Yetimler Kimin Yetimi? Çocukluktan Yetişkinliğe Geçiş: Ergenlik. Zaman Yolculuğunun Bereketli Durakları. Barışı Olmayan Savaş



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT ORTAOKULU MART 2016

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3

10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK

ARKADAŞ SEÇİMİNİN ÖNEMİ

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

5 Yaş : En sevdiğim arkadaşım Yaş : Kurallar ve törenler 9-11 yaş : Kuvvetlenen Arkadaşlık Bağları

Kadın sağlığı konusunda küçük bir rehber

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

Bu yaklaşımlar anne babaların kafasını oldukça meşgul eden şu soruyu akla getiriyor:

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

Koçluk, danışanın problemlerini çözüme ulaştırmak ve yolunu aydınlatmaktır.

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

Sevgili dostum, Can dostum,


Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR?

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

ÖZEL SEYMEN EĞİTİM KURUMLARI EĞİTİM ÖĞRETİM YILI REHBERLİK BÜLTENİ MESLEK SEÇİMİNİN ÖNEMİ

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

SINAVLARDA YAŞANAN KAYGISININ VELİLERE ÖNERİLER

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim :05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim :08

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI SULUCA ORTAOKULU 6/B SINIFI 2. DÖNEM VELİ TOPLANTI TUTANAĞI

Evliliğin Yazısız Kuralları!..

EVLİLİK ÖNCESİ EĞİTİM

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

EŞLER ARASI SAĞLIKLI. İLETİŞİM Asiye Türkan

AKANT ORTAOKULU REHBERLİK BÜLTENİ


MESLEK NEDİR? Meslek, bir kişinin hayatını kazanmak geçimini sağlamak için yaptığı iş olarak tanımlanmaktadır.

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Yardımlaşma ve Dayanışma Nedir? Yardımlaşma ve Dayanışmanın Önem ve Faydaları Nelerdir?

Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulu Öğrencilerinin Sorularına cevaplarımız

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL


Deniz Kantarcıoğlu Anaokulu Rehber Öğretmeni. «Okula Uyum»

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

M. Sinan Adalı. İllustrasyonlar: Sevgi İçigen. yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2

GÖNÜL ELÇİLERİ İÇİN KORUYUCU AİLE

ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI ANAOKULU PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK SERVİSİ EYLÜL 2012 VELİ BÜLTENİ ÇOCUKLARDA OKUL KORKUSU

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

dinkulturuahlakbilgisi.com

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

2013 / 2014 SAYI: 17. Haftanın Bazı Başlıkları

Örnek Tarot Okuması

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz?

Mutluluk nedir? Kenan Kolday

AİLE PİRAMİDİ = EVLİLİK 2

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

ZEKÂT IN KELİME OLARAK; ARTMA ÇOĞALMA ARINMA BEREKET Bu anlamlara gelmektedir.

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi

Hani annemin en büyük yardımcısı olacaktım? Hani birlikte çok eğlenecektik? Kardeşime dokunmama bile izin vermiyor. Kucağıma almak da yasak.

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Meslek seçmek;hayat biçimini seçmek demektir.bu nedenle doğru ve gerçekçi seçim yapılması önemlidir.

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI

Pazartesi İzmir Basın Gündemi

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

tarafından yazıldı. Pazartesi, 13 Ağustos :33 - Son Güncelleme Pazartesi, 13 Ağustos :52

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

D İ N H İ Z M E T L E R İ G E N E L M Ü D Ü R L Ü Ğ Ü AİLE VE

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Transkript:

Yetimler Kimin Yetimi? 04 Çocukluktan Yetişkinliğe Geçiş: Ergenlik 12 Diyanet Aylık Dergi nin ücretsiz ekidir Mayıs 2013 Sayı 269 Zaman Yolculuğunun Bereketli Durakları 20 Barışı Olmayan Savaş 30

Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir. Bakara, 2/215

editörden Mümin zihinlerde, yetimler ve yetimlikle ilgili bir sorumluluk hissi ve gönüllerde yetim sevgisi bulunur. Yetim kızın başını okşayan mübarek el Ben de yetim bir kızım ne olur bana da gel Yetim kızı kendine evlat sayan Muhammed Ben de yetim bir kızım beni yavrun kabul et ilahi sözlerini işitip de duygulanmayanımız yok gibidir. Sevgili Peygamberimizin yetimlerle ilgili tavsiyelerini bildiğimiz gibi onun yetimlere, kimsesizlere, muhtaçlara karşı hassasiyetini, ilgi ve alakasını mutluluk ve övünçle anlatırız. Ve biliriz ki onun (s.a.s.) davranışları ve uygulamaları biz ümmetine birer örnek ve rehberdir. Yetimlerle ilgilenmek, onların ihtiyaçlarını karşılamak hem Kur an-ı Kerim de hem de sevgili Peygamberimizin hadislerinde teşvik edilmiş, yetimlerin hakları konusunda müminler uyarılmış, dikkatli olmaya davet edilmiştir. Bu sebeple mümin zihinlerde, yetimler ve yetimlikle ilgili bir sorumluluk hissi ve gönüllerde yetim sevgisi bulunur. Yetimi sevindirmek, onu himaye etmek, haklarını korumak topluma verilmiş bir sorumluluktur. Günümüzün sanayileşmiş, otomatikleşmiş, aynı mahallede yaşayanların bile birbirlerini büyük oranda tanımadığı büyük şehirlerinde yetimleri himaye görevinin nasıl yürütüleceği, bu sorumluluğu omuzlarında hisseden insanlar için önemli bir soru işaretidir. Hele bir de yetim kavramı içine analı-babalı toplum yetimlerini kattığımızda sorumluluk alanının genişlediği daha net bir şekilde görülmektedir. Buradan yola çıkarak koruyucu aile kavramını ele aldığımız Aile Ekimizin bu sayısında konunun dini ve sosyal boyutlarını Din İşleri Yüksek Kurulu uzmanı Dr. Ülfet Görgülü ile birlikte inceledik. Evlerimizin, sevindirdiğimiz yetimlerin ışıldayan gözleriyle aydınlanması dileği ve duasıyla sizleri bu üçüncü aile ekimizle baş başa bırakıyorum. Dr. Faruk Görgülü

02 ailem Çocukluktan Yetişkinlige Geçiş: Ergenlik Uzm. Psk. Orhan GÜMÜŞEL 12 Yetimler Kimin Yetimi? Dr. Elif Arslan 04 Diyanet İşleri Başkanlığı Adına Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Dr. Yüksel Salman Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Dr. Faruk Görgülü Mali İşler ve Dağıtım Sorumlusu Mustafa Bayraktar (Dön. Ser. İşl. Müdürü) Yayın Koordinatörleri Dr. Elif Arslan Merve Gül Olgun ailedergisi@diyanet.gov.tr Tashih Mesut Özünlü Teknik Servis Latif Köse Arşiv Ali Duran Demircioğlu Yönetim Merkezi Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü Üniversiteler Mahallesi Dumlupınar Bulvarı No: 147/A 06800 Çankaya/ANKARA Tel: (0312) 295 73 06 Fax: (0312) 284 72 88

içindekiler Mustafa Cihat ile Söyleşi Dr. Elif Arslan 22 Zaman Yolculuğunun Bereketli Durakları Doç. Dr. Huriye Martı 20 Barışı Olmayan Savaş Dr. Lamia Levent 30 Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi Doç. Dr. H.Şahin Kavaklı 28 Kırk Ambar Zaman Yolculuğunun Bereketli Durakları Doç. Dr. Huriye Martı 18 20 Yetimler Kimin Yetimi? Dr. Elif Arslan 04 Mustafa Cihat ile Söyleşi Dr. Elif Arslan 22 Kısa Kısa Mesut Özünlü 08 Eyvah Misafir Geliyor Merve Gül Olgun 26 Sona Doğru ya da Sonsuza Yolculuk Dr. Semin Güler Oğurtan 10 Sağlık Doç. Dr. Havva Şahin Kavaklı 28 Çocukluktan Yetişkinliğe Geçiş; Ergenlik Orhan Gümüşel 12 Barışı Olmayan Savaş Dr. Lamia Levent 30 Gençlere Doğru Meslek Seçiminde Altın Öğütler Merve Gül Olgun 15 Bulmaca Muhammed Erinç 32

pencere

pencere 05 Yetimler Kimin Yetimi? Yetimler ve Koruyucu Aile Bugün kaç yetimin başını okşadım diye soruyorum kendime. Bu hafta, bu ay, bu yıl Bilmiyorum söyleyeceğimiz rakamlar yakın mı birbirine? Dr. Elif Arslan Yetim başı okşamak tır yetimlerle ilgilenmenin, onlara sevgi göstermenin, onların ihtiyaçlarını karşılamanın kültürümüzdeki karşılığı. Bu kavramlaştırmayı yapan, sevgili Peygamberimizdir ve biz onu öylesine benimsemişiz ki bir deyim olarak kullanmaya başlamışız. Kur an-ı Kerim ve hadislerle önemine dikkat çekilen yetimler konusunda Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Ülfet Görgülü, kaynaklarımızdan yola çıkarak yetimin sadece babasını yitirmiş ergenlik çağına gelmemiş olan çocuk (İbn Manzur, Lisanu l-arab, XV, 308.) anlamına gelmediğini, aynı zamanda ergenlik çağına geldiği hâlde rüştünü ispat edememiş çocuğa (Müslim, Cihad ve Siyer, 137.) veya kendisi için kazanç temin edeni ölmüş olup geçimini teminden aciz kimseye de yetim denildiğini (Elmalılı, VIII, 5505.) ifade ederek yetimlik konusunda geniş bir perspektif sunuyor. Yetimlik ne zaman biter? Hz. Peygamber in, Ergenlik çağına geldikten sonra yetimlik yoktur. (Ebu Davud, Vesaya, 9.) ifadesinin, yetimliğin ne zaman bittiğine dair sınırı belirlediğini ifade eden Görgülü, buradaki ergenlik çağına ulaşmak ifadesinden maksat, hakiki anlamda çocuğun ergenliğe adım atması mıdır, yoksa bunun başka bir izahı var mıdır, sorusuna şöyle cevap veriyor:

06 pencere Kendi başını bile kaşımaya vakti olmamak yetim başı okşamamak için geçerli bir mazeret midir? İbn Abbâs a, Yetimlik ne zaman biter? diye sorulduğunda Ömrüme yemin ederim ki adam vardır, sakalı çıkar da hâlâ kendi hakkını almaktan aciz, kendi namına bir şey vermekten acizdir. İşte kişi kendi hakkını alacağında başkalarının alışverişi gibi doğru ve yeterli davranabiliyorsa, artık o zaman yetimlik durumu sona ermiş demektir. diye cevap vermiştir. (Müslim, Cihad ve Siyer, 137.) Ayrıca Kur an da evlilik çağına gelinceye kadar yetimle- rin gözetilmesini, kendi ayakları üzerinde durup duramayacaklarının iyice anlaşılmasını, nihayet hayata atılabilecek bir hâle geldiklerinde mallarının kendilerine teslim edilmesini ister. (Nisa, 4/6.) Bütün bunlardan yola çıkan Dr. Görgülü, yetimliğin tek başına kalma (İbn Manzur, agy.), mağdur ve himayeye muhtaç olma hâlini ifade ettiğini belirtiyor ve Aileleri olsa bile kendilerine sahip çıkılmayan çocuklar da toplum yetimleri olarak kabul edilebilir. açıklamasını yapıyor. Günümüz toplumunda yetimlerle ilişkiler Yetim kavramının yanına bir de toplum yetimi çocukları eklediğimizde toplum olarak sorumluluğumuzun çok fazla olduğunu görmek zor değildir. Koşturmanın, telaşın, yoğunluğun hâkim olduğu, yapılması gerekip de bir türlü yetiştirilemeyen işlerin bitmek bilmeksizin birbirinin peşi sıra geldiği günümüz dünyasında yetimlerle ilgilenmek, onların başını okşamak nasıl gerçekleştirilebilir? Kendi başını bile kaşımaya vakti olmamak yetim başı okşamamak için geçerli bir mazeret midir? Aslında günümüz toplumlarında da bu konuda çeşitli alternatifler var. Bu alternatiflerden biri olarak önümüzde koruyucu aile kavramı duruyor. Ancak zaman zaman halkımız arasında evlatlık müessesesiyle karıştırılan bu konuyu, Ülfet Görgülü, Kur an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz in (s.a.s.) sünnetinden yola çıkarak şöyle açıklıyor: Kur an-ı Kerim de Firavun un zulmünden korumak amacıyla annesinin nehre bıraktığı bebek Musa (a.s.) nın Hz. Asiye tarafından himaye edilip yetiştirilmesinden söz edilmektedir. (Kasas, 27/7-13.) Hz. Asiye nin bu tutumu, anneli babalı olsun olmasın bakıma muhtaç çocuklara sahip çıkmanın ve koruyucu aile olmanın önemini ortaya koymaktadır. Öte yandan tüm mal varlıklarını Mekke de bırakarak hicret eden sahabilerin kendi başlarına hayatlarını idame ettirebilecek hâle gelinceye kadar Medineli Müslümanlar tarafından himaye edilmelerini de bir yönüyle koruyucu aile uygulamasına benzetmek mümkündür. Koruyucu aile evlatlık müessesesiyle karıştırılmamalı Koruyucu aile uygulamasının evlatlık müessesesi ile karıştırılmaması konusu üzerinde duran Görgülü, Kur an ve Hz. Peygamber in söylem ve uygulamalarından yola çıkarak şu açıklamalarda bulunuyor: Kişilerin kendi çocuklarına göstermesi gereken şefkat ve merhameti, özellikle bundan mahrum bırakılmış başka çocuklara da göstermesi hem dinî hem insani bir sorumluluktur. Koruyucu aile olmanın böyle bir sorumluluğu yerine getirmede önemli bir fonksiyon icra edebi-

pencere 07 leceği belirtilmelidir. Öte yandan bu uygulamanın hukuki anlamda evlat edinme olmadığı da görülmektedir. Birtakım mahzurları sebebiyle dinî prensipler açısından uygun bulunmayan ve Allah, evlatlıklarınızı öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır. (Ahzab, 33/4.) mealindeki ayetle kaldırılan evlatlık müessesesiyle koruyucu aile hizmeti kimi zaman birbirine karıştırılabilmektedir. Oysa İslam ın ilk yıllarında eski bir geleneğin devamı olarak sürdürülen ve hukuki birtakım sonuçlar doğuran evlatlık müessesesiyle koruyucu aile uygulaması birbirinden tamamen farklıdır. Bu sebepten dinî hassasiyetleri öne sürerek koruyucu aile hizmetine karşı çıkmak, merhamet, yardımseverlik, yetimi ve kimsesizi sahiplenme, bir çocuğun geleceğini kurtarma, topluma bir insan kazandırma gibi dinin ısrarla üzerinde durduğu erdemleri feda etmek anlamına gelecektir. Koruyucu aile uygulamasında nelere dikkat edilmeli? Prensipte dinen uygun görülen ve teşvik edilen bir uygulama olan koruyucu aile uygulamasında göz önünde bulundurulması gereken dinî ilkeleri ise Sayın Görgülü şöyle açıklıyor: Nesep İslam ın korumayı hedeflediği temel haklardan biridir. Ayrıca birtakım hukuki sonuçlar doğurması açısından nesebin korunması zaruridir. Hz. Peygamber, akrabalık ilişkilerinin sürdürülebilmesi için nesebin bilinmesinin gereğine vurgu yapmıştır. (Tirmizi, Birr ve sıla, 49; İbn Hanbel, Müsned, II, 374.) Bu itibarla koruyucu aileye verilen çocuğun öz aile ve akrabalarını tanıması dinî bir gerekliliktir. Buna dikkat edilmek kaydıyla çocuğun koruyucu aileyi anne-baba gibi görmesinde bir mahzur yoktur. Nitekim Hz. Peygamber, babasının Uhud da şehit düştüğü haberini alınca ağlamaya başlayan bir çocuğu; Ben senin baban olayım, Âişe senin annen olsun istemez misin? diyerek teselli etmiştir. (İbn Hacer, İsâbe, I, 302.) Koruyucu aile ile çocuk arasında bir kan bağı veya süt hısımlığı yoksa çocuğun buluğ çağına erişmesinden sonra, ilişkileri mahremiyet kurallarına uygun olmalıdır. Bakımı üstlenilen çocuk süt emme çağında (0-2 yaş) emzirilirse, emziren kadın ve kocasının süt çocuğu olur. (Serahsi, el- Mebsut, V, 136.) Koruyucu aile ile çocuk arasında dinen tek veya çift taraflı bir mirasçılık ilişkisi de bulunmamaktadır. Bununla birlikte hayatta iken diledikleri kadar malı çocuğa hibe edebilecekleri gibi, mallarının üçte birini vasiyet yoluyla da bırakabilirler. (Mevsılî, el-ihtiyâr, İstanbul, III, 48; IV, 62.) Söz konusu Allah a ibadet edin ve O na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anababaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez. (Nisa, 4/36.) prensiplere riayet edilmesi şartıyla koruyucu aile uygulamasının dinen caiz olduğu, koruyucu aile olmanın önünde dinî bir engel bulunmadığı söylenebilir. Mazlumun, kimsesizin ve yetimin hakkını gözeten yüksek bir inancın ve medeniyetin temsilcileri olarak, Türkiye de hiçbir çocuğun ailesiz kalmaması için gereken gayreti ve hassasiyeti göstermeliyiz. Her çocuk bir aile ortamında yaşamayı hak eder Her çocuk bir aile ortamında yaşamayı hak eder sloganından yola çıkan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Koruyucu Aile Resmi İnternet sitesinde koruyucu aile hizmetinin önemini şöyle açıklıyor: Bazı aileler zihinsel, bedensel, ya da psikolojik sorunları veya ekonomik yetersizlikleri, boşanma, ölüm gibi sosyal sorunları nedeniyle bütünlüklerini devam ettiremeyip, çocuklarının gereksinimini karşılayamaz hâle gelebilmektedirler. Böyle durumlarda, çocuklara yardım edebilmenin en iyi yolu, öz ailesinin koşulları iyileşinceye kadar başka bir ailenin yanında bakımlarının sağlanmasıdır. Koruyucu aile modelleri, koruyucu aile yanında hangi çocukların bakıldığı, kimlerin koruyucu aile olabildiği, koruyucu aile olmak isteyenlerin hazırlamaları gereken belgeler, koruyucu ailelerin yükümlülükleri, bu ailelere ve yerleştirilen çocuğa sağlanan olanaklar gibi konularla ilgili olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının http://www.koruyucuaile.gov.tr adresine başvurulabilir.

kısa kısa Mesut Özünlü SAĞLIKLI AİLE BİREYİ MUTLU EDİYOR Türkiye İstatistik Kurumu nca yayınlanan 2012 yılı araştırma raporlarına göre ülkemizde mutlu olduğunu beyan eden bireylerin oranı yüzde 61 olarak kaydedildi. Kaydedilen istatistik verileri çerçevesinde; bireyleri en çok aileleri ile sağlıklı olmalarının mutlu ettiği görülmekte. Ayrıca istatistik verilerine göre, eğitim düzeyi arttıkça mutluluk düzeyinin de arttığı sonucu çıkmaktadır. Bu son verinin ışığı altında eğitimin, insanlara sadece bilgilenme ve birikim değil mutluluk ve memnuniyet de veren bir faktör olduğunu düşünebiliriz. Geleneksel aile kültürümüzde yemeği beraberce yemek çok önemlidir. Eskiden büyüklerimiz, aile fertlerinin tümü bir sofranın başına toplanmadan yemeğe başlamazlardı. Geçtiğimiz günlerde bu konuyla ilgili basın yayın organlarında ilgi çekici bir araştırma haberi yayınlandı. Amerika da yapılan bu araştırmayla, bilhassa akşam yemeğini beraber yiyen ailelere mensup gençlerin, kötü arkadaş gruplarından uzak durdukları ve madde bağımlısı kişilerle daha az arkadaşlık kurdukları belirlendi. Bu durum, hazır ve ayaküstü yemek yeme tarzının gittikçe yaygınlaştığı günümüz toplumları için oldukça dikkat çekici bir tespit değil mi? ÇOCUKLAR İSMİNİ SEVEREK TAŞIMALI Çocuklarımıza isim koyarken dikkat etmemiz gereken bazı önemli ayrıntılar var. Yavrularımıza verdiğimiz isimler, ömür boyu üzerlerinde taşınacakları için ruh dünyaları ve karakterleri başta olmak üzere onlarda birçok yönden olumlu ve olumsuz etkiler bırakacaktır. Bu nedenle Peygamberimiz (s.a.s.), bir hadis-i şerifinde yeni doğan çocuklara güzel isimler konulmasını tavsiye etmiş ve bunun ebeveyn üzerinde çocuğun hakkı olduğunu belirtmiştir. İsim koymada gözetilecek hususları; Güzel bir anlam taşıması, kolay söylemli, tanınan, duyulduğunda hoş gelen bir isim olması şeklinde sıralamak mümkün.

kısa kısa 09 ÜNİVERSİTEDEN AİLE DANIŞMANLIĞI SERTİFİK ASI Son yıllarda ailevi problemlerin yanı sıra boşanmaların artış gösterdiğine ilişkin haber ve araştırma yazılarıyla sıkça karşılaşır olduk. Ancak problem ve sıkıntıların çokluğu oranında, çözüm çabalarının da yoğunlaştığına tanık oluyoruz. Üsküdar Üniversitesi nin web sayfasında bu konuyla ilgili güzel bir haberle karşılaştık. Adı geçen Üniversite, 2013 öğretim yılı çerçevesinde Aile Danışmanlığı Sertifika Programı başlığı altında yeni bir eğitim ve öğretim hizmetine öncülük ediyor. Programa göre; 300 saati teorik, 150 saati uygulamalı eğitim, 30 saati süpervizyondan (üst gözlemden geçirme) oluşan bir eğitim öngörülüyor. Programa katılacak kursiyerlerin eğitimlerini üniversite, hastane, sağlık ve araştırma merkezlerinde uygulamalı olarak alacakları belirtiliyor. Eğitim süresi boyunca verilecek programda; Aile Danışmanlığına Giriş ve Temel Kavramlar, Aile Danışmanlığı nda Süreç Yapılandırma ve Yürütme, Evlilik Süreçleri, Ailede Cinsellik Kavramı ve Evlilikte Cinsel Yaşam, Ailede İletişim ve İlişki Yönetimi, Ailede Ruh Sağlığı ve Aile Hukuku şeklinde bazı üst başlıklar yer alıyor. BÜYÜK AİLENİN SIKINTILARI KÜÇÜK AİLEYİ ÜZÜYOR İslam kardeşliği açısından bakıldığında Müslümanların bir aile olduğu söylenebilir. Bu kardeşliğin gereği, sevinçli ve üzüntülü günlerimizde birbirimizin dertleriyle hemhâl olmaya çalışsak da yaşadığımız bazı olay veya olgular, bu konu üzerinde daha çok çaba göstermemizi gerekli kılıyor. İslam ülkeleri olarak dinî bayramlarımızı bile birlikte kutlayamayışımız, bu konuda aşmamız gereken daha çok engellerin bulunduğunu gösteriyor. Mesela geçen Kurban Bayramını yine hep birlikte kutlayamadık. Bayram sevincimizi dahi beraberce yaşayamadık. Bu konu, 18-19 Şubat 2013 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından İstanbul da tertip edilen Uluslararası Ruy et-i Hilal Konferansı Hazırlık Toplantısı ile masaya yatırıldı. Toplantı sırasında Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez in konumuzla ilgili dile getirdiği şu iki spot cümle düşündürücü olduğu kadar üzüntü de vericiydi: İslam ümmetinin paramparça olduğu bir zamanda bayram sevincinde dahi birleşememek Ümmet-i Muhammed e yakışmamaktadır Asıl sıkıntılı olan ise, bu meselenin aynı evde yaşayan kardeşler arasında bile fitne ve fesada yol açmasıdır Kısaca ifade etmek gerekirse; büyük ailedeki bazı sıkıntıların, küçük ailelerin de mutsuzluğuna sebep olması. Bölünmelerimizin bütünleşmeye dönüşmesi dilek ve temennisiyle.

tahlil, terkip derken esir kampı gibi uygulamalar sonucunda işte teşhis, ister beğen ister beğenme! Hadi evine deyip salıverecekler. Belki de morga gönderecekler. Mezardan önceki lüks diye geçirdi içinden. Belki de kabir azabına alıştırıyorlar böylelikle... Düşünceleri yüzüne yansımış olacak ki kızının sesini duydu. - Anne! Pek memnun olmadın galiba. Birazdan hoca gelir tahlilleri yazar. Birkaç gün içinde bir teşhis ile tedaviye başlarlar. Sevdiğin evine kavuşacaksın elbet... - Ne değişir kızım? Nasılsa sona yaklaştım. Kendi sözlerini yine kendi düşündü. Nedir son dediği? Ölüm mü? Kabir mi? Neyin sonu? Hayır hayır... Kendi inançlarına ters düşen endişelere kapılmamalıydı. Ölümün son olmadığını pekâlâ biliyordu. Dünya pazarından ayrılık vakti gelmiş, parası bitmiş, alışverişini tamamlamıştı. Kâr-zarar oranını hesaplamak eve döndüğünde gerçekleşecekti. Hangi eve? Dünyadaki geçici ev mi? Ahiret yurdundaki bilemediği ev mi? İşte endişe kaynağı buydu. Endişe hep bilinmezden kaynaklanırdı. İnançlarına göre elbet cennete gidecekti ya!... Peki, Rabbi huzurundaki hesabı? Kazananlardan mı kaybedenlerden mi olacaktı. Dünyadaki hayatı, stresle mücadelesinde kazançlı olduğunu söyler söyletirdi. Peki, bu endişe ya da üzüntü neden? Sanırım yine tevekkül ilacına başvurmalıydı. Dünya hayatında oldukça faydasını görmüş etraftakilere de tavsiye etmişti. Yine kullanma zamanı gelmişti. Yoksa çok harcayıp bitirmiş miydi? Ahir ömrümde imanımı koru Allah ım! diye duaya koyuldu. Yorulmuştu. İşaretlerle yatmak istediğini bildirdi. Ona yardım eden kızı yatırırken kulağına yeni sözler fısıldadı. - Cennette hiç yorulmayacağız ve ağrımız olmayacak anne! Ne güzel değil mi? Bu sözler onu ölüme hazırlamak için değildi. Tanırdı kızını. Yapması gerekeni yapar gerisini Allah a havale ederdi. Zamanlama harikaydı. Tam hesap gününü düşünürken cennetten bahsetmesi teselli gibi geldi. Ah cennet gerçek evimiz, yuvamız, dünyamız... Hayal veya rivayet edilen her şeyi toplamıştı cennet hakkında. Yayınlasa derlediklerini... Benim cennetim diyebileceği bir kitap çıkarırdı herhâlde. Ara sıra okur rahatlardı, atardı üstünden stres yükünü... Bir ilaç daha hatırladı; okumak. Şu anda bu ilacı kullanması uygun olmazdı. Hastanede dinlenmek gerek derdi doktoru. Belki izin alsa ertesi gün başarabilirdi bu isteğini. Onu ziyarete gelenler gözlükleri burnunun üstüne düşmüş, geriye yaslanmış okuyan yaşlı bir kadın görailem Sona Doğru ya da Sonsuza Yolculuk Nedir son dediği? Ölüm mü? Kabir mi? Neyin sonu? Hayır hayır... Kendi inançlarına ters düşen endişelere kapılmamalıydı. Ölümün son olmadığını pekâlâ biliyordu. Dr. Semin Güler Oğurtan Halk Sağlığı Uzmanı Hastanenin en iyi odasında, son teknoloji ile üretilmiş yedi fonksiyonlu hasta karyolasına henüz yerleşmeye çalışan yaşlı kadın, kafasını öne-arkaya sallayarak kendi söylediğini kendi onaylarmış gibi: - Hayat bitti oğlum!... Bitti hayat dedi. - Olur mu ana! Baksana, beş yıldızlı otelin kral dairesi gibi. Her ihtiyaç düşünülmüş. Hayat bitse burada ne işimiz var? Buradan ayaklarının üstüne basa basa evine gideceksin. Oğlunun her zaman olumlu ve biraz abartılı sözlerinden olan bu teselli cümlelerine fazla takılmadan etrafa göz gezdirdi. Aynı anda dolapları yerleştirmeye çalışan kızını süzdü. Kendi evi gibisi var mı? Neresi rahat bu hastane odalarının? İstemediği saatlerde yedirip içirecekler,

ailem 11 düklerinde ne yaparlardı? Ne düşünürlerdi? Örnek mi olurdu? Yoksa hâlâ yaşayacağını düşünen kadın bir şeyler öğrenmek peşinde diye mi düşünürlerdi? Aman sende deyip geçmişe bir göz attı. Ne zaman toplum ne der? diye taksa kafaya hayıflanırdı. Topluma aykırı olsa da inançları doğrultusunda karar alır ve eyleme dönüştürürdü. İşte toplumun dediklerinin bittiği noktaya yaklaşmıştı. Allah ne der? zamanı gelmişti. Ah bu toplum bilseler, bir bilseler... Aslında insanların yalnız doğup yalnız yaşadıklarını, yalnız ölüp yalnız hesap vereceklerini hatırlasalar... O zaman çekişme didişme kalmaz ki. Oğlunun sesi böldü düşüncelerini: - Anne ezan okunuyor. Karşıda bir cami görünüyor. Ben gidiyorum. Bir isteğin var mı? - Hı hı... diye onayladı oğlunu. Ezan sesi ile ilaçların baştacı gelmişti aklına namaz ilacı. Kızından yardım isteyip hemen eda etmeliydi namazını. Her namazı son namazı gibi acele kılmalıydı. Kılardı da... Gözümün nuru namaz diyen Peygamberini andı. Ahir ömründe hasta yatağında cemaate gitmek için çevresindekilerden yardım isteyen önderini, sevdiğini hatırladı. Onu anmak her zaman iyi gelirdi ona. Öyleyse bir ilaç daha sırasını almıştı. Sünnet ilacı. Sıkıntıların âlâsını çeken yine de ümmetim diyen Peygamberinin her sözü, her davranışı ilaç değil miydi? Bir salavat getirerek namaz hazırlığına döndü. Ayakta kılamıyordu artık, oturarak eda ediyordu. Ne güzel dini vardı. Her sıkıntıya bir kolaylık gösterilmişti. Hastası, yaşlısı genci, hamilesi düşünülmüştü. Namazdan sonra kızından Kur an okumasını istedi. Her zaman rahatlardı Kur an okuyup dinlediğinde... Kur an ilacına yer vermeliydi düşüncelerinde. Kur an şifadır prensibini hayat boyu yaşamış ve yaşatmıştı çevresindekilere... Gözleri birden çöken ağırlıkla kapanırken ağrılarını hissetmediğini fark etti. Tabii ya, şifa olduğunu biliyordu bu güzel ayetlerin. Peki, bu parlak ışık neyin nesiydi? Odadaki görüntüler kaybolurken parlak rengârenk bir ışık doluyordu, her yöne doğru bir temassızlık hissetti. Sonsuzluk dedikleri bu muydu? Aman Allah ım! Galiba ölüyorum. Ölüm bu işte! Ne güzel bir hafiflik Kızının sesini uzaktan duymaya devam ederken dudaklarından hayatının tek gerçeği döküldü: La ilahe illallah Kızı annesinin sesiyle okumaya ezberden devam ederek gözlerini ona çevirdi. Annesi gözleri kapalı, gülümsüyordu ve tevhit getiriyordu. Annesinin hareketsiz ve sessiz kalan bedeni ruhunu çoktan uçurmuş, geride kalanlara son okunan ayet mealiyle mesaj veriyordu. Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah ın şanı yücedir! Siz yalnız O na döndürüleceksiniz. (Yasin, 36/83.)

12 ailem Çocukluktan Yetişkinliğe Geçiş: Ergenlik Ergenlik tam anlamıyla bir savaş dönemidir. Fizyolojik açıdan hormon savaşlarının, psikolojik açıdan da kişilik savaşlarının verildiği bir yapılanmadır. Uzm. Psk. Orhan GÜMÜŞEL Üsküdar Üniversitesi Etiler Polikliniği Doğum, fetus hâlinden bebekliğe geçişi ifade ettiği gibi ergenlik de çocukluktan yetişkinliğe geçişi ifade eder. Ergenliği ikinci doğum olarak tanımlayan Fransız psikiyatr Dolto, ergenlerin tıpkı yaşamın başındaki bebekler gibi kırılgan ve dayanıksız olduklarını belirtir. Bedensel, ruhsal ve toplumsal gelişme ve değişme süreçlerinin yaşandığı gençlik çağını kapsayan yaş dilimleri ülkeden ülkeye, yayından yayına farklıdır. UNESCO gençlik çağı olarak 12-24 yaş dilimlerini kabul etmiştir. Başkaldırı dönemi de diyebileceğimiz ergenlikte yaşanan fırtınalar Ergenlik döneminde kişide belirgin olarak hem fizyolojik hem de psikolojik değişmeler hızlı ve ardışık biçimde gözlenir. Dönemin temel özelliği her iki anlamda da çatışmadır. Bir başka deyişle ergenlik tam anlamıyla bir savaş dönemidir. Fizyolojik açıdan hormon savaşlarının, psikolojik açıdan da kişilik savaşlarının

ailem 13 verildiği bir yapılanmadır. Kaçınılmaz olarak bu süreç içinde hem ergenin hem de yakın ve dolaylı sosyal çevresinin sıklıkla yaşadığı duygu ise gerginlik ve buna dayalı kaygı yaşantılarıdır. Bu kaygılar karşımıza iki ana temelde çıkarlar. Birincisi içsel kaygılar ki bunlar ergenin kendilik ve çevre algılamalarını nasıl adlandırdığı ile şekillenir. İkincisi ise çevresel yani dışsal kaygılar. Bunlar genellikle sosyal kaygı nitelikli olup sosyal baskılar ve gelecekle ilgili yapılandırmaları ve müdahaleleri içerir. Başka bir deyişle kişi bu dönemde sürekli olarak yeni bilgiler, yeni ilişki sistemleri ve sorumluluklar gibi ilk kez karşılaştığı durumlarla yüzleşecektir. Sürekli olarak kendisini ve çevresini anlamaya çalışan genç, yargılama mekanizmasını çalıştıracaktır. Örneğin bir genç; ani ve sonuçlarını hiç düşünmediği tepkiler verebilir. İnatçı, hoşgörüsüz olma, çabuk sinirlenme, başkalarını küçük görme, uzlaşmayı reddetme, keskin ve sert konuşma tarzı, saldırganlık, karşıt tepki geliştirme, yalan söyleme, otoriteye ve kurallara karşı gelme gibi davranışlar gösterebilirler. Ergenlik döneminde ailelere düşen görevler Buradaki rehberlik sonuçlarının büyümede pozitif etkisi olabilen yapıcı risk leri kullanmalarına imkân tanıyarak büyümede negatif etkisi olan yıkıcı risk lerden korumaya çalışmak olarak açıklanabilir. Risk yönetimi olarak ele alabileceğimiz bu yaklaşımda dikkat edilmesi gereken bazı nüansları da şöyle açıklayabiliriz:! Korumak ad na bo may n. Kuşkusuz hiçbir anne baba çocuğunun zarar görmesini ve üzülmesini istemez. Bunun için çaba harcarlar ve korumaya çalışırlar ancak farkında olmadan bu korumanın dozunu kaçırırlarsa çocuklarının değişim ve gelişim sürecini de kendi elleriyle engellemiş olurlar. Şöyle ki; anne babalar çocukları zorlandığında önlerindeki engeli göstermek ve nasıl aşabileceği ile ilgili yönlendirmek yerine engeli ortadan kaldırırlarsa çocuklarının zorluklarla baş edebilme ve problem çözme becerilerinin sınırlı ve yetersiz kalmasına zemin hazırlamış olurlar.

14 ailem! Ailesi tarafından güven duyulduğunu bilmek hem gencin sorumlu davranış geliştirmesinde en önemli unsurlardan olan süper egonun gelişmesine yardım edecek, hem de kendine olan güveni artırmak ya da test etmek adına risk eğiliminde olmasını engelleyecektir. Özellikle aile içinde aktif rol alabilen gençler bu çatışmalı dönemi hem kendileri hem de çevreleri ile barışık geçirirler. Pratikte genci ailede karar alma ve uygulama mekanizmasına dâhil etmek verimli bir yöntemdir. Bu yolla hem gencin kontrollü davranmasını hem güven ve özsaygı gelişimini hem de başarı motivasyonunu kuvvetlendirmiş oluruz. Kontrollü olarak inisiyatif kullanabilen bir genç, elde edeceği tatmin duygusu ile yıkıcı risk alma gereği hissetmeyecektir.! Güven duyun ve inisiyatif b rakabilin. Bir eyler yanl gidene kadar beklemeyin. Risk yönetimi adına illaki ortaya somut sorunların çıkması gerekmez. Çocuklarının genel gelişimini iyi takip eden ve onları tanıma adına tutarlı ve süreklilik kazanmış bir gözlem ve paylaşım yaşantısı olan anne babalar çocuklarını da daha iyi tanırlar. Tecrübelerinin yardımı ile riskleri önceden görebilir ve önlem alabilmede avantajlı olurlar. Pratikte genci ailede karar alma ve uygulama mekanizmasına dâhil etmek verimli bir yöntemdir. Bu yolla hem gencin kontrollü davranmasını hem güven ve özsaygı gelişimini hem de başarı motivasyonunu kuvvetlendirmiş oluruz.! Sizin de yanl lar n z olabilece ini kabul edin ve ki iselle tirmeyin. Sürekli yaptığı hataları söyler duruma düşmek, hiç arzu etmesek bile can acıtıcı olur. Böyle bir durumda genç kendisini aşağılanmış hisseder ve egosunu korumak adına refleks olarak savunmaya çekilir. Bu savunmaların içinde sizin yanlışlarınızı yakalama ve yüzleştirme çabası da olabilir. İlişkide doğabilecek negativizm de doğru davranışın gösterilmesinde karşılıklı haklılık savaşlarına dönüşebilir. Ayrıca değişen yaşam şekilleri ve sosyoekonomik kaynaklar uygun olanın değişmesi olarak karşımıza çıkar ki, objektif kalmamızı ve değişime ayak uydurabilmemizi engeller.! Kontrollü ve sorumlu davran n örne i olabilin.! Sorumlu davran geli tirmenin sayg nl k getirecegini ö retin. Çok önemli bir noktada gençlerin hayatı öğrenme biçimlerini anlamaktan geçer. Gençler ve çocuklar daha çok duyduklarını değil somut sonuçlarını gördükleri şeyleri daha rahat öğrenip içselleştirirler. Yaşadıklarını ise daha direkt içselleştirirler. Bu yüzden sürekli öğüt veren ebeveyn olmak yerine yaşayış biçimimizle de mesaj vermek gereklidir. Ondan beklediklerimizi kendi hayatımızda da yaşıyor olursak, ilke adına daha samimi ve güvenli olduğumuz mesajını fazla çabaya gerek kalmadan aktarmış oluruz. Çocuğunuzu en iyi tanıyan kişiler olduğunuzu aklınızdan çıkarmadan küçük yaşlardan itibaren sorumlu davranmanın özsaygı ve özgüveni artıracağı, bunun da sosyal beceri başarıları olarak geri döneceğini öğretin. Burada dikkat edilmesi gereken iyi bir empati, güven ortamı, sade ve net mesajların verilmesi ve yaşayarak aktarılmasıdır. Pozitif yönleri desteklenerek öğrenen bir genç, kendisini de iyi tanıyacak ve limitleri aşırı zorlayacak eğilimlerden kaçınacaktır.

kırk ambar 15 gençlik Gençlere Doğru Meslek Seçiminde Altın Öğütler Gençlerin meslek seçimi, hayatlarında yapacakları en önemli işlerden biridir ve tüm hayatlarını etkiler. Merve Gül OLGUN Mesleğini seçmen, hayat biçimini seçmen demektir! Meslek; kişilerin belli bir eğitimle edindikleri ve hayatlarını kazanmak için sürdürdükleri düzenli ve kurallı faaliyetlerin bütünü olarak ifade edilir. Meslekler gerektirdikleri nitelikler ve sağladıkları olanaklar bakımından çeşitlilik gösterir. Meslek seçimi genellikle gençlik çağlarında yapılır. Genç, ilgi ve yeteneklerine göre uzmanlaşacağı iş alanının eğitimini alır, hayatı boyunca o iş alanında veya yan dallarında çalışır ve üretir. İşte bu yüzden, gençlerin meslek seçimi, hayatlarında yapacakla-

16 gençlik rı en önemli işlerden biridir ve tüm hayatlarını etkiler. Özellikle gelecekteki hayatlarını, yaşam tarzlarını belirleme bağlamında dönüm noktası özelliği taşır. Genç, mesleğini seçmekle yaşayacağı çevreyi, bir anlamda ekonomik durumunu ve etkileşimde bulunacağı insanları da seçmiş olur. Gençlerin yetenek ve isteklerine uygun mesleği seçmesi, hem bireyin mutluluğunu sağlaması hem de ülke ekonomisine katkıda bulunması açısından büyük önem taşır. Gençlerin gelecekle ilgili planlarını netliğe kavuşturabilmek için önceden meslekler hakkında araştırma yapmaları, tercihlerini etkileyebilecek faktörleri göz önünde bulundurmaları gerekir. Gençler meslek seçerken nelere dikkat etmeliler? 1. Önce kendilerini tanımalı ve yeteneklerini keşfetmeliler. Gençler ileride tüm hayatlarını etkileyecek meslek seçimlerini yaparken özellikle kendilerine yönelip içsel bir sorgulama yapmalı; kişilik özelliklerini, ilgilerini, yeteneklerini gözden geçirmelidirler. Hayattan beklentileri, istek ve hayalleri onları hangi alanda çalışmaya sevk ediyor, bu istekleri için fiziki şartlar da dâhil her duruma hazırlıklılar mı? Seçeceği meslekten beklentileri neler? Bir öğrenci olarak başarı durumları, çalışma alışkanlıkları, tercih etmek istedikleri bölümü kazanmak için yeterli mi? gibi birtakım soruları kendilerine sormalı, sonrasında makul bir karar verebilmek için diğer unsurları da değerlendirmelidirler. Örneğin, içine kapanık, kendi hâlinde yaşamayı seven bir kişinin aktif ve sosyal olmayı gerektiren bir meslek tercih etmesi ne kadar yanlışsa hareketli bir hayatı seven, sürekli insanlarla birlikte olmaktan hoşlanan, ekip çalışmasını seven insanların bireysel olarak icra edilmesi gereken meslekleri tercih etmeleri de o kadar yanlış görünmektedir. Yoğun çalışmayı sevmeyen bir kişinin de doktorluk gibi hem öğrencilik döneminde hem de sonrasında yoğun çalışma gerektiren bir mesleği tercih etmesi de bu duruma örnektir.

gençlik 17 2. Meslekler hakkında bilgi edinmeliler. Gençlerin, meslek seçme aşamasında bocalamaması, işlerini tesadüflere bırakmaması için meslekler hakkında doğru ve ayrıntılı bilgiye sahip olmaları gerekir. Örneğin mesleğin toplumdaki yeri, getirdiği gelir, iş imkânları, çalışma ortamları gibi Çünkü meslek seçimi kişinin ilerideki hayatını pek çok yönden etkileyecek önemli bir karardır. 3. Gelecekle ilgili planlarını netliğe kavuşturmalılar. Gençler, belirledikleri hedefler doğrultusunda sahip olacakları mesleği hangi nedenden dolayı seçtiklerini, ileride iş hayatlarında olumluolumsuz nelerle karşılaşacaklarını az-çok bilmeli, ona göre bir karara varmalıdırlar. 4. Çevrelerindeki insanların tecrübelerinden faydalanmalıdırlar. Gençler, alan ve meslek seçimlerinde sadece kendi düşüncelerini esas almamalı, yakın çevrelerinin, öğretmenlerinin özellikle de ailelerinin bu konudaki görüşlerini değerlendirmelidirler. Bu bakımdan bireyin meslek seçimine yönlendirilmesi noktasında ailelere büyük sorumluluklar düşmektedir. Ancak meslek tercihlerini yaparken özellikle çalışma hayatlarında karşılaşacakları olumlu-olumsuz durumları düşünmeli, mutlu olacakları mesleklere yönelmeli, sırf ailesi istediği için kendilerine uygun olmayan mesleği seçmemelidirler. Gencin ailesi ve çevresiyle meslek tercihleri konusunda yapacağı istişareler çoğu zaman birey için faydalı sonuçlar sağlasa da aileler bazen çocuklarının gelecekleri hakkında istemeden de olsa yanlış yönlendirmelerde bulunabilmektedir. Birçok anne baba çocuklarını bol kazanç getiren saygın mesleklerde görmek isterler ya da kendi ulaşamadıkları meslekleri seçmelerini arzu ederler. Bazen gençler sadece aileleri istediği için -kendilerini mecbur hissederek- sonucunda mutsuzluğa neden olabilecek yanlış alan seçimlerinde bulunabilmektedirler. İşte bu durumların önüne geçebilmek için ailelere birtakım tavsiyelerde bulunabiliriz: - Anne-baba olarak bu süreçte evladınıza karşı sabırlı olmalı, onları dinlemeli ve seçimlerinin olası sonuçları üzerine konuşmalısınız. - Çocuklarınızın yetenek ve becerilerine, değer yargılarına, beklentilerine uygun mesleği seçmesine yardımcı olmalısınız. - Çocuklarınızın meslekler hakkında fikir edinmelerine, ileride severek, isteyerek icra edecekleri işlere sahip, topluma faydalı bireyler olmalarına imkân tanımalısınız. - Çocuklarınız hangi meslekte karar kıldılarsa, daima onlara destek olmalı ve yapılan işlerde önce Yüce Allah ın rızasını kazanmayı, bununla bağlantılı olarak da toplum yararını gözetecek faydalı işler yapmayı tavsiye etmelisiniz. Sonuç olarak; ülkemizde her geçen gün meslek alanlarının artıyor olması ve gençlerin bu konularda bilinçli hareket etmesi, meslek seçiminin önemini artırmıştır. Meslek seçiminde önemli olan gençlerin kendilerine en uygun mesleği seçmeleridir. Kişilik özelliklerine, yeteneklerine, günün koşullarına uygun bilinçli bir meslek seçimi toplumda sağlıklı, mutlu, kendileriyle barışık bireylerin sayısını çoğaltacaktır. Gençler, mesleklerini seçerken sadece o günün koşullarını değil mesleğin uzak geleceğini de düşünmelidirler. Yalnızca heveslerine kapılarak değil; çok yönlü, mantıklı düşünerek tercihlerini yapmalıdırlar. Eğer tercihlerinde isabetli olurlarsa hayata daha anlamlı, olumlu bakan, ne yapmak istediğini bilen, işlerini severek, hakkıyla yapmanın huzur ve mutluluğunu yaşayan bireyler hâline dönüşmüş, toplumsal huzuru yakalamış olacaklardır. Dinimiz açısından da bireylerin, kendilerinin ve içinde yaşadıkları toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak hayırlı bir meslek sahibi olmaları, Allah ın rızası doğrultusunda çevreye karşı kendilerini sorumlu hissetmeleri, övülmeye değer görülmekte, bu da bireylerin sahip oldukları üstün faziletleri gözler önüne sermektedir. Meslek yaşamlarınızı, Yüce Allah ın rızasını gözeterek, mutlu ve yararlı olabileceğiniz çalışma alanlarında sürdürebilmeniz dileği ile...

kırk ambar KISSADAN HİSSE Bir zamanlar bir kral, sarayının yolu üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de gelip geçenin tepkisini görmek için pencereye oturmuştu. Sabahtan öğlene kadar ülkenin ileri gelenleri, zengin tüccarları, saray görevlileri ve pek çok kişi geçti o yoldan. Hepsi kayanın etrafından dolaşarak yollarına devam etti, pek çoğu da söylendi; kralı, halkından bunca vergiyi almasına rağmen yolları bile temiz tutamamakla eleştirdi. Sonunda saraya meyve ve sebze getiren bir köylü geldi. Yolun üzerindeki kayayı görünce sırtındaki küfeyi yere indirdi ve koca kayayı itmeye başladı. Epey bir çabadan sonra kan ter içinde kayayı yolun kenarına itmeyi başardı. Tam küfesini yeniden sırtına takmak üzereyken kayayı kaldırdığı yerde bir kese olduğunu fark etti. Keseyi aldı ve açtı. Ağzına kadar altın dolu olan kesenin içinde bir de not vardı. Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir yazan bu not, krala aitti. Hikâyeyi anlatanlar, köylünün, pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders aldığını söylerler: Her engel, hayat şartlarınızı iyileştirecek bir fırsattır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup, Türkiye de sürekli ikamet eden, en az ilkokul mezunu, 25-65 yaş arasındaki düzenli gelire sahip kişiler, evli iseler eşleriyle birlikte, koruyucu aile olmak üzere bulundukları ilin sosyal hizmetler müdürlüğüne başvurabilirler. Çocuğun velayet sorumluluğunu taşıyan kişiler, aynı çocuğun koruyucu ailesi olamazlar. Koruyucu ailelere, baktıkları her çocuk için, çocukların bakım, eğitim ve yetiştirilme harcamalarına yönelik aylık ücret ödenir. Ambalaj Atıkları Yönetmeliği doğrultusunda, il ve ilçe belediyeleri, ambalaj atıklarını kaynağında ayrı toplamak veya toplattırmak ile yükümlüdür. Eğer mahallenizde bu konuda bir çalışma yoksa belediyenize başvurabilirsiniz. Belediyenizin bu yönde bir çalışması olmasına rağmen atıklarınız toplanmıyor ise belediyenize başvurarak mahallenizde geri dönüştürülebilir atıkların hangi gün ve saatlerde toplandığını öğrenebilirsiniz. YEŞİL KÖŞE Her zaman doğru söyle ama her zaman her doğruyu değil. Hz. Mevlana