Sevgili
Aşk Tutulması 2012, İnkılâp Kitabevi Yayın Sanayi ve Ticaret AŞ Yayımcı ve Matbaa Sertifika No: 10614 Bu kitabın her türlü yayın hakkı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası gereğince İnkılâp Kitabevi Yayın Sanayi ve Ticaret AŞ ye aittir. Editör Ahmet Bozkurt Yayıma hazırlayan Sibel Çelik Resimler Nevin Hirik Kapak tasarım Zühal Üçüncü Sayfa tasarım Derya Balcı Kitapta yer alan resimlerin her türlü kullanım hakkı Nevin Hirik e aittir. ISBN: 978-975-10-3293-5 13 14 15 16 9 8 7 6 5 4 3 2 1 Baskı ve Cilt İNKILÂP KİTABEVİ BASKI TESİSLERİ Çobançeşme Mah. Sanayi Cad. Altay Sk. No. 8 34196 Yenibosna İstanbul Tel : (0212) 496 11 11 (Pbx) A Çobançeşme Mah. Sanayi Cad. Altay Sk. No. 8 34196 Yenibosna İstanbul Tel : (0212) 496 11 11 (Pbx) Faks : (0212) 496 11 12 posta@inkilap.com www.inkilap.com
ask tu ulmas SOLMAZ KÂMURAN Resimler NEVİN HİRİK A
Solmaz Kâmuran Solmaz Kâmuran, 14 yıl diş hekimliği yaptıktan sonra mesleğini bırakıp kendini çocukluğundan bu yana gönül bağladığı okuma-yazma serüvenine verdi. Romanları 15 farklı dilde 20 yi aşkın ülkede okuyucularla buluştu. Solmaz Kâmuran yazmak üzerine şunları söylüyor: Yazmak benim için bakmak, görmek ve sonra da gördüğümü düşüncelerimin, duygularımın, hayallerimin süzgecinden geçirip anlatmaktır. Yazmak, bana hem kendi içimin derinliklerini gösterir hem de kendi dışımdaki dünyanın enginliğini. İç içe aynaların gizemli görüntüleridir yansıttıklarım. Şekilleri farklılaştırsa da bu aynalar hep gerçeği gösterir. İnsanın özündeki iyilik ve güzelliği, sevgiyi Yazmak bir çeşit günah çıkarma ve ruhu arılaştırmadır. Hem acı verir hem de sonsuz bir mutluluk
Nevin Hirik Nevin Hirik 1993 te Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ni bitirdi. Aynı yıl Avustralya ya gitti ve o tarihten bu yana Melbourne de yaşıyor. Nevin Hirik sanatını şöyle anlatıyor: İşim benim felsefemdir, hayatımdır, beni yansıtır. O, benim deneyimlerim, tutkularım ve arzularımdır. Onu hayatımdan ayrı bir yere koymam mümkün değildir çünkü o ben im. Bütün acılarım, mutluluklarım, sevgilerim ve duygularım bedenimden kaçıp tuvalime başkaları da onları görebilsin ve hissedebilsin diye yayılır. Orada gizli olan hiçbir şey yoktur, sırlar yoktur; bakarsınız ve her şeyi görürsünüz
, ah portakal hanım
asvetli bir kış akşamı, kuşlar saçak diplerinde büzüşüp uykuya dalar, sıska kediler tırnaklarını K yapraksız ağaçların gövdelerinde bileyerek gece avına hazırlanırken, karanlık sokakta homurtulu bir ses duyuldu. Kuşlar korkuyla uyanıp yerlerinden sıçradı, kediler merdiven altlarına kaçtı. Bu gelen, kanatlı karınca şirketinin motosikletli kuryesiydi. Üzerinde Yaman Rüzgâr yazan 24 numaralı zile bastı, kapı açıldı, içeri girdi, asansör çalışmıyordu, söylenerek çıktı basamakları. Nefes nefese elindeki kutuyu karşısında duran genç adama uzatırken, Umarım kutunun içindekiler çabama değerdir, dedi ve arkasını dönüp gitti. Genç adam kutuyu açtı, kutuda göz alıcı parlaklıkta bir portakal ve küçük bir not vardı, sağa yatık harflerle şöyle yazılmıştı: Sana kendimi mis kokulu bir portakal çiçeği olarak göndermek isterdim; ama ancak olgun bir portakal olarak gelebildim... 9
Yaman Rüzgâr şaşkınlık içinde defalarca okudu kutudaki notu: Sana kendimi mis kokulu bir portakal çiçeği olarak göndermek isterdim; ama ancak olgun bir portakal olarak gelebildim... Portakala dokunamıyordu; korkuyordu bu pütürlü, yuvarlak, kokulu meyveden... Kim yollamıştı bunları... Kutunun üstündeki numaraya telefon etti, meçhul bir gezegenden gelirmiş gibi yankılanıyordu ona cevap veren ses: Buyurun, burası Kırık Aşklar Genel Müdürlüğü, bilin ki size asla yardımcı olamayız, ama yine de anlatın lütfen, bizim görevimiz bu, sizi dinlemek Yok, hayır, maalesef göndericilerle ilgili bilgi veremiyoruz, hem zaten biliyor musunuz buradan her gün kaç bin kırık aşk anısı yolluyoruz, işimiz gerçekten çok zor. Yine de umudunuzu kesmeyin, eğer isterse gönderici sizinle iletişime geçecektir. Genç adam telefonu kapattı, neler oluyordu, elini kutunun içine uzatıp turuncu küreyi avucuna aldı ve alır almaz da adeta tutuşuverdi; göğsünü müthiş bir sıcaklık kaplamıştı, kalbi gümbürtülerle çarpıyordu. Telaşla gizemli portakalı yatak odasına götürüp başucuna koydu ve düşünmeye başladı, kimdi bu Portakal Hanım... 10
Portakalı bilse de portakal çiçeğini hiç koklamamıştı Yaman Rüzgâr. Elindeki içini dışını kavuran notu belki binlerce defa okudu o gece, arada başucunda duran portakala bakıyordu, ona tekrar dokunmaya cesareti yoktu... Sanki dokunsa eriyip gidecekti... Sonunda yoruldu uzandı, ışıkları kapadı, uyku onu kollarına alırken bir fısıltı duydu, Beni mi düşünüyorsun? Yaman Rüzgâr ın nefesi tutuldu, önce kıpırtısız kalakaldı sonra uzanıp lambayı açtı, etrafına bakındı, kimseler yoktu; bu tuhaf olay tamamen dengesini bozmuştu, gaipten gelen sesler bile duyuyordu. Yeniden yattı ve yine düşünmeye başladı, kimdi bu Portakal Hanım, nasıl biriydi, onu nereden tanıyordu, neler oluyordu, karmakarışık düşüncelerin çıkmaz sokağında debelenirken bitap düşmüştü. Acaba hayal mi görüyordu, yoksa rüyada mıydı, ya da bir kâbusun pençesinde miydi? Yavaş yavaş gözleri kapandı ve tam dalacakken yine aynı fısıltı duyuldu, Beni mi düşünüyorsun? Anlamıştı sesin geldiği yeri, bu onun sesiydi, başucundaki portakalın sesi; genizden, iç gıcıklayıcı... Titreyerek elini başucu lambasına uzattı; fısıltı, Açma, dedi, ben sadece karanlıkta konuşabilirim... Genç adam, Kimsiniz, diye mırıldandı, beni nereden tanıyorsunuz? Fısıltı cevap verdi, Bir kere karşılaşmıştık, lunaparkta, zaman tünelinde... Bakışmıştık... 11
Portakal Hanım çok üzgündü, hava kararmıştı ve o hâlâ ortalarda yoktu; Yaman Rüzgâr, dün gece karşılaştıkları lunaparkı hatırlamaya çalışırken yorulmuş ve uyuyup kalmıştı, sabah da erkenden çıkıp gitmişti, kimbilir nereye... Neredesin, diye kendi kendine mırıldandı... Dün geceyi düşündü, durdu Portakal Hanım, kendi mahcubiyetini, onun şaşkınlığını... Acaba alışabilecekler miydi birbirlerine, bu tuhaf ilişkiye; ama belki de hiç geri gelmeyecekti ve bir sabah bir 12
temizlikçi fırlatıp atacaktı bu dalından koparılmış portakalı çöpe... Her şeye razıydı Portakal Hanım, Kırık Aşklar Genel Müdürlüğü ne gittiğinde zaten imzalamıştı o küçük harflerle yazılmış anlaşmayı... Her şey kabulüydü, yine de ağladı... En kötüsü bir portakalın ağlamasıdır; gözyaşları akıp gitmez, içinde birikir ve daha çabuk çürütür... Portakal Hanım yanaklarından akan yaşların durması için dua etti... Bekledi, bekledi, bekledi... 13
Çiçekler gözyaşlarını dışarı döker; meyveler kendi içine... Portakal Hanım çiçek olduğu günleri düşünerek karanlıkta bekliyordu... Bir saatin çıt çıtlarını duyuyordu, zaman geçiyordu, an lar... Her biri yaralıyordu ama biliyordu sonuncusu öldürecekti 14