Kayseri de Emir Kalkan RAMAZAN Kayseri de Emir Kalkan 8 aylarında eski Kayseri gecelerinin tadına doyulmaz bir cıvıltısı vardı. Kayseri ye ramazanların gelişi daha bir ay önceden belli olurdu. Gün evvelinden hızlı bir hazırlık başlar; çarşılar, pazarlar ramazan tedarikleri için yapılan alışverişlerle hareketlenir; minareler, camiler, vitrinler ramazanı karşılayan mahyalarla süslenir; daha bir canlı, daha bir sosyal, daha bir heyecanlı günler yaşanırdı Kayseri de. Tüm evlerde ramazan yiyecekleri hazırlanır, sabaha kadar açık tutulan mahalle fırınları baklava, börek, kete sinileriyle dolar, taşar. Taş fırınlarda pişirilen bu sinileri fırıncı çırakları tepelerinde hızlı adımlarla sahura kadar evlere taşır, bol bol bahşiş koparırlardı. Eski Kayseri de oruç ayları, gecelerin en renkli en hareketli olduğu zamanlardı. Başka günlerde ilk akşamdan ıssızlığa terk edilen sokaklar ramazanda ortalığa dökülen çocukların şamatalarıyla, camilere akın eden kadınlı erkekli grupların sesleriyle şenleniverirdi. Bütün camilerin minareleri yanar, caddeler
daha çok aydınlatılır, bütün iş yerleri açılır, gündüz yaşamı bir bakıma geceye taşınırdı. Biz, şehr i ramazan yazılı mahyaları kekeleyerek okur ve Kayseri nin adının değiştiğini, bir aylığına ramazan şehri olduğunu sanırdık. Gündüzleri tatlı bir telaş içinde devinip dururdu şehir. Çarşılar birbirine laf uzatarak şakalaşan esnafın sohbetleriyle dolar, dükkânların önüne sandalyeler atılıp kaba boydan halleşmeler, sohbetler, gülüşmelerle akşama kadar tatlı bir eğlence kurulur, çarşının kıpır kıpır tatlı telaşı içinde takılmalar, şakalar da elden bırakılmazdı. Kayseri de bugünkü ramazanlar da hâlâ anılmaya, anlatılmaya değer zaman dilimleridir. Eski görkeminden bir şey kaybetmeden yine hararetle karşılanır ramazan ayları ve daha oruca girmeye günler kala tüm evlerde hızlı bir ramazan hazırlığı başlar. 9
Biz çocuklar ya evlerin toprak damlarında, ya da kapı önlerinde birikir, kale burçlarından atılan iftar topunu bekler, top patlar patlamaz da büyük bir şamatayla bağırıp çağırarak evlere koşuşurduk. Yedi sekiz yaşındaydık. Hepimiz tekne orucu tutuyorduk. Büyükler çocukları oruca alıştırmak için iyi bir yol bulmuşlardı. 10 Tiryakiler çatapatlarla kızdırılır, uyuklayanların, oruca dayanamayanların ayakları altında tapa patlatılır, sinirlenen tiryakilerin bağırıp çağırmaları gülüşmelere yol açardı. Şakacı takımı Nuri Emminin bakkal dükkânı önünde kuyruğa girer, kimi sakız alıp fatura ister, kimi simit alıp günün en büyük kağıt parası 500 lirayı uzatıp Nuri Emmiyi kızdırırlar, çarşı birdenbire öfkelenen Nuri Emminin kaba boydan sövmeleriyle doluverirdi. Biz çocuklar ya evlerin toprak damlarında, ya da kapı önlerinde birikir, kale burçlarından atılan iftar topunu bekler, top patlar patlamaz da büyük bir şamatayla bağırıp çağırarak evlere koşuşurduk. Yedi sekiz yaşındaydık. Hepimiz tekne orucu tutuyorduk. Büyükler çocukları oruca alıştırmak için iyi bir yol bulmuşlardı. Hem sahura kalkıp büyüklerle yiyor, hem de öğleyin yeniden karnımızı doyuruyor, iftarı bekliyorduk. İftar açılır açılmaz da bu tekne oruçlarını dedelerimize satıyor, kazandığımız paralarla horoz şekeri, elma şekeri, kâğıt helva alıyorduk. Hatun ebemiz her ramazanda sandığından küçük beyaz bir taş çıkarır, gün boyu bu taşı ağzında tutardı. Ne olduğunu anlayamazdık. Onun, dil orucu da tuttuğu
11
12 için bunu böyle yaptığını öğrendiğimizde artık büyümüştük. Çocukluğumuzun en güzel günleri belki ramazan akşamlarının o hareketli, şenlikli ortamında geçmiştir. Teravih namazları kalabalık ve coşkulu olurdu. Önde yaşlılar olmak üzere kadınlı erkekli gruplar erkenden camilere hücum eder, erkekler alt katta, çocuklar onların arkalarında ve kadınlar yukarıda saf tutarlar. Tüm camiler, bilhassa Hunat Camii, Sahabiye Camii, Ulu Camii, Han Camii, Kurşunlu Camii, dolup taşardı. Şehrin uzak semtlerinden bile halk grup grup bu camilere taşınırlardı. Hemen her camide ramazanın ilk yarısından sonra sık sık mevlitler okutulur, hatimler indirilir ve bu camilerin önlerinde cami cemaatine ve gelip geçene kâğıt külahların içinde mevlit şekerleri dağıtılırdı. Cami kapılarına kümelenmiş çocuklar ikide bir kalabalığa karışarak cepleri dolana kadar mevlit şekeri toplarlardı. Sahur zamanlarında ramazan davulcuları, bir kısmı teneke, bir kısmı davul çalarak ve maniler okuyarak kapı kapı dolaşırlar, ev sahiplerini uyandırırlar, ev sahiplerinin ikram ettiği börekleri de omuzlarındaki torbalarına doldururlardı. İftardan ziyade sahurda yenecek şeyler önemlidir da. Bunun için de çeşit çeşit keteler, çörekler, börekler hazırlanır; kayısı, üzüm, elma, dut, erik kurularından buz gibi kompostolar, hoşaflar yapılır; sabahlara kadar açık taş fırınlarda çeşit çeşit tatlılar, yemekler, börekler, mis kokulu ekmekler pişirilirdi. Tüm Kayserililer, bu nar gibi kızarmış, günlerce bayatlamayan, özlü ev ekmeğinin özlemini çekerler hâlâ. larda, yumurtalı, küncülü iftarlık pide yapan fırınların önünde uzun kuyruklar oluşur. Millet bir an önce pidesini alıp eve yetiştirmek için acele eder. Esnaftan Cemal Emmi de pide almak için bu fırınlardan birine gitmiş, beklerken, sıra senindi benimdi derken kalabalıkta bir kavgadır başlamış, müşteriler oruç keyfiyle birbirlerine girmişler. Sille, tokat, tekme, yumruk gırla gidiyor. Cemal Emmi
Akşamları yine grup grup kalabalıklar kadınlı erkekli camilere akın eder, sessiz geceler yeniden canlanmaya başlar. Hısım akraba, eş dost, fakir fukara iftar sofralarına davet edilir. Belirli semtlerde iftar çadırları kurulur, bu çadırlarda binlerce kişiye iftar yemekleri verilir. bakmış, ekmek alınacak gibi değil, eli boş kös kös eve dönerken yolda karpuz yiyen iki Ermeni ye rastlamış; Ulan çorbacılar, demiş. Varın dininizin kıymetini bilin, Müslümanlar kan ağlıyor valla! Kayseri de ramazan ayları en iyi şekilde ihya edilmeye çalışılır. Bol bol fitre, zekât ve sadaka dağıtılır; hocalara hediyeler verilir; camiler, türbeler, ziyaretgâhlar, mezarlar ve kutsal mekânlar ziyaretçilerle dolar taşardı. Kayseri de bugünkü ramazanlar da hâlâ anılmaya, anlatılmaya değer zaman dilimleridir. Eski görkeminden bir şey kaybetmeden yine hararetle karşılanır ramazan ayları ve daha oruca girmeye günler kala tüm evlerde hızlı bir ramazan hazırlığı başlar. Diğer aylara nispetle daha bir sadeleşmiş, daha bir durgun ve daha bir disipline edilmiş hayat vardır ramazanlarda. Pek çok lokanta ramazan boyunca kapalı kalır, çoğu iş yerleri mesailerini iftar vaktine göre ayarlarlar. Akşamları yine grup grup kalabalıklar kadınlı erkekli camilere akın eder, sessiz geceler yeniden canlanmaya başlar. Hısım akraba, eş dost, fakir fukara iftar sofralarına davet edilir. Belirli semtlerde iftar çadırları kurulur, bu çadırlarda binlerce kişiye iftar yemekleri verilir. Zenginlerin eli daha bir açılır ramazanda. Bütün kuruluşlar ramazan boyunca yiyecek dağıtırlar. Yardımlaşma, yardım dağıtma adeta bir yarışa dönüşür. 13