AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ



Benzer belgeler
MİLLİ MÜCADELE TRENİ

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

2018-LGS-İnkılap Tarihi Deneme Sınavı 9

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

Bu durumun, aşağıdaki gelişmelerden hangisine ortam hazırladığı savunulabilir?

KARMA TESTLER 03. A) Yalnız l B) Yalnız II. C) Yalnızlll D) I ve II E) I, II ve III. 2. Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'na girmesine,

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü Ölümünün 78. Yılında Saygı ve Minnetle Anıyoruz

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük DİRİLİŞİN DESTANI: SAKARYA

HOCAİLYAS ORTAOKULU. ÜNİTE 1: Bir Kahraman Doğuyor T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK-8

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

BATI CEPHESİ'NDE SAVAŞ

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

SAYFA BELGELER NUMARASI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

KURTULUŞ SAVAŞI CEPHELER

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK / SON 16 YIL OKS, SBS VE TEOG ÜNİTE BAZINDA SINIFLANDIRILMIŞ ÇIKMIŞ SORULAR FASİKÜLÜ

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

ÜLKEMİZDE HUZURU BOZMAK İSTİYORLAR

Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü Öğretim Üyesi

Cumhuriyet Halk Partisi

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU PLANI VE KAZANIM TESTLERİ

En büyük gücümüz teşkilatlarımız

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923)

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

T.C. İZMİR İLİ URLA BELEDİYESİ MECLİS KARARI

L 1 S E ... TURKIYE CUMHURiYETi INKILAP TARiHi VE ATATURKÇULUK KEMAL KARA ÖNDE YAYINCILIK

Lozan Barış Antlaşması

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ

Başbakan Yıldırım, 25. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı sonrası basın çadırını ziyaret etti

6 Mayıs Başkomutanlık kanunu süresinin meclisçe tekrar uzatılması. 26 Ağustos Büyük Taarruzun başlaması

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

8. SINIF T C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERLİK HAYATI

ÖN SÖZ... XI KISALTMALAR... XIII KAYNAKLAR VE ARAŞTIRMALAR... XV GİRİŞ... 1 I. ARNAVUTLUK ADININ ANLAM VE KÖKENİ...

"Türkiye, Gürcistan'a ilham kaynağı olabilir"

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz

KURTULUŞ SAVAŞI KARTPOSTALLARI MEHMED İN HİKAYESİ *

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni

EKİM 2014 KAHRAMANMARAŞ SELİM IŞIK

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK / SON 16 YIL OKS, SBS VE TEOG ÜNİTE BAZINDA SINIFLANDIRILMIŞ ÇIKMIŞ SORULAR FASİKÜLÜ

K A N A Y A N Y A R A K A R A B A Ğ

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNE AZERBAYCAN DAN BAKIŞ

Cumhuriyet Halk Partisi

T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK TESTİ

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

AVİM TARİH 24 NİSAN 1915: NELER OLMUŞTU? Tutku DİLAVER. Misafir Araştırmacı. Analiz No : 2018 /

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER YILLIK PLANI

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

ENSTİTÜ/FAKÜLTE/YÜKSEKOKUL ve PROGRAM: MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ-ELEKTRIK-ELEKTRONIK MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ DERS BİLGİLERİ. Adı Kodu Dili Türü Yarıyıl

ETKİNLİKLERİN İLK HAFTASINDA AŞAĞIDA BELİRTİLEN ÇALIŞMALAR GERÇEKLEŞTİRİLMİŞTİR.

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

Karaman Ticaret ve Sanayi Odası Bülteni

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Fevzi Karamw;o TARIH 10 SHTEPIA BOTUESE

Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Şehit yakınları ve gaziler için iş kurası

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

18 Mart Şehitler Günü Anlam ve Önemi

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

A) Siyasi birliklerini geç sağlamaları. B) Sömürge alanlarını ele geçirmek istemeleri. C) Sanayi devrimini tamamlayamamaları

Baki olan Rabbimiz ve davamızdır

Tuba ÖZDİNÇ. Örgün Eğitim

Transkript:

AZERBAYCAN TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ YIL: 55 SAYI: 372 Cumhuriyetimiz 84 Yaşında... Türkiye Şehitlerine Ağladı.

ÜÇ AYDA BİR ÇIKAR AĞUSTOS-EYLÜL-EKİM 2007 SAYI: 372 YIL: 55 Yayın Türü Süreli Yerel Yayın AZERBAYCAN KÜLTÜR DERNEĞİ GENEL MERKEZİ Cumhuriyetimiz 84 Yaşında 2 3 5 7 10 12 13 16 20 29 31 32 Yüce Türk Milletinin Başı Sağ Olsun! Azerbaycan Kültür Derneği Merkez Yönetim Kurulu Türkiye Cumhuriyeti 84 Yaşında Tuncer KIRHAN Türk Dünyasından Bir Elçibey Geçti Azerbaycan Kültür Derneği Merkez Yönetim Kurulu (15 Eyül 1918) Kafkas İslam Ordusu ve Sovyet Yönetiminin Bölgedeki Etkinliği Selçuk ÖNAL Türk Kamuoyunda ABD ye İlk Tavır AB den 301 e Dikkat, Soykırım a Red Ermenistan ın İlk Başbakanı Ovanes KAÇAZNUNİ nin Açıklamaları Milli Mücadelede Sosyal Şiarlar (1937) Mehmet Emin RESULZADE Ulusal Kimlik ve Batı Sorunu Tuncer KIRHAN Edebiyat Tebrizli Saib Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ve Beş Şehir Kızıl Kürdistan Haritasında (Haber) Dernek Haberleri Basım Tarihi 13.11.2007 Basım Yeri Nergiz Matbaası Ahmet Ercan Yüzüncü Yıl Bulvarı Bosna İş Merkezi No: 35/17-18 Ostim / ANKARA Tel: 0.312 385 30 79 Faks : 0.312 385 82 18 e-mail:nergizmatbaasi@gmail.com

YÜCE TÜRK MİLLETİNİN BAŞI SAĞ OLSUN! Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ün bizlere bahşettiği millet bilinci ile sağladığımız zafer, emperyalistlerin yenilgisi olmuştu. Cumhuriyetimizin 84. yıldönümüne rastlayan günlerde, Türk milletinin bağrına terörle saplanan bir ihanet hançerini sökmeye çalışan 12 Mehmetçiği göz yaşlarıyla toprağa verdik. Gaflet ve dalalet içinde yüzenler bilmemektedirler ki; milli bütünlüğümüzü bölmek ve topraklarımızı parçalamak için çırpınma gayretleri hiçbir zaman gerçek olmayacaktır. Çünkü; Kanla, irfanla kurduk biz bu cumhuriyeti. Gücünü şanlı tarihinden alarak, milli şuur ve metanetiyle ayakta duran Türk milleti, bu alçak saldırılar karşısında heyecan ve öfkesini meydanlarda anlatmıştır. Milletin göz bebeği olan Türk ordusu, üzerine düşen görevin sorumluluğu içinde teyakkuz durumundadır. Çünkü; Muhtaç olduğu kudret damarlarında ki asil kanda mevcuttur. Ülkeyi yönetenlerin de olayın vahametini bir savaş durumu olarak idrak ettikleri gerçeğinden hareketle; Türkiye Cumhuriyeti nin böylesi tehlikeler karşısında, kararlılık, birlik ve beraberlik gücünü kullanmak gereğini duyması gerçeğini ifade etmiştir. Çünkü; Bunun sırrı Kurtuluş Savaşı destanımızda saklıdır. Unutulmamalıdır ki; Türklüğe yapılan saldırı ve ihanet yanlız bu gün olmayıp, Yakın tarihin sayfaları içinde sayısız kere yer almıştır. Karabağ da, Hocalı da dün yapılanlar ne ise, bu gün Eruh ta başlayıp Hakkari de devam edenler aynıdır. Hain saldırıların sona erdirilmesi ve hesap sorulması azim ve kararlılığı, milletimizin yegane dileği olarak ülkenin bir başından, öteki başına gözyaşı ve çığlıkla yansımıştır. Vatan uğrunda şehit olan evlatlarımızın manevi varlıkları önünde saygıyla eğiliriz. Şehitlerimiz; onlar bu vatanın bağrından kopan ince fidanlardır. Şehitlerimiz; ülkenin varlığını korumakla görevli ant içmiş kahramanlardır. Şehitlerimiz; Türk milletinin gözyaşlarıyla yıkanmış ve Yüce Allah ın kendilerine bahşettiği makamın kınalı kuzularıdır. AZERBAYCAN KÜLTÜR DERNEĞİ MERKEZ YÖNETİM KURULU

TÜRKİYE CUMHURİYETİ 84 YAŞINDA Tuncer KIRHAN Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK' ün "En Büyük Eserim" diyerek, Türk gençliğine emanet ettiği cumhuriyetimizin kuruluşunun 84. Yılını ulusça coşku içinde kutladık. Ancak bir süreden beri yaşanılan terör olayları sonucunda toprağa verdiğimiz şehitlerimizle, meydanlarda ki coşku,yürekleri saran acı ile bayramın heyecanını farklı burukluk içinde yaşattı. Bu gün gelinen noktada, Atatürk'ün ilke ve hedefleri, cumhuriyetin erdemi nereden bakılırsa bakılsın ciddi bir tehlike çemberi içindedir. Batı emperyalizminin bir planı olarak yer alan bu çember dünde vardı,bu günde farklı oyunlarla devam etmektedir. Yakın tarihimize baktığımızda; Osmanlı devletinin, doğuda Ermenilere ve Ruslara karşı sürdürdüğü mücadele sırasında, 18 Mart 1915 tarihinde Çanakkale'de açılan cephe ile denizden ve karadan saldırıların başladığı savaşlarda, Türk savunması, düşmanı püskürterek milli mücadelenin başlangıç tarihini yazarken, Mustafa Kemal Paşa'yı tarih sahnesine çıkaracaktır. Anafartalar komutanı Mustafa Kemal Paşa ve askerlerinin karşısında şaşkına dönen, Britanya imparatorluğu, Fransa ve onların müstemlekeleri olan; Avustralya, Yeni Zelanda ve Senegalli yüz binlerce askerden oluşan deniz ve kara birlikleri (Anzaklar) tarihi yenilgiyle, bir defa daha Türk topraklarını terk edecektir. 10 Nisan 1915'te Rusya, ingiltere ve Fransa tarafından bir proje olarak hazırlanan Osmanlı devletini yutma oyunları olgunlaştırılarak, 10 Ağustos 1920'de yeniden,fransa'nın Sevr kasabasında, Rusya, ingiltere, Fransa, italya ve Yunanistan tarafından batı emperyalizminin bir utanç eseri olarak imzalanacaktır. Sevr'de akdedilen bu görüşmelerde Osmanlı toprakları tamamen paylaşılırken, doğu bölgemizde, biri Ermenistan, diğeri Kürdistan, Karadeniz bölgesinde de Rum Pontus Devletinin kurdurulması planlanırken, Anadolu ve Trakya toprakları ise adı geçen devletler arasında paylaştırılıyordu. Bu plan dahilindeki anlaşma, uygulama imkanı bulamadan, kurtuluş savaşından sonra 24 Temmuz 1923'te Lozan'da hükme n sona erdirilecektir. Mustafa Kemal Paşa'nın, 19 Mayıs 1919'da Samsun'da yaktığı kurutuluş meşalesiyle, 23 Temmuz 1919'da Erzurum'da, 4 Eylül 1919'da Sivas'ta yapılan kongrelerde,milli şuuru sağlama ve ülkeyi kurtarma kararlılığı kayıt altına alınırken, birinci madde de yer alan ve 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara'da açılan TBMM'ye taşınan ana madde şöyledir. "Vatan bir bütündür, asla payedilemez" Bu ifade daha sonra Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın söylevierinde "Mevzubahis vatansa, gerisi teferruattır." Diye yerini alacaktır. Türk milleti kurtuluşa giden yolda " Ya İstiklal, Ya Ölüm parolasıyla" yola çıkmış ve Ankara hükümetinin ilk siyasi zaferi olan Sakarya savaşı (23 Ağustos-Eylül 1921) i1e başlayan muharebeler, nihayet 26 Ağustos 1922 tarihli büyük taarruzla şahlanarak, son darbeyi 9 Eylül 'de izmir'i yakıp yıkarak terk eden Yunan birliklerine karşı kazanırken,bu zaferle yalnız Yunan değil tüm emperyalist devletler mağlup edilmiştir. İtilaf devletlerince, misak-ı milli sınırları içinde nihai zafere kararlılığı anlaşılan Türk yönetiminin baskısı karşısında Mudanya mütarekesinin (Ekim 1922) imzalanması ve işgalci güçlerin istanbul'u terk etmeleri süreciyle noktalanmıştır. 3

Gazi,bu yola çıkışı şöyle tanımlamıştır. "Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke a!,cak tam istiklale sahip olmakla gerçekleşebilir. Yabancı bir devletin koruyup kollayaeağını kabul etmek, Insanlık vasıllarından yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten de bu seviyesizliğe düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez. Halbukii Türlc'ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa, yok olsun daha iyidirı O halde, ya istiklal ya ölüm" Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın ilke ve hedefi budur. Ankara hükümetinin, cephelerde ki kazanımlarıyla artık kendine güveni yerleşmiştir. Bu güven duygusu; 24 Temmuz 1923 te isviçre'nin Lozan kentinde yapılan anlaşmada siyasi varlığını daha da gösterirken Türk milletin asırlardan beri devam eden makus talihini de yenmiş, ve 95 gün sonra, yeni bir Türk devletini, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu, 29 Ekim 1923 tarihli TBMM'nin toplantısında ilan edecektir. Bu noktada cumhuriyete giden yolun ne kadar meşakkatli, ne kadar da akıl oyunu olduğu ortaya çıkmaktadır. Kabul etmek gerekir ki; bu yolda alınan kararlarda, Mustafa Kemal Paşa'nın meclisle ve yakın arkadaşlarıyla dahi, uyum içinde bulunamadığı zamanlar olmuştur. Asıl engeller asırlardan beri Türk milletlinin temel dinamiğini teşkil eden kültürel değerlerin muhalif kadrolar tarafından istismar edilmesi olmuştur. Cumhuriyetle birlikte saltanatın yeniden ihyasından tutunuz da, hilafetin Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın üzerinde bulunmasına kadar yapılan tekliflerin tamamı kendisince red edilmiştir. Cumhuriyetin erdemini anlamak için; 29 Ekim 1923 tarihinden sonrası öncelikli kazanımlarına bakmamız gerekecektir. Bir defa Türk milletinin özgürce akıl ve bilim temeline taşınması şekliyle yeniden inşası ve inkişafı olmuştur. Bu gün cumhuriyetin kuruluşunun üzerinden 84 yıl geçti. Cumhuriyetin Türk milletine kazanımları saymakla bitmeyebilir. Yalnız şunu ifade etmek gerekir ki; Gazi Mustafa Kemal'in düşününde, siyasal manada olduğu kadar' ekonomik manada da, tam bağımsızlık anlayışı var olmuştur'. Millet olma bilincinin temel unsuru olarak ele alınan çağdaşlaşma ve sanayileşme atılımları hemen 1924'Ierde tarım alanlında başlayarak, bankacılık, dokumacılık,ulaşım ve şeker sanayi gibi temel yatırımlarla kendini gösterir. Onun bir ifadesinde yer aldığı gibi; "askeri zaferler ne kadar başarılı olursa olsun, ekonomik zaferlerle tedviç edilmedikçe başarılı olmuş sayılmazlar" Atatürk devrimleri içinde tanımlanan harf devrimi aynı zamanda dil devrimi olarak kendini gösterirken Türk milletin kültürel benliğin i ifade eder şekli kazanmıştır. Buna bağlı olarak, cumhuriyetle başlayan eğitim ve öğretimde birliğin sağlanması, tekke ve zaviyelerin kapatılması, Medeni Kanunun kabulü,kıyafet devrimi gibi toplumsal yapılanmalar kalkınmanın ivmesi olarak kendini gösterecektir. Elbette ki 84 yılda ki kazanımlarımız çok büyüktür. Ancak bu gün Türkiye Cumhuriyeti, siyasal anlamda ciddi bir tehditle karşı karşıyadır. Türk milleti 2250 yıllık askeri tarihi ve bugün dünyanınsayılı ordusuyla her türlü tehdidin üstesinden gelecek güç ve iradeye sahiptir. Son terör olayları ve cumhuriyetimizin kuruluş yıl dönümü nedeniyle Genel Kurmay Başkanı Büyükanıt paşa'nın yayınladığı mesajda şu cümleler yer almaktadır. "... Cumhuriyetimizin bayrağı altında toplanan Türk ulusunun bütünlüğünce zarar verme çabalart ne yazık ki,dün olduğugibi bu günde sürmektedir. Unutmasınlar ki bu cumhuriyeti kuranlar bizden çok daha büyük actlar çekmişlerdir. Bize bu actlart yaşatanlara, o acılart hayal bile edemeyecekleri bir yoğunlukta yaşatma kararlılığındayız." Gelinen noktada, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ü yaptıkları ve bize emanet ettiği değerleriyle,onu sadece sevmek ve saymak yeterli değildir. Önemli olan gerek kişiliğinde ve gerekse bu büyük eserinde bilimsel ve gerçekçi bir gözle hakikatleri araştırmak ve öğrenmektir. 84 yıl sonra gelişecek olayları biliyormuş gibi kaleme aldığı Gençliğe Hitabe'yi bu gün her Türk'ün bir defa, bir defa daha okuması gerekmektedir. Böyle bir vizyonla cumhuriyetin erdemine kavuşmak en doğru yol olacaktır. Bu yapılmadıkça, bir ortaçağ kafasıyla Atatürk'ün sözlerini siper edinerek Atatürk'ü, Atatürk'le savaş haline getirmek onu hiç, ama hiç anlamamaktır. İlelebet yaşayacak Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun. 4

TÜRK DÜNYASINDAN BİR ELÇİBEY GEÇTİ Sovyetler Birliğinin dağılma sürecinde Azerbaycan'da milli değerleri ön planda tutarak, onu ulusal bir dinamik haline getiren Elçibey, halkının milli şuur ve inancından güç alarak tarih sahnesine çıkarken, ulusal refleksi de yansıtan gerçek bir liderdi. O yalnız Azerbaycan'ın yakın tarihinde yarattığı izleriyle ve dinamizmiyle değil, 21.y.y.'a girerken Sovyet rejimine karşı yarattığı bağımsızlık hareketi ile Türk dünyasında ateşlediği hürriyetçi mücadeleciliği, hümanist ve demokrat vizyonuyla tarihin altın sayfalannda önemli bir isim olarak yerini bulmuştur. Dünya tarihindeki devlet kurucu büyük liderler, peygamberler, komutanlar mürşitler hepsi birer faniydiler. Elçibey kısa sayılabilsek altmış iki yıllık ömrüyle bir yaz günü akşamında Türkiye'nin pay-i tahtında hayata veda eden bir gönül adamı, erdemli, demokrat bir devlet ve millet adamıydı. Elçibey'i anlamak ve değerlendirmek için onun yaşadığı siyasalortamı, halkının yaşamını değerlendirmek ve karşı faktörleri ve kadrolan iyi bilmek gerekir. İktidar olduğu kısa dönemde, ateşten bir hat içinde, sovyet kalıntılannın tek yanlı bakışlan arasında onun ortaya attığı ve olmazsa olmaz diye dayattığı ideolojik ulusalcılık ve demokrasi gibi kavramların yanı sıra Atatürk ve Türkiye'ye dönük bir siyaset yaratma çabası; Sovyetler birliği sonrası oluşan global dünya ve onun güdümünde kurulan ve bugün anılmayan Bağımsız Devletler Topluluğunun bölgedeki enerji merkezlerini kontrol altına alması yönünde egemen güçler tarafından endişe ile izlenmekte idi. Buna rağmen, "asrınn en büyük enerji anlaşması" olarak bilinen; Bakü,Tiflis,Ceyhan petrol boru hattının ilk defa gündeme gelmesi ve uluslar arası toplantılarda bu petrol kemerinin mutlaka Türkiye üzerinden geçmesine ait projenin miman Elçibey olmuştur.hatta devlet başkanı olarak Ankara' da bulunduğu sırada petrol boru hattının nereden geçeceğine dair kendisine yöneltilen soruya karşılık verdiği yanıt aynen şöyledir. "Beyler petrol boru hattının nereden geçeği konusunda bana değil Türk kardeşlerime sormalısınız, çünkü onlar nereden geçmesini isterse, bizde oradan geçmesini isteriz" diyecek kadar yürekli bir devlet adamıdır. Sovyet nüfuzunun Azerbaycan üzerindeki varlığı tartışı1malı halde devam ederken bu çerçevede onun bir hareket noktası olarak başlattığı Türkçülük vizyonu ve kişiliğinde temel dayanak olan bağımsızlık aşkı ve bir süreç olarak yaşattığı demokrasi tutkusu ön planda durmuştur. Geçmişten taşıdığı ve kendine rehber edindiği fıkir adamlan özellikle Müsavatçılık anlayışı onun benliğinde değişmez bir ironi olarak kendini gösterir. Elçibey, 1960'lı yılların baskıcı rejimi altında üniversitede çalıştığı yıllarda dahi, bir düşünce adamı olarak bu fikirlerini söylemesini bilmiş, o yıllarda başlattığı Azerbaycan'ın 5

gelecekteki bağımsızlık mücadelesinde nelerin nasıl yapılabilmesi için teoriler geliştiren bir rehber olmuştur. İşte bu yıllarda Bakü ilimler akade-misinde öğretim üyesi iken, bugün Azerbaycan Kadın Hukukları Müdafaa Cemiyeti Başkanı olan, Novella Caferova onun Türk milliyetçiliği üzerine yakın çevresine bir sır gibi bildiği ve anlatmaya çalıştığı anekdot şöyledir. "akademinin bahçesinde oturmuş sohbet ediyorduk, Ebülfez beyeline aldığı bir sapla yere bir şeyler çizdi, bu bizim ilk defa gördüğümüz bir şeydi. Sovyet rejimi bizi dış dünyadan koparmıştı. Benim ve arkadaş-larımın gözlerine bakarak dedi ki; arkadaşlar bu Türk bayrağıdır. Hepimiz afalladık, heyecanla bize Türkiye ve Atatürk diye birisinden söz etti. İlk defa duyuyorduk. Daha sonra elindeki çöple toprağı düzeltti ve bizler içi, ikinci bir ilk olan bir başka bayrak figürü çizdi ve bize onun Azerbaycan milli bayrağı olduğunu anlattı. Bu bayrağı evlerimizde yastıklara, örtülere geçirmemizi söyledi. Heyecanımız on katı, yüz katı artmıştı. Böyle bir sırrı ve gerçeği nasıl saklayabileceğimizi düşünürken içimize bir koru yerleştirecektik." Böyle bir şuur ve gizemli yolculukla bağımsızlık günlerine yaklaşırken Elçibey gönüllerde bir fikir adamı olarak yaşayıp en önde olacaktır. Halk Cephesi Başkanı iken söylediği; "Bizim idealimiz müsavatçılıktır. Çünkü müsavatçılık milli, demokrasi demektir. derken, Mehmet Emin RESULZADE'nin şu sözlerine atıfta bulunur. "Müsavatçılık; büyük Türk kültürüne bağlı milli, medeni ve insani değerleri benimseyen, hürriyet, cumhuriyet, istiklal ve demokrasi idealine sadık Azerbaycan vatanperverliğidir. Derken, bu anlayışının, devlet idaresindeki ilke ve ideallerin temel dinamiği olduğunu, iktidarda ve iktidar somasındaki yaşamında, ödünsüz bir mücadele adamı olarak yoluna devam etmesiyle kendini göstermiştir. Halk Cephesi'nden demokratik seçimle devlet başkanlığına seçildiğinde dünya basınına verdiği mülakat; onun içsel profilini çok iyi yansıtmıştır. İlk bakışta duygusaloölçüde hürriyete susamış ve kararlı bir insanın hedefini şöyle ifade göstermektedir. "bağımsızlığa kavuştunuz, demokrasi yolunda dünyaya entegre olma yolunda neler yapacaksınız." sorularına; bağımsızlık ve hürriyeti seçmede örnek aldığı bir lideri işaret ederek cevap veriyordu. "Bizim yolumuz Mustafa Kemal'in yoludur. Bağımsız, demokrat milli Azerbaycan Cumhuriyetini kurmanın yolu buradan başlamaktadır. Çağdaş bir cumhuriyeti kurmak, insanlannı birey olarak, yurttaş olarak onların insani haklan şeklinde görmek nasıl bir hak ise biz de demokratik yöneticiler olarak yurttaşlarımıza haklarını vereceğiz. Çünkü bizim kurmaya çalıştığımız devlet demokratik olacaktır. Çünkü, demokrasi Türk'ün ruhunda mevcuttur. Tarihe baktığımızda dünyada sömürge devletleri görürüz, Türkler de böyle bir uygulama olmamıştır. Tarih kitapları bunu açıkça yazmaktadır. Bu gün dünya yüzünde esareti yaşayan ve bu uğurda mücadele veren bütün Türk halklarına ve Müslüman dünyasına elimizden geleni yapmalıyız. Bir asker gibi gerektiğinde yardıma koşmalıyız. Azerbaycan' ın bu gün dünya devletleri arasında yer almasında kendinden soma ki kadrolara devlet olma, bağımsızlık ve demokrasi yolunda ortam ve imkan sağlayan eski Cumhurbaşkanı Ebulfez ELÇİBEY'i tarihin global geleceğe hızla gittiği bir dönemde Azerbaycan'ın bağımsızlığı yolunda yaktığı ateşle, onu büyük Azerbaycan'ın ve Türk Dünyasının gönüllerde iz bırakan bir Türk büyüğü olarak rahmet, ve özlemle anıyoruz. AZERBAYCAN KÜLTÜR DERNEĞİ MERKEZ YÖNETİM KURULU 6

(15 EYLÜL 1918 ) KAFKAS İSLAM ORDUSU VE SOVYET YÖNETİMİNİN BÖLGEDEKİ ETKİNLİĞİ Selçuk ÖNAL 1917 Ekim'inde idareyi ele geçiren Bolşevikler, kendilerini Çarlık Rusyası'nın helefi görmüşlerdir. Çarlık Rusya'sının Türkiye'ye karşı yürüttüğü politikayı aynen devam ettireceklerini, hareketleriyle ve yayınladıkları deklarasyonlarla ortaya koymuşlardır. Bilindiği gibi Çarlık Rusya'sı, Doğu Anadoluyu ele geçirmek ve bu suretle Ermenilerin koruyucusu olmak düşüncesini hiçbir zaman terk etmemiştir. Bolşevikler, Rus işgali altında bulunan vilayetlere çok sayıda Ermeni nakletmiş, Türkiye'nin diğer vilayetlerinde yaşayan Ermenilerinde Doğu Anadolu'daki Rus işgali altındaki vilayetlere gelmelerini yayınladıkları deklarasyonlarla ilan etmişlerdir. Ruslar, işgalleri altındaki Türk topraklarına Ermenilerin getirilerek yerleştirilmesi ve bu suretle kendi kontrolleri altındaki Türk toprakları üzerinde bağımsız bir Ermenistan Devleti kurmanın mümkün olacağına inanıyorlardı. Brest-Litovsk'ta (Mart 1918) başlanan barış müzakereleri devam ederken, Bolşevikler, Ermeni meselesini kendi politikalarına ve çıkarlarına uygun olarak halletmenin gayreti içerisine girmişlerdir. O tarihlerde Bolşevik ihtilalini gerçekleştiren Halk Komiserleri Sovyet'i Başkanı Lenin ve Milletler İşi Halk Komseri Stalin Ermenilere ait politikalarını aldıkları bir kararla dünya kamuoyuna duyurmuşlardır. SOVYET'TEALINAN KARARLAR Rusya'nın işgali altında bulunan Doğu Anadolu-Türkiye Ermenistan'ı olarak adlandırılıyordu- daki Ermeniler referandum yapılmak yoluyla kendi mukadderatlarını tayin edeceklerdir. Doğu Anadolu'daki Ermeni ahalinin şahsi mal ve mülkünün, canlarının korunması maksadıyla, emniyeti ve güvenliği temin için Ermeni Halk Güvenlik Teşkilatı kurulacaktır. Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde ve başka ülkelerde yaşayan Ermenilerin Türkiye Ermenistanına rahatça dönmeleri temin edilecektir. Ermeni Halk Mümesilleri Şurası (Sovyeti) adıyla geçici bir hükümet kurulacaktır. Yeni kurulan Ermenistanın coğrafi sınırları, seçilen Ermeni halk murahhasları ile Kafkas İşleri Fevkalade Geçici Komseri ile birlikte tayin ve tespit edilecektir. Bolşevik ihtilali ile çözülen Rus ordusunun bütün silahları, makinalı tüfekleri, harp malzemelerinin tamamı Ermeni askeri kuvvetlere teslim edildi. Rus ordu karargahının Erzurum'dan Erzincan'a naklinden sonra da, Ermeniler, Türk ve Müslüman ahaliye karşı katliamlara başlamışlardır. KAFKASYADA'Kİ DURUM ve GELİŞMELER Rusya da yapılan Ekim ihtilali ile Türkiye'de bu olaylar cereyan ederken Kafkaslar da da karışıklıklar baş göstermeye başlamıştı. Özellikle Bakü, Ruslar için sonsuz bir öneme haizdi. Bakü petrolleri olmadan ekonomisi çökmüş olan Rus ekonomisinin ve Rusyanın durmasına imkan yoktu. 7

Bundan dolayı, Bakü petrolleri Bolşecikler için hayati bir durum arzettiğinden Sovyet İdaresi kurulur kurulmaz, Kafkaslarla beraber Bakü'nün elde tutulması için gerekli hertürlü tedbir alınmış ve bir Türk düşmanı olan Ermeni Stephan Şaumyan, fevkalede selahiyetlerle Kafkasya'ya gönderilmiştir. Şaumyan, Bakü'deki petrol kuyularında çalışan binlerce Rus ve Ermeni'yi Bolşevik Partisinde toplamış, 18 Mart 1918 tarihinde, ermeni ve Rus askerlerinin de desteğini alarak, yaptığı bir hükümet darbesi ile Yönetimi ele geçirerek, Bakü'de Kızıl Cumhuriyet kurulmasını sağlamıştır. Bu İdare, Türklere karşı bir soykırım hareketine geçerek, Bakü'de onbinlerce Türk ve Müslüman, Ermeniler tarafından katledilmiştir. Bu şartlar altında merkezi Sovyet hükümeti, Bakü'yü elde tutmak ve Bakü petrollerinden istifade hususunda tam bir başarı kazanmıştır. Bakü'deki bütün Rus, Ermeni asker ve ameleler din ve parti farkı gözetmeksizin bir cephe oluşturarak, kızıl idareyi destekliyorlar ve bütün güçleri ile özellikle kızıl idareye karşı olan Müsavatçıları katlediyorlardı. İşte bu feci durumdan kurtulabilmenin çaresi, Türk Ordusunun Bakü'ye gelmesi ve bölgenin Türk düşmanlarından temizlenmesi idi. Türkiye'den yardım bekleyen yalnız Azerbaycan Türkleri değildi. Bölgede yaşayan Türk ve Müslüman ahali Osmanlı İmparatorluğundan yardım beklemekteydi. İngilizlerin Ermenileri teşkilatlandırdıkları, Kafkaslar'daki Bolşevik nüfusunun bölge Müslümanları için büyük bir tehdit teşkil ettiği anlaşılmıştı. Osmanlı İmparatorluğu, Brest-Litovsk anlaşması çerçevesinde, Kars, Ardahan ve Batum'un Türkiye'ye katılmasını ve bu sancaklardan asla vaz geçmeyeceklerini ısrarla ortaya koyuyorlardı. OSMANLI DEVLETİ'NİN KAFKAS- YA'DAKİ GELİŞMELERE YAKLAŞIMI Gerek Doğu Anadolu da ki siyasi vaziyetleri gerekse Kafkasya'daki durumu dikkate alan Osmanlı Devleti III. Ordu Komutanı Vehip Paşa'ya askeri hareket emrini vermiş, 19 Nisan 1918 de Sarıkamış ve 25 Nisan'da da Kars kalesi işgalcilerden temizlenmişti. Omsalı Devleti mutlak bir barışı sağlamak için 4 Haziran 1918 tarihinde Batum Konferansını gerçekleştirmiş, bu müzakereler sayesinde Türkiye ile Azerbaycan ve Kafkas halkları arasında yakınlık artmış, Omsalı Devleti ile Azerbaycan arasında önemli gizli anlaşmalar yapılmıştır. Yapılan anlaşmanın 4'üncü maddesine göre, Azerbaycan Hükümeti dahilinde asayişi ve güvenliği sağlamak için Türkiye'den askeri yardım isteyebilecekti. Azerbaycan Müsavat Partisi ve Milli Şura Reisi Mehmet Emin RESULZADE'nin önderliğinde İstiklalini ilan etmesinin yanında, Kuzey Kafkasya da da Şimali Kafkas Birliği kurulmuş, kendilerinin müstakil Devlet olduklarını ilan ederek onlarda Türkiye'den yardım istemişlerdir. Dağıstan Cumhuriyeti adı altında kurulacak bu devletin, Azerbaycan'ın önderliğinde Ermenistan ve Gürcülerinde iştiraki ile kurulan Maverayı Kafkas Konfederasyonu'na da katılması düşüncesinde idiler. Azerbaycan'la olan yakın münasebet, Şimali Kafkas Cumhuriyeti'nin Osmanlı İmparatorluğu tarafından tanınması Sovyet Rusya'nın tepkisine sebep olmuştu. Çünkü Türk nüfusunun Azerbaycan ve Kuzey Kafkasya'ya kadar yayılması, Rusların hayati menfaatlerinin haleldar olması demekti. Özellikle Enver ve Talat Paşa'lar, Gerek Azerbaycan'ın gerekse Kafkas Halklarının kendilerinden ve Osmanlı Devletinden yardım istemeleri karşısında Kafkasya için özel bir askeri teşkilat kurarak, başına da Enver Paşa'nın kardeşi olan Nuri Paşa görevlendirilmiştir. Kafkas İslam Ordusu denilen bu teşkilat 3 piyade 8

Bakü Fatihi General Mürsel BAKÜ ve bir süvari tümeninden ibaretti. Bir Piyade Tümeni Kadrosu Acara, İki Tümeni Azerbaycan ve bir Suvari Tümen kadrosuda Kuzey Kafkasya için düşünülmüştü. Nuri Paşa, yanında birkaç subayla İstanbul' dan önce Musul'a, buradan da Tebriz üzerinden dolaşarak 27 Mayıs 1918 tarihinde Milli Azerbaycan Hükümetinin geçici merkezi olan Gence'ye ulaşabilmişti. O tarihlerde istiklalini ilan eden Azerbaycan bir kolordu kurmaya çalışmış, fakat subayların pek çoğu Rus olduğundan halk bunlara güvenmediğinden, Nuri Paşa'nın Gence'ye gelmesiyle bu oluşum lağvedilerek, Osmanlı İmparatorluğunun 9.uncu Ordusunun 5.nci Kafkas Tümeni Mürsel Paşa komutasında Gence'ye intikal ettirilerek, Kür Nehrine kadar olan bütün bölge düşmandan temizlenmiştir. Bu sırada İran'da bulunan İngiliz birlikleri ve Melşevik Ruslar Taşnak Ermenileri ile Bakü'ye girerek Bakü'yü işgale başlamışlardı. İngilizlerin, Ruslar'ın yanı sıra Osmanlı İmparatorluğu'nun müttefiki olan Almanlar'da Türk Ordusunun Azerbaycan'a girmesini asla istemiyorlardı. Çünkü Ruslarla yaptıkları gizli anlaşma gereğince Ruslar Bakü petrollerinden Almanlara'da pay verecekti. Bütün bu sıkıntılara ve karşı koymalara rağmen Türk Ordusu 15 Eylül 1918'de Bakü'ye girerek, Bölgeyi Türk düşmanlarından temizlemiştir. Bakü'nün Türk Ordusu tarafından kurtarılışı, Kafkasya'da siyasi ve askeri yönden çok önemli bir durum yaratmıştı. Azerbaycan Bölgesinde bu olaylar cereyan ederken, Nuri Paşa, Yusuf İzzet Paşayı Şimali Kafkas Kumandanı olarak tayin etmiş, Kurmay Binbaşı İ.H.Berkuk'ta Kurmay Başkanı olarak Dağıstan'da görevlendirmiştir. Böylece Türk Ordusu Azerbaycan ve Dağıstan'ı düşmandan temizlemiş, Anadolu Türkü ile Kafkas halkları arasındaki kardeşlik duygusu ve istiklal aşkının bugün dahi yaşatılarak Türk askeri tarihinin şanlı sayfalarında gerekli yerini almıştır. Kardeş yardımına koşarak bu topraklarda şehit olan Mehmetçiklerimizi yıl dönümünde rahmet ve minnetle anıyoruz. Kafkas İslam Ordusu Komutanı Nuri Paşa 9

Ermeni tasarısının kabul edilmesinin ardından, Türkiye Washington Elçisi Şensoy'u geri çağırdı. Başbakan'ın ABD ziyareti gözden geçilirken, Deniz Kuvvetleri Komutanı ABD ziyaretini iptal etti.. Türk Kamuoyunda ABD ye İlk Tavır Türkiye'nin Irak'a sınır ötesi askeri operasyon için tezkere hazırladığı bir dönemde, Ermeni Tasarısı'nın ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nde kabul edilmesi Ankara-Washington ilişkilerini bir kez daha kırılma noktasına getirdi. Önceki gün Ermeni tasarısı oylaması ile ilgili Dışişleri Bakanlığı gece yarısına kadar çalıştı. Dışişleri ve Cumhurbaşkanı Gül gece yarısı yaptıkları açıklama ile Türkiye'nin ilk tepkisini gösterdi. ABD Büyükelçisi Ross Wilson da dün Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı. Dışişleri Müsteşarı Ertuğrul Apakan Wilson'a iki ülke arasındaki stratejik ilişkilerin olumsuz etkileneceği mesajını verdi. Başbakan Tayyip Erdoğan da dün İstanbul'a gelişinde ABD'ye yaptırım uygulanacağının sinyalini verdi. Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN gelişmeler karşısında şöyle konuştu: Temsilciler Meclisi'nin Dış İlişkiler Komitesi'nin geleceğe yönelik çok çok talihsiz aldığı bir karardır. Ama tabii bundan önce de Dış İlişkiler Komitesi'nin buna benzer kararları vardır. Bu kararlarda 2000'de 38'e 12, 2005'te 40'a 7 oyla bu kararlar çıkmıştı. Bu yönetim çok ciddi bir mücadele verdi çıkmaması için. Ama iç hesaplar peşinde olanlar farklı bir lobi faaliyetleri içerisinde bulundu. Bu aslında ABD'nin de çıkarlarına ters bir adımdır. Ve Türkiye'nin konumunu fark edemeyenlerin aldığı talihsiz bir karardır. Mücadelemiz devam edecektir. Tabii bu arada atacağımız adımlar var" dedi. Bir gazetecinin bu adımlarda İncirlik Üssü'nün olup olmadığına dair sorusuna ise Erdoğan, "Bunlar konuşulmaz yapılır" dedi. ELÇİ GERİ ÇAĞRILDI Türkiye'nin Washington'daki Büyükelçisi Nabi Şensoy da komite kararına tepki olarak süresi belirsiz olmak üzere Ankara'ya çağrıldı. Şensoy'un ABD'nin tutumuna karşı Ankara'ya istişareler için çağrıldığı dün Dışişleri Müsteşarı Ertuğrul Apakan tarafından Wilson'a iletildi. Apakan, ABD Başkanı Bush'un şahsi çabalarına ve yönetimin desteğine karşın Türk halkının böyle bir suçlamaya tepkisiz kalamayacağını iletti. Washington Büyükelçisi Şensoy da "Türkiye'den gelen talimat üzerine istişareler için bu hafta sonundaankara'ya gidiyorum" dedi. Şensoy, ne kadar kalacağına ilişkin bir soruyu "İstişareler ne kadar sürerse o kadar kalacağım" diye yanıtladı. Ankara'nın ikinci tepkisi ise askeri kanattan geldi. Önümüzdeki hafta ABD Deniz Kuvvetleri Komutanı'nı ziyaret edecek olan Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç'ın bu ziyareti iptal edildi. 10

Bundan sonra ne olacak İŞTEYOLHARİTASI Ankara'nın izleyeceği yol haritası ise şöyle: 1- Türkiye önce tezkereyi kabul edecek. 2- Dışişleri Bakanı Babacan, önümüzdeki hafta çıkacağı Ortadoğu ziyaretinin ikinci etabında, Bağdat'la yapacağı Saddam sonrası ilk üst düzey ziyaret olan randevuyu iptal edecek. 3- Başbakan Erdoğan 5 Kasım'daki Washington ziyaretini tekrar gözden geçirecek. 4- Ermeni lobisi tasarının kasım ayı ortasında Temsilciler Meclisi'nde oylanmasını hedefliyor. Buna karşın Türkiye ve ABD yönetimi bu aşamada oylama tarihini geciktirmeyi ve Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi'yi zorlamayı hedefliyor. 5- Bu amaçla İncirlik gibi askeri yaptırımlar dışında, NATO çerçevesindeki işbirliğinde Türkiye bazı kararları ağırdan alacak. Ankara, İncirlik Üssü'nü kapatmaya kadar uzanacak önlemleri hayata geçirmeden önce karar- lılığını, askeri ziyaretleri iptal ederek ve ortak tatbikatlara katılmayarak gösterecek. Türkiye, Ermenistan'a karşı da tepkisini gösterecek. Ermenistan'a hava koridorunun açılması ile başlayan Charter seferlerinin iptal edilmesi de gündemde. Ankara Erivan'a karşı atacağı bu adımları, ABD'den gelecek yanıtlara göre belirleyecek. AZERBAYCAN'DAN TASARIYI KINAMA Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, ABD Temsiler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialrını içeren tasarının kabul eedilmesini kınadı.yapılan açıklamada Birinci Dünya savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu'nda meydana gelen olaylarla ilgili arşivlerin açılması yönünde Türkiye'nin yaptığı açıklamaları desteklediğini belirtti. Azerbaycan'ın,kendisinin Ermenistan tarafından etnik temizlemeye maruz kaldığı belitilen açıklamada 24 Şubat 1992 yılında Hocalı'da yaptığı katliamların buna bir örnek olduğunu, ancak dünya parlamentoları ve neyazık ki Avrupa ve ABD bu trajiek olayı görmezden gelmektedir denildi. MSNBC'de SOYKIRIM ANKETİ AÇILDI Dünya'nın en büyük haber portallarındanolan MSNBC. Com, internet sitesinde Sözde Ermeni soykırımı ile ilgili yeni bir anket açtı. Ankette Ermenilerin Birinci Dünya Savaşı sırasında katledilmesi, ABD tarafından soykırım olarak resmen tanınmalı mı. Diye soruldu. Evet, bir çok akadeemisyen Osmanlı yönetiminin 1.5 milyon Ermeni'yi sistemli bir şekilde öldürdüğünü düşünüyor.bir çok ülke de bunu tanıdı. ABD, de de aynıısını yapmalı şıkkına oy verenlerin oranı 25 Ekim itibaariiyle % 48'di. Hayır, tarihçiler bu ölümlerin soykırım olup olmadığını tartışmaya devam etmeli diyenlerin oranı ise yüzde 49 idi. Anketin adresi aşağıdadır. Lütfen bir oyda konuya destek manasında sizden gitsin. http:// www. Msnbc.msn.com/id/21253084/ 11

Ermenistan'ın ilk Başbakanı Ovanes KAÇAZNUNİ Nisan 1923 tarihinde Bükreş'te yapılan bir toplantıda şöyle diyordu. "ARTIK TÜRKiYE ERMENİSTAN I YOK, BU KONU LOZAN'A DEFNEDİLDİ. "Ermeni Belgeleriyle Ermeni Soykırımı Yalanı" dizisine, Ermenistan hükümetinin ilk başbakanı ve Taşnaksutyun Partisi liderinin imzasını taşıyan bir resmi belgeyle başlıyoruz. 1923 yılı Nisan ayında Taşnaksutyun Partisi 'nin Bükreş 'te yapılan Yurtdışı Konferansı 'na sunulmuş olan bu tarihi rapor, Ermenistan 'da yasaklanmıştır. Kitabın çeşitli dillerde yayınlanırken, Avrupa kütüphanelerinden toplatılmıştır. Türkiye 'de bazı araştırmacılarında çalışmalarında yer alan bu önemli açıklamaları sizlere aktarıyoruz. "SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI "İDDA- LARINA BİR ERMENİ BAŞBAKANININ AÇIKLAMALARI Pek çok devlet, yaşanmış tarihi de kendi politikalarına uygun bir oyun haline getirmişlerdir. Bu oyunun baş aktörleri, Ermenileri de kendi siyasi emellerine alet etmekte kendilerini ilgilendiren hiçbir yönü olmamasına rağmen Ermeni Soykırım yalanına sahip çıkmaktadırlar. Bunun son örneği, geçmiş senelerde olduğu gibi ABD'nin temsilciler Meclisinin Dışişleri Komisyonunda sergilenmektedir. Ermeni yalanlarına ve bu yalanlan kendi gelecekleri ve ikballeri için, yaşanmış doğrular olarak kullananlara, pek çok kaynağın yanı sıra en güzel cevı:ıbı bir Ermeni vermiştir. Ermeni iddalarını ve tarihi olayları saptıranlara, soykırım yalanını bugüne kadar gündemde tutanlara, Ermenistan hükümetinin ilk başbakanı ve Taşnaksutyun Partisinin Lideri olan Ovanes Kaçaznuni 1923 yılı nisan ayında Bükreş'te yapılan Konferansa sunduğu raporla cevap vermiştir. Ermeni Soykınmı diye nitelenen 1915-1923 döneminde Taşnak hareketinin sorumluluğunu taşımış 1918 yılında'da Ermenistan'ın ilk başbakanı görevinde bulunmuştur. "O tarihlerde bizler, İngiliz silahları ile iyi bir biçimde silahlanmış donatılmış bir orduya sahiptik. Yeterince askeri cephanemiz mevcuttu. Kars gibi önemli bir kale elimizde idi. Nihayet ortada Sevr anlaşması vardı. Bunların hepsi Türklere karşı sahip olduğumuz kozlardı." Kaçaznuni, Taşnak Hükümetinin ilk başbakanı olarak yapılan toplantıda şu itiraflarda bulunuyor. "Dünya savaşı öncesinde, gönüllü silahlı birlikler oluşturmak hataydı. Ermeni hareketlerine karşılık Türkiye, savunma düşüncesiyle hareket etmiş, Tehcir kararı da amacına uygun şekilde alınmıştır. Ermeni teröristleri Müslüman nüfusu katletmeye başlamışlardı. Taşnaklar ve Taşnakların yönlendirdiği, Ermeniler, Savaşın bir tarafını Türkiye ise savaşın diğer tarafını oluşturuyordu. 13

Rus çarlığının, İngiliz ve Fransızların kendilerini devamlı kullandıklanm itiraf eden Kaçaznuni, kendisinin de içerisinde hizmet ettiği Taşnakların birinci dünya savaşımn hemen başında Çar II Nikolay'a onların emrinde Türk'lere karşı savaşmak istediklerini, isteklerini Ermeni Milli Bürosu kanalıyla ilettiklerini, konferansla dile getirmektedir. Müracaat metni aşağıdadır. Şanlı Rus Ordulan kendi hükümdarlık toprakları boyunca, karlı Ermenistan tepelerinde ve engin vadilerde, Almanya 'ya güvenerek kudretli Rusya 'ya el kaldırma cüretini gösteren Türkiye'ye karşı savaşırken Ermeniler olarak bizler, atalanmlzın öğütlerini dinleyerek, hayatımızı ve bütün varlığımızı Yüce Rusya'nın ve onun tahtının şanı için feda etmeye hazırız. Türkiye'ye savaş müjdesi bütün Ermeni halkını coşturmaktadır. Bütün ülkelerden Ermeniler, Şanlı Rus ordularında yer almak ve Rus silahının başansına kanıyla hizmet etmek için acele etmektedirler. Yüce Tanrıya, Türk'lere karşı zafer kazanmak için dua ediyoruz. Rus askerlerinin hizmetinde bulunmak Rusya'nın Doğu Anadolu'daki tarihi görevini başarı ile yerine getirmesi için, her şeyimizle yardımcı olmak Ermeniler olarak bizim vatan borcumuzdur. Rus bayrağı, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarında dalgalanacaktır. Sizin iradeniz, Türkiye'nin boyunduruğu altında yaşayan Ermenilere ve diğer halka özgür olmanın yolunu açacaktır." Bu gelişmelerin kendilerine neye mal olduğunu, bütün tepkilere rağmen dile getiren 1918'de kurulan Ermenistan'ın Başbakam Ovanes Kaçaznuni'nin Ermeni Devrimci Taşnaksutyun Partisi'nin yurt dışında 1923 tarihinde yapılan toplantısında yaptığı konuşmalarından bazı bölümler aşağıdadır. "Yoldaşlar, Bu meseleler benim gayet uzun ve gayet üzücü düşüncelerimin ana konusunu oluşturmuştur. Sizin de bu konuları düşünmüş olduğunuzdan kuşku duymuyorum. Ben sadece vicdanımın sesini dinleyerek, doğru bildiklerimi söyleyeceğim. Konferans katılımcılarının toptan tepkisini, belki de öfkesini çekeceğim, ama ben her şeye hazırlıklıyım. Özellikle büyük savaştan başlayarak Lozan Konferansına kadar geçen dönemde Ermeni meselesinin bazı aşamalarını ve Taşnaksutyun Partisi'nin bu dönemdeki yaptıklannı, rolünü belleklerinizde tekrar canlandırmak istiyorum. 1914 Sonbaharında, Türkiye henüz savaşan taraflardan birine katılmamış iken, Güney Kafkasya'da büyük gürültü içinde Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlandı. Ermeni Devrimci Taşnaksutyun Partisi'de hem bu birliklerin oluşturulmasında hem de Gönüllü Ermeni Birliklerinin Türkiye'ye karşı gerçekleştirdikleri askeri operasyonlarda aktif biçimde roloynadı. Gönüllü birliklerinin kurulmasının gerekli olup olmadığını yeniden tartışmak anlamsızdır. Gerçek olan şudur ki 1914 sonbaharında Ermeni Gönüllü Birlikleri kuruldu ve Türk'lere saldınya geçtiler. Özellikle 1914 ve 1915 yılının ilk aylan Taşnaksutyun da dahil olmak üzere, Rusya Ermenileri açısından heyecan ve umut dönemiydi. Biz Ermeniler olarak kayıtsız şartsız Rusya'ya yönelmiş durumdaydık. Öyle ki Çar Hükümetinin, Hizmetimiz karşılığında Güney Kafkasya Ermenistan'ı ile Türkiye'nin Ermeni şehirlerinden oluşan Türkiye Ermenistan'ın bağımsızlığının gerçekleştirerek, bunlan bize armağan edeceklerine emindik ve inanmıştık. 14

Tabi ki bizim Gönüllü Birlikleri Van ile Muş'u bir an evvel ele geçirmeye çalışıyorlardı. Oysa Güvendiğimiz Rus'ları Ermeni meselesinin ilgilendirmediğini, gerektiğinde Rus'lann cesetlerimizi de çiğneyeceğini unutmuştuk. Bizler, her şeyimizle desteklediğimiz savaşın Ermeni meselesinin halledilmesi için yapıldığını sanıyorduk. Rusların ihanetinin kanıtlarını arıyor ve elbette buluyorduk. Sonunda öyle bir noktaya geldik ki, herkes bizi kolayca atlattı, ihanet ettiler ve bizi kullandılar. 1917 Rus devrimi ile yeni imkanlar ortaya çıktı. O tarihlerde Ermeni-Azerbayan arasında farklı ilişkiler mevcuttu. Aralannda çözülmezi imkansız toprak anlaşmazlıkları mevcuttu. Ermeniler, Şerur-Nahçıvan olmadan yaşayamazdı. Nahçıvan'ın Ermenistan için önemi Zakatala, Ahırkelek ve Lori'nin Gürcistan için arz ettiği önemden farklıydı. Aynı yılın sonlarında Güney Kafkasya'da bütün Rusya kurucular meclisi üyeliği seçimi yapıldı. Seçimlerde Menşevik Sosyal Demokratlar 12, Musavat Partisi 10, Taşnaksutyun 9 milletvekilliği kazandılar. O tarihlerde, on binlerce proleterya 'ın ve güçlü işçi örgütlerinin en faalolduğu, aynı zamanda Bolşevizmin gelişmesi bakımından en uygun şehir Bakü idi. Bu şartlara rağmen sadece iki parti Musavat ve Taşnaksutyun Bolşeviklere karşı gerçek bir güç oluşturabilirlerdi. Ama Ermeniler Musavat'la münasebetlerininbolşevik tehdidi ve tehlikesi var olduğu için devam etmesini istiyorlardı. Musavat Partisi'de Bolşevikleri defettikten sonra Taşnak Ermeni Partisinin sahneden silmeyi düşünüyordu. Bolşevikler bizim desteğimizi alarak Bakü'de Musavat'ı darmadağın ettiler (Mart-1918) Daha sonra, bizim girişimimizle İran' dan İngiliz askerleri de davet edildi. Ama İngilizler Bakü'ye hakim olamadılar. Bu zamana kadar Gence' de bulunan Azerbaycan Hükümeti, Türk Ordusu ve silahlı halkla beraber Bakü'ye girdi. Mart 1918 tarihinde Bolşevik-Musavat çatışmasında Müslüman halkın katledildiği gibi bu defada Ermeniler katledildi. 28 Mayıs 1919 günü bağımslzlığımlzın yıldönümü idi. Parlamentomuz Ermenistan'ı Birleşik Ermenistan olarak ilan etti. Bir diğer deyişle, Türk Ermeniliğinden kurtulması mutlak olan Türkiye Ermenistan topraklarında (Doğu Anadolu) mevcut Ermenistan topraklarına katıldığı da ilan edilmiş oldu. Savaş kaçınılmazdı. Biz Ermeniler bu savaştan kaçınmak için hiçbir şey yapmadık. Türklerle ortak bir zemini bulmak için var gücümüzle çalışmalıydık. İşte biz bunların hiçbirini yapamadık, yapmadık. Zira biz mutlak kazanacağımlza inanıyorduk Türkler bizimle bir araya gelmeyi ve görüşmemizi önerdiler. Biz ise bunların hepsini geri çevirdik. Bu büyük bir hataydı. O tarihlerde bizler, İngiliz silahlan ile iyi bir biçimde silahlanmış donatılmış bir orduya sahiptik. Yeterince askeri cephanemiz mevcuttu. Kars gibi önemli bir kale elimizde idi. Nihayet ortada Sevr anlaşması vardı. Bunların hepsi Türklere karşı sahip olduğumuz kozlardı. Bizler Türklerin görüşme davetini kabul etseydik, beklide taviz vererek, 1914 sınırlanna çekileceklerdi. Bir gerçek şu ki bizler Türklerle savaşmaktan kaçınmak için hiçbir şey yapmadık, aksine savaşmaya gerekçeler oluşturduk. İmkanlarımızın sınırlarını bilmiyorduk. Devlet ile partiyi ayıramıyor, ideolojileri devlet işlerine kanştırıyorduk. "BİZLER DEVLET ADAMI DEĞİLDİK" Diyerek samimi itiraflarda bulunan Ovanes Kaçaznuni son sözlerini şöyle tamamlıyor. "ARTIK TÜRKİYE ERMENİSTAN I YOK, BU KONU LOZAN' ADEFNEDİLDİ." 15

Geçmişten Bugüne... MİLLİ MÜCADELEDE SOSYAL ŞİARLAR* Mehmet Emin RESULZADE Milli istiklal mücadelesinde bulunan bir hareketin sosyal meselelerle de meşgul olması caiz midir? istila altında bulunan bir memleketin kurtuluşu için uğraşanlar, bütün bir milleti birleştirecek ancak siyasi ve milli şiarlarla iktifa etmeli midirler? Yaşasın istiklal, redolsun istila! -sade bu cümle milli bir Azerbaycan fırkasının biricik şiarı olamazmı? Millilik toplayıcı, sosyallik ise ayırıcı esaslar iken, zıtları bir yere toplamak mümkün müdür? Işte, mevzuu düşünürken, ilk bakımda hayale gelen müşküllerden en rnühimlerini teşkil eden yaman bir kaç soru. Mevzuyu iyi işlemek ve kavradığı bütün mes'elelere etraflıca cevaplar verebilmek için, şüphesiz bir mecmua mekalesinin çerçivesi dar gelir. Belki de toplamakta olduğumuz mahez ve materyallari tetkik ve tanzim neticesinde onu da tecrübe ederiz. Şimdilik ise kısa da olsa, işbu mekale ile mevzua giren yukarıdaki mes'elelere cevab vermek isteriz. Milli dava ve sosyal mes'ele. bu iki anlamı biribirinden ayırmak kabilolsa idi, yukarıdaki ilk suale menfi cevap verir, "milli hareket adamlarına sosyal mes'elelerle meşgulolmak caiz değildir!" derdik. Halbuki, hakikat öyle değildir: Bir kerre "millet"in kendisi içtimai, yani sosyal bir anlamdır. Milli dava dahi, ihateli ve ötkün bir bakışla, sosyal bir davadır. Bir millet ne zaman müstakil olur ve bu istiklali ne için ister? Bu suallere cevap aradığımız zaman milli istiklal davasile sosyal mes'eleler arasında ayrılık değil, derin bir bağlılık olduğunu görürüz. * Milli Müsavat Halk Partisi Bülteninin No: 3, 1937 tarihli sayısında yayınlanan yazının dili korunmuştur. Bir milletin dışarıya karşı hakiki istiklali, içerideki milli hakimiyetinin hakikiligile mütenasibdir. devletler arasındaki "milli istiklal" anlamının bir devlet içindeki karşılığı, "milli hakimiyet" sözündeki manadır. Azlığın çokluk üzerindeki cebrine, kolçomakların emekçileri zorlamalarına, kuvvetlilerin zayifleri kullanmalarına, çalıştıranların çalışanları ezdiklerine tahammül eden cemiyetlerde milli hakimiyetin kökleştiğine kani olmak gayri mümkündür. İçtimai bünyesi, şu veya bu şekilde halledilmemiş sosyal meseleler yüzünden, biribirine zıt menfaatler taşıyan düşman zümre ve sınıfların amansız çekişmelerile didilen bir cemiyetin ne içeride milli hakimiyeti, ne de dışarıda milli istiklali kat'iyen temin edilemez. Dışarıdan gelen bir tehlikeyi bütün milletin ayni heves, heyecan ve fedekarlıkla karşılayabilmesi için, o milleti teşkil eden sınıfların o tehlikeyi aynı derecede hissetmeleri lazımdır. Ve yahut baştan atılması istenilen bir istilaya karşı bütün bir milletin ayağa kalkması için ayaklandırılacak bu millet kütlesini teşkil eden sosyal tabakaların umümi zaferden edinecekleri maddimanevi bütün menfaatler eveiceden bilinmelidir. Hürriyet, milliyet ve istiklal gibi mücerred siyasi şiarlar, münevver kitleye hitab eden ve onları inkilabileştiren anlamlardır. Geniş halk tabakalarını ayaklandırmak için, sade bu şiarlar kafi değildir. Onlar harekete geçmek için, daha maddi ve daha sarih şiarlar isterler. Sosyal şiarların halk kütlelerini ayaklandırmakta siyasi şiarlardan daha mühim bir roloynadığı harbsonu hadiselerinde bilhassa görülmüştür. Kütlenin sade sosyal şiarlar ve ancak maddi menfaatler saiki ile harekete getirilerek inkilablaştırıla bileceğini fazlaca hesaba alan inkılabçı 16

Marksizm, taktikine esas olarak, sınıf mücadelesini ve enternasyonal sosyalizmi almıştır. Aynı mektebin mahsulu ve memleketimizin bugünkü müstevlisi bulunan Bolşevizm dahi -malüm olduğu üzre- ayni mektebin şagirdi ve ayni taktikin sahibidir. Onunca esas, sınıflar ve onlar arasındaki mücadeledir. Bu ise, milli değil, beynelmilel bir işdir. "Milletler ise -onun gözünde- tarihin geçici ve epizodik bir hadise ve müesseseleridir. Beşeriyetin atlattığı gerilik merhalelerinden, milliyet, belki de hazmi çok uzun sürecek birisidir." Bunun için de bu mes'ele yani milliyet mes'elesi, bolşevikler için ikinci derecede, sosyal mes'eleye sınıf mücadelesi menfaatlerine tabi bir mes'eledir. (Stalin'in formülü). Hayat ve tecrübe, bu bakışın gittikçe daha ziyade ruslaşan bolşevizmin yalnız işine geldiğini, yani Rusya çarlığı dahilindeki mahküm milletleri tekrar Moskova hakimiyeti altına almaktaki kızıl emperyalizm hiylesine yaradığını gösterdise de bunun haricinde, umümi cihan ölçüsünde temamile aksi bir kaziyeyi isbat etti: Sosyal mes'elelerin milli menfaat namma ve milli devlet çerçivesinde ha/li, parlak misal/arile görülmüş oldu! Mes'ele, sade zamanımızın Avrupa sahnesinde cereyan eden bu iki mühim hadisesile delillendirilemez. Eski-yeni milli bütün hareketler dikkatlice tetkik olunursa, milli davaların sosyal mes'elelerle sıkı surette alakadar oldukları meydana çıkar. Amerika istiklali, oradaki köylülerin ingiltere'ye karşı kendi mahsullarını serbestçe satabilmek hakkını kazanmak için başlanan mücadelenin mahsuludur. Washington bir istiklal kahramanı olduğu kadar, bir köylü isyanının da şefidir. Monreo'nun "Amerika amerikalılar içindir!..." diye meydana attığı şiar dahi milliyet davasile sosyal şiarların yekdiğerine bağlı şeyler olduğunu ifade eder. Japonya'nın siyasi uyanışı kendisini ticaret ve istismar maksadile zorlayan ecnebilere karşı sosyal bir reaksiyon la başlamıştır. Milli Çin istiklalinin şefi Sun-Yat-Sen'in maruf programı çok esaslı sosyal mes'eleleri ihtiva etmektedir. Hindistan'daki Svarac (istiklal) hareketinin lidereri ingiliz hakimiyetine karşı siyaseten mücadele ettikleri halde, kendi içlerini kemiren kast ayrılıkları gibi, sosyal mes'elelerle de meşguldurlar. Hindustan gibi, Mısır daki istiklal haraketi dahi bu ihtiyaçtan farig değildir. Nil vadisindeki milli hakimiyet ve hakiki istiklalin temini mes'elesinin feliahiara rifah getirecek sosyal islahlara bağlı olduğu bahis mevzuudur. Uzaklara ne gidelim: Yanı başımızdaki Türkiye ile iran milli hareketleri ecnebi emperyalizminin tazyiki altında keskinleşen sosyal mes'elelerin tesirile meydana gelmişlerdir ve bugün muzafferlyetten muzafferiyete koşan bu iki kardeş memleket elde ettikleri parlak neticeyi devamlı kılmak için bir sıra sosyal mes'elelerin halli ile meşguldurlar. Atatürk'ün maruf sözüyle "efendisi köylü bulunan" yeni Türkiye'nin tatbik ettiği iktisadi devletçilik işte bu zaruretten doğan sosyal bir tedbirdir. Maruz kaldığı kanlı muhalefetlere bakmayarak aynı Türkiye'nin orta zaman feodalizminin geri müesselerini kaldırarak, asri demokrasi müesseselerini yerleştirmekteki ısrarı da bunun içindir. Bahis yakınlarımıza gelmiş iken, zaman itibarile biraz eski olsa da mahiyeti ve muvaffakiyeti itibarile şöhreti hala dillerde destan olan Kafkasya kahramanı büyük Şamil'in ortaklı düşman çarlık Rusya'sına karşı yapmış olduğu şanlı mücadelede, islamiyette mevcud dini demokrasiden faydalanarak, serkeş aristokrasiyi milli mücadele iradesine tabi kılmak maksadile, sosyal tedbirlere el atarak, büyük feodal topraklarını mücahid - müridier arasında böldüğünü de hatırlatalım. Milli istiklal bu bir zarftır, mazruf ise- milli hakimiyettir. Kendini teşkil eden tabakalar arasmda nisbı olsun içtimaı muvazenet ve gene nisbı olsun iktisadı rifah temin edemiyen bir cemiyette ise, milli hakimiyet tesisi gayrı mümkündür. Sade siyasi değil, hayatın bütün sahalerini ihtiva ederek, sosyal mes'eleleri de meşguliyet ve icraati dahilinde gören asri milliyetçiliğin hareket felsefesi de budur. ine kavuşan milletler arasında Avrupa'nın vaktile büyük devletlerden birini teşkil etmiş iken, sosyal mes'elelerin halinde ötekiavrupalılardan geç kalan ve bu yüzden de dahili muvazenesini bir türlü bulamadığı için, istiklalini kaybederek, bölünen Lehistan istiklal hareketi, mevzumuz bakımından, üstünde durulacak tipik bir harekettir. Bu hareketin, diğer Avrupa hareketlerine, o cümleden, Çekoslavakya hareketine nisbetle tipikliği bir taraftan siyasi aktiviteye, diğer taraftan da beynelmilel sosyalizm cereyanlarına kıymet vermesindedir. Lehliler istiklallerini geri almak uğrunda çok kan dökmüşlerdir. Bunlar herhangi bir fırsatı kul- 17

lanarak, defalerle isyanlar çıkarmışlardır Fakat, bütün bu isyanlar akametle neticelenmiş ve sonkü Pilsudski hareketine kadar, lehli munakkidlerin takdirlerine göre, geniş halk kütlesini arkalarından çekerek, harekete şümullu surette milli bir muvaffakiyet temin edememişlerdir. Bunun sebebi ise, bu menekkidlerce, sırf siyasi şiarle yapılan bu isyanlarda halk kütlesini bilhassa ilişkilendirecek sosyal şiarler ihmal edilmiş ve yahud muhtelif merhalelerde istiklallerinden parça parça ayrılmaya mecbur tutulan Leh hükümeti zaruri ıslahatı tatbikatta gecikmiştir. Bu kaziyenin farkına varan Çar hükümeti, şayani dikkattır ki, Lehistan'da münevver kütleyi her türlü milli hatıradan, hatta Lehçe'yi okuyupyazmaktan bile mahrum ettiği halde, lehli köylülere karşı nisbeten yumuşak bir siyaset kullanmış, dahili Rusya'daki asıl rus köylüleri "krepostnoye pravo" denilen esaret altında inlerken, Lehistan'dan alınan vilayetlerde köylünün yerli mülkedarlara ve asilzadelere karşı istiklali ilan olunmuştur ki, maksad, kütleyi milli istiklal fikrine ve hatırasına bağlı bulunan lehli toprak beylerinden ayırmak ve onları yeni rus idaresinden memnun bırakmakla, siyasi leh milliyetçiliğini köksüz bırakmak idi. Muvaffakiyetsizliğe uğrayan bir çok isyanlardan sonra, kısmen Rus idaresile anlaşmağa meyl eden, kısmen de siyasi inkılap faaliyetini bırakarak "iktisatçılık" denilen tekamül yoluna sapan münevver zümre ile, burjuvazinin passivliğine karşı, Lehistan'ın inkilab ve aktiv istiklal mücadelesi tradisyonunu ihya etmek maksaile işe girişen ve neticede muvaffak olarak, yeni Lehistan'ın kurcusu adını kazanan merhum mareşal Pilsudski, sosyal davanın asrımızdaki kütle hareketleri üzerindeki tesirini takdir ederek, ameleye nüfuz edebilmek üzre, sosyalistlige intisab etmiş ve Lehistan Sosyalist Partisi'nin programına Lehistan istiklalinin geri alınmasını madde olarak koydurmuştur. Leh köylüsü ile leh amelesinin hayati ihtiyaçlarına cevap verdigi gibi, milli leh idealına da hizmet eden bu parti, tabii olarak leh kütlesini kazanmakta kendisile rekabet eden enternasyonal Rusya sosyalist partilerine galebe çalmıştır. İçinden sosyalist ve enternasyonalist olmayı b, daima koyu milliyetçi ve leh patriyotu oludğu tercümei halinden bütün teferrüatile sabit bulunan Pilsudski'nin sosyal Mes'elelere sosyalist partisine şef olacak kadar ehemmiyet verişindeki hikmet, şüphesiz milliyet davasile sosyal mes'elelerin asrımızdaki sıkı bağlılığı ile izah edilir. Şimdi de kendimize kendi tecrübelerimize ve geçirdiğimiz siyası hayat vak'alerine bakalım: "Yeni program esasları"nı radikal bulan bazi muhacir demagoglar, "Müsavat" Fırkasının Rusya Meclisi Müessesan seçgilerinde ve 1917'de Bakü'de yerli Sovyet seçgileri esnasındaki kesin muvaffakiyetinin sırrını galiba unutuyorlar. Unutuyorlar ki, o zamanki "Müsavat" programı da, şimdiki esaslar gibi, milli davayı ön safta tutmakla beraber, sosyal davayı dahi ihmal etmemiş, amele ve köylü mes'elelerine son derece ehemmiyet vermiş ve onları sosyalistenternasyonalistıerin ayaklarını havada muallak tutacak kadar, radikal bir şekilde halletmiştir. Bu, sosyal mes'eleleri ihmal etmeyen milliyetçi programile idi ki, "Müsavat", BakıJ gibi ihtilal yuvası "enternasyonal bir amele şehrinde" türk amelesinin tek bir sesini türk sosyalistlerine bile kaptirmamış ve Kızılordunun siyası hiyle ve üstün kuvvetle yapılan istilasına kadar, bolşevik olan müslüman amele ve gayri amelesi sayının bütün Azerbaycan'da 300'ü geçmemesine sebep olmuştu Esaslar" i sosyal mes'elelerde radikal bulanların yanında bir de mevsimsiz bulanlar vardır. Memleket istila altındadır diyorlar: Hepimiz vatan ayrısı ve muhaceretteyiz. Bizi burada ancak bir gaye, bir ideal birleştirir tekrar vatana dönmek ve istiklalimizi geri almak. Toplayıcı bu milli ve siyası şiar yanına hangi sosyal maddeyi ilave ederseniz, istiklalciler cephesine ikilik getirirsiniz ki, bu da milli kurtuluş hareketini işkal eder. Şu şekilde düşünenlerin düşüncelerinde samimi iseler başlıca bir hataleri vardır: Bir görüş hatası. Milli kurtuluş hareketini sadece vatan ayrısı muhacirlere tahsis etmek ve milli istiklal mücadelesinin taktik ve tabiyelerini ancak bu muhitteki münasebet ve ilişkileri ölçmek büyük davanın şümul dairesini çok küçültmek demektir. Muhaceret, orada başlanan bir davanın buradaki mümessilleridir. Bu dava orada başlanmış; orada devam ediyor ve orada dahi haliolunacaktır. Mümessillik rolünü hakiki surette yapabilmek için, siyasi muhacerete dikkat edilsin. Siyası muhaceret diyoruz ve bunu alel'ade muhaceretten ayırıyoruz orada cereyan eden hadiseleri, değişen realiteleri ve doğan yeni münasebet ve şartları daima takib ve tetkik etmeli ve buna göre, nabzını elinde bulundurmak vazifesinde bulunduğu potensiyel milli hareketin hakikı ihtiyaçlarına göre mücadele taktik ve programlarını tanzim etmelidir. 18

Bu muhaceret, bilhassa bu muhaceretin daima ön safında giden, milli Azerbaycan davasının tarihı rehberliğini içeriden aldığı bir misyonla üzerinde taşıyan "Müsavat muhacereti" bütün dünyadaki harbsonu ruhiyatı ile şimdiki ruhiyat arasındaki farkı ve o zamanki reyel şeraitle şu zamandaki şartlar arasındaki başkalığı, kendi vazifesine sadik ve misyonuna layik kaldıkça ihmal edemez! O zaman dünya çetin bir harb yaşamış, milletler kendi aralarındaki kanlı dövüşlerden bizar olarak çıkmışlar; bir lahze nefes almak için kendilerini Vilson'un ağzile hülasa edilen 14 maddeye, sonra da Rusya'da patlıyan komünist inkiiabının aldatıcı şiarlarına kaptırmışlardır. O zamanki "Müsavat" programı esasda milliyetçi, istiklalci bir program olmakla beraber, hal mes'elelerde, bazen hatta fırkanın' aslını teşkil eden milli umdelerle tezad teşkilin ifratlara bile kapılmıştır. Zamanın ruhuna verilmiştir. Milleti sınıflardan ibaret olarak alık, askerliği değil, esas olarak milis teşkilatını realize etmek; zaruri ihtiyaçların ucuzlanması, gümrüklerin asgari dereceye indirilmesini istemek, milli sanayiinin teşkilinde mahzuru müsellem bulunan müterekki gelir vergisini kabul etmek gibi maddelerin o zamanki programda yer alması, işte bu haleti ruhiyenin ve devrin havailini dolduran idelerin mahsuludur. O zaman daha sahibilerinin elinde ve mülkünde bulunan toprakların devlet tarafından müsadere olunarak, bila bedel köylüler arasında bölüştürülmesi talep olunuyordu, Hadiselerin hüsule getirdiği toprak inkılabından sonra, tabiidir ki, bu talebin şekli değişecek, artık hususi malikanelerin değil, bolşevik kolhozlarının ne yapılacağına cevab verilecekti. Toprakların altındaki define ve madenlerin devlete ait olduğunu vaktiyle kabul ve müterekki gelir vergisile büyük sermaye mahsulu sanayi müesseselerinin devlet eline geçmesini ideal olarak arzu eden bir Fırkanın, şimdi sanayiin devletleştirilmiş bir vak'ası karşısında ve milli devlet menafii namına milli totaliter rejimierde misali varken, hadiselere göz yumup, bu mes'elenin üstünden geçmesi nasıl kabul olur?.. O zaman bir taraftan liberalizm, diğer taraftan da enternasyonal sosyalizm cereyanlarının zamana hakim tesirlerine rağmen, milliyetçi kalmağı beceren "Müsavat!" için şimdiki umumi ruhtan mülhem olarak, daha milli bir siyaset ve daha tesanütçü sosyal bir sistem tesbit etmemek gayri mümkün idi. Bütün bu söylediklerimize bir hülasa vererek, mukaddimede koyulan suallere aşağıdaki veçhile cevap verebiliriz: Milli istiklal mücadelesinin muvaffakiyeti ve onun bir kütle hareketi olarak, şumulluğu için milliyetçilere sosyal mes'elelerle meşgul olmak zaruret ve bu mes'eleleri milli davanın faydası namına halletmek ise borçtur. Sade istiklal şiarı memleketin geniş halk kütlelerini toplayarak mücadeleye çekmek için kafi değildir. Uğrunda mücadele edilen "istiklalin" taşıdığı sosyal manayi da açmalıdlf ki, milli hareket düşmanlarına kütleyi şaşırtmak için demogojiye imkan kalmasın. Memleketimizi istilasi altında tutan bolşevizm, "Müsavatizm" e karşı yaptığı demogojik propagandada "milli istiklal demenin, eski bek, han ve ağalar devrinin iadesi demek olduğunu" zikredüp durmaktadır. bu demogoji karşısında milli hareket programında geniş halk kütlelerile emekçi halk tabakaların hakları tasrih edilmez ve bilhassa köylü ve amele mes'elelerinde bütün kavisler açılmazsa, düşmanın işini kolaylaştırır, her türlü iğfal ve demogojiye meydan verilmiş olur. Buna meydan vermemek ve sade bu değil, kendi taraftarlarına tasavvur ettiği milli devlet rejiminin sosyal bazlarını şimdiden bildirmek ve kendilerini, içine her türlü sosyal mana sokulan mücerred bir mefhum değil, tarihin bu çetin ideolojiler mücadelesi devri denilecek zamanında, her türlü yabancı ve düşman tesirlere dayanabilecek metin bir ide sistemi verebilmek için, milli mücadele partisi, müdafaa ettiği milli istiklal davasının sosyal programım da mutlaka vermelidir. Doğrudur - milliyet şiarı toplar. Fakat, sosyal şiarların da toplayıcıları yok değildir. Ayırıcı sosyal şiarlar sınıf mücadelesini tervic eden kozmopolit, enternasyonal marksist sisteminden doğan şiarlardır. Yoksa, sınıfları vuruşturmağa değil, barıştırmağa bakan tesanüdçü (solidarist) sosyal sistemden gelen şiarlara ayrılmaz, toplar ve bu suretle de milli istiklal anlamıyle tezat değil, tam bir ahenk teşkil ederler. 19