Reşidbey Efendiyev (Şeki, 1863 - Seki, 1942) Şair, dram yazarı ve eğitimcidir. 1863'te, Azerbaycan'ın kültür merkezlerinden biri olan Şeki'de doğdu. Babası ruhanî olsa da, evlatlarına çağdaş bir eğitim vermeye çaba göstermişti. Reşidbey, evvela mollahanede tahsil almış, Kur'an'ı bitirmiş, 1874'te ise Şeki'deki Rusça eğitim veren okula devam etmişti. 1878'de Tiflis'de hayatının son yılını yaşayan Mirze Fetali Ahundzâde ile tanışmış, yazarın isteği üzerine, 1879'da onun komedilerinden birini-"hacı Kara"yı-Şeki'de sahneye koymuş ve kendisi de Hacı Kara rolünü oynamıştı. Ahundzâde'nin "Temsilafınm etkisi altında, dram yazarlığına ilgi duymuş ve bu türde yazılmış eserleriyle sanat öğretmeninin geleneğini devam ettirmiştir. 1879'da Azerî Türkleri içerisinde Gürcistan'ın Gori şehrindeki Transkafkaz öğretmen okuluna ilk girenlerden olmuş, 1882'de okulu bitirerek, hayatının 60 yıldan fazlasını öğretmenliğe vermiştir. 1882-1892'de Azerbaycan'ın farklı bölgelerinde öğretmenlik yapmış, ilkokullar ve eğitim sınıfları kurmuştu. Azerbaycan mekteplerinin, özellikle de ilkokullarm ders kitaplarına olan büyük ihtiyacını gören Reşidbey Efendiyev, eğitimci-yazarlardan Abdulla Şâik, Süleyman Sâni Ahundov, Sultan Mecid Ganizâde, Firudinbey Köçerli vb. birlikte millî ders kitapları yazmak işine başlamıştır. Onun yazdığı ve büyük zorluklarla karşılaşarak İstanbul'da, Bakü'de ve Tiflis'te yayınlattığı "Besiretül-etfal" (Çocuk Gözlüyü) ve "Uşak Bağçası" kitapları, uzun yıllar boyu, Azerî Türkçesi ile eğitim veren okulların esas ders kitaplarından sayılmıştır. Bu kitaplardaki şiir ve hikaye örneklerinin büyük bir kısmını, Reşidbey Efendiyev kendisi yazmış, bir kısmını ise Rus ve Batı Edebiyatından -özellikle de, Puşkin'den, Krılov'dan, Lermontov'dan- tercüme etmişti. "Besiretül-etfal" kitabının giriş kısmında; "Her bir şairimiz asar-i kalemlerini ele bir hala getirmelidir ki, ondan ancak edeb ve merifet dersi alınsın" diye yazan Reşidbey, kendi edebî kişiliğiyle bu alanda örnek olmağa gayret göstermişti. 1892'de Tiflis'e göçmüş, Tiflis'teki Âzeri-Türk mekteblerinde ders vermekle beraber Transkafkaz Müslümanlarının dinî idaresinde de görevlendirilmişti. Reşidbey, sağlam dinî itikadı eğitimde ve olgun insan yetişdirilmesinde gerekli faktörlerden biri sayardı ve eserlerinde döne-döne bu konu üzerinde durmuştu. 1900-1916'da Transkafkaz öğretmen okulunda, Azerî öğrencilere Türkçe ve şeriat dersleri okuttu. 1917'de Şeki'ye geldi, imparatorluğun çöküşünden sonra başka yerlerde olduğu gibi Azerbaycan'da da hızlanan millî mücadeleye katıldı. 1918'de toplanan ilk Azerbaycan parlamentosuna milletvekili seçildi. Aynı zamanda eğitimcilik faaliyetini de devam ettirerek Şeki'de kızlar ve erkekler için okullar kurdu. Hayatının sonuna kadar, yürekten bağlandığı öğretmenlikden ayrılmadı. 1942'de Şeki'de vefat etti. Edebî hayatına şiirle başladı. "Şaki" mahlasıyla yazdığı şiirlerin başlıca konusu ilme, maarife, kültüre davettir. Şiirleri sanat açısından zayıftır. Çocuklar için yazdığı şiirlerde daha fazla başarılı olduğu gözükmekdedir. Edebiyat tarihinde de daha çok bir dram yazarı olarak tanınmıştır. "Kan Ocağı", "Komşu Komşu Olsa, Kör Kız Ere Geder", "Sakkalm Kerameti", "Bir Saç Telinin Kıymeti", "Pul Delisi", "Tiflis Seferleri", "Diş Ağrısı", "Gizil Gül" vb. komedilerin yazarı olarak tanınır. İlk komedisi olan "Kan ocağı" nın gi-
: rişinde; "Hükemanın birinden sual elediler ki, edebî kimden öğrendin? Dedi: Edebsizden. Komedi edebsizliyin aynasıdır. Bes bu güne milletimiz arasmda mövcud olan edebsizliyi bele bir ayna vasitesi ile maydana koyub komedi yazmakdan meksedimiz halka edeb öğretmekdir. Mesel vardır ki, güldürenin yanma getme, ağladanın yanına get. Ey Türk kardeşlerim, bizim bu eybimizi gördükde bize ağlamak lazımdır. Bunun üçün de mübtela olduğumuz rezalet ve zelalet eynen müşehhes kılmıbdır ki, her birisi besiret sahibine büyük bir dersdir"-diyen Reşidbey Efendiyev, maneviyat ve ahlâkın, Edebiyat aracılığı ile düzenleneceğine, eğitimin desteği ile insanın zihniyet yapısının sağlamlaşacağma inanırdı ve bütün edebî hayatını da bu inancın gerçekleşmesine sarfetmişti. Eserleri: Uşaq Bağçası. Sevdasız Adam Bir Ayda Oxur ve Yazır. On Sene Müririyyetinde Kesb Olunmuş Tecrübeden Sonra teze üsuli-sövti üzre tesis olunub telis ve sülüs xetleri üzre tertib olunubdur. İstanbul, 1898; Besiretül-Etfal. Mekteblerde oxunmalı türki qiraet kitabıdır. Bakı, 1901; Çan ocağı unvanında bir komediyadır ki, beş meclisde tamam olur, Tiflis, 1904; Uşaq Bağçası, İstanbul, 1904; Tiflis, 1907; Saqqalın Kerameti Unvanında iki Meclisli Bir Mezhekedir, Tiflis, 1909; Müxteser Şeriet, c.i-ii, Bakı, Tiflis, 1910; Arvad Meselesi, Analarımızın telim ve terbiyesi xüsusunde şeriet fitvalarına aid risaledir, Tiflis, 1912; Qon şu qonşu olsa kor qız ere geder. Dörd Meclisde Bir Komediya, Bakı, 1913; Saqqahn Kerameti, Bakı, 1914; Pul delisi, Bakı, 1918; Huxa Cezasında Olan Asari-etiqeler Haqqında, Bakı, 1929; Seçilmiş Eserleri, Bakı, 1979. Kaynakça: Ebdürrehman Abdullayev. Görkemli maarifçi-demokrat yazıcı Reşidbey Efendiyev, Bakı, 1960; Mir celal, Firudin Hüseynov. XX. Esr Azerbeycan Edebiyyatı, Bakı, 1982. ÇOCUK ŞİİRLERİNDEN SOHBET (Reşitbey Efendiyev, Seçilmiş Eserleri, Bakü-1979, s.11) Yaz olanda yağar yağış, Otlar uzanır bir qarış, Qaranquş eyler sifarişl: Men size qonaq 2 geleceyem, Yaz olanda açar güller, Baş çıxardar qerenfiller, Xeber gönderer bülbüller: Yaz olanda çölün düzü, Heyvanlara verer rûzi, Bunu qamb deyer quzu: Olsun ki sabah geleceyem. DURNA (s. 22) Ey havada uçan durna, Bizi qoyub qaçan durna, Get, xoş geldin, sefa geldin, Geleceksen haçan4 durna? Göy çemende gezen durna, Su üstünde üzen durna, Gel bir gözüm görsün seni, Al, yaşıla bezens durna. Getme, getme, gözüm durna. Sene var bir sözüm durna. Sen gedende nece senin Hesretine dözüm6 durna? Yaz olanda çemen, çiçek, Çox gözel olur, çox göyçek3, Sabah açılsın bir görek, Meylin var ise edebe, Yaşayacaqsan şerefle, Dur get her günde mektebe. 1912 KİMDİR O MÜFTEXOR? (s. 30-31) Kim ki, xışın qulağmdan tutmadı, Çütün sürüb 7 toxumunu atmadı, Öz vaxtında her işine çatmadı, Müftexordur, müftexordur,müftexor8. Biçin9 düşdü, biçinine getmedi, Tenbelleşdi, derzinio ele almadı, Öz vaxtmda xırmanmıll salmadı, 1. ısmarlama 2. konuk 3. güzel 4. ne zaman 5. bürün 6. dayanayım 7. çiftini sürüp 8. parazift, haybeci 9. ekin 10. ekin destesi 11. harman
Kim ki, bilmez tarla nedir, zemi nel, Mala, kotan, vel2 deymemiş eline, Çörek gerek heç deymeye diline, Kim ki, düşmez bağ-bağçanm semtine, Tenbel gezer, qalmaz meyve derdine, Ağaçların esla qalmaz qeydine3, Kim ki, bilmez külüng4 nedir, bel nedir, Ekinci ne, biçinçi ne5, el nedir, Göyertiyi muzu nedir, yel nedir Kim ki, bilmez tarlanı kim becerir, Çeltik harda6, buğda harda göy erir, Kim toplayır balı, yağ hardan gelir Kim ki, bilmez çekiç ne, zindan? nedir, Sekkiz saat iş ne, zehmet, ter nedir, Ateş yanan küre ne, giryans nedir? Kim ki, bilmez hardan gelir yemeyi, Kim toxuyub verir ona köyneyi 9, Heç görmeyib ömründe işlemeyi, Veten verir rûzimizilo işlesek, Ana kimi baxar bize beslesek, Kim ki bunu qanmazll min gün söylesek MEKTEB NEGMESI (s. 43) Mekteb sene nicatl2 yolun gösterer, Heyat yolun, mematis yolun gösterer, Mekteb sene qanmadığm qandırar, Cehaletin cebhesini yandırar. Hürriyyete fürset yolun gösterer, İstibdadal4 le'net yolun gösterer. Bu dünyanın cennet yolun gösterer. Elm nuru qelbin işıqlandırar. Xeyâl eyle, yaxşı yanaşis mektebe, Bu yol seni tez çatdırarl6 metlebe. Mekteb senin gözün işıqlandırar, Şerri pozub xeyrin hökmünü yazar. Heves ve inamla getsen mektebe, Yetişersen elme ve me'rifete. Mekteb xalqa irşad yolun gösterer, İnsan tek yaşamaq yolun gösterer, Qanad verer uçub da ucalmağal7, Mecbur eder zâlımları qaçmağa. Cehaletin firgesini at gözüm, Çalış, ali dereceye çat gözüm. Elm, irfan tanıdacaq özünü Qandıracaq sene her bir sözünü. Mekteb açar besiretin gözünü, Tebietin hikmet yolun gösterer, Çjarşmda açdırar seadet yolun, Çekiçle zindana qüvvetli qolun, İşletmeyin üsulunu gösterer, Şaki verib maarife fikrini, Sair şeye zay eylemez zikrini, Ehl-i vicdan eder bunun şükrünü, Avamlara nicat yolun gösterer. 1914 VETEN MEHEBBETİ (s. 19) Mehebbet eylemek her yurd üçün bir sirr hikmetdir, Veten vîrâne de olsa, meseldir, mehz cennetdir. Havası can verer cana, suyu tâqet verer cisme, Veten qüvvet verir qelbe, Veten cüret verir şexse. Veten ziynet verir ruha, Veten bir başqa hikmetdir. Veten bir şâmdırl8, pervanesi onun menem, sensen, O şâmm nuru da her kesdeki elm ile senetdir. Vücûdu harda doğsa, adem oğlu gelse dünyaya, O yerden başqa yer cennet de olsa, dâd-i qürbetdir. Ağaç bir yerde kök saldısa, qalxar, şax-budaq!9 atar, Köçürsen öz yerinden, gör onun halı ne zilletdir. Çjoparsan lâleni şaxmdan, üzsen ya gülü gülden, Solar berbad olar, qalmaz, ne tâb ve ne terâvetdir. Tutub qâtilleri divan20 vetenden eyleyir sürgün, Bu zulmü bu sitem bu keslere2l eyni edaletdir. Bütün ecdadımız medfûn22 veten torpağı altında, Bize vâcib bu gebristanı her dem ziyaretdir. Ne bedbext kimsedir ol kes kim veten mülkünü terk eyler, Geder qürbet yere gelmez, bunun halı sefâletdir, Diyâr-i qürbeti seyr eylemek lâzımdır, elbette, Besîret kesb etsen niyyet veten mülküne himmetdir. 1901 : 1. toprak 2. tahıl dömeye yarayan alet (kem) 3. endişesine 4. balyaz 5. biçici 6. nerde 7. örs 8. ağlayan, sızlayan 9. gömleği 10. gün 11. inanmaz 12. kurtuluş 13. ölüm 14. baskıya 15. iyi yaklaş 16. çabuk ulaştırır 17. yücelmeye 18. ışıktır, mumdur 19. dal-budak 20. mahkeme 21. kimseler 22. defnedilmiş
ÇOCUKLAR ÜÇÜN HİKAYELER EDALETLİ PADŞAH (s. 73-74) Bir padşah oval getmişdi. Günorta zamanı onlar çörek yemeye eyleşdiler. Yâddan 2 çıxarıb özleri ile duz götürmemişdiler. Padşah buyurdu ki, bir adam gedib yaxmdaki kendden3 pul ile duz alıb getirsin. Veziri dedi: -Ey padşah, bir ovuc müfte4 alman duzdan kende ne zerer toxunar? Padşah buyurdu ki, edaletsizlik en evvel az şeylerden baş verir, bir şey az da olsa, çox da olsa, gerek sahibine evezi çata. 1907 YALANCI (s. 86) Bir oğlanın bir nece 5 qoyunu vardı. Her gün qoyunlarım kendden çölde, meşe6 kenarında, talada otladırdı. Burada cütçüleri? ve ekincileri iş- Ieyen8 görüb istedi ki, onları aldatsın. "Vay, canavar geldi, vaay"-deye bu uşaq yalandan gücü geldikçe qışqırmağa başladı. Bunun sesini eşidenler tüfeng, xencer, deyenek götürüb uşaq terefe yüyürdüler ve gelib gördüler ki, uşaq baxıb gülür. Bu kişiler ona acıqlanıb 9 qayıtdılarl. Bir nece qünden sonra heqiqeten meşeden bir nece qurd çıxıb onun qoyunlarma soxuldu. Bu defe ne qeder qışqırıb bağırdısa da, daha kendçiler inan- madılar ve haraymall dexi gelmediler. Qurdlar o yalancının qoyunlarının cümlesini qırdıi2. 1907 DÜNYA GÖRMÜŞ KENDÇİ (s. 88) Bir kendçi gördü ki, oğlanları yola getmirler. Hemişel3 dava ve qeyl ü qâu 4 edib her kes öz bildiyinin dalmcal5 gedir. Qoca bildi ki, o bu dünyadan köçenden sonra uşaqları yola getmeyecekler. O, bir gün on dene çubuğu deste bağlayıb oğlanlarını yanma çağıraraq onlara dedi: -Eğer hansınız bu çubuq destesini ortadan smdırabilsei 6, ona bir at bağışlaram. Oğlanların her biri gücendi^, sındırabilmedi ve dediler ki, bunu heç kes smdırabilmez. Ataları derhal çubuq destesini götürüb bağını açdı ve birbir çubuqları ortadan bölüb yere tulladı. Uşaqları dediler ki, bunu her kes olsa, sındırar. Ata dedi ki, sizin de bu çubuq destesi kimi ittifaqmız olsa, size heç kes zerer ve ziyan yetirebilmez. Amma ayrılıb biribirinize kömekl8 olmasanız, düşmen o vaxt size tez ziyan vurar ve xesâret getirer. Oğlanlar bu işden sonra biribirine mehebbet gösterdiler ve atalarının vefatından sonra ittifaq edib hörmet ve dövlet qazandılar. 1907 DRAM ESERLERİNDEN SAQQALIN KERAMETİ 2 perdeli komediya (s. 117-119) KONU: Cahillik, âvamlıq ve dinden habersizlik konu olarak almmışdır. Yağmura düşen tüccarlar daldalanmakl9 üçün bir yer arayırlar. Birden komşulukdakı terekeme elatının 20 İran'dan gelen mollara fazla ehtiram gösterdiklerini hatırlayırlar. Aralarındaki Hacı Söhrab'ı din âlimi ve müctehid kimi kaleme verib 2! ihtiramla karşılanırlar. Lakin birazdan terekeme köyünün molla ve qâzısınm 22 da meclise geleceyi bilinir. Yalancı qonaqlar berk 23 korxuya dü-şürler. Lakin komedinin finalında belirlenir ki, köyün din adamları özlerini molla kimi kaleme veren tüccarlardan da cahildirler. IKIMCI MECLİS Vâqe olur kendli deyesinin içinde. Şahsenem adında bir kan oturub yun darayır. Bir cahil oğlan samovarm^ qırağında25 oturub stekan-nelbeki yuyur^-6. ît hürür, ses-semir27 gelir. Sonra Çarvadar içeri girir. ÇARVADAR HÜSEYNQULU - Ay ana, ay qardaş, Xorasan'dan zevvar28 getirirdim. İçimizde İmam Rıza qulluğunda hemaveqt29 olan bir müctehid âlim de vardır... Yağışa-yağmura düşüb çox eziyyet çekibdir. Bu gece, bu obada qonaq qalmaq isteyir, özü de çox âlim, fâzil ve dindar axunddur30. ŞAHSENEM QARI - (Yerinden sıçrayır) Onun ceddine bele canım qurban olsun. O ki, ele axundur, seyiddir, müctehiddir, çek gelsin, düşsün bizim eve. Bele malım, canım ona qurbandır. A gede, Eligulu, dur, evi düzelt, lampaları yandır, döşek-yastıqları düz, men de yunumu, cehremi 3 l yığım. ÇARVADAR HÜSEYNQULU - A bacı, altı adamdır, yeddi atımız var. ŞAHSENEM QARI - Hamısın^ getir, gelsin. Malım, canım axunda qurban. 1. Ara 2. hatırdan 3. köyden 4. karşılıksız 5. kaç 6. orman 7. çiftiçileri 8. çakışırken 9. kızıyo 10. geri döndüler 11. feryadına 12. öldürdü 13. dedikodu 15. ardından 16. kırabilse 17. gücünü denedi 18. destek 19. sığınmak, korunmak 20. çiftçi topluluğunun 21. gösterip 22. kadısının 23. şiddetli 24. semaverin 25. kenarında 26. bardak, tabak yıkıyor. 27. ses-seda 28. ziyaretçi 29. bulunmuş 30. hocadır 31. eğirtmecimi 32. hepsini
: Çarvadar gedir. Qan oğlu ile lelesild evi düzeldirler. Yere döşekler salınıb mitekkelerz qoyulur, süfre çekilir, lampalar düzülür. Samovara köz yetirib şekerdanlara qend3 qoyurlar. Stekanlar düzülür. ÇARVADAR HÜSEYNQULU - A bacı, qonaqlar geldiler, gelin atlarımıza tövle4 gösterin. Arpa-saman verin. ŞAHSENEM QARI - Ay Eliqulu, durma, sen qonaqları eve uzat. Sonra Çarvadar'a ve atlarına yem göster, ferağet ele, tez gel. Eliqulu çıxıb gedir. Şahsenem qâh qapıya yüyürür, qâh içeri qayıdır. Bu esnada qapı açılır. Hacı Söhrab vüqâr5 ile salam verib içeri girir. Geriden yoldaşları girirler. Kemal-i te 'zim ile el bağlayıb itaet gösterirler. ŞAHSENEM QARI - (Hacı Söhrab'a sarıö) Ayağının torpağına canım qurban, axund. Ve eleykümessalam. Seni bize Allah özü gönderibdir. Buyur, qadan alım 7, başda eyleşs. (Hacı Söhrab eyleşir). Menim ömrüm, günüm bitibdir, qardaş. Belke senin kimi müctehid ağalarımın qulluğunda duram, imamıma xoş gelem, iman sahibi olam. (Bu sözleri deyib ağlayır). HACI SÖHRAB - Bacı, men bu saat abdestliyem. Bir dua ederem ki, sen behişte? gedersen, inşallah. (Deyib el qaldırır ve oxuduqca yoldaşları da âmin deyirler). Derbedühe bedmi âmin. Qutenduha bekmi âmin. Enuz-i billah minelturace ve elqırqovule velserpicum ve velkekliye âmin. Velkebabele vel qovurmasile velserpücim elşapalağüm, âmin. Allahün meselli Ela Mehemmed ve Ali Mehemmed. ŞAHSENEM QARI - Allah nefesini uzun elesin. Eziz qonaqlarım, siz yorgunsunuz, çaydan, çörekden, qaymaqdan buyurun, yeyin, için. QurunasılO şeyleriniz var ise, verin, qurudum. Size qulluq elemek menim canıma küvaredir. Siz geden ağalara menim düşkün canım qurban, axund. HACI SÖHRAB - Ay bacı, yağışdan tek bir başlıqlarımız ve yapmcılarımızll islamb. Eliqulu'ya deyin onları bir yere sersin. Orada quruyar. Şahsenem çıxıb gedir. Usta Mehemmed yüyürüb samovarın qırağında eyleşir. USTA MEHEMMED - Ade, mal budu e... Ade, bu xeyal evvel kimin ağlına geldi? Bu büsatıi 2 men heç ömrümde görmemişem. Gelin bir nece hefte burada qalaq. Yeyek, içek, harmlayaqi3. Ha-ha-ha... HACI SÖHRAB - Kül başına. Ne eleyirsen harınlaşıb? USTA MEHEMMED - Bu obadan heremize bir qız almaq olar. Molla yanımızda, axundumuz 14 hazır. Hacı Söhrab'a Şahsenem karını nikahlarıq. Ha-ha-ha. HACI SÖHRAB - A levend, zarafat yeri deyil. Buradan tez qaçak. Eğer paxırımız açılsals, bizi buradan sağ-salamat çıxmağa qoymazlar. Sağ tikemizi!6 qulağımız boyda qoyarlar. Hacı Söhrab'm derisine saman teperler. Bu aralıqdal 7 Meşedî Rüstem yerinden qalxıb qapıdan başını uzadıb geri çekilir ve çırtıq!8 vuravura o yan bu yana baxır evin ortasında dayanıb alçaq sesle deyir. MEŞEDİ RÜSTEM - Eviniz yıkılsın, arvad kel kimi bir qoçu yıxıbdır, heyetde kesdirir. Ay mekşim, ay mekşim, mekşim, mekşim. Mihu, mihu, âlâ mihu, "irze mihu, hoho, hoho, mihu-hoho... Evleridir dü mertebe... (Hacı Söhrab'a sarıl 9 biraz belini eyib sağ elini yumruğa yumub bileyini sinesine teref, sonra da Hacı Söhrab'a teref aparıb getirir ve bu sözleri lahıc20 dilinde başını yırğalayayırğalaya2l oxuyur. Oxuyub qurtardıqdan sonra Hacı Söhrab'ın qabağında22 diz üste çökür ve eyilib saqqalından öpür). Bele, bele ha, bu saqqalın kerametine qurban olum. Yoldaşlar, gelin bir bir bu saqqalın başına dolanın. Ziyaret edin. Sonra qismetinizi yeyin. Bu hörmet ve izzet mehz23 bu bir sele saqqaladır. Buna bax, buna (deyib saqqalı samballayır24) HACI SÖHRAB - Ezizim, yüz gün yaraq25, bir gün gerek. Bes biz ömrümüz uzunu bir qucaq saqqalm hammallığmı eyleyib gezdirmişik, bu sebebsiz idimi? 1909 1. acele 2. minder 3. şeker 4. tavla 5. vakar 6. doğru 7. derdini yaplaşayım. 8. baş köşede otur 9. cennete 10. kurutulması gereken 11. keçeden yapılmış kolsuz uzun giyecek 12. töreni, merasimi 13. azgınlaşalım, iyice beslenelim 14. hocamız 15. bakırımız görünse (düşüncemiz anlaşılsa) 16. parça 17. bu sırada 18. parmaklarını çıtırdatma 19. doğru 20. ilahi 21. ırgalaya-ırgalaya 22. önünde 23. ancak 24. sıvazlayan 25. silah