MECAZ/METAFOR أيوب أقشيت MECAZ (المجاز) Bir ilgi ve karine ile gerçek anlamı dışında kullanılan kelime veya terkibi ifade eden belagat terimi arapcadersi.com المجاز في اللغة هو التجاوز والتعد ي Sözlükte "bir yeri yürümek suretiyle geçmek, yol katetmek" anlamındaki cevz (ce vaz) kökünden isim veya masdar olan mecaz kelimesi "asıl manasından alınıp ilgili bulunduğu başka bir manaya nakledilen lafız " demektir
MECAZ Bir alakadan dolayı hakiki manasının dışında kullanılan ve asıl manasının kast edilmesine karine-i mania(engelleyici delil) bulunan kelimedir. 1-Mürsel Mecaz : asli anlamla mecaz anlam arasındaki alaka benzerlik dışında bir şeyse yani alakası değişik (serbest) ise buna mürsel mecaz adı verilir. Mecazın iki türü vardır: 2- İstiare: Aslı anlamla mecazi anlam arasındaki alaka benzerlik ise buna istiare denir.
HAKİKAT VE MECAZ Hakikat: Kelimenin asıl konulduğu manada kullanılmasına denir. Mecaz: Kelimenin asıl konulduğu anlamın dışında kullanılmasıdır. MECAZIN İKİ ŞARTI: 1- ALAKA: Hakiki mana ile mecazi mana arasındaki münasebettir. Bu münasebet benzerlik veya başka şey olabilir(sebebiyet, külliyet, cüziyyet vb.) 2- KARİNE: Hakiki mananın kastedilmediğine dair ipucu
ALAKA Mecazın gerçekleşebilmesi için hakiki anlamdan mecazi anlama nakil ve ikisi arasında alaka (münasebet-ittisal-ilinti) şarttır. Alakanın bir benzerlik olması halinde bu mecaza "istiare". benzerlikten başka bir alaka söz konusu ise "mecaz-ı mürsel" denir
Karine Karine bir iş ve meselenin anlaşılıp çözülmesine yarayan ip ucu demektir. ibare içinde yer alan bir kelime veya ifade kelimenin gerçek anlamda kullanılmasına engel teşkil eden bir karine olabilir
HAKİKAT VE MECAZ 1- لون عيونك أخضر 2 -قبضنا على عين من عيون األعداء 1- gözlerinin rengi yeşildir şeklindeki birinci cümlede göz hakiki (عين) anlamında kullanılmıştır. 2- Düşmanın casuslarından birini yakaladık şeklindeki ikinci cümlede ise göz ) )عين, casus anlamında mecazi anlamda kullanılmıştır.
HAKİKAT VE MECAZ 1 -رأيت أسدا في القفص -2 1- kafesde bir arslan gördüm şeklindeki birinci cümlede arslan,hakiki anlamında kullanılmıştır. 2- kılıç taşıyan bir arslan gördüm, cümlesinde ise mecazi manada kullanılmıştır.
HAKİKAT VE MECAZ Mecazla hakikatin tanınıp ayırt edilmesi konusunda bazı ölçüler ortaya konulmuş olup başlıcaları şunlardır: Dili kullananların ve dil alimlerinin beyanı esastır. Lafzın ilk akla gelen veya karinesiz anlaşılan anlamı hakikat. karine ve akli çıkarım yoluyla anlaşılabilen anlamı ise mecazdır.
HAKİKAT VE MECAZ Hakikat tekit edilir, mecaz edilmez. özellikle mecazda masdarla tekit yapılmaz. Bu sebeple, "Allah Musa ile gerçekten konuştu" mealindeki ayette )و ك ل م للا م وس ى ت ك ل يما ) (en-nisa 4/ 164) yer alan konuşma fiili hakikattir. Buradaki söz konusu kelamın mecaza yorulmasına masdar tekidi manidir.
HAKİKAT VE MECAZ Hakikatte kıyas geçerli, mecazda ise geçersizdir. Bu sebeple, "Köye sor" (Yusuf ı 2/82) mecazına kı yasla sahibini kastederek mesela, "Kilime sor" denemez.
HAKİKAT VE MECAZ Bir kullanımda aklen imkansız olana isnat varsa bu isnat mecazdır. Mesela, "Rabbin geldi" ifadesi (elfecr 89/22) mecazdır, çünkü rabbe "gelme" eylemi isnat edilmiştir, halbuki zat-ı ilahiyyenin beşeri ölçüler dahilinde gelmesi aklen imkansızdır.
HAKİKAT VE MECAZ islam aleminde mecaz ye hakikat üsluplarının ilk farkedilişi Kur'an metnindeki mecazi ifadeler hakkında ve kelam alimleri arasında görülür. Mu'tezile kelamcıları, muhtelif ayetlerde yer alıp Allah'a yaratılmışlara özgü nitelikler nisbet eden ifadeleri mecazi yoruma tabi tutmak suretiyle zat-ı ilahiyyeyi bunlardan tenzih etmeye çalışmışlardır.
HAKİKAT VE MECAZ Tesbitlere göre mecaz üslubunu ilk yorumlayan ve bu konuda terim ortaya koyan dil alimi Sibeveyhi'dir (ö 180/796). Sibeveyhi mecazi üsluplar için "el-ittisa' fi'l-kelam. elicaz ve'l-ihtisar" terimlerini ortaya koymuş. mecaz üstübunun ifadedeki temel fonksiyonunu açıkça belirtmiştir.
HAKİKAT VE MECAZ MECÂZÜ L-KUR AN adlı eseriyle mecaz terimini ilk kullanan kişinin Ebu Ubeyde Ma'mer b. Müsenna (ö. 209/824) olduğu kabul edilmekle birlikte kaynaklar onun çağdaşları Kutrub ve Ferra'nın da zamanımıza ulaşmayan Mecazü l-kur an adlı eserlerinden söz eder
HAKİKAT VE MECAZ Hakikatin tanımını ilk yapan ve hakikatle mecazı bir arada ilk zikreden müellif İbn Cinni'dir (ö. 392/1002). İbn Cinni, anlam derinliği, pekiştirme, benzetme ve abartı özellikleri sebebiyle mecaza yönelme olduğunu. karine ve delilsiz mecaza gidilemeyeceğini. dilde mecazların varlığının en güçlü kanıtının onda tekit üslubunun yaygın biçimde kullanılması olduğunu, zira tekit üslubuna yanılma ve mecazi anlama yorma ihtimalini önlemek için başvurulduğunu ifade etmektedir.
Mecazın iki türü: MECAZ MÜRSEL ve İSTİARE Daha önce hakiki anlam ile mecazı anlam arasında bir münasebetin bulunması gerektiğini ve bunun ALAKA diye adlandırıldığını söylemiştik. Alakanın bir müşebehet(benzerlik) olması halinde bu mecaza "istiare«denir; eğer alaka benzerlikten başka bir şey(sebebiyyet, külliyet, cüziyyet vb.) ise bu mecaza "mecaz-ı mürsel" denir.
mecaz-ı mürsel 1-Mürsel Mecaz : asli anlamla mecaz anlam arasındaki alaka benzerlik dışında bir şeyse yani alakası değişik (serbest) ise buna mürsel mecaz adı verilir.
mecaz-ı mürsel Mürsel mecaz terimini ilk ortaya koyan belagatçının Sekkaki olduğunu söylemek mümkündür. Mürsel mecaz için otuzdan fazla alaka tesbit edilmiştir. Parçayı anıp bütünü kastetmek (cüz'iyyet) ve tersi (külliyyet). sebebi anıp müsebbebi kastetmek (sebebiyyet) ve tersi (müsebbebiyyet). bir yeri anıp içindekileri kastetmek (mahalliyyet) ve tersi (halliyyet). Şimdi bu alakaları öğrenelim:
1-SEBEBİYYE ALAKASI Sebebi söyleyip sonucu kastetmektir.. «Yağmuru otlattık» ASLINDA «Yağmurun bitirdiği otu otlattık» demektir. Yağmur otun bitmesindeki sebebtir. Dolayısıyla BURADA SEBEB/GAYS/YAĞMUR zikredilmiş ama müsebbeb/netice/sonuç olan bitki ve ot kastedilmiştir. Falanın bana -uzattığı -eli büyüktür. Aslında bu cümle falanın bana nimeti/yaptığı iyilik büyüktür, demektir. El, iyilik ve nimetin sebebidir. Yani sebeb/el zikredilmiş ama netice olan iyilik/nimet kastedilmiştir.
2-Müsebbebiyyet Alâkası Sonucu söyleyip sebebi kastetmek. و ي ن ز ل ل ك م م ن الس م اء ر ز ق ا «gökten size rızık indirir» ayetinde rızıkla yağmur kastedilmiştir. Yani sonuç/netice/rızık zikredilmiş ama aslında rızka sebep olan yağmur kastedimiştir. arapcadersi.com إنما يأكلون في بطونھم نا را Karınlarına sadece ateş koymaktadırlar/yemektedirler Ateş, onların yetim malını/haram yemelerinin sonucudur.
3-KÜLLİYET ALAKASI Bütünü söyleyip cüzü kastetmektir. يجعلون أصابعھم في آذانھم يجعلون أصابعھم في آذانھم Parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Asıl kastedilen parmak uçlarıdır. Cüz (bir parçası) yerine küll (bir şeyin bütünü) zikredilmiştir. Bu, alakadır. Karine ise parmakların tamamının kulaklara sokulamayacağıdır arapcadersi.com توضات بماء البحر Denizin suyuyla abdest aldım. Denizin tüm suyu değil bir kısmıyla abdest alınır. زمزم ماء شربت Diğer Örnek:
4-CÜZİYYET ALAKASI Cüzü söyleyip bütünü kastetmektir. فتحرير رقبة Köle azat etmektir. cüz (boyun) zikredilmiş ama küll (köle) kastedilmiştir. arapcadersi.com القى الخطيب كلمة Hatip bir konuşma yaptı/hutbe verdi. cüz (kelime) zikredilmiş ama küll (konuşma/hutbe) kastedilmiştir.
5-HALLİYYET ALAKASI (Bir yerde bulunan şeyi/durumu söyleyip mahalli kastetmek نزلت بالقوم فاكرموني Kavme (onların yurduna) konuk oldum. bana ikramda bulundular Kavim zikredilmiş ancak onların kaldıkları yer/mahal/evler kastedilmiştir. arapcadersi.com )إ ن ا ل ب ر ار ل ف ي ن ع يم( فقد استعمل )نعيم( وهو دال على حالهم وأراد محل ومكان النعيم وهو الجنة
6-MAHALLİYET ALAKASI MAHALLİ söyleyip orda bulunanları kastetmektir.. منتدى اللغة العربية يرحب بالضيوف الكرام ( فالمنتدى ليس هو من يرحب ولكن األعضاء الموجودين فيه Arapça forumu değerli misafirleri hoş geldiniz der. Forum /mahal söylenip orda bulunan üyeler kastedilmiştir. arapcadersi.com Yararlanılan Kaynaklar: 1-Abdulaziz b.ali el-harbi,el-belağa el-muyessere, 2-İsmail Durmuş, İslam Ansk. Mecaz maddesi 3-Muhammed b.salih, Şerhu l Belağa Hazırlayan: Eyup AKŞİT