21. YÜZYILDA ABD NİN SİSTEMDEKİ KONUMU VE KÜRESEL GÜVENLİKTEKİ ROLÜ. Nejat DOĞAN



Benzer belgeler
21. Yüzyılda Amerika Birleşik Devletleri nin Uluslararası Politikadaki Rolü. Küresel Güvenlik. Nejat Doğan *

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

Uluslararası Siyasi İktisat (IR211) Ders Detayları

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER KÜRESEL EKONOMİYİ ROTASINDAN ÇIKARABİLECEK 10 BÜYÜK TEHLİKE

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

TÜRKİYE CERN FIRSATINI KAÇIRDI

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

İktisat Tarihi

Ders Kodu Dersin Adı Yarıyıl Teori Uygulama Lab Kredisi AKTS RI-801 Uluslararası Güvenlik ve Strateji

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Uluslararası Ekonomi Politik (IR502) Ders Detayları

SAYIN TAKİPÇİLERİMİZ,

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

1,2 1,2 1,2 1,2 DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS KÜRESEL VE BÖLGESEL SİYASET II KBS Ön Koşul Dersleri - Türkçe

BLOG ADRESİ :

5.1. Ulusal Yenilik Sistemi 2023 Yılı Hedefleri [2011/101]

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE TERÖRİZM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

EĞİTİMİN EKONOMİK TEMELLERİ

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

2014 YILI EYLÜL AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Türkiye ve Kitle İmha Silahları. Genel Bilgiler

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

YALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZSİZ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS ULUSLARARASI POLİTİK İKTİSAT ECON

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

STRATEJİK VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE DE GÖÇ. Göç Veren Ülkeden Göç Alan Ülkeye Fırsat ve Risklerin Dönüşümü

Cam Sektörü 2013 Yılı Değerlendirmesi

BÜLTEN İSTANBUL B İ L G İ AZİZ BABUŞCU. NOTU Yeni Dünya ve Türkiye 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2015 LANSMANI 24 HAZİRAN 2015 İSTANBUL

Amerikan Dış Politikası (UI512) Ders Detayları

EKONOMİK GÖRÜNÜM MEHMET ÖZÇELİK

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

1. ABD Silahlı Kuvvetleri dünyanın en güçlü ordusu

İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLERDE OTORİTE KAYNAK: SourceOECD

2014 YILI EKİM AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

YALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI

tarih ve 463 sayılı Eğitim Komisyonu Kararı Eki-1

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

Ocak 2015 HALI SEKTÖRÜ Ocak Aralık Dönemi İhracat Bilgi Notu. Tekstil, Deri ve Halı Şubesi İTKİB Genel Sekreterliği 01/2015 Page 1

TÜRKIYE NİN MEVCUT ENERJİ DURUMU

TÜRKİYE'NİN GSYH PERFORMANSI TARİHSEL GELİŞİM ( )

ABD Dış Politikası (IR510) Ders Detayları

TRC2 BÖLGESİ NDE İŞSİZLİK ORANI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Yrd.Doç. Dr. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Uluslararası İlişkiler Gazi 2001

Enerji ve İklim Haritası

Dünya siyasi, ekonomik sorunların daha da arttığı, kutuplaşmanın ve karşıtlığın güçlendiği bir dönemi yaşıyor.

TİCARİ İLİŞKİLER DURUM İKÖ ÜLKELERİ ARASINDA AVRUPA BİRLİĞİ >>

Uluslararası İlişkilere Giriş PSIR DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Ön Koşul Dersleri.

DİYARBAKIR TİCARET VE SANAYİ ODASI YENİ TEŞVİK MEVZUATI HAKKINDA EKONOMİ BAKANINA HAZIRLANAN RAPOR 2012

2014 YILI MAYIS AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Uluslararası İlişkiler Ana Gazi Üniversitesi 2004

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Amerikan Stratejik Yazımından...

2014 YILI NİSAN AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

"Yenileşim ve Gelecek" 9. Kalite Sempozyumu. C. Müjdat ALTAY 15 Nisan 2011

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

Rusya nın DTÖ Üyeliğinin Türk-Rus Ticari İlişkilerine Olası Etkileri

Amerika Küresel Politikasını Değiştiriyor mu?

TOPLAM 30 TOPLAM 30 TOPLAM 30

TÜRKĠYE DÜNYANIN BOYA ÜRETĠM ÜSSÜ OLMA YOLUNDA

FİYAT İSTİKRARI ACI KAHVE

Büyüme Rakamları Üzerine Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme. Tablo 1. En hızlı daralan ve büyüyen ekonomiler 'da En Hızlı Daralan İlk 10 Ekonomi

KÜRESEL EKONOMİ VE TÜRKİYE EKONOMİSİNDE BEKLENTİLER

ENERJİ GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI Türkiye Nükleer Güç Programı 2030

Son 5 yıldır Orta Doğu pazarında %48 gibi bir Pazar kaybı yaşayan Türkiye, bu pazarı tekrar kazanabileceği değerlendirilmektedir.

Tarım & gıda alanlarında küreselleşme düzeyi. Hareket planları / çözüm önerileri. Uluslararası yatırımlar ve Türkiye

DÜNYA SERAMİK SAĞLIK GEREÇLERİ İHRACATI. Genel Değerlendirme

ULUSLARARASI ÖRGÜTLER

Doç. Dr. Aylin GÜNEY Yaşar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

yılları arası Tekstil Makineleri Yatırım Durumu

Türkiye-Kosova Serbest Ticaret Anlaşması IV. Tur Müzakereleri. Caner ERDEM AB Uzman Yardımcısı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

HAFTALIK EKONOMİ RAPORU

Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı. Dr. Vahdettin Ertaş. Finansal Erişim Konferansı. Açılış Konuşması. 3 Haziran 2014

Küreselleşme ve Demokrasi (KAM 421) Ders Detayları

Jeopolitik (INT 312) Ders Detayları

Demokrasi Teorisi (KAM 311) Ders Detayları

Ekonomi II. 24.Ekonomik Büyüme ve Ekonomik Kalkınma. Doç.Dr.Tufan BAL

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2014 MART İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

Salvador, Guatemala, Kamboçya ve Namibya gibi yerlerde 1990 ların barış anlaşmaları ile ortaya çıkan fırsatları en iyi şekilde kullanabilmek için

Medya ve Siyaset (KAM 429) Ders Detayları

Terör Olayları ve Enerji Zinciri : İstatistiksel bir İnceleme

SEÇİLMİŞ EKONOMİK GÖSTERGELERLE G20 ÜLKELERİ

ULUSLARARASI EKONOMİK KURULUŞLAR (İKT206U)

2014 YILI TEMMUZ AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS ULUSLARARASI KURULUŞLAR PSIR

Bu yıl 2.si düzenlenen Euromoney Türkiye Finans ve Yatırım Forumu nda Akbank adına sizlerle bir arada olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

Transkript:

21. YÜZYILDA ABD NİN SİSTEMDEKİ KONUMU VE KÜRESEL GÜVENLİKTEKİ ROLÜ Nejat DOĞAN Giriş 1 Amerikan dış politikası ile güvenlik ve savunma stratejileri Uluslararası İlişkiler disiplinin çeşitli teorileri etrafında incelenmektedir. Bu teorilerden biri de hegemonik istikrar teorisidir. Bu teori çerçevesinde Amerika Birleşik Devletleri nin (ABD) sistemde başat (birincil) güç olup olmadığı konusu işlenegelmiş ve Amerikan gücünün unsurları tartışılmıştır. Ticari ve ekonomik konumu yanında bilim ve teknoloji alanındaki performansı, kültürel çekiciliği ve uluslararası kurumlardaki statüsü ABD nin halen başat güç olduğunu göstermektedir. Çin, Japonya, Rusya ve Avrupa Birliği ABD ye rakip olarak gösterilmektedir. Ancak bu aktörler Amerikan gücünü 21. yüzyılın başında yakalamaktan uzaktır. Avrupa Birliği, güçlü bir örgüttür, ama halen devletlerden oluşan bir sistemde yaşamaktayız. Çin, gerek finansal sistemde gerekse zenginliğin bireylere yansıtılmasında halen sorunlar yaşamaktadır. Rusya ise yeniden yapılanma dönemindedir ve petrol ile doğalgaz satımının ulusal ekonomik ve politik kalkınmaya fazla bir katkısı olmadığını Arap dünyasının yüzyıllık tarihi kanıtlamıştır. Son yıllardaki ekonomik durgunluk ise, Avrupa ülkeleri kadar Japonya yı da etkilemiştir. Hindistan ise büyük güç olmaktan halen oldukça uzaktır. Bu özel konumu ABD ye küresel güvenlikte bazı özel sorumluluklar yüklemektedir. Çatışmaların barışçıl çözümü, gerektiğinde büyük insani sorunlara askeri müdahale, uluslararası toplumun genişletilerek ekonomik ve sosyal kalkınmanın yaygınlaştırılması, uluslararası sorunların çözümü amacıyla küresel çapta liderlik, demokrasinin gelişmesi için politik destek, sosyal değerleri yaymak amacıyla yapılan askeri müdahalelerden kaçınma bunlardan en önemlileridir. Ayrıca, küresel güvenliğin sağlanması yolunda hem diğer büyük güçlerin hem de bölgesel aktörlerin ve genel olarak tüm devletlerin üstlenmesi gereken bazı sorumluluklar mevcuttur. Küresel güvenliğin sağlanması ve güçlendirilmesi yolunda önemli bir konu, dünyadaki gelişmelerin azımsanmaması ve aşırı uçlardaki teorilerin (realizm ve idealizm gibi) varsayımlarının gözden geçirilmesidir. Aşırı kötümser veya aşırı iyimser olmaya gerek bulunmamaktadır; hâlihazırdaki kurumların desteğiyle, elimizdekilerle başlayarak uluslararası sistemin geliştirilmesi mümkündür ve bu yönde çaba gösterilmelidir. Hegemonik İstikrar Teorisi ve ABD nin Uluslararası Sistemdeki Yeri 1960ların sonları ve 1970lerin başlarında ABD nin uluslararası sistemdeki konumu hegemonik güç hakkında akademik tartışmaları başlatmıştı. 2 ABD nin Vietnam Savaşı nı kaybetmesi, Avrupalı devletlerin uluslararası finansal rejimlere meydan okuması ve petrol krizi gibi problemler; uluslararası ilişkiler uzmanlarının hem İkinci Dünya Savaşı sonrasında sistemin nispeten istikrarlı Doç. Dr., Anadolu Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü, nejatdogan@yahoo.com 1 Bu makalenin kısa bir versiyonu, Kocaeli Üniversitesi nde 8-9 Ekim 2013 tarihinde düzenlenen Uluslararası Güvenlik Kongresi nde bildiri olarak sunulmuştur. 2 Bkz. Nejat Doğan, Uluslararası İlişkiler Teorileri: ABD nin Uluslararası Sistemdeki Yeri ve Teorilerin Paradigmasal Değişimi, içinde Çakmak, Dinç, Öztürk (ed.), Yakın Dönem Amerikan Dış Politikası: Teori ve Pratik, Ankara, Nobel, 2011, ss.21-23. 1

olmasının asıl nedenlerini, hem de ABD nin bu istikrara gerçek katkısının ne olduğunu irdelemesine yol açtı. Hegemonik İstikrar Teorisi (HİT), bu sorulara yanıt arayan en önemli akımdı. Kamu malları düşüncesini esas alan HİT, sistemde ancak güçlü bir devlet varsa uluslararası sistemin açıklığından, diğer bir deyişle liberal politik ekonominin geçerli olmasından söz edilebileceğini savunuyordu. Bu güçlü devletin, sistemde işbirliği kurallarına uyulması yönünde yaptırım uygulama yetkinliğine ve isteğine sahip olması gerekiyordu. Tek başına yetkinlik veya tek başına istek, sistemin açıklığını sağlayamazdı. Hegemonik gücün asıl rolü de, işbirliği kurallarına uyan devletleri ödüllendirmek ve karşılığını ödemeden sistemde belirli hizmetlerden faydalanmaya çalışan devletleri cezalandırmaktı. Bu teoriyi savunanlara göre, rolünü yerine getirebilmek için hegemonik gücün hammadde ve sermaye açısından zengin olmasının yanında, dünya pazarları ve finansal kurumlar üzerinde kontrolünün olması ve değerli mallar (en ileri teknoloji ve bu teknolojiyle üretilen mallar) açısından karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olması gerekiyordu. 3 Dolayısıyla, uluslararası ilişkiler uzmanlarını uğraştıran asıl soru, ABD nin halen bir hegemonik güç olarak kabul edilip edilmeyeceğiydi. Tahmin edileceği üzere, bu konuda çok farklı görüşler ortaya atıldı. Örneğin Bruce Russett ABD nin hala bir hegemon olduğunu öne sürüyordu. Is Mark Twain Really Dead başlıklı makalesinde Russett, ABD nin artık bir hegemon olmadığını kabul eden teorisyenlerin temel hatalarının gücün kaynaklarına odaklanmaları ve fakat sistemdeki politika çıktılarını gözardı etmeleri olduğunu savunuyordu. Russett a göre, ABD nispeten güç kaybetmiş olsa da, sistemdeki politika çıktılarını kontrol etmeye devam ediyordu. Bu başarının önemli bir nedeni kültüreldi; diğer bir deyişle ABD, Antonio Gramsci nin çalışmalarına dayanılarak geliştirilen kültürel hegemon tanımına uymaktaydı. Hegemon, sadece ekonomik ve askeri kaynaklarla değil, kültürünü tüm dünyaya yayıp geliştirmekle de gücünü ve otoritesini kabul ettirebilirdi. Nitekim Russett a göre, liberal demokrasi dünyada tek model olarak karşımızda duruyordu. 4 Diğer taraftan Susan Strange, Russett ile aynı sonuca ulaşsa da, ABD nin hala hegemon olmasını farklı nedenlere dayandırıyordu. Strange e göre, Amerikan gücünün kaynakları tükenmemişti; teorisyenlerin yaptıkları temel hata, bu gücün kaynaklarına bakmak yerine, karşılaştırmalı güç analizi yapmalarıydı. Tabii ki ABD, 1940lı yıllardaki gibi uluslararası sistemin tartışmasız tek süper gücü değildi. O yıllarda hemen tüm önemli güçler yıkıma uğramış ve ekonomileri altüst olmuştu. Dolayısıyla, dönemin verilerini 1940lı yılların verileriyle karşılaştırarak ABD nin güçten düştüğünü öne sürmek yanıltıcı olacaktı. Strange, gücün yapısının bir devletin sistemdeki pozisyonunu belirleyeceğini savunuyor ve birbirinden farklı olmakla birlikte aralarında yakın bir ilişki bulunan dört adet güç yapısı olduğunu söylüyordu: ticari mal üretimi, finansal pozisyon, güvenlik, bilgi üzerindeki kontrol. Böylece, dünya gayri safi milli hasılasının eski dönemlerdeki gibi yarısını üretmiyor olsa da, dünya üretiminin yaklaşık yüzde yirmisine sahip olan, finansal piyasalara hâkimiyeti süregelen, önemli bir askeri güce sahip olan ve temel güç kaynaklarını kontrol eden ABD, hala sistemin hegemonuydu. 5 ABD nin hala hegemon olduğunu savunan teorisyenlerin kendi aralarında tartıştıkları önemli bir konu da, ABD nin iyi niyetli (halim) bir hegemon olup olmadığıydı. Kolektif eylem teorisine göre, 3 Robert O. Keohane, After Hegemony: Cooperation and Discord in the World Political Economy, Princeton, Princeton University Press, 1984. 4 Bruce Russett. The Mysterious Case of Vanishing Hegemony; or, Is Mark Twain Really Dead? International Organization, No.39 (2), 1985, ss. 205-231. Bu görüşler, Soğuk Savaş ın bitiminde de kendini hissettirecek ve Francis Fukuyama, tarihin sonu nun geldiğini ilan ederek, liberalizmin Soğuk Savaş ı kazandığını ve Amerikan liberal demokrasisinin bugün için ve gelecekte artık tek model olduğunu savunacaktı Bkz. Francis Fukuyama, The End of History? The National Interest, Summer 1989, ss. 3-18; The End of History and the Last Man, New York, Free Press, 1992. 5 Susan Strange, The Persistent Myth of Lost Hegemony, International Organization, No. 41 (4), 1987, ss. 551-574. 2

işbirliğiyle yapılacak herhangi bir eylemde grubun bazı üyeleri üzerlerine düşen görevleri yerine getirmedikleri halde bu eylemin faydalarından yararlanmaya çalışacaklardır. Diğer bir deyişle, grubun bu üyeleri hegemon tarafından sağlanan mallardan faydalanırlarken sorumluluklarını yerine getirmeyeceklerdir. Bu durumda hegemonun rolü, bir yandan sistemde güvenlik ve serbest ticaret rejimi gibi kamusal malları sağlarken, diğer yandan da sorumluluğunu yerine getirmeyen devletleri bulup gerekli işlemi yapmaktır. Ancak bu işlem neleri kapsayacaktır? Hegemon bu üyeleri cezalandırıp kamusal mal alanı dışına mı çıkaracaktır, yoksa siyasal ideoloji gibi sistemdeki diğer etkenler nedeniyle bu üyelerin yaklaşımını gözardı ederek kamusal mal alanını onlara da mı açık tutacaktır? Kısaca, kamusal mal alanının sınırı ne olacaktır? Teorisyenler, ilgili dönemdeki özellikle güvenlik ve savunma alanlarında ABD nin konumu ve gereksinimlerini dikkate alarak, ABD nin halim bir hegemon olduğunu savunmuşlardır. ABD nin bir yandan kamusal malları sağladığı diğer yandan da gerekli katkıyı yapmayan devletleri cezalandırmadığı savunulmakta ve bu dış politika yaklaşımının da özellikle iki kutuplu dünyanın çatışmacı ortamına bağlandığı görülmektedir. Bu yaklaşıma göre, demokratik liberal bir kültüre sahip ABD, İkinci Dünya Savaşı sonrasında devletleri işbirliğine özendirmiş ve çatışmaların barışçıl yollardan çözümüne uğraşmıştır. Bu yaklaşımın temel ögelerinin John Lewis Gaddis in We Now Know başlıklı çalışmasında da özetlenmiş olduğu görülmektedir. Gaddis in öne sürdüğü üzere, Soğuk Savaş döneminde her iki süper güç de bir çeşit imparatorluk kurmasına rağmen, Sovyet İmparatorluğu güç ve baskı ile Amerikan İmparatorluğu ise diğer devletlerin davetiyle kurulmuştu. ABD, Avrupa da işbirliğine dayalı bir sistem kurarken bu sisteme katılmaları için Avrupalı devletlere karşı ne askeri kuvvet kullanmış ne de kuvvet kullanma tehdidinde bulunmuştu. Böylece, bu devletlerle çok özel bir ilişki geliştiren ABD, NATO yu da demokratik bir temel üzerine inşa etmişti. Diğer taraftan Sovyetler, Orta Avrupa ve Doğu Avrupa ülkelerine bir uydu muamelesi yaparak onların demokrasiye ulaşmasını engellemişti. 6 21. yüzyıldaki gelişmeler ve büyük devletlerin sistemdeki konumları ve birbirleriyle rekabetleri değerlendirilirken, hegemonik istikrar teorisinin yukarıda özetlenen ölçütleri ile bu teori etrafında yapılan akademik tartışmalar dikkate alınmalıdır. Ancak, gerek literatürde gerekse medya üzerinden yapılan siyasi tartışmalarda bunlar genellikle gözardı edilmekte ve devletlerin konumları hakkında konjoktürel değerlendirmeler yapılmaktadır. ABD nin 21. Yüzyılda Sistemdeki Konumu Soğuk Savaş ın sona ermesi ve özellikle 11 Eylül olaylarıyla ABD nin sistemdeki konumu ve kapasitesi uluslararası politikanın temel konularından biri olmuştur. 1990-2000 döneminde sistemde her ne kadar çatışma olsa da, Irak-Kuveyt (I. Körfez) krizinde olduğu gibi bu çatışmalar görece işbirliğiyle çözülmüş ve Soğuk Savaş dönemine nazaran küresel politikada iyimserlik hâkim olmuştur. Ancak 11 Eylül saldırıları ve sonrasında ABD nin Afganistan dan Irak a geniş bir coğrafyada büyük çapta askeri ve politik mücadeleye girişmesi ABD nin yeterlilikleri konusunda bir taraftan akademik tartışmaları başlatmış diğer taraftan da Rusya nın yeniden yapılanma sürecine girmesiyle tek kutuplu dünya görüşünün büyük oranda kabulüne neden olmuştur. Dolayısıyla temel soru, ABD nin uluslararası sistemde bugünkü konumu ve 21. yüzyılda küresel güvenlik için Amerikan gücünün olumlu neler yapabileceğidir. Soğuk Savaş döneminde yukarıda değinilen Russett, Strange ve Gaddis gibi teorisyenlerin öne sürdükleri temel görüşlerin bugün itibariyle de büyük oranda geçerli olduğu sonucuna ulaşabiliriz. Gerek BM ve NATO gibi resmi uluslararası örgütler gerekse ekonomi, finans, enerji, güvenlik gibi 6 John Lewis Gaddis, We Now Know: Rethinking Cold War History, New York, Oxford University Press, 1997. 3

değişik alanlardaki kurumlar ve kurallar (diğer bir deyişle rejimler ) yoluyla ABD nin uluslararası politikanın çıktılarını hala kontrol edebildiğini gözlemlemekteyiz. Diğer taraftan, Russett ın düşüncelerine paralel olarak Soğuk Savaş sonrasında Joseph S. Nye gücün sadece askeri ve ekonomik kaynaklı olmadığını vurgulayarak yumuşak güç teorisini ortaya atmıştır. Nye a göre bir ülke dünya siyasetinde istediği sonuçları elde edebilir; çünkü onun değerlerine hayran olan, onu örnek alan, refah seviyesine ve fırsatlarına özenen diğer ülkeler onu izlemek ister. Bu anlamda sadece askeri güç tehdidini ya da ekonomik yaptırımları kullanarak diğerlerini değişmeye zorlamak değil, dünya siyasetinde gündemi oluşturmak ve onları kendine çekmek de önemlidir. Bu yumuşak güç, yani diğerlerinin senin istediğin sonuçları istemelerini sağlamak, insanları zorlamak yerine kendi yanına çeker. 7 ABD nin bu politikayı uygulamada başarılı olduğu söylenebilir. Gerek iç politikada liberal demokrasinin bir rejim olarak tüm dünyada uygulanabileceği düşüncesi, gerekse ekonomik refah ve askeri başarının Amerikan örneğiyle olabileceği düşüncesi bugünkü sistemde yaygındır. Her ne kadar yumuşak gücün çok da yumuşak olmadığı iddia edilse ve demokratik barış teorisi ve uygulamasının şiddet getirdiği öne sürülse de, genel anlamda model ülke ve model rejim sunma anlamında ABD nin görece gücünü koruduğu söylenebilir. 8 Gerçek ile sanal dünyaların pek de ayırt edilemediği bugün, uluslararası politikada bir şeyi uygulamak kadar uyguladığına inandırmak da önem kazanmaktadır; yumuşak güç ve demokrasi buna iyi bir örnektir. Sonuçta Plato dan günümüze değin politika bilimi, düşüncelerin eyleme yön vermeye çalıştığı bir bilimdir. ABD nin uluslararası sistemdeki konumuna 2013 itibariyle Susan Strange in sunduğu bakış açısından bakarsak da aynı sonuçlara ulaşabiliriz. Ticari mal üretimi, finansal pozisyon, askeri güç ve bilgi üzerindeki kontrol açısından ABD nin görece güçlü konumunu sürdürdüğü iddia edilebilir. Ülke GSMH 2012 (GDP / Amerikan Doları) Almanya 3,399,588,583,183 A.B.D. 15,684,800,000,000 Çin 8,358,363,135,690 Fransa 2,612,878,387,760 Hindistan 1,841,717,371,770 İngiltere 2,435,173,775,671 Japonya 5,959,718,262,199 Rusya 2,014,776,311,555 Türkiye 789,257,487,572 Tablo 1: Ülkelerin Safi Milli Hasılaları, 2012 Kaynak: Dünya Bankası, http://data.worldbank.org/indicator/ny.gdp.mktp.cd Dünya Bankası verilerine göre ABD nin gayri safi milli hasılası (GSMH), diğer ülkelerinkinden hala oldukça yüksektir (Bkz. Tablo 1). ABD ye rakip gösterilen Almanya, Rusya, Fransa, İngiltere ve 7 Joseph S. Nye, Yumuşak Güç: Dünya Siyasetinde Başarının Yolu. Ankara, Elips, 2005, ss.14-15. 8 Yumuşak gücün yumuşak olmadığı teorik tartışması hakkında bkz. Janice Bially Mattern, Why Soft Power isn t So Soft: Representational Force and the Sociolinguistic Construction of Attraction in World Politics, Millennium, No. 33 (3), 2005, ss. 583-612; Demokratik barış teorisi için bkz. Nejat Doğan, The Interaction Between Democracy and Peace: Bridging the Gap Between Liberalism and Realism in International Relations, Expanded EU: From Autonomy to Alliance, içinde K.M. Khovanova, N. Doğan, M. Kovalev (ed.), Amsterdam/New York, Rodopi, 2008, ss. 13-26. 4

Çin in gayri safi milli hasılalarının toplamı neredeyse ancak ABD nin GSMH sı düzeyindedir. ABD nin üretimine en yakın olan Çin in GSMH sı ABD nin GSMH sının yarısı kadardır. Ülke Dünya Kalkınma Göstergeleri: Üretim Ortalama Yıllık Artışı (%), 2000-2011 GSMH Tarım Endüstri İmalat Hizmetler Almanya 1.1-0.2 0.1 0.5 1.7 A.B.D. 1.6 1.5 0.2 1.5 2.0 Çin 10.8 4.4 11.7 11.2 11.4 Fransa 1.2 0.3 0.5 0.1 1.7 Hindistan 7.8 3.2 8.4 8.6 9.4 İngiltere 1.7 Veri yok -0.7 Veri yok Veri yok Japonya 0.7-1.2 0.5 1.6 0.9 Rusya 5.1 1.8 3.7 Veri yok 6.2 Türkiye 4.7 1.7 5.2 5.2 4.9 Tablo 2: Ülkelerin Üretim Ortalama Yıllık Artışı %, 2000-2011 dönemi Kaynak: Dünya Bankası, http://wdi.worldbank.org/table/4.1 Aynı ülkelerin 21. yüzyılın ilk on yılındaki gelişme hızlarına baktığımızda, Dünya Bankası nın ortalama yıllık üretim artışı verilerine göre, Avrupa devletleri, ABD ve Japonya nın her yıl %1 ila %1.7 arasında büyüyebildiğini görüyoruz (Bkz. Tablo 2). Rusya nın toparlanma dönemine girdiği söylenebilir. Hindistan ve özellikle Çin in büyüme hızları ise çarpıcıdır. 2000-2011 döneminde her yıl yaklaşık %10 büyüyen Çin, ABD ye ekonomi ve ticaret alanlarında rakip olarak görünmektedir. Ancak Çin, bazı ticari, finansal ve ekonomik konular açısından dezavantajlıdır. Ülke Kişi Başına Düşen Milli Gelir (GNI) Satın Alma Paritesine (PPP) Göre-ABD Doları Almanya 41.890 A.B.D. 50.160 Çin 9.060 Fransa 36.720 Hindistan 3.840 İngiltere 36.880 Japonya 36.290 Rusya 22.720 Türkiye 18.190 Tablo 3: Kişi Başına Düşen Milli Gelir, 2012 Kaynak: Dünya Bankası, http://data.worldbank.org/indicator/ny.gnp.pcap.pp.cd Öncelikle kişi başına düşen milli gelir açısından Çin başat güç veya büyük güç olarak kabul edilen diğer ülkelerle karşılaştırılacak düzeyde değildir (Bkz. Tablo 3). Ortalama bir Amerikalı ortalama bir Çinliye göre yaklaşık 6 kat fazla ferah içindedir. Avrupalı devletlerin ise kişi başına milli geliri 36.000 Dolar ın üzerindedir. Her ne kadar ekonomik kalkınması hızlansa da, Hindistan ın kişi başına milli gelir düzeyi diğer devletlerin verilerinden oldukça geridedir. Bir devlet açısından kalabalık bir nüfusa sahip olmak askeri güç hesaplamalarında önemli olsa da, ekonomik refah, verimlilik, eğitim, teknolojiye kullanma gibi alanlarda dezavantaj olduğu açıktır. Bu durum, ülkelerin kişi başına düşen gayri safi milli hasılası verilerinde de gözlemlenmektedir (bkz. Tablo 4). Ayrıca, Dünya Bankası nın 5

2009 verilerine göre Çin nüfusunun % 11.8 i (160 milyon kişi) günde 1.25 ABD Doları nın altında bir gelirle yaşamaktadır. Hindistan içinse bu oran, nüfusun %32 si gibi ürkütücü bir düzeydedir. 9 Ülke Kişi Başına Düşen Gayri Safi Milli Hasıla (GDP Per Capita)- ABD Doları, 2012 Almanya 41.514 A.B.D. 49.965 Çin 6.188 Fransa 39.772 Hindistan 1.489 İngiltere 38.514 Japonya 46.720 Rusya 14.037 Türkiye 10.666 Tablo 4: Kişi Başına Gayri Safi Milli Hasıla, 2012 Kaynak: Dünya Bankası, http://data.worldbank.org/indicator/ny.gdp.pcap.cd Dolayısıyla sadece ticari verileri incelemek yanıltıcı olabilir. Ticari verileri genel ekonomik verilerle karşılaştırdığımızda ilgili devletlerin hem ekonomik hem de politik güçleri hakkında daha dengeli bir görüşe sahip olabiliriz. Diğer taraftan, Çin ve Rusya gibi başat güç statüsü için ABD ile rekabet eden devletlerin bir dezavantajı da finansal konumlarıdır. Her ne kadar Çin Amerikan küresel borcunun önemli bir kısmına sahip olsa da, dünyada rezerv ve ödeme birimi olarak halen ABD Doları kullanılmaktadır. Aslında ABD nin tüm dış borcu neredeyse Çin ve Japonya arasında paylaştırılmıştır. Bu durum, hem ilgili üç devlet arasındaki finansal ve ticari simbiyotik yaşamı göstermekte, hem de bu devletler açısından alacakların tahsili ve yatırıma çevrilmesinin güçlüğünü açığa çıkarmaktadır. Çünkü dünya piyasalarında geçerli olmayacak bir ABD Doları, Çin ve Japonya nın da işine gelmeyecektir. Ülke Milyar Dolar Çin 1160.0 Çin/ Tayvan 194.4 Çin/Hong Kong 137.1 Japonya 1119.8 Almanya 66.5 Fransa 55.2 Türkiye 30.3 Tablo 5: ABD hazine bonosuna sahip ülkeler ve payları, 2012 Temmuz itibariyle Kaynak: ABD Hazinesi (US Treasury), http://www.treasury.gov/resource-center/data-chartcenter/tic/documents/mfh.txt. Dolayısıyla Çin ve diğer devletlerin başat güç olabilmeleri için bir taraftan ekonomik kalkınmalarını tamamlamaları diğer taraftan da dünyada kabul görecek ve ödemelerde kullanılacak para birimini oluşturmaları kolay ulaşılacak bir hedef değildir. Askeri harcamalar ve askeri güç açısından büyük devletleri karşılaştırdığımızda yine ABD nin diğer devletlerden önde olduğu görülmektedir. ABD nin 2010 yılındaki savunma bütçesi 692 milyar Dolar civarındadır. Çin in savunma bütçesi ise 2011 tahminlerine göre 100 milyar Dolar dır (603 milyar Yuan). Dolayısıyla ABD nin savunma harcaması Çin inkinden yaklaşık 7 kat fazladır. Oransal 9 Dünya Bankası; http://data.worldbank.org/indicator/si.pov.dday (Erişim: 29.9.2013). 6

olarak bu verileri değerlendirecek olursak ABD nin savunma harcaması GSMH nın % 4.7 si iken, Çin in harcaması GSMH nın %1.6 sıdır. Diğer taraftan ABD nin 5113 nükleer savaş başlığı varken Çin in savaş başlığı sayısı 250 dir. 10 2011 IISS (International Institute for Strategic Studies) raporuna göre, Rusya nın savunma harcaması 52.7 milyar Dolar, İngiltere nin 62.7 milyar Dolar ve Hindistan ın 31.9 milyar Dolar dır. Temel savaş teçhizatı açısından da ABD diğer devletlerin oldukça ilerisindedir (Bkz. Tablo 6). Ülke Askeri Denge- Temel Teçhizat Sayıları Aktif Personel Tank Savaş Uçağı Denizaltı Karada konuşlanmış nükleer füze rampası A.B.D. 1,569,000 6,302 3, 252 71 450 Çin 2,285,000 7,400 1, 669 62 66 Hindistan 1,325,000 3,233 784 15 0 İngiltere 174,000 227 220 11 0 Rusya 956,000 3,310 1,439 65 292 Tablo 6: Askeri Denge-Temel Teçhizat Sayıları Kaynak: IISS 2011 raporu, aktaran BBC, http://www.bbc.co.uk/news/world-us-canada-16428133 Bilginin üretilmesi, araştırma ve geliştirme açısından büyük devletleri karşılaştıracak olursak, OECD nin 2011 Bilim, Teknoloji ve Endüstri verileri raporuna göre ABD diğer devletlerden açık ara öndedir. GSMH den araştırma ve geliştirmeye (ARGE) harcanan yüzdelik oran anlamına gelen ARGE yoğunluğu, bir ekonominin yeni bilgi yaratmaya yaptığı yatırımı göstermektedir. Tüm OECD bölgesine yapılan yatırım %100 ise, bu oranda ABD nin payı %41.24; Japonya nın payı %15, Almanya nın payı %8, Çin in payı %12.51 ve Rusya nın payı ise sadece %3.11 dir. Avrupa Birliği üyelerinin toplam payı ise %30.47 dir. 11 Tüm bu veriler dikkate alındığında ABD, diğer devletlere nazaran 21. yüzyılın başında halen en güçlü devlettir. Bu sonuç, diğer devletlerin güçsüz olduğu veya ABD nin tek güçlü devlet olduğu veya dünyanın tek kutuplu olduğu anlamına gelmemektedir. Ancak ABD nin hem sistemdeki konumu, hem yeterlilikleri açısından diğer devletlerden farklı olduğu ve halen en güçlü olduğu sonucuna varılabilir. Başat Güç Olarak ABD nin Sistemdeki Rolü ve Küresel Sorumlulukları Uluslararası sistemdeki bu özel konumu ABD ye özel sorumluluklar ve işlevler yüklemektedir ve yüklemelidir de. 21. yüzyılda güvenliğin artık sadece devletlerin güvenliği değil, bireylerin de güvenliği anlamına geldiği genel kabul görmektedir. Bu açıdan bakıldığında güvenliğin, sadece askeri boyutu değil, ekonomik ve sosyal boyutları da bulunmaktadır. Dolayısıyla öncelikle ABD olmak üzere büyük devletler dünyanın askeri ve güvenlik açısından istikrarının yanında, ekonomik, finansal ve sosyal istikrarını da dikkate almak durumundadırlar. Ancak bireylerin güvenliğine ve küresel barışa giden yol sistemde devletler arasındaki istikrardan geçmektedir. Bu nedenle ABD nin güvenlik ve istikrar açısından genel rolü şöyle özetlenebilir: a) ABD, uluslararası sorunlarda ve politik çatışmalarda öncelikle barışçıl çözüme şans tanımalıdır. Suriye hakkında Eylül 2013 te yaşanan gelişmeler Suriye ye askeri müdahale olasılığını 10 http://en.wikipedia.org/wiki/comparison_of_us_and_chinese_military_armed_forces (Erişim: 3.10.2013). 11 OECD (2011), R&D expenditure, OECD Science, Technology and Industry Scoreboard 2011, OECD Publishing. http://dx.doi.org/10.1787/sti_scoreboard-2011-16-en 7

doğurmuş ve bazı çevrelerce müdahale desteklenmişti. Ancak ABD, Rusya ve Çin in anlaşarak askeri müdahaleden ziyade kimyasal silahların imhası politikasını benimsemeleri ve bu yönde Birleşmiş Milletler in mekanizmalarını kullanmaları olumlu bir gelişmedir. Gerek bu bölgede askeri güç kullanımının sorunları çözmemesi, gerekse Amerikan ekonomik gücünün kendi ekonomisindeki sorunları gidermek için kullanılmasının faydalı olacağı dikkate alındığında, Suriye ye diplomatik şans tanınması yerindedir. b) Ortadoğu, Kafkasya, Orta Asya, Afrika coğrafyalarında devletlerin demokrasiyle imtihanı devam etmektedir. Her ne kadar tarihin sonu tezi yanlışsa da, demokrasi ve liberal yönetim yapısı bu coğrafyadaki devletler açısından cazip ve umut verici bir seçenek olmaya devam etmektedir. Ancak askeri ve askeri olmayan müdahaleler demokrasinin bu bölgede desteğini azaltmaktadır. ABD ve büyük devletler bu bölgelerde demokrasinin gelişmesini desteklerken askeri müdahale seçeneğini metot olarak devre dışı bırakmalıdır. J.S. Mill in dediği gibi, iyi toplumlar ancak kendi üyelerinin eseri olacaktır. 12 Dolayısıyla Ortadoğu da demokrasiye gerçek bir şans tanınmalıdır. 13 c) Terörizmin ve terör eylemlerinin engellenmesi konusunda da ABD ye ve genel olarak Batılı devletlere rol düşmektedir. Terör eylemleri Pakistan, Afganistan, Irak, Suriye, Yemen gibi görece kalkınmamış bölgelerde meydana gelmekte veya filizlenmektedir. Bu eylemlere girişenlerin de daha ziyade eğitimini tamamlamamış, dezavantajlı kişiler olduğu ve ekonomik açıdan umutlarını da yitirmiş oldukları gözlemlenmektedir. Dolayısıyla, ABD ve Batılı devletler uluslararası toplum vizyonunu ve uygulamasını genişletmeli ve diğer coğrafyalardaki, özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika ile Orta Asya devletlerini de uluslararası toplum içine dahil etmelidir. Uluslararası toplum bugüne kadar hem akademik hayatta hem de politik uygulamada, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika bölgesi ile Avustralya ve Japonya gibi birkaç devletle sınırlandırılmıştır. 14 Genişlemiş uluslararası toplumun pratik sonucu, dünya istikrarı ve ekonomisinin daha geniş bir açıdan değerlendirilmesi olacaktır. Yani dar bir grup ülkenin refahı ve güvenliği değil, daha geniş bir coğrafyanın (ve mümkünse tüm kürenin) refahı ve güvenliğinin dikkate alınması sağlanacaktır. 15 d) Amerikan askeri gücünün etkili ve faydalı olabileceği bir konu, soykırıma varabilen büyük çaptaki insan trajedileridir. Bu çaptaki olayları tanımlamak ve niteliklerini belirlemek kolay değildir ve belki bunun sakıncaları da olabilir. Tarihsel örnekler bu tür trajediler hakkında genel bir fikir verebilir. Örneğin bir taraftan Bosna-Sırbistan çatışmasına müdahalede çok geç kalınması nedeniyle Srebrenitsa da soykırım yaşandığı, diğer taraftan da Ruanda ya hiç müdahale edilmeyerek bir trajediye tanıklık edildiği genel kabul görmektedir. Dolayısıyla Bosna ve Ruanda çapındaki trajedilerde, ABD ve büyük güçlerin müdahalesi uluslararası istikrar ve bireysel güvenlik açısından gereklidir. Bu nedenlerle, ABD ve büyük güçler seçici müdahale yaklaşımını dış politikalarına yansıtmalıdır. e) ABD aynı zamanda küresel güvenliğin ve istikrarın sağlanması yolunda liderlik gösterebilir. Uluslararası politikada bürokratik liderlik yetersiz kalmaktadır. Örneğin BM genel sekreterlerinin yetkileri çerçevesinde gösterdikleri liderlik, uluslararası sorunların çözümünde çoğu zaman yetersiz kalmaktadır. Dolayısıyla büyük güçlerin liderliği, yani politik liderlik sistemde gerekli 12 John Stuart Mill, A Few Words on Non-Intervention, içinde Gertrude Himmelfarb (ed.), Essays on Politics and Culture, New York, Doubleday, 1962, ss. 396-413. 13 Nejat Doğan, Demokrasi ve Ortadoğu nun Geleceği, 38th International Congress of Asian and North African Studies (ICANAS), International Relations - Vol. II, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Ankara, 2011, ss. 601-620. 14 Örneğin bkz. Hedley Bull ve Adam Watson (ed.), The Expansion of International Society, New York, Oxford University Press, 1984. 15 Nejat Doğan, Fighting International Terrorism: Combining Sic Semper Tyrannis with E Pluribus Unum, 3rd International Social Science Congress of the Turkish World, Celalabat/ Kırgızistan, 2005, vol. 1, ss. 269 278. 8

olmaktadır. 16 Çevresel sorunlardan kitle imha silahlarının yayılmasının engellenmesine, göç sorunundan eğitimin yaygınlaştırılmasına kadar birçok uluslararası konu vizyon ve finansal destek gerektirmektedir. Bunu da ABD, Rusya, Çin, Japonya ve Almanya başta olmak üzere büyük devletler ve bu devletlerin ortak eylemleri başarabilecektir. Bu noktada önemli bir teorik yaklaşım çevre amaçları dır (milieu goals). 17 Bu yaklaşıma göre devletler, komşularına ve diğer devletlere yardım ederken aslında kendilerine de yardım etmiş olacaklardır. Çünkü istikrarsız ve kalkınmamış bir coğrafyanın olumsuzlukları, sonuçta bu bölgede bulunan devletleri etkileyecektir. Dolayısıyla ulusal çıkarlar ile küresel amaçlar arasında bir etkileşim vardır; yani küresel amaçlara hizmet ederek ulusal amaçlar daha iyi elde edilecektir. Bu nedenle devletler, ulusal çıkarları ile küresel amaçlar arasında bir denge kurmak durumundadırlar. ABD nin ve Büyük Devletlerin Küresel Güvenlikteki Rolünü Gerçekleştirmesine Diğer Devletlerin Muhtemel Katkısı: Küresel Güvenlik ve Temel Çatışma Bölgesi Olarak Ortadoğu Başat güç olarak ABD nin ve diğer büyük devletlerin küresel güvenliği sağlamaları yolundaki rolünden yukarıda bahsedildi. Ancak bu rolü ve sorumluluklarını yerine getirirken büyük güçlere diğer devletlerin de yardımından söz edilmesi gerekir. Politik ve askeri her tür ilişki bir etkileşim içinde gelişeceğinden sorumluluklardan tek taraflı bahsedilmesi yeterli olmayacaktır. Bu nedenle, hem uluslararası politikada son dönemlerde yaşanan gelişmeler hem de Türkiye yi yakından ilgilendirmesi nedeniyle örnek bölge olarak Ortadoğu incelenecektir. Neden çatışmalar ve temel sorunlar Ortadoğu merkezli olmaktadır? 1948 den bugüne Ortadoğu sorunlu bir bölge olmasına rağmen, 1990 sonrasındaki gelişmeler Ortadoğu nun tamamen bir savaş, çatışma ve en iyi ihtimalle bir rekabet bölgesi haline geldiğini göstermektedir. Örneğin şu gelişmelerden bahsedilebilir: 1) Körfez Savaşı (1990) ve ardından Irak ta yıllarca süren çatışma ve istikrarsızlık; 2) Lübnan da bitmeyen çatışma ve krizler; 3) Irak ın tamamen işgali ve Balkanlaştırılması; 4) Libya ya askeri müdahale, işgal ve siyasal sistemin tasfiye edilmesi; 5) Mısır da darbe ve karşı-darbe süreçlerinde yaşanan çatışma ve süren istikrarsızlık; 6) Suriye iç savaşı; 7) Filistin sorunu ve Arap-İsrail çatışması. Anılan bu gelişmeler, Ortadoğu bölgesinin niteliğini ve uluslararası politikadaki yerini açıkça göstermektedir. Neden bu çatışmalar yaşanmıştır? Bu konuda değişik fikirler/hipotezler öne sürülebilir. Örneğin: a) Petrol başta olmak üzere bölgedeki enerji kaynaklarını ele geçirme, b) Petrolün ve doğalgazın güvenli bir şekilde dünya piyasalarına sevkiyatı, c) Büyük devletlerin güç ve prestij mücadelesi, d) Bölge devletlerindeki rejimlerin istikrarsızlığı ve birbirleriyle rekabeti, e) Bölge toplumları arasındaki ayrılıklar ve anlaşmazlıklar, f) Silah endüstrisinin ürün deneme, tanıtım ve satış ihtiyacı, g) Büyük stratejiler için uygun ortamın varlığı, h) Medyanın gündem yaratma isteği, i) Temel stratejik konuların ve gündemin gizlenmesi için hedef yanıltma. 16 Nejat Doğan, Pragmatic Liberal Approach to World Order: The Scholarship of Inis L. Claude, Jr. University Press of America, Maryland, December 2012, ss. 161-194. 17 Inis L. Claude Jr. National Interest and the Global Environment: A Review of Arnold Wolfers, Discord and Collaboration: Essays on International Politics, Conflict Resolution, No. 8 (3), 1964, ss. 294-296. 9

Başka nedenler de öne sürülebilir. Ancak tüm bu nedenlerin bizi götürdüğü sonuç, bölgenin her ne kadar doğal, coğrafi, siyasi ve toplumsal yapısı itibariyle bir istikrarsızlık bölgesi olmasına rağmen, temelde bu yapının kullanmaya ve yönlendirmeye açık olduğudur. Bu yönlendirme ve kullanma stratejisinden kurtulmak için birşeyler yapılabilir mi? Bölge devletlerinin ve özellikle Arapların diplomatik yollarla aralarındaki sorunları çözmeleri (günlük dildeki ifadeyle oturup konuşmaları ) bir tavsiye olarak sunulabilir olmasına rağmen, zaten asıl sorunun da bu olduğundan hareketle, böyle bir tavsiyenin ne faydası ne de pratikte bir anlamı olacaktır. Immanuel Kant ın doğru öngörüsünden hareketle, bölgede barış ve istikrar yolunda tarihin bize faydalı olacağı, ancak bireylerin tarihten ders çıkarmalarının zaman alacağı ve bu nedenle uzunca bir süre gereksiz zarar ve acıya maruz kalınacağı söylenebilir. 18 Bu sürecin nasıl kısaltılabileceği yönünde ise bazı tavsiyeler verilebilir: a) Bölge devletlerinin eğitime, ancak bu eğitimde rasyonel düşünceye önem ve ağırlık vermesi gerekir. Eğitim sürecinin kolay olmadığı ve sonuçları için beklenmesi gerektiği genel olarak kabul gören bir düşüncedir. Ancak bölgenin kemikleşmiş sorunlarına kısa yollardan cevap verilmesi mümkün değildir. Eğitim ve diğer alanlarda sorunlara çözüm aramak ve bulmak, bir süreç işidir. b) Birinci tavsiyeden hareketle, bölge devletleri, toplumları ve bireylerinin bilim ve teknolojiye önem vermesi gerekmektedir. Bilimsel gelişme ve bunun günlük yaşama pratik uygulamasını sağlayacak teknolojik ilerleme olmadan, bölgede gelişmeden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Saat, matbaa, uçak gibi teknik gelişme ve icatların Ortadoğu toplumlarına geç geldiğini biliyoruz. 19 Bunun temel nedenlerinden biri de bilim ve teknolojik gelişmelere direnmek olmuştur. Dolayısıyla bölgenin talihi açısından gelişimlere açık olmak ve bizzat teknolojik ve bilimsel yenilikler oluşturmak birincil önemdedir. c) Bölgede insani kalkınmaya ağırlık verilmelidir. Ortadoğu bölgesinin ve devletlerinin ekonomik açıdan yoksul olduğunu söylemek zordur. Hatta bölge, tarihin başlangıcından bugüne Verimli Hilal olarak adlandırılmaktadır. Ancak bu zenginliğin günlük yaşama ve kitlelere yansıtıldığını söylemek zordur. Bunun temel nedeni, milli gelirin savaşa, çatışmaya ve rekabete harcanmasıdır. Ulusal ekonomilerden insani kalkınmaya ayrılan payın artırılması gerekmektedir. d) Bölgenin Balkanlaşması ve yeni zayıf devletlerin ortaya çıkması bölgesel ve küresel istikrar açısından faydalı olmayacaktır. Küçük ve zayıf devletler büyük güçlerin çekişmesine davetiye çıkarmaktadır. Dolayısıyla Balkanlaşma sürecine bölge devletleri karşı çıkmalıdır. e) İç politik rejimlerin bir kurum olduğunun anlaşılması gerekmektedir. Klasik liberal yaklaşımın tarihsel olarak temel zayıf noktası ve hatası, gelişme ve kalkınmanın kurumsal değişimle olacağı inancı ve bu inancı yaygınlaştırmasıdır. Ancak kurumsal gelişme, toplumsal ve siyasal kalkınmanın sadece bir yöntemi ve safhasıdır. Dolayısıyla, yönetim şekillerini değiştirerek bölgenin kaderini değiştirmeye çalışmak, şekilsel bir değişiklik olacaktır. Sonuçta kalkınma, ilerleme ve gelişim birey düzeyinde ve bireyle mümkün olacaktır. Ortadoğu da tüm rejimlerin demokrasi olması durumunda sorunların çözüleceği teorisi (Demokratik Barış teorisi) yanlış olduğu kadar sorunlar yaratacak bir reçetedir. Kaldı ki demokrasinin yönetim sistemi ve değişimiyle çok da ilgisi yoktur. Bölge devletlerinin, parti ve sandık siyasetinden (yani iç politikada particilik yaklaşımından) uzak durması faydalı olacaktır. Partiler ve seçim, demokrasinin sadece şekilsel bir şartıdır. Ortadoğu 18 Immanuel Kant, Perpetual Peace: A Philosophical Sketch, içinde Hans Reiss (ed.) Kant: Philosophical Writings, Cambridge, Cambridge University Press, 1991, ss.93-130. 19 Örneğin bkz. Bernard Lewis, What Went Wrong?:Western Impact and Middle Eastern Response, London, Phoenix, 2002, ss. 130-147. 10

devletleri daha az siyaset yapmayı ve fakat daha çok çalışmayı öğrenmek durumundadır. Yukarıda belirtildiği üzere, gerçek demokrasinin gelişmesi için bölgeye şans tanınmalıdır. f) Bölge dışından kurtarıcı beklemek de rasyonel değildir. Kısa dönemde rejimlerin ayakta kalmasına faydalı gibi gözükse de, uzun vadede bölge devletleri ve toplumlarının politik kalkınması ve ekonomik refahı kendi güçlerine dayanarak sağlanabilir. Yukarıda J.S. Mill in düşüncesine değinildiği üzere, iyi bir toplum ancak kendi üyelerinin eseri olabilir. Burada kastedilen, bölge dışından gelecek bilimsel, teknolojik veya ekonomik destek değil, bu desteğin bölge kaderi için bir kurtarıcı olarak görülmemesi gerektiğidir. Doğaldır ki bölge, karşılıklı etkileşim ve dışa açık bir şekilde gelişecektir. g) Gerek siyaset insanları (politika yapımcıları) gerekse medya, hem iç hem de dış politikada Ortadoğu ve çatışma yerine, gerçek ve temel konulara ağırlık vermelidir. İç politikada, eğitimgelişme-teknoloji-bilim-ekonomi-kalkınma gibi konular asıl ve temel konular ve sorunlar olarak ön plana çıkarken, dış politikada da gerçek ve birincil çatışma konuları vurgulanmalıdır. Örneğin, Arktik bölgede kaynakların barışçıl kullanımı, alternatif enerji kaynaklarının geliştirilmesi, teknolojik ve bilimsel rekabet, dünya istikrarı, barış, az gelişmişlik gibi konular temel dış politika konularıdır. Bölge devletleri yukarıdaki tavsiyeleri gerçekleştirmek yerine, bugünkü politikalarını uygulamaya devam ederlerse, hem bölgedeki savaş ve çatışmalar devam edecek, hem de kendi toplumları sosyal, politik ve ekonomik açıdan kalkınamayacaktır. Böyle bir durumda da ABD başta olmak üzere büyük devletleri suçlamaya hakları olmayacaktır. Sonuç Gerek hegemonik istikrar tartışmalarında kullanılan gerekse Uluslararası İlişkiler disiplininde genel kabul gören ölçütlere göre, ABD bugünkü sistemde en güçlü devlettir. Sadece GSMH sının büyüklüğü ve ticari imalat gibi ekonomik verileri değil, sahip olduğu askeri teçhizat hacmi ve ARGE ye ayırdığı pay da ABD nin diğer devletlerden farklı bir konumda olduğunu göstermektedir. Çin, Almanya, Japonya, Hindistan, Rusya gibi devletler ABD nin küresel çaptaki rakipleridir. Ama şimdilik sadece rakipleridir. Çin ve Hindistan ın temel sorunu nüfus büyüklüğüdür; ekonomik açıdan son dönem göstergeleri ve kalkınma hızları iyi olsa da, nüfuslarının büyük bölümü fakirlik içindedir. Ayrıca ARGE ye ayırdıkları pay ve teknolojik inovasyon kapasiteleri de ABD ile karşılaştırılamaz. Rusya halen yeniden yapılanma döneminden geçmektedir. Ayrıca Rusya nın ARGE ye ayırdığı pay ve askeri harcama düzeyi ABD nin oldukça gerisindedir. Avrupa Birliği bazen büyük güç olarak değerlendirilse de, tek başına Almanya nın mücadelesi ve bazen Almanya ya Fransa nın desteği AB yi süper güç yapmaktan uzaktır. Ayrıca, devletlerden oluşan bir sistemde yaşıyoruz, AB ise halen hükümetler arası bir örgüt niteliğindedir. 2011 verilerine göre 27 AB üyesinin OECD bölgesindeki toplam ARGE payı %30 dur, tek başına ABD nin payı ise %41 den fazladır. Ayrıca AB, ekonomi ve ticaret alanlarında gösterdiği başarı ve işbirliğini dış politika, güvenlik ve savunma alanlarında göstermekten oldukça uzaktır. Bu özel konumu ABD ye küresel güvenlikte özel sorumluluklar yüklemektedir. Çatışmaların barışçıl çözümü, gerektiğinde büyük insani sorunlara askeri müdahale, uluslararası toplumun genişletilerek ekonomik ve sosyal kalkınmanın yaygınlaştırılması, uluslararası sorunların çözümü amacıyla küresel çapta liderlik, demokrasinin gelişmesi için politik destek, sosyal değerleri yaymak amacıyla yapılan askeri müdahalelerden kaçınma bunlardan en önemlileridir. Ancak küresel güvenlik yolunda büyük güçlerle ABD nin uyumlu çalışması yanında, diğer devletlerin ve özellikle sorunlu bölgelerdeki devletlerin de bu sürece katkıda bulunması 11

gerekmektedir. Yukarıda örnek bölge olarak Ortadoğu ele alındı. Ortadoğu devletlerinin de, bu süreçte eğitime ve sosyal konulara yatırım yapması ve insani kalkınmaya öncelik vermesi gerekecektir. Kalkınma, gelişme ve refahın küresel düzeyde ele alınması gereklidir, ancak bu yolda Ortadoğu devletlerinin de kendi ev ödevlerini yapması gerekmektedir. Böylece vurgulanması gereken felsefi ve teorik nokta, uluslararası sistemde elimizdekilerden yola çıkarak bu sistemin daha iyiye götürülebileceğidir. 20 Aşırı iyimser veya aşırı kötümser teoriler ve yaklaşımlar ne doğrudur ne de faydalıdır. Küresel güvenliği ve buradan hareketle küresel refahı ve barışı gerçekleştirme noktasında konumu ne olursa olsun her devlete görev düşmektedir. Tabii ki bu görevlerin önemli bir kısmını da ABD ve diğer büyük devletler üstlenmelidir. 20 Nejat Doğan, Pragmatic Liberal Approach to World Order: The Scholarship of Inis L. Claude, Jr. University Press of America, Maryland, December 2012. 12

Kaynakça BULL, Hedley ve Adam Watson (1984). The Expansion of International Society, New York, Oxford University Press. CLAUDE, Inis L. Jr. (1964). National Interest and the Global Environment: A Review of Arnold Wolfers, Discord and Collaboration: Essays on International Politics, Conflict Resolution, No. 8 (3), ss. 294-296. DOĞAN, Nejat (2005). Fighting International Terrorism: Combining Sic Semper Tyrannis with E Pluribus Unum, 3rd International Social Science Congress of the Turkish World, Celalabat/ Kırgızistan, vol. 1, ss. 269 278. DOĞAN, Nejat (2008). The Interaction Between Democracy and Peace: Bridging the Gap Between Liberalism and Realism in International Relations, Expanded EU: From Autonomy to Alliance, Kseniya M. Khovanova, Nejat Doğan, Maksym Kovalev (ed.), Amsterdam/New York, Rodopi, ss. 13-26. DOĞAN, Nejat (2011). Uluslararası İlişkiler Teorileri: ABD nin Uluslararası Sistemdeki Yeri ve Teorilerin Paradigmasal Değişimi, Cenap Çakmak, Cengiz Dinç, Ahmet Öztürk (ed.), Yakın Dönem Amerikan Dış Politikası: Teori ve Pratik, Ankara, Nobel, ss. 15-35. DOĞAN, Nejat (2011). Demokrasi ve Ortadoğu nun Geleceği, 38th International Congress of Asian and North African Studies (ICANAS), International Relations - Vol. II, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Ankara, ss. 601-620. DOĞAN, Nejat (2012). Pragmatic Liberal Approach to World Order: The Scholarship of Inis L. Claude, Jr. University Press of America, Maryland. FUKUYAMA, Francis (1989). The End of History? The National Interest, ss. 3-18. FUKUYAMA, Francis (1992). The End of History and the Last Man, New York, Free Press. GADDIS, John Lewis (1997). We Now Know: Rethinking Cold War History, New York, Oxford University Press. KANT, Immanuel (1991). Perpetual Peace: A Philosophical Sketch, Hans Reiss (ed.) Kant: Philosophical Writings, Cambridge, Cambridge University Press, ss.93-130. KEOHANE, Robert O. (1984). After Hegemony: Cooperation and Discord in the World Political Economy, Princeton, Princeton University Press. LEWIS, Bernard (2002). What Went Wrong?:Western Impact and Middle Eastern Response, London, Phoenix. MATTERN, Janice Bially (2005). Why Soft Power isn t So Soft: Representational Force and the Sociolinguistic Construction of Attraction in World Politics, Millennium, No. 33 (3), ss. 583-612. MILL, John Stuart (1962). A Few Words on Non-Intervention, Gertrude Himmelfarb (ed.), Essays on Politics and Culture, New York, Doubleday, ss. 396-413. NYE, Joseph S. (2005). Yumuşak Güç: Dünya Siyasetinde Başarının Yolu. Ankara, Elips. OECD (2011). R&D expenditure, OECD Science, Technology and Industry Scoreboard 2011, OECD Publishing. RUSSETT, Bruce (1985). The Mysterious Case of Vanishing Hegemony; or, Is Mark Twain Really Dead? International Organization, No.39 (2), ss. 205-231. STRANGE, Susan (1987). The Persistent Myth of Lost Hegemony, International Organization, No. 41 (4), ss. 551-574. Web Siteleri www.bbc.co.uk/news/ www.oecd-ilibrary.org www.treasury.gov www.worldbank.org 13