Bursa-Çanakkale Etkinliği (27-28 Haziran 2009) Yazan ve fotoğraflayan: Hüseyin Sarı 27-28 Haziran 2009 tarihleri arasında Fotoğraf Sanatı Kurumu (FSK) organizasyonunda 19 kişilik bir grupla konaklamalı olarak Bursa ve Çanakkale ye gidiyoruz. Bu, sezonun son etkinliği. Etkinliğimizin finalini tarihimizde ayrıcalıklı bir yeri bulunan Gelibolu ya yapmamız ise çok anlamlı. 27 Haziran 2009 Cumartesi Ankara dan gelen grubu, bu etkinliğin Bursa ayağında bize eşlik edecek ve yerel rehberliğimizi yapacak olan Songül Sonal, Naci Beytekin ve Mustafa Koldaş ile birlikte Bursa girişinde karşılıyoruz. Gruptan önce, tez izlemesi için Balıkesir e, oradan da Bursa ya bir gün öncesinden geldiğimden kendimi evsahibi olarak görüyorum. Bursa daki ilk durağımız Yıldırım ilçesine bağlı Cumalıkızık köyü. Bursa nın girişindeki bu Osmanlı köyüne Songül ile kışın gelmiştim, çok beğenince de fotoğrafçıları getirelim diye konuşmuştuk. Sokaklarında suların aktığı ve henüz bozulmamış şirin köyü ayrıntılı gezmeden önce hep birlikte köyde, Asmalıkonak ta kahvaltı yapıyoruz. Kahvaltı bayağı zengin, çok iştahlı biri olarak benim bile sofrada tatmadığım yiyecekler kalıyor. Köyde ilginç olabilecek bir Osmanlı fırını, cin aralığı denilen dar bir geçit, özgün mimarisini koruyan bir çok eski ev ve eskiden kullanılan aletlerin ve gündelik yaşamın sergilendiği bir müze var. Bazı evler restore edilmiş. Köye son yıllarda artan ilgiden dolayı (TV dizilerinden) çok sayıda ziyaretçi gelir olmuş. Bunu fırsat bilen köylüler sokaklarda köyde ürettikleri ürünleri satıyorlar, köyün birçok yerinde de gözlemeci var.
Cumalıkızık ın da aralarında bulunduğu Kızık köyleri, Osmanlı nın Bursa da yerleştiği dağ köylerinin genel adı. Kızık adının, Uludağ etekleri ile vadiler arasında sıkışıp kalan köylere verildiği, bölgedeki diğer kızık köylerinin isimlerinin de (Fidyekızık, Hamamlıkızık, Derekızık) ön ismi tanımlayan işlerden aldığı, örneğin Cumalıkızık ın, köylülerin eskiden Cuma namazı için toplandığı yer olduğundan bu köyün Cumalıkızık adıyla anıldığı, söylenmekte. Başka bir söylence de, Osman Bey'in köyün kurulduğu günün cuma günü olması sebebiyle bu köye "Cumalıkızık" adını vermiş olduğudur. Kızık ın anlamına ilişkin bir başka bilgi ise Oğuzlar ın Kayı Boyu Türkleri Kızıklar tarafından kurulduğu için Kızık Köyleri olarak anıldığı yönünde. Cumalıkızık adını Cuma Ali Bey den, Fethikızık (Fidyekızık olarak anılır) Fethi Bey den, Hamamlıkızık Hamlı Bey den, Dallıkızık Dal Bey den, Bayındırkızık kurucusu Bayındır Bey den almış. (Bu rivayette, Derekızık ve Değirmenlikızık köylerini kuranların adı ise bilinmiyor). Köy meydanındaki köy tanıtım levhası da bu bilgiyi doğrular nitelikte.
Cumalıkızık köyü- Bursa Bursa da keşfedip fotoğraflayacağımız diğer yerleri de düşününce Cumalıkızık dan ayrılarak bir sonraki durağımız olan başka Osmanlı köyüne, Keles ilçesine bağlı Seferiişıklar köyüne gidiyoruz. Uzun bir yolculuktan sonra saat 11.40 da köye ulaşıyoruz. Köy, eski ve yeni dokuyu birlikte barındırıyor, eski yapılar, yeni yapılaşmaya kafa tutarcasına ayakta durmaya çalışıyor ancak yarışı kimin kazanacağını hüzünle tahmin edebiliyoruz.
Köye dağılıp bize ilginç gelenleri fotoğraflayıp köylülerle sohbet ettikten sonra saat 12.15 de Seferiışıklar dan ayrılıyoruz. Gitmeyi düşündüğümüz diğer iki köye uzak olduğundan dolayı gitmekten vazgeçiyoruz. Buradan, Bursa daki son durağımız olacak Ulubat gölü kenarındaki Gölyazı beldesine doğru yollanıyoruz. Saat 14.00 gibi Gölyazı ya ulaşıyoruz. Gölyazı-Bursa Gölyazı da Anıt (736 yaş / 2009) çınar ağacını (platanus orientalis) çevreleyen Ağlayan Çınar lokantasında, buraya özgü göl balığını (turna balığı) tadıyor birçoğumuz. Serbest zamanımızda da adayı dolaşıyoruz. Burası leylek dostu köyler kapsamında bir belde, yuvalarda leylekler ve yavrularını görüyoruz. Planımız gün batımını burada seyrettmek ve sonrasında da Çanakkale ye doğru yola çıkmaktı; ancak burayı yeterince gördüğümüzü düşünerek zamanımızı daha verimli kullanabilmek adına gün batımını beklemeden buradan ayrılıp yolumuzun üstünde bulunan Manyas Kuş cennetine gitmeyi kararlaştırıyoruz. Gölyazı dan saat 17.00 gibi ayrılıyoruz.
Gölyazı Karacabey üzerinden geçerek saat 18.20 gibi Manyas kuş cennetine ulaşıyoruz. Gözetleme kulesinden görebildiğimiz kadar bu mevsimde burada konaklamakta olan kuşları izliyoruz. Manyas gölünün kenarındaki bu tabiat parkı, 266 değişik türden 2-3 milyon kuşu barındırıyor. Bu park kuşlar için önemli bir yaşam ve aynı zamanda göç yolunda duraklama alanı. Daha sonra parkın bilgilendirme merkezine geçerek park yetkilisinden parka ilişkin ayrıntılı bilgi alıp kuşları izlemek için yerleştirilen kameralarla yakından göremediğimiz kuşları ekranlardan görebiliyoruz; bu iyi düşünülmüş bir sistem. Gelibolu ya gitmek için saat 19.10 gibi bu cennetten ayrılıyoruz. Gün batımını yolda karşılıyoruz. Ara ara durup günün son ışıklarını Marmara denizinin üstünden topluyoruz. Saat 21.30 gibi Lapseki ye ulaşıp buradan Gelibolu ya Feribot ile geçiyoruz. Gelibolu ya inince doğruca yerimizi ayırttığımız Deniz otele gidip yerleşiyoruz. Geçikmiş akşam yemeği için limana inip birşeyler atıştırıyoruz, yemeğin ardından sahil boyunca yürüyerek ilçenin havasını soluyoruz. Sahil kenarına kurulmuş olan lunaparkın önünden geçerken Sami ve Necip Bey dayanamayıp çarpışan arabalara biniyor, bize de sonradan kullanmak üzere bu güzel çocukları fotoğraflamak düşüyor. 28 Haziran 2009 Pazar Saat 7.30 da otelin terasında kahvaltıya oturuyoruz. Bugün Gelibolu yarımadasını dolaşacağız. Gelibolu da yerel rehberliğimizi yapacak olan Müjdat Topal otelde bize katılıyor. Kahvaltının ardından otelden ayrılıyoruz.
Gelibolu Mevlevihanesi Gelibolu dan ayrılmadan önce zamanımız ölçüsünde ilçede görebileceğimiz önemli yapıları dolaşıyoruz. Önce dünyanın ilk açık mescidini, Bayraklı Baba türbesini ve yine 1621 yılında yapılan dünyanın en büyük mevlevihanesi olan Gelibolu mevlevihanesini geziyoruz.. Eceabat
Gelibolu dan ayrılarak önce yolumuzun üstündeki Akbaş şehitliğini (saat 09.56) ziyaret ediyoruz, ardından da Eceabat a yöneliyoruz. Saat 10.36 da Eceabat da, Gelibolu da bize ev sahipliği yapacak olan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (COMÜ) nde öğretim üyesi ve aynı zamanda FSK üyemiz Füsun Erduran ı alarak etkinliğimizi sürdürüyoruz. Kilitbahir ve Hamidiye tabyasını gördükten sonra saat 11.30 da Şahindere şehitliğini ziyaret ediyoruz. Gruplar halinde gelen çok sayıda yerli turist var. Şahindere şehitliğinden ayrılarak Abide ye doğru yöneliyoruz. Saat 12.10 da Abide de oluyoruz. Şehitlik-Gelibolu Abide yi değişik açılardan fotoğraflayarak bir süre bu ayrıcalıklı mekanda zaman geçiriyoruz, ayrılmadan önce günün anlamına uyacak şekilde burada grup fotoğrafı çektiriyoruz. Bir sonraki durağımız Seddülbahir deki Fransız mezarlığı. Saat 13.10 gibi Fransız mezarlığında oluyoruz. Gerçekten küçük bir toprak parçasında ne kadar çok anıt ve şehitlik var, belki bu anlamda dünyanın en yoğun ve çeşitli şehitliğini barındıran tek kara parçası burası. Tempolu gezimize bir süre ara verip Alçıtepe köyüne uğrayarak öğle yemeği yiyoruz. Burası herkesin dinlenme ve yemek molası verdiği yer, köy oldukça kalabalık. Yemek yediğimiz lokantada kalkan grupların yerini yenileri dolduruyor.
Alçıtepe den ayrılarak kuzeye doğru yöneliyoruz. Bir sonraki durağımız Siperler ve Conk Bayırı. Buradaki anıtları da zamanımız ölçüsünde dolaştıktan sonra Arıburnu na doğru gidiyoruz. Saat 17.00 gibi Arıburnu nda oluyoruz. Bu koy, en çetin çarpışmaların olduğu yerlerden biri. Buradan Arıburnu yarları görkemli görünüyor. Şehitlik Abide
Arburnu ndan Arıburnu yarları Saat 17.15 de Gelibolu yarımadasındaki son durağımız olan Büyük Anafarta köyüne uğrayıp kısa bir moladan sonra gecikmemek için ısmarladığımız çayları bile içemeden hemen yola koyuluyoruz. Saat 17.50 de Eceabat a uğrayarak Füsun Hanım ile burada vedalaşıyoruz. Eceabat da kısa bir süreliğine de olsa gözümüze çarpan ve yeni yapılmış Tarihe Saygı anıtını gezip fotoğraflıyoruz. Tarihe Saygı Anıtı- Eceabat
Geldiğimiz yoldan Gelibolu ya dönüyoruz. Gelibolu da rehberimiz Müjdat Bey ile de vedalaştıktan sonra zaman kaybetmeksizin kalkmaya hazır ilk feribota biniyoruz. Saat 18.40 da Gelibolu dan Feribot ile karşıya geçip Ankara ya dönüş için yola koyuluyoruz Gelibolu Dün olduğu gibi bugün de gün batımını yolda, neredeyse dün buraktığımız noktada topluyoruz. Manzaranın güzelliği karşısında birileri, yerinde duramayıp heyecandan havalara uçuyor, diğer fotoğrafçılara da bu mutluluğu karelerine almak düşüyor. Foto: Nilüfer Öğretmen İnegöl de köfte yemek için akşam yemeğini gece saat 23.00 e kadar erteliyoruz. Bizler yorgunluktan araçta uyuyabildiğimiz kadar uyumaya çalışırken kaptanlarımız Osman ve Hacı Beyin nöbetleşe kullandığı aracımız ile sorunsuz olarak sabah saat 05.00 gibi yorgun, biraz uykusuz ama mutlu ve mesaiye yetişmiş olarak Ankara ya ulaşıyoruz. Hüseyin Sarı 01 Temmuz 2009, Ankara