Bekle Bizi İstanbul ( Eski Şiirler Yeni Türküler Üç Film Birden Tiyatro Oyunları Bir Gün Tek Başına Mavi Karanlık Yeşilçam Dedikleri Türkiye

Benzer belgeler
Vedat Türkali. Özgürlük İçin Kürt Yazıları 1

Bekle Bizi İstanbul ( Eski Şiirler Yeni Türküler Üç Film Birden Eski Filmler Tiyatro Oyunları Bir Gün Tek Başına Mavi Karanlık

Vedat Türkali Bekle Bizi İstanbul (Eski Şiirler Yeni Türküler)

Analık Davası) 2. Eski Filmler-1984 (Otobüs Yolcuları, Karanlıkta Uyananlar, Güneşli Bataklık, Umutsuz Şafaklar) da yayımlanan Tek Kişilik

ANTALYA ALTIN PORTAKAL'DA JÜRİ HEYECANI!

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu.

Bekle Bizi İstanbul ( Eski Şiirler Yeni Türküler Üç Film Birden Tiyatro Oyunları Bir Gün Tek Başına Mavi Karanlık Yeşilçam Dedikleri Türkiye

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

7.2 Uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan ve bildiri kitabında (Proceedings) basılan bildiriler

YÖNETMEN, SENARİST, YAPIMCI DERVİŞ ZAİM İN ÖZGEÇMİŞİ

Vural ÇAVUŞOĞLU YÖNETMEN VURAL ÇAVUŞOĞLU

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

Hans Christian Andersen Tahsin Yücel ( Ayşın Delibaş Eroğlu (

MATBAACILIK OYUNCAĞI

EK - 4A. : Ünalan Caddesi Boğaziçi Sitesi Blok: 8 Daire: 7 Üsküdar - İstanbul. : / 2745 : haytekin@maltepe.edu.tr

Vural ÇAVUŞOĞLU YÖNETMEN

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. "dipnot

SİNEMA YÖNETMENİ TANIM

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Uluslararası İzmir Film Festivali ilk kez 1990 yılında düzenlenmeye başladı. 11 kez düzenlenen Festivale 2000 yılında ara verildi.

Vedat Türkali. Üç Film Birden. Senaryolar

TÜRK EDEBİYATINDA 26 DURAK 254 ŞAİR VE YAZAR

BODRUM DA KASIM AYINDA DENİZ KEYFİ

ŞİMDİKİ ÇOCUKLAR HÂLÂ HARİKA

YAŞAM İÇİN EĞİTİM. Lena Merkle Yeşildağ - Cavit Yeşildağ

KUKLA ÇOCUK TİYATROSU

BİR ACAYİP SOYGUN ADANA İŞİ. - Basın Toplantısı Haber Küpürleri Ocak 2015 Adana Hilton Otel

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Sinema Bilim Dalı Doktora Programı:

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Çetin Öner. Roman GÜLİBİK. Çeviren: Aslı Özer. 26. basım. Resimleyen: Orhan Peker

Günlük Kent Gazetesi

Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl. Son Dönem Korku Sinemasında Vampir Karakterinin Dönüşümü Danışman: Yrd. Doç. Dr. Melek Atabey

Brighton Ekolü. Film d'art (yapımevi)

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

DÜŞÜN (Düşünce Özgürlüğü Derneği) Nacak Sok. 21/11 TR ISTANBUL

Orhan benim için şarkı yazardı

Beşiktaş Gazetesi. Her Cuma yeni bir film

BARIŞ MANÇO NUN 7 DEN 77 YE DİZİSİ FOTOĞRAFLARLA BODRUM DA

Cumhuriyet Halk Partisi

15 günlük kısa dönem Avrupa gönüllü hizmeti projemi bitirdikten sonra Türkiye ye döndüm ve sizinle oradaki anılarımı bir raporda paylaşmak istedim.

-rr (-ratçi KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI: 961 HALDUN TANER. Mustafa MİYASOĞLU TÜRK BÜYÜKLERİ DİZİSİ : 98

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

Portakal'a 'Türkiye sineması' damga vurdu!

Cumhuriyet Halk Partisi

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl. Lise (Türkçe Sosyal) İstek Semiha Şakir Lisesi Y. Lisans İşletme Fakültesi Marmara Üniversitesi 2007

DRAMATİK METİN YAZARI

''Hepimiz Atatürk'üz''

VEDAT TÜRKALİ Asıl adı Abdülkadir Pirhasan yılında Samsun da doğdu. İstanbul Üniversitesi Türkoloji Bölümü'nü bitirdi. Maltepe ve Kuleli Askeri

Kırkayak Kültür - Sinema Atölyesi Çarşamba gösterimleri Mart ayı programı açıklandı. Saklı Yarı: Kadın

Arda Alyanak Daniela Palumbo Filiz Özdem Carla Manea

ULUSAL UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI YÖNETMELİĞİ

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT

Yönetmen VIJAY KRISHNA ACHARYA. Yapımcılar ADITYA CHOPRA. Türü Aksiyon. Oyuncular AAMIR KHAN KATRINA KAIF TABRETT BETHELL

Yüksek. Eğitim bilimleri. Eğitim bilimleri

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

ÖZEL OKAN İLKOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

İDİL DİZDAR, HEM OYUNCU HEM YÖNETMEN

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

TÜRKĠYE SOSYAL, EKONOMĠK VE POLĠTĠK ANALĠZ II

Panzehir 9 Mayıs ta Sinemalarda - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU 27. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ EDEBİYATTA GENÇ OLMAK CAK 2018

KARŞILAŞMA. Sergi Kataloğu. Peker Sanat Yayını 16 Ankara, Haziran Sanat Danışmanı İbrahim Karaoğlu. Fotoğraflar Sanatçıların arşivinden

CANIM KARDEŞİM BENİM 3D ANİMASYON FİLMİ BASIN KİTİ

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU

MAVİ KUŞU GÖREN VAR MI?

ULUSAL UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI YÖNETMELİĞİ

Bilim,Sevgi,Hoşgörü.

Uçan Süpürge İçin Ankara'ya Geliyorlar

Sonrası. Jewett, Keman. Özcan Ulucan, Keman. Tuba Özkan, Viyola. Ozan Tunca, Cello. Program ile ilgili detaylar ise

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

TOPRAĞIN ÇOCUKLARI OYUNCU BİYOGRAFİLERİ KEMAL ÖĞRETMEN

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

İnsan Oyunla Başlar Hayata

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl. Lisans Gazetecilik İstanbul Üniversitesi 1993

Babamın Sihirli Küresi AYTÜL AKAL

Yorumluyorum. Ceza Hukuku Perspektifinden Güncel Olaylara Bakış

Festivalin Tarihçesi

bir ORHAN ESKİKÖY filmi MUHAMMET UZUNER JALE ARIKAN BESTE KÖKDEMİR AHMET VARLI

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

2015, Tudem Eğitim Hizmetleri San. Tic. A. Ş. 1476/1 Sok. No:10/51 Alsancak-Konak/İZMİR

Belmin Söylemez: Bütün mesele, bir şeyi anlatmaya çalışmak ve farklı yöntemler denemek

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TÜRKÇE

YARATICI YAZMA TEKNİKLERİ GÜZ, 2017

d) Yarışmaya 01 Ocak 2015 tarihinden sonra yapılmış ve Eser İşletme Belgesi almış olan filmler katılabilir.

Bayrampaşa'da Erzincanlı Var

DORA DALGIÇ (ZEYNEP) TANSEL ÖNGEL (MEHMET)

Genç Yazar Muhammed Akbulut Edebiyat alanında popüler olmaktan ziyade gençlere örnek olmak isterim.

HERMAN MELVILLE BEYAZ BALİNA

AĞUSTOS 2016 PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA CUMARTESİ PAZAR

Transkript:

VEDAT TÜRKALİ Asıl adı Abdülkadir Pirhasan. 1919 yılında Samsun da doğdu. İstanbul Üniversitesi Türkoloji Bölümü nü bitirdi. Maltepe ve Kuleli Askeri Lisesi nde edebiyat öğretmenliği yaptı. 1951 de siyasal eylemlerde bulunmakla suçlanarak tutuklandı. Askeri mahkeme tarafından dokuz yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yedi yıl sonra koşullu olarak serbest bırakıldı. Vedat Türkali 1944-1950 yılları arasındaki ağır baskı döneminde devrimci sanat çevrelerinde ilk kez el altında dolaştırılan gizli şiirleriyle (özellikle İstanbul şiiri ile) tanındı. Şiir uğraşlarını gizlilik döneminden sonra düştüğü hapishane süresince de sürdürdü. Bütün şiirleri Bekle Bizi İstanbul (Eski Şiirler Yeni Türküler) 1979 yılında yayımlandı. 1958 yılında cezaevinden çıktıktan sonra sinema alanında çalıştı. 40 ın üzerinde senaryo yazdı ve üç filmin yönetmenliğini yaptı. Senaryolarını Vedat Türkali takma adıyla yazıyordu. Film alanındaki emekleri günümüz Türk Sineması nda seçkin bir yer tutar. Geniş izleyici yığınlarını da saran bu çalışmalarının genç Türk Sineması nın oluşum ve gelişiminde etkin bir yeri olduğu bilinen bir gerçektir. Bu Gemi Nereye (1985) adlı düzyazı, söyleşi ve soruşturmalarından oluşan kitabı, Türk Sineması üzerine araştırma yapacaklar için kaynakça niteliğindedir. Önsözlerinde Türk Sineması nın yapısı ile ilgili önemli açıklamaları içeren iki senaryo kitabı var: 1. Üç Film Birden (1979; Bedrana, Kara Çarşaflı Gelin, Analık Davası) 2. Eski Filmler (1984; Otobüs Yolcuları, Karanlıkta Uyananlar, Güneşli Bataklık, Umutsuz Şafaklar). Yazdığı dört tiyatro oyunu, ulusal gelenek ve değerlere dayanan oyunlar olarak (ikisi türkülerle işlenmiş epik yapıda) özgün öncü nitelikler taşır. 141. Basamak, 1970 de Ankara da sergilendi. Bu Ölü Kalkacak, 1976 yılında İstanbul Belediye Şehir Tiyatrosu nda sergilenirken yasaklandı. Dallar Yeşil Olmalı, 1985 te yayımlandı. Yazdığı son tiyatro oyunu olan Şeytanın Kaşık Oyunları (2000) deprem konusunu işlemektedir. Bu dört tiyatro oyunu, Tiyatro Oyunları adıyla Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanmıştır. 1974 yılında yayımlanan ilk romanı Bir Gün Tek Başına da 27 Mayıs askeri darbesi öncesindeki Türkiye aydınlarının bunalımlı çıkmazını sergiler. Bu roman sanatsal ve yazınsal görüşlerinden ödün vermeden sinematografik özelliklerin romana aktarıldığı üstün başarılı bir yapıt olarak heyecanla karşılanmıştır. Vedat Türkali, Türkiye Yazarlar Sendikası ve Barış Derneği yöneticilik ve üyeliklerinde bulundu. Aydınlar Dilekçesi ve Barış Derneği davalarından yargılandı. İkinci romanı Mavi Karanlık ağır koşullarda aydınlar arası hesaplaşmaya dayanan umutsuz bir sevi romanı olarak 1983 te yayımlandı. Üçüncü romanı Yeşilçam Dedikleri Türkiye (1986) için Türk romanında bir dönüm noktasıdır denebilir. Bu yapıtında da Türkali, bir tarih parçasının karmaşasındaki Türkiye nin çelişkilerle yüklü acı tatlı serüvenini bölüşen tanıklarıyla yüz yüze getiriyor okuyanları. 1990 da yayımlanan Tek Kişilik Ölüm, gerçek kişilere ve gerçek olaylara dayalı bir dönem romanıdır. Daha sonraki on yıl boyunca Türkiye Komünist Partisi nin tarihi niteliğindeki, İkinci Dünya Savaşı döneminin siyasal yapısının sergilendiği Güven (2005) adlı iki ciltlik romanını yazar. Bu romanı rahat yazmak için 10 yıl Londra da kalır. Komünist (2001) adlı bir anı kitabı vardır. Bu kitap çocukluğundan ve tutuklanma sürecine kadarki yaşamından kesitler içerir.

2004 yılında yayımlanan ve ayrıksı bir aşkı anlatan Kayıp Romanlar adlı romanı ise 90 lı yıllar Türkiye sini, siyasi sürgünden ülkesine dönen emekli bir doktorun gözünden anlatır. Bir İstanbul romanıdır ancak romanın akışı İstanbul dan Diyarbakır a, oradan da İsviçre ye kadar uzanır. Yalancı Tanıklar Kahvesi (2009), 12 Eylül e giden süreçte geçer. Kökleri o yıllara dayanan ve ağırlığını günümüzde çokça hissettiren toplumsal ve siyasal gelişmeler, çatışmalar, toplumsal güç olarak din ve sendikalaşmalar gibi konuların ve olayların sağlam bir fon oluşturduğu roman, 12 Eylül darbesine doğru giderken, kahramanlarının hayatları üzerinden farklı bir bakış açısı getiriyor. Önce film ve daha sonra 80 bölümlük TV dizisi olarak oldukça ses getiren Fatmagül ün Suçu Ne? 2011 yılında roman olarak yayımlanmıştır. İlk baskısı Ayrıntı Yayınları ndan çıkan Bitti Bitti Bitmedi (2014) romanında ise Türkiye nin tartışmalı konularından olan Ermeni meselesini de mercek altına almıştır. Bunların dışında düzyazıları, söyleşileri, savunmaları Tüm Yazıları Konuşmaları (2001), Tüm Yazıları Konuşmaları 2 (2014) adlı kitaplarda toplanmıştır. Ayrıca yazarın Kürt sorunu ile ilgili yazıları Özgürlük İçin Kürt Yazıları (2002), Özgürlük İçin Kürt Yazıları 2 (2014) adlı kitaplarında yer almaktadır. Vedat Türkali, senaryoları, oyunları ve romanları ile ulusal ve uluslararası alanda birçok ödül almıştır. Bir Gün Tek Başına adlı romanı ile 1974 Milliyet Roman ödülü ve 1976 Orhan Kemal Roman ödülü; Çekoslovakya da Carlovy Vary Film Festivali nde Bedrana filmiyle, 1982 Cidale, Güneşli Bataklık ile 1982 sendika ödüllerinden başka Dallar Yeşil Olmalı oyunu ile de 1970 TRT Sanat ödüllerini almıştır. 1 Mayıs 2004-1 Mayıs 2005 yılı, aydınların, sanatçıların, kültür sanat kurumlarının ve insan hakları savunucularının katılımı ile Vedat Türkali Yılı ilan edilmiştir. Çok çeşitli etkinliklerle geçen bu bir yıl, ilk kez yaşayan bir aydına armağan edilmiştir. Vedat Türkali, son olarak 2016 da Sarıyer Belediyesi nin düzenlediği, ilkini Yaşar Kemal in, ikincisini Zülfü Livaneli nin aldığı Beyaz Martı Edebiyat Onur Ödülü ne layık görüldü. Edebiyatın çeşitli alanlarında muntazam eserler yaratan Vedat Türkali, 29 Ağustos 2016 da aramızdan ayrıldı.

Vedat Türkali Eski Filmler Senaryolar

Ayrıntı: 1221 Türkçe Edebiyat Dizisi: 59 Eski Filmler Senaryolar Vedat Türkali Son Okuma Ahmet Batmaz Vedat Türkali, 2009 Bu kitabın tüm yayım hakları Ayrıntı Yayınları na aittir. Kapak Tasarımı Gökçe Alper Kapak Fotoğrafı istock Unreleased / ByeByeTokyo / Getty Images Turkey Dizgi Kâni Kumanovalı Baskı ve Cilt Ali Laçin - Barış Matbaa-Mücellit Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No. 286 Topkapı/Zeytinburnu - İstanbul - Tel. 0212 567 11 00 Sertifika No: 33160 Cem Yayınları, 1983 Gendaş Yayınları, 2003 Ayrıntı Yayınları nda, Birinci Basım: 2018 Baskı Adedi 1000 ISBN 978-605-314-312-3 Sertifika No: 10704 AYRINTI YAYINLARI Basım Dağıtım San. ve Tic. A.Ş. Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No.: 3 Cağaloğlu-İstanbul Tel.: (0212) 512 15 00 Faks: (0212) 512 15 11 www.ayrintiyayinlari.com.tr & info@ayrintiyayinlari.com.tr twitter.com/ayrintiyayinevi facebook.com/ayrintiyayinevi instagram.com/ayrintiyayinlari

Ertem Göreç e

VEDAT TÜRKALİ ESERLERİ BİR GÜN TEK BAŞINA MAVİ KARANLIK YEŞİLÇAM DEDİKLERİ TÜRKİYE TEK KİŞİLİK ÖLÜM GÜVEN-1, GÜVEN-2 KOMÜNİST YALANCI TANIKLAR KAHVESİ BİTTİ BİTTİ BİTMEDİ FATMAGÜL ÜN SUÇU NE? BEKLE BİZİ İSTANBUL ÖZGÜRLÜK İÇİN KÜRT YAZILARI 2 TÜM YAZILARI KONUŞMALARI 2 ÜÇ FİLM BİRDEN Senaryolar TIYATRO OYUNLARI ESKİ FİLMLER Senaryolar

İçindekiler Otobüs Yolcuları...39 Karanlıkta Uyananlar...143 Bedrana...273 Bedrana...275 Hamuş...283 Umutsuz Şafaklar...353 Bir Mahkûmiyet in Ders Çıkarılacak Öyküsü...429

Eski filmler sözü, kimi küçümsemeyi, kimi özlemi verir. Kitaptaki senaryolardan yapılmış filmler çeyrek yüzyılı bulan sinema çalışmalarımın çeşitli dönemlerdeki anılarını taşıdığından olacak, bu sözlerin özlem yanı benim için ağır basıyor. Çıktıklarında ilgiyle, çoğu kez de övgülerle karşılanan bu filmlerin küçümsenecek şeyler olduğunu da sanmıyorum. Filmlerin yapılışıyla ilgili olayları, oluşum serüvenini anlatırken yan tutmamaya, abartmamaya, olayları geliştikleri çizgide sergilemeye çalışacağım. Bıraktıklarımızın, Türk Sineması nın geçmişiyle ilgilenenler için güvenilir belge niteliği taşıması gerekliliğine inanıyorum. Türk Sineması nın öteden beri yinelediğimiz yapısal gerçekleri üstünde, daha önce yayınladığımız Üç Film Birden* * Vedat Türkali, Üç Film Birden, Ayrıntı Yay., 2017. 9

adlı kitabımızın önsözünde, oldukça ayrıntılı durduğumuz için, konuya burada şöyle bir değinivermeyi yeterli sayacağız. Endüstriyel bir sanat olarak sinemanın önemli kusuru sermayeye bağımlı doğmasıdır. Bu bağımlılık, pazar için mal üretmenin çeşitli zorunluluklarını sinemanın ürünü filme yükleyerek onu, içinden çıktığı toplumun sosyoekonomik yapısına göbeğinden bağlar. Bizim sinemamız da sosyoekonomik yapımızın yansımasını, bir üretim kesimi olarak, bütün ağırlığıyla taşıyagelmiştir. Bu yansıma şöyle özetlenebilir. Özgür atılımcı olması gereken film yapımcısı, özgür atılımı baltalayan bizdeki bütün yapısal engellerin; sinema salonu sahiplerinin, bölge işletmecilerinin, tefecilerin, hammadde, film araç-gereç dışalımcılarının kıskacındadır. İç pazar, hem kamuoyunca, hem sansürce, öncelikli, ayrıcalıklı karşılanan yabancı filmlerin yağmasındadır. Tepesindeki sansür kılıcı gün günden keskinleşir, karabasan olur. Bunlara bir de, teknik yetersizlikler, gerilikler içindeki stüdyoların durumunu eklediniz mi, Türkiye de film yapımının nasıl umut kırıcı engellerle dolu bir iş olduğu açık seçik ortaya çıkar. Dört senaryo var bu kitapta: Otobüs Yolcuları, Karanlıkta Uyananlar, Umutsuz Şafaklar, Bedrana. Üçüncü senaryonun apayrı bir serüveni oldu: Çalındı, bir şirketçe Batsın Bu Dünya adıyla film yapıldı. Sırası gelince anlatacağız. Otobüs Yolcuları yla Karanlıkta Uyananlar ın yönetmeni Ertem Göreç le sinemaya ilk girdiğim günlerde başlayan işbirliğimiz, arkadaşlığımız, acı tatlı anılarla dolu olduğu kadar sinema çalışmalarımın da en yoğun dönemini oluşturur. Kitaplardan edindiklerimin çok üstünde, sinema pratiğini öğrenmemde, Türk Sineması nı tanımamda bana değerli yardımlar sağlayan, yol göstericilik eden Ertem Göreç ten söze başlamak, gerekli çoğu şeyi açıklayıcı olacak. 58 de, Babıâli de yayıncılığa kalkıştığımda, gülmece kitapları basarken, yanımıza gidip gelen genç bir sinemacıyla baş- 10

ladı Türk Sineması yla ilk ilişkim. Bir senaryo üstünde birlikte çalışma denemelerine giriştiğimizi de anımsıyorum. Fakat sinemaya asıl girişim Kemal İnci nin, Suphi Kaner le ortak yapımları, Fatma Girik in de ilk filmlerinden, Üsküdar İskelesi adlı filmin senaryosuna katılmamladır. Evimde yapılan bu çalışmalara Kemal İnci nin birlikte getirdiği Ertem Göreç le tanışmamız da, yaşamımda dönüm noktası oldu denebilir. Üsküdar İskelesi nin çekimlerine gidiyordum çoğu kez; suflörlük ediyordum. Filmler sessiz çekildiğinden, oyuncular oyunları sırasında alıcı yanından söylenen sözleri yinelerler. Bu suflörlük işi daha çok ikinci, üçüncü asistanlara yaptırılır. Benim gönüllü yapmaya kalkışmam yadırgandı önce. Oysa provalarda oyunculara metnin gerektirdiği oyunu anlatma olanağını buluyordum; bu da bana hiç önemsiz görünmüyordu. Filmin erkek başoyuncusu Suphi Kaner yönetiyordu filmi. Biraz koşulların, daha çok da alkolün yarattığı çöküntüyle çok genç yaşta kendine kıyan Suphi, tiyatrodan, tuluatçılar arasından gelen üstün bir komedi yeteneğiydi ya, film yönetmenliği bir ilk hevesti. Prodüksiyon olanaklarının sınırlılığı çoğu oyuncuların pek tanınmamış yakınları arasından, hatır gönül imeceye (ben de öyle) toplanması, konunun sıradanlığı, Üsküdar İskelesi ni ilkel bir Yeşilçam filmi olarak çıkardı ortaya. Filmin gene de bir tutarlılığı, iyi kötü bir bütünlüğü, bir tartımı vardı ki, Ertem Göreç in senaryo çalışmalarına katılmasından başka birçok gün çekime de yardımcı olup çoğu sahneyi yönetmesinden geliyordu bu. Uğraşına tutkuyla sarılan, büyük savlara kalkışmaksızın önemli işler kotaracak yetenekte, pırıl pırıl bir gençti Ertem Göreç. Orta denecek boyuna bakmadan basketbola kalkışmış, uzun boyluların ola ki iki katı çalışarak basketbol milli takımına girmeyi başarmıştı. Gerçekten, tam bir sportmendi ahlak olarak da. Daha ilk çalışma gününde, içten bir yakınlık, ondan da öte saygı duymuştum bu genç adama. Çocuk denecek yaşta liseden ayrılıp film stüdyosunda çalış- 11

maya başlamıştı. Türkiye nin en büyük montajcısı sayılıyordu o dönemde. Ustası Orhan Atasoy dan saygıyla, bağlılıkla söz ederdi sık sık. Çok dinler, az konuşur, en gerekli şeyi, en az sözcükle söyleyiverirdi. Sinemaya epeyi hazırlıklı gelmiş sayılırdım. Teorik düzeyde bir şeyler bellemiştim. Konuşmalarım çevremde saygınlık yaratıyordu; ama Ertem Göreç in yılların birikiminden gelen pratik bilgisi yanında bildiklerim pek de işe yarıyor denemezdi. Sinemayı, daha doğrusu bizim sinemamızı iyi biliyordu Ertem Göreç. O da bana yakınlık duymuş olmalı ki, umulmayacak kadar çabuk gelişen bir dostluk kuruldu aramızda. Bu dostluğun yakın arkadaşlığa, işbirliğine dönüşmesine gene de epeyi engel vardı. Benim asla dayanamayacağım bir şey, Yeşilçam daki yaygın alışkanlık, şimdi geliyorum diye ayrılıp, sözgelimi yirmi gün sonra uğramak ya da buluşma saatini bir iki saat geçirmek, Ertem için de doğal sayılabilirdi. Belki de iş düzenindeki çarpıklıktan gelen bu tür aksamaları bağışlamayacağımı Ertem e anlatıncaya kadar epeyi sürtüşme geçti aramızda. İkinci, belki de asıl önemli engel, benim yıllar süren bir siyasal hükümlülükten sonra cezaevinden yeni çıkmış olmamdı. Yıl 58-59 du; Demokrat Parti iktidarının en baskılı günleri yaşanıyordu. Benim sinemaya girme çabamı gören çoğu arkadaşlar, haklı olarak, hiç de umutlandırıcı konuşmuyorlardı. Öyle bir sinema tutkulusuydum ki söylenenler kulağıma bile girmiyordu. Ertem de umursamaz görünüyordu durumuma. Önyargısı yoktu. Çekingen bir merakı oluşmaya başlamıştı belki. Açık politik bir davranıştan kılı kırk yaran bir titizlikle kaçtığımı da görüyordu. Kardeşler adlı pek sudan bir film öykümü sevmiş, onun çekimi için olanaklar aramaya başlamıştı. Kısa bir sürede buldu da. Kameraman Orhan Kapkı yla ortağı Şevket Kıymaz ın kurmayı düşündükleri bir film yapım ortaklığının ilk filmi olacaktı Kardeşler. Dört bin liraya yapılan anlaşmaya göre, kalanı senaryo onaylandıktan sonra ödenmek üzere, bin (ya da iki bin?) lira avansımı aldım. Sinemada aldığım ilk para 12

budur. Ertem Göreç daha önce başarısız bir yönetmenlik denemesi geçirmişti. Memduh Ün ün asistanlığını yapıyordu uzun yıllardır. İlk filminin yapımcısıydı Memduh Ün. Başarısı için değil, başarısızlığı için gerekli koşulların yaratılmasında Memduh Ün ün örtülü veya açık büyük payını çevredeki herkes gibi ben de anlamaya başlamıştım. Bunu en son anlayan da Ertem olacaktı. Alışkanlığıyla, ustasına bağlılığını da tutkuya vardırdığından, içinden duyduğu bu gerçeği dile getirmek istemiyordu belki de... Birlikte iyi şeyler yapabileceğimize gün günden inanmaya başlamıştım. Onun sinema birikimiyle benim sanat edebiyat konusunda edindiklerimin dayanışmasından bir yerlere varılabilirdi. Genelde doğru olan bu yargı, ayrıntılara, uygulamalara inildi mi, ne sıkıntılara, ne bunalımlara, ne çatışmalara götürecekti bizi, onu da zaman gösterecekti. Sinemada zaman, film şeridinin makine önünde kayması gibi akıp gider. Bir filmin yapımından önce, günleri, geceleri kaplayan ne coşkulu konuşmalar, ne tatlı söyleşiler yaşanır. Film denen ürün daha doğmadan bu veryansın düşlemelerle sarıp sarmalanır. 27 Mayıs İhtilali patladığında nice tartışmaları, nice sıcak söyleşileri geride bırakmıştık biz de... Kardeşler filmini de gerçekleştirememiştik daha. Ben bu ara, Atıf Yılmaz ın aracılığıyla Güven Film den bir senaryo almıştım. Peride Celal in Kızıl Vazo adlı romanından film çıkarmaya çalışıyordum. Beyazıt ta, Ankara da 28-29 Nisan olayları yaşanırken ben evde, bu tatsız uğraş içindeydim; yaptığım işe sövüp saymalarla... İstanbul Polis Müdürlüğü Birinci Şube ye çağırdılar o günler. Gittik. Koca bir liste hazırlanmış. Sıkıyönetim Komutanlığı bizim İstanbul dan uzaklaşmamızı istiyormuş. Ortalığı biz mi karıştırmış oluyorduk ne? Sonradan bunun Demokrat Parti militanlarınca tasarlanan kahpece bir oyun girişimi olduğunu çeşitli kanallardan duyduk. Bir Gün Tek Başına da sözü edilen kanlı kıyım budur. Sıkıyönetim Komutanlığı nın diretip karşı çıkmasıyla kurtul- 13

muşuz!... Yıllar geçmesine karşın bu konuda bir açıklama da yapılmadı. Sinemada çalışma engelleri, 27 Mayıs İhtilali yle birlikte, bir ölçüde benim için de azalıyor demekti. Bir başka güzel rastlantı da, sinemada o günlerde Nusret İkbal adlı bir yapımcının, Be-Ya Film Ortaklığı nın başında bulunmasıydı. Be Ya Film le önce, bir türlü gerçekleşemeyen Kardeşler filmi için anlaştık. Fransa da, İngiltere de öğretim görmüş, kolej çıkışlı, her türden düşünceye açık, keyfine düşkün Nusret İkbal in tatlı bir kişiliği vardı. Çok iyi bir yapımcı olmak için tek eksiği, hiçbir şeyi öyle pek ciddiye almamasıydı belki. Bir olay anlatayım. Yılanların Öcü nü, sansür üst üste geri çevirmiş. Be-Ya Film in parasal durumu da pek parlak değil. Ankara daki aklı başında kişilerin uğraşıyla olanak sağlanıp, buluşma saati bir gün önceden bildirilmiş; Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel e çıkılacak. Tek umut o. Buluşma saatine on dakika var. Nusret İkbal yok ortalarda. Birlikte gideceği arkadaşlar deli gibi arıyorlar Nusret İkbal i. Ankara Palas ta berberde buluyorlar; koltuğa yaslanmış, keyfince sakal tıraşı olmaktadır. Köşke yirmi dakikalık gecikmeyle gidiliyor. Yüklendiği sorumluluğun bilincini sürekli gölgelemiş bu umursamazlık, iyice çıkmaza girince oldukça ağır, acılı günler yaşattı Nusret İkbal e. Çağdaş yapımcı tipine çok yaklaşan bu değerli insanı sonunda yitirdi sinemamız. Nusret İkbal i tanıyınca, yeni, iyi şeyler yapmaya yanaşacak bir yapımcı bulduğumuza inanmıştım. Yıllardır kafamda dolaşan bir tasarı vardı. İstanbul a ilk gelen burunsuz belediye otobüsleri Nişantaşı nda, şimdiki Ankara Pazarı nın bulunduğu köşeden kalkıp, yeni açılmış Unkapanı Köprüsü, Aksaray yoluyla, Beyazıt, Sirkeci, Karaköy, Dolmabahçe, Maçka dan dönerek ring seferleri yapıyordu. İstanbul un çarpıcı güzelliklerini ortaya çıkaran yeni yollardaki bu yeni otobüsler de o günlerde başka bir hava getirmişti kente. Sağda, şoför yerine dikey konmuş kanepenin burnunda oturup yollara, çevreye 14

bakarak, şoförle birlikte kentte bir tur atmak tatlı bir geziydi. Yollar her saatte arabalarla tıklım tıklım değildi daha. Özel arabası olanlar sayılıydı. Çoğu varlıklı kişilerin otobüse binmesi de doğaldı. Nişantaşı nda öğrenci genç kız görünümünde varlıklı bir kadının, bir gün gelip otobüsün burnuna oturması takılmıştı kafama. Sırtını arabadakilere dönmüş bu güzel kadına, alaylı bakan şoför de bıçkın bir oğlan... Esin kaynağı bu, Otobüs Yolcuları filminin. Daha doğrusu bu olayın, Yeşilçam kalıplarına vurulması... Ertem e de iyi gelmişti. Öykü biçimini alınca tipler, olayın geçtiği yer değiştiği gibi, 27 Mayıs ın getirdiği görece özgürlük ortamında film, toplumsal-eleştirel bir içerik de kazandı. Kent kıyısında Güvenevler adıyla bir ortaklığın yaptırdığı yapılardaki yolsuzluk, o günkü gazetelerde de yer almış, yöneticileri tutuklanıp mahkemelere götürülmüşlerdi. Halkı, orta katmanları, onların başlarını sokacakları bir yuvaya kavuşma özlemlerini sömüren, dalavereci yapı ortaklıklarının serüveniydi anlatacağımız. Yakasını Güvenevler oyununa kaptırıp, canı yanmış birkaç da yakın arkadaşımız vardı. Onlardan aldık Güvenevler dosyasını, ayrıntılarıyla inceledik. Otobüs şoförüyle, arabanın burnundaki çalımlı kız öyküsü oturmuştu bu olaya. Gerisi, Ertem in deyimiyle, denenmiş Yeşilçam kalıplarına yerleştirmekti anlatılacakları. Kız zengin, oğlan fakir, baba kötü, ortalık iyice karışık... Sonunda, kötüler cezalarını bulur; iyiler üste çıkar. Mutlu son. Kötülerin, kötülüklerin kaynağı, biraz olsun belirlensin, mutlu son da biraz gerçek olsun diye epeyi tartışmalar geçti aramızda. Yineleyeyim, her şey Yeşilçam estetiğinin çerçevesindeydi... Yani, Amerikan ticari sinemasının dramatik şemasından, kurgusundan etkilenmiş yerli film anlayışının ürünüydü. Anlatılanlara bir ölçüde toplumsal içerik kazandırmıştı. Bu kadarının bile ne çarpıcı yenilik sayılacağı, sinemamıza nasıl taze bir hava getireceği film ortaya çıkınca anlaşıldı. Otobüs Yolcuları coşkulu övgülerle karşılanacak, o güne dek az görülmüş parlak bir gişeye kavuşacaktı. 15

Büyük bir oyuncu kadrosu gerektirmişti film. Şimdi çoğunu yitirdiğimiz kimler yoktu ki oyuncular arasında?... Ayhan Işık, Atıf Kaptan, Avni Dilligil, Salih Tozan, Ahmet Tarık Tekçe, Senih Orkan, Ziya Metin, Muallâ Sürer, Selâhattin İçsel, Suphi Kaner, Renan Fosforoğlu, Diclehan Baban, Suna Pekuysal, Reha Yurdakul; daha bir sürü ad. Film o günün parasıyla 320.000 liraya çıktı. Filmlerin genellikle 120-200 bin TL arasında yapıldığı yıllar... Otobüs Yolcuları nın bir başka özelliği de, sinemaya yeni girmiş, birkaç filmde ikinci, üçüncü ad olarak görünen 16 yaşlarındaki bir kızı ilk kez başa çıkarmasıydı. Oraya rastlantı olarak çıkmadığını kanıtlamış, o günden bugüne başta kalmasını bilmiş Türkân Şoray dı bu. İlginç bir öyküsü var olayın. Otobüs Yolcuları na çalışmalarımızda düşündüğümüz kızla oğlan, o günün en gözde iki yıldızı, Belgin Doruk la Ayhan Işık tı. Tam filme başlayacağımız sıra yeni evlilik yapan Belgin Doruk, filmlerde öpüşmeyeceği biçiminde kesin bir kural getirdi. Otobüs Yolcuları nda vazgeçemeyeceğimiz bir öpüşme sahnesi vardı. Şoför Kemal, kız son durakta inerken arabanın kapısını kapatıp, tenhaca bir yere çeker; öper bu çalımlı kızı. İlişkileri böyle başlar... Ertem le direttik. Bu vazgeçilmez sahne öpüşmesiz çekilemezdi. Uygun bir kız aranmaya başlandı. O günlerde Karacaoğlan ın Kara Sevdası nda oynamış, bir ince kız, Tijen Par geldi aklımıza. Ankara da Devlet Tiyatrosu ndaydı Tijen Par. Telefon ettik. Onun da kocası izin vermiyordu öpüşmesine. Film çekimi başladı başlayacak, kız yok. Pervin Par ın adı geçti, o da olmadı. O günlerdeki çalışma biçimimiz gereği, filmde oynayacak bütün oyuncularla toplu okuma yapacağız, kız daha bulunamamış. Yapımcı Nusret İkbal in evinde toplanıp okumayı, tartışmayı da yaptık. Çekim de başladı. Ertem le Nevzat Pesen in bir filmine gitti; Leylâ Sayar üstünde düşünmek için sanırım. Filmde üçüncü kızı oynayan Türkân takıldı kafamıza birden. Aklımda yanlış kalmadıysa, daha çok da ben duruyordum üstünde. Pek karşı çıkmamıştı ya, Ertem in 16