1. Bölüm Böbür Tepesi nde Her şey, bir öğleden sonra, küçük ve huzurlu Limonlu Bayır kasabasında başladı. Yaz neredeyse bitmişti ve gün, zamandan yapılmış devasa, parlak bir panter gibi tembel tembel esniyordu. Ağaçlarda kuşlar, oyuklarda tavşanlar cıvıldıyor ve tilkinin biri, ıslıkla bir şarkı mırıldanarak tren yolunda yürürken, bir zamanlar sevdiği dişi bir tilkiyi düşünüyordu. Böbür Tepesi nde küçük bir kız oturmuş Aceminin Kazandığı Ödüller adında bir kitap 9
okuyordu. Bu kızın adı Polly ydi ve arkadaş olabileceğiniz tipte bir kızdı. Koşmak, zıplamak ve dizindeki yaraların kabuklarını soymak konusunda harikaydı ve saçmalıklara hiç vakti yoktu, tamam mı? Cesur, dürüst ve doğrucuydu; gülünce güneş ışığı, serüven arayışındaki elmaslar gibi dişlerinden yansırdı. Ama kahkahalar ve elmasımsı dişler şimdi neredeydi? Hiçbir yerde, çünkü Polly sıkılmıştı. Aceminin Kazandığı Ödüller çılgınlıklarla dolu, ama sadece bi kitap, diye mızmızlandı kendi kendine. Buralarda hiç heycanlı bi şey olmuyo.
Hem Köpek Jake de artık Böbür Tepesi ne gelip oynamıyo! Ne yazık ki bu doğruydu. Polly, koca Jake i bütün yaz görmemişti. Ah, o kocaman, kürklü sırtına binip onun bir at ya da uzay gemisi olduğunu düşleyerek gezinmeyi ne çok özlemişti! Jake! diye seslendi umutla. Yakınlarda bir yerlerde bir fareyle kâğıt falan oynuyor olabilirdi, ama hiç yanıt havlaması duymadı. Off, diye of çekti Polly bir of çekerek. Önce macera yoktu, şimdi de Jake yok. Bu hiç adil değil. Ve böylece uzun çimenlere sırtüstü uzandı. Kızgın güneş yeri ısıttıkça o da uzaklara, taa uzaklara süzüldü Polly uyandığında güneş batıyordu ve gün, gölgelerle dolmuştu. Hafif bir esinti, çalılıklara sırlar fısıldadı. Işık çok komikti ve altın rengindeydi; sihir, gizem ve güvelerle doluydu. 11
Her şey ne tuhaf, diye fısıldadı Polly. Saçları havaya kalkmış, tüyleri diken diken olmuştu. Sanki bir şeyler olacaktı. Ve sonra, kesinlikle bir şeyler oldu. Böbür Tepesi nde küçük bir silüet belirdi. Bu, Polly nin bugüne kadar gördüğü en garip küçük adamdı. Öncelikle, yalnızca 15,24 santimetre boyundaydı. Zencefilli çörekten ibaretti ve gözleri kuru üzümdendi. Senin benim gibi yürüyebilmesi için elektrikli kasları vardı ve ne zaman hareket etse vücudundan mavi kıvılcımlar çıkıyordu. Dahası, içi para dolu devasa bir bisküvi kutusu taşıyordu. Sen de bilirsin, para çok para eder ve bu teneke kutuda oldukça fazla para vardı. 12
Bu garip tip, Polly nin yanına atlayarak, Merhaba, dedi. Ben Alan Taylor. Ben Polly, dedi Polly hayretle. Nehirlerden limonatanın aktığı, kaldırımların tekboynuzlarla döşendiği Peribüyülü Rüya Diyarı ndan mı geliyorsun? Lütfen benimle dalga geçme, dedi Alan Taylor. Hayatında hiç elektrikli kasları olan zencefilli çörekten bir adam görmedin mi? Polly, Özür dilerim, görmedim, diye yanıtladı mahcup olarak. Daha dokuz yaşındayım. Ve dalga geçmek gibi bir niyetim yoktu. Peki, tamam, diye karşılık verdi geveze bisküvi. Hadi, biraz para al da arkadaş olalım! diye sürdürdü konuşmasını, ona bir tomar banknot uzatarak. Hayır, senin parana ihtiyacım yok, dedi Polly şaşkınlıkla. Ben seninle zaten arkadaş olurum. Üzülerek, Dünya bu şekilde dönmüyor, dedi Alan Taylor, paraları tekrar teneke kutunun içine tıkarken. Ama yarın vereceğim partiye gel, dedi neşeyle. Buraya yeni taşındım ve tam şu tepenin 13
üstüne KOCAMAN bir malikâne yaptırdım. Bak! İnsanları etkileyip arkadaş edinebilmek için KO- CAMAN olsun istedim. KOCAMAN! Polly tepeye baktı ve işte oradaydı, etrafındaki aydınlatmanın etkisiyle pırıl pırıl ve göz alıcıydı. Nası yani! diye bağırdı. Burada bir kral yaşayabilir! Ya da iki küçük kral. Birlikte yaşayıp saklambaç oynayabilirler. Ama sadece bana ait! diye güldü Alan Taylor. Çok zenginim! Çok zenginim! diye gülüp dans etti ve oradan geçen bir ot bitine banknotlar fırlattı. Beni sevdin mi Polly? Para ister misin? Sana söyledim, dedi Polly sertçe. Arkadaşlık böyle bir şey değildir. 14
Alan Taylor kaşlarını çatarak, Tabii ki böyle bir şeydir, diye yanıt verdi. Ama dinle. Yarın öğleden sonra bana uğra, parti başlamadan. Sana evimi gösterip O ŞEKİLDE etkileyeceğim seni. Evet, gerçek şu ki Polly o muhteşem evin içini görmeyi çok istiyordu. Ayrıca para ve arkadaşlık konularında kafası biraz karışık olsa da Alan Taylor ı sevmişti. Ona içtenlikle teşekkür etti. Reverans yapmaya çalıştı, ama nasıl yapılacağını bilmiyordu. O yüzden sadece kollarını kımıldatıp diye bağırdı ve bunun yetmesini umut etti. İyi deneme, dedi Alan Taylor cömertçe. Şey, artık gitsem iyi olur. Daha davet edip etkilemem gereken tonlarca insan var! Ve çıtır bacaklarıyla koşmaya başladı. Polly o kadar heyecanlıydı ki ne diyeceğini şaşırdı. O yüzden sözcükler yerine bazı sayılar söylemeye başladı. 12! 93! 114! diyordu evine doğru giderken ve çok geçmeden yatağına girmiş; zencefilli çörek adam, partiler ve muhteşem bir şölenin düşünü görüyordu. REVERANS! 15