BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE



Benzer belgeler
Devlet ve insanlık tarihindeki büyük olaylar kimler tarafından yönlendirilir ve yönetilir?

Finler, asırlar boyu kimi zaman İsveçlilerin, kimi zaman da Rusların egemenliğinde kalmışlardır. Havası genellikle sislidir, ilkbaharda bile don

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

M. Sinan Adalı. Ali Haydar tercümesinden, sadeleştiren ve günümüze uyarlayan

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ


Samaruksayı Seyir olarak bilinen köyün eski adı, Cumhuriyetin ilk yıllarında,

Fevzi Karamuc;o TARIH 11 SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR

Yazarla ilgili detaylı bilgiye adresinden erişilebilir.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

ALİ ARTUN Sanatın İktidarı

OSMANİYE KAHRAMANMARAŞLILAR YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİNE GÖRKEMLİ AÇILIŞ.

Prof. Dr. İlhan F. AKIN SİYASÎ TARİH Beta

KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ

ŞEKİL KAVRAMI TEMA ÇALIŞMALARIMIZ KAVRAMLAR RENK KAVRAMI SAYI KAVRAMI SES KAVRAMI ÖZEL BİLGİ İLKÖĞRETİM OKULU ANASINIFI

Beyin Gücünden Beyin Göçüne...

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Vakıfların toplumsal yaşamımızdaki hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz. 1. Dini hizmetler. 2. Sağlık hizmetleri. 3. Eğitim ve öğretim hizmetleri

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

Bu kitabın sahibi:...

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

6. TEMA ETKİN VATANDAŞLIK

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA)

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

1.Aşama (Cüzdanını doldurmaya başla) Para kazanmanın birçok yolu var. Bu yolların hepsi birer altın kaynağıdır ve işçiler bu kaynaktan

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

Proje Tasarım Esasları Prof. Dr. Akgün ALSARAN. Temel bilgiler Analitik Düşünme

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

TEMEL, İLK 3 YILDA ATILIYOR!

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.


ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Yayın no: 133 ÇANAKKALE SAVAŞI. Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi editörü: Özkan Öze Dizi editörü: Prof. Dr. Salim Aydüz

SORULAR / CEVAPLAR. 2 metabolic balance ile kilo nasıl dengeleniyor?

KOTAN A Personelinden Uğurlama

ISBN :

WORLD OF LANGUAGE ACADEMY IELTS SINAVI ÖNEMLİ TAVSIYELER.

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

Beyni geliştirmek ve zekâmızı parlatmak mümkün. Beyin, yeni bilgiler ve beyin faaliyetleri ile gelişir ve büyür.

100. Yılında Çanakkale ye Develi den güzel bir ziyaret gerçekleştirildi. Fethinin 562. Yılı olması münasebetiyle gezinin ilk yarısı İstanbul a

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

TÜRK TURİSTİN İLGİSİNİ ÇEKEN OSMANLI MİRASINA SAHİBİZ

Geleceğin Lider Kadınları

Atatürk ün Dış Politika Stratejisi: Hedefler ve Prensipler

MADDELER T.C. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ GENÇLİK MECLİSİ YÖNETMELİĞİ

Cumhuriyet Halk Partisi

24 one. 26 referandum. için karar vakti. minute! evet çok doğru. 16 nisan ve sonrası. avrupa için utanç günü. notları. batı nın 16 nisan korkusu

ARAMIZDA ÇOK FARKLAR VAR

Bu kitap, ne bir romandır, ne da bir tarihtir. Avrupa nın kuzey köşesinde on binlerce göller arasına sıkışmış bulunan, yazları az, kışları çok ve

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Her milletin dili kimliğidir eğer dilinizi yozlaştırırsanız kimliğiniz erozyona uğrar.

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP:

Kadınların Ġstihdama Katılımı ve YaĢanan Sorunlar

Geçen ay meslektaşım, eğitmen arkadaşım Gülgün Koç ne güzel hatırlattı Peter Drucker ın meşhur tespitini : Ölçemediğiniz hiçbir şeyi yönetemezsiniz

2005, yıl:1, sayı:4, ss de yayımlanmıştır.

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

TBD Antalya Şube Başkanı Akyelli: Özellikle yazılımcıların yatırımlarını Antalya da yapmamaları için hiçbir neden yok

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

5 Dk. Ülke Ile Ilgili Giriş Konuşması. Değerli katılımcılar hepinizi ülkem adına saygıyla selamlıyorum,

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

Türk Armatörler Birliği

Kahraman Kit ve Akıllı Can. Technical Assistance for Promoting Registered Employment. Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi


Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Okul günüm. Anne-babalar ve çocuklar için için okula başlama rehberi. Niedersächsisches Kultusministerium

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3. SINIFLAR VELİ BİLGİLENDİRME MEKTUBU 2

Dr. Dursun AYDIN KAMU HASTANELERİ AÇISINDAN ÖNEM NEMİ. Sağlık Turizmini Geliştirme Derneği Başkanı 2. SAGLIK KURULTAYI 12/04/2008 ANTALYA

ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ

Danışman Olarak Hemşire

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ

Yaz l Bas n n Gelece i

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

DENİZLERDE BÖLGESEL SU ÇEKİLMESİNİN METEOROLOJİK ANALİZİ

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

TED AİLESİ, ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLAMASI VE PLAKET TÖRENİ İÇİN DÜZENLENEN YEMEKTE BİR ARAYA GELDİ

"AVUSTURYA'DAKİ BOSNALI VE TÜRK GÖÇMENLER" 1

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz

DOĞU KARADENĠZ BÖLGESĠNDE HEYELAN

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

TÜRK TURİSTİN İLGİSİNİ ÇEKEN OSMANLI MİRASINA SAHİBİZ

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

7AB 2 nd SEMESTER TURKISH FINAL REVIEW PACKET. 1. A: Adın ne? B:... a) Adım Alex b) Adın Alex c) Adımız Alex d) Adları Alex

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

Transkript:

BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE

GENÇLER İÇİN SEÇME ESERLER BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE Grigory PETROV Hazırlayan İsmail Fatih CEYLAN

Gençler İçin Seçme Eserler - 35 BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE Copyright Kuşak Yayýnlarý, 2015 Bu eserin tüm yayýn haklarý Iþýk Yayıncılık Ticaret A.Ş. ne aittir. Eserde yer alan metin ve resimlerin Iþýk Yayıncılık Ticaret A.Ş. nin önceden yazýlý izni olmaksýzýn, elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayýt sistemi ile çoðaltýlmasý, yayýmlanmasý ve depolanmasý yasaktýr. Editör Faruk ÇETİN Görsel Yönetmen Engin ÇÝFTÇÝ Ali ÖZER Kapak Ali ÖZER Sayfa Düzeni Bekir YILDIZ ISBN 978-605-156-503-3 Yayýn Numarasý 578 Basým Yeri ve Yýlý Çağlayan A.Ş. TS EN ISO 9001:2008 Ser No: 300-01 Sarnıç Yolu Üzeri No: 7 Gaziemir / İZMİR Tel: (0232) 274 22 15 Ekim 2015 Genel Daðýtým Gökkuþaðý Pazarlama ve Daðýtým Merkez Mah. Soðuksu Cad. No: 31 Tek-Er Ýþ Merkezi Mahmutbey / ÝSTANBUL Tel: (0212) 410 50 60 Faks: (0212) 445 84 64 Kuşak Yayýnlarý Bulgurlu Mahallesi Bağcılar Caddesi No:1 34696 Üsküdar / ÝSTANBUL Tel: (0216) 522 11 44 Fax: (0216) 522 11 78 www.kusakyayinlari.com facebook.com/kitapkaynagi

İçindekiler Tarihten İbret Almak...1 Kahramanlar ve Millet...6 Suomi nin Tarihi... 15 Snelman... 20 Eğitimci Memurlar... 29 Kışlalar: Halk Okulları... 36 Futbol... 53 Anne - Baba ve Çocuklar... 66 Halk Üniversitesi... 76 Halk Üniversitesi nin 25. Yıldönümü... 79 Jarvinen, Okunen ve Thomas Gulbe Nasıl Kral Oldular?...100 Köylüler, İşçiler ve Meslek Sahipleri...123 Halkın Sağlığını Koruyan Doktor...143 v

vi

Tarihten İbret Almak Bundan 30-40 yıl önce Moskova daki Devlet Tiyatrosu nun duvarlarında birdenbire büyük çatlaklar meydana geldiği görülmüş. Temelden çatıya kadar yükselen bu çatlaklar, bütün binanın ansızın yıkılıp içindekiler ile çevresindekileri ezme tehlikesini ortaya çıkarmış. Mühendisler gelip çatlakların sebeplerini araştırmaya başlamışlar. Binanın birkaç yerinde temelleri açtıktan sonra şunu görmüşler: Moskova nın artık çürümeye ve çökmeye başlamış olan bu koca kârgir yapısı, meğer ahşap temeller üstüne bina edilmiş! Vaktiyle Moskova daki Devlet Tiyatrosu nun inşasına başlarken zemin çürük olduğundan yere 1

kaim kazıklar çakmışlar ve bunların üzerine de kaim taş duvarlar örmüşler. O günkü şartlarda bu temelin sağlamlığı yeterli görülmüş. Gerçekten de tiyatro binası bu haliyle uzun yıllar dayanmış. Fakat seneler geçtikçe zaman da etkisini göstermekten geri kalmamış. Yeraltındaki kaim ahşap kazıklar çürüdüğünden temel kaymaya başlamış ve sonuçta binanın duvarlarında çatlaklar görülür olmuş. Mühendisler: Şimdi bu tehlikeye karşı ne yapmalı? Acaba binayı mı yıkmalı? diye düşünmeye başlamışlar. Binayı yıkmaktan vazgeçmişler. Önce köşelerden başlayarak temelleri açmışlar. Çürüyen ağaç kazıkların yerine teker teker sağlam granit taşları yerleştirmişler. Bu işleme devam ederek yavaş yavaş bütün temeli yenilemişler. Böylece Devlet Tiyatrosu nun eski binası, yeniden sağlam temeller üzerinde yükselmiş. Mühendislerin mantıklı yaklaşımları sayesinde tiyatro binası bugün bile hâlâ sapasağlam ve tehlikesiz bir durumdadır. Devletlerin tarihi ve milletlerin hayatı da Moskova daki Devlet Tiyatrosu binasına benzer. Devlet düzeninin eski temelleri, milletleri yönetmenin eski şekilleri, o dönemler için ne 2

kadar yeterli görülmüşse de, günümüzde artık bu temeller, yani eski yönetim usulleri, zayıf ve yetersizdir. Meşhur bir atasözü vardır: Yeni toplumlar, kendileriyle birlikte yeni şarkılar besteler. Gün geçtikçe insan nesli sürekli değişip yenileniyor. Her nesil, kendisiyle birlikte yeni kavramlar, yeni istekler ve yeni ihtiyaçlar getiriyor. Yeni nesillere artık eskimiş ve gerçekten zamanı geçmiş yönetim biçimleri zorla uygulanamaz. Yeni nesiller için daha yeni, daha mantıklı, daha adil ve daha sağlam temellere dayanan yönetim usullerinin uygulanması kaçınılmazdır. Akıllı ve erdemli devlet idarecilerine sahip olan ülkelerde artık yeni yönetim usulleri tatbik edilmektedir. Bu gibi ülkelerde sarsıntı ve buhranlara meydan vermeden, halk idaresi için daha bilge ve daha adilce metotlara başvurulmaktadır. Diğer bazı ülkelerde ise devlet adamları, halkın yönetim ve eğitiminin aşama aşama düzenlenmesi gerekliliğini anlamıyorlar veya anlamak istemiyorlar. Devlet yapısının duvarları harap oluyor, orasında burasında çatlaklar baş gösteriyor, fakat 3

gittikçe derinleşip genişleyen bu çatlaklara önem verilmiyor. İşte bu sebeplerden dolayı dıştan sağlam ve güçlü görünen devlet kurumlarının çatlamasına, hatta yıkılmasına asla hayret edilmemelidir! Eski İran yıkıldı. Eski Osmanlı Devleti, eski Avusturya imparatorluğu yıkıldı. Koca Rusya devrildi. Bismarck ların ve Wilhelm lerin Almanya sı da yıkıldı gitti. Mukaddes kitaplarda bahsediliyor: Bir za - manlar acımasız ve zalim bir hükümdarın sarayının duvarlarında ateşle yazılmış şu kelimeler görülmüş: Mane tekel fares! Bu kelimelerin manasını hiç kimse anlayamamış. Bilge Danyal bu kelimeleri şöyle yorumlamış: Bu ateşli yazılar, müthiş bir şeyin meydana geleceğini haber veriyor. Bunların anlamı şudur: Artık devlet yaşama gücünü kaybetmiştir. Kaçınılması imkânsız bir şekilde yıkılmaya mahkumdur. Eski Roma İmparatorluğu, Philippe in ve Alp dukasının İspanya Krallığı, 15. Louis nin 4

Fransa Hükümdarlığı, Romanof ların Rusya sı, Hohenzollern lerin Almanya sı, Habsburg ların Avusturya sı aynı feci sonu yaşadılar. Tarih onlar hakkında da gereken hükmünü verdi: Mane tekel fares! Bütün bu meseleleri ciddiyetle düşününüz! Böcek kurtları gibi, önemsiz ve şahsî işleriniz ve dertlerinizin yoğunluğu içinde kıvranmayınız. Bunun yerine devletin temellerinin yenilenmesini ve milletin bundan sonra alacağı eğitimin metotlarını düşününüz! Tarih bazı devlet ve milletlerin feci sonlarını yazdığı gibi, bazı devletlerin ilerleyip yükselmesi için de parlak sayfalar açmaktadır. Tarih, halk kitlelerini bir hayvan sürüsü veya çalışkan bir karınca yuvası halinden çıkarıp aşırılıktan uzak ve mutlu bir hayat üreten milyonlarca sanatkâra dönüştürmek için ne yapılması gerektiğini ve devlet hayatının nasıl güçlendirilip halk kitlelerinin nasıl eğitileceğini gösteren bir bilimdir. 5

Kahramanlar ve Millet Bazı devletler şiddetli buhranlar geçirirler veya büsbütün yok olurlar. Bazı milletler ise hayatlarını planlı ve programlı bir güzellik içinde düzenlerler. Bu örneklerin her ikisi de sadece devlet adamları, bakanlar, milletvekilleri ve Çarlar için önem taşımayıp bunlarla birlikte millet fertlerinden her birini de ilgilendiren meselelerdir. Erkekler ve kadınlar, ihtiyarlar ve gençler, şe - hirliler ve köylüler, beyin gücü veya kol kuvvetiyle çalışanlar, hep bu meseleleri düşünmelidirler. Devletlerin güçlülük ve zayıflığı, milletlerin ilerleme ve gerilemesi, yalnızca devlet idarecilerinin ehliyetli ve tecrübeli oluşlarından veya beceriksizliklerinden ileri gelmez. Yöneticiler iyi veya kötü, kahraman veya zalim olsun, onlar kendi 6

milletlerinin birer yansıması, millî ruhun birer kopyasıdırlar. Onlar, halk kitlesinin içinden doğmuştur. Bir millet nasılsa, yöneticileri de onlar gibidir. İşte bu sebeple eskiden beri: Her millet, lâyık olduğu idareye ve idarecilere sahip olur. denilmiştir. Üzülerek belirtmek gerekirse, pek iyi anlaşılamayan bu gerçeği biraz daha açıklamak için yüzyıllardır tartışılan felsefî ve tarihî bir mesele üzerinde durmama izin veriniz. Meselenin özü şudur: Milletlerin tarihini kim meydana getirir? Devletlerin ve bütün insanlığın hayatındaki en büyük olaylar, kimler tarafından yönlendirilip yönetilir? Tek tek fertler tarafından mı? Büyük İngiliz düşünürü Carlyle in dediği gibi bazı münferit büyük adamlar, yani kahramanlar tarafından mı, yoksa bütün millet fertlerinin gayreti ve halk ruhunun canlanması sayesinde mi? Birinci görüşü savunup onu ispat eden Carlyle olmuştur. İkinci görüşü ise Lev Tolstoy sa - vunmuştur. Carlyle Kahramanlar ve Tarihte Kahramanlıklar adlı eserinde kahramanlar mezhebini (culte) ve kahramanlar kültürünü (culture) izah ediyor. 7

Carlyle a göre millet sadece cansız bir kil tabakasından ibarettir. Eğer o bir sanatkârın eline geçmeyecek olursa, sonsuza kadar şekilsiz ve hareketsiz bir biçimde kalacaktır. Ama Sezar, Napolyon, Büyük Petro, Sokrates gibi bir sanatkâr, bir büyük adam, bir kahraman çıkıp da bu kili eline alacak olursa, ona istediği şekli verebilir. Cengiz Han, Asya nın steplerinden milyonlarca halkı topladı. Çin, Hindistan, İran ve eski Rusya yı fethetti. Peter Amiyenski (Pierre d Amiyen), Kudüs ü Müslümanlardan almak için bütün Katolik Avrupa yı ayaklandırdı. Martin Luther reformlar yaptı. Neron lar, Kaligula lar, eski Roma yı yakıp yıktılar. Bismarck ların ve Hohenzollern in politikası Almanya da şiddetli sarsıntılara yol açtı. Kısacası, Carlyle e göre milletlerin ve hatta bütün insanlığın tarihini yapanlar, ruhen güçlü, zeki ve kabiliyetli olan fertler, yani kahramanlardır. İşte Ramses ler, Romulus lar Themistokl ler, Luther ler, Bismarck lar ve diğerleri hep bu tür insanlardır! 8

Lev Tolstoy ise tamamen bunun tersini iddia ederek diyor ki: Hayatı meydana getiren, olayların akışını belirleyen ve hadiselere biçim ve renk verenler tek başına kişiler, Napolyon lar değil, bizzat halkın kendisidir. Buna karşılık Thomas Carlyle ise: Halk kitlesi, yerde hareketsiz yanan ve çürüyen bir saman gibidir. Büyük adamlar, yani kahramanlar ise gökten düşen, samanı tutuşturan, halk kitlelerini canlandırıp harekete geçiren bir şimşek gibidir. diyor. Lev Tolstoy başka bir tabloya dikkat çekerek şunları söylüyor: Denizde büyük ama çok büyük bir geminin yol aldığını düşününüz. Hareket esnasında geminin önünden sular bir şerit halinde kaçışıyor. Bu su şeridinin gemiyi sürüklediğini kim iddia edebilir? Su akımını gemi kendisi oluşturmakta ve yine kendi önünde kovalamaktadır. Bu çok açıktır. Gemiyi harekete geçiren güç, aslında geminin kendisindedir. Akan sular ise bunun sonucudur. İşte Tolstoy böyle diyor! Bir millette hareket gücü uyanıp büyüyünce, kendiliğinden harekete 9

geçiyor, önündeki suları kovalıyor. Kendi düşünce ve eğilimlerini ifade eden bir kişiyi kendi arasından önder olarak seçiyor. Savaş ve Barış romanının yazarı olan Tolstoy, eğer Carlyle in kahraman ve şimşek benzetmesini kabul etmiş olsaydı belki de şöyle derdi: Evet, büyük adam, kahraman bir şimşektir. Fakat halk kitlesi ne kil tabakası ne de saman yığınıdır. O, şimşeği meydana getiren milletin kendisidir. Ne zaman bir bulut veya bulut kümesi elektrikle yüklenirse, şimşek de kendiliğinden oluşur. Eğer bulut ya da bulut kümesinde elektrik yoksa, hiçbir zaman şimşek meydana gelmez. Bulut ise sadece nemli bir buhar halinde kalır. Milletler de böyledir. Eğer bir millet büyüklük ve kahramanlık özelliklerine sahipse ondan şimşekler doğar, kahramanlar çıkar. Eğer halk kitlesi soğuk ve nemli bir buhar yığınından ibaretse, hiçbir güç ondan şimşek çıkaramaz. İlk bakışta bu iki teori tamamen birbirine zıt ve uyuşmaz gibi görünüyor. Bu sebeple bunlardan birini seçmek gerekiyor: Carlyle mı haklı, yoksa Tolstoy mu? 10

Carlyle ile Tolstoy un teorileri arasındaki bu zıtlık görünüşte böyledir. Gerçekte Carlyle ile Tolstoy birbirlerine karşı olmadıkları gibi, aksine birbirlerini tamamlamaktadırlar. Bu noktada Carlyle veya Tolstoy demek yerine, Carlyle ve Tolstoy denmelidir. Carlyle de Tolstoy da haklıdır. Bunlar paranın iki yüzü gibidirler. Her görüş, bir gerçeğin diğer yarısıdır. Kahraman, halkı heyecanlandırıp alevlendirir. Fakat onu milletinden aldığı ateş ve heyecanla yakar. Mesela bir merceği ele alalım. Mercek, öyle dizayn edilmiştir ki, belirli bir alana dağılmış olan güneş ışığını bir noktada toplar. Binlerce güneş ışığının bir yere toplanmasından parlak bir nokta meydana gelir. Bu enerji dolu nokta kâğıt ve saman gibi maddeleri tutuşturur; taşı, camı ve demiri şiddetle ısıtıp kızdırır. Nitekim milletlerin büyük adamları da tıpkı bir mercek gibidir. O kendi şahsında milletinin gücünü ve temel özelliklerini bir araya toplar, bununla milyonlarca insanın ruhunu tutuşturur. Ancak hava bulutlu olur, güneş ışığından mahrum bulunursa, bu durumda hiçbir mercek bir 11

kar taneciğini eritmeye, bir su damlacığını bile ısıtmaya güç yetiremez. İsviçre peyniri sadece yüksek dağlarda otlayan ineklerin sütünden yapılır. Çeşitli dönemlerde ve farklı milletlerde yetişen büyük adamlar da böyledir. Onlar çiçek açmaya başlayan bir milletin latif birer kokusudurlar. Napolyon, barış abidesi eski Çin de değil, Fransa da yetişmiştir. Rusya ise direnişsizliğin sembolü olan Tolstoy u yetiştirmiştir. Bunun tersi görülmemiştir. İşte her zaman ve her yerde hep aynı şey gerçekleşmiştir. Almanya yı I. Dünya Savaşı na sokan II. Wilhelm değildir. Ama Almanlar ın savaşçı ve zorba ruhu Bismarck larda, Wilhelm lerde, Hindenburg larda ve Ruhrbach larda bir yankı bulmuştur. Eski Roma yı Neronlar, Karakala lar ve Komod lar yıkmamıştır. Fakat her konuda ihtiras sahibi olan İspanya, dünyaya Loyola yı, Almanya ise Krupp u yetiştirmiştir. Her millet iktidar mevkiine ya büyük ya da önemsiz kişileri geçirir. Bunlardan birinin işbaşına gelmesi milletin manevî seviyesi ve durumuna bağlıdır. 12

Millette toplanmış iyi bir şey var mı, yok mu? Ya da toplanıyor mu? Milletin aklı, iradesi ve vicdanı yükselme eğrisi gösteriyor mu, yoksa çürüyüp zehirleniyor mu? Yahut bayağı ve sefil bir hayat içinde yok olup mu gidiyor? Burada her birimizin hayatının karakteri ve çalışma tarzımız söz konusu ediliyor. Biz kendi ülkemizde ne yapıyoruz? Milletimizin geleceğinde nasıl bir rol oynuyoruz? Güney denizlerinde beş-on mercan adası vardır. Mercanlar son derece basit, kireçli bir yapıya sahiptirler. Küçük polipler vücutlarından bir takım organik maddeler salgılarlar. Fakat bunların farkına varmak mümkün değildir. İşte bu salgıların birikmesi sonucunda zamanla birçok adacıklar meydana gelir. Hatta bu adalarda insanlar bile yaşayabilir. Diğer taraftan Güney ülkelerinde bazı küçük karınca türleri bulunur ki, bunlar üredikleri yerlerin halkı için gerçek bir âfettirler. O çevredeki evleri ve bunların içindeki mobilyaları yerler. Bu karıncaların ortaya çıktığı yerlerden insanlar göç etmek zorunda kalırlar. 13

Şimdi, bir de kendi ülkemizin durumunu düşünelim: Ülkemizde ne türlü bir faaliyet söz konusudur? Yapmaya mı, yoksa yıkmaya mı yöneliktir? Ülkemizin refah ve mutluluğunun, toplumun haysiyet ve şerefinin halkın iradesine bağlı olduğuna apaçık bir örnek olmak üzere küçük ve yoksul bir ülkeyi gösterebiliriz. Burası, 2 milyon kadar nüfusu olan Finlandiya dır. Avrupa nın kuzeyinde bulunan Finlandiya nın sert bir iklimi vardır. Havası genellikle sislidir. İlkbaharda bile donlar devam eder. Ağustos tan itibaren soğuklar başlar. Arazisi oldukça kötüdür. Birçok alanlar çıplak granit kayalarla örtülüdür. Diğer yerler ise çukur ve bataklıktır. Ülkede ma - den adına hemen hemen hiçbir şey yoktur. Tarım çok güçlükle yapılır. Halk ise hiçbir zaman tam manasıyla bağımsızlığını kazanamamıştır. Kimi bir komşusunun, kimi de diğer komşusunun idaresi altında bulunmuştur. Finler kendilerine Suom derler ve çok sevdikleri ülkelerine de Suomi adını verirler. Suomi, bataklık arazi anlamındadır. 14

Suomi nin Tarihi Finlandiya yı çeşitli zamanlarda ziyaret ettim. Ülkenin farklı bölgelerinde yaşadım. Büyük şehirlerde, göller ve ormanlar arasındaki ücra köylerde bulundum. Finler in gün içindeki çalışmalarını, yortu günlerindeki oyun ve eğlencelerini izledim. Kısacası bu milletin müzik, edebiyat, resim, tiyatro ve mimarisini ayrı ayrı inceledim. Samimiyetle itiraf etmeliyim ki, bütün bu çabalar karşısında hayretten kendimi alamadım. Finlandiya ya yaptığım her yeni seyahatimde misafirlere karşı dıştan bakıldığında sevimsiz görünen, fakat aksine çalışkan olan kuzeyin bu küçük ve sakin milletini daha fazla takdir edip beğenmeye başladım. 15

Fin milletinin hayatında başlıca iki şey önemlidir: Birincisi Rus ihtilâline, yani 1917 senesine kadar Finler in bağımsız bir hayatlarının bulunmayışı; ikincisi ise bu milletin kendilerine liderlik yapacak büyük adamlar yetiştirememiş olmasıdır. Finler in sahip oldukları büyük kültür ve medeniyet, bizzat halkın kendi çalışmasının bir sonucudur. Finler, Rusya nın kuzeybatısındaki en uç köşede yer alırlar. Diğer taraftan Finlandiya İsveç le komşudur. 1811 yılına kadar Finler, İsveç egemenliği altında yaşamışlardır. O zamanlar İsveçlilerin Finler e karşı olan tutumları, Avusturyalıların, Voyvodina ve Bosna-Hersek teki Sırplar a karşı olan tutumları gibiydi. Ya da Osmanlı hâ - kimiyeti devrinde Rumlar ın, Bulgarlar a karşı olan tutumları gibiydi. Bütün hükümet ve yönetim kuvveti, ticaret ve sanayi, okullar ve hatta kiliseler bile İsveçlilerin kontrolündeydi. Bütün memurlar, hâkimler, askerler, rahipler ve öğretmenler İsveçliler den seçilirdi. İsveçliler kendilerini medenî bakımdan üstün gördükleri için Finler i ikinci sınıf bir ırkın mensubu olarak kabul ederler ve onlara karşı hep bu şekilde davranırlardı. 16

Finler, İsveçlilerle aynı siyasî haklara sahip olmalarına rağmen fikren, iktisaden ve hatta ahlâkî yönlerden geri bırakılmışlardı. Bu gelişmeler, Fin milletinin kültürel gelişiminde son derece etkili olmuştur. 18. yüzyılın sonlarına ve hatta 1840 senesine kadar Fin kültürü, havasız bir mahzende yetişen bir çiçek gibi zayıf ve solgundu. O tarihlerde Finler, biraz okuma ve yazmanın dışında hiçbir şey bilmiyorlardı. 1808 yılında Rusya ile İsveç arasında çıkan savaşta Rus Çarı I. Aleksandr, ordusuyla Finlandiya nın yarısını istila ettikten sonra Fin ler in Borgo şehrinde bir Seym i, yani Fin Millet Meclisi ni toplantıya davet ettirmiş. Bütün Suomlar m temsilcilerinden meydana gelen parlamentoya şu soruyu sordurmuş: Bundan sonra da İsveçlilerin yönetimi altında mı kalmak istersiniz, yoksa ülkenin iç yönetiminde bağımsız olmak şartıyla Rus yönetimine mi geçmek istersiniz? Fin milletinin temsilcileri Rusya ya katılmayı kabul etmişler. Bunun üzerine Çar I. Aleksandr, Finler in İsveç egemenliği döneminde sahip oldukları anayasaya bağlı kalacağına dair yemin etmiş. 17

Finlandiya nın Rusya ya katılması, her iki taraf için de faydalı olmuştur. Aslında Finlandiya fakir bir ülkedir. Hindistan ve Mısır, İngiltere için büyük önem taşımaktadır. Fakat Finlandiya, Rusya için böyle bir öneme sahip değildi. Finlandiya, Rusya nın Kırım ına, Kafkas ına ya da Türkistan ına benzer bir ülkedir. Rusya, Finlandiya yı topraklarına kattıktan sonra hiçbir maddî ve ekonomik menfaat elde edememiştir. Ancak bu ülkenin Rusya ya ilhakı başka bir yönden Rusya nın işine yaramıştır. Asıl mesele, Finlandiya sınırının Rusya nın başkenti olan Petrograd a yakın olmasındaydı. Trenle iki saat yolculuktan sonra Finlandiya sınırından Petrograd a gelinir. Herhangi bir milletle yapılacak bir savaşta düşman askerlerinin Finlandiya topraklarından geçerek başkenti tehdit etmesi tehlikesi vardı. İşte başkenti tehlikeden korumak için Finlandiya topraklarının işgal edilmesi uygun görülmüştü! Diğer taraftan ülke içinde bağımsızlık kazanan Finler, kendilerine özgü kültür ve medeniyeti geliştirme fırsatını yakaladılar. 18

Rus istilasından sonra İsveç halkının büyük çoğunluğu Finlandiya da kalmayı tercih ettiler. Ancak bunlar artık ülkenin eski sahipleri değillerdi. İsveç halkı yeni vatan kabul edilen Finlandiya nın kültür yönünden gelişmesi için büyük bir gayretle çalışmaya başladılar. İlk zamanlarda ülkenin kültürel gelişmesi için çalışıp çabalayanların sayısı sınırlıydı. Finler in aydın sayılabilecek öğretmen, din adamı ve gençlerinin sayısı parmakla sayılabilecek kadar azdı. Ancak bu durum aydınların gücünün azalmasına değil, artmasına yol açmıştır. 19

Snelman Daha Çar I. Aleksandr zamanında Fin kültü rünü yükseltmek isteyenlerin başına Snelman adında biri geçmişti. Bu sebeple bu kişinin hayatı ve çalışmaları hakkında az da olsa bilgi vermekte fayda vardır. Johan Wilhelm Snelman, 12 Mayıs 1806 da, Stockholm de doğmuş ve 4 Temmuz 1881 de Danskarby de vefat etmiştir. Snelman yaşadığı çağın büyük bir bilim adamı, derin bir filozofu ve ünlü bir siyasetçisiydi. Ancak Snelman ın en büyük şöhreti, Fin kültürünü ortaya çıkaran halk öğretmeni olmasındadır. Snelman ve arkadaşları, millet öğretmenleri sıfatıyla sürekli çalışarak uçsuz bucaksız bataklıklar ülkesini, Beyaz Zambaklar Ülkesi ne dönüştürmeyi başarmışlardır. 20

Bu büyük Finlandiyalı, bütün hayatı boyunca şu gerçeği hemşehrilerinin düşüncelerine yerleştirmeye çalışmıştır: Finlandiya her zaman Rusya ve İsveç tarafından istila edilme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Güçlü ve hırslı komşularına karşı direnebilmesi için kültür bakımından onlardan yüksek olması gerekmektedir. Snelman, Sayma adıyla yayınladığı gazetesinde hemşehrilerine hep şu sözleri tekrar etmiştir: Ne zaman bizim küçük milletimiz, büyük komşularından daha yüksek bir medeniyete sahip olursa, ancak o zaman tehlike bertaraf edilmiş olur! Finler uzun seneler millî kültürlerinin gelişip ilerlemesi için çalışmışlar ve bugün Avrupa nın birçok ülkesinden daha yüksek bir medeniyet seviyesine ulaşmışlardır. Artık büyük ve küçük komşularının yanı başında hak, özgürlük ve bağımsızlıklarını kaybetme tehlikesinden kurtulmuşlardır. Snelman, yetişmekte olan yeni Fin aydınlarının en güzel örneğidir. O birkaç genç öğretmen, din adamı, avukat ve memurla birlikte 21

halk kitlelerinin eğitimi ve bu eğitimin yaygınlaştırılması düşüncesiyle sanki bir seferberlik ilan et miştir. Bunlar şöyle diyorlardı: Aydın olmak, modaya uygun elbise ve şapka giymek, kolalı gömlek giyinmek demek değildir. Aydın kesim, milletin beyni durumundadır. Millet sizi iyi bir eğitim aldıktan sonra yüksek bir gelir elde edesiniz ve geceleri kahvehanelerde iskambil veya domino masasının başına geçip eğlenesiniz diye okutmamıştır. Böyle olanlar gerçek aydın olamazlar. Onlar aydınların küflenmişidirler. Okumuş kesimin hepsi millî düşünceyi geliştirmek, millî vicdanı uyandırmak ve millî iradeyi güçlendirme zorundadırlar. Köylülere, işçilere ve kasaba halkının aşağı tabakalarına nasıl daha iyi yaşayabileceklerini gösteriniz! Millete hayatın değerini bilmeyi ve muhafaza etmesini öğretiniz. Çorak vatanımızda her bir köylü ve işçinin daha rahat, daha sağlıklı ve daha makul bir hayat yaşayabileceğini anlatınız! Millete nasıl çalışmaları gerektiğini öğretiniz! Ucuz ve mütevazı olmakla birlikte daha iyi evlerin nasıl yapılabileceğini gösteriniz! Kendilerinin ve 22

çocuklarının sağlıklarını nasıl koruyabileceklerini anlatınız! Mutlu bir aile hayatının nasıl kurulabileceğini, erkeğin kadına, kadının erkeğe nasıl davranacağını ve çocuklarının nasıl terbiye edileceğini gösteriniz! Milleti, her işi zamanında yapmaya, disiplinli ve düzenli çalışmaya alıştırınız! Kendisinin ve başkalarının haklarına saygılı olmayı öğretiniz! Bütün bu işlerde millete bizzat siz örnek olunuz! Kendi aranızda ve halk ile ilişkilerinizde daima eğitici bir rol üstleniniz! Bütün Suomi yi büyük bir aile kabul ediniz ve vatana da o gözle bakınız! Şunu aklınızdan hiç çıkarmayınız: En yoksul kömürcü, kantarcı ve hizmetçi dul kadın da dahil olduğu halde, bütün Fin milletinin fertleri, sizin erkek ve kız kardeşlerinizdir. Bunları eğitmek ve medeniyette daha tecrübeli milletler ailesi arasına sokmak sizin görevinizdir. Unutmayınız ki, milletin cehaleti, kabalığı, sarhoşluğu, hastalıkları, perişanlığı... bütün bunların hepsi sizin kendi utancınız ve suçunuzdur! 23

İşte bu birkaç Fin öğretmeni, memuru ve doktoru, aydınlara hep böyle sesleniyorlar ve bu çerçevede yazılar yazıyorlardı! Bunlar arasında aktif çalışma ve gayretleriyle Snelman daha çok ön plana çıkıyordu. Kışın ski denilen kızak ayakkabılarıyla, ilkbahar ve yaz mevsimlerinde bazen kayık bazen de yaya olarak Finlandiya yı bir uçtan bir uca dolaşarak halkı aydınlatmaya çalışıyordu. Ormanlarda ve taş ocaklarında karşılaştığı genç veya ihtiyar zeki insanlarla görüşüp konuşuyor, onlara kitaplar veriyor, adresler alıyor ve onlarla mektuplaşıyordu. Snelman her gittiği karanlık köşede birkaç meşale tutuşturuyordu. O çoğu zaman şöyle derdi: Bütün ülkeyi sulamak için birkaç dere yetmez. En ücra yerleşim birimleri bile göl, pınar veya dere gibi bir su kaynağına muhtaçtır. Milletin manevî olarak susuzluğu da buna benzer. Her yerde milletin kana kana içebileceği taze pınarlar bulunmalıdır. Snelman rastladığı her yerde, yaratılış bakımından zeki olan insanları uyandırıyor, onların zihinlerini açıyor ve onlarla sürekli haberleşiyordu. Yazılan mektuplar daha sonra elden ele dolaşıyordu. Snelman yazdığı mektuplarda kimini 24

yüreklendirip gayrete getirirken, kimini de tuttukları yolun yanlışlığından dolayı tenkit ediyordu. Bu arada öğütlerde bulunup yeni görevler veriyordu. Snelman ne zaman bir yere gitse, çevresine eğitim gönüllülerini toplayıp onlarla sohbet ederdi. O şöyle derdi: Bakınız, kenevirden nasıl ip ve halat örülüyor? Önce ince kenevir liflerini alıp ince ipler haline getiriyorlar. Sonra bu iplerin birkaç tanesini beraber büküp kaim bir ip örüyorlar. Nihayet bu kalın ipleri de bükerek büyük gemileri bağladıkları büyük halatlar yapıyorlar. Bizim işimiz de buna benziyor. Bizler aydınların dağınık olan güçlerini bir araya toplayarak iki milyonluk milletimiz için büyük bir kuvvet meydana getirmeliyiz. Snelman, yaz tatillerinde civardaki öğretmenleri bir merkezde toplayarak iki-üç haftalık seminerler düzenliyordu. Seminerlere yüzden fazla öğretmen katılıyordu. Fakat ilk zamanlarda bu seminerlere olan ilgi çok azdı. Ülkenin en ücra köşelerinde bütün kış boyunca çalışarak yorgun düşen öğretmenlerin çoğu aslında mesleklerinden memnun değillerdi. Seminerlere zoraki 25

katılıyorlardı. Hatta bazıları: Bu seminerler de başımıza nereden çıktı? Öğretmenleri eğitmek de kimin aklına geldi? diyerek şikâyetlerini dile getiriyorlardı. Snelman bunlann hepsini bilir, fakat kızmazdı. O, insanlara bir doktor gibi davranırdı. Hastaları tedavi etmek gerekir. derdi. Tatil seminerlerinde öğretmenlere şöyle seslenirdi: Değerli arkadaşlar! Görevinizin ne kadar ağır olduğunu biliyorum. Ücra köylerde ne denli zorluklarla çalıştığınızı ve gayretlerinizin halk tarafından lâyıkıyla takdir edilmediğini de biliyorum. Ekonomik şartlarınızın kötü olduğunun da farkındayım. Ama ne yapalım? Şunu kesinlikle unutmayınız: Biz milleti uyandırmak için kalkıştığımız bu büyük yolun henüz başındayız. Bizler yeni eğitim ordusunun öncüleriyiz. Cehaletle mücadele ederken bütün ağır yükleri sırtımızda taşımak zorundayız. Burada ilk zamanlar belki bizi takdir etmeyeceklerdir. Fakat fedakârlıklar yapacağız, içimizden kurbanlar vereceğiz. Bu zorunludur ve kaçınılması imkânsız gerçeklerdir. Ben sizleri fedakârlığa davet ediyorum. Buraya sadece kendini feda etmeye hazır olanları 26

çağırıyorum. Beni bağışlayınız, şunu açıkça belirtmek istiyorum: Her meslekte olduğu gibi öğretmenler arasında da mesleklerine karşı ilgisiz olanlar vardır. Mesleklerinin ne olduğunu daha henüz kavrayamamış olan bu öğretmenler, görevlerini basite alan mesai düşkünleridirler. Böylelerine dostça öğütlerde bulunmak istiyorum. Bu gibiler öğretmenliği hemen terk edip kendilerine daha başka meslek arasınlar. Gitsinler, tüccar olsunlar, devlet dairelerinde memurluk yapsınlar. Böylece daha hareketli ve enerji dolu insanların gelmesi gereken makamları başkaları doldursun. İşte benim ricam üzerine ülkemizin en büyük bilginleri sizlere beşer, altışar konferans vermeyi kabul ettiler! Onların bilgilerinden yararlanınız. Daha sonra okullarınıza döndüğünüzde, sizler de öğrencilerinize ilim öğrenme aşk ve şevkini aşılayınız! İlkokul öğretmenlerinin çoğu Snelman ın sözlerinin etkisi altında kalıp onun etrafında kenetlenerek cehalete karşı mücadelede onun yardımcısı oldular. Bu öğretmenlerin çoğu bilgilerini artırmak için kendi çaba ve gayretleriyle çalışmaya ve üstatlarının gösterdiği yolda yürümeye başladılar. Bunlardan her biri, bir süre sonra ülkede 27

büyük bir kültür kaynağı oldular. Kısa zamanda ülkenin dört bir yanından önce beşer-onar, sonraları ise yüzlerce büyük-küçük Snelman lar yetişti. Fakat Snelman sevgili Suomi nin uyandırılmasını sadece öğretmenlerden bekleyemezdi. Nerede memurlar, doktorlar ve tüccarların bir toplantısını haber alsa, hemen oraya koşarak: Milleti unutmayınız! Sizler hepiniz, bu halkın arasından yetiştiniz. Şimdi ne yaptığınızın farkında mısınız? Cahil kardeşlerinizden mi kaçıyorsunuz? Yoksa halkımızın hayatını daha iyi bir duruma getirmek için çareler mi düşünüyorsunuz? Halkımızı uyandırmak ve kültürel seviyesini yükseltmek için neler yapıyorsunuz? derdi. 28

kitapkaynagi com kitapkaynagi com