ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU I 23-25 MAYIS 2003 BİLDİRİLER CİLT 2 Editörler Prof. Dr. Zekeriya Kurşun Doç. Dr. Ahmet Emre Bilgili Dr. Kemal Kahraman Celil Güngör Ü S K Ü D A R B E L E D Y E B A fi K A N L I I
Üsküdar Belediye Başkanlığı Üsküdar Araştırmaları Merkezi Yayın No: 10 ISBN Takım No: 975-97606-6-5 ISBN Cilt-2: 975-97606-8-1 Editörler Prof. Dr. Zekeriya Kurşun Doç. Dr. Ahmet Emre Bilgili Dr. Kemal Kahraman Celil Güngör Kapak, İç Düzen Artus İletişim Sanatları 0212 347 02 20 Baskı, Cilt Seçil Ofset 0212 629 06 15 İstanbul, Ocak 2004 Üsküdar Sempozyumu Yer: Üsküdar Belediyesi Çamlıca Eğitim Merkezi Tarih: 23-25 Mayıs 2003 Düzenleyen: Üsküdar Belediyesi
501 YENİ TÜRK ŞİİRİNDE ÜSKÜDAR Seyfettin Ünlü* Yeni Türk şiiri kurgu ve yapı özellikleriyle olduğu kadar duyuş ve düşünce yönünden de eski şiirimizden Yahya Kemal ve Ahmet Haşim in ilk ürünlerini yayımlamalarıyla ayrılmaktadır. Bu ayrım içinde bir sonraki kuşaktan Necip Fazıl ve Nazım Hikmet, yayımladıkları şiirlerle yeni şiirimize biçim ve duyuş özellikleri açısından daha belirgin bir farklılık getirmişlerdir. Bu yazımızda yeni şiirimizin serüveni içinde yani Divan Şiiri sonrasından günümüze uzanan çizgide öne çıkan farklı akımlara, eğilimlere dönük olarak genel manada Üsküdar şehrinin 1920 lerden itibaren şiirimizde yer alış özelliklerine değineceğiz. Üsküdar bir şehir, bir semt olmaktan öte; tarihi dokusunun yoğunluğu, insan ilişkilerinin bu yoğunluğun getirdiği birikimle şekillenmiş özellikler taşıması sebebiyle Divan edebiyatında olduğundan daha fazla bir ilgiyi üzerine çekmiş, bu ilgi sayesinde yeni şiirimizde hissedilir bir ağırlıkta yer almıştır. Yahya Kemal den günümüze uzanan bir çizgide Üsküdar ın yeni şiirimize konu oluş unsurları ve şairler açısından kısa değerlendirmelerle baktığımızda, Üsküdar ın şiirimizdeki yansımaları, şehrin özelliklerinin şairler üzerinde bıraktığı intibaların yoğunluğu ölçüsünde farklılıklar göstermektedir. Yahya Kemal den günümüze kendi şiir dilini oluşturmuş, söz dünyasını kendi şair kimliğine göre belirginleştirmiş olması şartlarını esas kabul ederek genel bir tarama yaptığımızda 50 nin üzerinde şairin şiirinde doğrudan Üsküdar veya Üsküdar ın bir semti ya da Üsküdar ın bir özelliğinin yer aldığını görmekteyiz. 1 Yahya Kemal den başlarsak, O nun doğum tarihi 1884. Doğum tarihi kendisinden önce olan Abdülhak Hamid var. Dolayısıyla yeni şiirimize aynı zamanda Yahya Kemal doğumuyla da bir yol ayrımı getiriyor diyebiliriz. Yahya Kemal i genelde bir İstanbul tutkunu özelde de Bir Üsküdar aşığı sayabiliriz. Şiirlerinde yer alış unsurlarının fazlalığı sebebiyle de O, Üsküdar şairi olmayı en çok hak eden şairimizdir. Yahya Kemal, Osmanlı dan Cumhuriyete geçiş sürecinde Üsküdar ı şiirlerinde sıcak, içerden bir hissedişle yazmıştır. Yahya Kemal de kökü geçmişte olan bir gelecek tasavvuruna denk düşen bir tarzda Üsküdar, tarihsel özelliklerinin zenginliği ve bu zenginliğin getirdiği mistik derinlik ile kendini gösterir. Bu gösteriş bir bakıma İstanbulun fethini gören Üsküdar şiirine dönük Sezai Karakoç un yaptığı tespite göre Yahya Kemal in Bozgunda bir fetih düşü görmesinin tezahürüdür: * Şair 1 Yeni şiirimizde Üsküdar Üzerine yazılmış şiirler ve yazımızdaki örnekler için; Hayal Şehir-Şiirlerde Üsküdar- Üsküdar Belediyesi, 2003. adlı yayınımıza bakılabilir.
502 ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU Üsküdar, bir ulu rü yayı görenler şehri Seni gıbta ile hatırlar vatanın her şehri Hepsi der: hangi şehir görmüş onun gördüğünü? Mısraları tarih içindeki zaman ve mekanda yaşananlara duyulan aidiyetin yansımalarıdır. Sermet Sami Uysal ile bir konuşmasında Yahya Kemal 1930 başlarında sık sık Üsküdar a geldiğini, Üsküdar ı keşfe çıktığını, Atik-Valde den inen Sokakta şiirini de 1934 yılında bir Ramazan günü dar bir sokakta kerpiç evlerin ve yakındaki küçük bakkal dükkanının kendisinde uyandırdığı intibalar ışığında yazdığını anlatır. 2 Bu anlatıma uygun olarak ne görünüyorsa onu yansıtan bir tablo gibi Üsküdar ın Atik Valde semti şiire girer: İftardan önce gittim Atik-Valde semtine,... Bir nurlu neş e kapladı kerpiçten evleri. Yarab nasıl ferahlı bu alem, nasıl temiz Cumhuriyetin ilk yıllarının imzalarından Orhan Seyfi Orhon, Edip Ayel, Faruk Nafiz gibi şairler eski şiirimizin anlama dayalı diyebileceğimiz özelliklerinde ve yine de yoğun bir üslup içinde Üsküdar ı konu edinirler. Özellikle Faruk Nafiz in Çamlıca daki Çınar adını taşıyan şiiri duru bir dille Anadolu sadeliğine bir göndermedir: O yeşil Çamlıca ki kat kat eteklerinin Birini boğaz öper, ötekini Marmara Ahmet Hamdi Tanpınar ise az yazan bir şair olarak Bir gün İcadiye de şiiri ile Üsküdar ın icadiye semtini anıt bir söyleyiş içinde metafizik bir kurgu bütünlüğünde işler: Birgün İcadiyede veya Sultantepede... harap mezarlıklarda ölülerin rüyası gelir ve tekrar doğar ölmüş sandığın aşka anlarsın ölüm yoktur geçen zamandan başka.. Nazım Hikmet, 1958 yılında vatandan artık çok uzaklardadır. Türkiye dışında Üsküdar ı hatırlar ve onca uzun şiirlerine rağmen Üsküdar kısa bir anlatım içinde yerini alır ve Bir Üsküdar Balkonunda gurubu seyreder gibi laypzig te tramvay durağında nasıl kederlendiğini anlatır. Necip Fazıl Yeni Şiirimizin metafizik geriliminin doruk noktasıdır. Elbette ondan beklenen şiir Karacaahmeti yazmasıdır ve yazmıştır. Karacaahmet şiiri edebiyatımızın en derin en anlamlı ölüm şiiridir. Bu şiirde Üsküdar ile özdeşleşen Karacaahmet Kabristanı ölüm ve sonsuzluk duygusunun adeta bir aynası gibidir: Deryada sonsuzluğu fikretmeye ne zahmet! Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet.!... Karacaahmet bana neler söylüyor neler Diyor ki viran olmaz tek bucak viraneler... 2 Sermet Sami Uysal, Yahya Kemalle Sohbetler, İst. 1959, s.28.
YENİ TÜRK ŞİİRİNDE ÜSKÜDAR 503 Söyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih! Taşlarına kapanmış ağlıyor koca tarih! Şair Hasan İzzettin Dinamo nun Karacaahmet Senfonisi adını taşıyan kitabındaki şiirlerde Karacaahmeti eksen alan bölümler, Necip Fazıl ın Karacaahmet şiirine nazaran metafizik derinlik yönünden zayıf kalır: Girdim Karacaahmet e kendi bahçem gibi... Baktım hiçbir acı bu yerde Hırsından demirleri, taşları yemiyor Garip akımı içinde öncü olan Orhan Veli de insan unsuru ön plandadır. Garip Üçlüsü diyebileceğimiz Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat tan yalnızca Orhan Veli ve Oktay Rıfat Üsküdar ı şiirlerinde kullanmışlardır. Oktay Rıfat 1950 den sonra yazdıklarıyla daha çok ikinci Yeni şiirine katılmışken, Orhan Veli insan unsuru içinde bireyi öne alan yaşam tarzı ile Üsküdar da Çamlıca Tepesinde sıkıntıların biteceğinden söz açar. Bu söz açış trajik bir yalnızlığı özünde barındıran, hayatın sıkıntılarını dillendiren bir bahsediştir. Gemilerim adını taşıyan ve pek bilinmeyen bir şiirinde ise Orhan Veli Çocuk masumluğunda yalın bir duyarlık içinde Kız Kulesinden söz eder: Elifbamın yapraklarında gemilerim, yelkenli gemilerim elifbamın yapraklarında Kız kulesi, gemilerim. 1940 sonrası toplumcu özellikleriyle adını duyuran Rıfat Ilgaz, A.Kadir Meriçboyu gibi şairler, Üsküdar ın toplum katmanlarını şiirlerine katarak öne çıkarlarken, bu şiirlerin muhteva yönünden sığ bir dokuda olmasının önüne geçemezler. Akımlar yönünden bakıldığında ise II. yeni şairlerinin daha ziyade bireysel algılar çerçevesindeki bir duyuş içinde Üsküdar ı işledikleri farkedilmektedir. Bu kuşağın atak şairlerinden İlhan Berk İstanbul Kitabı nın III. bölümü olan Üsküdar da, yoğun fakat Üsküdar azınlıklarının kimliği ve ruh halini Bizans tan Osmanlı ya ve oradan günümüz dünyasına uzanan bir çeşni içinde karmaşık gelgitlerle veren bir tasvir getirir: ve kapanık durgun bir resim Üsküdar. Kapanık, durgun tarihler düşüren bir imparatorluğa.. Yine ikinci yeni kuşağından olmakla beraber özgün-uç noktalarda gezinen Ece Ayhan, bıçkın bir delikanlı ağzını Üsküdar da arar. Ki bunun kökenleri 19. yüzyılın namlı kabadayılarının Üsküdarlı tulumbacılardan olmasına dair folklorik kaynaklarda yer alan bilgileri Ece Ayhan ın iyi kullanmasında arayabiliriz: ayıptır söylemesi vakitsiz üsküdarlıyız abiler Şiirimizin yaşayan en büyük ustalarından Sezai Karakoç ise münhasıran Kızkulesi adını taşıyan şiirinde Kızkulesi imgesi ile İslam uygarlığının özlemlerini kaynaştırır: Bir gün uğurlu bir doğu saatinde Kız kulesi bir zafertakı gibi yükselir... metafizik bir dirilişe koşan ermişliğin eliyle denizin ortasında yükselmiş ışık anıtıdır o
504 ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU 80 sonrası şiirde de farklı açılardan ele alınan Üsküdar, birey-zaman-mekan üçlemesi içinde duyuş ve tasavvurlar yönünden de dönemin şairlerine esin kaynağı olmuştur. Bu açıdan mesela şair Ömer Erdem, Üsküdar adını taşıyan şiirinde Üsküdar ı medeniyetimizin mirası içinde değerlendirir. Ve bu miras Üsküdar ın kutsal kabe toprağı sayılmasının paralelinde bir Asya toprağı olarak Çine kadar uzanan geniş bir coğrafyadır. Şiire konu oluş unsurları yönünden baktığımızda Üsküdar ın fakir ve mütevazi kimliğinin ilk olarak Yahya Kemal le şiirimize girdiğini, bu fakir ve mütevazi kimliğin böyle algılanışının sonraki şairlerde de aynen kaldığını görmekteyiz. Bu kimliğin dışında Üsküdar ın doğal güzelliklerinin tarihi çevre gibi unsurlarının da şiire giriş yönünden baskın çıktığı söylenebilir. Doğal güzelliğin başında gelen Çamlıca muhiti, Boğazın en güzel yerlerinden olmasıyla, bünyesinde barındırdığı ihtişamıyla şairleri cezbeder. Üsküdar ın isminin, camlarına vuran akşam güneşinin altın rengi parıltılar getirmesinden mülhem Chropolis yani altın şehir adını aldığı rivayeti, mesela Necip Fazıl ı etkiler ve Her akşam Camlarında Yangın Çıkan Üsküdar mısrasını söyletir. Sait Faik, Üsküdarın Anadolu kimliği ve çeşniliğini, Köprü adını taşıyan şiirinde Üsküdar kıyılarının ötesindeki Kastamonu Sivas, Safranbolu... Erzurumu.. mısralarıyla ifade eder. Üsküdar Evlerinin Parıldayan Camları, Üsküdarlı Şair Asaf Halet Çelebi de de görünür. Bir İstanbul Beyefendisi olan Ziya Osman Saba, İstanbul adını taşıyan şiirinde Kızkulesi ve Boğaziçinin görkeminin kendisinde uyandırdığı mutluluğu dingin bir ruh hali içinde ifade eder. Konu oluş unsuru yönünden Cahit Sıtkı Üsküdar a hatıralardan bir hatıra olarak yaklaşır. Dönemin şairlerinden Oktay Rıfat, Karacaahmet hakkında bir şiir yazmaktan kendini alamaz. Bu şiirde yalın fakat etkileyici bir anlam bütünü vardır: En rahat anasının serdiği döşekte uyurdu/şimdi burada yatıyor. Genel çerçevede baktığımızda şairler; Üsküdar merkez, çinili Camii, Atik -Valide, Üsküdar Meydan, Karacaahmet Kabristanı, Mimar Sinan Hamamı, Şemsi Paşa Camii, Kız Kulesi, Beylerbeyi, Kandilli, Kuzguncuk, Çengelköy, Sultantepe, İcadiye gibi ayrıntıları şiirlerine katmışlardır. Genelde bu tip ayrıntılı işlemeler, kısa sürede olsa şairlerin bir şekilde Üsküdar da veya Üsküdar ın bir mahallesinde oturmuş olmaları ile çoğalmaktadır. Buna en bariz Örneklerden biri de Üsküdarlı şair Metin Eloğlu ile Can Yücel dir. Doğrudan doğruya Üsküdar da değil de İstanbul da doğan veya İstanbul da yaşayan şairlerde ise yine Üsküdar taşıdığı görkem sayesinde şiirlere girer. Şiir kitabı isimleri açısından Karacaahmet Senfonisi (Hasan İzzettin Dinamo), Üsküdar da Sabah Oldu (Rıfat Ilgaz), Aşağısı Üsküdar (Ali Asker Barut) adını taşıyan kitaplar öne çıkan eserlerdir. Buraya kadar kısa bir değerlendirmesini yaptığımız şairlerde ve şiirlerinde görüldüğü gibi Üsküdar esasen, İstanbul u gören ve İstanbul da yaşayan hiçbir şairin görmezden gelemeyeceği bir büyük şiirin kendisidir.