böyle düşünmeye başladım ve bugün de böyle düşünüyorum. Antalya da yirmili yaşlarda olan üç gençtik.hiç kız serüvenimiz olmadı mı.hiç bu tür serüvenlere yönelmedik mi..yönelmiyorduk.rahibe yaşamı yaşıyorduk. 19

Çünkü;turistik bir kente turneye giden üstadla muavini;turistik bir otele inmişler.otelde çok güzel turist kızlar da kalıyormuş. Muavin;bunlardan birisi ile arkadaşlık kurmak istemiş;biraz da ısrarcı olup ileri gitmiş olmalı ki;ingiliz kızından lobide tokadı yemiş.bu olay;kulağımıza küpe olmuştu.müfettiş muavini,müfettiş olunca da karşı cinse karşı zaafiyet göstermemeliydi. Bu nedenlerle;güzel turist kızları uzaktan seyrediyorduk. Antalya da bir de vergi dairesinin odacısı ve gece bekçisi olarak çalışan bir hizmetli var anlatılacak.. Kurtuluş savaşına katılmış.o savaştan kalma bir Barabellum tabancası vardı.bizler,saat yirmiye dek çalıştığımız için;arada çalışmaya ara verip çay içer ve onunla söyleşirdik. Bize Kurtuluş Savaşı anılarını anlatırdı.sonradan;bu anıları Kurtuluş adlı bir romanda yazıya döktüm..bir yarışmaya yolladım bu romanı.o yarışmada Kemal Tahir in Devlet Ana sı birinci oldu ve basıldı.benim bu romanım yayınlanmadı.öylece kaldı.belki bugünlerde yayınlayacak birilerini bulurum. Gece bekçisi olduğu için;bir tabancası olması gerekiyordu.barabellumu var diye bu kişiye tabanca vermemişler.olayı bize anlattı.biz de üstada anlattık.o da Ankara ya yazdı.gece bekçisine biz oradayken tabancası gelmişti.adam,mutlu olmuştu. Antalya da soruşturma ve teftişi bir arada yürütüyorduk.bir yıl önce;bir üstad ve iki muavinden oluşan bir ekip yine Antalya daymış.tahsilat teftişi de yapmışlar.ama;icra memurunun suistimalini yakalayamamışlar. Adam;servis şefine Şef,müfettişler gidene dek bu işe ara verelim demiş.şef ise; Boşver,görmüyor musun..adamlar turist gibi.orayı burayı gezmekten;çalışmaya vakit bulamıyorlar.yakalayamazlar,korkma demiş ve zimmetlerine para geçirmeyi sürdürmüşler... Bu öyküyü;savunmalarını alırken icra memuru anlatmıştı.bir ders daha çıkarmıştım.müfettişlik,ciddi ve sorumluluk isteyen bir işti.müfettişler de insandı ve zaafları olabiliyordu.görevlerini tam yapmamışlar ve zimmetin artmasına neden olmuşlardı.ceza Kanunu nda bunu cezalandıran maddeler vardı.üstad;kol kırılır yen içinde kalır yaklaşımı ile olayın bu yönünün üzerine gitmemişti.isatanbul a dönüşte ilgililere sitem etmekle yetinmişti. Bir de;bir mükellef anım vardır.antalya da. Yaşlı bir adam teftiş yaptığımız odaya daldı.iki gözü iki çeşme ağlıyordu. 20