ELMALI İRFAN ve SEVGİ ŞEHRİ



Benzer belgeler
ELMALI İRFAN ve SEVGİ ŞEHRİ

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

ELMALI ŞEHİR ve DEĞER. Ed. Bilal KEMİKLİ

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Yaz l Bas n n Gelece i

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN HAYREDDİN TOKÂDÎ NİN DÜŞÜNCE DÜNYASI. (Panel Tanıtımı)

Prof. Dr. Ahmet ÖGKE

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

ARALIK 2013 SAYI 2 12/17/2013 1

Betül Erdoğan.

ÖN SÖZ fel- sefe tarihi süreklilikte süreci fel- sefe geleneği işidir

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

İSLÂM TARİHİ VE SANATLARI BÖLÜMÜ. Doç. Dr. HÜSEYİN AKPINAR Türk Din Mûsikîsi Anabilim Dalı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7

KAVRAMLARIN ANLAMINI KARŞITLARI BELİRLER

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Herkes bir arayış içinde

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

1. Soru. Aşağıdakilerden hangisi bu paragrafın sonuç cümlesi olabilir? olaylara farklı bakış açılarıyla bakalım. insanlarla iyi ilişkiler kuralım.

MÜSİAD İSVİÇRE Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Şube Başkanlarım,

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

MANASTIR TIBBI (Monastic Medicine)

..Mesela Google-Youtube-Messenger'a girmeyin. Apple ve Microsoft ile alakalı hiç bir cihazı, programı kullanmayınız.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

2014 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI SEMPOZYUMU HZ. PEYGAMBER VE İNSAN YETİŞTİRME DÜZENİMİZ

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

İSLAM FELSEFESİ: Tarih ve Problemler Editör: M. Cüneyt Kaya. ISBN sayfa, 45 TL.

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.


AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

5. SINIF TÜRKÇE KELİME TÜRLERİ TESTİ. A) Ben ise yağmur yağmasını bekliyordum. Cümlesindeki isimlerin hepsi tekildir.

Basit Kılavuzu Eliberato bir Kitap Yayıncılık Eylül 'den fazla dile çevrildi

HZ. PEYGAMBER DÖNEMİNDE SAĞLIK HİZMETLERİNDE KADINLARIN YERİ Levent Öztürk, Ayışığı Kitapları, İstanbul 2001, 246 s. Fatmatüz Zehra KAMACI

e-imza Prof. Dr. Şükrü ŞENTÜRK Rektör a. Rektör Yardımcısı

Prof. Dr. Ahmet ÖGKE

Prof. Dr. Ahmet ÖGKE

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 238. HALİM SELİM İLE 40 ESMA Mehmet Yaşar

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ÇAĞDAŞ DİNİ AKIMLAR İLH

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17


PROF. DR. MESERRET DĐRĐÖZ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Yayın Değerlendirme / Book Reviews

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

Türkiye de azınlık olmak Anket Çalışması

Nasıl? Fark etmez! Ne kadar? Sonsuza kadar! Niçin? Çünkü böyle mutlu olabilirsin!

Marka Yarattığını Sanan Pazarlamacılar. Can Turanlı

1.KİTAP ATATÜRK ANLATIYOR, ÇOCUKLUĞUM

Doç. Dr. Ahmet ÖGKE. Görev / Unvan Kurum Tarih Aralığı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

Kahraman Kit Misafirlikte

Kur ân ve iman hakikatlerine ulaşmanın adresi

Azrail in Bir Adama Bakması

Prof. Dr. Ahmet ÖGKE

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İSLÂMÎ İLİMLER FAKÜLTESİ LİSANS PROGRAMI 1. Yıl / I. Dönem Ders. Kur'an Okuma ve Tecvid I

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın?

İngilizce nasıl öğrenilir?

ÖZGEÇMİŞ. Kenan Erdoğan Unvanı. Adı Soyadı. Doçent Doğum Tarihi veyeri Yozgat 01 Mart 1963 Görev Yeri

...Bir kitap,bir mesaj!

ÖZEL OKAN İLKOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

TASAVVUF KÜLTÜRÜ EĞİTİMİ PROGRAMI 23 Ocak-1 Mart 2017, İstanbul. Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü

Bu yazı sitesinin sahibi hacı Mehmet Bahattin Geçkil tarafından hazırlanmıstır Herhangi bir medyada yayınlanması

Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği Yayınları Araştırma Eserleri Serisi Nu: 7. Emeviler den Arap Baharı na HALEP TÜRKMENLERİ

ve Manisa Muradiye Kütüphanesi nde iki nüshası Bursalı Mehmet Tahir Efendi

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

BESMELE VE ALLAH LAFZ-I CELÂLİ'NİN SAYIMLARI

ÖZGEÇMİŞ Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü SİVAS Doktora Tezi: İslam Tarihi ve Medeniyetinde Salâ ve Salâvatlar

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

Prof. Dr. Ahmet ÖGKE

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü

Şam / Mart. Medine / Ocak. Semerkand / Şubat. Kayrevan / Nisan. İstanbul / Mayıs. Gırnata / Haziran. Kudüs / Ağustos. Bahçesaray / Eylül

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

Ücretsiz bir hizmet. Yemek masrafınız ayırdığınız bütçe kadar olsun.

HAKKARİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ İLAHİYAT LİSANS MÜFREDAT PROGRAMI

BENİM BAŞARI HİKAYEM Müşteri veya Satış Temsilcisi olmak için lütfen Avon Danışma Hattı nı arayınız. avon.com.tr

M14 esnevi den (şirli) r H i k â y ele

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

BOSNA-HERSEK TEKİ KÜLTÜR, BİLİM VE EĞİTİM ÜZERİNDEKİ OSMANLI ETKİSİ: MEVCUT DURUM

Prof. Dr. Ahmet ÖGKE

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

ÜNİTE 3 YAŞAM KAYNAĞI TOPRAK

Üniversitemiz Senatosunun tarih ve 2018/19 2 sayılı karar eki

Diğer müritlerin neşeyle elindekileri takdiminden sonra, Aziz Mahmut Efendi, boynunu bükerek bu kırık ve solmuş çiçeği üstadına takdim eder.

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Kerem Efe Ö.: Aydınlık olduğunda çiçekler büyür, karanlık olduğunda da çiçekler büyüyemez. Hep karanlık olursa da hiç çiçek açmaz.

Transkript:

ELMALI İRFAN ve SEVGİ ŞEHRİ Ed. Bilal KEMİKLİ

Elmalı : İrfan ve Sevgi Şehri Ed. Bilal KEMİKLİ ISBN: 978-975-450-15-9 İç Düzen Ahmet ÖGKE Kapak Bahar Ajans Baskı ve Cilt Barış Matbaası Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C blok No: 291 Topkapı/İstanbul Tel: 0212 674 85 28 İletişim Akdeniz Kültür ve İletişim Kulübü Derneği Adres: Tarım Mah. Perge Cad. Gündoğdu Sitesi Perge Apt. Kat:3 Dâire: 10 / ANTALYA Tel: 0242 312 10 03 E-posta: info@akik.org.tr www.akik.org.tr Antalya, 2009

Tasavvuf ve Kültürümüz Mustafa KARA Sinan-ı Ümmî veya Ümmî Sinan, bu topraklarda yetişen, Anadolu nun bereketli topraklarında yetişen yüzlerce gönül adamlarımızdan biridir. Bendeniz, Ümmî Sinân ın beslendiği irfânî gelenek hakkında genel bazı değerlendirmeler sunmak istiyorum, sizlere. Zira Ümmî Sinan ı anlamak için, tasavvufun ne olduğunu bilmek lâzımdır. Tasavvufu bütünüyle kavrayabilmek için, İslâm ı anlamak ve tanımak gerekiyor. İslâm ı bütünüyle kavrayabilmek için ise insan gerçeğine bakmak gerekir. Dolayısıyla sözümüzün başında, insan diyelim ve yürüyelim: İnsan kelimesi ile ilgili dilcilerimiz iki konuya işâret ediyor. Yani Arapça olan bu kelimenin kök anlamında iki farklı anlam var: Bunlardan biri; insan ın nisyân kökünden türeyen bir kelime olduğudur. Yani unutmak kökünden, hani hâfıza ile beşer nisyân ile ma lûldür diye bir söz var ya, işte oradaki nisyân. Yani insan, unutmak kökünden isim alan bir varlıktır. Yani insan, unutan bir varlıktır. Dilcilerin diğer grubuna göre ise insan kelimesi ünsiyet kelimesinden türemiştir. Ünsiyet ise dostluk demektir. İşte bu noktada tasavvufun fonksiyonuna geçebiliriz: İster insan kelimesini nisyan kökünden getirelim, ister ünsiyet kökünden getirelim; şöyle bir cümle kullanabiliriz: Tasavvuf kültürü, tasavvuf düşüncesi, tasavvufî hayat, insana unuttuklarını hatırlatır. Tasavvufî hayat, insana dost olmanın yollarını gösterir. Bunlarda ikisi de geçerlidir. İnsana unuttuklarını hatırlatmak tâ elest bezminden verdiğimiz sözleri hatırlamak ve hatırlatmak.. Prof. Dr., Uludağ Üniversitesi, Bursa.

6 Elmalı : İrfan ve Sevgi Şehri Unutmanın zıddına gelelim: Arapça da nisyân kelimesinin zıddı zikir dir. Bir başka ifâdeyle, zikir kelimesinin zıddı nisyândır. O zaman zikir kelimesinin anlamını da farklı anlıyoruz: Zikir hatırlamak demektir. Ve tasavvufun omurgasıdır. Tasavvufî hayâtın, tasavvufî düşüncenin temel terimlerinden biridir zikir. Ve nisyânın zıddıdır; yani hatırlamaktır. Şimdi ilgili âyeti de hatırlıyorsunuzdur. Peygamberimize hitâben Yüce Allah şöyle buyuruyor: Hatırlat! Sen bir hatırlatıcısın senin vazîfen hatırlatmaktır. Senin vazîfen insanlara unuttuklarını hatırlatmaktır. Dolayısıyla peygamberin de görevi bu, dînin de görevi bu, tasavvufun da görevi bu: Unuttuklarımızı hatırlatmak.. İkinci konu ise dost olmanın yollarını göstermektir. Kur an da yine velî kelimesi ve onun çoğulu olan evliyâ kelimesi, geçmektedir. Bunları da biz dost olarak tercüme etmekteyiz. Evliyâullah kelimesi Kur an da geçmektedir. Allah ın dostları demektir. Ve bizim kültürümüzde Allah dostları, daha çok mutasavvıflar için kullanılır. Aslında Kur ân-ı Kerîm in ölçülerine göre Allah ın istediği kalitede kul olan herkes Allah dostudur. Ve Kur ân ın ölçülerine göre Allah dostu olmanın iki temel şartı vardır. Bu âyet-i kerîmede ifâde ediliyor. Evliyâullah kelimesinden sonra iki kelime daha ilâve ediliyor: Ellezîne âmenû ve kânû yettekūn. Kimdir evliyâullah? Gerçek mü min olanlar ve gerçekten takvâ sâhibi olanlar.. Bunlara Kur ân-ı Kerim, Allah dostu ifâdesini kullanıyor. Dolayısıyla tasavvufun ister unutma anlamını alalım, insan kelimesiyle ilgili; ister dost olma anlamını alalım; netîcede tasavvufun hedefi, böyle bir insan tipini ortaya koymaktır. Şimdi insan dan insanlık medeniyeti ne geçelim. Daha sonra da İslâm medeniyeti ne gelelim: İnsanoğlunun yeryüzünde gerçekleştirdiği en büyük organizasyona medeniyet diyoruz, bunu biliyorsunuz. Medeniyet, yeryüzünde insanoğlunun gerçekleştirdiği en büyük organizasyondur ve bunun olmazsa olmaz unsurları vardır. Ne zaman kurulmuş olursa olsun, nerede kurulmuş olursa olsun, medeniyetlerin olmazsa olmazları vardır. Bunları şöyle toparlamak mümkündür. Başka tasnifler de yapılabilir. Bendenizin tasnîfi şöyle: 1. İlim ve irfan boyutu 2. Fikir ve felsefe boyutu 3. Güzel sanatlar boyutu

Tasavvuf ve Kültürümüz / M. Kara 7 4. Siyâsî mekanizma. İlk üçünü bir araya getiren, koruyan, kollayan, geliştiren ve bunlara maddî ve moral destek veren siyâsî mekanizma. Siyâsî mekanizma olmadan, bunları bir araya getirip helva yapmak gerçekleşmiyor. Dolayısıyla medeniyet demek, içinde ilim ve irfanın fikir ve felsefenin ve güzel sanatların şâheser örneklerini ortaya koyan bir faâliyet demektir. İnsanoğlu yeryüzünde bugüne kadar pek çok medeniyeti gerçekleştirmiştir. Şüphesiz bu medeniyetlerden biri de İslâm medeniyetidir. Tarihte bir İslâm medeniyeti var mı? Var! Bunu sadece biz mi söylüyoruz? Yani biz mi gelin güvey oluyoruz, kendi kendimize? Hâyır! Bunun beyne l-milel kriterleri var. Bu kriterlere göre bir İslâm medeniyetinin varlığından bahsediyoruz. Nedir bu kriterler? Bu objektif kriterler? Çünkü kimse ayranın karadır demez. Herkes, bir medeniyet kurduğundan bahsedebilir. Ama aslında bunun objektif bir ölçüsü olmalı. Medeniyetlerin objektif ölçüsü nedir? Şudur: Bu sahalarda yani ilim, irfan, fikir, felsefe ve güzel sanatlar alanlarında ürettikleriniz, ortaya koyduklarınız, insanlığa sunduklarınız; başka toplumlara, başka kavimlerle, başka kültürlere mensup insanlarca taklit edilme ihtiyacı hissediliyorsa, sizin medeniyetlerinizin eserlerini tercüme etme ihtiyâcı hissediliyorsa, böyle bir ihtiyaç hissediyorsa ötekiler, bu sizin o konuda zirveyi yakaladığınıza işârettir. Dolayısıyla İslâm medeniyeti oluşurken, başka medeniyetlerden eserler tercüme etmiştir; bu doğrudur. Ortadoğunun kadîm dillerinden eserler tercüme etmiştir; bu doğrudur. Çünkü bütün medeniyetler, yürüyüşüne böyle başlar; ama İslâm medeniyeti oluştuktan sonra, başka kavimler ve toplumlar, bu sefer bu medeniyetin ortak dili olan Arapça yı öğrenme ihtiyâcı hissetmişlerdir. Hepinizin bildiği gibi, Avrupa da batılılar Arapça yı öğrenmişlerdir. Niçin? Çünkü İbn-i Rüşd ü anlamak istiyorlardı; sebebi bu. İbn-i Rüşd ü okumak, anlamak ve yorumlamak istiyorlardı. İbn-i Rüşd Arapça yazdığı için, 1000 (bin) yıldır Avrupa Arapça biliyor, Arapça öğreniyor. Daha da fazla belki. Sebebi, Arapça ya âşık olduklarından değil, sebebi Kur ân a âşık olduklarından değil. Sebebi, İbn-i Rüşd, İbn-i Sînâ gibi, Fârâbî gibi büyük düşünürlerin düşüncelerini anlamak, bunu orijinal metinlerinden kavramak ve yapabilirlerse buna bir katkı vermek, katkı sağlamak. Esas sebep bu..

8 Elmalı : İrfan ve Sevgi Şehri Dolayısıyla bu anlamda kültür ve medeniyet tarihine baktığımızda, İslâm ın temel dillerini öğrenmek isteyen, kavramak isteyen ve İslâm medeniyetini, İslâm düşünürlerinin ortaya koyduğu eserleri, Müslüman mutasavvıfların ortaya koyduğu eserleri anlamak ve kavramak isteyen bir kitlenin olduğunu görüyoruz. İşte bu ölçü, objektif bir ölçüdür ve İslâm medeniyetinin varlığını göstermektedir. Bu ölçüyle ilgili konuların bir kısmı bugün de devam ediyor. Yani İslâm medeniyetinde ortaya konan bazı eserlerin aktüalitesi, canlılığı bugün de devam ediyor. Evet, bazı konularda aşağılara düştük, zayıf düştük; ama bazı eserlerimiz bugün hâlâ yeryüzünde bir dünyâ klasiği olarak okunuyor. Bugün Muhyiddîn İbnü l-arabî dünyâda bir klasik olarak eserleri okunan bir şahıstır. Mevlânâ, kezâ eserleri dünyâ çapında okunan ve hâlâ 2008 yılının insanlarını zihnen ve mânen besleyen bir özelliğe sâhiptir. Kezâ güzel sanatlarda ortaya konulan eserler, güzel sanatların şiir alanında olsun, mûsikî alanında olsun, mimârî alanda olsun, hüsn-i hat alanında olsun, ortaya konan şaheserler hâlâ bugün yepyeni, dipdiri ve capcanlıdır. Ve hâlâ bugün kâinâta ve bütün insanlığa mesaj vermeye, hakla hakîkatle, aşkla, güzellikle ilgili konularda mesaj vermeye devam ediyor. Demek ki bir İslâm medeniyeti gerçeği vardır ve bu gerçeğin en azından bazı dalları, bazı kolları bugün de yaşamaya ve insanlara mesaj vermeye devam etmektedir. İşte bu medeniyetin atar damarlarından biri de tasavvuftur. Tasavvufî düşünce, bu medeniyeti destekleyen, bu medeniyete güç veren, bu medeniyete renk veren bir anlayıştır, bir düşünce tarzıdır, bir yaşama tarzıdır. Tasavvuf ne zaman çıktı, tarîkat ne zaman çıktı, bunlar geniş bir konudur; ama kısaca şunu söyleyelim: Bunlar, bugünden yarına kısa bir sürede ortaya çıkan şeyler değildir; uzun bir süreç takip etmiştir tasavvufî konular. İslâm medeniyeti ile ilgili birçok konunun özü ve nüvesi, asr-ı saâdette vardır. Ama bunların müesseseleşmesi, büyümesi ve kurum olarak ortaya çıkışı, tabiî ki sonraki yüzyıllara âitir. Bunun için size bir benzetme imkânı vermesi için şöyle bit hatırlatma yapabilirim: Mescid-i Nebevî, Medîne deki Mescid-i Nebevî, peygamberimizin mescidi. Şimdi onun bugünkü fotoğrafını hayâlinize getiriniz. Bu Mescid-i Nebevî nin bir de Hz. Peygamber zamanındaki fotoğrafını tahayyül ediniz. Yani altı kum,

Tasavvuf ve Kültürümüz / M. Kara 9 üstü hurma dalları ile örtülü bir gölgelik. Bir de şimdiki Mescid-i nebevî yi bir daha gözünüzün önüne getirin. Aralarında ne kadar büyük fark var! Ama onun adı Mescid-i Nebevî idi. Bugün de Mescid-i Nebevî. Maddî olarak tabiî ki çok değişti. Bir açıdan bakarsanız, bugünkü Mescid-i Nebevî ile o günkü Mescid-i Nebevî nin arasında hiçbir ilgi yok; hattâ onu yıkalım da diyebilirsiniz, bu asr-ı saâdete uymuyor diyebilirsiniz. Bu da bir düşünce tarzıdır. Ama bendeniz öyle düşünmüyorum. Bendeniz, bu örnekle, size tasavvufun olsun, tarîkatların olsun, mezheplerin olsun, ilimlerin olsun, nereden nereye geldiğini anlatmak istiyorum. Dolayısıyla tasavvuf ve tarîkatların da diğer anlayışların da mektepleri, mezheplerin de tohumu, özü, nüvesi asr-ı saâdette vardır. Ama onların toprak altındaki ömrünü tamamlayıp, o tohumun yeryüzüne çıkması bir zaman ister. Bütün tohumlar yere atıldığı gün yeryüzüne çıkmazlar. Yeraltında bir çile dönemi vardır. O dönemi geçirmesi gerekir. İklim şartları uygunsa, tohum yeryüzüne çıkar ve büyümeye başlar. Bundan sonra da bir süre gerekir; büyür, dal budak salar, çiçek açar, meyve verir. Ama bu uzun bir süre alır. Bazı meyvelerde, bazı ağaçlarda birkaç yıl alır. Toplumdaki kurumlar da böyledir, sistemler de böyledir. Dolayısıyla eskiden tarîkat mı vardı? Bunlar da nereden çıktı? Hz. Peygamber devrinde mezhep mi vardı? Bunlar nerden çıktı? gibi çok basit sorular sormadan, daha gerçekçi bir şekilde bu olaylara bakmak gerekir. İşte tasavvufî hayâtın tohumu orada olan, ama daha sonraki yüzyıllarda sûfîlerin, mutasavvıfların nefesleriyle, eserleriyle, sohbetleriyle, yorumlarıyla gönül adamlarının hizmetleriyle Ümmî Sinan larla, Abdal Mûsâ larla, Hacı Bektaş-ı Velî lerle bugüne ulaşan bir anlama ve yaşama tarzıdır. Ve bu hayat, bu tasavvufî hayat, insanın çok özel bir boyutunu gün ışığına çıkardığı için, aydınlattığı için, bugün olduğu gibi yarın da yaşayacak, kıyâmete kadar devam edecektir. Çünkü Ümmî Sinan ların mesajı günlük değildir. Niyâzî-i Mısrî lerin, Mevlânâ ların mesajı günlük değildir. Zamanı aşan, geçen mesajlar ihtivâ ediyorlar. Bu insanlarla kurulan gönül bağı, sun î/yapmacık değildir. Bu insanları biz hâlâ neden seviyoruz? Çünkü hâlâ onların reçeteleri işimize yarıyor. Bunun için gönül adamlarının yazdığı reçeteler, zamanla kayıtlı değildir. Çünkü onlar,

10 Elmalı : İrfan ve Sevgi Şehri hakîkati söylüyorlar. Hakîkat ise zamanı ve mekânı aşan şeydir. Zaman ve mekân sınırı tanımazlar. Yüzyıllar önce yaşamış mutasavvıfların eserleri ve fikirleriyle biz hâlâ besleniyoruz; bizi onlar besliyorlar. Bizim gönlümüze tuttukları ışıkla içimizi aydınlatıyorlar; içimizi nurlandırıyorlar ve dolayısıyla biz de onları seviyoruz. Sözümüzün sonunda, bu bölgenin bir insanının bir beyti ile bitirelim, sohbetimizi isterseniz. Dede Ömer Rûşenî diye büyük bir insan var; 15. yy.da, Sinân-ı Ümmî den bir müddet önce yaşamış. Aydınlı. (Rûşenî Aydınlı demek). Dede Ömer Rûşenî nin tasavvufî terbiyesi nereye gidiyor? Bakü ye gidiyor. Bakü de kim var? Seyyid Yahyâ Şirvânî var. Seyyid Yahyâ Şirvânî nin dergâhına gidiyor ve aradığını orada buluyor. Aradığını bulmak önemli. Tabiî ki ne aradığınızı da bileceksiniz. Dede Ömer Rûşenî, orada tasavvufî terbiyesini tamamladıktan sonra, mürşidi onu Tebriz e gönderiyor. Tebriz de dergâhını kuruyor ve insanları eğitmeye başlıyor. Tebriz de yetiştirdiği birçok insan var; ama bir tânesini söyleyelim: İbrahim Gülşenî. İbrahim Gülşenî Diyarbakırlıdır ve onu da Kahire ye gönderiyor. Dolayısıyla Halvetiyye nin Gülşeniyye kolu Kahire merkezli. Daha sonra Osmanlı topraklarına da gelecek. İşte o büyük gönül adamının tasavvufu târif eden pek çok beyti var, şiirleri var, mısraları var. Onlardan bir tânesi ile sözü sonlandıralım. Tasavvufu şöyle târif ediyor: Tasavvuf yâr olup bâr olmamaktır, Gül-i gülzâr olup hâr olmamaktır. Yani tasavvuf dost olmaktır. Hani başa dönüyoruz tekrar. Ünsiyet demiştik ya, insan ünsiyet; işte Rûşenî onu söylüyor. Tasavvuf nedir? diyorsan, diyeyim diyor: Tasavvuf dost olmaktır; yük olmak değildir. Bâr yük demek. Tasavvuf yâr olup bâr olmamaktır, gül-i gülzâr olup hâr olmamaktır. Tasavvuf, gül olmaktır; gülistân olmaktır; diken olmak değildir. İşte tasavvuf bu. Tasavvuf gül bahçesi olmaktır. Hayâtınız gülistân olsun efendim!..