Bu akşam uzunca bir izlenim sunuyoruz... Aslında sevgili Kübra, çocukların kendi kaleminden örnekleri arttıracaktı, şimdilik bu kadarıyla yetindi... Elbette YIBO öğrencilerinin tüm duygularını, hele verilen örnekleri okuyunca duyarlılık ve güzelliklerine şahit olunca onlara sevgimiz daha da çok artıyor... Ama Sevgili Kübra yı tanımış olsanız o zaman bu katların yetersiz olduğunu hissedebilirsiniz... Ne kadar güzel gönüllümüz var, her zaman gurur veriyorlar bize... O nlar la, o güzel çocuklara daha fazla ulaşabilmek en büyük arzumuz... Desteklerinize çok teşekkür ediyor, Saygılarımızı sunuyoruz... İLKYAR Orda bir YIBO var... http://www.ilkyar.org.tr
Cennetin Merkezine Yolculuk So!uk ve ıssız ko!u"ların arasında gezinirken; yalnızlı!a terkedilmi", ölümle ya"am arasında ince bir çizgi üzerinde yı!ılıp kalmı" ya"lıları dola"ırken; ellerini sevinçle çırpıyor pamuk teyzem ölümün inadına. #ncecik bilekleri sa!a sola savruluyor, ama yine de unutulmamı" olmanın umuduyla alkı"lıyor bizi. Altı ki"ilik odada bilinci açık tek hasta. Olsun diyorum, elimdeki kitabı açıyorum ve olabildi!ince gür sesimle okumaya ba"lıyorum satırları. Dur diyor teyzem, yakla" yanıma. Yata!ının bir kenarını oturuyorum, elimi sıkıca yakalıyor, titrek ve kısık sesiyle konu"maya ba"lıyor. Her sabah penceremin önüne geliyorlar, zayıf parma!ıyla i"aret ediyor bahar dallarında ötü"en ku"ları. Tık tık gagalarıyla cama vuruyorlar. Ben de onlara ekme!imden parça koparıyorum, fırlatıyorum, koparıyorum, fırlatıyorum. Biliyorum, karınları doyuyor, görmesem bile onları... Önce soka!a terkedilmi", sonra da ölüme terkedilmi" can teyzemin umuduyla umut doluyor içim. Heyecanla anlatmaya ba"lıyorum dallarda asılı duran yaprakları, kocaman kanatlarıyla gökyüzünde süzülen güvercinleri, baharın ılık esintisine kapılıp tekerlekli sandalyelerinde bir ileri bir geri sallanan teyze ve amcaları, ye"ili, maviyi, baharı... Ho!geldin bahar, Ho!geldin yüre"imize, Sen geldin ya Bak el sallıyor Dokunulmamı!, tertemiz bir gelecek Tüm e!itsizliklerin, adaletsizliklerin inadına Umut ile, sevda ile, dü! ile... Birbirine delicesine kenetlemi"ler ellerini, omuz omuza vermi"ler, sert adımlarla üç ileri üç geri...birlikteli!in ve karde"li!in halayını çekiyor Mu" Ovası nın laleleri.
Yeni bir ya"amın, bollu!un ve bereketin simgesi laleler... Ne kadar da co"kulular bugün, bir haftadır bizim yollarımızı gözlüyorlarmı". Çoktandır görmedikleri ailelerinin yanlarına gitmekten vazgeçmi"ler de yine de beklemi"ler bizi. Bir çocuk için kolaydır aslında yıllardır kendisini büyütüp besleyen aile ile "imdiye kadar hiç görmedi!i ki"iler arasında seçim yapmak. Aileden yana "anslarını kullanmalarını beklerken nasıl oluyor da hala oradaydılar? Kimi bekliyorlardı, niçin bekliyorlardı? Niçinini birço!u bilmiyordu da geli"imizin güzel olaca!ına dair kocaman umutları vardı onların. Biraz da gelen bahara, Mu" Ovası nın pürüzsüz ye"iline ba!lıyorum galiba bekleyi"lerini. Beklenen gelmi"ti sonunda... Açıldı laleler güller Uzar gider Mu! Ovası Güzeller kol kola vermi! Akıp gider Mu! Ovası... Uzun uzun kavakların dallarına yuva yapmı" kargalar. Ne de çoklar, sanki dünyanın tüm kargaları bu a!açların tepelerine ü"ü"mü". Geli"igüzel çı!rı"ların arasında bir türkü tutturuyorum, ezgi katıyorum her bir çı!lı!ın sonuna. $imdi daha çekilesi oluyorlar. Ku"ları hep severdim de, sanki huzurevindeki pamuk teyzem sayesinde daha çok sevmeye ba"ladım. Güvercinmi", martıymı", serçeymi", kargaymı" farketmez.. Türü ne olursa olsun, bazen hüzünlü, bazen sevinçli, bazen heyecanlı, bazen co"kulu ezgilerin arasına serpi"tiriyorum her birini. Do!anın sesiyle huzur doluyor kulaklarım. Sakın ku"ların kanatlarına takılıp uçup gitti!imi sanmayın. Hala yeryüzündeyim, hala Mu" Ovası nın laleleri arasındayım. Fakat bu laleler, büyük"ehirlerdeki pis havanın içinde sararıp solmu" lalelere pek benzemiyorlar. Güne"in ı"ı!ı altında pırlanta gibi parlıyorlar, biraz dikkatli bakınca her biri arasındaki ton
farklılıklarını kestirebiliyorum, he bi de herbiri farklı gülümsüyor. Bazıları kahkahayla, bazıları ne"eyle, bazıları utangaç bir tavırla duygularını sergiliyorlar. Sonuç olarak o an mutlu olduklarını hissedebiliyorum. Bu arada ben de çok mutluyum. $imdi ve burada... Mutluluk evrensel mi acaba? Yeni do!an bir bebek bile gülümseyebiliyorken, en ilkel duygularımızdan biri mutluluk galiba. Peki her bebek benzer "eylere mi gülümser? Refleks diyorlar bebeklerin gülü"lerine, sosyal gülümsemeye geçmeden önce her yeni do!anın aynı do!ayla tepki vermesi ne güzel!!! Peki büyüdükçe ne oluyor? Kızgınlı!ı, üzüntüyü, korkuyu, "a"kınlı!ı ö!reniyor. $aka yapmayı da ö!reniyor aslında, ama öyle bir zaman geliyor ki kendi yaptı!ı "akasına kendisi bile gülemiyor. Mardin, Midyat tan #stanbul a göç etmi"ler yıllar öncesinde. $imdi daracık sokaklarında bir pencereden di!er pencereye çama"ırların asılı durdu!u, farklı etnik grupların bir araya ya"adı!ı, kavgaların eksik olmadı!ı sokaklarında küçücük çocukların ellerinde dahi çe"itli maddelerin oldu!u Tarlaba"ı nda ya"ıyor. Güçlü bir çocuk, onca pisli!in ortasında ayakta durmayı ba"arabiliyor. Bazen nefes alamıyorum der demez derin bir nefes çekmeye çalı"tı!ını gördü!ümde sormadan edemedim. $imdi do!du!un yerde, Mardin de olmak ister miydin? Dü"ünüyor bir dakika, ama belli ki bir dakika geçmi"ini film "eridi gibi gözden geçirmesine yetiyor. Çok küçüktüm abla buraya geldi!imizde, hayal meyal hatırlıyorum do!du!um köyü. Issızdı çok, sıcaktı, arkada"larım vardı, toz toprak içinde oynardık tüm gün i"te.. Kestirdi attı, çocuklu!unu üç cümleye sı!dırdı gitti. Eminim söylenecek, anlatılacak çok "eyi vardı. Üç kelimeye sı!ar mı ki Midyat??
Toz bulutunun, yakıcı güne"inin altında nasıl da gizilli!ini korumayı ba"arabiliyor. Ta" evlerin ku"attı!ı yetim bir "ehirdi sanki Mardin. Tüm ku"atılmı"lı!ın inadına hayaller takılıyor uçurtmanın kanadına. Yükselirken gö!e do!ru kelimeler dökülüyor yere birer birer. Kırmızı uçak havada barı! içinde uçarken, ben uça"ın içindeyken, ben annemi, babamı ve a"abeyimi özlüyordum. Güne! yüzümü yakıyordu. Çok susamı!tım. #çimden öykü söylemek istedim. Annemin, babamın ve a"abeyimin yanımda olmasını dü!ündüm, sonra haliç limanına indim. Okuluma do"ru uçtum. Hem sevinçliydim, hem de üzgündüm......... Ye!illi Yibo / 4-A Mardin Özlem, hasret, sevinç, üzüntü, umut, barı", özgürlük... Birkaç satırın içinde harmanlanıp gitmi" karma"ık duygular... Hasret kokan satırlar ne de güzel anlatıyor bir Yibolu çocu!un hikayesini!! Duygularınızı, dü"üncelerinizi, hayallerinizi dile getirmekten korkmayın diye haykırırken döküldü bu satırlar bombo" bir sayfaya. $imdi sevda yüklüydü, anlam yüklüydü bembeyaz sayfa. Ne Nazım Hikmet in memleket sevdasına benzerdi, ne de Ahmet Arif in güne"li güzel günlere olan özlemine.. Hiç bir yazar, hiç bir "air çözemezdi bu satırlardaki anlam yo!unlu!unu.. Hiç görmedi!i Haliç limanına iniyor mini!im. Hem de kırmızı uça!ıyla iniyor, belki hayallerindeki uçaktaydı "imdi. Süzülüyordu bulutların arasında, ama yetmiyordu. Aile özlemini gidermeye yetmiyordu ki!!! #"te hayaller bu i"e yarıyordu, özleneni özleyenin yanında hissettirmek... $imdi daha sevinçliydi mini!im ancak bir yanı gerçe!in duvarına hoyratça çarpmı"tı. Acıtmı"tı minicik yüre!ini...
Yaz ak!amının karanlık ormanın derinliklerinde bir kız çı"lıkla özgürlük diye ba"ırmı!. Sabah güne! do"arken o güzel havada ormanın ye!il alanını gezip bir buket çiçek toplamaya ba!lamı!. Birbirinden güzel çiçekleri, rengarenk çiçekleri severek mutlulukla ula!mı!... Mardin Gazi Yibo 7/C sınıfı Hatırlıyorum da bu satırları yazıp bana verdiklerinde özgürlük üzerine konu"mu"tuk. Sadece kendi irademizle mi seçimlerimizi yapıyorduk, yoksa toplum mu bizi bir hamur gibi yo!urup "eklini veriyordu? Seçimlerimizi yaparken gerçekten özgür müydük? Üniversite hayatımda beni en çok etkileyen konu felsefe dersimizde konu"tu!umuz ahlaki ikilemler oldu galiba. Kendi ba"ıma girdi!im ilk edebiyat etkinli!imde bu ikilimler üzerinde konu"maya ba"ladım. Herkes kendini doktor olarak hayal etsin, kar!ınızda ölüm dö!e"inde be! hasta var, elinizde ise sadece bir adet oksijen tüp. Sadece bir hastayı kurtarabilirsiniz. Tercihinizi hangi hastadan yana kullanırdınız? a) 7 ya!ındaki bir Yunan çocu"u b) 25 ya!ındaki üç çocuklu anne c) 55 ya!ındaki bir beyin cerrahı d) 27 ya!ındaki alkol ve uyu!turucu ba"ımlısı e) 70 ya!ındaki bir marangoz Unutmayın, her seçi! bir vazgeçi!tir... (Çocukların içinde bulundu"u kültürü daha yakından tanımama yardım etti"i için Prof. Yıldız Silier e te!ekkür ediyorum... Her ne kadar beni tanımasa da!)
Siz hangi hastaya ya"am "ansı tanımak isterdiniz? Ö!renciler genelde b "ıkkını tercih ediyor (yazarken farkına vardım, kar"ı çıktı!ım çoktan seçmeli sınav sisteminin tuza!ına dü"mü"üm! #çime sinmi" galiba..). -Neden? -Çünkü genç bir kadın, üstelik 3 çocu!u var. E!er anneyi kurtarırsak üç çocuk da kurtulmu" olur. -#yi de sadece anne ölüyor çocuklar ölmüyor ki!! Babaları da bakabilir çocuklara de!il mi? -Ama abla, babalar çocuk bakmaz ki!! Onlar dı"arıda çalı"ır, para kazanır!! -70 ya"ındaki bir marangozu neden kimse kurtarmak istemedi? -Onun bir aya!ı çukurda, ne gerek var ki? -Peki 70 ya"ındaki marangoz sizin babanız olsaydı kaç ki"i kurtarmak isterdi? (Nerdeyse tüm parmaklar havaya kalkıyor!!!) -27 ya"ındaki alkol ve uyu"turucu ba!ımlısını neden kimse kurtarmak istemedi? -O zaten ölmü" abla.. -Nasıl yani? -O seçimini yapmı", ölümü seçmi". Onu kurtarmaya gerek yok!! Biz onu kurtarsak da o yine alkol kullanmaya devam edecek. -Peki soruyorum size, geçmi" gelece!i belirler mi? Geçmi"in de hırsızlık yaptı diye, uyu"turucu kullandı!ı için gelecekte de aynı e!ilimleri gösterece!inin garantisi var mı? -Hayır.. Belki biz onu kurtardık diye o da pi"man olur alkolü, uyu"turucuyu bırakır. Hatta çevresindeki ki"ilere de örnek olur...
En büyük ikilemlerin ya"andı!ı hasta ku"kusuz 7 ya"ındaki Yunan çocu!u oluyor. Bazı sınıflarda bu çocuk direk eleniyor, çünkü o potansiyel bir dü"man!!! Karde"lik, dostluk, insanlık üzerine uzun uzun konu"uyoruz bu tür sınıflarda., $ırnak Merkez Kız Yibo da ola!anüstü bir gün geçirmi"tim. Hiç unutmuyorum, bu tartı"ma konusunu onlara açtı!ımda nerdeyse tüm eller kalktı 7 ya"ındaki bir Yunan çocu!unu kurtarmak için. Farklı bir duygusallık vardı üzerlerinde. Dünyanın neresinde ya"arsa ya"asın tüm çocukların ya"amaya hakkı vardır dediler. O büyüyecek, yeni bulu"lar yapacak, insanlı!a yararlı bir birey olacak dediler. #"te duymak istediklerim bunlardı. Hiç tereddüt etmeden bir çocu!u kurtarmak için el ele vermek... #"te karde"lik bu olsa gerek... CENNET#N MERKEZ# Onların gezegeni aslında bizimkimizle aynı sayılır çünkü onlarda yemek yer, bo!altım yapar, oynar, e"lenir, dans eder.. Sadece fiziksel olarak benzemezler, onlarında gözleri var, onlarda di"erlerini yakı!ıklı bulurlar. Farklılık ise sava! olmaması. Dünyadan en büyük farkı gezegene mutluluk ve sevginin hakim olmasıdır. Sevgi ve mutluluk hakim olması demek dünyadan daha iyi olması demektir. Ve orada bayrak yoktur, ayrıca orada adaletsizlik ve haksızlık yapılmaz.
Ayrıca orası Cennet gibi bir yerdir. Onlar için fiziksel görünüm asla önemli olmadı, olmayacak da. $ırnak Kız Yibo Yine $ırnak Kız Yibo da yaratıcılık üzerine konu"urken hadi kendimize ya"anacak bir gezegen yaratalım dedik. Nasıl olsun? Yuvarlak olmasın, düz olsun. Yüksek da!lar olmasın, herkes birbirini görebilsin. Binalar yerin altına do!ru insin. Gözleri avuçlarında olsun. Çok uzun boylu olsunlar. #nsanlar aynı renk olsun. Melodilerle anla"sınlar. Saçma ya da de!il, dü"ündüler hayal ettiler ve söylediler. Sonra gruplara ayırdım onları. Her grup kendilerini o gezegende ya"ayan bir canlı olarak hayal edecek ve o gezegende ya"amlarını nasıl sürdüreceklerine dair bir"eyler karalamalarını istedim. Bir grup ö!renci yukarıdaki Cennetin Merkezi ni canlandırdılar. Bir gün dünyalılar kendi gezegenlerini i"gal etmeye geleceklermi". Onları i"galden vazgeçirmek için neler yapabiliriz diye dü"ündü halk. #çlerinden birisi yazılı olarak yukarıdaki mektubu Kral a verdi. Kral gür sesiyle okudu mektubu ve Kral ı duyan dünyalılar gezegenin huzurunu bozmamak için terkettiler orayı. Sonunda 40 gün, 40 gece e!lence oldu... Farkettiyseniz çocuklardan ba"ka bir gezegende olduklarını hayal etmelerini istedi!im halde onlar yine sevgi ve mutlulu!un hakim oldu!u ba"ka bir gezegeni hayal ediyorlar. Adaletsizli!in ve haksızlı!ın olmadı!ı bir gezegen onlar için bir ütopyadan ibaret belki de... Ama yine de dü"lerin ülkesinde ya"ıyor olmak bile umut verici. Küçük bir köyde sonbahar sonuydu. Herkes evine kapanmı! sobanın kenarında ısınıyordu. Bazıları ise fakir oldukları için hala i!te çalı!ıyordu. Ay!e de bunlardan biriydi. Babası engelliydi. Dokuz karde!tiler. Ailede çalı!an bir o vardı. Daha küçüktü. Bu yüzden fazla bir geliri yoktu. Mendil satarak geçimini sa"lıyordu. Ama bu para onlara yetmiyordu. Ay!e okumak istiyordu. Fakat köyde okul yoktu. Ama Ay!e kendince hayaller kuruyordu. Onun için bu hayallerin gerçekle!mesi imkansız gibiydi. Çünkü evde engelli bir babası ve sekiz karde!i vardı. Ama Ay!e kararlıydı. Kazanıp köyden gidecekti. Birden ak!am yeme"ini hazırlamak geldi. Dolapta yemek, evde para yoktu. Bugün de yarı aç, yarı tok uyuyacaklardı. Babaları hem sa"ır hem de kördü. Evdeki çocuklar açtı. Yakacak odunları yoktu. Ay!elerin köyüne bir gün bir ö"retmen geldi. Ay!e yi okutup büyüttü. #!te sonunda Ay!e de okumu! ve ba!armı!tı. Artık karde!leri aç de"il hepsi okuyordu. Babası ölmü!tü ama karde!leri sahipsiz kalmamı!tı. Hepsi ablasının yanında kalıyordu. Birecik Yibo $anlıurfa
Be" ö!renci bir araya gelip yazdılar bu hazin öyküyü. #kisi erkek, üçü kızdı. Cinsiyetleri farklı olsa da ortak bir sorun üzerine, okuyamayan kızların üzerine, yazmı"lardı öykülerini. Sanmayın Ay"e sadece öykünün ba"kahramanı. Et, kemik giymi" kadar gerçek oysa ki!!! Bamba"ka bir karakterde kendi ya"amlarını testi içinde sunuyorlar. Ne kadar da acı tadı, bir çocu!un tadamayaca!ı kadar acı... Batman Gazi Yibo da ba"arılı bir ö!renci olan Çi!dem, tüm gün kuca!ında karde"i Songül ile dola"tı. Sonra Songül hastalanmı", evine göndermi"ler. Ama Çi!dem in aklıda onunla beraber gitmi". Yüzü gülmüyor küçü!ümün. Ak"am vedala"mak için odamıza geldi!inde Funda Ablası kendine iyi bak dedi. Ben kendime bakamam ki abla dedi. Hepimiz "a"ırdık, neden dercesine suratına baktık. Çünkü ben karde"ime bakmak zorundayım. Sıra geldi suskunlu!a... Kelimeler tükenip gitti. Bu çocukların derdi ya"ından büyük. Sadece ö!renci ya da evlat olma rolü yok ki onların!! Yeri geliyor anne, baba oluyorlar; yeri geliyor evin geçimini sa!lıyorlar; yeri geliyor hayvanları güden, evin tüm temizli!ini yapan kocaman bir çocuk oluyorlar. Ve üstlendikleri onca role kar"ın e!itim hakkı bile verilemiyor onlara. Yoksullu!un pençesinde ya"am sava"ı veren aileyi suçlamıyorum ben. Sadece toplumun ferdi olan herkes bir sorgulasa kendini. Ben bu çocuklar için ne yapıyorum? E!itim sorununu çözmek için ne yapıyorum? Sanki kıvılcımlar birle"ip alevlenecek gibi... Etraf birden ı"ı!a bo!ulacak gibi... Bu dü"ünceler sadece ütopyadan mı ibaret? Merak ediyorum, çok merak ediyorum... Kübra Özkan Bo!aziçi Üniversitesi Psikoloji 4 www.ilkyar.org.tr ilkyar@ilkyar.org.tr